İŞSİZLİK ZAM BORCA FAİZ İŞTE KRİZ 1
Kapitalizm Kendi Krizini Yaratıyor Kapitalizmin olumsuzluğunu dışa vuran en dramatik süreçler krizlerdir. Kriz kapitalist gelişme süreci içinde felaketvari bir çöküş anı değil, toplumsal varoluşu sürekli istikrarsızlığa sürükleyen kapitalizme içkin bir eğilim olarak düşünülmelidir. Kapitalizm her 5-10 yılda bir temel araç gereçlerini yenilemek ihtiyacından ötürü kriz yaşar.
Nouriel Roubini Ekonomist Birçokgelişmiş gelişmişülkede, ülkede, 2011’in 2011’in Birçok yarısında,büyüme büyümeyavaşladı. yavaşladı. ilkilkyarısında, Durumaiyimser iyimseryaklaşanlar, yaklaşanlar, Duruma bunun geçici bir süreç olduğunu bunun geçici bir süreç olduğunu düşündü.Ancak Ancakbu buiyimserlik iyimserlik düşündü. şimdi dağılmış gibi görünüyor. şimdi dağılmış gibi görünüyor. 2010’daaçıklanan açıklanan600 600 milyar milyar 2010’da dolarlık ikinci parasal gevşeme dolarlık ikinci parasal gevşeme paketi paketi ve yaklaşık 1 trilyon1dolarlık ve yaklaşık trilyon vergi kesintileri ve borç takasları dolarlık vergi kesintileri ve borç ekonomik büyümeye yalnızca takasları ekonomik büyümeye yüzde 3’lük bir katkı sağlayabildi. yalnızca yüzde 3’lük bir katkı O da sadece bir çeyrek için. sağlayabildi. da sadece bir Üçüncü çeyrekteOABD ekonomisi çeyrek için. Üçüncü çeyrekte yine küçüldü. ABD ekonomisi yine küçüldü. Peki, bütün bunlara rağmen, Peki, bütün bunlara rağmen, yeni ve ciddi bir resesyonu yeni ve ciddi bir resesyonu önleyebilmemiz mümkün mü? önleyebilmemiz mümkün mü? Bu seferki görevimiz gerçekten Bu seferki görevimiz gerçekten imkansızı başarmak olacak imkansızı başarmak olacak
3
Bu yüzden kapitalizmi kimsenin krize sokmasına gerek yoktur. O, kendisini, kendi krizine doğru sürükler. 20. Yüzyılın kapitalizmi dünya çapındaki derin krizini, dünya çapında savaşlar çıkararak çözme yolundan başka bir yol geliştirememiştir. Kapitalizm bugün savaşları net bir seçenek olarak kullanmak isteyebilir ama kullanamamaktadır. Artık biyolojik yaşamın kendisi dahil her şey uçurumun kenarındadır çünkü. Savaşların yürütülmesinde nükleer silahların devreye girecek olması ihtimali şimdilik herkesi durdurmaktadır. 1960’ların sonundan itibaren başlayan son bunalım döneminin bu kadar uzamasının maddi temeli bu çıkışsızlıktır. Kapitalizmin yarattığı karanlık bulutlar tüm dünyanın üzerine bir karabasan gibi çökmüştür.
Son Kriz Dünyayı Nasıl Etkiledi? İkinci Dünya savaşı sonrası yaşanan yıkımın ardından kapitalizmin altın yılları geride kalmış, Dünyadaki bu kötüye gidiş bir volkan patlaması şeklinde yaşanan 2008 krizi ile zirve yapmıştır. ABD’de ipotekli ev kredileri alanından kendini gösteren finansal kriz tüm dünyayı etkisi altına kısa bir süre içinde almıştır. Yüzyıllık şirketler kısa süre içinde bir bir iflas ettiklerini açıklarken, önde gelen finansal kuruluşlar aynı şekilde hızlı bir şekilde batmıştır. Karl Marx’ın yazmış olduğu Kapital kitabı tekrar hatırlanarak en çok satanlar listesine yerleşmiştir. Krizin çözümü değil etkisini biraz olsun azaltmak için kaynaklar yaratılmaya çalışılmıştır. Çin tüm bunlar yaşanırken sessiz sedasız ikinci bir süper güç haline gelmek üzere adımlar atmıştır. Amerika Vietnam’dan sonra Irak’ta da yenilmiştir.
Yunanistan Krizinin Gösterdiği, Bu Daha Başlangıç ABD ile benzer ekonomik özellikler gösteren Avrupa ülkeleri krizin Avrupa ülkelerine ulaşmaması için olağanüstü hal ilan ederken, Avrupa Birliği konuya kendi varlığını sürdürme koşulu olarak müdahale ederek para birliğinin dağılma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu gerçeğini ortadan kaldırmak için çalışıyor. Yunanistan’da yaşananlar bunun çok kolay olmayacağının göstergesi. IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşlara yüklü miktarda borçlanan Yunanistan bu borcun geri ödenmesi zamanı geldiğinde iflasın eşiğine gelmiş ve bu durum tüm Avrupa’yı etkileyebilecek bir hal almıştı. Yunanistan’ı kurtarmak için verilen yeni borcun işe yaramaması ikinci bir “kurtarma operasyonu”nun yapılmasına neden oldu. Avrupa; krizin İtalya, İspanya gibi büyük ekonomilere sıçraması ve ardından tüm kıtayı kasıp kavurması tehlikesi ile karşı karşıya. Ortadoğu’da ise yaşanan bu gelişmeler üniversite mezunu işsiz Muhammed Buazizi adındaki gencin kendini yakması ile alevlenmiş, halk meydanları günlerce doldurmuş ve bu ülkelerde köklü rejim değişiklikleri yaşanmıştır. Ortadoğu’da halkın işsizlik, yoksulluk ve baskılara karşı verdiği bu mücadele Ortadoğu’nun Dünya ekonomisi için ne kadar belirleyici olduğunu ortaya çıkardı. Artan petrol fiyatları, askeri harcamalara yapılan destekler, yaşanan siyasi kriz ve rejim değişiklikleri tüm dengeleri bozmuşa benziyor. En son olarak İsrail halkının hayat pahalılığına karşı Mısır’da olduğu gibi meydanları doldurarak eylemlere başlaması İsrail’in yaşadığı en büyük sorun olarak gösteriliyor.
Hakan Öztürk Daima Yazarı Dünyada nasıl bir satamamaüretememe sorunu varsa Türkiye’de de var. Dünya, serbest piyasacı da Türkiye mi değil? Dünya, özelleştirmeci, borsacı, sıcak paracı, IMF’ci, dış borç bağımlısı da; Türkiye mi değil? Türkiye’nin herhangi bir sıradan kapitalist ülkeden ne farkı olabilir? Farklı bir kapitalizmi bizimkiler mi icat ediyor? Bizim sistemimizin hangi muhteşem yönünden ötürü kriz bizi teğet geçecek. 1970’lerde %2 civarında olan işsizliğin dünya çapında 2000’lerde %10’un üstüne çıkmıştır.
4
Kriz Teğet Geçmiyor Dünya’da Kriz, Yurtta Kriz Kriz Türkiye’yi Amerika’dan farklı olarak finansal sektörden değil; üretim, ithalat finansmanı ve işsizlik alanlarından etkilemiştir. Hükümet “krizin teğet geçtiğini” savunmuş, çeşitli kampanyalarla geçiştirmeye çalışmıştır. Ancak o dönemden sonra çok sayıda iş yeri kapanmış, işsizlik resmi rakamlara göre %15’lere kadar çıkmıştı. İşten çıkarmalar başlamış, taşeronlaşma ve güvencesiz çalışmaya yönelik yeni düzenlemeler ortaya çıkmıştır. Krizin faturası halka çıkarılmak istenmiş fakat bu durum direnişlerin ve yeni hak mücadelelerinin önünüde açmıştı. TEKEL işçileri işyerlerinin özelleştirilmesi ve bunun sonucunda yaşanacak özlük hakkı kayıplarına karşı Ankara’da yağmur, çamur demeden 78 gün çadırlarda kalarak direnmiş; bu durum diğer direnişlerede ilham olmuştur.
Harçlarına zam yapılmak istenen üniversite gençliği buna karşı sokaklara dökülmüş yapılması düşünülen %500’lük zammı geri çektirmiştir. TEKEL işçileri gibi meydanlara çadırlar kurarak mücadelelerine devam etmiştir. Üniversitelerinden mezun olduktan sonra ataması yapılmayan öğretmenlerin başlattığı açlık grevi, atama günlerinde yaşananları, öğretmen intiharlarını ve atanmayan öğretmenlerin sayısını ülke gündemine soktu. Hükümet bu durumu hep “ideolojik” olmakla suçlamış, bu durumun toplumsallaşması tehlikesine karşı baskı politikasını daha fazla arttırma yoluna gitmiştir. Kavramları tahrif ederek bilgileri çarpıtmış ve gerçeklerin peşinden gitmeyi değil halkı aldatmayı seçmiştir. Kriz o yüzden Türkiye’ye teğet geçmemiş, tam kalbine bir hançer gibi saplanmıştır. Nasıl ki Dünyada satamama ve üretememe sorunu varsa Türkiye’de de var.
Türkiye’de Dünyadan Daha Kötü
Enflasyon
Büyüme
ABD Almanya Japonya Yunanistan Çin Türkiye
İşsizlik
İşsizlik, Enflasyon ve Büyüme Açısından Dünya Ülkeleri ve Türkiye
9,3 7,5 5,1 9,5 4,1 14
1,6 0 -1,5 1,3 0,8 5,8
-2,7 -5,3 -5,4 -0,8 8,5 -6,5
Dünyanın önde gelen iktisatçıları ve dış ülke yetkilileri krizin yaşandığını ve bunun kaçınılmaz olarak büyüyeceğini belirtmeye devam ediyor. Hükümet yetkilisi Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve başka yetkililerin 2008 krizine benzer bir krizin geldiğini bildiren açıklamalarına rağmen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Daha önce ‘teğet geçecek’ dedim. Bu defa pek teğet geçeceğe de benzemiyor. Daha iyiyiz, daha güçlüyüz. Hiç endişeniz olmasın” demesi bu yalanın sürdürüldüğü anlamına gelmektedir. Krizin yarattıkları ortadayken ülkenin başbakanının bu gerçeğin üzerini kapatması, iş verenlerle ağız birliği ederek aslında kriz yok, istikrar sürmeli demesi boşuna değildir. Oysaki Türkiye’de durum Dünyadakinden daha kötüdür. Krizin en yoğun bir şekilde yaşandığı ABD’de işsizlik oranı %9,3 iken Türkiye %14 işsizlik oranı ile Dünya da en yüksek işsizlik oranına sahip ülke haline gelmiştir. Kriz açısından teğet geçilmiş olmak bir yana diğer baz alınabilecek ülkelerin iki ya da üç katı işszlik oranına sahip ülke konumundadır.
5
Tembel Değil, İşsiziz İş beğenilmemesi yüzünden, tembel olunduğu yüzünden yayılan söylentiler krizin boyutlarını halk arasında maskelemek üzere icat edilmiştir. Sorun psikolojik açıklamalara havale edilemez. Sorunumuz politikdir ve politik çözümler bulmamız elzemdir. Gerçekler ortaya çıkacak, yalancıların mumu yatsıya kadar yanacaktır. Londra Üniversitesi Costas Lapavitsas Avro Bölgesi genelinde emek, sermaye karşısında yenilgiye uğradı. Yeniden birleşme sonrası emek baskılama politikalarını sertleştiren Almanya rekabette üstün geldi. Avro Bölgesi Almanya’nın, çevre ülkelerinin cari açıklarını finanse ederek sürekli cari fazla verdiği bir alan haline geldi. Para birliği Almanya için, öncelikle kendi çalışanlarını yoksullaştırma şartıyla, komşuyu, ülkeleri fakirleştirme politikasıdır.
İş aramayıp çalışmaya hazır olan / Diğer Ev işleri ile meşgul Mevsimlik çalışan Öğrenci (eğitim-öğretim) Emekli Özürlü yaşlı veya hasta Ailevi ve kişisel nedenler Diğer
Hükümetin ideolojik olarak suçladığı halk aynı zamanda onun kandırmaya çalıştığı halktır. Halkı aldatanlara karşı gerçekleri açıklayacak ve bunu muhataplarının yüzüne çarpacak bir çalışma bugün öncelikli olarak ele alınması gereken bir durumdadır.
Neden Gerçekleri Açıklıyoruz Mücadele Diyoruz? Gerçek İşsizlik Boyutu Toplumun Tavrını Değiştirir
İşgücüne Dâhil Olmama Nedenleri 15 + yaş / Bin 2009 İş bulma ümidi yok
Türkiye’de her 3 kişiden biri işsizdir. Fakat halkın tepkisini engellemek amacıyla resmi istatistikler ile oynanmaktadır. İşsizlik oranı sözde tek haneli rakamlara düşürülürken gerçek işsiz sayısı 10 milyon seviyesinde, işsizlik oranı ise %30 civarındadır. Ev kadınları işsiz sayılmamakta, işsiz gençler ve mevsimlik işçiler kapsam dışı bırakılmaktadır.
757
Tüm dünya ve Türkiye kapitalistleri gerçek kriz ve işsizlik rakamlarını gizliyor.
1.304
İşgücü sayılabilecek nüfus çeşitli kategorileşmelerle iyice budandıktan sonra, işsiz sayısının ve oranının hesaplanmasına geçiliyor. Rakamların gerçek boyutu kesinlikle ortaya çıkmıyor. Hesaplamalar, iş bulunması gereken işgücü kabul edilebilecek insan sayısını düşürmeye çalışarak işe başlıyor.
12.101 87 3.967 3.622
Gizlenen rakamlar nedeniyle; halkın tepki vermesi engelleniyor. Çözüm bulunamayan işsizlik yüzünden intihar edenlerin sayısı artmaktadır. Yoksulluk ve açlık artıyor. Açlık nedeniyle ölümler gündeme geliyor.
3.396 1.465 239
6
Kadınları İşgücünden Saymama Tavrını Yenmeliyiz Türkiye’deki var olan hükümet muhafazakar bir yönetim anlayışı ile kadının geleneksel rolü, eğitim düzeyinin yetersizliği, bilgi ve beceri eksikliği gibi verili durumları ilerletmeye uğraşmadan sadece istatistiki imkânları kullanarak sorunun üstünü örtüyor. Geleneksel tarım sektöründe işgücünün %45 lere varan kısmı aile işletmelerine dayalı üretim yapan küçük ölçekli kadın istihdam eden yoğun şekilde “ücretsiz aile yardımcıları” kullanan, mevsimlik dalgalanmalara tabi bir istihdamı sürdürmektedir. Ortaya çıkan bu tablo işgücünde ciddi bir fazlalık yaratmaktadır ve bu fazlalığın sorunları gitgide büyütmektedir. Erkek egemenliği ile ortak bir tavır geliştiren kapitalist sistem kadınları işgücünün tamamen dışına iterek sorunların büyümesine neden oluyor.
Geleceği Çalınan Milyonlarca Üniversiteli Gençle Derdimiz Ortak Üniversite mezunu genç işsizlik oranı daha fazla artış göstermiştir. Eğitim yolu ile bir gelecek hazırlama umudu olan milyonlarca gencin sorununu devlet çözmenin ötesinde “her mezun olana iş bulmak zorunda değiliz” diyerek geçiştirmekte ve çözümsüz bırakmaktadır.
7
Güvencesizleştirme Artıyor İşsizler Ordusu Büyüyor İşsizlik özel sektörün kar mantığına terk edilemez. Hükümet TEKEL işçilerinde olduğu gibi kamu sektöründe çalışan binlerce emekçiyi 4-C statüsüne geçirerek iş akitlerini yenilememenin peşindedir. Milyonlarca kamu çalışanı bu tehdit altındadır. Immanuel Wallerstein Sosyolog Türkiye ekonomik anlamda, diğer bazı ülkeler kadar güçlü değil. Dünyaya vadedebileceği aşırı değerli bir şeyi de yok. Daha öncesinde Avrupa’ya gitmiş olan insanlarınızdan bir kısmı ülkenize geri dönecek. Çünkü Almanya’da, Hollanda’da ya da diğer ülkelerdeki işlerini kaybediyorlar. Daha fazla orada yaşamayacak ya da buradaki ailesine daha fazla para gönderemeyecek duruma gelecekler. Bu yüzden de bazıları geri dönecek. Muhtemelen bir kısmı dönmüştür bile. Tabii onların geri dönmesi, Türkiye’deki mevcut sorunları daha da artıracaktır. Çünkü zaten çok sayıda üretmeyen, işsiz insan var. Zaten burada yaşayanların işi yokken, bir de Almanya’dan gelenlerin iş bulması temelli zorlaşacak. Kısacası bu süreç, Türkiye gibi bir ülke için kesinlikle iyi olmayacak.
Yüksek işsizlik oranı ile emekçilerin güvencesiz çalışma koşullarına razı edilmeye zorlanıyor. Hükümet tarafından kıdem tazminatı hakkının alınmaya çalışılması, kıdem tazminatı ödemeden işçi çıkarmak, geçici sözleşmeler yapmak, prim yüklerinden kurtulmak, sendikalaşmanın önüne geçilmesi, grev ve direniş haklarının engellenmesi sermaye kesiminin ve hükümetin en belli başlı politikalarından biri olmaya devam ediyor. Borçların yapılandırması ve çeşitli vergi afları ile süslenen Torba yasa ile emekçilerin haklarının çalınmasına hız verildi. Belediye işçilerine yol görünürken, engelliler işsizliğe mahkum ediliyor, meslek liselerinde sömürü artıyor, kuralsız çalışma kural haline getirilmeye çalışılıyor.
Bölgeler Arası Eşitsizlik Tüm Toplumu Etkiler Kürt halkının ülkenin doğusunda verdiği kimlik mücadelesi devletin ağır baskısı ile karşı karşıya kalmaktadır. Bölge insanının gördüğü sistematik baskı kırdan kente göçü hiç beklenilmeyen ölçeklere taşımaktadır. Bu sorunun etraflıca ele alınması ortaya çıkarılması için.
En Büyük Tuzak: Borçlandırma Hükümetten, yani devletten, yani halktan, yani bizden finansal sektöre trilyonlarca dolar destek yapılıyor. Bizler finansal sektöre kolay ve ucuza destek olmak istemiyoruz. Türkiye’de aşırı borçlanma ve cari açık artmaktadır. Veriler üretim üzerinden değil tüketim üzerinden hesaplanarak elde edilmektedir. Üretim ve tüketim arasında olması gereken denge açıklanan rakamlarda ortaya konulmamaktadır. Borçlanarak krizin ortasına hızla sürükleniyoruz.
8
Asıl Büyüyen Borçlanmanın Kendisidir Büyüme gelir dağılımındaki adaletsizliğe çözüm bulmamaktadır. Büyüme kısa vadede sermayeye hizmet eden ama uzun vadede sermaye de dahil bütün ekonomiye zarar veren bir olgu haline gelmektedir.
Çiğdem Şahin İktisatçı Ekonomik büyüme en genel tanımıyla üretimde ve kişi başına düşen milli gelirde gerçekleşen artışla beraber ekonominin üretme ve harcama kapasitesinin genişlemesidir. Önemli olan üretim ve tüketim hacmindeki bu genişlemenin birlikte ve dengeli bir şekilde olmasıdır. Ama bu şekilde dengeli büyüme genellikle gelişmiş ekonomilerde mümkün olabilmektedir. Türkiye gibi aşırı borçlanan ve cari açığı sürekli artan ülkelerde ise bu genişleme daha çok harcama kapasitesinde tek yönlü artış şeklinde gerçekleşmektedir. Türkiye’de milli gelir hesaplamalarında elde edilen oranlar esas olarak harcamalar yöntemiyle elde edilen oranlardır; yani veriler üretim üzerinden değil tüketim üzerinden hesaplanarak elde edilmektedir. Aynı oranlar üretim üzerinden hesaplandığında ortaya bambaşka veriler çıkmaktadır.
9
Var olan cari açıkla, üretmeyen, istihdam yaratmayan, sadece özelleştirme ve borçlanma yoluyla kendini finanse ederek ayakta kalabilen bir ekonomik yapıyla Türkiye dünya çapında söz konusu olan krizden ciddi anlamda etkilenecektir.
Batman
960 kişilik kadroya 14 bin başvuru İş-Kur verileri TÜİK’i yalanlıyor. İşsizlik oranının tek haneli sayılara indiği reklamlarının yapıldığı şu günlerde İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun açtığı 4 aylık, çalışma ve sağlık güvencesinin bulunmadığı düşük ücretli (701 TL) işlere dahi açılan kontenjanın on katından fazla başvuru oluyor. Batman’da, kamu kurumlarında dört ay çalıştırılmak için açılan 960 kişilik kadroya 14 bin kişi başvuruda bulununca kura çekimi miting alanına dönüştü. Dört ay süresince 701 lira maaş alacak adaylar, kurada adlarının çıkmasını saatlerce bekledi. Batman İşkur Müdürlüğü tarafından Milli Eğitim, Orman ve Su İşleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Müze Müdürlüğü’nde 4 ay süreyle asgari ücret maaş ödenerek istihdam edilecek 960 kişi için açılan kadroya 14 bin kişi başvurunca Meslek Eğitim Merkezi bahçesinde kura çekimi yapıldı. Batman İşkur Müdürü Besim Eviz, alınacak 960 kişinin dört ay süreyle çalışacağını söyledi. Eviz, “Tabii biz bunlarla yetinmeyeceğiz, ek ödenekler noktasında talebimiz oldu. Tabii planlanan 960 kişilik istihdam programı devreye girdi. Bundan sonra altı aylık, sekiz aylık projeler şeklinde tüm kamu kurum kuruluşlarında kolektif bir mücadele içerisinde bu işsizlikle mücadeleyi sürdüreceğiz. Yaklaşık 14 binin üzerinde başvuru oldu. Bunlardan Batman ve ilçeleriyle birlikte geçici olarak 960 kişi istihdam edilecek” dedi. Kurada adının çıkmasını bekleyen işsizlerden Abdurrahman Biçer, “Sabahtan beri ismimizin kurada çıkmasını bekliyoruz. Allah’tan ümit kesilmez. İki yıldan beri işsizim, inşallah iş bulurum” diye konuştu. Yaklaşık 4 saat süren kura çekiminde adları okununlar sevinirken, binlerce kişi ise hayal kırıklığı yaşadı. (Yarın) 10
www.ehp.org.tr
bilgi@ehp.org.tr w 0507 695 33 27 www.twitter.com/emekci_hareket www.facebook.com/EmekciHareketPartisi
12