28 KASIM 2016 PAZARTESİ
SAYI: 915 KURULUŞ 1988 - YIL: 27
FİYATI 1
Kalaycı, Konya ve ilçelerinin sorunlarına parmak bastı MHP Konya Milletvekili Bozkırlı Mustafa Kalaycı, TBMM’sindeki 2017 yılı bütçelerinin görüşmelerinde, Konya ve ilçelerinin günden güne artan sorunlarını yazılı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıdı. Mil li yet çi Ha reket Partisi Genel Sekreter Yardımcısı ve Konya M i l l e t v e k i l i Bo z kı r l ı hemşehrimiz Mustafa Kalaycı’nın, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı 2017 Yılı Bütçelerinin görüşmelerinde, “KOP
Proj esi ve Böl gese l Ka l kı n ma ” ha kk ı nd a gündeme getirdiği konular ile ilgili basın açıklamasını si z oku yu cul ar ı mı za aktarıyoruz. KONYA OVASI “SU” DİYOR Konya Ovası “su” diyor. Suyumuz tükeniyor. Ülkemizde kuraklık D. Sayfa 2’de sorununu
Başkan Gün’den Öğretmenler Günü Mesajı Bozkır Belediye Başkanı İbrahim Gün, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle gazetemiz aracılığıyla kutlama mesajı yayınladı. Ülkemizin geleceğinin eğitime, eğitimin ise öğretmene dayalı olduğunu belirten Başkan Gün, yayınladığı mesajında şu ifadeleri kullandı: “Öğretmenlik, insan hayatında eğitim, davranışları doğru yönlendirmede ve insan haklarına saygı duyulmasında birinci derecede etkilidir. Bu yüzden öğretmenlerimize zor görevler düşmektedir. Öğretmenliğin amacı, gücü nispetinde erdemli toplum gayretine katkı sağlamaktır. D. Sayfa 3’de
24 Kasım öğretmenler günü nedeniyle, geçtiğimiz hafta Perşembe günü ilçemiz hükümet konağı önünde program düzenlendi. Programın devamı Belediye Düğün Salonunda devam etti. Haberi S. 4’de
Aile konferanslarına bu hafta da devam edecek
SGK Müdüründen Gazetemize Ziyaret Sosyal Güvenlik Kurumu Bozkır Şubesi Müdürü Bülent Gül, geçtiğimiz hafta içerisinde Bozkır esnaflarını SGK ile ilgili rehberlik faaliyetleri hakkında bilgilendirmek amacıyla ziyaret ederken, gazetemiz Bozkır Postasına da ziyarette bulundu. Bozkır Sosyal Güvenlik Kurumu Şubesi Müdürü Bülent Gül ve beraberinde bulunan heyetle birlikte, Bozkır esnaflarını ziyaret ettikleri belirtildi. SGK Bozkır Şubesi M ü d ü rü Bü l e n t G ü l , gazetemizi ziyaretinde; “SGK Rehberlik Faaliyetleri çe rçe vesind e ilçe mi z Bozkır esnaflarını ziyaret ett ik. Z iyaret imizde esnaflarımıza, Sosyal Güvenlik Nedir? Önemi, işverenin sorumlulukları, D. Sayfa 3’de kayıt dışı
Bozkır ilçe Müftülüğü ile Bozkır İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Gönüllüleri Derneği (Bimder)’in ortaklaşa yürütmüş oldukları Aile Eğitimi ve Çocuk Eğitimi geçtiğimiz hafta tanınmış yazar Emine Şenlikoğlu’nun moderatörlüğünde yoğun bir katlımla gerçekleştirildi. Geçtiğimiz Pazartesi Akşamı Bozkır Belediyesi Yeni Düğün Salonunda bayanlara hitap eden Şenlikoğlu bayanların katılımından ve ilgisinden
memnun olduğu için Salı günüde yine bayanlara yönelik olarak Çocuk Eğitimi ile ilgili konferans verdi. Konferans sonrası t e ş e k kü r l e r i n i i l e t e n
Şenlikoğlu, bu kadar yoğun katılım ve ilgilerinden dolayı B o zk ı r h a l kı n a c a n ı gönülden teşekkürlerini ileterek ilçemizden memnun D. Sayfa 4’de
SAYFA 2
28 KASIM 2016
Kalaycı, Konya ve ilçelerinin sorunlarını TBMM’sine taşıdı her geçen yıl artarak yaşayan yer Konya Ovası. Ülkemizin tahıl ambarı olan Konya’da, yine geçen yıl kurak geçmesi nedeniyle tarımsal üretim olumsuz etkilenmiş, yeterli yağış ala mad ığ ın dan, özellikle hububat rekoltesinde yarı yarıya düşüş olmuştur. Mavi Tünel’ le s u ihtiyacının karşılanacağı a l g ı s ı o l u ş t u r u l u y o r. Sunumunuzda “2019’da KOP Projesi bitiyor.”, “Konya Ovası suya doyuyor.” dediniz. Doğru değil Sayın Bakanım. Mavi Tünel’den a ktarılması planlanan su 414 milyon m3. Bunun da 100 milyon m’ü Konya şehir merkezinin içme suyu olarak getiriliyor. K o n y a O v a s ı ’n ı n s u ih tiy a cı n a b a k tığ ı mız zaman mavi tünelden gelecek su 10’da 1’i bile değil. Ayrıca KOP Projesi 2019’da bitmiyor. KOP Projesi, bölgesel kalkınma projesidir. İlçelerimizin, k ö y l e r i m i z i n , kasabalarımızın kalkınması için yıllarca sü recek. SU OLMADAN TARIM OLMAZ, Hükûmetimiz su kullanımını yasaklayarak bu sorunu halletmek istiyor. Su kotası uygulayarak çiftçinin kullandığı su miktarının en fazla üçte 1’ini vermeyi planlıyor. Bitkisel üretim düşecekmiş, Konyalı çiftçi perişan olacakmış, 4 adet şeker fabrikamız var. Bunlar ne olacak? düşünülmüyor. Konyalı çiftçiyi kara kara düşündüren kuyulara sayaç takma zorunluluğu kaldırılmalı ve suya kota uygulamaktan vazgeçilmeli. Bakanlar Kurulu kararıyla hep ertelediniz. En son mayıs ayında yine iki yıl daha ertelendi. Şu anda kuyuların yüzde 5 ancak sayaç taktı. Çiftçimiz çıkardığınız kanunları
28 KASIM 2016 PAZARTESİ
aslında hiç de önemsemiyor. Ne yapsın canını mı alacaksınız? DSİ’nin eylem planına göre, dekar başına şahıs ku yular ınd a 2 00 ton ; kooperatif sahalarında 350 ton su verilmesi söz konusu. Bunun yansımasını söyleyeyim; Çiftçim iz tarlasının buğdayda yüzde 40’ını, ayçiçeği ve fasulyede yüzde 35’ini, pancar ve mısırda yüzde 30’unu, yoncada yüzde 20’sini ekebilecek, Geri kalanını nadasa bırakacak. Herkes de kabul ediyor ki Konya Ovası Türkiye tarımının kalbi. Su kotası burada üretimi yüzde 75’e varan oranda düşürecek. Ne yapacaksınız? İthalat mı? Su olmadan tarım olmaz. Konya Ovası’nda çiftçimizin geçimi tarımla. Tarımdan başka bir şey yapma imkânı yok, vatandaşımızın başka alternatifi yok. SU İHTİYACINI KARŞILAMAK İÇİN “YENİ MAVİ TÜNELLER” LAZIM Konya Ovası’na dış havzalardan su getirecek yeni projelere şiddetle ihtiyaç var. KOP İdaresi Kızılırmak suyunun Kulu ve Cihanbeyli’ye getirilmesi için rapor hazırlamış ama Hükûmet dikkate almamıştır. Mavi Tünel muhteşem proje ama Konya Ovası’nın su ihtiyacını karşılamak için yeni mavi tüneller lazım. To r o s l a r ’ d a h â l e n değerlendirebilecek i m k â n l a r v a r. F ı r a t Karasu’dan, Kızılırmak’tan, Sakarya’dan Ermenek Barajı’ndan, Manavgat Çayı’ndan su getirmenin yollarını bulmalıyız, ovanın su ihtiyacını karşılamalıyız. Hükû me t, ku yulara sayaç taktırma ve suya kota koyma yerine, öncelikle, • Konya Ovası’na su getirmek için yeni projeleri
SAYI: 915
İMTİYAZ SAHİBİ Bozkır Postası Gazetesi ve Matbaası Adına Şerife YILMAZ HUSUSİ İLANLAR GENEL YAYIN YÖNETMENİ SÜTUN CM.: 3.00 Yunus YILMAZ SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Filiz KILINÇEL DURU
ABONE ŞARTLARI POSTA ÜCRETİ DAHİL YILLIK YURT İÇİ 50
HUKUK SORUMLUSU Avukat Mustafa AKGÜL
ABONE ÜCRETLERİNİ YATIRABİLECEĞİNİZ HESAP NUMARASI BOZKIR PTT HES. NO.: 1108715
İDARE YERİ - DİZGİ VE BASKI Bozkır Postası Gazetesi ve Matbaası Yukarı Mahalle Çarşı İçi Kızılay Binası Yanı No: 2 - BOZKIR/KONYA
Tel. (0332) 426 1026 - Gsm: 0530 458 1232 web: www.bozkirpostasi.com.tr email: haber@bozkirpostasi.com.tr
BU GAZETE BASIN AHLAK YASASINA UYAR YAZILARIN HUKUKİ SORUMLULUĞU YAZARINA AİTTİR.
u yg u lama ya k oy malı , • Arazi toplulaştırmasını hızla bitirmeli, • Sulama şebekelerini tümüyle kapalı sisteme dönüştürmeli, • M o d e r n s u l a ma sistemlerine her yerde geçilmesi için ilave tedbirler almalıdır. Bunlar yapıldığı zaman suda önemli bir tasarruf söz konusu olacak, birçok kuyu da devre dışı kalacak. Bunu mutlaka dikkate almamız lazım. KOOPERATİFLERDEN HAKSIZ YERE FAZLADAN PARA İSTENİYOR Sulama altyapı yatırımları ile ilgili olarak sulama kooperatifleri, özel idare ve DSİ arasında Konya’da 2011 yılında protokol yapıldı. Yatırım bedelinin önceden sulama tesisi olanlar için yüzde 50’sinin kooperatifler, yüzde 50’sinin özel idare; sulama tesisi olmayanlar için yüzde 75’inin özel idare, yüzde 25’inin sulama kooperatiflerince ödenmesi öngörüldü. Ama 2014 yılında Büyükşehir Yasası çıkınca özel iradelerin yetki ve sorumlulukları büyükşehirlere devroldu. Şimdi, DSİ Genel Müdürlüğümüz yapılan yatırım bedellerinin tamamını kooperatiflerden istiyor. Bu kooperatiflerin altından kalkabileceği bir şey değildir. Aslında Büyükşehir Yasasıyla özel idarenin her türlü borç, alacak yükümlülükleri büyükşehre geçmiş olması lazım ama DSİ büyükşehirden alamıyor, kooperatiflerle bu işi çözmeye çalışıyor. Şu anda mahkemeye gidiyor kooperatiflerimiz. Ortada bir protokol var, onların isted iği pr oto ko lün uygulanması, protokoldeki kendi taahhütlerini ödeme konusunda bir sıkıntıları yok. İLÇELERİMİZ KAN KAYBEDİYOR, İNSANIMIZ ŞEHİRLERE GÖÇÜYOR Kalkınma Bakanlığının önemli görevlerinden birisi
böl gesel gel işmişli k farklarının azaltılması için politikalar geliştirmek, strateji ve eylem planları hazırlamak, bunları takip etmek, koordine etmektir. Sunumunuzda da şöyle bir ifadeniz var: “Bölgesel gelişme politikalarındaki vizyonumuz daha dengeli ve topyekûn kalkınmadır.” Gerçekten, bugün baktığımız zaman öyle mi? Gerçeklere baktığımız zaman köylerimizin, beldelerimizin, ilçelerimizin durumunun içler acısı olduğunu, insanımızın göç etmek zorunda kaldığını görüyoruz. Tü rk iye 'n in to p lam nüfusu 2007’den 2015’e kadar, sekiz yılda yüzde 11,5 artmış. Konya’nınkine bakıyorum yüzde 8 artmış. Zaten Konya daha önce en büyük 4’üncü ilimiz iken 7’nciliğe kadar geriledi. İlçelerimiz bazında baktığımız zaman durum çok vahim. Bizim Konya merkez dışında 28 ilçemiz var. Nüfuslarına bakıyorum, yüzde 25, yüzde 30, yüzde 24; sekiz yılda azalma var. Sırasıyla hemen birkaç ilçeyi söyleyeyim: Ahırlı, B o z kır, D e re b uc a k, De rb ent, Do ğa nhisa r, Hadim, Taşkent, Yunak; yüzde 20’nin üzerinde düşüş var buralarda. “Son yıllarda bunda iyileşme var mı?” diye bakınca, sadece 2015 yılına bakıyorum, yine aynı bir yılda yüzde 3, yüzde 4 hatta Derebucak’ta yüzde 6,39 nüfusta düşme var. BÖLGEDEN BAKAN, BAŞBAKAN ÇIKTI AMA KÖTÜYE GİDİŞ DÜZELMEDİ KOP bölgesinde yer alan Karaman’da da tablo maalesef aynı. Bakıyorum, Ayrancı’da yüzde 19 düşüş var, Başyayla’da yüzde 32, Sarıveliler’de yüzde 18, Ermenek’te yüzde 5 düşüş var nüfusta. İnsanımız göçüyor. Bölge iki evladını Bakan ve Başbakan yaptı ama, maalesef, sonuç de ğişmedi. Torosla rın evladı diye propagandalar da yapıldı, Toroslardaki kötüye gidiş maalesef düzeltilemedi. İddia ediyorum Türkiye'nin en geri kalmış bölgesi Toroslar. Ama hiçbir zaman devletine karşı laf etmez, devletine bağlıdır bizim insanımız, asla hainlik yapmaz. Vatanı için gerekirse canını verir ki G a z i Mu st a fa Ke ma l Atatürk’ün meşhur sözü var: “Gidip Toros Dağlarına bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadır da b ir du ma n tutuyorsa şunu çok iyi bilin ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” Ama uyguladığınız politikalarla Toroslarda korkarım ki çadır da kalmayacak, duman da kalmayacak.
SUÇLU YİNE DOĞA! Gözümüz hava durumu raporlarında, beklenen yağışlar ne zaman gelecek diye birbirimize soruyoruz. Kışın soğuğunu çekiyoruz ama ne yağmur var ufukta ne kar. Son raporlara bakılırsa bu hafta yağışlar gelecek gibi ama nasip, bulutlar bir görünüp bir kayboluyorlar. Geçen yılda yeterli yağış olmadığından bu yıl korkuyoruz. Yaz aylarında hiç kurumayan pınarların bile bu yıl kuruduğunu düşünürsek, bu kışı yağışsız geçirmemiz felaket demektir. Tabi bunun suçunu hemen doğaya atıyoruz, suçlu doğa… Ama hiç kendimize bakıp, biraz bizim de suçumuz var demiyoruz. Özellikle İç Anadolu bölgesine bir göz attığımızda birkaç küçük orman dışında güçlü ormanlara sahip olmadığımızı görüyoruz, daha doğrusu güçlü ormanların kalmadığını görüyoruz. Asırlardır bir şekilde kestiğimiz ağaçların yerine yenilerini dikmediğimiz gibi kalanları da kesmeye devam ediyoruz. Bu sadece ormanların yok edilmesiyle alakalı da değil. Ormanların yok olmasıyla birlikte orman hayvanlarının da yok olduğunu unutmayalım. Doğa bir bütündür ve bir parçayı yok edince tüm parçalar bundan etkileniyor ve yıllar sonra kara kara düşünmek kalıyor bize. Mesela geçenlerde bir sohbette hiç keklik kalmadığından, hiç cırrık olmadığından bahsedildi, bu kadar da değil artık balık bile kalmadığından dert yandılar. Cırrık dediğimiz ardıç kuşunun doğaya nasıl bir fayda sağladığını ve ardıç ağaçlarının filizlenmesi ekilmesi için nasıl özel bir canlı olduğunu anlatmıştım ve bu kuşları vuranların ardıç ağaçlarının da yetişmesine mani olduklarını anlatmıştım. Keklikler ise doğada bulunan kene gibi asalakları yediğinden o da kendi bünyesinde bir katkı sağlıyordu doğaya… Oysa biz insanoğlu kekliklerin ve ardıç kuşlarının kökünü kurutuncaya kadar uğraşıp neredeyse neslini tükettik. Şimdi oturmuş ağlıyoruz. Aynı şeyi balıklar içinde yapıyorlar, minicik balıkları avlayıp sayı yarışına giriyorlar ama gelecek yıl tutacak balık kalmayacağını düşünemiyorlar. Duyuyorum, gerçek balıkçılar yavru balıkları avlayanları sürekli uyarıyorlarmış ama dinleyen kim… Her şeyi bir çırpıda tüketiyoruz, yok ediyoruz. Yarını, yeni nesilleri, doğayı hiç düşünen yok ama yağmur yağmıyor kar düşmüyor diye yine doğayı suçluyoruz. Karadeniz’e yağan yağmur, Norveç’e İngiltere’ye yağan yağmur niye bize uğramıyor diye düşünmüyoruz. Üzerimizden suç atmak, kendimizi sorumlu tutmamak konusunda gösterdiğimiz mahareti, doğayı korumakta kullansaydık kuraklık sorunuyla boğuşuyor olmazdık. Mesela her önüne gelenin istediği yere sondaj vurup rast gele kuyular açmamızda da kendimizi suçlu hissetmiyoruz. Konya ovasının yer altı kaynaklarının kurumasındaki en büyük nedenin rast gele açılan kuyular olduğu söyleniyor ama yine de kimse bu konuda kendini suçlu hissetmeyip suçu doğaya atıyor. Kimse kusura bakmasın ama kuraklıkla karşı karşıyaysak ve endişeli endişeli hava raporlarını takip ediyorsak bunun suçlusu doğa değil biz insanlarız. Kendimize çeki düzen vermedikçe her yıl bir önceki yılı arar olacağız maalesef… Umalım ki Rabbim dağda taşta yaşayan canlılara acıyıp bu yıl yağmurumuzu karımızı bol versin, ama dua ederken de gereğini yapmayı üzerimize düşeni yapmayı unutmayalım.
SAYFA 3
28 KASIM 2016
Baybağan’daki Yangın Korkuttu İlçemize bağlı Baybağan mahallesinde, geçtiğimiz hafta Çarşamba günü gece saatlerinde çıkan yangın büyük korku yaratırken, evde çıkan yangında çok şükür can kaybı yaşanmazken, ev tamamen kullanılamaz hale geldi.
PSİKOLOJİK BAKIŞ M. Emin KARABACAK Çocuklar neden niçin korkarlar? Korku, insanoğlunun kendini güvende hissetmemesi durumunda yaşamış olduğu duygu yoğunluğudur. Başka bir ifade ile kişinin bir tehlike karşısında kaygı duymasıdır. İnsan olarak hepimizin bu dünyada korktuğu bir şeyler vardır. Kimimizde yükseklik, korkusu, kimimizde kan korkusu, kimimizde yalnızlık korkusu, kimimizde ayrılık korkusu, kimimizde yılan korkusu, kimimizde ölüm korkusu, kimimizde cehennem korkusu gibi korkular bulunmaktadır. İnsanoğlu yaradılış gereği korkusunu doğuştan getirir; ancak nelerden ve nasıl korkulacağını ona verilen eğitimle öğrenir. Bunlar kişiden kişiye ve toplumdan topluma değişir. Bazı toplumlarda insanlar yılanlarla iç içe yaşarken, bizim toplumuzda yılanla yaşamak farklı şekilde değerlendirilmektedir. İnsanların içinde bulunduğu ortam ile çocukluktan itibaren aldığı eğitimler kişinin korkularını belirlemektedir. Onun içindir ki insanlar çocukken nelerle korkutulurlarsa büyüdükleri zaman da onlardan korkacaklardır. Yaşanılan korkular, insanı korktuğundan emin kılıyorsa ondan kaçacaktır. Bununla birlikte yaşanılan olumsuzluklar o alandaki korkuları pekiştirecektir. Toplum olarak insanların korkularını yenmeleri için yaptığımız bazı motive sözler vardır. Aslında bunlar insanın korkularını yenmelerinden öte kendi kendimizi kandırmaya çalışma ya da kendi kendimizi motive etmeye çalışmaktır. Bu, kendi korkularımızı bastırmak için yansıtma psikolojisine başvurarak rahatlamaya çalışmaktır. İnsanoğlundaki korkuların bazıları, tamamen ortadan kalkmaz. Ortadan kaldırılabilecek korkular, sonradan korkutulmayla meydana gelen veya öğrenmeyle meydana gelen korkular, ancak terapi yoluyla ortadan kaldırılabilir. Çocuklar Niçin Korkarlar? Çocukların korkuları; yaşlarına, seviyelerine ve bulundukları sosyal çevrelerine göre değişmektedir. Çocukların içinde bulunduğu çevre ve aileleri korkularının kaynağı olmaktadır. Bebekler ve 2-3 yaşlarındaki çocuklar daha çok anneden ayrılma, aşırı gürültü, saç kestirme, banyo yapma gibi şeylerden korkarlar. Okul öncesi dönemdeki çocuklar; köpek, fare, yılan gibi hayvanlardan, karanlıktan ve yalnızlık gibi özelleştirilmiş şeylerden korkarlar. Okul çağı çocukları ise daha çok cin, şeytan, peri gibi görünmeyen hayali şeylerle birlikte yıldırım ve şimşek gibi ani, şiddetli, gürültülü şeylerden korkarlar. Bu çağdaki çocuklar; korku filmlerinden, korkutucu hikâyelerden, arkadaşlarının ve çevresindeki büyüklerinin anlattıkları korkunç şe y l e r d e n d i ğ e r l e r i n e g ö re d a h a f a z l a etkilenmektedirler. Ergenlik çağı çocukların (özellikle de kızların) merak ve hayal kurma özelliklerinden dolayı korkuları diğer evrelere göre daha abartılıdır. Buna akran grubu ve çevresinden duydukları da eklenince bu dönem, çocuklarının korkuları işi içinden çıkılmaz hale getirir. Bu çocuklar, akşamları lavobaya gitmekten, yalnız kalmaktan… korkarlar. Bunların etkisine bağlı olarak akşamları yalnız uyumakta da zorlanabilirler. Çocukların korkuları olayın etkisine ve çocuğun mizacına bağlı olarak rüyalarına kadar girebilir. Ergenlik çağı çocuklarının korktukları şeyler; köpek, yılan, fare, bazı böcekler, yalnız kalmak, terk edilme, kan, iğne... Yine bazı çocuklar; evde yalnız kaldığı zaman eve yabancı birinin aniden gireceği, kapı arkasında birinin saklandığı, gölgeleri hayalet olarak algılama gibi şeylerden korkarlar. (Devam edecek)
ZAYİ: 25 Kasım 2016 Tarihinde Nüfus Cüzdanımı ve Ziraat Bankasından almış olduğum Bankamatik kartımla birlikte kaybettim. Hükümsüzdür. Osman GEDİK Dereiçi Mahallesi - BOZKIR
İlçemize bağlı Baybağan mahallesinde Türkan Yiğit’e ait evde elektrik kontağından çıktığı tahmin edilen yangında büyük maddi zarar meydana gelirken, çok şükür can kaybının yaşanmadığı yangında, Türkan Yiğit’e ait ev tamamen kullanılamaz hale geldiği görüldü. Edilen bilgilere göre, ev sahibi Türkan Yiğit’in İstanbul’da yakınlarının yanında olmasından dolayı, olayda can kaybı yaşanmamıştır. 23.11.2016 Çarşamba günü gece saat 04.00 civarında çıkan ve komşu evlere de sirayet e de n ya n gı n , Kon ya Büyükşehir Belediyesi Bozkır İtfaiye Amirliği ekipleri tarafından sabah saat 10.00 sıralarında yangın tamamen söndürüldü.
Başkan Gün’den Öğretmenler Günü Mesajı Çocuklarımızı iyiye, güzele, aydınlığa ve bilgiye götüren öğretmenler, ülkemizin muasır medeniyetler seviyesine çıkması ve oradan da ileri gidebilmesi adına iyi yetişmiş, donanımlı bir neslin oluşması için de önemlidir. ‘İnsanı yücelt ki devl et yücelsi n’ anlayışından hareketle insana yapılan her yatırım, insanın yetişmesine verilen her e me k b izim nazarımızda kutsaldır. H e r öğ r et m e n, çocuklarımız için, geleceğimiz için bir umut ışığıdır. Şuna inanıyoruz ki Türkiye gelecekteki hedeflerine
dünyadaki değişime uzak kalmayan, kendini yenileyen, genç nesilleri dünün ve bugünün şartlarına göre değil, yarının şartlarına göre g e l e c e ğ e hazırlayabilecek öğretmenlerle ulaşacaktır. Bu vesile ile çocuklarımızın eğitimli yetişmesinde ve geleceği için doğru kararlar vermesinde büyük rol oynayan, her türlü fedakârlığı gösteren irfan sahibi tüm Öğretmenlerimizin Öğretmenler gününü ku t la r, sa ğ lı k ve mutluluklar dilerim” şeklinde mesajına son verdi.
SGK Müdüründen Gazetemize Ziyaret istihdam ve sigorta prim teşvikleri gibi bilgileri kendilerine a k t a r d ık ” ş e k l i n d e
ifadelerde bulundu. SGK Bozkır Şube Müdürü ve heyetini Gaz etem iz in Genel
Yayın Yönetmeni Yunus Yılmaz ağırladı. Şube Müdürü Gül ile Genel Yayın Yönetmenimiz Yılmaz karşılıklı olarak sıcak ve samimi bir hava içerisinde sohbet gerçekleştirirken, SGK ile ilgili bazı mevzuatlarda ele alındı. Karşılıklı yapılan sohbetin ardından SGK Bozkır Şubesi Müdürü Bülent Gül, 2015 yılında Bozkır’da göreve başladığında da gazetemize nezaket ziyareti gerçekleştirmişti. Gazetemizle ilgili o tarihteki konuşmalarını
tekrarlayan Gül, Bozkır Postası Gazetesini çok beğendiğini ve Bozkır’a geldiği günden bu yana da takipçisi olduğunu ve dolu dolu bir gazete dedi. Gül, Bozkır’da böyle bir gazetenin ç ık m as ı g e rç ek te n Bozkır ilçesinin basın y ö nü n d e n o l d uk ç a şanslı bir ilçe olduğunu belirtti. Gül, gazetemizin yayın hayatında da üstün başarılar diledi. Daha sonra SGK Bozkır Şubesi Müdürü ile beraberindekiler gazetemiz çalışanlarıyla vedalaşarak ayrıldılar.
SAYFA 4
28 KASIM 2016
Öğretmenler Günü Bozkır’da da kutlandı
Bozkır hükümet konağı b a hç e si n d e b u l u n a n Atatürk Anıtındaki törene Bozkır İlçe Milli Eğitim Müdürü Cengiz Koç, Müdür Yardımcıları, daire amirleri, öğretmenler ve bir grup öğrenci kat ıldı . Öğretmenler Gününe ait özel çelenk ise Atatürk Anıtı’na ilçe Milli Eğitim Müdürü Cengiz Koç’un bırakmasıyla başlarken, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasından sonra buradaki tören tamamlandı. Bozkır Belediyesi Yeni Düğün Salonu’nda devam eden programda ise günün anlam ve önemine ilişkin konuşmayı Milli Eğitim Müdürü Cengiz Koç yaptı. Koç yaptığı konuşmasında; “Bir milletin
milli, ahlaki ve kültürel yönden güçlü ve medeniyet bakımından kalkınmış olması ö ğ r e t m en l e r i n ü st ü n çalışmalarına bağlıdır. Milli birlik ve beraberliğimizin teminatı öğretmenlerdir. Dünyadaki en onurlu mesleklerin başında gelen öğretmenlik; emek, özveri, sabır ve hoşgörü isteyen, bedeli hiçbir maddi karşılıkla ölçülemeyecek kadar değerli, saygın bir meslektir. İdealini ve heyecanını daima taze tutan kendini her zaman yenileyen siz değerli öğretmenlerimizin sayesinde ülkemiz, her a landa kal kı nmış ve gelişmiş bir dünya devleti haline gelecektir. Ağır ve büyük bir sorumluluk olmakla birlikte
eşsiz bir gurur vesilesi olan bu onurlu mesleğin tüm mensuplarına güvenimizin sonsuz olduğunu önemle v ur gular, bu sorumluluklarını eksiksiz olarak yerine getireceğine inancımı belirterek tüm öğretmenlerimizin ve öğretmen adaylarımızın Öğret menler Gününü kutlar, başarılar dilerim” dedi. Emekli olan ve mesleğe yeni giren öğretmenler adına yapılan konuşmaların ardından mesleğe yeni başlayan öğretmenler yemin etti. Emekli öğre tmen lere plaket takdiminin ardından, Bozkır 24 Kasım Öğretmenler Günü programı son bu ldu.
Aile konferanslarına bu hafta da devam edecek
olarak ayrıldı. Bozkır ha l kın ın yo ğ un il g i gösterdiği programın daha fazla kitleye ulaşması için Bozkır ilçe Müftülüğü ve Bozkır İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Gönüllüleri D e rn e ğ i b u h a f t a d a programlarına devam ettirilmesine karar verdi. G a ze t em iz Bo z kı r Postasına açıklamalarda bulunan İlçe Müftüsü Seyit
Böğet ve Bimder Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Görür, “Bozkır halkımızın bu yoğun teveccühünden dolayı teşekkür ederiz. İnşallah bu ilginin daha verimli olması için önümüzdeki Cumartesi akşamı Akkise Mahallemizde misaf ir edeceğiz. Nasipse yine geçtiğimiz hafta düzenlediğimiz gibi
Bozkır ilçe merkezimizde de Salı günü saat 10.00’da Sarıoğlan İmam Hatip Ortaokulunda, Bozkır Belediye Düğün salonunda saat 14.00’de Bozkır’da Lise öğrenimi gören kız çocuklarımıza ve B oz kı r Ha mz al a r Mahallesinde 19.30’da Ko n f e r a n s l a r d e v a m ettirilecektir” dediler.
ALİ DUTAL DEMOKRASİYLE ALDATILMANIN DAYANILMAZ SAFLIĞI Cumhuriyet; hepimize öğretildiği şekliyle cumhurun yani halkın kendi kendini yönetmesi, halkın yönetime doğrudan veya dolaylı katılmasıdır. Demokrasinin kelime karşılığı da cumhuriyet gibi “Halk Yönetimi” olarak tanımlanmaktadır. Ancak demokrasi, tanımının ötesinde özgürlük, eşitlik, adalet, emek, refah gibi kavramları içine alan ideolojik bir anlayış olarak insanlara sunulmaktadır. Bundan dolayıdır ki, demokrasiye bilinçli olarak bir kutsiyet yüklenmiş; dokunulmaz, eleştirilemez bir duruma getirilmiştir. Bu durumu iyi bilen, kendilerini çağdaş, demokrat olarak tanımlayan emperyalist güçler, “Demokrasi Getirme” vaadi ve bahanesiyle ülkelerde iç karışıklıklar çıkararak milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuşlar ve olmaya da devam etmektedirler. Yetmiyormuş gibi bu ülkelerdeki zenginlik kaynaklarını büyük şirketleri aracılığıyla sömürüyor; ülkelerin başına kukla yöneticiler getirerek isteklerini yaptırıyor; bir kısmını ise yö ne te me z d ur um a d üş ür üy or la r. Kısaca, “Demokrasi” dediğimiz sistem; kapitalist ülkelerin diğer ülkeleri sömürme ve yönetme aracı olarak kullandıkları aldatmacadan başka bir şey değildir. Bu apaçık gerçeği görmek istemeyenlere bir sözümüz olamaz; ancak, bu durum çıplak gerçeği yokta edemez. ABD seçimleri Cumhuriyetçilerle Demokratların mücadelesi ile geçiyor; bazen Cumhuriyetçiler bazen Demokratlar ülkeyi yönetiyor. -Değişen bir şey var mı? Yok; al birini vur ötekine! Hep aldatmaca aynı zamanda hep sömürü ve zulüm! Lafa gelince demokrasi demokrasi!!! Demokrasinin içinde yer alsın veya almasın; özgürlük, eşitlik, emek, hak, adalet çok çok önemli kavramlar olup bunlara bir itirazımız olamaz. Ancak, kavramların nasıl, hangi amaçlar için kullanıldığını da iyi görmeliyiz. En çok kullanılan kavramlardan özellikle ÖZGÜRLÜK kavramı üzerinde duracağım. Genel olarak özgürlük; “Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın, düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbest” olarak tanımlanmaktadır. Özgürlük yukarıdaki gibi tanımlansa da bu tanım gerçek özgürlüğü tanımlamaktan çok uzak; böyle bir özgürlük kişiyi mutsuz edeceği gibi toplumun felaketine de yol açabilir. -İnsan dediğimiz sorumlu bir akla sahip varlık, hayvanlar gibi her istediğini yapabilme serbestliğine sahip olabilir mi? Olamaz; kaldı ki her istediğini yapabilme özgürlüğüne ve imkanına sahip olanlar bir yere kadar istediklerini yapsalar bile bir noktadan sonra yine mutlu olamayacaklar. Aslında, toplumların yaşadığı travmanın, temel nedeni; gerçek anlamda özgürlüğün ne olduğunu anlayamadıklarındandır. Batının içine düştüğü “Sosyal Bunalımın” temel nedeni de budur. Dünyevi, sınırsız özgürlükler, kişiyi, doyumsuzluk sarmalı içine hapsedip felakete sürüklemektedir. İnsan, müthiş bir doyumsuzluk içinde sürekli bir şeyler istemekte hiçbir şey onu doyuramamakta mutlu edememektedir. Dünyanın yaşadığı bunalımın temelinde hep bu doyumsuzluk sarmalı vardır. Yukarıda da ifade ettiğim gibi bu sonsuz emellerin dünyaya yansıması “Vahşi Kapitalizm” olarak ortaya çıkmıştır. Kapitalizm dünyanın başına bela olmuş; insanlığı felakete sürüklemiş ve sürüklemeye devam etmektedir. Dünyada yaşanan vahşet ve gözyaşının sorumlusu bu doyumsuz sömürü düzenidir. Dünyevi olan hiç bir düzende sınırsız,
gerçek bir özgürlük yok; olmamış, olamaz ve olmayacaktır. Gerçek özgürlük için mutlaka ve mutlaka Allah’a(cc) bağlanmak gerekmektedir. Yüce Allah(cc) kişinin özgürlük alanını belirlemiş; belirlenen alanlar içinde hareket eden insan huzur bulur. Bu özgürlük alanı içinde bir kişi başka birinin özgürlük alanına tecavüz edemez; serbestim diye başka birine zarar veremez. Herkesin Allah’a(cc) bağlı olduğu bir düzende adalet olur; huzur olur; en önemlisi orada anarşi olmaz. Eğer, Allah’a(cc) bağlılık vicdanlara hükmedemiyorsa kişide gerçek anlamda Allah’a(cc) bağlılık oluşmamış, demektir. Dünyayı sömüren, kan gölüne çeviren kesimlerin en çok kullandıkları “EŞİTLİK” kavramı üzerinde duralım. Her insanın çok hoşuna giden bir kelimedir; “EŞİTLİK” kelimesi. -Neden eşitlik insanların hoşuna gider? Çünkü, eşitlik sınıfsallığı, uygulamalarda adaletsizliği ortadan kaldırdığı düşünüldüğü için insanlara hoş gelmektedir. Bu düşünceden kaynaklı “eşitliğe” kutsi bir anlam da yüklenmektedir. İnsan olma noktasında Allah(cc) katında tüm insanlar eşittir. Her kim olursa olsun iltimasa tabi tutulmadan yaptığı zerre iyilik ve kötülüğün karşılığını görecektir. Bunu bilen insanlar herhangi bir haksızlığa uğradıkları ve haklarını alamadıkları zaman “İlahi Adaletin” tecelli edeceğine inanır ve Allah’a(cc) havale ederler. Özgürlük, eşitlik gibi kavranmaların yanında emek, hak, refah gibi kavranmalarda demokrasi aldatmacasının içinde yer almaktadır. -Bugün, “Demokrasi Getirme” adına yapılan zulümleri, akan kanları hepimiz bütün çıplağı ile seyretmiyor muyuz? -Suriye, Irak ve Libya’da yaşananların izahı var mı? -Mısır’da halkın seçtiğine darbe yapılırken kime destek verdiler; Afganistan’da meşru hükümeti neden devirttiler? -Hani demokrasi getireceklerdi; koskoca bir yalandan ve akan kanlardan başka ne getirdiler? Milyonlarca insanı katlettiler ve katletmeye devam ediyorlar! -Hani eşitlik hani hakça paylaşım hani insan hakları, hepsi palavra! -Neden, ne uğruna? -Demokrasiyi getirme adına! -Onların demokrasileri de sahte insan hakları söylemleri de batsın!!! Vahşi emelleri için insanları katleden bu canavarlar; kanlı, pis ellerini özellikle Müslüman ve tüm insanlığın üzerinden çekerlerse dünyaya huzur gelir, barış gelir; eğer, demokrasi dedikleri gerçek anlamda özgürlük, eşitlik, adaletse oda gelir. Şunu da belirtmeden geçmeyeceğim. Doğrudan veya dolaylı, her ne ad altında olursa olsun halkın yönetime katılmasını istiyorum. Benim için kimin yönettiğinden çok nasıl yönettiği çok daha önemlidir. Adalet temelli bir yönetim anlayışının gerçek anlamda özgürlük, eşitlik, refah getireceğine yüzde yüz inanıyor ve böyle bir yönetimin olmasını Hz. Allah’tan(cc) temenni ediyorum. Topluma düşen vazife, demokrasi kandırmacalarına karşı uyanık olup kısır çekişmeler yerine birlik beraberlik içinde emperyalistlere karşı mücadele etmek, olmalıdır. Demokrasiyle aldatılmanın dayanılmaz saflığından kurtularak dünyaya kendi değerler eksenimizden bakabilmeliyiz. İşte o zaman gerçek özgürlüğün, eşitliğin, adaletin ve refahın insanlığa hakim olacağına ve yaşanan acıların son bulacağına yürekten inanıyorum.
SAYFA 5
28 KASIM 2016
Bozkır/Bozgır’ım 959 Güz ayı, bağ bo z u m u nd a M e y r e k öy ü n de g ö z l e r i m i dünyaya açtığımı söylerdi Anam. 07.03.1960 ‘da nüfusa kaydım yapılmış. Çocukluğumdan 18 ‘li yaşıma kadar Meyre / Bozkır’da yaşadım.1964 ‘de Meyre camisinin minaresinin yapımına ş ahi t ol d um . K af a kağıdında nahi yesi Ahırlı, abdallarca sünnet ed i l i ş i m , b i r s e n e kayıtsız ilkokula gidişim, okula getirdiğimiz odunla Fehmi öğretmenin elime vuruşu, ilkokul öğretmenlerim Kadiriye, Kadir İspir, Kamil e Doğan, Ali Mert, yukarı okulla tanışmam, diğer öğretmenler Halis Fidan, Ahmet, Musa, Hayrettin’i, bayramlarda ip gibi dizilip bütün köyü turlayıp Ortaharman bayram yerine gelişi, okudum şiirleri unutamadım. Yaz tatilinde dedemin öküzleri, dana, eşek otlatmaları, Armut gölgesin sepet örmeleri, köyümün derelerinde çimmeleri, balık tutmayı, öküzlerin böğelet tutmasını, Körkuyu muharında kana, kana su içmeleri, Eğrik, Beypınar’ı çayırlığına hayvanları koymaları, yazılarda ekin biçilme, deste toplayıp yığın yapılmasını, harman yerlerine göçülüp, obaların yapılmasını, kağnılarla tarladan ekin çekmeleri, sıcağın alnında düğen sürmeleri, rüzgârın yönet esip tınaz savurmaları, samanlığa saman, ambara buğday doldurmaları unutamadım… Bağlarda üzümlerin koruktan alacaya düşmesini, sepetlere doldurduğum envai çeşit üzümleri, Mehmetbağ üstüne serilen üzüm sergilerini, eşek yüküyle çekilen, şıranada çiğnenilen, bekmez dığanında gaynatılan bekmez, bestel olan üzümleri, Tarladan gağnı, gağnı çektiğimiz kelek, gavunları, küplere doldurulup bitkinleşen bekmez, bestelleri, küplere kurulan biber, üzüm, kelek, hırtlak turşularını unutamadım… Kış ayı, zemheride ayazları, karla dolan damları kürüyüp, yuvakla yuvmaları, tuzak, sepet kurup kuşları yakalamaları, Çardak’a, kula çığır açmaları, uzun kış gecelerinde dökülen metelleri, korkudan ev dışındaki tuvalete gidemeyişi, yağmur çok y ağ d ı ğı n d a de r en i n g e ç i t v er m e d i ğ i n i unutamadım… İlkokulda öğretmenimin ağzıma tebeşir koymasını, okul bitiminde “ olgunluk sınavı “,ilkokul
bitip ortaokul için Bozkır’a gidişim, tutulan küçük bir odayı arkadaşlarımla paylaşmamı, ilk defa Meyre’den ayrılışım, Bozkır’ı yakından tanışmaya başlayışım,19 Mayıs törenleri için siyah şort, beyaz atletle utana, sıkıla çarşıyı geçip okula gidişimi, Tülin Kalaycı öğretmenimizin Fırıncı Veli’den aldığı pideleri, zeytini gatık yaparak yediğimizi, Matematik öğretmenim Ayşe Konuk’un “ Fedai “ sen misin Özaslan deyişini,Türkçe öğretmenim İzzettin Alkan’dan yediğim tokatları ( iftiraya uğradım ),anamın sırtında taşıyarak getirdiği erzak, odunları, öğrenci odalarımızın sahipleri, Kasap İbrahim abi ,Ali dayı, Fahriye abla, Fırıncı Veli – Ayfer abla, Avdan’lı Mehmet, bize göz kulak olan Kamile halam, Ahmet enişteyi, velim olanlar Ömer – Abdurrahman Ellialtı, Ali Vasfi Özen, Ali Kemal Karakaş, onları gördüğümde gözlerim çakmak, çakmak olan Lastikçi Çolak Abdullah, ormancı Hacomar, sağlıkçı Yusuf emmi, Hizmetli İstimlak Mehmet’i unutamadım… Her pazartesi Bozkır’a götürenler, Cibbi İsmail, Cibbi İbo, Bademli’nin gınalı minübüs, Akkise’nin topüsü, öğretmenlerim İsmet Çifçi, Mustafa Kemal Yılmaz, Şükrü Kurt, Yüksel hoca, Mustafa Öztoklu, Süheyla İç, İsa Çuha, Hüseyin Beyhan, Sevgi Saygı, arkadaşlarım İbrahim Güler, Ziya Candan, Beşir Üstüntürk, Özcan Gökçe, Osman Gökdeniz, Fatma Gülhan, Hikmet Esenkaya, bahçe, bostanlarından başak derdiğimiz, kaçak olarak iki film arasında girip, seyrettiğim sinema filmleri, her türlü işimizin kendimiz tarafından yapıldığı, bulaşık, yemek, soba yakım, ev genel temizliği, ders çalışıp başarılı olmayı, ailesi yanında olanlara örnek gösterilmeyi, teşekkür, takdir alışlarımı ,sabahın seherinde Çarşamba boyu ders çalışmamı, Değirmen çayırı, Camız harmanı, Sivri tepesine çıkışı, hamamla ilk kez tanışmamı, çatılarda her gün yükselen TV ANTENLERİ sayışımı, kaçak olarak KAHVELER de TV seyredişimi, iftar haberi veren belediye Sirenini, Büyük Cami imamı Uzun İmam, müezzin Kadir Hocayı, Fotoğrafçı Rıza’yı unutamadım. Cuma pazarında okuyarak destan satanları, boduş-yumurta, hayvan pazarlarını, pazara gelenlerin at, eşeklerinin bağlandığı havluyu, ilk defa karakola şikayete gidişimi, şimdiki düğün – sinema salonunun yerindeki İlkokul – Kulübü, Mapushaneye eniştemi ziyarete gidişimi, akşam 21 : 00 e kadar mum ışığında ders çalışıp,22:00 ye doğru voltajın yükselişini, dıkı para toplayalım da “ Uzun Ali ‘den elektrik alalım deyişleri, Milli Güvenlik dersine Konya’dan Helikopterle askeri öğretmenin gelişi, okul bahçesine Helikopterin inişi, i lk heli kopter i görüş ümü, i l k gur betim i yaşadığım,1971 / 1977 , altı yıl orta, lise okuduğum, orta sonda “ olgunluk sınavına “girişimi,1973 Yılında
karne tatilinde İstanbul’a gidişim, dönüşümde Bozkır’ın çok garip görünüşünü unutamadım. Gurbete çıkışın kapısı Bozkır’ı, Bozkırlıları unutamadım. 1976 / 1977 Bozkır lisesinden mezuniyet. Üniversite sınavı için Ankara’ya gidiş. Devamında İstanbul yolculuğum. Gidiş o gidiş, hala İstanbul’dayım.1985 ‘de evlenince yükümü Kadıköy’e attım. Atış o atış, hala Kadıköy’de yaşıyorum. 1980 İhtilalini İstanbul’da yaşadım. Bozkırlılar yoğun olarak İstanbul’dalar. Tahtakale’nin hanlarında eğleşir, sırtlarında küfe o semt senin, bu semt benim meyve satıcılığı yaparlarmış. Zamanla üç tekerlek arabalar çıkmış, bununla satışlarını sürdürmüşler. Belediye, zabıta, bir de seyyar mafyası. Ekmeğin aslanın ağzındayken bağırsaklarına inmiş. İşini, sanatını ilerletip dükkan, iş yeri, atölye, fabrika sahibi olmuşlar. Bozkır’ın imkanları sınırlı, ölsün mü Bozkır’lı. Mektep, okul, üniversitelerde dirsek çürütüp bir yerlere gelmek bütün hedefi. Başarılıda olmuştur, birçok Bozkırlı. Bozkır’ın adını ülke sınırlarından, dünyaya taşımışlardır. 1990 ‘lı yıllar sivil toplum teşkilatları boy vermeye başlar. Ankara, İstanbul, Konya’da hatırı sayılır bir Bozkırlı nüfusu vardır, yerleşik olarak. Geldikleri köy, kasabalarının hasretiyle vakıf, dernekler kurarlar. Amaç hemşerilerini bir araya getirmek, birlik, dayanışma, aidiyatı canlı tutmak. Gün oldu şenlik, şölen, konserler yapıldı, kapalı spor salonu, açık hava kırlarda. Zamanın acımasızlığına rağmen hep vakıf, dernek ve etkinliklerinde bulunmaya çalıştım. Eli mde fotoğraf makinem, kalıcı kıldım yaşadıklarımı, yaşattıklarımı. Değerlendirme yazıları kaleme aldım. “ Söz gider, yazı kalır.” Bozkır coğrafyası… Coğrafyadan vatana. Kültür dünyamız. Bozkır, Bozkırlılara vefa borcumu ödemek için elinizdeki bu kitabı hazırlayıp, yayınlamaya karar verdim. Kitabın içeriği: 1-Bozkır, kasaba, köyleri 2-Vakıf, dernekleri Başta kendi DAĞARCIĞIM olmak üzere, GOOLE, FACEBOOK ‘da kayıtlı metinlerden, görsel fotoğraflardan araştırıp, derlediklerimden faydalandım. Bir fotoğraflarda olsa emeği geçen bütün BOZKIRLILARA şükranlarımı sunuyorum. Kitabın basılıp, yayınlanmasına tanıtım, reklamlarıyla destek olan iş adamlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Bana bu şevki veren Bozkırlılara, Yüce Allah’ıma şükürler olsun. Unutmayın ki, Bozkır bir kitaba sığmaz. Benim Bozkır’ımı okunuz. Sizin Bozkır’ımızın da kitap haline gelmişini beklerim. Gözlerim yolda kalmasın. NE KADAR BOZKIRLI VARSA O KADAR BOZKIR VARDIR Gayret bizden, yardım Rabbimiz Allah’tan. Selam, sevgi, saygı ve hürmetlerimle. Ali Rıza ÖZASLAN / 4 Kasım 2016 Kadıköy / İSTANBUL
Gazetemize Abone Olunuz. Abone Bulunuz.
SAYFA 6
28 KASIM 2016
“ÖĞRETMENLER SADECE DİPLOMA KAZANDIRMIYOR” AK Parti Karaman Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Kuyumcu titizliği ile hem evlatlarımızı hem de milletimizin geleceğini şekillendiren öğretmenlerin, yetiştirdikleri nesillerle ülkemizin istikbalde nasıl ve ne şartlarda yaşayacağını da belirlediğini ifade eden Recep Konuk, “daha güçlü bir Türkiye’nin oluşmasında en büyük pay öğretmenlerimize ait olacak bu iddiayı onların yetiştirecekleri nesiller gerçekleştirecektir” dedi. 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla bir mesaj yayınlayan AK Parti Karaman Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Recep Konuk, “bir kuyumcu titizliği ile evlatlarımızı ve milletimizin geleceğini şekillendiren öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum” dedi. Öğretmenlerin, yaptıkları işle sadece tek tek fertleri geleceğe hazırlamakla kalmadığını, milletimizin geleceğini de biçimlendirdiğini, yetiştirdikleri nesillerle ülkemizin istikbalde nasıl ve ne şartlarda yaşayacağını da belirlediğini dile getiren Recep Konuk, “Nurettin Topçu’nun dediği gibi “fertler gibi nesiller de onun (öğretmenlerin) eseridir. Farkında olsun olmasın, her ferdin şahsi tarihinde muallimin izleri bulunur. Devletleri ve medeniyetleri yapan da yıkan da muallimlerdir” şeklinde konuştu. “ÖĞRETMENLER SADECE DİPLOMA KAZANDIRMIYOR” Öğretmenlerin, bugünkü nesilleri ne kadar nitelikli, ne kadar bilgili, ne kadar hoşgörülü, ne kadar zihinleri ve ufukları açık yetiştirirlerse milletimizin ve ülkemizin geleceğinin de o kadar aydınlık, o kadar müreffeh, o kadar üretken, o kadar huzurlu olacağını vurgulayan Başkan Recep Konuk, mesajında şunu söyledi; “Onlar yaptıkları işle sadece ders saatini doldurmuyorlar, onlar yaptıkları işle sadece evlatlarımıza diploma kazandırmıyorlar. Onlar, bu milletin gelecekte birbiriyle münasebetlerinin şeklinden üretim tarzı ve niteliğine kadar insanın olduğu her alanda sosyal hayat ile iş hayatının hamurunu şekillendiriyorlar. Gelecek nesillerin
nasıl bir ülkede hangi şartlarda yaşayacağı onların yaptıkları ve yapabildikleriyle orantılı olacak. Onlar, yetiştirdikleri nesiller ile daha bir asır önce savaş meydanlarında hem gençlerini hem iktisadi birikimini kaybetmiş bir milleti önce ayağa kaldırdılar sonra dünya milletler ailesi içinde hem iktisadi gücü hem kudreti ile önde koşan milletler ailesi arasına taşıdılar.” “NESİLLERİN GELECEĞİ DE ÖĞRETMENLERİN ESERİDİR” Millet olarak öğretmenlerimize karşı hem ödenemez bir borcun hem de öğretmenlerimizden geleceğe yönelik büyük beklentilerin olduğunu aktaran Recep Konuk, “Çünkü fertler gibi nesillerin geleceği de onların eseridir ve onlara emanettir. İstikbale yönelik ülkemizin ve milletimizin daha kudretli daha müreffeh daha güçlü Türkiye iddiasının da kuvveden fiili taşınmasında en büyük pay öğretmenlerimize ait olacak bu iddiayı onların yetiştirecekleri nesiller gerçekleştirecektir. “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyen bir medeniyetin evlatları olarak, mesleği ve makamı bugün her ne olursa olsun bizler, öğretmenlerimize karşı hiç ödenmeyen, ödenmeyecek olan bir borçluluk hali içindeyiz. Bu borçluluk duygusu sadece kendi öğretmenlerimize karşı hissedilen bir duygu değildir. Biz, kendi öğretmenlerimizin şahsında tüm öğretmenlerimize karşı aynı değeri veriyor, aynı saygıyı duyuyor ve aynı minnet duygusunu taşıyoruz” diye konuştu. “ÖĞRETMENLERİMİZİN FEDAKÂR HİZMETLERİ HEPİMİZİN GURUR KAYNAĞIDIR”
AK Parti Karaman Milletvekili, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ve Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk, Öğretmenler Günü mesajında şu düşüncelere de yer verdi: “Biz şunu biliyor ve şuna inanıyoruz. Öğretmenlerimiz, gelişen dünya koşullarında, ülkemizin çağa ayak uydurması, milletimizin çağdaş uygarlık seviyesine ulaşması ve ülkemizin bilgili, yetişmiş, donanımlı nesillerin elinde maddi ve manevi kalkınma hedefini gerçekleştirebilmesi için tarihi bir görevi başarıyla ifa etmişlerdir. Bu görevlerini gelecek nesiller ve Türkiye’nin geleceği için de eksiksiz yerine getirme konusunda kararlılıklarını sürdürmektedirler. İçinde bulunduğumuz bilgi çağında, gençlerimizi kendi bilgi ve becerileriyle eğiten, yaşama ayak uydurmalarında onları bilinçlendiren ve geleceğe hazırlayan öğretmenlerimizin fedakâr hizmetleri hepimizin gurur kaynağıdır ve her türlü zorluğa rağmen bu zor ve meşakkatli görevi yerine getiren vatansever öğretmenlerimize yardımcı olmak bizim asli görevimizdir. Bu duygularla, ülkemizin her alanda ilerlemesine katkı sağlamış ve sağlamaya devam eden öğretmenlerimize saygı ve takdir duygularımızı ifade ediyorum. Bir eğitim neferi olarak çıktıkları yolda görevleri başında teröre hedef olan şehit öğretmenlerimiz başta olmak üzere, ebediyete intikal etmiş tüm öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, Türkiye’nin dört bir yanına bilim ışığını götüren öğretmenlerimize olan inancımızı, saygımızı ve desteğimizi ifade ederek 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyorum.”
(Doruk Parkı Güneyinde Arsası Alınan)
S.S. DORUK KONUT YAPI KOOPERATİFİNE Üye Kaydı Yapılmaktadır. Bilgi İçin: Mustafa ÜNAL – 0535 947 8540 Emre BAŞAR (İnşaat Mühendisi) – 506 731 5438 Mustafa DURTULUK (Harita Mühendisi) -0505 713 6656 Adres: BAŞAR MÜHENDİSLİK Demirasaf Mah. Demirasaf Cad. No: 32/A - BOZKIR