liseli
CHE posteri Yarın Liseli’de
Devrimci Ernoste Che Guevera’nın posteri bu hafta Yarın Liseli’nin arka sayfasında. Liseliler, devrimin sadece Küba’da değil, Dünya’da olması gerektiğini savunan Che’nin yolunda: “Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin.”
12 Kasım 2014 Çarşamba Sayı:1 l
l
Ulkede lisede AKP ye karsı omuz omuza
Daima AKP’ye karşı omuz omuza
DENİZ TÜRKÖZ
AKP hükümetinin yasakları, baskıları ülke genelinde boy gösteriyorken, liseliler işçi katili, yasakçı AKP’nin politiklarına karşı duruyor.
03
F Şıkkı
Soma’dan Ermenek’e katil
Yasak olmayan ne bıraktın?
Liseliler daima karşısında
Soma Katliamı’ndan aylar sonra Ermenek’te yeniden bir madende katliam yaşandı. İşçiler hala sular altında. Soma’dan sonra önlem almayan, denetlemeyen AKP hükümeti işçilerin canını almaya devam ediyor.
Hem katil, hem yolsuz, hem hırsız. AKP dendiği anda ağızdan iyi bir söz çıkamıyor. Tayyip Erdoğan, istemediği ne varsa halka yasaklamaya çalışıyor. AKP, Liselerde de aynı yasaklar dolu ortamı yaratıyor.
Karma eğitimi bitirmeye çalışan, liselileri siyasetten uzaklaştırmak için uğraşan AKP, liselerle birlikte ülke genelinde ‘yasaklar bahçesi’ yaratmak istiyor. Liseliler ise AKP’ye eylemleriyle, fikirleriyle cevap veriyor. güncel 03
02
lisenin gundemi 12 Kasım 2014
lliseli
Eğitimde emir komuta zinciri Asıl görevi eğitimle ilgilenmek ve öğrencilerin daha iyi bir eğitim alabilmesi için uğraşmak olan Milli Eğitim Bakanlığı sadece üstten inme emirleri uyguluyor. Büyük usEkin Esin İlgün yazdı taları ne derse sadece o olur. Tayyip Erdoğan esip gürleyerek emirleri verir. Bilal oğlan babacığının emirlerini iletir. Bakanlığa da sadece emirleri uygulamak kalır. Bunun adı eğiti-
min emir komuta zinciri. Zaten bu ülkede hep ikinci plana atılan eğitim AKP’ nin iktidara gelmesiyle bir yapboza dönüştü. Tayyip Erdoğan kendi yobaz zihniyetini gençliğe aşılamak için her türlü yasağı koydu. Erkek ve kadın öğrenciler arasına paravan çekti, liseli kadınlara eteği yasakladı. En sonunda da kızlı erkekli arkadaş ortamlarından rahatsız olan hatta aynı merdivenden inmelerine katlanamayan Tayyip Erdoğan, karma eğitimi de kaldırmayı hedefledi. Her gün yeni
bir imam hatip açılırken aynı şekilde karma eğitim de yavaş yavaş yok ediliyor. Tüm bu yasakların tek amacı AKP’ nin kendi yobaz zihniyetini eğitim ve öğretim üzerinden yeni gençliğe yaymak istemesi. Gençlikten korkan Tayyip Erdoğan tehlikeyi ortadan kaldırmak için eğitime dişlerini geçirmiş durumda. Tayyip Erdoğan - Bilal Erdoğan- Nabi Avcı üçlüsü karma eğitimi kaldırmak amacıyla kol kola girmiş. Eğitimdeki emir komuta zincirini hep birlikte inceleyelim.
Tayyip buyurdu
Bilal duyurdu
MEB uyguladı
Tayyip Erdoğan yobaz ve muhafazakâr bir eğitim sisteminin -buna eğitim denebilirse- hayalini kuruyor. Karma eğitimin olmadığı, kızlı erkekli öğrencilerin bir arada okuyamadığı hatta aynı merdivenden yan yana inemediği, sadece kendisinin istediklerinin okutulduğu bir eğitim sisteminin hayalini kurmuş durumda. İstemediği, işine gelmediği konular sistemden çıkartılıyor. Konuları kafasına göre sıralıyor. Ardından dalkavuklarına emri verip uyguluyor. Yeni gelen emirleri onun sapık ve yobaz zihniyetinin yansıması aslında. Kız ve erkeklerin yan yana okumasıyla bu kadar çok ilgilenmesi, bir araya gelmemeleri için bu kadar çok uğraşması onun sapık zihniyetini ortaya çıkartıyor. Karma eğitimin kaldırılması, zorunlu imam hatipler sadece onun emirlerinden ibaret. O emir veriyor, piyonları hemen uyguluyor. Her sabah kalktığımızda sessizce konulmuş yeni bir yasakla daha uyanıyoruz. Her gün eğitim hakkımız Tayyip Erdoğan tarafından biraz daha elimizden alınıyor. İstemediğimiz yasaklarla karşı karşıya kalıyoruz. Hayatımızın kontrollerini kendi eline almaya çalışıyor. Fakat bilmediği bir şey var biz onun ve onun küçük piyonlarının ve koyduğu saçma sapan yasakların, diktatör tavrının karşısındayız.
Bilal küçük Tayyip olarak lakabının hakkını veriyor. Babacığının söylediklerini tasdikleyerek babasının yobaz ve muhafazakâr zihniyetini eğitime yaymak için baya çaba harcamakta. Eğitimle alakası olmamasına rağmen karma eğitime ve kızlı erkekli eğitime karşı nefret kusan Bilal babasının izinden gitmeyi kendine amaç edinmiş durumda. Paraları sıfırlayamadığı için babacığından azar işiten küçük Tayyip babacığının gözüne girebilmek için eğitimi sıfırlamaya çalışıyor. Ortaya çıkan ses kayıtlarında TÜRGEV toplantısında karma eğitime tamamen karşı çıktığını belirtti ve aklındaki yobaz zihniyetin hakim olduğu eğitim sistemini ortaya koydu. Kızlı erkekli eğitime karşı olduğunu açıkça ortaya koyarak ikinci Tayyip’in geldiğini belirtti. Bu kadar çok konuşmasına, kendi planlarını kurmasına rağmen biz onun eğitimle olan alakasını anlayabilmiş değiliz. Zira kendisinin pek eğitimle ilgili biri olduğu söylenemez. Kendi kendine hayatlarımıza karışabileceğini düşünmüş. Zaten öyle yobaz bir zihniyet içinde büyüyen ve gençliğini yaşayan Bilal Erdoğan’dan da başka bir şey beklenemezdi. O istediği kadar babasının emirlerini duyurmaya, hayatımıza karışmaya devam etsin biz Tayyip’in ve Bilal’in karşısında olacağız!
Tayyip daima emirlerini uygulatmak için el altında piyonlarını bulundurdu. Şimdi de emirlerini uygulatmak için küçük piyonlarına emirler yağdırdı. MEB ustalarının verdiği her emri direk uygulayarak piyonluk görevlerini yerlerine getiriyorlar. Eğitimle hiçbir şekilde alakası olmayan bakanlık Tayyip’in yobaz zihniyetini öğrenciye yaymak amacında sadece. Etek yasaklanırken başörtüsü serbest hale getirildi. İmam hatiplere zorunluk getirildi. Karma eğitim kaldırıldı. Yemekhanelerde araya paravan konuldu. Kız erkek öğrenciler aynı merdivenden inemezken lise çağındaki öğrencilere evlenme izni getirildi. İstanbul Esenler’de bulunan Akşemsettin İmam Hatip Lisesi’nde okul karma sistemden kadın ve erkek öğrencilerin ayrı saatlerde eğitim gördüğü bir düzene geçildi. Eğitim döneminin başından itibaren erkek öğrenciler sabahçı, kadın öğrenciler öğlenci olarak, ‘birbirlerini görmeden’ eğitim görecekler. Saçma sapan ve gerici yasaklamalarla ve kurallarla yobaz zihniyetlerini bize de aşılayabileceklerini zannedebilirler ama çok yanılıyorlar. Yasaklamalarla, açıklamalarla liselerimizi kendi istedikleri gibi yapamayacaklar. Karma eğitim değil, zihniyetiniz kalkacak. Liseli gençlik onların karşısında daima olacak.
satırbası
03
12 Kasım 2014
lliseli
Ülkede lisede AKP’ye karşı omuz omuza
Deniz Türköz
F ŞIKKI
Daima AKP’ye karşı omuz omuza
Neden AKP’ye karşıyız? Ülkenin %50’si zaten AKP’ye oy vermiyor mu? Zaten bütün her şey onların elinde değil mi? Yollar, görkemli binalar yapmıyorlar mı? AKP bunları yapıyor diyelim ama aslında ülkemizin tepesinde kötü bir karanlık olarak gezinmeye devam ediyor. Daha kötüsü karanlık olarak gezinmekten hiç de gocunmuyor. Sadece onun %50’si umurun da diğer geri kalan insanlar ise daha yurttaştan bile sayılmıyorlar. Her gün neredeyse meydanlar da insanlar polisin attığı gaz fişekleri ve gerçek silahlarla attığı kurşunlarla öldürülüyorlar. Ülkenin dört bir yanında yeşil alanlara saldırıp ağaçları kesip yerlerine ya AVM ya cami yada rezidans yapıyor. Kadınlar her gün kocaları, sevgilileri, akrabaları tarafından öldürülüyor. Soma’da, Torunlar inşaatta, Ermenek’te işçiler evlerine ekmek götürmek için canla başla çalışırken canlarından oluyor, çalışma bakanı çıkıp “Bunların sorumlusu ben miyim” diyor. Liselerimizde ise AKP’nin muhafazakarlığı karma eğitimi tamamen ortadan kaldırmaya kadar gelebiliyor. İmam hatip liseleri, düz liselerin kapatılmasını neden oluyor ve öğrenciler artan imam hatip liselerine gitmek zorunda bırakılıyor. Bilal Erdoğan, kızlı erkekli öğrencilerin okumasından tiksinti duyuyor hatta bakanlara “Bu durumu ortadan kaldırın” diye emir veriyor. Başörtüsünü okullarda serbest bir hale getirdiler fakat etek gitmek isteyen öğrencilere artık “Etek de yasak” diyorlar. AKP’nin neden karşısında olduğumuz açık ve nettir. Ortaçağında gerisinde bir tutum sergileyen AKP, halklara saldıran IŞİD çetelerinin yaptığının aynısını yapıyor. Onların dedikleri dışında söylediğimiz her şey yasak hatta oturduğumuz balkon da sigara içmek bile yasak. Yasaklar ülkesi varsa o zaman yasaklayanların karşısında dimdik duranlarda vardır. Ortaçağ karanlığına karşısında bir umut olan gezi direnişi, AKP’nin atacağı her adımda peşinden gelmeye devam ediyor. AKP şunu iyi bilsin yasaklamalar o kadar kolay olmaz. Milyonlarca insan parktaki 3 tane ağacı kestirmediyse ülkeyi Ortaçağ karanlığına sürüklenmesine de karşı duracaktır. O yüzden ülkede, lisede daima AKP’ye karşı omuz omuzayız.
AKP hükümeti ülke de kendisinden olmayan herkese savaş açmaya devam ediyor. Ülke de demokrasi adına direnenlere gaz bombaları ile lise de bilimsel, demokratik lise için direnenlere ise muhafazakar eğitim politikalarını bastıyor. güncel ışıl demir
diyor. Peki, bu ülkenin ihtiyacı olduğunu belli eden Erdoğan’ın gerçekten 1 milyon 350 bin lira- istediği olup bazı okullarda karRecep Tayyip Erdoğan, lık bir saray mı yoksa madenler- ma eğitim kaldırıldı. cumhurbaşkanı seçildik- de halka verilen iş güvenliği mi? ten sonra yaptığı balkon koHER YER İMAM HATİP’SE HER YER nuşmasında tüm Türkiye’nin YASAKLAMASINI DA EN İYİ ERDOĞAN DİRENİŞ Cumhurbaşkanı olacağına dair BİLİR Tayyip Erdoğan, ülkedeki ayrışnutuklar atarken yaptığı icraat- Her şeyi en iyi bilen cumhurbaş- tırmacı politikasını liselerimize lar yine kendi dediklerini yalana kanımız Tayyip Erdoğan, ülkede kadar indirmiş durumda. Ülkeçıkardı. Toplumda kendine oy kendi siyasetini benimsemeyen deki muhafazakârlık politikaveren yüzde 50’lilik kesime de- insanların yaşam biçimlerine larını liselerde de kendine alet mokrat, geriye kalan yüzde 50’ye “ayar çekilmesini” de tabi ki en edinen Tayyip Erdoğan adeta karşı diktatör olan Tayyip Erdo- iyi bilir… Karışmadığı yer kal- her yere İmam Hatip, her yerğan, cumhurbaşkanı seçildikten mayan Tayyip Erdoğan geçtiği- de İmam Hatip projesini ortaya sonra kendini aşarak adeta “Biz miz haftalarda Esenler’deki bir attı. AKP hükümeti, iktidarbize iyiydik geriye kalanların ül- kafede sigara içen gençlere “Bu- da olduğu süre zarfında İmam kede işi yok” politikasına geçti. radan Cumhurbaşkanı’nız geçi- Hatipler’in sayısı yüzde 500 Kendi siyasi görüşünden olma- yor siz hala sigara içmeye devam arttırdı. Bilimsel bir eğitim göryan insanları ötekiler sınıfına ediyorsunuz terbiyesizler” diye mek isteyen öğrenciler ise İmam koyan Erdoğan, onlara karşı ol- azarlamıştı. Ne yaptığımızdan Hatipler’i tercih etmeyince çareduğunu dile getirmekten de hiç ne giydiğimize kadar karışan yi TEOG’da bularak öğrencilere Tayyip Erdoğan tabi ki liseleri- İmam Hatip Liseleri’ni mecbuuzak durmuyor… mize müdahale etmeden olmu- ri bıraktı. Zorunda bırakılarak İşçiler ölüyor Erdoğan çalıyor yor… Bu yılın başında kıyafet İmam Hatipler’e yerleştirilen ve Karaman, Ermenek’teki maden özgürlüğü getiriyoruz diyerek okulları İmam Hatip’e dönüşen ocağında göçük altında kalan 18 başörtülü kadın öğrencilere kı- öğrenciler ise bu dayatmacı poişçi için hiçbir açıklama yapmaz- yafet özgürlüğü verilirken geriye litikayı kabul etmeyip eylemler ken Erdoğan, eş zamanlı olarak kalan neredeyse her şeye yasak düzenledi, AKP’nin muhafazaAk Saray’ının görkemli açılışını gelmişti. Hatta bazı okullarda kar eğitim politikalarına karşı yapmıştı. Bir yanda madendeki kadın öğrencilere tamamen key- direndi. işçilerden birinin eşi “Eşim çık- fi etek yasakları başlamıştı ama Liseliler artık sadece eğitim sa ne olacak bir ekmek paramız etek yasaklarına karşı çıkan veli sorunlarında değil genel ülke vardı oda yok artık” derken di- ve öğrenciler eteklerine özgürlük konularında da yeri geldiğinde ğer yanda Erdoğan kaçak olarak getirmişti. Ama ne yazık ki ya- AKP’ye tepkisini gösteriyor da yaptırdığı Ak Saray’ını savunmak saklar sadece bununla sınırlı kal- eylemini de yapıyor çünkü liseiçin “12 yıldır kirada oturuyor- madı. Her konuşmasında apaçık liler ülke de lise de AKP’ye karşı dum saray ülkemiz için ihtiyaçtı” “kızlı-erkekli” eğitimden rahatsız omuz omuza direniyor!
ulke
04
12Kasım2014
lliseli
Yolsuz diktatöre Kaç-Ak Saray
Ülkenin dört bir yanında işçi ölümleri haberleri gelirken Erdoğan, kendine 1000 odalı dünyada görülmemiş saray yaptırdı. Sarayın adını Ak Saray koyan Erdoğan, Atatürk Orman Çiftliğine yapılan sarayın yerleşme iznini soranlara “Devlet sırrıdır” diyerek açıklama yapmadı. Binlerce ağacın kesilmesi ile birlikte bin bir türlü hukuksuzlukları barındırıyor. Bir yolsuzun ve katilin ‘’Ak’’ olabileceği kadar ‘’Ak’’saraymış… ülke Burak Kiper
Ülkenin dört bir yanında işçi ölümleri haberleri gelirken Erdoğan kendine 1000 odalı dünyada görülmemiş saray yaptırdı. Sarayın adını Ak Saray koyan Erdoğan, Atatürk Orman Çiftliği’ne yapılan sarayın yerleşme iznini soranlara “Devlet sırrıdır” diyerek açıklama yapmadı. Zaten yolsuzluklarla ünlenmiş, halkı katleden ve halka zulüm uygulayan bir partiden ve insandan ancak bu kadar ‘’Ak’’saray beklenirdi. Soma’nın katillerini ve esas sorumlularını yargılatmayan, hesap vermeyen, Torunlar GYO inşaatında asansörden düşerek hayatını kaybeden 12 işçinin hesabını vermeyen ve son haftada yaşanan Ermenek faciasıyla ilgili olarak hala işçiler göçük altından çıkartılmamış iken ‘’ihtiyaç’’ diyerek kendine 1000 odalı saray yaptırdı. Erdoğan kendine saray yaptırırken işçiler ölüyor Bu sarayın maliyetini hesapladığımız zaman madendeki işçi ölümlerini yarı yarıya azaltacak olan yaşam odalarından saray maliyeti olarak 1800 tane
alabiliyor. Fakat işçilerin ölümü, halkın yolsuzlluğu, diktatörü nasıl ilgilendirsin ki. O kendi 1000 odalı ‘’KaçAksaray’’ında rahatça yaşayabilecek gerisi umrunda değil. Bu gerçekliği en somut olarak Ermenek’te ölen işçinin eşi gösteriyor. ‘’Sağ çıksalar ne olacak ki? Ekmeğimizi ellerimizden alana kadar uğraştılar, ekmeğimizi elimizden aldılar.’ dedi. İşte halk yoksul ve açlık ile savaşırken Diktatör Erdoğan kendi-
Bu da mı yassak?
sini rahat ettirebilecek saraylar yaptırıyor. Açıklamalarında ‘’Milletin sarayı’’ denilmesine rağmen saraya kura ile insanlar seçilerek ziyaret ettirilebilecek. Yani Erdoğan’ın ‘’Kaç-Aksarayı’na yalnızca seçkin insanlar girebilecek. Halkı ekmeğe muhtaç iken Erdoğan ‘’saray ihtiyaçtı’’ diyor Atatürk Orman Çiftliği’ne yapılan ve bin bir türlü hukuksuzluk içeren Ak
Saray’ın yapılma nedeni sorulduğunda ‘’12 yıl kirada oturdum, saray ihtiyaçtı’’ dedi. Halk yoksulluk sınırında yaşam savaşı verirken yaşamak ve geçinmek için madenlere inerken Erdoğan ‘’12 yıldır kirada oturuyordum, saray ihtiyaçtı’’ diyor. Halkın alınteri ile kazandığı paraları çalan yolsuz diktatör büyük bir ‘’gösteriş’’ ile sarayın kuruluşunun ilanını her yerde yapıyor. Erdoğan’ın ‘’millet’’ sevgisi bu durumla gerçekliğe kavuşuyor.
Yasak olmayanı söyle de bilelim
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde kapalı alanda sigara içen gençlere “Terbiyesiz” diyerek kızması, tüm Türkiye’de “Onu da mı içemiyoruz yani şimdi?” tedirginliğine yol açarken; rahat rahat sigara içebilmek için çözüm arayışları da başladı. Her şehrin girişine bir gözcü koymaktan, sadece tuvalette sigara içmeye kadar çeşitli alternatifleri masaya yatıran tiryakiler, Edirne sınırından Yunanistan’a doğru çıkma balkon yapma fikrine de oldukça sıcak bakıyor. Tayyip Erdoğan’ın her keyfi yasaklaması da halkı çözüm üretme konusunda geliştirmiş oldu. Ne derler, her şerde bir hayır vardır… Tayyip Erdoğan, yasaklasın dursun, bakalım yasaklayacak bir şey kalmadığında ne yapacak?
GUNCEL
05
12 Kasım 2014
lliseli
AGD, lise bahçelerinde stant açıp afiş asıyor
Haydi elçiler okula(!)
MEB’in eğitimi muhafazakarlaştırma çabaları AKP hükümetine yeterli gelmeyince Anadolu Gençlik Derneği, Bakanlık’tan resmi onay alarak her gün farklı bir lisede afişleme yapıp stant açma izni aldı. MEB ve Valilik, AGD’ye liselerde stand açtırırken, liselilerin ‘kendi’ okuluna gazete getirmesi bile suç sayılıyor. Lise bahçesinde AGD stand açabiliyorken liseliler neden yapamıyor? GÜNCEL Meltem bora
Liselilerin siyasi haklarını kısıtlayıp haklı mücadele sürdürmelerine engel olan , siyaset dahi konuşmasına izin vermeyen AKP, AGD ile Bakanlık onaylı stantlar açarak “Liseli gençler peygamber efendimizin izinde” sloganı altında lise öğrencilerine Siyer-i Nebi yarışması çağrısı yaptı. Liselilerin okullarında siyaset konuşması suç gösterilirken, lise bahçelerinde Bakanlık onaylı dini stantlar açılabiliyor. Yapılan yarışmanın amacı peygamberin hayatını öğretmek ve model olarak seçilmesini sağlamak olarak duyuruldu. Sınav özellikli olan yarışmada katılımı arttırmak için ödülde vaat edildi, Türkiye genelinde yapılan ve iki aşamalı olan sınavda ödül olarak umre ve elektronik aletler gösterildi. AGD, aynı zamanda stand başında öğrencilerle yüz yüze iletişim kurarak, kitap dağıtıyor.
AGD’ye onay, liseliye disiplin suçu AKP hükümeti muhtemelen bu durumdan pek memnun. Okul liselerinin bahçesinde faaliyet göstermesine izin verdiğine göre birinci dereceden destekçisi gibi duruyor. AKP kendi zihniyetine uyan bir derneğe, dışarda gelmesine rağmen okul içinde faaliyet
Bu Tayyip bizi kandırıyor hocam! MEB, paralı eğitimi bitirmek için dershaneleri kapattığı yalanını söylemişti. Özelleştirmeye teşvik olarak yürürlüğe giren yeni yasada Özel Liselerde eğitim görecek olan öğrencilere eğitim öğretim desteği olarak 3 bin TL yardım yapacağı duyuruldu. Devlet okullarında okuyan öğrenciler nitelikli eğitim bile alamazken hani eşitlik? “Dershaneler kapanacak, özelleştirme kalkacak” kocaman bir yalan. Özel okula giden öğrencinin aldığı eğitimle devlet okuluna giden öğrencinin aldığı eğitim bir mi? Özelleştirmenin kalkacağını söylerken teşvik yasası çıkartan Tayyip Erdoğan bizi kandırıyor ama liseliler Tayyip’e kanıp sınıfta kalmayacak.
yürütmesine izin veriyor. Liseli öğrenciler ise kendi okullarında siyaset yapmak istediklerinde engelleniyor. Stant açmayı talep dahi edemeyen öğrenciler, disiplin cezasıyla karşılaşıyor. AKP hükümeti, Anadolu liselerinde din propagandalarını öğrencilerle birebir yakından, okul bahçelerine gi-
rerek valilik ve Milli Eğitim Bakanlığı onaylı bir biçimde stant açıp afişleme yaparak sürdürüyor. Ama liseliler AKP’nin din propagandalarına ve eşitsiz uygulamalarına karşı çıkacak, mücadeleyi bırakmayacaklar. Unutulmasın, liseler AKP’nin elçilerinin değil, liselilerindir.
Yerleri silmeyene eğitim yok!
Niğde’ninDündarlı Beldesi’nde 12 derslikli 100’üncü Yıl İlkokulu’nda temizlik görevlisi olmadığı gerekçesiyle 3 katlı bina temizliğin öğrencilere yaptırılıyor. Bir veli, ‘Oğlum paçaların neden ıslak?’ sorusuna öğrencinin ‘Baba okulun sınıflarını ve koridorlarını yıkıyoruz’ diye cevap alması üzerine okula giderek öğrencilerin fotoğrafı-
nı çekip durumu belgeledi. Paspas ve fırça boyları kullanıma uygun olması için öğrenci boylarına göre ayarlanmış ve çocuklar sık sık ıslandıkları için hastalanıyor. AKP hükümeti eğitime bütçe ayıramadı, öğrenciler sınıflarda ders işlemek yerine temizlik yaptı. Öğrencilerin yeri okul sıralarıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, okul ihtiyaçlarını karşılamalıdır. GÜNCEL
06
LISELERDEN 12 Kasım 2014
lliseli
Liselilerin matbaası tahtalardır Soma’da yaşanan katliamda 301 maden işçisi hayatını kaybetti. Maden işçileri günlerce yeraltından çıkarılamadı, hayatını kaybeden işçilerin sayıları gizlendi. Taşeron çalıştırılan maden ocağındaki işçilerin hayatını kaybetmesinin ana nedenlerinden biri güvencesiz çalıştırılma ve yaşam odalarının olmamasıydı. Soma’lı madencilere yaşam odası sözü veren AKP, sözünü tutmadı, aylar sonra Ermenek’te maden ocağında 18 işçi hayatını kaybetti. İşçilerin hayatını kaybetmesinin
nedeni yine aynıydı; maden ocağında güvencesiz çalıştırılıyorlardı. AKP ve bakanları, maden ocağını denetlememişti. AKP işçi katliamına devam ederken, liseliler İstanbul’un birçok yerinden, liselerinde işçi katili AKP’ye karşı tahta yazılamaları yaptı. Ölüm Bakanı Faruk Çelik’i istifaya çağıran, AKP’nin işçi katilliğine göz yummayan, işçi ölümlerinin durdurulması gerektiğini söyleyen liseliler, liselilerin tahtası matbaalardır diyor. Liselilerin tahta yazılamalarını yayınlıyoruz:
Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi: Tepki göstermemizin sebebi, okulumuzdaki benim gibi düşünen insanları temsilen bir yanıt oluşturmaktı. Hepimizin AKP hükümetine karşı olduğunu, göz göre göre işçilerin ölümlerine göz yumulduğunu, bizim gibi düşünen veya düşünmeyenlerin bu ülkede hakkıyla yaşatılmadığını düşündüğümü belirtmektir.
Mektebim Sağlık Meslek Lisesi: Ermenekteki maden ocağında meydana gelen su baskınının sebebi açıkça ihmal ve sorumsuzluktur. Eski imalat bölgesine biriken suyun sebep olduğu faciada suçlu ve sorumlular, başta AKP hükümeti olmak üzere maden sahibidir. Gereken önlemlerin alınmaması hükümetin işini düzgün ve doğru yapamamasındandır.
Ataköy Cumhuriyet Anadolu Lisesi: İşçilerin, emekçilerin katledildiği bir ülkede yaşıyoruz. Liseliler olarak bu katliama sessiz kalamazdık. İşçilerin daima yanındayız. Tahta yazılamasını da bu yüzden yaptık. Onların yaşayabilmesi, işçi ailelerinin rahat bir hayat sürebilmesi için mücadele edeceğiz. Katliamların hesabı sorulacak.
Vefa Lisesi: Ermenek’te gereken önlemler daha öncesinden alınmazken ve göçük altında kalan işçiler kurtarılmazken eş Erdoğan, eş zamanlı olarak 1 milyon 350 bin liralık Ak Saray’ının görkemli açılışını yaptı. Önlem almadan ölümleri kadere bağlayan hükümeti tahtalarımıza kazıyoruz: İşçilerin katili AKP hükümeti!
Bahçelievler Cumhuriyet Anadolu Lisesi: AKP liselileri siyasetten ne kadar uzak tutmaya çalışsa da liseliler gerek okullarda, gerek sınıf tahtalarında, gerekse meydanlarda ülke gündemi hakkında fikirlerini söylüyor, siyaset konuşuyor. Liselerimizde yaptığımız tahta yazılamaları da çok önemli bir eylemdir. Her zaman işçilerin yanındayız.
Bakırköy Kartaltepe Meslek ve Ticaret Lisesi Ermenek’teki maden de mahsur kalan 18 işçi kardeşimiz göçüğün altında mahsur kalmış durumda ve AKP hükümeti işçilerin ölümünü kader diyerek örtebileceğini düşünmekte. Bizler, Kartaltepe Ticaret Meslek Lisesi öğrencileri olarak AKP’nin patronları koruyan politikalarına karşı fikrimizi söylemeye devam edeceğiz.
Tuzla Mehmet Tekinalp Anadolu Lisesi: Bizler patronların almadığı önlemler yüzünden Ermenek maden ocağında hayatını kaybeden 18 maden işçisinin hayatlarını kaybetmelerinde AKP hükümetinin de büyük bir payı olduğunu biliyoruz. Kader diye söylenen geçiştirmelere inanmıyoruz ve bunu okul tahtalarımıza işliyoruz: İşçilerin kaderi ölüm değildir
07
madalyon 12 Kasım 2014
lliseli
İşte Erdoğan’ın iki yüzü
Erdoğan halkın hayrına bugüne kadar tek bir politika üretmemişken halkın zararına olan her şeyde başrol oynamış ve diktatörlüğünü göstermiştir. Hırsızlıklarını, katilliklerini, bir kez daha hatırlatmak Aklatmamak için Neye düşman neye çok sevdiğinden kurban olduğunu bu Yarın Lise olarak sayımızda bu sayımızda sizler için Tayyip Erdoğan’ın 2 yüzünü 10 madde de toparladık. Berkine düşman Gezi parkı direnişi sırasında Okmeydan’ın da ekmek almaya giden Berkin Elvan polisin attığı gaz bombası sonucunda 269 gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybetti. Erdoğan emri ben verdim demişti. Berkinin annesini miting meydanlarından yuhalatan Tayyip Erdoğan Berkinin polisler tarafından öldürülmesini meşru kılmaya çalışmıştı. Erdoğan Berkine düşman.
Katil polise Kurban Erdoğan Berkini vuran polislere kahraman muamelesi yaptı. Formaliteden soruşturmalar başlatıldı ve sonuca varılmadan bitirildi. Padişahlık heveslisi Erdoğan kendisinde olmayanlara yurttaş muamelesi dahi yapmayan Erdoğan katillerin de sokaklarda gezmeye devam etmesine göz yumdu. Böylece Erdoğan’ın gerçek katil olduğu tescillenmiş oldu. Erdoğan katil polise kurban.
Adalete Düşman Erdoğan Kendi yandaşları dışında herkesi gözden çıkarmış, diğerleri bu ülkenin insanı değilmiş gibi davranmaya devam ediyor. Kendi hırsızlıklarını aklamak için geçtiğimiz günlerde yolsuzluk soruşturması ortadan kaldırılmış olması, Validebağ korusunda mahkeme kararının olmasına rağmen ağaçları kesip yerine cami yapması bunun en somut örneklerindendir. Erdoğan adalete düşman.
Hırsızlara kurban Tayyip Erdoğan oğlu ve yandaşlarıyla halkın parasını nasıl çaldığını hepimiz dinlemiştik. Erdoğan da en ufak bir ışık dahi yok. Hırsızlığa yolsuzluk yapma tam gaz devam. Kendi hırsızlıklarını ört pas etmek için adaleti bile yoka sayıyorlar. Herkes için sonuna kadar hukuk kendilerine gelince’ hırsızlıkta yaparız ne var ki ‘ olabiliyor. Erdoğan hırsıza kurban.
Ağaca düşman Gezi parkı direnişinde, ağaçların kesilip topçu kışlası yapılmaması için sokağa çıkan halka Tayyip Erdoğan saldırmıştı. Şimdi ise Manisa’nın Soma ilçesi, Yırca Mahallesi’nde termik santralinin yapılabilmesi için 6000 zeytin ağacını katletti. Üstüne üstün ağaçlarının kesilmemesi için nöbet tutan köylülere güvenlik görevlileri saldırdı. Erdoğan ağaca düşman.
Betona kurban 2006 yılından beri Türkiye de ağaç kesilme oranı %46.7 artmış durumda. Türkiye’de kişi başına sadece 2 ağaç düşmekte . Yeşillik alanın az olduğu ülkemizde daha fazla para kazanmak için ağaçlar kesilmeye devam ediyor yerine AVM’ler yapılmaya devam ediliyor. Betona karşı çıkanlar, yeşili savunanlar ise terörist ilan ediliyor . Erdoğan betona kurban.
İşçiye Düşman Tayyip Erdoğan’ın sermaye yanlısı politikaları işçilerimizi öldürmeye devam ediyor. Daha çok para kazanmak ve patronların çıkarlarına hizmet etmek adına kurduğu düzen işçilerin ölümlerine yol açmaya devam ediyor. Daha Soma da ölen 301 maden işçisinin acısı dinmeden hükümetin politikaları Ermenek’ te 18 işçimizin göçük altında kalmasına yol açtı. Erdoğan işçiye düşman.
Patrona Kurban Soma’da, Torunlar inşaata, Ermenek’te ve bir çok yerde patronların ve esas sorumlusu olan hükümetin ihmalleri sonucu işçiler hayatlarını kaybetmeye mahkum bırakılıyor. Hükümet sözde patronların işçilerin ölümlerinden sorumlu olduğunu söylese de sorumluları yargılanmıyor. Ölüm bakanı Faruk Çelik ise ‘bunun tek sorumlusu biz miyiz?’ diyebiliyor. Erdoğan patronlara kurban.
Halklara Düşman Tayyip Erdoğan Suriye de kafa kesen IŞİD’e karşı direnin halkları görmezden gelip onlara karşı savaşan insanları desteklemek yerine IŞİD ‘e silah ve mühimmat yardımında bulunuyor. Halkların direnişini kırmaya çalışan Tayyip Erdoğan IŞİD çetelerine karşı kendi ülkesinde Suriye halklarının direnişine destek verenlere öldürmeye devam ediyor. Erdoğan halklara düşman.
IŞİD’e kurban Tayyip Erdoğan IŞİD ceteleri’nin vahşetini kınamamış aksine IŞİD’e destekler sunmaya ve terör örgütü ilan etmemeye devam etmektedir. Halkların koridor talebini ancak bölgedeki çıkarlarını düşünerek Emperyalistlerin zoruyla açmış Suriye üzerinde çıkarlarını paylaşmışlardır. Tayyip Erdoğan IŞİD desteklemeye devam etse de direnen halklar kazanacak. Erdoğan IŞİD’e kurban.
lliseli
milat
10
12 Kasım 2014
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak Türkiye’yi değiştiren Gezi Direnişi’nde, ağaçlarını kestirmemeye kararlı olan halk, polisin gazına, TOMA’sına direndi. Tayyip Erdoğan’ın tehditleri ise bir kulaktan çıkıp bir kulaktan çıktı, umursanmadı. Gezi Direnişi sayesinde ülke muhalefeti de büyüdü ve büyümeye devam ediyor. Gezi’nin ise liseliler açısından ayrı bir önemi var. Onlar, Gezi Direnişi’ne ‘milat’ diyor.
31 Mayıs 2013 günü İstanbul’da başlayan direniş Türkiye çapında büyük ve haklı bir mücadeleye dönüştü. Bu mücadelenin nedeni elbette AKP’nin yasakçı ve baskıcı politikalarıydı. Halk bu ayaklanmanın sonucunda 8 yoldaşını kaybetti ama birleştiğinde ne kadar güçlü olabildiğini gösterdi. Gezi Parkı’nın AVM’ye çevrilmesine izin vermedi. Bu mücadelede elbette toplumun parçası olan liseliler de AKP’ye karşı tarafını aldı. Liselileri siyasetten uzak tutmaya çalışan AKP’ye karşı liseliler Gezi’de cevabını verdi ve sonrasında ülke gündemine dair siyaset yapmaya devam ettiler. Tam da bu yüzden liseliler Gezi’yi ‘Milat’ olarak görüyor.
Kaza değil katliam
Berkin Elvan mücadeleye devam Berkin Elvan, Gezi Direnişi’nde Okmeydanı’ndaki evinden ekmek almaya giderken polisin gaz kapsülü atmasıyla 269 gün komada kaldıktan sonra 15 yaşında hayatını kaybemişti. Berkin, 14 yaşında tam liseye başlayacağı zaman yaralanmıştı. Doğum gününü komada geçiren Berkin’e liseliler halk ile birlikte hastane önündeki eylemlerle destek verdiler. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ”Demir bilyeleri savuran o
kişinin kaç yaşında olduğunu polis nereden bilecek” diyerek Berkin’i terörist ilan etti ve mitingine katılan AKP’li kalabalığa Berkin’nin annesini ve babasını yuhalattı. Liseliler, Berkin’nin ölümünden sonra okullarını boykot ederek okul bahçelerinde oturma eylemleri yaptı ve Berkin Elvan’ın adını bir meydana verdiler. Beşiktaş Küçük Kartal Meydanı’nı sloganlarla Berkin için mücadeleye devam diyerek Berkin Elvan Meydanı olarak değiştirdiler.
13 Mayıs’ta Manisa, Soma’da madende çıkan yangın yüzünden 301 madenci hayatını kaybetti. Bunun sonucunda dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, Dünya’da 1800’lü yıllardaki maden kazalarını örnek vererek Türkiye’nin diğer ülkelere göre 1800’lü yılların teknolojisine sahip olduğunu açıklamış oldu, ”Bu işin fıtratında ölüm var” dedi. İşçilerin ölüm sebeplerinden biri de güvencesiz çalışma, yaşam odalarının olmayışıydı.
Eğer ki yaşam odaları olsaydı ve bakanlıktan gelen iş güvenliği uzmanları gerçek bir denetleme yapsalardı, madende ölüm sayısı hiç olmayabilirdi. AKP hükümeti her ne kadar liselileri siyasetten ve ülke gündeminden uzak tutmak istese de liseliler işçi ölümlerine sessiz kalmadı. Soma katliamının yaşandığı dönemde liselerinde tahta yazılamaları yapıp, okullarında oturma eylemleri yaptılar. Meydanlarda Soma’yı ve madencileri unutmayacaklarını ve hesap soracaklarını haykırdılar.
11
pusula 12 Kasım 2014
lliseli
Che’nin izinde devrim yolundayız
Che hayatındaki bütün engellemelere karşı çıkmış ve ‘’Gerçekçi ol imkansızı iste’’ demişti. Bu kararlılığı devrimin yapılmasında yardımcı oldu.
Ernesto Che Guevara devrim mücadelesi boyunca azmi ve disiplini ile diğer mücadele arkadaşlarına ve dünya halklarına örnek bir devrimci oldu.
Dünya halklarının direniş sembolü, devrimcilerin bir idolü olan Che Guevara mücadele hayatı boyunca azmi, disiplini ve önderliği ile ön plana çıktı. Arjantinli olmasına rağmen Küba’da devrim yapmak için Fidel Castro ile giden Che ölüme ramak kala katillerinin önünde şu sözleri sarfetmişti, ‘’Vur beni korkak, yalnızca bir adam öldürmüş olacaksın. Che’yi öldürebilirsiniz fakat baharı bitiremezsiniz’’ demişti. PUSULA Kutay ünal
Tanındık bir gezgin olan Ernesto Che Guevara Tıp eğitimi devam ederken Latin Amerika’yı baştan başa dolaşarak birçok insanın hayatını gözlemleyebildi ve ortadaki büyük ekonomi eşitsizliğini kaldırmanın tek yolunun devrim olduguna ikna olarak Marksizm’i incelemeye başlıyan Che, başkan Guzmán’ın önderliğinde Guatemala’nın devrimine katıldı. Fidel Castro ile Che’nin tanışması söyle olmuştur. Eylül 1954’te Meksika’ya gelişinden kısa süre sonra Haziran’da López onu Raúl Castro ile
tanıştırdı. Birkaç hafta sonra Küba’daki siyasi hapishaneden salıverilen Fidel Castro Meksika’ya geldi ve 8 Temmuz 1955’te Raúl, Che’yi Fidel Castro ile tanıştırdı. Che enternasyonel kişiliğini Fidel ile arasında geçen diyalogta görebiliriz: Castro: Ernesto, Şimdi benimle Küba’ya gelip devrimi yapacak mısın? Che: Sen biraz delisin! Devrimi yapacağız halkı kurtaracağız. Castro: Evet Che, cevabını bekliyorum. Che: Tamam geleceğim ama bir şartım var; Küba’dan sonra Bütün Latin Amerikada sonrada dünyada
dürebilirsiniz fakat baharı bitiremezsiniz’’ der. Bazı kaynaklar çavuş Mario Terán’ın infaz esnasında aşırı heyecanlanması nedeniyle bilinçli bir şekilde ateş edemediğini ve Che’yi sadece yaraladığını belirtir. Che devrimin sadece Küba da değil bütün bir dünyada olması gerektiğini savundu. Che dünyadaki devrimcilerin idolüdür. Küba devrimi sırasında azmi, hırsı ve disiplini sayesinde karşılaştığı bütün zorluklara rağmen vazgeçmemiş Katillerin karşısında Che: ilerlemeye devam etmiştir. Öldükten “Buraya beni öldürmeye geldiğini bili- sonra “Dünya halklarının kahramanı “ yorum. Vur beni korkak, yalnızca bir olarak anılmıştır. Devrimi ölümünden adam öldürmüş olacaksın. Che’yi öl- bu yana gelmiştir. yapacağız bu devrimi! Castro: Ben biraz deliyim; fakat dostum, sen zır delisin! Fidel, Raul Castro ve Che önderliğinde faşist Batista hükümetine karşı ayaklanma başlatılmıştı. Ayaklanma da Batista hükümeti bir çok yerde yenilgiye uğradı. Che dağlarda kalırken bir muhbir gerilla kampının yerini Bolivya Özel Harekât Birliği’ne bildirir ve Che yakalanır.
metoD
12
12 Kasım 2014
lliseli
Eğitimde sosyalizm farkı politeknikten geçer Günümüzün eğitim sistemi AKP’nin uğraşları sayesinde, kapitalizmin istediği kafa ve kol emeği ayrımından doğan tek yönlülük ve bireyci düşünce, sınav odaklı eğitimin ve ezberciliğin getirdiği niteliksizlik, muhafazakarlaştırmanın dayatılması gibi son derece geri unsurlarla doldu. Oysa ki zamanının Sovyetler Birliği’nde bu sistemden çok farklı bir eğitim sistemi vardı. metot efe arar
AKP hükümeti eğitim sistemini muhafazakarlaştırmacı bir tutuma sokması dışında bir de tamamen niteliksizleştirmiş durumda. Niteliksizleştirmiş durumda çünkü okullarda, öğrencilerin yeteneklerine hiçbir şekilde yönelinmezken her şey öğrencilere ezberci bir tutumla anlatılıyor. Üniversite sınavlarına halk çocuklarının sınavlarla alınması, geleceklerinin ellerinden çalınması, ülkemizde ki eğitim sisteminin öğrencilerin zararına olması eğitim sisteminin yetersiz seviyede olmasının en somut örneklerindendir. Okullarda verilen neden-sonuç ilişkisinden yoksun sınav odaklı eğitim öğrencileri sürekli geleceksizlik kaygısı içine sürüklemekte ve eğitimin amacının sadece iyi bir
bireysel gelecek olarak anlaşılmasına neden olmaktadır. Oysaki zamanının Sovyetler Birliğinde bu sistemden çok farklı bir eğitim sistemi vardı… Sovyetlerde çok daha başkaydı Politeknik eğitim sistemi diğer tüm kapitalist ülkelerin eğitim sistemlerinden çok farklı bir eğitim anlayışına sahiptir, okulu yaşama yakınlaştıran bir anlayışa. Politeknik eğitim, kapitalist eğitim sistemlerinden farklı olarak öğrenciyi üretimin ve toplumun bizzat içinde hem teorik hem de pratik yönden geliştirmeyi hedefler. Yani politeknik eğitimin diğer eğitim sistemleri ile arasındaki ayrım; eğitim ve üretimi iç içe bulundurmasıdır. Her eğitim ortamı üretim, her üretim ortamı da bir eğitim yeri olarak işlev görür. Böylece öğrenci teoride
gördüğünü pratikte de uygulayarak yaratıcı zekasını geliştirme ve üretimin baştan sona tüm sürecin içinde bulunarak rahat kavrama şansına sahip olur. Politeknik eğitimin bir amacı da kafa ile kol emeği arasındaki farkı ortadan kaldırmaktır: ”Mutlu, parlak, aydınlık bir gelecekte yaşamak için kafanızla ve ellerinizle nasıl çalışacağınızı öğrenmelisiniz” demiş Rus devrimci Nadejda Krupskaya. Marksizm, insanın çok yönlü gelişiminin önündeki tüm engelleri, üretim biçimini ve ilişkilerini tarihsel ve diyalektik materyalizmin rehberliğinde çözümlemiştir. Sosyalizmde her türlü özel mülkiyet ortadan kaldırılarak eğitimin kamusal bir hizmet olarak anlam bulması sağlanmıştır. Böylelikle eğitimin toplumsal işlevi de yeniden yapılandırılmıştır.
Politeknik eğitim çok mesleklilik eğitimi değildir. Yapılan, modern endüstrinin dayanağını oluşturan bilimsel ilkelerin kişiye kazandırılmasıdır. Bu sayede bireyler tekniğin temellerini kavramakta ve yeni işlevler edinebilme, mesleğini değiştirebilme esnekliğini kazanmaktadır. Öğrenci temel olarak mekaniği, dinamiği, enerjinin kaynaklarını ve dönüştürülmesini vb., yani üretimin temel mekanizmalarını öğrenmektedir. Bu öğretim süreci tekniğin yeni gelişmelerini yakından takip etmeyi ve kuramsal olarak kapsayabilmeyi gerektirmektedir. Meslek eğitimi politeknik eğitimden başka bir şeydir ve politeknik eğitim tamamlandıktan sonra verilmektedir. Böylece birey gelecekte mesleğini daha bilinçli ve donanımlı olarak isabetli bir şekilde seçecektir.
lliseli
DÜNYA
13
12 Kasım 2014
Liseliler ayakta, okullar işgalde Yunanistan’da eğitim sisteminin değişmesi ve Eğitim Bakanı Andreas Loverdos’un açıklaması üzerine öğrenciler yaklaşık 500 okulu işgal etti. Öğrenciler işgallerin amacının eğitim sisteminin Öğrencilerin iyileştirilmesi üzeyeni eğitim rine olduğunu sistemi üzerine protestolar başlatması belirttiDENİZ SÖNMEZ ve okulları işgal etler. yazdı mesi üzerine Bakan Loverdos’un yaptığı açıklamada ‘Bu büyük bir sorun ve böyle kalamaz, hepimiz bunun öğrencileri ne kadar olumsuz etkilediğini görmeliyiz’ dedi. Yunanistan’da liseliler zaten 17 Kasım 1973 Albaylar cuntasına karşı ayaklanmalarının yıldönümünde her yıl eylem yapıyorlar. Eğitim Bakanı Loverdos, ‘Eğer eylemler daha da yayılırsa ders yılı ne olacak? Dersler zaten aksadı’ ifadesini kullanarak eğitim sisteminin bozukluğunu bu eylemlere bağladı.
Sorun Derslerin Aksaması Değil Niteliksiz Eğitim Sistemi Öğrenciler hükümetin getirdiği yeni eğitim sistemine karşı çıkarak başta Atina ve Pire’yi de kapsayan Attiki bölgesinde olmak üzere Selanik, Tripoli, Nafplio, Girit Adası ve Epir’de çok sayıda okulda boykot başlatıp eğitim sisteminin bozuk
olduğunu ve asıl sorunun derslerin aksamasının değil niteliksiz eğitime karşı olduklarını haklı bir biçimde kanıtladılar. ‘Dünyanın her yerinde öğrenciler kalitesiz ve niteliksiz eğitime karşı olduklarını, sistemin dayatmasına boyun eğmeyeceklerini yaptıkları protestolarla gösteriyorlar.’ Geçtiğimiz yıl Yunanistan’da uygulamaya konan kararnameyle, okul işgallerinin 3 günden fazla sürmesi durumunda, derslerin hafta sonları veya tatil günlerinde yapılması planlanıyor. Sosyal medya üzerinden protesto çağrıları yapan ve çeşitli mesajlar yayınlayan öğrenciler mesajlarında, okul işgallerinin amacının eğitim sisteminin iyileştirmesi olduğunu belirttiler.
Londra kapitalizme karşı sokaklarda Dünyanın birçok yerinde yüzbinlerce kapitalizm karşıtı insan maskeli bir protesto mitingi düzenledi. Uluslararası hacker grubu ‘Anonymous’un internet üzerinden çağrı yapması üzerine bu çağrıya kulak verenler yüzlerinde ünlü ‘Guy Fawkes’ maskeleriyle meydanlara indi. İngiltere’nin başkenti Londra’daki Trafalgar Meydanı’nda ‘Milyonların maskeli yürüyüşü’ eylemine katılan protestocular, gerçek demokrasi çağrısı yaptı. Eylemciler çağrılarında kapitalist ve faşist bir yönetim istemediklerini, eşitlikçi bir
yönetim ve demokrasi istediklerini bu demokrasinin herkes için olmasını istediklerini belirttiler. ‘Dünyanın her yerinde insanlar kapitalizme karşı çıkıyor ve bunun için sokaklara dökülüyorlar. Haklı mücadelelerini sokaklara taşıyorlar.’ İngiltere, Londra’da Buckingham Sarayı’na yürüyen eylemciler güvenlik güçlerinin kurduğu barikatları geçmek isteyince polis eylemcilere saldırdı. Bunun üzerine polis beş kişiyi gözaltına aldı.
14
sahne arkası 12 Kasım 2014
lliseli
Bütün havayı emiyorlar
Kararsız, çıkarcı, ürkek küçük burjuva dünyasının karşısında devrimci anlayışın insancıl yönünü anlatan Maksim Gorki 1868 yılında doğmuştur. Yaklaşan devrimin Küçük Burjuva yaşantısındaki toplumsal bunalımını, kuşak çatışmasını ve devrim öncesi sosyal değişim sancılarını ele alan Gorki,1905’ten itibaren Bolşevik’lerle beraber hareket etmiştir. Oyun dört perdeden oluşmakta olup varsıl bir burjuva ailesinin evinde geçmektedir.Burjuvazinin sembolü olan BesEfe Eğilmez yazdı semenov ve burjuva yaşantısından çürümüş olan çocukları Pyotr ve Tatyana’nın kuşak çatışması fazlasıyla çarpıcıdır. Pyotr: “Akşamları bizim ev,ve bu demode eşyalar sanki büyüyüp odadaki bütün havayı emiyorlar.” Der. Kuşkusuz kendisi bu sözleri söylerken bu durumun sorumlusunun burjuva yaşantısının yozlaşmışlığının olduğunun farkında değildir. Pyotr, Bessemenov’un pansiyoneri Yelena’dan hoşlanmaktadır. Bessemon ise bu durumdan rahatsızdır. Bessemenov zaten her şeyden rahatsızdır. Evde bütün işi karısı İvanovna’ya yaptırmakta, bütün gün miskin miskin oturmakta, ve herkesi eleştirmektedir.
ayyaşlar sevilir, çünkü önemsiz ve basit şeyleri sevmek, büyük ve daha güzel şeyleri sevmekten kolaydır.”Der.Ve bir yandan kendi özeleştirisini de yapar aslında Teterev. Bir adamın zamansız sönmüş heyecanını uyandırmaya çalıştığını söyler Pyotr’la ilgili. Kendisi de aynı durumdadır halbuki. Evde yaşayan diğer pansiyonerler askerlerle beraber çalıştıkları bir oyunun provasından gelirler. Pyotr ise kendisinin sıradan insanlarla beraber çalışamayacağını çünkü kendisinin bir küçük burjuva olduğunu söyler.Tatyana da onu destekler ve hayatın çok sıkıcı olduğu vurgusunu yapar. Henüz 28 yaşında hayattan sıkılmıştır Bunun üzerine Nil : “Hayattan sıkılıyorsan yapacak bir şeyler bul,çalışan adam sıkılmaz. Evden sıkıldıysan köye git öğretmenlik yap.” Der. Şüphesiz bu laflar Tatyana’nın bir kulağından girip öbüründen çıkar. Üzerlerindeki küçük burjuva ataleti nefes almalarına bile engeldir artık.
la, sızlanmakla meşguldürler. Nil ise burjuvazinin yozlaştıramadığı, saf,naif Polya’dan hoşlanmaktadır. Evlenme planlarını ortaya döktüklerinde Teterev, Tatyana ,Bessemenov, İvanovna hepsi odadadırlar. Oda bir anda buz kesilmiştir. Bessemenov köpürür.Bu davranışın son derece modaya uygunBessemenov kendisinin geri kalmış olduğunu ve çocuklarının kendisine bu nedenle ilgi göstermediğini düşünürve saygısızca nitelikte olduğunu söyler ve konuyu hemen maddiyata vurur. Bessemenov gittikçe sinirlenir. Nil’e ve Polya’yı düşman ilan ettiğini söyler. Nil ise en sonunda dayanamaz ve düşüncelerini özgürce haykırır: “Hiç bir şey yapamazsınız,gürültü edersiniz ancak! Tam on yıldır çalışıp kazancımı size veriyorum. Bu evde emeğim hiç de az değil. Kim emek harcıyorsa efendi de odur!” Bessemenov bu sözleri duyunca iyice köpürür ve tehditler savurarak odadan ayrılır. Teterev Polya’yı KİM EMEK HARCIYORSA EFENDİ DE ODUR! da kaybetmenin üzüntüsüyle hayata BURJUVAZİNİN ATALETİ Bessemenov’un evlatlığı Nil ise kı- olan inancını iyice yitirir ancak belli Bessemenov’un pansiyoneri Teterev de zıl bayrağı dalgalandırma tutkusuyla etmemeye çalışır. Tatyana ise intihar hayattan bıkmıştır ancak buna rağmen yaşayan, hayattan keyif alan bir işçi- kararını çoktan vermiştir... sürekli felsefe yapan nihilist(hiççi)bir ka- dir. Tatyana Nil’den hoşlanmaktadır. rakterdir. Polya’dan hoşlanmaktadır an- Nil’in yaşam enerjisi, çalışma arzusu OLUR, ŞEYTAN SENDEN DAHA İYİDİR! cak nihilist karakteri gereği sevgisini her Tatyana’da olmayan şeylerdir. Nil ise Bessemenov’un ben merkezciliği, zaman muzip yollarla dile getirmektedir Tatyana ve Pyotr ile yaşamayı son de- insanları tutarsızca eleştirel yapısı Teterev ,Pyotr’un hayattan bıkkınlığını rece sıkıcı bulduğunu söyler. Çünkü şüphesiz ki Gorki’nin açık ve net ve Rusya’daki insanların genel durumu- Nil’in aksine onlar ellerinde imkan bir bildirisidir. Küçük burjuvalığın nu şu sözlerle açıklar: “Rusya’da yenilikçi olmasına rağmen hiç bir eylemde bu- simgesi olan Bessemenov’u böyle ve cesur insanlardan nefret edilir ancak lunmayıp sürekli hayattan yakınmak- bir karaktere oturtmuştur Gorki.
Ve Teterev’in ağzından şu sözleri söyletmiştir : “Bütün yaşam senin evin,senin binan. İşte bu yüzden saygıdeğer küçük burjuva, yaşayacak yerim yok bu dünyada!” Nil ise yine kendisine fütürsuzca eleştirilerde bulunan ve “Şeytan alsın seni.” Diyen Bessemenov’a “Olur,şeytan senden daha iyidir!” demiştir. Sahiden de Bessemenov’un insanın ruhunu kemiren,sömüren varlığının yanında şeytan nedir ki? Bu evdeki insanların temel özelliği çalışmamak, hiç bir iş yapmamaktır. Evdeki 2 mutlu karakter de-Nil ve Polya- çalışmaktadırlar. Ve onları hayata bağlayan dertleri vardır. Yaşam mücadelesinin birebir içindedirler. Yaşamın tüm zorluklarıyla muhattap olan bu ikili buna rağmen yılmadan,usanmadan mücadele etmektedirler. Tatyana ve Pyotr’unsa tek yaptıkları söylenmektir. Bessemenov’unki sürekli eleştirmek ve suçlu aramak. Teterev ise... Küçük burjuvalığın kan emiciliği sahiden bu evde yaşayan bütün insanların ruhuna işlemiştir. Bu yaşantı Tatyana’yı intihara kadar sürüklemiştir. Peki kurtuluşu nedir bu “Hastalığın”? İntihar etmek mi? Hiç sanmıyorum. Hem Gorki “Ölüm zor bir şey değil,pek kolay. Yeter ki ötekiler can bulsun,bellerini doğrultsun.” Demiştir. Öyleyse bizlere düşen mücadele etmektir. Yılmadan, usanmadan mücadele etmek!
lliseli
kultur-sanat
15
12 Kasım 2014
Okul çıkışında ne yapmalı?
Yeni bir film, yeni gidip görülecek bir yer, yeni bir okunacak kitap işte bu köşede. Ne okumalı, nereye gitmeli, ne izlemeli köşemizde liseli arkadaşlarımız için okul çıkışlarında ne yapmalı önerilerimiz var. Ne okumalı bölümünde Bitmeyen Kavga romanını, nereye gitmeli bölümünde TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’ni ve ne izlemeli köşemizde ise Sefiller filmini işledik.
Ne İzlemeli?
Ne okumalı? Bitmeyen Kavga, Amerikalı yazar John Steinbeck’in meyve toplayıcı işçilerin grevini anlattığı bir romandır. Kitapta hükümetin, patronların ve işçilerin grev dönemindeki analizi yapılıyor. İşçilerin, sınıfı için mücadele etmesinin gerekliliğini anlatan yazar, ‘kavganın’ kazanana kadar bitmeyeceğini söylüyor. Kitabın adı da işte bu fikirden geliyor.
Kısa
Sefiller, Victor Hugo’nun yazdığı tarihi bir romanın filme uyarlanışıdır. Hikaye 1815’te başlar ve 1832’deki Paris Haziran Ayaklanması’nda son bulur. Birkaç karakterin yaşamını ve birbirleriyle alakasını ele alan roman daha çok eski mahkum Jean Valjean’ın yaşam mücadelesi ve kefaretini ödemeye çalışmasına odaklanır. Film, Haziran Ayaklanması öncesini anlatır.
Nereye gitmeli? TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile düzenlenen Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı bu yıl 8-16 Kasım 2014 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi- Büyükçekmece’de kapılarını açacak. Arşivde bulunan, eski kitapların ve dergilerin de olduğu fuara liselilerin gitmesini tavsiye ediyoruz.
Metra
j
Cennetin rengi nedir? Sonsuz mavi, saflığın BERFİN KARATAY yazdı temsili beyaz, huzurun diğer adı yeşil. Peki sizin renginiz nedir? -Nine senin ellerin neden beyaz? +Benim ellerim beyaz değil ki oğlum, çalışmaktan kapkara oldular. -Hayır nine, senin ellerin bembeyaz, iyiliğin rengi bu. Daha yeni bir film izledim İran yapımı konusuyla iç burkan ve oyunculuklarla büyüleyen bir film CENNETİN RENGİ. Öyle ki film-
de kızmak istediğiniz ve ilk başlarda size doğru olan ona kızmakmış gibi gelirken bir süre sonra kızamadığınız karakterleri barındıran bir film. Öyle güzel, öyle sıcak ve öyle etkileyici ki.. Bu filmi izlememe vesile olan asıl olay dinlediğim bir şarkıydı. O kadar güzeldi ki şarkıdaki sözler ve arkadaki filmden verilmiş olan kesit çok etkileyiciydi. Şarkıyı dinlemek isterseniz Raperin-Bigri. Filme gelirsek film 1999 yapımı bir İran filmi. Hikaye etkileyici, masalsı bir anlatımla sunulmuş. Görme enegelli bir çocuğun, hayatı sadece dokunarak ve duyarak anlamaya çalışmasını işliyor. Sanat filmlerinde sıkça rastladığımız o manzaralar filmde çok güzel serpiştirilmiş. Za-
ten ben İran filmlerini çok büyük bir zevkle izliyorum çünkü İran filmlerinin çoğu izlerken yabancılaşmadığınız yalın, sade ve gerçekten izledikten sonra uzun bir süre etkisinden çıkamadığınız filmlerden oluyor. Oyunculuklara gelirsek inanılmaz bir oyunculuk görüyoruz çünkü filmdeki esas karakter Muhammed(Mohsen Ramazani) gerçek hayatta görme engelli bir çocuktur ve izlerken ben bu performansı göstermesine inanamadım. Çünkü günümüzde çoğu oyuncunun gösteremediği performansın kat kat üstünde bir oyunculuk sergiliyor. Bir tek Mohsen değil diğer oyuncularda olağan üstü bir doğallık içerisindedir. Ve bu sizi filme daha da yakınlaştı-
rıyor. Muhammed’in girdiği diyaloglardaki verdiği cevaplar insanı çok etkiliyor. ”Kimse beni sevmiyor. Ninem bile! Kör olduğum için herkes benden kaçıyor. Eğer görebilseydim diğer çocuklarla birlikte köy okuluna devam edebilirdim, ama dünyanın ta öbür ucundaki körler okuluna gitmek zorundayım. Öğretmenimiz, Allah’ın bizleri diğer kullarından daha çok sevdiğini söylüyor, ama ben de diyorum ki, madem öyle, bizi kör yaratmazdı ki böylece O’nu görebilelim’’ Eğer bu filmi izlerseniz yönetmenin (Majid Majidi) bir önceki filmi Cennetin Çocukları’nı da aynı ölçüde tavsiye ederim.
liseli