Yarın 209

Page 1

Soma davasında madendeki güvenlik ihmalleri çıkmaya devam ediyor

İşçiler ölmemek için hava borusunu emdi Kar hırsı, iş güvenliğinin önüne geçtiği için 301 madencinin katledildiği Soma davasının 4. duruşması

görüldü, İşçilerin ifadeleri katliama davetiye çıkaran ihmalleri ve denetimsizliği gözler önüne serdi. emek 09

Barış yanlıları HDP’de kenetlenmeli

Güzel günlerin habercisi...

20 Ekim 2015 Salı Sayı: 209 l

l

1 TL www.yarinhaber.net l

Esas Mesele’de bu hafta: HDP Milletvekili Pervin Buldan

Cumhuriyet tarihinin en kanlı katliamının ardından, saldırı nedeniyle en çok kaybı veren ve ardından bu katliama ilişkin Davutoğlu’na soru önergesi yönelten Pervin Buldan bu haftaki konuğumuz. esas mesele 12

Katliamın ardından bir hafta geçti

BUTUN OKLAR AKP'YI GOSTERIYOR

Ankara katliamının, Saray’ın savaşı için çıkarılan katliamların izi Suruç katliamıyla başlayıp barış isteyen insanların içinde patlatılan bombaya kadar varıyor. Kendileri inkar edip katliamdan oy devşirmek isteseler de Erdoğan’ın ve AKP’nin bu katliamlarla olan bağlantısı somut delillerle ortaya konuyor.

1 2 3

Devlet, katliamı önceden dinlemiş

Bombacıları serbest bıraktılar

Saldırıyı yapan Yunus Emre Alagöz’ün kardeşi Yusuf Alagöz ile telefon görüşmesi yaptığı, görüşmenin dinlendiği ve Alagöz’ün üç ay sonra “şüpheli” sıfatıyla Adıyaman Emniyet’ine ifade verdiği ortaya çıktı

4 5 6

Davutoğlu’nun elindeki canlı bomba listesinde katliamı gerçekleştirenlerin isimlerinin olduğu, polis takibinde olup, daha önce gözaltına alındıkları ortaya çıktı. Ancak haklarında “yeterli” delil olmadığı gerekçesi ile bırakılmışlar.

Davutoğlu da biliyordu

Gülerek, suçlarını ele verdiler

Davutoğlu, zaten bombacıları önceden bildiklerini itiraf etti. Bombacının dinlendiğini, polis tarafından gözaltına alındığını ve kısa sürede serbest bırakıldığını bilmediğini iddia etmesi inandırıcılıktan uzak.

Üç bakanın katliamın ardından yaptıkları açıklamalarda kameralar karşısında gösterdikleri tepkilerde AKP’nin katliama dair fikrinin ne olduğunu ortaya koydu. “İstifa” sorusu Adalet Bakanını güldürdü.

Bomba tweeti MİT’e ait çıktı

İstihbaratın en kuvvetli bölgesi

En son yapılan, kısa sürede yapılan araştırmalar bomba ile ilgili tweet atan hesapların MİT hesapları olduğunu, MİT tarafından kullanılan ve yönlendirilen Twitter hesapları olduğunu ortaya koydu.

MİT binasına sadece 500 metre mesafedeki saldırı alanı, Ankara’nın tam merkezinde yer alıyor. Az sayıda kişinin bile toplandığı eylemlerde kuş uçurtmayan polisin, MİT’in saldırıdan haberdar olmama şansı yok.

Katliam da olsa AKP neşeyle mitingde Bütün Türkiye katili tanıyor Ankara’da gerçekleşen katliamın ardından tüm baskılara rağmen halk meydanları terk etmiyor. Ankara Tren garında gerçekleşen katliamdan hala ölüm haberleri gelmeye devam ederken halk ölümleri protesto etmek, ölenleri anmak adına bir kez daha ayakta. GÜNCEL 05

Korku filminin son sahnesi

Aklın yolu

HAKAN ÖZTÜRK

Yine başkan değilsin

SİBEL UZUN

GÜLSÜM KAV

FERHAN UMRUK Projesinin temel atma töreni ile Alaköprü Barajı ve Geçitköy Barajı’nın açılışı için gittikleri Mersin’in Anamur ilçesini miting alanına çevirdiler. GÜNCEL 04

Gökyüzüne bırakılan balonlar, katledilenler için

05

Uyanış

Ölürken değil, yaşarken kadın kotası istiyoruz

‘Avrupa Kalesi’ Akdeniz’i... Ankara’da yaşanan patlamanın üzerinden daha bir hafta geçmişken AKP mitinglerine başladı. Davutoğlu ve Erdoğan Ankara’yı çabuk unuttu. KKTC Su Temini

04

Sonrası Hazır mı? Ne günlere kaldık?

FADİK TEMİZYÜREK

06

Ana fikir 08

Köstebek 09

Hakikat


YESiL SAYFA

02

20 Ekim 2015

Her yere katliam, her yerde katliam yeşil sayfa melek önder

Ataköy’de sahil halka kapalı

Ataköy sahil şeridinin doğal şekli kara ve denizdeki inşaatlarla değişti. Sahil şeridinde halkın denizle buluşacağı tek bir alan kaldı. Mega Yat Limanı için dolgu alanı tamamlanmak üzere, yaklaşık 140 dönümlük alan dolduruldu. Galeria Alışveriş Merkezi’nden Hava Harp Okulu’na kadar olan sahil şeridinde halkın yürüyebileceği alan olarak sadece Baruthane yapılarının bulunduğu arazi kaldı. Kültür Varlıkları Koruma Kurulu ile Tabiat Varlıkları Komisyonu inşaat izni verirse sahil tamamen halka kapanmış olacak. DATİ Holding projesinde, 400 mega yat kapasiteli marina, 70 metrelik 7-8 bina (otel, ofis ve otel-rezidans), yürüyüş alanı, konser alanı, kongre merkezi, spor merkezi, alışveriş birimleri, kafe ve restoranlar bulunuyor. YARIN YEŞİL SAYFA

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun yaptığı açıklamada Türkiye’deki 3. nükleer santralin Kırklareli İğneada’ya yapılmasının planlandığını açıkladı. Alaboyun konu ile ilgili yaptığı açıklamada firmalarla görüşmelerin sürdüğünü belirtti ve “Üçüncü nükleer santralin Kırklareli İğneada bölgesinde yapılması planlanıyor. Şu an ilk gelenler Çinliler ile Amerikalıların Westinghouse firması. Mutabakat zaptı imzalandı. Ama teklif vereceklerle de görüşüyoruz. Japonların yine ilgisi var” dedi. Mersin, Sinop halkı gibi İğneada ve Trakya halkı da bölgede hiçbir enerji santrali istemiyor. Demirköy Belediye Başkanı MHP’li Muhlis Yavuz da belde ve ilçe halkının defalarca eylem yaptığını ve nükleer santralin ilk günden beri halk tarafından isten-

mediğini söyledi. Avrupa’nın en büyük longoz ormanlarına sahip İğneada’ya santral yapılması hukuken de mümkün değil. Çünkü Trakya bölgesinde mevcut bölge planına ve Danıştay 6. Dairesi’nin “enerji üretim santralı” yapılamayacağına dair kararı bulunuyor. İğneada longoz ormanları, doğal limanı, kuş türleri ile Türkiye’nin ender yerlerinden biri. Ayrıca çevresinde birçok tarihi yapı yer alıyor. 22 kilometrelik sahile sahip İğneada, Türkiye’nin balıkçı barınakları içerisinde en büyük 3.liman. İğneada’daki halkın büyük çoğunluğu geçimini balıkçılıktan sağlıyor. Bölgede 30 balık türü yaşamakta ve 8 balık türü koruma gereken türler arasında. Türkiye kuş varlığını oluşturan 454 kuş türünden yarıya yakını İğneada’da görülebiliyor. 670 çeşit bitki, 668 çeşit özel yabani hayvan türü bulunuyor. Tüm Türkiye’deki memeli türlerinin yüzde

Türkiye’de üçüncüsü kurulması planlanan nükleer santralin yeri açıklandı. Mersin Akkuyu ve Sinop İnceburun’da kurulmak istenen Nükleer Santrallerin ardından şimdi de 3. Nükleer Santralin İğneada’ya kurulması planlandığı belirtildi.

57’sini burada görmek mümkün. Alan çok sayıda su kuşu ve yırtıcı kuşun göçünde geçiş yolu. Bölge İstanbul’a ve Bulgaristan’a da oldukça yakın, bu nedenle de İstanbul’daki yaşam da büyük bir risk altına girecek. Aynı zamanda komşu ülkelerin de görüşünün ve onayının alınması gerekiyor. Nükleerin tehlikeli bir enerji kaynağı olması, atık sorunu ve doğa katliamına neden olacağı gerekçesiyle belde halkı, santralin yapılmaması için ellerinden geleni yapacaklarını ifade ediyorlar. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ise konuyla ilgili, “Şu anda Sinop ve Akkuyu’da nükleer santral yapılıyor ve yapılacak. İğneada’yla ilgili bir çalışma ve başvuru yok’ diye açıklamasında bulundu. İğneada Doğa Elçileri adına Yaşar Mersin gazetemize yaptığı açıklamada; “Hukuki olarak, bölgeye bir çivi dahi çakabilme-

leri mümkün değil. Bölgenin turizm alanı olması, özel bir ekolojik sisteme sahip olmasından dolayı, diğer nükleer santrallerden çok daha fazla büyük tepkiye neden oldu. Bakanlıktan gelen açıklamalarla da aslında geri adım atıldı. Ulusal basının da konuya yoğun bir ilgisi var, bu nedenle de halk sesini duyurma fırsatı buldu. Şu an için konuyu gündem değiştirmek için ve bir seçim vaadi olarak kullanmaya çalıştılar, ancak bunda başarılı olamadılar” dedi. Demokratik tartışma yapmadan, bilim ve teknik üzerinden konuşmadan uygulanmaya; toplumun desteğini almamış, dayatma ile halka kabul ettirilmeye çalışılan Mersin-Akkuyu’da henüz ciddi bir inşaat ya da reaktör bulunmamasına rağmen, bir de üçüncü nükleer santralden bahsetmek çokta gerçekçi olmayabilir.

Yeşil Kanal Programı başlıyor Yol TV ekranlarında Yeşil Kanal Programı başlıyor. Derelerimiz, ormanlarımız, yaşam alanlarımız satılıp, talan edilirken; ranta ve talana karşı mücadelelerde sürüyor. Bizlerde her hafta, kent ve doğa mücadelelerinin konuşulacağı programımızın ilk bölümüyle yakında ekranlarda olacağız. Programda farklı konuklarla, farklı konuları değerlendireceğiz. İlk bölümdeyse Albatros Parkı direnişi ile Fındıklı Parkı’nda yaşananları değerlendirdik. Programımızda yeşil hareketten Ender Eren ile Beyoğlu Kent Savunması ve İstanbul Kent Savunmasından Deniz Özgür konuğumuz oldu. YARIN YEŞİL SAYFA

İskenderun’da termiğe karşı mücadele kazandı İskenderun Körfezi’nde faaliyetteki 3 santrale ek olarak yapılması planlanan 29 termik santral projesinden biri olan Ada Yumurtalık Termik Santrali yürütücüsü Fransız kamu şirketi Engie projeden çekildi. Geçtiğimiz hafta İskenderun ve Fransa’da aktivistler eş zamanlı eylemler gerçekleştirerek, firmayı projeden çekilmeye davet etmişlerdi. Protestoların ardından Engie, projeden vazgeçtiğini ve Yumurtalık-Ada Termik Santrali’nin iptal olduğunu açıkladı. Engie firması Aralık ayındaki Paris İklim Zirvesi’nin de sponsoru. 7 Ekim’de İskenderun Çevre Koruma Derneği ve Türkiye’den Greenpea-

ce Akdeniz, WWF, TEMA, Ekoloji Kolektifi’nin bulunduğu 35 ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşu ile beraber Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ye mektup gönderdi ve “Fransa, eğer gerçekten iklim değişikliği konusunda samimi ise, Ada Termik Santrali yatırımını durdurmalıdır” dedi. İskenderunlu aktivistler, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu Fransa” dövizleri ile eylem yapmıştı. İskenderun’da yapılan eylemle eş zamanlı olarak Engie firmasının merkezi önünde de Fransız aktivistleri Ada Yumurtalık Termik Santralinin durdurulması için protesto konseri gerçekleştirilmişti. YARIN YEŞİL SAYFA

Galataport kamu yararına aykırı

İskenderun Körfezi’nde termikler iptal Erzin Termik santral karşıtı mücadelesi sonucunda bölgedeki lisans başvurusunda bulunulan Burnaz ,Mert, Taha Kömürlü Termik Santralleri ile doğal gaz santrali başvurusu reddedildi. Geçerli lisansa sahip 900 MWe lik BENDİS enerji-Selena Kömür santrali için firmanın aldığı ÇED ile açılan dava sonucunda da yetersiz olduğu gerekçesi ile mahkemece iptal edildi.Firmanın yargı süreci tamamlanmadan acele bir şekilde ikinci kez aldığı ÇED raporuna karşı 2015 yılı içinde yine dava açıldı ve bağımsız bilirkişi heyeti raporu ikinci ÇED’in de yetersiz olduğu yönünde geldi. Bölge halkı, burada santral yapılamayacağının artık anlaşılması gerektiğini ve en son kirleticinin topraklarını terk edene kadar süreceğini söyledi. YARIN YEŞİL SAYFA

Yeşil Takvim:

Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali – 22/25 Ekim İklim Forumu- 12/13 Kasım Türkiye’nin İlk Vegan Festivali: Vegfest Türkiye- 31 Aralık/1 Ocak

Saraçoğlu’na yine baskın

Ankara’da ranta açılmak istenen Saraçoğlu Mahallesi’ndeki hukuksuz ve tebligatsız tahliyeler devam ediyor. Mahkeme kararını beklemeden mahalleye gelen polisler mahalleliyi yeniden tahliyeye zorlayarak evlerin kapılarını kırdı. 15 Ekim sabah saatlerinde çevik kuvvet mahalleyi abluka altına aldı, ardında da sabah erken saatlerde açılan dava sonucunda alınan yürütmeyi durdurma kararı çıkmasına rağmen, beklenmeden mahallelinin kapıları kırılarak, zorla tahliye gerçekleştirildi. Mimarlar Odası Ankara Şube

Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Bu yapılan hukuku dolanmaktır, insanların elinden dava açma hakkını alıyorlar, insanların itiraz etmesini engellemek için mahkemeler çalışmaya başlamadan önce tahliyeleri gerçekleştirmeye çabalıyorlar. Bu da hukuku tanımamaktır. Gerekli suç duyurularına devam ediyoruz. Bu işlemi yapan memurlar, kaymakamlık yetkilileri, hukuk kararını boşa düşürmeyi amaçlıyor, hukuk ve adalet zafiyeti yaratıyor, insanların yargıya başvurma hakkına müdahale ediyor” dedi. YARIN YEŞİL SAYFA

TMMOB Mimarlar, Şehir Plancıları ve İnşaat Mühendisleri Odaları tarafından, Doğuş Holding’e ait Salıpazarı Kruvaziyer Limanı projesi planların iptali için 2012’de açılarak Danıştay 6’ncı Dairesi’nde görülen davada, Başsavcılığın da görüşleri dava dosyasına girdi. Başsavcılık makamı adına görüş bildiren Danıştay Savcısı Halil Kamil Yüksel, bilirkişinin 3 Nisan 2015 tarihinde hazırladığı rapora atıfta bulunarak, planların belirsizlikten uzak, net bir bakış açısına sahip olması gerektiğinin altını çizerek, planların ‘kamu

yararı taşımadığına’ yönelik fikir bildirdi. Proje ile ilgili hazırlanan bilirkişi raporunda ‘dava konusu işlemin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olmadığı’ kanaatine yer verilmişti. Tanım, araç ve yöntemin ‘kuşkuya yer bırakmayacak’ bir şekilde açıkça belirtilmesi gerektiği belirtilen görüşte “Planların iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir” ifadelerine yer verildi. Ayrıca tüm kıyının özelleştirilmesiyle, kamuya kapatılması anlamına geleceğine vurgu yapıldı. YARIN YEŞİL SAYFA


GUNCEL

03

20 Ekim 2015

Katliamın ardından bir hafta geçti

Bütün oklar AKP’yi gösteriyor

Saray’ın savaşında daha fazla insanın ölmemesi için Barış Mitingine katılan insanlar bu savaşı sürdürmek isteyenlerce yine katledildi. Saray’ın planladığı bu saldırıların ve katliamların izi Suruç katliamıyla başlayıp barış isteyen insanların içinde patlatılan bombaya kadar sürülüyor. Erdoğan’ın ve AKP’nin bu katliamlarla olan bağlantısı somut delillerle ortaya konuyor.

Bir hafta içinde ortaya çıkan kanıtları değerlendirdiğinizde AKP’nin Ankara Katliamı ile ilişkisi sizce nedir? İdris Baluken HDP’li Vekil

AKP= IŞİD

AKP=IŞİD. Ankara Katliamı Rojova ve Suriye’den sonra Türkiye topraklarında da AKP IŞİD ilişkisini ortaya çıkarmıştır. Bu ilişki teşhir olduğu için hesap verme süreci başlamıştır. Lami Özgen KESK Genel başkanı

Devlet-AKP-IŞİD işbirliği Bu katliam Devlet-AKP-IŞİD işbirliğiyle gerçekleşen bir katliamdır. Tüm veriler ortadadır. Üstelik ülkenin başkentinde gerçekleştirdikleri bir katliamdır. Bayazıt İlhan TTB Genel Başkanı

Göz göre göre yapılmıştır Göz göre göre istihbarat güçlerinin takip ettiği, kim olduğu bilinen kişiler tarafından bu saldırının yapıldığı anlaşılıyor. Bombayı atanlar kadar engellemeyenler de sorumludur. Kani Beko DİSK Genel Başkanı

Hükümete nasıl güvenelim güncel melih erdem

Erdoğan 7 Haziran’dan sonra kaybettiği seçimleri yok sayarak, halkın kabul etmediği başkanlığı olağanüstü hal şartlarında demokratik darbeyle halka dayatmaya çalışıyor. Bu süreçte 400 milletvekili verilmediği için savaşın çıktığını her fırsatta söyleyen Erdoğan ve AKP’lilerin kendileri oldu. Suruç’ta patlayan bombayla Erdoğan iç savaş tezgahının ilk adımını atmış, ardından IŞİD bahane edilerek HDP’ye ve devrimcilere yapılan operasyonlarla Saray savaşı fiili olarak başlatmıştı. 7 Haziran’dan sonra aylardır devam eden Saray’ın savaşında yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Bu duruma karşı barışın sesini duyurmak, başkanlık için halklara savaş açan Erdoğan’ın diktatörlük politikalarını durdurmak için emek örgütleri tarafından örgütlenen Ankara Barış Mitingi bir kez daha bombaların hedefi oldu. Saray’ın savaşında daha fazla insanın ölmemesi için Barış Mitingine katılan insanlar bu savaşı sürdürmek isteyenlerce yine katledildi. Saray’ın planladığı bu saldırıların ve katliamların izi Suruç katliamıyla başlayıp barış isteyen insanların içinde patlatılan bombaya kadar sürülüyor. Erdoğan’ın ve AKP’nin bu katliamlarla olan bağlantısı somut delillerle ortaya konuyor. Ankara’da Barış Mitingine bombalı saldırı gerçekleştirdiği kesinleşen Yunus Emre Alagöz’ün 17 Mayıs 2015’te Adıyaman’da bulunan kardeşi Yusuf Alagöz ile telefon görüşmesi yaptığı, görüşmenin polis tarafından dinlendiği ve Yusuf Alagöz’ün telefon görüşmesinden üç ay sonra ‘şüpheli’ sıfatıyla Adıyaman Emniyet’ine ifade verdiği ortaya çıktı. Başsavcılık tarafından yapılan yazılı açıklamada, diğer canlı bomba eylemcisinin fotoğrafla teşhisinin yapıldığı ve açık kimliğinin belirlenmesi için çalışmaların devam ettiği kaydedildi. Açıklamada ayrıca, kimlik tespit çalışmaları yapılan eylemcinin Türkiye’nin güney sınırlarına komşu bir ülkeden geldiğinin tespit edildiği belirtildi.

Bakanlar durumdan memnun; gülümsüyorlar AKP ve Erdoğan kendilerinin çıkardığı savaşı bahane ederek seçim güvenliği olmayan yerlerde halktan sandıkları kaçırma girişiminde bulunmuştu. Onların bu girişimlerine karşı demokrasiyi savunma Ankara Mitingine gelen insanlar sandık hırsızlarınca katledildi. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun Ankara’daki patlamada ölü ve yaralı sayısını açıklamasının ardından ‘sağlıklı bir süreçle sandığa gitmeyi temenni ediyorum’ sözleri dikkat çekti. Müezzinoğlu’nun ardından basın açıklamasında konuşan ve katliam sonrası yaşanan polis saldırılarının sorumlusu İç işleri bakanı sorumlusu Selami Altınok durumdan memnun olduğunu kameralar karşısında gösterdi. Basın mensubunun İçişleri Bakanı Selami Altınok’a ‘istifa etmeyi düşünüyor musunuz?’ sorusu üzerine Altınok ‘Güvenlik zafiyeti yoktur’ diyerek istifayı düşünmediğini belirtti. Adalet Bakanı Kenan İpek’in sorunun ardından gülümsemesi dikkat çekti.

Devlet; bombaların patlayacağını dinledi Ankara’da Barış Mitingine bombalı saldırıyı yapan Yunus Emre Alagöz’ün 17 Mayıs 2015’te Adıyaman’da bulunan kardeşi Yusuf Alagöz ile telefon görüşmesi yaptığı, görüşmenin polis tarafından dinlendiği ve Yusuf Alagöz’ün telefon görüşmesinden üç ay sonra ‘şüpheli’ sıfatıyla Adıyaman Emniyet’ine ifade verdiği ortaya çıktı. Polis takibine takılan 17 Mayıs tarihli telefon görüşmesinde Yunus Emre Alagöz’ün

kardeşi Yusuf Alagöz’e, ‘Yusuf Bu belki seninle son görüşmem. Alla hu Allem muhtemel son görüşmemiz. Hem Abdurrahman’ın hem benim’ demiş. 25 Temmuz’da Adıyaman Emniyet Müdürlüğü’nde ifade veren Yusuf Alagöz ifadesinde Suruç’ta canlı bomba saldırısı yapan kardeşi Abdurrahman Alagöz hakkında, ‘Şeyh Abdurrahman Alagöz isimli şahıs benim kardeşim olur. Kendisini en son 3-4 ay önce evde görüştük. En son hal ve hareketleri gayet normaldi, böyle bir eylemde bulunacağını ailece düşünmezdik. 2015 Mart ayı içerisinde bize haber vermeden vedalaşmadan evden ayrıldı. Bazen sık sık Gaziantep iline medreseye gidiyorum diye evden ayrılırdı. 15-20 gün kalır gelirdi. Söylediğim gibi en son haber vermeden çekip gitti’ şeklinde ifade verdi. Ankara saldırısını gerçekleştiren iki kişiden biri olduğu öne sürülen Yunus Emre Alagöz’ün Afganistan’da eğitim gördüğünü söyleyen Yusuf Alagöz ifadesinde, ‘Abim Yunus Emre Alagöz isimli şahıs 2009-2010 yıllarında Afganistan’a gitti. İran’da medrese eğitimi aldı. Orada çatışma bölgelerinde faaliyette bulunduğunu bilmiyorum. Sürekli Arapçasını geliştirmek istiyordu. Son zamanlarda hal ve hareketlerinde bir değişiklik görmedim. Yunus Emre 2015 yılı Ocak ve Şubat aylarında habersiz olarak çekip gitti. Şu an Suriye’de olduğunu biliyorum’ dedi. Yusuf Alagöz 25 Temmuz’da ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.

AKP’nin yakalamadığı canlı bombaların listesi Saray’da hazırlanmıştır Davutoğlu canlı bombaları daha önce bildiklerini ama yakalamadıklarını dile getirdi. Suruç katliamından sonra IŞİD’e yönelik yapılan operasyonların göstermelik olduğu bir kez daha gözler önüne

serildi. AKP ve Erdoğan Suriye’de tırlar dolusu silahla donattığı IŞİD’lileri Türkiye sınırları içinde de kolluyor. Davutoğlu katliamı hazırladıklarını şu şekilde dile getirdi: ‘’Türkiye’de intihar eylemi yapabilecek kişilerin belli bir listesi dahi var. Takip ediyorsunuz ama bu eylemi gerçekleştirme noktasına kadar şey yaptığınızda başka bir protestoyla karşılaşıyorsunuz. Ankara Garı’nda ve İstanbul’da başka bir yerde toplanıp büyük kalabalıklar şeklinde miting meydanına gelmeyi engellemek lazım.’’ Davutoğlu’nun açıklaması gösteriyor ki AKP o listeyi tutuklayamaz çünkü o liste Saray’da hazırlanıyor.

Yıllardır 1 Mayıs’ları “can güvenliğiniz yok” gerekçesiyle yasaklayanlar, bu mitingden önce bizimle hiçbir bilgi paylaşmadılar. Bu gerçeğe rağmen emniyete, hükümete güvenin! Can Ersoy EHP merkez komite üyesi

Katliamın dolaysız faili AKP Bu katliamın dolaysız faili AKP’dir. Öğrendiğimiz tüm bilgiler katliamda devlet elini işaret ediyor. Ellerinden bilerek kaçırdıkları şüpheliler için bile basını suçlamaları bunu işaret ediyor. Eren Erdem CHP’li Vekil

Fiil-Fail ilişkisidir Fiil-fail ilişkisidir. Açık bir şekilde emniyetin bilgisi dahilinde planlanmış bir eylemdir. Bu durum katliama ortak olmaktır. Davutoğlu haklıdır. Zaafiyet yoktur, kasıt vardır.

Figen Yüksekdağ, MİT mensubunun sosyal medya paylaşımına dikkat çekti HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Ankara’daki canlı bombalı saldırının ardından gündeme gelen bazı sosyal medya hesaplarının MİT’e ait olduğunu söyledi, “MİT tarafından kullanılan ve yönlendirilen Twitter hesapları. Urfa’da HDP’li bir arkadaşımız o sahte hesabın sahibi olduğunu söylemesi için işkenceye uğradı” dedi. Bugün Türkiye’de gerçekleştirilen katliamların her birisinin arkasında iki gerçeğin çıktığına işaret eden Yüksekdağ, “Birincisi IŞİD’li canlı bombalar, ikincisi bu canlı bombaların, katliamcıların devlet istihbaratı tarafından bilindiği ve desteklendiği...” dedi. Ankara’daki patlamaya değinen Yüksekdağ, “HDP’li arkadaşlarımızı, HDP üyelerini bu katliamda bilgisi olan, sorumluluğu olan insanlar gibi yansıtmaya çalıştılar sahte sosyal medya hesapları üzerinden. En son yapılan, kısa sürede yapılan araştırmalar gösterdi ki o hesaplar MİT hesapları. MİT tarafından kullanılan ve yönlendirilen Twitter hesapları.’’ diyerek MİT’in katliamla olan ilişkisini ifade etti.

Binali Yıldırım AKP’li Vekil

Sorumlular görevden alındı Sorumlular görevden alındı. Ülkede istemesek de olaylar yaşanacak. İstifa mekanizması yalama edersek bu olayları göğüsleyebilecek insanları mutlaka zorlarınız diye düşünüyorum. Evin Konuk Avukat

AKP sorumludur Canlı bombaların daha önce serbest bırakılmalarına, istihbarat gelmesine gar önüne polis görevlendirmemelerine bakıldığı zaman AKP’nin sorumlu olmadığını söylemek güç. İhsan Çaralan Evrensel

IŞİD rahat hareket ediyor Kontrgerillanın da bu işe karışmış olduğunu düşünüyorum. AKP ile IŞİD aralarında çok fark olmayan bir platformda bulunuyorlar. Bu IŞİD’e rahatlıkla hareket etme imkanı tanıyor. Bület Orakoğlu Yeni Şafak

PKK-IŞİD-DHKP-C PKK-IŞİD-DHKP/C’yi kuran gücün aynı dış merkeze işaret etmesi bu örgütlerin Diyarbakır, Suruç ve Ankara saldırılarında birlikte hareket ettiklerini işaret etmekte.


04

GUNCEL 20 Ekim 2015

Hakan Öztürk AKLIN YOLU

Korku filminin son sahnesi

AKP’nin olabildiğince milliyetçilik yapması gerekiyor. Böylelikle oyunu yükseltmeyi hedefliyor vaziyette. O oyunu yükseltmek istediğinde milliyetçilik dozunu yükseltiyor ve toplumun bir kesimi bunu gayet kolay yiyebiliyor. “Ne oldu da milliyetçi olduk, savaşçı olduk bu kadar” demiyor. Milliyetçilik bizde korkunç bir paket. Yasakçı oluyorsun derhal, polise herkesi dövdürtüyorsun, şehirlere özel timlerle dalıyorsun, yasal partileri terörist olmakla suçluyorsun, ev aramasında insanlar öldürüyorsun… Liste inanılmaz bir şekilde uzatılabilir. Şimdi bu pakete mitinglerde insanları toplu halde katletmek de dahil oldu. Toplumun bir kesimi bu “milliyetçiliğe” bakacak, bu gaddar olabilme seviyesine bakacak ve AKP’ye oy verecek. AKP’nin Kürtlere, solculara, Alevilere ne kadar korkunç şeyler yapabildiğini gözleriyle görecek. Nihayetinde bundan memnun kalacak ve oyunu AKP’ye verecek. Ne kadar insanlıktan uzaklaşmış ve ne kadar utanç verici bir senaryo. * Kırşehir’de bir insanın kırtasiye dükkanı darmadağın edilip, ateşe veriliyor. Suçu ne? Sadece ve sadece Kürt olmak. Polis hiç oralara uğramıyor. Her şey olup bittikten, dükkan yandıktan sonra geliyor. Şu aşağılama, dışlama, her zulmü reva görme düzeyine bakınız. Bir başka Kürt dövülüp Atatürk büstüne çıkarılıyor ve büstü öpmeye zorlanıyor. Bunu kim kime yapar? Köle olsa bile son peygamber bunu ister mi? Mustafa Kemal “Bunu bana yaptırın” der mi acaba? Biz kardeştik, etle tırnak gibiydik, “Devlet zaten ne yapmıştı” ki birilerine ama bunları gayet kolay yapıverdik. Hep “Huzur İslam’daydı”. Bu, dağlara taşlara; arabaların arka camına bol miktarda yazılmıştı ama Ankara Garı’nın önünde miting için toplanan solcular bombalarla havaya uçuruldu. Başbakan denen kişi diyor ki “Bu patlamadan sonra oylarımız yükseldi”. Yani “Bizimkiler, milliyetçilik isteyenler, ümmetçilik isteyenler iyi yaptığımızı düşünüyor”. Yani “Bize iyi yoldasınız dediler”. Yani “Biz buna devam edebiliriz”. Zaten devam ederek geldiler. Diyarbakır, Suruç, Ankara… Neden devam etmesinler ki? Kürdün, Alevinin, solcunun kilosuna para mı verdiler? * İnsan, patlamadan sonra oyumuz yükseldi demeye utanır. İnsan, kendi oy aldığı toplumsal kesim böyle gözüksün ister mi? Normalde “Bizim kesim de bu olaya çok üzüldü” der. “Muhafazakar insanlar bu olaya çok tepkili” der. “Nereye gitsem ‘bu olay bir daha olmasın’ denildi bana” der. Ama “Bak oylarımız bu sayede yükseldi” demez. İnsan olma vasfı varsa demez. Vampir değilse, demez. Kan içici değilse demez. Yüz insanın parçalanarak öldüğü ondan çok daha fazlasının yaralandığı olaydan yarar elde ettiğini söylemez. De ki; insanların böyle korkunç bir şekilde ölmesinden yararlanıyorsun. De ki; başkalarının ölmesi seni bilakis kanlandırıyor, canlandırıyor. De ki; sen böyle yükselebiliyorsun… Bu Alfred Hitchcock stratejisini nereye kadar sürdüreceksin? Daha kaç bomba patlatabileceksin? Al bütün mitingleri sen kendin yap. Biz miting yapmasak da olur. Bizim miting yapamayışımız bile yeter sana. Biz öldürüleceğimiz için miting dahi yapamazken, sen miting yapsan ne olur yapmasan ne olur? Yaptığın mitinglerde sözüm ona “kardeşliği” nasıl anlatacaksın? Eşit dövüştüğümüzü nasıl iddia edeceksin? “Bunları yapmasam ne olur ki” diye düşünüyorsun değil mi? Tarih, sosyoloji ve siyaset bilmiyorsun. Bitik durumdasınız. Bu sahne; kan, çamur, ateş fışkıran uzun bir korku filminin son sahnesi. hakanozturk17@gmail.com

İster Kıbrıs’a su götürün ister 3. Havalimanını açın farketmez;

Halk biliyor katilsiniz

Ankara’da yaşanan patlamanın üzerinden daha bir hafta geçmişken katliamın failleri mitinglerine başladı. Davutoğlu ve Erdoğan Ankara’yı çabuk unuttu. Halk yitirdiği canlar için yastayken geçtiğimiz günlerde KKTC Su Temini projesinin temel atma töreni ile Alaköprü Barajı ve Geçitköy Barajı’nın açılışı için gittikleri Mersin’nin Anamur ilçesini miting alanına çevirdiler. mize gölge düşürmek isteyenlere ben inanıyorum ki gereken cevabı Davutoğlu ve Erdoğan geç- millet olarak vereceksiniz. Sizleri tiğimiz günlerde katıldıkları Allah’a emanet ediyorum” diye koaçılışı miting alanına çevirerek oy nuşurken 7 Haziran seçimlerinde istediler. Kendi iktidarı için ülkeyi Erdoğan’ı başkan yaptırmayan halk savaşa sürükleyen Erdoğan’nın ağı- Ankara’da ki katliamında yaşanan zıyla konuşan Davutoğlu “Bakın 7 ölümlerinde failini çok iyi biliyor. Haziran’da küçük bir istikrarsızlık görüntüsü olduğunda, puslu havayı Halk katil diyor seven bütün çakallar, bütün terörist- Erdoğan havalimanı ler meydana çıktı. Kimisi doğunun Erdoğan’nın açılış adı altında migüneydoğunun dağlarında, kimisi tingleri bitmek bilmiyor. Yaptığı Ankara’nın meydanında” diyerek katliamlardan sonra halk sokaklarsuçu kendi üstlerinden atmaya ça- da katil Erdoğan diye haykırırken o lıştı. hala 3. Havalimanından bahsediyor. “Toplamda 32 milyar 399 milyon Yaşanan ölümlerin failinin avroya ulaşacak bu proje ülkemizin halk çok iyi biliyor en büyük projesidir. Çılgın projeler Kendi hırsları uğuruna halkları sa- diyorduk ya, şu ana kadar en iyisi vaşa sürükleyen, insanları katleden bu” diyerek seçim malzemesi olaErdoğan kardeşlik nidaları atarak rak havalimanını kullanan Erdoğan oy istemeye devam ediyor. Er- kendi tabanından bile dönüş aladoğan “Unutmayın 1 Kasım çok mıyor artık. Görünen o ki Erdoönemli ve 1 Kasım’da kardeşliği- ğan havalimanı yapmak bir kenara güncel gülçin çıvgın

ağzıyla kuş da tutsa bu seçimden olumlu sonuç alamayacak.

maktan ve milletimize hizmetten alıkoyamayacaktır. AK Parti var oldukça Allah’ın izniyle bu ülke, bu Savaş çıkarmak pahasına millet teröre boyun eğmeyecektir. iktidarda olacağız! Bu millete hizmet yolundan asla geri Erdoğan meydanlarda seçim ça- dönmeyeceğiz, bu ülkeye inancımızı lışmalarına başlamışken küçük asla yitirmeyeceğiz. Ne olursa olsun Erdoğan’da boş durmuyor. Kocaeli hedeflerimizi, ideallerimizi, istikamitinginde konuşan Davutoğlu metimizi asla kaybetmeyeceğiz. diye“Hiçbir terör odağı, hiçbir terör ve rek iktidarları uğuruna ülkeyi savaşa hiçbir terörist faaliyet bizi milleti- sürükleyebileceklerini bir kez daha mizden, milletimizle bir arada ol- göstermiş oldu.

Saray yoksa taht var Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile ortak basın toplantısı düzenledi. Erdoğan ve Merkel görüşmesinin gündem maddesini mülteci krizi ve sınır güvenliği konuları oluşturdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanı Merkel’i, Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü’ndeki kabulünün ardından basın toplantısı düzenledi. Erdoğan, Merkel basın toplantısının ‘tahtları’ sosyal medyanın gündemine oturdu. Kaç Ak Saray’daki abartılı karşılama törenleriyle

gündemden düşmeyen, kendini sultanlarla denk gören Erdoğan bu sefer de “taht” getirtti. Söylenenlerden çok ‘taht görünümlü’ koltuklar dikkat çekti. Taht görünümlü, üzerinde hilal olan, altın varaklı koltuklar ikili görüşmenin en çok konuşulan konusu haline geldi. Kavuk’u unuttuğuna dair yorumlardan, görgüsüzlük yaptığına dair yüzlerce eleştiri yazıldı. Her gün onlarca kişiyi sarayın savaşı yüzünden kaybederken, sık sık ecdad vurgusu yapan Erdoğan’ın bu hareketi tepkiye neden oldu. GÜNCEL

Sevgisini dizginleyemiyor

Tweet atmak daha büyük Suç

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, “Herkesi tutuklamak, izlemek, takip etmek kolay ama bir tek Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin himayesinde olan IŞİD’i takip etmek, izlemek, onları gözaltına almak ve soruşturmak kolay değil. Eğer bu himaye olmasaydı, bu katliam olmazdı” diyerek Ankara’daki saldırının göz göre göre gerçekleştiğini ifade etti. Tweet attığı için tutuklananların sayısının IŞİD terör örgütü üyesi olmakla suçlanarak tutuklananlardan daha fazla olduğunu vurgulayan Tanrıkulu, “Bugün Türkiye’de twit attığı için hapiste olanların sayısı IŞİD nedeniyle tutuklu olanların sayısından daha fazladır. Eğer bu himaye olmasaydı bu katliam olmazdı.” şeklinde konuştu. GÜNCEL

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki muhtarlarla gerçekleştirdiği 12. toplantıda konuşan Erdoğan sözlerinin bir bölümünde 19 Ekim tarihinin Muhtarlar Günü olarak kutlanmaya başlanacağını söyledi. Daha önce İçişleri Bakanı Selami Altınok, 5 Ekim’de yaptığı açıklamada, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun talimatıyla 19 Ekim’in muhtarların günü olarak ilan edileceğini ifade etmişti. Ancak Başbakanlık henüz konuyla ilgili genelgeyi yayımlamadı. Erdoğan’ın muhtar sevgisi bedenine sığmaz taşarken ülkede güvendiği tek kişi muhtarlar. Yaptığı toplantılar devam ederken görünen o ki Erdoğan geleceğini muhtarlarda görüyor. GÜNCEL


GUNCEL

05

20 Ekim 2015

Sibel Uzun UYANIŞ

Yine başkan değilsin

Ankara Katliamı’nda canlı bomba olan isimlerin gelişi gidişi, konuşmaları devlet belgeleri eşliğinde ortalığa saçılıyor. Canlı bombaların aileleri defalarca emniyet ile görüştüklerini, IŞİD’in Türkiye’de nasıl rahat çalışmalar yaptığı anlatılıyor. Fakat nasıl oluyorsa oluyor ana medya konuyu emniyetin yakalamama konusuna kilitliyor. Konu bir türlü AKP’nin ve Erdoğan’ın bizzat işin başını çektiği, plandığı konusuna gelemiyor. Konu bir türlü sarayın savaşına, Erdoğan karşıtlığına gelemiyor. Bu kadar baskı ve şiddete maruz kalmasına rağmen CNN Türk’ün dillere destan tarzı yine işliyor, konunun muhatapları dışında tüm isimleri AKP’yi merkeze alarak diziyor. Konunun esasına girecek bir aralık asla kalmıyor, konu “birileri” ne kilitleniyor. Ekrana kurulup Erdoğan’ı savunacak türlerin hepsinin en sevdiği kelime “birileri”. İlk önce PKK’den başlıyorlar lafı HDP’ye getiriyorlar olay üst üste açık verince “birileri var ya birileri” demeye başlıyorlar. İpler hep o birilerinin elinde oluyor, birileri asla AKP değil. Aman çözüm konuşulmasın aman çözümcü siyasete çok alan açılmasın. Neyse ki muhalif basının, medyanın yaygınlaşması gelişmesi ile bu çıldırtan denge sarsılıyor. *** AKP’nin siyasi görüntüsü dökülüyor, insana sonlarının geldiği konusunda “Ha gayret az kaldı” hissi uyandırıyor. Davutoğlu’nun yaptığı açıklamalar bir gün dolmadan yalanlanır duruma geliyor. Tam konuyu katliamın yapıldığı sol kesimlere ve Kürt halkına yıkacaklardı ki IŞİD’i ele veren her şey konuşulur hale geldi. Yayın yasağı konusu alaşağı edildi. IŞİD ile ayrı olduklarını söylemeye çalışıyor ama dili varmıyor, bir anlamda nasıl buluştuklarını itiraf ediyor. Evet, kulaklarımıza inanamadık ama açıkça “180 değil 360 derecede buluşuyoruz” dedi. Olan biteni toplum bilmiyor mu? Elbette biliyor ve öfke büyüyor, bu sayede Ankara’da katliamdan önce yapılabilseydi çok görkemli bir miting yapılma imkanı doğuyor. Biliyor ama geniş kesimlerin bilmesine ve geniş kesimlerle ortak çözümler bulunmasına ihtiyaç var. Seçim sonuçlanana kadar HDP ve HDP için seçim çalışması bunun en sıcak olanağıdır. *** Seçimler geldi “Yine aynı oyu alacaklar yine yönetecekler” sözleri de malesef hala tedavülde. Her şey bir anda olmalı, AKP bir anda sıfırlanmalı ile bir yere varılamaz. Evet, seçim sürecini büyük bir saldırı, büyük bir düzenbazlıkla akamete uğratabilirler; önlem almak durdurmak da bizim elimizde. En azından şu aşamada seçim sürecine sonuna kadar sahip çıkıyoruz diyoruz, herkes için bu geçerli olmalı. Gelen verilere göre 7 Haziran’da HDP barajı yıktı, Erdoğan başkan olamadı, AKP hükümet olamadı, yine olamayacaklar. Seçim sonuçları açıklanana kadar bu güçlü kazanıma bağlı hareket etmek sonucu daha fazla toplum lehine çevirecektir. Unutmayalım, Türkiye halkları için Erdoğan’ın başkan olamaması çok büyük ve en önemli tarihsel sonuçlardan biridir. Bu sonuca sahip çıktıkça “Yine onlar geliyor” tablosu tarihe karışacak. *** Erdoğan’ın Merkel ile oturduğu koltuk Abdulhamit döneminden kalmış yani Osmanlı’nın son dönemine son günlerine ait olan bir koltukmuş. Şatafatı herkeste tiksinti uyandıran koltuklara oturup, savaş yüzünden topraklarından göç etmek zorunda kalan halkların 3,5 milyon Euro’ya pazarlığını yaptıklarını unutmayacağız. Türkiye’den Avrupa’ya kaçmaya çalışan dünya halklarının en büyük dileği AKP’nin de son dönemi olması yönündedir. O koltuktan tiksinen, ayıplayan, öfkelenen, yadırgayan, kabul edemeyen, Alan Kurdi’yi aklına getirenler Erdoğan’ın sonu olacak.

Halk meydanları terk etmiyor

10 Ekim’de Ankara’da gerçekleşen katliamından ardından tüm baskılara rağmen halk meydanları terk etmiyor. Ankara Tren garında gerçekleşen katliamdan hala ölüm haberleri gelmeye devam ederken halk ölümleri protesto etmek, ölenleri anmak adına bir kez daha ayakta.

güncel elif karan

10 Ekim günü Ankara’nın orta yerinde gerçekleştiren katliamın ardından halk tüm baskı ve gözaltılarına rağmen meydanları terk emiyor. Patlamanın ardında Türkiye’de 3 günlük yas ilan edilirken başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanından ölenleri anmak ve yapılan katliamı protesto etmek için halk sokaklara döküldü. Katliamın 1.haftasında İstanbul Kadıköy’de ölenleri anmak için bir araya gelen halk; Beşiktaş -Kadıköy iskelesinde ölenleri anmak için oturma eylemi yapıldı. Katliam öncesi hiç bir güvenlik önlemi almayan hükümet ve pat-

lama sonrasında ölen insanların üzerlerine Toma ve biber gazı ile müdahale eden polis’in şiddeti katiller yerine yine halka düştü. Yapılan anma ve protestolarda polis’in tavrı gözden kaçmadı.

sarayın savaşına karşı verdikleri mücadele her şeye rağmen kaldığı yerden devam ettiriliyor. Kadıköy’de gerçekleştirilen oturma eylemi ölen şehitler için saygı duruşu ile başladı. Ölenlerin fotoğrafları ile sessiz oturma eylemi sırasında #KatiliTanıyoruz yazılı pankartlar dikkat Ankara’da katliam sonrası ölenler için Halk Sakarya çekti. Katliamda ölenlerin isimleri Meydanında buluştu. tek tek okunup gökyüzüne siyah Ankara’da geçtiğimiz hafta ‘’Kanlı balonlar ‘’Katil Erdoğan’’ sloganCumartesi ‘’ olarak tarihe geçecek ları ile uçuruldu. Ankara’nın göbeolan patlama sonrasında hayatını ğinde, Mit binasına 3 km uzaklıkta kaybeden 102 kişi saat 10.04 patlagerçekleşen patlama da halkı korumanın olduğu Ankara Garı önünde Kadıköy’de Ankara’da kaybedilenler yamayan devlete karşı; Kadıköy’de anma töreni yapıldı. Ölenlerin anı- sessiz oturma eylemiyle anıldı gerçekleştirilen eylemde halk kendi sına saygı duruşunda bulunurken İstanbul Kadıköy’de Ankara katli- güvenliğini kendisi sağlarken; poölenlerin isimlerinin yazılı olduğu amının birinci haftasında kaybedi- lisler diğer illerde yapılan anmalara siyah döviz taşıyan halk, kaybeden- lenler anıldı. Ölenlerin Ankara’da saldırdı.

Seçim mücadelesi devam ediyor Ankara Katliamının ardından bir müddet ara verilen seçim çalışmaları yeniden hız kazandı. İstanbul’un bir çok ilçesinde halk pazarları, evler, dernekler ve esnaf ziyareti gerçekleştirilerek HDP’ye oy vermenin önemi anlatılıyor. Seçim çalışmaları yeniden başlasa da Ankara katliamı da unutulmuyor. Bir çok ilçede taziye çadırları açılıyor ve anma yürüyüşleri yapılıyor. Türkiye 1 Kasım seçimlerine doğru giderken sarayın tırmandırdığı savaşa karşı, 1 Kasım’ın önemini her gün biraz daha görüyor. Haftalar öncesinden start verilen seçim

twitter: @sibeluzun_yarin

Diyarbakır Baro Başkanı hakkında yakalama kararı CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın sunduğu Tarafsız Bölge programında ‘PKK terör örgütü değildir” dediği için soruşturma açılan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı vekili İdris Kurt’un resen başlattığı soruşturmada Tahir Elçi’nin “PKK Terör örgütü değildir. Bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile PKK silahlı siyasal bir harekettir. Siyasal talepleri olan, toplumda çok ciddi bir desteği olan bir siyasal harekettir” sözlerinin soruşturma konusu olduğu belirtildi. Yakalama kararının gerekçesi ise ‘terör örgütü propagandası yapmak’. GÜNCEL

lerin anısına mum yakıp karanfil bıraktı. Sakarya Meydanına karanfiller bırakan kitle, “Katil devlet hesap verecek” , “Katliamın hesabı sorulacak” ve “Hırsız katil Erdoğan” sloganları atarken anma etkinliğine hayatını kaybedenlerin ailelerinin yanı sıra HDP Eş genel başkanı Figen Yüksekdağ, HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan EHP genel Başkanı Sibel Uzun ve demokratik kitle örgütleri katıldı.

çalışmaları, Ankara’da yapılan barış mitinginin katliama dönüşmesi ile bir süre durmuştu. Ancak seçimlere 2 hafta kala faaliyetler kaldığı yerden devam ediyor. Bu süreçte 7 Haziran’dan öncesinde olduğu gibi kitlesel eylem ve mitingler örgütlenmese de sıkı bir seçim çalışması yürüyor. İstanbul’un hemen hemen tüm ilçeleri, halk pazarlarını, evleri, dernekleri ve esnafları ziyaret ediyor. Buralarda halkla buluşan HDP Milletvekili adayları ve seçim mücadelesini yürütenler, halka 1 Kasım’ın önemini anlatarak HDP’ye oy verme çağrısı yapıyor. GÜNCEL

Devrimciler için makul şüphe yetiyor İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü polislerinin düzenlediği operasyonda bir kişi vuruldu. IŞİD’ci canlı bombaların yakalanması için “eylem yapma” şartı koyan hükümet, evinde Dilek Doğan’ı vurdu. Dilek Doğan’ın vurulma anını anlatan baba Metin Doğan, “Direk katletmeye geldiler. Polise ‘size güvenimiz yok’ dediğimiz esnada

tetiğe bastı” dedi. Anne Aysel Doğan da kızını vuran 55-60 yaşlarındaki polisin daha sonra “Ben vurmadım, oğlun vurdu” dediğini aktardı. Olayı bizzat yaşayanların bahsedilen şekilde anlattığı olay üstüne emniyet müdürlüğü skandal bir açıklama yaptı ve Dilek Doğan’ın vurulma sebebi olarak aileden bir ferdin polisin silahını almaya çalışması sırasında bir arbede yaşanmasını gösterdi. GÜNCEL


EKONOMI

06

20 Ekim 2015

Bir gecede 1 milyon işsiz buharlaştı, milli gelir 2 katına çıktı

Gülsüm Kav

ANA FiKiR

Ölürken değil, yaşarken kadın Kotası İstiyoruz

Ankara’da, kadın, erkek, çocuk ve her yaştan, her ilden yüz üç kardeşimiz hayatını kaybetti. Ne yazık ki, Ankara Tabip Odası’nın bir tahminine göre - halen kimlik tespit çalışmaları devam edenler olduğu için - kayıp sayımızın yüz sekiz olma ihtimali var. Hayatını kaybeden tüm kardeşlerimiz, elbette kadın-erkek tüm toplum ve geleceğimiz için oradaydılar. Onlar, yaşayan, hayat dolu, gerçek kişilerdi; rakam değil. Ancak ister istemez sayılara ve kimliklere bakıyoruz. Özellikle ortada apaçık bir katliam olduğu halde bunu örtmeye ve kimliksizleştirmeye çalıştıkları için, bakmalıyız da. Ve görüyoruz ki, barış arayanlar, Kürtler, solcular, sosyalistler, Aleviler, her ilden gelen barışseverler içinde, otuz kadın kardeşimiz de hayatını kaybetmiş. Kahretsin. Kotayı tutturmuşuz. Ama biz kadın kotasını böyle can vererek değil, yaşayarak, üreterek, yöneterek tutturmak istiyoruz. Tıpkı, her gün özgürlüğü ararken öldürülen kadın kardeşlerimiz gibi, barışı ararken can verdi kadınlar. Barış, kadınlara çok lazımdı. IŞİD ve IŞİD gibi düşünen Erdoğan ve AKP yönetiminin savaşına ve kadın düşmanlığına karşı çıkmışlardı o alana. Ne kadın cinayetleri, ne savaş; doğa kanunu değil, kader değildi. Tüm Türkiye’nin ve kadınların kaderini eline almak için oradaydılar. Orada ve o anda dahi hayat kurtardılar. Bugün bizim hayatta kalmamız bile, orada can veren kardeşlerimizin bedeni siper olduğundandır. Kahretsin, yaşamamızın bedeli de çok ağır. Bu yüzden kaybettiğimiz kadın kardeşlerimizin her biri, hem barış mücadelesinin hem de kadın mücadelesinin uğruna can vermiş sayılmalı ve isimleri asla unutulmamalıdır: …Aycan Kaya, Ayşe Deniz, Azize Onat, Başak Sidar Çevik, Bedriye Batur, Berna Koç, Dicle Deli, Dilan Sarıkaya, Ebru Mavi, Elif Kanlıoğlu, Emine Ercan, Filiz Batur, Fatma Esen, Fatma Karakurt, Gözde Aslan, Gülbahar Aydeniz, Gülhan Elmascan, İdil Güneyi, Kübra Meltem Mollaoğlu, Leyla Çiçek, Meryem Bulut, Necla Duran, Nilgün Çevik, Sarıgül Tüylü, Sevgi Öztekin, Sevim Şinik, Seyhan Yaylagül, Sezen Vurmaz, Şebnem Yurtman ve Şirin Kılıçalp… Sizleri asla unutmayacağız. Sizin bıraktığınız yerden, barışı da getireceğiz. Ölürken değil, yaşarken uyguladığımız kadın kotalarını da, kadınların yaşam hakkı başta olmak üzere tüm haklarını da. Bu ülkede kadınlar üretecek, yönetecek ve dilediği gibi yaşayacak, size söz. Sizi kaybettiğimiz aynı haftada birçok kadın kardeşimizi de kadın cinayeti ile can verdi. Toplumda genel anlamda şiddet ne zaman yükselse hep olduğu gibi oldu; kadınlar bedel ödedi. Daha sizi toprağa vermenin acısını yaşarken gencecik bir çocuğumuzu; Dilay Gül’ü de aynı devlet dersinde kaybettik. Dilay’ın ölümüne sebep olanlar, sadece fail değil; AKP’nin kadın düşmanlığı ve okulu ile yurdu arasındaki güvensiz bölge ve oradaki idari sorumluların ihmalleriydi. Ben de buradan okulu ve yurdu arası karanlıkta kalan ya da herhangi bir nedenle kendini güvende hissetmeyen tüm kadın kardeşlerime sesleniyorum; bize ulaşın, biz artık bir kadın bile eksilmeyelim. Sedat Peker’i koruyan devlet, ne Ankara’da halkı korudu, ne de kadınları koruyor. “Makul şüphe” ile gözaltına alınmadık insan bırakmayan devlet, tıpkı canlı bombaları serbest bıraktığı gibi kadına şiddet uygulayan erkekleri de serbest bırakıyor. Durum bu iken, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan, tam da Dilay kardeşimiz toprağa verilirken, şiddet ile mücadele konusunda yapılması gereken her şeyi yaptıklarını öne sürüyor, bir de kadın cinayetlerini örtmek için “ev cinayeti” diye bir laf uyduruyor. Artık çok geç; kadınların mücadelesi, gerçekleri örtmelerine izin vermiyor. Ayrıca yönetmekte olanlar, yaşadığımız bütün acıların müsebbibi olduğu halde, zerre kadar sorumluluk duymadıkları için kimse onlara inanmıyor. Ama insan yine de sormadan edemiyor; bu hafta icraat olarak, şehit çocuklarına “tablet bilgisayar” dağıtan Bakan, acaba bir 5 dakika durup ne yapmakta olduğunu düşünüyor mudur? Ya da bu AKP kliği, ahlaklarını nasıl bu kadar kaybetti? Hiç babasını kaybeden çocukların acısını tablet dindirir mi? Saray için kendi çıkardıkları savaşta can verenlerin bu gerçeği görüp cenazelerde haykıran yakınlarına, nasıl bir yüzsüzlükle adeta rüşvet teklif edebiliyorlar? Herkesi kendileri gibi sanıyorlar ama öyle değil. Bu toplum adalet istiyor, tablet değil. Ve bu seçimlerde bırakın tableti, onları hiçbir şey kurtaramayacak. gulsumkav@gmail.com

Ekonomide ne oluyor?

“İstatistik rakamlarla yalan söyleme sanatıdır” deniyor. Tam da son günlerde bu sanat ekonomide sıklıkla kullanılıyor. Türkiye’de kişi başı milli gelirin hesaplanmasından, işsizlik oranına kadar açıklanan veriler makyajlanıyor. Sadece bir gecede Türkiye’de 1 milyon 100 bin işsiz bir anda buharlaştı, milli gelir ise nerdeyse ikiye katlandı. Kötü giden ekonomik verileri gizlemek için hesaplama yöntemini değiştiren AKP, milli geliri yüksek, enflasyonu ve yoksulluğu az göstermek için türlü türlü metotlara başvuruyor. Fakat yöntem değiştirerek gizlenmeye çalışılan kötü gidişat; gerçeği değiştirmiyor.

ekonomi fatma çakır

Türkiye ekonomisinde mantık dışı şeyler yaşanıyor. “Nasıl yani?” diyenler için rakamlar şöyle: Ağustos ayında 3, 2 milyon olan kayıtlı işsiz sayısı, Eylül ayında 2 milyona düştü. 2015 yılı milli gelir ise 10 bin dolardan 19 bin dolara yükselerek neredeyse 2 kat arttı. Ekonomik veriler nasıl bu hale geldi birlikte inceleyelim.

yapılan değişiklikle kişi başına mili geliri neredeyse 2 katına çıkardı. İflas öncesi Yunanistan da rakamlarla oynuyordu Yunanistan’ın başının derde girmesinin sebeplerinden birisi; rakamlarla oynamak, verileri gizlemekti. Türkiye ise gerçekleri kamuoyuna duyurmayarak, ekonomideki kötü gidişatın üstünü örtmeye çalışıyor.

1 milyon işsiz nereye gitti? Büyüme düştükçe işsizlik artıyor Tam da seçimler öncesi İŞKUR Türkiye’deki büyümenin kötü gi- Eylül ayında işsiz kayıtlarında dişatı işsizliği de arttırıyor. Potan- güncellemeye gitti. Kurum günsiyel büyüme oranı yüzde 5 olan cellemeye giderken bir ayda sisTürkiye’nin bu rakamın altına temde kayıtlı 1 milyon 134 bin düştüğü her durumda işsizlik de 64 işsizi de uçurdu ve buhar olan artıyor. Milli gelir hesabında ise bu işsizlere yeni iş de bulamadı.

1 milyon işsiz nasıl buharlaştı?

Türkiye’de şuan 2,9 milyon resmi işsiz var. İş bulduğu anda hemen çalışmaya hazır olan 2,4 milyon insan da son 4 haftada iş aramadığı için işsiz sayılmıyor. Örneğin önceden Türkiye’de son 3 aydır iş arayanlar işsiz sayılıyordu. Şimdi ise son 4 hafta içinde iş

aramayanlar işsiz sayılmıyor. Eğer İŞKUR’da iş aramıyorsan, işsiz olup da ümidini yitirmişsen yine kayıtlı işsizler arasında görünmüyorsun. Yani Türkiye’de şuan toplam 5,3 milyon işsiz var. Buna göre işsizlik oranı ise %19,7 oranında.

AKP Hükümeti’nin ekonomik büyüme hedefleri: Yıl 2015

Eski(%) 4,0

Yeni(%) 3,0

2017 2017 2018

5,0 5,0 -

4,0 4,5 5,0

Bu tabloya göre Hükümet 2015 yılında yüzde 4 büyüyeceğini söylüyordu, fakat pazar günü açıklanan Orta Vadeli Planda yüzde 3 büyüyeceğini söylüyor. 2018 yılında ise Türkiye’nin yüzde 5 büyüyeceğini söylese de; ekonomistler arası yapılan bir ankette düşük olan bu hedeflerin bile tutacağına inanmıyorlar. Örneğin bu sene büyümenin yüzde 3 değil, yüzde ikilerde olacağını tahmin ediyorlar. Önemsiz olarak görülebilen aradaki bir puanlık fark ise milyonlarca insanın işsiz kalmasına ve milli gelirin düşmesine yol açıyor.

Milli gelir nasıl bir gecede 2 katına çıktı?

10 yıldır reel milli gelire bakarak Orta Vadeli Plan yapılıyordu. Şimdi ise “Daha iyi görebilmek için satın alma paritesine geçtik” diyorlar. Yani bugüne kadar cari dolar fiyatıyla hesaplanan kişi başı milli gelir,

artık satın alma gücü paritesine göre hesaplanıyor. Dolayısıyla ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılıkları ortadan kaldırılıyor, farklı para birimlerinin satın alma gücü eşitleniyor ve milli gelir bunun üzerinden belirleniyor.

Memura enflasyon farkı bu yıl da yok

Örtülü ödenekten 9 ayda 1.3 milyar lira harcandı

Gizli hizmet giderleri için bütçeden 150 milyon 99 bin lira harcama yapıldı. Geçen yıl ‘örtülü ödenekten’ yapılan harcama 1 milyar 78 milyon lira olmuştu. Doğu ve Güneydoğu daki çatışmalar artarken gelecek yıl bütçenin yüzde 10.17’si de savunma, güvenlik ve ordunun gereksinimleri için harcanacak. Toplam

rakam 55 milyar lira. Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı’nın kullanımında olan ve nereye harcandığı gizli tutulan “örtülü ödenekten” yılın 9 ayında yapılan harcama da 1.3 milyar liraya ulaştı. Böylece bu yılın 9 ayında “örtülü ödenekten” yapılan harcamaların toplamı geçen yılın tamamında yapılan harcama toplamını da aştı. EKONOMİ

Ağustosta hükümet ile Memur-Sen arasında imzalanan 2016-2017 dönemi toplusözleşmesinden memura “enflasyon kazığı” çıktı. Yapılan “kelime oyunuyla” memurlar bu yılın sonunda, 2015 toplam enflasyonu yüzde 6.1’i değil, ancak yüzde 7.9’u aşarsa enflasyon farkı alabilecek. Bu da mümkün değil. Çünkü Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yıl sonu enflasyon beklentilerinin yüzde

7.6 olduğunu açıkladı. Memurun maaşında 40 ile 150 lira kayıp olacak. Memurlar, yine hükümet ile Memur-Sen arasında imzalanan toplusözleşme nedeniyle 2014’te de enflasyon farkı alamamıştı. Memur 2014 yılında net 123 lirayla yetinmek zorunda kalmıştı. Memurların 2014’teki toplam kaybı 900 liraya ulaşmıştı. Yani memurlar her şart altında yüzde 1.8 zarar etmiş olacak. EKONOMİ


KADIN

07

20 Ekim 2015

Cumartesi Anneleri barış şehitlerini andı

Tecavüze değil “afiş”e tepki

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Diyarbakır merkez Yenişehir İlçe Belediyesi Kadın Politikalar Müdürlüğü, çocuk istismarına dikkat çekmek için billboard’lara “Çocuk gelin yoktur. Tecavüzcü erkek vardır” yazılı afişler astı. Afişte kullanılan görsel İslamcı kesim tarafından tepki topladı. Tepkiler üzerine afişler toplatıldı. Yenişehir Belediyesi olayla ilgili idari soruşturma başlattı. Yenişehir Belediye Başkanı Selim Kurbanoğlu, özür diledi ve olayda ihmal olduğu gerekçesiyle kadın birimi çalışanı 1 kadın personel görevden alındı. KADIN

Tacizciden iğrenç savunma

Antalya’da bir turizm firmasının muhasebe bölümünde çalışan 26 yaşındaki S.G., 23 Nisan gecesi evinin bulunduğu apartmanın otoparkında cinsel saldırıya uğradı. 14 ay sonra yakalanıp tutuklanan kuyumcu tezgahtarı 26 yaşındaki Fatih K., savunmasında genç kızı hayat kadını zannettiğini, olayın bu yüzden gerçekleştiğini söyledi. Mağduru hayat kadını olarak tanımlayan saldırgan, taciz suçunu da inkar etti. İfadesinin ardından tutuklanan Fatih K. hakkında, 11 yıla kadar hapis cezası istemiyle Antalya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. KADIN

Van’da kadın başkana soruşturma

Öz yönetim çağrısı yaptıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma açılan, görevlerinden alınan, gözaltına alınan ve tutuklanan kadın belediye başkanlarına bir yenisi eklendi. Van’ın İpekyolu İlçesi Belediye Eş Başkanı DBP’li Aygül Bidav, İçişleri Bakanlığı tarafından görevinden uzaklaştırıldı.Van’da, 14 Ağustos 2015’te yapılan ‘öz yönetim’ açıklamasına katılan DBP’li İpekyolu Belediyesi Eş Başkanı Aygül Bidav ve 3 kişi hakkında Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘anayasal düzeni bozmaya çalıştıkları’ iddiasıyla soruşturma başlatıldı. KADIN

20 ekim SALI 2015

sayı: 209

Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler

tasarım

elif karan Birsen Kaplanseren Didem Arıkan Ece Berfin Karagöz Fatma çakır gülçin çıvgın hilal türkben onur toper özgün Başak Mecit bozkan Melih erdem melek önder Rıfat Çapar sıla gemicioğlu yağmur derin

eda derya toper fikriye yılmaz Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi

dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi

basıldığı yer

osman erdem Özge Akman Tel: 0507 701 8684 Özge Doğan Ergenekon Mh. Tay Sok. No:6 ŞİŞLİ/İSTANBUL Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795

6 aylık abonelik: 40 tl

1 yıllık abonelik: 80 tl

SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88

garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11

Cumartesi Anneleri oturma eylemlerinin 551. haftasında eylemlerine, Ankara katliamında yitirilen barış şehitlerini anarak başladılar. 27 Mayıs 1995’dan beri yeni acılarla toplanan Cumartesi Anneleri “Onları kaybetmekle unutacağımızı düşünenlere unutmadık demek için buradayız” dediler. kadın yağmur derin

Her Cumartesi Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi düzenleyerek, gözaltında kaybolan ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban giden yakınlarının faillerini arayan Cumartesi Anneleri, bu hafta Ankara Katliamı’nda hayatını yitiren barış şehitlerinin acısıyla bir araya geldi. “Devlet katliamın hesabını versin” dedi. Barış Annesi Meryem Ana da barış şehidi 19 Ekim 1995’te evinin önünden götürülen Fehmi Tosun’un eşi Hanım tosun: “Haftalardır toplanıp tuttuğunuz fotoğraflar şeref bayrağıdır. Onları kaybetmekle unutacağımızı düşünenlere unutmadık demek için buradayız . Hüseyin ve Fehmi Tekin için oturduk ama on binlerce kayıp var. Gecen hafta Meryem Ana’yı Ankara Katliamı’nda kaybettik. Şehitlerin anası şehit oldu.” dedi. 8 çocuk annesi Meryem Bulut’un oğlu Şehmuz Bulut ve kızı Hikmet Polat da, annelerinin mezarı başında onun hayatı boyunca barış için yaptığı mücadeleyi anlattılar.

Tüm yurtta protestolar Ankara Katliamı’nın 1. haftasında -17 Eylül Cumartesi- günü tüm yurtta milyonlarca kişi “Katili Tanıyoruz” sloganlarıyla sokaklardaydı. İzmir, Adana, Ankara, Bursa, Dersim,Edirne, Eskişehir, Hatay, Kocaeli başta olmak üzere ülkenin pek çok farklı şehrinde, meydanlarında hükümetin savaş politikaları protesto edildi; barış şehitlerinin hesabı soruldu. Eylemlerde, “Faşizme karşı omuz omuza, anaların öfkesi katilleri boğacak” sloganları atıldı. Katliama dünyadan tepki Ankara Katliamı’na dünyadan tepkiler yükselmeye devam ediyor. Dünyanın dört bir yanından akademisyenler, ortak bir açıklama yaparak 102 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan patlamaların Birleşmiş Milletler çatısı altında kurulacak bağımsız komisyonlarca incelenmesi çağrısında bulundu. Metinde “Otoriter, gayrimeşru bir rejime direnen Türkiye halklarıyla uluslararası dayanışma için çağrı yapıyoruz” denildi. Ayrıca “Türkiye rejimiyle anlaşmalı olan tüm hükümetlerin savaş politikalarını baştan aşağı gözden geçirmeleri” istendi.

Bolu’da kadın cinayeti

Bolu’nun Gerede ilçesinde üniversite öğrencisi 21 yaşındaki Uğur Aydemir, sınıf arkadaşı 21 yaşındaki Dilay Gül’e erkek arkadaşıyla telefonla konuştuğunu öğrenince bıçakla saldırdı. Defalarca bıçakladığı Gül’ü boğazını keserek öldüren Uğur Aydemir polis tarafından yakalandı. Cinayet, olay sırasında Dilay Gül ile telefonda konuşmakta olan erkek arkadaşının ses kayıtlarını polise bildirmesi ile çözüldü. Genç kızın erkek arkadaşı, cep telefonunda yüklü olan kayıt programının kaydettiği son konuşmayı polislere gönderdi. Görüşme kaydında, Dilay Gül’ün yanına gelen kişinin Uğur Aydemir. olduğunu söylemesi üzerine polis ekipleri Uğur Aydemir’i evinin yakınında kanlı kıyafetleriyle birlikte yakalayarak gözaltına aldı. CHP Gemlik Gençlik Kolları yöneticisi olan Dilay Gül’ün cenaze törenine CHP Bursa milletvekilleri , İl ve İlçe Başkanı, Gemlik Belediye Meclis Üyeleri, ‘Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ üyeleri

ve çok sayıda kişi katıldı. Yürüyüşle başlayan tören, Gemlik Hacı Bektaşı Veli Derneği’ne kadar devam etti. Yeğeni Dilay Gül’ün fotoğrafını taşıyan teyzesi Ayla Aydın, “Zanlıya öyle bir ceza verilsin ki, biz kadınlar olarak bir daha suskun kalmayalım” dedi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğrenci yurtlarının önünde

toplanarak olayı protesto ettiler. Yaklaşık 500 öğrenci “Bugün de biz susarsak yarın hangimiz konuşacak”, “Okumaya gelmişti ölmeye değil” yazılı siyah pankart ve “Dilay Gül’ler ölmesin kadına şiddete son”, “Sessiz kalmayın” yazılı dövizlerle olayın yaşandığı yere yürürken, “Kadın yaşam özgürlük” sloganları attılar. KADIN

AKP’li başkandan kadına şiddet

12 Ekim gecesi, Kandıra Devlet Hastanesi’nde AKP ilçe başkanı Yunus Özder “Seni burada kadın halinle döverim” sözleri ile pratisyen hekim Özlem Nur Yıldız’ı darp etmeye çalıştı. Yaşanan olaydan sonra psikolojisi bozulan pratisyen hekim Özlem Nur Yıldız istifa etti. Olaydan sonra açıklama yapan AKP’li Yunus Özder “Ben bağırıp çağırabilirim” diyerek kendini savundu. TTB Kocaeli Şube Genel Sekreteri Çağlar Usta “Bu saldırının faili olan Yunus Özder hakkında hem sağlık hizmetini engelleme, hem kişilik haklarına hakaret, hem de hekimlik mesleğini aşağılamadan gerekli adli ve hukuki girişimleri yaptık, yapacağız. dedi. Açıklamanın yapıldığı sırada

AKP’ye yakın olduğu iddia edilen bir grubun Kandıra Devlet Hastanesi yakınına “Türk Militanlar Birliği, Militanlarıyla Kandıra’dan Defol’ pankartı astığı öğrenildi. KADIN

Eylül ayı kadın cinayetleri

Eylül 2015’te 33 kadın cinayeti işlendi. Katillerden 3’ü cinayetten önce uzaklaştırma kararı almıştı. Boşanmak yada ayrılmak istediği için öldürülen kadın sayısı 6. 1 cinayet transfobi nedeniyle işlendi. 22 cinayet ateşli silahlarla işlenirken 1 kadın yakılarak öldürüldü. Kadınların yüzde 59’unu eski ve mevcut partnerleri (koca, eski koca, sevgili, eski sevgili, nişanlı, eski nişanlı) öldürdü: Yedi kadını kocaları, ikisini dini nikahlı ko-

caları, beşini eski kocaları, ikisini sevgilileri, birini eski sevgilisi, ikisini ağabeyleri, üçünü diğer erkek akrabaları, birini arkadaşının eski kocası, birini babası, birini damadı, birini kocasının oğlu, birini komşusu, birini müşterisi öldürdü. Eylül ayında en fazla kadın cinayeti Diyarbakır’da (5 kadın cinayeti) işlendi. 2015’in ilk dokuz ayında erkekler toplam 211 kadını öldürdü (Kaynak: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu) KADIN


EMEK

08

20 Ekim 2015

Ferhan Umruk

KÖSTEBEK

‘Avrupa Kalesi’ Akdeniz’i ölüm çukuruna dönüştürdü

Uluslararası Göç Örgütü (IOM) bu yıl deniz yoluyla Avrupa’ya ulaşan mülteci sayısının 250.000 ve derme çatma teknelerle denizde boğularak ölen mülteci sayısının da 3.500 kişi olduğunu bildiriyor. Akdeniz’in sularına gömülen insanlar yaşanmakta olan trajediyi yüzümüze çarpıyorlar. Tarihte trajediyi yazılı eser olarak doğuran bu coğrafya onu bir hakikat haline getiriyor. Yeryüzünü zenginler ve yoksullar dünyası olarak bölen kapitalizmin bir sonucu olarak, Asya ve Afrika’nın yoksulları, zenginlerin en yakın ‘kalesi’ Avrupa’ya denizden karadan akın akın ilerliyor. Kuşkusuz, ‘Avrupa Kalesi’ yalnızca yoksulluktan değil, emperyalizmin enerji kaynakları üzerinde egemen olmak için yarattığı savaşlardan da bir kaçış. Suriye ‘demokrasi’ söylemini diline dolayan emperyalist koalisyon tarafından kanlı bir kaosa sürüklendi. Şimdi bu kanlı kaostan kaçarak, savaşı yaratan ‘Avrupa Kalesi’ kapılarını zorlayan mültecileri engellemek Avrupa Birliği’nin temel sorunu haline gelmiş durumda. Zenginlerin dünyasının ‘demokrasi’ söylemiyle ekonomik çıkarları için yarattığı savaşlarla iki yüzlü olduğu gerçekliğini, 3 yaşındaki Aylan Kurdi’nin kıyıya vuran cansız bedeni su yüzüne çıkardı. Tüm dünya halklarının vicdanını sızlatan bu fotoğraf, aldığı güvenlik tedbirleriyle kalesinin duvarlarını tahkim etmeyi sürdüren Avrupa devletlerini sıkıştırdı. Hemen Almanya 800.000 mülteci kabul edeceğini açıklamak zorunda kaldı. Zorunda kaldı ama, Ortadoğu’da yaratılan felaketin boyutları karşısında Almanya bu mülteci akınını diğer AB üyesi ülkelerle paylaşmayı hedeflerken bu amacı muhalefetle karşılaşıyor. Merkel dün İstanbul’a gelerek Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüşerek Türkiye’den Avrupa’nın sınır bekçiliğini yapmasını teklif ediyor. Suriyeli mültecilerin kanı üzerinden çirkin bir pazarlık başlamış bulunuyor. Merkel Türkiye’nin mülteciler için tampon bölge olmasını istiyor. Bunun karşılığında ise: Türkiye’ye 3 milyar euro yardım. Türkiye vatandaşlarına AB için vize serbestliği. Türkiye’nin AB’ye katılma süreci için yeni fasılların açılarak görüşmelerin tekrar başlaması. Kapitalist devletlerin hükümetlerinin yaşanan her türlü insanlık dramı karşısında kapitalistlerin çıkarlarından başka hiçbir değer tanımadıklarını şu ziyaret de bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Daha düne kadar IŞİD’e verdiği destekten dolayı Erdoğan’ı şiddetle eleştirerek , güç kaybetmesini isteyen AB, şimdi kendisinin de katkıda bulunduğu Suriye iç savaşının yarattığı mülteci akınından kurtulmak için Erdoğan’la çirkin pazarlığa girişiyor. Erdoğan zaten böyle pazarlıklara çoktan teşne elbette. Bu pazarlığın çirkinliğinin dışavurumu da Merkel’le Erdoğan’ın birlikte fotoğraflarıya dünya kamuoyuna sunulmuş oldu. Sarayın kitsch koltuklarına kurularak çektirdikleri fotoğraf yaptıkları işin içeriğini ele verdi. Tarhin sonu dedikleri kapitalizmin insanlığı sürüklediği bataklık, her somut durumda su yüzüne çıkıyor. Bu da Avrupa kapitalizminin ‘demokrasisine’ bel bağlayarak politika yürütmenin çıkmazını bir daha işaret ediyor. Özet, şu kapitalist demokrasiler de insanlığın çıkarlarını değil, kapitalistlerin çıkarlarını savunurlar.

Gamak’ta grev sürüyor

Ümraniye Dudullu Organize Sanayi Bölgesinde kurulu olan GAMAK’ta grev sürüyor. Çelik-İş üyesi 750 işçinin tamamının katıldığı grevin sürdürülmesinde, işçilerin belirlediği 15 kişilik işçi komitesi belirleyici rol oynuyor. İşçi komitesinin karar alma süreçlerinde yetkili olduğunu vurgulayan GAMAK işçileri, Çelik-İş’i kendilerine danışmadan karar almaması yönünde uyardılar. Çelik-İş Kartal Şube Başkanı Hasan Baş: “İşçilerin oluşturduğu ve sendikamızın da içinde olduğu bu komitenin ve üyelerimizin düşüncesini almadan asla grevi bitirmeyeceğiz” EMEK

Barış isteyenlere polis saldırdı

Ankara’da gerçekleşen katliamın ardından yapılan ‘’Hayatı durduruyoruz’’ grevinin 2. gününde yapılan yürüyüşlere polis saldırdı. İstanbul’da Beyazıt’a yürümek isteyen emekçiler, Cerrahpaşa’da saldırıya uğradı. Ankara’da ise Sakarya Caddesi’ne yürümek isteyenlere biber gazı ve copla saldırıldı. Emekçiler hükümetin barış isteyenlere saldırmasına tepkiliydi. emek sıla gemicioğlu

DİSK, TMMOB, TTB, KESK’in çağrısıyla grevin 2. gününde İstanbul Beyazıt Meydanı’na yapılacak yürüyüş, valilik tarafından engellendi. Yürümek isteyen emekçilere coplarla saldıran polis, yürüyüşün başlayacağı noktalara gitmek isteyenleri de yaka paça gözaltına aldı. Emekçiler İstanbul yürüyüşü için Sirkeci Garı ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi olmak üzere iki kolda toplandı. Cerrahpaşa Hastanesi’nde bir araya gelen Beyazıt Meydanı’na yürüyüşe geçen emekçilerin önü polis tarafından kesilirken emekçiler, “Emekçiye değil katillere barikat” sloganıyla polis barikatına yüklendi. Polis ise emekçilere coplarla saldırdı. Emekçiler bunun üzerine oturma eylemi- Kadıköy’de gençlere gözaltı ne başladı. Sendikaların çağrısı üzerine Sirkeci ve Aksaray’dan Beyazıt’a yapılacak ‘’Baskının, korkunun ecele faydası Ankara katliamını protesto yürüyoktur’’ yüşüne katılmak için Kadıköy’den Burada konuşan TTB Yönetim Ku- Eminönü’ne geçmek isteyen gruprulu Üyesi Hüseyin Demirdizen, lara polis izin vermedi. İtiraz eden “Şiddetten beslenen yönetime son gençlerden 4’ü yere yatırılarak yaka verin ki yeni Veyseller yeni Dicle- paça gözaltına alındı. Bu sırada valer toprağa düşmesin. Son verin ki pur iskelesindeki Mücella Yapıcı ve bir arada yaşayabilelim. Yürekleri beraberindekiler polise ‘’Kardeşleriyanan insanları yalnız bırakmamak miz öldü, ne yapıyorsunuz’’ diyerek için buradayız. Baskının, şiddetin, tepki gösterdi. korkunun ecele faydası yoktur. Bu ülkenin insanlarının sesini duymak Ankara’da 2.günde de polis zorundasınız” dedi. saldırısı sürdü

Ankara’da ise katliamı protesto etmek için hastanelerden Sakarya Caddesi’nde yürüyen kitlenin yürümesini engellemek isteyen polis, gaz bombalarıyla saldırdı. Saldırının üzerine yürüyüş kaldırımdan devam etmesine rağmen Sakarya Caddesi girişinde de polis gaz kullanarak eylemi provoke etmek istedi. Ancak engellemeler rağmen eylem yapıldı. Sendika ve meslek örgütlerinin oturma eyleminde, yaşamını yitirenlerin fotoğrafları taşındı.

sloganlarının atıldığı eylemde konuşan KESK Genel Sekreteri Hasan Toprak, televizyonlarda yapılan “katillere yaklaşıldı” şeklindeki açıklamalara değinerek katilleri 1977 1 Mayıs’ından, Diyarbakır, Suruç katliamlarından tanıdıklarını söyledi. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun canlı bomba listelerinin ellerinde olduğu ancak eylem yapmadan tutuklayamayacaklarına ilişkin sözlerine de tepki gösteren Toprak, “Bu IŞİD’e işinizi yapın demektir. O bombaları TIR’larla gönderen siz ‘’Katilleri tanıyoruz’’ değil misiniz? En iyi güvenlik ön“Katil sarayda, başka yerde arama” lemi barıştır” dedi.

Torunlar Davası’nda tutuklanan yok

6 Eylül 2014’te İstanbul Mecidiyeköy’de Ali Sami Yen arsasında inşaatı devam eden Torun Center’da işçileri taşıyan asansör 32. kattan düşmüştü. Asansör düşmesi sonucu; Tahir Kara, Hıdır Ali Genç, İsmail Sarıtaş, Bilal Bal, Cengiz Tatoğlu, Murat Usta, Menderes Meşe, Vahdet Biçer, Ferdi Kara ve Cengiz Bilgi adlı işçiler yaşamını yitirmişti. 10 işçinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili Hıdır Ali Genç’in ailesi ilk tazminat davasını açmıştı. Tutuklanıp serbest bırakılanlar: Proje Müdürü Murat Aytimur, Geda Major Asansör Firması teknik sorumlusu Önder Türksoy, asansör teknikerleri Adem Akyıldız ve Turgay Dalkılıç. 5’inci duruşmada ise Çalışma Bakanlığı ve TOKİ yetkilileri hakkında ayrı olarak yürütülen soruştur-

mada takipsizlik kararı verilmişti. Aynı soruşturmada Torunlar GYO Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmişti. Davanın geçtiğimiz hafta gerçekleşen 6. duruşmasında 12’si Torunlar GYO, 5’i Geda Major Anasör firması ve 8’i NCA İş ve İş Güvenliği firmasında görevli 25 sanığın tutuksuz yargılanmasına devam kararı verildi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, sanıkların yurtdışına çıkış yasaklarının kaldırılması ve duruşmadan vareste tutulmaları talepleri reddedildi. Mahkeme, asansör sisteminden anlayan makina mühendisi bir bilirkişinin de dinlenmesine karar vererek duruşmayı 22 Ocak 2016 tarihine erteledi. EMEK

Arçelik işçisine davada emsal karar Arçelik’in Beylikdüzü Fabrikasında işten atılan sözleşmeli işçilerden Turgay Akdemir’in açtığı davadan işçiler için emsal bir karar çıktı. Akdemir ve kendisi gibi işten atılan arkadaşı açtıkları işe iade davasını kazandı. Türk Metal’in örgütlü olduğu fabrikayı sendikalı ve iş güvencesi olduğunu düşündüğü için tercih ettiğini dile getiren Akdemir, sözleşmesinin 10 aya uzatılması üzerine kadrolu olacağını düşünmüş. Tam bu dönemde 3 yıllık sözleşmeye ve Türk Metal’e karşı Bursa’da Renault ve Tofaş işçilerinin direnişinin başladığını, kendi fabrikalarında da isti-

fa ve eylemlerin yapıldığını aktaran Akdemir, işten atılma sürecini şöyle anlattı: “İşin başını çektiğini düşündükleri arkadaşlarımızı zorunlu izne çıkardılar. Bu baskıya karşı işyerinde yürüyüş yapıldı. İşveren yetkilileri bu eylemlere katılan benim gibi birçok işçiyi işten çıkarttı.” Sendikanın sahip çıkmaması nedeniyle kendi haklarını kendilerinin aradığını ifade eden Akdemir, “Benim gibi atılan işçilerle bir araya gelerek birlikte dava açmayı önerdim. Bazı arkadaşlarımız koskoca Arçelik’le biz işçiler nasıl baş edelim diyerek sessiz kaldılar. İki arkadaş birlikte dava açtık ve davayı kazandık.EMEK


EMEK

09

20 Ekim 2015

Soma davasında, madendeki güvenlik ihlalleri ortaya çıktı Fadik Temizyürek

HAKİKAT

Sonrası hazır mı? Ne günlere kaldık?

Demokrasi tarihimizde böyle rezillik görülmemişti. Darbe zamanlarında bile böyle yaşamamıştık. “Kuzu kuzu geleceksiniz”. Lafa bakar mısın? Normal herhangi bir adam bile bu konuşmaları kendine ayıp addeder, yakıştıramaz. HDP’ye, parti demeye dili varmıyormuş, hepimizin başına saray kadar taş düşsünmüş. Bakanların istifası da nereden çıkmış, kim cüret edermiş böyle şeylere? Nobel ödülü de neymiş, ona niye verilmemiş, Nobelciler de adam seçiyormuş. Adam, hiçbir şeyden utanmıyor, sıkılmıyor. Üslup bu. Her şey gözümüzün önünden akıp geçiyor. Ankara katliamını yapanlar esrarengiz bir örgüt tarafından yapılmış gibi ortaya çıkaralamıyor. Günlerdir yok dışarıdan, yok içeriden geldiler; robot resmi ha çıktı, ha çıkacak saçmalıklarıyla yargı milletle dalga geçiyor. Ama devrimciler, evlerinde infaz ediliyor. Barış için eylem yapmak isteyenleri daha adım atmadan gözaltına alıyor, tutukluyor. Adalet Bakanı hala bizi salak yerine koyuyor. İfade özgürlüğü kavramı ne kadar uzak şimdi bizler için. Diyarbakır Barosu başkanı Tahir Elçi “PKK terör örgütü değildir” dedi, palaspandıras İstanbul’da sorguya alındı, tutuklanması an meselesi. Yıl 2015. Menderes zamanları bile böyle değildi, 1955’li yıllardan örnekliyorum, hale bak. HDP’nin seçim bildirgesi toplatılıyor. Normal partinin propoganda beyannamesi, yanlış anlaşılmasın. Partiyi kapatmaya ramak kaldı, neredeyse. HDP daha ileri giderse o da olur. Devletin yaptığı katliamlar hiç bu kadar kalleşçe olmamıştı. 1977, 1 Mayıs’ına giden bir ağabeyim, aynı böyle diyor: Devlet istese daha çok insan öldürürdü, bizim kalabalık olmamızdan korktu, bir daha cesaret etmeyelim istedi ve ateş açtı. Belli bir sınırda tuttu. Ama devlet, o zaman bile bu kadar kalleşçe katliam yapmadı, bu adamın yaptığı tam bir alçaklık. Bizim için kıyas kabul edilemez Taksim 1 Mayıs’ı dahi hakikaten tartar hale geldik. Çok partili rejim hiç bu kadar işlemez hale getirilmemişti memleketimizde. Düz, sade sandığa giderek oy kullanma hakkımız elimizden alınacak mı, belli değil. 7 Haziran seçimleri böyle olmadı mı? Gittik, oy kullandık, seçeceklerimizi seçtik. Yok saydı Tayyip Erdoğan; AKP tek başına hükümet olamadığı ve kendisi de buna bağlı olarak başkan olamayacağını anladığı için. Hiçbirimiz de gıkımızı çıkaramadık. Yalan yok, gücümüz yetmedi. Geldik bu zamanlara. Konuştuğumuz konu, 1 Kasım’ da yeniden seçimleri yapabilecek miyiz? Kardeşlerimizi henüz toprağa vermişken seçime sayılı günler kala yeni bir katliamın, patlayan bir bombanın olmayacağını kim garanti edebilir? Zannımca kimse. Burun bükülen, reformist bulunan seçim yapılamayabilir. Sandığa sağ-salim gidebilmek meğer ne kadar da önemliymiş, değil mi? Şu anda tek hedefimiz seçim güvenliğinin alınması olmalıdır. Bu günlerde bundan daha öncelikli bir devrimci bir tutum olamaz. Erdoğan, daha “barış” demeden bizleri bombalıyor. Daha ne olsun? Seçimlerde her türlü hilehurdayı varsaysak bile HDP oy yüzdesini koruyacak. Bu adam kesinlikle başkan olamayacak. Yeter ki sandığa giderken katledilmeyelim. Sonra? Geldik, 2 Kasım’a. Bir fikrimiz, bir eylem planımız, AKP’nin yıkılması, Tayyip’in gitmesi için bir programımız var mı, tam tekmil hazır mı? Hazır, sevgili arkadaşlarımız hazır. Hazır da ne önemi var? Ne bu toplum o kadar kuş beyinli ve ne yapamaz halde, ne de devrimci örgütler biçare vaziyette. İş ki toplumdan umudu kesmeyelim ve her birimizin diğerinden daha muhteşem fikirli olduğumuz sanrısına kapılmayalım. En geniş birlikler olma mütevazılığını gösterebilelim. Bu halk bizi koruyup kollamaya devam eder. Gezi direnişi, 10 Ekim ve sonrası en gerçek kanıt değil de nedir? fadiktemizyurek@gmail.com

Yönetene karşı, üreten nakış işçileri kazandı

İstanbul Küçükçekmece’de Nakış İşçileri Birliği üyesi Bay Teks Nakış işçileri, sigorta primlerinin işçilerin ücretleri üzerinden yatırılması başta olmak üzere taleplerini patrona ileterek iş bırakmıştı. İş bırakan 50’ye yakın işçi, patronla yaptığı toplantıda anlaşmaya vardı. Talepleri kabul edilen işçiler üretime başladı. Varılan anlaşmada, işçilerin kazanımları şöyle; sigorta primleri verilen ücretler üzerinden ödenecek, fabrikadaki en düşük ücret 1800 liraya çıkarılacak, ödemeler gecikmeyecek ve greve katılan hiçbir işçi işten çıkarılmayacak. EMEK

İşçiler ölmemek için hava borusunu emdi

Kar hırsı, iş güvenliğinin önüne geçtiği için 301 madencinin katledildiği Soma davasının 4. duruşması görüldü. Mağdur işçilerin verdiği ifadeler; patronların işçilere verdiği gaz maskesinin madenin ısınması durumunda çalışamaz hale geldiği ve işçilerin hayatta kalmak için hava borularına açtığı delikten hava emmeye mahkum edildiği ortaya çıktı. emek Mecitcan bozkan

sanık avukatlarının mahkemede savunduğu; güvenlik önlemi alındığı 301 madencinin, devletin iddiası, işçilere verilen gaz maskeledenetimsizliği ve iş güvenliği rinin olası bir patlamada çalışmaz ihlalleri sonucu hayatını kaybettiği hale geldiğinin kanıtlanmasıyla boşa Soma Katliamı davasının Ankara çıktı. Patronların, suçlu olduğu ve Katliamı nedeniyle ertelenen 4.du- mahkumiyet almaktan korktuğuruşması görüldü. 8’i tutuklu 46 nun göstergesi ise madende çalışan kişinin yargılandığı davada, mağ- bir teknikere lehine tanıklık yapmadur işçilerin ifadesine geçilmeden sı için verilen rüşvetin ortaya çıkmaönce sanık avukatları daha önceki sı oldu. Patronların lehine tanıklık duruşmalarda da olduğu gibi bu yapan tekniker Recep Doğan’a Temduruşmada da madenci ailelerine muz ayında devraldığı lüks arabayla ve mağdur madencilere yönelik ilgili yöneltilen soru mahkeme başsuçlamalarda bulundu. Sanık avu- kanı tarafından engellendi. katlarından Yusuf Koçyiğit, salonda bulunan ailelerin sanıklara ve Patronların mantığı: İşçiler ölsün, avukatlara hakaret ettiğini ileri sü- üretim durmayacak rerek salonun boşaltılmasını istedi, Mağdur işçilerin ifadelerinin devasalonda tepkiye neden olan talep mında, patronların ve taşeron çavuşkabul edilmedi. Sanık avukatları, larının işçilere yönelik üretim baskı301 işçinin ölümündeki en büyük sı yaptığı da ortaya çıktı. Mağdur sebebin madende alınmayan iş gü- işçilerden Arif Dudu “U3 de son venliği önlemleri olmasına rağmen zamanlarda bir ısınma vardı. Amirpatronları aklamak için çeşitli id- lerine söylesen de bir şey fark etmez. dialar ortaya attı. Sanık avukatla- Şirketin derdi kömür. Kömür çıksın rından Koçyiğit, Afyon Kocatepe yeter. Amirler de oradan geçiyordu Üniversitesi’nde görev yapan öğre- onlar da biliyordu” diye konuştu. tim üyeleri ve profesörlerden olu- Amirlerin önlem almak için ocağı şan bir heyetin madende inceleme boşaltmayıp üretime devam ettireyaparak rapor hazırladığını söyledi. rek madenin ısınmasını görmezden Koçyiğit, mahkemeye sunduğu ra- gelmesi, Soma’da 301 işçinin kar porda, topuğun yanmadığını ve C hırsı yüzünden katledildiğinin en panosunun yanmadığını iddia etti. önemli göstergesi oldu. Taşeron çaKazada yaralanan işçilerin verdiği vuşların, madencilerin 4 kasa kömür ifadeler, daha önceki duruşmalarda- çıkarabileceği yerlerde 6 kasa kömür ki gibi yine madendeki iş güvenliği çıkarmalarını istemesi ve “Çalışıyorihlallerini ortaya çıkardı. Mağdur iş- san çalış, çalışmıyorsan git” diyerek çilerden Arif Dudu’nun ifadesinde; işten çıkarmayla tehdit etmesi de patlama sonrasında gaz maskesinin işçilerin üzerindeki üretim baskılaısındığını ve çalışmadığını söyle- rının bir örneği oldu. Daha önce mesi, patronların işçilere sağladığı de İşletme Başmühendisi İsmail güvenlik malzemesinin yetersizliğini Adalı’nın işçilere üretim baskısı yaortaya çıkardı. Sanık patronların ve parak hakaret ettiği ve bir işçiyi darp

ettiğinin ortaya çıkması işçilerin işlerini kaybetmemek için hakaret ve darpa maruz bırakıldığını gösterdi. Patronların işçilere dayattığı “önce kömür çıkacak” mantığından bahseden işçi Tevfik Sert “Önce kömür çıkması önemliydi. Sorunları dile getirsek bile görmezden gelirlerdi. Çavuş ve vardiya amiri tarafından baskı oluyordu” dedi. Şikayetçi olduğunu tekrarlayan Sert “Cezalarını çeksinler. Keşke ölseydim de bunları yaşamasaydım” ifadelerini kullandı.

için hava borularına açtıkları delikten hava emdikleri ortaya çıktı. Soma Katliamı’ndan sonra, işçilerin olası bir patlamada hayatta kalmak için ihtiyacı olan gaz maskelerinin bozulmaması için ATEX adı verilen güvenlik açısından yeterli ekipmanların kullanılması yasalaştırıldı. Ancak 3 ay önce çıkan başbakanlık kararnamesiyle ATEX ekipman kullanma zorunluğu 2019’a ertelendi ve işçiler tekrar ölmeye veya ölmemek için hava borularına delik açtırmaya mahkum edildi. SoMadenlerde ölümleri engellemek ma Katliamı’nda yangın tüplerinin için ne yapılmalı? boş olması devletin zorunlu kıldığı İşçilerin ifadelerinde ortaya çıkan uygulamaları denetlememesi yüzünbir diğer gerçekte; Soma’da daha dendi ve devletin yangın tüplerinin fazla üretim yapmayı düşünmek boş veya dolu olduğunu kontrol etyerine iş güvenliğinin düşünülme- memesi katliamın olduğu gün yaşasiyle katliamın önlenebileceğiydi. İş nan yangına müdahale olanaklarını Kanunu’na göre işçilere verilmesi zo- ortadan kaldırdı. runlu olan güvenlik eğitimi Soma’da verilmemesine rağmen eğitim veril- Yaşam odası yaşam kurtarıyor diğine dair işçilere kağıt imzalatıldı. Patronların daha fazla kar etmeleriDevletin işçi ölümlerinin önüne ne yardımcı olup, işçilerin ölümügeçmek için iş güvenliği önlemlerini ne göz yumulan bir konu da yaşam yasalarla desteklese bile, zorunlu kıl- odalarıydı. Hava borularına delik dığı uygulamaları denetlememesi ve açarak hayatta kalan işçi Saddetin yasaların uygulanmadığının ortaya Özkoç’un ifadesinde, “Ocakta yaçıkmasına rağmen sorumlulara bu şam odası bulunsaydı, tüm arkadaşkonuda cezai yaptırım uygulanma- larım kurtulurdu” sözleri patronun ması, başka bir çok gibi işyerinde masraf etmemek için yaptırmadığı olduğu gibi Soma’da da iş güvenliği yaşam odalarının işçilerin hayatönlemlerinin alınmamasına yol açtı. larını kurtaracak bir uygulama olİşyerlerindeki güvenlik teçhizatları- duğunu kanıtlıyor. Soma’nın daha nın kullanımını zorunlu hale getiren önceki duruşmalarında da olduğu devletin güvenlik malzemeleri için gibi devletin iş güvenliği konusunbir standart belirmemesi de Soma’da daki denetimsizliği bu duruşmada güvenlik açısından yetersiz olan da Soma ve diğer madenlerde yaşan malzeme kullanılmasına neden oldu. ölümlerinde temel sebebi olduğunu Soma’da güvenlik açısından yeterli kanıtladı. olmayan gaz maskelerinin çalışmaz hale gelmesiyle, işçilerin ölmemek

Direnişteki Serapool işçileri barış şehitlerini andı 10 Ekim’de işçilerin,emekçilerin, gençlerin, kadınların kısaca halkın her kesimiden insanların katılımıyla yapılacak barış mitinginde katledilenler direnişteki Serapool işçileri tarafından unutulmadı. “Savaşa inat, barış hemen şimdi” sloganlarıyla gittikleri mitingde katledilen onlarca insan, İstanbul Pendik’te 124 gündür direnişte olan Cam Keramik-İş Sendikası üyesi Serapool işçilerinin direnişinde anıldı. Direniş alanında Ankara şehitleri için yapılan saygı duruşundan sonra Cam Keramikİş Örgütlenme Uzmanı Şener Doğan mitingte şehit olanları

anmak için bir konuşma yaptı. Doğan, mitingte katledilenlerin barış mücadelesinde verilen şehitler olduğunu söyleyerek “Oraya gidenler barışı kurmak için gittiler. Bu ülkeye barış gelene kadar onların mücadelesini sürdüreceğiz” diye konuştu. Ankara’daki mitinge katılan Serapool işçisi Satı Uğurbaş da barış mitinge kendisiyle beraber giden bütün insanların barış için gittiğini, hepsinin emek dostu olduğunu ve patlamanın ardından polisin yaralılara dahi gazla saldırdığını belirterek “Eğer biz korkmazsak daha fazla sokağa çıkarsak barış olur” ifadelerini kullandı. EMEK


genclık

10

20 Ekim 2015

Barış şehidi Güney’in ismi İTÜ’de yaşayacak

İstanbul Üniversitesi öğrencileri, “AKP ve Erdoğan yandaşı olan herkesin elinde Ankara’da katledilen arkadaşlarımızın kanı vardır” diyerek Rektörlüğün önüne kırmızı boya döktü

İstanbul Üniversitesi’nde öğrencisiz yapılan açılışı protesto eden öğrenciler yandaş Rektör Mahmut Ak’ın konuşmasını ve yandaş rektörlüğün sözde anma yapmak istemesini engelledi

Ankara’yı anmak isteyen Rektörlüğe öğrencilerin cevabı:

AKP yandaşları Ankara’nın katillerindendir

İstanbul Üniversitesi’nde öğrencisiz yapılan akademik yılı açılışı protesto edildi. Öğrencilerin, konuşma yapmasına izin vermediği Mahmut Ak barış şehitleri için çelenk bırakmak isteyince öğrenciler duruma tepki gösterdi. “AKP yandaşı olan herkes Ankara’da katledilenlerin sorumlusudur” diyen öğrenciler Rektörlük önüne kırmızı boya döktü. gençlik mecitcan bozkan

Ankara Katliamı’nın ardından tüm Türkiye’de halkın AKP’ye öfkesi dinmedi. İstanbul Üniversitesi’nde öğrencisiz yapılan 2015-2016 akademik yılı açılışı öğrenciler tarafından protesto edildi. Rektörlük seçimlerinde Prof.Dr. Raşit Tükel’in birinci olmasının ardından ikinci seçilen ancak Cumhurbaşkanı’nın yandaşı olduğu için Rektör olarak atanan yandaş Mahmut Ak akademik yılı açılışı kapsamında konuşma yapmak istedi. Yandaş rektör Ak, Fen Fakültesi’nde konuşma yaparken, İstanbul Üniversitesi öğrencileri Rektörlük önünde öğrencisiz yapılan akademik yılı açılışını protes-

to etmek için eylemdeydi. Yandaş Mahmut Ak’ın konuşma yaptığı yere gelen öğrenciler “Ankara’nın katili AKP’yi ve yandaşlarını üniversitemizde istemiyoruz” diyerek yandaş Rektörü sloganlarla protesto etmeye başladı. AKP’yi ve yandaşları korumaya her an hazır olan polisler muhalif öğrencileri engellemeye çalıştı. Öğrencilerin direnişine karşı koyamayan polis, öğrencilerin protestolarını engelleyemedi. Protestolara direnemeyen yandaş rektör Mahmut Ak konuşmasını kısa kesmek zorunda kaldı. Konuşma bittikten sonra Mahmut Ak ve diğer yandaş rektörlük görevlilerinin Ankara’da katledilenler için çelenk bırakmak istemesi öğrenciler tarafından tepkiyle karşılandı. Öğ-

renciler, “Ankara’nın katili AKP’dir. AKP yandaşları Ankara’da katledilen yoldaşlarımızı anamaz” diyerek yapılan anmayı engelledi. AKP yandaşı rektörlüğün Ankara’da katledilen barış şehitlerini sözde anmasını protesto eden öğrenciler, Rektörlük binası önünde toplandı. Rektörlük önünde konuşma yapan öğrenciler “Biz bu üniversitenin öğrencileriyiz. Bu üniversite; öğrencileriyle, akademisyenleriyle, çalışanlarıyla bizim üniversitemizdir. Üniversitemizde ne bu ÖGB’lere ne de katil polislere yer yoktur. Bizler Ankara’da onlarca arkadaşımızı kaybettik, AKP yandaşı rektörlük ve polis, Ankara’da öldürülen arkadaşlarımızın katilidir. Biz üniversitemizde; ne AKP’yi,

ne Erdoğan’ın adamlarını ne de Erdoğan’ın paralı katillerini istemiyoruz. O açıdan Ankara’da katledilen arkadaşlarımız için devletin, AKP’nin ve Erdoğan’ın katil olduğunu bir kez daha söylüyoruz. Ankara’da öldürülen arkadaşlarımızın kanı bize saldıran polislerin elindedir, yandaş rektör Mahmut Ak’ın elindedir. AKP’nin, Erdoğan’ın yandaşı olan herkesin elinde Ankara’da katledilen arkadaşlarımızın kanı vardır” diyerek Rektörlük önüne kırmızı boya döktü. Barış şehitlerini için sözde anma yapmak isteyen yandaş Rektörlük’e karşı öğrenciler “AKP yandaşı rektörlük Ankara’nın katillerindendir” diyerek tepki gösterdi.

Polisten muhalif gençlere tahammül yok: 9 öğrenci gözaltına alındı Ankara Katliamı’ndan sonra Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerde, meydanlarda yapılan eylemlerden sonra halkın katliamın sorumlusu AKP’ye karşı öfkesi dinmedi. AKP’ye karşı üniversitelerde olduğu gibi meydanlarda, sokaklarda da direnen üniversiteliler AKP’den Ankara katliamının hesabını sordu. Karabük’te bir mahalleye giren AKP seçim aracı, Öğrenci Kolektifleri üyesi 9 genç tarafından protesto edilerek mahalleden çıkartıldı. AKP’yi protesto eden 9 üniversite öğrencisi, polisler tarafından

Genç Hareket Gülçin Çıvgın Türkülerimizle, halaylarımızla barış için gittiğimiz mitingde sarayın bombalarıyla durdurulmaya çalışıldık. Hepbir ağızdan barışı haykırmamızdan korkan Erdoğan’a öldürdüğü insanlar yetmemiş olacak ki patlamadan hemen sonra yaralıların üzerine biber gazı attırdı. Orada durdurmaya çalışdıkları ülkenin dörtbir yanından gelen insanlar değil, ülkenin dörtbir yanında alevlenen barış fikriydi. Ancak tarihin tekerleği tersine dönmez; bugüne kadar hiçbir diktatör kendisine karşı fikirleri öldüremediyse Erdoğan da öldüremeyecek. Onların düştüğü yerden, daha güçlü Ankara’da yaşanan patlama gösterdi ki Başkanlığı uğuruna

gözaltına alınarak Safranbolu Karakolu’na götürüldü. Öğrencilerin gözaltı işlemi devam ederken, karakolun bahçesinde toplanan 200 kişilik faşist grup öğrencilere linç girişiminde bulundu. “İçerdeki bize verin hesabı biz görelim” diyerek öğrencileri tehdit eden faşistler, muhalif halkın ve milletvekillerinin karakola ve valiliğe yaptığı baskılar sonucunda polisler tarafından karakol bahçesinden çıkarıldı. Daha sonra da Valiliğe ve karakola baskıların artması sonucu 9 üniversite öğrencisi serbest bırakıldı. GENÇLİK

Bakalım Erdoğan kalkabilecek mi? ülkeyi savaşa sürükleyen Erdoğan kaybedeceğini anlayınca da gözünü kırpmadan barış diyen insanları bile katledebiliyor. Ancak Diyarbakır’da, Suruç’ta susturamadığı bizleri Ankara’da da susturamadı. Öyle ki patlamanın ardından ülke genelinde bizler yine meydanlardaydık. Erdoğan’ın defalarca polislerini soktuğu, rektörlerini bize karşı görevlendirdiği ünüversitelerimizde amfilerimizden sel olup taştık. Kaybettiğimiz sıra arkadaşlarımızın, beraber aynı üniversitede mücadele verdiğimiz yoldaşlarımızın söyleyemedikleri barışı hep birlikte haykırdık. Arkadaşlarımızın düştükleri yerden, daha güçlü asıldık mücadeleye. Her ünüversitenin bahçesi ölen arkadaşlarımız için bir anma, Erdoğana karşı ise bir direniş alanı

oldu. Artık kaybettiğimiz arkadaşlarımız için barışı daha güçlü haykıracağız, artık sıktığımız sol yumruk arkadaşlarımız için de havaya kalkacak. Erdoğan’ı korkutan gücümüz onu alt edecek Erdoğan adım adım sona yaklaşırken korkusu da artıyor. Attığı her adımda biraz daha dibe batan Erdoğan, son çırpınışlarıyla kendisini yenen halktan intikam almaya çalışıyor. Anlamadığı ve kabullenemediği bir şey var ki bizler her düştüğümüzde daha kuvetli kalkıyoruz. Onlarca canımızı alsa da binler olup yürümeye devam ediyoruz. Doğanın kanunları gereği ona uyum sağlayan hayatta kalır, sağlayamayan ise elenir. Yılandan düz koşarak

kurtulmak imkansızsa o halde kurtulmak için zigzag çizerek kaçmayı öğrenmeliyizdir. Doğada yılana karşı hayatta kalmanın koşulu budur. Şu an içinde bulunduğumuz siyasi durumda ise Erdoğan’a karşı mücadele kaslarımızı geliştirmeli, karşımızda bir diktatör olarak katliamcı yanını ortaya çıkardıysa onu alt edecek yöntemler bulmalıyız. Önümüzde yılanın başını ezebilmek için bir seçim var. Mücadelemizle gerilettiğimiz Erdoğan’a seçimle daha büyük bir darbe vurabiliriz. Bu yüzden yılmayalım arkadaşım, yürüttüğümüz akılcı siyaset her zaman bir çıkış yolu çizecektir, yeter ki siyaset yapalım. İşte Erdoğan’ı korkutan ve alt edecek olan güç budur.

Halkın her kesiminden insanların katılacağı Ankara’daki mitingde yaşanan katliamda hayatını kaybeden üniversite öğrencisi Güney Doğan okuduğu üniversite olan İTÜ’de anıldı. İTÜ İnşaat Fakültesi öğrencisi Güney için toplanan kitle İTÜ Maslak kapısından fakültenin orta bahçesine yürüyerek orta bahçede bir anma gerçekleştirdi. Güney’in ailesi, hocaları ve okul arkadaşları tarafından Güney’in anısına İnşaat Fakültesi orta bahçeye defne ağacı dikildi. Güney’in hocaları ve arkadaşlarının yaptığı konuşmalardan sonra konferans salonuna Güney Doğan ismi verildi. GENÇLİK

AKP’nin medyası öğrencileri hedef gösterdi

Ankara Katliamı’ndan sonra Türkiye’nin dört bir yanındaki fabrikalarda, üniversitelerde ve meydanlarda yapılan boykotlar ve protestolar AKP’yi ve yandaşlarını korkuttu. Yandaş medya, “Hayatı Durduruyoruz” eylemlerinde 2 gün okullarını boykot eden özel üniversite öğrencilerini hedef gösterdi. Medya Gündem isimli yandaş haber sitesi Özyeğin Üniversitesi ve Koç Üniversitesi öğrencilerini “Paralı zengin bebelerinin okuduğu Özyeğin Üniversitesi terör yuvası mı oldu?” ve “Koç da köpeklerini sokağa saldı” başlıklı haberler yayımlayarak hedef gösterdi. GENÇLİK

Dört bir yanda AKP’ye protestolar sürüyor

Denizli’de AKP’nin açtığı seçim standı üniversite öğrencileri tarafından protesto edildi. Ankara Katliamı’nın sorumlusu AKP’nin seçim çalışması yapmasını meşru bulmayan üniversite öğrencileri stanttaki broşürleri yırtıp, stant masasını devirdi. AKP’nin protesto edilmesine tahammül etmeyen çevik kuvvet öğrencilere saldırarak gözaltına aldı. Gözaltına alınırken slogan atmaya devam eden öğrenciler kendilerinin de mitingte olduğunu belirterek “Şans eseri bizler kurtulduk. AKP’nin stantını görünce tepkimizi göstermek için protesto hakkımızı kullandık” dedi. GENÇLİK

Erol Ekici mezun olduğu okulda anıldı

Ankara Katliamı’nda hayatını kaybederek barış şehidi olanlar, üniversitelerde ve meydanlarda barış mücadelesini devam ettirenler tarafından anıldı. Ankara’daki barış mitingine katılarak barışın sesi olan ve patlama katledilen Erol Ekici’de mezun olduğu okul olan Yıldız Teknik Üniversitesi’nde anıldı. Erol’un mezun olduğu dönem olan 2002 dönem mezunlarının dışında da diğer dönemlerden mezunlar ve üniversitede okumakta olan öğrenciler de anmaya katıldı. Erol Ekici’nin YTÜ’deki anması fakülte bahçesine resimlerinin ve karanfillerin konulmasıyla sona erdi.GENÇLİK


11 TEOG Tarihleri Açıklandı

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2016 Sınav Takvimini yayınladı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan TEOG sınav tarihlerine göre ilk dönem, sınavı 26-27 Kasım’da yapılacak.Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı ( TEOG ) 1.dönem mazaret sınavları ise 12-13 Aralık 2015 tarihlerinde yapılacak. İkinci dönem yapılacak TEOG sınavları için ise 29-30 Nisan tarihleri açıklandı. Temel Öğretimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı’nın 2.dönem mazeret sınavları ise 15 Mayıs 2016 tarihinde gerçekleştirilecek. EĞİTİM

LISENIN GUNDEMI 20 Ekim 2015

Mücadele, geriye kalanlara emanet

Geçtiğimiz hafta cumartesi günü, günler öncesinden ayarlanan ve valilik izinli “Barış ve Demokrasi Mitingi” yapılacaktı. Fakat sadece barış için yola çıkanlara canlı bomba ile saldırıldı. Türkiye kocaman bir barış mitingine uyanacakken, büyük bir katliama uyandı. Sıra arkadaşlarını, 9 yaşındaki Veysel’den, 70 yaşındaki Meryem Ana’ya…

Prens İstanbul’da Öğrencilerle Görüştü

eğitim ece berfin karagöz

Birleşik Krallık Wessex Kontu Prens Edward, Türk öğrencilere destek olmak için ilk kez İstanbul’a geldi. İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in en küçük oğlu olan Prens Edward, Türkiye İnsan Kaynakları Vakfı’nın (TİKAV) Türkiye temsilciliğini üstlendiği, dünyanın öncü gençlik programlarından Uluslararası Edinburgh Dükü Ödül programına katıldı. Ardından Darüşşafaka’yı ziyaret etti, öğrencilerle bol bol sohbet etti. Son olarak da bir okulun açılışını yaptı. Edinburgh Dükü Uluslararası Gençlik Ödülü Programı ödüllerini kendi verdi. EĞİTİM

Takviye Kurslar

Geçtiğimiz hafta sonu 10 Ekim Cumartesi günü Disk, Kesk, TMMOB, TTB öncülüğünde “Barış ve Demokrasi Mitingi” gerçekleştirilecekti. Tüm Türkiye’den otobüslerle binlerce insan Ankara’ya Tren Garı Meydanı’na akın etti. Herkes bu büyük mitingi beklerken, sadece barış için orada bulunan insanlara saldırı düzenlendi. Halkın kaçış yönüne konulan 2. Bomba 3 saniye sonra patlatıldı. Türkiye kanlı cumartesi sabahına uyandı. Barış diyenler, demokrasi için orada olanlara yapılan bu

katliamın ardından kriz masaları oluşturuldu, yaralılar için kan dayanışması başladı. Olay yerine ambulanstan önce gelen polisler, tomalar, akrepler aslında failinin kim olduğunu ortaya çıkarmış oldu. Gün içerisinde açıklamalar devlet büyüklerinden artarda geldi. Gelen açıklamalar sağduyu üzerineydi. Akşamında ise İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı ve Sağlık Bakanı’nın ortak gerçekleştirdiği basın toplantısında ülke kan ağlarken Adalet Bakanı Kenan İpek gülümsedi. Bir gazetecinin “İstifa edecek misiniz?” sorusuna karşılık güldü. Türkiye kan ağlarken bakanlar gülümsüyor.

Herkesten, Her Yerden Barış Disk, Kesk, TMMOB, TTB’nin öncülüğünde onlarca partiden, sendikadan, sivil halktan binlerce insan Ankara Tren Garı’nda buluşmaya gelmişti. Halaylı, türkülü, barış sloganları olan bir miting hayal edilirken bir katliam yapıldı. Sadece barış için yola çıkanlara Erdoğan’ın 400 vekili uğruna “kan gölüne” dönderdi. Boykotlar ve Eylemler Ankara’da kaybedilen barış şehitleri için “Hayatı Durduruyoruz” sloganıyla 12-13 Ekim’de iş bırakıldı ve dersler boykot edildi. Liselerde, üniversitelerde dersler boykot edil-

di. Tüm doktorlar, işçiler iş bıraktılar. 9 yaşındaki Veysel’in okulunda da anma töreni yapıldı. Öğretmeni sosyal medya üzerinden ona bir mektup yazdı. Katliamın birinci haftasından bu yana tüm illerde eylemler anmalar devam ediyor. Artık mücadele sırası geride kalanlarda. Ankara’nın hesabı sorulacak, kaybedilen barış şehitlerinin de kanı yerde kalmayacatır. Mücadele sırası sende, bende, onda, bizlerde, sizlerdedir. Berkin’den Veysel’e AKP’nin aldığı tüm canların hesaplarını sorma sırası elbette kalanlara düşüyor. Liselilerden üniversitelilere, kadınlardan işçilere tüm Türkiye’nin yaşam mücadelesi olacaktır.

Dünyadan bihaber Bakan konuştu Dershanelerin özel okullara dönüştürülmesiyle birlikte TEOG ve üniversite sınavlarına hazırlanan öğrenciler için okullarda açılan ücretsiz destekleme ve yetiştirme kurslarına rekor başvuru oldu. Lise ve ortaokulda okuyan Türkiye genelindeki toplam 11 milyon öğrencinin yüzde 35’i bu kurslara kayıt yaptırdı. 9 Ekim itibariyle kurslara başvuru yapan öğrenci sayısı 3 milyon 645 bin oldu. Aynı zamanda Milli Egitim Bakanlığı kurslar için ek yaprak test bastıracak. Öğretmenler için ise ek gelir özelliği taşıyor. Ayrıca öğrenciler kendi okulları ve öğretmenleri dışında farklı okul ve öğretmen de seçebiliyorlar. EĞİTİM

Engelliler İçin Yeni Müfredat

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı geçtiğimiz hafta bir programa konuk oldu. Ankara Katliamı hakkında, “Size karşı gizli operasyonlarla yapılmış bir hamle var, sizin önce buna cevap vermeniz, bunu savuşturmanız, sonra bundan sonra bu tür şeylere fırsat vermeyecek tedbirleri almanız gerekiyor. Zaten size karşı gizli bir operasyon yürüten insanlara karşı siz açık operasyon yürütemezsiniz. Bu bakımdan, ilgili birimlerin bu konulardaki ketumiyetini, suskunluğunu bir zaaf alameti olarak veya kamuoyundan bir şeyleri, özellikle kendi sorumluluklarını ört bas etmek için gizleme telaşı olarak yorumlamamak gerekir” dedi. Yani Patlayan bir canlı bomba-

nın tutuklanması gibi... Bakan Nabi Avcı Boykot hakkında da şunları söyledi: “Halkımız bu girişime itibar etmedi, çocuklarını aslanlar gibi okullara gönderdiler. Çünkü vatandaş, devletin yanında olduğunu, kendisini koruduğunu, koruyacağını ve kendisini teröristle bir tutmadığını, tutmayacağını gördü” Aynı zamanda katıldığı programda öğretmen açığı hakkında da bilgi verdi. Avcı: “Mevcut koşullarda, yani sınıf mevcutlarımız aynı, derslik sayılarımız bu düzeyde kaldığı sürece, derslik sayısı derken şu anda inşaatı devam eden dersliklerimizi de hesaba katarak yaptığımız projeksiyonlara göre, bizim 95 bin 624 öğretmene ihtiyacımız var” dedi. EĞİTİM

Açıköğretimden okula Engelli çocukların kaynaştırma eğitimlerinden daha fazla ve etkili yararlanabilmesi için önemli bir çalışma başlatılıyor. TSÇV İstanbul Ataşehir’deki tüm ilköğretim okullarındaki öğrenci ve öğretmenlere “farkındalık dersleri” verecek. Toplamda 20 bin öğrenci ve 500 öğrenciye ulaşılacak. Projenin en önemli hedeflerinden biri de haftada bir saat verilecek bu derslerin müfredata girmesi. Dersler her sınıfta 1 proje uzmanı ve 2 bilgilendirme elemanı tarafından yürütülecek. Öğrencilerin konuya olan ilgisini çekebilmek için özel olarak aktivite kartları ve animasyon filmleri üretildi. EĞİTİM

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) kapsamında açık liselere yerleştirilen öğrenciler, örgün Ortaöğretim kurumlarına geçmek için 20 Ekim 2015 günü mesai bitimine kadar başvuru yapabilecek. Milli Eğitim Bakanlığından yapılan açıklama şu şekilde: ‘’Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş, tercih, yerleştirme ve nakil işlemleri 2015 Yılı Ortaöğretim Kurumlarına Geçiş Uygulaması Tercih ve Yerleştirme e- Kılavuzu ve Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği hükümlerine göre yapılmıştır. Bu süreçte örgün Ortaöğretim kurumlarında öğrenim görmek isteyen

bazı öğrencilerimiz, tercih yapmadıkları veya tercih ettikleri herhangi bir Ortaöğretim kurumuna yerleşemedikleri için açık öğretim lisesine yönlendirilmişlerdir. Söz konusu öğrenciler 20 Ekim 2015 tarihi mesai bitimine kadar herhangi bir Ortaöğretim kurumuna başvurarak nakil ve geçiş talebinde bulunabileceklerdir. Bu öğrencilerin nakil ve geçiş işlemleri, örgün Ortaöğretim kurumlarına devam eden diğer öğrencilerin nakil ve geçiş talepleri ile birlikte taban puan ve açık kontenjan esasına göre 21 Ekim 2015 tarihinde okul müdürlüklerince değerlendirilerek, e-okul üzerinden açıklanacaktır EĞİTİM


ESAS MESELE

12

20 Ekim 2015

fotoğraf:özge doğan

Pervin Buldan kimdir? TBMM’de 23., 24. dönem Iğdır ve 25. dönem İstanbul milletvekilidir. Iğdır’ın ilk kadın milletvekilidir. 1967’de Hakkari’de dünyaya geldi. Eşi Savaş Buldan 1994’de kaçırılarak öldürüldü. Eşini kaybettikten bir yıl sonra Cumartesi Anneleri’ne katıldı; dört yıl boyunca Taksim’de Galatasaray Lisesi önündeki eylemlerde yer aldı. Bir yandan da HADEP’te görev aldı; iki dönem Parti Meclisi üyesi oldu. Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen 1000 kadın arasında yer aldı. Halen HDP vekili olarak çalışma yürütmektedir.

Barış yanlıları HDP’de kenetlenmeli

Cumhuriyet tarihinin en kanlı katliamının ardından çok kritik bir süreçten geçtiğimizi bilerek, canlı bomba saldırısı ile en çok kaybı veren ve ardından bu katliama ilişkin Davutoğlu’na soru önergesi yönelten Pervin Buldan bu haftaki konuğumuz. Buldan ile hem katliamı hem de katliamın esas sorumlularının kimler olduğunu değerlendirdik. 7 Haziran seçimlerinden 1 Kasım seçimlerine barış isteyenlerin ve muhalefetin; Sarayın savaşını çıkararak başkanlık için halkları katledenlere karşı mücadelesini bir kez daha ele aldık. Barış için giden insanlara bomba atılan bir ülkeden bahsediyoruz. Bu durumu RöPORTAJ nasıl ele onur toper almalıyız? Bu ülkede barışı istemeyen bir kesim var. Bu ülkede kandan ve savaştan rant elde eden bir kesim var. Tabi bu kesimi ifade ederken aynı zamanda devletten ve bu devleti yöneten hükümetten bahsediyoruz. Çünkü bu ülkeyi 13 yıldır AKP yönetiyor. AKP’nin katliam politikaları 13 yıldır devam ediyor. 3 yıllık barış ve müzakere sürecini de bu sürecin içine katmak lazım. 2011 yılından bu yana barış ve müzakere süreci ile birlikte bu ülke huzur ortamına kavuştu. İnsanlar yaşamını yitirmedi. Barış ve müzakere sürecinin rafa kaldırılması ile birlikte çatışma yeniden başladı. 7 Haziran’la bir bağlantısı olduğunu düşünüyor musunuz? 7 Haziran’dan sonra çatışmalar yeniden gündeme geldi. 7 Haziran seçim sonuçları aslında Türkiye açısından çok önemli bir sonuçtu. Fakat siyasi irade bunu değerlendir-

1 Kasım’da demokrasi güçleri kenetlenmeli

medi. Çünkü HDP’nin aldığı oy ve 80 milletvekilinin parlamentoya girmesi heba edilmemesi gereken bir fırsattı. Fakat bu ülkenin özellikle Cumhurbaşkanı başkan olamadığı için ama aynı zamanda kendi partisi olan AKP’nin tek başına iktidar olamamasından kaynaklı bu savaşı çıkardı. Zaten kendileri de inkar etmiyorlar. “400 milletvekili vermiş olsaydınız Türkiye bu durumu yaşamayacaktı, siz kaosu seçtiniz” demeleri bu süreci AKP’nin ve cumhurbaşkanının başlattığının bir göstergesi. Gittiğimiz her yerde insanlar hep aynı şeyi söylüyorlar. Bu savaşın Erdoğan’ın başkanlık savaşı olduğunu, AKP’nin tek başına iktidar olamama savaşı olduğunu ifade ediyorlar. Dolayısıyla demokrasi güçlerinin, Türkiye’de barışı isteyen kesimlerin, muhalif kesimlerin özellikle 1 Kasım seçimlerinde buna engel olması gerektiğini düşünüyorum. Kürdistan’da farklı bir savaş politikası yürütülüyor. Çünkü Kürdistan’da sokağa çıkma yasağı ilan edilerek siviller katlediliyor. Kürdistan’daki katliamlar HDP’ye en çok oy veren ilçelerde gerçekleşiyor ve buradaki halk ölümle terbiye edilmeye çalışılıyor. Metropollerde, Türkiye’nin batısında ise halkların bir araya gelmesi engellenmeye çalışılıyor. AKP’nin en çok korktuğu şey halkların bir araya gelmesi. Katliamın toplumdaki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? AKP’nin aslında yapmak istediği şey insanları sokaktan çekmek, insanların meydanlara inmesini engellemek, insanların bir araya gelmesini engellemek. Ama bu tür katliamlarda, insanlardaki o kin ve nefret daha da büyüyerek sokaklara ve meydanlara inmesini engelleyemiyorlar. Çünkü insanlar

kaybettikleri yakınlarının bırakmış oldukları bayrağı birebir taşımak istiyorlar. Ben bu tür etkinliklerin, anmaların özellikle, demokratik bir çerçevede, demokratik bir hak olarak ele alınması gerektiğini ve sokakların ve meydanların asla ve asla terk edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Sizce 1 Kasım’da HDP’nin durumu nasıl olacak? 7 Haziran öncesi hiçbir araştırma şirketi bizi %10’un üzerine çıkarmadı dikkat ederseniz ve yapılan anketlerde HDP’nin barajı aşamayacak noktada olduğunu ifade ediyorlardı. Biz 7 Haziran’da %13.2 oy aldık. Bu dönem de yapılan anketlere bakıyoruz. Hiç biri %12’nin altında göstermiyor. Bu sonuç şuan %13’ün üzerinde olduğumuzu gösteriyor. Davutoğlu’na sorulmuş, meclise soru önergesi olarak sunulmuş olan 16 tane soru var. Bu cevaplar nasıl yayınlanıyor? Nasıl bir süreç işliyor? Ankara katliamının ardından, Sayın Başbakan’a Ankara katliamına dair 16 sorudan oluşan bir soru önergesi hazırladım. Tabi Başbakan buna istediği zaman cevap verecek. Ben verdiğim soru önergesine Başbakan’ın cevap vereceğini düşünmüyorum doğrusu. Sorduğum sorular toplumun sorduğu sorular. Başbakan’ın vereceği bir cevabın olmadığını düşünüyorum. Kendisinin istifası ile ilgili soruda da ne kadar yüzsüz olduklarını görüyoruz. Cemil Çiçek’in “Bizde istifa olamaz” şeklinde bir açıkılaması vardı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Normalde dünyanın herhangi

Başbakan canlı bombaları eylem gerçekleşmeden tutuklayamayacaklarını iddia etti. Bu bir akıl tutulmasının göstergesidir.

Bu savaşın Erdoğan’ın başkanlık savaşı olduğunu, AKP’nin tek başına iktidar olamama savaşı olduğunu ifade ediyorlar. bir ülkesinde bir tek insan bile ölse, onun sorumluluğunda olan bir bakan istifa edebiliyor. Ama Türkiye’de yüzlerce insanının devletin bilgisi dahilinde katledildiği süreçlerde, devletin herhangi bir bakanının girişimi bile olmadı. Bu geçici hükümetin özellikle Ankara olayı ile birlikte anında istifa etmesi gerekiyordu. Sorumluluğu sadece Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’ne yükleyerek sorumluluktan kaçamazlar. Adalet Bakanı’nın gülmesi çok tartışıldı, sizce bakan katliama neden güldü? Katliamın planlayıcısı bu hükümet, dolayısıyla sorulan soru karşısında verecek cevabı olmadığı için gülmüştür. Yaşamını yitiren insanlar karşısında saygısızlıktan gülmüştür. Bunun cevabını halkımızın 1 Kasım’da yeniden vermesi gerekir. Sizce IŞİD kayırılıyor mu devlet tarafından? IŞİD ilk gündeme geldiği zaman, Rojava meselesinde, Kobenê’de IŞİD’in ne kadar büyük bir tehlike olduğunu ve Türkiye’nin bu tehlike karşısında tutunması gereken tavrın çok açık ve net olması gerektiğini ifade ettik. Bunu bilemelerine rağmen AKP hükümeti, devlet IŞİD’e olan desteğini hiçbir zaman azaltmadı. Biz güvenlik paketi çıkarılırken de güvenlik paketinin ne için kullanılacağını sorduğumuz zaman, çünkü biz karşıydık ve daha çok demokrasi güçlerine karşı kullanılacağını biliyorduk, o zaman da bize IŞİD var, farklı örgütler var, bu tür durumlarda güvenlik paketinin devreye sokulacağını söylüyorlardı. Bugün geldiğimiz noktada IŞİD militanlarının elini kolunu

sallayarak Türkiye’ye girmesine göz yuman ve ellerinde liste olmasına rağmen bunları tutuklamayan ve bunların katliamları gerçekleştirmesine göz yuman bir zihniyetle karşı karşıyayız. Ama burada ellerinde bir liste olmasına rağmen canlı bombaların bir listesi olmasına rağmen, Türkiye devletinin bir hukuk devleti olduğunu iddia eden Başbakan canlı bombaları eylem gerçekleşmeden tutuklayamayacaklarını iddia etti. Bu bir akıl tutulmasının göstergesidir. 7 Haziran’dan bu yana 704 kişi ölmüş. Nasıl bir süreçte yaşıyoruz? Türkiye siyasi tarihi açısından çok vahim bir durum. Özellikle AKP’nin iktidar olduğu süreçler içerisinde en sıkıntılı en sancılı süreci yaşıyoruz. Geçmişte de faili meçhul cinayetler var, kayıplar var, yargısız infazlar sonucu binlerce insanımız kaybettik. Yine bu tür katliamlar devlet içinde örgütlenmiş bazı örgütler tarafından yapılıyordu. Zaman zaman deşifre de oluyordu. JİTEM gibi, Hizbullah gibi… Bugün artık aleni bir şey var ortada. Güvenlik güçlerinin devletin emriyle tazyikli su kullanarak, ateşli silah kullanarak, biber gazı kullanarak insanları katlettiğini görüyoruz. Ve bu ülkeyi bugün AKP yönetiyor. Bu bir sivil darbe midir? AKP’nin tek başına iktidar olmamasından kaynaklı bir sivil darbe içerisindeyiz. Ama aynı zamanda Saray’ın darbesiyle de karşı karşıyayız. Çükü Saray içerisinde ayrı bir gladyo var. Sarayın farklı bir ödeneği var, orada tüm katliamlar planlanıyor. Bu saatten sonra AKP ne yaparsa

Saray içerisinde ayrı bir gladyo var yapsın tek başına iktidar olamayacak. AKP’nin hükümet olduğu bir ülkede demokrasiden söz etmek çok zor. AKP’nin hükümet olduğu bir ülkeden barış ve müzakere sürecinden söz etmek çok zor. CHP ile HDP ilişkisi nasıl ilerliyor? CHP’nin bir sosyal demokrat parti olarak, ana muhalefet partisi olarak görevlerini yerine getirdiğini düşünmüyorum. Özelikle genel kurulda, savaş tezkeresine “Evet” demesi, özellikle CHP’ye oy veren alevi yurttaşlarımız tarafından çok manidar karşılandı. Savaş tezkeresine “evet” demek sosyal demokrasi ile çelişir. CHP’nin hem o tavrı hem de 7 Haziran seçimlerinden sonra koalisyon görüşmelerini heba etmesi CHP açısından bir eksi puandır. Son 12 günlük bir sürecimiz kaldı. Bu son süreçte bir seferberlik ruhuyla çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum. 1 Kasım sabahı da demokrasi güçlerinin, barış yanlılarının, HDP etrafından kenetlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu ülkede barışı hep beraber getireceğimizi düşünüyorum. Bu seçim önümüzdeki birkaç yılın belirleyicisi olacak.


DUNYA

13

20 Ekim 2015

Dünya Turu

IŞİD, Suriye’de kan kaybediyor Nijerya

Çeteler 42 kişiyi katletti

Rus Hava Kuvvetleri’nin 30 Eylül’de başlattığı operasyonlar, IŞİD’in ciddi kayıplar vermesini sağladı. Operasyonlar kapsamında bugüne kadar gerçekleştirilen 600 sorti ile örgüte ait 380 hedef vuruldu. Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, ülkesinin Suriye’deki hava saldırıları karşısında IŞİD’in geri çekilmeye başladığını söyledi. Dünya RIFAT ÇAPAR

Rusya’nın Suriye’deki son operasyonları hakkında gazetecilere bilgi veren Konaşenkov, aldıkları istihbarata göre IŞİD militanlarının mühimmatlarını yeni mevzilere çektiğinin görüldüğünü söyledi. ”Teröristler geri çekiliyor” diyen Konaşenkov, bu bilgiyi netleştirmek için Suriye’deki keşif uçuşlarının sayısını artıracaklarını belirtti. Rus savaş uçaklarının Suriye’de son 24 saat içinde 33 sorti gerçekleştirdiği ve 32 hedefi vurduğu bilgisini paylaşan Konaşenkov, operasyonlar sırasında İblid, Hama, Şam, Halep ve Deyr ez Zor kentlerindeki IŞİD mevzilerinin hedef alındığını söyledi. Saldırılar sırasında cihatçıların

Suriye ordusundan kaçırdığı bir OSA füze sistemini vurduklarını belirten Konaşenkov, Halep yakınlarında da IŞİD’in bir komuta merkezinin imha edildiğini ifade etti. Konaşenkov, operasyon sonrasında tüm Rus jetlerinin operasyon sonrasında sorunsuz şekilde geri döndüğünü vurgulayarak “36 sorti neticesinde IŞİD’e ait 11 komuta merkezi, 1 patlayıcı üretim mevzii, 3 topçu mevzii, 9 silah deposu, 2 askeri teçhizat üssü, 15 kamp ve 8 güçlendirilmiş sığınak ve mukavemet noktası vuruldu” dedi.

sındaki saldırıda İHA yardımıyla edinilen istihbarat ışığında militanlara ait üsse yapılan saldırıda örgütün iki tank, beş zırhlı muharebe aracı ve sığınakları vuruldu” dedi.

‘30 Eylül’den beri 456 hedef vuruldu’ Rusya Hava Kuvvetleri’ne ait jetlerin operasyonun başladığı 30 Eylül’den bu yana 115’i gece olmak üzere, 669 sorti gerçekleştirdiğini vurgulayan Kartapolov “Elimizdeki verilere göre, bugüne kadar IŞİD’e ait 456 hedef vuruldu. Operasyonlar neticesinde terör örgütünün altTanklar da vuruldu yapı sistemlerine, mühimmat depoBakanlık Sözcüsü, Halep’in Han El larına ve kontrol noktalarına ciddi Asal kasabasında Rusya’nın Su-35 zararlar verdik” dedi. uçağının teröristlere ait sığınakları Kartapolov, Rus jetlerinin geçen da imha ettiğini kaydetti. Konaşen- hafta da 394 sorti gerçekleştirerek kov “Halep’in Han El Asal kasaba- IŞİD’in 46 kontrol noktası, altı

patlayıcı üretim merkezi, 22 yakıt ve eşya deposu, 272 sığınak, mukavemet noktası ve kampını imha ettiğine dikkat çekti. ‘İtaatsizlik olayları yaşanıyor, firar yaygınlaşıyor’ Korgeneral, Rus jetlerinin operasyonlarının ardından IŞİD militanlarının dağlık, ormanlık bölgeler ve yerleşim birimlerine kaçtığının altını çizerek “Operasyonlar militanların büyük kısmının moralini bozdu. Militanlar arasında IŞİD komutanları konusunda hoşnutsuzluk artıyor, itaatsizlik olayları yaşanıyor. Firar yaygınlaşıyor” dedi. Ayrıca her gün yaklaşık 100 IŞİD militanının sığınmacı kılığında Suriye’den Türkiye’ye geçtiğini ve örgütün büyük silah depoları oluşturmayı bıraktığını söyledi.

Güney Afrika yolsuzlukları protesto etti Güney Afrika Ulusal Metal İşçileri Sendikası’nın çağrısıyla bir araya gelen binlerce işçi, yolsuzlukları protesto etti. Güney Afrika Ulusal Metal İşçileri Sendikası’nın (NUMSA) çağrısıyla düzenlenen eylemde yer alan işçiler “Yolsuzu yakala”, “Temiz su yok, çocuklar ölüyor” ve “Yolsuzluk iş olanaklarını öldürüyor” yazılı dövizler taşıdı. NUMSA Sözcüsü Castro Ngobese “Güney Afrika, işsizliğin giderek arttığı, işten atılmaların çoğaldığı, yolsuzluğun ve eşitsizliğin giderek derinleştiği bir girdabın içine girmiştir” ifadelerini

kullandı. Ngobese, yolsuzlukla yeterince mücadele edilmediğini vurgulayarak “yolsuzluğun şimdilerde bir yaşam biçimine dönüştüğünü” kaydetti. Eylemde yer alan eski Güney Afrika İşçi Sendikaları Birliği Genel Sekreteri Zwelinzima Vavi ise şöyle konuştu: “Şu anda Güney Afrika ekonomisi çok zayıf bir durumda. Yolsuzluklar ile ekonomi arasında direk ilişki var. Binlerce madenci işini kaybediyor. Bu ülkede her gün 13 milyon insan yatağa aç gidiyor. İşçilerin yüzde 50’ye yakını yoksulluk sınırı altında ücret kazanıyor. Artık yeter diyoruz.” DÜNYA

Belediye başkanı adayına saldırı

İşçiler Çalışma Bakanlığı’nı işgal etti Yunanistan’da Mücadeleci İşçiler Cephesi (PAME) Platformu içinde yer alan çok sayıda özel ve kamu sektörüne bağlı işçi ve sendikacılar, Çalışma Bakanlığı’nı işgal etti. Bakanlık önünde toplanan işçiler burada yaptıkları açıklamada sosyal güvenlik sisteminin bütünüyle dağıtılacağını ve hazırlanan torba yasayla kalan haklarında gasp edileceğini belirterek işçileri, işsizleri, gençleri ve kadınları bakanlık önünde toplan-

maya çağırdılar. İşçiler yaptıkları açıklamada şunları söylediler: “Emekçiler, işsizler, gençler, emekliler, kadınlar, hepinizi bakanlık önüne çağırıyoruz. Sendikal örgütleri sokaklara çıkmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz. Bizi elden ayaktan düşene kadar çalıştırmak istiyorlar. Hem de hiçbir çalışma hakkı ve güvenliği olmadan, sosyal haklardan, sağlık ve emeklilik hakkından yoksun olarak.” DÜNYA

Almanya’nın Köln kentinde sığınmacılara verdiği destekle tanınan belediye başkan adayı Reker, yabancı düşmanı olduğundan şüphelenilen bir saldırgan tarafından bıçakla ağır yaralandı. Braunsfeld semtinde seçim kampanyası sırasında 44 yaşında bir erkek saldırgan tarafından bıçakla yaralanan Henriette Reker, Köln Üniversitesi Hastanesi’nde ameliyata alındı.

Olay yerinde Reker’in seçim ekibinden 4 kişiyi daha bıçakla yaralayan saldırgan, bölgede bulunan bir polis memuru tarafından etkisiz hale getirildi. Asayiş Direktörü Norbert Wagner düzenlediği basın toplantısında, saldırganın ilk ifadesinde Reker’i bilinçli olarak hedef aldığını anlattığını, göçmen düşmanı bir saldırı ihtimali üzerinde durduklarını açıkladı. DÜNYA

Nijerya’da bir camiye düzenlenen “çifte canlı bombalı” saldırıda, polise göre en az 14, görgü tanıklarına göre en az 42 kişi öldü. Saldırıyı hemen üstlenen olmasa da gözler, ülkenin başkenti Abuja’da da 2 Ekim’de 18 kişinin ölümü ve 41 kişinin de yaralanmasına neden olan canlı bomba eylemini üstlenen Boko Haram’a çevrildi. Nijerya’nın Mulai kentindeki yatsı namazı sırasında birisi cami içinde, diğeri de dışında patlatılan bombalarla onlarca kişi de yaralandı. Görgü tanıkları, saldırganlardan birinin namaz sırasında caminin içine girerek üzerindeki bombayı patlattığını, diğerinin ise patlama sonrası içeridekilerin panikle dışarıya kaçtıkları sırada patlamayı gerçekleştirdiğini söylediler. DÜNYA

Endonezya

Maaşa zam istediler

Endonezya’da binlerce işçi, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na yürüyerek düşük ücretleri protesto etti ve güvenceli iş talep etti. Ülkedeki üç büyük sendika konfederasyonunun çağrısıyla Cakarta’da bir araya gelen işçiler, kölece ücretleri protesto ederek güvenceli iş istedi. Cakarta’nın merkezinde bulunan Bunderan Hi meydanında bir araya gelen işçiler, sloganlar eşliğinde Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na yürüdü. İşçiler, dış kaynak kullanımını ve düşük ücretleri protesto ederken, kendilerine sosyal güvenlik hakkı sağlanmadığı ve kadro verilmediğini belirtti. Endonezya Sendikalar Konfederasyonu Başkanı Said İkbal, işçilerin aylardır protesto düzenlediğini, ancak hükümetin konuyla ilgili hiçbir şey yapmadığını belirtti. DÜNYA

Irak

Yönetimi protesto ettiler

Irak’ta on binlerce kişi yolsuzluk ve kötü yönetime karşı bir kez daha başkent Bağdat’ta Tahrir Meydanı’nda toplandı. Irak halkı eylemde, hükümetten talep ettikleri reformların halen hayata geçirilmediğini belirtti. Yasir Casim adlı eylemci yaklaşık 2 aydır sundukları taleplerin bir kısmının karşılandığını ancak reformların en büyük kısmının halen uygulanmadığını belirterek şöyle konuştu: “İstediğimiz reformlar, 2003’ten bu yana Irak’ın kaynaklarını sömürenlerin ve Iraklıları öldürenlerin yargılanmasıyla alakalı. Şu ana kadat kamu malını çalanlara yönelik adil bir yargılama yapılmadı. Basit olaylarda tutuklama emirleri verilirken siyasetçilerle alakalı dava açılmış değil.” DÜNYA


YAKLASIMLAR

14

20 Ekim 2015

İğneada’dan Samistal’e direniş yolu Timur Danış yazdı

İğneada’ya yapılmak istenen nükleer Danış’ın da gündeminde: Nükleerciler radyoaktif heveslerinden vazgeçmiyorlar. Yeşil Yolcular da hala pusuda. Endüstri canavarlarını tek şey durdurabilir; direniş. İğneada’dan Samistal’e yeni bir direniş yolu gözüküyor.

Nükleersize ve santralizasyonun alayına karşı giden, 2 ADAM’dan, yoldaşım Olgun Yıldız, cep telefonuma mesaj yazmış. Diyor ki, “Selam, hocam, İğneada’ya yapılacak 3.Nükleer Santral için ABD ve Çinli yetkililerle mutabakat anlaşması imzalandı.” Haberi kontrol ettim, gerçekten de Enerji ve Tabii kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, nükleer santralin kimler tarafından yapılacağı sorusuna, “ Şu an 3’üncü de Çinliler ve Amerika’nın Westinghouse firmasıyla mutabakat zaptı şeklinde bir anlaşma imzalandı” cevabını vermiş. KEİÖ-Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün, 2000’li yılların ilk senelerinde, İstanbul’da bir toplantısında, bir bilgi edinmiştik. Toplantının tanıtım kitapçığında, nükleer gelecek şu sözlerle ifade ediliyordu; “Dünyada, nükleer enerji üretimi gerileme dönemindedir. Artık yeni nükleer santral siparişi alınamamakta, alınsa da tamamlanamamaktadır.” Toplantının bu tespitine bir katkı da ben yapayım; Atom Enerjisi Ajansı’nın verilerine göre, 1960’lı yıllarda, 2000’li yıllarda, dünyada 4000’li sayılarda nükleer santral kurulacaktı. Gerçekte, 2000 yılında dünyada kurulu nükleer santrallerin sayısı sadece 500’lü rakamlarla ifade ediliyor. Bu somut durumu kabul eden KEİÖ’nün önermesi ise ilginçti. Örgüt, dünyada nükleer santral yapımının gerilediğini kabul ediyor ama nükleer geleceği sürdürebilmek için

hangi ülkelerin kullanılabileceğinin bulunması gerektiğini de söylüyordu. Çok uzağa gitmelerine gerek yokmuş, şu anda Türkiye’de üçüncü nükleer santrali de konuşmaya başlandı. Nükleerciler dünyayı şiddete ve radyasyona bulama hevesinden hiç vaz geçmediler; onların günlük çalışma programlarını hiçbir şey aksatmadı; 10 Ekim’de Ankara’da patlayan ve canlarımızı alan patlama bile günlük mesailerini aksatmadı. Geçmişten acı bir örnek vereyim; 1996 yılında Sinop’da, anti nükleer hafta düzenlemiştik. Haftanın son günü üç arkadaşımızı acı bir

kazada yitirdik. Çocuklarımızı cansız bedenini denizde ararken, Enerji Bakanı Hilmi Güler’in, nükleer yasanın meclise ineceğini açıklamasını unutamam. Üç gencimizin, denizde kaybolmuş, bedenlerinin bulunmasını bile beklememişti, sayın bakan. Nükleercilerin, ülkeyi nükleer cehenneme çevirme niyetlerinde zerre kadar zaman kaybetmeye niyetleri yok. Bizim de onlara nükleerle mücadele etme kararlılığımız da bir geri adım yok. Daha geçen kış, 2 ADAM olarak, İstanbul’dan İğneada’ya yürümüştük. Nisan ayında nükleerciler Akkuyu’da

Şimdi “Erdoğan muhalifleri” olarak, dünyanın en büyük “terör örgütü”yüz. 1 Kasım’ı bekliyoruz. Seçim akşamı “Aşırı yüklenme” ikazı duyulduğunda, “Biri insin ya” derse, bütün gözler ona dönecek.

Haziranda 47 milyon seçmen sandığa gittik. 18.8 milyon kişi, iktidar partisine oy verdi. 25 milyon kişi üç partiye dağıldı: 11.5 milyonu CHP’ye... 7.5 milyonu MHP’ye... 6 milyonu HDP’ye... Bugün bu üç parti de Ankara katliamından -en azından önlem almadığı ve/ya saldırganlara göz yumduğu için- iktidarı sorumlu tutuyor. Erdoğan, önceki gün şöyle dedi: “Terör saldırılarından devleti, hükümeti veya şahsımı sorumlu tutanlar, terör örgütleriyle aynı saftadır.” Yani? 25 milyon “terörist”i olan bir ülkeyiz biz...

ELİF KARAN

İyi

*** “Ben ve karşıtlarım” kutuplaştırmasının vardığı son nokta bu... Erdoğan, “Benim başörtülü bacım” diye çıktı yola... Diğerlerini, “Kız mıdır, kadın mıdır, bilemem” diye aşağıladı. Sonra mezhebe geçti; bir meydanda, “Kılıçdaroğlu biliyorsunuz Alevi...” dedi. “Benim için Gürcü dediler, affedersin daha çirkinini söylediler; Ermeni dediler” diyerek kendi nesebine girdi. “Tıksırana kadar içenlere”, “kızlı- erkekli aynı evde kalanlara”, Gezi’deki “çapulcular”a giydirdi. Berkin’e ve ana-babasına hakaretle başlayan seriyi, “Karakteri bozuk şehit babaları var” çıkışıyla zirveye taşıdı. “Yerli ve milli” olmayanları

dışladı. Hepsi, halkı kin ve düşmanlığa sevk eden sözlerdi; en azından “affedersinizırkçılık”tı. Ama ağzından bir tek özür kelimesi çıkmadı. *** Böyle böyle, böle böle büyüttü bizi... Karşısına ala ala birleştirdi, dışlaya dışlaya cepheleştirdi. Şimdi “Erdoğan muhalifleri” olarak, dünyanın en büyük “terör örgütü”yüz. Bu ülkeyi bölünmekten korumak için ne yapmamız gerektiğini iyi biliyoruz. 1 Kasım’ı bekliyoruz. Bu asansörde biri fazla... Seçim akşamı “Aşırı yüklenme” ikazı duyulduğunda, “Biri insin ya” derse, bütün gözler ona dönecek.

Seni başkan yaptırmayacağız Yarın okurlarından Tapan, uzun adama şiirler yazarken yermeden edemiyor. Savaş çıkar uzun istedi diye. İnsanlar ölür Başkan olmadı diye. Köye bile muhtar olmaz senden. Seni başkan yaptırmayacağız.

Kaan Özbek Şok

Özbek, AKP’nin seçim çalışmalarını yaparken bile HDP’den ne kadar da fazla feyz aldığını anlatıyor: “Bugün televizyon kanallarında dönüp duran parti propaganda reklamlarına bakın… Hepsinde aynı tema, “Birliktelik ve biz vurgusu” Özellikle AKP, “Sen, ben yok! Türkiye var” diyor. Yani bir BİZ vurgusu yok mu? Türkçe Dil Bilgisi’nin en basit temellerinden biridir, SEN, BEN, BİZ! Lafı uzatmayalım… HDP’nin ya da CHP’nin bugün için kendilerini birer Türkiye partisi olarak tarif etmesine lüzum yok. Ancak, 13 yıllık sürece, halkların birbirine ne kadar uzaklaştırıldığına bakılacak olursa; AKP’nin bir Türkiye partisi olup olmadığını ispatı şart!”

Kötü

Hayrettin Karaman Yeni Şafak

Karaman, AKP’ye oy isterken öyle şeyler anlatmış ki, kendisinin bile bunlara inanması manidar: “Muhalefetin ipe un sermesine rağmen demokratik bir anayasa sevdasından vazgeçmediği ve millet imkan verdiği takdirde bunu bir namus meselesi gibi telakki ederek gerçekleştirmeyi vaadettiği için.Bu dava mevcut parti yönetimince titizlikle korunduğu ve … Daha neler ve nelerden dolayı AK Parti’ye oy verilmelidir. Peki hiç mi günahı ve kusuru yok? Beşer olur da günahı, kusuru olmaz mı! Bizim vazifemiz bunlara göz yummamak, asgariye indirmek için gayret etmek, ama bir kısım günahkârların istismarına da pabuç bırakmamak, onların kötü emellerine destek vermemektir

Çirkin

25 milyon teröristiz Can Dündar yazdı

çakma bir temel attılar. Kapıyı bacayı tuttular, bakan havadan geldi, temeli attı gitti. Biz de Atom’un kapısına dikildik, temel atma törenine gelen nükleer heveslilerini içeriye kilitledik. Bir saat sonra, nükleercilerin dışarı çıkmasına izin verdik. Onlar giderken, bizim elimizde Atom’un cümle kapısının kilidi vardı. Kapıyı açmış, kilidi aşırmıştık. Yani herşey bizim elimizde, biz istemezsek, direnirsek yapamazlar. Bu yıl Samistal’de de böyle oldu; direndik ve yapamadılar. Yeşil Yol ekskavatörünün, Samistal bayırından dönüşünü unutamam; o giderken ardında bıraktığı koca vidayı, Atom’un kapısından aşırılmış kilidin yanında saklıyorum. Çözüm direnişte. Akkuyu’da, Sinop’da, İğneada’da, Samistal’de direndik ve onlar yapamadılar. İğneada, Samistal, Direniş demişken, İğneada’dan Samistal’e bir yol göründü, gibi…

İyi Kötü Çirkin

Ali Karahasanoğlu Yeni Akit

Tuna linççi söylemlerin bir yenisine yer veriyor yazısında: “Gavur dölleri bile.. Kendi devletlerini böyle suçlamıyor, Can! Bak Can.. Senin Türkiye’de yaptığın hainliği.. Komünistliği önde tutarsan.. İnancı sıfır olan.. Allahsız olan.. Hristiyanlığı önde tutarsan.. “Tek ilah” inancı dahi olmayan o Ruslar bile.. Kendi devletleri aleyhine, tek satır yazmıyorlar, Can! Sen ise.. Üç tane Tır’ın dış görüntüsü ile.. Kendi kendine “füzeler” icat ediyorsun.. “Savaş suçları” ihdas ediyorsun.. Yazıklar olsun, bu ülkede yediğin yemek. Yazıklar olsun, babanın aldığı MİT maaşı ile, kursağından geçen içecek!”

Asker polis vatandaş ölür. Uzunun bir tek lafıyla. Başkan olamadı intikam alıyor. Seni başkan yaptırmayacağız.

günlüğü

Doğu kan ağlıyor batı yasta. Ölen insan sayısı her gün artmakta. Savaş suçlusu köşkte sarayda. Seni başkan yaptırmayacağız.

IŞİD elini kolunu sallarken hakkında yakalama çıkan Diyarbakır Baro başkanı Tahir Elçi yalnız değildir

Seçim zamanı geldi çattı. Bir oya muhtaç olanlar arttı. Oyları almak için yalan dolana bulaştı. Seni başkan yaptırmayacağız.

Mehmet Guler @mehmetguler28 ‘Ermeni soykırımı yok’ demek fikir özgürlüğü (AHİM), ‘PKK terör örgütü değil’ demek tutuklama sebebi (TC). #TahirElçiYalnızDeğildir

Tapan’ım savaştan korkmam. Barışmak varken savaşmam. Halka zulüm yapanları asla unutmam. Seni başkan yaptırmayacağız. Mehmet Tapan

Gökhan Kaya @karaolorin #TahirElçiYalnızDeğildir Her naneye atlayan İstanbul ve Ankara barosu başkanları mevzu Diyarbakır Baro Başkanı olunca dilini yutmuş gibi

elif karan

Hakan Tahmaz @tahmaz_hakan #TahirElciYalnızDeğildir kararı verenlere birileri “Tahir’i JİTEM’ciler yolundan döndüremedi, bu yöntemle bu hiç olmaz diye” fısıldasa Meral Danış Beştaş @meraldanis Canlı bombaları tutuklamayanlar Baro Başkanı Tahir Elçi hakkında yakalama kararı vermiş.Karar korkunuzu gösteriyor Kadir İnanır@Kadir_inanirr Fotoğraftaki barbarları bulunca, Sn. Tahir Elçinin nekadar da haklı olduğu ortaya çıkıyor #TahirElçiYalnızDeğildir


KULTUR-SANAT

15

20 Ekim 2015

“Babamın Kanatları” filminden bir kare. Menderes Samancılar.

İşçi ölümleri “Babamın Kanatları” ile beyazperdede Türkiye’de yalnızca 2014’te ki resmi kayıtlara göre 1886 kişi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. İşçi ölümleri, bu kadar artıyorken Türkiye’de üzerinde durulması gereken çok önemli bir konu. Türk sinema tarihinde üretilen 6 bin 300 civarında filmin içinde işçi ölümlerini konu alan film sayısı ise yalnızca 35! Ve şimdi de işçi ölümlerini konu alan 36.film geliyor; “Babamın Kanatları”. kültür - sanat didem arıkan

Türkiye’de 2003-2014 yılları arasında 15 bin 971 işçi yaşamını yitirdi. Yani her sene yaklaşık 1330 işçi ölüyor!.Bu rakamlar ise sadece bizle paylaşılan rakamlar. İşçi ölümleri ülkemizde de dahil olmak üzere tüm dünyada çok ciddi bir sorun ve bu konuyu işleyen ve üzerinde duran film sayısı ise ne yazık ki çok az! Türkiye’de sadece 35 film var bu konu üzerinde duran. 36.sı ise “Babamın Kanatları” filmi. “Babamın Kanatları” filmi neden çekildi? Yönetmen Kıvanç Sezer ilk uzun metrajlı filmi olan “Babamın Kanatları” filminde bir inşaat işçisinin hayatının aktaracak. Başrolünde Menderes Samancılar’ı izleyeceğimiz filmin yapımcılığını ise Nar Film üstleniyor. “Babamın Kanatları” filminde, içinde yaşadığımız evleri, çalıştığımız ofisleri, alışveriş merkezlerini ailelerinin karınlarını

doyurabilmek için inşa etmek zorunda kalan ve bu inşaatlarda maalesef hayatlarını kaybeden işçileri anlatacak olan Kıvanç Sezer filmi çekmeye, öğrenci Ömer Çetin’in yazın para kazanmak için çalıştığı inşaatta öldüğünün haberini okuduktan sonra karar vermiş. Sezer, iş cinayetlerinin ancak sınıf mücadelesinin yükselmesiyle durdurulabileceğini söylüyor.( Ömer Çetin, 2010 yılında ailesine destek olmak için çalışmaya başladığı inşaattan düşerek hayatını kaybetmişti. Üniversite öğrencisi olan Ömer Çetin, inşaattan düştükten sonra hiç kimsenin kendisine yardım etmediği ve saatlerce yerde kaldığı ortaya çıkmıştı! ) Menderes Samancılar Van’lı bir inşaat işçisi rolünde Filmde, anlatılan inşaat işçisi Van’lı ve kürt. Bunun sebebini ise Sezer; “gerçek hayatta da inşaatlarda çalışan işçilerin önemli bir kısmının Kürt olduğunu gözlemlemesinden dolayı hikâyeyi bir Kürt işçi ve ye-

ğeni üzerinden anlattım” şeklinde da yeterli kamuoyunu oluşturabiaçıkladı. Filmin isminin “Baba- lecek sayıda film ve sanat çalışmamın Kanatları” olma sebebi ise yi- ları görebiliriz. ne tesadüfî değil. Yönetmen, baba kavramının işçi sınıfı aileler için çok önemli olduğunu düşünüyor. Günde 14 saat çalıştığı için evde olamayan bir işçinin çocukları için “baba” “orada olamayan” demek. O nedenle filminde özellikle “baba” kavramını kullandığını belirtiyor yönetmen. Filmin çekimleri Kasım ayında başlayacak, vizyona ne zaman gireceği ise henüz belli değil, umarım 2015’in ilk altı ayında ölen iş cinayetlerinin bu denli arttığı bir işçi sayısı 794! dönemde, iş cinayetleri konusunFilmin Hikâyesi: İbrahim ve

yeğeni Yusuf İstanbul’da bir lüks site şantiyesinde işçi olarak çalışmaktadırlar. İbrahim ileri aşamada akciğer kanseri olduğunu öğrenir. Çalışmaya devam etmek zorunda olan İbrahim için koşullar giderek ağırlaşmaktadır. Kısa bir süre

sonra da şantiyede yaşanan bir iş kazası sonucu ölen bir işçinin ailesine tazminat verildiğini öğrendiğinde İbrahim’in yaşamsal çelişkisi başlar. Hırslı ve hayat dolu olan genç Yusuf ’un amcasındaki değişimi görmesi onun için de bir dönüm noktası olacaktır.

Tiyatroda ‘‘Ankara’’ Protestosu

Fazıl Say’dan Ankara’da yitirdiklerimize beste

Dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say, Ankara’da en az 100 yurttaşın yaşamını yitirdiği, yüzlerce kişinin yaralandığı katliam sonrasında bir beste yaptı. Fazıl Say, “10 Ekim katliamında kaybettiklerimizin anısına düşünceler” isimli bestesini sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan paylaşırken “Fazıl Say’dan Ankara katliamına beste. Bir bestenin doğma aşaması çalışmasından...” ifadelerini kullandı. Sanatçı

Usta tiyatrocu Genco Erkal, Nazım Hikmet’in “Bursa Cezaevi’nden Mektuplar” adlı eserinden uyarladığı “Yaşamaya Dair” oyununda Ankara’da yaşanan bombalı saldırıyı protesto etti. Sahne de rol arkadaşı Tülay Günay ile birlikte “Yastayız ve İsyandayız” pankartlarını kaldıran Erkal, seyirciler tarafından

uzun süre ayakta alkışlandı. Usta tiyatrocu daha önce de, Gezi eylemlerinde yaşamını yitiren 16 yaşındaki Berkin Elvan ve Charlie Hebdo saldırısını protesto etmişti. Sanatçı 56 yıllık sanat yaşamında oyunculuğunun yanı sıra, politik duruşu ve hükümetin yanlış politikalarına sessiz kalmaması ile de takdir ediliyor. KÜLTÜR-SANAT

geçtiğimiz aylarda terör olaylarına ve şehitlere rağmen yeni kurdukları Nâzım Hikmet Korosu’nun konserlerini iptal etmediği için hedef tahtasına koyulmuştu ve kendisine yapılan eleştirilere Cumhuriyet gazetesindeki köşesinden şu sözlerle yanıt vermişti, “Müzikle anarsınız kayıplarınızı, müzikle tedavi edersiniz toplumun yaralarını ve müzik dilidir ‘barış’ diye haykırmanın en evrensel yolu müzik dilidir.” KÜLTÜR-SANAT

ŞERBURG ŞEMSİYELERİ Yönetmen: Jacques Demy Oyuncular: Catherine Deneuve, Nino Castelnuovo, Anne Vernon

1964’de çekilen film yeşilçam melodramlarını aratmayan bir aşk hikâyesi gibi duruyor ilk bakışta. Kavuşamayan aşık bir çift, hüzünlü bir hikâye vs. Ancak film konusunun dışında, içerdiği feminist öğelerden dolayı, feminism ile ilgili en iyi filmler arasında yer alıyor. 17 yaşındaki Geneviève ve 20 yaşındaki oto tamircisi Guy Goucher’le birbirlerine âşık olurlar. Bir süre sonra Guy, Cezayir’deki savaşa katılır. Geneviève ise hamile olduğunu öğrenir ve zengin bir kuyumcu olan Roland Cassard’la evlenmek zorunda kalır. Jacques Demy’nin filminde çizdiği bağımsız kadın karakteri, evlilik, çocuk ve hayatta kalmak arasında seçimler yapmak durumundadır. ALİCE ARTIK BURADA OTURMUYOR Yönetmen: Martin Scorsese Oyuncular: Ellen Burstyn, Kris Kristofferson

Martin Scorsese’in belki de kadınları konu alan tek filmi “Alice Artık Burada Oturmuyor” Erkek egemen dünyada ayakta kalmaya çalışan ve dik durmaya gayret eden Alice’in mücadelesi beyazperde’de. Alice, kocası ölünce 11 yaşındaki oğluyla tek başına kalır. Parası ve yardım alabileceği kimsesi olmayan Alice, yeni bir hayata başlamak için Kaliforniya’dan Arizona’daki Phoenix’e taşınır ve burada bir restoran da garson olarak çalışmaya başlar. Ellen Burstyn, bu filmdeki performansıyla en iyi kadın oyuncu Oskarı’nı almıştır. “En iyi özgün senaryo” ödülünü de alan film izlenmesi gereken bir yapım. SAATLER Yönetmen: Stephen Daldry Oyuncular: Nicole Kidman, Julianne Moore, Meryl Streep

Yıl 1923, Virginia Woolf yatağından kalkıp eşi ile biraz konuştuktan sonra odasına çekiliyor ve kitabının ilk cümlesini düşünüyor. Biraz duraksadıktan sonra: “Mrs. Dalloway çiçekleri kendisinin alacağını söyledi.” Yıl 1951, Laura Brown gözlerini açıyor, sonra doğrulup kitabına uzanıyor ve ilk cümleden okumaya başlıyor. “Mrs.Dalloway çiçekleri kendisinin alacağını söyledi.” Yıl 2001, Clarissa Vaughan yatağından kalkıyor ve biraz duraksadıktan sonra: “Sally, sanırım çiçekleri kendim alacağım.” Nicole Kidman’ın Virginia Woolf rolünde harikalar yarattığı “Saatler”, bir yazar, bir okuyucu ve bir karakter üzerine kurulu bir film.

HAFTANIN AJANDASI Bienal Paralel Etkinlikler Artnivo.com işbirliği ile gerçekleştirilen etkinlik 3 Ekim-31 Ekim tarihleri arasında Zorlu Center’da. “40 Metre 4 Duvar 8 Küp” sergisi söyleşiler, atölye çalışmaları ile sanatseverlere sanat dolu deneyimler sunuyor. Sergi de Burak Dak ve Selin Balcı’yı dinleme fırsatınız olacak.

www

Leman Sam Kadıköy Sahne’de

Parkta Güzel Bir Gün

Yılların eskitemediği usta sanatçı Leman Sam, sevilen şarkıları ile tüm müzikseverleri Kadıköy Sahne’ye bekliyor. Sam, 24 Ekim Cumartesi günü saat 22.30’da sahne alacak. Bu muhteşem müzik keyfini kaçırmamak için sizde şimdiden biletinizi almayı unutmayın!

Politika ile komediyi harmanlayan ‘Parkta Güzel Bir Gün’ günümüz politik kavramlarından vatandaşlık, birey, özgürlük meselelerini tartışma konusu yapıyor. Kemal Aydoğan’ın yönettiği oyunda Mert Fırat, Didem Balçın ve Volkan Yosunlu var. Oyunu 25 Ekim Moda Sahne’de izleyebilirsiniz.


Gollum ile Erdoğan hakaret sayıldı Yüzüklerin Efendisi filminin karakterlerinden Gollum ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yeme, şaşma ve hayret” hallerinin yan yana konulduğu fotoğrafı

sosyal medya hesabından paylaştığı için Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla Doktor Bilgin Çiftçi’ye memuriyetten men cezası verildi.toplum

Lenin tablosu

Orada bir İHA var uzakta

Türkiye’nin Suriye sınırında Rus insansız hava aracını vurduğu haberi gündemi meşgul etti. Haberin ardından bir fotoğraf düşüverdi haberlere. İşte o fotoğraftan sonra konu oldukça karmaşık bir hal almaya başladı. Sosyal medyada çokca konuşulan o fotoğrafın bu kadar konuşulmasının sebebi ise fotoğraftaki uçağın küçücük olmasından kaynaklanıyordu. Öyle ki bu yüzden savaşa girilse kimse gülmekten savaşamaz diye yorumlar bile geldi. Olay bununla da kalmadı tabi o İHA’ların üretici firması Orlan düşürülen uçağın kendilerine ait olmadığını Rusya’da böyle bir insansız hava aracı üretilmediğini söyledi. toplum

18SORU DEMETER DİNLER İSTANBUL - GRAFİker

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslüman Liderler Zirvesi’nde Avrupa Birliği’ne mensup ülkelerin sınırlı sayıda Suriyeli mülteciye kapılarını açmasını eleştirdi. Kendisinin Nobel Barış ödülüne aday olmamasına içerleyen Erdoğan, Nobel ödülünün sipariş üzerine verildiğini söyledi. toplum birsen kaplanseren

Hangi ülkenin kaç mülteciye ev sahipliği yaptığının çetelesini tutan, bu hesapla aslında kendisinin Nobel Barış ödülünü alması gerektiğini düşündüğünü sözleriyle ima eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, barış kelimesi ile kendi isminin yan yana gelebilme ihtimaline duyduğu inancı ifade ederek insanları oldukça şaşırtmış oldu. Sosyal medyada insanlar, bu inanca olan şaşkınlıklarını çokca dile getirdiler bu konuşmadan sonra. Nobele

“Ey Nobel” diye seslenerek konuşan Erdoğan, uzun bir süre başbakan olarak görev yaptığı, şimdi de cumhurbaşkanı olduğu ülkenin başkentinde, daha bir hafta önce onlarca kişinin ölümü ve yaralanmasıyla sonuçlanan bir katliamı çabuk unutmuş olsa gerek, barış ile kendisinin isminin bir arada anılabileceğini düşündüğünü ifade etti. Şimdi insanların akılları sorular ile dolup taşıyor. İnsanların aklına, komşuların dahi birbirlerini ihbar etmelerinin mümkün kılındığı dönemlerin Erdoğan’ın döneminde olduğu geli-

yor. Bu duruma benzer başka birçok durum daha geliyor akıllara. Saymakla bitmeyen cumhurbaşkanına hakaret davaları geliyor mesela, ya da AKP’ye oy vermeyen herkesi potansiyel suçlu birer terörist ilan etmesi geliyor akıllara, onun istediklerini yapmadığı onun dediklerini yazmadığı için işlerinden olan, haklarında davalar açılan tutuklanan gazeteciler geliyor akıllara, sonra yaşanan katliamlar geliyor akıllara Roboski geliyor, Reyhanlı geliyor, Soma, Ermenek, Diyarbakır, Suruç ve Ankara geliyor herkesin aklına. Yani açıklamak gerekirse;

Barış ile sen neden mi yan yana olamazsınız: Roboski 28 Aralık 2011 tarihinde, Türk Silahlı Kuvvetleri Roboski’de insanların üzerine bombalar yağdırıp, çoğu çocuk yaşta olan 34 insanı katlederken halk cenzelerini katırlara yükleyip kaldırırken, o bu ülkede başbakandı.

Reyhanlı 11 Mayıs 2013’te, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde iki ayrı bomba patladı. Bu katliamda, 52 kişi hayatını kaybetti, onlarca insan yaralandı, işyerleri ve evler zarar gördü. O, Reyhanlı Katliamı sırasında da başbakandı.

Soma 13 Mayıs 2014’te Manisa’nın Soma ilçesindeki maden ocağında 301 işçinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan Soma katliamı olurken o yine başbakandı.kaybetmesiyle sonuçlanan Soma katliamı olurken o yine başbakandı.

Diyarbakır 5 Haziran 2015 tarihinde seçimlere giderken HDP Diyarbakır mitinginde bomba patladığında, 4 insan hayatını kaybettiğinde, onlarca insan yaralandığında ve yaralanlar o halde oy vermeye gittiğinde o cumhurbaşkanıydı.

Suruç 7 Haziran seçimlerinde AKP tek başına iktidar olamadığında ve o günlerce sarayından çıkmadığında 20 Temmuz 2015’te Suruç katliamı oldu. Katliamda 34 genç insan hayatını kaybetti ve o yine sarayındaydı.

Ankara 10 Ekim 2015, dilleri barış olan o güzel insanlar Ankara’daydı, iki ayrı canlı bomba patladı, onlarca insan hayatını kaybetti, onlarca insan yaralandı ve o yine sarayında yine cumhurbaşkanı.

Koltuk savaşları

Ayrı doğum Holli Gorveatt adlı genç kadın ikiz bebeklere hamile kaldı. Ancak bu hamilelik diğerlerinden farklı gelişti. Genç kadının ikizlerinden bir tanesi 23 haftalıkken doğarken, diğeri ise hala anne karnında ve 40’ıncı haftada doğacak. Nadir görülen bu olaya ikiz-ikiz transfüzyonu sendromu adı veriliyor.

Son günler Warner Bros. Michael Jackson ‘ın son günlerini anlatan kitabın haklarını aldı. Kitabın televizyona dizi olarak uyarlanması bekleniyor. Kitapta Jackson’ın ölmeden önceki 16 haftasında hayatına dair sırların gizli kalması için verdiği çaba anlatılıyor. Kitabın yazarının da projeye dahil olması bekleniyor.

Twitter’ın açığını bulan öğrenciler

Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır

1. En sevdiğiniz erdem? Dürüstlük 2. Başlıca özelliğiniz? Dinlemek 3. Mutluluk nedir? Üretmek 4. Mutsuzluk nedir? Umutsuzluk 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Üşengeçlik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Mülkiyetçilik 7. En sevmediğiniz şey? Kalabalık 8. En sevmediğiniz kişiler? Saygısız insanlar 9. En sevdiğiniz iş? Okumak 10. En sevdiğiniz şair? Özdemir Asaf 11. En sevdiğiniz yazar? Ursula Le Guin 12. Kahramanınız? Annem 13. Kadın kahramanınız? Ulrike Meinhof 14. En sevdiğiniz çiçek? Hatmi 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Mercimek 17. En sevdiğiniz düstur? İnadına barış 18. En sevdiğiniz söz? Dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir

Bütün iş barış diyebilmekte, yani yürekte

İngiltere’nin başkenti Londra’daki Sotheby’s Müzayede Evi’ndeki açık arttırmada Andy Warhol’un Lenin tablosu 4.7 milyon dolara satıldı. Sanatçı, 1986’da bir sergi için yaptığı pop art tarzındaki tabloda Sovyetler liderinin Moskova’daki Lenin Müzesi’nde sergilenen 1897 tarihli fotoğrafını baz almış.

Twitter’ın sistem açığını bulan Yazılım Mühendisliği öğrencileri Batuhan Katırcı ve Cihan Nalbant Amerika’ya davet edildi. Katırcı ve Nalbant, Twitter CEO’su Jack Dorsey’in özel davetlisi olarak San Francisco’da düzenlenen Twitter Flight etkinliğine katılacak. Katırcı ve Nalbant dünyanın en büyük mikro blog sitesi Twitter’da yer alan sistem açıklarını bularak çözümler geliştirdiler.Toplum


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.