TOPLUM
02
27 Kasım 2013
Taksim için büyük kehanet İklim değişikliği nedeniyle Türkiye’de yaşanabileceklere açıklık getirildi. İklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkabilecek bir dizi olayın Türkiye’yi nasıl etkileyebileceğine uzmanlar ışık tuttu. Buna göre Taksim’i ve Kadıköy’ü sular kaplayacak.
Sigara alma yaşı 21’e çıktı
toplum sanem deniz kural
Uzmanlar, küresel iklim değişikliği nedeniyle çok uzak olmayan bir gelecekte Türkiye’nin haritasının yeniden çizilmek zorunda olduğunu belirtiyor. Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Araştırmacısı İklim Bilimi Uzmanı Prof. Dr. Levent Kurnaz buzulların erimesine bağlı olarak deniz seviyesi yükselmesinin Türkiye’ye olası etkilerini değerlendirdi. Kurnaz, en büyük kehanetini şöyle anlattı: “Taksim’in sadece yüksek kesimleri kurtulabileceği için Taksim bir adaya dönüşecek”
ABD’de New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg, görevinden ayrılmadan önce sigara lobisini kızdıracak bir karara imza attı. Bloomberg, New York sınırları içerisinde 21 yaş altındaki gençlere sigara satışını yasakladı. En ucuz paket sigaranın fiyatını da 10.50 dolara çıkardı. New York Belediyesi sağlık yetkilileri, sigara satış yaşının 18’den 21’e çıkarılmasının, gençler arasında sigara kullanma alışkanlığını düşüreceğini umuyor. Kararın, özellikle 16 yaş grubundaki gençleri sigaradan koruyacağı belirtiliyor. toplum
HER YER SULAR ALTINDA İklim değişikliğini araştıran iklim bilimcilerinin, bu konu hakkındaki görüşleri şöyle: Küresel ısınma ile buzullar eriyor. Buzulların erimesiyle su seviyeleri yükseliyor ve olağan dışı iklimsel olaylar yaşanıyor. Deniz seviyesi bir metre yükseldiğinde Karadeniz’de Bafra ve Çarşamba Ovaları, Ege’de Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz Ovaları, Marmara’da Sakarya ve Meriç Ovaları ve Akdeniz’de Çukurova ciddi anlamda toprak kaybına uğrayacak. Ovaların önemli kısmı sular altında kalacak. Dünyadaki tüm buzullar eridiğinde deniz seviyesinin 70-80 metre arası artması bekleniyor. Bu durumda bugün insanların yoğun olarak
4 milyar yıl sonra gördük
Gökbilimciler, uzayda bugüne kadarki en büyük radyasyon patlamasını keşfettiklerini açıkladılar. Bütün evreni aydınlattığı düşünülen gama ışın patlamasının yaydığı ışığın dünyaya varması yaklaşık 4 milyar yıl aldı. Uzayın derinliklerinde kendi içine çökerek ölen bir yıldızdan geriye bütün evrene yayılan bu ışık patlaması kaldı. Dünyaya ulaşan radyasyonun güvenli şekilde atmosfer tarafından emildiği söyleniyor. Patlama dünyaya daha yakın bir yerde olsaydı, etkisinin felaket boyutlarında olacağı tahmin ediliyor. toplum
yaşadığı bölgeler sular altında kalacak. Gelişmeler böyle devam ettiği takdirde günümüzün çok tartışılan projesi Kanalİstanbul, biz istesek de istemesek de gerçekleşmiş olacak. Deniz seviyesi yükseldiğinde Taksim’in de sadece yüksek kesimleri kurtulabileceği için Taksim bir adaya dönüşecek. Bu gelişmelerin ne zaman gerçekleşeceğini tam olarak kestirmek mümkün değil. Bir tarih verilmek mümkün olmasa da, Taksim’in sular altında kalmasının önümüzdeki 200 yıl içerisinde olmayacağı belirtiliyor. KADIKÖY METROYU DA SU BASACAK Daha yakın gelecekte, 2100 yılında, Türkiye’deki deniz seviyesinin bir metre artabileceği öngörülüyor. Bu durum İstanbul, İzmir gibi deniz kenarındaki şehirleri ciddi anlamda etkilemiyor. Ancak bir lodos fırtınası olduğunda Karaköy, Kadıköy, Üsküdar veya Eminönü gibi deniz seviyesine yakın bölgeleri su basabilir. Buralardaki alt geçitlerin ve metro girişlerinin de bu su basmalarına karşı korunaklı duruma getirilmesi gerekecek. Şimdiden bu senaryolar düşünülerek önlemler alınmıyor. Mesela Kadıköy Meydanı’nı su basacak olursa metro sisteminin içerisine dolacak tuzlu suyun yapacağı hasarı gidermek bir yana, o suyu pompalayarak boşaltmak bile ayrı bir sorun olacak.
Yağış normalin üzerinde Satrancın Mozart’ı dünya şampiyonu Norveç’in “dahi çocuğu” Magnus Carlsen, yeni dünya satranç şampiyonu oldu. Carlsen, eski dünya şampiyonu Viswanathan Anand’ı, FIDE 2013 Dünya Satranç Şampiyonası’nda yendi. Beyazlarla oynadığı zorlu karşılaşmayı berabere bitiren Carlsen, maçın bitimine 2 oyun kala dünya satranç şampiyonluğu ünvanını kazandı. Çocuk yaşta satrançta önemli başarılara imza atması nedeniyle “Satrancın Mozart’ı” olarak adlandırılan 22 yaşındaki Carlsen, Dünya Satranç Federasyonu sıralamasında bir numaraya ilk kez 2010’da yükseldi. toplum
27 Kasım ÇARŞAMBA 2013
Meteoroloji Genel Müdürü İsmail Güneş, geçtiğimiz yıla göre yağış miktarının arttığını belirtti. Artışın riskli olmadığını ifade eden İsmail Güneş, sera gazlarındaki artışın devam etmesi durumunda sıcaklıklarda yükselme olacağını söyledi. Yağış şiddetinde artış olduğunu belirten Güneş, “Belki bir haftalık yağış, hatta bazen bir aylık yağış bir günde düşebilecek” dedi. Türkiye’nin bulunduğu bölgeye göre şanslı olduğunun altını çizen Güneş, nem artışı ve sıcaklık farkı nedeniyle Filipinler’deki
benzeri hava olaylarının Türkiye’de yaşanmayacağını düşündüğünü ifade etti. Geçen sene Türkiye’de metrekareye ortalama 703 milimetre yağış düştüğünü bildiren Güneş, mevsim normalleri ortalamasının 643 milimetre olduğunu söyledi. Güneş, “Geçen sene, bir önceki seneden de yüksek oldu. Şu anda böyle bir risk yok. Mevsim normalleri civarında yağış alıyoruz. Önümüzdeki aylarda yine batı bölgelerimizde mevsim normallerinin bir miktar üzerinde yağış bekliyoruz” diye konuştu. toplum
Radyoaktif kaynak içeren cihaz çalındı
sayı: 110
Haftalık siyasi gazete yerel süreli yayın Genel koordinatör editörler
tasarım
selçuk kaygısız Can Çoksöyler Ceday Avcı Elif Karan Hülya say Özge Doğan sanem deniz kural Serkan Atak Yaşar Aslan Oğuzhan Özkan koray karadere Arda içil elif gümüş taygun kon Burak Kiper
dağıtım
Rıfat çapar
imtiyaz sahibi
fadik temizyürek
sorumlu yazı işleri müdürü
ışıl kurt
Yönetim adresi
basıldığı yer
rumeli c. matbaacı osmanbey s. no 67/4 şişli / istanbul aspaş asya paz yay. dağ. tur. rek. aş. evren mah. günay sk no: 4 bağcılar / istanbul 05327552792
EZGİ CEREN AĞTAŞ Rasim araz Nurseli Gözüaçık
6 aylık abonelik: 30 tl FİDAN ataselim adına ziraat bankası hesap no: 0866 49384853 5003 ıban: TR920001000866493848535003 ptt hesap no: 08848286 0000 0088 7351 11 işbankası hesap no: 6200 2465988 ıban: tr34 0006 4000 0016 2002 4659 88
garanti bankası hesap no: 31/6896034 ıban: tr90 0006 2000 03100006 8960 34 akbank hesap no: 0177542 ıban: tr57 0004 6001 6488 8000 1775 42 yapı kredi hesap no: 229/8873511 ıban:tr38 0006 7010
Yüksek hızlı tren fiyatları için anket yapılacak TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman, “Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Tren (YHT) biletlerinde promosyonlar olacak. Bilet fiyatlarını belirlemek için 2014 Ocak ayında bir anket yapmayı planlıyoruz” dedi. Ankara-İstanbul YHT bilet fiyatları için önceki yıllarda araştırma yaptıklarını belirterek, ankete katılanların yüzde 80’inin “bilet fiyatı 50 doların altında olursa YHT’yi tercih edeceğini” belirttiğini aktardı. Bunun eski bir araştırma olduğunu belirten Karaman, 2014 Ocak ayında yeni bir
anket yapacaklarını açıkladı. Karaman, TCDD Genel Müdürlüğü’nün erken rezervasyon sisteminin 1 Ocak’ta devreye gireceğini de bildirerek, “Hem konvansiyonel hem de hızlı trenlerde erken rezervasyonla erkenden bilet alan ucuz alacak, geç alan normal fiyatından alacak” diye konuştu. Tartışmalara konu olan Haydarpaşa Garı’nı koruma amaçlı imar planı hazırladıklarını da belirten Karaman, garın Özelleştirme İdaresi’ne devredildiğini belirterek, “yarışma açılacak ve halka oylatılacak” açıklaması yaptı. toplum
Radyoaktif kaynakları içeren, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’na ait, yoğunluk ve nem ölçüm cihazı, İstanbul-Bahçelievler’de çalındı. Olayla ilgili bir basın açıklaması ve çalınan cihazın fotoğraflarını paylaşan kurum, cihazın halk sağlığı ve şehir-çevre güvenliği açısından büyük önem arz ettiği belirterek, görenlerin 444 8235 no’lu numarayı aramasını istedi. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan yapılan açıklama şöyle: “Bahçelievler’de faaliyet gösteren şirketimize ait, içerisinde radyoaktif kaynaklar bulunduran Troxler marka, 3440 model ve 16293 seri numaralı yoğunluk-nem ölçüm cihazının, şirketin Zeytinburnu-İstanbul şantiye alanında çalındığı, firma tarafından bildirilmiştir. Cihaz; asfalt, otoyol veya havaalanlarında, zemin etütlerinde yoğunluk ve nem ölçümü amacıyla kullanılmaktadır. Radyoaktif kaynaklar bulunduran cihaza ilgisiz ve yetkisiz kişiler tarafından müdahale edilmesi halinde çevre alanlarda meydana gelebilecek radyasyon riskinden dolayı, cihazın bulunmasına yönelik çok yönlü çalışmalar devam etmektedir” toplum
GUNCEL
03
27 Kasım 2013
Hakan Öztürk AKLIN YOLU
Kadınların öldürülmelerinin adı yok
Başbakan giriyor konuya. “Üniversiteli öğrenciler kızlı-erkekli aynı evlerdeler. Bu evlerde karma karışık şeyler olabiliyor.” “Buna çok dikkat etmeli; biz kızlarımızı çok önemsiyoruz; üzerine titriyoruz” demek istiyor yani. Ne diyelim? Peki. Başbakan yine kadınların iyiliğini düşündüğü için kürtaj olmalarını da istemiyor. Zamanında kocaman bir tartışma başlatmıştı. Kadınların doğal yollardan doğum yapmasını istiyor. Onların mutluluğu için. Başbakan Kadıköy iskelesindeki kadınların giyiniş tarzını pek beğenmediğini söylüyor. Niye? Yine kadınların iyiliği için. AKP’li Meclis Başkanvekili, her an yarım gülümseyen Sadık Yakut, karma eğitimin yanlışlığını ortaya atıyor. Kız öğrenciler, erkek öğrencilerden rahatsız olmasın diye düşünüyor. Yani yine kadınlar korunmak isteniyor. AKP’lilerin familyasından Ömer Tuğrul İnançer “hamile kadının sokakta gezmesi estetik değil” lafını patlatıyor TRT’de. Niye? Yine kadınların güzelliğini ve estetiğini düşündüğü için. Bu zihniyet dünyasında kadınlar çok önemli. Kadınlar hep sakınılıyor, korunuyor ve iyilikler içinde olması isteniyor. AKP bu konularda en yüksek perdeden konuşuyor. Bas bas bağırıyor. Hiç susmuyor. Bunların hepsine dişimi sıkıp “tamam” diyorum. “Tamam” diyorum da arkadaş, peki kadınlar erkekler tarafından öldürüldüğü zaman, cinayete kurban gittikleri zaman, neden ağzınızı açıp tek kelime etmiyorsunuz. Kadının her şeyiyle ilgili görüş beyan edenler, neden kadın cinayetleri üzerine gibi hiç konuşmuyor? Neden bu derin sessizlik? Hani kadınları önemsiyordunuz, hani kadınları sakınıyordunuz, hani onları korumak için çırpınıyordunuz. Nereye gitti o hararetiniz. Hani pancar gibi kızarıyordunuz. Kükrüyordunuz. * Bakın size şöyle söyleyeyim… Başörtülü olarak üniversiteye gidebilen kadınlar başörtüsü takmanın yanı sıra başka şeyler de isteyebilir bu hayattan ve bu toplumdan. Örneğin anlaşamıyorsa boşanmak isteyebilir. O yaptığınız adalet saraylarında hakkını arayabilir. Üniversitede okuduğu alanda çalışmak isteyebilir. Feshane’deki etkinliklere katılabilir. Yapılmış duble yollardan gidip başka şehirleri görebilir. Bu kadar modadan bahsediliyorken modaya uygun giyinebilir. Komşusu kadınla AVM’de alışverişe çıkabilir. Boğaza karşı bir banka oturup, bütün bir dünyaya sırtını dönüp, denizi seyredebilir. Kadıköy vapuruna binip Tayyip Bey’in kıyafetini beğenmediği hanımlarla tanışabilir. Onlarla çay içebilir. Çalışıp, tek başına yaşayıp, çocuğuna bakabilir. Kocasıyla tartışabilir. Annesinin evine dönebilir. Eski eşiyle barışmayabilir. Ama öl-dü-rü-le-mez. * AKP’liler peygamberleri çok sevdiklerini söylüyorlar hep. Hiçbir peygamber kadınların öldürülmesini sessizce onaylamazdı. İnanmak, inanmış insanları sevmek, kandil simidi yiyip oturmak değildir. İnanmak demek, hep kadınların kıyafetlerinden konuşmak demek de değildir. Peygamberlerin inandığı gibi inanmak, kadınların cinayete kurban gitmelerine sonuna kadar karşı çıkmak olabilir ancak. hakanozturk17@gmail.com
Cemaat gençliği bile AKP’yi kesmedi
Yeni bir cemaat AKP gerilimi gündemi meşgul ediyor. Şimdiye kadarki en derin tartışma dershanelerin kapatılacağı çıkışının ardından gündeme geldi. Herkesin aklında soru işaretleri uyandıran bu süreç “Bu sefer ciddiler galiba” dedirtti. Muhalefetin dahi alttan alta keyifle izlediği tartışmalar aslında göründüğü kadar keyifli olmayabilir. güncel Can çoksöyler
AKP ile onun adı konmamış ‘koalisyon’ ortağı olan Fethullah Gülen Cemaati arasındaki kavga bir türlü bitmiyor. AKP ve cemaatin zaten gerilimli olan ilişkileri geçen sene 7 Şubat’ta cemaate yakın savcıların MİT müsteşarı Hakan Fidan’ı gözaltına almak istemesiyle birlikte açıktan bir kavgaya dönüşmüştü. İki taraf kontrol ettikleri medya kuruluşları üzerinden birbirlerine haftalarca ‘saydırmış’, mesele hükümetin Fidan’ı cemaatin elinden kurtarmak için kişiye özel yasa çıkarmasıyla nihayetlenmişti. O dönemden beri en derin ve uzun süreli tartışma ise dershanelerin kapatılması söylemleriyle başladı. Gülen Cemaati’nin sac ayaklarından biri, dershaneler ve eğitim alanındaki örgütlenmeleri olarak özetlenebilir. Tam bu noktada AKP hatta özelde Başbakan Erdoğan cemaati neden bu denli hedefe aldı? Genel olarak bir tartışmanın ötesinde neden temel dayanaklarından birine tekme atmayı ve bunu ısrarla yapmayı seçti? Cemaat bile ılımlı Bu konudaki fikirlerden biri AKP özelinde Başbakan Erdoğan’ın cemaat profilini birçok açıdan yeterli görmemesi. Erdoğan’a göre ılımlı kalan cemaat mensuplarının Gezi’den başkaca insan hakları meselelerine kadar bir dizi konuda ılımlı (hatta belki demokratça) değerlendirmelerde bulunduğu ve Erdoğan’ın bu görüşlere katiyen karşı çıktığı biliniyor. Tam bu noktada Erdoğan’ın cemaati dahi ılımlı bulduğu söylenebilir. Hedef 2023’te cemaat yok AKP’nin iki cümlesinden biri 2023. Özellikle seçim dönemlerinde ısıtıp ısıtıp getirdikleri bu Hedef 2023 meselesinde şimdiden bakılması gereken noktalar var. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu plandan bahsettiği her durumda değindiği ekonomide
ilk on ülke arasına girme meselesi cemaat tartışmasına aslında göbekten bağlı. Başbakan Erdoğan bu planı gerçekleştirebilmesinin yegane koşulunun çok sayıda itaatkar gençten oluşacağını biliyor. Cemaatin ‘ılımlılığıyla’ bu noktaya ulaşma imkanı olmadığını biliyor. Hedef daha kindar dindarlar Erdoğan’ın başka bir Gezi sürecine tahammülü yok. Son ayaklanmada gördü ki cemaat kanadı ilk toplumsal kalkışmada ılımlı tutum alıyor, tabir yerindeyse havlu atıyor. Sadece daha kindar bir kesim satırını alıp, nefretini kuşanıp Erdoğan’la bir tutum alıyor. Anlaşılan o ki Başbakan Erdoğan ta Gezi’nin ilk günlerinde bir Bülent Arınç’a bir de Abdullah Gül’e baktı ve nihai kararını verdi. 2023’te ilk onda olmak istiyorduysa bunu sadece dindar bir nesille yapamayacak. Bunun yanında da kindar olan 3-4 çocuk yapan, emeği sömürülürken ses çıkarmayan, ses çıkarana palayı yapıştıran itaatkar, muhafazakar bir nesille ancak başarabilecek. Cemaate yer yok Temelde eğitim kalitesiyle ilgisi olmayan tartışmaların dershaneler üzerinden yürüyor olması özellik-
Hükümetin dershanecilerle uzlaşı toplantısı yarıda kesildi. Tepki gösteren dershaneciler salonu terk etti.
Salonun dışında açıklama yapan dershaneciler “Toplantı göstermelik ve formaliteden ibarettir” dediler. le AKP’li seçmenler arasında da bir şaşkınlık yaratıyor. Bu tartışmanın merkezinde önümüzdeki süreci hangi eğilimin göğüsleyeceği duruyor. Er-
doğan cemaat eğiliminin hedeflerini karşılayamayacağı görüşünde. Hal böyleyken iktidar kimde kalacak önümüzdeki süreç gösterecek.
‘Ver 400’ü, al anayasayı’ Gündemi değerlendiren Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, AKP’nin tek başına yeni anayasa öneri taslağı hazırlaması için halkın desteğine ihtiyacı olduğunu söyleyerek, 2015 seçimleri için düşündükleri sloganı da açıkladı: “Ver 400’ü al yeni anayasayı...” “Uzlaşma Komisyonu’ndan yeni anayasa çıkmamış olması, Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olmadığı anlamına gelmez” diyen Bozdağ, sözlerini şöyle sür-
dürdü: “ Biz yeni anayasa konusunda en hazırlıklı partiyiz. Bütün ekibimizle beraber yıllardır biz bu konu üzerinde çalışıyoruz. Her maddeye ilişkin çok farklı alternatiflerimiz var. Yepyeni bir anayasa öneri taslağını da milletimizin önüne koyabiliriz. Bununla ilgili çalışmalarımız zaten devam ediyor” “2015 seçimlerinde belki slogan şu olabilir: Yeni anayasa için oyunuzu bize verin. Verin 400’ü alın yeni anayasayı. Çünkü bunlarla olmuyor. Bir araya gelip yeni anayasa yapamıyoruz. O zaman yeni anayasa yapacak gücü bize verin. Biz yeni anayasayı yapalım” GÜNCEL
AKP Belediye başkan adaylarını açıkladı Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında, 5 il ile 5 büyükşehir belediye başkan adaylarını açıkladı. Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediyesi için twitter fenomeni, Ankaralıların belası Melih Gökçek ile yola devam edeceklerini bildirdi. 1994 yılından bu yana Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev yapan Melih Gökçek 5’inci kez aday gösterildi.
“Gümüşhane Belediye Başkan Adayı, AKP Gümüşhane İl Başkanı Ercan Çimen, Bartın Belediye Başkan Adayı, Dr. Seyfettin Kalay, Maraş Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kahramanmaraş İl Başkanı Fatih Mehmet Erkoç, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Eskişehir Ticaret Odası Başkanı Harun Karacan, Kırşehir Belediye Başkan Adayı, mevcut Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci, Amasya Belediye Başkan Adayı, Değişiklik Maraş’ta yapıldı mevcut Belediye Başkanı Cafer Özdemir, AfErdoğan’ın belirlediği adaylar arasında değişikli- yonkarahisar Belediye Başkan Adayı, mevcut ğe gittiği tek isim Maraş Belediye Başkanı Mus- Belediye Başkanı Burhanettin Çoban, Kayseri tafa Poyraz oldu. Onun yerine Mehmet Erkoç’u Büyükşehir Belediye Başkan Adayı mevcut Beaday gösterildi. lediye Başkanı Mehmet Özhaseki, Konya BüErdoğan’ın açıkladığı diğer 9 belediye başkan yükşehir Belediye Başkan Adayı mevcut Belediye adayının isimleri şöyle: Başkanı Tahir Akyürek” GÜNCEL
GUNCEL Cemaat AKP’ye “Kılıç” çekti
04
27 Kasım 2013
Sibel Uzun
UYANIŞ
Öğrencilerin hayat memat meselesi
Dershaneler gerilimi, cemaat ve Tayyip Erdoğan taraftarları arasında ilerlemeye devam ediyor. Sadece MİT krizi değil birçok gelişmede cemaat ve cemaate yakın isimlerin Erdoğan’a karşı çıkış yapması süreci adım adım ördü. Erdoğan sultasının içeride başarılı olamadığı Cumhurbaşkanı, Bülent Arınç ardından İdris Bal gibi örneklerde somutladı. Her yanından su alıyor. Hükümet sözcüsü olarak görevli kılınan yazarlar bu gerilimi, gözlerini sıkmış “ne olur büyümesin de ekmeğimizden olmayalım” korkusu içerisinde, büyük nezaket çerçevesinde cemaate yumuşama çağrıları yaparak kapatmak istiyor. Bu paylaşım savaşının seçim arifesinde olması da, Erdoğan’ın yüzde yüz kendi işine yarayacağını düşündüğü bir hamle olarak planlamasında yatıyor. *** Dershaneler Özal’dan beri süre gelen özelleştirmeci mantığın ve sınav odaklı niteliksiz eğitimin bir sonucu, Erdoğan döneminde de sayılarına bakınca bu işi beslediği ve ne kadar artmış olduğu ortada. Cemaat için örgütlenme alanı olmasının yanında çok önemli bir rant kapısı işlevini de görüyor. Fırtına bu yüzden kopuyor. *** Okullarda sistemli bir şekilde verilen niteliksiz eğitim karşısında dershaneler, öğrenciler ve veliler için bir çareye dönüşmüş durumda. Devlet okulundan istediği sonucu alamayan toplum aradaki çözümü kullanmak zorunda bırakılıyor. Çünkü evladının geleceği söz konusu, bir gencin karar verdiği mesleği yapabilmesi söz konusu. Dişinden tırnağından artırarak ne yapıp edip çocuk dershaneye gönderilir. Bu durumdan kurtulmak isteyen öğrencilerin itirazlarını engellemek için devlet her seferinde daha büyük yasaklar getirdi. Hele de liselerde. Aileler kötü bir etki altında bırakılarak, korkunç bir baskı ile gençlerin itiraz etmesi, kendini geliştirmesi engelleniyor. YÖK ile susturulmak istenen üniversite gençliği yıllardır parasız eğitimin mücadelesini veriyor. AKP’nin en korktuğu şeylerden biri de parasız eğitim isteyen öğrenciler. Erdoğan’ın canını alsınlar ama parasız eğitim demesinler. Bugün dershane değil de adına akademik lise denilerek bir elden bir başka ele geçecek olan sisteme karşı gençler daha da kuşanarak mücadele edecek. Topluma açıklamasını yapamadığı bu operasyonda öğrencilerin hayatları ile oynanarak bir rant kavgası verildiği açığa çıkarılmalıdır. Öğrencilerin hayatını kurtaracak yegâne uygulamanın eşit, parasız, sınavsız, nitelikli, bilimsel, demokratik, anadilde eğitim olduğu anlatılmalıdır. *** Dershanelerde çalışan eğitim emekçileri bu rant savaşında işsizlik, güvencesizlik, daha fazla sömürü ile karşı karşıya kalacak. Seçim öncesi bu kadar çalışan insanı işsiz bırakamayacaklardır. Fakat seçim sonrasında önemli bir soruna dönüşecektir. Milli Eğitim dershanelerdeki öğretmenlerin okullara yerleştirileceği sözünü veriyor da ataması yapılmayan 300.000 öğretmen konusunun üstünü örtüyor. İşsizlik pençesinde kalmaktan hayatına son veren öğretmenlere nasıl hesap verecekler acaba? Ankara’da haklarını isteyen Eğitim-Sen’li öğretmenlere polis hem de öğretmenler gününde saldırdı. Gezi Direnişi ile her yerde dallanan, filizlenen eylemler eğitim alanını da sarıp sarmalıyor. Onların dershane gerilimi değil, gerçeği doğruyu kararlı öğretmenler ve öğrenciler anlatacak.
Hükümetin dershaneleri kapatma kararı almasının ardından alevlenen AKP-Cemaat tartışmasına, Anayasa Mahkemesi Başkan’ı Haşim Kılıç’ta dâhil oldu. Kılıç KTO Karatay Üniversitesi tarafından Mevlana Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansta yaptığı açıklamalarda hükümeti hedef alırken, “Ben doğrusu kendimizi evlenme vaadiyle kandırılmış insanlara benzetiyorum” dedi. güncel hülya say
TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin bir araya gelerek oluşturduğu Anayasa Uzlaşma komisyonunun hazırladığı Anayasaya değinen Kılıç bugün yapılmakta olan anayasa ile Kenan Evren’in yaptığı anayasa arasında bir fark görmediğini belirtti. Haşim Kılıç: “Kenan Evren’in yaptığı Anayasa ile bugün yapılmak istenen Anayasa’nın arasında bir fark var mı? Doğrusu ben fazla bir fark görmüyorum. 1982 Anayasası’nı Kenan Evren ve 5 arkadaşı hazırladı. Cunta, darbe yaptı. Arkasından halka “onaylayın” dedi. Bugün Parlamento’yu oluşturan siyasi partilerimiz bir anayasa yapmak üzere harekete geçti. Yine siyasi parti başkanlarının iradeleriyle oluşmuş milletvekillerinin oluşturduğu bir Meclis var. Yani Kenan Evren’in yazdıklarıyla, bunların söyledikleri arasında ne fark var Allah aşkına” hurbaşkanının yetkilerini sembolik şeklinde yaptığı açıklamayla tepkisini hale getirmektir. Bunu getirmediğidile getirdi. niz sürece bu kavga kaçınılmazdır. Bu kavga halk seçtiğinden dolayı Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini değil. Sebep cumhurbaşkanının sembolik hale getirmeli’ yetkilerinin çok olması. Onun için Haşim Kılıç, Cumhurbaşkanlığı se- yetkilerini sembolik hale getirirsek çimlerine ilişkin de; “Şimdi büyük kavga ve gürültüyü en aza indiririz” bir dert sardı bizi. Endişe içindeyiz. diye konuştu. Yarın Cumhurbaşkanı’nı halk seçecek. Yanında da çok güçlü bir hü- “Kadın Milletvekillerin onuru kümet var. Bunlar başlayacak kavga kurtuldu, ya tutuklu etmeye. Ne yapacağız? Parlamenter Milletvekillerin onuru?” sistem gibi gözüküyor ama yapıla- Katıldığı konferansta tutuklu Milcak şey çok açık. Eğer siz anayasayı letvekillerinin durumuna da dikkat değiştiremiyorsanız, yarı başkanlık çeken Kılıç; “Mecliste başörtüsü veya başkanlık sistemine geçemiyor- takılması sorunu çözülerek kadın sanız, yapılacak bir tek şey var. Cum- Milletvekillerinin onuru kurtuldu.
“Yılın devlet adamı”, “yılın bürokratı”, “yılın milletvekili” gibi “yılın en başarılı isimlerini” her yıl düzenlediği bir anketle belirleyen Siyaset Dergisi, kendisini protesto eden vatandaşa, “Gavat” diyen Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’u “Yılın valisi” ödülüne aday gösterdi. Daha önce dergi tarafından üst üste iki kez yılın valisi seçilen Vali Coş’un en büyük rakibi ise İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu. Ankette İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu birinci sırada bulunurken, ikinci sırada Adana Valisi Hüseyin Avni çok bulunuyor. 25 valinin yarıştığı ankette üçüncü sırada İzmir Valisi Mustafa Toprak bulunuyor. GÜNCEL
lendiğinde, Kenan Evren’in yapacağı bir anayasa olmadığını da görecektir. Sayın Kılıç’ın ‘İşte bunları Kenan Evren de yapardı’ sözünü kendi partimiz açısından kabul edilemez buluyoruz. Bu değerlendirmeyi bizi de kast ederek söylemiş ise, kabul etmiyoruz ve reddediyoruz.”dedi
AKP’den Haşim Kılıç’a sert tepki AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Haşim Kılıç’ın sözlerini partileri açısından kabul etmediklerini vurgulayarak ‘Biz 1982 anayasasını özünün de, ruhunun da her şeyinin de değişmesini isteyen partiyiz. Bizim 104 maddeden ibaret anayasa değişikliği teklifimiz ince-
Bugüne kadar neredeydin KILIÇ? Hak ihlalleri, demokrasi ve özgürlükler konusunda Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurular konusunda sessiz kalan Başkan Haşim Kılıç, AKP ile Cemaat arasındaki gerilimin iyice tırmandığı bu günlerde hükümeti sert bir dille eleştirmesi dikkat çekti.
CHP’den Kürtçe kardeşlik mesajı CHP Genel Baş Yardımcısı Perihan Sarı, çeşitli temaslarda bulunmak üzere Nusaybin’e gitti. Burada konuşan Sarı,”Yaşasın barış, yaşasın kardeşlik” ifadelerini Kürtçe söyleyerek “Bijî aşîtî, bijî biratî”dedi. Suriye sınırında örülen güvenlik duvarına dikkat çeken Sarı, yaptığı açıklamada: “Bugün içinde bulunduğumuz koşullarda yaşadığımız en temel sorun demokratikleşme sorunudur. En temel sorun Kürtlerin içinde bulunduğu, Kürtlerin
talepleriyle ilgili durum ve Kürt sorunudur. Bugün Başbakan ‘açılım’ diye başladığı bu süreci sonunda önüne set çekeceği, duvar öreceği bir noktaya getirdi” ifadeleri ile AKP Hükümeti’ni eleştirdi. Sarı’nın açıklama yaptığı sırada polis, İstasyon Caddesi’nde yola barikat kurmak isteyen gruba biber gazı ile saldırdı. Gazdan etkilenen CHP Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı,”Gaz atmaya ne hakkınız var, bunu hesabını vereceksiniz” diyerek polise tepki gösterdi. GÜNCEL
Gültan Kışanak aday adaylığını açıkladı
twitter: @sibeluzun_yarin
Adana Valisi ‘yılın valisi’ adayı oldu
Tutuklu Milletvekillerinin onuru ne olacak onlar hakkında neden düzenleme yapılmıyor?” sözleriyle temsilde adaletsizlik olduğunu vurgulayarak, hükümetin tutuklu Milletvekillerinin tutsaklığına son vermesi için çalışma yürütmesi gerektiğini belirtti.
TBMM Başkanvekili AKP Kayseri Milletvekili
Sadık Yakut
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları günü nedeniyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve UNICEF’in işbirliğiyle düzenlenen 14. Ulusal Çocuk Forumu’nda konuşan Yakut: “Maalesef şimdiye kadar kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim yaptırılmasını büyük bir yanlışlık olarak değerlendiriyorum. İnşallah bu yanlışlık, önümüzdeki dönem içinde düzeltilecek” dedi. Kadın ve erkekleri daha çocuk yaşlarda ayrıştırarak onları belli kalıplara sokmayı ve muktedire biat ettirmeyi amaç edinmiş AKP iktidarı, küçük yaşta evlendirilen, çalıştırılan, şiddete uğrayan çocukları görmezden geliyor. Muhafazakâr toplum yaratmak için gençler ve çocuklar üzerindeki baskısını arttıran başta AKP Kayseri Milletvekili Sadık Yakut olmak üzere tüm AKP’li bakan ve milletvekillerine OĞLUM BAK GİT diyoruz.
BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan aday adaylığını resmen açıkladı. BDP’de, kadın kotası uygulanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı için, BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak BDP il binasına giderek başvurusunu yaptı. Kışanak dışında bir kadın adayın daha Diyarbakır aday adaylığı için başvurduğu, an-
cak Kışanak’ın aday adayı olması durumunda çekileceğini söylediği belirtildi. BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan da Twitter hesabından, “Eş Genel Başkanımız Gültan Kışanak Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı için başvuru yaptı. Yakışır başkanımıza. Hayırlı olsun” ifadelerini kullanarak Kışanak’a destek verdi. GÜNCEL
AKP’den vekillerine dershane uyarısı AKP grup yönetimi, dershanelerin kapatılması konusunda çelişik açıklamalar yapıldığı için vekillerini uyardı. Partide ‘çatlak’ görüntüsü vermemek için ayrıca dershaneler konusunda düşüncelerini açıklamayan milletvekillerini de bilgilendirecekler. Milletvekillerinin söz konusu açıklamaları “bilgi eksikliğinden” yaptıkları iddia edildi. AKP’nin deyimiyle “arkadaşça konuşulan” milletvekilleri için Kütahya Milletvekili İdris Bal’da olduğu gibi bir disiplin sürecinin işlemesi ise beklenmiyor. Grup başkanvekillerinin bu konuda açıklama yapmayan milletvekilleri ile de bir araya geleceği kaydedildi. GÜNCEL
05
Komisyon’un ‘çözümsüzlük’ raporu Önümüzdeki günlerde açıklanması beklenen TBMM Çözüm Komisyonu raporunda yer alan ilginç ayrıntılar dikkat çekti. Raporda PKK’den “terörist örgüt” diye bahsedilirken çözüm sürecini ise AKP’nin başlattığı vurgusu yapıldı. Hasta tutuklulara dair bir değerlendirmenin yer almadığı rapor Roboski Katliamı’na da değinmedi. BDP’nin itirazı üzerine açıklanması önümüzdeki günlere bırakılan Barış Yollarının Araştırılması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu çözüme dair bir öneri getirilmiyor. GÜNCEL
GUNCEL 27 Kasım 2013
Öğretmenler gününde hediye gaz ve su Eğitim-Sen’in Ankara’da düzenlediği eğitim hakkı eylemi, önce polis barikatıyla engellendi ardından da gaz bombaları ve tazyikli suyla dağıtılmaya çalışıldı. Kızılay Meydanı’nda çok sayıda çevik kuvvet, TOMA ve akrep, öğretmenler gününde öğretmenlere sert bir şekilde saldırdı.
İzmir’de 2 Gezi tutsağı serbest İzmir’de Gezi direnişine katıldığı sebebiyle 8 Temmuz’da tutuklanan 8 direnişçinin yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. Dava öncesinde Gezi Tutsak Aileleri ve İzmir Dayanışması yine Bayraklı Adliyesi önündeydi. Saat 09.00 sularında “Gezi Direnişi yargılanamaz!” pankartı açılan eylemde “Gezi tutsakları onurumuzdur!” sloganı atıldı fotoğraflı dövizler açıldı. Mahkeme heyeti, Burcu Koçlu ile Hüseyin Gülbitti’yi serbest bırakırken diğer direnişçilerin tutukluluk halinin devamına karar verdi. GÜNCEL
Tiyatrolara ‘genel ahlak’ kriteri Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, Gezi eylemlerini destekleyen özel tiyatrolara yardımı kesmesinin ardından yardım yapmaya uygun bulduğu tiyatrolara “ahlaklı oyun ” kriteri getirdi. Bakanlık, yardım yaptığı özel tiyatrolara, “genel ahlak kurallarına uygun” oyun sahnelemeleri için protokol imzalama zorunluluğu getirdi. Habere göre imzalama zorunluluğu getirilen protokolün 14. maddesine göre “genel ahlaka uygun oyun” sergilemeyen tiyatronun yardımı 15 gün içinde yasal faiziyle birlikte geri alınacak GÜNCEL
Sisi ve Erdoğan yılın kişisinde yarışıyor Time dergisinin her yıl belirlediği Yılın Kişisi bu yıl yine editörlerin seçimleriyle belirlenecek ancak halk oylaması da başladı. Bu yılın seçim sisteminde iki aday arasında seçme şansı da yer alıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan Gezi eylemleri sırasındaki otokratik tutumu ve polisler tarafından protestolara yapılan sert müdahaleler ile Mısır ‘da 3 Temmuz’da Muhammed Mursi’ye darbe yapan ve binlerce kişiyi öldüren ordunun genelkurmay başkanı Abdülfettah el Sisi’yle birlikte ikililer arasında. GÜNCEL
İSTANBUL Arda İcil
Türkiye’nin dört bir yanından 10 bini aşkın Eğitim-Sen üyesi, “Mesleğimize, geleceğimize, onurumuza sahip çıkıyoruz” sloganıyla Ankara Tandoğan’da bir araya geldi. Eğitim emekçileri, “AKP faşizmine teslim olmayacağız”, “Meslek onurumuza ve haklarımıza sahip çıkıyoruz”, “Baskı sürgün ve soruşturmalara karşı direniyoruz”, “Rojava devrimini selamlıyoruz”, “Onurlu ve kalıcı barış için anadilde eğitim” pankartları açtı. Eylemde, yaşamını yitiren Gezi direnişçilerinin fotoğrafları da taşındı. Eğitim emekçilerine, çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi parti de destek ver-
di. Milli Eğitim Bakanlığı’na doğru yürüyüşe geçen Eğitim-Sen üyeleri, GMK Bulvarı’nı trafiğe kapatarak YKM önüne geldi. Bakanlığa yürüyüşe izin vermeyen polis, eğitim emekçilerin önüne TOMA ve akreplerle barikat kurdu. Barikatın kaldırılmasını isteyen Eğitim-Sen üyeleri, eylemlerini yaklaşık 2 saat sürdürdü. Ardından polis, gaz bombaları ve tazyikli su ile emekçilere saldırdı. AKP hükümetinin öğretmenler gününde öğretmenlere hediyesi tazyikli su ve gaz oldu. İki eğitim emekçisi başından yaralandı Hedef gözeterek gaz bombalarını atan polis, Aslı Akdemir ve Turan
Haniçe’yi yaraladı. Başından yaralanan Akdemir, hastaneye kaldırıldı. Polis, 3 Eğitim-Sen üyesini de gözaltına aldı. Polis saldırısına rağmen dağılmayan eğitim emekçileri, GMK Bulvarı ve ara sokaklarda yaklaşık bir saat polisle çatıştı. Polisin gaz bombalı ve tazyikli suyla müdahalesine eğitim emekçileri taşlarla karşılık verdi. 12 Eylül dönemi uygulaması Binlerce eğitim emekçisi ve onlara destek veren siyasi partiler ve öğrenciler yine YKM önünde toplandı. Burada açıklama yapan Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız, hükümetin saldırısını protesto etti, “AKP’ye teslim olmayacağız” dedi.
Amaç Gezi’den dolayı intikam almak Barış Atay’ın arasında bulunduğu 14 kişi, 22 Kasım Cuma günü Redhack suçlamasıyla gözaltına alınmışlardı. Hafta sonunu Ankara Emniyeti Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nde geçiren 14 kişi, ifade verdi. Barış Atay, emniyette susma hakkını kullandı. 14 kişi, 26 Kasım sabahı 09:15 sıralarında Ankara Adliyesi’ne çıkartıldı. Gözaltındaki 14 kişi Adliye’ye girerken “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganı attı. Savcılıkta alınan ifadelerin ardından Barış Atay’ın da arasında olduğu 8 kişi serbest bırakılırken, 5 kişi tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Barış Atay “Sizin çalıştığınız medya patronlarının basiretsizliği olmasa bu işler bu raddeye gelmezdi. Arkadaşlarımızı almadan buradan gitmeyeceğiz, burada bekleyeceğiz” şeklinde kendisine soru soran medyayı cevapladı. Savcının tutuklama talebiyle mahkemeye sevk ettiği 5 kişi de mahkeme tarafından serbest bırakıldı. Redhack suçlamasıyla gözaltına alınan 14 kişinin tamamı serbest kalmış oldu. GÜNCEL
Köy baskını soruşturması tekrar açıldı 19 yıl önce 9 kişinin öldüğü, 7 köylünün de yaralandığı PKK baskını olarak geçen “Heybeli Köyü Baskını’’ dosyası tekrardan açılarak o zamanda gerek görülmeyen tanıkların ifadeleri şimdi dinlendi ve tanıklar baskının PKK’nin değil karakoldan yapıldığını söyledi. Diyarbakır Başsavcılığı, Batman Barosu’nun girişimleri sonucu açılan dosyada, Baro, Sason’a bağlı Heybeli köyünde Şubat 1994’te yaşanan ve kayıtlara “PKK saldırısı” olarak geçen olayın aydınlatılmasına yönelik çarpıcı adımlar attı. Diyarbakır Başsavcılığı’na yapılan başvuruda, olayla ilgili tanıkların 19 yıl sonra yeniden konuşmaya hazır oldukları, beyanlarının ise alınmasına bugüne kadar gerek görülmediği vurgulandı. GÜNCEL
“Yasal haklarımızı kullanmaktan geri durmayacağız” diyen Yıldız, karşılaştıkları saldırıyı “12 Eylül dönemi uygulaması” olarak tanımladı. Yıldız, “AKP’nin düzenine karşı her alanda mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Baskılar, gözaltılar ve tutuklamalar bizi yıldıramaz” diye konuştu. Açıklamanın ardından Eğitim-Sen üyeleri, polisin saldırı tehditlerine rağmen geri çekilmedi. Eğitim-Sen üyeleri, bir süre sonra eylemlerini sonlandırırken, Maltepe yönüne doğru sloganlarla yürüyen dershane ve üniversite öğrencilerine polis saldırdı. Saldırıya taşlarla karşılık veren öğrenciler, polisin saldırısının ardından ara sokaklara dağıldı.
l Biz öğretmenlerini yılda bir hatırlayan değil, adete onları ailelerin ferdleri sayıyoruz l Milliyetçilik her yerde aynı gönül diliyle konuşabilmektir. Milliyetçilik bütünleştirmektir, helalleşmektir l Teoriler, matematik hesapları bir kenara dursun biz milletimizle teorileri ve matematik hesaplarını aşan bir iletişim inşaa ettik
GUNCEL
06 Kadınlarla ilgili diğer bütün konularda bu kadar yüksek sesle konuşan AKP kadına yönelik şiddet ve ölümlerle ilgili sizce neden susuyor? FATMA ŞAHİN AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI
Ölümlerde azalma var
Bu konu partiler üstüdür. Biz hukuki, idari ve mali alt yapıyı hazırladık. Önleyici bütün tedbirleri alıyoruz. Ölümlü şiddet vakalarında ciddi bir azalma var. Hiç kimse şiddet görmesin diye büyük mücadele veriyoruz. GÜLSÜM KAV KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PLATFORMU GENEL TEMSİLCİSİ
Çareyi susmakta buluyor
Kadının varlığı ve hakları hiç bu kadar yok sayılmamıştı. AKP erkek egemenliğini kale gibi savunduğu için susuyor. Sorumlu taraf olduğunu yüzüne vuran büyük bir kadın mücadelesi olduğu için çareyi susmakta buluyor. TÜLAY KAYNARCA AKP MİLLETVEKİLİ
Sessiz değil Olur mu, niye sessiz olsun? Bir sürü kanuni düzenleme yaptık. Şiddet önleme merkezleri var, geçen yıl çıkan kanunda. İstanbul Sözleşmesi’ne imza atıldı. Şiddet gören kadının yanında duran düzenlemeler yapıldı.
27 Kasım 2013
Kadınlar birleşti AKP’ye karşı yürüdü İstanbul Kadın Dayanışması’nın çağrısıyla 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nden bir gün önce Kadıköy’de ‘Büyük Kadın Yürüyüşü’ gerçekleştirildi. Kadınlar, AKP’nin kadın düşmanı politikalarına ve şiddete karşı “Artık susmayacağız” dedi. Gezi ruhuyla mücadele sürüyor Gezi Direnişi’nde ön saflarda hakları İstanbul halk forumlarından ve için mücadele eden kadınlar bundan demokratik kitle örgütlerinden sonra mücadelelerini Gezi’den aldıkları birleşen kadınlar 24 Kasım’da Kadıköy güçle sürdüreceklerini belirtti. Kadına Boğa’da buluştu. Kadınlar, AKP’nin yönelik şiddette dünyada en geri ülkecinsiyetçi ayrımlarından hesap sorarak lerden birinin Türkiye olduğuna dikkat Rıhtım’a yürüdü. çekilirken kadının emeğinin yok sayıldığı söylendi. Eşitliği sağlamayan AKP Hükümeti ise kızlı-erkekli cinsiyetçi Tayyip sussun kadınlar konuşsun Başbakan her gün kadın düşmanı açık- açıklamalar yaparak erkek egemen sislamalar yaparken kadına yönelik şiddet, temi ve kadınları kullanarak iktidarını kadın cinayetleri artıyor. Meydanları güçlendirmeye çalışıyor. dolduran binlerce kadın katillere caydırıcı cezalar verilmemesini protesto ede- AKP kadınları eve kapatamayacak rek AKP Hükümeti’nin kadın bedeni Yürüyüş sırasında kafeye pankart asmak üzerinden siyaset yapmasına karşı çıktı. isteyen kadınlara müdahale edilmesi“Bedenimiz, emeğimiz, kimliğimiz bi- ni protesto eden kadınlar, pankartın zimdir” diyen kadınlar kürtaj yasağını, asılmasını sağladı. İstanbul forumların3 çocuk söylemlerini ve kadınları eve dan gelerek Kadıköy’de birleşen kadınhapsetmek için yapılan kadın istihdam lar, “Kadınlar olarak hiçbir şeyin eskisi paketini reddetti. Kadınlar “Cinsiyet- gibi olmayacağını söylüyoruz. Kadın çi ve ayrımcı politikalarını sürdüren katillerinin yargılanmasının takipçisi AKP, yasaklarla kadınların hayatlarına olacağız, eve hapseden erkek egemen karışabileceğini düşünüyor. Kadın düş- sisteme itaat etmeyeceğiz. Eşitlik ve manlığına karşı susmayacağız. İşimize, özgürlük için meydanlarda olacağız” kıyafetimize, nasıl yaşayacağımıza biz denilen basın açıklamasının ardından karar veririz” dedi. halaylar çekilerek eylem sonlandırıldı.
Bursa Kadın Platformu
İSTANBUL CEDAY AVCI
Ankara Kadın Dayanışması
Eskişehir Demokratik Kadın Platformu
MELDA ONUR CHP MİLLETVEKİLİ
Kağıt üzerinde Aslında kendisi ses çıkardığını düşünüyor. Fakat şiddete sebep olacak söylemler o kadar çok ki, diğer açıklamalar bunun gölgesinde kalıyor, şiddeti önleyecek bütün yasalar kağıt üzerinde kalıyor. Hiçbir etkisi olmuyor. RUHSAR DEMİREL MHP MİLLETVEKİLİ
Şiddeti meşrulaştırıyorlar Şiddet sonrası faili aklayan, “yapana değil yaptırana bak” diyen, şiddeti meşrulaştırma gayretleri ile sonraki şiddetlerin davetiyesi oluyorlar. Yaratılmışı yaradandan ötürü sevmemizle çözülecektir şiddet sarmalı. PERVİN BULDAN BDP MİLLETVEKİLİ
Otoriter ve baskıcı
Kadınlar ölüyor Fatma Şahin nerede?
Kadına yönelik şiddetin sürekli artmasının en önemli nedenlerinden biri, AKP Hükümeti’nin otoriter ve baskıcı yapısının yanında, ahlak bekçiliği ile kadın bedeni üzerinden tahakküm kurma politikasıdır.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde binlerce kadının haklarını haykırdığı bu hafta da kadın cinayetleri haberleri geldi. Fatma Şahin, kadınlar için yalnızca ‘imza’ toplamakla meşgulken biri Kocaeli biri Adana’da iki kadın öldürüldü. Kocaeli Derince’de yaşayan Hacı Osman Tan, eşi Hayriye Tan cep telefonuyla mesajlaştığı için mutfaktan aldığı ekmek bıçağıyla çocuklarının önünde 12 yerinden bıçakladı, daha sonra av tüfeğiyle Hayriye Tan’ı gö-
GİZEM YILMAZ İSTANBUL KADIN DAYANIŞMASI’NDAN
Kadın düşmanı
AKP’nin kadın bedeni üzerinde baskısı neoliberal ve gerici politikasının parçası. Şiddet ve cinayetlerle ilgili susması da, kadın politikasının bir parçası. Bu yüzden “Kadın düşmanı AKP” diye meydanlarda haykırıyoruz.
Herkes görevini yapacak!
ELİF YILMAZ KAYSERİ KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PLATFORMU
Sindirme politikası
Kadınların söz sahibi olması, iş hayatına atılması; özgürleşmesi anlamı taşıyor. Bu da onlar için tehlike oluşturuyor. Ataerkil bir zihniyetin ürünü AKP’nin yaptığı her şey. Tamamen kadınları sindirme politikası. SEMİHA HASGÖR MANİSA KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PLATFORMU
Zihniyetlerinden dolayı
Zihniyetlerinden dolayı. Kadını 2. sınıf vatandaş olarak görüyorlar, şiddet olarak görmüyorlar. Kadınların itiraz etmeyen, çalışmak istemeyen, erkeğe hizmet eden olmasını istiyorlar. Şiddeti hak ettiğini düşünüyorlar. MELİS ALPHAN HÜRRİYET GAZETESİ YAZARI
Kadın politikasıyla ilgili Kadın politikaları, zaten aileye yönelik. Esas amaç aile bütünlüğü bozulmasın. Kadına yönelik şiddet de zaten eski koca, koca, sevgili, nişanlı tarafından olduğu için; bu konuda ön plana çıkarmıyorlar söylemlerini.
zünden vurdu. Hacı Osman Tan hakkında evden uzaklaştırma kararı vardı ancak polis korumadığı için Hayriye Tan’ın ölümü engellenemedi.Adana’da ise 32 yaşındaki Kadir Pala, ayrı yaşadığı eşi Sevtap Pala’yı sokak ortasında bıçaklayarak öldürdü. Sevtap Pala’nın oturduğu evin önüne gelen Kadir Pala, konuşma tartışmaya dönüşünce cebindeki bıçakla Sevtap Pala’ya saldırdı. Sevtap Pala’nın kendini korumak için ateş ettiği Kadir Pala hastaneye kaldırıldı. GÜNCEL
ADALET ARAYIŞI Av. Gökçesu Özgül Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 25 Kasım’da altı ilde valilik önünde ve Ankara’da TBMM’deydi. Kadın cinayetlerinin durdurulmasının hukuki sürecinin iki yönünün olduğunu biliyoruz. Bunlardan ilki 6284 sayılı Kanun’un uygulanması ve kadınların korunması. İkincisi ise Türk Ceza Kanunu’na kadın cinayeti kavramının girerek nitelikli halden sayılması; caydırıcı ceza verilmesi. Peki neydi tam olarak taleplerimiz valiliklerden ve TBMM’den? Kadın kardeşlerimizin hayatını korumak haklarında verilen koruma kararlarının uygulanması
yoluyla gerçekleşecektir. Bu aşamada gerekli önlem ve tedbirlerin alınmasıyla şiddet eylemlerinin önüne geçilerek kadın cinayetlerine giden yol kapanabilir. Koruma kararlarının adli vakalara ilişkin basit birer evrak değil kadına karşı şiddet ve onun en üst boyutu olan kadın cinayetlerinin önlenmesi amacına hizmet eden düzenlemeler olduklarını kabul etmek gerekmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, CEDAW, İstanbul Protokolü, 6284 sayılı Kanun ve uygulanmasına dair yönetmelik kadına karşı şiddet ve onun üst boyutu olan kadın cinayetlerinin önlenmesini, kadınların kadın olmasından kaynaklanan her türlü şiddet fiili ile karşı karşıya kalmaması temeli üzerine kurulu hukuki düzenlemelerdir. Bu düzenlemelerin temel teşkil ettiği koruyucu ve önleyici tedbirlerin uygulanması kadın hayatının korunması bakımın-
dan büyük önem taşımaktadır. İllerde güvenlik ile ilgili her türlü düzenleme Anayasa ve sair mevzuat gereği valiler tarafından yerine getirilmektedir. Koruma kararlarının icrası ilgili yasalar doğrultusunda Emniyet teşkilatı ve bağlı bulundukları valiliklere tabi olduğundan valilikleri göreve çağırdık. Bu doğrultuda tüm imkanların ve personelin korunmanın icrasını sağlamak üzere seferber edilmesi gerekliliğini hatırlattık. Ancak durum parlak değil. Zira 6284 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden itibaren neredeyse iki yıl geçti ve koruma şube müdürlüğü kurulmuş değil. Zaten kolluğun yolluk ve yevmiye masraflarını da koruma talep eden kadın kardeşlerimiz ödüyor. Bunlar çok büyük birer eksiklik ve korumanın esastan ele alınmadığını gösteriyor. Türk Ceza Kanunu’nda da değişiklik yapılmasını istiyoruz.
Adam Öldürme, İntihar, Yaralama, Eziyet, Tehdit, Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarını düzenleyen maddelerde kadınlara kadın olmaları sebebiyle, kişinin cinsel kimliği veya cinsel yönelimi sebebiyle, ya da eşe, eski eşe, nişanlıya ya da eski nişanlıya ailenin bir ferdi, mağdurla evlilik dışı ilişki yaşayan veya aynı çatı altında yaşayan bir kimse tarafından işlenmesi hallerinin ağırlaştırıcı neden olarak sayılmasını öngörüyor teklifimiz. Bu suçların faillerinin herhangi bir aftan faydalanmaları da mümkün olmasın. Kadın örgütleri, konusu kadın cinayeti ve kadına karşı şiddetin diğer örnekleri olan davalara müdahil olma hakkına haiz olsunlar. Biz görevimizi yerine getirip taleplerimizin yerine gelmesi için mücadele ediyoruz. Devlet de görev başına!
04 EKiM 2011 YARIN
Kadınlar “mücadele” dedi
Pek çok kadın örgütünün katılımıyla kurulan Kadın Emeği Platformu, kadın istihdamı için kolları sıvadı. AKP’nin kadınları iş yaşamından uzaklaştırıp, eve çocuk yapmaya gönderme hayallerini gerçekleştirtmeyecekler. AKP hükümeti, evlilik kredileri, çocuk teşvik paketleri, boşanma arabulucuları gibi düzenlemelerle toplumsal yaşamda zaten ezilenkadınları desteklemek yerine, erkek egemen politikaları beslemeye, uygulamaya devam ediyor. Ancak tüm bu paket ve çocuk söylemi karşısında işlerini terk etmek istemeyen kendi ayakları üzerinde durmak isteyen kadınların taleplerine ukalalarınıtıkayamayan hükümet, aylardır “kadın istihdam paketi” hazırlıyorum diyerek, kadınların iş hayatına dair de düzenlemeler getirmenin peşine düştü. AKP’nin istihdam paketinin kadınlara getirisinden çok götürüsünün olacağı aşikâr. Başta esnek çalışma koşularına dair düzenlemeler olmak üzere paketteki pek çok maddeye kadınların itirazı var. Kadınlar işlerine sahip çıkıyor Kadın Emeği Platformu, DİSK, KESK, TTB ve Sendikal Güç Birliği’nin çağrısıyla 2 Kasımda İstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odası’nda (İSMMMO) forum gerçekleştirdi. Çok tartışılan Kadın İstihdam Paketi’nin kasım ayında Meclise taşınıp yasalaşması planlanıyor.Kadın örgütleri ise paketin kadınları güvencesiz, esnek çalışma koşullarına itip kamusal alandan uzaklaştıracağını öngörüyor. Hükümetin kadınların ücretli, ücretsiz emeğine yönelttiği her türlü saldırıyı deşifre edip ortak politikalar geliştirmek üzere kurulan Kadın Emeği Platformunun ilk toplantısında, konuşanlar, Gezi Direnişinden aldıkları güçle mücadele etmeye devam edeceklerini söylediler. Kadınlar, hükümetin dayatmalarına karşı, haklarını almak için çoğalarak
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu GENEL TEMSİLCİSİ GÜLSÜM KAV
Direnerek kazanacağız
Gülsüm Kav Yarın Gazetesi’ne Kadın Emeği Platformu’nu değerlendirdi: “Kadın hareketinde, şiddet konusunda olduğu gibi, kadın emeğine saldırıya karşı da benzer biçimde mücadele ortaya koymalı, kadını eve hapseden patrondan yana bu istihdam paketini durdurmalıyız. Bu açıdan Kadın Emeği Platformunun kurulmuş olması çok olumludur. Önümüz çok açık çünkü arkamızda Novamed ve Desa deneyimleri var, bu sefer gecikmeden refleks gösteriyoruz, işçi direnişleri dönemindeyiz ve başta THY olmak üzere kadınlar grevde. Ama herşeyden önemlisi artık Gezi Direnişi var; kadınlar artık en önde direnerek kazanmanın çok önemli bir tecrübesine sahip.”
İ
AKP hükümetinin genç nüfustaki azalmayı önlemeye dönük nüfus politikaları pes dedirtmeye başladı. “Çok çocuk politikası” doğrultusunda kadın istihdamına dönük paket üstüne paket açıklayan hükümet şimdi de gözünü 24 yaş altı gençlere dikti. Genç işsizlikte rekorlar koşan Türkiye’nin daha iş bulamamış gençlerine “evlenin burs verelim” dedi. İSTANBUL ELİF KARAN
Eskişehir’de düzenlenen Panel, Gülsüm Kav’ın konuşması ile başladı. Kadınların modern yaşama uyum sağlayarak çalışmak, toplumsal yaşamdan daha fazlasını talep etmek istediklerini anlatan Kav, bunun bedelini yaşamlarıyla ödediklerini, kadın cinayetlerindeki temel nedenin bu olduğunu belirtti. Kav, kadın örgütlerinin bir kısmının “başkaları adına karar vermeyiz” diyerek, bir kısmının ise çözümü “eğitim”e indirgeyerek somut bir mücadele perspektifi benimsememesini eleştirerek, gerçek bir mücadele hattının tüm kadınlar ve öldürülen kadınların aileleriyle birlikte omuz omuza bir mücadele demek olduğunu dile getirdi. Kadın cinayetleri önlenebilir Kadın cinayetlerinin önlenebilir olduğuna değinerek konuşmasına başlayan Platformun Hukuk Sorumlusu Gökçesu Özgül, TCK’nın yetersizliğini ve kanunda yapılması gereken değişiklikleri vurguladı. Platformun, öldürülen kadınların davalarına müdahil olduğunu ve katillerin en ağır cezayı alması için verdiğini mücadele sonucunda katillerin caydırıcı ceza almalarının daha sonra işlenecek cinayetlerin önüne geçeceğini söyledi.
Kız arkadaşıyla kal
“ ö ratmaya ha imza bir oku olmada gelir ve rını açı arkadaş gisi” var kalan ar
“Kızım koruma altındayken öldürüldü” Öldürülen Dilber Keskin’in babası Fikret Keskin, kızının koruma altında eski eşi tarafından koruma altındayken öldürüldüğünü söyledi. Keskin kızı öldürüldükten sonra Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’yla verdiği adalet mücadelesi sonunda kati-K a lin müebbet hapisle cezalandırıl-dın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun il dığının altını çizdi. il takip ettiği davalar, hukuk sistemindeki yetersizliği bir kez daha gözler önüne seriyor. Türk Ceza Kadın cinayetleri toplum Kanunu’nda değişiklik yapılarak kadın cinayetlesorunudur rinin nitelikli haleden sayılması gerektiğini, hiçbir Konunun psikolojik yönündencezai indirim verilmemesi gerektiğini savunan, gerekli düzenleme yapılmadığı için mahkeme mahkeme, karar karar mücadele ederek kadınlar için gereken adaletin tecelli etmesini sağlıyor. Erbaş ailesi ve Dilekçi ailesiyle mücadelesini birleştiren Platform bu hafta iki davadan da çıkan kararlarla bir nebze de olsun sevindi. 14 Ocak 2013 tarihinde boşanmak istediği kocası tarafından öldürülen Gönül Dilekçi’nin Katiline ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
Kadın cinayetleri TCK’ya girmeli verildi. Mahkeme heyeti Katil Metin Cihangir’in tüm indirim taleplerini boşa çıkararak emsal bir karar verdi. Ferit Genç’in cinsel saldırı girişimine direndiği için öldürülen Nurgül Erbaş için sadece iki celse de adalet sağlandı. Mahkemenin bu hızı olumlu olmakla beraber, katili cinsel saldırıdan yargılamayarak sadece müebbet hapis cezası verdi. Kanunda, kadın cinayetleri ağırlaştırıcı neden olarak sayılsaydı, Ferit Genç müebbet yerine ağırlaştırılmış müebbet alacaktı. Platform ve Erbaş ailesi kararı temyiz edecek. 13 Ekim 2011 tarihinde kocası Sedat Çöl tarafından boşanmak istediği için koruma altındayken öldürülen ferdane Çöl davası ise gelmeyen adli tıp raporu nedeniyle ilerlemiyor. Duruşma 25 Kasım tarihine ertelendi. YARIN GÜNCEL
Gülcan Çelen’e sahip çıktılar
İstanbul-Muhterem Göçmen Hatay-Berna Özdemir
Gülcan Çelen, Manisa’nın Turgutlu İlçesi’nde kocası Musa Çelen tarafından 8 Mart 2013 tarihinde bıçaklanarak öldürüldü. 11 Ekim de gerçekleşen duruşmaya Gülcan Çelen’in babası Mustafa Ergün ile Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Manisa Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu da katıldı. Gülcan Çelen’in telefonla birilileri ile görüştüğünden şüphelendiğini belirten Musa Çelen, haksız tahrik indiriminden faydalanmak istedi. Manisa Barosu Kadın ve Çocuk
Hakları Komisyonu müdahillik talebi reddedildi. Gülcan Çelen’in ailesini yalnız bırakmamak ve Gülcan’a sahip çıktıklarını ifade etmek için duruşmaya katılan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Gülcan Çelen’in babası Mustafa Ergün’e başsağlığı dileklerini iletti.“Başkalarının da canı yanmasın” diyen Mustafa Ergün, katilin en ağır cezayı almasını istediğini belirtti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Gülcan Çelen’in davasının da takipçisi olacaklarını belirttiler. YARIN GÜNCEL
Manisa-Fethiye Gökçen
Gebze-Mehtap Bülbül
İzmir-Nurgül Erbaş
İstanbul-Muhterem Göçmen
Hatay-Berna Özdemir
GUNCEL
07
27 Kasım 2013
Cem Kaptanoğlu
JENDİN
Başkalarının ve “Başkanların çocukları”
Kapitalist ekonominin yeniden üretilmesi, kapitalist olmayan bir kuruma yani aileye göbekten bağılıdır. Çünkü kapitalist üretimin en temel girdisi olan emek, fabrikanın dışında, aile içinde yeniden üretilir. Kapitalizm, emek maliyetini düşürmek, rekabet gücünü arttırmak, daha çok kar etmek için, kadının, eş, anne, kız çocuk olarak, aile içindeki karşılıksız emeğine muhtaçtır. Bu nedenle, erkeklere ayrıcalıklar tanıyan, toplumsal konumları cinsiyete, yaşa ve akrabalığa göre düzenleyen ataerkil aile ilişkilerini muhafaza etmeye çalışır. Kapitalizm, ataerkil aile içindeki yetişkin erkeğin (aile reisi) iktidarını nasıl ve hangi amaçla kullanacağını biyopolitik müdahalelerle yönlendirir, ataerkillik kapitalizmin hizmetindedir, ona “eklemlenmiştir”. Kapitalizm için, fabrikalarında çalışacak işçileri doğuran, doyuran kadının emeği, aile içindeki karşılıksız emek olarak önem taşıdığı gibi, emek piyasasında ucuza satılan “özgür“ emek olarak da önemlidir. Kadın, annelik-eşlik-işçilik hepsini yapabilmelidir. Kapitalizm, emekçi kadından beklediği bu iki yaşamsal işlevi ancak biyopolitik yoluyla sağlayabilir. TÜSİAD 2010 yılında “2050’ye Doğru Nüfusbilim ve Yönetim” başlıklı bir toplantı düzenledi. Bu toplantının bazı önemli sonuçları şunlardı: 1-Türkiye’de nüfus hızla yaşlanıyor ve yaşlı nüfusun oranı, 2013 yılında %10’a, 2050 yılında %20.8’e, 2075 yılında %27.7 ye çıkacak (Yaşlı nüfusun toplam nüfus içinde %10’u geçmesi nüfusun yaşlandığının en önemli göstergesidir.) 2- 15-64 yaş çalışan nüfus oranının, %68’lerden 2050’de %64, 2075’te %57’lere düşeceği ve eğitim çağındaki genç nüfusun 2010’dan 2020’ye %8 azalacağıydı. Sermaye için bu sonuçların anlamı, 2020 yılından sonra genç nüfusa sahip olma özelliğini yitirmesiyle birlikte, Türkiye kapitalizminin, ucuz emek sömürüsüne dayalı küresel rekabet gücünü ve uluslar arası sermaye için cazibesini yitirmeye başlayacağıdır. Bu durum, 2023’te dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girme hedefinin önündeki önemli engellerden birisidir. 2050 yılında ABD’yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olacak olan Çin’in bu “büyüklüğünün” sırrının ucuz emek olduğunu çok iyi biliyoruz. Hatta Türkiye’nin en tehlikeli maden ocaklarına Çinli emekçiler yarı fiyatına inmeye başladılar bile. Başbakan, “Bir çocuk iflas, iki çocuk iflas, üç çocuk yerinde saymaktır, bizim genç ve dinamik nüfusa ihtiyacımız var” derken, 2023 koşusunda rakipleri olan Çin, Hindistan gibi ülkelerin genç nüfusuna gıpta ediyor olabilir. Ayrıca “Allah ne verirse doğurula” da demiyor, doğum kontrolü yöntemlerine ilkesel olarak karşı değil, üçüncü veya dördüncü çocuktan sonra doğum kontrolü serbest, yeter ki kadınlar, kapitalizmi “iflas”tan kurtaracak, onu 2023 hedefine kavuşturacak kutsal vatandaşlık görevlerini yerine getirsinler. “Kadın istihdam paketi”, “Üç çocuk paketi”, “Evlilik teşvik paketi”, “Kürtaj yasası” gibi düzenlemelerin, kadının hem en az 4 çocuk doğurup bakmasını hem de emek piyasasından tamamen çekilmemesini hedeflediğini söyleyebiliriz. “Esnek çalışan”, yani kurulacak olan özel istihdam büroları “gel” dediğinde işe giden “git” dediğinde evine dönen veya parça başı iş yapan, verilen siparişleri evinde üreten, güvencesiz çalışan kadınlar, sermayenin sadistik fantezilerinin kölesi haline getiriliyorlar. İstanbul ve Ankara Sanayi Odaları Başkanları, AKP’nin kadın istihdam stratejilerine, kısa vadeli çıkarlarını düşünerek, yani kadın emeğinin maliyetinin artacağı kaygısıyla karşı çıktılar: “Son dönemdeki düzenlemeler kadınların lehine gibi görünüyor ama yanlış bir etkisi olabilir. Genişletilen haklar, kadın istihdamını zorlaştıran adımlardır. Buna kadınlar karşı çıkmalı.” Bakan Fatma Şahin, “Başkanlara” şöyle yanıt verdi: “Başkanlar buna itiraz ederse, ileride çocukları çalıştıracak erkek bile bulamaz.” Bu diyalog bile olup bitenin, “Şeriat” veya “yaşam tarzı”ndan çok, “üretim tarzı” yla ilişkili olduğunu gösteriyor.
Kentsel dönüşüme ırkçı savunma Gaziosmanpaşa Belediyesi’nin ‘gecekondu dönüşüm’ projesi kapsamında yaklaşık 2500 kişinin yaşadığı Sarıgöl’de 600 bina boşaltılmış ve yıkılmıştı. Olağanüstü gündem toplantısıyla toplanan Gaziosmanpaşa Belediyesi Meclisi, ‘gecekondu dönüşüm projesi’ kapsamında inşaatı devam eden konutların ‘yalnızca ilçe vatandaşlarına satılması’ şartını iptal ederek satışı herkese açtı. Belediye meclisinde yaptığı konuşmada Belediye Başkan Yardımcısı Yılmaz Özkan “Dışarıya öyle bir yansıtıyorlar ki sanki Ermenilere, Yunanlara, İsraillilere satıyoruz” dedi. Özkan’ın sözlerinin insan haklarına saldırı olduğu seslerinin salonda yükselmesi üzerine bir başka meclis üyesi kalkarak bu konuşmanın toplantı tutanaklarından silinmesini istedi. GÜNCEL
Kadınların ağır ceza talebi mecliste
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 25 Kasım’da, Türk Ceza Kanunu’na kadın cinayetlerine ağır ceza verilmesi hükmünün eklenmesi için meclisteydi. Pek çok komisyonla görüşen Platform, 6284 sayılı Koruma Kanunu’nun çıkmasını da yine 25 Kasım’da başlattığı görüşmeler ve eylemlerle sağlamıştı. ANKARA ELİF KARAN
Kav, “Kadın kardeşlerimizin öldürülmesini önleyecek olan Koruma Kanunu’nun uygulamasıyla bazı ölümleri durdurabiliyoruz. Uygulanmasında önemli boşluklar olsa da durdurabildiğimiz ölümler var. Yasalarda devam etmekte olan çifte adaletsizlikler var. İstediğimiz şey davalarda yazılı olarak devam eden indirimlerin tümüyle ortadan kaldırılması. Cinayet zanlıları ne kadar indirim alacaklarını hesap edip, gidip o cinayetleri işliyorlar. Bu konuda caydırıcı bir düzenleme yapılsın ve bu adaletsizliğin önüne geçilsin” diye konuştu.
Gönül Dilekçi’nin annesi Sultan Dilekçi
kızının katilinin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldığını söyledi. Dilekçi, “Her gün kadınlar öldürülüyor. Ben yandım başka anneler yanmasın. Benim kızımın katili ağır ceza aldı. Bütün kadın katilleri ağır ceza alsın” dedi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, öldürülen Gönül Dilekçi’nin annesi Sultan Dilekçi, yeğeni Burçin Dilekçi, Platform Avukatı Gökçesu Özgül Kadın Cinayetlerini Durduracağız Cinayetleri önlemek meclisin ve Platform temsilcilerinden ZuPlatformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav hal Kaygısız’dan oluşan bir heyetle görevidir birlikte kadın katillerine ağır ceza CHP Milletvekili Melda Onur, verilmesi için TCK ek madde öne“Kadın cinayetleri yalnızca kadınlarilerini meclise sundu. Milletvekilrın sorunu değil bir insanlık sorunu, leri Melda Onur, Candan Yüceer ile insanlık suçudur. Bir insanlık suçu görüşen Platform, cinsel yönelimi indirim alamaz. Kadın cinayetlerini ve cinsiyet kimliğinden kaynaklı önlemek meclisin görevidir. Meclis işlenen cinayetlerin nitelikli hallerbunu yapmazsa kadınlar yaptırtaden sayılmasını istediler. Bütün kadın katilleri ağır ceza cak” dedi.Kadın Erkek Fırsat Eşitlialsın ği Komisyonu üyesi Candan Yüceer Kadın cinayetlerinin sorumlusu Gönül Dilekçi’nin annesi Sultan ise diğer partiler ile de görüşerek bu AKP’dir Dilekçi ise Platformla birlikte öneriyi komisyonda sunacaklarını CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur Platform Genel Temsilcisi Gülsüm verdikleri mücadele sonucunda söyledi.
Kadınlar valiliğe ‘Kadınları koru’ talimatı verdi Eskişehir
Kayseri
İstanbul
Manisa
Bursa
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’nde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İstanbul, Manisa, Eskişehir, Kayseri ve Bursa valiliklerine “Kadınları koru” talimatı vermek üzere dilekçeleri ile birlikte gittiler. İstanbul Valiliği’ne koruma altındayken öldürülen Muhterem Göçmen’in ablası Çiğdem Evcil, öldürülen Emine Yayla’nın babası Hasan Yılmaz, Nargül Türkyılmaz’ın babası İsmail Tuzcuoğlu da geldi. İstanbul Vali Yardımcısı Aziz Mercan yetersizliklerini kabul etti, Koruma Şube Müdürlüğü’nün sadece sanatçılar, müsteşarlar ve eski bakanlar gibi insanları koruduğunu söyledi. Eskişehir’de polis, Platform üyelerini engellemek istese de başarılı olamadı. Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna’nın, Gezi Direnişi’nde, polislerine talimat vererek Ali İsmail’in ölümüne, darp edilmesine sebep olduğunu hatırlatan Platform, Vali Tuna’ya, kadınları koru talimatı verdi. Kayseri’de Platform üyeleri “Kadınların hayatını korumak her ilde en başta valilerin göreviyken, bir kez bile bu konuda talimat verdiğini duymuyoruz” diyerek valileri kadınları korumaya çağırdı. Platform Manisa üyeleri, valilik önünde “Valiliğe biz talimat veriyoruz: Kadınları koruyun!” diyerek, topladıkları dilekçeleri valiliğe ulaştırdı. Bursa’da dilekçelerini valiliğe teslim eden Platform üyelerine Vali Yardımcısı İbrahim Avcı, müsterih olmalarını salık verdi.Platform üyeleri, kadınların, mücadele ettikleri için müsterih olduklarının altını çizdi. GÜNCEL
Katilin akli denge yalanı raporla kanıtlandı İzmir Bayraklı Adliyesi’nde 25 Kasım günü Ferdane Çöl davasının 9. duruşması görüldü. Ferdane Çöl’ün anne ve babası Suna Maviş ile Fikret Maviş ve öldürülen Pınar Ünlüer’in babası Zeki Ünlüer Platformla birlikte adliye önünden valilere seslendi: “Kadınları koruyun” Eylemde konuşan Ferdane Çöl’ün oğlu “Annem gibi başka kadınlar da her gün öldü-
rülüyorlar. Kadınların korunması için her şey yapılmalı. Adaletin bir an önce sağlanmasını istiyoruz” şeklinde konuştu. Duruşmada aylardır beklenen akıl sağlığı raporu geldi. Katil Sedat Çöl’ün sağlıklı olduğu belgelendi. Mahkeme heyeti olay yeri inceleme raporunu olayın üstünden 2.5 yıl geçtikten sonra bir dahaki duruşmaya istedi. GÜNCEL
08
EMEK İşçilerin kararlılığı hükümete geri adım attırdı 27 Kasım 2013
Erk Acarer
BAĞZI ŞEYLER
Yeni nesil ahlak anlayışı
Son 5 yılda; 6198 kadın öldürüldü, 4463 kadına tecavüz edildi, 9724 çocuk tecavüze uğradı... Çıktı, “Biz muhafazakar demokrat bir anlayışa sahibiz, hiç kimsenin yaşam tarzına müdahale etmedik ama kızlı-erkekli kalınan evlere de karşıyız” dedi. Valiler talimatı aldı, emniyet düğmeye bastı. *** 12 milyon emekçinin hakkına göz dikti, 75 yıllık kıdem tazminatını kaldırmaya meyil etti… Gemicik sayısı altıya ulaştı. *** Ekmek almaya giderken, kafasına gaz kapsülü isabet ettiği için hala uyutulan 14 yaşındaki Berkin’in hem eğitim hem de yaşam hakkı çalındı. Ama yetmedi, kendisinin terör örgütü üyesi olduğu da anlaşıldı(!) Polisi destan yazdı. Yandan çarklı medya, “yazarı” reklam yıldızı da yaptı. Maskeli, gözlüklü bir gençle yan yana fotoğrafını çekip altına “Şimdi kardeşlik zamanı” diye not düştü. *** Yedirtmem edebiyatında tavan yaptı. “Kurtlar Valisi’nin” ağzından bal damladı. “Gavattı”, “kavastı” derken baktı yedirtmiyor, rakkaslıktan vazgeçti, “Söyledim” yine olsa “yine söylerim” dedi. Benzersiz ahlak anlayışıyla yaratılan medya da valiyle birlikte rakkas oldu. Sonunda, iş geldi yurttaşa dayandı. Fatura, “Öyle her dilediğinde protesto hakkını kullanamazsın demeye getirilip, ona havale edildi. “Kabahatlar Kanunu” uyarınca ceza bile kesildi. Medya, büyük bir gazetecilik başarısı göstererek yurttaşı buldu, “hesap sorar gibi” görüşünü aldı. Bereket versin ki, kimsenin aklına “O gavat konuştu” diye başlık atmak gelmedi. Aynı gazetecilik başarısı Er Utku Kalı davasında da gösterildi. Suçsuzluğu su götürmez olduğu halde, 170 gün boyunca içeride tutulup, üstüne işkenceye uğrayan Kalı, cezaevinde olduğu süre boyunca habere değer bulunmadı. Fakat tahliye olduğu andan itibaren, “röportaj kuyruğu” oluştu. Kimisi ise tavrını bozmayıp, söyleşiye filan tenezzül etmeden haberi, “Davada şok tahliye” diye yapıştırıverdi. *** Absürt renklerin kullanıldığı resim yavaş yavaş ortaya çıkarken, kimse dile getirmese de ahlâk kuralları baştan yazıldı. Memlekette; sevişmek suç tecavüz serbest, çalışmak abes yolsuzluk doğal, küfür helal protesto haram, meslek ahlakı yalan haysiyetsizlik kural oldu. *** Şimdi kardeşlik zamanı! Bu zamanda ya “terbiyeli” bir birey gibi kurallara uyacak ya da öğrendiğin şekilde yaşayıp “gül yüzlü kardeşin” ne zaman kanımı dökecek diye beklemeye devam edeceksin! Uzun lafın kısası… Arada, “ahlaklı” biri olup ortalık yerde fütursuzca ana avrat düz gitmek istiyor insan!
AKP Hükümeti’nin sendikalarla yaptığı kıdem fonu görüşmesinde karar son toplantıya kaldı. Sendikaların kararlının sonucunda bir açıklama yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “Kıdem tazminatıyla ilgili taraflarla son kez bir araya geleceğiz. Uzlaşma sağlanamazsa gündemden kalkacak, bu konuda ısrarımız olmayacak” dedi. istanbul ELİF GÜMÜŞ
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik kıdem tazminatı için “İlgili taraflarla son kez bir araya geleceğiz. Uzlaşma olmazsa gündemden kalkacak bir başlık bu” diye konuştu. Kıdem tazminatıyla ilgili hem işçi hem de işverenlerin yaşadığı birçok sorun olduğunu söyleyen ve bu sorunların gün yüzüne çıkmasından dolayı taraflarla konuyu görüşmeye başladıklarını anımsatan Çelik, “Ancak sosyal taraflarla, üçlü danışma çerçevesinde uzlaşma sağlanamayan konuları biz meclise getirmedik. Bu konuda da son kez bir araya geleceğiz. Burada bir uzlaşma sağlanırsa bu konu Meclis’in gündemine gelecek, eğer sağlanmazsa sizlerin de talebi doğrultusunda gündemden ‘TAŞERONU AKP BÜYÜTTÜ’ kalkacak” dedi. Taşeron çalıştırmanın AKP döneminde tavan yaptığını söyleyen SENDİKALAR ISRARLI Türk-İş Genel Başkanı Atalay, kaTürk-İş Başkanı Atalay, kıdem taz- muda 585 bin 788 kişinin taşeron minatı konusunun taşeron işçile- olarak çalıştığını söyledi. Sadece rin sorunlarının çözümü gibi yan- 471 bin işçinin temizlik işçisi adı sıtılmasına tepki gösterdi. Kıdem altında her işe koşturulduğunu tazminatından taşeron işçilerin ifade eden Atalay, konuyu yargıya yararlanamamasının tüm işçilerin taşıyan 8 bin kara yolu işçisi için hakkının budanmasına gerekçe kamunun 2.5 milyar TL cezaya yapılamayacağını belirten Atalay, çarptırıldığı bilgisini verdi. Maliye “Evet kıdem tazminatının yelpazesi Bakanlığı ve Hazinenin işçi lehine büyüsün, herkes kıdem tazminatın- sonuçlanan yargı kararlarından dan yararlansın. Taşeron işçilerin korktuğu için böyle bir çalışma durumu iyileştirilsin. Ama mevcut başlattığını belirten Atalay, hükühaklardan geriye gidilmemeli. ” di- meti sorunu işçileri kadroya alarak ye konuştu. çözmeye çağırdı.
DİSKTEN BURSA’ da YÜRÜYÜŞ DİSK de hükümetin kıdem tazminatını gasp etmeye yönelik çalışmalarını protesto etmek için Bursa’da yürüyüş düzenledi. Merkez Osmangazi İlçesi Kent Meydanı’nda toplanan işçiler, ellerindeki meşaleler ile birlikte AKP İl Örgütü’nün de bulunduğu Şehreküstü Meydanı’nda slogan atarak yürüdü. Daha sonra burada grup adına konuşan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, 1 ay önce Faruk Çelik’in kendilerini 10’uncu çalışma kuruluna çağırdığını hatırlatarak, Türkiye’de yaklaşık 12 milyon işçiyi ilgilendiren kıdem tazminatı, fonları ve diğer konuları görüşmek
üzere gittiklerine dile getirdi. Beko, oradan çıkan karar ile sağlık ve eğitimin özelleştiğini emeklilik yaşının da 65’e yükseldiğini söyledi. 2011-2012 yılındaki Ulusal İstihdam Strateji Programı’nda kıdem tazminatlarının kaldırılmasının, fona devredilmesi konularının gündeme getirildiğini belirterek, “İşçilerin kıdem tazminatlarını kaldıramazsınız. Fona devretmeyiz. Çünkü geçmişte tasarruf teşvik fonlarını, fakir fukara fonlarını koydunuz. O paraları leş kargalarına yedirdiniz. Bu kez kıdem tazminatlarını fona devrederek leş kargalarına yedirmeyiz” dedi
Maden işçileri haklarını söke söke aldı Zonguldak’ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Üzülmez Müessese Müdürlüğü maden ocağında gece vardiyasında çalışan 300 maden işçisi, iş güvenliği önlemleri ve çalışma koşullarının yetersiz olduğu gerekçesiyle sabah ocaktan çıkmama eylemi başlattı. Gündüz vardiyasına girecek işçiler ise ocak önünde eyleme destek verdi. Maden ocağında gece 24.00-08.00 vardiyasında çalışan 300 işçi, sabah mesainin sona ermesine rağmen ocaktan çıkmadı. İşçiler, mesai
saatleri içinde ocak giriş kapılarının üzerlerine kilitlenmesi, yer altındaki çalışma koşullarının ağırlığı, iş güvenliği önlemlerinin yetersiz olması, kurum ambulanslarının iş kazalarında geç gelmesi, ambulansta doktor bulunmaması, yedek kıyafet ve çizme verilmemesi gibi nedenlerle yerin 170 metre altında eylem başlattı.Gündüz vardiyasındaki işçilerin eylemi kurum yöneticilerinin yer altındaki çalışma koşullarının iyileştirileceği yönündeki sözleri üzerine 6.5 saat sonra saat 14.30’da sona erdi. GÜNCEL
BELTAŞ işçileri açlık grevinde 2013 yılı Ocak ayında sendikal haklarının ellerinden alınması üzerine direnişe başlayan ve 2 hafta önce CHP Beşiktaş ilçe binasını işgal eden Beltaş işçilerinden Rıdvan Akar ve Cemalettin Demirel süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başladılar. Açlık grevinin dördüncü gününde BELTAŞ Yönetim Kurulu’nun aldığı davadan feragat kararı ellerine ulaşan BELTAŞ işçileri bu kararın mahkemeye bildirilmesini istiyorlar. Cuma günü slogan attıkları için CHP Belediye Meclisi üyesi Selahattin Maluşaklı‘nın sözlü saldırısına da uğrayan işçiler, “Yılmayacağız, sinmeyeceğiz, attığımız sloganlar rahatsız ediyorsa davayı geri çekin, haklarımızı verin” şeklinde açıklamasında bulundular. GÜNCEL
ODTÜ’de adım adım greve
ODTÜ işçileri, Rektörlük binası önünde buluşup yemekhaneye yürüdüler. İşçiler yemekhanede öğrencilerin de desteğiyle davul zurna eşliğinde halaylar çektiler. Rektörlük önünde oturma eylemi gerçekleştirdiler. Konuyla ilgili açıklama yapan Tez
Koop-İş 2 No’lu Şube Başkan Yardımcısı Salih Memiş, “Her kıdem yılı için brüt ücretlere 12 TL zam ve en düşük ücretin günlük 53 TL’ye çekilmesini istiyoruz. Taleplerimiz yerine getirilmezse ODTÜ işçisi 25 Kasım sabahı greve çıkacaktır” dedi. GÜNCEL
Al kalemi eline
e m e kç i l e rd e n
mektuplar
Sağlık güvencesi olan bir iş istiyorum
45 yaşında 3 çocuk ve 700 lira kiram maaşıma annesi bir kadınım. denk geliyor. Temizlik perÇocukluğumdan beri yaz soneli olduğum ve en alt dönemlerinde ve boş vakit- kademede çalıştığım için lerimde tezgahtar olarak iş yerinde stres topu konuçalıştım, ev işi ve mundayım. 42 el işi yaparak aiyaşından sonra le bütçeme katkamu kurumu kıda bulundum. kurallarına ayak Boşandıktan uydurmakta çok sonra yeniden zorlanıyorum. iş aramaya başAynı zamanda leyla kozal ladığımda sağkalp, tansiyon lık sorunlarım ve astım gibi nedeniyle kimse beni işe ciddi rahatsızlıklarım var almadı. Şu an işimde asga- ve sık sık kontrole gitmem ri ücretle çalışıyorum ama gerekiyor. Bu nedenle aldıişimin bir çok zorluğu var. ğım izinlerde her defasında Burası okul olduğu için işyerimde sorun yaratıyor. kapalı ve tatil olduğu gün- Sadece bu izinler yüzünlerde sigortam kesiliyor ve den işimi kaybetmek tehmaaşım düşüyor. Arada likesi yaşıyorum. Sağlık ve kalan açık sigorta primi- ücret güvencesi olan rahat ni ben ödemek zorunda bir işte çalışmak en büyük kalıyorum. Bu da beni ol- dileğim. dukça zorluyor. Evim kira Sen de kendi hikayeni anlatmak istersen, al kalemi eline bilgi@yarinhaber.net
EKONOMI Kamu emekçileri borç içinde
09
27 Kasım 2013
Gülsüm Kav
ANA FiKiR
Yazarımız seyahatta olduğundan dolayı bu hafta yazısını sizlerle paylaşamıyoruz. Önümüzde haftadan itibaren Gülsüm Kav’ın yazılarını gazetemizden takip edebilirsiniz.
Sol Köşe
Kansere yenik düşmeyeceğiz
Hacettepe Onkoloji Hastanesi’nde kanser tedavisi gören Öğrenci Kolektifleri üyesi Ahmet Yılmaz, 24 Kasım’da hayatını kaybetti. Yılmaz ailesini cenaze töreninde yalnız bırakmayan yol arkadaşları 25 Kasım’da, Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat bölümü son sınıf öğrencisi olan Ahmet için tören düzenledi. Törende Öğrenci Kolektifleri adına yapılan konuşmada Ahmet’in halkın yanında yer aldığı, parasız eğitim mücadelesinin savunucularından olduğu belirtildi. Trabzon Halkevi adına yapılan konuşmada da kanserin Karadeniz Bölgesi’nde nice insanın ölümüne neden olduğu belirtilerek, sanatçı Kazım Koyuncu’nun da kanserden öldüğü hatırlatıldı. Törene katılan herkes Ahmet’i sol yumrukları havada uğurladı. GÜNCEL
Alaattin Karadağ Hergele’de anıldı
İstanbul Üniversitesi Ekim Gençliği, polis kurşunuyla hayatını kaybeden Alaattin Karadağ’ı andı. 19 Kasım 2009’da polis tarafından katledilen Alaattin Karadağ, üniversite içinde Hergele Meydanı’nda söyleşi yapılarak anıldı. Alaattin Karadağ ile ilgili olarak Kızıl Bayrak Dergisi’nde yayınlanan yazı okunduktan sonra, yaşamı ve mücadelesi üzerine konuşmalar gerçekleştirildi. Konuşmalarda, bugün mücadele etmekten başka bir alternatif olmadığı ifade edildi. Söyleşinin ardından Dergi okurları, Edebiyat Fakültesi’nde dolaşan bir sivil polisi “Elinde Ali İsmail’in, Ahmet Atakan’ın ve onlarca devrimcinin kanı olan polisler üniversiteye giremez” diyerek, sloganlarla okuldan kovdular. GÜNCEL
Dershanelerinizi istemiyoruz
Fikir Kulüpleri Federasyonu, dershanelerin kapatılması ile ilgili bir açıklama yaparak; liseliler için sınıflar kuracaklarını belirtti. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Bizler sizin eğitimden ne anladığınızı, giderayak verdiğiniz kavganın nedenlerini çok iyi biliyoruz. Aklımızı da yüreğimizi de yok etmeyi başaramadınız. Önce sınav yolsuzluklarına isyan ettik, sonra üniversitelere padişah bozuntusuna dar ettik ve son olarak Haziran’da milyonlarla ayağa kalktık. Dershanelerinizi de özel okullarınızı da istemiyoruz. Liseli arkadaşlarımızla sınıflar açacağız. Bilimden edebiyata, sinemadan matematiğe her şeyi hep birlikte tartışıp hep birlikte üreteceğiz. Ezberlemeyecek, ezberletmeyeceğiz. Okuyacak, hayal kuracak, dinleyecek, anlatacak, dayanışmayı büyüteceğiz.” GÜNCEL
Hükümetin çalışma hayatı üzerine düzenlemeleri son hız sürüyor. Kıdem tazminatı, esnek çalışma, tam gün yasası derken hayata geçirilmek istenen uygulamalar sermaye sahiplerini zenginleştirirken, emekçiler borç yükü altında eziliyor. Öğretmenlerin %90’ının borçlu olduğu ülkemizde, aile hekimlerinin Sağlık Bakanlığı’na borçlu olduğu ortaya çıktı. ekonomi taygun kon
AKP Hükümeti’nin ‘Ulusal İstihdam Strateji Planı’ günden güne hayata geçiyor. Son dönemde istihdam maliyetlerinin yüksekliği bahanesiyle kıdem tazminatlarımızın elden alınması bile söz konusu iken, patronlar ile emekçiler arasındaki uçurum günden güne derinleşiyor. En zengin şirketler karlarını %500 gibi astronomik rakamlar ile katlarken emekçilerin borç yükü her geçen gün artıyor. Öğretmenlerin %90’ının borcu bulunurken, aile hekimleri ise devlete borçlu durumda.
öğretmenlerin ise %42,8’i kredi ÖĞRETMENLERİN YÜZDE 90’I BORÇLU kartı borçlarını ödeyemiyor. AnkeTürk Eğitim-Sen’in 24 Kasım te göre ortalama 2500 TL civarında Öğretmenler Günü vesilesi ile ücret alan öğretmenlerin %56,6’sı Türkiye’nin dört bir yanından 16 ısınma ve elektrik giderlerinde kısıtbin 723 öğretmenle yaptığı anket- lamaya giderken, %76’sı ise hiçbir te ise sonuçlar iç karartıcı. Anket sosyo-kültürel faaliyete katılamıyor. sonuçlarına göre öğretmenlerin %89,4’ü borçlu durumda. Borç- AİLE HEKİMLERİ DEVLETe BORÇLU ÇIKTI ların en büyük payını %84,7 ile 2010 yılında hayata geçirilen Aile bankalar oluştururken %6,8’ini eşe Hekimliği uygulamasında hekimledosta, %2,7’si esnafa, %0,2’sini te- re birçok ekonomik yük bindiriliyor. feciye ve %5,6’sını ise diğer borçlar Geçmişte 1. basamak sağlık hizmetoluşturuyor. Kredi kartı kullanan lerinde kira vb. ek giderler kamuya
aitken, yeni uygulama ile beraber bu giderler aile hekimlerinin sırtına bindiriliyor. Sağlık Bakanlığı Sayıştay raporuna göre sağlık ocaklarının ödenmeyen kira borçları yüzünden sağlık ocaklarını kullanan aile hekimleri, Sağlık Bakanlığı’na borçlu durumda. Bu durumun ortaya çıkması üzerine basın mensuplarına açıklama yapan TTB MYK üyesi Prof. Dr Özdemir Aktan, ‘AKP hükümeti ile birlikte kamuya ait olan sağlık ocaklarının özelleştirildiğini belirterek, “Aile Hekimliği uzman-
larının sırtlarına, hekimlik mesleğinin dışında hemşire, elektrik, su, kira bedeli gibi yüklerin de binmesi, buralarda görev yapanları canından bezdirdi. Bizler aile hekimleri olarak, yalnızca hekimlik mesleğimizi yapmak istiyoruz. Binalarımız kamu binaları olsun, ödeme yükleri sırtımızdan alınsın” açıklamasında bulundu. İstanbul gibi nüfusun yoğun olduğu kentlerde hekim başına düşen hasta sayısı 3500 – 4000 civarında iken bazı şehirlerde halen daha aile hekimleri bulunmuyor.
ABD politikaları ekonomiye tehdit
OECD geçtiğimiz hafta yayınladığı raporda ABD’nin mevcut politikalarındaki belirsizliğin, gelişmekte olan ülkelerin ekonomisindeki yavaşlık neticesinde küresel ekonominin geleceğini tehdit ettiğini belirtti. Kuruluşun 34 üyesinin ekonomileri 2014’te yüzde 2,3, 2015’te yüzde 2,7 büyümeden önce bu yıl yüzde 1,2 gibi düşük bir hızda büyüyebilecek. Son dönemdeki ekonomik büyüme hızının geçtiğimiz döneme kıyasla daha yavaş seyretmesinin nedeni de gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme hızının yavaşlığı olarak görülüyor. OECD, ABD borç tavanının bağlayıcı hale gelmesi durumunda ABD ekonomisinin derin bir durgunluğa girebileceğini, bu nedenle borç tavanının kaldırılması gerektiğini ve bunun yerine “sağlam bir siyasi destekle beraber güvenilir bir uzun vadeli bütçe pekiştirmesi” oluşturulması gerektiğini savundu. EKONOMİ
Yunanistan’da kriz sağlığı vurdu
Yunanistan’da yaşanan ekonomik kriz bütün derinliği ile sürerken, en ağır darbelerden birini de sağlık sektörüne vurdu. Ülkede uygulanan kemer sıkma politikaları çerçevesinde, iğneden, tuvalet kağıdına, bozulan cihazların tamirinden, enjektörlere kadar her şeyin alım ve bakımına kısıtlama getirilen ülkede bütçede sağlığa ayrılan payın daha da düşürülmesi bekleniyor. Öte yandan sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının ağırlaşmasının yanında, devlet hastanelerinin ver-
Ekonomi analizi
2014 yılı bütçesi geçtiğimiz günlerde kabul edildi. Bütçenin verilerine göz attığımızda ise tekil sayıların büyüklüğü bizleri ciddi biçimde yanıltıyor aslında. Bir bakıyoruz 2002 yılına oranla
diği hizmetin kalitesi ise gitgide düşmekte. Kanserli hastaların ameliyatlarında dahi uzun tarihsel aralıklar söz konusu olurken, kronik rahatsızlığı bulunan hastaların %60’ı sağlık merkezlerine ulaşamıyor. Eczaneler ise devletten alacaklarını tahsil edemeyecekleri korkusuyla ilaç alım satımında nakit ödemeyi tercih ediyor. Uzmanların yaptığı son araştırmalara göre krizle birlikte Yunanistan’daki ortalama ömür yaşı 81 den 78’e gerilemiş durumda. EKONOMİ
At yarışları özelleştiriliyor Milli Piyango ve şans oyunlarına dair özelleştirme gündemdeyken, at yarışlarına da özelleştirme sinyali verildi. Bakanlar Kurulu’nun geçmişte TJK’ye 10 yıllık dilimlerle verdiği bahis düzenleme yetkisi bu sene 6 ayla sınırlı tutuldu. Gerçekleşen bu sınırlama ise at yarışlarının özelleştirileceği şeklinde yorumlandı. 6 aylık süre zarfı içerisinde Milli Piyango’nun özelleştirilememesi halinde ise, kısa dönemlik bir devir daha söz konusu olacak. Milli Piyango özelleştirmesinin ardından ise at yarışlarının özelleştirilme sürecinin hızlandırılacağı tahmin ediliyor. Milli Piyango’daki özelleştirme için ise ilk adım 2009 yılında atılmış, ancak başlangıç teklifi olan 1.3 milyar doların üzerine çıkan teklifler olmayınca ihale iptal edilmişti. EKONOMİ
2014 bütçesi ve gerçekler her sayı neredeyse ikiye katlanmış. Kamuya öğretmen alımlarını ele alalım. 2000’li yılların başında 20.000 civarında seyreden öğretmen alımları, günümüzde ise 40.000 hatta 50.000 civarında seyrediyor. Ama madalyonun öteki yüzüne baktığımızda ise aynı 2000’li yılların başında 60.000 civarında olan ataması yapılmayan öğretmen sayısı, günümüzde 324.000. Bütün basın organlarında büyüme rakamlarını en şatafatlı
biçimde izliyoruz. Tam bir trajedi olan bütçenin sosyal yardım payı ise sosyal anlamda yaşadığımız çöküş ile gözler önünde. Örneğin, şiddet mağduru kadınlara yapılan 11 milyon liralık geçici yardımın karşısına, şiddete uğrayan kadınların yaşadığı sorunlar konduğu zaman ortaya çıkan çelişki ise gerçekten çok vahim. Sosyal yardımlara ayrılan bütçe fonlarının, ihtiyaç sahipleri tarafından kullanılabilmesinin önündeki
bürokratik engellere ise hiç değinmiyorum. Ama gözümüzü boyayan rakamsal illüzyonlara rağmen, gerçeklik kendini sokakta gösteriyor. Artan işsizlikten, yoksulluktan, kadına yönelik artan şiddetten vb. gördüğümüz gibi, sokağın nabzının dikkate alınmadığı her ekonomik politika yaşadığımız toplumsal sorunları derinleştiriyor. TAYGUN KON
EGITIM (
10
27 Kasım 2013
Gün Çağ Aydın
AKP’yi bekleyen tehlike: İşçi sınıfı
PRiZMA
Öğretmenler gününde, Yatağan’da ve kıdem tazminatı konusunda işçi sınıfı ve emekçiler meydanlardaydı. Özellikle Öğretmenler Günü’nde Eğitim-Sen’li öğretmenlere Ankara’da yapılan saldırı ve Yatağan’da işçilere yapılan saldırı AKP’nin işçi sınıfını karşısına aldığının son dönem göstergelerinden biridir. İşçi sınıfının eylemlerinin de yeni bir evrede olduğu aşikardır. Talepler salt bir basın açıklamasına sığdırılmamaktadır. Sokakta elde edilen kazanımlar yine sokakta savunulacaktır. Başka da çare yoktur. Gerek bu halk gerekse emekçiler AKP iktidarının konuştuğu lisanı net bir şekilde anlamıştır. Bu lisana verilecek cevaplar ise kendisini göstermektedir. Öğretmenler Günü’nde eğitim emekçilerine yapılan saldırı ülkede ki demokratik hak arayışlarının karşısında nasıl bir tutum takınılacağını gösteriyor. Kızılay Meydanı, AKP tarafından “ölümüne” savunuluyor. Emekçinin payına ise gaz bombası, tazyikli su ve cop düşüyor. Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerinde çalışan işçiler ise özelleştirme karşısında yaman bir mücadele veriyor. Onlar bu gün işçi sınıfının en onurlu halini temsil ediyor. Özelleştirme politikaları arkasında yapılan talanı biliyorlar ve daha önce sınıf kardeşlerinin başına gelenlerden haberdarlar. Belki de kamunun elinde kalan son işletmeleri savunmak onların payına düştü. AKP hükümeti ekonomik planlamaları çerçevesinde elde ne varsa özel sektöre devretmeye çalışıyor. Kamuya ait işletmelerin özelleştirilmesi işçi sınıfının elindeki hakların tırpanlanması anlamına geliyor. Bu işletmelerin özelleşmesi ile birlikte taşeronlara yeni bir pazar açılacak ve güvencesizlik kol gezecek. İşçilerin iş güvencesi pamuk ipliğine bağlı olacak. İşçilerin örgütlü gücü geriletilmeye çalışılacak. Bu politikalar doğrultusunda emekçilerle zenginler arasındaki uçurum daha da fazlalaşacak. Kısa vadede sorun işsiz kalma ihtimalidir. Termik santral işçileri en başından beri özelleştirme saldırısını durdurmaya çalışıyorlar. En net eylemleri son iki güne yayıldı. İşçiler AKP önüne giderek protesto yapmak istiyor. Ancak bu protesto kolluk kuvvetleri tarafından en ağır saldırıyla karşılandı. Yerel seçimlerin yaklaştığı şu süreçte AKP’den taraf olan rantçılar ellerini ovuşturuyor. Belki de milletvekilliğinden daha fazla imkanlara sahip olan belediyeler AKP’li fırsatçılar tarafından paylaşılmaya çalışılıyor. Hatta öyleki espiri bombası bakanımız Egemen Bağış twitter hesabından adayları tebrik ederken öyle bir dil kullanıyor ki sanırsınız belediye başkanlık atamalarını kutluyor. Doğru okudunuz, atamaları kutluyor. O kişi bir dönem daha görev yapacak, bu kişinin başkanlığı hayırlı olsun şeklinde. Daha sandıklar kurulmadan kutlamalar başladı. AKP kendisinin yıkılamaz olduğunu düşünüyor. Bunu alenen göstermekten de hiç çekinmiyor. Rehavet düşmüş bunların üstüne. Bu rehavetle sürekli “yanlış ata” oynuyorlar. Bu toplumun sabrını çeşitli vesilelerle denemeye kalkmak hataların en büyüğü. AKP bu hatayı hep işleyecek. İşçi sınıfının da ekmeğine göz koyarak soygunların en büyüğüne kalkışmak Gezi Direnişi’ni bile aratacak bir direniş yaratır. AKP hükümetinin demokratik gibi görünen söylemlerine dikkatle yaklaşalım. Bu demoratikmiş gibi gözüken davranışların arkasında örülü olan örümcek ağları tüm toplumun önüne serilecektir. Siyaset yapan bir tarzın karşısında havlu atmayıp ringte kalmak zaferi elbet getirecektir. Gezi Direnişi’nin yarattığı direniş alışkanlığı işçi sınıfının mevzilerinde boy göstermeye başladı. Sınıfın ekmeğiyle oynama AKP tahtın devrilir. Ya da neyse sen bilirsin, denemesi bedava.
Parasız eğitim talep etmenin bedeli: 14 bin lira
Geçen yıl Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Erdoğan’ı protesto etmek isteyen 2 öğrenci, özel güvenlik tarafından yaka paça gözaltına alınmıştı. Erdoğan, halka ‘gavat’ diyerek hakaret eden valisini yedirtmezken, parasız eğitim ile ilgili hazırladıkları dosyayı iletmek isteyen söz konusu iki öğrenciye Başbakan’a hakaret suçlamasıyla 7 bin lira para cezası verildi. istanbul ÖZGE DOĞAN
Geçen yıl, Erdoğan’ın gelişi sayesinde olağanüstü hal tedbirleriyle yeni akademik yıla başlayan Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yalnızca YÖK’ü protesto ederek, parasız eğitim talep eden Genç-Der üyesi Sıla Gemicioğlu ve Çağdaş Sinan Dağ isimli iki öğrenci yaka-paça gözaltına alındı. Törenin yapılacağı Davutpaşa Kampüsü’nde alınan tedbirler kapsamında tüm yerleşke çevik kuvvet, sivil polis ve özel güvenlik tarafından ablukaya alındı. Üniversitenin asıl sahipleri öğrencilere resmen ‘nefes aldırılmadı’. ÖĞRENCİLER susturuldu Ellerindeki parasız eğitim dosyasını Başbakan’a ulaştırmak isteyen öğrenciler içeri alınmadı. Dışarıda beklemeye başlayan gençleri, özel güvenlikler, ‘protokolü işgal ettikleri’ gerekçesiyle karga tulumba uzaklaştırıldı. Başbakan Erdoğan içeride yaptığı konuşmada özgürlük nutukları atarken dışarıda en doğal hakları olan parasız eğitim talep eden iki öğrenci özel güvenlik amirlerinin saldırısına uğradı. Erdoğan’ın, “Üniversitelerin olabildiği kadar geniş bir fikir yelpazesine zemin oluşturması şarttır” sözleri sırasında ise seslerini duyurmaya çalışan öğrencilerin ağızları özel güvenlik tarafından kapatılarak engellendi.
bakan’la ilgili hiçbir slogan atmadıklarının anlaşılmasına rağmen öğrencilere hakaret suçlamasında bulunuldu. Yıllardır üniversitelerde atılan ve hakaret sayılmayan “Başbakan defol, üniversiteler bizimdir” sloganının atıldığı iddia edilerek öğrenciler suçlandı. Kısa süre önce bir vatandaşa ‘gavat’ diyerek hakaret eden Vali Coş’un arkasında olduğunu ‘yedirtmeyiz’ diyerek gösteren Erdoğan, “Başbakan defol” sloganını –atılmadığı kanıtlanmasına rağmen- hakaret sayarak öğrencilerden şikayetçi oldu. Ayrı ayrı 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırılan iki öğrencinin cezaları ayrı ayrı 7’şer bin lira para cezasına çevrildi.
ÖZEL GÜVENLİK BU YETKİYİ NEREDEN ALIYOR? Görevleri öğrencilerin güvenliğini VALİSİNİ YEDİRTMEYEN ERDOĞAN sağlamak olan özel güvenlikler hiçbir tehlike oluşturmayan, demokÖĞRENCİLERDEN ŞİKÂYETÇİ OLDU Görüntülerde öğrencilerin Baş- ratik haklarını kullanan öğrencile-
GENÇ-der ÜYESİ SILA GEMİCİOĞLU
GENÇ-der İSTANBUL TEMSİLCİSİ ÇAĞDAŞ SİNAN DAĞ
Parasız eğitim hakkımız
Korkmakta haklılar
Başbakan’ın, “Çoğulculuğun ve özgür düşüncenin olmadığı üniversitelerin özgün üretimde bulunabilmesi mümkün değildir” dediği anlarda biz, parasız eğitim hakkımızı savunduğumuz için güvenlik görevlileri tarafından ağızlarımız kapatılarak gözaltına alındık. Başbakan’a hakaret ettiğimiz iddiasıyla açılan davada 7’şer bin lira para cezasına çarptırıldık. En demokratik hakkımızı kullandığımızda dahi AKP Hükümeti’nin kendisinden başkasına tahammülü olmadığını bir kez daha görmüş olduk.
Rektörlük-ÖGB-polis-yargı-AKP-YÖK el ele mücadele eden öğrencileri, mücadeleden koparmak için her yola başvuruyorlar. Parasız eğitim isteyen öğrenciye hiçbir gerekçe olmadan, yalanlarla 7 bin lira ceza vererek çelişkinin dik alasını yaratanların cezasını Gezi Direnişi’nde olduğu gibi bu gençlik kesecektir. Bugün bildiri dağıtmanın bile yasaklanması fikirlerimizden ödlerinin patladığının göstergesidir. Korkmakta çok haklılar, üniversitelerimizi AKP’ye bırakmayacağız.
rin seslerini, ağızlarını burunlarını kapatarak susturdu. Ardından bu kadar yetkiyi nerden aldıkları belli olmayan özel güvenlikler, öğrencileri yakalayarak polislerin eline
verdi.Yargı-YÖK-Üniversite Yönetimi-Hükümet ile el ele veren Özel Güvenlik Birimleri hukuksuzca muhalif öğrencilerin hak arayışlarını engellemek için baskılarına ve
Personel de kızlı-erkekli
Bir süre önce karma yurt uygulamasına son vererek var olan karma yurtları ayırmaya başlayan Yurt-Kur, yurt çalışanlarını da erkekse erkek , kadınsa kadın yurtlarında görevlendirecek. Bu haberin gündem olmasının hemen ardından kadın yurtlarından erkek personellerin işten çıkarıldığı haberleri gelmeye başladı. İstanbul’da Fatih’te bulunan KYK’ya bağlı Vezneciler Kız Öğrenci Yurdu kantininde yıllardır çalışan 10 erkek işçi, KYK Genel Müdürlüğü tarafından yapılan bildirimle işten çıkarıldı. İşten çıkarılan işçiler,
durumun kendilerine 3-4 gün önce iletildiğini ancak bunun yasal sınırının 15 gün olduğunu söylüyor.Kantin işletmecisi de dahil olmak üzere kimseye herhangi bir gerekçe sunmayan KYK Genel Müdürlüğü, sadece böyle bir kararın olduğunu ve 3 gün içinde kararın uygulanmasının zorunlu olduğunu bildirdi. Sene ortasında işsiz kalan işçiler de öğrenciler de, yaşananların Başbakan Erdoğan’ın “kızlı-erkekli öğrenci evleri” ile ilgili açıklamalarından sonra bu boyuta taşındığını belirtiyor. Öğrenciler KYK’ya itiraz etti. EĞİTİM
Tek taraflı özgürlük
OGÜ YÖK’ü ve Çetinsaya’yı istemiyor
Öğrenci evlerine baskı artıyor Adnan Menderes Üniversitesi’nde okuyan Zeynep Çelik, Başakcan Kaya, Hatun Er aynı evde yaşayan 3 kadın öğrenci. Bazı komşuların son zamanlarda sürekli şikayet ettikleri öğrenciler, taşınmak için başka bir ev buldu. Erkek arkadaşları Ethem Uzer’den yardım isteyen öğrenciler, arkadaşları eve koli getirince komşuları Ramazan Cengiz ve eşi Filiz Cengiz tarafından gürültü yaptıkları gerekçesiyle uyarıldı. Öğrenci evlerinin gündeme gelmesinin ardından bazı komşularla sıkıntı yaşamaya başladıklarını söyleyen Zeynep Çelik, “Apartmandan taşınmaya karar verdik. Vizelerin olduğu hafta vaktimiz ev arayarak geçti. Bir erkek arkadaşımız bize yardım etmek için koli getirdi. Ancak komşularımız üzerimize saldırıp bizi tehdit etti” diye konuştu. Efeler Polis Merkezi’ne gelen öğrenciler tehdit edildiklerini söyledi, komşuları ise gürültü yaptıklarını iddia etti. EĞİTİM
Meclis Başkanvekili ve AKP Kayseri Milletvekili Sadık Yakut’un söylediği, “Kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim yaptırılmasını büyük bir yanlışlık olarak değerlendiriyorum. İnşallah bu yanlışlık önümüzdeki dönem içinde düzeltilecek” sözlerine Milli Eğitim Komisyonu Başkanı Fikri Işık’tan destek geldi. Binlerce öğrenci, muhalif düşündüğü için okullarda ve üniversitelerde baskılara uğrarken hatta sırf yüzden hapishanelerde yüzlerce öğrenci tutuklu bulunurken özgürlükten
bahseden Işık, “Özgürlük alanını genişletmeliyiz, isteyen veli çocuğunu kız, isteyen veli erkek, isteyen veli de karma liseye gönderebilmeli. Burada önemli olan eğitim ve okumak. Okumanın önündeki engelleri kaldırmamız lazım” dedi. Işık, karma eğitim karşıtı fikirlerini,Milli Eğitim Temel Kanunu’ndaki, ‘Karma eğitim esastır ancak eğitimin türüne ve niteliğine göre kız ve erkek okulları ayrı ayrı kurulabilir’ ifadeye dayandırdı. EĞİTİM
Osmangazi Üniversitesi’nde yapılan Bologna Eşgüdüm Komisyonu Toplantısı’na YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya da katıldı. Toplantının yapılacağı konferans salonu önünde ise hem Bologna sürecini hem de Çetinsaya’nın üniversiteye gelişini protesto eden öğrencilere özel güvenlikler saldırdı. Öğrenciler, bilimsel ve özgür bir üniversite için hiçbir adım atmayan YÖK Başkanı Çetinsaya’yı kampüslerinde istemediklerini söylediler. Ardından öğrenciler, aralarından 5 kişiyi temsilci olarak seçerek rektör yardımcısıyla görüştü. Rektör Yardımcısı Mustafa Bahaddin Acat ile görüşen temsilciler üniversitenin hakları olan birçok şeye hukuksuzca engel koyulduğunu söylediler. Yapılan toplantının sonucunda ise Acat, taleplerin dikkate alınacağı, iki hafta sonraki senatoda gündeme getirileceği ve artık okulda bildiri dağıtmak, stant açmak eylem yapmak gibi konulara getirilen yasakların kaldırılacağı sözü verildi. EĞİTİM
LISENIN GUNDEMI
11
27 Kasım 2013
Dershaneleri kapat nitelikli eğitim ver
AKP Hükümeti iktidara geldiği günden itibaren eğitimde reform açıklamalarına başladı ve hala sürdürüyor. Eğitim sistemini yapboz tahtasına dönüştüren AKP Hükümeti, eğitimin bilimsellikten uzak ve niteliksiz bir hale getirdi. Hükümetin eğitim sistemi üzerine son hamlesi, dershaneleri kapatıp özel okullara dönüştürmesi oldu. İSTANBUL burak kiper
AKP Hükümeti dersanelerin kapatılarak özel okul, açık lise ve akşam lisesine çevrilebileceğini açıkladı. Dershaneleri kapatarak, etüt merkezlerine de ruhsat verilmeyeceği son açıklamalarda netleşmiş oldu. Liselerdeki niteliksiz eğitimi yoksayarak dersaneleri kapatıp özel okula dönüştüreceğini açıklayan AKP hükümeti, yeni kanun tasarısını Bakanlar Kurulu’na gönderecek. KOLEJLERE DEĞİL, DEVLET OKULLARINA DESTEK VER Başbakan’ın dersanelerle ilgili yaptığı son açıklamada kapatılacak olan dersanelerin özel okula dönüştürülme sürecinde dershanelere gerekli bütün yardımların yapılacağını söyledi. Devlet okullarındaki eğitim sistemini nitelikli hale getirmek yerine, kapatılacak olan dersanelerin yeni özel okullara dönüştürüleceğini açıklayan Başbakan, özel okula gidecek olan öğrencilere 1500 lira yardım yapacağını açıkladı.
Lise öğrencilerinden kantin boykotu
Mehmet Akif Ersoy Anadolu Lisesi’nde öğrenciler kantindeki fiyat artışları ilgili şikayetlerini müdüre iletmişlerdi. Fakat müdür ve kantin sahibinin fiyatları değiştirmemesi üzerine öğrenciler okulda kantini boykot etti. Öğrenciler, dışarıdan getirdikleri yiyecekler ile öğle arasında okul bahçesine sofra kurdu. Öğrenciler, kantinde yiyecek fiyatları indirilene kadar eylemlerinin devam edeceğini söyledi. Kantin fiyatlarının indirilmesi için imza kampanyası başlatan lise öğrencileri “Bi gel gevrek var’’ sloganıyla kantini boykot etti. EĞİTİM
Lisede kızlı erkekli oturmak da suç
lazım” şeklinde açıklamasını sürdürdü. Cemaat ve AKP’nin rantçı çekişmesinde de yine eğitimin para aracı olarak görüldüğü açığa çıktı.
nı açıklayan Başbakan, sözde eğitim reformlarının arasında nitelikli eğitime yer vermedi. Başbakan, okullardaki niteliksiz eğitim sebebiyle dershaneye yönelen öğrencilerin asıl LİSELİLER EŞİT, PARASIZ, NİTELİKLİ sorunlarını görmezden gelmeye deCEMAAT ERDOĞAN’A EYVALLAH DEDİ vam ediyor. AKP Hükümeti, eğitimi AKP hükümeti ile cemaat arasındaki EĞİTİM İSTİYOR çekişme büyürken FEM dershane- Başbakan Erdoğan, dershanelerle yapboz tahtası haline getirerek okullerinin sahibi Fettullah Gülen’den ilgili açıklamalarında dershaneleri lardaki niteliksiz eğitim sorununa açıklama geldi. “İncinsek de incit- kapatarak özel okullara dönüştüre- ilişkin bir adım atmıyor. Öğrencimemeliyiz, kırılsak da kırmamalı- ceğini açıkladı. Özel okula giden öğ- ler, okullardaki niteliksiz eğitim ile yız” diyen Gülen, “Eyvallah demek rencilere maddi yardım sağlanacağı- birlikte elemeci sınav sistemine tabii
tutuluyor. AKP hükümeti öğrencilerin temel sorunları olan demokratik, bilimsel, ana dilde eğitim istekleriyle ilgilenmeyerek öğrencileri yoğun baskı altında bırakıyor. Öğrencilerin asıl sorunu olan niteliksiz eğitimi ortadan kaldırmayarak eğitimi yapboz haline çeviren AKP Hükümeti, çareyi dersaneleri kapatarak özel okullara dönüştürmekte arıyor. Liseliler ise eşit, parasız, bilimsel bir eğitim ve sınavsız üniversite istiyor.
Eskişehir Liseli Forumu Berkin’e sahip çıktı Eskişehir Liseli Forumu, geçen hafta aldıkları karar sonucu bir araya gelerek Adalar Migros önünde Berkin Elvan’a sahip çıkmak için basın açıklaması yaptılar. Eskişehir Liseli Forumu adına basın açıklamasını okuyan Zehra Polat; “Katilleri korumak katil olmaktır. Başbakanın açıklamalarından çıkan sonuç, polise öldür emri vermiştir. Başbakan bu emriyle suça ortak olmuştur ve o da katiller kadar suçludur. Adaleti onların göstermelik yargısı değil, halk sağlayacak. Biz Eskişehir Liseli Forumu olarak Berkin’i yalnız bırakmıyoruz. Berkin uyanıp okul sıralarına dönene kadar, Berkin’i yaralayanlar yargılanıp hak
ettikleri cezayı alana kadar direnişimiz devam edecektir. Bütün liselileri bizimle birlikte Berkin’e sahip çıkmaya ve bu direnişi büyütmeye çağırıyoruz” dedi. Berkin’i vuran polisler hala dışardalar Berkin Elvan, Gezi Direnişi sırasında polisin attığı gaz kapsülüyle başından yaralanmıştı. Hala yoğun bakımda yatan 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın failleri olan polisler hala yargılanmıyor. Basın açıklamasının ardından “Berkin Elvan yalnız değildir”, “Diren Berkin liseliler seninle” sloganları atılarak eyleme son verildi. EĞİTİM
file:///C:/Users/Onur/Downloads/lise-der2%20(1).jpg
Lise yemekhanesinde paravanlı ayrım
Sınav sistemi yapboz tahtasına döndü
Her yıl sınav sistemi değiştirmekte uzman olan MEB, bu yıl SBS’yi kaldırıp yerine getirdiği “TEOG” sistemini daha uygulamaya sokmadan değiştirmek için harekete geçti. TEOG sistemine göre 6 dersten sınav yapılacaktı. İlk merkezi sınavlar 28-29 Kasım’da yapılacaktı ancak birçok okulda konular yetişmedi, okullar öğrencilerine ek ders açtı. Okullarda durum böyle olunca, sistemin değiştirilmesi gündeme geldi. Sınav sisteminin sürekli değişmesinin öğrenciler üzerindeki olumsuz etkisini bir kez daha gösterdi. SEMİH KUNDAKÇI
4+4+4 öğretmene sınıf yaptırdı
Dershaneler kapatılsın, özel okullar kamulaştırılsın AKP Hükümeti son yaptığı yasa tasarısıyla dersaneleri kapatıp özel okula dönüştürüyor. Lise öğrencilerinin temel sorunu olan eşit, parasız, demokratik, ana dilde eğitimi göz önüne almayan AKP Hükümeti, dersaneye giden öğrencileri özel okul ya da meslek liselerine gitmeye zorluyor. Başbakan son yaptığı açıklamada “Biz burada bir dönüşüm yapıyoruz” dedi. Fakat yaptığı dönüşüm değil, lise öğrencilerinin niteliksiz eğitim ile geleceksizleştirmeye yönelik politikalar. Gezi Direnişi’nden aldığımız güçle, liselerimizdeki eşit, parasız, bilimsel, ana dilde eğitim talebimiz için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.
Çatalca Çok Programlı Lisesi’nde okuyan bir kadın öğrencinin öğle arası erkek arkadaşıyla yan yana oturması üzerine sınıfa giren müdür yardımcısı kadın öğrencinin ensesine vurarak “Ne işin var burada’’ dedi. Okul müdürü, kadın öğrencinin velisini çağırarak “Kızınızın ilişkisi olduğunu biliyor muydunuz? Aşk mı yaşamaya geliyor yoksa okumaya mı?’’ gibi sorular sorarak babasıyla tartıştı. Kadın öğrenci bir daha okula gitmek istemediğini söyleyerek intihara kalkıştı. Aile ve müdür yardımcısı birbirlerini savcılığa şikayet etti. EĞİTİM
Isparta’daki Ahmet Melih Doğan Anadolu Lisesi, geçtiğimiz aylardaki kadın ve erkeklerin yemekhanede yemek saatlerini ayırarak gündeme gelmişti. Fakat öğrencilerin tepkisi üzerine uygulamayı geri çeken lise yönetimi bu seferde yemekhanede kadın ve erkeklerin yemek yediği bölgeyi paravanla ayırdı. Ahmet Melih Doğan Lisesi Okul Aile Birliği Başkanı Soner Can, paravanın kadın öğrencilerin isteği üzerine kurulduğu yönünde açıklamalarda bulundu. Gerekçe olarak kadın öğrencilerin rahatsız olduğunu, pijamayla rahat kahvaltı yapmak istediklerini ve paravanla ayrılan bölgenin tuvalet güzergahında olduğunu söyledi ve uygulamayı savundu. Kadın öğrenciler dilekçe yazılması konusunda baskı gördüğünü, okul tarafından verilen dilekçenin imzalanması yönünde zorlandıklarını söylüyor. EĞİTİM
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uygulanan 4+4+4 eğitim sistemi kapsamında, Araç Yeşilova Okulu’nda sınıf yetersizliğinden dolayı sıkıntı çekiliyordu. Sınıf öğretmeni olan Yavuz Selim Özçelik bu sorunu çözmek için öğrenciler ile birlikte kendi imkanlarıyla müdür yardımcısının odasını derslik haline getirdi. 4+4+4 eğitim sistemiyle sınıf yetersizliği olan okullar hala mevcut. 4+4+4 eğitim sistemiyle birçok okulda sorun yaşanırken, AKP hükümeti eğitimde zirve dönemin yaşandığını söylüyor. EĞİTİM
FORUMLAR
12
27 Kasım 2013
Gezi Direnişi adaletin peşinde
Eskişehir’de eli sopalı polisler tarafından dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın davasının Kayseri’ye taşınmasını Eskişehir halkı protesto etti
Mehmet Ayvalıtaş’ın katiline tutuksuz yargılama kararı çıkması üzerine Kadıköy’de toplanan yüzlerce kişi yaşanan hukuksuzluğu protesto etti.
Gezi Direnişi sırasında yaşamını yitiren Mehmet Ayvalıtaş’ın katiline ilk duruşmasında tutuksuz yargılama kararı çıkarken mahkeme salonunda aileye gaz sıkıldı. Ethem Sarısülük davasıyla başlayan süreçte Gezi şehitlerinin davalarında hukuksuz yargılamalar sürerken Kadıköy’de yüzlerce kişinin katıldığı yürüyüşte ‘‘Bu davalar bizim’’ denilerek Gezi Direnişi’nin sonuna kadar adalet peşinde olacağı yinelendi. Forum yaşar aslan
Gezi Direnişi sırasında bir aracın çarpması sonucunda yaşamını yitiren Mehmet Ayvalıtaş’ın davası başladı. Davanın ilk duruşması diğer Gezi şehitlerinin davalarında olduğu gibi hukuksuz uygulamalarla doluydu. Ethem Sarısülük’ün katilini perukla saklayarak davaya gelmesini bile gerekli bulmayan yargı sistemi bu kez de duruşma salo-
nunu sivil polislerle doldurarak Mehmet Ayvalıtaş’ın ailesine gaz sıktı. Kartal Adliyesi’nin önünde ‘‘katillerin peşindeyiz’’ demek için toplanan yüzlerce kişi adaletin peşinde olduklarını bir kez daha gösterdi. Bu davalar bizim Mehmet Ayvalıtaş davasının ilk duruşmasında hakimin ‘‘oğlum’’ diye hitap ettiği katile tutuksuz yargılama kararı çıkarken adliye içerisi de çevik kuvvetle dolduruldu. İlk duruşmadan çıkan bu kararı ve hukuksuz uygulamaları protesto etmek için Kadıköy Boğa’da toplanan yüzlerce kişi ‘‘Bu davalar bizim’’ diyerek katilleri de saklasalar, davaları da kaçırsalar, Gezi Direnişi’nin adaletin peşinde olacağını söyledi. Ağlama anne evlatların seninle Mehmet Ayvalıtaş davasının ilk duruşmasında çıkan kararı protesto etmek için Kadıköy Boğa’da eylem yapan yüzlerce kişi eski ismi Havuz Meydanı olan Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’na geldiğinde ‘‘Mehmet yoldaş ölümsüzdür’’ sloganı attı. Mehmet Ayvalıtaş Meydanı’nda Mehmet Ayvalıtaş’ın amcasının oğlu Volkan
Ayvalıtaş, duruşmada yaşanan hukuksuzluğu anlatarak duruşma sırasında katilin 5 silahlı polis tarafından korunduğunu ve iyi halden dolayı tutuksuz yargılanacağını söyledi. Eylem esnasında duruşma salonunda gaza maruz kalan Mehmet Ayvalıtaş’ın annesine seslenilerek “Ağlama anne evlatların seninle” sloganları atıldı. Eylem, Boğa’ya vardıktan sonra sona erdi. Davaların seyrini nasıl etkileyecek? Mehmet Ayvalıtaş davasının ilk duruşmasında katil için tutuksuz yargılama kararı çıkarken duruşma salonunda aileye gaz sıkılmasının ardından yüzlerce kişi ‘‘Bu davalar bizim’’ diyerek sokakalara çıktı. Ethem Sarısülük ve Mehmet Ayvalıtaş davalarında adliye önü ‘‘katillerin peşindeyiz’’ diyen insanlarla dolarken Diyarbakır’da Medeni Yıldırım’ın annesinin Başbakan’ı ‘‘Oğluma Gezi Parkı’nda kahraman diyorlar’’ diyerek protesto etmesi Gezi Direnişi’nin her yerde adalet peşinde olduğunu gösteriyor. Gezi Direnişi şehitlerine böylesine sahip çıkarken bundan sonraki süreçte davaların seyrinin nasıl etkileneceğini İstanbul, Ankara, Bursa ve Eskişehir’den forum katılımcılarına sorduk.
Başından gaz kapsülüyle vurulan Berkin E.’nin davasına destek vermek için Çağlayan Adliyesi’nde toplananlara polis saldırdı
Ethem Sarısülük’ü sokak ortasında vuran polisin duruşma sırasında perukla saklanarak sivil polisler tarafından korunması protesto edildi
Gezi Direnişi hukuksuz yargılamalara karşı her yerde meydanlara çıkıyor
Davaların seyrini nasıl etkileyecek? yoğurtçu forumu Selim ekşi
Yeniköy Forumu Yasemin Sevinç
Bakırköy Çamlık Forumu Ahmet Süha Aslan
Nilüfer Halk Forumu Bekir Oktay
Ali İsmail Korkmaz Park Forumu Ender Pervane
Adaleti halk sağlayacak
Adalet saraylarda sağlanmayacak
Gezi hareketi meydanlara çıkmalı
Davalara sahip çıkacağız
Hukuksuzlukları teşhir etmeliyiz
Gezi Direnişi, adaletten umudunu iyice yitirmiş insanların yüreğine adaletin halk eliyle sağlanabileceği inancını güçlü bir biçimde yeniden yerleştirmiştir. Bu açıdan bakınca süregelen ve sürecek bütün hukuksuzluklara rağmen Gezi sürecinden sonra halkın adalet isteği güçlenerek devam edecektir. Çünkü davaların toplumun vicdanında açtığı yaranın başka bir şekilde iyileşmesi mümkün görünmemektedir. Bu adalet isteği de halkın meydanlardan hukuksuz yargılama süreçlerine karşı sesini duyuracağı davalar sırasında mahkeme salonlarının önünde bulunacağını göstermektedir. Ek olarak Gezi süreci, devletin organlarını kullanan bütün hükümetlerin ilk günden itibaren tek tipleşme sürecine girip sonunda muhalif tek bir sese tahammülü olmayan otokratik bir yapıya dönüştüğünü ve bununla mücadele etmenin tek yolunun halkın ortak mücadelesi olduğunu göstermiştir. Bu bağlamda Gezi davaları artık topluma mal olmuş birer simgedir ve halk bunlara sahip çıkarak adaleti sağlayacaktır. Halk da Gezi şehitleri için adaletin ancak bu şekilde sağlanabileceğinin farkında. Bunun en güzel göstergesi de davalara katılan kalabalıklar ve karşılaşılan her türlü hukuksuzlukta verilen ortak tepkidir.
Gezi’de yaşamını yitiren, tutuklanan, yaralanan insanlar için adalet arayışı içerisindeyiz. Bu adalet arayışımızı en iyi yaptığımız şekilde sokaklarda haykırarak hukuksuz yargılama süreçlerini bitirebiliriz. Çünkü AKP’nin en çok korktuğu şey bizlerin meydanlara çıkarak sözümüzü söylememiz. Her davada bizlere saldırması da bu korkunun en iyi örneği. Bu süreçte şunu gördük ki Gezi’de yaşamını yitiren, tutuklanan, yaralanan insanların başına gelen her şey bizlerin de başına gelebilirdi. Ancak yaşamını yitiren genç insanların davalarında görüyoruz ki bu adalet sağlanacak gibi görünmüyor. Durum böyleyken de Gezi Direnişi’nde haklarını almak için meydanlara çıkan binler, şimdi de adalet arayışı için meydanlarda mücadele etmeye devam ediyor. Bence adaleti sağlayacak olan yalnızca budur. Çünkü ben adaletin adalet saraylarında devletin hakimleri ve savcıları tarafından sağlanacağını değil yalnızca halk tarafından sağlanacağını düşünüyorum. Bizler hayatını kaybeden arkadaşlarımız için en iyi direniş yöntemimizi kullanarak Gezi’de olduğu gibi meydanlara çıkacağız ki AKP’nin en çok korktuğu şekilde hesap sorabilelim. Gezi’de yaşamını yitirenler için adaleti getirecek yegane yol budur.
Taksim’e girdiğimiz ilk gün milyonlarca insan Gezi hareketini sahiplenmiş ve içinde bulunduğu durumdan gurur duymuştu. Ancak halkın elde ettiği bu başarının ardında bazı kahramanlar vardı. Bunlar Gezi’de yaşamını yitiren 7 kişidir. Bizim unutmamamız gereken nokta şu; artık eskisi gibi milyonlar olup sokata olsak da bizim hesap sormamız gereken katiller var. Bu katillerin en ağır cezayı alması için Gezi hareketi olarak gereken her şeyi yapmamız gerek. Ethem Sarısülük’ün polis tarafından başından vurularak öldürülmesini herkes televizyonlardan izledi. Ali İsmail’in ölümünü de kayıtlar silindi diyerek saklamaya çalışmalarına rağmen silemedikleri kayıtlar bulundu ve öylesine açık kanıtlar varken hukuk sistemi tarafından yargılanmayan hatta davaya gelme gereği bile duymayan katiller görüyoruz. Ethem’i vuran polisin ve Ali İsmail Korkmaz’ı tedavi etmeyen doktorun hala görevde olması bize ilerleyen süreçte izlenecek hukuki süreç hakkında açık bilgiler veriyor. Bizim hukuksuzluklara karşı yapmamız gereken en güçlü şey; kendini Gezi’nin bir parçası gören herkesin meydanlara çıkıp ölen arkadaşlarımız için adaleti haykırması çünkü katillerden ancak böyle hesap sorulacaktır.
Gezi’nin açtığı ışığın sönümlenme aşamasında olması bence bu davaların seyrinin biraz da şanssız oluşacağını gösteriyor. Elbette gerçek var ki bu davaları unutmamışlarla ve bugün duyarlı olan insanlar ve örgütlü insanlar sahip çıkabiliyor. Ölen insanların bu davaları bu baskıcı ortamda sürüncemede bırakılarak, süresi uzatılarak mümkün oldukça kamuoyunun dikkatinden kaçırılaraktır. Çünkü geçmiş yıllarda da deneyimlediğimiz gibi devlet görevlileri birisini öldürdüğünde hele ki bu kişi politik birisiyse hiçbir ceza almadan yaşamını sürdürdüğü gibi terfi dahi ettirilmiştir. O dönem verilen terfi şimdi Başbakan ‘ın ağzından çıkan destan yazdılar sözü ve polislere verilen ikramiye olarak devam ediyor. Bu davaları kamuoyundan kaçırmak en kolay yöntem olması sebebiyle böyle bir yöntem izlenecektir diye düşünüyorum. Bizde bunları görmezden gelmeyerek bu amaca karşı çıkmalıyız. Bu olayın tam da onların istediği gibi sonuçlanmamasının yolu Gezi şehitleri için vereceğimiz adalet arayışı mücadelesiyle mümkün olabilecek bir şeydir. Bu iş yine bize düşüyor. Davaların sahip çıkılıyor olması önemlidir. Sahip çıkılıyor çünkü insanların dilinde “ya onun yerinde ben olsaydım” fikri var.
Başbakan talimatı ben verdim diyerek ve polisin destan yazdığını söyleyerek bu süreçte yargıyı etkiliyor. Aynı zamanda Başbakan Gezi’de görev alan polislere ikramiye verileceğini belirterek de benzer bir şeye imza attı. Ali İsmail’in öldürüldüğü yerde, olayın geçtiği ilde değil de başka bir ilde görülecek olması gösterdi ki katillerle adalet sağlanmayacak. Bunun diğer bir örneği ise Ethem Sarısülük davasında polisin vurduğu çok açık olmasına rağmen perukla gizlenerek görevine hiçbir şey yokmuş gibi devam etmesi oldu. Bizim şehitlerimizin davalarını çok iyi takip ediyor ve gerekirse adliye önlerinde sonuna kadar bekliyor durumda olmamız lazım. Eğer davaları iyi takip edersek adaletin sağlanması mümkün olur. Bütün davalarda şehitlerimiz, canlarımız için gerek katilleri aklamaya çalışarak gerek maddeleri hafifleterek, yasaları hiçe sayarak bakış açısı ortaya konulmuş oldu. Takip ettiğimiz davalarda hukuksuzlukları teşhir eden bir yerde olmalıyız. Biz daha önceki yıllardaki davalardan, Şerzan Kurt davasından biliyoruz ki katiller bu sistemde birkaç yıl yatıp çıkıyorlar. Katillerin aklanmaya ve salıverilmeye çalışılacağı davalarda demokrasi güçlerine büyük görev düşüyor.
Üç Fidan Park Forumu Ahmet Cartı
Ailelerin yanında olmalıyız Ülkemizde maalesef göz göre göre cinayet işleyen katillere adil bir yargılama sistemi yok. Bunun en açık göstergesi aradan kaç yıl geçmesine rağmen Ceylan Önkol’un katillerinin bulunamaması. Daha yakın bir örnek verecek olursak Ethem Sarısülük polis tarafından vurulduğu ve Ali İsmail Korkmaz’ın ise sivil polislerce dövüldüğü açık bir şekilde görülmesine rağmen davalarda katillere ceza vermemek için bir çok oyun denendi. Roboskili anneler uçaklar tarafından bombalanan 34 evladı için hala adalet arıyor. Ülkemizdeki adalet arayışı daha yüzlerce örnek vererek çoğaltılabilir. Tüm bunlar yaşanırken hükümet ise katilleri yargılayarak ve en ağır cezayı vererek değil verdiği tazminatla bu acılı anneleri teselli etmeye çalışıyor. Bu yüzden Gezi şehitlerinin davaları için net bir şey söylememiz mümkün değil. Çünkü geçmişte yaşanan haksızlıklar bize bu davalarda da adaletin sağlanmayacağını her seferinde hatırlatıyor. Diğer olaylarda olduğu gibi Gezi Direnişi’nde yaşamın yitirenler için de adalet yerini bulacak mı belli değil. Halk olarak bize düşen, haklı taleplerimizi yüksek bir sesle dile getirip, Gezi Direnişi’nde evlatlarını yitiren ailelerle dayanışma içinde olmak.
FORUMLAR
13
27 Kasım 2013
İzmir halkı direnişi Forumfest’le sürdürdü Gezi Direnişinin ardından başlayan halk forumlarının bir araya gelerek düzenlediği 2 gün süren İzmir Forumfest’te stantlar, atölyeler, sergiler, konserler, tiyatrolar gün boyu sürdü. “Doğamıza ve yaşam alanlarımıza yapılan müdahalelere karşı; Buradaydık, buradayız, burada olacağız” denilen etkinlikler boyunca Gezi Direnişi’nin sloganları atıldı.
Forumlarda bu hafta Abbasağa Forumu Perşembe ve Cuma günleri saat 20:00’da Beşiktaş Gençlik Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriliyor. Beşiktaş Ortak Forumu Abbasağa, Bebek, Etiler ve Levent Sporcular Parkı’nın katılımıyla Salı günü saat 20:00’da Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriliyor. 3 Aralık’ta eğitim gündemiyle toplanacak. Bursa Nilüfer Halk Forumu Çarşamba günü 19:30’da Nilüfer Belediyesi Kent Konseyi’nde gerçekleştiriliyor. Eskişehir Ali İsmail Korkmaz Forumu Salı ve Pazar günleri Özdilek Kültür Merkezi’nde saat 20:00’da gerçekleşiyor. Göztepe Gezi Dayanışması 28 Kasım günü saat 19:30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde kadın paneli düzenlenecek. Heybeliada Forumu Her Çarşamba ve Pazar günü saat 21:00’da forum gerçekleştiriliyor. Selamiçeşme Özgürlük Parkı 28 Kasım günü saat 19:30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde kadın paneli düzenlenecek.
yanı sıra Ekoloji, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadın, Gezi Tutsakları Şeİzmir Halk Forumları tarafın- hitleri ve Yaralıları Atölyeleri de gün dan düzenlenen İzmir Forum- boyunca söyleşi, müzik, kermes ve fest 23 Kasım Cumartesi günü başla- benzeri etkinlikler düzenledi. yarak 2 gün sürdü Forumfest’in ilk gününde halk Kadınlar 25 Kasım’a hazırlandı forumları stantlar açarak Gezi ruhu- Festivalde forumlardan kadınların bir nun forumlarla sürdüğünü festivale araya gelerek oluşturdukları Toplumkatılanlarla paylaştılar. İkinci günün- sal Cinsiyet Eşitliği ve Kadın Atölyesi de birçok sanatçının da katılımıyla gün boyunca müzik, tiyatro ve söyleşi konserler verilirken Alsancak’ta Kıb- etkinlikleri gerçekleştirerek 25 Kasım rıs Şehitleri ve Dominik Caddesi’nde Kadına Yönelik Şİddetle Mücadele stantlar, atölyeler, sergiler, konserler, Günü’nde tüm kadınları sokakta oltiyatrolar gün boyu sürdü. “Doğamıza maya çağırdı. ve yaşam alanlarımıza yapılan müdaAtölye alanında stant açan Kadın halelere karşı; Buradaydık, buradayız, Cinayetlerini Durduracağız Platforburada olacağız” denilen etkinlikler mu, “Valilere Talimat: Kadınları Koboyunca Gezi Direnişi’nin sloganları ruyun” başlıklı eylemlerini duyurdu. atıldı. İzmir Forumfest 24 Kasım’da İzmir’de 25 Kasım günü saat 12:30’da yapılan ve birçok sanatçının katıldığı Bayraklı Adliyesi C Blok önünde konserlerle son buldu. toplanacak olan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, hem o gün Etkinlik ve atölyeler görülecek Ferdane Çöl davasını takip Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde sokak edeceğini, hem de 25 Kasım günü sahnesi kurularak; konserler, tiyatro valilere seslenişini gerçekleştireceğini ve perfomanslar sergilendi. Bunların duyurdu.
Saraçhane Forumu Her Salı ve Perşembe saat 20:30’da Yusufpaşa Eğitim-Sen Şubesi’nde forum gerçekleştiriyorlar.
forum yaşar aslan
Üsküdar Ortak Forumu Kuzguncuk, Doğancılar ve İcadiye forumları 20:30’da Harmony Sanat Galerisi’nde biraraya gelerek, ilçedeki kentsel gelişmeleri tartışacak.. Yoğurtçu Forumu 27 Kasım Çarşamba saat:20.00’da BMKM’de kentsel dönüşüm, afet yasası ve 19 Aralık Hayata Dönüş Operasyonu konuşulacak. 29 Kasım Cuma saat:20.00’da BMKM’de sokak çocukları ile ilgili çalışma ve örgütlenme konuşulacak.
Ankara unutulmadı Ankara’da yapılan Eğitim-Sen eylemine polis saldırısı, çok sayıda gözaltı ve yaralı olması üzerine festival programının ardından saat 21:00’da Sevinç Pastane-
si önünde toplanılarak polis saldırısına karşı yürüyüş yapıldı. “Diren Ankara, İzmir Seninle”, “Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam” sloganları atılarak Eğitim Emekçilerine destek verildi.
Forumlar Beltaş işçilerine destek verdi Abbasağa, Etiler, Bebek ve Levent Sporcular forumlarının Levent Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği ortak forumda alına karar üzerine açlık grevine giren Beltaş işçilerini ziyaret etti. Toplu sözleşme yapmak hakkının gasp edilmesi sebebiyle Beşiktaş Belediye’si önüne çadır kuran Beltaş işçileri polisin saldırısı ardından CHP Beşiktaş İlçe Binası’nı işgal ederek haklarını alana kadar açlık grevine girme kararı almasıyla devam eden grev sürecinin konuşulduğu ziyarette forumlar Beltaş işçilerinin yanında olduğunu
belirtti. Saat 8 ‘de CHP Beşiktaş İlçe Binası önünde toplanan forumlar ‘‘Beltaş işçisi yalnız değildir’’, ‘‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’’ ve ‘‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz’’ sloganları attı. Beltaş işçileri adına konuşan Rıdvan Çalışkan forumların direnişlerine verdiği destekten ötürü teşekkür ederek ‘‘Hakkımızı almak için CHP ilçe binasını işgal ettik ve hakkımızı alana kadarda direnişimizi sürdüreceğiz talebimiz Beşiktaş Belediyesi’nin sendikamıza açtığı davadan vazgeçmesidir.’’ dedi. GÜNCEL
Validebağ korusu temizlendi Validebağ Gönüllüleri ve Acıbadem Dayanışması Validebağ Korusu’nun aylık temizliğini 23 Kasım Cumartesi sabahı gerçekleştirdi. Validebağ Gönüllüleri’nden yapılan bilgilendirmede temizliğe gelenlerden malzeme olarak Battal boy cop torbası, plastik eldiven, kapalı ayakkabı, uzun pantolon, şapka ,çapa, kazma, kürek istenildi. Sabah sporu ve kahvaltının da yapıldığı temizlikte Dere Boyundaki Meşe Koruma alanında bulunan meşe yavrularının diplerindeki otları temizleme, çapalama ve havalandırma yapıldı. GÜNCEL
İÜ Forumu yurt çalışanlarına destek verdi AKP’nin kızlı-erkekli politikalarının devamı olan KYK’da kız yurtlarında çalışan erkek personellerin, erkek yurtlarında çalışan kadın personellerin işten çıkarılmasını protesto etmek için Beyazıt Meydanında Vezneciler Kız Yurdu öğrencileri bir basın açıklaması düzenledi. İstanbul Üniversitesi forumu da aldığı kararla bu eyleme katıldı. İşçilerin geri alınmasını isteyen öğrenciler açıklamasında bu haksızlıkları kabul etmediklerini, erkek işçiler ve kadın öğrenciler olarak bir arada durduklarını söyledi. Hasan Ferit Gedik’in dedesine ÖGB saldırdı İstanbul Üniversitesi Forumuna Hasan Ferit Gedik’in dedesi de katıldı. Forum öncesi Hasan Ferit’in dedesinin içeri girmek isterken ÖGB tarafından saldırıya uğradı. Öğrencilerin desteği ile Hasan Ferit’in dedesi okula girdi. Forumda bu saldırıyla ilgili Beyazıt Meydanında basın açıklamasında ‘’Üniversiteleri özgürleştiren biz öğrencilerden ve mahallelerde çetelere karşı savaşan Hasan Ferit’lerden korktuklarını biliyoruz.’’ denildi. Hasan Ferit’in dedesi forumda ve basın açıklaması sırasında konuştu. ‘’Hepiniz benim için birer Hasan Feritsiniz ‘’ diyen Mustafa Meral, Hasan Ferit’i unutmayan öğrencilere teşekkür etti. GÜNCEL
Cevizli Dayanışması ranta karşı yürüdü Cevizli Tekel alanının ranta açılmasına karşı mücadele eden Cevizli Dayanışma 22 Kasım’da eylem gerçekleştirdi. Gezi Parkı’nın ranta açılmak için AVM yapmak isteyen zihniyetin şimdi Tekel alanının ranta açmak istediğine vurgu yapılan eylem saat 19.30’da Orhantepe’den Tekel’e yürüyüşle gerçekleşti. Çeşitli müzik gruplarının etkinliklerinin de gerçekleştiği yürüyüşte belediyeye seslenilerek Cevizli Tekel alanını AKP’nin rant politikalarına karşı savunacaklarını ve yağmaya izin vermeyeceklerini belirtti. GÜNCEL
ESAS MESELE
14
fotoğraf: burak uğur
27 Kasım 2013
Davalar AKP’nin başına bela olacak Gezi şehitlerinin davaları, ülkedeki adaletsizliğin apaçık göstergesi. Mehmet Ayvalıtaş davasında içeriye silahlı polisler girdi. Ali İsmail’in davası Kayseri’ye taşındı. Ethem Sarısülük davaları ise peruğuyla, polisleriyle çok kötü bir tiyatro oyunu. Bu davaların en büyük tanıkları ise avukatlar. Ethem Sarısülük davasının avukatı Kazım Bayraktar ile dava süreçlerini ve karşılaştığı hukuksuzlukları konuştuk. Mahkemenin özellikle sizin girdiğiniz davalarda nasıl bir tavır takındığından bahsedeRöPORTAJ bilir misiniz ayşen ece kavas biraz? En başından beri hukuksuzluk içinde ilerliyor. Ethem’i vuran polis omuz hizasının üstüne kaldırıyor kolunu. Ancak bileğini bükerek ateş ediyor. Kuşbakışı kamera kayıtlarında arada kalma durumu yok, polisin eylemciler ile arasında 5 metre var. Savcının bilirkişisi bunları bildiği halde yazmadı. Ankara Üniversitesi tespit etti bunları. İlk duruşma ise tiyatro sahnesi gibiydi. Biz daha mahkeme salonuna geldiğimizde tüm koltukları polislerle doldurmuşlardı, avukatlara pet şişe atıp, küfür ettiler. Tanıkları bile dövdüler.
AKP baskının yukarıdan aşağıya devlet tarafından ve hükümet tarafından yapılmasını değil, sosyal bir baskı olarak tabandan da yapılmasını istiyor. Siyasal iktidar ve tabi ki mahkemeleri çok açık bir şekilde kolladı. Halka karşı suç işlemeyi meşrulaştırıyorlar. Siyasi iktidar halkın gelişen demokrasi ve özgürlük bilincinden öyle korkmuştu ki, elinde şu anda en önde olan dayanakla polis teşkilatını koruma kaygısına düştü. Ve Başbakan bu kaygıyla bu kadar cinayet işlemiş, meydanlarda, sokaklarda halka saldırmış, cinayete teşebbüs etmiş, kadınları taciz etmiş, binlerce insanı gözaltına almış bu polis teşkilatına ‘kahraman’ dedi, ‘destan yazdılar’ dedi, ‘polisi yedirtmeyiz’ dedi ve bu aynı zamanda yargıya verilmiş bir talimattı. Yargı bu talimata uygun olarak her ne pahasına olursa olsun, bu katil polisi kollama çabası içerisine girdi. Böyle olunca da tabi hukukun çiğnenmesinin sınırları kat kat aşıldı.
Çok cüretkârca polisi koruma politikası uygulanmaya başlandı. 2. duruşmaya gittiğimizde bu sefer de bu katil polisin duruşmaya getirilmediğini duyduk. Duruşmaya getirilmemişti. Başka bir senaryo hazırlanmıştı. Bu polis Ağustos ayında Urfa’ya tayin edilmiş olmasına ve ilk duruşmaya tayin edilmiş olmasına rağmen ilk duruşmaya gelen polis 2. duruşmaya gelmedi ve sanık avukatları tayini gerekçe gösterdiler. Oysa bu yeni çıkan bir şey değil. Telekonferans yöntemiyle ifadesinin alınmasını talep ettiler. Biz buna şiddetle karşı çıktık. Çünkü ses yöntemi ceza usulündeki adil yargılama ilkelerini tümüyle ihlal eden bir uygulamadır. 12 Eylül davasında da telekonferans yöntemi uygulanmıştı. Sanıkları duruşmaya getirmemek için duruşmaya gelemeyecek kadar ağır hasta oldukları, sağlıklarının elvermediğine dair adli tıptan rapor alındı. Bu raporla yapılmıştı. Fakat bu polis memurunun duruşmaya gelemeyecek gibi bir durumu yok. Öyle bir rapora ihtiyaç duymadılar. Gerekçe olarak ne gösterdiler peki? Gerekçe yok yani Urfa’ya tayin edilmiş olması gerekirdi. Oysa telekonferans yöntemini uygulamaya yeni geçilmişti. Yargılamanın yapıldığı duruşma salonunda sanığın hazır olması gerekir. Çünkü sanıkların sorgu sırasında doğrudan dediğimiz çapraz sorgu hakkımız var ceza usulü yasası gereğince. Onun hareketlerini, sorularımıza cevap verirken mimiklerine kadar bedensel yansımasına kadar her şeyini görmek durumundayız. Bu yasalarda da çok açık. Yani orada ifadesi alındığı sürede orada sorgusuna katılırız buna hakkımız var. Fakat mahkemenin bunu engellemek için telekonferans yöntemini getirmesi gerekiyordu. Sanığın avukatları hazır bulunabilecek orda. Biz baktık talimatta bizim müdahil tarafın avukatların hazır bulunmasına yönelik bir talimat yok. Oysa sanığın avukatları sanığı doğrudan hangi koşullarda sorgulamaya hakkı varsa karşı tarafın da aynı koşullarda sorgulama hakkı da vardır. İnsan Hakları Mahkemesi’nde de çok dile gelen yargıda eşitlik ilkesidir. Bu da çiğnendi.
Cüretkarlık öyle bir düzeye geldi ki; normalde polisin silahlı olarak bir duruşma salonuna girmesi mahkeme heyetini aşağılamaktır; hakaret, tehdit anlamına gelir. Yani Ahmet Şahbaz’ın yanında olma talimatı yok öyle mi? Yani sanık Ahmet Şahbaz’ın yanında avukatları olacak. Urfa’da ifade verirken ama müdahil tarafın avukatları orada olmayacak. Biz buna itiraz ettik. Bu Urfa’daki mahkeme de durumu çok anlamamış olacak ki, buraya tekrar soru sordu cevabi olarak. Duruşma kapalı mı yapılacak, müdahil tarafın avukatları da hazır bulunacak mı diye. Yani bu konuda net cevap verildi. Biz de buradan dilekçeyle başvurduk. Henüz bir karara bağlanmamış. İşte böyle yeni bir hukuksuzlukla yeniden karşı karşıya kaldık. Yani bütün bunlara baktığımızda şunu çok açık görebiliyoruz: Siyasi iktidar ile yargı kurumları arasındaki sıkı işbirliğinde o talimatlı yapı bir darbe koşullarında ancak olabilecek kadar var. En son Mehmet Ayvalıtaş ve Berkin E. için adalet isteyen insanlara saldırdılar. Mehmet Ayvalıtaş davasında silahlı polisler gördük. Böyle durumlarda topluma düşen görev nedir? Bu davaların bize öğrettiği çok önemli bir şey var. Halkın demokrasi ve özgürlük bilinci yükselip de bu sokaklara, meydanlara taştığında siyasi iktidarlar genellikle korkarlar. Bu korku onlara şunu yaptırır: Devletin baskı aygıtlarını her türlü hukuksuz müdahaleye hazır hale getirmek… Yaşadığımız siyasal konjonktürde bu davalardan adil bir sonuç çıkmayacağı zaten siyasal iktidar tarafından ilan edilmiş durumda. Adil sonuç bence yine meydanlarda ve sokaklarda… Bu hesabın sorulması açısından bu davaların duruşmaları da önemli. Gezi sürecinde tutuklanmış, öldürülen, yaralanan insanların davaları ve duruşma
günleri bu siyasi iktidarın başına bela hale getirilmelidir. Ancak bu şekilde yol alabileceğimizi düşünüyorum. Cüretkarlık öyle bir düzeye geldi ki; normalde polisin silahlı olarak bir duruşma salonuna girmesi mahkeme heyetini aşağılamaktır; hakaret, tehdit anlamına gelir. Bir hakim polisin belinde silahla gelmesini kabul ediyorsa, o yargılama, o mahkeme heyeti veya hakim kendi itibarını polisin ayakları altına sürmüş demektir. Gezi’ye katılanlara baskılar sürüyor. En son Barış Atay gözaltına alındı, Ahmet Kaya’yı linç edenler de Geziciler dedi vs… Bu hukuksuzluk, adaletsizlik AKP’ye nasıl bir geri dönüş sağlayacak? Bu süreç tek başına AKP’nin hükümet olarak tercih ettiği, ortaya koyduğu, kendi ürettiği bir stratejik süreç değil. Şimdi böyle bir süreçte AKP, kızlı-erkekli kalmak, günlük yaşamı değiştirmek vb. hayatın her alanını baskı altına almaya çalışıyor. Bu baskının yukarıdan aşağıya devlet tarafından ve hükümet tarafından yapılmasını değil, sosyal bir baskı olarak tabandan da yapılmasını istiyor. Tabandan gelecek bir baskıyı, devletten gelecek baskıyla birleştirme şeklinde… Gelmekte olan, kapitalizmi ağırlaştıracak olan kriz, bütünsel bir emekçi hareketine sebep olabilir. Bu nedenle her kriz döneminde yapıldığı gibi emekçi hareketini bazı noktalardan bölme taktiği uyguluyorlar. Alevi-Sünni, Kürt-Türk çatışması yaratmak, toplumun yarısını oluşturan kadınları eve hapsetmek, onları aileden sorumlu hale getirmek, aile kurumunu öne çıkarmak gibi şeylerin hepsi sadece AKP’nin istediği şeyler değil, gelmekte olan emekçi hareketini içten bölmenin taktiği bunlar. Bu bölmeye karşı ne yapacağımızı Gezi süreci gösterdi. Her kesimden emekçiler bir araya geldi. Gezi süreci gençlik ağırlıklı olmasına rağmen, yüzde elli ve daha fazlası kadın ağırlıklı olmasına rağmen onların çoğu ücretli çalışanlar. Örgütlü bir işçi sınıfı hareketi olarak çıkmadı ama şöyle çıktı: Alevi’si, Kürt’ü, Sünni’si, lezbiyeni, geyi hepsiyle birlikte demokrasi ve özgürlük talebiyle ortaya çıktı. Bu orada birleştirici bir noktaydı. İktidarı ve asıl sermaye kesimini esas korkutan da buydu ve hemen akabinde bölmek için çaba göstermeye başladılar.
Bu davalarda devletle karşı karşıya gelmiş oluyorsunuz. Bir hukukçu devletle karşı karşıya geldiği zaman nasıl bir tutum izlemelidir? Devletle darbe dönemlerinde de karşı karşıya geldiğimiz oldu. Ama bizim için en önemli şey hukuk ve siyasetin birbirinden kopuk olmadığıdır. Mahkemede savcıya karşı mücadele ederken, bu mücadelede hukuku nasıl ortaya koyacağımız, karşımızdaki gücün, hukukun arkasında nasıl bir politika izlediğinin bilincine ancak böyle varabiliriz. Hukuk ve siyaset birbirinden ayrılamaz. Çünkü egemen sınıfın ordusu, polisi baktığımızda hukuk sistemini uyguluyor gibi görünüyor ama hedefledikleri dönemlerde hukuku tümüyle bir kenara atabiliyorlar. O zaman biz hukukçuların da yapacağı onlardan fazla bir hukuk beklemediğimizi teşkil etmek, her demokratik hakkın peşinde olmak ve hukuku uygulamadıklarını da teşhir etmektir. Bir diğer önemli nokta da bu mücadelede yargılanan insanların bu davalarda alacakları tutum açısından, onların demokratik hakları konusunda bilinçlenmelerini, haklarının farkında olmalarını sağlamaktır. Bu mücadeleyi hukuksal olarak da vermemiz gerekiyor. Sadece sokaklar değil, mahkeme salonları da cezaevleri de gözaltı mekanları da mücadelenin bir parçasıdır.
Bu süreçte çok gözaltı olacak, belki yeni ölümler yeni yaralanmalar olacak. Bunlara karşı tüm hukuksal yolların takip edilebilmesi için avukatların da bir araya gelmesine ihtiyaç var. Mahkemede devlet bu davayı nasıl ele alıyor, nasıl bir karşı savunma yapıyor? Mahkemede devlet olarak karşımızda savcıyı görürüz. Onların bize karşı hukuksal gerekçelerini ortaya koydukları bir durum yok.
Kazım Bayraktar kimdir? 12 Eylül döneminden bu zamana avukatlık mesleğini sürdürüyor. Çağdaş Hukukçular Derneği Eski Başkanı, şimdi ise Disiplin Yönetim Kurulu üyesi. Son olarak Ethem Sarısülük Davası’yla da ilgilenen Kazım Bayraktar, davalara politik yaklaşımıyla ünlüdür. Tümüyle fiili bir durum yaratılıyor. İçeri polis doldurularak savunmayı polis terörü altında yapmamız bekleniyor. Biz bu duruma karşı çıkarak onların yüzünü teşhir etmiş oluyoruz. Hukuksuzluklarının arkasında bizim hukuka ve adil yargıya çağıran taleplerimizi reddederken gerekçeleri hukuki olmuyor. Özellikle Ethem davasında görüldüğü gibi hukuku kullanamadıkları için çoğu kez saçmalıyorlar. Taleplerimizi reddederken bazen gerekçe bile göstermezken bazen de tamamen saçma ve komik olan gerekçeler gösteriliyor. Peki, bu süreçte avukatların ortak bir çatı altında toplanarak dava sürecinde ortak hareket etmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? Nasıl halk hareketindeki örgütsüzlüğün yol açtığı handikapları görebiliyorsak avukatlar açısından da öyle bir durum. Baroda örgütlüyüz. Bazı avukatlar bazı derneklerde örgütlü durumda. Ancak Gezi süreci de şunu ortaya koydu ki bütün kesimlerin bir araya gelmesi gerekiyor. Örneğin, Taksim Dayanışması’nda birçok kesim bir araya geldi. Kısmi bir örgütlenme olsa bile bu süreçte nasıl önemli ve yararlı sonuçlar sağladığını gördük. Bu süreçte çok gözaltı olacak, belki yeni ölümler yeni yaralanmalar olacak. Bunlara karşı tüm hukuksal yolların takip edilebilmesi için avukatların da bir araya gelmesine ihtiyaç var. Avukat güçleri bir araya gelmediğinde Gezi sürecindeki gibi dağınıklık olacak, kimi yerlerde kopukluk olacak. Gezi sürecinde de çoğu yere örgütsüzlüğümüzden dolayı yetişemedik. Dağınık örgütlülüğü birleştirmememizde yetişemememizin sebeplerinden biriydi. Bu anlamda çeşitli illerde avukat dayanışmasının da örgütlenmesi gerekiyor. Hem var olan davaları daha güçlü, katılımlı bir şekilde takip etmek adına hem de muhtemelen önümüzdeki süreçte bu davalar artacağından talepleri karşılamak için örgütlenmek gerekiyor.
DUNYA
15
27 Kasım 2013
İstenmeyen adam Türkiye
Mısır, Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi’ni, “Türkiye’nin içişlerine karışmasını” sebep göstererek istenmeyen adam ilan etti. Erdoğan’ın Mursi’yi yargılayanlara benim saygım yok demesi Mısır’la olan ilişkileri iyice gerdi. Ankara da karşılık olarak Mısır’ın Türkiye Büyükelçisi’ni istenmeyen adam ilan etti. Dünya oğuzhan özkan
Mısır, Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi Hüseyin Avni Botsalı’yı istenmeyen adam ilan etti. Kahire, kararına gerekçe olarak ise “Türkiye’nin içişlerine karışmasını” dayanak gösterdi. Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Büyükelçi Botsalı’nın derhal ülkeyi terk etmesi istenildi. Açıklamada ayrıca Türkiye’yle diplomatik ilişkilerin maslahatgüzar seviyesine indirildiği belirtildi. Geçici cumhurbaşkanı sözcüsü Ahmed el-Müslümani Temmuz ayında yaptığı açıklamayla Türkiye’nin yapmış olduğu açıklamaların “uygunsuz” olduğunu ve “Mısır’ın iç işlerine müdahale” niteliğinde olduğunu söylemişti. Cumhurbaşkanı, “Ankara’ya açıkça söylüyorum ki, Mısırlıların egemenliğine ve Mısır halkının iradesine saygı göstermeliler. Mısır, Taksim Meydanı’nda olanlara müdahil değildi” diyerek Türkiye’nin Mısır’ın içişlerinden uzak durması gerektiğini söylemişti. Büyükelçi Botsalı’nın üç gün içinde Ankara’ya döneceği öne sürülürken, bu kararla görüşmeler için Kahire’ye çağrılan Mısır’ın Ankara Büyükelçisi Abdurrahman Selahaddinin’in Türkiye’ye geri dönmeyeceği belirtiliyor. “Saygım yok” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Mursi’nin devrilmesinin ardından konuyla ilgili yapmış olduğu açıklamalar Mısır’ın geçici hükümetinin her daim tepki vermesine neden olmuştu. Erdoğan, Mısır’daki darbenin ardında İsrail’in olduğunu da iddia etmişti.
Mursi’nin göstericilerin öldürülmesini azmettirmekten dolayı yargılandığı davayla ilgili olarak Erdoğan, “Ben, Sayın Mursi’nin yargı karşısındaki tutumunu alkışlıyorum, ona saygı duyuyorum, onu yargılayanlara benim saygım yok” diyerek Mursi’nin yargılanmasını eleştirdi. Erdoğan’ın bu sözünün Mısır’ın kararında etkili olduğu söyleniyor.
bütün Türkiye ve Mısır arasındaki bu duruma geçici, konjonktürel bakmamız gerekir. Mısır’ın da bir an önce demokrasiye tekrar kavuşmasını temenni ederiz. Akdeniz’in güneyine baktığımızda Mısır gibi büyük bir devlet, kuzeyine baktığımızda Türkiye gibi büyük bir devlet vardır. Dolayısıyla tarih boyunca da çok sağlam ilişkilerimiz olmuştur. Türk iş adamlarının çok önemli faaliyetleri var. Şüphesiz ki “Elmanın iki yarısı gibiyiz” tabii Mısır’da olup bitenlerden çok Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise üzüldük, bunu açıkça da paylaştık. Mısır’ın kararını “Ümit ediyorum Ümit ediyorum ki ileride bütün ki ilişkilerimiz tekrar rayına oturur. bunlar tekrar rayına oturur” dedi. Türkiye ile Mısır bir elmanın iki yarısı gibidir” diyerek yorumladı. Gül, Ankara’dan misilleme konuyla ilişkili olarak yapmış oldu- Ankara, Türkiye’nin Kahire ğu açıklamada ise “Orada olağanüs- Büyükelçisi’nin Mısır tarafından tü bir dönem var. Ümit ederim ki istenmeyen adam ilan edilmesi
sonrası Mısır’ın Türkiye Büyükelçisi Abdurrahman Selahaddin’i istenmeyen adam ilan ederek aynı şekilde karşılık verdi. Dışişleri Bakanlığı konuya ilişkin açıklamasında ise “Üzüntü duyduğumuz bu durumun tarih önündeki sorumluluğu, Mısır’da 3 Temmuz darbesinin olağanüstü şartlarında işbaşına gelen geçici yönetime aittir. Her halükarda, Türk ve Mısır halkları arasında tarihten gelen köklü ilişkiler ve kardeşlik bağları her zaman ve her şartta baki kalacaktır. Dost ve kardeş Mısır’ın en kısa zamanda istikrar ve demokrasiye kavuşmasını ve akabinde, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin normale dönmesini temenni ediyoruz” denildi.
Hükümet protesto edildi Ukrayna’da 100 binden fazla kişi, hükümetin Avrupa Birliği’yle olan ekonomik ilişkilerini Rusya’nın baskısı sonrası askıya almasını protesto etti. 2004’te yönetimin devrilmesine kadar varan “Turuncu Devrim” olarak bilinen eylemden sonraki en büyük eyleme milletvekilleri de katıldı. Polis, bakanlıkların çevresindeki eylemcilere gaz bombalarıyla saldırdı. Kiev polisi verdiği bilgide gazın, protestocuların attıkları sis bombası sonrası kullanıldığını söylediler. Protestocularla polis çatışırken, şehrin başka bir noktasında da hükümete destek gösterisi düzenlendi.
Şili’de seçimlere giren öğrenci gençlik mücadelesinin önderleri milletvekili seçildi. 2011 yılındaki öğrenci eylemleri liderlerinden Camila Vallejo, Gabriel Boric, Giorgio Jackson ve Karol Cariola Şili Komünist Partisi’nden milletvekili seçilerek parlamentoya girdiler. 2011 yılında bir gösteri dalgasıyla başlayan öğrenci hareketi, 2012 yılı boyunca da devam etmişti. Şili Üniversite Öğrencileri Federasyonu eski Başkanı Camila Vallejo, La Florida kentinden yüzde 43 oy ile milletvekili seçilirken Vallejo dışında 3 eski öğrenci lideri daha parlamentoya girdi. Devlet Başkanlığı seçimleri ise seçime katılan adaylardan hiçbiri yüzde 50 oyu geçemeyince ikinci tura kaldı. İkinci tur seçimleri ise, ilk seçimlerde yüzde 46.68 oy alan merkez solun adayı Michelle Bachelet ile yüzde 25.01’de kalan merkez sağın adayı Evelyn Matthei arasında gerçekleşecek. DÜNYA
İran
İran’la anlaşıldı
İran’ın nükleer programıyla ilgili üçüncü tur müzakereleri anlaşmayla sonuçlandı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya’nın İran’la sürdürdüğü nükleer görüşmelerde anlaşmaya varıldığı açıklandı. Anlaşmaya göre; İran, nükleer programını 6 aylığına donduracak. Buna karşılık İran’a yönelik ekonomik ambargolar gevşetilecek. Ambargoların gevşetilmesi İran’a tahmini 1.5 milyar dolarlık bir kazanım sağlayacak. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İran ile 5+1 ülkeleri arasında imzalanan nükleer anlaşmaya ilişkin olarak, “Dünya’daki büyük güçler, İran’ın nükleer faaliyet hakkını artık resmen tanıdı” dedi. ABD Başkanı Obama nükleer sorunun barışçıl yollarla çözüldüğünü belirtirken, İsrail Başbakanı Netenyahu ise yapılan anlaşmayı tarihi bir hata olarak niteledi. DÜNYA
Katar
İnsanlık dışı muamele
Katar, Dünya Kupası için tesislerin yapımında çalıştırdığı göçmen işçileri “modern köle” olarak kullanıyor. Çoğu Nepal ve Hindistan kökenli olan yabancı işçiler paralarını alamıyor, zorlu ve tehlikeli şartlarda çalışıyor. Başkent Doha’daki bir hastane temsilcisi geçen yıl inşaattan düşen 1000’den fazla kişinin hastaneye geldiğini, işçilerin yüzde 10’unun sakat kaldığı, ölüm oranının ise kayda değer olduğunu belirtti. Yabancıların ülkeden ayrılmak için izin almasını şart koşan Katar’da onlarca işçinin de bu sebeple kapana kısıldığı aktarıldı. 70 işçi ise 10 aydır bedava çalıştırılıyor. Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Shetty “Dünyanın en zengin ülkelerinden birinde bu kadar çok sayıda göçmen işçinin insafsızca suistimal edilmesi, hiçbir şekilde mazur görülemez” dedi. DÜNYA
Rusya, Ukrayna’yı Belarus ve Kazakistan’ın dahil olduğu kendi gümrük sistemine dahil etmek istiyor. Putin, Avrupa Birliği’ni, Vilnuis’ta yapılacak zirvede Ukrayna’nın imza atması için Ukrayna’ya şantaj yapmakla suçlamıştı. Kiev’de gerçekleşen gösterilere gelenler “Avrupa’da yaşamak istiyorum”, “Ukrayna Avrupa’nın parçasıdır” sloganları attı. Eyleme katılanlardan birisi “Avrupa’yla birlikte olmak istiyoruz. Çocuklarımızın bir geleceği olmasını istiyoruz ve Rusya’nın baskısına maruz kalmak istemiyoruz” diyerek niçin sokakta olduklarını söyledi. DÜNYA
Gençlik önderleri milletvekili seçildi
Dünya Turu
Utanç verici karar
Bosna-Hersek’te, 10 savaş suçlusu usül hatasından dolayı serbest bırakıldı. Serbest bırakılanlar arasında Srebrenitsa katliamına katılanlar da var. Tahliye kararı iki tutuklunun 19921995 arasında işledikleri suçların o dönemdeki kanunlar yerine 2003’te yürürlüğe giren ve daha ağır cezalar öngören kanunlarla yargılanmalarına ilişkin itirazları üzerine verildi. Strasburg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi itirazı haklı bularak, sanıkların yeniden yargılanmalarını istedi. Serbest bırakılan 10 kişi tekrar hakim karşısına çıkacak. Kurban yakınları verilen kararı “utanç verici” olarak niteledi ve “Kendimizi ihanete uğramışız hissediyoruz” dediler. 22 akrabası öldürülen Srebrenitsa Anneleri Derneği Başkanı Münire Subasiç, “İhanete uğramış hissediyoruz. O yargılanmalar süresince ifade vermiştim. Şimdi aynı sancılı süreci bir kez daha yaşamamızı istiyorlar” diyerek verilen karara tepkisini dile getirdi. Paramiliter güçler Srebrenitsa’da 8 binden fazla Boşnağı katletmişti. DÜNYA
Birleşik Krallık
“İnsan Avı” itirafı
İngiliz ordusunun, 1970’li yıllarda Askeri Tepki Kuvveti (MRF) adlı gizli bir birim kurarak İrlanda’nın başkenti Belfast’ta IRA üyesi olduğundan şüphelenilen herkesi öldürdüğü ilk kez resmen kabul edildi. BBC Televizyonu’nda yayınlanan Panorama programının bu haftaki bölümünde MRF birimine bağlı askerler, 1970’li yıllarda İrlanda’nın başkenti Belfast’ta IRA şüphelilerini öldürdüklerini ve bunlardan birçoğunun silahsız siviller olduğunu itiraf etti. Eski bir MRF üyesi olan Cursey, Belfast sokaklarında çoğu zaman yalnız veya çok küçük gruplar halinde “çalıştıklarını” söyledi. Yaptığı infazlar için hiçbir vicdani rahatsızlık duymayan Cursey, “Bizim infaz ettiklerimiz kadınları ve çocukları öldürüyordu” diyerek kendini savundu. DÜNYA
YAKLASIMLAR
16
27 Kasım 2013
Gerçek işsizlik yüzde 20, Çiğdem bunu hak etmedi işsizler 6 milyon !… MUSTAFA SÖNMEZ yazdı
Hükümet tarafından açıklanan işsizlik oranları gerçek değerlerin yakınından bile geçmiyor. Ancak son aylarda TÜİK dahi gerçeği gizleyemiyor. Resmi olarak açıklanan oranlar tekrar çift hanelere dayanmış durumda. Mustafa Sönmez’in Yurt Gazetesi’nde yayımlanan yazısı gerçekleri gözler önüne seriyor.
Türkiye’de kamuflajı itinayla yapılan göstergelerden birinin işsizlikle ilgili olduğunu bilmeyen yok. Tanımları bilmeden, işsizliğin gerçek boyutunu kavramak da mümkün değil. Bir kere 15 yaşın üstünde olduğunuz halde, işgücü piyasasına çıkıp iş aramış değilseniz, siz baştan işgücü , dolayısıyla iş sahibi ya da işsiz sayılmıyorsunuz. Mesela eli ayağı tutan 11,4 milyon kadın, “ev kadını” oldukları için, işgücü sayılmıyorlar, dolayısıyla işsiz de sayılmıyorlar. Kazara bunların dörtte biri işgücü piyasasına çıksa, Türkiye, en yüksek işsizliğe sahip ülkeler olarak bilinen İspanya, Portekiz, G.Afrika gibi ülkeleri siler geçer. 15 yaşın üstündeki erkeklerin neredeyse dörtte üçü işgücü piyasasına çıkarken kadınların ancak yüzde 31’i işgücü piyasasında. Bunu baştan belirtmek gerekiyor. Gelelim, işgücü piyasasına çıkıp da işi olmayan, dolayısıyla “işsiz “ sayılanlara.
Ancak, esas kamuflaj altındaki işsizleri, yarı-işsizleri dikkate alırsanız, sorunun gerçek boyutu ortaya çıkıyor. Çünkü, TÜİK, anket yaparken, “Bölgede iş bulunmadığına veya bölgede kendisine uygun iş olmadığına inandığı ya da nereden iş arayacağını bilmediği için iş aramayıp, ancak iş başı yapmaya hazır olduğunu belirten kişileri” işsiz saymıyor. Bunlara “ümidi kırıklar” deniyor. Aslında işsiz bunlar, ama iş aramaktan sıtkı sıyrılmış, sorarsanız da iş varsa çalışırım, niye çalışmayayım, diyor. Peki sayıları? Az buz değil tam 2,1 milyon. Yani “resmi işsizlerin dörtte üçü. Bunları da eklerseniz, bir anda işsiz sayısı 4,9 milyonu aşıyor. Ancak, bitmedi… Eksik istihdam… Resmi ve sayılmayan işsiz-
lerin yanında, bir de “eksik istihdam” denilen, yalanyanlış işi varmış görünenler var ve bunlar artma eğiliminde. Haftada ancak 40 saatlik işi olan ve bulursa daha fazla çalışmak istediğini belirtenler Ağustos 2013 itibariyle, 595 bini bulmuş. Oysa 1 yıl önce bunların sayısı 400 bin imiş. Demek ki, haftada 40 saatin altında işle idare edenlerde yüzde 50’ye yakın artış var. Bir de iğreti çalışanlar var. Bunlar geçici de olsa bir işe giren ama hep kalıcı bir iş arayan, mevcut işiyle geçinemediği için ek iş arayışında olanlar. Bunlara “yetersiz istihdam edilmişler” deniyor. Bu iki kategoridekilerin toplamı 1 milyon 76 bini bulmuş durumda. 2012 Ağustos’una göre sayıları 350 bin ya da yüzde 44 artmış bu yarı-işsizlerin… Bunlar da gerçek işsizler
Resmi işsizler TÜİK, her ayın ortasında 2 ay öncesine ait “resmi işsizliği” açıklıyor. Ağustos 2013 için işsizlik oranı yüzde 9,8 olarak duyuruldu. Bunu tek başına alıp mesela 1 yıl önceyle kıyaslarsanız 1 puan artış var ki, hiç az değil. Sayı olarak, 12 ay önce 2,4 milyon işsiz var iken 1 yıl sonra, bu sayı 2,8 milyonu bulmuş. Yani 400 bin kişi “resmi” işsizler arasına katılmış.
içinde sayılır bir anlamda. Dolayısıyla, resmi işsizleri, iş aramadığı için işsiz sayılmayanları ve iğreti işte tutunmaya çalışanları alt alta yazarsanız, gerçek işsiz sayısı 6 milyonu geçiyor. Bu, aslında resmen ilan edilen yüzde 10’a yakın işsizliğin bir kat fazlası, yüzde 20 işsizlik demek… Kâbus gibi… Ağustos ile birlikte tarım,turizm,inşaat sektörlerindeki mevsimsel iş imkanları daralır ve izleyen aylarda işsizlik oranları tırmanır. Bu yıl da öyle olacaktır. Eylül ayından itibaren resmi işsizlik yüzde 10’un üstüne çıkacaktır. Geçim sıkıntısı arttıkça, enflasyonun gerçek olanı başını kaldırdıkça, haneye para getirme ihtiyacı, buna bağlı olarak da işgücüne dönüşüp iş arama ihtiyacı
daha da artacaktır. Bu arayışa karşılık, ekonomideki gidişat iş, istihdam vaat etmiyor. Hükümet, bütçe imkanlarını seçim konjonktüründe riske edip istihdama yönelse de bu, yılda kamu istihdamını 80-90 bin artırmaktan öteye gidemiyor. Bu kadarlık kamu istihdamı da 3 milyona merdiven dayamış resmi işsiz kitlesine pek bir derman olmuyor. Derman, büyümede. Ama büyüme, iki yıldır ancak yüzde 2-3’lerde tutunmaya çalışıyor hem de büyük cari açık verme pahasına. 2014’te dış kaynak girişi iyice azalınca, bu oranları gerçekleştirme, dolayısıyla işi olanların işini korumaları bile kolay olmayacak. Resmisiyle, gerçeği ile işsizlik, AKP rejiminin önümüzdeki dönemde en büyük kâbusu olacağa benzemektedir. Mustafa Sönmez Yurt Gazetesi yazarı mustafasnmz@hotmail.com
ŞEYDANUR BİLİCİ yazdı
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile mücadelelerini birleştiren Bilici ailesinin kısa bir mektubu var Yarın okurlarına.
Çiğdem Bilici, pek çok kadın gibi, boşanmak istediği için, küçük kızı Seher’i kendi ayakları üstünde durarak, huzur içinde büyütmek istediği için, kendi hayatına karar vermek istediği için Erhan Çalışkan tarafından, Bursa’da, iş yerinin biraz ilerisinde 25 Ekim tarihinde defalarca kurşun sıkılarak öldürüldü. Çiğdem hayatta kalmak için yapabileceği her şeyi yapmış, defalarca aldığı ölüm tehditleri nedeniyle şikâyetçi olmuştu. Koruma altındaydı, hatta Erhan Çalışkan uzaklaştırma kararını çiğnediği için tutuklama kararı bile çıkmıştı hakkında. Ancak Erhan Çalışkan’a yine de silah ruhsatı verebildiler. Çiğdem’in, iş arkadaşlarının ihbarına rağmen, ne o silahı aldılar ne de Çiğdem’i korumak için önlem. Çiğdem’i korumayan devletten hesap sormak için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile mücadelelerini birleştiren Bilici ailesinin kısa bir mektubu var Yarın okurlarına. Çiğdem’in kız kardeşi Şeydanur Bilici, ablasının ardından duygularını bizlerle paylaştı. Çiğdem bunu hak etmedi. . . Ölümü böyle olmamalıydı. Biz böyle acı görmemeliydik. Evimiz daha onsuzluğa alışamadı. Bağırmaları hala kulağımızda, öyle güzel hayalleri vardı ki, sırf onlar için çırpındı. Kızı içindi her şey hayatını onun için yaşayacaktı... O kurşunlar onun ölümü olmamalıydı. Ablam hayatı boyunca kimseyi incitmedi. Biz birbirimizi hep içten sevdik. Öldüğü gün sarılamadım ona… Yanından ayrılırken öpemedim son kez. . . Ertesi gün için öyle şeyler planlamıştık ki hala kulağımda. . Biz şimdi ne yaparız onsuz. . Bir ömür boyu ablasız benim dert ortağım kim olabilir ki şimdi yerini kim alabilir. . . Adalet bu mu? Neden dur denilmiyor? Neden gereken yapılmıyor? Annesiz kalmak zorunda mıydı yeğenim? Ben ablasız kalmayı hak ettim mi? Şeydanur Bilici
Siverek’te 400 kişilik işe 5 bin kişi başvurdu
Son SESSİZLİĞİN UĞULTUSU Filiz Aküzüm Her şeyin bittiğini, noktalandığını, yapılacak bir şeyin kalmadığını ifade eden son kavramı, son paradigması insan psikolojisi üzerinde son derece büyük etkiler bırakmaktadır. Çünkü sonlar birey ve yaşamı arasında önemli bir kavşak noktasıdır. Sonlar hep acıyı, kederi, belleklerden silinmek istenen kötü hatıraları anımsatırlar ve bu yüzden sonlar çoğu zaman soğuk ve acımasız olarak nitelendirilir. Acı çekmiş, yaşamı boyunca problemlerle boğuşan insanlar kendilerini ve özel yaşamlarını ilgilendiren herhangi bir soru kendilerine yöneltilince hemen yüzlerindeki ifade ve soluk alış verişleri değişiverir. Hafızlarına kazınan o kötü anıları, o kötü sonu “Lütfen hatırlat-
mayın bu mevzuyu hemen kapatalım” diye çıkışırlar. Çünkü hatırladıkça sanki bir an yaşamlarını alt üst eden o trajik travmanın ortasındaymış gibi kendilerini hissederler; bir an önce konunun kapanmasını ve belki de bir bardak su içme ya da “Benim bankaya, postaneye gitmem lazım, beni bekleyen arkadaşıma uğramalıyım, önemli bir işim var” bahanesiyle çantalarını kaptıkları gibi bulundukları ortamı çarçabuk terkediverirler. Sonlar yaşamımızda derin yarıklar açar, bundan düşüncelerimiz, yaşama bakış açımız, benliğimiz bile etkilenir. Önceleri yaşama ve topluma karşı iyimser bir gözle bakanlar içinde doğdukları veya kendilerine yakın derin,sıcak duygular besleyen kişiler uğradıkları haksızlıklar, kültürel şok yüzünden yetiştikleri veya girdikleri topluma karşı antipati duymaya başlarlar ve daha fazla yıpranmamak için başka diyarlara demir atarlar bir yudum huzur
bulmak için. Bunun en güzel ve en çarpıcı örneği ise, emperyalist güçlerin sömürü araçlarını devreye sokup yakın tarihlerde işgal ettikleri ülke vatandaşlarında bunu ekleyebiliriz. İşgale, baskıya, şiddete maruz kalmış ülke insanlarının psikolojisine sahip olmayı eminim hiç kimse istemez. Demokrasi ve din adına yapılan savaşlar hep felaketi, yıkımı,bir milletin yok oluşunu, acı sonunu hazırlar, düstur bu ve bu kaderi değiştirmek çok zor çünkü arada üç -beş kişi ortaya çıkarak işgali protesto etmek için pankart açıp basın açıklaması yaparak tepkilerini dile getirmeye çalışmış olsalar da cılız olarak nitelendirilen bu sesler azgın baronların ve orduların arasında eriyip gider.Geride binlerce sakat, kimsesiz çocuk, onuru, şerefi ayaklar altına alınmış kılıç artığı kadınlar ve erkekler, gözyaşı, harabeye dönmüş bir ülke ve yıkıntılar altında kalmış yitik bir tarih ve kimlik kaldığı gibi geleceğe
dair umutlar da tükenir. Yeni politik projelerin, yaşam hakkı tanımadığı bu ülke insanlarından sorgulama ve soru sorma cesareti olmayan dilsiz, kültürel bağlarından kopuk, asimile olmaya hazır bir toplum inşa edilir. Son Bir kırılma noktasıdır yaşamımızda çünkü dünyayı değiştirecek en kritik kararlar son dakika ve saatlerde masa başında alınır ve sonrada altına ıslak imza atılır. Bilet aldığımız treni son anda ya yakalar ya da kaçırırız, En önemli işlerimizi son ana bırakır ve başarısız oluruz, Hep son anlarda dostumuzun ihanetine uğrarız, Ayrılık haberini son anda elimize geçen bir mektup, telefonumuza gelen bir mesaj ya da uykudayken gecenin son saatlerine doğru gelen bir telefon alır ve yıkılırız, En sevdiğimiz insanların ölüme yaklaştığının ilk haberini,yoğun bakımdaki
yaşam ünitesinde gelen acı sinyallerden alır ve olduğumuz yere yığılırız, Duymak istemediğimiz en ağır sözleri en son yaptığımız tartışmada duyarız, Sevginin ebedi olmadığını tek taraflı olarak açılan davanın ardından mahkeme salonunda alınan boşanma kararıyla son anda öğreniriz, Hayatın kısa, değerli olduğunu aslında bu kadar uzun emellere sahip olmanın eften- püften şeylere kırılmaya, üzülmeye değmediğini bir ambulansla hasta sedyesinde taşınırken anlarız, İnsanı beklemediği sona her zaman yanlış davranışlar, tutarsızlıklar ve çelişkiler götürür, Son eşiğinde en büyük pişmanlıklar hayal kırıklığı ve aşırı güvenin felaketi karşımıza dikiliverir, Kötü karaktere sahip insanlar tutunacak bir şeyleri kalmadığında yolun sonunda olduklarının farkına vardıklarında iyi,olgun bir insan olmaya karar verirler, Başa gelen onca musi-
betten sonra kadere razı olur imanımızı kemale erdiririz, Elini- kolunu bağlayarak, oturmanın, şikayet etmenin, vasıfsız olmanın, işe yaramadığını bir şeyler yapmanın gereğine başvurumuzun elimize tutuşturulup kibarca kapı gösterilince bize dış kapının mandalı olduğumuz mesajı verildiği anda silkiniriz içinde bulunduğumuz gafletten, Statlarda oynanan maçlarda en güzel gol son dakikada atılan goldür, Mutluluk gözden düşen son damlada gizlidir, Sanatçı elinde fırçayla eserine son rötuşlarla şekil verir, Bir şiir son dizeyle anlam bulur, Çekilen son doğum sancısıyla bebek dünyaya merhaba der, Toprağa düşen son cemreyle tohum filizlenir, Asırlık çınar aldığı son darbeyle devrilir, Gözlerdeki son bakış yüreklerde ebedi yurt bulur, En güzel aşklar son do-
kunuşla bozulup önemini yitirir, Dervişin son zikri, son halveti onu fenafillaha yükseltir, En acıklı filmler en son karede mutlu biter, İlahi adalet son anda tecelli eder, Canavarların, devlerin, cadıların olduğu tüm kötü masallar son kahramanın kötülerle olağanüstü savaşıyla hep en güzel ve en mutlu şekilde biter, Savaşlarda hep yıkımın, cinayetin son fotoğrafı ve küçük bir çocuğun yürek dağlayan son yardım çığlığı insanlığı ayağa kaldırır. Filiz Aküzüm Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi filiz_ak_uzum@hotmail.com
YAKLASIMLAR
17
27 Kasım 2013
Kadın sorunlarına yalnızca “BAKAN” Fatma Şahin Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak meslek örgütlerindeki ve forumlardaki kadın kardeşlerimizle dayanışma içinde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü sebebiyle birçok eylem gerçekleştirdik. 24 Kasım’da Büyük Kadın Yürüyüşü ile İstanbul ve Ankara’da, 25 Kasım’da beş ilde valilikler ve meclis önünde gerçekleştirdiğimiz eylemlerin ardından sunduğumuz dilekçelerle ve Galatasaray Meydanı’nı dolduran yüzlerce kadınla birlikte mücadeleyi yükselttik. Kadın hareketinin en önemli odak noktası haline gelen şiddete ve cinayetlere karşı var olma, hayatta kalma mücadelesinde kadın dayanışmasını büyüttük; büyütmeye devam edeceğiz. 25 Kasım’da kadınların sokaklara döktüğü bu mücadelenin ucundan tutmak şüphesiz bu konuda yetki ve sorumluluk sahibi olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e düşüyordu. Ancak konumunun gerektirdiği hitap şekliyle Sayın Şahin, bir kez daha pozisyonunu yanlış anladığını ispat edercesine yalnızca “bakan” olmaya, bakmaya devam etti. Kadına karşı şiddeti önlemeye yönelik bir imza kampanyası başlattı, “Kardeş, oğul, arkadaş, koca ve tüm erkekler olarak kadına karşı şiddet uygulamayacağımıza söz veriyoruz” gibi cümleler içeren spotlar yayınladı. Ay-
rıca gün içinde yaptığı açıklamada “Ölümlü şiddet vakalarında ciddi azalma var” diyerek kamuoyunu yanıltan ve kadın cinayetlerinin ulaştığı vahamet derecesinin üstünü örtmeye çalışan bir açıklamada bulundu. Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi, kadına yönelik aile içi şiddetle sınırlayan; kadınların şiddet görmesini ve öldürülmesini değil boşanmayı talep etmesini önlemeye çalışan; kadın cinayetlerine kurban giden evli olmayan kardeşlerimizi bir istatistik olarak bile görmeyen Fatma Şahin’in tüm bu sorunları imza kampanyasıyla ve erkeklere söz verdirmek gibi uygulamalarla sonlandırabileceğini düşünmesini oldukça romantik buluyoruz. İmza toplamak ve erkeklerden şiddet göstermemesi
yönünde söz almak dışında yapabileceği çok daha fazla şey olduğuna inandığımız Fatma Şahin, 25 Kasım’da kadın cinayetlerinin azaldığını söylerken, Diyarbakır’da bir kardeşimiz daha kadın cinayetine kurban gitmişti. Çoğu tehdit altındaki kadının korunma talebinin yerine getirilmediği, kimilerininse koruma altındayken dahi cinayete kurban gittiği bir ülkenin bakanı olarak Fatma Şahin’i kadın cinayetlerine yönelik caydırıcı tedbirler alınması, kadınların korunma hakkından faydalanmasının önündeki fiili engellerin kaldırılması, aileyi koruma adı altında boşanma hakkını tartışmaya açan uygulamalardan vazgeçilmesi, yasalarda belirlenen toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin önlemlerin hayata geçirilme-
si konusunda somut adımlar atmaya davet ediyoruz. Karşısında durduğumuz bu şiddetin memleketin üzerine uçaklarla atılmış bir hastalık, bir dış mihrak oyunu olmadığı hepimizin malumudur. Şiddete karşı söylenmiş her sözü önemsediğimizi vurgulamakla birlikte; şiddet vakalarının ve kadın cinayetlerinin özellikle son on yıldaki somut artışını göz önünde bulundurarak muhatabımızın ülkeyi yönetenler ve bu şiddetin önüne geçmeyen, etkili politikalar üretmeyen hükümet ve yetkililer olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Bu anlamda; yalnızca “şiddete son” demenin yetmediğini, kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin bu şiddet ortamını önlemeyen, aksine söylemleriyle meşrulaştıranların kar-
“
“
BUKET HABİPOĞLU yazdı
Kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü’nü yürüyüşler ve mitinglerle geçirirken, kadın mücadelesinin asıl takipçisi olması gereken Fatma Şahin’in kadın haklarını yalnızca ‘imza’ toplayarak sağlamaya çalışıyor olmasını Buket Habipoğlu değerlendirdi.
İmza toplamak ve erkeklerden şiddet göstermemesi yönünde söz almak dışında yapabileceği çok daha fazla şey olduğuna inandığımız Fatma Şahin, 25 Kasım’da kadın cinayetlerinin azaldığını söylerken, Diyarbakır’da bir kardeşimiz daha kadın cinayetine kurban gitmişti.
şısında verilmesi gerektiğini düşünüyor; tüm kadınları kadın düşmanı politikalara karşı omuz omuza mücadele etmeye çağırıyoruz. Buket Habipoğlu Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu İstanbul Üyesi
İyi Kötü Çirkin ELİF KARAN
İyi
Fatih Çekirge Hürriyet
Çekirge, KADER’in kadınların siyasetteki etkinliğini arttırmak için yürüttüğü kampanyayı eleştiriyor. Çekirge: “Meclis’te grubu bulunan üç parti lideri var fotoğrafta...Ama birisi yok... Kim?BDP... Meclis’te grubu var. Komisyonlarda görev yapıyor. Milletvekilleri Türkiye’yi yurtdışındaki komisyonlarda temsil ediyor. Üstelik eş başkanı da bir kadın...Anayasa ve demokrasi adına orada seçilmiş bir kadın var... Gültan Kışanak...İşte bu fotoğraftaki yanlışa bakarak diyorum ki...Keşke onun da fotoğrafını koyup kadın hareketinin ırk gözetmeyen bir anlayış olduğunu gösterselerdi...Kadın katılımının en çok olduğu partidir BDP... Üstelik erkek liderlerden bir şey istemek yerine...
Kötü
Hasan Celal Güzel Sabah
Güzel, kendi bakanlık dönemine de atıfta bulunarak, ataması yapılmayan öğretmenleri, eğitim sistemindeki sorunları yok sayıyor ve hükümete “iyileştirme” öneriyor. Güzel: “11 yıllık AK Parti iktidarı döneminde ‘öğretmenlere’ ve ‘polislere’ dönük, hayat standartlarını arttırıcı özel projeler hazırlanıp uygulamaya konulmadı.Bunun önemini uzun uzun anlatmama lüzum yok... Açık söylemek gerekirse, önümüzde 1,5 yıl içinde 3 seçim varken,elinde imkânı bulunanların öğretmenlere ve polislere özel projeler hazırlamasını, şikâyetlerini ve taleplerini dinlemesini;özellikle herkes tarafından sevilen ve sayılan babacan Millî Eğitim Bakanımız ‘ın sevgili öğretmenlerimize müjdeler vermesini bekliyoruz”
Çirkin
Ahmet Kekeç Star
Kekeç, neredeyse bir yazısında bile Gezi Direnişi’nin adını anmadan yapamıyor. Son yazısında da şair Ataol Berhamoğlu’na “Gezi ruhu” şiirini konu ediniyor. Kekeç: “Bu Ataol, sosyalist bir şairimizdir. Baskı rejimlerine karşıdır. Faşizmden nefret etmektedir... Üstelik kalbi insan sevgisiyle “gürp gürp” atmaktadır. (Biz söylemiyoruz... Kendisi şiirlerinde ve yazılarında böyle olduğunu iddia ediyor.) Fakat biz bu “faşizm ve baskı” sevmeyen şairden hiçbir zaman bir Stalin eleştirisi, bir Pol Pot eleştirisi duymadık...Hadi problem görmüyorsun... “Tarihin dili nesneldir. Öyle olmak zorundadır!” lafları da ne oluyor?İnsan böyle bir cümle kurmadan önce biraz düşünür.Değil mi?Biraz utanır.Biraz yüzü kızarır.Benim bildiğim “sosyalist ahlak” bunu gerektiriyor”
Çiçekler ülkesinin öğretmenleri! EVRENSEL Öztürk Polat Öğretmenler gününün heyecanı öğrencilerin yüzlerinden okunuyordu… Kızlı – erkekli öğrenciler ellerinde birer demet çiçek ile okul yoluna düşmüşlerdi, çocuklar; çiçekler içinde bir ülkede yaşamazsalar da, kendi düşlerindeki çiçekler ülkesine öğretmenlerini davet ediyordu bir günlüğüne de olsa… Kimi öğretmenler mesleki yaşamları boyunca öğrencileri gibi çiçekler içinde bir ülke hayal etmişlerdi, ideallerini şekillendiren düşleri uğruna mücadele ederek, ağır bedeller ödediler. İdealleri uğruna ağır bedeller ödeyen öğretmen Metin Lokumcu; yaşamı boyunca yaşadığı coğrafyada ekolojik dengenin bozulmaması için emek sarf etti. Suyun ticari meta haline getirilmek suretiyle neoliberal ekonomi politikalarının hizmetine sunulmasına ve bu yöntemle rant merkezi haline gelen HES projelerinin karşısında göğsünü siper etti! Öğrencilerinin yaşam hakkının gasp edilmesine karşı duruyordu Metin Lokumcu. Bu nedenledir ki
egemen erkler Metin öğretmenden hiç haz etmedi. Yarınlara yaşanabilir bir dünya bırakmak adına alanlarda mücadele ederken polis terörü sonucu yaşamını yitirdi Metin öğretmen… Metin öğretmenin katledilmesi üzerine Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayip Erdoğan; ”Tabi bu arada bir tanesi de kalp krizi geçirerek ölmüş, kimliğini bilmiyorum, üzerinde durmaya da gerek duymuyorum” sözleriyle Metin Lokumcu’nun şahsında Metin öğretmenin davasına olan kinini nefretini dile getirmişti. “İktidar sizi nerenizden yaralarsa orası sizin kimliğiniz olur” der Milan Kundera. İktidarın bizleri yüreğimizden yaraladığı süreçte elimizden acımasızca alınan öğretmen Cemil Kırbayır (1976-1978 yılları arasında Ankara’nın Gölbaşı İlçesi’nde sınıf öğretmeni olarak görev yaptı) öğrencilerinin daha adil, daha demokratik daha özgürlükçü bir ülkede yaşamasına zemin hazırlamak için çıktığı yoldan bir daha geri dönemedi. Cemil öğretmen; kolektivizm çerçevesinde hareket edilerek insanca yaşanabileceğini biliyordu. Öğrencilerine hayat bilgisi dersinde bir arada yaşamı, dayanışmayı, paylaşmayı öğretmişti Kırbayır. Talebelerine öğrettiği erdemler Cemil öğretmenin “Sakıncalı Piyade” ilan edilmesine neden oluyordu. Bu yüzdendir ki; 12 Eylül dar-
becileri Cemil öğretmeni bir gece acımasızca katlettiler işkence masasında… O gün Cemil öğretmenle birlikte çocukların çiçekler ülkesinde yaşama hakları da elinden alınmıştı! O gün Cemil öğretmenle birlikte, düşünen, üreten, sorgulayan nesillerin yetişme çabasının üstüne beton dökülmek istenmişti… Cemil öğretmen; halk üzerinde korku imparatorluğu yaratmak isteyen 12 Eylül darbecilerinin topluma dayattığı bir gözdağı girişimi sonucu katledildi. Metin öğretmen; toplumsal muhalefetin devlet terörüyle bastırılabileceğini, AKP Hükümeti’nin hukuktan, hürriyetten yoksun politikalarına karşı gelmenin cezasının ölüm olduğunu gösterdi bizlere. Sistem yok etmeye güdümlü bir şekilde işlerken, çarkı döndüren güçlerin hesaba katmadığı Metin Lokumcu’nun da, Cemil Kırbayır’ın da öğretmenlik mesleğini icra ettiği süreçte öğrencilerine itiraz etmeyi, sorgulamayı öğretmiş olmalaraydı. Öğretmenler gününün arifesinde Cemil öğretmen ile Metin öğretmenin yol arkadaşları, ebeveynlerinden aldıkları cesaretle Ankara sokaklarında meslek onuru ve sosyal haklarının düzeltilmesi adına yürümek istediler. Hak aramanın suç sayıldığı Türkiye’de dün zindanlarda işkence edilerek sindirilmek istenen öğret-
menler, bugün başefendi Tayyip Erdoğan’ın emriyle devletin üniformalı işkencecileri tarafından meydanlarda biber gazıyla, copla, tazyikli suyla terbiye edilmek isteniyordu. Devletin Ankara caddelerinde uyguladığı sindirme politikası daha öncede denenmiş olmasına rağmen, başarıya ulaşmamış bir yöntemdi. Devletin kadrolu tetikçilerinin emekçilere uyguladığı baskı politikasını daha önce Gezi Direnişi’nde de görmüştük. Cemil ve Metin öğretmenlerinden sadece pozitif bilimlerin yanı sıra direngenliği de öğrenen öğrencileri… Gezi Direnişi’nde kent hakkını savunan, düzene itiraz eden talebeler kendilerine rehberlik eden Metin ve Cemil öğretmenlerinden “aldıkları duyarlı birey, direngen toplum” dersini hafızalarının bir kenarına not etmiş bu notlarla katıldıkları Gezi Direnişi’nde sistemin kendilerine dayattığı sözlü sınavına kalktı ve bu sınavdan başarıyla geçtiler. Gezi Direnişi’nde yıldızlar ülkesine giden, Ali İsmail, Medeni, Hasan Ferit ve arkadaşlarının beraberinde götürdükleri karneleri, Metin ve Cemil öğretmene verilen en anlamlı öğretmenler günü hediyesiydi. Öztürk Polat ozturkpolat75@gmail.com
günlüğü İlker Eraslan
Barış Atay’ın gözaltına alınması üzerine Cuma günü TT’ye giren #BarışAtayYalnızDeğildir haftasonu boyunca düşmedi. Bir çok oyuncu da dahil olmak üzere binlerce tweet atıldı. @sadicece teröristim.teröristsin.terörist.teröristiz.teröristsiniz. teröristler...paranoya bitmiyor... #BarışAtayYalnızDeğildir @harun_tekin başka bir manadaydı, bir yazımın başlığıydı ama bugüne de cuk oturuyor: #direnbarışgeziseninle Ankara’da öğretmenlere yapılan saldırı ve öğretmenler günü #EğitimEmekçileriDireniyor, #ÖğretmenimeDokunma, #ÖğretmenlerMutsuzÇünkü başlıklarını üç gün boyunca TT’de tuttu. @AylinAsLIM Atanamayan öğretmenlerin yürüyüşünü gazlayıp bacak kıran bebeler, çoğunuz 20’lerinizdesiniz. Ne çabuk unuttunuz öptüğünüz elleri? 25 Kasım’a hazırlanan forumlardan kadınlar #buyukkadinyuruyusu hashtagi ile güçlü ve yaygın bir duyuru çalışması yürüttü. @eylemdogukaya Yeter!!!Hergün manşetlerde kadın cinayetleri!!!Yeter!!!Hergün tecavüzler! tacizler!Yete r!!!#buyukkadinyuruyusu
KULTUR-SANAT
18
27 Kasım 2013
5 farklı infografik 5 farklı Kadıköy
7 Eylül’den 7 Ekim’e kadar süren Şehrine Ses Ver İnfografik Tasarım Atölyesi’nin ortaya koyduğu 5 farklı infografik, sanatseverlerle buluştu. Türkiye’de bir ilçe özelinde ilk infografik atölyesi olma özelliğini taşıyan Şehrine Ses Ver, Kadıköy’deki yaşamı infografikler aracılığıyla aktarılması amacını taşıyor. İSTANBUL Serkan atak
Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak Yönetmen: F. Lawrence Oyuncular: Jennifer Lawrence, Josh Hutcherson tür: Aksiyon, Dram
Grafik sanatının son yıllarda yükselen bir alt dalı olan infografik, kısaca bilgileri görsel olarak sergileyen grafikler, son yıllarda ülkemizde de görünür olmaya başladı. Bu grafiklerle alış-veriş merkezinin yönlendirmelerinden, İstanbul’un metro ağını gösteren bir panoya kadar günlük yaşamımızda sürekli karşılaşır olduk. Hayatımızı kolaylaştırmaya yönelik kullanılan bu grafiklere dikkatlice baktığımızda her biriyle aslından ne kadar uğraşıldığını farkedebiliriz. Örneğin, gün içerisinde karşılaştığımız tuvaletlerde bulunan erkek-kadın figürlerinin bile birbirinden farklı olduğunu ilk defa farkedebilirsiniz.
Açlık Oyunları serisinin ikinci filminde yönetmen değişikliğiyle aksiyon dozajı arttırılıyor.
Şehrine Ses Ver 7 Eylül – 7 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen “Şehrine Ses Ver İnfog- Ortaya 5 Eser Çıktı rafik Tasarım Atölyesi” çalışması, Şehrine Ses Ver Atölyesi, bölinfografik sanatına gönül vermiş genin sosyal ve kültürel değerolanların bir araya geldiği bir etkin- lerinden beslenerek ilçedeki lik oldu. Bu proje ile Kadıköy İlçe- yaşamı oluşturan insanların, yasi’nin bulunduğu bölgenin kültürel pıların, alanların, araçların, kuve sosyal değerlerinden yola çıkıla- rumların ve işletmelerin nicelik rak Kadıköy’deki yaşamı infografik- ve niteliklerinin araştırılması ve ler aracılığıyla aktarılması amaçlan- gözlemlenmesi ile elde edilecek dı. Biraraya gelen grafikerler çeşitli verilerin işlenmesi ve infografikler çalışma gruplarına ayrılarak her biri aracılığı ile aktarılmasını sağladı. Kadıköy’ün farklı özelliğini anlatan Şehrine Ses Ver Atölyesi’nde 5 çeşitli infografikler hazırladılar. grup tarafından seçilen Son Durak Eylül ve Ekim aylarında gerçek- Haydarpaşa, Herkesin Kadıköy’ü, leştirilen atölye çalışmalarının ar- Göztepe Parkı, Semt Pazarları / Gel dından ortaya çıkan beş infografik, Vatandaş Gel ve Kadıköy’de Kül25 Ekim – 9 Kasım arasında Tasa- tür ve Sanat Üretimi konularındaki rım Atölyesi Kadıköy’de sergilendi. infografık çalışmalar ortaya çıkmış oldu.
ARDA İCİL yazdı
Ayas Yönetmen: H. Emre Konyalı, M. Tuğrul Tiryaki Oyuncular: Ege Sezer, Ö. Faruk Biçer tür: Animasyon
Son Durak Haydarpaşa Bu eserlerden biri de “Son Durak Haydarpaşa”. Bu infografikte Haydarpaşa Garı’nın tarihi, yapımında kullanılan malzemeler, mimarları, yolcu ve yük kapasitesi ve garda çekilen film, dizi ve kliplerin toplam gelirleri gibi bilgiler içeren infografik ek olarak bir de çağrıda bulunuyor: Dünya mirası listesi kriterlerini karşılayan bu eşsiz kültürel varlığımızı koruma altına alalım. Kadıköy’ün Kültür Sanat Potansiyeli Bir diğer infografik ise Kadıköy’ün konser salonları, galerileri, sanat kursları, kültür merkezleri, atölyeleri, konser salonları ve tiyatroları
hakkında detaylı bilgi sunan infografik, bir yandan da Kadıköy’ün kültür sanat üretiminin görünürlüğünü sorguluyor. Kadıköy sakinlerinin, mevcut potansiyelden daha çok yararlanmaları için güzel bir harita ortaya koyuyor.
Türkiye’nin ilk animasyon çocuk filmi olma özelliğine sahip olan Ayas’ın yapımcılığını Pepe çizgi filminin yaratıcıları yapıyor.
Nasıl Görebilirim? Bu projeye emek ve destek verenler arasında infografik.com.tr, tasarimyarismalari.com, Tasarım Atölyesi Kadıköy ve Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi yer alıyor. İnfografikleri görmek isteyenler ise www.sanatblog.com/ infografik-tasarim-atolyesi-sehrineses-ver adresini ziyaret edebilirler.
Last Vegas Yönetmen: İlksen Başarır Oyuncular: Mert Fırat, Emre Karayel Tür: Komedi
Tiyatrodan uyarlanan filmin yönetmenliğini Atlıkarınca ve Başka Dilde Aşk filmlerinin yönetmeni İlksen Başarır üstleniyor.
Kadıköy’e bağımsız sinema
Yazılım casusluğunun gündemde olduğu bu günlerde, bu konuyu gündeme alan yönetmenliğini Robert Luketick’in yaptığı Paranoya filmi vizyona girdi.
Paranoya Film yapmak için konu bulamayan senaristlerin yardımına bu aralar gelişen teknoloji koşuyor olsa gerek. Senaryolarını bir kılıfa sokmanın yolunu ancak gelişen teknolojiyi takip ederek bulmaya çalışmaları kimileri için olumlu bir gelişme iken kimileri için de pek olumlu sayılmaz. Paranoya için de olumsuz bir gelişme diye yorumlamak bence doğru bir tespit olacaktır. Çünkü profesyollikten uzak, izleyicinin teknolojiye olan merakını ve sahip olduğu bilgiyi tahmin edememeleri yaptıkları film için talihsizlik olsa gerek. Yazılım casusluğuna değinmeye çalışmış yönetmen Robert Luketick. Ama pek de değinememiş. Değindiği konu ise babasının nasihatını
dinlemeyen, ondan farklı olmayı deneyen, bir anda yükselmeyi düşünen 27 yaşındaki bir gencin yaşadıkları. Birçok popüler telefon ve bilgisayar programları birbirinin kopyasıdır. Birirlerinin yazılım programlarını çalan teknoloji devlerinin davalarından haberdarsınızdır. Örneğin, geçenlerde Apple ile Samsung arasında şöyle bir gelişmeyi BBC’nin haber sitesinde okumuştum; “Uluslararası Ticaret Komisyonu (ITC) Apple’ın Samsung patentlerini ihlal ettiğine karar verdi. Karar ile birlikte iPad ve iPhone’un bazı eski modellerinin ABD’de satışlarının durdurulması söz konusu olabilir. Patent davasının konusu, 3G kablosuz internet
bağlantısı teknolojisinin aynı anda birden fazla hizmeti sağlayabilmesini sağlayan özellikleri ile ilgili.’’ Paranoya’da ise Amerika’nın iki haberleşme devi olan Eikon ve Wyatt Corporation arasındaki yazılım hırsızlığı filmin konusu. Wyatt Corporation, Eikon’dan yazılım çalması için Adam adındaki bir elemanı yetiştirir. Daha sonra Adam’ı Eikon’da işe sokarlar ve son piyasaya çıkacak olan yazılımı çalmasını isterler ama Adam çalmak üzereyken yakalanır.Adam iki şirket tarafından kendisine komplo kurduğunu anlar ve onlardan intikam almayı dener, iki teknoloji devinin CEO’larını FBI’yla işbirliği yaparak tutuklatmaya çalışır. Paranoya için pek olumlu eleş-
tiri yapamayacağım çünkü değinmek istedikleri konunun dışına çıkmışlar. Örneğin, birçok filmde görmeye alıştığımız casusların aldığı eğitim ile Paranoya’da eğitimsiz casus olan çaylak Adam’ı aynı kefeye koymak imkansız. İzleyici teknoloji ile ilgili filmleri izlerken konunun daha çok teknoloji ile olmasını bekler. Fakat Paranoya’da bu durumu göremiyoruz daha çok babasının nasihatını dinlemeyen, birden yükselişe geçmeye çalışan bir genci görüyoruz. Sadece filmdeki tekno müzikleri uyumlu olmuş; ötesi olumsuz. O yüzden Paranoya için benim puanım 10 üzerinden 5 olacaktır.
Sinema sektörünün katı kuralları nedeniyle vizyona girme şansını yakalayamayan filmler geçtiğimiz yıldan beri Levent Kültür Merkezi’nde başlayan “Başka Sinema” etkinlikleri ile sinema seyircisi ile buluşuyordu. Bu tür sinema salonlarına bir yenisi Kadıköy’de eklendi. Ekim ayında açılan Moda Sahnesi bu haftadan itibaren Moda Sahnesi Sinema Salonu’nda yapılacak gösterimlerle sinema severlerle buluşacak. Bu haftadan itibaren bir diğer güzellik daha yaşanacak ve Ali Aydın’ın geçtiğimiz yıl Venedik Film Festivali başta olmak üzere çok sayıda festivalden ödül ve övgüyle ayrıldığı “Küf ” filmi de Moda Sahnesi Sinema’da gösterime girecek.
twitter: @ThomasIcil
HAFTANIN AJANDASI Çalıkuşu Ankara’da
Joan Mıró Sergisi
Afiş sergisi
Reşat Nuri Güntekin’in yazdığı Çalıkuşu romanı dizisinin ardından tekrar popüler hale gelirken Necati Cumalı tarafından oyunlaştırılan tiyatro versiyonu 26-29 Kasım tarihleri arasında Ankara Akün Sahnesi’nde izlenebilecek.
Sürrealist akımın öncü sanatçılarından Joan MIRÓ, Mourlot ve Maeght koleksiyonlarında yer alan 60 eseriyle 20 Kasım – 19 Ocak tarihleri arasında Mimar Sinan Üniversitesi Tophane-i Amire’de sanat severlerle buluşacak.
Polonya afiş sanatının önemli isimlerinden Andrzej Pagowski’nin afişlerinin yer aldığı sergi, Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü’nde Galeri Işık Maslak’da 30 Kasım’a kadar sanat severler tarafından görülebilecek.
SPOR
19
27 Kasım 2013
Vettel zaferle kapattı
4 büyüklerde bu hafta
Süper Toto Süper Lig’de 12. hafta maçları oynandı. Fenerbahçe son dakikada güldü. Daha önce 3 maçı son dakika golüyle kazanan sarı-lacivertliler, Medical Park Antalyaspor’u 90. dakikada Moussa Sow’un golü ile 2-1 mağlup etti ve en yakın rakibi ile puan farkını 6’ya çıkardı. Trabzonspor tek golle 3 puanı aldı. Spor Toto Süper Lig’de Trabzonspor,
Hüseyin Avni Aker Stadı’nda Eskişehirspor’u ağırladı. Bordo mavililer Henrique’nin tek golüyle Eskişehirspor’u 1-0 mağlup etti. Galatasaray Sivasspor’u 2-1 mağlup etti.90 dakika boyunca 3 gol 11 sarı kart, 4 kırmızı kart, 2 penaltının çalındığı mücadelede goller 13. dakikada Burak Yılmaz, 31. dakikada Djebbour ve 36. dakikada Selçuk İnan’ın penaltısından geldi. SPOR
Formula 1 Dünya Şampiyonası’nda sezonun 19. ve son yarışı Brezilya Grand Prix’sini, Hindistan’daki yarışta üst üste 4. kez şampiyonluğunu ilan eden, Red Bull-Renault’nun Alman pilotu Sebastian Vettel kazandı. Brezilya’nın Interlagos pistinde “pole pozisyonu”ndan başlayan Vettel, baştan sona önde götürdüğü yarışı, 1:32:36.3’lük derecesiyle ilk sırada bitirdi. SPOR
NBA severlere Kobe müjdesi NBA takımlarından Los Angeles Lakers’ta sakatlığı yüzünden Nisan ayından beri parkelerden uzak kalan yıldız oyuncusu Kobe Bryant, Los Angeles Lakers ile yeniden antrenmanlara başladı. Bryant, bu ay sonunda sahalara dönebileceği sinyali verdi.
Kobe Bryant kimdir?
SPOR koray karadere
Geçen sezonun sonunda aşil tendonundan sakatlanan Kobe Bryant, hızlı bir iyileşme süreci geçirdi. Kulübün internet sitesinde yer alan açıklamaya göre, 12 Nisan tarihinde Golden State Warriors’a karşı oynadığı maçta aşil tendonunun yırtılmasının ardından cumartesi günü ilk defa takımla antrenmanlara başlayan Bryant’ın, basketbol oynamasına herhangi bir engel kalmadı.
NBA takımlarından Lakers’ın formasını giyen ABD’li basketbolcu NBA tarihinin en önemli oyuncularından birisi olarak gösterilmektedir. Bryant liseden direk NBA’ye Lakers’a adımını atmış ve tüm kariyerini bu kulüpte sürdürmüştür. Lakers ile 5 kez şampiyon olma sevinci yaşadı. Kobe Bryant 2002, 2007, 2009, 2011 yılları NBA All Star organizasyonunda dört defa en değerli oyuncu seçildi. NBA tarihinde bir maçta 100 sayı atan Philadelphia 76ers’in efsane pivotu Wilt Chamberlain’den sonra 2005-2006 sezonunda Toronto Raptors’a karşı attığı 81 sayı ile 2.sıradadır.
Takım arkadaşlarından destek Başantrenör Mike D’Antoni ile oyuncular Jodie Meeks ve Pau Gasol ise NBA’de 18. sezonuna giren Bryant’ın, ilk antrenmanında çok iyi göründüğünü söyledi. Lakers’ın kazandığı Detroit Pistons maçında, 24 sayı ve 17 ribauntla her iki istatistikte de kariyer rekorunu kıran Jordan Hill, Bryant’ın çok zor zamanlar geçirdiğini ifade ederek, 35 yaşındaki
Dev maç Münih’in
oyuncunun bu durumun üstesinden geldiğini ve en kısa zamanda sahalara döneceğine inandığını belirtti. Ne zaman döneceği belli değil Bryant’ın ne zaman döneceği henüz net değil. Yıldız oyuncu da basın mensuplarına kesin bir geri dönüş tarihi vermekten kaçındı. Bryant bununla birlikte, bu ay sonunda yeniden sahalara dönmesinin sürpriz olmayacağı görüşünde. “Kendimi bu ay sonunda yeniden basketbol oynarken hayal edebiliyorum” diyen tecrübeli oyuncu, “Hala geliştirmem gereken şeyler var. Zıplama ve daha hızlı hareket etme konusunda biraz daha çalışmam gerekiyor ancak şu anda da yüksek bir seviyede mücadele edebileceğime inanıyorum” ifadelerini kullandı. NBA’deki 18. sezonunu geçiren Kobe Bryant, 5 kez NBA şampiyonluğu kazandı. 1 kez en değerli oyuncu ödülüne layık görülen Bryant, halen NBA tarihinin en skorer 4. oyuncusu konumunda.
Euroleague’de bu hafta
Bundesliga’da Borussia Dortmund ve Bayern Münih’i karşı karşıya getiren dev maçta kazanan Münih oldu... Signal Iduna Park’ta rakibini 3-0 yenen lider Bayern Münih, zirvedeki puan farkını da iyice artırdı. Mücadeleye daha iyi başlayan konuk takım Bayern Münih, ilk bölümde kontrolü elinde tuttu. Mücadelenin ilk devresinde gol sesi çıkmadı ve takımlar soyunma odasına golsüz eşitlikle gitti.İkinci yarıda goller geldi. Bayern’in gollerini Dortmund’dan ayrılıp Bayern Münih’e transfer olan Mario Götze, Arjen Robben, Thomas Müller attı. SPOR
Anadolu Efes İstanbul’da Emporio Armani’yi 20 sayı farkla deviren temsilcimiz, Milano’da rakibinin son çeyrekteki dönüşüne engel olamadı ve 77-73 mağlup oldu. Efes 6 haftada 3. yenilgisini aldı. Galatasaray Liv Hospital, Montepaschi Siena’yı 54-52 ile geçti. Rövanşı vermeyen sarı-kırmızılılarda Bonsu ve Sinan Güler galibiyette önemli rol oynadı. Fenerbahçe Ülker THY Euroleague A Grubu’nda Ukrayna’nın Budivelnik Kiev takımını 84-68 yenerek, üst üste 6. maçından da galibiyetle ayrıldı. SPOR
Az gelişmiş futbol endüstrisi TOPSUZ ALAN Rafet Baran Eryılmaz Uğur Mumcu, 12 Eylül sırasında ve sonrasında memleket sathında yaşananları yazılarında “az gelişmiş faşizm” olarak tanımlardı. Bu az gelişmiş faşizmin doğurduğu, besleyip, büyüttüğü az gelişmiş
kapitalizm de ülkenin üstüne bir kabus gibi çöktü. 11 yıllık AKP iktidarında fiziksel olarak iyice semiren, fakat zihinsel olarak güdük kalmaya devam eden bu canavarın ülke sporuna adım atması kaçınılmazdı. Özelleşen yayın haklarının kulüplere daha fazla kaynak sağlayacağı söylendi. Nitekim öyle de oldu. Fakat kulüplerimizin muhteşem yöneticileri bu artan kaynakları ülke sporuna katkı
sağlamak için harcamayı bir türlü beceremediler. Devlet kanalından çıkan spor programlarının da kalite kazanacağı, yayınların daha iyi yapılacağı vadedilmişti. Fakat görüyoruz ki spor kültüründen nasibini almamış spikerlerle yapılan seviyesi yerlerde yayınlar ekranları kuşatmış durumda. Ayrıca yayıncı kuruluşun tekelleşmesinin de önüne geçilemedi. Diğer tüm Avrupa ülkelerinde birkaç
kanalın kazandığı ihaleler sonucunda farklı takımların maçlarının farklı kanallarda yayınlandığını görüyoruz. Türkiye’de ise çalışanlarının emeklerini sömüren, maaşlarını doğru düzgün ödeyemeyen bir şirket, 300 milyon doları aşkın bir parayı çat diye bu ihaleyi almak için federasyonun önüne koyabiliyor. Sonrasında da yayıncılık anlamında kendisine para ödeyen kullanıcıları
korkunç bir muameleyle reklam bombardımanına tutuyor. Maçın durduğu her anda kamera futbolculardan uzaklaşıp tribünlerin üstüne yerleştirilen sanal reklamı gösteriyor. Yetmiyormuş gibi maç sırasında da ekranın altından, sağından, solundan reklamlar fışkırıyor. Zaten futbolcuların giydiği formalarda reklamsız bir tek kare bulmak mümkün değilken para verip, finanse ettiğiniz yayıncı kuruluşun da her
fırsatta reklam itelemesine maruz kalıyorsunuz. Ülkenin neo-liberal politikalara dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar ahlaksızca teslim olduğunu bu örnekten anlamak mümkün. Sporculara ve taraftarlara en ufak bir saygı kırıntısı duymayan bu futbol düzeninde maç izlemek bile lüks haline geldi. Geçmişte emekçilerin, öğrencilerin ve ezilen herkesin acılarını unutmak için başvurduğu bir bölge
olan futbol, iş adamlarının oyuncağı haline geldi. Görünen o ki, memlekette küçük bir kesim dışında hiç kimse bu durumdan rahatsız değil. Böyle olunca da az gelişmiş kapitalizm canavarının açlığını doyurabilmek için zevklerimizin teker teker elimizden alınmasına şaşırmamak gerekiyor.
Efsane tarih oluyor 90’lı ve 2000’li yıllarda PC’lerin bir numaralı MP3 yazılımı olan Winamp, gelecek ay dijital dünyaya gözlerini yumacak. Yazılımın 21 Aralık itibariyle online varlığına son vere-
ceği ve bir daha indirilemeyeceği açıklandı. Winamp’ın kaldırılması için açık bir sebep söylenmese de, iTunes ve benzeri müzik platformları, efsaneyi saf dışı bıraktı. toplum
Geride boynu bükük kaldı çayın ve peynirin
Herkesin rahatça alıp karnını doyurabildiği için ‘memur kebabı’ olarak adlandırılan simit, bundan böyle memur, işçi ve öğrenci kesimin alım gücünü aşacağa benziyor. Çay-simit-peynir üçlüsünün vazgeçilmezi simit, susama gelen zam sebebiyle 1,4 liradan satılacak. Bursalı simitçiler bu durumu protesto etmek için susamsız simit üretti. TOPLUM özge doğan
Doğalgaza, elektriğe her yıl gelen zamlarla yüklü faturalar ödeyen, neredeyse dünyanın en pahalı benzinini kullanan, maaşından kesilen paralarla ay sonunu zor getiren halka ‘simit yemek’ de artık ayrı bir külfet olacak. Bir haftadır susama gelen zam nedeniyle simite de yüzde 50 zam yapılacağı konuşuluyordu. Simite gelecek zam oranı yüzde 40 olarak netleşti. Bundan böyle simit 1 lira 40 kuruş fiyatla satılacak. Susam fiyatlarının dünyada yüzde 100’e yakın artması ve Türkiye’nin susamın neredeyse tamamını dışarıdan ithal etmesi sebebiyle 1 lira 40 kuruş olan simit artık ‘lüks’ olacağa benziyor. Bundan böyle Pazar kahvaltılarında, işe ve okula giderken simit yiyen, vapurda martılarda simit atan insan manzaralarını daha az göreceğiz. Ya da Bursalı simitçilerin bulduğu çözümle simitleri artık ‘susamsız’ göreceğiz. Kuruşun bile hesabını yapmak zorunda olan emekçi halk, simit yeme kültüründen vazgeçmek zorunda kalacak. SİMİTLER ARTIK SUSAMSIZ Susam fiyatlarının geçen yıla kıyasla yüzde 100 zamlanmasının ardından
18SORU can baykut Öğrenci/istanbul
1. En sevdiğiniz erdem? Sevmek 2. Başlıca özelliğiniz? Sessizlik 3. Mutluluk nedir? Sevdiklerinle olmak 4. Mutsuzluk nedir? Amaçsızlık 5. En kolay hoşgördüğünüz kötü huy? Kıskançlık 6. En nefret ettiğiniz kötü huy? Sinsilik 7. En sevmediğiniz şey? Kandırılmak 8. En sevmediğiniz kişiler? Kendine aşık 9. En sevdiğiniz iş? Kitap okumak 10. En sevdiğiniz şair? Ümit Yaşar Oğuzcan 11. En sevdiğiniz yazar? Yusuf Atılgan 12. Kahramanınız? Eski edebiyat hocam 13. Kadın kahramanınız? Annem 14. En sevdiğiniz çiçek? Kır çiçekleri 15. En sevdiğiniz renk? Yeşil 16. En sevdiğiniz yemek? Patlıcan, her türlü 17. En sevdiğiniz düstur? Unutma! 18. En sevdiğiniz söz? “Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek.”
İnsanlık ölmemiş
Kütahya’nın Simav ilçesinde SSK emeklisi Ahmet Karadağ, yolda bulduğu servet dolu poşeti sahibine teslim etti. İçerisinde 1 milyon liraya tekabül eden banknot, dolar ve euro bulunan poşetin sahibi, yaşlı adama 100 TL bahşiş verdi. Karadağ, “Bahşişi almak istemedim ancak paranın sahibi ısrarcı olduğu için kabul ettim” dedi.
simitlerin fiyatlarının 1,4 liraya ulaşmasını protesto eden Bursalı simitçiler susamsız simit üretti. 2013’ün Şubat ayından bu yana susama yapılan zamlar sebebiyle zor günler geçiren simitçiler, çareyi susamsız simit üretmekte buldu. Yıllık ortalama 150 bin ton civarında susam tüketilen Türkiye’de üretim 16 bin ton olarak gerçekleşiyor. Türkiye ürettiği susamın neredeyse tamamını Japonya’ya
satarken ihtiyacını Afrika ülkelerinden karşılıyor. “ASLANI SIRTLANA BOĞDURUYORLAR” Bursa Simitçiler ve Unlu Madde İmalatçıları Odası Başkanı Erdal Pınar, susam fiyatlarının esnafın belini büktüğünü söyledi. Susamsız simidin susamlı simitten 30 kuruş daha aşağıya 70 kuruşa satıldığı söyleyen Pınar, “Bursa’da eylem başlattık, yarın
Türkiye geneline yayılacak. Susamsız simit üretiyoruz. Susamcılara tepki olması amacıyla yapılan eyleme tüm esnaflarımız katılacak. Aslanı sırtlana boğduruyorlar, yazık bu esnafa. Susam, Şubat ayında 4 liraydı Bursa’da 9,5 liraya çıktı. Susam karaborsa oldu” diyerek isyan etti. Üretilen susamsız simitler, Cumhuriyet Caddesi’nde halka ücretsiz olarak dağıtıldı.
İki yaşında kilidi açarak kurtuldu İstanbul’da iki yaşındaki Mete Barlas, arabada tek başına otururken merkezi kilit düğmesine basınca otomobilin içinde kilitli kaldı. Üzerinde anahtar olduğu için kilitlenen otomobilden Mete’yi çıkartmak için çeşitli yöntemler yapıldı. Bu arada otomobilin yedek anahtarının getirilmesi için Büyükçekmece’deki eve telefon edildi. Ancak bu arada hiçbir panik emaresi göstermeyen ve çok sakin olan minik Mete dışarda yapılan tarifleri akıllı bir şekilde uyguladı. Otomobilin anahtarını çıkartması tarif edilen Mete Barlas, anahtarı çıkarttı ancak yere düşürdü. Bu kez yerden anahtarı alan Mete dışardan yapılan tarif üzerine açma düğmesine basarak kendisini kurtardı. toplum
Altın Portakal’a dev çömlek
Damarı unutuldu
Bursa’da, 18 yıl önce gözyaşı kanalı ameliyatı olan Saime Erman, çiğnediği sakızın damağında yapıştığı şeyin yıllar önce ameliyatta unutulan yapay damar olduğunu öğrenince büyük hayal kırıklığı yaşadı. Ameliyat olmaya hazırlanan Erman, gözyaşı kanalı ameliyatını yapan doktor hakkında da yargıya başvuracak.
Yüzen koyun gördüler
Edirne’nin Enez İlçesi’nde balık tutmak için denize açılan Erkan Savaş ve arkadaşı Ozan Yılmaz, denizde kendilerine doğru yüzen bir canlı fark etti. Yaklaştıklarında canlının bir koyun olduğunu gören balıkçılar çok şaşırdı. Yüzmekten bitkin düştüğünü gözledikleri koyunu kayıklarına alan balıkçılar, limana döndü. Oltayla balık tutmak için denize açıldıklarını ifade eden Yılmaz, “Bismillah diyerek denize açıldık. Oltalarımızı atmaya hazırlanıyorduk. Arkadaşım denizde yüzen beyaz bir şey fark etti. Yanına gittiğimizde koyun olduğunu gördük. Balık beklerken koyun yakaladık. Koyunu kayığa alıp geri döndük’’ dedi. toplum
Ölümsüz aşk Belçika’da kocasını çok seven 69 yaşındaki kadın, eşinin ölümünü kimseye bildirmeyerek olağan hayatına devam etti. Komşuların da durumu fark etmemesi sayesinde kadın, tam bir yıl boyunca kocasının cesediyle beraber uyudu. Olay, ev sahibinin son bir yıldır daire kirasının ödenmediğini polise şikayet etmesiyle ortaya çıktı.
İntihar eden robot
Avusturya’da iRobot isimli elektrik süpürgesi kapalı konumdayken birden çalışmaya başladı. Kendisini ocağa doğru sürükleyen robot sonunda ocaktaki ateşin üzerine gelmesiyle alev aldı. Mutfakta ufak çaplı bir yangın çıkaran robot kullanılamaz hale gelirken, olay yerine intikal eden itfaiye ekibi yangına anında müdahale etti. Ev sahibinin robotu terk ettiğinde kapalı bıraktığında ısrarcı olduğuna dikkat çeken itfaiye eri Helmut Kniewasser, cihazın kendi kendine çalışmasına anlam veremediğini ifade etti. Evin komşuları ise ‘intihar eden’ robotun ailece çok fazla çalıştırıldığını robotun buna dayanamayarak kendini yok etmiş olabileceğini söyledi. toplum