Gittin ammâ ki… Yusuf Ziya BAŞBAY
Yanında otururduk Nusret Abi, kanatlarının altında saatlerce… Konuşurdun, konuşurdun ve dinlerdin dostlarını. Senden ayrılmak hep bir yarım kalmışlık duygusu verirdi bize. Son Üsküdar vapuruna doğru koşar adım inerken İlesam’dan, gönlüm hep senin yanındaydı Nusret Abi. Biliyorsun gözlerinden anlardım ben bunu. Sen zaten bilirdin Nusret Abi, zaten… Ah Nusret Abi, adımızı bile bir değişik söylerdin sen. Biz kendi ismimiz altında ezilirdik, bir mânâ üflerdin sanki içimize. Kalbimiz kanatlanırdı senin yanında Nusret Abi… İstanbul dolardı içimize… Aşk ve edebiyat, tasavvuf, büyükler, meczuplar… Melâmi bir derviş vardı hani, biliyorum Abi biliyorum... “Büyüklerin duası olsun!” değil mi Nusret Abi? Olsun Abi, olsun… Senin öldüğün günün takvim yaprağında ne yazıyor biliyor musun Nusret Abi? Fetih suresinden, “Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar.” âyeti. İstanbul’u ne de severdin… Suriçi ve Eyüp, Sokak Sesleri… Atikali, Beyazıt, Karagümrük, Yavuzselim, ille de Edirnekapı… Mihrimâh Sultan’ı severdin sen Nusret Abi… Bir hüzün yolcusu Beykoz’da mı geçiyordu? Akşam namazları yok mu Nusret Abi, akşam namazları… Ben o lezzeti Atikali Camii’nde senin arkanda saf tutunca tattım… İlesam’a dönNusret Özcan
57