Yarın 114

Page 1


TOPLUM

02

25 Aralık 2013

Yeni yılı karşılamamıza günler kala;

Göz göre göre kaza

Kayseri’de kayak için Erciyes Dağı’na çıkan 11 üniversite öğrencisinin hayatını kaybettiği kazayı yapan otobüsün zorunlu olduğu halde kar lastiği takmadığı ortaya çıktı. Otobüsün aşağı inerken, balatalarının aşırı ısınması nedeniyle freni tutmadığı belirtildi. Ambulansın gelmesinin ardından, bu kez de rampa aşağı hızla gelen bir minibüs, hem ambulansa hem de yaralılara müdahale eden görevliler ve otobüs yolcularına çarptı. Kazayla ilgili açıklama yapan Niğde Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Adnan Görür, hiçbir sorumluluk kabul etmedi ve Kayseri gezisinin üniversitenin organizasyonu olmadığı açıklamasını yaptı. toplum

Bir ömür Mars

Mars One kurumu, 2018’de başlayacak ve henüz adı belirlenmemiş bir Mars görevi için gerekli temel tedarikçileri sağladığını açıkladı. Robot bir iniş aracı ve iletişim uydusu içerecek bu görev kapsamında seçilecek 4 kişinin, geri dönmemek üzere Mars’a gönderilmesi planlanıyor. Mars’ta kalıcı bir insan yerleşimi oluşturmayı amaçlayan bu proje başarıyla gerçekleştiği takdirde, Mars’ta yaşamı başlatacak olan ilk insanlar 2025 yılında yolculuklarını tamamlayacaklar. Mars One yaptığı açıklamada, şimdiye kadar Mars’ta yaşamak için 200.000’den fazla kişinin başvuruda bulunduğunu belirtti. toplum

Hükümet yolsuzluk, halk umut peşinde

2014’e sayılı günler kala, yeni yıla nasıl giriyoruz? Bu yıl geçtiğimiz yıla göre yılbaşını evde kutlayacak olanların sayısı artarken, milli piyango biletleri geçen yıla oranla daha fazla satıldı. Bu durum, hükümet yolsuzlukla, hırsızlıkla milyonlarca doları cebe indirirken, vatandaşların ay sonunu kıt kanaat getirdiğini bir kez daha ortaya koydu. ların olduğu Türkiye’de; umudunu milyonda bir çıkma ihtimali olan Yeni yıl yaklaşırken, vatandaş- piyangoya bağlayıp, piyango bileti ların umut kapısı yine Milli sırasında kredi kartıyla bilet almak Piyango oldu. Bu yıl katlanarak, yıl- için bekleyen vatandaşların görünbaşı özel çekilişinde 50 milyon lira tüsü, bu yılbaşının akılda kalacak verecek olan Milli Piyango biletleri- karelerinden olacağa benziyor. ne bu yıl zam yapıldı. Zamların bilet satışlarını olumsuz etkilemesi bekle- UMUDU TAKSİTE BÖLMEK nirken, bilet satışlarında geçtiğimiz “Kredi kartıyla bilet satılır” yazıyıla göre artış yaşandığı belirtiliyor. sı bu yıl piyango bileti satanların Milli Piyango İdaresi’nin yılbaşı özel camında, tezgahında en çok görçekilişi için bastırdığı biletlerin yüz- düğümüz ibarelerden oldu. Vade 70,5’inin geçtiğimiz hafta sonu tandaşların kredi kartıyla satışlara itibariyle satılmış olduğu ifade edildi. ilgi gösterdiği söyleniyor. Piyango Bu durum ise, vatandaşların umu- biletlerinin yüzde 15-30’unun kredunu şans oyunlarına bağladığının di kartıyla satıldığı belirtiliyor. Bu bir göstergesi oldu. Tek gecede alı- durum, halkın umudunu bağladığı nan rüşvetlerle, yapılan yolsuzluklar- piyango biletini bile nakit parayla la milyon dolarları götüren Bakan- alamadığının önemli bir göstergesi. toplum sanem deniz kural

Van’da, yaşadıkları konteynerlerde kalıcı konut mücadelesini sürdüren depremzedeler, aylar sonra elektriğe kavuştu. Van depreminin ardından yıllar geçmesine rağmen konut sorunu çözülmedi; kiracı olan ve kendisine TOKİ konutu çıkmayan ailelere, verilen sürenin dolduğu belirtilerek konteynerlerden çıkmaları istendi. Çıkmaları için baskı yapmak üzere, elektrikleri kesilen depremzede aileler, gidecek hiçbir yerleri olmadığını söyleyerek, kalıcı konut talebiyle açlık grevine başladı. Çeşitli illerde Van’a destek için “Van üşüyor” başlıklı eylemler yapıldı. Elektriksiz ve susuz 120

Yeni ehliyetler artık evlere postalanacak. Ehliyet için istenen bilgi ve belgeler, güvenli elektronik sistem üzerinden alınıncaya kadar müracaat işlemleri şöyle gerçekleştirilecek: Motorlu taşıt sürücü sertifikasının karşılığı olan sürücü belgesine dönüştürülebilmesi için herhangi bir trafik tescil kuruluşuna müracaat edilecek. Nüfus cüzdanı/pasaport bilgileri elektronik ortamda karşılaştırılacak. Sürücü belgesi, başvurulan kuruluş tarafından elektronik ortamda gönderilen bilgiler esas alınarak merkezi olarak basılacak ve ilgililerin beyan etmiş oldukları adrese postalanacak. toplum

sayı: 114

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Yaşar Aslan Oğuzhan Özkan koray karadere Arda içil elif gümüş taygun kon Burak Kiper

dağıtım

Rıfat çapar

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

MAAŞ ZAMLARI YÜZ GÜLDÜRMEDİ Yeni yıl gelirken, önemle beklenen bir başka konu ise asgari ücret ve

memur maaş zamları. Yeni yılda yapılacak asgari ücret ve memur zamları da belli oldu. Asgari ücretli çalışanlar enflasyona fena yenildi. 5 milyon asgari ücretli, 2014 yılında geçerli olacak asgari ücret artışına kilitlenirken, son 7 yılda asgari ücretin her yıl enflasyona yenildiği görüldü. Hükümetin 2014 yılı programında, asgari ücret için öngördüğü artış oranı yüzde 3+3 olurken; enflasyon beklentisi ise yüzde 5,3. Bu sene memur maaşı ve emekli maaşına ne kadar zam geleceği ise merak ediliyor. Maaşa yılda bir kere, bütün ürünlere ise çok kez zam geldiği için, zamlar tepkilere neden oluyor.

Depremzedeler elektriği kazandı

Ehliyetler eve postalanacak

25 aralım ÇARŞAMBA 2013

BU YIL YILBAŞI EVDE GEÇİRİLECEK Piyango biletlerinde durum böyleyken, yılbaşını nerede geçireceği fikri herkesin kara kara düşündüğü önemli bir konu. Her ne kadar Anadolu geleneğinde olmasa da, yılbaşı kutlamaları genellikle sevdiklerimizle vakit geçirdiğimiz özel günler arasında yerini alalı epey zaman oldu. Ancak yapılan yoklamalar, bu yıl halkın büyük çoğunluğunun yılbaşını evinde geçirmeyi tercih ettiğini gösteriyor. Dışarıda yılbaşı kutlamak “masraf ” olarak görülürken, evde daha düşük bütçeyle yılbaşı geçirmek mümkün.

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz Nurseli Gözüaçık

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010

gündür zor koşullar altında kalan depremzedelere geçtiğimiz günlerde tekrar elektrikler verilmeye başlandı. Konteynerlerde kentte kalan 55 aile 120 günün ardından elektriklerine kavuşmanın mutluluğunu yaşadı. konteynerlerini ısıtan aileler, uzun zaman sonra ısındıklarını söyledi. Kalıcı bir çözüm bulunana kadar açlık grevini sürdüreceklerini söyleyen konteyner kent grev sözcüsü Ali Ahi, “120 gündür burada elektriksiz yaşıyorduk. Tekrar elektrik verilmesi bizi mutlu etti. Ama kalıcı bir çözüm için yetkililerden tekrar duyarlılık bekliyoruz. Açlık grevimiz devam edecek” dedi. toplum

Kış lastiği takmayana ceza

Sürücülerin karlı ve buzlu yollarda güvenli seyahat etmelerini sağlamak için zorunlu olan kış lastiği, kış şartlarının ağır geçtiği 54 ilde otomobiller için de zorunlu hale geldi. Denetimlerde kış lastiği takmayana ilk seferde 77 TL

para cezası verilirken, ikinci seferde trafikten men edilecek. Cezayla kalınmıyor, kış lastiği taktırdığını bir ay içinde emniyete bildirme yükümlülüğü getiriliyor. Aksi durumda yeniden ceza kesilebiliyor. İşte kış lastiği takılmaması durumunda ceza uygulanacak iller şöyle: Afyon, Ağrı, Amasya, Ankara, Artvin, Bilecik, Bitlis, Bolu, Burdur, Bursa, Çankırı, Çorum, Denizli, Edirne, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gümüşhane, Hakkari, Isparta, İstanbul, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Manisa, Muş, Nevşehir, Niğde, Samsun, Sakarya, Sivas, Tekirdağ, Tokat, Tunceli, Uşak, Van, Yozgat, Zonguldak, Aksaray, Bayburt, Karaman, Kırıkkale, Batman, Şırnak, Ardahan, Iğdır, Karabük, Düzce. toplum

Ayasofya yüksek sesi kaldıramaz Ayasofya’nın eski müdürü, sanat tarihçisi, arkeolog Erdem Yücel, “Yüksek bir ses Ayasofya’yı yıkabilir” uyarısını yaptı. Camiye dönüştürme tartışmasının, neredeyse 1500 yıllık bir yapı üzerine yapıldığına dikkat çeken Yücel, “Ayasofya, ses titreşimlerine hassas bir bina. Güçlü ve yoğun bir ses yıkabilir” dedi. Yücel, Ayasofya’nın ses titreşimlerine verdiği tepkiyi 1994 yılında ölçtüklerini

anlattı. Yücel, kendisinden sonraki dönemde, İstanbul Müzik Festivali kapsamında, Ayasofya’nın içinde bir konsere izin verildiğini hatırlattı. O konser sonrasında, mozaiklerden ve kubbe altındaki sıvaların ardınmiş. Ayasofya’da sırf bu gerekçe yüzünden turist rehberlerini “alçak ses tonunda konuşun” diye uyardıklarını anlatan eski yönetici, “Müzeyi gezerken, herkes kısık sesle konuştu” dedi. toplum


TOPLUM

02

25 Aralık 2013

Yeni yılı karşılamamıza günler kala;

Göz göre göre kaza

Kayseri’de kayak için Erciyes Dağı’na çıkan 11 üniversite öğrencisinin hayatını kaybettiği kazayı yapan otobüsün zorunlu olduğu halde kar lastiği takmadığı ortaya çıktı. Otobüsün aşağı inerken, balatalarının aşırı ısınması nedeniyle freni tutmadığı belirtildi. Ambulansın gelmesinin ardından, bu kez de rampa aşağı hızla gelen bir minibüs, hem ambulansa hem de yaralılara müdahale eden görevliler ve otobüs yolcularına çarptı. Kazayla ilgili açıklama yapan Niğde Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Adnan Görür, hiçbir sorumluluk kabul etmedi ve Kayseri gezisinin üniversitenin organizasyonu olmadığı açıklamasını yaptı. toplum

Bir ömür Mars

Mars One kurumu, 2018’de başlayacak ve henüz adı belirlenmemiş bir Mars görevi için gerekli temel tedarikçileri sağladığını açıkladı. Robot bir iniş aracı ve iletişim uydusu içerecek bu görev kapsamında seçilecek 4 kişinin, geri dönmemek üzere Mars’a gönderilmesi planlanıyor. Mars’ta kalıcı bir insan yerleşimi oluşturmayı amaçlayan bu proje başarıyla gerçekleştiği takdirde, Mars’ta yaşamı başlatacak olan ilk insanlar 2025 yılında yolculuklarını tamamlayacaklar. Mars One yaptığı açıklamada, şimdiye kadar Mars’ta yaşamak için 200.000’den fazla kişinin başvuruda bulunduğunu belirtti. toplum

Hükümet yolsuzluk, halk umut peşinde

2014’e sayılı günler kala, yeni yıla nasıl giriyoruz? Bu yıl geçtiğimiz yıla göre yılbaşını evde kutlayacak olanların sayısı artarken, milli piyango biletleri geçen yıla oranla daha fazla satıldı. Bu durum, hükümet yolsuzlukla, hırsızlıkla milyonlarca doları cebe indirirken, vatandaşların ay sonunu kıt kanaat getirdiğini bir kez daha ortaya koydu. ların olduğu Türkiye’de; umudunu milyonda bir çıkma ihtimali olan Yeni yıl yaklaşırken, vatandaş- piyangoya bağlayıp, piyango bileti ların umut kapısı yine Milli sırasında kredi kartıyla bilet almak Piyango oldu. Bu yıl katlanarak, yıl- için bekleyen vatandaşların görünbaşı özel çekilişinde 50 milyon lira tüsü, bu yılbaşının akılda kalacak verecek olan Milli Piyango biletleri- karelerinden olacağa benziyor. ne bu yıl zam yapıldı. Zamların bilet satışlarını olumsuz etkilemesi bekle- UMUDU TAKSİTE BÖLMEK nirken, bilet satışlarında geçtiğimiz “Kredi kartıyla bilet satılır” yazıyıla göre artış yaşandığı belirtiliyor. sı bu yıl piyango bileti satanların Milli Piyango İdaresi’nin yılbaşı özel camında, tezgahında en çok görçekilişi için bastırdığı biletlerin yüz- düğümüz ibarelerden oldu. Vade 70,5’inin geçtiğimiz hafta sonu tandaşların kredi kartıyla satışlara itibariyle satılmış olduğu ifade edildi. ilgi gösterdiği söyleniyor. Piyango Bu durum ise, vatandaşların umu- biletlerinin yüzde 15-30’unun kredunu şans oyunlarına bağladığının di kartıyla satıldığı belirtiliyor. Bu bir göstergesi oldu. Tek gecede alı- durum, halkın umudunu bağladığı nan rüşvetlerle, yapılan yolsuzluklar- piyango biletini bile nakit parayla la milyon dolarları götüren Bakan- alamadığının önemli bir göstergesi. toplum sanem deniz kural

Van’da, yaşadıkları konteynerlerde kalıcı konut mücadelesini sürdüren depremzedeler, aylar sonra elektriğe kavuştu. Van depreminin ardından yıllar geçmesine rağmen konut sorunu çözülmedi; kiracı olan ve kendisine TOKİ konutu çıkmayan ailelere, verilen sürenin dolduğu belirtilerek konteynerlerden çıkmaları istendi. Çıkmaları için baskı yapmak üzere, elektrikleri kesilen depremzede aileler, gidecek hiçbir yerleri olmadığını söyleyerek, kalıcı konut talebiyle açlık grevine başladı. Çeşitli illerde Van’a destek için “Van üşüyor” başlıklı eylemler yapıldı. Elektriksiz ve susuz 120

Yeni ehliyetler artık evlere postalanacak. Ehliyet için istenen bilgi ve belgeler, güvenli elektronik sistem üzerinden alınıncaya kadar müracaat işlemleri şöyle gerçekleştirilecek: Motorlu taşıt sürücü sertifikasının karşılığı olan sürücü belgesine dönüştürülebilmesi için herhangi bir trafik tescil kuruluşuna müracaat edilecek. Nüfus cüzdanı/pasaport bilgileri elektronik ortamda karşılaştırılacak. Sürücü belgesi, başvurulan kuruluş tarafından elektronik ortamda gönderilen bilgiler esas alınarak merkezi olarak basılacak ve ilgililerin beyan etmiş oldukları adrese postalanacak. toplum

sayı: 114

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Yaşar Aslan Oğuzhan Özkan koray karadere Arda içil elif gümüş taygun kon Burak Kiper

dağıtım

Rıfat çapar

imtiyaz sahibi

fadik temizyürek

sorumlu yazı işleri müdürü

ışıl kurt

Yönetim adresi

basıldığı yer

MAAŞ ZAMLARI YÜZ GÜLDÜRMEDİ Yeni yıl gelirken, önemle beklenen bir başka konu ise asgari ücret ve

memur maaş zamları. Yeni yılda yapılacak asgari ücret ve memur zamları da belli oldu. Asgari ücretli çalışanlar enflasyona fena yenildi. 5 milyon asgari ücretli, 2014 yılında geçerli olacak asgari ücret artışına kilitlenirken, son 7 yılda asgari ücretin her yıl enflasyona yenildiği görüldü. Hükümetin 2014 yılı programında, asgari ücret için öngördüğü artış oranı yüzde 3+3 olurken; enflasyon beklentisi ise yüzde 5,3. Bu sene memur maaşı ve emekli maaşına ne kadar zam geleceği ise merak ediliyor. Maaşa yılda bir kere, bütün ürünlere ise çok kez zam geldiği için, zamlar tepkilere neden oluyor.

Depremzedeler elektriği kazandı

Ehliyetler eve postalanacak

25 aralım ÇARŞAMBA 2013

BU YIL YILBAŞI EVDE GEÇİRİLECEK Piyango biletlerinde durum böyleyken, yılbaşını nerede geçireceği fikri herkesin kara kara düşündüğü önemli bir konu. Her ne kadar Anadolu geleneğinde olmasa da, yılbaşı kutlamaları genellikle sevdiklerimizle vakit geçirdiğimiz özel günler arasında yerini alalı epey zaman oldu. Ancak yapılan yoklamalar, bu yıl halkın büyük çoğunluğunun yılbaşını evinde geçirmeyi tercih ettiğini gösteriyor. Dışarıda yılbaşı kutlamak “masraf ” olarak görülürken, evde daha düşük bütçeyle yılbaşı geçirmek mümkün.

rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792

EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz Nurseli Gözüaçık

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010

gündür zor koşullar altında kalan depremzedelere geçtiğimiz günlerde tekrar elektrikler verilmeye başlandı. Konteynerlerde kentte kalan 55 aile 120 günün ardından elektriklerine kavuşmanın mutluluğunu yaşadı. konteynerlerini ısıtan aileler, uzun zaman sonra ısındıklarını söyledi. Kalıcı bir çözüm bulunana kadar açlık grevini sürdüreceklerini söyleyen konteyner kent grev sözcüsü Ali Ahi, “120 gündür burada elektriksiz yaşıyorduk. Tekrar elektrik verilmesi bizi mutlu etti. Ama kalıcı bir çözüm için yetkililerden tekrar duyarlılık bekliyoruz. Açlık grevimiz devam edecek” dedi. toplum

Kış lastiği takmayana ceza

Sürücülerin karlı ve buzlu yollarda güvenli seyahat etmelerini sağlamak için zorunlu olan kış lastiği, kış şartlarının ağır geçtiği 54 ilde otomobiller için de zorunlu hale geldi. Denetimlerde kış lastiği takmayana ilk seferde 77 TL

para cezası verilirken, ikinci seferde trafikten men edilecek. Cezayla kalınmıyor, kış lastiği taktırdığını bir ay içinde emniyete bildirme yükümlülüğü getiriliyor. Aksi durumda yeniden ceza kesilebiliyor. İşte kış lastiği takılmaması durumunda ceza uygulanacak iller şöyle: Afyon, Ağrı, Amasya, Ankara, Artvin, Bilecik, Bitlis, Bolu, Burdur, Bursa, Çankırı, Çorum, Denizli, Edirne, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gümüşhane, Hakkari, Isparta, İstanbul, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Manisa, Muş, Nevşehir, Niğde, Samsun, Sakarya, Sivas, Tekirdağ, Tokat, Tunceli, Uşak, Van, Yozgat, Zonguldak, Aksaray, Bayburt, Karaman, Kırıkkale, Batman, Şırnak, Ardahan, Iğdır, Karabük, Düzce. toplum

Ayasofya yüksek sesi kaldıramaz Ayasofya’nın eski müdürü, sanat tarihçisi, arkeolog Erdem Yücel, “Yüksek bir ses Ayasofya’yı yıkabilir” uyarısını yaptı. Camiye dönüştürme tartışmasının, neredeyse 1500 yıllık bir yapı üzerine yapıldığına dikkat çeken Yücel, “Ayasofya, ses titreşimlerine hassas bir bina. Güçlü ve yoğun bir ses yıkabilir” dedi. Yücel, Ayasofya’nın ses titreşimlerine verdiği tepkiyi 1994 yılında ölçtüklerini

anlattı. Yücel, kendisinden sonraki dönemde, İstanbul Müzik Festivali kapsamında, Ayasofya’nın içinde bir konsere izin verildiğini hatırlattı. O konser sonrasında, mozaiklerden ve kubbe altındaki sıvaların ardınmiş. Ayasofya’da sırf bu gerekçe yüzünden turist rehberlerini “alçak ses tonunda konuşun” diye uyardıklarını anlatan eski yönetici, “Müzeyi gezerken, herkes kısık sesle konuştu” dedi. toplum


GUNCEL

03

25 Aralık 2013

Ayakkabı kutusunu alan Kadıköy’e geldi

Halk yolsuzluğa karşı buluştu

Kent Hareketleri, Kuzey Ormanları Savunması, Forumlar Arası Kentsel Dönüşümle Mücadele Çalışma Grubu öncülüğünde çok sayıda meslek örgütü, sivil toplum kuruluşu ve siyasi parti, “Yağmaya, talana karşı İstanbul’u savunmaya” sloganıyla on binlerce kişi Kadıköy’de buluştu. Mitinge son dönem gündem olan operasyonlar damgasını vurdu.

Kent mitinginde AKP’nin yolsuzluklarına karşı on binlerin sokağa dökülmesiyle hükümete nasıl bir mesaj verildi? MUSTAFA OYMAK BÜLENT ARINÇ’IN DANIŞMANI

Daha önce konuştuk Sayın Bakan’ımız yürütülen operasyonlarla ilgili görüşlerini kamuoyuna aktarmıştır. Bunun üzerine başka bir söylenecek husus yoktur. Basına da yansıyan açıklamalarına gazetenizde yer verebilirsiniz. SERKAN FIÇICI İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR B. BASIN DANIŞMANI

Bizi bağlamaz

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni bağlayan bir konu değildir. Toplanma ve gösteri hakkında bizimle değil Valilik ile görüşmelisiniz. Diğer konu hakkında zaten siyasetçiler açıklama yapmaktadır. Biz belediyeyiz. ÖZCAN ÇAM İSTANBUL VALİLİĞİ ÖZEL KALEM MÜDÜRÜ

Twiter’dan takip edin güncel can çoksöyler

Haftalardır kentini yaşam alanlarını savunanlar tarafından hazırlığı yapılan, onlarca kurumun çağrıcı-örgütleyici-katılımcı olduğu 22 Aralık İstanbul Kent Mitingi’nin hazırlıkları sabah saatlerinde başladı. Forumlar, mahalleliler, öğrenciler, çeşitli gruplar yürüyüş kollarının toplandığı alanları doldurdu. Haydarpaşa Numune Hastanesi ve Söğütlüçeşme önünden iki ayrı yürüyüş kolu oluşturulurken yürüyüşler boyunca kente dair talepler haykırıldı, yolsuzluğa karşı sloganlar atıldı. Yürüyüşler sırasında yolsuzluğa dair “hırsız var”, “yalana, talana, yolsuzluğa hayır” sloganlar atıldı. Kadıköy’de Halk Bankası yolsuzluk yazılamalarıyla donatılırken Halkevleri korteji Halk Bankasını yumurta yağmuruna tuttu. On binlerce kişi miting alanındayken kontrol noktasında polis saldırısı başladı. Polisin biber gazı, plastik mermi, TOMA’larla yaptığı saldırı kısa sürede aşıldı ve alana geçildi. Saldırı sonucu iki genç kadın ve bir polis amiri yaralandı. On binlerin buluştuğu İstanbul

Kent Mitingi’nde halk AKP hükümetinin rantçı politikalarını protesto etti. AKP’nin sermaye yanlısı politikalarına karşı dövizler taşıyan halk, “Evime, kentime, mahalleme, dokunma”, “Afet değil talan yasası”, “Barınma hakkımız satılamaz”, “Sermaye defol, İstanbul bizim” sloganlarıyla tek ses olan on binlerce kişi, Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi önü ile Söğütlüçeşme’de bir araya geldi ve yürüyüşle miting alanına girdi.

Sayın Valimiz tarafından yetki verilen konular dışında açıklama yapamıyorum. Valimizin bu tür konular hakkındaki görüşlerini twitter hesabından takip edebilirsiniz.

Kadıköy’ü dolduran on binler en iyi cevabı “Hükümet istifa” sloganlarıyla verdi.

Polisin saldırısı mitinge engel olamadı Mitingin başında, mitinge katılanlar ve polis arasında başlayan gerginlik polisin saldırıyla sürdü. Mitinge gelen halka tazyikli ve gazla saldıran polis, halkın karşısında geri çekilmek zorunda kaldı. Polisin geri çekilmesiyle başlayan miting coşkuyla sürdü. Yolsuzluklara karşı halk meydanda Saldırı sonucunda ise yoğun Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu gaz nedeniyle 64 yaşındaki Elif günlerdir ülkenin birinci günde- Çermik’in kalbi durdu. Çermik’in miyken, bugün kent mitinginde de durumu ciddiyetini koruyor. AKP’nin yolsuzlarına halk meydandan cevap verdi. AKP’nin yolsuz- Sermayeyi bırak, luklarının belgelerle ortaya çıkmış halkın taleplerine bak olmasına rağmen hükümet tarafın- İstanbul’un dört bir yanında dan hala inkar ediliyor olmasına rantçı politikalarını sürdüren karşı, halk AKP’yi istifaya çağırdı. AKP hükümeti’ne, bugün Kent Operasyon kapsamında aranan ev- Mitingi’nden “İstanbul bizim” dilerden ayakkabı kutusu içinde çı- yerek haykırıldı. 3. Köprü yapıkan milyon dolarlar, mitingde de mının, Kuzey Ormanları’nın yok ayakkabı kutularıyla protesto edildi. edilmesinin, kentsel dönüşümün Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu- ve doğanın sermaye tarafından na dair açıklamalar yaparken bile katledilmesinin son bulması için Gezi Direnişi’ne saldıran Başbakan hükümete seslenen halk, bu rantçı Erdoğan’a, Gezi Direnişi’nin deva- politikalara son verilmesini istedi. mı olan forumlar ve Gezi Ruhu’yla Kentsel dönüşüm alanı Sulukule

SELÇUK KAYGISIZ EHP İSTANBUL İL SEKRETERİ

Hükümet istifa

Kent Mitingi’nde belki de en çok öne çıkan konu yolsuzluk operasyonu ve ayakkabı kutularından çıkan milyon dolarlar oldu. On binler hükümeti istifaya çağırırken, yürüyüşte ellerde ayakkabı kutuları taşındı. Yürüyüşte sık sık “Hırsız Tayyip Erdoğan”, “Hırsız var”, “Hırsızlar mecliste”, “Yıkımlara karşı omuz omuza” sloganları atıldı. Mahallesi’nden Tahribat-ı İsyan, Yolda gibi müzisyenlerin şarkılarıyla destek verdiği miting Meluses grubunun ezgileriyle renklendi. Miting programı konuşmalarla, mücadele talepleriyle ve konserlerle devam etti. Miting kapanış konuşmasıyla, pek yakında Taksim’de buluşma sözü verilerek miting sona erdi.

Gezi sloganları Kadıköy’de

Elif Çermik’in durumu kritik İstanbul Kadıköy Meydanı’nda dün düzenlenen Kent Mitingi’nde polisin gaz bombalı saldırısı sonucunda kalbi duran Elif Çermik’in (60) durumunun kritik olduğu öğrenildi. Bilinci kapalı olan Çermik’in uyutulduğu ifade edildi. Miting alanına giriş noktasında yakın bir noktada dinlenen Çermik, bu esnada polisin miting için gelenlere saldırması ve yoğun miktarda biber gazı kullanması sonucu kalp krizi

Düzeltme

geçirerek hastaneye kaldırılmıştı. Tedavisi Kadıköy Siyami Ersek Hastanesi’nde süren Çermik’in daha önceden de bir kalp rahatsızlığı olduğu öğrenildi. Yoğun bakımda bilinci kapalı olan ve uyutulan Çermik’in durumu kritikliğini koruyor. Elif Çermik’in kalbinin polis saldırısı sırasında durduğu ve hastanede tekrar çalışmaya başladığını bu sebeple arada geçen sürede beyninde ödem oluştuğu Çermik’in yoğun bakım ünitesinde tedavisinin devam ettiği öğrenildi. GÜNCEL

22 Aralık’ta Kadıköy’de yapılan Kent Mitingi’nde Gezi sloganları gündeme oturdu. On binlerin katıldığı mitingde aynı Gezi sürecinde de olduğu gibi bir yaratıcılık hakimdi. Birçok kişi taşıdığı döviz ve pankartlarda hem hükümeti eleştirdi hem de mizahı eksik etmedi. Kortej Halkbank önünden geçerken önüne yüzlerce ayakkabı kutusu bırakıldı. Bazıları yakıldı bazılarınınsa üzerine sloganlar yazıldı. Özellikle Halkbank önüne ve üstüne yazılan yazılar ve asılan dövizler adından uzun süre

bahsettirecek cinsteydi. Genel Müdürü’nün evinden ayakkabı kutularında 4 milyon dolar çıkan Halkbank şubesi adeta bir anda slogan sergisine dönüşü verdi. İşte o sloganlardan bazıları; Gaz yedik haram yemedik Kış günü su sıkılır mı imansız Hırsızlık babadan oğlua geçer Her yer rüşvet her yer yolsuzluk AKP’nin evde tutamadığı milyonlar ayakkabı kutusundan çıktı Hırsız var Çal Keke çal Takke düştü rant göründü GÜNCEL

YARIN Gazetesi’nin 25.09.2013 tarihli sayısının 3. Say- GÖKÇE’ye ait olarak kullanılan açıklama ve fotoğraf kendisine fasında yer alan “Tek Soru 10 Cevap” başlıklı köşede Ayten ait değildir. Bu hususları tekzip eder, kamuoyuna duyururuz.

Halk bu pisliği temizleyecek Yolsuzluğun ortaya çıkışıyla birlikte aslında miting öncesi söylediklerimiz daha da somut hale geldi. Gezi’de olduğu gibi tüm halk mitingde tekrar buluştu. Mitingde en önemli mesaj “Hükümet istifa” sloganıydı. DENİZ ÖZGÜR KENT MİTİNGİ DÜZENLEME KOMİTESİ

Ortak talepler

Hem barınma hakkına, hem de herkese ait kamusal alanlara sahip çıkanlar ortak bir kent hakkı talebinde buluştu. AKP’nin pisliklerinin ortaya dökülmesi, mitingin niteliğini değiştirdi. Yağmanın hesabı soruldu. ALİ YILDIRIM KUZEY ORMANLARI SAVUNMASI

Birlik ve dayanışma mesajı En önemli mesaj hep birlikte olduğumuz mesajıdır. Yolsuzlukların bir kısmı kent üzerinden gerçekleştiriliyor. Bundan etkilenenler de oradaydı. Yalan söylenerek oluşturulan mega projelere karşı mitingde birleştik. SENEM TÜRKYILMAZ KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMA GRUBU

Miting daha başlangıç

Rahat koltuklarında oturamayacaklarının zaten Gezi’den beri farkındalar. Bu miting, bunun daha başlangıç olduğu, mücadeleye devam edeceğimiz mesajını gönderdi. Bu kadar sert müdahalenin nedeni de çok kaygılı olmaları. ÇİĞDEM ÇİDAMLI HALKEVLERİ

Gezi sürüyor Güçlü bir çağrı yapıldığında, Gezi’de ortaya çıkan dinamiğin daha da politikleşerek devam edebileceği görülmüş oldu. Alandan yükselen “Hükümet istifa çağrısı” çok önemlidir. Yoğun gaza maruz kalan Elif ablaya sahip çıkmalıyız. ÖYKÜ DENİZ KÖSE BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİSİ

Miting halkın cevabı

Büyük kalabalık AKP’nin yağmacı politikalarına karşı halkın cevabı oldu. Bu şehrin asıl sahibi biziz demek için öğrencisi, yaşlısı, emekçisi bir araya geldi. Halk artık bu soyguna göz yummayacağını gösterdi. MAHMUT TANAL CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ

İhtiyaç, temiz siyaset Bu toplumun temiz siyasete ihtiyacı olduğunu gösterdi. Bu kirli rüşvet ve yolsuzluğa bulaşmış olan siyasetçilerin bir an önce gönderilmesi lazım. Şu anda ülkede düzeni ve adaleti yıkan, hükümetin bu yolsuzluklarıdır.


GUNCEL Hırsızlık babadan oğula geçer

04

25 Aralık 2013

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Bağımsız polis

Savcılık, İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbaş’ı, “17 Aralık soruşturmasını sızdırmak” suçlamasıyla ifadeye çağırdı. İstanbul Emniyeti “hangi delil ve suçlamalarla ifadeye çağrıldığı tam olarak anlaşılmadı” diyerek Ahmet Arıbaş’ı ifadeye göndermedi. Yani savcı ifadeye çağırıyor. Emniyet, delil ve suçlamaları anlaşılır bulmadığı için göndermiyor. Kim delil ve suçlamaları anlaşılır bulmuyor? Şüpheli polisin amiri. Vay be! Delil ve suçlamaları anlaşılır bulmayabilmek, diye bir şey varmış bu cihan devletinde. Savcı anlaşılır buluyor ama polis bulmuyor. Hukuk devletine gel vatandaş… Bağımsız yargıya karşı, bağımsız polis. Bir polis, bir ifadeye çağırıldığı zaman gitmeyebilir. Bu her vatandaş gibi onun da hakkıdır. Kendi gitmez ve bu böyle devam ederse başka polislerin zoruyla götürülür. Böy polis, delikanlı vatandaş gibi, delikanlı bir polistir. Her şeyi göze alıp inat etmektedir. Helal olsun, denir. Gel gör ki, ifadeye çağrılmasını uygun bulmama hakkını kendinde bulabilen polis bence muhteşem bir polistir. Kimse ondan daha öteye geçemez. Bu arada ülkemiz hala bir hukuk devletidir. Hala hukukun üstünlüğü geçerlidir. Üstünlerin hukuku yoktur, kaldırılmıştır. Yargı bağımsız mı bağımsızdır. * Şimdi mi gördük? Hayır sadece şimdi görmedik. Bu iş kalu beladan beri böyleydi. Savcıların hangi iddianameyi yazacağına, hakimlerin ne hüküm vereceğine zaten polisler karar verirlerdi. Tutuklanması ya da mahkum edilmesi gerektiğini düşündükleri insanları tek tek elleriyle gösterirlerdi. İşkence yapmış polisler dahi bizzat mahkeme salonuna gelip yaparlardı bunu. Polis kimi söylemişse hakimler-savcılar ona ceza verirdi. Solcular hep böyle yargılanırdı. Fakirler hep böyle yargılanırdı. Kürtler hep böyle yargılanırdı. Yolsuzluklar davası başladığı vakit, polisler iyice ifrata kaçtı. Davaya gidip gitmeyeceğimize biz karar veririz, diyebiliyorlar. Ey halkım lütfen bu görüntüleri kaçırma. Lütfen durdurup tekrar izle. Penaltı pozisyonlarını izlediğin kadar izle. Futbol sadece futbol değildir ama hayat da sadece futbol olmasa gerektir. Penaltı olup olmadığına kemik kıran futbolcular karar veriyor huu!

1994 yılında Belediye Başkanlığı Kongresi’nde hırsızlığın babadan oğula üst yöneticilerden alttaki yöneticilere geçen bir özellik olduğuna vurgu yapan Başbakan Erdoğan, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun “dış mihraklar”ın kirli tezgâhı ve ittifakı olduğunu iddia etti. İki bakan oğlu, Reza Zarrab dahil toplan 24 kişi tutuklandı.

güncel hülya say

arayan birçok gencin ölümüne se- banka kredileri olarak geldi. bebiyet veren polislerin hiçbiri ceza Samsun’da konuşan Başba- almadığı gibi, Başbakan Erdoğan ta- ABD BÜYÜKELÇİSİ’ne TEHDİT kan Recep Tayyip Erdoğan rafından kahraman ilan edilmişlerdi. Büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyoyolsuzluk ve rüşvet operasyonuna nuna karşı bir operasyon başlatarak ilişkin yaptığı açıklamalarda mağdur 340 MİLYAR DIŞ BORÇ NE OLACAK? çok sayıda polis müdürü ve bürokedebiyatını sürdürdü. Operasyonun Toplu açılışlar için geldiği Ordu’nun ratı görevinden alan Başbakan Erdohükümete karşı atılan bir adım oldu- Ünye İlçesi’nde halka hitap eden Er- ğan, Gezi Parkı olaylarında sergileğunu ifade eden Başbakan Erdoğan doğan, 26 milyar dolarla devraldık- diği saldırgan tavrını devam ettirdi. baskın sırasında polislerin lahmacun ları Merkez Bankası rezervini 136 Yolsuzluk ve rüşvet operasyonusiparişi verip yemek yemesini ise kül- milyar dolara çıkardıklarını söyleyip nun uluslararası boyutları olan dış hanbeyliği olarak niteledi. ‘Yolsuzluk olsa bunlar olur mu?’ di- mihraklar tarafından düzenlenen Erdoğan konuşmasında, “Baskın ye sordu. “14 Mayıs’ta IMF’e borcu bir operasyon olduğunu savunan yaptığı evde bacak bacak üstüne ata- sıfırladık. 2305 milyar doları biz Erdoğan, “Bu operasyon hükümete cak, eline tespihi alacak külhanbeyi ödedik. Şimdi biz IMF’e borç ve- karşı atılmış bir adımdır” dedi. gibi. Bir de yemek ısmarlayacak bu receğiz” dedi. Oysa IMF borcu geri Erdoğan ayrıca, ABD Büyükelnasıl bir iş” ifadelerini kullandı. “Bu- ödenirken, alınan dış borçlar 340 çisi Francis Ricciardone’yi “Büyünu yapanları seyir mi edeceğiz. Gere- milyar dolara yaklaştı. Yani AKP kelçiler bazı provokatif eylemlerin ğini neyse bunu yaparız” şeklindeki döneminde 210 milyar dolar yeni içine giriyorlar. Onlar sesleniyorum: sözleri ile polisleri cezalandıracakla- borç alındı, dış borçlar yüzde 162 İşinizi yapın. Biz sizleri ülkemizde rını belirtti. arttı. IMF boyunduruğu gitti ancak tutmaya da mecbur değiliz”ifadesi Oysa Gezi Parkı olaylarında hak daha ağırı, kısa vadeli ve toleranssız ile kovmakla tehdit etti.

Ağaoğlu’nun işini Başbakan halletmiş Ülke gündeminde şok etkisi yaratan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda ünlü işadamı Ali Ağaoğlu da gözaltına alınmış, 3 günlük ifadenin ardından serbest bırakılmıştı. Üzerinde fabrika ve taşınmazların bulunduğu Veliefendi Hipodromu’nun karşısındaki 70 dönümlük arazi 2011 yılında Ali Ağaoğlu tarafından satın alındı. Ağaoğlu, 2012’de İBB Meclisi’ne yaptığı başvuruda arazinin imar planının değiştirilmesini istedi. İmar değişiklik teklifinde; 40 dönümlük park alanının 25 dönüme düşürülmesi, ayrıca inşaat alanının 190 dönüme çıkarılması istendi. Bu yeni teklifte toplam inşaat alanının %193 artırılması öngörülüyordu. Ancak İBB Meclisi’nce “oy birliğiyle” alınan kararla imar talebi

Oğlunun evinden çıkan paralar ile ilgili konuşan Güler, :’’O paralar oğlumun Bahçeşehir’deki villasının satışından elde edilen paradır. Oğlumun bunu hak etmediğini düşünüyorum. Benim oğlum dünyanın en temiz

hakanozturk17@gmail.com

İnşaat Mühendisleri Odası’nın (İMO) “TMMOB ve odaların gelir ve yetkilerini elinden alan gece yarısı torba yasa değişikliği” konusunda Temmuz ayında başlattığı soruşturma tamamlandı. İMO Yönetim Kurulu, üyesi Erdoğan Bayraktar hakkında, bir gece yarısı düzenlemesiyle getirilen ve oda yetki ve gelirlerini tırpanlayan yasal düzenleme nedeniyle soruşturma başlatmıştı. Karar gereğince inşaat mühendisi olan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a, 3 ay meslekten men cezası verildi. GÜNCEL

reddedildi. Ağaoğlu’nun teknik takibe takılan, “Ben Başbakan’a yaptırdım. Yapmadınız, yapmadınız, Kadir Bey’e söyledim, olmayınca ben de gittim büyük patrona, o da bakana talimat verdi” sözleri soruşturma dosyasına girdi. Soruşturma dosyasına giren belgelerdeki iddiaya göre, Ali Ağaoğlu ret kararının ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nden geçiremediği imar değişikliklerini bizzat Başbakan Erdoğan ile görüşerek halletti. Yolsuzluk dosyasının Erdoğan’ın Bilal Erdoğan’a ve bizzat Başbakan Erdoğan’a ulaştığı için hükümetten bu kadar tepki aldığı iddialarının boş olmadığı ortada. GÜNCEL

Güler: Oğlum tertemiz

* Çok mu içerlemişim? Olabilirim. Bunları söylemek boynumun borcu. Yaşadım, yaşadık, yaşıyoruz ve ben de söylüyorum. Bugün en açık haliyle gördük. Bugün üzerine gidelim o zaman. Siyaset günüm gelecek diye sakin zamanlar bekleyerek yapılmaz. Demir tavında dövülür. Siyaset bir konjonktürde yapılır.

Bayraktar’a meslekten men

O BEDDUALARI SANDIĞA GÖMERİZ! Başbakan Erdoğan, Giresun’un Görele İlçesi’nde halka hitap etti. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna ilişkin açıklamasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Kimse devletin içinde paralel devlet kuramaz ve burada iradeyi vesayet altına alamaz. Çünkü bizim arkamızda şehitlerimizin hayır duaları var. Şehit annelerinin hayır duaları var. Bizim arkamızda bugün huzur içinde çocuklarını asker gönderen annelerin hayır duaları var. Bunun için huzurluyuz. Bu topraklara gönül vermiş, bu vatana gönül vermiş insanların samimiyetle arkamızda durduğu bir yürüyüşün mensuplarıyız. İnşallah sizin hayır dualarınız, o bedduaları, o saldırıları da sandığa gömecektir” dedi.

insanlarından biridir” dedi. Hrant Dink cinayetinde ve Gezi Parkı olaylarında siyasi vicdan ve etiği gereği istifa etmesi gereken İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, oğlunun karıştığı yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarında dahi hala koltuğunu terk etmek istememesi dikkatleri çekti. Oğlu yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda tutuklanan İçişleri Bakanı Muammer Güler, operasyonun karalama kampanyasına dönüştüğünü savundu. Barış Güler’le ilgili delilleri “sözde belgeler” olarak nitelendiren Bakan Güler, tape kayıtlarında değişiklik yapıldığını öne sürdü. Birçok gazeteci, avukat ve devrimci komplo operasyonları nedeniyle tutuklandı. Bilgisayar çıktısı delil üretimi, gizli tanık uydurmaları, basın aracılığıyla kamuoyu yanıltmaları gibi Bakan Güler’in de dile getirdiği tüm yöntemler, yıllardır uygulanıyor. GÜNCEL

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci

Egemen Bağış

Hükümette deprem etkisi yaratan yolsuzluk ve rüşvet soruşturması dosyasından, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’la bağlantılı takip ve dinleme kayıtları da çıktı. Bağış’ın, operasyonda gözaltına alınan İranlı Azeri işadamı Rıza Sarraf’tan çıkar sağlama iddiasıyla suçlandığı öne sürülüyor. Bağış Twitter hesabında İbn-i Sina’nın “Kişi kendini bildikten sonra, onu bilmeyenlerin söylediklerinin hiçbir önemi yoktur” sözünü ve Kuranı Kerim’deki “Artık bundan sonra kim Allah’a karşı yalan uydurup iftira düzerse, işte onlar, zalim olanlardır” suresini takipçileri ile paylaştı. Egemen Bağış diğer bazı tweetlerinde de Mevlana’nın sözlerine yer vermişti. Halkın saygı duyduğu manevi kişilikleri ve toplumun dini değerlerini kullanmak suretiyle kendini aklamaya çalışan Egemen Bağış’a OĞLUM BAK GİT diyoruz.

Gülerce ateşkes şartlarını açıkladı Cemaat ve Fethullah Gülen’in sözcülüğünü yapan gazeteci Hüseyin Gülerce AKP ve Cemaat arasındaki savaşın bitmesi için ateşkes şartlarını twitter’da sıraladı. Gülerce, “Büyük yangın var. 1. Yangına benzin değil su dökmeli 2. Yangını söndürmeye çalışanlara yol açmalı 3. Kim başlattı tartışmasına girmemeli... Allah (cc) buyuruyor: Kötülükleri iyilik ile savınız. Göreceksiniz ki, düşman bildikleriniz sımsıcak bir dost oluvermiş. ( Fussilet, ayet 34) İyiliğe iyilik, her kişinin işi. Kötülüğe iyilik er kişinin işi... Üç esasta ittifak olmalı: 1. Yolsuzlukların üstü örtülmemeli 2. Bürokrasi, paralel devlet kuramaz, sivil vesayet kurulamaz. 3. Bürokraside liyakat asıl olmalı. Bizden- bizden olmayan ayırımı yapılmamalı... Hukukun üstünlüğü esas alınmalı. Hukuk dışına çıkılmamalı” dedi. GÜNCEL


GUNCEL

06

25 Aralık 2013

Uşak Ayşe’ye ağlıyor

Pazarcılıkla geçimini sağlayan Ayşe Bulut ve annesi Döne Bulut, iş için gittikleri Karaağaç köyünden evlerine dönerken yollarına çıkan Mehmet Sezer Sarıbaş tarafından kurşunlandı. Ayşe Bulut yaşamını yitirirken, annesi Döne Bulut halen hastanede yaşam savaşı veriyor. Genç kız ve annesini vuran Mehmet Sezer Sarıbaş bir süre sonra yakalanarak çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Sarıbaş’ın bir süre önce Ayşe Bulut’la evlenme isteğinde bulunduğu, reddedildiği için Ayşe Bulut’u tehdit ettiği öğrenildi. Bir kadın daha kendi hayatına karar vermek istediği için, evine ekmek götürürken, kendi ayakları üzerinde dururken katledildi. GÜNCEL

Serpil’i korumadınız

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Serpil Erfındık, 15 Aralık günü İzmir’de, evinde eski kocası Vedat Atik tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Vedat Atik eve yaklaşmama kararının bittiği günü kollayarak eve geldi ve cinayeti işledi. İzmir’de kadın örgütleri Serpil için karanfiller bıraktı. Eylemde söz alan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İzmir temsilcisi Sanem Deniz Kural şöyle konuştu: “Kaybettiğimiz tüm kadın kardeşlerimiz için adalet istiyoruz. Kaybettiğimiz tüm kadın kardeşlerimizin hesabını sormak için, kadın cinayetlerini durdurmak için, bu meydanı dolduran tüm kadınlar birlikte mücadeleye davet ediyoruz.” GÜNCEL

Bursa’da kadın cinayeti

Serpil Erfındık

Şeyma şentürk

Melek Yalçın

24 saatte dört kadın öldü

Geçtiğimiz haftaya 17 Aralık yolsuzluk operasyonu damgasını vururken, kadın cinayetleri can almaya devam etti. 24 saat içerisinde, İzmir, Çorum, Yalova ve Antalya’dan kadınların ölüm haberi geldi. Bu kadınları hayatta tutabilecek kolluk kuvvetlerinin yolsuzluk yapan Bakan oğullarını ve iş adamlarını koruduğu ortaya çıktı. güncel Elif karan

Kadınlar öldürülüyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun geçen hafta açıkladığı Kasım ayı verilerine göre 2013 yılında meydana gelen kadın cinayetleri şimdiden bir önceki yılki rakamlara yetişmiş durumda. Kasım ayında toplam 27 kadın öldürüldü. Aralık ayı ise 24 saatte dört kadının öldürüldüğü günlerle tarihe kazındı.

go bileti yüzünden eşi tarafından defalarca bıçaklanarak öldürüldü. Yalova’da üç çocuk annesi, eşi tarafından “kıskanıldığı için” vurularak öldürüldü. Ardından Uşak ve Bursa’dan kadınların öldürüldüğü haberleri geldi. Bursa’da Yüksel Nohut’un katili arsızca “kıskandım” diyebildi. Uşak’ta annesi de ağır yaralanan Ayşe Bulut, ekmek parası için çıktığı yolda, evlenme teklifini reddettiği için öldürüldü.

Hayatta tutulabilirlerdi Antalya’da Şeyma Şentürk boşanmak istediği için annesi ve babasıyla beraber av tüfeğiyle vurularak can verdi. İzmir’de korumasının bittiği gün eski eşi tarafından, 6 yerinden bıçaklanarak öldürülen Serpil Erfındık’ı o kâğıt üstündeki koruma kararı bile koruyabiliyormuş demek ki. Katil, korumanın bitmesini bekledi cinayeti işlemek için. Çorum’da Melek Yalçın, bir piyan-

Kadınları değil, kadın katillerini, hırsızları, yolsuzları koruyorlar 17 Aralık operasyonu sadece devletin kirli yüzünü, yolsuzluğu ve rüşveti ortay koymadı. Kadınların korunması için görevli mülki amirlerin sorumlusu İçişleri Bakanlığı’nın, yolsuzluk yapanlara koruma üstüne koruma tahsis ettiği ortaya çıktı. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan’ın düğününde Rıza Sarraf ’ın İç İşleri Bakanı ile rüşvet karşılığı koruma tahsis edil-

mesi konusunda anlaştığı belgelendi. Güler’in “Kılına zarar gelmez, onu bilesin yani… Gece hangi saat olursa olsun ara beni vallahi yığarım oraya…” cümleleri kayıtlara takıldı. Aynı İçişleri Bakanı, Gezi Direnişi sırasında kolluk kuvvetlerinin halka saldırması talimatını verirken, Taksim’in göbeğinde koruma altında bir kadın öldürülürken kılını kıpırdatmamış, açıklama yapma gereği bile duymamıştı. 17 Aralık operasyonu ile neredeyse eş zamanlı dört kadın daha öldürülürken, bu sefer de çeteleri korumakla meşgul olduğu ortaya çıktı. Kadınlar hesap soruyor Kadınların hayatta kalmak için her şeyi yaptığını anacak devletin üzerine düşeni yapmadığını belirten Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, yaptığı yazılı açıklama ile AKP hükümetinden açıklama beklediğini dile getirerek, kadın cinayetlerini durdurana kadar meydanlarda olacağını belirtti.

Fethiye’nin katiline indirim

31 yaşındaki Kemal Aslan, ortak kafe işlettiği ve birlikte yaşadığı 35 yaşındaki Yüksel Nohut’u tabancayla boğazından vurarak öldürdü. Cinayette kullandığı ruhsatsız tabancayı bodruma gizledikten sonra kaçmak isteyen Kemal Aslan, gözaltına alındı. Sosyal paylaşım sitesinde birlikte fotoğrafları bulunan Yüksel Nohut’un, Kemal Aslan için, “İşte bu da benim tek vazgeçilmezim. Her şeyim, aşkım, sevgilim, dünyam, Kemal’im” diye yazmıştı. Kemal Aslan’ın ilk ifadelerinde kıskandığı için kavga etiklerini ve bu esnada Yüksel’i öldürdüğünü söylediği öğrenildi. Kadına yönelik şiddetle ilgili pilot uygulamaların yapıldığı Bursa’da son aylarda en az bir kadın öldürülüyor. GÜNCEL

Dayanışma kermesi yapıldı

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından düzenlenen “Kadınlar Yaşasın Diye Dayanışma Kermesi” bugün Manisa’da Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde gerçekleştirildi. Platformun Manisa üyelerinin günler süren yoğun çabalarıyla düzenlenen kermeste Platform, üniversite öğrencileriyle buluştu. Üniversite öğrencilerinin ilgisinin yoğun olduğu kermeste, Platform’un çalışmaları da anlatıldı. Platform 2014 takvimlerinin de sergilendiği “Kadınlar Yaşasın Diye Dayanışma Kermesi”nin devamının da getirilmesi planlanıyor. GÜNCEL

Savcılar pes dedirtiyor 3 Aralık 2012’de İzmir’de Okan Özparıltı tarafından, reddettiği gerekçesiyle öldürülen Pınar Ünlüer’in beşinci duruşmasında kamera görüntülerinin izlenmesi ile cinayetin tasarlanarak işlendiği ortaya çıktı. Savcı katilin tasarlayarak öldürme suçundan cezalandırılmasını isterken, aynı zamanda tahrik indirimi de istedi.Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile birlikte yapılan eylemde konuşan Pınar Ünlüer’in babası Zeki Ünlüer şunları belirtti: “Biz aylardır sokaklardayız. Başbakan’a hükümete seslendik. Hiçbiri bizi duymadı. Ben artık hükümete güvenmiyorum. Yargı-

nın adaleti sağlamasını bekliyorum.” Bir indirim talebi de Uşak’tan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 16 Temmuz 2013’de boşandığı kocası tarafından öldürülen Hatice Palta’nın 3. duruşmasına müdahil olarak katıldı. Uşak’ta görülen davada müteala veren Savcı, katile “haksız tahrik” indirimi talep etti. Manisa’da Gülcan Çelen davasında savcının verdiği mütalaanın tahrik indirimine kadın cinayeti davalarında yer olmadığını gösterdiğini ifade eden Platform iki ilde birden savcılar tarafından talep edilen cezaların yetersiz olduğunun altını çiziyor. GÜNCEL

12 Nisan 2013’de Manisa’da ayrılmak istediği kocası Ali Gökçen tarafından öldürülen Fethiye Gökçen davasının karar duruşması Manisa Adliyesi’nde görüldü. Katil Ali Gökçen’e müebbet hapis cezası verildi. Diğer kadın katilleri gibi “Beni aldattı” iddiasına yaslanarak haksız tahrik indirimi almaya çalışan katil, bu indirimi alamadı. Ancak mahkeme heyeti “takdir indirimi” uygulayarak verdikleri müebbet hapsi düşürdü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Fethiye Gökçen’in ailesi kararı temyiz edecek.

Eylemde konuşan Fethiye Gökçen’in ablası Nuran Göksu, katilin en ağır cezayı alana dek mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti. Fethiye Gökçen’in annesi Azime Tarhan ise “Başka canlar yanmasın” diyerek kadın cinayetlerinin artık son bulmasını istedi. Platform adına yapılan açıklamada şunlar kaydedildi: “Paralarınızı ayakkabı kutularına sığdırabilirsiniz ama kadınların öfkesi ve mücadele gücü hiçbir yere sığmaz, tüm Türkiye’yi ve tüm dünyayı sarar. İşte o zaman, tıpkı şimdi pislikleriniz ortaklığa döküldüğünde yaptığınız gibi kaçacak delik ararsınız.” GÜNCEL

Ailelerin adalet arayışına da saldırıyorlar AKP hükümetinin tavrı adliye koridorlarına da yansımaya başladı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun takip ettiği davalarda alınan güvenlik önlemleri ve sanık ailelerinin saldırgan tutumları dikkat çekiyor. Muğla’da görülen Sedef Berberoğlu davasında salon içerisinde bile çevik kuvvetten alındı. İstanbul’da Gülşah Sarcan’ın katilinin ailesi, Sarcan ailesine saldırdı. Sedef Berberoğlu’nun annesi, “Kadınları korumak için bu kadar polisi önceden görevlendirseydi, Sedef ölmezdi”

diyerek tepkisini gösterdi. İstanbul’da da saldırı ile ilgili suç duyurusunda bulunuldu. Platform Genel Temsilcisi Gülsüm Kav konuya dair gazetemize şunları söyledi: “Bunda kararlı mücadelemizle ağır ceza sonuçları almamız ve 25 Kasım’da TCK teklifi vererek, bunu tam olarak yasalaştırmak üzere hamle yapmamız etkili oldu diye düşünüyorum. Tabii ki bu saldırıların kolay gerçekleşme nedeni, AKP’nin kendisidir, haksız iken kendini kurtarmaya çalışma davranışını başbakandan öğreniyor kadın katilleri.” GÜNCEL


GUNCEL

07

25 Aralık 2013

CHP’nin adayları tartışma yarattı

Cem Kaptanoğlu

Başka üniversite

JENDİN

YÖK üniversitelerinde, seçim dönemlerinde bile, öğretim elemanlarına, öğrencilere, üniversite çalışanlarına, kulak veren, taleplerini dikkate alan yönetici adayları yok denecek kadar azdır. Çünkü üniversitelerin aşırı merkeziyetçi ve politize olmuş bir yönetsel yapısı var. Bu yapı nedeniyle, iktidar partisinin örgütleri veya “yukarıyla” ilişkileri iyi olan bir milletvekili, bürokrat veya cemaat üyesi, üniversite için yaşamsal olan bir kararın alınmasında belirleyici olabiliyor. Kısaca, Türkiye’de üniversiteler, uzunca bir süreden bu yana fiilen, görünmez mütevelli heyetlerince, antidemokratik bir şekilde yönetilmekte. Üniversitelerin yönetilmesinde üniversitenin toplumsal çevresi doğal olarak etkili olacaktır, ancak bugün olan, siyasal, ekonomik, idari çıkar hesapları içindeki çok dar bir kesimin, “yukarıyla” ilişkilerine dayanarak üniversiteye hükmetmesidir. Bu durum eski “askeri rejim”de de böyleydi, “yeni Türkiye”de de böyle. Öğretim üyelerinin kendi aralarında, öğrencilerle, üniversite çalışanları ile, bilim dünyası ile ve toplumla kurdukları ilişkilerin biçimi ve yoğunluğuyla şekillenen üniversitenin gerçek toplumsal çevresi, YÖK düzeni ile, tüm karar mekanizmalarından dışlanmıştır. Bu durum, üniversiteleri yozlaştıran ölümcül bir açmazdır. Çok geniş yetkilerle donatılmış rektörler, oligarşik YÖK düzeninin üniversitelerdeki temsilcileri olarak iktidar tarafından atanıyorlar. Bu atamalar, üç aşamalı bir ayıklama sürecinden sonra oluyor. Yeni YÖK yasasında da bu antidemokratik işleyiş ana hatlarıyla değişmeyecek. Böylesi çok dereceli seçim sistemleri, “yukarıdakilerin”; seçmenlerin iradesine, doğru karar verme yetisine, iyi ile kötüyü ayırt etme becerisine, aklına, fikrine güvenmediği durumlarda uygulanır. Türkiye’de tek parti döneminde 1943 yılına kadar genel seçimler iki dereceliydi. Halk, yani “birinci seçmenler”, CHP’nin titizlikle ayıklayıp seçtiği ve parti üyesi olmaları zorunlu olan “ikinci seçmenleri” seçiyor ve ikinci seçmenler de milletin vekillerini(!) seçiyordu. Bu iki dereceli trajikomik seçim halk için aşağılayıcıydı ve “yukarıdakilere” halk, 1950 seçimlerinde bu aşağılamanın yanıtını verdi. Üniversitelerimiz ise hala rektörlerini, toplumun 63 yıl önce tarihe gömdüğü iki dereceli sistemin üçlüsüyle seçmekte. Bunu bir başka şekilde söylersek, üniversiteler özerklik ve özgürlük mücadelesi açısından toplumun 63 yıl gerisindedirler. Otuz yıldır üniversite yaşamına ve akademisyenlerin zihinlerine kırmızı çizgiler çizildi, mayınlar döşendi. Üç kuşaktır akademisyenler kırmızı çizgileri geçmemeyi, mayınsız bölgelerde gezmeyi öylesine bellediler ki, artık iktidardakilerin mayın ve çizgilere bile ihtiyacı kalmadı. Bizler üniversitenin bundan farklı bir şey olması gerektiğini düşünüp “başka bir üniversite mümkün” diyebilmemizi sağlayacak hayalleri kurmakta artık zorlanıyoruz. YÖK üniversitelerinde, kırmızı çizgilere uyduğunuz sürece rahat eder hoşça vakit geçirirsiniz. Özellikle bu kırmızı çizgilerin, sizin zihninizin değişmez bir parçası oldukları fark edilirse, yani sadakatiniz tescillenirse, işaret ve işaretçilere uyacağınızdan emin olan sistem yolunuzu açar, artık üniversitede her şey olmanız mümkündür. İşte üç kuşak akademisyen, Otuz yıldır böyle üniversitelerde yaşıyoruz, artık başka türlüsünü istememiz de, eğer gerçekleşirse ona alışmamız da çok zor. Belki de YÖK sistemini ayakta tutan, öğretim üyelerinin var olan düzenden duydukları bu mahcup memnuniyet. Özgürce, korkusuzca düşünmeyi, düşündüklerini ifade etmeyi bazılarımız unuttu, bazılarımız ise hiç öğrenemedi, doğal olarak bilmediğimiz, yapamadığımız şeyi öğrencilerimize öğretmemiz de ne yazık ki olanaksız. Üniversitelerin toplum için yapamadığı öncülüğü, toplum üniversite yaşamından kırmızı çizgileri silecek, mayınları temizleyecek rüzgarı üfleyerek yapacak. Üniversitenin toplumla kurduğu en dinamik ve besleyici ilişkinin öğrenci ve asistanlar üzerinden yürüdüğü göz önüne alındığında, toplumsal uyanışın rüzgarını üniversiteye onlar taşıyacak, üniversiteler onlarla özgürleşecek. Bu nedenle umut “yukarıdakiler”de değil, “yanıbaşımızdakiler”de.

Meclsteki diğer partilerin ardından CHP bazı büyükşehirlerde belediye başkan adaylarını netleştirdi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı beklendiği gibi Mustafa Sarıgül olurken, Ankara adayı Mansur Yavaş oldu. Mansur Yavaş’ın Ankara ve eski AKP‘li Lütfü Savaş’ın Hatay Belediye Başkanlığı’na aday gösterilmesi tepki toplayarak eleştiri aldı. istanbul ceday avcı

Partilerin büyükşehir belediye başkanlarını açıklamasının ardından CHP’nin adayları da netlik kazanıyor. CHP’nin 2014 yerel seçimleri belediye başkan adaylarının belirlendiği Parti Meclisi toplantısı gerçekleştirildi. Büyükşehir Belediye Başkan adayları açıklandı MYK’da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na Mustafa Sarıgül’ün, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na Mansur Yavaş’ın gösterilmesine karar verildi. CHP, İzmir’de mevcut Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Antalya’da ise yeni mevcut belediye başkanı Mustafa Akaydın ile “devam” kararı aldı. Adana’dan Zeydan Karalar’ın adaylığı kesinleşirken, Hatay Belediye Başkanlığı’na Lütfü Savaş gösterildi. MYK’da adayların listesine son hali verilerek Parti Meclisi’nin onayına sunuldu. Ancak toplantının hemen ardından MYK’da belirlenen isimler basına sızdı. Kemal Kılıçdaroğlu, “MYK’da alınan kararları Parti Meclisi toplanmadan sızdıran arkadaşlar CHP’liliklerini yeniden gözden geçirsin” çerçevesinde sert bir eleştiri yaptı.

yaşandı. Aralarında Hurşit Güneş, Halit Toraman, Murat Karayalçın ve İlhan Cihaner’in de bulunduğu bazı isimler Yavaş’a muhalif değerlendirmeler yaptı. Yavaş’a muhalif isimlerden Grup Başkanvekili Muharrem İnce’nin de “CHP kendi çocuklarından bir aday çıkartamıyorsa ve biz Ankara’yı MHP kökenli bir isimle kazanabileceksek o zaman Sakarya’da da Hakan Şükür’ü aday gösterelim” sözleriyle Aleviler Yavaş’ın adaylığına tepkili tepki gösterdiği öğrenildi. Alevi örParti Meclisi toplantısında öne çı- gütleri de CHP’nin Ankara Büyükkan tartışma konularından biri ise şehir Belediye Başkan Adaylığı’na Ankara Büyükşehir Belediye Baş- MHP’li Mansur Yavaş’ı gösterme kan Adayı Mansur Yavaş’a ilişkin kararını eleştirdi. Yapılan açıkla-

Kılıçdaroğlu, son bir anket yapılacağı sözüyle, Hatay’ın belediye başkan adayının belirlenmesini erteledi. Ancak kısa bir süre sonra Kılıçdaroğlu’nun Hatay’ı yeniden oylattığı ve Lütfü Savaş’ın adaylığı iddiası Parti Meclisi’ne sızdı. CHP’ye geçen Belediye Başkanı Lütfü Savaş, Gezi Direnişi’nde Abdullah Cömert’in katledildiği eylemlerle ilgili, “marjinal grupların gösterileri” ifadelerini kullanmıştı. Lütfü Savaş Hatay’da CHP’den aday Abdullah Cömert’in ağabeyi Zafer Eski AKP’li, Hatay Belediye Baş- Cömert, Hatay’da Lütfü Savaş’ın kanı Lütfü Savaş’ın CHP’den CHP’den aday gösterilmesi üzerine aday gösterilme önerisi de Parti sert tepki gösterdi. Meclisi üyelerinin tepkisini çekti.

Askeri tersanede facia İzmir ‘in Karşıyaka İlçesi’ndeki Alaybey Askeri Tersanesi’nde bakımı yapıldıktan sonra denize indirilmek istenen, “TCG Değirmendere” adlı römorkör aniden su alarak yan yattı. 10 kişinin hayatını kaybettiği, 17 personelin ise yaralı olarak kurtarıldığı kazada 3 personele hala ulaşılamadı. Hayatını kaybedenlerin 8’inin asker 2’sinin işçi olduğu belirtildi. Römorkör havuz içinde yan yatarken, üzerindeki 6 askerin denize atlayıp kurtuldukları öğrenildi. Yan yatan Değirmendere römorkörünün kurtarılması için Alsancak Limanı’ndan dev yüzer vinç Alaybey Tersanesi’ne getirildi. Dev vincin gemiyi normal konumuna getireceği bildirildi. Ayrıca aynı havuzda “A6” adında bir mayın tarama gemisinin daha olduğu, bu geminin sorunsuz olarak suya indirildiği, ancak daha sonra denge sorununun ortaya çıktığı ve Değirmendere gemisini iki taraftan destekleyen ve “takarya” adı verilen besleme takozlarının önce

birinin kırıldığı, geminin hızla önce bu tarafa, ardından diğer takaryanın da kırılmasıyla diğer tarafa çok hızlı yattığı ifade edildi.

körünün havuzda “Dalış” esnasında henüz bilinmeyen bir nedenle sağ tarafa yan yatmak suretiyle “alabora” olması sonucunda 10 personelimiz hayatını kaybetmiş; 17 personelimiz TSK’dan açıklama geldi yaralı olarak kurtarılmıştır. Yaralıların sağlık Genel Kurmay Başkanlığı tarafından yapılan durumları iyi olup hayati tehlikeleri bulunmaaçıklamada “İzmir Tersanesi’nde havuzda maktadır. Olayla ilgili adli ve idari tahkikata bakımda olan TCG Değirmendere Römor- başlanmıştır” denildi. GÜNCEL

Gezi iddianamesi kabul edildi

Meclis’e Halkbank başvurusu

CHP, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında genel müdürü tutuklanan Halkbank’ın denetlenmesi için Meclis Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu’na başvurdu. Halkbank’ın adının yolsuzluğa karışmasının derin bir şekilde araştırılması istenilen başvuruda rüşvet operasyonunun içerisinde bankanın ne kadar yer aldığı soruldu. Başvuruda, denetimi komisyonca yapılan bankayla ilgili iddialar hatırlatıldı. Bu durumun, hem bankayı hem de yatırımcıları olumsuz etkilediği, banka hisselerinin değer kaybettiği belirtildi. Başvuruda, Halkbank’ın 2012 yılı faaliyetlerinde usulsüzlük varsa sorumluların ortaya çıkarılması istendi. GÜNCEL

malarda “Maraş katliamının acısı dinmedi, yarası kanamaya hala devam ediyor. Asıl failler ne yazık ki yakalanmadı, yargılanmadı. Maraş’ın faillerinin MHP çevreleri olduğu, mahkeme tutanaklarında tarihsel bellekte yerini almış bulunuyor” denildi. CHP’de sadece Yavaş’a değil, Adana’da, Hatay’da MHP ve AKP’li aday gösterilmesi eğilimi partide tartışmalara yol açtı.

Savcılığın, 255 kişinin 1 ile 11 buçuk yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmasını istediği Gezi iddianamesi mahkemece kabul edildi. Gezi iddianamesinde işlendiği iddia edilen suçlar ise “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna muhalefet, görevi yaptırmamak için direnme, kamu görevini usulsüz üstlenme ve kamu malına

zarar verme, özel kıyafetleri usulsuz kullanma, suçluyu kayırma, ibadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verme ve hırsızlık” olarak gösteriliyor. Savcılık, Bezmi Alem Valide Sultan Camii’nde alkollü içki içildiğine yönelik bir tespitte bulunulmadığını bildirdi. Gezi davası İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek. GÜNCEL

Kelime Oyunu yayından kaldırıldı Show TV yönetimi Kelime Oyunu yarışması dahil olmak üzere 3 programı yayından kaldırdı. Kelime Oyunu’nu hazırlayan ve sunan Ali İhsan Varol, Gezi sürecinde hazırladığı ince sorularla direnişe destek vermişti. Varol’un bu protestosu nedeniyle programa son verilebileceği iddiaları ileri sürülmüştü. Kelime Oyunu programı 17 Aralık operasyonuna da kayıtsız kalma-

dı. Ali İhsan Varol, yarışmacıya “Halk ağzında rüşvet alan kişi” sorusunu yöneltmiş, sorunun doğru yanıtını “yiyici” olarak kabul etmişti. Kelime Oyunu ve Ali İhsan Varol, son dönemdeki tavrı nedeniyle izleyicilerinin desteğini aldı. Yolsuzluk operasyonuna da sorularında yer veren Ali İhsan Varol, programının kaldırılmasının nedenini bilmediğini açıkladı. GÜNCEL


EMEK

08

25 Aralık 2013

KESK genel grevdeydi Erk Acarer

BAĞZI ŞEYLER

Yeni nesil ahlak anlayışı

Bir buçuk ton altın mı ağır yoksa bir torba odun mu? Eskiden çekiyle satılırdı, zaman değişince torbaya girdi. Eskiden sünnette, düğünde takılırdı, çağı atlayınca uçakla meydana indi. *** Odunun torbası 15 Lira… Ama işte, yoksullukta dibe vurulunca… Ayaz Bebek, 40 günlük. Annesi Maviş, süt vermek için kalktı gece… Cam da kırık olunca… Ayaz Bebek kaskatı, ayaza dayanamadı. Annesinin çığlığı yeri göğü yırttı. İşte sana memleketimden insan manzarası. Konya’nın Ereğli ilçesinde iki çocuğuyla birlikte, camları kırık olduğu için naylonla örtülmüş tek odalı kerpiç evde kalan genç annenin çevreden topladığı çalı çırpıyla ısınmaya çalıştığını belirten yakınları, bebeğin zatürre olduğunu söyledi. Otopside de aynı sonuç ortaya çıktı. Genç kadın, Maviş, başını eğdi hiç konuşmadı. *** “Kocaydı”, “Zevattı”, “Zarrabdı” derken kayıtlara “Sarraf ” diye geçti. Doğrusu “cuk” oturdu. Çünkü altından iyi anlıyordu. Buzdağının küçük bir kısmı dendi. Mesele gayet açıktı. 1,5 ton altını evraksız olarak Türkiye’ye sokmaya çalışırken şüphe uyandırdı. Ama vazgeçmedi. İkinci planı devreye soktu. Bürokratları, vekilleri arayıp onlar tarafından yönlendirildi. Başka bir dilekçe ile sahte özet beyanı sundu. Yeni belgeye göre uçak Dubai’ye uçacaktı sadece yakıt ikmali için Türkiye’ye şöyle bir uğramıştı. İçindeki altının da simyası bozuldu, anında doğal taş oldu! 1,5 ton altındı, değişiklik 1,5 milyon dolara mal oldu. İşte sana memleketimden soysuz manzarası. Aşikârdı; rüşvet almıştı, yolsuzdu, hırsızdı. Üstüne üstlük arsızdı; işte bu yüzden susmadı. *** Konuştu… “Rüşvet almışsınız...” “Milletin iradesi!” “Hırsızlık yapmışsınız…” “Sandık!” “Üstünü örtmeye çalışıyorsunuz, polisin, bürokratın yeri değişiyor…” “Dış mihrakların, baronların, lobilerin, Yeşilköy’den Hale’nin, Lale’nin Jale’nin, Kadırga’dan Ayten’in oyunu!” *** Söz bitti… Şimdi öfkenin, şimdi kavganın kelamı… Efendiler, hesap basit, siz çaldığınız için, rant diye diye ülkeyi soyduğunuz, ele güne peşkeş çektiğiniz, yoksuldan alıp zengine yedirdiğiniz için o bebek öldü. Efendiler hesap açık, bir torba odundan 1,5 ton altın çıkarılırsa geriye büyük bir ağırlık kalır. O, sizde olmayan vicdandır! “Şimdilik belgelenen” rüşvetle ne kadar odun alınır varın onu da siz hesaplayın! Efendiler, hırsız, yüzsüz, ahlâksız ve Allahsızsınız. Hesap açık; hesap vereceksiniz!

Elektrik direğinden düşerek can verdi

Adana’da Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş.’de (TEDAŞ) teknisyen olarak çalışan 34 yaşındaki Tuncer Kılıçkan, arıza kontrolü için çıktığı direkte akıma kapılınca, 5 metre yükseklikten düşüp hayatını kaybetti.Olay, merkez Seyhan İlçesi’nin Tellidere Mahallesi’nde meydana geldi. Sokak lambalarındaki arızayı gidermek için olay yerine giden ekiplerde yer alan Tuncer Kılıçkan, aydınlatma direğine çıktı. İddiaya göre gerekli önlemi almadığı belirtilen 2 çocuk babası Tuncer Kılıçkan akıma kapıldı. Arkadaşlarının gözleri önünde direkten düşen Kılıçkan ağır yaralandı. Ambulansla Doktor Aşkım Tüfekçi Çukurova Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Kılıçkan yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. GÜNCEL

Kamu emekçileri “Satış sözleşmesini kabul etmiyoruz, bütçeden hakkımızı istiyoruz” diyerek ülke genelinde grev yaptı ve sokaklara çıktı. Kamu emekçileri, son yaşanan yolsuzluk operasyonuna dikkat çekerek boş ayakkabı kutularıyla yürüdü, “Hırsız var, hırsızlar çalıyor, AKP koruyor” sloganları attı. istanbul ELİF GÜMÜŞ

Meclis Genel Kurulu’nda 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi görüşülürken, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyeleri ülke genelinde grev yaptı. Emekçiler, alanlara çıkarak, “Satış sözleşmesini kabul etmiyoruz, bütçeden hakkımızı istiyoruz” dedi. KESK üyesi emekçilere, DİSK, TMMOB, TTB, CHP’li ve BDP li milletvekilleri ve sol partiler de destek verdi. Greve “Hırsız Var, Hırsızlar Çalıyor, AKP Koruyor’’ sloganı damgasını vurdu. İSTANBUL’DA BİNLER İŞ BIRAKTI İstanbul’da binlerce kamu emekçisi iş bırakarak Sirkeci ve Çapa’dan Beyazıt Meydanı’na yürüdü. Yolsuzluk operasyonuna dikkat çekerek boş ayakkabı kutularıyla yürüyen kamu emekçileri, yürüyüş sırasında sık sık “Hırsız vaaaaar!” diye bağırdı. Yürüyüşe Devrimci İşçiler Sendikası Konfedarasyonu Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, DİSK’e bağlı sendikalar, TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk ile DHL işçileri, TMMOB, Emekçi Hareket Partisi, ÖDP, Kocamustafapaşa Forumu, Halkevleri, HDP ve çeşitli siyasi partiler ile demokratik kitle örgütleri ve örgütsüz vatandaşlar da destek verdi.

HIRSIZLARA DEĞİL EMEKÇİYE BÜTÇE Beyazıt Meydanı’nda konuşan KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul, “Bu düzende hangi taş kalksa altından yolsuzluk, kokuşmuşluk çıkıyor. Ülkeyi 11 yıldır fitne fesatla yönetenlerin tüm pislikleri ortada” dedi. Hırsızlara değil emekçiye bütçe istediklerini kaydeden Tombul, “Bizler savaşın, rantın, gericileşme projelerinin maliyetlerini ödemeyi reddediyoruz. Bu bütçeyi kabul etmiyoruz. Katılımcı, demokratik bir bütçe istiyoruz. Kamuda istihdam eksikliğinin giderildiği, iş ve ücret güvencesinin sağlandığı, gelir da-

ğılımında adaleti sağlayan bir bütçe değer para çıkıyor. Onların hırsızistiyoruz. Memur Sen’in imzaladığı lığa dayalı düzenini biz emekçiler insanca yaşam hakkını gasp eden kaldıracağız” diye konuştu. TTB satış sözleşmesini kabul etmiyoruz, Merkez Konsey Üyesi Hüseyin bütçeden hakkımızı istiyoruz” diye Demirdizen “AKP’nin kokuşmuş konuştu. düzenini ifşa etmek için bize laf söylemek bile düşmüyor. PislikKUTUDA 10 BİN ASGARİ ÜCRET leri bir bir ortaya çıkıyor” derken, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çer- TMMOB İstanbul İl Koordinaskezoğlu da yolsuzluk operasyonu- yon Kurulu’ndan Süleyman Solmaz na dikkat çekerek, “Bu operasyon ise TMMOB’a yönelik saldırılara Cemaat ile AKP arasında basit bir dikkat çekti. Solmaz, “AKP’in ne çatışma ve paylaşım savaşı değil, ik- örgütlülüğe, ne planlamaya ne tatidar dalaşıdır. Asgari ücretlinin ce- sarıma tahammülü var. Ama şimdi binden çalanların iktidar dalaşıdır. bize amansız saldırılarının nedenini Asgari ücretlinin cebinden çalanla- daha iyi anlıyoruz. Çünkü planların kasalarına, ayakkabı kutuları- manın olduğu yerde, talan ve hırna saklanmış 10 bin asgari ücrete sızlık olamaz” diye konuştu.

Hava-İş sözleşmeyi sakladı Hava-İş’te, hükümetin grev hakkını yasaklaması, THY’nin 305 işçiyi işten çıkarması, Mayıs ayından itibaren sürdürülen grevde ise grev kırıcı uygulamaların yürütülmesiyle baskı altına alınan yönetimin genel kurulu kaybetmesi sonrası oluşan yeni yönetim, ilk icraatinde grevci işçileri sıkıntıya soktu.

genel merkezine giderek toplu sözleşme tutanaklarını görmek istediklerini bildirdi. Hava-İş’in yeni yönetimi, bu talebi kabul etmedi. Kimliği meçhul bir kişi, işçilere saldırıda bulundu.

VERİLEN SÖZ TUTULACAK MI? Hava İş’in genel kurulunda, yönetimi alan Ali Kemal Tatlıbal’ın açıklamalarına şüpİŞÇİLERE FİZİKSEL SALDIRI heyle yaklaşan işçiler, tutanakları görme Hava-İş’in yeni yönetimi, THY yöneti- talebi engellenince, sendika merkezinde miyle bir araya gelerek önceki gün top- bekleyişe geçti. Tatlıbal, başkan seçildikten lus özleşmeyi imzaladığını, 7 aydır süren sonra, 305 işçiyi de işe geri aldırtacağını grevin sona erdiğini açıklamıştı. Gelişme söylemişti. 305 işçi ile ilgili henüz bir geüzerine grevdeki işçiler sendikalarının lişme yaşanmadı. GÜNCEL

DİSK’ten Güney Koreli işçilere destek Güney Koreli demiryolu işçileri geçtiğimiz hafta devlet demiryollarının özelleştirilmesine karşı greve gitmişti. Güney Kore hükümeti ise ILO sözleşmelerine aykırı davranarak grevi yasa dışı ilan etti ve 7 bin işçiyi işten çıkardı. Demiryolu Sendikası yöneticileri hakkında da tutuklama kararı çıkarıldı. Ardından 5 bin polisin katıldığı bir operasyonla Kore Sen-

dikalar Konfederasyonu Genel Merkezi’ni basılarak 130 sendikacı tutuklandı. Yaşananlar ile ilgili Güney Kore Konsolosluğu önünde eylem yapan DİSK üyeleri, Korece ve Türkçe “Koreli işçiler yalnız değildir” pankartı ile “Yaşasın proletarya enternasyonalizmi”, “Kore Demiryolu İşçileri Sendikası (KRWU) yalnız değildir” yazılı dövizler taşıdı. GÜNCEL

Taş ocağında göçük Kırklareli’nin Vize İlçesi’nde bir çimento fabrikasına ait taş ocağında göçük altında kalan işçi hayatını kaybetti.Kırklareli’nin Vize İlçesinde bir çimento fabrikasına ait taş ocağında göçük altında kalan işçi hayatını kaybetti.Evrencik köyü yakınlarında faaliyet gösteren çimento fabrikasına ait taş ocağında dinamitle patlat-

ma yapıldığı sırada, işçilerden Özcan Ç. (57) göçük altında kaldı.Diğer işçiler tarafından göçük altından çıkarılan Özcan Ç’nin, taş ocağına çağrılan 112 Acil Sağlık ekiplerince yapılan kontrolde hayatını kaybettiği belirlendi. İşçinin cesedi, Cumhuriyet Savcısı’nın incelemesinin ardından Vize Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. GÜNCEL

Antalya’da taşeron işçiler kazandı Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından işten çıkarılan taşeron işçilerin 60 gündür sürdürdüğü direniş zaferle sonuçlandı. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nden işten çıkarılan 6 işçinin direnişi zaferle sonuçlandı. Belediye yetkilileri ile işçiler arasında yapılan görüşme sonucu işçilerin talepleri kabul edil-

di. İşçi temsilcisi Hacı Bey Temur, “Anlaşma istediğimiz şekilde sonuçlandı. Memnunuz” dedi. İşçiler, 60 gündür Gürsu Şantiyesi önünde sürdürdükleri direnişi bitirecek. Yarın yapılacak basın açıklamasının ardında çadır kaldırılarak, direnişin simgesi olarak yerine bir ağaç dikilecek. GÜNCEL


EKONOMI

09

25 Aralık 2013

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Aşırı kanunsuz parti “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna muhalefet”, “Görevi yaptırmamak için direnme” , “Kamu görevini usulsüz üstlenme ve kamu malına zarar verme”, “Özel kıyafetleri usulsüz kullanma”, “Suçluyu kayırma”, “İbadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verme” ve “hırsızlık”. Bu saydığım maddeler hangi iddianameden tahmin edebilir misiniz? Mantıklı bir insan olarak, yolsuzluk soruşturmasında AKP yöneticilerinin işlediği suçların sadece bir kısmı diye düşünürsünüz: Her gün yürüyüş hakkımızı kanunsuz biçimde yasaklayan, bugün açığa çıktığı gibi hırsızlık yaparak kamu malına zarar veren, Yolsuzluk yapan bakanları savunarak suçluyu öven, bu anlamıyla milletvekili özel kıyafetlerini usulsüzce kullanan, Yolsuzluğu takip eden polisi takip ettiren, bunun için ifade vermesi gerekince polisi ifadeye göndermeyerek görevi yaptırtmamak için direnen, Bütün bunları yaparken beş vakit namaz kıldığı ibadethaneye kirletmek suretiyle zarar veren kim? * Ama bu AKP yöneticileri, bu iddianameyi Gezi Direnişi için hazırlamışlar, inanabiliyor musunuz? Freud yaşasaydı gözleri yaşarırdı, onun “yansıtma” kuramının bu kadar şahane bir örneğini o bile görmemiştir. Dışa yansıtma, kendi yetersizliğini, beceriksizliğini, yaptığın hataları aynen karşındakine yüklemektir, sağlık bakımından sonu da kötü biter. AKP’nin geldiği nokta budur. * Peki AKP kendini kurtarmak için bu kadar saçmalıyorken, bizim onu rahatlatmamıza gerek var mıdır? Mantıken buna da yoktur diyeceksiniz ama sol içerisinde aktüel bir tartışma var; “Cemaat ya da CHP de yolsuzluk yapıyor, sadece AKP’ye yüklenmeyelim”. İyi güzel de, şu anda somut olarak ortaya dökülen AKP’nin yolsuzluğudur. Ortaya çıkanla açıkça anladık ki, kaç zamandır burnumuzdan getirmelerinin nedeni bu paralarını, bu sultanlıklarını nasıl koruyacakları kaygısıymış. Her gece kimi öldüreceklerinin fikriyle yattılar onlar; her sabah bir kadın, bir genç, bir işçi kanı döküldü bu memlekette. Soğuktan donan çocukların kanı, bembeyaz karlara döküldü. Hiç birine ağlamayan Ebru Gündeş şimdi ağlıyormuş, vay be. Somut olarak bu kadar insanlık suçu olan AKP, tam suçüstü yakalanmışken, yaptıklarını başkalarını yaptı diyerek onu neden biz rahatlatalım ki? Geçmişte yolsuzluk yapanın ve gelecekte yapma potansiyeli olanın da, üzerine güçlü biçimde gitmek istiyorsak, bugün AKP’nin üzerine gitmeliyiz hep beraber. Bu bizi Cemaatçi de yapmaz. Gözaltındaki kayıpların en küçüğü, çocuk yaşındaki Seyhan Doğan kardeşimizin kemiklerinin yerini itirafçı polisten duyduk diye, Seyhan’a kavuşmaktan vazgeçebilir miydik? Bu bizi itirafçı polis yapar mı? Ergenekon davasını AKP açtı diye, sonuna kadar gidilsin, 12 Eylül de yargılansın, Berfo Ana huzur içinde yatsın diye uğraşmaktan vazgeçilir miydi? Hatırlayalım ki o zaman Cemaat de davayı açan taraftaydı, ABD de. * İnsanlık için olmak, bu toplum için olmak, toplumun istekleri doğrultusunda ne yaptığına bakar. Sizinle aynı tarafa kim düşer, kim düşmez, o her seferinde yeniden karılır. Her seferinde somut durumun somut tahliline göre; ortadaki güç odaklarının maddi olarak ne yaptığına göre şekillenir durum, pek moda olan “düşmanımın düşmanı” hikâyesine göre değil. AKP kendisi bir özne, bir güç odağı olarak, bu sonucu kendi elleriyle yarattı. Durmak yok, yola devam diyor üstelik yolsuzluğa, kanunsuzluğa, halka karşı suç işlemeye devam ediyor. Da bu kalp bunu unutur mu? Halk unutmaz, unutturmaz. Evindeki boş ayakkabı kutularını getirir, başınıza geçirir. Bu durumda, “özel kıyafetleri usulsüz kullanma”; üzerinize gaz fişeği yağdırılırken baret kullanmak mıdır? Yoksa özel bürokrat kıyafetleriyle hırsızlık yaparken yakalanınca başınıza geçirilen ayakkabı kutusuyla dolaşmak mı? gulsumkav@gmail.com

Operasyonun faturası yoksullara kesilecek

17 Aralık günü yaşanan yolsuzluk operasyonu ile birlikte ekonomide dalgalanmalar yaşanmaya başladı. Milyon dolarlık rüşvetlerin havada uçuştuğu operasyon daha da büyüyecek gibi görünürken operasyonun faturası yine yoksulların sırtına yükleneceğe benziyor.

ekonomi taygun kon

Geçtiğimiz Çarşamba günü gerçekleştirilen yolsuzluk operasyonunda aralarında bakan çocuklarından ülkemizin en zengin sermayedarlarına kadar birçok para babası şüpheli sıfatıyla gözaltına alınıp tutuklandı. Operasyonun gerçekleştirildiği 17 Aralık günü borsalar güne düşüş ile başlarken, dolar son yılların en yüksek seviyesine ulaşarak 2,1 seviyesine fırladı. Operasyonun dövizdeki etkisi o kadar derin olacak ki Merkez Bankası’nın piyasaya sürdüğü 400 milyon dolar bile bu tırmanışı engelleyemedi. Döviz kurundaki artış toplam dış borcu 3,5 milyar dolara yükseltirken yaşanan bu kayıp ve dalgalanmaların önümüzdeki dönemde birçok sektörde zam kapısını açması muhtemel. İLK ADIM BANKALARDAN Ekonomi uzmanlarının ilk değer-

lendirmelerine göre operasyon nedeniyle kredi faizlerinde artış yaşanması kaçınılmaz. Özellikle 10 yıllık konut kredilerinde %1 oranında artıştan söz edilirken, taşıt ve ihtiyaç kredilerinde de artışlar büyüyerek sürecek. Bu durumun farkında olan bankalar ise operasyon öncesi dâhil başvuru yapan müşterilerini beklemeye alarak, tahminlerin doğruluğunu göstermiş oldular. Öte yandan yabancı sermayenin başta yeni kurulması düşünülen bankalar olmak üzere sermaye yatırımlarını geri çekmesi bekleniyor.

son olaylar ile birlikte beklenenden daha yüksek seviyelerde olacak. Zaten enerjide yaşanan fahiş zamlar hesaba katıldığında, bu kış da emekçilerin soğuğa mahkûm olmaları kaçınılmaz. Yaşanması muhtemel artışların enerjiyle sınırlı kalmayacağı da açık. Ekonomide dışa bağımlılığımız nedeniyle dövizde yaşanan her artış cebimize zam olarak yansırken YOLSUZLUĞUN FATURASI Yaşanan ve yaşanması muhtemel iktidarın kendi içinde yaşadığı çatüm bu süreçlerin ekonomide aça- tışmaların da doğuracağı muhtemel cağı gediklerin ise faturası, zam ola- hesaplaşmaya dayalı istikrarsızlığın rak yoksul emekçilere yansıtılacak. bu sonucu ağırlaştıracağı söyleneDolar ve diğer döviz kurlarında ya- bilir. şanan artış başta enerji olmak üzere birçok sektörde zamları kaçınılmaz BU PİSLİĞİN NEDENİ KAR HIRSIDIR olarak getirecek. Son 1 aydır gün- Öte yandan Gezi Parkı eylemleri demde olan zam dalgası yaşanan sırasında ülke ekonomisinin 100

milyon dolar zarara uğradığı çığırtkanlığını yapan Başbakan’a en sert tokat da operasyondan gelmiş oldu. Sadece bir ihale için 150 milyon dolar gibi astronomik rüşvetlerin verilmesi, Halk Bankası’nın 1 buçuk milyar doları aşan değer kaybı gibi örnekler göz önüne alındığında, ülke ekonomisinin yaşadığı kaybın hak arayan emekçilerden değil, kar hırsı ile yaşam alanlarımızı yağmalayan soyguncu sermayedarlardan kaynaklandığını bir kez daha görmüş olduk.

Hak gaspında geri adım yok 19 Aralık günü hükümet ile sendikalar bir araya geldi. Toplantıda kıdem tazminatının gaspından umduğunu bulamayan hükümet ve patronlar taşeronlaşmayı yasa tasarısı olarak sunma tehdidinde bulundular. Türk iş kıdem konusunda ‘’Kıdem tazminatını tartışmaya açmayacağız, bir yıla 30 gün kıdemin değişmeyeceği garantisini verin, ondan sonra konuşalım’’ diyerek tavrını ortaya koydu. Buna karşılık Bakan Çelik ise ‘’Kıdem tazminatı fonunun oluşması halinde mevcut gün sayılarında yarı yarıya bir indirimin ol-

mayacağını ancak fon tasarısında gün sayısının düşürülmesinin tasarının kendisi için bir zorunluluk olduğunu, bu neticede düşüncelerini 1 yıla 21 gün olduğunu’’ söyledi. Fona karşı olan DİSK ise tartışmaya hiç katılmadı. Öte yandan bu konuda uzlaşma sağlanamaması üzerine Bakan Çelik, esneklik ve taşeronluk konusunda bir yasa taslağı hazırlayıp taraflara göndereceklerini belirtti. Hükümetin bu tutumu ise kıdemde atılan geri adımın, esnek çalışma koşullarının zorla dayatılması ile kazanılmaya çalışılması olarak yorumlanıyor. EKONOMİ

Kamuda personel alımları

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Meclis Genel Kurulu’nda 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine konuşmasında önümüzdeki yıl için 74 bin kamu personelinin alınacağını ifade etti. Sözlerine alınacak olan 74 bin personelin hangi alanlarda değerlendirileceği konusunda bir netlik bulunmadığını, ancak yılın ilk çeyreği içerisinde bunun belli olabileceğini belirtti. Konuşmasında öğretmen alımla-

rına da değinen Şimşek ‘Hiçbir mezuna iş garantisi vermiyoruz. İhtiyacımıza göre öğretmen alırız. Belki 3- 5 seneye kadar emeklilikler dışında öğretmen alımına ihtiyaç kalmaz’’ şeklinde açıklamalarda bulundu. Şimşek’in bu açıklamaları ise kamuya alınan personellerin, toplumun ihtiyaçlarına göre değil, ancak halkı soyan bir şirket haline dönüşmüş devletin karlılığına göre belirlendiğini göstermiş oldu. EKONOMİ

İç savaşı fırsata çevirdiler

Suriye’de 2 yıldır yaşanan iç savaşta yüzbinlerce insan yaşadıkları yerleri terk ederek başta Türkiye olmak üzere birçok ülkeye sığınmak zorunda kaldılar. Ancak yaşanan iç savaşın bütün ağırlığını sırtlarında taşıyan Suriyeli emekçiler olurken, sermaye sahibi Suriyeliler ise çoktan bu ağırlığı sırtlarından atmış durumdalar. Gaziantep’te bulunan 100’e yakın Suriyeli sermayedar kurdukları şirketler aracılığı ile ticaret yapıyorlar. Yaşama güdüsüyle iç savaştan

kaçan göçmenlerin ise içlerinde bulundukları mağduriyet, ucuz işgücü piyasasının bir olanağı olarak değerlendirilerek hem Türk hem de Suriyeli patronlarca amansızca kullanılıyor. Ana ofisleri ülkemizde bulunan şirketlerin birçoğu üretimini Suriye’de gerçekleştirirken Avrupa’ya ticaret yapabilmeleri için ülkemizde yasak olan transit ticaret konusunda Suriyeli sermayedarlara özel olarak bir düzenleme getirilmesi için çalışılıyor. EKONOMİ


EGITIM (

10

25 Aralık 2013

Babalı oğullu hırsızlığa karşı

Gün Çağ Aydın

“Mazlum” AKP

PRiZMA

Hukuk tarafsız olmalıdır. Hatta kişinin suçu ispatlanana kadar suçsuzdur burjuva hukukunda. Önyargılı değildir. Delilleri toplar ve tüm tarafları dinleyerek sonuca ulaşır. Bu esnada suçun atılı olduğu kişi mağdur edilmeden dava süresi uzatılmaz. Yargıçlar gözünü bile kırpmadan, dikkatle izler duruşmayı. Yukarıda anlatılan hikaye bir annenin çocuğuna anlattığı masallar gibidir bizim memlekette. Adalet yanlıdır, taraflıdır. Sadece egemenlerin çıkarlarını korur. Hakim güçlerin karşısında yer alan muhalifler potansiyel teröristtir. Bizim hikayemiz son bir yılla ya da son bir ayla sınırlandırılmış bir hikaye değildir. Örneğin keşke sadece evlerimiz şafak operasyonlarıyla basılmış olsaydı. Devrimciler 19 Aralık 2000’de dört tarafı kapalı hapishanelerde bir şafak operasyonuyla katliama uyandılar. Egemenler ise onlarca ölüye rağmen her zaman haklı olduklarını savundu. Türkiye’de adalet, sınırda yaşayan Roboski halkının üzerine F-16’larla bombalar yağdırmaktır. Ve asla faillerini cezalandırmamaktır. AKP hükümeti iktidara geldiğinden beri memleketi muz cumhuriyetine çevirdi. Adalet tamamen yoruma açık bir hal aldı. Mahkemeler padişahın fermanlarına göre karar alan mekanizmalar haline dönüştü. Başbakan buyurdu mahkemeler kalem kırdı. Avukatların bürosunda arama yapılacağı sırada orada bulunması gereken savcı hiç bir zaman orada olmadı mesela. Vurularak felç edilen Ferhat Gerçek kendisini vurandan daha fazla ceza aldı bizim memlekette. Devrimcilere gerçekleştirilen hiç bir operasyon kuşluk vaktinden hemen sonra yapılmadı hiç bir zaman. Daha dün avukatların Taksim’de gerçekleştirdiği yürüyüşün önüne barikat çekildi ve binlerce avukata hukuk dersi verildi polis tarafından. Başbakanın bizlere karşı sarfettiği her söz ertesi gün bir lince yahut faşist saldırıya dönüştü. Bu adalet HrantDink’in katillerini dahi yargılayamayan acizlikteydi. Bizim memleketin yargıçları Ethem kardeşimizin davasında sere serpe yattı kürsünün üstüne biz de sözüm ona adalet bekledik o mahkemeden. Gülen cemaati ile AKP arasında ki kapışmada ise ne kadar çok pislik saçıldı ortalığa. Bakanın çocuğu Oğuz Bayraktar, beş bin liralık mont giyerken Konya’nın Ereğli ilçesinde yaşayan kırk günlük Ayaz bebek zatürreden öldü. AKP’liler milyon dolarları çalarken bu halkın çocukları yoksulluktan ölüyor. Tersanelerde tek kalemde on insan can veriyor. Kimileri milyon dolarla yaşarken yoksullar sadece istatistiki veri olarak kayda geçiyor. Halk Bankası genel müdürü ayakkabı kutularından çıkan paranın bağış olduğunu ve o parayla okul yaptırılacağını söyledi. Barış Güler’de daha yeni villasını satmış, ipotek sorununu henüz çözememişken operasyonla gözaltına alınmış. Yahu gidin işinize. AKP’liler köşeye sıkışınca halkı aptal yerine koymayı tercih ediyor. Cemaatin bu “saldırısının” hemen ardından yüzün üzerinde emniyet görevlisi görevinden alındı. Bizim memleketin polisi sadece halkına aslan kesiliyor. AKP hükümeti sırtınızdan ceketinizi alsa gıkınız çıkmayacak. AKP hükümeti istediği kadar mağdur edebiyatı yapsın. Biz AKP’yi de cemaati de çok iyi biliriz. Burjuvaların meydan savaşında isterse kelleler kopsun bu dava bizim divanımıza gelecek. Türkiye’yi sermayeye peşkeş çekip, halkın parasını cebinize indirdiğinizi unutmayacağız. Sefalete terk ettiğiniz bu halk günü geldiğinde size karşı çok adil olacak unutmayın.

Babalı oğullu eylem

Tarihin her döneminde iktidarlara ve baskıya en iyi muhalefeti gençlik yürütmüştür. 17 Aralık operasyonuyla yaptıkları tüm soygun, rüşvet ve yolsuzlukları ortaya çıkan AKP hükümetine de en iyi cevabı yine gençler verdi. Bakan çocukları milyonlarla oynarken, gençler ‘ayakkabı kutuları’yla soyguncu hükümeti istifaya çağırıyor.

istanbul ÖZGE DOĞAN

sermayedarların sahip olduğu imkanlara sahip olmayan halkın ço6 yıldan fazla okulda kal- cuklarınaüniversitelerinde işlemedıklarında terörist ilan edi- dikleri suçlardan bile soruşturma len, afiş ve bildiri asmanın bile açılıyor. Gençler meydanlarda ve yasaklandığı, kızlı-erkekli evlerde üniversitelerinde yaptıkları eylemkalmalarının sakıncalı görüldüğü, lerde kutularından okulların açtığı üniversite okurken evlenmeleri için soruşturmaların çıktığını haykırıburslar verilen gençler, hükümetin yor. ve yandaşlarının soygunlarına karşı Halkın parası en güçlü sesi yükseltiyorlar. bakan çocuklarının cebinde Gençlerden ‘ayakkabı kutuları’yla YÖK, yargı, hükümet, polis ve özel protesto güvenlik birimlerinin üniversite öğ17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet ope- rencilerinin dört bir koldan baskılarasyonuyla soygunları ayyuka çıkan dığı Türkiye’de bakan çocuklarının hükümete karşı halktan gelen tep- yolsuzlukları bir bir ortaya çıkıyor. kiler çığ gibi büyüyor. Kabinedeki Erdoğan yakın zamanda yaptığı bir bazı bakanların çocuklarının adının konuşmada 6 yıldan fazla okulda da karıştığı yolsuzlukları gençler, kalan öğrencilerin üniversiteleri soygunun sembolü haline dönü- terör yuvasına dönüştürdüğünü şen ‘ayakkabı kutuları’yla protesto söylerken başkanlığını yaptığı kaediyor. Bakan çocuklarının milyon- binede görev yapan bakanların çolarla oynadığı ülkede, iktidarın ve cukları, halkın cebinden çıkan pa-

Kutudan soruşturmalar çıktı Bu sene 6 Kasım YÖK’ün kuruluş yıldönümünde YÖK’e karşı Uludağ Üniversitesi Rektörlüğüne yürüyen ve ardından MEDİKO önünde forum düzenleyen öğrencilere Rektörlük tarafından soruşturma açılmıştı. Öğrenciler ise soruşturmalara karşı yine rektörlük önüne yürüyerek bir forum gerçekleştirdi. Hukuksuzca açılan bu soruşturmaların kendilerini yıldırmayacağını söyleyen öğrenciler düzenledikleri foruma Rektör

Kamil Dilek’i de davet ederek hangi gerekçeyle bu soruşturmayı açtığını gelip öğrencilerin yüzüne söylemesini istedi. AKP’nin yolsuzluklarını da protesto eden öğrenciler, Rektörlük önüne içinde soruşturmaların ve faturaların olduğu ayakkabı kutusu bırakan öğrenciler: “Sizlerin ayakkabı kutusundan paralar çıkarken bizimkilerden sadece ay sonunda ödeyemediğimiz faturalarımız ve soruşturmalarımız çıkıyor.” dedi. EĞİTİM

Hacettepe kantinine sahip çıkıyor

guncagaydin@hotmail.com

Yollar yapılmadı bir öğrenci daha can verdi

Suat Kılıç soruşturmaları açıkladı

Mersin Kız Öğrenci Yurdu’nda yurdun önün-deki yolun yapılmamasından dolayı daha önce bir öğrenci hayatını kaybetmişti. Üniversite rektörü en kısa sürede yurt koşullarının düzeltileceğinin ve yolun yapılacağının sözünü vermişti. Ancak üniversite içerisindeki yurdun yolu hala yapılmadığı ve kaldırım bulunmadığı için Geçen gece bir kadın öğrenciye yurda giderken araba çarptı. Ambulansın geç gelmesiyle birlikte hastaneye kaldırılan öğrenci hastanede yaşamını yitirdi. Felsefe bölümü öğrencisi Bahar Salim’in ihmalkarlıktan dolayı yaşamını yitirmesine yurt öğrencileri tepki göstermeye devam ediyor. EĞİTİM

raları çalmakla s u ç l a n ı y o r. Gençler, Erdoğan’ın sözlerine meydanlarda, ‘Gençlerin okulda kalmamasını sizin soygunlarınızın hesabını sormasınlar diye mi istiyorsunuz?’ diye sorarak konuşmalarda hem de sloganAKP’nin gençliğin üzerinde kurma- larla protesto edildi. Ankara’da 22 ya çalıştığı baskıyı ifşa ediyor. Aralık Pazar günü Güvenpark’ta Genç-Der’in çağrısıyla yapılan eyBabalı oğullu yolsuzluk eylemi lemde çocuklarına destek vermek Gençler, Gezi’de direnen gençleri için gelen aileler Muammer Güler’e ailelerine şikayet ederek ‘Çocuk- Gezi’de de olduğu gibi evlatlarının larınıza sahip çıkın’ diyen Muam- yanında durarak cevap verdiler. mer Güler’e ise ‘Asıl sen çocuğuna Kurulan halk kürsüsündeanne ve sahip çık Muammer Güler, senin babalar, “Bakanlar oğullarıyla yoloğlun hırsız oldu!’ diyerek tepki- suzluk yaparken biz Güvenpark’ta lerini gösterdi.Oğlu yolsuzluktan babalı oğullu hakkımızı arıyoruz” tutuklanan Muammer Güler hem dediler.

CHP Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’ın soru önergesini yanıtlayan Gençlik ve Spor Bakanı, 2003-2013 yılları arasında kurum yurtlarında barınan toplam 11 bin 541 öğrenci hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı. Bunlardan yurttan süresiz çıkarma cezası alan bin 941 kişinin yurtla ilişiğinin kesildiğini belirten Gençlik ve Spor Bakanı, 9 bin 600 öğren-

ciye ise kınama cezası verildiğini söyledi. Bakan Kılıç, yurttan süresiz çıkarma cezasını gerektiren başlıca fiil ve halleri saydı. Tabii hükümetin her alanda sığınmaya bayıldığı “Devletin güvenlik kuvvetlerine karşı gelmek, yasadışı kuruluş ve örgütlere üye olmak veya bu örgüt ve kuruluşlara yarar sağlayıcı etkinliklerde bulunmak” hükümleri en başı çekti. EĞİTİM

Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü, Beytepe Kampüsü’nde yer alan Yıldız Amfi içerisindeki kantini Halk Bankası yapma kararı aldı. Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan yolsuzluk operasyonlarında gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmıştı. Yıldız Amfi kantini öğrencilerin yaygın olarak kullandığı bir alan. Bu alanın rektörlük kararıyla, üniversite

öğrencilerinden görüş alınmadan, yolsuzluk operasyonlarıyla adı kirlenmiş olan bir bankaya tahsis edilmesi öğrencilerin tepkisini çekti. Bu haftasonu içerisinde banka inşaatının bitmesi öngörülüyor. Üniversite bileşenleri ise kantini Halk Bankası yapma kararına tepkili olduklarını ve kantinin banka olmasına izin vermeyeceklerini dile getirdiler. Ahmet Özkan Cartı


LISENIN GUNDEMI

11

25 Aralık 2013

Anadilde eğitim seneye

TEOG’da hata üstüne hata

Milli Eğitim Bakanlığı’nın SBS yerine yürürlüğe geçirdiği Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş’in (TEOG) soru hazırlama ve basım aşamalarında hata üstüne hata yapıldığı öğrenildi. 81 ilde birer okul belirlenerek yapılan deneme sınavında dağıtılan soru kitapçıklarının (9 ilde 33 soru kitapçığı) içinde asıl sınav olan TEOG’un Fen ve Teknoloji testinin kitapçığı da çıktı. Bu hatanın üzerine 500 bin kitapçık çöpe atıldı. Sınav da soruların hazırlanması ve cevap kâğıdının hatalı basılması ile kaosa döndü. Nabi Avcı, açıklamasında “Sistemi sabote edenler var” dedi. EĞİTİM

Sınav sistemi yine değişiyor Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, demokratikleşme paketinin ardından MEB tarafından gündeme gelen anadilde eğitim sorununun çözümünün sağlanması gerektiğini fakat yapılan bütün çalışmalara rağmen ‘’öğretmen’’ sıkıntısı olduğunu söyledi. Bakan Avcı, anadilde eğitimin 2014-2015 eğitim-öğretim yılında gerçekleşeceğini açıkladı. İSTANBUL burak kiper

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, açıklamalarında ‘’ Gelecekte anadilde sınav soruları da olabilir. Anadilde eğitim veren okullar, tıpkı İngilizce, Fransızca ya da Almanca eğitim veren okullarda olduğu gibi belli dersler Türkçe olmak zorunda zaten. Hatta özel okullar bazen bizim devlet okullarında okutmadığımız ders önerileriyle Talim Terbiye Kurulu’muza geliyorlar. Bunlar kurulca incelenip uygun bulunursa okutulabiliyor. Eğer talep gelirse ve Talim Terbiye Kurulu da uygun görürse matematik dersi bile farklı dilde olabilir. Anadilde büyük sorun öğretmen ihtiyacı. Geçen sene farklı dil dersi seçen 24

bin 373 öğrenci vardı. Bir dili bilmekle, öğretmek aynı şey değil. Ama hızla gerekenleri yapacağız. Mutlaka bu konuda da öğretmenimiz yetişecektir. Bu uygulama en erken 20142015’te hayata geçebilir. Herhangi bir özel okul, benim şu dilde eğitim yapmak isteyen (en az 12) öğrencim var, öğretmenim hazır ve onlara bu dilde eğitim veren bir sınıf açmak istiyorum diye başvurabilir, Talim Terbiye Kurulu kontrol eder ve açabilir. Farklı dillerde sınav hazırlığımız şimdilik yok ancak bu konunun üzerinde çalışacağız’’ dedi. İstek var, öğretmen yok Demokratikleşme paketi ile MEB’in gündemine gelen ana dilde eğitim için çalışmalar yapılmıştı. Fakat bu

çalışmalar öğrencilere yararlı değil çünkü sınıflarda öğretmen olmuyor. Anadilde eğitimi esas alan fikir ile seçmeli derslere, dil dersleri koyan MEB, çalışmasını takip etmiyor. Öğrencilere, prosedürdeki en az 10 kişi maddesini geçmesine rağmen öğretmen gönderilmiyor. Geçtiğimiz hafta gündeme gelen, Uzundere TOKİ konutlarındaki Yavuz Selim Ortaokulu’nda 13 öğrenci Kürtçe dersini seçmesine rağmen öğretmen yokluğu yüzünden öğrenciler ders işleyemiyordu. Kendi okullarında yarattıkları imkân ile anadilde eğitim gören öğrenciler MEB’e dilekçe verdi. Ülkemizde ana dilde eğitimin takip edilmemesi yüzünden okullarda birçok sorun ile karşı karşıya kalınıyor. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, açıklamalarında bu sorun-

ları 2014-2015 yılında çözeceklerini söylüyor. Sorunsuz anadilde eğitim istiyoruz Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, anadilde eğitim sorununu gündeme getirdi. Okullarda seçmeli ders olarak, dil dersleri koyan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, güya anadilde eğitim sorununu çözdüğünü sanıyor. Bu sefer de MEB, seçmeli derslere gönderecek öğretmen bulamayınca sorun yeniden gündeme geldi. Öğretmen olmayan okullarda öğrenciler kendi yarattıkları imkânlarla anadilde eğitim görmeye çalışıyor. MEB, bu öğretmen sıkıntısına karşı ancak 2014-2015’te çözüm üretebileceklerini açıkladı.

Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı yenileniyor. ÖSYM Başkanı Ali Demir ve beraberindeki heyet Amerika’daki incelemelerini tamamladı. Yeni sınav sistemi için TOEFL örnek alındı. Üniversite adayları sınava birçok kez girebilecek ve en yüksek puanı kullanabilecek. Yapılacak sınavlara öğrencilerin kendilerini hazır hissettiği zaman girebileceği belirtildi. Öğrencilerin üzerindeki baskının ve stresin azalması planlanırken çalışmalar devam ederken öğrenciler 1 yerine birden çok sınav stresi yaşayacak. 2015 yılında projenin başlaması amaçlanıyor. EĞİTİM /Ceren Akkaya

Öğrencilere doğalgaz yok

Mesleki eğitimde AB standartları uygulanacak Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Ömer Açıkgöz, yaptığı açıklamada “ Mesleki ve teknik eğitim AB standartları ve kriterleri çerçevesinde yeniden yapılandırılıyor. Mesleki eğitimde Avrupa Birliği ülkelerinde kalite süreçlerine ise onu Türkiye’de oluşturmaya çalışıyoruz diyerek bu kapsamda Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Geliştirilmesi Projesi’ni geliştirdiklerini söyledi. Çocuk işçiler, meslek lisesi faciaları ve staj sömürüsü hakkında bir yorum yapmayan Açıkgöz, AB tarafından da desteklenen projenin 1 yıla biteceği

açıklanıyor. Açıklamalarında çok sayıda akademisyen, meslek odaları, işçi ve işveren konfederasyonları ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve mesleki ve teknik eğitim veren lise ve yüksekokulların yöneticileriyle öğretmenlerinde katılacağı oturumlar düzenleyeceğini söyledi. Açıkgöz, asıl sömürüye maruz kalan öğrencilerin sorunlarını dinlemiyor. Açıklamalarını “İşveren ne istiyor, projeyi ona göre yapacağız” sözleriyle bitiren Ömer Açıkgöz, hedefinin öğrencinin gelişmesini değil, sermayenin gelişmesi için yatırımlar olduğunu belli ediyor. EĞİTİM

file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg file:///C:/Users/ Nurseli/Desktop/%C5%9Ei%C5%9Fli-Teknik-Ve-End%C3%BCstriMeslek-Lisesi.jpg file:///C:/Users/Nur file:///C:/Users/Nurseli/Desktop/ lise-der2.jpg seli/Desktop/lise-der2.jpg

Sınav sonucu yoksa, kayıt da yok

Anadilde eğitim istiyoruz AKP’nin demokratikleşme paketinde, anadilde eğitim maddesiyle beraber seçmeli dil derslerini yürürlüğe geçirdi. Nabi Avcı açıklamasında da 18.000 kişi Kürtçe tercih yaptığını açıkladı. Ancak bu dillerde yeterli sayıda öğretmen olmadığını ve yetiştiremediklerini söyleyerek ederek Kürtçe ve tercih edilen dillerde ders veremediklerini söyledi. Hükümet bu süreçte bu kadar istek olmasına rağmen anadilde eğitim görmemiz için hiçbir gelişme göstermedi. AKP bizim eğitimimizdeki başarımızı da, anadilde eğitim talebimizi dinlemiyor ve umursamıyor. Bizler herkesin kendi dilinde eğitim görmesini istiyoruz. Bizler anadilde eğitim talep ediyoruz. Biz liseliler olarak liselerimizde nitelikli, parasız, bilimsel, anadilde eğitim mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz!

Geçtiğimiz Kasım ayında yapılan 2013-2014 Açık Öğretim Ortaokul Sınavı’nın sonuçları açıklanmadı. Öğrencilerin, 3 Kasım’da girdiği sınavın sonuçlarının tarihi verilmesine rağmen, sınav sonuçları açıklanmıyor. Verilen tarihin üzerinden 15 gün geçti ama hala yetkililerden bir hamle yok. MEB yaptığı açıklamada “03 Kasım 2013 tarihinde yapılan 2013-2014

öğretim yılı 1. Dönem sınav sonuçları, öğrencilerimizi yakından ilgilendiren Açık Öğretim Ortaokulu Yönetmeliği’nde yapılan çalışmalardan dolayı bekletilmektedir. Söz konusu çalışma sonuçlandığında sınav sonuçları yayınlanacak ve kayıt için yenilemeler başlatılacaktır. Yeni kayıt işlemlerinin başlangıç tarihinde herhangi bir değişiklik yoktur” bilgisini verdi. EĞİTİM

Milli Eğitim Bakanlığı’nın ödeneğinde sıkıntı yaşanınca bazı okullara doğalgaz verilmedi. Öğrenciler kendi yarattıkları alternatiflerle ısınmaya çalışırken dersler görülemedi, aileler ise çocuklarını okula soğuk nedeniyle gönderemedi. Salı gününden itibaren okullara verilen ödenek azaldığı için 2 temizlik görevlisi okuldan ayrıldı. Sincan’da bir ilkokulda ikinci sınıftaki birçok öğrenci yanmayan kaloriferler yüzünden hasta oldu ve okula gelemedi. MEB ise sorunun artan gaz tüketiminden kaynaklandığı açıkladı. EĞİTİM

Dershaneler konusunda ilk adım

Dershanelerin kapatılıp, özel okullara dönüştürülmesi konusu ülkenin gündemini değiştirmişti. Konu AKP-Cemaat çekişmesine doğru yönelirken ilk adımı, Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel’den geldi. Dershanelerini uzaktan eğitim yapan açık liselere dönüştürmeye açık olduklarını söyleyen Enver, Apple’ın Eğitimden Sorumlu Başkan Yardımcısı John Couch ile görüştü. Görüşmeden sonra Evren, Apple ile uzaktan eğitim yapan açık lise olarak dönüşmeye hazır olduklarını söyledi. Dershaneler konusunda ilk adımı BUEK Başkanı Enver Yücel attı. EĞİTİM


FORUMLAR

12

25 Aralık 2013

Forumlar AKP’nin yolsuzluklarını protesto etti

Meydanlar hareketlenecek mi?

Yapılan yolsuzluk operasyonunun ardından aralarında bakan çocuklarının da bulunduğu birçok kişi tutuklandı. AKP’nin yaptığı yolsuzluk ve verdiği rüşvetler ortaya çıkarken forumlar da soyguncu AKP’yi protesto etmek için meydanlara çıktı. Hükümeti istifaya çağıran forumlar yolsuzluğun adresi Halkbank’ın önünde eylemler yaptı ve AKP binalarına yürüdü. 22 Aralık’ta forumlar başta olmak üzere birçok demokratik kitle örgütünün katılımıyla gerçekleşen Kent Mitingi’ne binlerce kişi ayakkabı kutularıyla mitinge gelerek AKP’nin yaptığı yolsuzluğu protesto etti. Gerçekleşen Kent Mitingi’nde de hükümeti istifaya çağıran forumlara bundan sonraki süreçte meydanlar yeniden hareketlenecek mi diye sorduk.

Berna Çiceksever Abbasağa Forumu Berna Çiceksever AKP bu uyanıştan korkmalıdır Bu miting, yolsuzluk olayı çıkmadan önce şehrimizi ve doğamızı tahrip eden rant düzenine karşı sözümüzü söylemek üzerine düzenlenmişti. Afiş, pankart ve çağrılar bu eksende hazırlanıp, duyurulmuştu. Buna rağmen son anda bu yolsuzluk olayı ortaya çıkınca meydana sadece Kent Mitingi’ne değil, yolsuzluğa sessiz kalamayan herkes çıktı ve örgütlü örgütsüz herkes tepkisini gösterdi. Çok coşkulu kalabalık, barışçıl bir kalabalık vardı fakat polis yine bir ara su sıktı, gaz attı, buna rağmen provokasyona gelinmedi, güzelce eyleme devam edildi. Yolsuzluğa gelirsek; ben daha önce herhangi bir siyasi yapıda bulunmamış, bize öğretildiği gibi politik olmaktan uzak durmuş bir genç olarak inanamayarak izliyorum bu olup bitenleri, sanki masal gibi geliyor, yok canım bu kadar da yapmış olamazlar diye aklım almıyor ama Gezi Olayları ile birlikte bize öğretilenlerin ve bildiklerimizin dışında aslında neler döndüğünden daha da şüphe eder oldum ve forumlara devam ettikçe, okuyup araştırdıkça haksızlıkların ayırdına daha çok varıp, acısını daha çok hissedip, apolitik olmanın ne kadar zararlı ve bizi bu iktidarlar karşısında zavallı hale getiren, onların ekmeğine yağ süren bir şey olduğunu anladım. Bir diğer yandan bu zihniyetle çaresizleşmiş şekilde; “Nasıl olsa hepsi yolsuzluk yapıyor, daha az yapanı yine bir yerde iyidir diyerek meşrulaştırıcı bir anlayışla hareket edemeyiz- kaldı ki bu iktidarın yaptıkları az buz değildir.Biz Gezi Direnişi’ni devam ettirenler böyle hareket etmeyeceğiz. Bu bir uyanıştır artık. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. AKP zayıflamıştır ve bu uyanıştan korkmaktadır. Biz de siyasetimizi yapacağız. Yoğurtçu Forumu Simay Ülgün Geleceğimiz çalınıyor Karşı çıktığımız hiçbir konu aslında birbirinin üzerinde değil. Zaten bizi hareketlendiren, sokağa çıkmamızı sağlayan hiçbir konu düzelmiş değil. Mayıs ayındaki kadar patlamayı yaşatacak raddeye geldi mi konusu konuşulup tartışılır. Ama her forum kendi projeleriyle ülke yönetimine doğrudan katılmış bulunuyor. Bu bir işgalevinin boyanması olabilir. Çocuklar için eğitim verilebilecek bir kuruma dönüştürülmesi de olabilir. Çoğu kişi hala mahalle muhtarlığı düzeyinde iş yaptığımızı düşünüyor ama ülkenin tüm illerinde, ilçelerinde bulunan parklardaki forumlar zaten yönetime katılmış bulunmakta. Yolsuzluğu da bu bağlamda sorguluyoruz zaten. Tweet atıyoruz, Facebook’tan yazıyoruz ya da katıldığımız mitinglerde ya da forumlarda soru-cevap şeklinde kendi aramızda konuşuyoruz. Yani bu gerçekten bir sokak eylemine, çok büyük kitlesel bir eyleme dönüşmüyor. Yolsuzluk konusunda da belirtilen miktarların buzdağının küçük bir bölümü olduğunu düşünüyorum. Bu benim için çok korkunç bir şey çünkü geleceğimiz çalınıyor. Yoğurtçu Forumu Üzeyir Uludağ Forumlar bu siyasal bilince sahip Öncelikle AKP döneminde farklı bir tarzda çok yoğunlaşmış olmasıyla bir-

Simay Ülgün

Üzeyir Uludağ

Ali Örem

Cem Övünç süreçten daha nasıl güçlü çıkarız bunun örgütlenmesinin çabasını göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Bursa diğer illere göre daha hareketli bir kent değil. Aslında işçilerin oldukça fazla olduğu, büyük fabrikaların bulunduğu bir kent. Çalışanların nüfüsa oranı da oldukça fazla Bursa’da. Önümüzdeki günlerde bunu değiştirmek için sokağa dökülmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Fatma Sarmaz likte bu sistemin temelinde bu tür yolsuzlukların yattığını düşünüyorum. Ancak bugün özellikle AKP’nin yeni dünya ekonomik düzeni ile işbirliği içerisinde kendi uzun vadeli planlarını, ideolojik planlarını da hayata geçirebilmek için çok büyük rant ve kaynaklara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bu dönemde bugünkü yandaş veya ana medya ile bu tür yolsuzlukların ortaya çıkmasını engellediklerini düşünüyorum. İktidarı paylaşan iki çıkar grubunun kendi aralarındaki anlaşmazlığından kaynaklandığını, bunun da bizim açımızdan yararlı olduğunu düşünüyorum. Forumları her zaman siyasal bilince sahip olan topluluklar olarak görüyorum. Her zaman tepki örgütleyebileceklerini, ama bu örgütlenme ve organizasyonun sadece kendi içlerinde olduğunu düşünüyorum. Yani biz bu örgütlenme ağı ile halka da bunları anlatabilmemiz ve onların da katılımıyla yansıtabilmemiz gerekiyor. Ancak ben bugün bunun olmadığını düşünüyorum. Şişli Merkez Forumu Fatma Sarmaz Meydanlarımızı geri almalıyız Gezi’den sonra forumların örgütlediği Forumfest ve ardından kent mitingi olmak üzere 2 büyük organizasyon vardı. Forumfest’te büyük kalabalıklar Kadıköy’de toplandı ve Gezi’de yaşamını yitiren arkadaşlarımızı andık. 15 Eylül’de yapılan bu miting çok coşkulu ve kalabalıktı. Gezi’nin sıcaklığını hala üzerinde taşıyan Eylül’de gel diyerek Gezi’ye katılmış herkesi davet eden bir mitingdi. İlk yaptığımız miting yaz aylarındaydı ve Gezi’nin sıcaklığı tüm hızıyla devam ediyordu. Ancak son olarak yapılan Kent Mitingi’ni Gezi’den 6 ay sonra böylesine güçlü gerçekleştirerek gücümüzü ortaya koyduk. Aslında gücümüzü ortaya koyma şeklimiz Gezi’nin ilk günü kadar sıcak etkisinin devam ettiğinin göstergesi oldu. Doğruyu söylemek gerekirse kış aylarında yapılan bir mitinginge her ne kadar Gezi’yle bağlantısı da olsa bu kadar büyük bir katılım olacağını beklemiyordum. Ancak herkesin Gezi’yi, meydanları özlediği ortaya çıktı. Bir gerçeklik olarak da miting öncesinde AKP’nin yolsuzluklarının ortaya çıkaması, bakan çocuklarının gözaltına alınması, ayakkabı kutularından milyonların çıkması gibi skandalların yaşandığı olaylar bu mitinge katılımı arttırdı. Kent hakkından bahsederken yolsuzluk, talan ve rüşvetin gündeme gelmesi mitingin içeriğini de güçlendirdi diye düşünüyorum. Mitingden 2 gün öncesinde bu yolsuzluğu protesto eden binlerce kişi meydanlara çıkmıştı. Halkı soyan AKP’ye karşı halk bu kadar öfke-

Cenap Yazan

İzzettin Azazi liyken miting bizlerin öfkesini gösteren bir durumda oldu. Ben böylesine güçlü bir mitingin ardından meydanlara daha fazla inileceğini, yapılan yolsuzluklara daha fazla ses çıkartılacağını düşünüyorum. Bu süreçten sonra bence Taksim başta olmak üzere tüm meydanları almak için yeniden zorlayacağımız hissine kapılıyorum. Zaten Taksim konusunda geç kalındığını bile düşünüyorum. Bir an önce meydanlarımızı geri almalıyız. Çünkü bizler o meydanları zorlamadıkça AKP her yer kendininmiş gibi istediği yerde yolsuzluk yapıp rant sağlayacak. Bunu son olaylardan da anlıyoruz. Kocamustafapaşa Forumu Ali Örem Hükümet istifa edene kadar meydanlardayız Son operasyonlarla AKP’nin 11 yıllık iktidarı boyunca yaptığı pisliklerin sadece bir kısmı ortaya döküldü. Bakanların çocuklarının tutuklanması da bu işin tam merkezinde AKP ve Tayyip Erdoğan’ın bulunduğunun iyi bir göstergesi oldu. Gezi Parkı’nda kaldığımız dönemde bizler AKP’nin çaldığını rüşvetçi olduğunu her defasında söyledik. AKP’nin şehri talan ettiğini ve rant için İstanbul’u yeniden inşa etmeye çalıştığını her defasında vurguladık. Zaten Gezi Parkı yerine AVM yapmak isteme sebebi yani bizim ayaklanma sebebimiz tam da bu yüzdendi. AKP’nin yolsuzluk yaptığı bu sefer açık bir şekilde ortaya çıkmış oldu. Bunun somut kanıtı ayakkabı kutularından çıkan milyonlar ve yatak odalarında bulunan para sayma makineleri oldu. Bizim Gezi’de söylediğimiz şeylerin gerçekliği tam da ortaya çıkmışken AKP’den somut bir şekilde hesap sorma şansı elimize geçmişken bunu değerlendirmeyip meydanlara çıkmamak olmazdı. Bütün forumlar ve halk bunu yaptı, meydanlara çıktı ve bu yolsuzluğun hesabını sordu. Yolsuzluğu ve rüşveti ortaya çıkan ve Gezi’deki arkadaşlarımızın katillerini koruyan AKP’yi istifa etmeye çağırdı. Bunu yaparken de yolsuzluğun ve rüşvetin simgesi olan ve Genel Müdürü tutuklanan Halkbank’ın

İsmet Gemici önü tercih edildi. Bu süreçte meydanlara çıkan ayakkabı kutularındaki paraların kendisine ait olduğunu söyleyen halkın talebi açık bir şekilde bu yolsuzluğa hizmet eden AKP’nin istifa etmesiydi; “Hükümet İstifa” sloganıyla. Bundan sonraki süreçte de özellikle Kent Mitingi’nden sonra hareketlenen Gezi kitlesi sokaklarda olmaya, alanları zorlamaya devam edecektir. Taksim’i alana kadar, hükümet istifa edene kadar bizler de meydanlarda olacağız. Çünkü Gezi’de olduğu gibi AKP’den hesabı ancak direniş meydanlarından sorabiliriz. Nilüfer Halk Forumu Cenap Yazan Örgütlenmek görevimiz Devlet güdümünde kapitalist yetiştirdiler. Ama bunun ana kökeni Bizans. Osmanlı zamanında da vardı, şimdi de var. Neden oluyor; bürokratik, askerci devletten oluyor. Halkın bu soyguna cevap vermesi aksiyonla olacak. Kitlelerin aksiyonunu sağlarsak, devamlı gündemde tutarsak olur. Şuan gayet iyi gidiyor, fena değil. Örgütlenme görevi çıkıyor en başta. Örgütlenmeden başka yolu yok. Örgütlenmeden olmayacak. Çünkü AKP’nin yaptığı bu soygunlara ancak örgütlenmiş ve sözünü söyleyen bir topluluk karşılık verebilir. AKP bu durumu engellemeye çalışacaktır çünkü karısından böyle bir güç görmek istemez. Bizi yıldırmak için saldırılarda da bulunsa yılmadan örgütlü gücümüzle hükümeti istifa ettirene kadar meydanlarda olarak sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Saldırı her yerde oluyor. Bazı kişilerin değişik tavırları oluyor, dolayısıyla çatışma çıkıyor. Bursa’daki yansımaları polisle çatışma şeklinde olmayacak. Bizim de devamlı bu işi örgütleyip el üstünde tutmamız gerekiyor. Nilüfer Halk Forumu İsmet Gemici Sokağa dökülmemiz gerek AKP’nin yolsuzluklarının ortaya çıkmasından sonra forumların sokağa dökülmesinin bundan sonraki eylemleri ve forumları hareketlendireceğini düşünüyorum. Çünkü yapılan yolsuzlukların parası halkın cebinden çıkıyor, halkın vergilerinden çıkıyor. Halk bakanların oğullarının evinden çıkan milyonların, para kasalarının kendi paraları olduğunu biliyor ve bu olaya karşı bu düzlemde tepkisini soygunculara göstermesi gerektiği gibi sert bir şekilde gösteriyor. Yolsuzluklar halkı sokağa döker diye düşünüyorum. Krizin daha da derinleşeceğini düşünüyorum. AKP bu sürede yıpranacaktır. Ama biz ilerici demokrat devrimciler olarak bu

Nilüfer Halk Forumu İzzettin Azazi Gezi Direnişi sürüyor Elbette AKP’nin yaptığı hırsızlıklardan hesap sormak üzere herkes sokaklara, meydanlara inmeli. Çünkü bunu yapanlar bu yolsuzların da ortaya çıkmasının en büyük nedeni Gezi direnişinin yarattığı bu duyarlılığın topluma yansıması olmuştur. Gezi direnişinin yarattığı duyarlılıktan sonra artık, toplumun gözleri iktidarın üzerindedir. Çünkü Gezi sürecinde AKP’nin yaptığı yanlışlar ortaya çıkarılmış ve herkes tarafından gözler önüne serilmiştir. Gezi’den sonra devam eden süreçte halkın gözü bakanların üzerindedir, belediye başkanlarının üzerindedir. Hal böyleyken de bu yolsuzluk operasyonu sonrasında meydanlara çıkan halkı ve AKP’ye tepki gösteren kitleleri gördükten sonra Gezi Direnişi tüm hızıyla sürüyor diyebiliriz. Büyükdere Forumu Cem Övünç Hesabı Gezi soracak Bence ilerleyen süreçte bu yolsuzluk skandalları büyürse kitleler yeniden sokağa dökülebilir. Bunun deneyimini Gezi’den biliyoruz. Gezi sürecini hazırlayan birçok gelişme vardı. Kürtajdan, 1 Mayıs’a kadar AKP’nin uyguladığı akıl dışı ve yaşam tarzımıza karışarak hayata geçirdiği projeleri hayata geçirmeye çalıştı. Şimdi de benzer bir durum söz konusu. AKP’nin halkın parasını çaldığı, bu paralarla çocuklarına gemicikler aldığı ve sadece ayakkabı kutularından bile milyonlar çıktığı bir durum ortaya çıktı. Böylesine büyük bir yolsuzluğun AKP tarafından yapıldığı bizzat ortaya çıktığı için biz bu boşluktan ilerleyerek AKP’yi zayıflatabiliriz. Çünkü AKP ile cemaat arasındaki egemenlik çatışması giderek artıyor ve yeni şeylere gebe gibi görünüyor. AKP kendini savunamaz durumda ve Tayyip Erdoğan’ın en çok korktuğu şey ise bizlerin tekrar meydana inerek AKP’nin yaptığı yolsuzluktan, talandan, yağmadan hesap sormamızdır. Konuyu geçiştirmek için derin devlet ve dış mihrak yalanları söyleseler de biz bu yalanları Gezi sürecinden iyi biliyoruz. Kuşkusuz ki Gezi bitmemiştir. Zatenyaptığımız eylemler ve örgütlediğimiz mitinglerde bunu gösteriyoruz. Forumlar olarak yaptığımız çağrılarla geniş kitleleri meydanlara dökebiliyoruz, bu da forumlar bitti diyenlere iyi bir cevap oluyor bana göre. AKP’nin tüm pislikleri ortaya çıkmışken hiç zaman kaybetmeden forumların tekrara sokağa çıkması meydanları hareketli hale getirecektir. Bakanların oğullarının halkın parasını yediği bu düzenin hükümeti AKP’den hesabı yine Gezi direnişçileri meydanlarda soracaktır.


FORUMLAR

13

25 Aralık 2013

Forumlarda bu hafta Abbasağa Forumu 19 Aralık Perşembe ve 20 Aralık Cuma günleri saat 20’de Beşiktaş Gençlik Kültür Merkezi’nde forum toplanıyor. Beşiktaş Ortak Forumu Abbasağa, Bebek, Etiler ve Levent Sporcular Parkı’nın katılımıyla saat 20’de Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriliyor.

Her yer rüşvet, her yer yolsuzluk

AKP’nin rüşvet ve yolsuzluklarını ortaya çıkaran 2 bakanın oğlu, Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın tutuklandığı ve hükümete yakın iş adamlarının da gözaltına alındığı operasyonların ardından yapılan yolsuzluğu protesto etmek için forumlar ayakkabı kutularıyla Halk Bankası’nın önüne giderek eylem yaptı. FORum yaşar aslan

Son zamanların en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu günlerdir Türkiye’nin gündemi olmaya devam ederken 2 bakan çocuğu, Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan ve işadamlar ise açılan mahkeme sonucu tutuklandı. AKP’nin rüşvet ve yolsuzluklarını ortaya çıkaran operasyonun ardından yapılan yolsuzluğu protesto etmek için forumlar ayakkabı kutularıyla Halk Bankası’nın önüne giderek eylem yaptı.

camına yapıştırdı. Banka önünde boş bir kutu açıldı. Bu kutunun halkın kutusu olduğu, içinde para olmasa da özgürlüklerin olduğu vurgulandı.

Hırsız AKP hesap verecek Abbasağa Forumu ise Beşiktaş Kartal Heykeli’nden Halk Bankası’na yürüyerek AKP’nin yolsuzluğunu protesto etti. Kartal Heykeli’nde yapılan açıklamada “Biz Gezi Direnişi’nde AKP’nin yolsuzluk yaptığını, soyguncu olduğunu söyledik; bu operasyon bizim dediklerimizin doğru olduğunu Rüşvetçi soyguncu hükümet istifa gösterdi. Gezi’de yaşamını yitiren arkadaşKadıköy Halkı Boğa’da buluşarak yolsuzluk larımızın katilleri hala görev başındayken skandalına karşı yürüdü. Hükümete öfkesi- hala yargılanmazken AKP kendi rüşvet ve ni dile getiren Kadıköy halkı yuhlamalarla yolsuzluklarını ortaya çıkaran polisleri anınve “hırsız var” sloganlarıyla yürüyüşe başla- da görevden alıyor. AKP yaptığı hırsızlığın dı. Yürüyüşe ayakkabı kutularıyla ve tence- hesabını verecek’’ denildi. Halk Bankası’nın re-tavasıyla birlikte gelenler oldu. Kadıköy önüne kutuların bırakılması ve dövizlerin sokaklarını dolaşan binlerce kişinin en sık asılmasının ardından eylem sona erdi. sloganlarından bir tanesi “Hükümet istifa” idi. Onun dışında “Hırsızlar halka hesap Bursa halkı AKP binası önüne yürüdü verecek”, “Her yer AKP her yer yolsuzluk” Diren Bursa ellerinde ayakkabı kutuları, dilsloganları atıldı. Kadıköy sokakları dolaşıl- lerinde “Hükümet istifa” sloganlarıyla AKP dıktan sonra Halkbank önüne yuhlamalarla binası önüne yürüyüşe geçti. Şehreküstü birlikte yüründü. Halkbank önünde herkes AKP Binası’na ulaşmadan önce Halk Bandevletin ve Halkbank’ın yaptığı yolsuzluğu kası önünde duran Bursa halkı “İşte burası vurgulayan döviz ve resimlerini bankanın hırsız yuvası” sloganları attı.

Taşyapı projesine izin vermeyeceğiz Selamiçeşme Özgürlük Parkı Forumu ve Göztepe Gezi Dayanışması, Taşyapı’nın “4winds” projesine karşı basın açıklaması düzenledi. Son yolsuzluk skandalında en çok ismi geçen inşaat şirketleri arasında yer alıyor. Şirketin sahibi Emrullah Turanlı, 17 Aralık’ta gözaltına alınmıştı: Forumlar da eylemde, şirketin imar kanunlarını çiğnediğine vurgu yaptı. “4winds” projesi önünde yapılan açıklamada, “99 depreminde Kadıköy – Feneryolu mahallelisine sığınak olan Meteoroloji bahçesi, 2005 yılından beri İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Taşyapı

tarafından, imar kanunları ve kamu yararı hiçe sayılarak, bir rant alanına dönüştürülmüştür” dendi. Özel güvenlik eylemcileri darp etti Halkın nefes alma alanları olan açık ve yeşil alanların, hak-hukuk gözetilmeksizin gasp edildiği, ayrıcalıklı imar haklarıyla belli bir kesimin kullanımına sunulduğu vurgulandı. “Şu açıkça bilinmelidir ki; Gezi Direnişi’yle birlikte halk derin uykusundan uyanmış ve bu gidişata “Dur!” demek için ayağa kalkmıştır!” diyen iki forum, semt halkını 22 Aralık Kent Mitingi’ne çağırdı. GÜNCEL

“Barış için 3 Dakikanız var mı?” Forumu Gezi sürecinin getirdiklerini, eksik yönlerini, yapılanları ve yapılması gerekenleri konuşmak için 26 Aralık Perşembe, 18.00-20.00 Taksim Hill Otel’de forum yapılacak Bursa Nilüfer Halk Forumu Çarşamba günü 19:30’da Nilüfer Belediyesi Kent Konseyi’nde gerçekleştiriliyor Eskişehir Ali İsmail Korkmaz Forumu Salı ve Pazar günleri Özdilek Kültür Merkezi’nde saat 20’de gerçekleşiyor Küçükçekmece Forumu 26 Aralık Perşembe günü saat 12:00’de Ali İsmail Korkmaz Parkı’nda buluşan semt sakinleri, Halkalı Ziraat okuluna sahip çıkacak. Eylemde, okul arazisinin İlim Yayma Vakfı’na satılarak inşaata açılması planları protesto edilecek. Saraçhane Forumu Her Salı ve Perşembe saat 20:30’da Yusufpaşa Eğitim Sen Şubesi’nde forum gerçekleştiriyorlar. Yoğurtçu Forumu 25 Aralık Çarşamba saat 13:30’da Acıbadem Dayanışması Ahmet Sani Gezici Lisesi önünde imama hatipleştirmeye karşı basın açıklaması yapılacak 20’de BMKM’de forum var. Cuma 20’de BMKM’de forum var. Pazar 11’de Acıbadem Dayanışması gönüllü evinde kahvaltı yapılacak 17:30’da Osmanağa Dayanışması Ada Kafe’de form yapacak.

Acıbademliler okullarına sahip çıkıyor Acıbadem Dayanışması’nın Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin imam-hatipleşmesine karşı düzenlediği foruma yoğun ilgi vardı. Özdemiroğlu Ortaokulu’nun ardından lisenin de imam-hatipleşmesi tehlikesi karşısında uzun süredir çalışma yürüten Acıbadem Dayanışması, sürecin semtte köklü bir dönüşüme ve bir ‘imam-hatip kampüsü’nün oluşumuna yol açacağının vurgulandığı forumda, semt sakinleri bugüne kadarki süreci ve ilerki dönemde atılması gereken adımları tartıştı. Forumda Kent Mitingi’ne davet edildi. GÜNCEL

‘Gezici’ Avukat Dayanışması toplandı Gezi ve forumlar sürecine katılan avukatlar, aralarında koordinasyon oluşturmak için kolları sıvadı. Çeşitli forumlardan avukatlar, geçtiğimiz günlerde bir araya gelerek bir hukuk çalışma grubu oluşturdu. TMMOB’da bir araya gelerek, hukuk mücadelesinde nasıl birlikte hareket edebileceklerini tartıştılar. İstanbul park formlarının 2 Aralık 2013 tarihli Forumlar Arası Koordinasyon toplantısında; evvelce Taksim Dayanışması tarafından da önerilmiş olan, Abbasağa Forumu hukukçularının yaptığı çağrı kabul edilmiş ve

bir hukuk çalışma grubu kurulmuştu. Dağınık olan hukuk mücadelesinde irtibat halinde hareket etmeyi, bilgi akışını sağlamayı, eksik noktalarımızı belirlemek ve ulaşılması gereken boşluklara nüfuz edebilmek için gereken koordinasyonu kurmayı amaçlayan avukatlar hep birlikte dava ve soruşturmaların gidişat ve akıbetlerine vakıf ve ihtiyaç halinde destek olacaklarını belirttiler. Avukatlar Gezi şehitlerinin davaları başta olmak üzere Gezi’de yaralanan ve tutuklananların davalarında hukuksuz uygulamaların yaşanmaması için bir araya geldiklerini belirtti. GÜNCEL

Ankara forumları biraraya geliyor Ankara forumları bu sefer aynı anda, 5 ayrı konuda 5 ayrı forum gerçekleştirecek. Forumlar aşağıdaki başlıklar etrafında tartışma düzenleyecek: Çevre Forumu, Bellek Forumu, Emek Forumu, Taraftar Forumu, Alternatif Tüketim Forumu. Her forum masası’nda sevilen, sayılan moderatörler eşliğinde, konular hakkında söyleyecekleri olanlar, konuların bilenleri, sahiplenenleri, çilesini çekmişleri, kulak vermek isteyenleri, söz söylemek isteyenleri, eylemcileri ile tüm Ankara Forumları birleşecek ve ses verecek. GÜNCEL


ESAS MESELE

14

fotoğraf: ONUR TOPER

25 Aralık 2013

Fillere karşı tek yol siyaset Gezi Direnişi AKP’yi hiç beklemediği bir anda sarstı. AKP’nin içsel tartışması, yaşanan fikir ayrılıkları daha da somut hale geldi. Gezi’nin yarattığı dalga siyaseti daha da sertleştirdi ve taraflaştırdı. Tam da Başbakan Erdoğan ipler tekrar bende derken yolsuzluk, rüşvet olayları patlak gösterdi. Yazarımız Hakan Öztürk’le “Peki şimdi halk, sol ne yapmalı?” sorusuna cevap aradık. AKP’nin iktidarı son dönemde git gide sarsılıyor. Gezi Direnişi’yle son gelişen RöPORTAJ bu yolsuzluk SELÇUK KAYGISIZ olaylarını ayrı düşünemeyiz. Siz nasıl yorumluyorsunuz? Bence de, Gezi’den ayrı düşünülemez. Sonuçta çok genel, tarihsel bir gerilimin sonucu olarak bir Gezi Direnişi süreci yaşandı. Ama bununla birlikte, yani Türkiye’de önümüzdeki dönemlerde nasıl bir gidişat olacağı konusunda hem uluslararası güçlerin katıştığı bir konular zinciri vardı, hem de Türkiye’deki güç odaklarının tartıştığı birtakım konular vardı. Bu konular elbette ki AKP’nin siyaseti ile ilgiliydi. Erdoğan’ın siyaseti ile ilgili olmakta idi. Ve bunun bir sonucu olarak bütün bu gerilimlerin sonucu olarak en sonunda bunun bazı ipuçlarını görüyor vaziyette olduk. Son ortaya çıkan yolsuzluk ile ilgili birtakım gerçeklerin gün ışığına çıkartılıyor olması biraz bu gerilimin sonucu olarak tezahür etti. Ama burada tabiî ki biz yolsuzlukların mutlaka ortaya çıkıyor olmasını istemeliyiz. AKP’nin anti-demokratik politikalarına itiraz ediyor olmalıyız. Ama bununla birlikte şu an cereyan eden sürecin bir uluslararası güçlerin de devrede olduğu Türkiye’deki gidişata ve siyasete yön vermek üzere harekete geçtikleri, bir zaman diliminde olduğumuzu bilmemiz lazım. Belli ki ABD’nin devreye girmiş olması durumundan bu pozisyonda da cemaat kesimini kendi çıkarlarıyla paralel görüyor olmasından ayrı düşünülemez. Bu biraz birlikte hareket eden bir mekanizmaya sahip. Fakat bu durumun kendisi, yani uluslararası olarak böyle bir gerilimin söz konusu olması, Türkiye’deki uzantıları tarafından bu gerilimin sürdürülüyor olması bu konuda bizim siyaset konusunda uzak durmamızı gerektirmez. Yani olayı bu açıdan düşünüyor olmamız gerekir. Elbette ki Türkiye’deki ve Dünya’daki güçler birbirleriyle bir rekabetin içerisine girebilirler. Birbirleriyle tartışabilirler. Güçler birbirlerini zorlayabilir. Fakat bu süreçte de biz, yani demokrasi açısından, sınıflar mücadelesi açısından ortaya çıkan bütün imkanları, olanakları değerlendiriyor vaziyette oluruz. Burada böyle bir süreç, yani insanların sırtını arkaya yaslayıp izleyeceği bir süreç olamaz. Tarihte hiçbir zaman olmamıştır. Bugün de

olmayacaktır. O açıdan öncelikle birçok gücün devrede olduğu bir denklem olması, bizim o denklem içerisinde bir siyaset yürütmemizi engellemez, baştan bunu söylemek istedim. Solun yaşananlar karşısındaki tutumunu nasıl gözlemliyorsunuz? Şimdi şöyle bir şey var. Birincisi Türkiye’de sol bu son ortaya çıkan tabloda yani AKP’ye yönelik, AKP’yi sıkıştıran bir gelişmeler silsilesini kendisi açısından makul buluyor. Veyahut olumlu görüyor. AKP sıkışıyor birtakım yön değiştirmeler yaşıyor bu iyidir diye düşünüyor sol. Bu açıdan olaya biraz daha dahil olmuş bir tutum sergileyecektir. Yani AKP’ye olan karşıtlığından ötürü ama metodolojik olarak yüzde yüz bu konuda düzelmiş bir durum var diyemeyiz. Ama yine de yaklaşım

Son ortaya çıkan yolsuzluk ile ilgili birtakım gerçeklerin gün ışığına çıkartılıyor olması biraz bu gerilimin sonucu olarak tezahür etti. Ama burada tabiî ki biz yolsuzlukların mutlaka ortaya çıkıyor olmasını istemeliyiz. AKP’nin anti-demokratik politikalarına itiraz ediyor olmalıyız. şu; “Onlar aralarında bir şeyler yaşarlar biz zaten siyasetin böylesine işlediği dönemlerde hiç siyasete bulaşmayız, tırnak içerisinde kenarda durulur”. Kenar neresiyse! Kenarda diye bir yer yoktur aslında. Özellikle devrimci siyaset yürütmekten bahseden sol için ‘bir kenarda’ diye bir yer yok. İster istemez her şeyin ortasında. Buna rağmen kenarda bulunabileceğini sanıyor olması önceki dönemlerde çok büyük bir hataydı. Bilakis eğer bir ülkede büyük savaşlar söz konusu oluyorsa sol burada da laf söyler. Ekim devrimi sürecinde söylediği gibi. Ya da egemen bloklar arasında bir çatışma söz konusu ise burada da kendi siyasetini bir kama gibi sokar tabi ki. Kendisi de devreye girer, kendi sözünü

söyler. Bir yana doğru bastırabilir, çubuğu bir yana bükebilir. Bunlar sol siyasetin normal davranışlarıdır. O açıdan böyle çok kenarda durup gelişmeleri seyretme tavrı pek olumlu değildir. Ama zaten bu biraz daha sanki çok makro bir değişiklik ister, bunun dışındaki hiçbir konuya asla yönelim göstermez. Bu anlamıyla da sadece devrim yapacaktır, devrim yapma niyetindedir. O yüzden güncelik bir şeyle ilgilenmemektedir. Burada onun radikal bir tutumunu ortaya koyarmış gibi yapmak söz konusu. Ama böyle bir siyaset hiçbir anlamda hiç mümkün değildir. Neden? Çünkü sadece devrimin olduğu gün siyaset yapılır diye bir şey yok. O sürece giderken bir sürü ezilen sınıflardan yana siyaset güdülür. Onlara lehine bir siyaset yaratılmaya çalışılır. O yüzden siyaset bir konjonktürün içinde yapılır. O zamanın, o günün, o haftanın, o ayın içerisinde yapılır siyaset. Siyaset çok belirsiz ileriki bir tarihte yapılacak diye bir taahhüt vermek değildir. İleriki bir tarihte bütün bu günler, haftalar, zamanlar yaşanarak gidilir. O yüzden bu meseleleri aslında devrim halledecektir. Yani onun dışında da bizim bir şey yapmamıza gerek yoktur gibi bir yaklaşım çok doğru değildir. Bu, bir dönem bu pisliği devrim temizler yaklaşımıyla formüle edilmeye çalışıldı. Ama mesela görüyoruz; şimdi solda daha çok öne çıkan yaklaşım bu pisliği halk temizler. Doğrusu odur. Güncel siyaset yapan halk çoğunluğu elbette bu olaya el koyma eğiliminde olacak. El koymaya çalışacaktır. Tutuklananlar var mesela. Bu konuda yarattığı basınçla tutuklananların sonuna kadar yargılanmasını sağlamaya çalışacaktır. Bu yargılanma sürecinde geri durulan her aşamada geri durmaması gerektiğini söyleyecek. İşte görüyoruz mahkeme diyor ki; “Bu emniyet görevlisi gelsin mahkemeye ifade versin”, emniyet diyor ki; “Ben bunu gerekli görmedim yeterli delil yok”. Şimdi burada bu kadar uç bir şeye nasıl sol siyaset bir şey söylemez. Buna diyecektir ki; “Kardeşim burada yargı böyle diyor, siz herkesin yargıya uymasından bahsediyorsunuz, nasıl burada emniyet müdürünü bu kadar apaçık bir şekilde yargının yerine koyuyorsunuz?” Ve yargı belirtiyor emniyet müdürü. Diyor ki deliller yetersizdir. Aslında orada hakim yerine polisler karar veriyor. Bunu anlatmanın en açık yolu, fırsatı bu süreç. Bu süreçte

Ezilenler ve sömürülenler zenginlere benzemez. Parasıyla, servetiyle iş gördüremez. Mafyaya benzemez. Gücü ile rüşveti ile gördüremez. Ezilen ve sömürülen sınıfların ve toplumun tek kendini ifade etme aracı vardır o da siyaset. sol, ben bunu anlatmayayım ilerde zaten devrim yapacağım diye düşünecektir. Daha önceki mahkemelerde nasıl anlatmaya çalışıyorsa bugün toplumun önüne tamamen bu olay ortaya serilmişken apaçık bi emniyet müdürü deliller bana pek uygun gelmedi diyebiliyorken bunu bütün topluma dönüp anlatmalıdır.” İşte görüyorsunuz yargı denen şey aslında polismiş, görüyorsunuz değil mi?” diye dönüp siyaset yapacak. Böyle bir siyasetten kaçınılması, böyle bir siyasete gerek görülmemesi demek olsa olsa yani 12 Eylül sürecinin yarattığı depolitizmi tam tamına yaşıyor olmak demek. Tam bir depolitik kalma, bu sürece politik olarak uzak kalma durumudur. Ezilenler, sömürülenler zaten siyasete uzak kalırsa, siyaset yapmazsa, politika yapmazsa neyle ayakta kalacaktır. Neyle kendisini ifade edecektir. Ezilenler ve sömürülenler zenginlere benzemez. Parasıyla, servetiyle iş gördüremez. Mafyaya benzemez. Gücü ile rüşveti ile gördüremez. Ezilen ve sömürülen sınıfların ve toplumun tek kendini ifade etme aracı vardır o da siyaset. Bundan geri durulursa, o devrimci siyasetten geri durulursa olay soyutlaşmaya başlar. O açıdan somut koşulların somut tahlili ve somut politikası durumundan git gide kopulur. Günlük siyaset demişken yaşanan yolsuzluklara ilk refleksi gösteren aslında ciddi anlamda sokağı işaret eden forumlar yani halktı. Bu da Gez sürecinden sonra ve bu süreçle beraber tekrar bir hareketlenme yarattı. Forumların bundan sonraki önemi sizce nedir? Evet yani şimdi tabiî ki AKP’nin

bütün o yarattığı antidemokratik durumları düşünür isek örneğin başkanlık sistemi istiyor. Başkanlık sistemi olmadan önceki halini görüyoruz. Emniyet müdürleri neredeyse yargıç düzeyinde. Valiler anayasa düzeyinde. Astığı astık kestiği kestik. Yolsuzlukların ne seviyeye geldiğini görmüş oluyoruz. Şimdi bunun başkanlık seviyesine geldiğini düşünelim. Yani AKP zihniyeti, şöyle söyleyeyim size; monarşi gelse onu anca keser. Normal monarşi normal krallık, padişahlık sistemine geçsek “hah işte anca yetiyor bana” diyecek. Ancak yeter hale geldi diyecek seviyede. Bunlar demokrasiden nasibini almamış bir akım. Demokrasi denilen şeyi boş bir şey olarak görüyorlar. O sebeple ne yapsalar nereye kıpırdasalar yüzlerce antidemokratik şey yapıyorlar. Sonuçta hem Türkiye’deki diğer güç blokları açısından hem de dünyadaki güç blokları açısından normal bir sistem AKP’ye teslim edilemezmiş gibi gözüküyor. Bu

Forumlar eldeki avuçtaki bütün gücün toparlanabildiği bir şekildir. Orada her görüşten insan bir araya gelebilmekte, birlikte siyaset konuşup, birlikte siyaset yapabilmektedir. mutlaka yıkar döker gibi görünüyor. Bunun bir boyutu olarak da zaten toplum buna AKP’nin bu türden politikalarına sonuna kadar çığlığını yükselttiği bir tepki verdi Gezi direnişinde. O zaten orada ilk sarsılmayı yaşadı bu da ikinci bir sarsılma oldu. Buna bağlı olarak biz tabiî ki sadece birtakım AKP’ye benzer başka güç odaklarının yaptığı şeylerle yenilmeyecek isek, bunları fazla dikkate almayacak isek asıl kendi yaptığımız siyasete önem verecek isek Gezi direnişinin devamı olarak forumların kendisine büyük bir önem atfetmeliyiz. Neden? Forumlar eldeki avuçtaki bütün gücün toparlanabildiği bir şekildir. Orada her görüşten insan bir araya gelebilmekte, birlikte

Hakan Öztürk kimdir ?

Emekçi Hareket Partisi Siyasi Büro Üyesi. Anadolu Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü’nden mezun. Ekonomik kriz ve üçüncü bunalım dönemine değinen Daima Dergisi yazarı ve ekonomist. Gazetemizde köşe yazarı. siyaset konuşup, birlikte siyaset yapabilmektedir. Sadece forumlar bu tür politik süreçlerin tartışıldığı bir yer olmadı son dönemlerde, aylarda. Aynı zamanda eylemlerin de yapılabildiği bir zemin oldu. Ve bunu neden önemli bulmalıyız? Şundan ötürü, siyaset sonuçta o an itibariyle elinde bulunan güçlerle yapılan bir şey. O açıdan elinde bulunan bütün güçleri toparlayabilecek birtakım şekiller, birtakım ilişki biçimleri yaratmak durumundasın. Forumlar da şu anda o niteliği gösteriyor. O yüzden de zaten onların eylem yapabildiğini görüyoruz. Biz bunları daha da geliştirici olmalıyız. Ama Türkiye solu bu depolitize olmuş konuma çok çekildiği için politikadan çok soğumuş olduğu için zannediyor ki kenarda bir yerde durup durarak bir güç biriktirecek zannediyor. Bunu da pedagojik yolla yapacak zannediyor. Yani bir şeyler anlatacak, kendine göre bilgilendirme süreci yaratacak. Bilgilerini insanlardan ahlaken şöyle ya da böyle davranacak. Bunun karşısında benim düşüncem ise elimizde bulunan itiraz edebilecek, bir şeye isyan edebilecek, bir şeye alternatif üretebilecek, muhalefet edebilecek bütün insanları toplayıp bir siyaset yapmaktır. Bütün insanlar bu şekilde birbirlerine yoldaş olup siyaset yaparlarsa burada asıl olarak bilinçlenebilirler ve ülkedeki temel bir takım sorunları değiştirme kapasitesine sahip olabilirler. Yoksa solcular birtakım panellerde çok önemli fikirler dile getirdi diye olmaz bu, siyaset yoluyla olur. Ama o kadar ilginçtir ki en geri aydınlanmacı tutumun “önemli olan orta dereceli okullarda verdiğimiz eğitimdir” demesi gibi o düzeyde, o kabalıkta aslında bakarsanız siyasetten kopmuş durumda. O sebeple bundan koptuğu için de forumlarda oluşabilecek gücü önemsememiş oluyor. Böylece vakit geçirerek birgün piyangonun kendisine çıkacağını bekliyor. Ama hiçbir zaman siyasette piyango size çıkmaz. Siyaset emek emek yapılan üretilen, yürütülen bir şeydir. Yazarımız Hakan Öztürk’le, haftaya ”Seçimlerde ne yapmalı?” sorusunu konuşacağız.


DUNYA

15

25 Aralık 2013

İspanya’da “kürtaj” isyanı

İspanya’da iktidardaki Muhafazakar Halk Partisi kürtajı yasaklamaya hazırlanıyor. 2010’da yürürlüğe giren kürtajda serbestlik içeren yasayı kaldırıyor. 2010’da kürtajı serbest bırakan yasa çıkmadan önce kürtaj sayısı 115 bine yaklaşmıştı. İspanyol kadınlar “Biz doğuruyoruz, bizim kararımız” diyerek olası kürtaj yasağına karşı eylemdeydiler. Dünya oğuzhan özkan

Muhafazakar Halk Partisi (PP) geçen yıl iktidarı devraldığı Sosyalist Parti’nin kürtaj konusunda getirdiği serbestlikleri büyük ölçüde kaldıran bir yasa tasarısı hazırladı. Sosyalistlerin 2010’da yürürlüğe soktuğu yasaya göre gebeliğin ilk 14 haftasında mazerete gerek olmadan, ilk 22 haftasında annenin fizyolojik-psikolojik sağlığı tehlikedeyse veya anne karnında sakatlık tespit edilirse gebeliğe son verilebiliyor. Hükümetin duyurduğu yeni tasarı ise çocuğun sakat ya da engelli doğması durumlarının, gebeliğin sonlandırılması için neden oluşturmadığı ve yaşam hakkının her durumda korunması gerektiği yönünde. Adalet Bakanı Alberto Ruiz-Gallardon “engelli haklarını garanti eden tüm önlemlerin alın- kullandı. Mevcut kürtaj yasasının mimamasını” öngören Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ni daya- rı olan eski sosyalist sağlık bakanı nak aldıklarını söyledi. Trinidad Jimenez, “Yasa tasarısı tam bir karşı reform. Bizi 35 yıl önceGeçmişe dönüş sine götürecek” dedi. 2010 reforİspanyol kadın hakları gruplarının mundan önce İspanya’da kadınlar oluşturduğu ortak girişimin dün sadece ciddi sakatlık, annenin hadüzenlenen protestoda yaptığı yati tehlikesi ya da tecavüz halinde açıklamada “Reform bizi Franco kürtaj yaptırabiliyordu. diktatörlüğü dönemine döndürecek. Tasarı yasalaşırsa kadın hakları “Bizim kararımız” açısından İspanya diğer Avrupa ül- Madrid’in Tirso de Molina kelerinden geriye düşecek” ifadesini Meydanı’nda dün düzenlenen

gösteride kadınlar “Biz doğuruyoruz, bizim kararımız” ve “Geri adım yok” diye slogan attı. Protestocu kadınlar, “İstemeyen kürtaj yaptırmaz. Ancak kadınları buna zorlayan birçok durum var. Kimsenin keyfinden yaptığı bir şey değil” diyor. Adalet Bakanlığı önünde gündüz başlayan protestolar gece geç saatlere kadar sürdü. Türkiye’de “Benim bedenim, benim kararım” sloganıyla Başbakan’ın kürtaj açıklamalarından sonra eylemler yapılmıştı.

Kürtaj yasağı sayıyı düşürmemişti Koyu Katolik bir ülke olarak bilinen İspanya’da 1987 yılında yapılan kürtaj sayısı 16 bin iken, 2009’da yani kürtajı serbest bırakan yasa çıkmadan önce bu sayı 115 bini bulmuştu. Yani yasak kürtaj sayısını düşürmüyor, aksine katbekat artırıyordu. Ülkedeki kürtajların yüzde 97’si annenin psikolojik sağlığı gerekçe gösterilerek yapılıyordu. Devlet hastaneleri çok zorluk çıkardığı için de kürtajlar büyük oranda özel kliniklerde yapılıyordu.

Dünya Turu

Şili

Şili’de sol kazandı

Şili’de cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleşti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, solun adayı olan ve bir önceki dönemde cumhurbaşkanlığı görevini yürütmüş olan Michelle Bachelet oldu. Bachalet, seçimlerin ikinci turunda oyların yaklaşık yüzde 62’sini alarak rakibi merkez sağ koalisyonunun adayı Evelyn Matthei geride bıraktı. Bachelet, lideri olduğu Sosyalist Parti’nin yanı sıra Hristiyan demokratlar ve komünistlerin de yer aldığı bir seçim ittifakının ortak adayıydı. Seçim kampanyası boyunca zengin ile yoksul arasındaki gelir uçurumunu daraltmaya yönelik politikalar üzerinde durmuştu. Şili Latin Amerika’nın en zengin ülkelerinden biri ancak son yıllarda milyonlarca kişi daha adil bir gelir dağılımı ve daha iyi eğitim talebiyle protesto gösterilerinde bulunuyor. DÜNYA

Çin

Polis 14 kişiyi vurdu

Darbe girişiminde 500 kişi öldü Güney Sudan’da, Cumhurbaşkanı Salva Kiir’i devirmeye yönelik darbe girişiminin ardından ülkede çatışmalar yaşanıyor. Cumhurbaşkanı Kiir, yardımcısı Riek Machar’a sadık bir grup askerin Pazar gecesi darbe girişiminde bulunduklarını, ancak girişimlerinin engellendiğini açıklamıştı. Başkentte gün batımından şafağa kadar sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Güney Sudan’da ordu içindeki farklı kanatlar arasında çıkan çatışmalarda yüzlerce kişinin öldüğü sanılıyor. Birleşmiş Milletler’e bağlı diplomatlar, başkent Cuba’daki kaynakların kendilerine aktardığına göre, ölü sayısının 400-500’ü bulduğunu belirtiyor. Birleşmiş Milletler’den yapılan açıklamada, başkent Cuba’da yaklaşık 20 bin kişinin çatışmalardan dolayı kendilerine sığındığını belirtildi. Ay-

nı açıklamada ülkede çatışmalardan dolayı ölenlerin sayısını kesin olarak bilemediklerini fakat durumun ağır olduğu söylendi. Birleşmiş Milletler, ülkede etnik gruplar arasında iç savaşın çıkmasından endişeli olduklarını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Kiir, çatışmaların, üniforma giyen kişilerin, eskiden militan bir grup olup şu anda iktidar partisi konumunda bulunan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi’nin bir toplantısında ateş açmasıyla başladığını açıklamıştı. Çatışmalar, hükümetin kontrolü yeniden ele geçirdiğini açıklamasına kadar sürmüştü. Hükümetin kontrolü sağladıklarını açıkladıklarından sonra da cumhurbaşkanlığı sarayı yakınlarında ve başkent Cuba’nın dört bir köşesinde yeniden silah sesleri duyulmaya başlanmıştı. DÜNYA

İtalya’da insanlık ayıbı

İtalya’da her yıl binlerce göçmenin ulaştığı Lampedusa Adaları’nda yaşananlar, İtalya’yı ayağa kaldırdı. Lamedusa Adası’nda göçmen merkezinde kalanların çırılçıplak soyularak hortumla yıkandıkları, göçmenlerden birinin gizlice kameraya kaydetmesi sonucu ortaya çıktı. Uyuz oldukları gerekçesiyle dezenfekte edilmek istenen göçmenler, hortumla yıkanmaları için çırılçıplak soyuluyor. Görüntüleri çeken göçmen ise 2 aydır göçmen merkezinde kaldığını ve 3-4 günde bir bu işlemin

tekrarlandığını söyledi. İtalya Temsilciler Meclisi Başkanı Laura Boldrini, “Göçmenlere karşı bu muamele, uygar bir ülkeye yakışmıyor. Bu görüntülere kayıtsız kalamayız” dedi. Başbakan Enrico Letta, nahoş olayla ilgili soruşturma açılacağını ve sorumlular hakkında cezai yaptırım uygulanacağını açıklarken, Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Angelino Alfano da, göçmen merkezinde yaşananlarda kimin hatası varsa bunun bedelini ödeyeceğini söyledi. DÜNYA

Devlete ait bir bölgesel haber sitesinde yer alan habere göre Sincan bölgesinde, tutuklama yapmaya çalışan polisin, tutuklamaya direnen 14 kişiyi vurarak öldürdüğü, 2 polisin de çıkan çatışmada hayatını kaybettiği bildirildi. Uygurların yaşadığı Sincan bölgesinde, zaman zaman polisle halk arasında çatışmalar yaşanıyor. Çin hükümeti, yaşananlardan aşırı güçleri sorumlu tutarken, Uygurlar ise etnik gerilimlerin ve Çin’in baskılarının şiddete yol açtığını savunuyor. Sincan’dan bilgi aktarılması da Çin’in sıkı kontrolünde olduğundan, bölgeden gelen haberleri doğrulama imkânı pek olmuyor. Resmi Tianşan haber sitesi, olaylar sırasında yaşamını kaybedenlerin yanı sıra 2 kişinin de gözaltına alındığı bilgisini verdi. DÜNYA

Seçimleri boykot ediyorlar Tayland Başbakanı Yingluck Shinawatra, ülkede süren gösterilerden dolayı parlamentoyu feshettiğini ve erken genel seçimlerin olacağını duyurmuştu. 2 Şubat’ta gerçekleşecek erken seçimlere kadar Shinawatra geçici hükümetin başında olacak. Ana muhalefetteki Demokrat Parti, 2 Şubat’taki erken genel seçimleri boykot edeceklerini açıkladı. Partinin lideri Abhisit Vejjajiva, düzenlediği basın toplantısında seçimde aday göstermeyeceklerini belirterek yaptığı açıklamada, ülkede siyasetin başarısız olduğunu söyledi. Tayland Genelkurmay Başkanı ise daha önceleri yaptığı açıklamayla ülkedeki siyasi bölünmenin “bir iç savaşı tetikleyebileceği” uyarısında bulunmuştu. General Prayuth Çan-oça, her iki taraftan üyelerin yer aldığı, fakat seçimlerin olmadığı bir “halk meclisi” kurulmasını önermişti. Muhalefet de General’in önerisine benzer önerilerde bulunuyordu. Yingluck Shinawatra’nın partisi ise 2011’de gerçekleşen seçimleri kazanarak hükümeti kurmuşlardı. DÜNYA

ABD

“Alakamız yok”

ABD Ankara Büyükelçisi Frank Ricciardone hakkında Türkiye’deki yolsuzluk ve rüşvet operasyonu konusunda açıklamalar yaptığına dair haberler yayınlanmıştı. Yayılan haberlerde Ricciardone’nin 17 Aralık’ta AB büyükelçileri ile biraraya gelerek, “Halkbank’ın İran’la ilişkilerinin kesilmesini istedik dinlemediler. Bir imparatorluğun çöküşünü izliyorsunuz” dediği iddia edilmişti. Ricciardone, ABD’nin devam eden yolsuzluk operasyonuyla hiçbir şekilde ilgisi olmadığını vurgulayarak, “ABD ve Türkiye arasındaki dostluk ve işbirliği iki ülke için de hayati öneme sahiptir. Hiç kimse TürkAmerikan ilişkilerini böyle asılsız iddialarla tehlikeye atmamalıdır. Böyle bir toplantı yapılmadığı gibi, haberlerde ortaya atılan iddiaların tümü tamamen yalan ve iftiradır” dedi. DÜNYA


YAKLASIMLAR

16

25 Aralık 2013

Babam sağolsun! yazdı

Üç yıl önce bir Haziran sabahı babamı kaybettim. Otuz yıl Milli Eğitim Bakanlığı’nda çeşitli kademelerde çalıştıktan sonra emekli olmuş bir öğretmendi ve altmış dört yaşındaydı. Bin dokuz yüz altmış dokuzda bir ilaç fabrikasında yönetsel bir takım işler yaptığı sırada eczacılık fakültesine başlayacakken -dönemin düşünce ikliminin de etkisiyle muhtemelen- işinden ayrılarak öğretmenliğe başlamıştı. Ömrünün büyük çoğunluğunu Kars’ta geçirmişti. Anadolu’nun ücra köşelerinde geçen bu yaşamdan pek de hoşlanmayan benim, evden ayrılmama -karşı olmasına rağmen- razı olmuştu. 14 yaşında evden ayrılıp başka başka diyarlar görmek, yeni yeni insanlar tanımak için çıktığım yolculuğun ilk durağı İstanbul’a gideceğim gün; adeta “seni mutlu edecek buradan daha iyi bir yer bulamazsın” dercesine hediye ettiği kitabın ilk sayfasına aşağıdaki dizeleri yazmıştı. “Deli gönül abdal olmuş kış ta birdir yaz da bir Dolanır bağı sahrayı çöl de birdir düz de bir

Gönül arar sevgisini düşmüşem ah-u zara Bütün dünya menim olsa çok da birdir az da bir” (Çıldır’lıAŞ) Aklı oy kullanma yaşına ulaşanlar muhalif partilere oy verdikleri için yıllarca devletin kapsama alanından çıkarılmış olan ve bakımsızlık nedeniyle tir tir titreyen Kars’ta koşullar yaşanamaz hale gelince, bin dokuz yüz doksan sekiz yılında babam ve annem, her ikisi de emekli olup İstanbul’a taşındılar. Aradan yıllar geçmişti… Ben Kars’tan ayrılabilmek için çıktığım eğitim yolculuğunda pek çok iş yapmış, bu arada hedeflediğim eğitimi de tamamlamıştım. Sonunda eğitimimi tamamlayıp başarılı olduğum için pek çok arkadaşım gibi zorunlu olarak Kars’a gitmekle görevlendirilmiştim. Zorunlu hizmete gidenler, sudan bahanelerle açığa alınan, sürgüne gönderilen kardeşlerle, ailemiz dördüncü kez bölünüyordu. O gün de sıra bendeydi, iki yaşındaki Aras’ı bırakıp Aras boylarına gidecektim. Babam, beş yıl önce beni Kars’a yolcu edeceği gün ba-

ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül Her an yeni bir şey olabilir. Türkiye’de her gün gerçekten yeni bir gün. Değişiklikler tahmin ettiğimizden çok daha hızlı ve hatta bizden habersiz olabiliyor. Yıllardır tek gecede çıkan kanunlardan bahsediyoruz. Siyasal iktidar neye ihtiyacı varsa o yönde bir düzenlemeyi alelacele yapabiliyor. Geçtiğimiz günlerde yaşadığı-

şını önüne eğdi, gözleri nemlendi ve bana sıkı sıkı sarılarak, pek de anlaşılamayan bir iki sevgi sözcüğünü beceriksizlikle mırıldandı, çok üzüldüğünü anladım. O da benim onun üzüldüğünü anladığımı anladı. Sonra başını dik tutup her köşeye sıkıştığımızda söylediği Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın “Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler” sözünü söyleyiverdi. Bu sözü, haklı çıktığı için ya da beni utandırmak için değil, benim hiç bir zaman güvenmediğim onunsa hep hürmet ettiği, yıllarca hizmet ettiği devletin gazabından çocuklarını koruyamamış olmaktan duyduğu mahcubiyet ve onun karşısında yaşadığı çaresizlikle zalimin zulmünden Tanrı’ya sığınmak için söylemişti. Yeni yeni para babalarını, yalancı babaları, zalim babaları, yurttaşlarını düşman sayan politikacı babaları görünce bir defa daha okudum Orhan Pamuk’un “Babamın Bavulu”nu, Turgenyev’in “Babalar ve oğulları”nı, Kafka’nın “Babaya Mektup”unu ve en nihayet bugün Murat Uyurkulak’ın dünya güzeli babaları anlattığı “Babalar”

mız operasyonlar sonrasında Adli Kolluk Yönetmeliği değiştirildi. İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nca yapılan değişikliğe göre Emniyet ve Jandarma görevlilerinin, adli olaylarda amirlerine bilgi verme zorunluluğu getirildi. En üst dereceli kolluk amiri adli olayları, suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumakla ve bu konuda gerekli tedbirleri almakla görevli ve yetkili olan mülki idare amirine derhal bildirmesi, Adli kolluk görevlilerinin, kendilerine yapılan bir suça ilişkin ihbar veya şikayetleri; el koydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhal Cumhuriyet başsavcılığı-

AGAH AYDIN

Başbakan Erdoğan iktidarını pekiştirdiği günlerde hiçbir çocuk dolandırıcı olmaz, ne yaptıysa babalarından öğrenir demişti. Şimdiyse bakanlarına sonuna kadar sahip çıkıyor. Agah Aydın bu hafta iyiyi ve kötüyü sorguluyor.

İşte o zaman geldi bu düşünce aklıma; paradan başka şeyler bıraktığı için “babam sağ olsun” diyebileceğimiz dünya güzeli babalardan biri hakkında yazdığım yazıyı, yeniden yazmalıydım bir kez daha -kötülüğün tarihini yazan para babalarını utandırmak için!

köşe yazısını… İşte o zaman geldi bu düşünce aklıma; paradan başka şeyler bıraktığı için “babam sağolsun” diyebileceğimiz dünya güzeli babalardan biri hakkında yazdığım yazıyı, yeniden yazmalıydım bir kez daha -kötülüğün tarihini yazan para babalarını utandırmak için! Türkiye Cumhuriyeti tapu kayıtlarına adını bir kez bile yazdırmadığı altmış dört yıllık ömrüyle öğrettiği; “Bütün dünya menim olsa çok da birdir az da bir” dizesine gizlediği; dürüstlük, fedakârlık, gözü toklukla süslediği bilgeliğini saygı ve sevgiyle andığım babam, keşke sağ olsaydı! Agah Aydın Psikiyatrist

Kaybedeni baştan belli çatışma-3 OSMAN TİFTİKÇİ yazdı

AKP bir yandan emperyalizmin, işbirlikçi sermayenin işlerini görür, Gülen örgütlenmesiyle iyi geçinirken, diğer yandan başka bir iş daha başardı. Başlangıçta kendine mesafeli duran hatta tavır alan cemaatleri ve tüm İslami çevreleri kendi etrafında toplayabildi. AKP 1980’li yılların ANAP’ından sonra bütün İslami çevrelerin, cemaatlerin etrafında toplandığı bir odak haline geldi. T. Erdoğan sadece cemaatlere ve İslami çevrelere imkanlar sunmakla onların önünü açmakla kalmadı. Bizzat kendisi Türkiye’nin önemli zenginlerinden biri haline geldi. Evlilik ilişkilerini de kullanarak, kız alıp vererek büyük İslami sermaye çevreleriyle bütünleşti. Böylece başlangıçta emperyalizmin ve işbirlikçi sermayenin, Yahudi lobilerinin desteğiyle yola çıkan AKP, süreç içinde bütün cemaatlerin ve İslamcı kesimlerin (bu çevreye Tevhidi hareketin en önde gelen temsilcisi Haksöz dergi çevresi bile dahil oldu) partisine dönüştü. AKP şahsında önemli bir siyasi güce sahip olan İslami sermaye emperyalizme bağımlı düzenin eski egemen çevreleriyle sorunlar çıkarmaya başladı. 1990’lı yıllarda holdingleşen, dışa açılan, MÜSİAD, ASKON gibi kurumlarda temsil edilen, AKP iktidarlarıyla birlikte daha da büyüyen İslami sermaye açısından durum şuydu: Siyasi iktidarda söz sahibiydi. Bu gücü kullanarak rakiplerini sindirme, devlet imkanlarını kendi tekeline alma imkanlarına sahipti. Ayrıca ciddi bir kitle desteğine sahipti. Öyle ki AKP’ye en az bir 10 yıl daha ömür biçiliyordu. Böylesi bir ekonomik güce, kitle desteğine ve siyasi iktidara sahip İslami sermaye, doğal olarak hem dış politikada hem de iç politikada daha fazla kendine yontmaya, ortaklarını saf dışı etmeye çalıştı. T. Erdoğan işbirlikçilerine, destekçilerine neredeyse rest çeken tavırlar içine girdi. Örneğin dış politikada İsrail’e karşı çıkışlar, Suriye ve Mısır’da çizgi dışı tavırlar gerçekleştirdi. Ülke içinde TÜSİAD ve Koç grubunu kendine düşman bildi. Devlet ihaleleri T. Erdoğan tarafından belirlenmeye başlandı. Bu arada polis teşkilatında, yargıda örgütlü olan Gülen örgütlenmesi de saf dışı edilmek istendi. Bu çatışmanın en sivri noktası MİT Müsteşarı’nın yargılanmak istenmesi, T. Erdoğan’ın da özel yasa çıkartıp buna engel olmasıydı. Söylentilere göre eğer MİT Müsteşarı yargılanabilseydi, peşinden T. Erdoğan mahkemeyi boylayacaktı. Kavga şu sırada dershanelerin kapatılması, kapatılmaması üzerinden sürüyor. AKP toplumsal yapıyı da kendi tabanını genişletebilmek için İslami biçime sokma gayretlerine girdi, kendi yaşam biçimini zorla yukarıdan aşağı dayattı. Bu dayatmalar toplumda bü-

AKP’nin kanunları

na ve en üst dereceli kolluk amirine bildirir ve ilgili cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerine başlaması düzenlendi. Ceza Muhakemesi Kanununda dinlemeye konu olabilecek suçlar için soruşturmaların aşamaları hakkında Cumhuriyet savcısı tarafından doğrudan veya varsa ilgili Cumhuriyet başsavcı vekili aracılığıyla cumhuriyet başsavcısına yazılı olarak bilgi verilmesinin zorunlu olduğu da getirilen yeni düzenlemeler arasında. En üst dereceli kolluk amirinin, adli kolluk hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi

Operasyonlarla su yüzüne çıkan Cemaat-AKP geriliminin salt iki kişi arasındaki anlaşmazlıktan ibaret olmadığı ortada. Yazarımız Osman Tiftikçi’nin yazısının son bölümünü yayımlıyoruz.

amacıyla adli kolluk görevlileri üzerinde gözetim, denetim, planlama ve gerektiğinde diğer idari tedbirleri almaya ve iş bölümünü yapacak şekilde yetkileri genişletildi. Türkiye Barolar Birliği ise Danıştay’a, iki konu üzerinden iptal başvurusunda bulundu. Aslına bakarsanız iddiaları mesnetsiz de değil. Buna göre, iptal konusundaki ilk başvuru yönetmelikte yapılan, Savcıların Başsavcıya bilgi vermesine ilişkin bölüme yönelik gerçekleşti. Biri savcılar, diğeri ise Bakanlığın emir vermesi ile ilgili bölüm. Yeni yönetmelikte, savcılar Başsavcıya bilgi vermeli deniyor.

Bunun yönetmelikle ilgisi yok zira kanuna göre savcılar, başsavcı adına işlem yapar. Başsavcı kendi bölgesinde görev dağılımını nasıl istiyorsa, öyle gerçekleştirir. Tebliğ usulü yazılı ya da sözlü olabilir. Adalet Bakanlığı’nın ise başsavcılara emir vermesi söz konusu olamaz. İdari kolluk, asayişle, kamu düzeninin korunması, suçun önlenmesi ile ilgili görev yapar. Bu faaliyeti sırasında da idari kolluk, mülki amirine, mülki amir de İçişleri Bakanı’na bağlı çalışır. İdari kolluk faaliyeti sırasında bu silsile içinde bilgi alışverişi yaşanır. Adli kolluk faaliyeti içinde ise hiçbir şekilde mülki amir ya da

yük tepki yarattı ve bu tepkiler Taksim Gezi olayları ile tüm ülke çapında patlamaya dönüştü. Gülen örgütlenmesi ile T. Erdoğan arasında geçiyor görünen mücadele temelde iki sermaye kesimi arasındaki mücadeledir. Emperyalizm ve işbirlikçi sermaye şimdilik Gülen cemaatini ve medyayı kullanarak Tayyip’e haddini bildirmeye çalışıyor. ABD ve TÜSİAD’ın Tayyip’i tümüyle gözden çıkarıp çıkarmadıklarını bilmiyoruz. Eğer gözden çıkarmaya karar verdilerse, Tayyip’in üstesinden geleceklerini kesinlikle söyleyebiliriz. Çünkü AKP bu güçlerin onayıyla, desteğiyle iktidar olmuştur ve onların işlerini gördüğü sürece orada kalabilmiştir. Ordu, polis teşkilatı gibi düzenin iki vurucu gücü ve yargı AKP’nin, Tayyip’in inisiyatifinde değildir. Hatta ordu bıraksalar Tayyip’i bir kaşık suda boğacak derecede iktidara tepkilidir. İslami sermayenin AKP’ye desteği AKP’yi iktidarda tutabilecek güce sahip değildir. Hatta İslami sermayenin kendisi de var olabilmek, gelişebilmek için emperyalizme ve işbirlikçi sermayeye muhtaçtır. Dolayısıyla İslami sermaye kesiminin AKP ve Tayyip’e verdiği desteğe güvenilemez. Bu sermaye kesimi dün nasıl Erbakan’a takılı kalmayıp işlerine baktıysa, bugün de aynısını yapacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Bu olumsuzluklara ek olarak AKP’ye oy veren kitlenin de, oy verme dışında Tayyip’e sahip çıkmasını beklememek gerekir. Örneğin Mısır’da Mursi’ye verilen kitle desteğinin Türkiye’de Tayyip’e verileceğine dair hiçbir belirti yok. Diğer yandan halkın en az yarısı, Kürtlerin büyük bölümü, Aleviler, laik kitle Tayyip’ten nefret ediyor. Özetle Tayyip ve çevresi bu mücadelede esas destekçilerini (emperyalizm, TÜSİAD), siyasi ittifaklarını (liberaller, merkez sağ diye adlandırılan kesim gibi) kaybetmiş durumdalar ve yenilmeye mahkumlar. Belli olmayan bu yenilginin biçiminin nasıl olacağı. Tayyip bu zor durumdan ABD ve işbirlikçi sermaye güçlerine boyun eğen uzlaşmalarla kurtulabilir. Fakat biraz önce dediğimiz gibi emperyalizmin ve egemen güçlerin böyle bir uzlaşmaya razı gelip gelmeyeceğini, Tayyip’le köprüleri tümüyle atıp atmadığını bilmiyoruz. Şimdilik Tayyip üzerine sadece Gülen örgütü ve medya güçleri sürüldü. Ama bu sadece başlangıç mı? Sıra polise ve orduya gelecek mi, ekonomik mücadele biçimlerine (kıtlık, borsa oyunları gibi) gerek duyulacak mı bunları göreceğiz. Osman Tiftikçi Araştırmacı yazar

bakan yoktur. Adli kolluk faaliyeti sırasında mülki amire, ya da bakana bilgi verilmesi, Anayasa’ya a yargı bağımsızlığını ihlal ettiği için aykırıdır . Adli kolluğun mülki amirine bilgi vermesinin zorunlu hale getirilmesi, yürütmenin yargıya müdahalesi anlamına gelecektir. Hep söylediğimiz gibi; bir gün hukuk herkese lazım olacak…


YAKLASIMLAR

17

25 Aralık 2013

Piyonlar devrildi, sıra şahlarda “Arsızlık operasyonu”, bugün bir haftasını dolduruyor. Hükümet-cemaat kapışmasına gün gün bakınca, “şah - mat” oyununun ayrıntıları daha net görünüyor: 17 Aralık Salı: AKP’li bakan çocuklarının evi basıldı. 18 Aralık Çarşamba: Hükümet, operasyonu yapan “Cemaatçi” polis şeflerini görevden aldı. 19 Aralık Perşembe: Gülen, “Haddini bilmek önemlidir” derken polis, operasyonun görüntülerini sızdırdı. 20 Aralık Cuma: Çapkın’ı görevden alan hükümet, Emniyet’te ikinci dalga tasfiyeye girişti. 21 Aralık Cumartesi: İki bakan oğlu tutuklandı. Gülen beddua konuşmasını yaptı. Yandaş medya, Gülen’in “İcabında hâkim kiralayacaksınız” dediği kaseti arşivden çıkardı. Kolluk yönetmeliğinde, “İktidarı soruşturuyorsanız, haber vermekzorundasınız” değişikliği yapıldı. 22 Aralık Pazar: Erdoğan, “Herkes haddini bilecek. İnlerine gireceğiz” dedi. 23 Aralık Pazartesi: Pensilvanya’nın cevabı geldi: “İnde ayı olur. Seviyesiz”

*** Bu akışa bakınca iktidar satrancının gidişatı netleşiyor: Piyonlar devrildi; sıra şahlara geliyor. Erdoğan, kalesini kaptırmamak için bakanlarını feda edecek. Karşı hamle olarak da cemaate “darbeye teşebbüs” iddiasıyla “terör örgütü” davası açtıracak. Polisin sızdırdığı son belgeler gösteriyor ki Gülen’in karşı hamlesi, bu kez doğrudanErdoğan’ı hedef alacak: Başbakan da ailesinin yolsuzluk iddialarıyla vurulacak. Gülen, sonraki hamleleri 28 Şubat tecrübesinden biliyor. Kendisinin radikal konuşma kasetleri piyasaya sürülecek. Bürokrasideki Fethullahçılar temizlenirken cemaat medyasına baskılar artacak. Cemaatçi yeşil sermayeye denetimler başlayacak. Yurtiçindeki cemaat okullarına baskınlar, yurtdışındakilerin kapattırılması için girişimler gündeme gelecek. Başbakan’ın yargıçlara “Pırlanta değilsiniz. Bizim de bildiklerimiz var” demesinden anlıyoruz ki polisteki temizlik operasyonu yakında yargıya dönecek. Cemaat, bunlara “arşiv”in daha nadide parçalarını açarak ve seçimde muhalif partilerle işbirliği yaparak cevap verecek. *** Erdoğan’ı artık biraz tanıdıysak, kendisini hedef

aldığını düşündüğü bu operasyonu unutmayacağını ve bu gerilimi her zamanki gibi bir mağduriyet bahanesi ve tabanını sıkılaştırma vesilesi olarak kullanacağını tahmin edebiliriz. Ama bu kez durum biraz farklı: Bugüne dek “Bize komplo kurdular” dediği kesimler, tabanının da “düşman” algısına uygun çevrelerdi: CHP, askerler, Geziciler, faiz lobisi, dış güçler, İsrail, ABD vs... Bu kez, kendisiyle aynı dili konuşan, kavgaya hadislerle girişen, kendi tabanında da taraftarı olan bir güç var karşısında... Üstelik “uzun ortaklık yılları” nedeniyle çok şey biliyor. O nedenle bu kez “İnlerine dalarım” , “Ellerini kırarım” efelenmeleriyle halledilemeyecek kadar zor bir durum var. Erdoğan, Köşk yolunun

tıkandığını görüp “olağanüstü hal” bahanesiyle “üçüncüdönem seçilmeme” koşulundan vazgeçer ve “Kefeni giydik” söylemiyle meydana çıkarsa şaşırmam. Peki taban bunu yer mi? Sanmam. Kefenin cebi olduğu ortaya çıktı çünkü... O sopa bunun için miydi? Operasyonun dış boyutunun, Türkiye’nin uluslararası ambargoyu delip İran’a altın ihraç etmesi olduğu anlaşılıyor. ABD’nin terörün finansmanını gözlemekle sorumlu hazine müsteşarı, geçen mayısta, “Türkiye’den İran’a altın gittiğini biliyoruz. 1 Temmuz’dan itibaren gözyummayacağız” demişti. Türkiye kulak asmadı. Obama’nın Erdoğan’la telefon görüşmesinde çekilip dünyaya servis edilen beyzbol sopalı fotoğrafını hatırlıyorsunuz değil mi?

ELİF KARAN

İyi

Başbakan’ın yargıçlara “Pırlanta değilsiniz. Bizim de bildiklerimiz var” demesinden anlıyoruz ki polisteki temizlik operasyonu yakında yargıya dönecek. Cemaat, bunlara “arşiv”in daha nadide parçalarını açarak ve seçimde muhalif partilerle işbirliği yaparak cevap verecek.

CAN DÜRDAR yazdı

Yolsuzluk operasyonu süreci adım adım ilerliyor. 17 Aralık’tan itibaren gün gün Cemaat ve AKP arasında ataklar gitti geldi. Can Dündar’ın 24 Aralık’ta Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan yazısı süreci başından itibaren ele alıyor. Operasyonun ve gidişatının incelendiği yazıya gazetemizde aynen yer veriyoruz.

İyi Kötü Çirkin

Temmuz sonunda çekilmişti o fotoğraf... Şimdi daha da anlam kazanıyor. Simgeler dönüyor hayatımıza: Türban, bıyık, yüzük; “out”... Kaset, kutu, kefen, sopa, in; “in”... Can Dündar Cumhuriyet Gazetesi yazarı candundarada@gmail.com

Hakan, hükümetin yolsuzluk dosyası açıldıktan sonraki stratejisini analiz ediyor. Ve bu sefer tutmayacağını ekliyor. Hakan: “Asla ve kata... Temel soruya... Yani “Sabahın kör vaktinde barışçıl bir şekilde parkta sabahlayan gençlerin çadırlarını niye yaktınız?” sorusuna bir türlü gelmediler. Şimdi de aynısını yapıyorlar. “İsrail” diyorlar, “dış mihrak” diyorlar, “Türkiye’yi çekemeyenlerin oyunu” diyorlar, “Amerika” diyorlar, “Halk Bankası” diyorlar, “devlet içinde çete” diyorlar, “paralel yapı” diyorlar. Asla ve kata... Temel soruya... Yani “İyi de şu ayakkabı kutusundaki paralar, daha 30’uzuna bile gelmemiş genç bir adamın koca bakanlarla oyuncak gibi oynaması, çantalarla götürülen milyon dolarlarla ilgili iddialar ne olacak?” sorusuna bir türlü gelmiyorlar.

Kötü

Mehmet Barlas Sabah

Çirkin

Fatih Altaylı Habertürk

Barlas, “Şimdi Erdoğan hedefte” diyor, aynı çizgide olmadığını belirterek “yedirtmem” diyor. Barlas: “Ama Özal gibi Erdoğan’ın da ülkesine hizmet için kendini paraladığını görmezden gelmem mümkün değil. Partisi kapatılmak istendi, onu devirmeyi hedef alan cuntalar kuruldu, muhtıralar verildi... Önce “Şeriatı getirmek istiyor” dediler, şimdi de “Din kardeşlerine ihanet ediyor” diyorlar... Barış açılımını başlattı, bir yandan bu açılımı sabote etmek için her türlü eylem sahnelendi, bir yandan da “Ülkeyi bölecek” diyerek eleştirildi. Erdoğan gerekeni yapacaktır. Ekonomi gelişir ve büyürken “Nasıl olsa kriz gelir” beklentisi içine girdiler onlar. Gezi eylemlerinin bir sokak kalkışmasına dönmesine destek verdiler”

Altaylı köşesinde Muammer Güler’le yaptığı telefon görüşmesini anlatıyor. Altaylı, “Artık herkes eşekten düşmüş durumda” diyerek Güler’in kendini aklamak için söylediği her şeyi sıralıyor. Altaylı: ““Polis içinde oluşumlar var. Polis bölünmüş. Polis birimleri birbirine yalan söylüyor. Polis polisten bilgi saklıyor” dedi. “Muammer Bey, Türkiye bunları daha önce sizin de bildiğiniz bazı davalarda aynen yaşadı. O zaman herkes polisimize, savcılarımıza leke sürmeyin diyordu” dedim. “Haklısınız, ne diyeyim” dedi. Belli ki, eşekten düşenin halinden anlamak için eşekten düşmek lazımdı. Güler‘e göre işin içinde bazı yabancı gizli servislerin yardımları, buralardan servis edilmiş fotoğraflar, dinlemeler de vardı.

Uyuttuğunuz adalet nerede? EVRENSEL Öztürk Polat Yaklaşık 5 yılını cezaevinde geçiren Mustafa Balbay, Pensilvanya ile Ankara’nın kavgası sonucu bir anda kendini Meclis’te buldu. Balbay’ın özgürlüğüne kavuşması üzerine demokrasinin tecellisi adına sevinmiştik. Mustafa Balbay için işleyen adaletin diğer tutuklu milletvekilleri için de emsal teşkil etmesini bekliyorduk. Ama olmadı. CHP’li milletvekilini hürriyetine kavuşturan adalet sistemimiz, söz konusu BDP’li milletvekilleri olunca bir kere daha adaletsizliğini gösterdi. Fırat’ın doğusunda ayrı, batısında ayrı uygulanan yasalar sayesinde Kürt halkının iradesi ile seçilen parlamenterler cezaevlerinde tutsak edilmişken, parlamentoda bulunan dört HDP’li milletvekili memlekette uygulanan ikili hukuku protesto etmek için 4 günlük açlık grevi eylemi gerçekleştirdi. HDP’li vekillerin açlık grevi eylemi, uygulanan adaletsizlik karşısında

sadece bir protesto değildi. Aynı zamanda tutsak milletvekillerinin demokratik siyaset haklarının tahsis edilmesi için yargıya çağrıydı! Meclis’teki açlık grevi eylemi Kürt halkının iradesinin özgürleşmesi adına yürütmeye yönelik bir serzenişti! Bir ülke düşünün yasaları çıkaran milletvekilleri adaletin işlevsel hale getirilmesi için açlık grevine gidiyor ve yasaları uygulayanlar eylemi seyrediyor. Yasaları uygulayanlar adalet için bedenlerini ölüme yatıran milletvekillerini izlemekle yetinmiyor, yasaları keyiflerince yürürlüğe koyuyor. Bu ülkede adalet aramak için milletvekilleri bile eylem yapıyorsa adaletin muhalif kesime yönelik işlemediğini göstermek adına laboratuvara girip deney yapmaya gerek var mı? Hafızalarımızı biraz zorlarsak bugün tutuklu Kürt milletvekillerinin yaşadığı hukuksuzluğu çeyrek asır önce aydınlarımızın yaşadıklarını hatırlayacağız. 1996 yılında Yaşar Kemal, Eşber Yağmurdereli, Haluk Gerger gibi aydın ve yazarlarımız Terörle Mücadele Yasası’nın 8. maddesi nedeniyle düşünceyi ifade suçundan yargılanıyordu. O süreçte TMY’nin 8. maddesinin kaldırılması yoluyla

Ahmet Hakan Hürriyet

düşünceyi ifadeye özgürlük getirilmesi adına ülke genelinde devrimci kesim tarafından; çeşitli kampanyalar, eylemler başlatılmış, hatta “Kâğıthane Direnişi” olarak bilinen açlık grevleri direnişi başlamıştı. Dönemin hükümet ortağı Refah Partililer, toplumun bir kısmının açlık grevi yoluyla adalet arayışı karşısında kör sağır olmuş, düşünceye özgürlük taleplerini görmezden gelmiştiler. Düşünceyi ifade etmenin suç sayıldığı günlere denk gelen 1997 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Refah Partili Tayyip Erdoğan Siirt’te okuduğu bir şiirden dolayı hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 312/2 maddesi gereği dava açıldı. Yıllarca solcuların işlediği suçu bu defa İslamcılar işlemişti. Erdoğan’ın düşünceyi ifade suçundan yargılandığı süreçte ne hikmetse Adalet Bakanı Şevket Kazan dâhil bütün sağcılar bizden daha çok özgürlükçü, adalet için açlık grevine giden yoldaşlarımızdan daha çok devrimci, kesilmişti. Onlar da kendilerince adalet arayışındaydılar. O güne kadar hatırlarına gelmeyen “adalet” Refah Partililere de lazım olmuştu. Daha 3 gün öncesine kadar tutuklu Kürt milletvekillerinin, Cumartesi annelerinin, tutsak devrim-

cilerin ailelerinin adalet arayışına karşı kayıtsız kalan dünün Refah Partili bugünün AKP’li politikacıları şimdilerde “Nerede hukuk?” diye bağırıyorlar. AKP’nin geçmişte yaşadığı acı deneyimden ders çıkarmadığını dün ebeveynlerime karşı yapılan hukuksuzluk, bugün AKP’lilerce toplumun büyük bir çoğunluğuna yapılıyor. Örgüt ve nitelikli dolandırıcılık suçlaması ile tarihin en organize yolsuzluklarından birisi olan Deniz Feneri davasında savcı, yolsuzluk operasyonunun hükümet bağlantılarını ortaya koyacakken AKP’nin müdahalesiyle HSYK tarafından savcıya görevden el çektirilmişti. O gün, AKP hükümeti adaleti ayaklar altına alarak yolsuzluk soruşturmasını ört bas etmişti. Deniz Feneri davasında katlettikleri hukuk, Ethem Sarısülük davasında uyuttukları adalet şimdilerde bir başka yolsuzluk davasında AKP’lilere lazım oldu. Öztürk Polat ozturkpolat75@gmail.com

günlüğü İlker Eraslan

Yolsuzluk operasyonu ve sonrasında gelişenler twitterı çalkalamaya devam etti. En ufak gelişme Twitter gündemine düşerek hızla irdelendi, tiye alındı, eleştirildi. Twitter’da tüketilen espriler, Facebook’a geçerek bir süre daha yaşam buldu. Orada da tükenmek üzereyken yeni bir skandal vb. gündeme düşüp, döngüyü yeniden başlattı. @PuCCaa Ulkesinde yolsuzluk cikti diye bu kadar eglenen bi biz varizdir.. Napalim, bu hale getirenler utansin. @siradanbiroteki Ya bu arada tayyip’in yargıya “siz de tertemiz değilsiniz” cümlesindeki “de” bir nevi itiraf eki değil mi? @gurubvakti twitterda ne popüler olsa, o cümle ya da espri meclis’te söylenip kullanılmaya başlandı..işte bunlar hep #gezi @burusvilis Adamlar hala ‘ekonomi bozulacak’ diye korkutmaya çalışıyor. Benim kenarda sadece 250 liram var, siz artık çalamayacaksanız feda olsun lan @musmulafaruk Bakanın oğlunun evindeki para sayma makinesi polise aitmiş. Haa tamam o zaman, paraları elle sayıyosa piroblem yok! @ladderpain beni soruştururken benden izin almadığın için usülsüz davrandın seni görevinden alıyorum.


KULTUR-SANAT

18

25 Aralık 2013

Don Juan’ın çilesi

Sel Yayıncılık’ın uzun bir süre önce yayımlanmak üzere piyasaya sürdüğü kitapların “müstehcenlik” iddiasıyla yargılanma süreci devam ediyor. Yayıncı İrfan Sancı ve çevirmen İsmail Yerguz’un ‘müstehcenlik’ suçundan yargılandıkları davada kovuşturmanın ertelenmesine karar verildi. İSTANBUL Serkan atak

Sel Yayıncılık türünün en ünlü eserlerinden seçerek yetişkinlere yönelik olarak yayınladığı kitap dizisi (Genç Bir Don Juan’ın Maceraları, Görgülü ve Bilgili Bir Burjuva Kadınının Mektupları, Perinin Sarkacı) müstehcen bulunarak yargılanmış ancak 2010 yılında bilirkişinin “müstehcen değil edebi” raporu ve uluslararası baskılar nedeniyle beraat etmişti. Ancak Genç Bir Don Juan’ın Maceraları kitabı hakkında açılan son davadan ilginç bir karar çıktı. Mahkeme bilirkişi raporlarının sunulmasına rağmen beraat kararını bozarak beraat kararını 3 sene içerisinde ‘aynı türden bir suç’ işlememek kaydıyla kovuşturmanın ertelenmesine karar verdi.

Özür Dilerim Yönetmen: Cemil Ağacıkoğlu Oyuncular: Güven Kıraç, Sema Poyraz, Köksal Engür tür: Dram

İlk filmi Eylül ile Altın Koza’da En İyi Yönetmen ödülüne layık görülen yönetmenin yeni filmi.

Yargıtay, Beraat Kararını Bozdu Duruşma sonrası Sel Yayıncılık’tan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “2009 yılının Ocak ayında yayımladığımız Guillaume Apollianire-Genç Bir Don Juan’ın Maceraları isimli kitaba, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bü- Kovuşturmanın Ertelenmesine tehcenlik’’ suçundan açılan kovuş- Burroughs ve son olarak Guillaume rosu tarafından dava açılmış, 2010 Karar Verildi turmanın ertelenmesine karar verdi. Apollianire-Genç Bir Don Juan’ın yılında ise eserin ‘edebi olduğu’ ge- İstanbul 2. Asliye Ceza MahkemeMaceraları. Mahkemelerde yıllarrekçesiyle beraat etmiştik. Yargıla- si’ndeki duruşmaya, Sancı ve Yerguz Mücadelemize Devam Edeceğiz ca süren davalar, savunma, bilirkişi, ma süreci boyunca Apollianire’in ile avukatları katıldı. Duruşmayı, Sel Yayıncılık’tan yapılan açıklama- dilekçe, basın açıklamaları elbette dünya edebi mirasına ait bir yazar, Uluslararası Yayıncılar Birliği Ya- da karar olumlu gibi algılansa da yorucu ve yıpratıcı süreçler ancak eserlerinin edebi, yayınladığımız yınlama Özgürlüğü Komitesi Baş- aslında getirilen 3 yıl şartıyla üstü Sel Yayıncılık olarak kitap seçiminkitabının erotik edebiyat örnek- kanı Ola Wallin de izledi. Duruş- örtülü bir ceza verildiği ifade edildi. de ve yayımında şimdiye kadar izlelerinden biri olduğunu savunmuş, mada ek savunma yapan sanık İrfan Yapılan açıklamada: “3 yıl şartıyla diği ilkeleri sürdürmeye ısrarla debu iddiamızı kanıtlayan bilirkişi Sancı, dava konusu kitapta çocuk da bundan sonraki yayıncılık faali- vam edecek ve kültür yayıncılığını raporları sunmuştuk. Ancak al- istismarına yönelik hiçbir hususun yetlerimize şekil verilmek istendiği dizayn etmeye yönelik yasaların dığımız beraat kararı geçtiğimiz olmadığını belirterek beraatini iste- açıktır. Böylece Sel Yayıncılık’ın ay- değişmesini her türlü platformda aylarda Yargıtay 14. Ceza Dairesi di. Dosyayı karara bağlayan mah- nı durumda 4 davası olmuştur: Pe- zorlayacağız” ifadeleri yer aldı. tarafından bozuldu, üstelik madde keme, basın yayın yoluyla işlenen rinin Sarkacı-Ben Mila, Görgülü ve değişikliği de talep edilerek ‘çocuk suçlara ilişkin kanun gereği, sanık- Bilgili Bir Burjuva Kadınının Mekistismarı’ yaptığımız iddia edildi” lar Sancı ve Yerguz hakkında ‘’müs- tupları-P.V., Yumuşak Makine–W.S.

ARDA İCİL yazdı

İki haftada gişede iki milyonu geçen, başrollerini Ahmet Kural ve Murat Cemcir’in paylaştığı film vizyonun öne çıkanlarından.

Bir Hurdacının Hayatı Yönetmen: Danis Tanovic Oyuncular: Nazif Mujic, Senada Alimanovic tür: Dram

Filmin yönetmenliği ve senaryosu No Man’s Land ve Shell Shock filmleriyle tanıdığımız Bosnalı sinemacı Danis Tanovic’e ait.

Yarım Kalan Mucize Yönetmen: Biket İlhan Oyuncular: Nİhan BelgİN, Yetkİn DİKİNCİler Tür: Dram

1940’lı yıllarda geçen film, resmi olarak 2. Dünya Savaşı’na girmese bile dolaylı olarak derinden etkilenen Anadolu’nun insanlarını anlatıyor.

Kelebeğin Rüyası suya düştü

Düğün Dernek Sinema hayatına kısa filmlerle başlayan uçak mühendisi olan Selçuk Aydemir kısıtlı bir maddi bütçeyle altı günde çektiği Çalgı Çengi ile ismini izleyicilere duyurmuştu. Ardından reyting kurbanı olan Üsküdar’a Giderken’den sonra farklı bir şekilde İşler Güçler ile iyi bir oyuncu kadrosuyla yönetmenliğini yaptığı projelerin tüm izleyicilerin gönlünde taht kurmasını sağlayabildi. İşler Güçler’de izleyiciye doyumsuz bir zevk tattıran oyuncu kadrosunu Düğün Dernek’te görmemiz Selçuk Aydemir’in başarılı oyuncu kadrosu için “aile’’ tabirini kullanmanın da vaktinin geldiğini hiç çekinmeden söyleyebilirim. İşler Güçler’den tanıdığımız Ahmet Kural ve Mu-

rat Cemcir ikilisini gene başrole taşımış Aydemir, üstüne başarılı oyuncu Rasim Öztekin, Devrim Yakut ve konuk oyuncular olarakta Sırrı Süreyya Önder ve Emel Sayın gibi tanınmış değerli oyuncuların yer alması fevkalade beğeni toplayan bir filmin ortaya çıkışı olmuş. Fakat buna rağmen gözler ister istemez Sadi Celil Cengiz’i arıyor. Filmin neredeyse tamamı Sivas’ın Esenyurt köyünde geçiyor. Bir Ramazan Bayramı sabahında nam-ı diğer İsmail Abi’nin(Rasim Öztekin) İstanbul’da okuyan oğlu Tarık’ın aniden ortaya çıkması ve Letonyalı kız arkadaşıyla aynı ülkede çalışmaları için evlenmeleri gerekçesiyle başlar. Gelenek göreneklerine bağlı olan İsmail

Abi oğlu için örf adatlere uygun bir düğün yapmak için Tüpçü Fikret(Ahmet Kural), Tövbekar Çetin(Murat Cemcir) ve Muallim Saffet’in(Barış Yıldız) yardımıyla düğün hazırlığına başlar. Düğünü bir an önce yapmak isteyen bu takım, acele etmelerinden dolayı birçok aksiliklerle karşılaşıyor. Birçok yönetmenin yaptığı gibi Selçuk Aydemir de yöresel şiveye ve argoya başvurmuş filmde. Fakat film yöresel şive ve argodan çok kadrodaki başarılı oyuncularla ilgi çekiyor. Özellikle Tüpçü Fikret karakteriyle izleyicinin karşısına çıkan Ahmet Kural ge-

ne mimikleriyle ön plana çıkıyor. Aslında Murat Cemcir ve Ahmet Kural’ın aynı filmde ikili olarak rol almasıyla izleyen herkesin en çok ilgilendiği ve güldüğü karakterler olduğunu söyleyebilirim. Mecliste, sokakta ve demokratik her eylemde gördüğümüz Sırrı Süreyya Önder’in espirili kişiliğini bu kez ciddi bir şekilde filme yansıtmış olması birçok izleyen tarafından büyük bir beğeni ile karşılık buldu diyebilirim. Benim Düğün Dernek için puanım ise 10 üzerinden 7.5 olacaktır.

Yılmaz Erdoğan’ın yönettiği Kelebeğin Rüyası, yabancı dilde Oscar ödülü kazanma şansını yitirdi. Film, Amerikan Sinema Sanatları Akademisi’nin dün yayınladığı 9 filmlik kısa listede yer almadı. Kısa listede Suudi Arabistan’da kadın yönetmen Haifee el Mansur tarafından gizlice çekilen ilk film olan “Wadjda” da yer bulmadı. 50 yıldır Pakistan’dan Oscar’a aday olan ilk film olan “Zinda Bhaag”da ödül şansını yitiren filmler arasında yer aldı. Listeye girmeyi başaran filmler arasında ise Hong Konglu yönetmen Wong Kar-wai’nin vatandaşı Bruce Lee’nin yaşamından kesitler verdiği “The Grandmaster” ve Filistinli Hani Ebu Esad’ın “Ömer” filmleri dikkat çekiyor. KÜLTÜR-SANAT

twitter: @ThomasIcil

HAFTANIN AJANDASI Hamlet

“Eski Şehir” Sergisi

Orhan Cem Çetin Sergisi

İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen William Shakespeare’in ölümsüz eseri Hamlet, 28 Aralık günü Üsküdar Tekel Sahnesi’nde izlenebilecek. Eser Sabahattin Eyüboğlu’nun çevirisi dikkate alınarak sahnelenecek.

Usta fotoğrafçı Ara Güler’den eski zamanı canlandıran bir sergi. Sanatçının daha önce bir arada sergilenmemiş, renkli İstanbul fotoğraflarını 16 Aralık 2013-15 Ocak 2014 tarihleri arasında İstanbul MERKUR’de görebilirsiniz.

Plato Sanat, “Portfolyo Serisi” ile sanatçıların öne çıkan sanatsal çalışmalarının başlangıcına, gelişimine ve günümüzdeki durumuna ışık tutuyor. Orhan Cem Çetin’in fotoğraflarından oluşan bu sergi 15 Ocak’a kadar görülebilecek.


SPOR

19

25 Aralık 2013

Çarşı’dan yolsuzluk protestosu İki genç futbolcu hayatını kaybetti Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı, Türkiye’nin gündemine oturan yolsuzluk skandalına çok konuşulacak bir tepki gösterdi. Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nda oynanan Elazığspor maçında tribünleri dolduran Beşiktaşlılar,destek verirken yolsuzluğa tepki göstermeyi de ihmal etmedi. Takımlarına, “Neyleyim kutumdaki milyon doları sen şampiyon olmayınca bazen sevinç bazen keder Beşiktaşlı olmak yeter” tezahüratıyla destekte bulundular. Siyah-beyazlı taraftarların, “Her yer rüşvet her yer yolsuzluk” diye bağırdığı da duyuldu. Taraftarlar, bu sloganları atarken ayakkabılarını çıkarak tepki gösterdi. SPOR

İskoçya Premier Ligi ekiplerinden Hearts’ın altyapısından yetiştikten sonra pilot kulüp Tynecastle’ın 14 yaş altı takımına transfer olan 13 yaşındaki Jamie Skinner, maç sırasında bir anda yere düşerek hayata veda etti. Tynecastle Kulübü’nün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, genç futbolcunun sahada yere düştükten sonra tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı ve ölüm nedeninin henüz belirlenemediği kaydedildi. İskoçya’yı yasa boğan bir başka ölüm haberi Hibernian Kulübü’nden geldi. Jamie Skinner’ın hayata gözlerini yumduğu gün, Hibernian 20 yaş altı takımında forma giyen 18 yaşındaki David Paul, Edinburgh’taki evinde uykusunda yaşamını yitirdi. SPOR

TFF’ye siyah - beyaz protesto Beşiktaş’lı taraftarlar Kasımpaşa maçında yaşanan hakem hatalarını ve maçın tekrar oynanması yönünde yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine sosyal medya üzerinden örgütlenerek TFF binasına doğru harekete geçti ve yürüyüş başlatı. SPOR koray karadere

Siyah Beyazlı taraftarlar bugün düzenledikleri yürüyüşle Türkiye Futbol Federasyonu’nu protesto ettiler. Çarşı grubunun önderliğinde olaylı Kasımpaşa - Beşiktaş maçındaki tartışmalı kararları protesto etmek için “Kravatlıların yetmediği yerde atkılılar devreye girer” sloganıyla düzenlenen yürüyüşe binlerce siyah beyazlı taraftar katıldı. Hafta içinde internet ortamında organize olan siyah-beyazlı taraftarlar, İTÜ Ayazağa yerleşkesi önündeki metro istasyonunda toplandı. Çok sayıda taraftar, daha sonra buradan TFF’nin İstinye’deki merk e z

binasına doğru yürüyüşe geçti. Taraftarlara, yoldan geçen araçlar da korna çalarak destek verdi. Yoğun güvenlik önlemi Geçen haftaki olaylı Kasımpaşa maçı sonrası TFF’nin İstinye’deki merkez binasına doğru yürüyüşe geçen Beşiktaşlı taraftarlar Federasyon binası çevresinde alınan yoğun güvenlik önlemleri ile karşılaştı. Metro istasyonundan TFF binasına yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşün ardından ulaşan siyah-beyazlılar, çevik kuvvetin barikatlarıyla karşılaştı. Çıkabilecek olaylara karşı, bir TOMA, 3 de akrep aracı bina önünde hazır bulunduruldu. Demirören’e tepki Olaylı Kasımpaşa-Beşiktaş maçının yeniden oynanması taleplerini dile getirmek için TFF binasına Beşiktaş bayrak-

ları ve pankartlarla yürüyen siyah-beyazlı taraftarlar, zaman zaman da meşaleler yakarak, tezahüratlar yaptı. Taraftarlar, yol boyunca TFF Başkanı Yıldırım Demirören’i istifaya davet etti. Yürüyüşte atılan sloganlardan öne çıkanlarsa “Yeter Yıldırım Demirören”, “Yönetim uyuma taraftara sahip çık”, “Taraftar burada Fikret Orman nerede?”, “Şeref’in çocukları burada, hırsızlar nerede?” oldu. 48 saat süre verdiler. TFF binası önünde bir basın açıklaması yapan Siyah Beyazlılar Türkiye Futbol Federasyonu’na yanlıştan dönmesi için 48 saat tanıdıklarını ve bu sürenin başladığını belirterek, “Eğer bu süre sonunda hakkımızı vermezlerse Türkiye’yi onlara dar edeceğiz” ifadelerini kullandılar. Yapılan basın açıklamasının ardından taraftarlar olaysız şekilde dağıldı.

Arena’da 3 puan Aslan’ın Spor Toto Süper Lig 16. haftasında sahasında Trabzonspor’u ağırlayan Galatasaray, Burak Yılmaz’ın ayağından bulduğu gollerle rakibini 2-1 mağlup etti. Lider F.Bahçe’nin 3 puan kaybettiği haftada TT Arena’da Trabzonspor’u ağırlayan G.Saray, Burak Yılmaz’ın golleriyle sahadan 2-1 galip ayrılarak elindeki fırsatı 3 puanla değerlendirdi. Türk Telekom Arena’da oynanan karşılaşmanın ilk yarısı golsüz beraberlikle geçilirken iki ekibin kalecisi yaptıkları kurtarış-

larla maça damga vurdular. İkinci yarıya fırtına gibi başlayan Galatasaray 60’ta Burak Yılmaz’la 1-0 öne geçti. Trabzonspor’da Olcan Adın 66’da durumu 1-1 yaparken 67’de Burak Yılmaz tekrar sahneye çıkarak skoru 2-1’e getirirken Galatasaray’a 3 puanı kazandırdı. Karşılaşmanın 76. dakikasında Trabzonspor 10 kişi kaldı. Saha kenarında Riera’ya tokat atan Colman, hakem Fırat Aydınus tarafından kırmızı kartla cezalandırıldı. Aynı pozisyonda Colman’ı iten Riera ise sarı kart gördü. SPOR

Kobe Bryant’tan kötü haber Kobe’nin başı sakatlıklardan kurtulmuyor. Geçen sezon aşil tendonu sakatlığı yaşayıp yaklaşık 8 ay sahalardan uzak kalan Kobe Bryant bir şanssızlık daha yaşadı. Yıldız oyuncu, 6 hafta sahalardan uzak kalacak. Kobe, son oynanan Memphis maçında sakatlanmış ancak sonra oyuna devam etmişti.Kulüpten yapılan açıklamada, 35 yaşındaki yıldız oyuncunun sol dizinde kırık olduğu ve 6 hafta forma giyemeyeceği açıklandı. Bryant, daha önce aşil tendonundan sakatlanmış ve 8 ay parkelerden uzak kalmıştı. Yıldız oyuncu 8 Aralık’taki Toronto maçıyla bu sezonki ilk kez forma giymişti.SPOR


Sansür talebinde birinciyiz Google hazırladığı Şeffaflık Raporu’nu sundu. Raporda, 2013’te geçtiğimiz yıla oranla devletlerden yapılan içerik çıkarma talebinin ciddi oranda arttığı belirtildi. Google’a

Ocak-Haziran 2013 arasında yapılan 3846 başvuruda, toplam 24 bin 737 içeriğin çıkarılması istendi. En çok talep ise Türkiye’den geldi. toplum

Biz bize yeteriz

İlk kez bu yıl yapılmaya başlanan Türkvizyon şarkı yarışması, sessiz sedasız ilkini gerçekleştirdi ve kazananı Azerbaycan oldu.2013 Türk Dünyası başkenti seçilen Eskişehir’de yapılan yarışma, Eurovision’a iki yıldır katılmayan ve öncesinde de beklenen başarıyı yakalayamayan Türkiye’nin “Fare dağa küsmüş” misali Eurovision’a alternatif olarak ortaya çıkarttığı imajını veriyor. TOPLUM özge doğan

Lego otomobil

Hemen hemen hiçbir yerde tanıtımı ve reklamı yapılmamış olan ‘Türkvizyon’ sessiz sedasız ilk kazananını Azerbaycan olarak belirledi. 24 ülkenin katıldığı yarışmada Türkiye’yi ‘Sen, ben, biz’ şarkısıyla Manevra isimli grup temsil etti. “Türk dünyası insanlarını ve sanatçılarını birbirlerine daha da yakınlaştırmak” amacıyla yola çıkarak adı dahi bilinmeyen Türk ülkelerini tanıtmak ve bağları güçlendirmek için düzenlenen bu garip yarışma TRT’nin öncülüğünde gerçekleşti. TANITIM SIFIR Ancak bu yarışmanın Türkiye’de bile çok fazla ses getirmediğini söylemek mümkün. Çünkü kamuoyunun büyük bir kısmının bu yarışmadan haberi bile yok. Tanıtımının sıfıra yakın olduğu Türkvizyon, organizasyonun kötü olduğunu saatinin önce 21:00 diye duyurulup daha sonra 18.30’a çekilmesinden bile belli ediyor. KENDİMİZ ÇALAR KENDİMİZ OYNARIZ Türkiye’de heyecanla izlenen ve sonucu beklenen Eurovision, uzun yıllardır hüsranla sonlanıyordu. Eurovision’da en son sevincini Sertab Erener’le yaşamış Türkiye, iki yıldır yarışmaya katılmıyor. Dolayısıyla Türkvizyon,

Yaklaşık 500 bin Lego parçasını bir araya getiren Romen RaulOaida, dünyanın en ilginç tasarımlarından birine imza atarak, gerçek bir araç yaptı. Avustralyalı girişimci Steve Sommarito’nun maddi desteğiyle hayalini gerçekleştirmek için harekete geçen 20 yaşındaki RaulOaida, 18 aylık uzun bir çalışma sonunda hedefine ulaşmayı başardı.

Eurovision’a karşı “Kendimiz çalar kendimiz oynarız” yan fikriyle ortaya çıkmış gibi görünüyor. Her yıl Eurovision’un ardından konuşulan, “Zaten herkes komşusuna oy veriyor” sitemi bir kez daha dillendirilmek istenmiyor olsa gerek ki Türkvizyon, “Biz bize yeteriz” şiarıyla imdada yetişecek gibi duruyor. ŞARKI YARIŞMASINI DA BİZ BİLİRİZ “Biz bunu da iyi biliriz” hissiyatının bir ürünü olduğu izlenimi uyandıranTürkvizyon’un ardından başka atılımlar da bekleniyor. “Eurovi-

sion zaten şarkı yarışması değil her şey çok politik” fikrine, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” alt metniyle, “Biz de kendi yarışmamızı yapalım bari” çözümü getirilmişe benziyor. Tabii 2020 olimpiyatlarını Tokyo’ya kaptıran hükümetin bir de Türk olimpiyatlarının da yapılması düşünülebilir. BİR DE TÜRKÇE OLİMPİYATLARI VARDI Türkiye’nin bir de Türkçe Olimpiyatları var. Dünyanın dört bir yanından toplanan Afrikalı ve Türk devletlerinden çocuklara Türkçe şarkılar söyleten bu organizasyonun en göze çarpan

18SORU

Zürafa intihar etti

Mert ERgüzel Öğrenci/istanbul

Köyün yarısı onun

1. En sevdiğiniz erdem? Sevgi 2. Başlıca özelliğiniz? Dürüstlük 3. Mutluluk nedir? Sevdiğim insanlarla bir arada olmak 4. Mutsuzluk nedir? Boşa vakit geçirmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Kıskançlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Yalan 7. En sevmediğiniz şey? İki yüzlülük 8. En sevmediğiniz kişiler? Kendini beğenmiş kişiler 9. En sevdiğiniz iş? Yeni yerler görmek gezmek 10. En sevdiğiniz şair? Nazım Hikmet 11. En sevdiğiniz yazar? Sabahattin Ali 12. Kahramanınız? Babam 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Karanfil 15. En sevdiğiniz renk? Mavi 16. En sevdiğiniz yemek? İçli köfte 17. En sevdiğiniz düstur? Onurlu yaşamak 18. En sevdiğiniz söz? Mutluyken söz verme, üzgünken cevap verme, öfkeliyken karar verme.

özelliği ise tüm konuşmalarını Arapça kelime ve vurgularla süslemeye bayılan kişilerin düzenlemesi. Son Türkçe Olimpiyatları’nda “Ankara’nın bağları” türküsünün Tanzanyalı bir çocuğa “Tanzanya’nın bağları” şeklinde söyletilmesinin protokolde oturan pek saygın zatları şenlendirmesine de değinmeden geçmek olmaz. Öyle ya; insan haklarında, adalet ve hürriyette parmakla gösterilen, bilim ve sanatta çağ atlamış ülkemizin başka ilgilenilecek hiçbir meselesi yoktu(!). O nedenle Türkvizyon dertsiz başımızın imdadına yetişmiş oldu(!).

İzmir’in Torbalı İlçesi Ahmetli Köyü’nde oturan 40 yaşındaki Mehmet Kaynak, Tapu Müdürlüğü’ne gittiğinde mal varlığını öğrenince şaşkına döndü.Köyde 3 ortaklı toplam 2 bin 500 metrekarelik arsası ve bir evi bulunan Kaynak, tapuya göre kahve, cami, muhtarlık binası, tuvaletler ve meydanda bulunan havuzun da sahibi çıktı. Ahmetli Köyü’nde çiftçilik yapan 2 çocuk babası Mehmet Kaynak, köyün yarısının sahibi çıktı. Ahmetli Köyü Muhtarı Ahmet Kılıç tarafından 2008 yılında dağıtılan 70 tapudan biri de Ahmetlili Mehmet Kaynak’a aitti. Mehmet Kaynak’ın bir iş için geçtiğimiz günlerde Tapu Sicil Müdürlüğü’ne gitmesiyle gerçek ortaya çıktı. toplum

Mısır’da Kahire’nin merkezindeki Giza Hayvanat Bahçesi’nde Roka isimli 3 yaşındaki dişi zürafa bu ay başında kendini asarak intihar etti.Hayvan hakları savunucuları Roka’nın ölümünün, bakımsız hayvanat bahçesindeki şüpheli ölümlerin sonuncusu olduğunu iddia etti. Geçen yıl Mayıs ayında aynı hayvanat bahçesinde üç ayı ölü bulunmuş, yetkililer ayıların “ayaklanmaya kalkıştığı için öldürülmek zorunda kalındığını” söylemişlerdi.Yine Giza’da 2007 ve 2008’deki iki ayrı olayda develer yok olmuş, hayvanat bahçesi görevlilerinin hayvanları kesip yediği iddia edilmişti. Giza’nın çok az ücret alan tecrübesiz ve eğitimsiz bakıcıları, para karşılığı ziyaretçilere bebek aslan veya maymunlarla fotoğraf çektirme izni verdiği için sık sık kazalar da yaşanıyor. toplum

Burası Hollywood değil Suriye

Çöp ev Samsun’da tek katlı bir evde yaklaşık 2 yıldır Rıza İ.(63) tarafından biriktirilen çöp, mahalle sakinlerini rahatsız etti. Vatandaşların şikayeti üzerine İlkadım Belediye Zabıta ekipleri harekete geçti. Zabıta eşliğinde temizlik işlerine bağlı iş makinelerinin yardımıyla çöpler kamyonlarla dolduruldu. Temizlenen evden 10 kamyon çöp çıktı.

Yürüyen bağ evi

Düzce’de yaşayan İsmet Aktepe’nin fındık tarlasında bağ evi vardı. İsmet Aktepe bağ evini şehir merkezine taşımak istedi. Fakat ilginç bir yola başvurarak evi sökmek yerine tek parça halinde traktörüne yükledi. Traktörle D-655 karayolunu kullanarak Konuralp Beldesi’ne doğru giden Aktepe, karayolunda zaman zaman tehlike oluşturdu.

Yamyamın evini alan yok

Almanya’nın Dresden Kenti’nde bulunan 150 yıllık pansiyonun sahibi polis memuru Detlev G., geçen ay Wojciech S. adlı yaşındaki başka bir erkeği doğrayıp bir kısmını yemiş ve parçalarını da bahçeye gömmüştü.Bu olaydan sonra tutuklanan polisle, birlikte yaşayan erkek arkadaşı pansiyonu satmaya karar verdi. 380 metrekare oturma alanı, 20 odası, iki banyosu ve 24 yatağı bulunan bulunan pansiyonun arazisi ise 6172 metrekare. Yamyamın pansiyonuna 175.000 Euro talep edilirken, ilk ciddi alıcının çıktığı ve Ocak ayında yeri görmeye geleceği açıklandı. toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.