Karşı01_01_12

Page 1

5 OCAK 2012 PERŞEMBE


2

5 OCAK 2012 PERŞEMBE

Gey Oğluma Noel Mektubu Sevgili Oğlum Jacob, Hatıra kutusundaki hatıralara bakarken, küçük bir çocukken yazdığın Noel hediye listesiyle karsılaştım. Listede, mağazalarda kolayca bulabileceğimiz şeyler vardı. Ben her zaman senin için hediyeler satın almaktan, onları paketlemekten ve Noel ağacının altına koymaktan zevk aldım. Sen her zaman çok takdir ediciydin o hediyeler konusunda ve hediye paketlerini açmaktan çok büyük zevk alırdın. Baban ve benim seni izlerken hissettiğimiz haz ise daha büyüktü. Bu yıl sana sadece bir hediye vermek istiyorum. Bu hediyeyi sana pek çok yıllar boyunca vermek istedim. Hatta pek çok yolunu denedim sana bu hediyeyi verebilmek için çünkü bu hediyeyi sana verebilmek bana büyük bir coşku verecekti. Ama sana eşitliği nasıl verebilirim ki? Bu dünyada eşit olmadan yasadığın yılları sana nasil geri verebilirim ki? Lise ve üniversite yılların, sevdiğin ve beraber olduğunu birisi ile dans ettiğin, beraberce

mezuniyet törenlerine gittiğin yıllar olmalıydı. O yılları eşitlik için çalışarak geçiriyor olmamalıydın sen. Bütünlüğünü [ve onurunu] savunmak zorunda olmamalıydın sen. Bir ergenin yada genç bir yetiksinin yasamdan aldığı basit hazları kaçırmamalıydın o yıllarda. Yasamdan zevk aldığın, eğlendiğin ve bu deneyimlerden öğrendiğin yılları sana geri vermemin imkanı yok.

Adalete tutkun bir insandın çocukken bile. Hatırlıyorum 4 yasındaydın ve bana Çocukları Koruma vakfına çek yazdırıncaya kadar yemek yemeyi reddetmiştin. Bir gün anaokulu öğretmenin hangi çocuğun yaptığını bilimedigi bir resmi yırtmıştı bütün sınıfın önünde. Bunu resimlerinizin altına isminizi yazmanızı size öğretmek için yapmıştı. Sen bunu çok yanlış bulmuş ve öğretmenine elegant bir şekilde hissettiklerini söylemiştin. Bize gey olduğunu söyler söylemez, gittiğin lisede eşcinsel/heteroseksuel işbirliği kulübü kurmak istemiştin. Senin güvenliğinden, daha da önemlisi bunun seni diğerlerinden izole edeceğinden endişe etmiştik. Bu kulübü kurma aşamasında öğrencilerle, okul yönetimi ve öğretmenleriyle konuşmuş ve kulübü kurmuştun. Üniversitede bir öğrencinin sirf gay olduğu için okuldan atıldığını öğrenince, SouldForce Equality Ride (RuhGucu Esitlik Turu) düzenlemiştin bu adaletsizliğe meydan okumak için. Bana her zaman eylemde bulunmayı ve adaletsizliğin karsısında sessiz kalmamayı

gösterdin. Beni yönlendirdin ve bana öğrettin bütün yasamın boyunca. Belki de bu yüzden Noel bayramları benim için hep çok zor oldu çünkü hiç bir zaman sana en çok vermeyi istediğim hediyeyi paketleyip veremedim. Çocuklarımı sevmek ve onlara bakip beslemek, bir anne olarak benim varlığımın bir parçası. Anne yüreğim seni korumak ve sana ihtiyacın olan her şeyi sağlamak istiyor.Anne yüreğim, bize gey olduğunu söylediğinden beri sana en cok vermek istediğim hediyeyi veremememin acı ve çaresizliğini yasıyor. Sana eşitliği vermek istiyorum. Onu güzel bir hediye paketine sarmak ve Noel ağacının altına koymak istiyorum su anda. O paketi Noel günü açmanı ve onunla bütün yasamın boyunca yasamanı istiyorum. Seni seviyorum, Annen Ceviren ve uyarlayan: Celal Aydemir, MA Psikoterapist, (Yazan: Randi Reitan)

İnan Süver: Vicdani Ret Ekmek Almaya Para Bulamayanlar Varken Silahlanmaya Harcanan Paranın Sorgusudur 11 aydır tutuklu İnan Süver, cezasının infazının ertelenmesinden sonra “İlk defa bugün çıktım dışarı” diyor. Askere alındığı 2001 yılından beri dışarıda kaçak, içeride hücrelerde, açlık grevinde, mahkûmların ‘namusu vatanı ve bayrağını’ korumadığı suçlamasıyla hapishane koğuşlarında geçen 10 senenin ardından gelen tahliye kararını, gönderilmemiş yasaklı mektuplarını ve hâlâ hapishanede arkadaşlarının yazdığı mektupları ceketinin iç cebine koyup çıkmış dışarı. “10 sene sonra nasıl ‘özgür’ olmak?” sorumu “Özgürlük değil. Özgür değiliz, içeride çok arkadaşım kaldı” diye cevaplıyor. Siyasi sebeplerle yıllardır hapiste olanları anlatıyor. ”Hükümetin vatandaşına sağlayamadığı olanaklar yüzünden adli suçlardan yatanları da düşünüyorum. Hırsızdır diye duyarsız kalmak olmaz. Herkes iyidir. İnsanın özü iyidir. Herkes bebek doğar” diyor. Vicdani reddin gündeme gelmesiyle yasal değişiklikler beklendiği için durdurulan Süver’in infazı, bir gelişme olmaması halinde tekrar geçerli olabilir. Süver’in yorumuyla “İyice burnun sürtüldü. Git gözümüze gözükme” tahliyesi bu. “Peki sürtüldü mü?” sorumun cevabıysa kısacık: “Yok”. Firarlarından sonraki süreçte ‘çürük’ raporu verilerek ‘meseleyi uzatmaması’ istenen Süver, askeri cezaevlerinin ‘özgürlük’ teklifini şöyle anlatıyor; “Bu avukatlar gelip gitmesin. Faks yağdırıp duran Hıristiyanlar senden ne istiyorlar? Mağdursun, garibansın, bir ay, bir buçuk ay içinde rapor verip serbest bırakacağız bunlarla arayı soğutursan.” O kadar kısık sesle konuşuyor ki İnan Süver, duymakta zorlanıyor insan. Kimi zaman unutuyor söyleyeceklerini. Kaynağını hatırlamadığı “Derin acılar dilsizdir” alıntısından sonra; “Benim hafızam çok güçlüydü. Herhalde geçicidir. Açlık grevlerinden olmuşsa kötü, psikolojik nedenlerle olmuşsa atlatırım” diyor. Bir tek hafızası değil güçsüzleşen, “O kadar çok yoruldum, yerden yere vuruldum ki… Bazen çok duygusal oluyorum. Bu da rahatsız edici. Kediye üzülüp ağlıyorum. Bütün yaşadıklarım bir asosyallik de getiriyor herhalde. Derbeder derler ya, derbeder işte. Tüm bunlar korkuyu da kaldırdı üzerimden” diyor. Sonra Kırklareli F Tipi’nde tutuklu, vegan Osman Evcan’ın

yazdığı mektubu çıkarıp ‘korkuya’ dair satırları okuyor; “Savaşların bir amacı da şiddet, terör, zulüm üreterek insanların ruhlarına, yüreklerine korkuyu salmaktır. Bir kere bu korku insanların ruhlarına girdiğinde onları sömürgen güçlere karşı itaate yönlendirir. Sömürgen güçlere karşı oluşan bu itaat yaşam boyu devam eder. Bu anlamda vicdani ret tavrı bir itaate karşı çıkma yönüyle insancıl, özgürlükçü bir tutumdur…”

Artık yeter! İnan Süver için vicdani ret, bir başka vicdani retçi arkadaşının tarifiyle ‘düzene karşı bir haykırıştır’. Ekmek almaya para bulamayanlar varken silahlanmaya harcanan paranın sorgusudur. “Böyle algılanmadığı için de vicdani retçilerin sayısı bu kadar düşük” dedikten sonra “Şiddete de ne kadar direnebilir ki insan?” diye sorup Diyarbakır Cezaevi’nde işkence görenleri örnek veriyor. “Benim de bir yanağıma tokat attıklarında diğerini çeviremiyorum” diyor. Ardından futbol statlarından evlere, şiddetin sebeplerini sorguluyor Türkiye’de; “Yoksullukla terbiye ediliyor insanlar. Aile baskısı, mahalle baskısı, devlet baskısı… Okulda duvara yapıştırırdı müdür beni. Küçük bir çocuktum yani. Her gün dayak yiyordum. Babamdan dayak yiyordum, sevgisini göstermezdi. Niye, sevgini belli etmeyeceksin çocuklara. Biraz büyüdük polis dövdü. Sonra asker dövdü. Artık yeter. Her yerde dayak. Özüne dönmek, kendine bakmak önemli ama kişi kendini bulamıyor. İradenin elinden alınışı bu. İşte ben bunu kurtarmaya çalıştım. Bir dağ başında yaşasam çok mutlu olacağıma inanıyorum şimdi. Doğanın özünde özgürlük var, benim yakamdan da düşsünler artık.…”

Esmer… Kürt olduğu için daha fazla baskı görüp görmediğini sorduğumda “Ben asimile olmuş bir Kürt’üm ama buna rağmen- esmer olduğum için herhalde- baskılara mağruz kalıyordum. Cezaevindeki en yetkili isimden mahkûma kadar bir şeyler arıyorlardı. Kimlerle görüştüm, hangi gazeteleri okuyorum... Çatışmada askerler öldüğünde de ayrı yükleniyorlardı. Savaş önce savaşanları etkisi

altına alır. Karıncayı bile incitmemiş bir çocuğu askere gönderin, silah verin, o korkuyla yirmi otuz kişiyi tarayabilir. Sonra topluma yayılır. İşte başbakana kadar ulaştı. Başbakan savaşın etkisiyle hasta. Mesela şunu neden söylüyor: ‘Askerlik peygamber ocağıdır. Her Müslümanın seve seve askerlik yaptığını biliyoruz. Yapmayanlar var. Biz onları da biliriz.’ Başbakan benim bilmediğim neyi biliyor? Biliriz dediğine göre bir şey düşünüyor yani. Paranoya işte. O korku sarmış onu. Ona da üzülüyorum. Zor, gerçekten zor. O da bir insan. Onun da çocuğu var. Seviyor, seviliyor….”

Hücrede zaman… İnan Süver’in bir kolunda, bir de parmağında kızından hediye yüzük saat var. “Cezaevinde taktırmadılar bu yüzüğü. İki saat takmak yasak” diyor. Sonra diğer yasaklarla beraber açlık grevinde, hücrede yok olan zamanı anlatıyor. Bazen delirmeye ne kadar az kaldığını… “Ne yaptınız öyle zamanlarda?” soruma ”Hayal kuruyordum” cevabını veriyor. “Nedir en büyük hayalin?” deyince; “Mesela görünmez adam olmak. Bir de arkasına küçük bir ev takılı bir at arabası, iki

üç köpekle dünyayı gezmek” Hayallerden gerçeklere geçtiğimizde ‘dışarıya’ dair en fazla neyi özlediğini soruyorum. Hiç düşünmeden “Kahkaha” diyor. “İçerde gülen kimse yok… Bir de tutunacak bir kolu özledim”… Sessizlik sonrası, etrafına bakıp “Yine de güzel hayat, bak gülümsüyor insanlar” diyor. “Bundan sonra ne yapacaksın?” sorusuna gelince, rahat bırakırlarsa berberlik mesleğine devam edecek İnan Süver. Şimdilik çok da farkında değil ‘hayatın’. Tek farkında olduğu her an kaçıp gidecekmiş gibi çevresini saran üç çocuğunun, “devlete karşı gelinmez” mantığında dahi olsa çocuklarını çok seven anne ve babasının ve yokluğunda bütün gücüyle ‘savaşmış’ karısının sevinci… İnan Süver’i ailesi kadar kendisini destekleyenler ve bütün barış sevenler de seviyor. Sebebini Süver’den dinleyelim: “Her gittiğim yerde de sevildim. Askeri cezaevinden ayrılırken de gözleri doldu insanların. Bir rahatsızlık vermedim. Savunduğum şeyde kimseye hizmet etmedim. Etmeyeceğim de. Sadece yaşamak istiyorum kendi irademle. İşgale, tecavüze karşı dürüstçe yaşamak…” Röpörtaj: Berrin Karakaş/Radikal


3

5 OCAK 2012 PERŞEMBE

KTİHV “Askerlik Yasasındaki Değişiklik, İnsan Haklarına uygun vicdani red hakkının da yasallaşması için bir fırsattır” KTİHV Askerlik Yasasındaki Değişikliğin İnsan Haklarına uygun vicdani red hakkının da yasallaşması için bir fırsat olduğunu dile getiren bir basın açıklaması yaptı. Konu ile ilgili açıklama şöyle: Vicdani red, ülkemizde yürürlükte olan birçok uluslar arası ve bölgesel insan hakları belgeleri tarafından temel bir insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Vicdani red bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri ve/veya dini inançları doğrultusunda zorunlu askerlik hizmetini reddetmesidir. En sık görülen ret gerekçeleri arasında insan öldürmeyi ahlaki bulmamak, hiyerarşik ve statüsel yapılandırmaların bir parçası olmaya karşı olmak, belli bir ülkenin silahlı birliğinde bulunmayı ideolojik ve/veya dini inançlara aykırı bulmak gelir. İnsanlar sürekli düşünen ve fikirlerini geliştiren varlıklar olduklarından dolayı hayatlarının herhangi bir döneminde, gönüllü profesyonel askerlik yapar iken dahi, vicdani redlerini açıklayabilirler. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu birçok kararında, KKTC Anayasasının temel aldığı Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesi ve 2004 yılında KKTC Meclisi’nde onaylanan Medeni ve

Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 18. maddesinde yer alan düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün meşru kullanımı çerçevesinde askerlik hizmetini vicdanen ret edenlerin bu hizmete zorlanamayacakları belirtilmekte ve devletleri, bu hakkın sağlanması ile ilgili gerekli düzenlemeleri yapmaya davet etmektedir. Bu düzenlemeler arasında “vicdani retçilere, vicdani retlerinin nedenleriyle uyumlu, savaşçılığı gerektirmeyen, sivil nitelikli, kamuya yararlı ve cezalandırıcı bir yapıda olmayan alternatif hizmetler sunmaları” (1998/77 sayılı kararı) bulunmaktadır. Benzer bir şekilde, Avrupa İnsan hakları mahkemesi Bayatyan v Ermenistan ve Erçep v Türkiye kararlarında iç hukukumuzun parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü koruyan 9. Maddesi’nin bir bireyin askeri hizmetini vicdanen ya da dini ve/veya diğer inançları doğrultusunda reddetmesi hakkını garantiye aldığını belirtmiştir. Bu davalarda,

Ermenistan ve Türkiye vicdani retçileri askeri hizmet yapmayı reddettikleri nedeniyle cezalandırdıklarından dolayı düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü ihlal ettikleri gerekçesi ile mahkûm edildiler. Ayrıca yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Ülke v Türkiye davasında vicdani retçi bireye sürekli dava açılması ve askerlik hizmetini reddettiğinden dolayı mahkûm edilmesinin, sivil ölüm teşkil ettiği gerekçesi ile AİHS’İN 3. Madde’si tarafından korunan işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye tabii olmama hakkını ihlal ettiğinden dolayı Türkiye’yi mahkûm etmişti. Günümüzde Avrupa Konseyi Ülkeleri arasında zorunlu askerliğin bulunduğu ülkeler arasında vicdani red hakkını tanımayan yalnızca Türkiye ve Azerbaycan kalmıştır ki Azerbaycan da anayasasında bu hakkı tanımakta ancak yerel yasalarla henüz bunu düzenlememektedir. Kuzey Kıbrıs’ta da durum Türkiye ile aynıdır.

Yerel yasalarda vicdani red hakkı tanınmadığı ve alternatif sivil hizmet sunulmadığı gibi vicdani retçiler aleyhine cezai kovuşturma başlatılmaktadır. KKTC’deki uygulamadan dolayı AIHM’ne herhangi bir başvuru yapılması halinde, mevcut içtihatlardan dolayı Türkiye Cumhuriyetinin bu konuda insan haklarını ihlal etmekte olduğuna dair karar verilmesi muhtemeldir. Diğer yandan ,bu husus halen KKTC Askeri Mahkemede başlayan ve Anyasa Mahkemesine havale edilmiş bir yasal sürecin konusu olup basın yoluyla kamu oyunda izlenmektedir. Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı, insan haklarının ihlal edilmesinin önlenmesi için, ve bu konuda AİHM’den çıkabilecek herhangi bir kararı beklemeden, zorunlu askerlik ile ilgili mevzuatda yeni düzenlemelerin tartışıldığı bu günlerde, vicdani red hakkının tanınması, bireylere askeri birlikler yerine hastane, sosyal hizmetler, dernekler gibi sivil kurumlarında alternatif hizmet seçeneğinin sunulması çağrısını yapar. EMİNE ÇOLAK KIBRISLI TÜRK İNSAN HAKLARI VAKFI MÜTEVELLİ HEYETİ BAŞKANI

Oyuncak silah satışı yasaklanmalı Bilindiği gibi Japonya başta olmak üzere İtalya’nın bazı bölgelerinde oyuncak silah satışı yasaklandı Çocukların bedensel ve zihinsel yeteneklerinin gelişiminde oyuncakların önemli bir yeri vardır. Çocuk, oyun ve oyuncaklarla hayal dünyasını zenginleştirir, oyuncak eşliğinde oynanan oyunlarla çevresindeki cisimleri tanır, dili gelişir, kişilik kazanır ve aynı zamanda hayat tecrübesini arttırır. Ancak gerek pedagoglar gerekse çocuk gelişim uzmanları oyuncak seçimi konusunda ebeveynleri sıklıkla uyarırlar. Çünkü yanlış oyuncak seçimi çocuğun sağlıklı gelişimini olumsuz yönde etkilediği gibi ileriki yaşamında da olumsuz tutum ve tavırlar sergilemesine neden olur. “Oyuncak silahlar” uzmanlara göre “zararlı oyuncaklar” kategorisine girmektedir. Ve çocukların sağlıklı gelişimlerinin önünde ciddi bir engel teşkil etmektedir.

küçük yaşlardan itibaren teşvik edildiği dikkate alınırsa önümüzdeki yıllarda bu rakamların artması içten bile değildir.

Oyuncak ve silah Günümüzde silah, tüfek, tabanca, el bombası, tank, bıçak, balta vs. gibi savaşı ve şiddeti simgeleyen materyaller ne yazık ki çocuklara “oyuncak” şeklinde sunulmaktadır. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Çağatay Acar; “Savaşı simgeleyen, vahşet, dehşet ve öfke duygularına yol açan oyuncak silahların, çocuğun ileriki yaşamlarında gerçek silaha sahip olma isteğine yol açabileceği, şiddeti taklit etmeye, şiddete karşı hoşgörülü ve duyarsız kalmaya, şiddeti genel geçer bir insan ilişkileri yöntemi olarak kabul etmeye neden olabileceği uyarılarını yapmaktadır.” Oyuncak silah satışını destekleyen şiddet içerikli çizgi filmleri ve yine şiddet içeren internet oyunlarını da eklersek çocukların büyük bir risk altında olduğunu söyleyebiliriz. Umut Vakfı Kurucu Başkanı Nazire Dedeman’a göre Türkiye’de, 2005 yılı verilerine göre ortalama 2,5 milyon ruhsatlı, bu rakamın da en az üç katı kadar ruhsatsız silah olduğu tahmin ediliyor. En vahimi de bu ateşli silahlarla yılda ortalama 3 bin kişi ölüyor bu kişilerin ise 450-500’ünü çocuk ve kadınlar oluşturuyor. Bireysel silahlanmanın daha

Diğer taraftan genel amaçları arasında; “Silahlı Kuvvetleri tanıtmak, gençleri ordu’ya içten gelen sevgi ve özlemle bağlamak, onları Silahlı Kuvvetlerle yapılan ana savunmanın temel bilgileri üzerinde fikren hazırlamak böylece Türk gençliğini her an ordu ve sivil savunmanın aktif organlarında görev alabilecek bir düzeye getirmek, birlik ve beraberlik ruhunu yaratmak ve vatansever bir gençlik yetiştirmektir”yer alan Milli Güvenlik dersleri kapsamında düzenlenen gezilerde de durum bundan pek farklı değildir. Bu gezilerde gençlere bu sefer gerçek silahlar tanıtılmaktadır. Özellikle nisan ve mayıs aylarında 10. sınıf öğrencileri “Ortak Genel Kültür Dersi” adıyla okutulan Milli Güvenlik Bilgisi dersi kapsamında askerî otobüslerle kışla gezilerine götürülür ve orada öğrencilere gerçek silahlar tanıtılır.

Okullarda silahlı müsamereler Bütün bunlardan daha vahim ve bir o kadarda tehlikeli olan bir başka husus daha var. O da Taraf gazetesinin manşetine de taşımış olduğu daha anaokulundaki çocukların silahlı gösteri yapmalarıydı. Türkiye’de birçok okulda yapılan gösterilerden sadece bir örnekti bu. Bilindiği gibi özellikle ilköğretim okullarında belirli gün ve haftalarda çocuklara çeşitli gösteriler yaptırılır. Ne yazık ki bazı eğitimciler bu günlerde küçük çocukların eline oyuncak silahlar vererek bazı gösteriler düzenler. Bu gösterilerin birçoğunda da çocuklara askeri elbiseler giydirilir. Oysa çocukların küçük yaşlarda oyuncak silahlarla tanıştırılmaları doğrusu eğitim-öğretim adına bir faciadır.

Birçok ülkede yasak Dünya’da birçok ülke oyuncak silah satışını yasaklamıştır. Bilindiği gibi Japonya başta olmak üzere İtalya’nın bazı bölgelerinde oyuncak silah satışı yasaklanmıştır. Bugün 50’ye yakın ülkede oyuncak silah

satışı sınırlandırılmış ya da yasaklanmıştır. Son yıllarda Irak Sağlık Bakanlığı da Irak’ta oyuncak silah satışını yasaklamak üzere çalışmalar hazırlamaktadır. “Bakanlığın Akıl Sağlığı Ulusal Danışmanı Doktor Emad Abdülrezzak, “Bu oyuncaklardan kurtulmanın sorumluluğu topluma ait. Oyuncak tabancalarla başlayan çocuklar ileride gerçeklerine ve şiddete kayıyor” diyerek hükümeti bütün oyuncak silahları yasaklaması için çağrıda bulunmuştu.( 10.01.2011, Sabah) Finlandiya ise Eric adlı bir öğrencinin bir okula düzenlediği o vahim silahlı saldırıdan sonra ülke hem silah satışını sınırlandırmış hem de eğitim sistemini gözden geçirmişti. Bugün özellikle eğitim kurumlarında küçücük çocukların eline oyuncak silah verilmesi eğitim prensipleriyle örtüşmeyen bir tutumdur. Bakanlık okullara “silahlı müsamereler” konusunda gerekli uyarıları yapmalıdır. Türkiye’de de yasaklanmalı Türkiye’de oyuncak silah satışı yasaklamalıdır. Temel amacı öldürmek olan silahların oyuncak kavramı içinde değerlendirilmesi gerçekten vahim bir durumdur. Türkiye’de gençlerin silaha olan merakı daha küçük yaşlardan itibaren gelmektedir. Ebeveynler tarafından masum gibi görülen oyuncak silahların aslında zamanla ne tür felaketlere yol açabileceği ihmal edilmektedir. Bu

bakımdan bireysel silahlanmayı önlemek için teşvik edici tüm unsurlar gözden geçirilmeli ve kanunla yasak getirilmelidir. Bu konuda ülkemizde güzel kampanyalarda düzenleniyor. Birçok sivil örgüt bireysel silahlanmaya hayır kampanyaları başlatıyor. Oyuncak silah konusunda en anlamlı kampanya Sakarya Akyazı Belediyesi’nden geldi. Akyazı Belediyesi’nin silahsızlanmaya dikkat çekmek amacıyla düzenlediği “Oyuncak silahını getir, bir kitabın olsun” kampanyasında 7 bin 200 kitap dağıtıldı. Çocuklardan toplanan oyuncak silahlar ise silindirle ezilerek imha edildi. Sakarya’da, Akyazı Belediyesi’nin düzenlediği “Oyuncak silahını getir, bir kitabın olsun” kampanyası sayesinde bir yıl içinde 4 bin 500 çocuk oyuncak silahını bırakıp kitabını aldı. Bu türden kampanyaların devam etmesi gerekmektedir. Oyuncak silah üreten şirketler aksini iddia etse de birçok çocuk gelişim uzmanı ve eğitimciye göre oyuncak silahlar çocukların bilinçaltında ciddi tahribatlar yapmaktadır. Oyuncak silahların yasaklandığı bir ülkede kuşkusuz zamanla silahsızlanma oranında düşüşler gözlemlenecektir. Daha sağlıklı,barış ve huzur dolu bir ülke için yetkilileri göreve davet ediyoruz. * UFUK COŞKUN * Özgür Eğitim-Sen MYK üyesi


4

5 OCAK 2012 PERŞEMBE

Kadınlar da askerliğe savaş açtı! AİHM’in, düşünce, inanç ve vicdan hürriyetinden mahkum ettiği Türkiye’de vicdani ret sorunu ortada bekliyor. AİHM kararından sonra hareketlenen hükümet kanadı yapılacak düzenlemeyi askıda tutuyor. Ancak, arka planda kadınların ‘dünyayı değiştirme’ çabaları hızlı adımlarla ilerliyor. Savaşa, silahlanmaya ayrılan bütçeye, zorunlu askerlik karşıtı kadınlar her geçen gün sayılarını artırırken seslerini de yükseltiyor.

yapmak istediklerini anlattı. 2010 yılının başlarında birkaç arkadaşıyla ağı kurduklarını anlatan Ekinci, “Vicdani ret yalnızca erkeklerin konusu değil. Askerlik, militarizm de aynı şekilde yalnızca erkekleri, erkeklerin hayatını etkilemiyor. Kadınlar da en az erkekler kadar etkileniyor. Yalnızca eşinin, evladının, sevgilisinin kardeşinin askere gitmesiyle değil yaşanan açıların, savaşa ayrılan bütçe bütün olumsuz etkilerine maruz kalıyor” dedi.

Vicdani reddini açıklayan ortalama 60 kadın Türkiye’de vicdani red’le ilgili çıkışlara erkeklerin mücadelesi diye bakılıyor. İşin iç yüzünde kadınlar var. “Vicdani reddini” açıklayan kadın sayısı ortalama 60. İnternet’teki ağlardan “Barış İçin Vicdani Red” grubunun kadın destekçi sayısı 2 bin 835.

“Yıllardır süren savaşı durdurmaya katkı” “Dolayısıyla kadınlar da vicdani redlerini açıklayabilir. Vicdani reddin bir şekilde bu ülkede yıllardır süren savaşı durdurmaya katkısı olacağına inanıyoruz.”

‘Sadece erkeklerin hayatı etkilenmiyor” "Barış İçin Vicdani Red" ağının koordinatörü Gülsüm Ekinci, T24’e, nasıl yol aldıklarını ve ne

“Vicdani ret yasal zemine oturtulmalı” Ekinci, barış-militarizm-vicdani ret konulu duyurular, haber, açıklama, eylemlerin paylaşıldığını, zaman zaman hararetli tartışmalar yaşandığına dikkat çekiyor. Bedelli konusu ve AİHM’in Osman

çalışmalar biraz uzuyor. Anneler, ev kadınları, gençler, eşler Ekinci, “Kim bu vicdani retçi kadınlar’ sorusuna, “Çocuklarını askere göndermek istemeyen anneler. Dini gerekçeleri olanlar. Dünya görüşüne aykırı bulanlar. Militarist karşıtları. Ev kadınları, gençler ve eşler. Çocuksuz kadınlar var” diye cevap verdi. “Anti militarist olmak gerekiyor” diyen Gülsüm Ekinci’ye göre, hedef vicdani ret düzenlemesinin yasalardan yer alması. Avrupa Konseyi’nde 47 ülkede vicdani red düzenlemesi olduğunu hatırlatan Ekinci, Türkiye ve Azerbaycan’ın vicdani ret hakkını tanımadığına dikkat çekiyor.

Murat Ülke ve Yusuf Erçep kararıyla gündemleri hareketleniyor. Gülsüm Ekinci, “Özellikle Yusuf Erçep kararının AİHM’in 9. (vicdan hürriyeti) ve 6. madde (adil yargılama) ihlaline karar vermesi Türkiye’yi vicdani reddi yasalaştır-

mak konusunda zorlayacaktır” diye konuştu. “Barış İçin Vicdani Red” ağında 40 kadının açıkladığı vicdani ret metni var. 2012’nin ilk aylarında yeni bir panel-forum hazırlıkları sürüyor. Her çalışma gönüllülük esasına göre yapıldığı için

Vicdani Ret İnisiyatifi, Karapaşaoğlu’nun askeri mahkemedeki duruşmasını takip ediyor. Halil Karapaşaoğlu, GKK’da Lokmacı Bölüğü'nde askerliği süresince yaşananları konuk yazar olarak çeşitli gazetelerde “Lokmacı Askerlerine uygulanan şiddete hayır” adlı bir makalede kaleme almıştır. Yetkili askerler tarafından uygulanan işkence ve kötü muameleleri kamu ile paylaştığı için geçen hafta Lokmacı

Geçiş Kapısı’ndan geçerken sözde ifade almak iddiası ile gözaltına alınmış ve (KAÇ?) saat süren gözaltı sonrası serbest bırakılmıştı. Karapaşaoğlu askerliği bittiği fakat ilişki kesme belgesi almadığı için Askeri Disiplin Mahkemesi tarafından, asker olduğu süre içerisinde güneye

geçmek, asker olduğu süre zarfında basına beyanat vermek ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın prestijini sarsmaktan dolayı üç ayrı davada yargılanacaktır. Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi, Halil Karapaşaoğlu’nun davasını takip etmek için 5 Ocak dan itibaren gerek askeri mahkemenin

gerekse Boğaz’daki Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı ana girişi önünde dava günleri dayanışmasını gösterecektir. Saygılarımızla Kıbrıs'ta Vicdani Ret İnisiyatifi (a) Nevzat Hami

Karşı YKP Fem ve Gençliğin birlikte çıkarttığı, haftalık, YKP nin yayın organı olan Yeniçağ Gazetesi ile birlikte dağıtımı yapılan ekoloji, gençlik ve toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı, her türlü ayrımcılığı reddeden, antimilitarist, kültürel çeşitliliği zenginlik sayan sosyalist bir yayındır. Her Pazartesi saat 18:30 da YKP FEM, Her Salı 18:30 da YKP Gençlik toplantıları YKP merkez binasında gerçekleştirilmektedir.Adres Hüseyin Tahir apt. kat 2 tanzimat sokak, surlariçi Lefkoşa Galeri kültür kitapevi üstü Tel:22 74 917

Neler oluyor? Geçtiğimiz ayların en tartışmalı konularından ‘vicdani ret’le ilgili BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, vicdani reddin tanınmasını içeren yasa teklifi verdi. Teklif, “Ahlaki, vicdani, siyasi, dini ya da benzer gerekçelerle askerlik hizmetini yapmak istemeyenler” askerlik hizmetine tabi tutulmamasını öngörüyor. Vicdani ret (VR), bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesi. Vicdani retçiler kendilerini antimilitarist ya da pasifist olarak tanımlıyor. Ret gerekçeleri arasında, “Düşman olsa bile insan öldürmeyi ahlaki bulmamak, güncel sorunlardan dolayı o ülkenin silahlı birliğinde bulunmayı ideolojik ve dini inanca aykırı bulmak.” Bazı ülkeler zorunlu askerliğe alternatif olarak vicdani retçilere kamu hizmetinde bulunma seçeneği sunuyor.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.