6 NİSAN 2020 PAZARTESİ
SAYI: 1088 KURULUŞ 1988 - YIL: 32
FİYATI 1
Bozkır kendi karantinasını uyguluyor Haberi S. 3’de
Bimder, Askıda Ekmek kampanyası başlattı ‘Türk Emsalsiz, Türk Eşsiz, Haberi S. 3’de
Bozkırlı Kadınlar El Ele
Bozkırlı kadınlar el ele vererek Bozkır için maske üretmeye başladı. Daha önceden KOMEK ve HEM Merkezlerinde dikiş ve nakış kursu almış kadınlar, gönüllü olarak Bozkır için maske üretimine başladı. Üretilen maskeler Bozkır Devlet Hastanesinde kullanılacak, Bozkırlılara dağıtılacak.
Türk Ne Yapsın Türkeş’siz Başbuğlar Ölmez’
SAYFA 2
6 NÄ°SAN 2020
SAYFA 3
6 NİSAN 2020
PSİKOLOJİK BAKIŞ M. Emin KARABACAK Hayatımıza Yön Veren “Kararlar”
Bimder, Askıda Ekmek kampanyası başlattı
6 NİSAN 2020 PAZARTESİ
SAYI: 1088
İMTİYAZ SAHİBİ Bozkır Postası Gazetesi ve Matbaası Adına Şerife YILMAZ
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Filiz KILINÇEL DURU
HUSUSİ İLANLAR SÜTUN CM.: 3.00 ABONE ŞARTLARI POSTA ÜCRETİ DAHİL YILLIK YURT İÇİ 50
HUKUK SORUMLUSU Avukat Mustafa AKGÜL
ABONE ÜCRETLERİNİ YATIRABİLECEĞİNİZ HESAP NUMARASI BOZKIR PTT HES. NO.: 1108715
GENEL YAYIN YÖNETMENİ Yunus YILMAZ
İDARE YERİ - DİZGİ VE BASKI Bozkır Postası Gazetesi ve Matbaası Yukarı Mahalle Çarşı İçi Kızılay Binası Yanı No: 2 - BOZKIR/KONYA
Tel. (0332) 426 1026 - Gsm: 0530 458 1232 web: www.bozkirpostasi.com.tr email: haber@bozkirpostasi.com.tr
BU GAZETE BASIN AHLAK YASASINA UYAR YAZILARIN HUKUKİ SORUMLULUĞU YAZARINA AİTTİR.
Kurulduğu yıldan bu yana ilçemiz Bozkır’da ve çevresinde aralıksız hizmetlerini yoğun bir şekilde sürdüren (BİMDER) Bozkır İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği Başkanı Mehmet Görür, Bimder olarak ilçemizde; “ASKIDA EKMEK” kampanyası başlattıklarını gazetemize açıkladı. Bimder yönetim kurulu başkanı Mehmet Görür, eskiden beri kültürümüzde olan bu uygulamayı ülkemizin içinde bulunduğu bu zor zamanda Bozkırımızda başlatmayı düşündük, inşallah bundan sonra da devamını getirme gayretinde olmayı istiyoruz dedi. Ekmek ihtiyacı olan hemşehrilerimiz geçtiğimiz pazar gününden itibaren ASKIDA EKMEK kampanyasını başlattık. Koronovirüs nedeniyle ülkemizde ve ilçemizde sıkıntılı süreç devam ettiği sürece, TADIM TAŞ EKMEK UNLU MAMÜLLERİ’nden herhangi bir ücret ödemeden ihtiyaçları kadar ekmek alabileceklerini belirtti. Başkan Görür, bu kampanyaya ilçemiz
merkezden olsun, ilçemiz Bozkır dışından olsun, Bimder olarak başlatmış olduğumuz bu kampanyamıza destek olmak isteyen hayırsever kardeşlerimiz varsa diledikleri kadar ekmek ücreti ödeyerek bu kampanyaya dahil olabilirler dedi. Bu noktada kampanyaya destek veren tüm hayırseverlere teşekkür eden Mehmet Görür, “amacımız bu zor zamanda hiçbir hemşehrimizin sıkıntı yaşamaması, hiçbir evladımızın yatağına aç girmemesidir” diyerek bu sözlerinin altını özellikle çizdi. Bu ve buna benzer yardımlarda bulunmak için farklı projeleri olanlar varsa
dernek olarak her türlü desteği sağlamaya hazır olduklarını ve her türlü çalışmanın içinde yer alabileceklerini de söyleyen Başkan Görür, her türlü teklif ve öneriye de açık olduklarını da sözlerine ekledi. Son olarak kampanya boyunca ihtiyaç sahibi kardeşlerimizin onurunu kırmamaya, onları incitmemeye dikkat edelim uyarısında bulunan Başkan Görür; “Gün birlik olma günü. Gün birbirimize destek olma günü. Gün Bozkırımıza ve hemşehrilerimize sahip çıkma günüdür” sloganlarıyla yola devam edeceklerini belirterek sözlerini tamamladı. (Haber: Özgür Yılmaz)
Bir konu ya da problem hakkında düşünülerek verilen yargı olarak tarif edilen karar verme, bir bakıma seçim yapma süreci olarak da ifade edilebilir. Günlük hayatta yaşamın gereği olarak pek çok kez farkında olarak veya olmayarak karar vermek zorunda kalıyoruz. Ne yiyip ne içeceğimize, neyi, nereden nasıl alacağımıza, hangi kanalı ya da programı izleyeceğimizden tutunda birçok konuda karar verme süreciyle karşı karşıyayız. İnsan hayatının rotasını belirleyen günlük yaşamdaki kararlar, insanın geleceği içinde hayati önem taşımaktadır. Geleceğe yön verecek olan bu kararlar, insanında yol haritasını çizmektedir. Direksiyon başında nasıl arabaya yön veriyorsak günlük hayatta vermiş olduğumuz kararlarla da hayatımıza yön vermekteyiz. Günlük yaşamda karar vermeyi, rutin şeylerden biri olarak görürüz. Günlük hayatta vermiş olduğumuz rutin kararları, sıradan kararlar olarak gördüğümüz zaman da yanılma payımızda fazla olacaktır. Düşünülüp taşınmadan, alelacele ya da en kötü karar karasızlıktan iyidir diyerek verilen kararlarda kişiyi pişmanlığa sevk edecektir. Geleceğimiz için önemli olan fakat farkındalığa dikkat etmeden verdiğimiz bu kararlar, hayatımızı olumlu ya da olumsuz olarak etkileyeceği bir gerçektir. Düşünüp taşınmadan ve farkında olmadan verdiğimiz kararlar, ileride bizim için bazen mutluluk kaynağı olurken bezende mutsuzluğa neden olabilmektedir. Günlük yaşamda vermiş olduğumuz kararların biri kısmını uygulamaya koymadan bir kısmını uygulama anında bir kısmında daha sonra vazgeçebiliyoruz. Vermiş olduğumuz bu kararlar yerine göre kısa vadede, yerine göre de uzun vadede olumlu ya da olumsuz olarak bize geri dönmektedir. Yıllar önce verdiğimiz bir karar, bazen bize yıllarca mutluluk getirirken bazen de sıkıntılar getirmektedir. Hayata ve kendimize verdiğimiz değeri gösteren kararlarımız, bizim için ne kadar önemli olduğunu yaşanan sıkıntılarla daha iyi anlamaktayız. Düşünmeden ve dikkat edilmeden verilen birçok kararlar, bizleri hem bu dünya da hem de öbür dünya da sıkıntıya sokacaktır. Rasülullah (s.a.v.) buyuruyor ki: “Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a kasem ederim ki, içinizde öyle adam bulunur ki, cennet ehlinin ameli ile amel eder ve kendisi ile cennet arasında bir zira’dan (Yaklaşık 50 cm) ziyade mesafe kalmaz. Derken (hükm-i) kitap (yani o yazının hükmü) ona galebe eder, cehennem ehlinin ameli ile amel eder de cehenneme girer. Keza içinizde öyle adam bulunur ki, cehennem ehlinin ameli ile amel eder, kendisi ile cehennem arasında bir zira’dan ziyade mesafe kalmaz. Derken (hükm-i) kitap ona galebe eder, cennet ehlinin ameli ile amel eder ve cennete girer.” (Buhari –Müslim) Karar verirken birçok kez olayın görünüşüne göre karar vermeye çalışırız. Görünüş itibari ile olumlu görünen olaylar bazen olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ya da olumsuz gibi görünen bir olaydan da sonuç itibari ile olumlu sonuçlar çıkabilir. Görünüş itibari ile olumlu görünüp sonuç itibari ile olumsuz sonuçlar doğurabileceği ihtimali varsa karar vermeden önce düşünerek ve gerekirse istişare ederek karar verilmelidir. Ya da olayı değerlendirip akıl süzgecinden geçirdikten sonra sonuç için Allah’a tevekkül edip dua etmeliyiz. Cenab-ı Hak bu konu da Kur’an-ı Kerim de şu şekilde buyurmaktadır: “Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey hakkınızda hayırlı olabilir, buna karşılık hoşunuza giden bir şey de hakkınızda kötü olabilir. Allah bilir, fakat siz bilmezsiniz “Sizin hayır zannettiklerinizde şer, şer zannettiklerinizde ise hayır vardır” ( Bakara, 216) Yine günlük yaşamda birçok kez önemli kararlar verirken zorlanmaktayız. Bu amaçla da vermiş olduğumuz birçok kararı beğenmeyip değiştirmekteyiz. Kararsızlık içinde vermiş olduğumuz kararlarımızın sonucunda bazen sevinir bazen de üzülürüz. Her zaman her yerde sağlıklı karar verebilmek herkes için ideal olsa da hayat şartları insanı bazen karar vermeye zorlamaktadır. Cenab-ı Hak; “Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.” (İnşirah, 5-6) buyurmaktadır.
SAYFA 4
6 NİSAN 2020
BİZ BİZE YETERİZ TÜRKİYEM KAMPANYASI “Millet olarak zor günlerden geçtiğimiz bugünlerde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN öncülüğünde Milli Dayanışma Kampanyası başlatılmıştır. Biz de tarihte bu konu ile ilgili emsal örnekleri aramaya çalışacağız.”
Dünya genelinde yayılan Koronavirüs salgını ülkemizde 11 Mart 2020 tarihinde ilk defa ortaya çıkmıştır. Salgının büyümemesi için devlet tarafından gerekli önlemler alınmıştır. İnsanların sosyal mesafeyi koruyamayacağı mekânların faaliyetlerine geçici bir süre ara verilmiş ve insanlara evde kal çağrısı yapılmıştır. Bu evde kal çağrısı neticesinde ekonomik hayatta aksamalar meydana gelmiştir. 65 yaş üzeri vatandaşlarımıza yönelik sokağa çıkma yasağı başlatılmıştır. Devletimiz millet olarak bu durumdan etkilenen vatandaşlarımızın mağduriyetini gidermek için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde Biz Bize Yeteriz Türkiye’m Kampanyası düzenlemiştir. Cumhurbaşkanımız 7
maaşını bu kampanyaya bağışlayarak öncülük etmiştir. Bakanlar Kurulu ve TBMM üyeleri de bu kampanyaya birkaç aylık maaşlarını vererek kampanyaya destek olmuşlardır. Ayrıca banka hesap numaraları verilerek bağışlar teşvik edilmiştir. Kampanyaya dair tartışmalara girmeden sadece siyasilerin ve idarecilerin örnek olmalarının önemli bir gelişme olduğunu kaydettikten sonra tarihte benzeri olaylar yaşanmış mıdır? Bunu değerlendirmek istiyoruz. Milli Mücadele sırasında Kütahya Eskişehir yenilgisi sonrası Meclis tarafından Başkomutanlık yetkisi ile görevlendirilen Mustafa Kemal bu yetkiye dayanarak orduyu Sakarya nehrinin doğusuna çekmiştir. Bu sırada Türk ordusunun maddi gücünü toplaması
için 7-8 Ağustos 1921 tarihinde Başkomutanlık yetkisine dayanarak Tekâlif-i Milliye emirlerini yayınlamıştır. Milli mücadele sırasında devletin ekonomik anlamda yaşadığı sıkıntılı süreçte devlet dış borç almak yerine – Hint ve Rusya Müslümanlarından alınan yardımlar haricinde- milletten destek istemeyi uygun görmüştür. Bu desteğin içinde para, gıda, giyim eşyası, ulaşım araçları ve silahlar başta olmak üzere askerin ihtiyacı için gerekli ne varsa karşılanma yoluna gidilmiştir. Hatta elinde imkân olup ta gerekli katkıyı sağlamayanların Hıyanet-i Vataniye Kanunu ile yargılanacakları belirtilmiştir. Tabii bu yardımın karşılığı sonra verilmesi planlanmaktadır. O günün hesabına göre 147 milyon olarak hesap
edilen milli mücadelenin masraflarının %5’i bağış olarak adlandırılan bu kaynaklardan toplanmıştır. O dönem içinde milletimizin ekonomik sıkıntılarını düşündüğümüzde büyük bir destek sayılmalıdır. Tarihimizden ikinci bir örnek daha verelim. Devir Sultan II. Abdülhamit devridir. Başta İngiltere olmak üzere sömürgeci devletlerin gözü Osmanlı’nın Ortadoğu topraklarını özellikle kutsal toprakları ele geçirmektedir. Kudüs ve Hicaz coğrafyası ile irtibatı kuvvetlendirmek için demiryolu yapımı şarttı. Çünkü bir sorun çıktığında hızlı müdahale edebilmek gerekiyordu. Bu kapsamda Sultan II. Abdülhamit Hicaz demiryolları ile ilgili bir bağış kampanyası başlatmıştı. Halkına öncü olarak günün parası ile 50 bin lira
göndermişti. Sadrazam Halil Rıfat Paşa, şeyhülislam Cemalettin Efendi başta olmak üzere devlet adamlarının çoğu yardım yapmıştı. Hatta Hindistan, Sibirya gibi devlet sınırları içerisinde olmayan Müslümanların yaşadığı coğrafyalardan dahi yardım gelmişti. 1908 yılında hayata geçirilen bu projeden günümüzde Türkiye başta olmak üzere hattın geçtiği coğrafyadaki devletler yararlanmaktadır. Tarih tekerrür etmektedir. Türk milleti yine zor bir dönemecin eşiğindedir. Allah’ın izni, devlet ve milletimizin tedbirleriyle bu sürecinde atlatabileceğimizi düşünmekteyiz. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Selam ve dua ile… Mustafa AK Tarih öğretmeni mstfknyali@gmail.com
‘Türk Emsalsiz, Türk Eşsiz, Türk Ne Yapsın Türkeş’siz Başbuğlar Ölmez’
ALİ DUTAL TEDBİR, TAKDİR, SORUMLULUK İnsan ve insanlık, hayat adını verdiğimiz süreç içerisinde zaman zaman salgın hastalık deprem, sel, yangın gibi doğal afetlere; kendisinden kaynaklı savaş ve terör saldırılarına maruz kalarak telafisi mümkün olmayan can ve mal kayıplarına uğramaktadır. Bugün dünya “koronavirüs” felaketiyle karşı karşıya olup tüm insanlığı derin bir korkuya sevketmiştir. Görünmeyen bir güç dünyanın aklını başından almış insanlık çaresiz durumdadır. Bu durumu kim nasıl açıklar bilemem; ancak, insanlık büyük bir sınavla karşı karşıyadır. Aslın bu insanlığın azgınlığının bir sonucu olduğunu benim gibi bir çok kişi dile getirmektedir. Yüce Allah(cc)’ın insanların uyanışına vesile olmak üzere çeşitli şekillerde ikazları ve bilemediğimiz maddi ve manevi cezaları olmaktadır. Ancak, bu durumu dile getirirken çok dikkatli olmalı, ikazlarımızı da usulü dairesince yapmanın hassasiyeti içinde olmalıyız. Elbette ki, bu tür felaketlerin Allah(cc)’ın bir ikazı olmakla birlikte her olayı “tedbir, takdir ve sorumluluk” ekseninde değerlendirerek en az zararla atlatmanın çabasını da göstermeliyiz. Bu çabayı göstermenin yanında toplumun moralini bozacak her türlü algı operasyonlarına karşı da gerekli direnci gösterebilmeliyiz. Burası çok önemli olup bu felaketle mücadelede başarılı olabilelim. Bu sıkıntılı ortamları bilerek veya bilmeyerek farklı taraflara çekenler olabileceği de dikkate alınmalıdır. Hele hele iç siyasetin malzemesi hiç yapılmamalıdır. Sosyal medyada bu süreci fırsat bilip toplumun moral ve motivasyonunu bozucu haberlerin yayıldığını görmekteyiz. Bu durum insanları umutsuzluğa sevketmektedir. Oysa ki, bir insanın başına gelecek olanı kimse engelleyemez. Gelecekse gelecek ve herkes kendi kaderini yaşayacaktır. Şunu hepimiz kabul etmeliyiz ki, dünyanın yaşadığı koronavirüs felaketini her yönüyle biz de yaşamaktayız. Devletimiz bu felaketle etkin bir şekilde mücadele etmektedir. Biz vatandaşlar olarak da bu mücadelenin her tarafında gücümüz nispetinde bulunmalıyız. Çok büyük paniğe gerek olmamakla birlikte üzerimize düşenleri de “Tedbir, Takdir, Sorumluluk” ekseninde yapmaya çalışmalıyız. Konunun daha iyi anlaşılması için “KADER” konusuna kısaca değineceğim. “Kader” konusu çok hassas olması hasebiyle derinliğine girmeyeceğim; ancak, imanın altı şartından biri olan “KADERE İMANA” şeksiz şüphesiz inanıyorum. Kaldı ki, ehli sünnet inancına sahip bir Müslümanın “KADER”e inanmaması düşünülemez; çünkü, inanmamak insanı imansızlığa götürür. Peygamber Efendimiz(sav); “Kadere iman etmedikçe başa gelecek olanın asla şaşmayacağına; başa gelmeyecek olanın da asla gelmeyeceğine inanmadıkça hiç kimse iman etmiş sayılmaz” buyuruyor.(Tirmizi) Kader;” insanın ömür boyu neler yapacağını, Allahü Teâlâ’nın ezeli ilmiyle bilmesi” olarak açıklanmaktadır. -“Kaderimiz böyleymiş” deyip hiçbir şey yapmamakihtimal dahilinde olan olaylara karşı TEDBİR almamak doğru mudur? -Kesinlikle doğru değildir. Hatta tedbir almamak büyük vebal olup Allah(cc)’ın emrine karşı gelmek olur. Yüce Rabb’imiz, “Ey iman edenler, tedbirinizi alın”(Nisa 71) buyuruyor. Başımıza gelecekleri bilmediğimiz için tedbir almak, sebeplerini yerine getirmek gerekiyor; çünkü bu dinimizin emridir. Efendimiz Muhammed(sav), “Akıllı tedbir alır; tedbir almakta acizlik gösterme; tedbire rağmen bir işe gücün yetmezse “hasbiyallahü ve ni’mel vekil, de” buyuruyor. -Tedbir takdiri bozar mı? Asla ve asla tedbir takdiri bozmaz! Cenab-ı Allah bir şeyi murat ettiyse o iş olur; kimse engel olamaz! Müslüman, Allah(cc)’ın emrine uyarak tedbir alır; takdir neyse onun olacağına inanır ve Allah(cc)’ın hükmüne boyun eğer, sabır gösterir. -Tedbir almaya gerek var mı? Var; çünkü, tedbir kişiyi sorumluluktan kurtarır. Tedbirsizlik sonucu oluşan zarara karşı sorumluluk sahi pl eri Al lah(cc) ’a karşı sorumludur lar. Gerek birey gerekse devletin kurumları olarak başta İMANSIZLIK felaketi olmak üzere CORONAVİRÜS felaketine karşı da gerekli önlemlerin alınması için yapılması gerekenleri yapmanın gayreti içinde olmalyız. Bu tür olaylar üzerinden kişileri ve kurumları karalama, siyasi ve ideolojik rant elde etme ahlaksızlığı içerisinde olmamalıyız; çünkü, bu tür kasıtlı söz ve davranışlar toplumsal barışa zarar verdiği gibi çözüme yönelik çalışmalara da zarar verebilir.
SAYFA 5
6 NİSAN 2020
Konya Büyükşehir Belediye Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü KORKU FİLMİ GİBİ
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, video konferans yöntemiyle belediye başkanları ile görüştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Konya olarak sanayi ve gıda üretiminin kesintisiz devam etmesi konusu ile aç ve açıkta kimsenin kalmaması için çalıştıklarını belirterek, koronavirüse karşı şehirde alınan tedbirler hakkında bilgi verdi.
Bozkırlı Kadınlar El Ele
Korku ve macera filmlerini pek sevmem, yıllar önce arıların, karıncaların dünyayı istila ettiği filmler çekilmişti, hepsinde konu aynıydı. Filmlerin sonunda illa bir kahraman çıkıp dünyayı kurtarırdı. Zaman değiştikçe konularda değişti, kimyasal silahlar, meteor çarpması derken biyolojik silahlara kadar gitti iş… Hepsinin sonunda bir kişi ya da bir ekip büyük fedakarlıklar sonunda dünyayı kurtarmayı başardı. İçinde bulunduğumuz durumu da biraz o korku ve macera filmlerine benzetiyorum. Hiç izlemekten zevk almadığım o filmlerin içinde bir oyuncu olduğumu hissediyorum. Geçen haftaki yazımda da bahsetmiştim, her şey bize çok uzaktı ve biz sadece izliyorduk, şimdi ise biz de filmin bir parçası, bir oyuncusu olduk. Ve maalesef bu bir film seti değil ve biz de oyuncu değiliz, bu gerçek hem de tehlikeli bir gerçek… Geçen haftada belirttiğim gibi şimdiye kadar her tehlike bizden uzakta olmuştu ve biz bunu TV’lerden izlemiştik. Bize hiç dokunmamıştı, belki de bu yüzden bu virüsün bize de bulaşabileceğine inanmakta güçlük çekiyoruz. Bu yüzden de tedbirli davrananları korkaklıkla suçlayanlar var. Belki bu yüzden “yaklaşmayalım, mesafeyi koruyalım” diyenlere alınıp küsenler var. Belki bu yüzden insanların niye tedirgin olduğunu anlamıyorlar. Bize dokunmaz bize bir şey olmaz zannettiklerinden. Ama bu işin şakası yok, herkese dokunuyor ve herkesi etkiliyor. En çokta yaş almış büyüklerimizi ve kronik rahatsızlığı olanları ki bu yüzden onları korumak için sokağa çıkmaları engellendi. Bilinçli anne babalar torunuma çocuğuma komşuma bir şey olmasın diyerek gönüllüce evde kalırken, yine bilinçli evlatlar torunlar da ebemize dedemize bir şey olmasın diye yanlarına yaklaşmıyor. Karşılıklı sevgi ve anlayışla bu süreci atlatmaya çalışanların yanında, isyan edenler, sokaktan kendini alamayanlar da yok değil… Konunun hassasiyetini seksen yaşın üstündeki büyüklerimize anlatmakta biraz güçlük çekilebilinir anlarım, ama aklı başında sandığımız koca koca insanların boş boş çarşı Pazar dolaşmasına, kurallara uymamasına ne demeli… Ya da, biz dışarı çıkmıyoruz ki deyip apartmanı evinde toplayıp gün yapanlar… Konunun hassasiyetini anlamamış olanlar için kısaca özetleyelim; bir kişinin virüs taşıması demek en az otuz kişiye ilk elden bulaştırmak demek oluyor, o otuz kişinin bulaştırdıklarıyla çarpın bakın bakalım ne çıkıyor ortaya… henüz ilçemizde vakaya rastlanmamışken biraz sosyal mesafeye dikkat etsek, kurallara uysak, mümkün oldukça izole yaşamaya çalışsak bahar daha çabuk gelecek sanki… Birbirimizin vebalini almamak için, Meyre korusunda rahatça piknik yapabileceğimiz günlerin bir an önce gelmesi için, lütfen önlemleri ciddiye alalım ve tez zamanda kurtulalım bu beladan… ve almamız gereken dersleri alarak çıkalım bu süreçten… NOT; Belediyemiz pek çok yeri dezenfektanlarla temizlemeye çalıştı, teşekkür ederiz. Küçük bir önerim olacak, bu süreçte çarşının bazı noktalarına dezenfekte aletleri konsa, özellikle Anıt alanındaki çeşmenin başına bir sabunluk konulursa mücadelede faydası olacağını düşünüyorum… Şimdiden teşekkürler…
Başkan Saygı, Her an Bozkır olarak COVİD-19 Virüsüyle yüzleşebiliriz Bozkır Belediye Başkanı Sadettin Saygı, dünya genelinde etkisini gösteren COVİD-19 virüsüne karşı alınan tedbirlerin her geçen gün artarak devam ettiğini, ilçe genelinde de artık bu tedbirler kapsamında olağanüstü çalışmaların yapıldığını söyledi.
“Binlerce gazeteci işsizlik tehdidiyle karşı karşıya” CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, korona virüs salgının neden olduğu olumsuz ekonomik tablonun, ulusal ve yerel çapta yayın yapan gazetelerin resmi ilanlarında olsun, tirajların da olsun, çok olumsuz yönde etkilediğini belirtti. Milletvekili Gürer, durumu elverenlere çağrı yaptı: “Ulusal ve yerel gazetelere destek verelim” çağrısında bulundu.