Sarayın savaşına karşı Acil Barış Acil Demokrasi Güzel günlerin habercisi...
8 Eylül 2015 Salı Sayı: 203 l
l
1 TL www.yarinhaber.net l
Barış Bloku, İstanbul Bakırköy’de ve Ankara’da barış mitingi düzenledi. ‘Saray’ın savaşına karşı Acil barış, Acil demokrasi’ sloganıyla düzenlenen mitinge katılan binlerce kişi hep bir ağızdan “barış” dedi. güncel 05
Halkların tüm itirazına rağmen sarayın Türkiye’yi zorladığı seçim: AKP’li başkandan saldırıya teşvik AKP’li Abdurrahim Boynukalın, Hürriyet’e gerçekleştirilen saldırının başını çekti. güncel 03
Hürriyet’e saldırı ve soruşturma
YA 400 VEKIL YA OLUM Türkiye’deki savaş ortamının sorumlusu Erdoğan, başkanlık sistemi için ülkeyi yeniden sürüklediği 1 Kasım seçimleri öncesinde, gençlerin bir bir ölmesini, gayet soğukkanlı “400 milletvekili alınsaydı durum farklı olurdu” ifadeleriyle açıkladı.
Erdoğan’ın basın üzerine ettiği sözlerden sonra bir grup AKP’li Hürriyet’i bastı. güncel 03
Sarayın savaşının şiddeti artıyor Ölümlerin sebebini itiraf etti 7 Haziran seçimlerinde 400 milletvekiline ulaşamayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisi için tek kurtuluşun kaos olduğunu düşünerek çıkardığı savaşta 2 ay içinde yüzden fazla insan hayatını kaybetti.
Birçok ilde HDP binalarına saldırı
“400 vekil elde edilebilseydi, durum bugün çok farklı olurdu” açıklaması getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerin ölümünün kendisinin iktidarı kaybetmesi nedeniyle olduğunu itiraf etmiş oldu.
Sarayın savaşı 2 ayda yüzlerce can aldı Savaşın aldığı canlar her geçen gün artıyor. “Gençleri feda etmeye hazırız” sözlerini harfiyen uygulayan Erdoğan ve AKP’nin halklara karşı açtığı savaş asker, polis, gerilla ve sivil yüzlerce insanın ölümüne yol açtı. Toplumun tepkisi ise gittikçe büyüyor. Asker aileleri “Ne oldu da savaş diyorlar?” sorusunu sorarken, katledilen siviller için birçok yerde protestolar sürüyor. güncel 03
Erdoğan’ın tırmandırdığı gerilim ile bir çok ilde HDP binalarına saldırıldı. güncel 03
Cellatlar ve çocuklar aynı ülkede Bu hafta tüm Dünya’yı sarsan bir fotoğraf Türkiye’de Bodrum’dan çıktı. Alyan Kurdi’nin kıyıya vurmuş cansız bedeni, mülteci gerçeğini tüm dünyaya göstermiş oldu ve savaşın fotoğrafı olarak ön plana çıktı. Başta Erdoğan olmak üzere tüm dünya liderleri topu üzerinden atmaya çalışsa da, IŞİD gibi barbar bir örgütün sırtını sıvazlayanlar yüzünden bu göçlerin olduğu gözler önüne serildi. güncel 06
Avrupa mültecilere sınırları açtı
Yaptırın da görelim
04
HAKAN ÖZTÜRK
Aklın yolu
Türk Kürt birbirinize sarılın
Uyanış
SİBEL UZUN Alan Kürdi, barış, kadınlar
GÜLSÜM KAV
05
06
Ana fikir
Koza, altın, Bergama, hukuk, basın üzerine 02
KADİR DADAN
AKP’lilerin elleri daha çok insan ölsün diye kalktı
Vazifemiz
FADİK TEMİZYÜREK
Savaş tezkeresi Mecliste onaylandı. Oturumdan geriye, yüzlerce gencin ölümüne el kaldıran AKP’lilerin bu fotoğrafı kaldı. güncel 04
Avusturya ve Almanya’nın sınırlarını Macaristan’da bekleyen mültecilere açmasının ardından binlerce mülteci, trenlerle, bazen de yürüyerek sınırdan Avusturya’ya, oradan da Almanya’ya girmeye başladı. Suriyeli Aylan’ın sahile vuran cansız bedeninin yarattığı şok, dünyanın dört köşesinde kamuoyunu harekete geçirdi. dünya 13
İSİG Meclisi’nin verilerine göre;
Ağustos’ta işçi ölümleri yüzde yüz oranında arttı Ağustos ayında işçilerin en fazla hayatını kaybettiği sektörler açıklandı. Hayatını kaybeden 158 işçiden 39’u tarım, 37’si inşaat, 20’si taşımacılık
ve 9’u ise madencilik işkolunda çalışıyordu. Açıklanan rapordaki veriler, AKP’nin çalışma güvenliği politikalarının işçilere verdiği zararı ortaya koydu. emek 10
Midas’ın altınları 10
Hakikat
2015’in ilk 8 ayında 182 kadın öldürüldü Bu yıl sadece Ağustos ayında “28 kadın cinayeti” işlendi ve sorumlu olan Bakanlık ve Bakan hala sessizliğini korumaya devam ediyor. kadın 08
Yeni Kültür Bakanı kültürden yoksun
Geçici seçim hükümetinde Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, göreve gelir gelmez ilginç açıklamalada bulunarak kültür seviyesini gösterdi. kültür sanat 15
YESiL SAYFA
02
08 Eylül 2015
Kadir Dadan
Midas’ın Altınları
Koza, altın, Bergama, hukuk, basın üzerine Ön Hatırlatma Birçoğu el değiştiren yabancı şirketler tarafından açılan Bergama altın madeni ve siyanürlü altın işletmesi, yerel halkın öncülüğünde yürütülen ve yıllar süren etkin toplum ve hukuk mücadelesi sonucu Danıştay’ın aldığı kararla kapatıldı. Mart 2005’te Koza İpek Grubu, Bergama altın işletmelerinin tüm hisselerini satın alarak, altın madenciliği ve kapalı siyanürlü altın işletmeciliği işine girdi ve hukuka aykırı olarak Ak Parti hükümeti tarafından kapalı olan madenin çalışmasına izin verildi. Grubun patronu Akın İpek’in başlarında yer aldığı ve çoğunluğu işletmenin yeni “işçi”lerinden oluşan bir topluluk, Haziran 2005’te dünya çevre günü nedeniyle etkinlik düzenleyen ve madenin bulunduğu köye gitmek isteyen yüzlerce çevrecinin yolunu kesti, taş atarak ve sopayla çevrecileri darp etti. Olayın mahkemesi hala sürmektedir. Grup, daha sonra parasal güç ve tehdit kullanarak köylülerin mücadelesini dağıttı. Hareketin sembollerinden Bayram Kuzu’nun mezarını yaptırdı, oğlunu işe aldı, dul eşine ev yaptırdı. Gruba bağlı gazete ve televizyonlar, konu hakkında defalarca taraflı, çevreciler hakkında yalan ve iftiraya dayalı haberler yaptı, basın yayın ilkelerini alaşağı etti ve bir Allah’ın sevgili kulu da çıkıp “günahtır, yapmayın” demedi. Günler geldi geçti ve çevrecilere tek kelime söz vermeyen, şirket lehine taraflı yayın yapan, altın suyuna bandırılmış bu basın ve grubu, çatışmaya düşen efendilerinden birisini seçti. Doğal olarak diğer efendi de onun biletini kesti. Dün patronun annesi çıktı ve “Bugüne kadar aile olarak yaptığımız tek şey, ekmeğimizi paylaştık, karıncayı incitmedik, hiç ayrım yapmadan tüm insanlara yardımcı olduk” dedi. Bugün Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Üyesi Ska Keller, “İpek Grubu’nun ya da diğer basın yayın kurumlarının terörü desteklediğine dair iddialara inanmak çok zor. Şimdiye kadar beni ikna edecek herhangi bir delil görmedim.” diye açıklama yaptı. Cemaatten ekmek yiyen bütün aydınlar ayağa kalkmış, “buna ses çıkarmazsanız”la başlayan cümleler kuruyorlar. Biz de bu toprakların vicdanının sesi olarak diyoruz ki; Sayın Melek İpek; Sizin oğlunuz şeytan değil, insan taşlattı ve Bergama’nın karıncaları size yalancı diyor. Sayın Ska Keller; Yakında zaman aşımına girecek Ege çevrecilerinin davasına daha önce katılsaydınız, İpek Grubu’nun nasıl bir terör estirdiğini görebilirdiniz. Açılan davanın avukatı aynı zamanda Türkiye’deki Yeşiller ve Sol Gelecek Partisinin kurucu eş başkanıdır. Ona sorun, size videoları ve tanıklarını gösterebilir. Buradan hareketle belki sizler de Avrupa’da oy uğruna bu cemaatin borazancılığını yapmayı bırakabilirsiniz. Bir kere daha aydınlarımıza söyleyelim; siz gözünüzü ve gönlünüzü kapatsanız da, ekoloji bu yüzyılın temel meselesidir ve siz onu es geçtikçe sözlerinizin bu toplumun geleceği için hiçbir anlamı yoktur! Ender Eren’in deyişiyle gerçekten de “Bergama Ekoloji Mücadelelerinin hiç tükenmeyecek laboratuarıdır”
Hisarçandar Köyü’ne iyi haber
Antalya Hisarçandar Köyü, Ekizce Yaylasında faaliyet gösteren maden ocağına bölge halkı tepki göstermişti. Maden ocağına karşı köylüden ve doğadan yana olan bilirkişi raporu hazırlandı. Köy halkı doğanın, hayatlarının ve tarım gelirlerinin azaldığını belirterek Şubat ayında çadırlı direnişe başlamıştı. İlk iyi gelişme bilirkişi raporu ile yaşandı. Endemik bitki türlerine, yabani hayata ve köylülerin yaşamını tehdit eden ocağa karşı bilirkişi raporu ‘Önce doğa’ dedi. Raporda işletmenin doğru olmadığı belirtilirken, görevin şimdi savcılıkta olduğu belirtiliyor. YARIN YEŞİL SAYFA
Yeşil Takvim:
Üç Beş Ağaç Kervanı Yola Çıkıyor- 23 Ağustos/23 Eylül Uluslararası Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu: 5/20 Eylül Bolu Bağışçılar Vakfı 1.Çevre Festivali: 18/19 Eylül Türkiye’nin İlk Vegan Festivali: Vegfest Türkiye-25/26 Eylül Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali – 22/25 Ekim İklim Forumu- 12/13 Kasım
Nükleer’de istifa ihmalleri yeniden gündeme getirdi yeşil sayfa melek önder
Japonya Fukuşima felaketinin ardından Ağustos ayında ilk defa bir nükleer reaktörünü hizmete soktu. Fukuşima’nın ardından ülkedeki nükleer santraller devre dışı bırakılmıştı. İşletmeci firma güvenlik testlerinin ardından Sendai santralindeki bir reaktörü yeniden açtı. Santralin yeniden devreye alınmasına halk protesto gösterileri ile tepki gösterdi. Sendai nükleer reaktörü yeniden faaliyete geçmesine rağmen pompa arızası nedeniyle tam kapasite çalışamıyor. Japonya nükleer güvenlik birimi, Sendai santralinde iki reaktöre onay verirken, diğer reaktörün de Ekim ayında devreye girmesi bekleniyor. Akkuyu’da istifa Japonya’da bu gelişmeler yaşanırken Akkuyu NGS A.Ş. Mersin Bölge Kamu Diplomasisi ve Devlet İlişkileri Bölge Müdürü Faruk Uzel’in istifa etmesi ve projedeki ihmallerle ilgili açıklamasıyla nükleer felaket yeniden gündeme geldi. Uzel, Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili ihmal iddialarını madde madde şu şekilde sıraladı: “Mersin Bilgilendirme Merkezi’nde, zemin kotunun 1 metre altındaki ofis olarak kul-
Fukuşima felaketinin ardından Japonya bir reaktörünü yeniden açtı. Türkiye’de ise Akkuyu NGS A.Ş. Müdürünün istifası ve ihmalleri sıralamasıyla yıkım projesi bir kez daha gündeme taşındı. Tartışmalar sürerken, İstanbul NKP Burgazada’da düzenlediği şenlikle nükleere karşı kapsayıcı bir mücadeleyi örme çağrısı yaptı. lanılan odalardaki taban suyunu izole edip kesemeyen mühendislik bilginizle, Akkuyu’da deniz kıyısında ve deniz seviyesinden 12 metre düşük kotta yapacağınız nükleer santralin güvenli olacağına inanmamızı mı bekliyorsunuz? 1,5 milyon dolar harcayarak sadece tasarımını yaptırdığınız bilgilendirme merkezindeki 7 bin 200 metre elektrik kablosunu döşeyip, UPS cihazının bilgisayarla bağlantı kablosunu döşemeyi unutan mühendisliğinizle mi nükleer santral inşa edeceksiniz? Bu güne kadar taşeronunuz olan firmalardan mahkemelik olmadığınız şirket var mıdır? Geçen yıl ihalesini yapıp aldığınız iki yangın söndürme aracını kullanacak personel alımı yapmadığınız için bekleterek çürüttüğünüz ve geçen ay çıkan yangında kullanamadığınız doğru mu? Bu zihniyetle mi nükleer santral inşa edecek ve güvenliğini işleteceksiniz?
Projeyi maddi sıkıntılardan dolayı yürütemediğiniz doğru mudur? Dünya üzerinde size güvenip yatırıma katılacak ya da kredi sağlayacak bir tek finans kuruluşu var mıdır? Kıyı kenar çizgisine dikkat etmeyi akıl edemeyip, 1 nolu reaktörü kıyı kenar çizgisi altına yerleştiren mühendislik rezaleti yüzünden projeyi uygulamadığınız, bunun için kanun değişikliği beklediğiniz doğru mu? Radyasyon izleme ve ölçüm projesini içerisinde Mersin Üni-
versitesi ve Mersin halkının temsilcilerinin katılım önerisini neden reddettiniz? Projenin şeffaf izlenme ihtimali sizi rahatsız mı etti?” Akkuyu’dan istifa haberi gelirken, Nükleer karşıtları ve yaşam savunucuları da nükleere karşı mücadeleyi desteklemek ve birlikte büyütmek için 5 Eylül Cumartesi günü Burgazada’da şenlik düzenledi. Doğanın ve canlıların kapitalizme kurban edilmesini istemeyenler, NKP’nin düzenlediği dayanışma etkinliğinde buluştu. Onlarca kişinin katıldığı şenlikte daha örgütlü, yaygın ve kapsayıcı bir mücadeleyi örmenin yollarını hep birlikte geliştirme çağrısı yapılırken, daha umutla ve kararla mücadelenin devam edeceği bir kez daha haykırıldı.
Fukuşima’dan sonra bir reaktör çalışmaya başladı.
Kaz Dağları yok edilmeye mahkum edildi Kaz dağlarında Çamyurt, Ağı Dağı, Kirazlı ve Kirazlı (zenginleştirilmiş altın madeni) maden sahaları ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ÇED olumlu kararı verilmiş, Çanakkale İdare Mahkemesi tarafından ise karar iptal edilmişti. Geçtiğimiz hafta Danıştay konu ile ilgili önemli bir karar verdi. Kaz dağlarında biri zenginleştirilmiş altın madeni olmak üzere dört altın madeniyle ilgili olarak Çanakkale İdare Mahkemesince verilen “ÇED olumlu kararının iptali” kararı Danıştay tarafından bozuldu. Danıştay 14’üncü Dairesi, “Dava konusu işlemde hukuka aykırılık, işle-
min iptali yolundaki idare mahkemesi kararının bu kısmında hukuka isabet görülmemiştir” diyerek iptal kararını bozdu. Böylelikle, çevre mücadelesinin önemli ayaklarından olan hukuki süreçte umutlar azalırken, Kaz Dağları’nın yok edilmesinin önü açılmış oldu. Karar ayrıca hukuk mücadelesinin yanında etkin siyasi mücadele olmasının gerekliliğini bir kez daha gösterdi. Altın üretimiyle çıkacak atıklar, canlılara ve doğaya zarar verecek, zehirlenmelere, işsizliğin artmasına ve hayvancılığın azalmasıyla bölge halkının yoksullaşmasına neden olacak. YARIN YEŞİL SAYFA
Büyüklü halkının zaferi Samsun’un Tekkeköy Büyüklü Mahellesi’nde dere ve şelalelerin yer aldığı 151 bin 700 metre karelik ormanlık alanda taş ocağına ruhsat verilmişti. Ormanın ve derelerin yok edilmesine karşı Büyüklü halkı 2011’den bu yana sürdürdükleri büyük direnişle hukuk mücadelesine başlamıştı. 2011 yılında Samsun 1. İdare Mahkemesi’ne açılan davada, 25 yıllığına ruhsat verilen taş ocağının ormana, doğaya, doğal çevre ve su kay-
naklarına zarar vereceği, yaşam alanlarını yok olacağı gerekçesi ile ÇED raporunun iptali istenmişti. Faaliyet gösterecek olan taş ocağının ÇED Raporu da Samsun 1. İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Davalı taraf kararı Danıştay’a temyiz etmişti. Danıştay 14. Dairesi’nin dosyayı incelemesi sonucunda, iptal kararı onaylandı. Kazanılan hukuk zaferiyle, bölgedeki dereler ve orman kurtulmuş oldu. YARIN YEŞİL SAYFA
GUNCEL
03
08 Eylül 2015
Halkların tüm itirazına rağmen sarayın Türkiye’yi zorladığı seçim:
Ya 400 vekil ya ölüm
Erdoğan’ın çıkardığı savaş her geçen gün şiddetini arttırıyor. Kürt halkının yaşadığı şehirlerde olağanüstü hal ilan ediliyor, katliamlar yapılıyor. Erdoğan ise başkanlık sistemi için tekrar seçim olacak olan 1 kasım seçimleri öncesinde, başkanlık savaşının oluşturduğu durumu 400 milletvekili alınsaydı durum farklı olurdu diyerek açıkladı. güncel melih erdem
7 Haziran seçimlerinden önce Erdoğan’ın başkanlık sistemine geçmek için gereken 400 vekil talebi 1 Kasım seçimlerinin yaklaşmasıyla tekrar Erdoğan’ın gündemine girdi. Erdoğan, Atv - A Haber ortak yayınında başkanlık için çıkardığı savaş ve 1 kasım seçimleriyle ilgili Konuştu. Gelinen aşamada bir çok farklı AKP’li isim tarafından dile getirilen 400 vekil olmadığı için savaş çıktı açıklaması bu kez talebin sahibi tarafından yinelendi. Erdoğan başkanlık için çıkardığı savaşın şartlarına ‘’400 vekili elde edebilecek sayıyı bir siyasi partiyi yakalasaydı, durum bugün çok farklı olurdu.’’ dedi. Erdoğan 7 haziran seçimlerinden önce “400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün” diyerek tehdit etmişti. Son günlerde medya üzerinde artan baskılar hakkında da konuşan Erdoğan Doğan Medya Grubunu hedef aldı. Erdoğan’ın basın üzerine ettiği sözlerden sonra bir grup AKP’li Hürriyet gazetesini bastı. Erdoğan barajı aşarak Erdoğan’ın başkan olmasını engellemiş yüzde 13’ü savaş politikalarıyla tehdit ediyor. Erdoğan 1 kasım seçimleri için kendisini başkan yapacak 400 vekili tekrar gündeme getirse dahi şehit cenazelerinden Erdoğan’a karşı yükselen tepkiler ve Kürt halkının savaş politikalarına karşı çıkışı 1 kasım seçimlerinin de Erdoğan için bir yenilgi olacağını gösteriyor.
Selçuk Kaygısız EHP Merkez Komite Üyesi
Başkan yaptırmayacağız Erdoğan başkan olabilmek için halkı savaşla terbiye etmeye çalışıyor. Halk savaşın sorumlusunun kim olduğunu biliyor. Erdoğan’ı başkan yaptırmayacak. Meral Danış Beştaş HDP Adana Milletvekili
Tehdit Ediyor
Erdoğan halkı savaşla tehdit ediyor. 7 Haziran’dan önce de bunu yaptı ve sonucunu gördü. 1 Kasım’da da bu halk Erdoğan’ı başkan yaptırmayacak.
Erdoğan’ın başkanlık için çıkardığı savaşın şiddeti artıyor Erdoğan 7 haziran seçimlerinden önce Türkiye’yi dolaşarak AKP’ye 400 milletvekili istemişti. 7 haziran seçimlerinde HDP’nin barajı geçmesiyle AKP hedeflediği 400 milletvekiline ulaşmadığı gibi tek başına iktidarı kuramayacak kadar geriledi. AKP’nin tek başına hükümeti kuramadığı durumda Erdoğan kendisi için tek kurtuluşun savaş şartlarında yapılacak başkanlık için ‘tekrar’ seçim olacağını düşündü. Erdoğan’ın başkanlık için çıkardığı savaşta 2 ay içinde yüzden fazla insan hayatını kaybetti. Erdoğan’ın kontra güçleri haftalardır Kürt Halkının yaşadığı Gever, Silopi ve Cizre’de halkı katlediyor. Gelinen noktada savaş şiddetini arttırırken Dağlıca’da 16 asker öldü. Hedef gösterilen gazeteleri AKP’liler bastı Erdoğan “Erdoğan’dan Dağlıca
açıklaması: 400 vekil verilseydi bunlar yaşanmazdı” ifadeleriyle veren Hürriyet ve Zaman gazetesinin sosyal medyada söz konusu laflarını çarpıttığını söyledi. Programın ardından, Erdoğan’ın ‘’Nereye giderlerse gitsin, şaşırma. Bu makamı bu karakter yoksunu bu adamlara ezdirtmem’’ sözleriyle hedef gösterdiği gazeteler arasında olan Hürriyet saldırıya uğradı. Saldırganlar arasında yer alan AK Parti Gençlik Kolları Başkanı ve İstanbul Milletvekili Abdurrahim Boynukalın, Hürriyet’e saldıran gruba konuşma yaptı. Konuşmasında medyayı tehdit eden Boynukalın Erdoğan’ın savaşı neden çıkardığını kanıtlarcasına şu sözleri söyledi: ‘’1 Kasım’daki seçimden sonra ne çıkarsa çıksın, seni başkan yaptıracağız, seni başkan yaptıracağız, seni başkan yaptıracağız.’’
Erdoğan’ın savaşına halkların itirazı var Erdoğan’ın 400 vekil verilseydi savaş çıkmayacaktı itirafı daha önce farklı AKP’li isimlerce dile getirilmişti. Yalçın Akdoğan bölge insanı HDP’ye oy verdiği için çözüm sürecinin bittiğini açıkladı. Bu açıklaması HDP’nin yüzde 13 alarak Erdoğan’ın başkan olmasını engellemesini ifade ediyordu. Daha sonrasında şehit cenazelerinde Erdoğan’ın başkanlık savaşına karşı ‘’Çözüm diyenler ne oldu da şimdi sonuna kadar savaş diyorlar?’’ sorusu birkez daha gerçekleri gözler önüne serdi. Bu yüzden Erdoğan son açıklamasında sarayın savaşına karşı ses çıkaranları hedef alarak ‘’O babanın söylediği gibi, ‘5 evladım var, 5’ini de feda etmeye hazırım.’ Bu babalar da var, karakteri bozuk olanlar da...’’ diye konuştu.
400 Vekil Uğruna Verecek Canımız Yok! Seçimlerde 400 vekil seçtiremeyen Erdoğan başkanlığı huzur içinde alamadı. Başkanlık için açtığı savaşta ölenlerin katili olan Erdoğan, halkı ya 400 vekil ya ölüm diyerek tehdit ediyor. Emekçi Hareket Partisi ortak düşman karşısında el ele vererek AKP’ye son vermeye, Erdoğan’ın da başkanlığına geçit vermemeye çağırıyor. Bu savaş, saray tarafından halka açılmış bir savaştır. Dağlıca’da hayatını kaybeden askerlerin, Cizre’de halkın katliamla burun buruna yaşamasının, oyun çağında hayatını kaybeden çocukların, Bodrum’da kıyıya vuran Aylan’ın tek sorumlusu yıllardır bu ülkede hüküm süren AKP rejiminin sözcüsü Erdoğan’dır. Vakti zamanında birilerine “Siz çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz” diyen Erdoğan’ın çocuk öldürmekteki ustalığını tüm dünya gördü. Yarbay’ın sorduğu “Çözüm diyenler ne oldu da şimdi savaş diyor?” sorusunun cevabını Erdoğan verdi. Bunca can kaybına rağmen, muzaffer komutan olma telaşında, onu başkan yapmayanlardan, 400 vekili vermeyenlerden, oyunu diktatörlüğe karşı kullananlardan intikam aldığını açıkça dile getirdi. IŞİD’e değil, IŞİD’le mücade-
Erdoğan savaş ortamının bitmesi için 400 milletvekili şartı koyuyor. Sizce bu seçim sonuçlarını nasıl etkileyecek?
le edenlerle savaştığını açıkça dile getirdi. Ölen askerler ve Kürt halkı Erdoğan’ın umrunda değildir. Artık Erdoğan ölen askerler üzerinden siyaset yapmıyor. Ölen askerleri Türkiye halklarına karşı tehdit olarak kullanıyor. Televizyon karşısında insanlara verdiği tek mesaj “Eğer beni bu sefer de başkan yapmazsanız, bu askerleri, çocukları ve sivilleri öldürürüm.” Cizre’de ve Dağlıca’da olan budur. Bir yerleşim alanını, tüm girişleri ve çıkışları kapatıp, günlerce top atışına tutmak bu tehditlerin bir sonucu. Gerekirse onlarca askeri savaşı kışkırtmak için gözünü kırpmadan ölüme göndermesi bunun bir sonucu. Artık Türkiye’de ya Erdoğan taraftarısınız ya da karşısındasınız. Taraftarları zaten Erdoğan’ın tek emriyle, tek işaretiyle onun hedef gösterdiklerine saldırıyor. Erdoğan’ın konuşma metnini
yayınlayan Hürriyet Gazetesi’ni Madımak gibi yakmakla tehdit ediyor. Karşısında olan bizlere ise düşen tek görev barışı savunmak. Çünkü Erdoğan’ın tahammül edemediği barış ortamıdır. Çünkü sarayın temelleri savaşın üzerine atıldı. Bugün barışı savunmak Erdoğan diktatörlüğüne ve emperyalizme karşı mücadele etmek demektir. Türkiye ve Ortadoğu halkları gerçeklerin farkında. Savaştan kaçan 13 yaşındaki sığınmacı bir çocuğun dediği gibi: “Batı bizi istemiyorsa, Ortadoğu’da çıkarttıkları savaşı bitirsinler o zaman.” Artık 13 yaşındaki çocuklar, Erdoğan’ın utanmadan ‘karakteri bozuk’ ilan ettiği evlatlatını kaybeden aileler, savaştan zarar görenler gerçeği biliyor. Ölümlerin sebebi Erdoğan’dır. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren onun işbirlikçisi emperyalist güçlerdir. Sarayın savaşına karşı bizlere
düşen görev, düşmanın Erdoğan olduğunu bilmek ve ona karşı kardeşlerimizle kol kola mücadele etmektir. Tıpkı Gezi’de yaptığımız gibi Türk ve Kürt halkının el ele direnmesidir. Hep birlikte savaşın son bulmasını, operasyonların durmasını, güvenli bölge uygulamaları ve şehirlere dönük kuşatmalar kaldırılmasını, çift taraflı ateşkes ilan edilmesini ve barış ortamının sağlanmasını savunmalıyız. Türkiye’nin emperyalist güçlere üslerini derhal kapatması ve emperyalist güçler ABD, AB ve işbirlikçisi AKP’nin Ortadoğu’dan elini derhal çekmesi için mücadele etmeliyiz. Ya öfkemizi ortak düşmana yöneltmeyip kaybedeceğiz, ya da el ele verip AKP iktidarına son vereceğiz, 400 vekili de başkanlığı da Erdoğan’a vermeyeceğiz. Emekçi Hareket Partisi Merkez Komitesi
Mevlüt Karakaya MHP Adana Milletvekili
Özür Dilemelidir
Erdoğan bu kadar şehidin olduğu bir ortamda hala 400 milletvekilinden bahsediyor. Şehit ailelerine laf ediyor. 400 hesabını bırakıp özür dilemelidir. Sezgin Tanrıkulu CHP İstanbul Milletvekili
Sonuç aynı olacak
Erdoğan bu savaşı başkan olmak için çıkardığını bu sözler gösteriyor. Koalisyona izin vermeyen Erdoğan 1 Kasım’da da aynı sonucu görecek. Ezgi Başaran Radikal Yazarı
Savaşın nedeni belli 7 Haziran’da nasıl yansıdıysa 1 Kasım’da da öyle yansıyacaktır. Bu sözler şuanda ülke çapında devam eden savaşın nedenini ortaya koyuyor. Mustafa Elitaş AKP Eski Milletvekili
1 Kasım barışın başlangıcı Bu memlekette terörün bitmesi için barış için bu kaos ortamının bitmesi gereklidir. İnşallah 1 Kasım barış günlerinin başlangıcı olacak. Fadime Özkan Star Gazetesi Yazarı
Sebep kurulamayan hükümet Seçimlerin ardından kurulamayan hükümet ve siyasi belirsizlik terörü tırmandırdı. 1 Kasım’da halk bu kaosu AKP’yi tek başına iktidar olarak bitirecektir. Mehmet Tezkan Milliyet Gazetesi Yazarı
Önemli olan seçim değil Şu anda önemli olan seçimlerin sonuçları değil. Terörün bitmesi ve insanların ölmemesidir. Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak bunu sağlamalıdır. Elif Yılmaz Posta Gazetesi Yazarı
Ölümler durmalı 400 milletvekili veya seçim şuanda ölen insanların aileleri için hiçbir şey ifade etmiyor. Yönetenlere düşen görev çocukların ve gençlerin ölümünü durdurmak. Gültekin Avcı Bugün Gazetesi Yazarı
Sonunun yaklaştığını biliyor Gelinen durum Erdoğan’ın başkan olma isteğinin sonucudur. Halk bunu biliyor, Erdoğan’da sonunun yaklaştığının farkında bu yüzden seçimlerde AKP kaybedecektir.
04
GUNCEL 08 Eylül 2015
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Yaptırın da görelim
Her şey apaçık ortada. Hürriyet gazetesini taşlatan AKP’li milletvekili diyor ki “1 Kasım’daki seçimden sonra ne çıkarsa çıksın seni başkan yaptıracağız” Olaylardaki seviyeye bakınız. Hürriyet Gazetesi’ni taşlayanlar, mesela Yarın Gazetesi’ne ne yapmaz. Ne yapmaktan geri durur. Madımak Oteli’ni yakan güruh yanıbaşımızda. Bu ilk bölüm. Daha yeni başlıyoruz. Vekil diyor ki “seçim sonuçlarına göre değil”. Neye göre peki? Ne oldu o sizin sandığın iradesine olan büyük saygınız? Zaten yoktu değil mi? E ne güzel işte, açık açık itiraf ediyorsunuz. Yalnız böyle baldan tatlı, heybetli, kudretli itirafların acı sonuçları olduğunu göreceksiniz. Çocuktan al haberi. Bu milletvekili bey kardeşimizde o sarf ettiği cümleyi bile kurabilecek bir yetenek olmadığını görüyorum. İçeride öyle konuşulunca o bebe de bellemiştir. Buradan anlıyoruz ki memleketin durumu çok vahim. Tayyip bütün bir halkı ezerek terbiye edeceğini tam anlamıyla kafaya yerleştirmiş demektir. * Bir de arkadaş şu başkan olamamak ne içerletmiş bunları arkadaş. Konakta mı büyüdünüz ulen? Başkan olmaya mecbur musunuz? Olamadıysanız olamadınız. İyi ki olmadınız. Halk yapmadı sizi. Kulağınızdan tutup burnunuzu yere sürtüverdi. Yok efendim illa ki ya Şam’a vali, ya Akdeniz’e kaptan ya da Mısır’a sultan olacaklar. Aşağısı kurtarmaz. Bir de ilaveten halife. Arkadaş imam-hatip-halife özel okulundan mezun ya. Boynunuz kalın olmasın, boynunuz altınızda kalsın. Biz diyoruz ki “seni başkan yaptırmayacağız”. Onlar diyor ki “seni başkan yaptıracağız”. Biz diyoruz ki “Her yer Taksim, her yer direniş”. Onlar diyor ki “Her yer metro, yerde de metro”. Siz ne sakil insanlarsınız, ne yeteneksiz insanlarsınız, ne hırsız insanlarsınız. Her şeyi çaldınız bari sloganlarımızı çalmayın. * Böyle tangır tungur gider sanıyordunuz değil mi AKP’li zevat. Yolda bombalar patladı, 16 askerin canı gitti. Çünkü durumlar değişiyor. Elle yapılan patlayıcıların kullanılmasının sonucu bu. Adı üstünde elle bile yapılabiliyor. Detektörlerin bulması çok zor. Çünkü mayın gibi bile değiller. Kürt hareketinin kullanma imkanı olan tanksavar silahlar var. Bir sonraki adım helikopterlere yönelen roketler. Sonra ne olacak? Helikopterlerin gidemediği yerlere yine askerler sürülecek ve daha fazla asker canını kaybedecek. Hiçbiri olmazsa F16 mı? O zaman Suriye olduk demektir. Neden söylüyorum bunları? Savaşmanın da kolay olmadığını anlatmak için. Savaşmak demek herkesin çok fazla ölmesi demektir. Zırhlı araçların, tankların, detektörlerin, helikopterlerin ve en sonunda F16’ların bile kar etmemesi demektir. Tam bir çözümsüzlük demektir. Gırtlak gırtlağa girmek demektir. * Canavar en çok neyden rahatsız oluyor? Başkan olamamaktan. Bence çirkin, kıllı, kocaman canavarın gözü orası. Onu gözünden vurmalıyız. Dünyanın bütün, bütün minik okları onun gözüne saplanmalı. Binlerce milyonlarca ok aynı yere… O yaratığı ancak öyle durdurabiliriz. Başkan olamayınca tepetaklak gidecek. Eğer oraya doğru bile gidemezsek, yani seçimler dahi olmazsa işte çarşı pazar tam o zaman karışır. Seçim yoluyla gitmeyenin başka her bir yolla gitmesi müstahaktır. Zaten seçim yoluyla kalamazlarsa ne yolla kalabilecekler onu da çok merak ediyorum. Kalabilirsen kal. Hodri meydan. hakanozturk17@gmail.com
AKP, CHP ve MHP sarayın savaşına onay veren Suriye tezkeresine evet oyu verdi
Savaş tezkeresi onaylandı
Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon konusunda hükümete verilen yetkiyi bir yıl süreyle uzatan tezkere, AKP, MHP ve CHP’nin oylarıyla kabul edildi. HDP ise tezkereye ‘hayır’ dedi. 7 Haziran seçimlerinden bu yana neredeyse hiçbir konuda uzlaşmayan 3 partinin “Sarayın savaşın” da uzlaşması manidar bir gelişme olarak tarihe geçti. terildi. Geçtiğimiz dönem “hayır” oyu veren CHP, halkların, asker Geçici seçim hükümeti, yakınlarının artık yeter çığlıklarıErdoğan’ın hizmetinde gö- na rağmen sırf üç beş oy için bu revine başladı. Meclisin ilk icraatı, sefer evet dedi. Suriye tezkeresini uzatmak oldu. Neredeyse hiçbir konuda uzlaşmayan Erdoğan savaş tezkeresiyle seçimi AKP, CHP ve MHP savaşa devam iptal ettirmeye çalışıyor etmekte. Meclis’teki yemin töreninde Halkların acıları üzerinden oy sol yumruğunu kaldırmasıyla devşirmekte uzlaştı. HDP dışında Türkiye’nin gündemine gelen tüm partiler tezkereye evet dedi. CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, savaş tezkereCHP’li bazı vekillerden sine “evet” demeyeceğini açıkladı. yetersiz tepki “IŞİD’e operasyon deyip, CHP’nin Irak-Suriye tezkeresi Suriye’nin iç işlerine karışabiliroylamasına “evet” deme kararı- ler” değerlendirmesini de yapan nın ardından, bazı milletvekille- Hakverdi, “O yüzden ben geçici rinin tezkereye “evet” dememek hükümete böyle bir yetki verilmeiçin oylamaya katılmadı. CHP mesi taraftarıyım, tezkereye evet MYK’sında ise, emperyalist ül- demeyeceğim, oylama sırasında kelere, Erdoğan’ın başkanlık sa- Genel Kurul’da bulunmayacağım” vaşına, halkların öldürülmesine dedi “evet” deme gerekçeleri olarak CHP Genel Sekreteri Gürsel yapılacak karşı propaganda gös- Tekin, CHP’nin de onay verdigüncel elif karan
ği savaş tezkeresi için “Anayasa Mahkemesi’ne gidildiği takdirde iptal edilebilecek tezkere” diyerek tepkilerin önüne geçmeye çalıştı. Hem evet diyip hem şov yaptılar Genel Kurul’da tezkere üzerinde konuşan CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafını göstererek, “Elini şehit tabutunun üstüne koymuş olan bu kibirli şahsın fotoğrafına bakın. Bu kibirli şahsın fotoğrafına bakın. Ama iyi ki hafıza var” demesi üzerine Genel Kurul Salonu’nda tansiyon yükseldi. Meclis Başkanvekili Koray Aydın, Genel Kurul’a 40 dakikalık yemek arası verdi. Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın, TBMM Genel Kurulu’nda yaşanan tartışmalar sırasında silahı çektiği iddia edilirken Kılıç, iddiaların tamamen gerçek dışı olduğunu söyledi.
1 Kasım seçimleri ölüm kalım seçimi olacak Erdoğan başkanlık savaşında, adım adım halkların akan kanı üzerinden kendi iktidarını kurmak istiyor. Ancak gelen asker ve polis cenazelerinde yaşanan protestolar halkın sarayın savaşından yana olmadığını her defasından yeniden ispat ediyor. Irak-Suriye tezkeresi ile AKP’nin IŞİD bahanesi ile bölge yapmaya başladığı katliamlar, bölgede Aylan bebek gibi yüzlerce bebeğin evlerinden koparılıp savaştan kaçarken yaşamlarını yitirmelerinin önü açılıyor. MHP ve AKP’nin bu konudaki fikri ve icraatları ortada iken, CHP’nin verdiği evet oyu seçim öncesi bir strateji olarak değerlendirildi. CHP hem savaş karşıtlarının oyunu savaşa evet diyerek alma, hem de Türkiye’deki pek çok üssü rahatça kullanabilen ABD ile çelişmemek için küçük hesaplar peşinde koşmaya başladı.
Polise “vur” emri verildi 7 Haziran seçimleri sonrası özellikle Kürt illerinde polis saldırılarının altından Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz’in genelgesi çıktı. Lekesiz, geçen Temmuz ayı sonunda 81 il emniyet müdürüne iki sayfalık bir genelge gönderdi. Genelgede, iç güvenlik paketinde protestolara karşı alınacak güvenlik tedbirlerinin belirlendiğine dikkat çeken Lekesiz, “Son günlerde meydana gelen toplumsal olaylarda bu yetkilerin tam ve etkin bir şekilde kullanılmadığı
müşahede edilmiştir” dedi. İç güvenlik paketinin polisi ilgilendiren maddelerini tek tek sıralayan Lekesiz, genelgenin devamında polisin kişilerin üstlerini ve araçlarını mahkeme kararı olmadan arayabileceğine, başkalarının can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürenlerin “koruma altına alma veya uzaklaştırma” yetkilerini de anımsattı.Aynı zamanda polise birilerini öldürdüklerinde ceza almayacaklarına dair devlet güvencesi verildiğini de ima etti. GÜNCEL
Oy arttırma telaşındalar
Kalkınma bakanı sarayın harcamalarına el atacak
HDP’li Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın maliyeti konusunda Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası’yla görüşeceklerini söyledi. Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan, Yeşil Yol Projesi’ni incelemek üzere yapacağı ziyarette Karadeniz’de çevre mücadelesinin simgesi haline gelen Havva Ana’yla görüşeceğini açıkladı. Bakan Doğan, ihtiyaç olması durumunda Kalkınma Bakanlığı’nda cemevi açılmasını değerlendireceğini ifade etti. Doğan, Kalkınma Bakanlığı bütçesinden büyük pay ayrılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın maliyeti konusunda çalışma yürüteceğini kaydetti. Doğan: “Halkın değerlerini yok eden bunları kötü kullanan yapılara karşı duyarlıyız. Verileri toplamaya çalışıyoruz. Sivil toplum ve meslek örgütleriyle birlikte çalışacağız” dedi. GÜNCEL
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak 1 Kasım seçimlerinde AKP ile ittifak yapacakları konusundaki iddialara dair sert açıklamalarda bulundu. Mustafa Kamalak: “Ne acıdır ki 3 ay boyunca oynanan bu tiyatro, birlik ve kardeşliğimizi de kaybettirdi. Binlerce insanın işsiz kalmasına, binlerce esnafın kepenk kapatmasına, binlerce işyerinin iflasına neden oldu. ‘Akan kanı nasıl durdurabiliriz?’, ‘Ülkede huzuru, barışı ve kardeşliği nasıl sağlayabiliriz?’ diye kafa yorması gerekenler maalesef tam tersine, ‘Oylarımızı nasıl artırabiliriz?’ telaşına düştüler. Sonuç 3 aylık bir fiyasko” dedi. Kamak, savaşa karşı “İnadına kardeşlik, inadına beraberlik” çağrısı yaparken, AKP’ye olan tepkisi dikkatlerden kaçmadı. GÜNCEL
GUNCEL
05
08 Eylül 2015
Sibel Uzun
Türk Kürt birbirinize sarılın
UYANIŞ
Defalarca tekrarlamak lazım; 400 vekil için Erdoğan’ın yarattığı kanlı dönem kesinlikle ona kaybettirecek. Eğer soğuk kanlı bir şekilde “400 vekil verilseydi” açıklaması yaptıysa tüm ölümlerin hesabını tek başına vermek durumundadır. Kendisi gibi olanlarla tarihin büyük kara lekesi olarak anılacaklar. Çocukların katili olarak tarihe geçecekler. Polis kurşunu ile ölen Cemile Çağırga’nın cenazesini buzdolabında bekletenler olarak anılacaklar. Bölge insanının cenazelerini çürümeye terk ederek 400 vekilin acısını cenazelerden de çıkarmaya çalışanlar olarak anılacaklar. Halkların nazarında yaratmak istedikleri düşmanlık mayası hiç bir zaman tutmayacak. Erdoğan’a öfkelenenler “çözüm sürecini neden başlattın” diye öfkelenmiyorlar. Malesef gelinen aşamada milliyetçiler “biz demiştik çözüm sürecine hiç girilmemeliydi” diyerek bu öfkeyi kendilerine yontma derdindeler. Tam da bu dönemin kafatasçıları olarak ortalığa saçıldılar. AKP gibi ezelden beri “dağlar temizlensin” çığırtkanlığında oldukları için onlara da uyuyor. Ellerine geçse onlar da yoksul halk evlatlarını savaşa yollayıp kendilerinin tırnağına taş değmeden kanlı bir sürece imza atacaklar. Halkın feryadı farklıdır, nasıl oluyorsa olsun ama evlatlarının ölmediği bir süreç devam etsin istiyor. Yarbayın anlatmak istediği budur; asker yakınları Erdoğan’a “neden çözüm sürecinin tamamını getirmedin de ölümlü süreci başlattın” diye öfkeleniyor. Halkın derdi “ölerek değil ölmeden başka türlü çözüm bulunsun” şeklindedir. Bunun adı da meclis üzerinden siyasi bir çözüm, müzakere veya çözüm sürecidir. Yaşadığımız Erdoğan sorunu milliyetçilik, ırkçılıkla ortadan kaldırılamayacak kadar genel ve kangren olmuş bir sorundur. Bu süreçte ırkçılık yapanlar Erdoğan’ın çanağına öyle veya böyle su taşımaktadır. Bu dönemde CHP de tezkereyi onaylayarak çok büyük yanlış yapmıştır ve o cephede yer almıştır. Genel muhalefet içerisinde ilerlemesi beklenirken Erdoğan’ın savaşına onay vererek halklar nezdinde en olmayacak yere yerleşmiştir. Bu saatten sonra barış mücadelesinin aktörü nasıl olabilir ki? AKP, HDP dışında genel muhalefette ciddi bir yarılma yaratmak konusunda başarılı olmuştur. Ama bu da halkın yüzünün HDP’ye daha fazla dönmesi anlamına gelmektedir. HDP’nin bunu bilerek hareket etmesi, sahip çıkması ve büyütmesi elzemdir. Dağlıca’da askerler ölürken, Beypazarı’nda mevsimlik Kürt işçilerine organize edilmiş linçciler saldırıyor, Kayseri’de doğuya gidiyor diye otobüsleri taşlıyorlar, HDP binaları yakılıp yıkılıyor. Dağlıca’yı sebep göstererek düşmanlığı körüklemeye katliamlara büyük şehirlerde de zemin hazırlamaya soyundular. Aynı linçci güruh Hürriyet gazetesine de saldırıyor. Bir nevi batıyı da bu şekilde tehdit ediyorlar. Davutoğlu’na gelince konuşması bittiklerinin resmidir. Diyor ki “dağlardaki teroristler temizlenene kadar devam edecek” Bu memlekette çok büyük bir kesim artık Kürt Sorunu’nun ölerek ve öldürülerek çözülebileceğine inanmıyor. Davutoğlu bu lafları söylerken pek çok insan aslında taş yağmuruna tutmak istiyor. Türkiye ortalaması “denendi ve bu şekilde olmadı” diye bakıyor. Bu ortamdan bizi en hızlı kurtaracak olan kare; Bakırköy’de Barış Mitingi’nde asker ve gerilla annesinin el ele herkesi barışa davet etmesidir. Demirtaş ne diyor “Kürt Türk birbirinize sarılın”. Gezi hepimizin ortak çıtası olduğu için hemen hatırlayalım; Türk bayraklı ve BDP bayraklı iki kardeşimizin Erdoğan’ın polisinden kaçarken ki görüntüsü nasıl da örnek gösterilmişti. Ve bu büyük birlik içerisinde Erdoğan bir “ucubeye” dönüşmüştü. Gün olacak devran dönecek Gezi’deki birlik kendini tekrar ortaya koyacak. Sakın unutmayın Gezi çözüm sürecinin hemen ardından başlayabilmişti. Şimdi bizi yüreklendirecek şey Davutoğlu’nun yalan söyleyerek gizlediği ana medyanın görüntülerini yayınlamadığı Dağlıca’da ölen askerleri sırtında taşıyan Kürt Halkı’dır. Seçimin gerçekleşip gerçekleşmemesi ihtimali ve korkusunu da yaydılar, ama demokratik ve siyasal alanın güçleri seçim hakkını ve sürecini sonuna kadar büyütmek için çalışmalıdır. Bize “barış mümkün değildir seçimlerin olması mümkün değildir” detdirtemezler, “400 vekile fedayız” dedirtemedikleri gibi. twitter: @sibeluzun_yarin
İstanbul
Sarayın savaşına karşı Acil Barış Acil Demokrasi
Barış isteyenler meydanları doldurdu
AKP provokasyonları ile savaşı ve ölümleri kışkırtırken, halk barış istediğini bir kez daha gösterdi. Barış Bloku, 1Eylül Barış Günü Dolayısı ile İstanbul Bakırköy’de ve 11 ilde Barış Mücadelesini yükseltmek adına miting ve yürüyüşler düzenledi. Eskişehir’de Barış Bloku üyeleri gözaltına alınırken, Ankara’da da polis saldırmak için bahane aradı. güncel onur toper
Erdoğan’ın başkanlık savaşına karşı demokratik kitle örgütleri tarafından kurulan Barış Bloku; 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla ülkede süren savaş nedeni ile 11 ilde eylem yaptı. Tüm engellemelere rağmen sarayın savaşına karşı barışın savunan halk mitinglere katıldı.Ankara , Kocaeli ve Adana ‘da yapılan yürüyüş polis tarafından engellenirken Eskişehir’de Barış yürüyüşüne katıldığı için tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilen EHP Eskişehir üyesi Özge Uyanık ,Halkevleri ve HDP üyelerinin de bulunduğu 9 kişi gözaltına alındı. İstanbul, İzmir ve Mersin’de barış mitingleri düzenlendi. Düzenlenen mitingde en dikkat çeken ise asker ve gerilla annelerinin el ele çıkarak barış isteklerini haykırmaları oldu. ‘ACİL BARIŞ VE ACİL DEMOKRASİ İSTİYORUZ’ İstanbul’daki mitingde Barış Bloku adına ilk konuşmayı Nuray Sancar
yaptı. Sancar, “Yerinden yurdundan edilen, sonra da bedenleri kıyıya vuran Aylan bebekler, bedenleri bombalarla parçalanan Ceylan çocuklar ölmesin, o çocukların anaları ağlamasın bir daha asla demek için buradayız. 6-7 Eylül’ün yıldönümü, milliyetçi ve ırkçı sloganlar eşliğinde Ermeni ve Rumların ve diğer halkların öldürüldüğü, sürüldüğü ve mallarına el konulduğu vahim olayların yıldönümü. Katliamlar, kıyımlar, yurtsuzlaştırmalar yaşanmasın diye buradayız, burada ola- istemiyor. Kan ve gözyaşı istemiyor, cağız. Acil barış ve acil demokrasi bu halk barış istiyor” diye konuştu. istiyoruz” dedi. Ankara’da yasaklama ve engelleme ‘BU HALK BARIŞ İSTİYOR’ Sarayın savaşına hayır diyenler DİSK Genel Başkanı Kani Beko Ankara’da bir araya geldi. Ankara’da da, DİSK, KESK ve TMMOB barış mitingi başladı. Kadınlar elolarak geçen hafta Hakkari ve lerinde fidanlarla en önde yürüdü. Yüksekova’ya gittiklerini, oradaki Ankara Barış Bloku, mitingin yaşamı gözleriyle gördüklerini ifa- ilk anından itibaren polisin şiddet de ederek, “Orada bu halkın ba- yaratacak bir tutum sergilediğini rış iradesini gözlerimizle gördük. söyleyerek sorumlular hakkında Yüksekova’da kum torbaları arkasın- suç duyurusunda bulunacağını da barış çığlıkları atan analara, ço- söyledi. Blok: “Gösterilen her cuklara ağır silahlarla yanıt vermek türlü diyalog ve çözüm çabamız hiç kimseye yakışmaz. Bu halk savaş gerginliği yükseltecek bir tutum-
Ankara la boşa çıkartılmıştır. Ankara polisinin ısrarlı tahrikleri ve şiddet uygulama tutumu karşısında saat 15.00’de yürüyüşle başlayan mitingimiz tamamlanamamıştır” dedi. Polis keyfi bir biçimde katılan örgütlerin pankartlarına yasaklama getirmeye çalıştı. Mitingde alana sokulmak istenen pankartlardan biride “Sarayın savaşına hayır” yazan EHP pankartı oldu. Çok sayıda TOMA’nın çalıştırıldığı ve polisin saldırı için hazırlandığı miting izinli olmasına rağmen hedefte “Saray” olduğu için polisler tarafından engellenmek istendi.
Trakya barış istedi Lüleburgaz’da gerçekleşen Barış Mitingi pek çok siyasi parti ve demokratik kitle örgütünü Lüleburgaz Kongre Meydanı’nda bir araya getirdi. Binlerce kişinin geldiği mitinge ilçelerin dışında köylerden bile gelen halk hep bir ağızdan barış istedi. Yürüyüş ve miting esnasında çevrede yaşayanların balkonlardan destekleri ve alkışları eksik olmadı. Lüleburgaz Edirnelilerin bile buluşma noktası oldu. Mitinge katılan Emekçi Harekete Partisi Tekirdağ İl Başkanı Mustafa Taşkıran, eylemin Trakya bölgesi açısından oldukça başarılı olduğunu belirtti. Mustafa EHP Tekirdağ İl Başkanı Taşkıran: “Bu saatten sonra varıMustafa Taşkıran mız yoğumuzla bu tür eylemlerin
Dört bir yanda saldırı var Erdoğan’ın her gün yaptığı tehdit açıklamaları üzerine Türkiye’nin dört bir yanında faşist saldırılar başladı. “Teröre lanet” adı altında HDP il binalarına saldıranlar Ankara’da Beypazarı’nda yaşayan Kürtlere ve Tuzluçayır’a saldırılarla şiddetinin boyutunu arttırmaya başladı. Kayseri’de Kürt illerine giden otobüsler durdurulup saldırıya maruz kalıyor. İstanbul’da
Kamp Armen’e saldırı gerçekleştirildi. Faşistler Isparta HDP il binasını ateşe verdi. Gebze’de HDP il binasına saldırıların olduğu ve polisin destek verdiği öğrenildi. Eskişehir’de HDP binası talan edildi. Dağlıca’da 16 askerin hayatının kaybetmesinin ardından, yandaş medya ve AKP’lilerin HDP’yi hedef göstermesi, 126 noktada faşistler tarafından HDP binalarına saldırılara yol açtı. GÜNCEL
köylerde dahi olması gerektiğini düşünüyorum. Daha dün gece ikide milliyetçilerin yürüyüşleri vardı. “Askerimiz ölüyor” dediler. “Askerimiz ölüyor değil, insanımız ölüyor” denilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu söylemimizi de barış mücadelemizle halka anlatmak gerektiği inancındayım” Taşkıran, EHP temsilcisi olarak kentteki başlıca sendikaları da harekete geçirmeye çalıştıklarını söyleyerek AKP’nin topluma yaydığı gibi asıl sorumlunun Kürt halkı değil AKP olduğunu şu sözlerle vurguladı; “Bu asker ölümlerinin genelinin Kürtler nedeninden ölmediğini, Kürtleri bu kadar lanetlememek gerektiğini, barışı savunmak gerektiğini, önemli olanın insan olduğunu halkımıza anlatmak gerektiğini düşünüyorum” dedi. GÜNCEL
GUNCEL
06
08 Eylül 2015
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Alan Kürdi, barış, kadınlar
Kör olasın demiyoruz kör olma da gör bunu
Belli ki ne zaman objektif görse, gözlerini kapatarak burnunu kırıştırıyor, minik yüzünün alabildiği kadar gülüyormuş. O, dünyanın en tatlı yüzüne sahip Alan Kürdi, bir inci tanesi gibi dişlerini gösteriyor, olmayan gıdığı ile poz veriyormuş. Bir tek o malum fotoğrafı dışında, yaşadığı ve anladığı kadarıyla fotoğraf çektirirken hep aynı hareketi yapmış bıdık. O kadar güzel, o kadar tatlı bir bıdık ki o, pirince benzeyen dişleri gerçek bir inci ve gülüşü gerçek bir umut, bir mutluluk veriyor bize. Bu kadar ölümün, gençlerin, çocukların, kadınların can vermeye devam etmesinin yarattığı acıyı, bir tek onun gülen yüzü, biraz hafifletiyor. Çünkü çocuklar gülebilir, gülmelidir, bu mümkündür, mutlaka buna ulaşılmalıdır ve mutlaka ulaşacağız diye düşündürüp bileyliyor bizi. Onun sahile vurmuş minik bedeni dünyayı sarstı ama yapılması gerekeni gösteren, bir çocuk parkında oynarken çekilmiş bu gülümseyen fotoğrafıdır. Çocuklar öldürülmesin, şeker de yesin, parkta da oynasın, hiçbir çocuk cenaze kaldırmasın; öksüz – yetim kalmasın diye yapılması gereken ise bellidir: bütün öksüz bırakılmışlığına rağmen barışı savunmaya devam etmek. Bundan caymamak. Kuşkusuz her yerde cenaze ve şiddet olduğunda barış mücadelesi gölgede kalıyor ve etkisizleşiyor. Hal böyleyken barış demek zorlaşıyor, inandırıcı olmuyor. Ama aslında tam da böyle iç savaşın eşiğine geldiğimiz anda barış mücadelesi lazım bize. Hayatta her şey determine olmaz, bazen işler çok karışır, çok paradoks olur. Tıpkı şu anda Türkiye’de ve Ortadoğu’da olduğu gibi. Ama bazı şeyler de çok nettir; barış masasını devirir, savaş çıkarırsanız ölüm olur. Tersini yaparsanız çözüme kavuşulur. Barış, Alan’ın bedeni gibi sahile vurmaz o zaman, hep beraber onun yaşayan gülen yüzüne benzeriz. * Alan Kurdi’nin babasına Erdoğan vatandaşlık teklif etmiş. Aynı Erdoğan’ın “düştü düşecek” dediği memleketi Kobane’ye doğru devam etmiş ve teklifi reddetmiş baba. O kadar olgun ve kararlı davranmış ki kimse dokunamıyor onun haklılığına. Aslında Erdoğan karşısında, onu başkan yaptırtmayanlar da Abdullah Kurdi’ye benzer bir haklılıktayız. Başkan olamayınca bunu açık açık söyleyerek yaptıkları, bir de başkan olsaydı neler yapabileceğini ortaya koyuyor. Bunları bilen ve barışa ikna olmuş çok büyük bir toplam var iken, ikna ettiklerimizi kaybetmemeliyiz. Evet ölümler devam ettikçe, yaşayanları ikna etmek zordur. Ama barışı, en kıymet verildiği zamanda herkes savunur. Asıl, değersizleştirildiği zamanlarda savunmak maharettir.
Bu hafta tüm dünyayı sarsan bir fotoğraf Türkiye’de Bodrum’dan çıktı. Aylan Kurdi’nin kıyıya vurmuş cansız bedeni, mülteci gerçeğini tüm dünyaya göstermiş oldu ve savaşın fotoğrafı olarak ön plana çıktı. Başta Erdoğan olmak üzere tüm dünya liderleri topu üzerinden atmaya çalışsa da, IŞİD gibi barbar bir örgütün sırtını sıvazlayanlar yüzünden bu göçlerin olduğu gözler önüne serildi.
Kobanê’den IŞİD saldırılarından kaçmak için yola çıkan ve bir süre Bodrum’da kaldıktan sonra Yunanistan’a geçmek için teknede yer alan 17 kişiden 12’si boğularak hayatını kaybetmişti. Hayatını kaybedenlerin arasında 2 çocuk da yer alıyordu. Batan tekneden yeni haberler gelmeye devam etti. Çocuklarını kaybeden ailenin Kanada’ya izin için başvurduğu fakat kabul edilmedikleri öğrenildi. Bununla birlikte organizatörlerin can yeleklerini zorla çıkarttığı da bilinenler arasında.
ğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhabirin “Suçlu kim?” sorusuna, “Ben doğrusu, tüm Batı dünyasını bu konuda suçlu buluyorum” yanıtını verdi. Ancak bu ölümün sorumlusunu bulmak daha önceki vakalara bakarsak o kadar da zor değil. Daha önce de Türkiye sınırına sığınan Suriye halkı ülkeye alınmamıştı. IŞİD’in saldırısından kaçmak isteyen halk bombalardan kaçarken mayınlı arazide koşmak zorunda kalmıştı. Çocuklar, halklar evlerine atılan bombalarla, sokakta polis tarafından taranarak ya da denizde boğularak hayatını kaybediyor.
Erdoğan’ın öldürdüğü ilk çocuk Aylan değil Erdoğan, parçası olduğu savaşın sonucu olan fotoğraf karşısında kendilerine “İnsanlık nerede, insanlığın vicdanı nerede” sorusunu sorduklarını ifade ederek, 3 yaşındaki bir çocuğa ait bu fotoğrafın kendilerini ağlatan bir kare oldu-
Baba Kurdi, barış mesajı verdi Eşi ve iki çocuğunu kaybeden Abdullah Kurdi de savaş çığırtkanlığının bu ölümlere sebep olduğunu vurguladı. Kurdi, cenazelerle birlikte uçakla İstanbul’a geldi. İstanbul’da gazetecilerin karşıladığı baba Kurdi, “Kendim için bu dünyalık bir isteğim yok. Artık
güncel hilal türkben
Cizre’de hayatını kaybedenlerin sayısı, zırhlı araçtan açıldığı iddia edilen ateş sonucu 13 yaşında olduğu öne sürülen Cemile Çağırga, keskin nişancıların açtığı ateş sonucu 18 yaşındaki Osman Çağlı ve hastalanan ancak sokağa çıkma yasağı sebebiyle hastaneye götürülemediği belirtilen 35 günlük olan Muhammed Tahir Yaramış’ın hayatlarını kaybetmesiyle 7’ye yükseldi. HDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan,
Ve bir tarihsel olgu daha var; o da barıştan yana oy kullandığı halde oğlunu askere gönderen ya da yaşadığı şehir abluka altında olan, öldürülen çocuğunun cenazesini bile kaldırmayıp evinde buzdolabında bekletmek zorunda kalan halklardır. * Davutoğlu, “bir ülkenin mutluluğu kadınların yüz ifadelerinden belli olur” demiş.
* Aslında şu anda kadınların yüzüne bir baksalar, gördükleri ifadeden korkacaktırlar. Hem ağıt yakan hem hesap soran kadınların bakışı, onları yakacak, hadlerini bildirecek emin olun. gulsumkav@gmail.com
rış mesajları vermesine rağmen, meclisten aynı günlerde tezkereye ‘evet’ kararı çıktı. Tamamen savaş yüzünden olan çocukların ve mültecilerin ölümü, milletvekilleri tarafından bir kez daha onaylanmış oldu. AKP, CHP ve MHP savaş Tezkereyle mülteci ölümlerine tezkeresine “evet” diyerek daha imza attılar birçok mültecinin bu şekilde ölAylan Kurdi’nin babasının ba- mesine göz yummuş oldular.
Cizre darbe koşullarında yaşıyor
Bunun zorlukları çok, çelişkili durumlar çok bugün. Tarihsel olgular bu çelişkilerin hepsini de açıklığa kavuşturacak daha sonra.
Utanmıyorlar. Bu konuşmaları yaptıkları lüks otellerde Sümeyye Erdoğan ile filan toplantı yaparken ya da zevkle maç izlerken, bırakın kadınların yüzüne bakmayı burunlarının dibindeki şehit çocuğunun bile yüzüne bakmıyorlar ki orada ne oluyor bilsinler. Halkın yüzüne sadece oy istemek için bakarlardı şimdi onu da aştılar, “milletvekili” müsveddesi bastığı gazete önlerinde “seçim sonuçları ne olursa olsun, seni başkan yaptıracağız” diye konuşuyor artık.
çocukları olmayan bir baba olarak herhangi bir şey istemem. Sadece isterim ki Suriye’de yaşanan acı ve dram bir an önce bitsin. Suriye’ye huzur ve barışın gelmesini isterim” dedi.
Belediye kışla hevesinden vazgeçmiş değil Beyoğlu Belediyesi iptal edilen planı uygulamaya geçti. Topçu Kışlası, Taksim Camii, Galatasaray otoparkı ve ihya projeleri yeniden gündemde. Danıştay 6. Dairesince Beyoğlu Koruma Amaçlı Uygulama İmar planı ile ilgili İstanbul 10. İdare Mahkemesi’nin verdiği iptal kararını bozması üzerine Beyoğlu Belediyesi, bozulan plana
göre uygulama yapmaya başladı. Oysa Danıştay mahkemenin kararını usül yönünden bozmuş, yeni bir bilirkişi ile kararın gözden geçirilmesini istemişti. Eski plana göre Gezi Parkı’na kışla, Taksim meydanına cami, Galatasaray’a otopark gibi çok sayıda sorunlu uygulamalar vardı. Bu uygulamaların tamamı yeniden hayata geçti. GÜNCEL
olayların başladığı günden bu yana Cizre ilçesinden Şırnak’a tedavi için 10 yaralı getirildiğini aktardı. Sokağa çıkma yasağı ile birlikte ilçedeki telefon ve internet iletişimi kesilirken, ilçeye elektrik de verilmediği belirtildi. Yetkililerin halkın her türlü ihtiyacının karşılandığını açıkladığı Cizre’de açılan fırın önünde ekmek kuyruğu oluştu. HDP’li Pervin Buldan da ilçede yiyecek ve su sıkıntısının baş gösterdiğini belirterek, uygulanan yasağın kaldırılması için İçişleri Bakanlığı ve Kamu Güvenliği Müsteşarlığı nezdinde görüşmelerinin sürdüğünü aktarmıştı. EMEK
07 Emekli 100 TL zam aldı, 585 TL kaybetti
Başbakan Ahmet Davutoğlu seçim öncesinde emeklilere 100 TL zam yapılacağını müjde olarak duyurdu. Ancak dolarda yaşanan artış ve TL’nin beklenmeyen oranda değer kaybetmesi emeklinin maaşını eritti. Emekli, 2013’te aldığı maaşı TL’nin değer kaybetmesiyle 2015’te 585 TL eksik alıyor. Çalışma Bakanlığı, 100 liralık seyyanen zamdan tüm emeklileri yararlandırmak için yasa çalışmalarını tamamladıklarını duyurdu. SSK ve Bağ-Kur emeklilerine seyyanen 100 lira ekstra zam veren hükümet, bu zammı kalan tüm SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yaymış olacak. EKONOMİ
Ali Koç: 7 yıl öncesine döndük
Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve B20 İstihdam Görev Gücü Koordinatör Başkanı Ali Koç, merkez bankalarının ve hükümetlerin gösterdiği yoğun gayretlere rağmen, finans piyasalarının hala hassas, ekonomik büyümenin cansız ve milyonlarca insanın işsiz olduğunu belirterek, “Belki umudumuzu yitiriyoruz ama daha az umutlu olma lüksümüz yok. Daha fazla çalışkan ve azimli olmamız gerekiyor. Lehman Brothers’ın iflasının üzerinden 7 yıl geçmiş olmasına rağmen neredeyse yeniden aynı noktaya döndüğümüzü görmek üzücü” diye konuştu. EKONOMİ
Petrol fiyatları 4 günde yüzde 25 yükseldi
EKONOMI 08 Eylül 2015
Yine Ayşe teyzemin mutfağı yanacak Gıda fiyatlarındaki artışla birlikte enflasyon bir kez daha beklentileri aştı. AKP 13 yıllık iktidarı boyunca ne kadar enflasyondaki artışı enerji fiyatlarına bağlasa da; enflasyon son yıllarda enerji fiyatlarından ziyade su ve gıda fiyatlarındaki hızlı artıştan kaynaklanıyor. Bunun nedeni ise özellikle son yıllarda tarıma ve sanayiye yatırım yapılmamasından kaynaklı. ekonomi fatma çakır
Gıda ve alkolsüz içkinin 12 aylık ortalama enflasyonu yüzde 12.5’i geçti. Ağustos ayında yüzde 0.16 artması beklenen Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), yüzde 0.40 arttı. Yıllık enflasyon yeniden yüzde 7’nin üzerine çıktı. TÜFE ağustosta yüzde 0.40, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yüzde 0.98 arttı. Yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 7.14, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 6.21 oldu.
yüzde 14.26 ile lokanta ve oteller grubunda gerçekleşti.
TARLADA 11 LİRA RAFLARDA 90 LİRA Fındık hasatında sona yaklaşıldı. Üreticiler, geçen yıl 22 liraya kadar yükselen fındığı bu yıl tüccara 11 liradan satıyor. 11 liradan satılan fındık ise raflarda kavrulmuş haliyle kilosu 90 liraya kadar çıkıyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi Fındık İhracatçıları Birliği’nin Düzce’nin Akçakoca ilçesinde açtığı ihracat sezonunda en çok konuşulan konu fiyat ve tekelleşme oldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, fındık GIDA CEP YAKIYOR sektörünün hedefe ulaşabilmesi için Vatandaş en çok gıda enflasyonunu bu alanda araştırmanın ve yenilikhissediyor ve en çok gıda enflas- çiliğin teşvik edilmesini çok önemli yonundan etkileniyor. Bu kritik bulduklarını söyledi. alandaki yani gıda ve alkolsüz içki enflasyonu yüzde 12.28 olarak Artış sürecek açıklandı. Analistler, kur geçişkenliğinin deVatandaş gelirinin büyük bir kıs- vam etmesi nedeniyle yıllık enfmını her ay düzenli olarak gıdaya lasyondaki yükselişin sürmesini ayırdığı için mutfak enflasyonunun ve Merkez Bankası’nın enflasyon 12 aylık ortalamasına bakmak gere- hedefi ve beklentisinin üzerinde kiyor. Gıda ve alkolsüz içki 12 aylık kalmasını öngörüyor. ortalama enflasyonu yüzde 12.5’i Dünyada enflasyon geçiyor. Genel enflasyonu ikiye katlayan hedefleri tutmuyor bu rakama bakıldığında emekçi Merkez bankaları, dünya genelinde mutfaklarında yangın olduğu söy- büyüme ve ticaretin düşük seyretlenebilir. mesi nedeniyle enflasyon hedefleAna harcama grupları itibarıyla rini yakalamakta gittikçe daha çok aylık en fazla düşüş gösteren grup zorlanıyor. yüzde 4.32 ile giyim ve ayakkabı Türkiye enflasyon artışını duroldu. Ağustosta endekste yer alan durmaya çalışırken başta ABD, Avgruplardan ulaştırmada ise yüzde rupa, Japonya ve Çin’de enflasyon 0.38 düşüş yaşandı. yetkililerin istediği seviyelerden Yıllık bazda en fazla artış ise düşük seyrediyor.
Nasıl oluyor da tüm dünyada en düşük seviyede dolaşan gıda fiyatları Türkiye’de rekor kırıyor? Hem tarım ülkesi hem de sebze ve meyvedeki yaz ucuzluğuna rağmen...
Dolar 3 TL’yi aştı Petrol fiyatlarında yakın tarihte görülmeyen bir fiyat yükselişi yaşanıyor. Sadece dört günde fiyatlar 43,60 dolardan 54,28 dolara kadar yükseldi. Dört günde yaşanan yükseliş oranı yüzde 25’e ulaştı. Bu yükseliş oranı 2008-09 krizinde bile yaşanmadı. Petrolde en son bu kadar hızlı yükseliş Aralık 2008’de yaşanmıştı. Fiyatlar 147 dolardan 36 dolara hızlı düşmüş ve tepki alımları ile dört günde 36,96 dolardan 45,59 dolara yükselmişti. O tarihteki yükseliş oranı yüzde 23,3 oranında gerçekleşirken son yükselişte oran 24,5’e ulaştı. Bu yükseliş oranı yakın tarihte olmadı. EKONOMİ
Dolar Türkiye piyasalarında ilk kez 3.00 TL’yi gördü ve böylece tarihi rekorunu kırdı. ABD’de işsizlik oranı yüzde 5.1 ile yedi buçuk yılın en düşük seviyelerinde çıkması gelişmekte olan ülkeler piyasasında doların hızla yükselişe geçmesine neden oldu. ABD’de tarım dışı istihdamın ağustos ayında 173,000 artarak beklentilerin altında büyümesi Fed’in bu ay faiz artırması olasılığının azaldığına işaret
ederken, işsizlik oranı yüzde 5.1 ile yedi buçuk yılın en düşük seviyelerine geriledi ve maaşlar artış kaydetti. Uzmanlar tarım dışı istihdamın 220,000 artmasını bekliyorlardı. Saatlik kazançlardaki artış da yüzde 2.2 olarak gerçekleşerek bir yıl önceki seviyelerinin üzerine çıksa da ekonomistlerin “sağlıklı” olarak tanımladığı yüzde 3.5 oranının altında kaldı. EKONOMİ
Et fiyatları düşmüyor
Ayçiçek ithalatına 3.7 milyar dolar ödendi
İhracat Ağustos’ta geriledi
Ayçiçeğini ithal etme yolunu seçen Türkiye, ayçiçeği üretebileceği potansiyel toprakların ancak yarısını kullanıyor. AKP döneminde 7 milyon ton ayçiçeği ithal edildi ve karşılığında 3.7 milyar dolar ödendi. Türkiye’nin ham yağ açığı yüzde 60 seviyelerine çıkmış olmasına rağmen hükümet ayçiçeğine teşviki artırmıyor. Ayçiçeğine ödenen prim değiştirilmiyor ve kilogram başına sadece 30 kuruş ödeniyor. İthalata bağımlı yapı sürdürülüyor. Bu yılın ilk yarısında da ithal edilen 3.1 milyon tonluk yağlı tohum ve türevleri karşılığında 2 milyar dolar ödendi. EKONOMİ
TİM verilerine göre, ağustosta ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4,9 azalarak, 10 milyar 482 milyon 987 bin dolara geriledi. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 2015’in ağustos ayına ilişkin ihracat verilerini açıkladı. Buna göre, ağustos ayında ihracat bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 4,9 azalışla 10 milyar 482 milyon 987 bin dolar düzeyinde gerçekleşti. Böylece Türkiye’nin bu yılın sekiz ayında ihracatı yıllık bazda yüzde 8,9 düşüşle 95 milyar 135 milyon 724 bin dolara indi. İhracat, 2014’ün ocak-ağustos döneminde 104 milyar 439 milyon 491 bin dolar düzeyindeydi. Son 12 aylık ihracat ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,7 gerileyerek 147 milyar 947 milyon 94 bin dolar oldu.EKONOMİ
Kırmızı et fiyatlarının yükselmesi lokantaları da vurdu. Ev dışında yemek yiyenler daha fazla bütçe ayırmak durumunda. Ağustos ayında lokantalardaki yıllık enflasyon yüzde 14,26’ya çıktı. Ağustosta lokanta otel grubundaki fiyat yükselişi son 9 yılın en yüksek aylık artışı olarak tarihe geçti. Enflasyonun ağustosta yükselmesi ve dolardaki tırmanış sebebiyle TL değer kaybetti. Et fiyatlarını hızla artıran bu durum, gıda ve yemek fiyatlarında da zamlara sebep oldu. Lokanta otel grubundaki fiyatlarda ağustos ayında yüzde 1,64’lük artış yaşandı. Bu rakamın son dokuz yılın en yüksek aylık artışı olduğu belirtildi. Merkez Bankası’nın bir gün önce açıkladığı enflasyon raporuna göre ağustos ayında tüketici fiyatları yüzde 0,40 arttı ve yıllık tüketici enflasyonu yüzde 7,14’e yükseldi. Raporda tüketici fiyatları üzerinde Türk Lirası’ndaki değer kaybının etkili olduğu belirtildi. EKONOMİ
KADIN
08
08 Eylül 2015
Kübra Yılmaz’ın eski erkek arkadaşı tutuklandı
Alanya’da, eski erkek arkadaşı tarafından darp edilen Kübra Yılmaz, karakola yaptığı şikayetlerden hiçbir sonuç alamayınca ,yaşadıklarını sosyal medya üzerinden paylaşmış, yardım istemişti. Yılmaz’ın çağrısının medyada yer bulması üzerine Alanya Kaymakamı’nın talimatıyla, şiddet uygulayan Sedat D., gözaltına alındı ve tutuklanarak cezaevine gönderildi. Kadına şiddetin resmi kurumlar tarafından nasıl ötelendiğinin ve ciddiye alınmadığının bir göstergesi olan bu olay, geçtiğimiz hafta sosyal medyanın en çok konuşulan konularından biri olmuştu. KADIN
Savaş ve bakanlığın gölgesinde büyüyen cinayetler :
2015’in ilk 8 ayında 182 kadın öldürüldü
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun kuruluşundan bu yana , adı konan ve toplum hafızasında gitgide daha çok yer kaplayan kadın cinayetleri, çıkmayan yasalar ve kadın düşmanı söylemlerle beslenmeye devam ediyor. Bu yıl sadece Ağustos ayında “28 kadın cinayeti” işlendi ve sorumlu Bakanlık hala sessizliğini koruyor.
Giresun’da kadına şiddet
Giresun’da, 7 yıl önce evlendiği Bahtiyar Ş. tarafından sürekli şiddet gören Yeter Ş. , eşinin kendisini çekiçle dövmesi üzerine, kaçmak için evinin balkonundan atladı. Kocasının ve çocuklarının gözü önünde balkondan atladığını söyleyen Yeter Ş. ,eşinin kendisini atladığı yerden alıp eve getirerek tekrar dövmeye başladığını belirtti. Kayınpederinin eve gelmesiyle kurtarılan genç kadın, kendi ailesinin yanına götürüldü. Yeter Ş. vücudunun birçok yerinde kırıklar olduğu için hastaneye kaldırılırken; kocasının ise gözaltına alındığı öğrenildi. KADIN
Periscope canlı yayında istismar
kadın yağmur derin
seçim sandığını endeksleyerek dayattığı savaş politikaları ve şiddet İçinde bulunduğumuz yılın ortamının oluşturduğu belirsizlik , ilk 8 ayında 182 kadın öldü- yine kadınları vurdu. Seçimler sonrüldü. Ülke gündemi ve siyasilerin rası başkanlık hayalleriyle oluşan sasöylemleriyle neredeyse paralel ola- vaş ortamı, Ağustos ayında kadın rak tırmanışa geçen cinayetler, tüm cinayetlerini de bir önceki aya göre toplumsal tepkilere rağmen artarak 2 kat arttırdı. devam ediyor. İktidarlar tarafından öne çıkarılan erkek egemen ge- Bakanlığın kadına karşı tutumu leneksel kalıplar ve savaş taraftarı içler acısı söylemlerle oluşan toplumsal cinnet Kadına karşı şiddeti, tacizi, tecahali, en büyük etkisini kadınlar üs- vüzü, kadın cinayetlerini önlemek adına yıllardır hiçbir somut adım tünde gösteriyor. 7 Haziran seçimleri sonrası olu- atmayan Aile ve Sosyal Politikalar şan yeni kabinede kadın sayısının Bakanlığı ise yekpare ve büyük bir nicel artışı, kadın cinayetlerine karşı sorun olarak varlığını devam ettirda bir umut ve ivme oluşturmuş- mektedir. Seçim hükümetinin tek tu. Buna karşın geçici hükümetin, kadın bakanına sahip olan bu ba-
kanlık, ilk olarak Ayşen Gürcan’ın “kadının yalnız ele alınamayacağını” söylemiyle, var olan erkek egemen sistemi korumakla mükellef olduğunu göstermiş oldu. Kabine içinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hayranlığı ile ön plana çıkan Ayşen Gürcan, henüz kadın hakları, kadın cinayetleri, kadının sosyal hayattaki konumu gibi konulara hiç değinmezken “yuvayı kurtaran börektir” mealindeki twitleriyle gündeme oturdu. Nasıl ki kendisinden önceki bakanlardan Ayşenur İslam “Kadın cinayetlerini sağır sultan duydu” sitemiyle, Nimet Baş “3 çocuk doğurun” talebiyle, Fatma Şahin “kadına evliliği dayatan evlilik kredileriyle”, Selma Kavaf “dayak aile içi meseledir”
Kadın katiline haksız tahrik indirimi Twitter’ın canlı yayın uygulaması Periscope’ta, @azeriii adlı hesaptan, baygın bir kadına tecavüz edilirken çekilen görüntüler yayınlandı. Kadına yönelik cinsel saldırının canlı olarak paylaşımı, tepki çekerken sosyal medyada, müdahale edebilecek birileri arandı. Hesap olaydan bir süre sonra kapatıldı. Olayın ciddi bir vaka olduğuna dikkatini çekenler, müdahale için dört bir yandan harekete geçti. Olayın ülkemizde yaşanması, Türkiye’de kadının yerini; yasaların ve yasa uygulayıcıların kadın düşmanlarına karşı tavrını tekrar tartışma konusu yaptı. KADIN
Amasya’da Platform Kahvaltısı Yapıldı
10 Ekim 2014’te eşi Fatma Karaca’yı, haftada bir gün hasta annesini ziyaret ettiği gerekçesiyle boğazını keserek öldüren Ahmet Karaca’nın karar davası 5 Eylül tarihinde görüldü. Katile haksız tahrik indirimi verilen davada, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, İskenderun Kadın Platformu, Mor Dayanışma ve HDP, İskenderun Adliyesi’ndeydi. Dava sonrası Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Fatma Kurt “Bizler Fatma Karaca’nın katiline ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldırmak için temyize gideceğiz. Biliyoruz ki Fatma’nın katilinin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alması demek Özgecan Yasası için bir adım daha atılmış olması demektir.” açıklamasını yaptı. Davayla ilgili Yarın gazetesine konuşan Fatma Karaca’nın abisi Veysel Helli ise “Hayal kırıklığına uğradık. Ülkemizde adalet sisteminde büyük aksaklıklar olduğu muhakkak; biz bunu başımıza gelince daha iyi anladık. Davada katilin avukatına hiç iş düşmedi; çünkü savcılık iddianameyi
katilin yalan beyanları üzerine kurmuştu. Bu davada verilen haksız tahrik indirimi dışarıdaki potansiyel kadın katillerine bir örnek oldu. Mahkemenin katili korurcasına verdiği bu kararı elbette ki temyize götüreceğiz.” dedi. KADIN
Cansu Kaya cinayetinin ilk davası görüldü Muğla’nın Ortaca İlçesi’nde geçen Haziran ayında Cansu Kaya’nın cesedi Dalyan Kanalı’nda bulunmuştu. Olayla ilgili olarak Fethiye Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan sanıklar, 6 Eylül tarihinde ilk kez hakim karşısına çıktı. Kaya’nın öldürülmesinden ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanan tutuklu sanıklar 24 yaşındaki N.D. Amasyalı kadınlar 5 Eylül Cumartesi günü Amasya Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun çağrısı ile saat 10.00 Mor Salkım kafede buluştu.5 kadın ve 4 çocuk ile gerçekleşen toplantıda platform sözcüsü Çiğdem Atalay platformun amaçlarını anlatan bir sunum yaptı. Amasya eski DSP milletvekili Gönül Saray da kadın mücadelesindeki deneyimlerini paylaştı. 9 Eylül günü imza standı açılmasına ve basın açıklaması yapılmasına karar verildi. Toplantıya katılan ve platform ile ilk kez tanışan birçok kadın Özgecan Yasası ve yasanın kadın hayatındaki yeri hakkında bilgi sahibi oldu. KADIN
ve 17 yaşındaki M.P.Ç., cinayet işlemediklerini, genç kızın yüzme bilmediği için boğulduğunu ileri sürdü. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Muğla Barosu ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu avukatlarıyla birlikte mahkemeye 8 avukat, Kaya ailesi adına katıldı. Adliye çıkışında İzmir, İstanbul ve Muğla’dan gelen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi kadınlar, eylem yaptı. Baba Osman Kaya da eyleme katılarak kızının fotoğrafını taşıdı. Baba Osman Kaya, burada yaptığı açıklamada tanıkların yalan beyanda bulunduğunu ve hepsinden şikayetçi olduğunu söyledi. Kaya, “Daha önce yapmış oldukları plan üzerinden savunma yaptılar. Hepsinden şikayetçiyim. Avukatlar daha önce gezip, görüp tanıklarla anlaşarak davayı savunuyor. Savunmaları kabul etmiyorum. Bir an önce Özgecan yasasının çıkıp, sanıkların ömür boyu hapisle cezalandırılmasını istiyorum” şeklinde konuştu. KADIN
açıklamasıyla, Işılay Saygın “kızlara bekaret kontrolü uygulanmalıdır” rezaletiyle anılacaksa, görünen o ki Ayşen Gürcan da “yuva kurtaran börekleriyle” anılacak. Çözümün ve mücadelenin adı: Özgecan Yasası Kadının ismine bile tahammül edemeyen bir zihniyetin ürünü olan bu kurum, yıllardır tırmanan kadın cinayetlerinden de, kadını politik bir malzeme yapan siyasi oyunlardan da sorumludur. Tüm bunlara dur diyecek olan ise , yine kadınların iktidara rağmen kazanmak için her türlü çabayı gösterdikleri Özgecan Yasası ve kadının kendi gücü, ısrarı, mücadelesi olacaktır.
Eylül ayı dava takvimi
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Eylül ayında kadın katillerine indirim verilmemesi için her ay olduğu gibi Eylül ayında da adliyelerde, ölen, yaralanan kadınlar ve ailelerinin yanında olacak. Platform destek için tüm kadınları adliye önlerine çağırıyor. Eskişehir | Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi Huriye Kara 08.09.2015 10:00 Manisa | Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi Kadriye Kıstı 08.09.2015 16:15 Bursa | Berivan Yaprak Turga 09.09.2015 10:00 Mersin | Tarsus Adliyesi Özgecan Aslan 09.09.2015 09.09.2015 Aydın | Nazilli 2. Ağır Ceza Mahkemesi Gamze Uslu 10.09.2015 13:30 İstanbul | G.O.P Adliyesi 1. Asliye Ceza Vecibe Bakırcı 10.09.2015 13:30 Konya | Akşehir Adliyesi Fatma Coşkun 16.09.2015 09:15 Diyarbakır | Diyarbakır Adliyesi Emine Börü 17.09.2015 10:00 Muğla | Muğla 1. Ağır Ceza Mahkemesi Sedef Berberoğlu 29.09.2015 13:30 İzmir | Bayraklı 6. Ağır Ceza Mahkemesi Serpil Erfındık 29.09.2015 10:15 İstanbul | Kartal 7. Asliye Ceza Mahkemesi Kübra Eken 30.09.2015 10:30
EMEK
09
08 Eylül 2015
Yatağan’da sözleşme imzalandı
Tüm eylemlere ve tepkilere rağmen özelleştirilen Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinde toplu iş sözleşmesi imzalandı. Yaklaşık 6 aydır süren TİS görüşmelerinde var olan tüm hakların korunduğu taşeron işçilerin kadroya alınması ve ücretlerinde iyileştirmeler yapıldığı belirtilen açıklamada, “Yatağan Termik Enerji Üretim AŞ yetkililerine, Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim AŞ yetkililerine, Sendikalarımız Tes- İş ve Maden-İş genel merkez yöneticileri ile Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy’de çalışan tüm üyelerimize teşekkür ederiz” denildi. EMEK
TCDD işçileri greve çıktı
Taşeron işçiler eylemde
Taleplerini kabul ettirdi
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) ile Liman-İş Sendikası arasında ki 26. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri uyuşmazlıkla sonuçlanması üzerine 3 Eylül gecesi 24.00’te başlayan grev, 4 saat sonra kazanımlarla sona erdirildi. Liman işçileri, limanların durmasının ardından işverene taleplerinin %90’ınını kabul ettirdiklerini söyledi. emek sıla gemicioğlu
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Aksaray’da merkeze bağlı Karaören Köyü’nde yerleşime uygun olmayan evleri yıkıp, yerine yenisini yaptırmak için bir proje başlattı. “İskan Evleri” adı verilen yeni yapılan konutların inşaatlarında çalışan taşeron firmanın 20 işçisi, firmadan 1 yıldır maaş alamadıkları ve sigortaları yatırılmadığı için eylem yaptı. İşçilerden Mustafa Taş, ‘’Biz Aksaray merkeze bağlı Karacaören Köyü’nde İskan Evleri’ni yapıyoruz. Müteahhit ve taşeron firma bize paramızı vermedi. Hakkımızı alana kadar mücadele edeceğiz’’diye konuştu. EMEK
Patron baskısı grevi kırdı
Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) kurulu bulunan Düzgünler Plastik’te Petrol-İş Sendikası grev pankartını astı. Ancak patronun baskısı nedeniyle 73 işçinin sendikadan istifa etmesi nedeniyle grev gerçekleşmedi. Patronun 6 ayı aşkın süredir toplusözleşme masasına oturmamakta ısrar etmesi üzerine sendika grev kararı alınmıştı. Yasal süre sona erdi ve yasal olarak grev başladı. Ancak aradan geçen sürede patron önce 5 işçiyi çeşitli gerekçelerle işten çıkardı. Ardından geçtiğimiz hafta 73 işçi birden patronun baskısıyla sendikadan istifa etti. EMEK
08 eylül SALI 2015
sayı: 203
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
elif karan Birsen Kaplanseren Didem Arıkan Ece Berfin Karagöz Elif yağarkar Fatma çakır gülçin çıvgın hilal türkben onur toper özgün Başak Mecit bozkan Melih erdem melek önder Rıfat Çapar sıla gemicioğlu yağmur derin eda derya toper fikriye yılmaz Nida Ateş Ömer Kabakçı yusuf yasin yakşi
dağıtım imtiyaz sahibi sorumlu yazı işleri müdürü Yönetim adresi
basıldığı yer
osman erdem Özge Akman Tel: 0507 701 8684 Özge Doğan Ergenekon Mh. Tay Sok. No:6 ŞİŞLİ/İSTANBUL Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Akçaburgaz Mah. Hadımköy Yolu San1 Bulvarı 169. Sokak No: 6 Kıraç / Esenyurt / İstanbul 02128861795
6 aylık abonelik: 40 tl
1 yıllık abonelik: 80 tl
SANEM DENİZ KURAL adına ziraat bankası hesap no: 0615 57722685 5001 ıban: TR28 0001 0006 1557 7226 8550 01 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: TR34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: TR90 0006 2000 0310 0006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: TR57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/88735111 ıban:TR38 0006 7010 0000 0088 7351 11
Müdürlüğü arasında nisan ayından bu yana sürdürülen TCDD ile Liman-İş toplu iş sözleşmesi görüşmeleSendikası arasında ki 26. rinde anlaşma sağlanamamıştı. Dönem TİS görüşmeleri uyuş- İşçiler taşeronlaşmaya, düşük mazlıkla sonuçlanması üzerine ücretlere, ücretler arasındaki İzmir ve Haydarpaşa Limanları farklılara, çalışma saatlerinin ile Vangölü Feribot Müdürlü- uzatılmasına, toplu sözleşme ğünde çalışan Liman-İş üyesi hükümlerinin işçilere uyguişçiler, geçtiğimiz Çarşamba lanmamasına karşı grev kararı 24.00 itibariyle greve başladı. aldılar.
Feribot Müdürlüğü’nde çalışan üyelerimizi kapsayan 26. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerimizin uyuşmazlıkla sonuçlanmasının ardından 03.09.2015 saat 00.00’da Haydarpaşa ve İzmir Limanları ile Vangölü Feribot Müdürlüğü’nde greve çıkan Sendikamız, aynı zamanda TCDD Genel Müdürlüğü ve bağlı olduğu işveren sendikası Liman işçileri neden 4 saat sonra kazanım TÜHİS yetkilileri ile görüşelde edildi greve çıktı? melere devam etmiş ve görüşLiman-İş Sendikası merkez Grevin başlamasından birkaç meler neticesinde 03.09.2015 yönetim kurulu adına yapılan saat sonra ise Liman-İş, sosyal saat 04.00 civarında talepleaçıklamada 14 Ağustos’ta grev medyadan yaptığı açıklama- rimizin neredeyse tamamının kararı alındığı hatırlatılarak da taleplerinin yüzde 90’ının karşılanması sonucu 26. Dö“Bu süreçte tarafların yeniden kabul edildiğini belirterek nem Toplu İş Sözleşmesi’ni bir araya gelmelerine rağmen grevi sona erdirdiklerini du- imzalamış ve grevi sona erdirşu ana kadar görüşmelerde bir yurdu. Sendikanın grevin me kararı almıştır.” Sendikasonuç çıkmamıştır. Bu neden- sona ermesi ile ilgili yaptığı nın açıklamasının ardından le grev hakkımızı kullanmakta açıklamada şunlar belirtil- grev pankartları kaldırıldı ve kararlıyız” denilmişti. Liman di: “TCDD Haydarpaşa ve sabah vardiyasındaki işçiler - İş Sendikası ile TCDD Genel İzmir Limanları ile Vangölü işbaşı yaptı.
Liman-İş elde ettikleri kazanımları şu şekilde duyurdu: 1. Yapılan görüşmelerde Kamu Çerçeve Protokolü’nde verilen zamlara ek olarak limanlarda çalışan mekanik vasıta operatörlerinin ücretlerine %10, Vangölü Feribot İşletmesi’nde çalışan üyelerimizin ücretlerine ortalama %12 zam alınmıştır. 2. Liman işçisinin en büyük sorunlarından ve işyerindeki işçiler arasındaki ayrımcılığın ücret anlamında en somut örneği olan 1993 öncesi ve 1993 sonrası işe girenler arasındaki ücret farklılığını gidermek adına protokol yapılacaktır. 3. İşyerinde meydana gelen kazalardaki maddi hasar bedellerinin işçilere rücu edilmesi ile ilgili “Zararların Tazmini” başlıklı TİS maddesinde Liman-İş talebi doğrultusunda düzenleme yapılmasına karar verilmiştir. 4. Sosyal izinler 3 gün arttırılmıştır. 5. Aşçıbaşı tazminatı Toplu İş Sözleşmesi’ne eklenmiştir.
Liman işçilerinin mücadelesi yıllardır sürüyor Uluslararası Çalışma Örgütü(ILO) düzenlemelerine göre madencilikten sonra en ağır iş koluna giren liman iş kolunda çalışan işçiler yıllardır gösterdikleri mücadele azmi ile pek çok direnişte özne oldular. İşverenin, işçileri sendikasızlaştırmak için gerçekleştirdiği işten atmalara karşı işçi sınıfına örnek olacak direnişlere imza attılar. 2013 yılında sendikalı oldukları için işten çıkarılan 34 işçinin direnişini sahiplenen Liman işçileri hep birlikte greve çıkarak direnişe başladılar ve üç gün süren toplu direnişten sonra da patronlar sendikayla görüşmeyi, atılan işçilerden 8’inin hemen 26’sının da iki ay içinde işe başlatılması konusun-
da anlaşmaya varmıştı. Öte yandan patronların yanaşmadığı, 2. Dönem Toplu sözleşme görüşmeleri de anlaşma ile sonuçlanmıştı. Liman işçilerinin yıllardır biriktirdiği mücadele geleneği ve eylem pratiği 14 Ağustos 2015 tarihinde alınan grev kararına da yansımıştır. Liman-İş Sendikası ile TCDD Genel Müdürlüğü arasında nisan ayından bu yana sürdürülen TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamayınca işçiler greve çıkmış, gece vardiyasında grev başladıktann 4 saat sonra taleplerini büyük ölçüde kabul ettirmişlerdir. İşçilerin deneyimi bu greve ışık tutmuş, işçilerin grevinin başarıyla sonuçlanmasına olanak sağlamıştır. EMEK
HEMA işçileri greve çıktı Hattat Holding’e bağlı Hema AŞ’nin Bartın’ın Amasra ilçesi ve Zonguldak’ın Ereğli ilçesi Kandilli Beldesi’nde maden ocaklarında toplu sözleşme sürecinde anlaşma sağlanamaması üzerine, 500 işçi geçtiğimiz hafta greve çıktı. Şirketin Amasra’daki ocağında çalışan işçiler işbaşı yapmayarak idari bina önünde bir araya geldi. Burada yapılan açıklamada Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Ahmet Demirci, greve çıkılmasının
ardından yaptığı açıklamada, “sürecin fazla uzamaması” temennisinde bulunarak patronla diyalog halinde olmayı sürdüreceklerini belirtti. Demirci şöyle konuştu: ‘’Grev kararı işverenle ilişkilerin kopartılması anlamına gelmez. Yine karşılıklı diyalog içerisinde görüşmeleri sürdürmeye hazırız.” Açıklamanın ardından grev kararını kutlayan işçiler, işletme çıkışına kadar yürüdükten sonra kapıya “Bu işyerinde grev vardır” yazılı pankartı astılar. EMEK
EMEK
10
08 Eylül 2015
İşveren direnişi kırmaya çalışıyor
Fadik Temizyürek
HAKİKAT
Vazifemiz Hepimizin başı sağolsun. Dağlıca’da hayatını kaybeden askerler bizim kardeşlerimiz. Iğdır’da ölen polisler emekçilerin evlatları. Bu halkın çocukları. Burhan Kuzu veya Erdoğan’ın ne kardeşi ne yakını ne de çocukları, bizim çocuklarımız. İstanbul’da Kürtçe konuştuğu için faşitler tarafından öldürülen Sedat Akbaş da bizim kardeşimiz. Cizre’de henüz çocuk olan Cemile’nin cansız bedeni üç gün derin dondurucuda bekletiliyor. Cizre’de sokağa çıkma yasağı var. Aile korkularından dışarıya çıkamıyor ve Cemile defnedilemiyor. Bu küçücük kız çocuğu hepimizin kızı ve kardeşi. Başımız sağolsun, sevgili Kürt kardeşim. *** Erdoğan’ın demecini istedikleri gibi vermedikleri için Hürriyet Gazetesi’ne saldıranların başında AKP taze milletvekili Abdürrahim Boynukalın var. 1 Kasım seçim sonuçları ne olursa olsun, “Seni başkan yaptıracağız” diyor. Malumun ilamı. Davutoğlu’nun, PKK ile ilgili konuşurken kelimeleri hecelere bölerek vurgu yapması güya güçlü olduğunu gösteriyor. Bu ne acz... Erdoğan, en açık haliyle ya 400 milletvekili ya benden sonrası tufan açıklamaları yapıyor. Daha ne desin, kısa ve net. HDP ilçe örgütleri basılıyor, faşistler yürüyüş yapıyorlar. İç savaş sesleri batıya ulaşıyor. “Birileri düğmeye bastı” komplo teorisini pek sevmem ama Erdoğan son sürat iç savaş için düğmeye basmaya devam ediyor, sonu nereye varacak kendisi de bilemiyor. İçişleri Bakanı Selami Altınok 1994 yılı devlet politikasıyla konuşmaya devam ediyor. “ Tek bir terörist kalmayıncaya kadar öldürmeye devam edeceğiz.” İyi, sen bu akılla devam et fakat küçük bir fark var, memlekette %13 oy var, yıl 2015. Faşist fikirlerinin hükmü yok şimdi.
ORS işçisi yılmıyor
ORS’de 3 ay önce yaptıkları direniş sonucu yönetime taleplerini kabul ettiren ancak 3 aydır talepleri uygulanmayan ORS işçilerinin direnişi, işten çıkarmalarla ve işverenin baskılarıyla devam ediyor. Direnişi bozmak için devlet yetkililerini bile araya sokan patronun baskıları ve sindirme politikaları karşısında işçiler yılmadıklarını gösteriyorlar. emek Mecitcan bozkan
Ortadoğu Rulman Sanayi (ORS)’nin Ankara Polatlı’da bulunan fabrikasında, 3 ay önce üretimi durduran ve patrona taleplerini kabul ettiren işçiler, aradan geçen 3 aylık sürede taleplerinin karşılanmaması üzerine tekrar grev kararı aldı. İşveren, grevi kırmak için 177 işçiyi işten çıkarttı, işçiler patronun grev kırma hamlesine direnişlerine devam edeceklerini ve taleplerine işten çıkarılan arkadaşlarının işe geri alınmasını da eklediklerini açıklayarak cevap verdi. İşçiler patronun baskılarına boyun eğmiyor 3 aydır işçilerin taleplerini kabul etmeyen ve işçi temsilcileriyle görüşmeyen ORS yönetimi; işçinin taleplerini kabul ettirmek üzere tekrar başlattığı direnişi bozmak için her türlü baskıyı ve sindirme hamlelerini deniyor. Grevi kıracak işçi bulmak için yönetim tarafından çeşitli yerlere ilan asıldı. İşverenin, sürekli işçilerin cep telefonlarına mesaj atarak işbaşı yapan işçilerin sayısının arttığını ve bir işçinin çalışmak istediğini ancak işçi sözcülerinin baskısı nedeniyle çalışmadığını iddia ediyor ve iddiaların inandırıcılığını artırmak için her gün fabrika önüne işçi servisi gönderiyor. İşçiler ise yönetimin attığı mesajların gerçek olmadığını, servislerin ise boş olduğunu bildiklerini tüm bu hamlelerin direnişi kırmak
için yaptıklarının farkında olduklarını söylüyor. İşçilerin birliğini bozmak için patron bizzat kendisi işçilerle iletişime geçerek önerilerde bulunsa da direnişteki birliği bozamıyor. ORS patronu Ahmet Arslan’ın işten çıkarılan işçilerin arasında eleme yapılması teklifinin kabul edilmemesi üzerine Arslan, sadece mevcut çalışan işçilerin oy kullanabileceği bir referandum önerdi. İşçilerin kararlı duruşu karşısında patron, atılan işçiler geri alınmadan, işçilerin işbaşı yapıp yapmayacaklarını oylayacağı referandum önerisini geri çekmek zorunda kaldı. İşçilerin taleplerini kabul etmemek için baskı yapan patronun bütün hamleleri, işçilerin kararlı duruşu karşısında boşa çıkıyor.
Direnişi bozmak için devlet yetkilileri de devrede Yaptıkları baskıların boşa çıktığını gören ORS yönetimi, devlet kurumlarının ve belediyelerin yetkililerini devreye soktu. İŞKUR Polatlı Müdürü Ali Fuat Eren fabrikaya gelerek ORS yönetimi ve işçilerle görüştü. Eren, yönetimin işçi temsilcileriyle görüşmeye yanaşmadığını ve işten atılan 177 işçiden sadece 80-100 işçinin geri alınabileceğini söyledi. İŞKUR Müdürü Eren’den sonra Polatlı Belediye Başkanı MHP’li Mürsel Yıldızkaya da yönetimle görüştü. İşçilerle hiç görüşmeden yönetimle görüşen Mürselkaya’ya ORS işçileri “Belediye başkanının yönetimle görüşmeden önce bizim taleplerimizi iletmesi gerek” diye tepki gösterdi. ORS işçileri, patronun direnişi boz-
mak için çabalamasına karşı dimdik durarak patronun bütün hamlelerini boşa çıkardı ve direnişlerinde kararlı olduklarını gösterdi. DİSK işçileri de ORS’ye destek verdi ORS işçilerinin kararlı direnişine İzmir’deki iki fabrikanın işçilerinden destek geldi. İzmir Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlü Zf Lenförder ve Schneider Elektrik işçileri fabrika bahçesinde “Diren ORS, Schneider ve Zf seninle” sloganı atarak ORS işçilerine destek eylemi yaptı. Schneider İşyeri Baştemsilcisi Sedat Sadak’ın yaptığı açıklamada Türk Metal’e karşı mücadele verip kazanan ORS’nin, işverene karşı verdiği mücadeleyi de kazanacağını söyledi.
*** Kimsenin aklı almıyor di mi? Çözüm süreci dediğimiz zamanlar da bu acıları ne güzel yaşamıyorduk. Kimsenin çocuğu ölmüyordu. Demokrasi gereği seçimler yapılıyordu. AKP’nin oyları hep yükseliyordu. Kimse itiraz etmiyordu, “hallklarımızın teveccühü” diyordu. 7 Haziran seçim sonuçları sebep oldu yaşadığımız acılara. Gerçek bu. PKK durup dururken neden ateşkesi bozsun? AKP’nin dediği gibİ PKK’nin siyasi uzantısı olan HDP barajı darmaduman etmiş, yetmemiş ilk kez batıdan, ordan, burdan oy almış %13 olmuş. Kendi mücadelesini demokrasi zemininde başarmış ve meclise girmiş. Neden her durumda kendine faydası olan bu tabloyu parçalasın ve daha beter bir mücadelenin içine girsin? PKK, Türkleri bu memleketten sürmeyi ve katliam yapmayı düşünemeyeceğine göre, neden kendini , Kürtleri ataşe atsın? Azıcık muhakeme aklı olan herkes bu planı PKK’nin yapmadığını anlar.Askerlerin, Kürt Halkı’nın vebali Erdoğan’ın üstünedir. AKP yalan söylüyor, sevgili okur. Erdoğan bir katil. Bakmayın siz televizyonların savaş naraları atmasına, faşistlerin puslu havalarda meydana çıkmalarına. Halklarımız biliyor, neyin ne olduğunu. Büyük bir metanetle Kürt Halkı her acısını sineye çekiyor, barış demeye devam ediyor. Türk Halkı da sabırla hesap gününün gelmesini bekliyor. Boşuna Erdoğan, bizleri daha duyarlı olmaya, elimizi taşın altına koymaya ve “karakterli babalar” olmaya davet etmiyor. Toplum, Erdoğan’ın istediği gibi hareket etmeyeceğini seçimlerde bir kez daha tasdik edecek ve o yine başkan olamayacak. AKP, kendi tezgahladığı seçimi 1 Kasım’ da yapmak istiyorsa ateşkes demek zorunda. Demezse iç savaş çıksın ister. Barış mitinginde Türk ve Kürt anne elele topluma barış dedi. Toplum bunları görüyor. Barışı savaşarak kazanacağız belliki.Bundan daha onurlu vazife yoktur. fadiktemizyurek@gmail.com
İşçi ölümleri yüzde yüz arttı
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, Ağustos ayı işçi ölümü raporlarını açıkladı. Rapora göre, 2015 yılının ilk 8 ayında 1138 işçi, sadece Ağustos ayında ise 158 işçi, hayatını kaybetti. AKP’nin işçi politkaları sonucu 2012 yılından bugüne işçi ölümlerinde yaşanan %122’lik artış, AKP iktidarı zamanında işçilerin ne derece önemsendiğini ortaya koydu. Rapora göre, 2012 yılından bu yana işçi ölümleri daha 2015 yılının ilk 8 ayında %52 arttı. 2012 yılında hayatını kaybeden işçi sayısı 744 iken 2015 yılında bu 1338’e yükseldi. 2015 yılında ölen işçi istatistiğinin detayları şöyle; Ocak - en az 128 işçi Şubat - en az 85 işçi, Mart - en az 140 işçi, Nisan - en az 135 işçi, Mayıs - en az 167 işçi, Haziran - en az 155 işçi, Temmuz - en az 170 işçi, Ağustos - en az 158 işçi
2-Raporda 2012 yılından bugüne kadar yaşanan işçi ölümleri de ifade edildi. Rapordaki istatisiklere göre, 2012 yılının Ağustos ayında yaşanan ölümler 2015 yılında %122 oranında arttı. 2012 yılının Ağustos ayında en az 71 işçi, 2013 yılının Ağustos ayında en az 129 işçi, 2014 yılının Ağustos ayında en az 160 işçi, 2015 yılının Ağustos ayında ise en az 158 işçi hayatını kaybetti.
Ağustos ayında işçilerin en fazla hayatını kaybettiği sektörler de açıklandı. Ağustos ayında hayatını kaybeden 158 işçiden 39’u tarım, 37’si inşaat, 20’si taşımacılık ve 9’u ise madencilik işkolunda çalışıyordu. Açıklanan rapordaki veriler, AKP’nin çalışma güvenliği politikalarının işçi-
lere verdiği zararı ortaya koydu. İşçi ölümlerinde denetim yapılmadığı halde sorumluluk almayan AKP hükümeti, iş güvenliği önlemi almayan patronları da adilce yargılamadı. İşçiyi değil, patronu düşünerek çalışma politikaları uygulayan AKP, ölen işçi sayısının iki katına çıkmasına neden oldu.
Taşeron iflas etti, işçilerin ücretleri ödenmedi Taşeron işletmelerin denetlenmemesi ve işçilerin haklarını alamadığı durumlarda devlet tarafından korunması, emekçiye darbe vurmaya devam ediyor. Başbakanlık, TOKİ, Türkiye Kömür İşletmeleri, Devlet Malzeme Ofisi, İŞKUR, Milli Piyango İdaresi gibi kamu kurumlarının temizlik, halkla ilişkiler ve peyzaj işlerini alan taşeron CERIT Endüstriyel İşletmeler
AŞ’nin iflas ettiğini açıklaması ve şirketin kayyuma devredilmesiyle yaklaşık bin işçi temmuz ayı ücretlerini alamadı. Devlet kurumlarında çalışan işçilerin ücretlerini alamaması mahkeme tarafından verilen iflas kararıyla kesinleştirildi. Büro Emekçileri Sendikası (BES) Genel Örgütlenme Sekreteri Akın Şişman tarafından yapılan açıklamayla yaşanan duruma tepki gösterildi. EMEK
genclık
11
08 Eylül 2015
Öğrenciler bitti, sıra hocalarında Eylül ayının başlamasıyla üniversiteler, yeni akademik yıla akademisyenlere uygulanan yaptırımlarla başladı. YÖK, yüksek lisansını yaparken araştırma görevlisi olan öğrencilerin işten atılmasının önünü açtı, Ankara Üniversitesi’nde Siyasal Bilgiler Fakültesi asistanlarına yönelik Valilik ve Emniyetin talimatıyla başlattığı soruşturmadan kınama cezası çıktı. gençlik Elif Yağarkar
2015-2016 Akademik yılının başlamasına yaklaşırken YÖK ve üniversite rektörlükleri üniversitelerde muhalif çevreye karşı yeni önlemler almaya başladı; öğrencilerin yokluğunda soruşturma açacak, okuldan atacak insan bulamadıkları için bu sefer akademisyenlere sardı. Önce yüksek lisansını yaparken araştırma görevlisi olan öğrencilerin, geriye dönük aftan yaralanamaması ve 3 yılları dolmuşsa işten atılmasıyla iligili yazı üniversitelere gönderildi, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nün altı asistana başlattığı iki farklı soruşturmada 2 asistana kınama cezası verildi. Akademisyen avına çıkan YÖK ve Rektörlüklerin icraatları son bulacak gibi görünmüyor. Akademik başarı YÖK için bir ölçüt değil YÖK, yüksek lisansını yaparken araştırma görevlisi olan öğrencilerin işten atılmasının önünü açtı. YÖK’ün “3 yılını dolduran araştırma görevlilerini işten atın” şeklindeki kararı hakkında yazılı açıklama yapan Eğitim Sen, yüksek lisansını yaparken araştırma görevlisi olan öğrencilerin kanundan yararlanma haklarının gasbedildiğini ifade etti. “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte yüksek öğretim kurumlarında kayıtlı olan öğrenciler bakımından azami sürelerin hesaplanmasında, daha önceki öğrenim süreleri dikkate alınmaz.”Ancak bu düzenlemeye
Akademisyen kıyımı
Koç Üniversitesi yönetimi, 10’dan fazla akademisyenin işine son verdi. Hiçbir gerekçe gösterilmeden işten çıkarılan, senelerdir Türkiye Devrim Tarihi derslerini eleştirel bir yaklaşımla işleyen tarih bölümü okutmanları, işten çıkarılmalarının yanı sıra tazminat ve diğer hak edişlerinin verilmemelerine tepki gösterdiler. İşten çıkarılan akademisyenler arasında yer alan Osman Şahin; yaşanan sürecin Türkiye’de akademisyenlerin derinleşen güvencesiz ve ağır çalışma koşullarına güçlü bir delil olduğunu, bu süreçten en çok öğrencilerin etkileneceğini söyledi. .GENÇLİK
“Yüzsüzlük kıyıya vurdu’’
rağmen YÖK Yürütme Kurulu, 29 Temmuz’da aldığı kararla yüksek lisans yaparken araştırma görevlisi de olan yüksek lisans öğrencilerinin bu kanundan yararlanma hakkını elinden aldı. Böylece yüksek lisansını yaparken araştırma görevlisi olan öğrenciler, geriye dönük aftan yaralanamayacak ve 3 yılları dolmuşsa işten atılacak. Duruma tepki gösteren Eğitim Sen yazılı açıklama yayımladı. “Senet ve azami süre baskısı” altında güvencesiz olarak çalıştırılan araştırma görevlilerinin işten atılma tehlikesiyle yüz yüze bırakıldığı belirtilen açıklamada, “YÖK’ün ilgili kararı nedeniyle, yüksek lisans eğitiminde ikinci yılı dolan, bu esnada da araştırma görevlisi olan birisi, bir yıl sonra yük-
sek lisansını bitirmediğinde işten atılacaktır. Çünkü söz konusu kişi araştırma görevlisi olduğu için yasada yüksek lisans için azami süre olarak belirtilen ‘üç yıllık’ sürede eğitimini bitirmelidir. Dolayısıyla akademik başarısı ve niteliği gözetilmeden sadece bu süreyi aştığı gerekçesiyle işten atılacaktır” denildi. Valilik emretti, üniversite yerine getirdi Ankara Üniversitesinin Siyasal Bilgiler Fakültesi asistanlarına yönelik Valilik ve Emniyetin talimatıyla başlattığı soruşturmadan soruşturma başlatılan 6 akademisyenden ikisine kınama cezası çıktı. Cezanın bildirildiği yazıda, herhangi bir gerekçe belirtilmemesi dikkat çekti.
Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün başlattığı iki farklı soruşturmada asistanlardan Ozan Değer ve Aysun Gezen’e kınama cezası verildi. Soruşturma komisyonu 30 Haziran’da akademisyenlere, “Cumhurbaşkanına Twitter üzerinden hakaret ettiniz mi?, Terör örgütlerini desteklediniz mi?” soruları sormuştu. Araştırma görevlilerine gönderilen 2 Eylül tarihli “Disiplin Soruşturması Sonucu” yazısında, “Tamamlanan disiplin soruşturması sonucunda, Rektörlük Makamının 25.08.2015 tarih ve 85 sayılı onayı ile Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı, ve Memurları Disiplin Yönetmeliği’nin 6/d maddesi uyarınca kınama cezası ile cezalandırılmanıza karar verilmiştir” denildi.
AKP Trabzon Gençlik Kolları üyeleri, Bodrum’da kaçakları taşıyan tekne ve botun batması sonucu hayatını kaybedenler için Karadeniz sahiline bir eylem düzenledi. AKP Gençlik Kolları üyeleri, Suriyeli çocuğun üzerinde bulunan kırmızı tişört ve pantolondan giyerek buradaki sahile uzandı. Sosyal medya kullanıcıları ise bu eylemi ‘tuhaf ’ olarak nitelendirdi ve yaşanan trajedinin karikatürize edildiği dile getirilerek Twitter’da ”Burada yatanlar AKP Trabzon Gençlik Kolları üyeleri keşke silah yüklü tırların önüne yatsaydınız.” gibi tepkilere neden oldu. GENÇLİK
KYK sonuçları açıklandı
Bilal’i zengin etmek için Türgev yurtları her yerde Emekçi Hareket Partisi Gençliği, 17 Aralık yolsuzluk dosyalarında adı sıkça geçen, yönetim kurulunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ve kızı Esra Albayrak’ın bulunduğu yolsuzluklar vakfı TÜRGEV’in açtığı yurtların reklamının yapıldığı afişlerde orantısız zeka örneği gösterdi. Son olarak Şırnak, Diyarbakır,
Genç Hareket Burcu Karefil Geçici hükümet belirlendi, meclis kuruldu. Meclisin ilk işi Erdoğan’ın savaşını onaylamak oldu. Daha geçen hafta 3 yaşında bir çocuk savaştan kaçmak isterken 5 yaşındaki kardeşiyle birlikte botlarının batmasıyla boğularak hayatını kaybetti ve kıyıya vurdu. Mecliste yapılan oylamada hevesle kaldırılan eller bu savaşın, ölen çocukların, gençlerin ve kadınların sorumlusudur. Halk savaşa kaldırdığınız elleri unutmayacak Savaş hiçbir coğrafyada halkların çıkarını korumadığı, halkın yararına olmadığı gibi sarayın savaşı da sadece Erdoğan’ın çıkarlarını koruyor. Halklar her yerden barış çağrıları yaparken, ölen askerlerin aileleri Erdoğan hakkında konuştu diye tutuklanırken, asker anneleri ve gerilla anneleri birlikte
Gaziantep, Aydın illerinde ve çeşitli illerin ilçelerinde yeni açılmış yurtların “TÜRGEV yurtları her yerde” diye yapılan reklam panosu EHP Gençliği tarafından “Bilal’i zengin etmek için TÜRGEV yurtları her yerde “ şekline getirilidi. Yapılan açıklamada “Yolsuzlukları unutmadık, katlettiğiniz halklara hesap vereceksiniz.” dendi. GENÇLİK
400 kere yenileceksiniz barış istediklerini söylerken meclis bu kararı halka rağmen, halka karşı almıştır. İşte bu yüzden evet diyen AKP’de olsa CHP’de halk kalkan o elleri unutmayacak. Mecliste kalkan o eller daha önce defalarca canımıza kast etti. Mecliste kalkan o eller yüzünden kadınlar hala öldürülüyor, işçiler ölüyor, Gezi’de kaybettiğimiz arkadaşlarımızın katilleri serbest bırakılıyor ve biz gençler bizi bekleyen geleceksizliğe doğru gönderiliyoruz. Ancak bu eller bu kez halkların katledilmesi, sarayın kazanması için kalktı. Halk “Barış” derken, halkı temsil ettiğini söyleyenler “Savaş” dedi. Savaş bizden uzak değil Savaş bugüne kadar hiçbir diktatöre kazandırmadığı gibi bu savaşın kazananı da Erdoğan olmayacak. Erdoğan erken seçimden
önce tekrar “400 vekil verseydiniz bunlar olmazdı” diyor, Davutoğlu hala biz gençleri feda etmek istiyor. Polis tarafından öldüresiye dövülüp, öldü sanılınca bırakılan çocuklar, polisin mahalleyi taramasıyla hayatını kaybeden gencecik fidanlar bizlerden hiç uzak değil. Sarayın savaşına feda edilmek istenen bu halkın çocuklarıyken saraylarda yaşayanların çocuklarından bahsedilmiyor bile. Feda edilmek istenen biz gençlerin ise “Feda olmuyoruz” deme iradesini göstermesi gerekiyor. Erdoğan halkları düşman etmeye çalışırken düşmanı uzaklarda aramayalım. Bizim, barışın ve halkların kardeşliğinin tek düşmanı AKP diktatörlüğüdür. Karşımızdaki düşmana karşı biz gençler de sıkı sıkıya birbirimize tutunmalı ve savaşa karşı omuzdaşlık etmeliyiz.
Savaşa karşı mücadele hayatlarımızı almak için mücadeledir Savaş hızlanarak devam ediyor genç arkadaşım. Bu savaş biz arkamızı döndüğümüzde yok olmayacak, gözümüzü kapattığımızda durmayacak. Bu savaşı durdurmanın yolu Erdoğan’ı ve savaş planlarını durdurmaktan geçiyor. Seçimlerden sonra değişen siyasi durum savaşla da devam ediyor. 7 Haziran seçimlerinde Erdoğan’ı başkan yapmadığımız gibi Erdoğan’ın diktatörlüğünü akılcı siyasetle yıkabilir, savaşı öyle durdurabiliriz. Savaşa karşı hayatımızı geri kazanmak için barış çağrılarını yükseltmeli ve “Sarayın savaşına feda olmuyoruz” demeliyiz.
Gençlik ve Spor Bakanlığı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu 2015-2016 öğretim yılı yurt başvuru sonuçları açıklandı. Yurt kazanan öğrenciler bu yıl yürürlüğe giren online başvuru ile başvurularını yapabilecekler. Yurtları yedek sıradan kazanan öğrenciler ise yurtlara öğrenci kabul edilirken asil listede olan kişilerin kayıtlarını tamamlaması bekleyecek ve asil listede olduğu halde yurda kaydını yaptırmayan kişiler yerine yedek listede yer alan öğrenciler kabul edilmeye başlanacak. Yurt çıkmayan öğrenciler ve aileleri ise çaresiz özel yurtlara kaldı. GENÇLİK
Syriza Gençliği terk etti
Erken seçimlere hazırlanan Syriza’dan, sol platform milletvekillerinden sonra, gençlik örgütü de yolları ayırdı.Syriza Gençlik Örgütü’nün yayınladığı bildiride, Syriza’nın iktidardayken aldığı kararları onaylamadığını, erken seçimlerde antikapitalist sol düşünceleri olan partiye oy verip, referandumdan çıkan “hayır” kararını sonuna kadar savunacakları vurgulandı. Örgütten yapılan açıklamada “Böyle bir son istemezdik. Bu tür kararın aslında parti içinde yapılması gereken işlemler ve görüşmeler sonucunda alınması gerekirdi, ancak bu mümkün olmadı.” denildi. GENÇLİK
LISENIN GUNDEMI
12
08 Eylül 2015
15 Eylül’de atama var!
Yazın ne yapmalı? Şiir
Edip Cansever Sonrası Kalır Bu güzel şiirlerin olduğu kitaptan sizler için bir dize: “Ve işte bir dip balığı su boşluğunda/Çırparaktan yüzgeçlerini/Hiç kimseye uymayan bir mevsim öneriyor” Düşündürürken sonsuz duyguların içine sokan bir çok şiirin olduğu Edip Cansever kitabı...Eğitim
Guguk Kuşu Tiyatro
Kesey’in romanından sinemaya uyarlanan Jack Nicholson’un yıldızı olduğu beyaz perdenin kült filmleri arasında gösterilen “Guguk Kuşu”, Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu’nun oyunu olarak 20 kişilik kadroyla 7 Eylül’de Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda. Eğitim
Kİtap
Sabahattin Ali-İçimizdeki Şeytan Sabahattin Ali bu romanında toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın “kapana kısılmışlığını” gösterir. dın geçinenlerin karanlığına, “insanın içindeki şeytan”a keskin bir bakış. Sabahattin Ali’nin bu romanı çağımızda mutlaka okunması gereken kitaplar arasında. İyi okumalar...Eğitim
Fİlm
Modern Zamanlar
Ağıllarına doğru hızla ilerleyen koyunların görüntüsü ile başlayan film 1936 yapımı Charlie Chaplin’indir. Yarattığı lümpen serseri bu filmde anarşist yönüyle ortaya çıkıyor. Sistemin en kötü en sömürülen taraflarını anlatan filmdir. İyi seyirler. Eğitim
Milli Eğitim Bakanlığı(MEB), geçtiğimiz hafta içi 15 Eylül’de yapılacak olan atamaların öğretmen kontenjanlarını açıkladı. Açıklanan öğretmen kontenjanların orantısızlığı dikkat çekti ve din kültürü öğretmenlerinin fazlalığı sosyal medya üzerinden eleştirildi. Atamalar ise 15 Eylül’de yapılacak. Yıllardır atama bekleyen öğretmenlerimize iyi şanslar... eğitim ece berfin karagöz
Milli Eğitim Bakanlığı, 37 bin öğretmen kadrosu için başvuruları 4-10 Eylül’de alacak ve atamaları 15 Eylül’de yapacak. etmen ataması başvuruları ve kontenjanlara ilişkin duyuru Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) internet sitesinde yayımlandı. Duyuruya göre bakanlığa bağlı eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacının karşılanmasına yönelik ilk atama, yeniden atama, kurumlar arası yeniden atama ve milli sporcuların ataması kapsamında, 37 bin öğretmen kadrosu için 4-10 Eylül’de başvuru alınacak. Atamalar 15
Eylül’de yapılacak. Öğretmenliğe başvuru ve atama işlemleri elektronik ortamda gerçekleştirilecek. Bu atamalar için verilen kontenjanlar ise fazlasıyla orantısız. İlk kez ataması yapılacakların, 2015 yılı Kamu Personel Seçme Sınavı’ndan 50 ve üzerinde puan almış olmaları gerekecek. İlk atama kapsamında 36 bin 512, yeniden atama ve kurumlar arası yeniden atama kapsamında 371, milli sporcu ataması kapsamında ise 117 öğretmenin ataması gerçekleştirilecek. Kontenjan Dağılımı Kontenjanlarda, din kültürü ve
Ahlak Bilgisi öğretmenliğine 3789 öğretmen kontenjanı verilirken matematik, türkçe; fen bilimleri ve sosyal bilimlerin dallarına, kontenjan yarısı kadar. Öğretmen kontenjanlarına söyle bir bakalım: Atama rekoru sınıf öğretmenliği kontenjanı 4157, sınıf öğretmenliği rekorunu ise 3934 kontenjanla ingilizce öğretmenliği ve 3789 kontenjan ile din kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği takip ediyor. En düşük kontenjanlar ise 500 ‘ ün altında fizi, coğrafya, tarih ve felsefe öğretmenlikleri. Kontenjanlar: İlköğretim Matematik Öğretmenliği 2552,
Okul Öncesi Öğretmenler 2072, Türkçe Öğretmenliği 1957, Özel Eğitim 1579, Fen Bilimleri 1521, Rehberlik 1427, Matematik 1322, Beden Eğitimi 1176, Biyoloji 1088, Türk Dili ve Edebiyat 1077, Sosyal Bilgiler 988, Bilişim Teknolojileri 859, Müzik 693, Kimya 582, Görsel Sanatlar 563, Fizik 507, Coğrafya 321, Tarih 309, Felsefe 209
Dava yılan hikayesine döndü Gezi Parkı eylemleri sırasında Okmeydanı’nda polisin yakın mesafeden attığı biber gazı kapsülü ile kafasından vurulan Berkin Elvan’ın dosyası hala tamamlanmış değil. Berkin Elvan’ın ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma için yeni 3 savcı atandı. Berkin Elvan soruşturmasında görevlendirilen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz 31 Mart 2015 tarihinde adliyedeki odasında DHKP-C’li 2 kişi tarafından alıkonulmuş ve öldürülmüştü. Ölümünün ardından soruşturma için yeni 3 tane savcı görevlendirildi. Savcı Kiraz’ın hayatını kaybetmesi nedeniyle dosyaya bir başsavcı vekili görevlendirilmişti. Bu başsavcı vekilinin tayin olması üzerine Başsavcılık yeni bir görevlendirme yaparak dosyaya 3 ayrı
savcı görevlendirdi. Daha önceki dönemlerde Berkin Elvan’ın dosyası bir türlü açılamamış sürekli bahaneler üretilerek ertelenmişti. Hatta Berkin Elvan’ın babası dosyanın tamamlanması için tüm insanlığa çağrıda bile bulunmuştu. Bu olayların ardından tamamlanan dosya Savcı Mehmet Selim Kiraz’a verildi. Mehmet Selim Kiraz da DHKP-C’Lİ iki militanının silahlı alıkoyma ve ardından ölümle sonuçlanan eyleminin ardından hayatını kaybetmişti. Artık tam anlamıyla yılan hikayesine dönen Berkin Elvan davası için yeni savcılar görevlendirildi. İlerleyen zamanlarda da Berkin Elvan Davası ile ilgili bir aksama olursa zaten yılan hikayesine dönmüş olan davaya bir yeni karışıklık daha eklenmiş olacak.EĞİTİM
Koskoca kayıp bir nesil... UNICEF’in ‘Ateş Altında Eğitim’ raporuna göre milyonlarca çocuk savaş yüzünden eğitim alamıyor. ‘Kayıp nesil’ olarak adlandırılan çocukların sayısının daha da artmasından endişe ediliyor. R apor; Suriye, Irak, Yemen, Sudan ve Libya’da neredeyse 9 bin okulun saldırılar nedeniyle kullanılamaz durumda olduğunu vurguluyor ve bu bölgelerde okul çağında olan toplam 34 milyon çocuk bulunduğunu ve bunların yüzde 40’ının eğitimden faydalanamadığını ortaya koyuyor. Buna göre bahsi geçen bölgelerde 13.4 milyon çocuk okula gidemiyor. En yüksek sayıda okul dışı çocuğun olduğu ülke 3.1 milyon ile Sudan olurken, onu Irak 3 milyon, Yemen 2.9 milyon, Suriye 2.4 milyon, Libya 2 milyon ile takip ediyor. Raporda çözüm için verilen teklifler savaşın devam ettiği koşulda önerilen çözümler, savaş durdurma gibi
bir plan söz konusu değil... Çözüm için: 1- -Çocukların çatışmalara direkt müdahil olmasının önüne geçmek. 2-Ülkelerin eğitim sistemlerine ve onlarla işbirliği yapan kurumlara destek vermek. 3-Özellikle Suriye’deki krizden etkilenen ülkelerde, eğitimde akreditasyon ve sertifikasyon süreçlerine katkıda bulunmak. 4-Koruma önlemlerini artırarak, okullara ve eğitim tesislerine saldırıları engellemek. 5-Çatışmalardan etkilenen ülkelerde eğitim alanlarına yatırım yapmak ve kaynak sağlamak. UNICEF’in verdiği bu çözümlere çok basit bir madde, Türkiye’den tırlarla silah taşıyanlar dursun, bu savaş son bulsun. EĞİTİM
DUNYA
13
08 Eylül 2015
Avrupa mültecilere sınırları açtı
Dünya Turu
Hindistan
Hindistan’da grev
Avusturya ve Almanya’nın sınırlarını Macaristan’da bekleyen mültecilere açmasının ardından binlerce mülteci, trenlerle, bazen de yürüyerek sınırdan Avusturya’ya, oradan da Almanya’ya girmeye başladı. Suriyeli Aylan’ın sahile vuran cansız bedeninin yarattığı şok, dünyanın dört köşesinde kamuoyunu harekete geçirdi.
Hindistan’da 150 milyon emekçi hükümetin yeni iş yasasını protesto etmek greve gitti. Greve giden işçiler Hindistan Devlet Başkanı Modi eliyle çıkarılan yasaların patronları büyümesini amaçlarken işçilerin çalışma koşullarını hedef aldığını söylüyor. On işçi federasyonu grevi desteklediğini açıklarken, Hindistan Komünist Partisi (CPI) ve Hindistan Komünist Partisi-Marksist (CPI-M) tarafından da greve destek verildi. İşçilerin grevi öncesi sendikalar Maliye Bakanı Arun Jaitley ile uzun görüşmeler gerçekleştirmiş ancak hükümetin kamu kurumlarını özelleştirmesinin önünü açan yasalardan vazgeçmemesi üzerine 24 saatlik grev kararı almışlardı. BBC iş bırakan işçi sayısının 150 milyon olduğunu duyurdu. DÜNYA
Dünya Rıfat çapar
Birleşmiş Milletler’in açıkladığı rakamlara göre sadece bu sene 366 bin 402 mülteci Avrupa’ya deniz yoluyla geçiş yaparken umut yolculuğuna çıkan 2 bin 800 kişi boğularak yaşamını yitirdi. Tüm dünyanın giderek artan mülteci krizine odaklanmasına neden olan olay ise 3 yaşındaki Suriyeli Aylan’ın cansız bedeninin Bodrum’da karaya vurması oldu. Aylan’ın fotoğrafı tüm dünyada konunun gündeme gelmesine ve mülteci krizi konusunda kamuoyunda farkındalık oluşmasına neden oldu. Olayın ardından çeşitli ülkelerde kampanyalar yapıldı. Sığınmacıların ülkelerine alınmasını isteyen gruplar protesto gösterileri düzenledi. Tepkilere kayıtsız kalamayan Batılı ülkeler birer birer harekete geçmeye başladı.
rumda. Birliğin dış politika sorumlusu Federica Mogherini, bu sorunun daimi olduğunun altını çizerek, AB’nin bu soruna ortak tavır geliştirmesi gerektiğini söyledi. Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, göçmenlerin içinde bulunduğu durum ve yaşanan insani sorunun Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşadığı en büyük mülteci krizinin çözülmesi açısından bir uyarı olduğunu bildirdi. Avusturyalı yetkililer, sınırdan geçiş yapan binlerce mülteciye yardım paketleri verildiğini, yatacak yer gösterildiğini bildirdi. Avusturya Başbakanı Almanya’yla birlikte mültecilere engelsiz giriş imkanı tanınacağını açıkladı. Başbakan Werner Faymann, bu açıklamayı Almanya Başbakanı Angela Merkel’le görüştükten sonra yaptı.
Avusturya ve Almanya Macaristan mültecilere kapılarını açtı Günlerdir Macaristan’ın başkenti kapılarını açan Budapeşte’de bekletilen ve dün is- Almanya’ya tepkili yan ederek yaya olarak yola çıkan Macaristan’da iltica talepleribinlerce mülteci, yolculuklarının nin kabulünü bekleyen binlere 30’uncu kilometresinde kendile- sığınmacı, tren ve otobüslerle rine sağlanan otobüslerle cumar- Avusturya’ya gönderildi. Pek çok tesi günü sabah saatlerinde Avus- aile, 800 bin sığınmacı alacağını turya sınırını geçmişti. Buradan açıklayan Almanya’ya doğru yola Viyana’ya götürülen mültecileri devam ediyor. Macaristan mülyardım kuruluşları ve gönüllüler tecilere karşı askeri önlem almak karşıladı. Çorba ve çay ikram edi- isterken, Almanya’ya tepkili. len göçmenler daha sonra trenlerAvusturya, Macaristan’dan le Almanya’ya gönderildi. gelen binlerce sığınmacıya kapıAvrupa Birliği ülkeleri, bu larını açtı. Budapeşte’den tren ve denli yüksek oranda mülteci otobüslerle hareket eden sığınmaakışı karşısında bölünmüş du- cılar, Cumartesi sabahı başkent Viyana’ya girdi. Avusturya polisi saat 11.00 civarında, “Şimdiye kadar 4 bin kişi saydık. Bitecekmiş gibi görünmüyor. Sayıları ikiye katlanabilir” açıklamasını yaptı. Almanya 800 bin sığınmacı alacak Avrupa Birliği kanunlarına göre sığınmacıların girdiği ilk Avrupa ülkesinde kalmaları gerekiyor. Ancak Almanya, diğer ülkelerin yükünü hafifletebilmek için bu kuralı esneterek 800 bin Suriyeli sığınmacı alacağını açıkladı. Ayrıca bu sene diğer ülkelerden 75 bin iltica talebinin reddedilerek kotanın Suriyelilere ve Iraklılara ayrılmasına karar verildi. Sığınmacı akınının Almanya’nın çağrısıyla arttığını
söyleyen Macar hükümeti bu açıklamaya tepki gösterdi. Hükümet sözcüsü Zoltan Kovacs, “Bu yaşananların tekrarlanmaması herkesin iyiliği içindir. O nedenle Avrupalı liderlerin sözlerine dikkat etmesi gerekir” dedi. Bu sene 140 bin sığınmacının girdiği Macaristan, Sırbistan’la güney sınırına 3,5 metre yüksekliğinde duvar örmesiyle tepki çekmişti. Macaristan Başbakanı Viktor Orban, eğer parlamentodan onay “Avrupa, mülteci krizine etkialabilirse 15 Eylül’de Sırbistan sı- li bir çözüm bulmakta başarısız nırına polislerin yanısıra asker de oldu ve bu parça parça yardım yerleştirmek istediğini söyledi. tutumuyla hiçbir yere varamaz” ifadelerini kullanan Guterres, Finlandiya Başbakanı evini açtı Avrupa’ya 200.000 mülteciye Finlandiya Başbakanı Juha Sipi- kapılarını açması çağrısında bula, evini mültecilere açabileceğini lundu. söyledi; vatandaşlarına mülteciGuterres, “Hiçbir ülke bu lerle dayanışma gösterme çağrısı krizle tek başına başa çıkamaz. yaptı. AB ülkeleri ortak bir strateji geÜlkenin kuzeyindeki Kempe- liştirmeli. Göçmenler, ülkelerinde le kentinde bulunan ve bu sıralar huzur sağlandıktan sonra ülkeleaz kullandığını söylediği evini yıl- rine gönderilmelerinin de gerekli başından itibaren iltica talebinde olduğunu hatırlatırım” dedi. bulunanlara açabileceğini söyleyen Sipila, “Hepimizin aynaya ba- Paris’te binlerce kişi hükümete kıp nasıl yardım edebileceğimizi ‘Sınırları aç’ dedi sorması gerekir” dedi. Suriyeli minik Aylan Kurdi’nin Bodrum sahiline vuran cansız Real Madrid’den 1 milyon Euro bedeninin yarattığı şok, dünyaAlmanya’nın Bayern Münih ve nın dört köşesinde kamuoylarını İskoçya’nın Celtic takımlarından harekete geçirdi. Paris’te #Pasonra İspanyol ekibi Real Madrid sEnNotreNom (Bizim adımıza de Avrupa’daki sığınmacı krizine değil) etiketiyle sosyal medyada yardım elini uzattı. Kulübün başlatılan kampanya ile binlerce internet sitesinde yapılan açıkla- kişi Cumhuriyet meydanında mada, “Kulüp bu kararı, savaştan toplandı. Her yaştan protestocunun yer ve ölümden kaçmak için evlerini terk eden kadın, erkek ve çocuk- aldığı meydanda , “Herkes için Sığınma hakkı”, “Onun adı Aylan. lara destek olmak için aldı dedi. Küçük melek barışa uyu”, “Benim BM Mülteciler Yüksek Komiseri: adım Aylan”, ”Avrupa uyan” “Hoş Kapıları açın geldin göçmen” yazan pankartlar Birleşmiş Milletler (BM) Mülteci- taşındı. Binlerce kişi “Sınırları aç” ler Yüksek Komiseri Antonio Gu- diye slogan attı. terres, Avrupa’nın mülteci krizine Küçük Aylan Kurdi’nin, üzeetkili bir çözüm bulmakta başarı- rinde “Ben Suriyeliyim. Beni sız olduğunu söyleyerek, 200.000 Esad, IŞİD öldürdü” yazısının mülteciye kapılarını açması çağrı- yer aldığı fotoğraf göstericilerin çoğu tarafından taşındı. Mitinge sında bulundu. BM Mülteciler Yüksek ailelerin çocukları ile katılması Komiserliği’nden yapılan açık- dikkat çekti. Aylan’ın fotoğrafını lamaya göre; Guterres, şimdiki taşıyanlardan Suriye asıllı Liliyan, durumun sadece “kaçak göçmen” ”Fotoğraf yayınlanıncaya kadar sorunu değil, mülteci krizi oldu- binlerce kişi denizde ve orada ölğuna dikkati çekerek, Suriye, Irak, dü. Bu küçük çocuk fotoğrafıyla Afganistan gibi çatışma bölgele- en sonunda Avrupa ve uluslararası rinden gelenlerin hayatları için kuruluşlar uyandı. Orada üç dinkaçtığını ve bu trajik durum kar- den insanlar var. Fransa ve Avrupa şısında hak ettikleri saygıyı gör- ülkelerinin göçmenleri kabul etmeleri gerektiğini vurguladı. mesini bekliyorum” dedi.
Irak
Yolsuzluk terörizmdir
Geçtiğimiz günlerde yolsuzluklara ve kötü yönetime karşı sokağa çıkan eylemcilerin önde gelenlerinden 4’ünün suikasta kurban gitmesine karşın Irak halkı bir kez daha sokakları doldurdu. Başkent Bağdat’taki Tahrir Meydanı’nda toplanan binlerce kişi, “Yolsuzluk terörizmdir!”, “Sivil hükümet istiyoruz!”, “Sorumlular yargılansın!”, “Yargıda reform!” sloganlarını haykırdı. Eylemcilerden Dina el-Tayi, Başbakan İbadi tarafından alınan reform kararlarının uygulanmasını istediklerini belirterek, “Reform kararlarına hiçbir zaman bu şekilde açık bir destek verilmemişti” dedi. Geçtiğimiz günlerde eylemlerin ön saflarında yer alan ve Bağdat’ta yaşayan Halid Akili evinin önünde silahla vurularak öldürülmüştü. DÜNYA
Yunanistan
SYRIZA’nın oyları düşüşte
20 Eylül’de erken seçime gidecek olan Yunanistan’da yapılan son anketler SYRIZA’nın oylarının düştüğünü, muhalefet partisi Yeni Demokrasi’nin ise SYRIZA’yı yakaladığını gösterdi. Makedonya Üniversitesi’nin açıkladığı araştırmada SYRIZA ve Yeni Demokrasi’nin oy oranları yüzde 27 olarak belirtildi. MRB şirketinin araştırmasında her iki partinin oy oranı yüzde 29.6 olarak çıkarken, Metron şirketi ise Yeni Demokrasi’nin yüzde 24’lük oy oranıyla yüzde 23.4’te kalan SYRIZA’yı geçtiğini belirtti. SYRIZA’dan ayrılan vekillerin kurduğu ‘Halkın Birliği‘ partisinin oy oranının yüzde 4 civarında olduğu açıklandı. DÜNYA
YAKLASIMLAR 14 Gölbaşı Direnişi’nden Samistal Direnişine-Ekoloji Kitaplığı 08 Eylül 2015
Timur Danış yazdı
Samistral Direnişinden izlenimlerini ve deneyimlerini paylaşan Danış, Samistral Direniş Evi’nde oluşturdukları ekoloji kitaplığına dair ayrıntıları bizlerle paylaşıyor. Mücadelenin hem teorisi hem pratiği olmalı diyor.
2011 Yılı Haziran’ında, AnkaraGölbaşı Direnişi’nin son toplantısında karar almıştık. “Direnişi vadilere taşıyoruz.” 28 Ağustos 2015... Yeşil Yol ekskavatörünün Samistal’den gidişini görmüşüz. 2015 Eylül ilk günleri; Samistal’de Vargit çiçekleri açtı. Vargit çiçekleri karın habercisi. Kar demek bu yıl Yeşil Yol’a geçit vermedik demek. 2011 Haziran’ı, Gölbaşı’ndan, 2015 Ağustos’u Samistal’e kadar, yaşam için Direniş; Akkuyu’da Atom’un karşısında yaşam kampları olup, Atom’u zorlamış, nükleer kapı sallamış, anahtar aşırmış, Loç’da şenliğe misafir olmuş, Akşehir’de HES oyunu bozmuş, Solaklı ile dayanışmış, Gezi’de, İstanbul’da yaşam bostanları kurmuş, Validebağ’da kazan kaynatmış, Kuzguncuk’da hızar durdurmuş, iki adam halinde santralizasyonun alayına yürümüş… BOĞSAK EKOLOJİ KİTAPLIĞI Akkuyu’ya hamle yapabilmek için, Silifke, Boğsak’da Ekoloji Kütüphanesi’ne tutunmuştum. Sabah, akşamdan denize saldığımız
ağlara takılan balığı çekiyor, dut gölgesinde dolmuş bekliyor, Taşucu Pazarı’nda bamya satıyor, kütüphane gölgesinde kitap okuyor, satranç oynuyor, fırsat buldukça, nükleer, termik, çimento canavarına hamle yapıyorduk. Tam güneşte çilek pişiriyorduk ki, jandarma, bu kadar ekoloji yeter dedi. Hemşin Ülkesi’nden çağrı geldi; Yukarı Kavron’dan savuşturulan Yeşil Yo ekskavatörü Samistal’e yönelmişti. Boğsak Ekoloji Kitaplığı’nı çantama sığdırıp, İstanbul’a, oradan da Çinçiva’ya ulaştım. Bir hamle sonra da Samistal Direniş Evi’nde bulduğum ilk sehpaya kitapları dizdim. SAMİSTAL EKOLOJİ KİTAPLIĞI Yaşam İçin Gezi Bostan Direnişi ve Meşeye Su Veridi. Kitabım direniş evinde okundukça çok mutlu oldum. Kitap, direnişin bekleme anlarını ekoloji sohbetlerine çevirdi. Karga. 1987’den 1990’a kadar 0n tane Karga Dergisi yazıp, yayınlamıştım. Sonra dergileri ciltletip doğum günlerinde dostlarıma hediye ediyordum. Adnan Özr’in Karga’nın ilk sayısına yazdığı şiirini Samistal
Direnişi’ne uyarladım; Haydi, Samistal’den ekskavatör indirmeye. Savaş Emek-Havadan Sudan. Savaş Emek’i geçen yıl kaybettik. Sonra sağlığında yayına hazırladığı kitabını bulduk. Yayınlanmasına katkı verdik, yayınlanmasını sağladık. Savaş ve kitabı benim için özeldir. Savaş Emek 1990’lı yıllardan itibaren ekoloji hareketinin yolunu çizdi, biz de o yoldan yürüdük. Şimdi savaş, kitabı ile yol göstermeye devam ediyor. Samistal’de bir akşam sohbetinde Avukatımız Yakup Okumuşoğlu, savaş Emek’i İzmir’de tanıdığını söyledi. SOS Akdeniz bürosundaki kitap ve dokümandan çok etkilenmiş. Dido Satiriu-Elektra. Hüseyin Yanar 1988’de Dido Satiriu ile İstanbul’da röportaj yapmış, Karga’da bu söyleşinin arka planını yazmıştı. Dido Hüseyin’e şöyle demiş; “Hepimizin kaybettiği yılları kazanana kadar, asırlar boyu yazmak dileği ile. Ekolojik Toplum. Fethi Süvari’nin kitabı bir başvuru kitabı olarak Ekoloji Kitaplığı’nda yerini aldı. Git Dergisi. 2012 Nisan sayısında, Ender Eren, “Doğrudan
Demokrasi’nin uygulandığı yerlerde kolay kolay karar alınmaz ama karar alındığında ise mutlaka uygulanır” demiş. Şimdilik yerimiz bu kadar. Diğer kitapları ve Ekoloji Kitaplığı’nı yazmaya devam edeceğim.
Yalan söylemeyin, o çocuk için üzülmediniz! Hakan Aksay yazdı
Aksay, Aylan Kurdi ardından üzülenlerin, Ceylan Önkol’u ve öldürülen yüzlerce çocuk için niye milyonların üzülmediğini “Aylan kadar etkili bir ölüm fotoğrafı olmadığı için fazla ses çıkmıyor onlar için” diyerek özetliyor.
Yazmak istemedim o çocuk hakkında... O sahilde yüzüstü uyuyan çocuk için... Ekranlardan ve gazete sayfalarından fırlayıp yüreğimizin yakasına yapışan o olağanüstü fotoğraf üzerine... İstemedim... * * * Aslında... Çok istedim baştan... İçim paramparça olup kanadı... Kelimelere dökülmesi şarttı bu parçalanmanın... Ama vazgeçtim hemen. * * * Gördüm ki... Herkes üzgün... Herkes çocuğun yanında... Herkes suçlu arayışında... Suçlular bile... * * * Ölüm sıradanlaştıkça biz insanlığımızdan kaybediyoruz. Ve Türkiye, ölümleri çok rahat, çok soğukkanlı, çok kaygısızca karşılayan bir ülke. Yabancı hayatları genellikle pek umursamayan insanlar... İnsancıl, duyarlı ve vicdanlı olmayan bir toplum... * * * İnsan dediğin zaten ölümlü; doğduğu andan itibaren ölüme yaklaşıyor. Ama bazı coğrafyalar, illaki bu kısa hayatlara zorla müdahale ederek daha da kısaltmaya meraklı. Kürtlerle iç savaş 30 yılda on binlerce insanın hayatına mal oldu. Ama olsun, kısa bir mola verildikten sonra yine başlandı kan dökülmeye. “Vatan-millet-bayrak” naraları atanlara eşlik eden milyonlar var.
* * * İçerdeki kan yetmiyor... Ortadoğu’dan da kanlı ve büyük bir pasta dilimi isteniyor. Oradaki yangına körükle gidenler, içerdekilerin yanı sıra dışardakilere de ölüm ve sefalet saçıyor. Sefaletin bir bölümü, milyonlarca insanın can havliyle yurtdışına kaçması. Türkiye ne kendi insanını hakkıyla yaşatabiliyor, ne de “misafirleri”. Bunu anlayan göçmenler, Anadolu üzerinden akın akın Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışıyor. * * * Kaygısız İslam ülkelerinden pek destek göremeyen yüz binlerce Müslüman, canını dişine takarak Hıristiyan Batı’ya ulaşmaya çabalıyor. (Bu arada geçen hafta bir Hıristiyan ülkeye girmek isteyen aç biilaç Müslüman göçmenlerin, kendilerine gönderilen gıda yardımını, üzerinde Kızıl Haç işareti var diye kabul etmediklerini okudum. Ne yaman bir çelişki, değil mi?) Her gün onlarca, yüzlerce insan, hayatını riske atarak gizlice Türkiye’den Yunanistan’a “sızmaya” çalışıyor. Merkezi ve yerel yöneticiler pek oralı değil; hatta “defolup gitsinler, daha iyi” havalarında... Yunanistan güvenlik güçleri defalarca şiddet kullandı göçmenlere; botlarını devirmeye çalışma, devirme, patlatma, teknelerin yakıtını boşaltma ve sahile ulaşanlara baskı uygulama dâhil.... Kimi Batılılar “Valla bize kadar gelebilirseniz bir şeyler yaparız” diyor (nasıl gelineceği göçmenlerin sorunu tabii), kimi baskı yapıp kovmaya çalışıyor (Macaristan gibi). Sonuç hep trajedi: Suriye’de, Türkiye’de, Avrupa’da...
* * * Ve bu arada bir fotoğraf çıkıyor ortaya. 3 yaşında bir çocuk. Türkiye’nin zengin bir tatil beldesinin romantik kıyılarında, denizle kumun arasında yüzü koyun yatıyor. Dokunsan uyanacak gibi. Ağzına burnuna su dolduğunu görünce koşup onu kucağına almak ve oradan uzaklaştırmak geliyor insanın içinden. Ama o... Ölü. * * * Görüntü çok çarpıcı, parçalayıcı, kanatıcı. Onun için herkes kendince bir şeyler hissetti ya da hissetmiş gibi yaptı. Herkes çeşitli tepkiler ortaya koymaya girişti; bir protestolar, bir isyanlar, bir çığlıklar... Bu fotoğrafın “tarihi değiştirdiği” bile yazıldı. Fotoğraf gerçekten de tarihî... Ama ne yazık ki tarihi değiştirecek kadar güçlü değil. Gazeteler onu 1972 Vietnam’da kimyasal saldırıdan kaçmaya çabalayan kız çocuğunun ve 1988 Halepçe Katliamı’ndaki ölü bebeğinin yanına yerleştirdiler. Benim aklıma da 1994’te Kevin Carter’a önce Pulitzer ödülü kazandıran sonra da intihar etmesine yol açan fotoğraf geldi (Sudan’da açlıktan ölmek üzere olan bir kız çocuğunun birkaç kilometre ilerdeki BM kampına ulaşma çabasını ve arkasında onun ölümünü bekleyen akbabayı görüntüleyen fotoğraf yukarıda). * * * Dünya liderleri parlak demeçler
verdi. Türkiye’de iktidar yine hiç kendi üstüne alınmadan Batı’yı suçlamaya girişti. Medyadan, siyaset dünyasından ve toplumdan protesto sesleri yükseldi. Ne kadar içten bütün bunlar? Ne kadar doğru? Ne kadar sahici? Yarın yeni bir Aylan Kurdi’nin sahillerimize vurmayacağının garantisi nerede? Çoğunuzun üzüntüsü yalan! Numara! Sahtekârlık!.. Üzülme sahnesinde “acı çeken kişi” rolünde başarıyla oynayanlar, böylelikle insan olmanın farklı bir boyutunu yaşamanın hazzını hissediyorlar belki. Ama daha fazlası yok işte, yok, yok! * * * Türkiye çocukların durmadan katledildiği bir ülke. Ve yıllardır buna ciddi ve güçlü bir tepki göstermiyor toplum. 12 yaşındaki Ceylan Önkol ayağa kaldıramadı halkı. Geçen gün Cizre’de öldürülen 7 yaşındaki Baran Çağlı da öyle. Aylan kadar etkili bir ölüm fotoğrafı olmadığı için fazla ses çıkmıyor onlar için. (Baran ezildi, Ceylan’ın ise parçaları tanınmayacak haldeydi.) Herkes parlak cümlelerle dolu yazılar düzmüyor onlar için. Yaratıcı görseller ve karikatürler üretilmiyor onların ölümünden. * * * Yazmak istemedim o çocuk hakkında... O sahilde yüzüstü uyuyan çocuk için... Aslında çok istedim baştan... Ama vazgeçtim hemen. * * * Gördüm ki... Herkes üzgün... Herkes çocuğun yanında... Herkes suçlu arayışında... Suçlular bile...
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Can Dündar Cumhuriyet
Dündar, Uğur Mumcu’nun katil zanlısının köşe yazarı olması ardından kimlerin terfi alabileceğini yazmış: “Aynı mantıktan hareketle mesela Orman Bakanlığı’na Cerattepe’ye göz diken Mehmet Cengiz’in, Maliye Bakanlığı’na parasal konuları götürme kabiliyetiyle nam salmış Rıza Sarraf ’ın, Basından Sorumlu Başbakan Yardımcılığı’na Cumhurbaşkanı’na kör bir aşkla bağlı Ethem Sancak’ın getirilmesi daha uygun olmaz mı? Ethem Sarısülük’ü vurmaktan yargılanırken salıverilen polisin İçişleri Bakanlığı’na getirilmesini, onun da Atatürk Havalimanı’nda elleri kelepçeli bir kadını üstüne oturarak öldüren 16 meslektaşını müdür tayin etmesini beklersek çok şey mi istemiş oluruz? Yapılanlar, yapılacakların garantisi... Hele şu seçim geçsin de... Boşuna demediler: Onlar konuşur, AK Parti kapar.”
Kötü
Rahim Er Türkiye
Çirkin
Ahmet Kekeç Star
Er, Ortadoğu halklarına dair yaptığı tespitlerle pse dedirtti: “Afganistanlı, Iraklı, Suriyeli bu zulümleri perişanlıkları yaşarken Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri, petrolle dolar milyarderi olmuşlar, keyfinde, âleminde, Avrupa, Amerika sahillerinde tatilde. Onların Suriyeli, Iraklı vs diye bir dertleri yok. Onlar, gamsız-kedersiz insanlar. Bu sebeple bu dramda “Gamsız Doğu” da görülmeli. Aylan bebek ilk değil. Bu coğrafya 1948’den bu yana binlerce Aylan bebek, Galip bebek, Ahmet bebek, Hasan bebek.. hikâye ve fotoğrafıyla dolu. Babasının kucağında İsrail askerlerinin kurşunlarına hedef olan Filistinli çocuk, kumsalda oynarken İsrail bombalarıyla bombalanan Filistinli çocuklar onlardan bazılarıdır. Eğer; onlar unutulmuşsa yarın Aylanlar, Galipler, Ahmetler de unutulacaktır.”
Kekeç’in yanlaş olduğunu anlamamız mümkün değil de Erdoğan’ı haklı çıkarmak için muhalif herkesi nefret dili yaratmakla suçlaması da kabul edilemez: “Hekimler, “Nefret sağaltıcı bir duygudur” der. Bunu rezervle söylerler ama... İyileşmeyi şarta bağlarlar. Hem, “Sait Faik ne demiş? Bir insanı sevmekle başlar her şey. Aşktır insanın yegâne sığınağı... Sevmek, sevmek, hep sevmektir...” diyeceksin, hem de kanal kanal dolaşıp, “Kaos, darbe, iç savaş... Kaostan başka kurtuluş yok. No Pasaran!” diye ahlaksızca ortam kızıştıracaksın. Demek ki, iyileşme süreci nefretlerinde boğuldukları gün başlayacak ama o zaman da en önemli “hassa”yı, “insanlıklarını” yitirmiş olacaklar.
elif karan
günlüğü
Dört yüz vekil istediği için savaş çıkaran Erdoğan’a sosyal medyada bela yağdı. Osi ™ ®@O_Kenger O 4 Yüzü sana vermeyeceğiz, Bu 4 Yüzü de asla unutmayacak ve unutturmayacağız, #400KereAllahBelanıVersin Kemal Kocatürk@KemalKocatrk Yaşamı zindan ettin ülkeye. Ülkem koca bir tabuta döndü sayende. #400KereAllahBelanıVersin Natali AVAZYAN@NataliAVAZYAN Bir oğlu askerlik yapmayan,diğeri 21 gün bedelli askerlik yapan Baba #400KereAllahBelanıVersin senin. T.C.EYLL@yagmuryureklime 400 kilo patlayıcı tesadüfe bakın bu 400 AKP nin sonu... #400KereAllahBelanıVersin didem_gökçe@gokce_didem 400 kere geber! 400 parçaya bölün! 400 yıl ölün bulunamasın! 400 yıl ruhun huzura kavuşamasın! #400KereAllahBelanıVersin Malkoçoğlu@MalkocogluTC RTE 400 vekil cümlesi kullanmadı diyenlere gösterin herkes görsün paylaşın 400KereAllahBelanıVersin
KULTUR-SANAT
15
08 Eylül 2015
Kültürsüz kültür bakanı!
Geçici seçim hükümetinde Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, göreve gelir gelmez birbirinden ilginç açıklamalarla, insanların Kültür nedir? sorusunu sormalarına neden oldu! İstanbul Taksim’deki AKM ile ilgili bir soruya yanıt veren Topçu AKM’nin yerini bilemeyerek, “Haaa Taksim’deki AKM’yi diyorsunuz. Allah Allah... O bina Taksim’e yakışmıyor” dedi. kültür - sanat didem arıkan
mı uygun olurdu acaba? Bilemedik. Ama minder konusunda biz de katYeni Kültür ve Turizm Ba- lıyoruz sayın Topçu’ya, minder sıkanı Yalçın Topçu, dünyaca kıntı yaratır çünkü, minder olmaz! ünlü piyanist İdil Biret’in 2009 yı- Şarap tamam ama… lında Topkapı Sarayı’nda vereceği konseri “şarap içiliyor” gerekçe- Adapazarı AKM -Sinema Salonlarısiyle basan Alperenlere sahip çıktı. Yalçın Topçu, Güne Bakış progra“Ben en azından senfoni orkestra- mında ise yine ilginç açıklamalarsında bir eser icra edilirken minder da bulundu. Program sunucusu atılıp, şarap içilip, ayak uzatarak Veyis Ateş’in, AKM ile ilgili tartışdinlenmeyeceğini bilecek kadar bu malara ilişkin sorusuna, “İnşallah işlerden anlarım. Bugün olsa Top- Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile kapı Sarayı’nda şaraplı, minderli ilgili çok farklı projelerim var. Gazi konsere izin vermem. O sanatın Mustafa Kemal Atatürk’ü sadece çıktığı ülkelerde bir senfoni hangi Çanakkale’den ibaret mi sanıyoruz. adap, edeple dinlenir? Hanımefen- Bizim bir Libya mücadelemiz yok diler, beyefendiler şıkır şıkır kıya- mu?” diye cevap verdi ve Libya’yı fetleriyle gelir değil mi? Biz barda anlatmaya başladı. halaya dururuz, orada da vals yaSunucu Veyis Ateş’in araya giparız. Bizi başkalarıyla karıştırma- rip “Buradan AKM’ye nasıl geleceksınlar.” diye açıklama yapan Topçu, siniz?” demesi üzerine de bir süre muhalif tutumu nedeniyle Şehir daha konuşan Yalçın Topçu, daha Tiyatroları’ndan ihraç edilen Le- sonra “Şu bizim hipodromdaki vent Üzümcü’yü de tanımadığını AKM’yi mi diyorsunuz?” diye sordu. ve yaşananlardan haberdar olma- Veyis Ateş’in “Taksim’deki AKM’yi dığını belirtti. Topçu’nun barda soruyorum” ısrarı üzerine Bakan halaya durma olayını bir nebze Topçu, “Haa Taksim’deki AKM’yi... de olsa anlayabildik, ancak Şehir Allah Allah...” dedi ve ekledi: “O biTiyatroların’dan ihraç edilen tiyat- na Taksim’e yakışmıyor.” cevabını rocu Levent Üzümcü’yü tanıma- verdi. Neyse ki, “Adapazarı AKM masını pek anlayamadık doğrusu. sinema salonlarından” bahsetmedi. Bu da bir şeydir. Hormonsuz Anadolu Çocuğuyum: “Şaraplı minderli konsere izin ver- Levent Üzümcü’yü tanımıyorsun, bari AKP’yi tanı! mem.” Her türlü yolsuzluğu yapan bir hü- Topçu, Kars’ta hemşehrilerine tavsikümetin Kültür Bakanının, kon- yelerde bulunurken, “iradenizi tek serde şarap içmeyi- üstelikte min- başına bir iktidara yansıtın” dedi. derde!- doğru bulmaması tuhaf şey! Topçu, Başbakan Davutoğlu’ndan Konsere ayakkabı kutularının üze- söz ederken de “Ak Parti” diyeceğine rinde ayran içerek eşlik etmek daha yanlışlıkla “Anavatan Partisi” dedi!
SURVIVRE AVEC LES LOUPS(2007) Yönetmen: Vera Belmont Oyuncular: Benno Fürmann, Maire Kremer, Georges Siatidis
Fransız yapımı bu muhteşem film, Dünya Savaşı yıllarında -1941- Brüksel’de, Nazi Gestapoların yakalayıp sürgün ettikleri ailenin, genç Yahudi kızı Mashi Defonseca’nın gerçek hayat hikâyesinden uyarlandı. Filmin konusu; Mashi’nin anne ve babası sürgün edilmeden önce, Belçikalı bir aile ile kızlarının saklanıp korunması ve bakımı için anlaşması ve bir süre sonra yakalanma korkusu ile Mashi ailenin yanından kaçması üzerine kurulu. Ailesini bulmak için Belçika’dan Ukranya’ya kadar tüm Avrupa’yı yürüyerek geçeceği, tehlikelerle dolu dört yıl süren yolculuğuna başlayan Mashi’nin hayatta kalma mücadelesini nefesinizi tutarak izleyeceksiniz. Ayrıca çok akıcı ve sıkılmadan izleyebileceğiniz bir film Survivre Les Loups. ALİVE(1993) Yönetmen: Frank Marshall Oyuncular: Ethan Hawke, Vincent Spano, Josh Hamilton
A.Cevdet Aşkın’ın yeni kitabı: Dezenformasyon:Küresel ve yerel Gazeteci A. Cevdet Aşkın’ı yeni kitabında; basının “yurttaşa/vatandaşa” sunduğu haberin imal edilerek farklılaştırılan bir gerçek olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Bilgi, basının bize gösterdiği sunduğu haberdeki gibi midir? Sorusuna cevap arayan kitap; küresel ve yerel boyutlarda özellikle son 20 yılda gerçekleşen dünya halkları için ağır sonuçları olan dezenformasyon süreçlerini ele almakta ve yerel boyuttaki dezenformasyona ilişkin özgün bir
örnek olarak 2013 yılının ilk haftasından itibaren Kürt sorununun çözümüne dönük başlatıldığı ilân edilen “Çözüm Süreci” ni incelemekte. “Dezenformasyon devletin ve egemenlerin bir durumu saklamaktan çok gerçeği ideolojiler sayesinde göstere göstere örtmesidir.Böylece devletin ve egemenlerin örttüğü suçlar/gerçekler, gerçeğin ta kendisi haline gelir.”KÜLTÜR-SANAT
RABBIT-PROOF FENCE(2002) Yönetmen: Phillip Noyce Oyuncular: Everlyn Sampi, David Gulpilil, Jason Clarke
Muhteşem evlerin gölgesinde şiddet
Wes Craven hayatını kaybetti
“Çığlık”, “Elm Sokağı Kâbusu” gibi korku filmlerinin usta yönetmeni Wes Craven 76 yaşında hayatını kaybetti. Yönetmen sinemaya, 1972’de çektiği “Soldaki Son Ev” filmi ile giriş yaptı. Yönetmenin en iyi 5 filminden biri seçilen “Soldaki Son Ev” sinema tarihine, barındırdı-
Piers Paul Read romanından uyarlanan filmin yönetmenliği Frank Marshall’a ait. Uruguay rugby takımının Uruguay’dan Şili’ye giderken, uçaklarının Ant Dağlarına çarptıktan sonra ki yaşadıkları hayatta kalma mücadelesini anlatıyor Alive. Çetin hava şartları ve coğrafi koşullar ve çetin bir hayatta kalma mücadelesi. Film, yaşanan gerçek bir hikâyeye dayanmaktadır. Ayrıca, Ethan Hawke’nin oyunculuğu ile de hafızalardan silinmeyecek bir film.
Kadına şiddet, sanılanın aksine, sadece sosyo- ekonomik olarak düşük seviyeye sahip insanlar arasında değil, toplumun her kesiminde görülebilmekte. Yeni Zelanda Sosyal Gelişim Bakanlığı’da bu inancı kırmak için “It’s Not Okay!” isimli bir kampanya başlattı. Kampanya kapsamında “Home” dergisinin, kampanya için çıkartılan sayısındaki ev fotoğraflarında, ancak dikkatlice bakıldığında fark edilebilecek bazı detaylarla şiddeti anlattı. Bu detaylar; kırık bir vazo, üzerinde kan lekesi bulunan bir dolap, devrilmiş bir sandalye.KÜLTÜR-SANAT
ğı şiddet dolu sahnelerle geçti ve film gösterime girdiği tarihte, pek çok ülkede sansürlenerek gösterildi. Yönetmen, korku filmlerinin “slasher” alt türünün en iyi yönetmenlerinden biri olarak kabul edilmekte. Slasher film; insanların hunharca katledildiği korku filmi türü.KÜLTÜR-SANAT
1930’lu yıllarda yoksul Avustralya yerlilerinin çocukları esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmaktadır. Kaçırılan bu masum çocuklar vatanlarından uzakta bir yerlerde bir köle kampına götürülür ve oradan zengin ailelere hizmetçi olarak satılır. Sorgusuz sualsiz kaderlerine boğun eğmek durumunda kalan çaresiz çocuklardan üçü bu zulme boyun eğmeme konusunda kararlıdırlar. El ele veren üç küçük kız kendilerinden beklenmeyecek bir cesaret göstererek bu izbe kamptan kurtulmaya çalışacaklardır. Tavşanları uzaklaştırmak için set edilen bir çiti izleyerek ilerleyen üç kız özgürlüğe giden yolun meşakkatlerini tecrübe ederler. Film, aborjinlerin yaşamını bilmeyenler için biraz yavan kalabilir. Aynı zaman da , gerçek yaşanmış bir olaydan uyarlanma. Mutlaka izlenmesi gereken bir film.
HAFTANIN AJANDASI Şiddetten saklanmak! Sabire Susuz, SOBE adlı 8. kişisel sergisiyle cinayete kurban edilen ve şiddete maruz kalan kadınları ironik biçimde ele alarak bakışları toplumsal gerçekliğimize odaklamayı hedefliyor. 5 Eylül’de Merkür’de açılacak olan sergiyi 2 Ekim’e kadar ziyaret edebilirsiniz.
www
Boğaz’da sinema keyfi
Yaşamaya dair
Gaggenau’da 3 Eylül-13 Eylül tarihleri arasında sizi sinema keyfi için davet ediyor. Etkinlik Salim Paşa Yalısı’nın Boğaz’a nazır bahçesinde gerçekleştirilecek. Film gösterimleri saat 20:30’da ve gösterimde son dönem vizyon filmleri yer alacak.
Nazım Hikmet’in ölümünün 50.yılı için Genco Erkal’ın uyarlayıp yönettiği oyunda, usta tiyatrocu Tülay Günal’da yer almakta. Piyano ve viyolonsel eşliğinde, başta Fazıl Say ve Zülfü Livaneli olmak üzere değişik bestecilerin Nazım şarkıları da seslendirilecek olan oyunun 3 Eylül-18 Ekim tarihleri arasında Ali Paşa Hanı’nda seyredebilirsiniz.
Suyun üstünde 125 m. yürüdü Çin’in Guangzu eyaletinde yaşayan bir Şaolin rahibi suyun üzerinde 125 metre yürümeyi başardı. Rahip böylece daha önce yine kendine ait olan rekorunu kır-
dı. Shi Liliang adlı rahip suyun üstünde duran 200 adet ince kontraplak levhanın üzerinden 45 saniye boyunca 125 metre yürüyerek karşı kıyıya geçti. toplum
Dönüş yok
Kutup ayıları bilim insanlarını rehin aldı
Rusya’nın Vaygaç Adası’nda araştırma yapan bilim insanları, kutup ayıları kavga edince, meteoroloji istasyonunda mahsur kaldı. Vaygaç Adası’ndaki Fyodorov Meteoroloji İstasyonu’nun yakınında dolaşan kutup ayıları yiyecek için birbirleriyle kavga etmeye başlayınca, araştırma ekibi günlük deniz suyu okumalarını yapamadı. Ekip, meşalelerle ayıları korkutmaya çalıştı ancak başarılı olamadı. Dünya Doğayı Koruma Vakfı, Rus hükümetinin kendilerinden yardım istediğini bildirdi. Uzmanlar, son yıllarda kutup ayılarının insanlara saldırılarında artış yaşandığını söylüyor. toplum
18SORU Muzaffer Çınar bursa - öğrenci
Dikatatör, metrobüs vs. esas soru “nedir?”
Kasımpaşa’da bir sokağın başına konulan “sağa ve sola dönüş yasak” tabelası sürücüleri şaşırttı. Sokaktan caddeye çıkmaya çalışan sürücüler tabelayı görünce durakladı. Her iki yöne de dönüş yasağının olması sokağın karşısında ise apartmanların bulunması nedeniyle sürücüler ne yapacağını bilemediler.
Bugünlerde herkesin sosyal medyada karşısına çıkan kendimizi izlemekten alıkoyamadığımız bir tane iki tane üç tane derken art arda izlediğimiz Nedir’ videoları internet dünyasının yeni gözdesi oldu artık. TOPLUM BİRSEN KAPLANSEREN
Neredeyse izlemeyenin kalmadığı, tadına bir varınca da izlmeye devam edilen, nedir denilince herkesin anladığı ve yüzünde ufak bile olsa bir gülümsemenin mutlaka belirdiği o videolar şu her biri birer kabusa uyanılan günlerimizin neşesi oldu. Kah güldüren kah düşündüren düşündürdükçe güldüren güldürdükçe düşündüren bazen hiç düşündürmeyip direk mesajı alınan fakat aynı zamanda mesaj kaygısı da içermeyen bu videolar aklımıza gelebilecek her şeyle ilgili nedir sorusunu soruyor Esas soru “nedir?” Metrobüs nedirden pms sendromuna, diktatör nedirden hamofobik nedire kadar her türlü soruyu soran ve bunlara cevap veren videoların ince bir mizah anlayışı olduğu kesin. Bu
videolar tabi ki bizlere hiç bilinmeyen dünyaların kapılarını falan aralamak için üretilmemiş öyle bir derdi de yok ama gerek anlatılış biçimi ile gerek ara ara inceden ama tatlı tatlı laf sokuşturmasıyla insanların gönlünde taht kurdu. Örneğin diktatör nedir diye soran videoda eminiz ki anlatan hiçbir şey demese de bizim aklımızda bir diktatör beliriyor ama anlatış biçimi sayesinde aslında herkesin çok iyi bildiği bir şeyi anlatıyor olsa dahi onu farklı kılmaya yetiyor. İstanbul halkının neredeyse hemen hemen hepsinin kullandığı metrobüsler ve orada yaşananları metrobüs nedir sorusuyla bir videoda bu kadar gerçekçi ama bir o kadar da komik bir şekilde izlemesi bu videoların sevilmesinde etkili oluyor. Hatırlamacalar Kadınların odağında olduğu ama erkeklerin de etkisine maruz kaldığı
pms sendromu yine aynı şekilde izlerken bir yandan güldürüp bir yandan da evet aynen öyle hissediyorum denmesine sebep olduğundan seviliyordur. Herhalde insanların burada sevdiği en önemli şey hislerinin olduğu gibi anlatılması ve bir de buna mizah katılması. Doğaldır ki herkes her şeyi olduğu gibi yansıtamıyor. Başkalarının da benim yaşadıklarımı yaşıyor ve böyle davranıyor olduğunu görmek hoşuma gidiyor dedirtiyor insanlara. Kimi zaman bizlere hatırlatmalar yapan biraz dürten ama çok acıtmadan dürten kimi zaman da insan hallerini olduğu gibi ama tatlı tatlı anlatan nedir videoları bu halk tarafından çok sevildi. Hayatlarımızı gün geçtikçe karartmaya devam eden diktatöre inat bizi gülümsetti bu videolar ve sonunda bütün dikatatörlerin sonunun aynı olduğunu bizlere hatırlattı.
Üç kuzen İrlanda’da üç kız kardeş aynı hastanede aynı gün doğum yaptı. Üç kuzen de 1 Eylül’de dünyaya geldi. Dördüncü kız kardeşin ise doğumunun bir kaç gün geciktiği belirtildi. Kardeşler, aynı gün gerçekleşen doğumları önceden planlamadıklarını söyledi. Kızkardeşler doğumları planlı yapmadıklarını söyledi.
Kaçak koyun Chris 40 kilo yün verdi
Marx’ın kızlarıyla oynadığı oyundan alınmıştır
1. En sevdiğiniz erdem? Çalışkan olmak 2. Başlıca özelliğiniz? Azimli olmak 3. Mutluluk nedir? Dostlarımla beraber olmak 4. Mutsuzluk nedir? Hayatta her şeyi elde etmek 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Üşengeçlik 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Döneklik 7. En sevmediğiniz şey? Cinsiyetçi ifade kullanmak 8. En sevmediğiniz kişiler? İkiyüzlüler 9. En sevdiğiniz iş? Yemek yapmak 10. En sevdiğiniz şair? Senem Timuroğlu 11. En sevdiğiniz yazar? Zülfi Livaneli 12. Kahramanınız? Mahir Çayan 13. Kadın kahramanınız? Margaret Thatcher 14. En sevdiğiniz çiçek? Orkide 15. En sevdiğiniz renk? Mavi 16. En sevdiğiniz yemek? Mantı 17. En sevdiğiniz düstur? Asla pişman olmayacağın şekilde yaşa 18. En sevdiğiniz söz? Ötekileştirilenler bedenler mi yoksa ruhlar mı
Avustralya’da 5 yıldır kırkılmayan Chris adlı koyundan tam 40 kilo 45 gram yün çıktı. Koyunun kırkılması yaklaşık 45 dakika sürdü. Avustralya’nın başkenti Canberra yakınlarında bir mağarada yakalanan koyun Chris sonunda ağırlıklarından kurtuldu. Kraliyet Hayvanlara Karşı Zulmü Önleme Kurumu (RSPCA) yetkilileri ta-
Ölüme evet diyen eller
rafından yakalanan koyundan 40 kilo 45 gram yün çıktı. RSPCA tarafından koruma altına alınan koyun Chris yünü kırkıldıktan sonra 44 kilogram geldi. Chris’i 4 kişinin yardımı ile kırkan 35 yıllık koyun kırkma tecrübesine sahip Avustralya Koyun Kırpma Şampiyonu Ian Elkin şimdiye kadar hiç böyle bir şeyle karşılaşmadığını ifade etti. toplum
Aşı korkusu Tayland, bir askerin amatör kameraya yansıyan aşı korkusunu konuşuyor. Genç er, aşı olmamak için uzun süre dirense de başarısız oluyor. Telkinlerin işe yaramadığı askeri, bir silah arkadaşı kavrayarak tutuyor, hemşire de böylece aşıyı yapıyor. Uzun süre kendini sıkan asker, bir süre kendine gelemiyor.
Ehliyetsizler için çözüm Barbie Jeep’i
ABD’li Tara Monroe bir gece alkolü fazla kaçırıp polislerin alkol muayenesinden kaçınca ehliyetine el konuldu. Bu olaydan sonra Monroe soluğu bir oyuncakçıda aldı ve kendisine Barbie Jeep’i olarak bilinen bir çocuk arabası aldı. Büyük zevkle kullanmaya başladığı Barbie Jeep’i ile bir sosyal medya fenomenine dönüşmesi ise uzun zaman almadı Toplum