yenicag gazetesi

Page 1

LEKET BU MEM

! BÝZÝM

yeniçað

TARÝH: 26 EYLÜL 2008 CUMA

haftalýk siyasi gazete

YIL: 18

SAYI: 912

FÝYATI: 2 YTL

SAHÝBÝ: YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

YENÝ BÝR KIBRIS MÜMKÜN!

Binlerce küreselleþme karþýtý Avrupa Sosyal Formunda buluþtu, ve neo liberallere bir kez daha yalnýz olmadýklarýný hatýrlattýlar

n Ýsveç'in Malmö kentinde 17-21 Eylül

tarihlerinde yapýlan Avrupa Sosyal Forumu (ASF) kapsamýnda binlerce küreselleþme karþýtý kapitalizm ve çevre yýkýcýlýðýný protesto ederek "baþka bir dünya" istedi n 5. Avrupa Sosyal Forumu çerçevesinde 20 Eylül'de Malmö'de on binlerce kiþinin katýldýðý bir gösteri düzenlendi n Avrupa Sosyal Formuna Kýbrýs'tan Yeni Kýbrýs Partisi, Kýbrýs Yeþiller Partisi, PEO ve Basýn-Sen temsilcileri de katýldý n Avrupa Sosyal Foruma katýlan YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý: “Tüm bu yaþananlarla ilgili genel bir deðerlendirme yapmak gerekirse, kapitalizmin tüm saldýrganlýðý ile hüküm sürdüðü bu süreçte yalnýz olmadýðýný net olarak yaþayarak görüyoruz, neo liberal politikalar alternatifsiz deðil, artýk yalnýz muhalefet eden deðil alternatifler de üreten Forum süreçlerinde, evet baþka bir dünya mümkün ve bunu mümkün kýlmak için hazýrýz diyebiliriz…”

l Haberi 2,3,4 ve 14. sayfalarda

Uzun lafýn kýsasý...

Kýbrýs Barýþ Platformu basýn toplantýsý yaptý...

PLATFORUM, REFERANDUM ÖNCESÝ HER ÝKÝ KESÝMDE NÜFUS SAYIMI YAPILMASININ DA GÖRÜÞME SÜRECÝNÝN GÜNDEMÝNDE OLMASINI ÝSTEDÝ...

Tüm okuyucularýmýzýn Bayramýný kutlarýz... S E R H A N

G A Z Ý O Ð L U

Gazetemiz YENÝCAÐ Bayram nedeniyle gelecek hafta yayýnlanmayacaktýr.


2

26 EYLÜL 2008 CUMA

Kýbrýs Barýþ Platformu basýn toplantýsý yaptý...

PLATFORUM, REFERANDUM ÖNCESÝ HER ÝKÝ KESÝMDE NÜFUS SAYIMI YAPILMASININ DA GÖRÜÞME SÜRECÝNÝN GÜNDEMÝNDE OLMASINI ÝSTEDÝ... Kýbrýs Barýþ Platformu (KBP), "Kýbrýs sorununu çözmeye yönelik görüþmelerden çýkacak olasý bir çözüm þekli, iki toplum tarafýndan referandumda oylanmadan önce, her iki kesimde de, uluslararasý gözetimde, eþ zamanlý nüfus sayýmý yapýlmasýnýn" da görüþme sürecinin gündemin olmasýný istedi. Bu konudaki görüþler, 25 Eylül, Perþembe günü KBP'nin, Kýbrýs Türk Öðretmenler Sendikasý (KTÖS)'te düzenlediði basýn toplantýsýnda Platform Sözcüsü Özgün Kutalmýþ tarafýndan okunan basýn açýklamasýnda ortaya kondu. Basýn toplantýsýnda okunan basýn açýklamasý þöyle: Kýbrýs Barýþ Platformu olarak, 3 Eylül'de baþlayan müzakere sürecinin hýzlandýrýlarak en erken zamanda her iki toplumun da çýkarýný gözetecek, BM'nin Kýbrýs sorunundaki temel parametreleri altýnda, liderlerin 1 Temmuz'da üzerinde de uzlaþýldýðý gibi, tek egemenliði olan, tek uluslararasý kimliðe sahip ve tek vatandaþlýðý olan bir çözüme ulaþýlmasý gerektiði inancýndayýz. Çözümün adresi de iki toplumlu, iki bölgeli, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarýnda belirtildiði þekliyle, siyasi eþitliðe dayalý Birleþik Federal bir Kýbrýs Cumhuriyeti olmalýdýr. 3 Eylül'de baþlayan sürecin hýzlandýrýlarak çözüme ulaþýlmasý için, her iki lidere de büyük görev ve sorumluluklar düþmektedir. Erken çözümün tüm Kýbrýslýlarýn ihtiyacý olduðu gerçeðinden hareketle, daha fazla geçiþ kapýsý açýlmasý ve geçiþlerdeki bürokrasinin en aza indirilmesi, askersizleþtirme, askeri tatbikatlarýn karþýlýklý yasaklanmasý, eðitimdeki þövenist unsurlarýn ve uygulamalarýn kaldýrýlmasý, toplumlara ekonomik sosyal ve siyasal katký yapacak olan Maraþ'ýn eski sahiplerinin yerleþimine açýlmasý gibi güven yaratýcý önlemlerin hayata geçirilerek, toplumlar çözüm sürecine dahil edilmeli ve liderler bu ve benzeri güven artýrýcý önlemleri kabul ederek, görüþme sürecindeki motivasyonlarýný karþýlýklý olarak artýrmalýdýrlar. Kýbrýslý Türklerin demografik yapýnýn deðiþtirilmesi neticesinde, bunun, gerek sosyal, gerek kültürel, gerek kimliksel, gerekse ekonomik varlýklarýný tümden kaybetmesini getireceði, su götürmez bir gerçekliktir. Müzakerelerin Türkiye'nin 2009 Avrupa Birliði (AB)

ilerleme raporu öncesinde koz olarak kullanýlmasý, müzakerelerin TC'nin AB üyelik sürecine doðrudan baðlantýlý kýlýnmasý ve müzakere masasýnda önceliðin Kýbrýslýlarýn çýkarlarý olmamasý, süreci önü açýk bir noktaya taþýyacaktýr. Bu noktada Kýbrýs Türk liderliðine büyük görev düþmektedir. Sn. Talat müzakere masasýnda görüþmek için görüþmek, ya da, Türkiye'ye zaman kazandýrmak için deðil, mevcut yapýnýn yaratmýþ olduðu hiçbir çaðdaþ norma uymayan anomalileri ortadan kaldýracak ve Kýbrýs Türklerini uluslararasý hukuk içerisinde dünyaya baðlayacak olan çözümü yaratacak þartlarý hayata geçirmelidir. Görüþme süreci devam ederken, her iki lider de, gerek toplumlara verecekleri mesajlarda, gerekse birbirlerine yönelik yaptýklarý açýklamalarda iyi niyeti ve olumlu havayýbozmamaya azami özen göstermelidirler. Her iki liderin, görüþme sürecinde karartma yönünde almýþ olduklarý kararýn, toplumlarýn lehine olacak þekilde pazarlýklar sýrasýnda uygulamalarýný desteklerken, görüþülen konularýn ne olduðunu, üzerinde mutabakata vardýklarý konularý ve mutabakata varmadýklarýný açýkça toplumla paylaþmalarýýnýn toplumlarý olasý çözüme hazýrlamak yönünde zaman kazandýracaðýnýn da altýný çizmek isteriz. Uygulanan karartmanýn toptan sürece yönelik bir karartma olarak kalmasý onay gerektiren bir antlaþma için geçerli olamaz. Olasý bir çözüm þekli, her iki toplum tarafýndan referandumda oylanmadan önce, her iki kesimde de Uluslararasý gözetiminde eþ zamanlý nüfus sayýmý yapýlmasý da gündemde olmalýdýr. Kýbrýs Barýþ Platformu olarak, sürece çözüm yönünde taraf, ortaya konulan doðrularýn yanýnda olduðumuzu, yanlýþlarý ise toplumlarla paylaþarak, süreci yakýnen takip ettiðimizin bilinmesini isteriz. Kýbrýs Barýþ Platformu bu sürecin olumlu þekilde götürülmesi ve tamamlanmasý için üstüne düþen görevi yapmaya hazýrdýr. Kýbrýs Barýþ Platformu baþlayan süreçle ilgili umudunu ve iyi niyetini korumaktadýr, tüm Kýbrýslýlarý da geleceklerine sahip çýkmaya ve liderlere tartýþtýklarýnýn kendi gelecekleri olduðunu sürekli hatýrlatacak pozisyonda olmaya davet eder.

TEVAZU

Alpay Durduran

BATMA ORTAK NEDENÝ LÝRA

Yýllar önce eski TC elçisi tüm sektörleri Ticaret Odasý konferans salonunda toplamýþ dertlerini sormuþtu. Malum her iþe maydanoz olan elçilik dertleri dinleyip çareler üretme derdinde idi. Bu dert bizi de yedi elçiliði de yedi. Bize kolay para kazanma þansý olsun diye üniversiteler kurma fýrsatý yarattý yetmedi, Türkiye'de kumarhane izinlerini iptal ettiler ki Kýbrýs'a gelsinler ve nihayet nüfusumuzu arttýrýp sesimizi kýssýnlar ve Türkiyeliler de pay alsýnlar istediler. Gene de sektörler devlet yardýmý görmeden yaþayamaz halde devam etti. Sanayi kesimi þimdi boykota girdi. Yardým istediði devletten istediklerini sýraladý. Ýnanýlacak gibi amma sanayiyi temsilen radyoda konuþan kiþiyi dinledim "Bizim amacýmýz üretmek ihraç etmek ve halka hizmet etmektir" dedi. Ýnanýlacak gibi deðil. Bir iþadamý iddia eder ki amacý halka hizmet etmekmiþ! Kim inanýr yahu! Para kazanmak için kurdun o iþletmeyi. Herkes bilmez mi? O liste uygulanamaz. Bu güne kadar çok kez kalabalýklar yolsuzluk ve usulsüzlüklerle savaþmak ve bu savaþ yapýlabilsin diye insan hak ve özgürlüklerini savunmak için yollara düþtü. Hapis cezasý yiyenler oldu. Polis dayaðýný tadanlar oldu ama efendilerden çok çok az katýlanlarý gördük. Bugünkü eylemlerini yapabilmelerini meydanlarý dolduranlara ve acýsýný çekenlere borçludurlar lakin hiç takdir ettiklerini görmedik. Bir kavgaya beþ paralýk katkýlarý olmadý. Her seçim de insan hak ve

HABER

Avrupa Sosyal Foruma katýlan YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý’nýn deðerlendirmesi Daha öncesinden yazýlý basýn ve internet üzerinden izlemeye baþladýðýmýz Sosyal Forumlar süreçlerini Atina'da düzenlenen 4. Avrupa Sosyal Formu hazýrlýk çalýþmalarýna katýlýmýmýz ile fiili olarak da takip etmeye baþladýk. Atina öncesi yapýlan resmi hazýrlýk toplantýlarý sonrasýnda 2006'da YKP ve YKP Gençlik olarak 4 kiþilik bir delegasyonla Atina'daki Sosyal Foruma katýlmýþtýk. Bu sene Malmö'deki 5. ASF çalýþmalarýna maalesef maddi sorunlardan dolayý yalnýzca bir kiþi ile katýlabildik… Katýlým ile ilgili sorun Atina ile kýyaslandýðýnda tüm ülkeler için geçerli olduðunu söyleyebiliriz, yani katýlým beklenenin altýndaydý… Kýbrýs'tan YKP yanýnda Yeþiller Partisi, BASIN-SEN ve PEO temsilcileri katýldý; ancak katýlým sorunu ASF'nin ortak iþ üretme süreçlerine çok da yansýmadý… Özellikle sendikalarýn en üst düzeyde, aktif katýlýmý neo-liberal politikalara karþý ortak eylemlilik kararlarýna da net olarak yansýdý… Ekoloji ile ilgili de ayni þekilde, örneðin suyun özelleþtirilmesine karþý hem Su Networkü kurulmasý kararýnda hem de gelecek yýl Ýstanbul'da neo liberal iþbirlikçilerinin düzenleyeceði Dünya Su Formuna karþý alternatif su formu düzenlenmesi kararýnda da görülebilir… Bunlar dýþýnda ilk oluþumundan beri Sosyal Forumlarýn bünyesinde en çok konuþulan savaþ karþýtý mücadele ile ilgili de küresel eylem kararlarý alýndý ve bunlar Dünya Sosyal Formuna taþýnacak… Bu noktada özellikle NATO'nun 60. kuruluþ yýldönümünü NATO'nun daðýtýlmasý kampanyasýna dönüþtürülmesinde tüm savaþ karþýtý örgütler hem fikir oldu. Strasbourg'a gidemeyen herkes kendi coðrafyasýnda protesto gösterileri ile bu sürece katkýsýný koyacak. Bunu küresel bir eylem gününe dönüþtürmek için Ocak 2009'da Dünya Sosyal Formu gündemine taþýma kararý da bu noktada alýndý… Bunlar dýþýnda dünyadaki en sýcak iki bölgesinden, Latin Amerika ve Ortadoðu'dan da aktivistlerin yoðun katýlýmý ile bu bölgelere yönelik bilgilere ve eylemlere yönelik detaylara birinci

özgürlüklerine düþmanlýk yapan UBP ve doðurduðu partilere keseyi açýp destek oldular. Bir avuç insanlarý hariç sanayiciler ve diðer iþadamlarý son olarak da yolunu þaþýrdýðýný hükümette kanýtlayan CTP'ye vermek için bol paralar buldular ama Öldürülen Kutlu Adalý'nýn arkasýnda olmadýklarý gibi basýn özgürlüðüne destek olmak için farika'ya saldýrýlarda da yoktular. Polisin suçlularý yargýsýz cezalandýrma usullerine karþý çýkanlara da destek olmadýlar. Annan planýna destek vermekten de kaçýndýlar. Rekabet yasasýna bile köstek oldular. Anti damping yasasýnýn kendiler için hayatý pahalýlaþtýrmasýna destek olduklarýna göre menfaatlerinin sadece kar marjlarýyla ilgili olduðunu düþünerek toplumsal hiçbir mücadeleye katýlmadýlar. Þimdi kendilerini vergi vermeme harç ödememe kampanyasýyla iþledikleri suçlar için takibata uðrasalar ve devleti zayýflatma ve isyana teþvik suçuyla suçlansalar yanlarýnda kimi bulacaklar. Yatýp kalkýp aþaðýladýklarý sendikalara þükretsinler yoksa Ferdi bir kükrese kaçacak yer bulamazlardý. Ýþ yerlerine sendika sokmadýlar, gireni de temizlediler ama þimdi onlarýn saðladýklarýyla ayaktadýrlar. Araçlarla yollarý týkadýklarýnda da onlarýn açtýklarý yoldan gittiler. Uzun lafýn kýsasý ekonomi bataktadýr. Onlar batak düzenin kazanç kapýlarýný açarak yaþýyorlar. Yatýrým kararlarýný devlet desteðine ve Lira'ya göre kararlaþtýrdýlar. Narinciye batarken özelleþtirme önerdiler ayakta kalan gene devletin elinden atamadýðý Cypfruvex oldu. Gene akýllanmadýlar þimdi de yaþamlarý devlete baðlýdýr lakin gene özelleþtirmeden baþka tavsiyeleri yoktur. Hükümet yönetimde reform vaat etti onlar sadece devlet küçülsünde kaldýlar. Yönetimde reform olmadan devlet küçülür mü? Tek arzularý sadece kendilerinin yemesidir. Yurt dýþýndan mal gelecekse ucuzluk olmasýn diye dengeleme harcý oturtulsun diye baðýrýrlar ama rekabet yasasýný bile istemezler. Bu kadar egoistlik olmaz. Reformu uygulatmak için sola destek olsunlar, kamu yaratmaya çalýþsýnlar ve geçiþ dönemi

elden ulaþma fýrsatýmýz oldu. Bu tek taraflý bir iliþki deðildi çünkü Forum katýlýmcýlarýnýn birinci elden mücadelelere dayanýþmalarýný ortaya koymalarý ve alýnan kimi eylem kararlarý ile bu dayanýþmayý somutlaþtýrmýþ olmalarý bu katýlýmýn öneminin bir diðer yönünü oluþturdu… Bunlar dýþýnda yüzlerce baþlýkta onlarca konun hýzlý bir þekilde tartýþýlmýþ olmasý, deneyim aktarýlmasý, 15 bin kiþilik bir eylem ile Avrupa'da sürdürülen neo-liberal politikalara karþý duruþun net þekilde ortaya konmuþ olmasý yanýnda organizasyonda yaþanan aksaklýklarýn da olduðu bir gerçek… Sosyal hareketlerin çok güçlü olmadýðý, uzun süreli sosyal demokrat bir iktidar altýnda yaþamanýn bazý þeyleri tekdüzeleþtirmesi ve organizasyon komitesinin çok deneyimsiz ve bazý beceriksiz davranýþlarý ciddi sorunlara da neden oldu. Özellikle çeviri konularýnda aksamalar oldu. Bu özelikle ilk günlerde bazý sorunlara yarattý ama tüm aksaklýklar son gün yapýlan Sosyal Hareketler Asamblesinde açýk þekilde konuþulmasý ile aslýnda bir nevi olumluluða dönüþtü, çünkü artýk herkes aksayanýn sorunlu olanýn ne olduðunu net olarak biliyor… Tam da bu noktada Türkiye Sosyal Formuna büyük bir yük binmiþ durumda, 2010'daki Avrupa Sosyal Formu Ýstanbul'da ve birçok katýlýmcý Yunanistan Sosyal Formu gibi TSF'nin de bu çitayý yükselteceðine inanýyor, bu zaten yapýlan birçok konuþmaya yansýdý… Bizler de, gerek YKP gerekse diðer katýlýmcýlarla iletiþim halinde bu süreci Kýbrýs'a taþýmaya çalýþacaðýz. Özelikle 2010 için, süreçte aktif yer almak için þimdiden çalýþmalara baþladýk… Tüm bu yaþananlarla ilgili genel bir deðerlendirme yapmak gerekirse, kapitalizmin tüm saldýrganlýðý ile hüküm sürdüðü bu süreçte yalnýz olmadýðýný net olarak yaþayarak görüyoruz, neo liberal politikalar alternatifsiz deðil, artýk yalnýz muhalefet eden deðil alternatifler de üreten Forum süreçlerinde, evet baþka bir dünya mümkün ve bunu mümkün kýlmak için hazýrýz diyebiliriz…

sonrasýnda öðütledikleri gibi özel sektör yatýrým kararlarýný serbestçe verip yaþabilecekleri alanlara yatýrým yapsýnlar. Ucuz iþçi getirip ihracat yapma olanaðý kazanmaya çalýþarak ucuz emekçi olmamak isteyen insanlarýmýzýn göçünü uzaktan seyrettiler þimdi arkalarýnda gidecek bir iþçi de bulamýyorlar. Ortak bir nedenle asla yatýrým yapacak alan bulamayacaklar. YAGA diye birilerinin derneði de devlet eliyle kuruldu. Onlar da bir kambur olacaklar ve yatýrýmlar sadece devletten yüteceklerini yütecekler. Arkasý gelmeyecek. Bu ortak neden herkesin gözü önündedir. Türk lirasýnýn dövizlere karþý aþýrý deðerli tutulmasýnýn sonucunu ekonomi kaldýramaz. Türkiye'de yabancý sermayeye verilen bir tavizdir ve orada da ihracatçýyý bunaltmaktadýr. Uzak yerlerden yok pahasýna çalýþmayý kabul edecek insanlar oldukça iþi idare ediyorlar ama orada da yüksek faizlerle döviz çek ve dövizi ucuza kullandýr politikasý iflas etmeye gidiyor. Bizde ise üretici tüm sektörleri bataða soktu. Mal veya hizmet üretenler kazançlarýný Lira'ya çevirmeye mecbur oldukça battýlar. Devletten yardým yoksa ne tarým olur ne sanayi…Üniversiteler bile sýkýntýdadýr. Devlet büyük aðýrlýktýr ama o da olamasa Kýbrýslý nüfusun adý bile kalmayacak hale geldi. Bu ücretlere çalýþacak adam bulamazsýnýz, göç ediyorlar. Utanmazlýk o kadar ki Rum tarafýnda aldýklarý paranýn aynini verdiðinizde de bulamazsýnýz çünkü sanayi veya inþaatta çalýþanlara yapýlan muamele kabul edilebilecek deðildir. Çalýþma saatlerine dikkat bile yoktur. "babanla ananýn iliþkisi de parayla mý ulan" diye hakaretlerle çalýþma saatlerini uzatýp güya elindeki iþi bitirsin beklemek, sendikaya üye olmasýna izin vermemek ve baþka iþleri de yaptýrmak her þey var. Yoksa biri izah etsin. Derler ki Rum tarafý fazla ücret ödemez. O halde neden orayý tercih ederler? Yönetimin reform geçirip yolsuzluklara son verilsin istiyorlarsa bir az sorumluluk alsýnlar. Ellerinde Lira'nýn zararlarýný hesabý yoksa neden yok diye bakýp kafa yosunlar ve elektrik parasýný bile ödeyemeyecek hale neden geldiler araþtýrsýnlar.

yenicag@yenicag.com.cy


HABER

3

26 EYLÜL 2008 CUMA

Malmö’de binlerce kiþi ‘baþka bir dünya’ istedi Ýsveç'in Malmö kentinde yapýlan Avrupa Sosyal Forumu (ASF) kapsamýnda binlerce küreselleþme karþýtý kapitalizm ve çevre yýkýcýlýðýný protesto ederek "baþka bir dünya" istedi. 5. Avrupa Sosyal Forumu çerçevesinde 20 Eylül'de Ýsveç'in üçüncü büyük kenti Malmö'de on binlerce kiþinin katýldýðý bir gösteri düzenlendi. "Kapitalizme ve çevre yýkýmýna karþý, baþka bir dünya mümkün" sloganý ile yapýlan yürüyüþ saat 13.00'te Rosengaard semtinde baþladý. Yürüyüþ sýrasýnda "Emperyalizme, ýrkçýlýða ve kapitalizme karþý mücadelede birleþelim", "ABD Irak'tan çýk" yazýlý dövizler dikkat çekti. 5. Avrupa Sosyal Forumu Ýsveç'in güneyindeki Malmö'de, uluslararasý ekonomik kriz ortamýnda 18 Eylül günü toplantýlarýna baþladý. "Baþka Bir Avrupa Mümkündür" sloganý ile yapýlan Avrupa Sosyal Forumu'nda 850 sivil toplum örgütünün inisiyatifi ile 250 seminer ve 400 kültürel aktivite gerçekleþtirildi. Organizatörler 8 bin kiþinin akredite olduðu Forum'a 20 bin kiþinin katýldýðýný tahmin ettiklerini söylediler. Beþinci Avrupa Sosyal Forum'un ilki 2002 yýlýnda Floransa'da, ikincisi 2003'te Paris'te, üçüncüsü 2004'te Londra'da ve dördüncüsü 2006'da Atina'da gerçekleþmiþti, 6.sý da 2010'da Ýstanbul'da Gerçekleþecek... 5. Avrupa Sosyal Formuna Kýbrýs'tan Yeni Kýbrýs Partisi, Kýbrýs Yeþiller Partisi, PEO ve Basýn-Sen temsilcileri de katýldý. Kapanýþta "2009: Avrupa'yý Deðiþtirmek Ýçin" baþlýðý altýnda ortak bir genel siyasi bildiriyi kabul eden sosyal hareket temsilcileri, Avrupa'nýn sosyal ve çalýþma siyasetlerine karþý "derhal" kampanya baþlatýlmasý çaðrýsýnda bulundu. NATO'nun 60. kuruluþ yýl dönümü dolayýsýyla 4 Nisan 2009'da Avrupa'da eþ zamanlý gösteriler düzenlenmesi istenen bildiride, BM'nin 6 Aralýkta Polonya'da yapacaðý iklim konferansý dolayýsýyla, bu tarihin de bir eylem günü olmasý gerektiði belirtildi. Foruma katýlan örgüt ve kuruluþlar, Temmuz 2009'da Ýtalya'da yapýlacak sanayileþmiþ ülkeler G-8 zirvesine karþý alternatif bir toplantý düzenleneceðini açýkladý.

Sosyal Forum Açýlýþýnda Ortadoðu'da Barýþa Destek Çaðrýsý Beþinci Avrupa Sosyal Forumu, 17 Eylül, çarþamba akþamý Folkets Park'ta gerçekleþtirilen açýlýþ partisi ile baþladý. Ýsrail'den, Filistin'den, Türkiye'den, Yunanistan'dan ve Avrupa ülkelerinden konuþmacýlarýn açýlýþ konuþmalarýyla, Avrupa'nýn ve Ortadoðu'nun

Angela Godfrey- Goldstein ise bütün Ýsraillilerin Filistin konusunda ayný fikirde olmadýðýný, kendileri gibi Filistin halkýnýn yanýnda olan pek çok Ýsrailli olduðunu, önemli olanýn dayanýþmanýn artmasý olduðunu vurguladý. Hindistan'dan Dünya Ticaret Örgütü (WTO) eleþtirmeni ve eko-feminist Vandana Shiva, neoliberal politikalardan dünyanýn her yerinde en çok etkilenen kesimlerin baþýnda kadýnlarýn geldiðini anýmsattý; adil ticaretin hem kadýnlar için hem de dünya ekolojisi için öneminden söz etti.

"Irak Petrolleri Hemen Irak Halkýna Devredilmeli" Çiðdem MATER - BÝA-NET çeþitli ülkelerinden müzik dinletileriyle baþlayan forumun ilk gecesinde konuþmalarýn temasý ortaktý: Baþka bir Ortadoðu, baþka bir Avrupa ve baþka bir dünya mümkün. Forum alanlarýndan biri olan Folkets Park'taki açýlýþta Filistin'den aktivist ve doktor Mustafa Barguti, Filistinlilerin daha fazla sosyal dayanýþmaya ihtiyacý olduðuna vurgu yaptý. "Dürüstçe söylemek gerekirse, Avrupa'daki ve dünyadaki sosyal hareketler Filistin konusuna gerektiði kadar özenle yaklaþmýyorlar, gerektiði kadar destek vermiyorlar. Bizim daha çok dayanýþmaya ve desteðe ihtiyacýmýz var!". Ev Yýkýmlarýna Karþý Ýsrail Komitesi adýna konuþan

Avrupa Sosyal Hareketler Asamblesi Deklarasyonu

2009: Avrupa’yý Deðiþtirmek Ýçin Avrupa düzeyinde pek çok konuda sosyal olmayan ve liberal bir süreçle karþý karþýyayýz: Ekonomik krizler, zamlar, gýda krizleri, kamu hizmetlerinin ortadan kaldýrýlmasý, özelleþtirmeler, iþ yasasýna aykýrý hareketler, Avrupa Adalet Divaný kararlarý, Ortak Tarým politikasýnýn yok edilmesi, göçmenlere karþý tutucu bir Avrupa kalesi inþasý, demokratik ve sivil haklarýn zayýflamasý, ekonomik iþbirliði anlaþmalarý, askeri müdahaleler, üsler… Tüm bunlarýn dünyasýnda eþitsizlikler, yoksulluk, küresel ve kalýcý savaþ hali günden güne artýyor. Bu küresel kriz içerisinde bizler küresel adalet, barýþ, demokrasi ve çevre için yeni alternatifler yaratýlabilir diyoruz. Biz, Malmö'de bir araya gelen sosyal hareketler, baþka bir Avrupa, insan haklarý odaklý bir Avrupa için aþaðýdaki mücadele ajandasýna imza koyuyoruz. 1) Sosyal Konularda: Hýzla AB'nin sosyal ve emek politikalarýna karþý, spesifik olarak çalýþma saatlerine, göçmen emeði politikalarýna karþý ortak bir Avrupa kampanyasý örgütleyeceðiz. Bu kampanyanýn farklý adýmlarý olacak (örneðin 6 Aralýk'ta Paris'te) ve Avrupa çapýnda ortak bir mobilizasyonu hedefleyecek.

Ýkinci bir adým olarak Avrupa'daki sosyal hareketlerle Mart ayýnda Brüksel'de stratejik bir konferans/karþý toplantý örgütlenecek. 2) NATO'ya ve savaþa dair: 4 Nisan'da Strasburg / Khiel'de NATO'nun 60. yýl kutlamalarýnýn merkezinde, NATO'ya dur demek, savaþ örgütünün daðýtýlmasýný talep etmek için büyük bir gösteri çaðrýsý yapýyoruz. Ayný gün Avrupa'daki tüm ülkeleri eylem yapmaya çaðýrýyoruz. Belem'deki Dünya Sosyal Forumu'na 4 Nisan'ý NATO'ya karþý uluslararasý eylem günü olarak ilan etmeye davet ediyoruz. 3) Ýklim deðiþikliðine karþý: 6 Aralýk günü Ponzan toplantýsý boyunca hem Poznan'da hem de tüm ülkelerde iklim için küresel eylem günü çaðrýsý yapýyoruz. Aralýk 2009'daki kritik Kopenhag görüþmelerinde uluslararasý büyük mobilizasyon hareketi çaðrýsý yapýyoruz. 4) G8'e karþý Temmuz 2009'da Sardinyalý ve Ýtalyan sosyal hareketler, Madalena adalarýndaki G8 toplantýsýný ve onun politikalarýný protesto etmek, kendi küresel adalet, barýþ ve demokrasi alternatiflerimizi ortaya koymak için tüm hareketleri Sardinya'ya çaðýrýyoruz.

Avrupa Sosyal Forumu'nda Ortadoðu'ya dair toplantýlar oldukça fazla. Avrupa sosyal hareketleri Ortadoðu'ya barýþ gelmediði sürece dünyada istikrardan söz etmenin imkansýz olduðunu farkýndalar. Cuma günü gerçekleþtirilen "Irak'ta ve Afganistan'da iþgale son: Savaþ, iþgal, direniþ" baþlýklý toplantý da bunlardan biriydi. Ýngiltere'den, Ýsveç'ten, Türkiye'den, Yunanistan'dan, Danimarka'dan ve Ýtalya'dan katýlýmcýlar Irak ve Afganistan iþgallerinden bu yana geçen süreyi deðerlendirdiler, bu süreçten sonra yapýlmasý gerekenler konusunda görüþlerini paylaþtýlar. Ýtalya Cobas'tan Piero Bernocchi konuþmasýnda Avrupa Sosyal Forumunun Irak ve Afganistan halklarýyla dayanýþma içinde olduðunu bildirmesi gerekliliðinden söz etti. Hands off Iraqi Oil/ Ýngiltere'den Ruth Tanner Irak petrol iþçileri sendikasýnýn, Irak petrollerinin satýlmasýnýn engellemek için direniþini anlattý ve bu direniþin desteklenmesi gerektiðini söyledi. Tanner Irak petrollerinin hemen ve koþulsuz Irak halkýna devredilmesi gerektiðini de sözlerine ekledi. Küresel Barýþ ve Adalet Koalisyonu'ndan Yýldýz Önen, bundan birkaç hafta önce Irak'ta toplu intihar eden 21 Amerikan askerinden de söz ettiði konuþmasýnda, iþgalin faturasýndan bahsetti, ardýndan da savaþ karþýtý hareketin bundan beþ yýl önce yüz binlerce insanken bugün neden sayýnýn ve direniþin azaldýðýný sorguladý. Toplantýya katýlanlar arasýnda Özgürlük ve Dayanýþma Partisi (ÖDP) Ýstanbul milletvekili Ufuk Uras, Kamu Emekçileri Sendikalarý Konfederasyonu (KESK) Genel Baþkaný Sami Evren ve Küresel BAK Yürütme Kurulu üyesi Kerem Kabadayý da vardý.

"Irak petrolleri hemen Irak halkýna devredilmeli" Forumda Irak iþgaliyle ilgili pek çok toplantý yapýldý, daha önce gerçekleþtirilen toplantýlarýn sonuçlarý katýlýmcýlarla paylaþýldý. Aralarýnda Bernard Russel Mahkemesi Yürütme Kurulu'ndan Abdul Ilah-Albayaty ve Dirk Adriaensens, Amerikan International Action Center'dan John Catalinotto, yazar Max Fuller, Irak Dünya Mahkemesi Portekiz ayaðýndan Manuel Raposo ve Cristina Meneses'in de

bulunduðu 20'ye yakýn imzayla yayýnlanan Le Feyt Bildirisi de Irak iþgaline karþý Avrupa'nýn sesini bir kez daha yükselten metinlerden biri. Metin, Cuma günü forum katýlýmcýlarýyla paylaþýldý. 25-27 Aðustos tarihleri arasýnda Fransa'da bir araya gelen Uluslararasý Ýþgal Karþýtý Network üyeleri çaðrýlarýnda "Irak iþgalinin kesin ve tam olarak hemen sona erdirilmesini ve ýrak'ta kalýcý ve sürdürülebilir bir barýþ ortamý yaratýlmasýný" istiyorlar. Le Feyt Bildirisi Irak'ta iþgal altýnda barýþ, demokrasi ve düzenden söz etmenin imkânsýz olduðunu vurguluyor. "Irak direniþi uluslararasý hukuk kurallarý çerçevesinde beþ yýldýr devam ediyor. Irak halký iþgale karþý duruyor. Ancak daha fazla uluslararasý desteðe ihtiyaçlarý olduðu açýk." Ýþgalin Irak petrollerinin hak sahipliði konusunda da sýkýntý yarattýðýný belirten Ýþgal Karþýtlarý, "Uluslararasý hukuk ve Irak halkýnýn talepleri doðrultusunda, Irak petrollerinin ve ülkedeki doðal, kültürel ve maddi kaynaklarýn tümünün hâkimiyeti hemen ve koþulsuz Irak halkýna devredilmelidir. Irak halký kendi petrolünü kendi karar vereceði þekilde uluslararasý pazarda deðerlendirmelidir." Ýþgal Karþýtlarý Irak yönetimin acilen ve koþulsuz olarak Irak halkýna devredilmesini de talep ediyor. "Irak halký uzun ve koþulsuz barýþ istiyor. Irak Dünya Mahkemesi'nin 2005 Ýstanbul sonuç oturumu bildirisi temelinde, barýþýn koþullarý oluþturulmalý, ülkede barýþ, istikrar ve demokrasi için gerekli adýmlar hemen ve koþulsuz atýlmalýdýr. Irak'da barýþý saðlamak basittir, Amerika'nýn koþulsuz geri çekilmesi ve Irak direniþinin tanýnmasý."

Belki þehre bir 'forum' gelir Tan Morgül - NTV-MSNBC Ýki yýl önce Yunanistan'ýn Atina kentinde düzenlenen Avrupa Sosyal Forumu'nu hatýrlayýnca, katýlým rakamý yine de çok þaþýrtýcý deðil. 2006 yýlýndaki 'komþuda piþer, bize de düþer' forumu sayesinde, arabalara doluþan 1200'den fazla (bize söylenen ve gerçekçi gibi gözüken) Türkiye delegasyonu, ev sahibi komite Yunanistan delegasyonundan sonra en kalabalýk grup olmuþtu. Þimdi ise, Türkiye'den foruma katýlýmýn 250'nin üstünde olduðu söyleniyor. Kesin rakamý tahmin etmek zor, çünkü ayrý ayrý gelenler de var. Çok da önemli deðil. 'Aslolan nitelik, nicelik deðil' deyip, rotamýza girelim diyoruz. Bir not daha, forum programýndaki seminer dili bölümünde 'TR' yani Türkçe ibaresine tanýk olmak da ziyadesiyle keyif vericiydi, itiraf edelim. Artýk Avrupa Sosyal Forumu da Türkçe konuþmaya baþladý. Darýsý Dünya Sosyal Forumu'nun baþýna deyip, bu imkaný saðlayan uluslararasý gönüllü çevirmen grubu Babels'e ve Türkiyeli çevirmenlere teþekkür edelim. Beþinci Avrupa Sosyal Forumu, 16 Eylül sabahý kayýtlar, akþamý da dört bine yakýn katýlýmcýnýn izlediði açýlýþ seremonisi ve partileri ile Ýsveç'in Malmö kentinde baþlamýþ oldu. Seremoni ahalisi þaþýrtmasýn, ahalinin çoðu hala þehrin birçok noktasýnda forum aktivitelerine alýþmaya çalýþýyordu. Kayýtlardan anlaþýlan, foruma katýlýmýn 20 bin civarýnda olacaðý... Her sosyal forum gibi bu sosyal forumunda ana gövdesini seminer, atölye çalýþmalarý ve toplantýlar oluþturuyor. 250'ye yakýn seminer, organizasyon komitesinin belirlediði üç bölgede gerçekleþecek. Kültürel aktiviteler (ki yok, yok) neredeyse seminer sayýsýný ikiye katlýyor ve Malmö'nün havasýný, sesini, silüetini renklendiriyor. ÝKÝNCÝ GÜNÜN EN ÖNEMLÝ MADDESÝ: SU Forumda ikinci günün, bizcileyin en mühim gündem maddesi: Su meselesi. Malum, 2009'da Dünya Su Konseyi toplantýsý Ýstanbul'da gerçekleþecek. Hemen sevinmeyin! Su Konseyi dediysek, 'herkese temiz, içilebilir ve ücretsiz su hizmeti ve doðal kaynaklarý gözeten su yönetimi' için kendilerini yerden yere vuranlarýn toplantýsý deðil bu. Gezegenin mühim su þirketlerini ve hükümet temsilcilerini bir araya DEVAMI 4. SAYFADA


4

26 EYLÜL 2008 CUMA

HABER

Malmö’de binlerce kiþi ‘baþka bir dünya’ istedi BAÞTARAFI 3. SAYFADA

getiren bu toplantýda, kendini yerden yere atmaktan ziyade, sakin sakin gezegenin 'su' kaynaklarýndan nasýl daha fazla istifade (kâr olarak) ederiz, o tartýþýlacak. Sosyal forumda bir araya gelenler ise, düzenleyecekleri 'alternatif toplantý'da suyu nasýl þirketlerin kâr öznesi olmaktan çýkaracaklarýný tartýþacaklar. Dün barýnma gibi temel bir hakkýn ne hallere getirildiðini dinlemiþtik. Bugünse su gibi bir hakkýn nasýl piyasa konusu yapýldýðýný dinledik. Ýyi de para konusu yapýlan hani þu yaþamak için ihtiyaç duyduðumuz en önemli þey deðil mi? Susuz da yaþayamayacaðýmýza göre, durum gerçekten pek fena. 'Yok, olmaz öyle þey!' demeyin, bugün sabah sunumunda þirketlerin kendi su politikalarýný gerçekleþtirmek için hükümetlerle, uluslararasý örgütlerle ve Avrupa Birliði'nde ne gibi lobiler yaptýðýný dinledik. Akþam da dinlemeye devam edeceðiz. DÝKÝLÝ BELEDÝYESÝNÝN PROJESÝ 'UMUT VEREN GELÝÞME' Anlatýlanlarýn vehametinden aðzýmýz kurudu, hemen koþup bardak bardak su içtik. Bu arada, Malmö'de musluktan su içilebiliyor. Yani, suya para ödemenize gerek yok. Bizim oralarda da içiliyordu galiba bir dönem. Peki sonra ne oldu da, içilemez oldu? Neyse, toplantýya dönelim: yapýlan 'dýþ kaynaklý' sunumlardan birinde Avrupa'daki 'umut veren' bir kaç geliþmeden biri olarak Dikili Belediyesi'nin, belli bir miktara kadar hanelere yönelik 'ücretsiz su' uygulamasýndan bahsedildi. Sonrasýnda, belediye baþkanýna dava açýldýðýndan bahsedilmedi ama...Tabi, nereden bilsin elin eylemcisi, memleket ahvalini. Öte yandan, Bursa'nýn Nilüfer ilçesinden de bir temsilci konuþmacýlardan biriydi. Velhasýl, temsili hallerimizden pek bir gurur duyduk...

Basýn bürosuna göre 15 bin kiþinin katýldýðý ve Ýsveç tarihinin en büyüklerinden biri olduðu ifade edilen gösteriye katýlým, yaklaþýk 300 binlik Malmö kenti düþünülünce oldukça iyi bir durumda. Keza yol kenarlarýndan ve apartmanlardan kortejlere gösterilen ilgi de, Malmö'nün hadiseyi muhabbetle karþýladýðýnýn göstergesi. BAÞKA BÝR DÜZENÝN SESÝ VE SOLUÐU MALMÖ CADDELERÝNDE Aslýnda muhabbetle karþýlanmayacak gibi de deðil hani. Yekpare talepli gösteri yerine, çeþitli talepli gösteri formu tüm renkliliðe de açýk oluyor. Bir de buna uluslararasýlýk eklenince, kortejler gökküþaðýna dönüþüyor. Kapitalizmin, gezegenin ve insanlýðýn baþýna sardýðý tüm melanetlere karþý bir itirazýn dile geldiði gösteride kimlerin olduðunu sýralamak çok kolay deðil. Kýsaca: Daha yaþanýlabilir veya en azýndan daha katlanýlabilir bir yaþam için 'baþka türlü bir düzenin' sesi ve soluðu Malmö caddelerindeydi. Ve bu solukta git gide daha çok Türkiyeli sendikalarýn, meslek örgütlerinin, partilerinin, siyasi gruplarýn ve bireylerin olmasý bizi

sevindiriyor. GELECEK FORUM ÝSTANBUL'DA Biz de 'fotoðraflama' çalýþmalarýný bitirdikten ve hareketli-sabit eylemci perküsyon-dans performanslarýyla yeterince temas ettikten sonra, soluðu, arasýnda Türkçe 'Hiçbir insan yasadýþý deðildir' sloganýnýn da bulunduðu, 'göçmen haklarý' ile ilgili pankartýn arkasýnda aldýk. Bulunduðumuz yer anarþist ve otonom gruplarýnýn arasýnda olduðu için, olabilecek her türlü 'þamatayý' da kaçýrmamýþ olacaktýk. Neyse ki bir þey olmadý ve gösteri baþladýðý gibi 'cümbüþ dozu yüksek' þekilde nihayete erdi. Zaten, bir gün önce, her daim olduðu gibi kente anarþist þarj uygulanmýþ, banka, þirket camlarý indirilmiþ, polise taþ, þiþe ve sopa 'ikramý'nda bulunulmuþtu. Velhasýl, buralardaki gösteri kültürü, en yumuþaðýndan en sertine gösterici-polis iliþkisi bir deðiþik. Deðinmek gerekir. Keza bir dahaki sosyal forum Ýstanbul'da olacak ve olasý 'istenmeyen gösteri' tiplerine karþý Türk polisinin göstereceði tutum, mazallah Türkiyelilere reva görüldüðü gibi olursa, hükümet AB üyeliði heve-

ÜÇÜNCÜ GÜN: EYLEM Korktuðumuz baþýmýza geldi ve forumun üçüncü gününe yaðmur, dolayýsýyla soðukla uyandýk. Katýlacaðýmýz toplantýnýn da Sofielund denen forum bölgesindeki bir parka kurulan çadýrda olmasý iþleri iyice zorlaþtýrdý. Hava durumunun bu kadar önemli olmasýnýn diðer bir nedeni ise, üçüncü günün yürüyüþ günü olmasý. Gösterinin rotasýný dikkate alýp, yaklaþýk dört saat boyunca maruz kalacaðýmýz 'yaðmur' banyosunu düþününce tedirginlik mazur görülmeli. Neyse ki, hava, öðleden sonra kendine geliyor, yaðmur kesiyor, bulutlar çekiliyor. Dört saatlik rota korkutucu olmaktan çýkýyor.

Ulus Irkad

SEÇÝM YATIRIMLARI

Kýbrýstürk halkýnýn tek derdi seçim mi? Seçim için ne ikiyüzlülükler yapýlýyor ülkemizde bir bilseniz. Baþta, hükümetin aðýrlýklý partisinin yaptýðýna bakýn. Çözümü de, Dünya Barýþ Günü'nü de Kýbrýstürk halkýnýn kaderini dört yýl öncesinde harcadýðý gibi meze masasýnda harcamaya çalýþýyor. Amaç ne? Amaç, halka, "Bizi seçerseniz size çözümü biz getireceðiz" demek istiyorlar. Bunun için de Hristofyas'la görüþmelerden tutun her türlü eylemi seçim yolunda bozdurmaya çalýþýyorlar (Bu konuda Hristofyas'ýn onlara fýrsat verdiði þeklinde de þüphelerim vardýr). Düzen serbest piyasa düzeni ya, serbest piyasada alan memnun, satan memnun dercesine, çözüm, görüþme gibi Kýbrýstürk halkýnýn kaderiyle ilgili tüm giriþimleri seçimlere baðlayacaklar. Her þey seçilmeye kadar… Sonra partinin propaganda sekreteri veya bilmem kim hangi politbüro üyesi, ortaya çýkýp, halka "Öküz öldü ortakçýlýk bozuldu" gibisinden laflar edip, meydanlarda yapýlan yeminleri ve verilen sözleri bir çýrpýda silip, yeniden halký süzmeye devam edecekler. Süzme dedim, artýk bu sömürüyü de katladý, gerçekten süzme oldu. Yani halkýn elinde ne kalmýþsa onu da götürmeye çalýþacaklar. Ýnanan, güvenen kalmýþsa onun da umutlarýný berhava edecekler. Peki, muhalefet yapanlar?

sine kendi eliyle 'taþ ikram' etmiþ olur. Uyarmayý görev biliriz! 'Kapitalizme ve çevresel yýkýma karþý iktidar halka. "Baþka bir dünya mümkün" baþlýðý altýnda düzenlenen gösteri Malmö'nün banliyösü Rosengard'dan baþladý ve yaklaþýk dört saatlik bir yürüyüþten sonra Pildammsparken isimli parkta sona erdi. O kadar yol yürüdükten sonra vardýðýmýz bu park, parktan çok 'faþist mimari' estetiði ile bezenmiþ bir meydana benziyordu. Sýra sýra dizilmiþ ve özenle budanmýþ otuz kýrk metre aðaçlarýn arasýndaki yoldan, parkýn orta kýsmýndaki boþluða yürürken, kendimizi Mussolini Ýtalyasý'nda hissettik. O kadar yani! Artýk yürüyüþ bitmiþ ve konser ve konuþma kýsýmlarýna geçilmiþti. Lakin, bizim birþey dinleyecek halimizi kalmamýþtý. ALANI ÝSTANBUL'A DAVET ÝLE TERK EDÝYORUZ Son olarak DÝSK Baþkaný Süleyman Çelebi'nin yaptýðý ve Nazým Hikmet'ten "Yaþamak bir aðaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeþcesine. Bu davet bizim" mýsralarýyla Ýstanbul'a davetle bitirdiði konuþmasýný dinleyerek alaný terk ediyoruz. Keza kent merkezine varýp, soluðu 'kapalý bir alan'da düzenlenen partilerden birinde alma niyetindeyiz. Forum, bir gün sonra bitecek ve herkes evlerine dönecek. Malmölüler de haddinden fazla 'sakin' hayatlarýna geri dönecekler. Zaten, Akdeniz'den gelenler olarak þehrin, demokratik havasý ile olan iliþkimiz sýcak doðal ve insani iklimi ile iliþkimiz soðuk idi. Bir arkadaþýn dediði gibi: Sezen Aksu'nun 'Gülümse' adlý þarkýsýndaki sözlerin sahibi Kemal Burkay'ýn, ki sürgünlük döneminde buralarda yazmýþ, psikolojisini anlýyoruz. O vakit Süleyman Çelebi gibi yapýp, biz de bugünkü yazýyý þiirle bitirelim: (...) Belki þehre bir film gelir/ Bir güzel orman olur yazýlarda/ Ýklim deðiþir Akdeniz olur/ Gülümse… Evet, insanýn bu iklimde, hayal edip gülümsemekten baþka da þansý yok gibi… ASF 2008 GÜNLÜÐÜ SAYFA 14’TE...

Muhalefet yapanlar da þimdiden seçimlere oynamaya baþladý. Show yapýyorlar açýkçasý…Baþa geçenlerin statükoya ayak uydurduðunu, bugün CTP, TDP, yarýn UBP, daha sonra da DP olacaðýný ama bir þeyin deðiþmeyeceðini saklamaya çalýþýyorlar. Efendim, "Ben daha dürüstüm" diyor bir tanesi. Bir deneyin de görün. 35 yýldýr denedikleriniz ne yapmýþlarsa bunlar da düzenin bir parçasý olacaklar. Deneye deneye zaten bu noktaya geldik. Denenecek de kalmadý. Ama onuruyla ayakta kalmaya çalýþanlar hala daha ayakta kalmaya çalýþýyorlar. Mesela hiç kimse, kurulduðu günden beri rejimi boykot eden YKP'yi anmak istemiyor. Geçenlerde bir muhalefet gazetesi, dört gencin tutuklanmasýna imza koymayan bir muhalefet partisinin bilmem kimin mirasýna ihanet ettiðini yazdý. Seçimlerde de bu tutumunu devam ettirecek mi? Hele, o mirasýn, çok daha önceleri, ayný liderle, ayný partide olup da bu yüzden partiden kovulan Durduran ve YKP'lilere ait olduðunu nasýl da görmezlikten geliyor. Aynen 19 sene önce AB'den söz edince Durduran'a býyýkaltý gülenler gibi… Bahse de girerim, seçimlerde boykot deðil ama seçimci olacaklarýnýn en büyük delili bu. Þimdilerde Birleþik Cephe þiarýný yükseltenlerin, Kýbrýstürk halkýnýn siyasal iradesi tecelli etmeyeceði için seçimleri boykot eden YKP aleyhine, barikatlarda Güney'e giden iþçilere broþür daðýttýðýný da unutmadýk. Öncelikle rejimin seçimlerini boykot edin de görelim, çünkü birleþik cepheyi darbeleyen en büyük tehlike seçime ve rejime biat etmedir be arkadaþlar… Sað'a söyleyecek sözümüz var elbette. Sað da olduðu yerde sayýyor. Býrakýn liberal olmayý, daha Lefkoþa Sarayönü'ndeki parti binalarýný bile aþamadýlar. Hala daha hamasetçi laflar ve hantal hareketlerle hantal politikalar… Bu kafayla bu halka daha çok þeylere mal olacaklar. Alternatif olmak mý? Hak getire…Nerede ve ne zaman oldulardý zaten?

En yapacaklarý hayýrlý iþ, Ankara'ya daha fazla muti olup onun politikalarýnýn gölgesinde Kýbrýstürk halkýný tüketmek. Kapitalisttirler ama dünyadaki kapitalizmin bile gerisinde durmaktadýrlar. Dünyadaki, global kapitalizmin otoriteleri bile çok uluslu sermayeden ötürü ulusal sýnýrlarýn mevcudiyetini tartýþýyorlar (gerçi bu konuda onlarda da hava kesen yok…), bizimkiler tepki ve vesayet politikalarýnýn kurbaný oluyorlar. Ama bu konularda bizim saða önereceðimiz bir þey olamaz. Güney Kýbrýs ise hala daha genelde tabularýný aþamamýþ, ezen ulus tavýrlý, her zaman ve her yerde haklýyým psikozuyla hareket edip (Bizim taraftakilerin de bunlardan kalýr tarafý yok), din ve milliyetçilikle muhasebesini tamamlayamamýþ bir yapý sunuyor. Küçük sol fraksiyonlar dýþýnda toplumun geneli tek boyutlu, baðnaz bir mentalite ve de savaþ travmasýnýn devam ettirildiði bir merkezi milliyetçi yapý sergiliyor. Eleni Mavru'nun söylediði gibi sorun kafalarda… Kuzey Kýbrýs kendi gerçek siyasal iradesinin kavgasýný, Güney Kýbrýs da gerçek Kýbrýslýlýk þuurunun ortaya çýkacaðý aydýnlanma kavgasýný vermeden Kýbrýs'da þu anda beklenenler olmayacak. Ha, deðiþim olmayacak mý? Elbette olacak. Olmamasý doðanýn diyalektiðine aykýrý zaten. Deðiþim olacak. Ama ne zaman? Bu her iki halkýn da ortak iradesine baðlý kalacak. Devrimci deðiþim dinamiði kafalara yerleþtiði zaman… *Olaya fenomonolojik bakýyorum ve ihtilaflarýn normal olmasýndan yola çýkarak (ihtilaflar dinamizme de dönüþebilir) deðiþimin halklar, örgütler, gruplar ve de bireyler arasýnda tartýþmalarla, sentezlerle ve konsensüslerle, acýmasýzca yapýlacak özeleþtiri ve empatilerle gerçekleþeceðini savunuyorum. Bu konuda 1917 Devrim öncesi Rusyasý'yla, Avrupa'daki Rönesans ve Fransýz Ýhtilalin'den örnek alýnmasýný öneriyorum. Kapitalizmin sorun ve buhran pompaladýðý görüþünün de gözden ýrak tutulmamasýný görüþlerime ekliyorum. yenicag@yenicag.com.cy


HAFTALIK

5

26 EYLÜL 2008 CUMA

YANIT HANGÝSÝ? 100 KÝÞÝYE SORDUK EN POPÜLER 1-Özkan Murat : Bir günde 1560 kiþiyi yurttaþ yaptýlar dedi. Ne demek istedi? a)Bir günde bu kadar az yurttaþ yapmak ayýp deðil mi, b)Biz bir günde 15 bin yurttaþ yaparýz, c) Yurttaþ yapmada bizim üstümüze yoktur, d)Yeter ki Elçilik istesin, ne kadar isterse o kadar yurttaþ yaparýz, e)UBP gerektiði kadar yurttaþ yapmadýðý için götürüldü, 2-Ahmet Uzun: Medyada hangisinin eþel- mobili var diye sordu. Ne demek istedi? a)Amaç haklarý korumak ve yaymak deðil, budamak ortadan kaldýrmaktýr, b)Madem medyada eþel- mobil yok, hiçbir yerde olmamalý, c) Medya bizi desteklemeli, d)Bu iþ shell-mobil gibi petrol iþi deðil, e)Medyada eþel-mobil olsa ehh gene da neyse derdim. 3-Ahmet Uzun : Eroðlu ve Bayram gitti diye statüko gitmedi ki dedi. Ne demek istedi? a)Eroðlunun gitmesi baþka statüko baþka, b)Eroðlu- Bayram gitti, Ferdi- Ahmet geldi, c) Þimdi statükonun temsilcileri bizleriz, d)Bu statükoyu solcu geçinen bizler daha çok sevdik, e)Statüko dediðin ballý börek. O da bize gerek. 4-MA Talat :Biz çözümden yanayýz, Ankara da bizi destekliyor dedi. Ne demek istedi? a)Ankara bizi desteklediði için biz çözümden yanayýz, b)Ýnanmasak bile öyle söylemek durumundayýz, c) Aslýnda çözüm isteyen biziz, Ankara da istemeyerek bizi destekliyor, d)Ankara ile menfaatlerimiz çakýþýyor, e)Biz Ankara'nýn çýkarlarýnýn bekçisiyiz. 5-Hristofyas : Ýki bölgeli, iki toplumlu çözüm Makarios'un verdiði büyük tavizdi dedi. Ne demek istedi? a)Makarios büyük hata yapmýþtý, b)Biz vereceðimizi verdik, baþka taviz yok, c) Bu durum bize Makarios'un kazýðýdýr, d)Bu duruma ki geldi artýk bundan kaçamayýz, e)O zamanlar AKEL Makarios'un yaptýðýnýn doðruluðunu savunduydu.

Rasýh Keskiner

6-Hristofyas : Yerleþikler konusu mutlaka tartýþýlmalý dedi. Ne demek istedi? a)Yerleþikler bu ülkenin vatandaþý deðildir, b)Yerleþikler bir savaþ sonrasý buraya taþýndý, c) Yerleþikler konusu tartýþýlmalý ama kimler gideceði belli deðil, d)TC istese de istemese de Yerleþikler konusu tartýþýlmalý, e)Kimin Kýbrýs'lý kimin deðil belli olmasý lazým. 7-Ertuðruloðlu: Görüþmelerden olumlu bir sonuç çýkmayacak dedi. Ne demek istedi? a)Ben andlaþmaya inanmadýðým için sonuç da beklemem, b)Ben kahinim, görüþmelerin sonucu bana iletildi, c) Sonuç çýkmazsa çok sevinirim, d)Bana Tayyip garanti verdi ki, görüþmelerden sonuç çýkmayacak, e)Talat'a bu iþi yaptýrmazlar. 8- Barýþ Mamalý : Suçlarýn yüzde 60'ý ithal dedi. Ne demek istedi? a) Nüfus arttýkça suçlar da artýyor, b) Suçlarýn yarýdan çoðu TC'den gelenler tarafýndan iþlenmektedir, c) TC'den gelenlerin çoðu suç iþlemeye meyillidir, d) Her þey gibi suçlarý da ithal ediyoruz, e) Suçlarýn azalmasýný istiyorsak TC'den nüfus transferini durdurmalýyýz. 9- Tayyip Erdoðan : Demir perdeler ortadan kalktý,dünya deðiþti dedi. Ne demek istedi? a) Komonizm öldü, b) Komonizmde demir perdeler vardý, c) Devir islamýn devridir, d) Ýslamda demir perde yok, çarþaf, türban var, e) Bizim de demir perdelerimiz, karaçarþaf, türbandýr. 10: MA Talat : Uzlaþmayý halkýn istemesi ve liderleri yönlendirmesi gerekir dedi. Ne demek istedi? a)Halk uzlaþma istemiyor, b)Halk gece gündüz, yollara dökülüp, "kurtar bizi baba" demeli, c) Biz ne yapacaðýmýzý bilmeyiz, halk bize yön vermeli, d)Aslýnda ben oynamak istemiyorum ama halk da bana biraz destek vermeli, e)Biz görüþmelerde süs vazosu gibiyiz.

TATLI SU BALIKLARI

Toplumlar bu tatlý su balýklarýndan çok çekmiþtir ve hala çekmektedir. Kimdir bu tatlý su balýklarý ! Bunlar sol kulvarda görünürler. Zaman zaman kendilerini, sosyal demokrat, demokratik sol, sosyalist olarak tanýtýrlar. Genelde sol kulvarda olduklarýný her fýrsatta dile getirmeyi ihmal etmezler. Slogan solculuðu en büyük özelliklerindendir. Rüzgara göre eðilmeyi, su dalgalarýna göre balýk gibi kývrýlmayý çok becerirler. Sol deðerlere uygun politikalar yerine, neo- liberal politikalar üzerinden devrime hazýrlanýrlar. Bütün bunlarý o kutsal " oy" var ya , iþte onun için yaparlar. Bulutlu havalarý sevmezler. Rejimle kavga etmemeye özen gösterirler. Güllük gülistanlýk, açýk havalarda boy gösterirler. Nerde bir grev varsa, ilk önde onlarý görürsünüz. Ne zaman bir zam haberi olsa, ilk karþý çýkan onlarý görürsünüz, Ve en büyük özellikleri nerede bir mikrofon görseler, o mikrofonun karþýsýnda arz-ý endam eylemek için ne varsa yaparlar. Tatlý su balýklarýnýn bu genel hali muhalefet halidir. Bir de bunlarýn "iktidar" hali vardýr. Aman da aman, bunlar kraldan kralcý kesilirler.

muallimin izlenimleriyle

BÝZÝM GAVEHANE GAVEHANE BÝZÝM Kahvehaneye gidiþ günüm deðildi, ama yoldan geçerken kahvehane etrafýný epey kalabalýk gördüm. Arabamý yavaþlatýp, "Ne oluyor" sordumsa, "gel, gel, çok güzel bir tartýþma var içerde" dediler. Eh, ben de en yakýnda, uygun bir yere park edip kahvehanenin kapýsýndan daldým içeri. Nerede oturacak yer yoktu. Emir dayý ile bir baþka gurup ateþli ateþli ve de sanki de birbirleriyle düþmanmýþ gibi baðýrarak tartýþýyorlardý. Aslýnda sanki kavga ediyorlardý. Emir dayý benim içeriye girdiðimi görmüþtü ama bana seslenecek vakti yoktu. Çünkü karþýsýndakilere cevap yetiþtirmekle meþguldü. Ýzlemeye baþladým bende: - Emir dayý Emir dayý hade hazýrlan.. - Nereye hazýrlanacam bre gattoþiro suratlýlar, - Yolcudur Abbas, baðlasan durmaz deller ya Emir dayý, yolcusunuz yolcu, - Ma kimdir bre yolcu. Ýnadýnýza gitmeyceyik . - Tasin geliyor Tasin.. - Yasin.. Hangi Yasin bre geberilmiþler, - Tasin , Tasin.. Oturamaycan da arttýk buraþda. - Neden oturamaycam, abergiya var. - Sabit efendi yolcudur. Senda.. - Ruyanda gördüydün akþam. Onun dað gibi arkgasý var.. - Ne arkgasý galdý, ne önü. Hade hazýrlan.. Hem sen deyildin öte gün bunnara söven.. - Size ne bre.. Ben hem söverim, hem severim. Keyfimin kahyasýsýnýz. - Yani senda onnar gibi dönen sabahdan akþama.. Yani hammalyo.. - Hade bre masgaralar Derviþ yeycek sizi göreceksiniz. - He hey... Derviþ merviþ yok.. Tasiðn var Tasin.. - Hah.. Tayyýp onu isdemez. Derviþi da isdemez. Bizden memnundur. Ne dersa yaparýk. Oruç dedi, duttuk.

Genelelde bunlar iktidarda olduklarýnda da, sol deðerler çerçevesinde deðil, neo-liberal politrikalar çerçevesinde hareket ettiklerinden gerçek neo- liberallerden daha acýmasýz olurlar. Neo-liberallerin uygulamaya koymaya cesaret edemediði uygulamalarý yaparlar. Halk bunlarýn yaptýklarýný eleþtirdikçe onlar daha da azgýnlaþýrlar. Baský, tehdit ve sindirme eylemlerinden çekinmezler. Tatlý su balýklarýnýn bu kaypak hali toplumlarýn daha demokratik bir ortam yaratabilmeleri önünde engel teþkil etmektedir. Demokrasiyi dillerinden düþürmemektedirler ama demokrasiye inanmazlar, emek, emekçi sözcüklerini dillerinden düþürmezler ama emekçileri coplarlar, grevlerini yasaklarlar, sömürü çarklarýnýn acýmasýzca sürmesi için patronlarla yerler, içerler. Bu yüzden bunlar bir hükümet olurlar ondan sonra yýllarca muhalefete mahkum olurlar. Muhalefeti de bilmedikleri için slogan solculuðundan öte hiçbir þey yapmamaktadýrlar. Bir de halkýn çok kolay unuttuðunu bildikleri için, sanki kendilerini tanýmýyorlarmýþ gibi yine nurlu ufuklardan bahsederler dururlar. Ve tabii en büyük tahribatý bu tatlý su balýklarýnýn, soldaki umudu yok ederler. Halkýn, " iþte gördünüz bunlar da geldi, saðcýlardan beþ beterini yaptýlar" demesine yardýmcý olurlar. Alýn bir Alman Sosyal Demokrat Partisini. Günden güne saða kayarak sol kimliðini kaybetmektedir. Hala daha saða kaymaya devam etmektedir. Alýn CHP'yi. Askerin, Ergenekoncu'larýn savunucusu durumunda varlýðýný korumaya çabalamaktadýr. Halkýn dincilerden baþka gidecek alternatifi kalmayan bir ülkede düþünebiliyor musunuz CHP'nin halini? Bu memlekette de bu tatlý su balýklarý zaman zaman " iktidar" oldular. Bu ülke insaný yaþayarak gördü bunlarýn yaptýklarýný. Þimdi de "iktidar" dadýrlar. Ve yine bu ülkenin insaný gýdým gýdým her þeyi yaþayarak

Namaz dedi, gýldýk. Guran gursu dedi, aþdýk. - Aðzýnýzýla guþ dutsanýz hade bay bay...Tasin Tayyibi halletti. Tayyip da Tasini affetdi. Duymadýn? Arttýk mamma bizim.. Yeter bu gadar yediniz. - Vay yenir aðrýsý çýkarasýnýz. Siz 35 sene yediniz bre maymunnar. - Vallahi bizim 35 senede yediklerimizi siz 5 senede yediniz. - Hasbanýzý yeyin. Yeyecek ne galdý ki! Bizim Amet oðraþýr sizin pisliklerinizi temizlesin. - Yok yahu.. Seninkilerin pisliðini kim temizleyecek acaba? - Çok ötmeyin az galdý, Derviþ temizleyecek o çocuðu sizin ve Tayyýpla da gavgalýdýr ya Derviþ gene bize galacak meydan. - Ha ha avun sen. Metdan galacak Derviþe ama hangi meydan bilin. Çoroniðin zamanýnda otýrduðu o sarayönü meydaný galacak. - Ma bu gadar savunun genneri, galiba sen da gapdýn.. - Hadeyin oraþdan. Beni bilirsiniz siz. Ben haram yemem. Benim bütün goçannarým elimde durur, ben biþey gapmadým. Ne senin o masgaralarýn zamanýnda, ne da bizim garagözlerin zamanýnda. - E ya bize da vermediler. Bu defa söylediler ki verecekler. - Ha bre akýllýlar goþun peþlerinden da size Sentilariyondaki arsalardan verecekler. Bizimkiler bu 4-5 senede býrakdýlarsa biþeyler verecekler size da. Ha goþdurun Tasinciniz’in peþinde.. Ha göreyim sizi. Ama ondan sonra görmeyim sizi gelip da aðlayasýnýz buraþda. - Merak etme, biz senin gibi aðlamaycayýk...... Belli ki bu tartýlma uzayacaktý daha. Vaktim yoktu. Nasýl olsa haftaya öðrenirdim ben bu tarýþmanýn sonunu bizim Kahveci Þevket'ten diyerek ayrýldým.

görüyor bunlarý.Bunlarýn korkulu rüyasý, memlekette bir takým radikal eylemlerin olmasýdýr. Hele hele bu radikal eylemler TC'ye, askere karþý yaspýlmýþsa bunlarýn ödü kopar. Asker onlarýn veli nimetidir. Onlar için asker tabudur. Tartýþýlmaz. Zaman zaman darbelere karþý olduklarýný yazarlar, ama darbecilere dokunulmasýný istemezler. Ýþte bu gibi zamanlarda maskeleri düþer. Onlar da siner, gülle geçtikten sonra tekrar ortaya çýkarlar. Geçtiðimiz hafta bazý gençler duvarlara askere karþý yazýlar yazdýlar diye tutuklandýlar. Hücreye atýldýlar. Sonunda " kamu malýna zarar vermekten" astronomik kefaletle tutuksuz yargýlanmak için býrakýldýlar, yurt dýþýna çýkýþlarý yasaklandý. Bütün bunlar solcu iddia edilen bir yönetimin iþ baþýnda olduðu bir zamanda olmaktadýr. Bütün bunlar, kendini geleceðin " iktidar"ý olarak sunan ve sol kulvarda olduðunu söyleyen bir baþka hareketin var olduðu zamanda olmaktadýr. Ama gel gör ki, gençlere yapýlanlarý kýnamak ve tepki koymak için hazýrlanan bildiriye imza vermekten çekinirler. Ve diyorlar ki bu bildirideki üslup serttir. Asker hedef alýnmýþtýr vs. Baþka bir bildiri yayýnlamak istiyorsunuz ortak, bu kez de içinde TC'ye yönelik eleþtiriler var, oy kaybederiz diyerek yine kývrýlýrlar. Maþallah! Hem solcu olacaksýn hem de askerin, giderek darbelerin savaþlarýn savunucusu olacaksýn. Hem solcu olacaksýn hem de garantörlük isteyeceksin, Hem solcu olacaksýn, hem de yasadýþý, uluslararasý hukuk dýþý uygulamalarý destekleyeceksin. Ben bunlarýn ne düþündüklerini biliyorum da, halkýn bunlarý biraz daha tanýmalarý için, garantörlük konusunda, yasadýþý daðýtýlan yurttaþlýklar hakkýnda ne düþündüklerini açýklasalar iyi olur.

yenicag@yenicag.com.cy


6

26 EYLÜL 2008 CUMA

HABER

KIBRISLI TÜRK VE KIBRISLI RUM SÝYASÝ PARTÝLER ARASINDAKÝ RUTÝN TOPLANTILAR YENÝDEN BAÞLADI Kýbrýslý Türk ve Kýbrýslý Rum siyasi partiler arasýnda, Slovak Büyükelçiliði tarafýndan ara bölgede rutin olarak düzenlenen aylýk toplantýlar, yaz tatili için verilen aranýn ardýndan, bugün yeniden baþladý. Ledra Palace Otel'de yer alan bugünkü toplantýnýn ev sahipliðini Demokrat Parti (DP) yaptý. Toplantýya kuzeyden Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Demokrat Parti (DP), Yeni Kýbrýs Partisi (YKP), Kýbrýs Sosyalist Partisi (KSP), Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) ve Birleþik Kýbrýs Partisi (BKP); güneyden de Mücadeleci Demokrasi Hareketi (ADIK), Çalýþan Halkýn Ýlerici Partisi (AKEL), Ekologlar ve Çevreciler Hareketi, Demokratik Parti (DIKO), Birleþik Demokratlar (EDÝ), Demokratik Seferberlik Partisi (DISI), Sosyal Demokrat Hareketi (EDEK) ve Merkezin Yeniden Yapýlandýrýlmasý Hareketi'nden (EPALKSÝ) baþkan veya temsilciler katýldý Slovakya'nýn Kýbrýs Büyükelçisi Anna Turenicova, toplantýnýn açýlýþýnda yaptýðý konuþmada, toplantýlara ara verilen yaz tatili

hatýrlatan Turenicova, "Kolay deðildi. Çok ilgi isteyen bir etkinlikti. Ancak sonuç çok özeldi. Pek çok elektronik posta ve telefon aldým. Ýnsanlar çok takdir etti" dedi. Ledra Palace'da yer alan etkinliðe 500 yüzden çok gencin katýldýðýný kaydeden Turenicova, "Ýki liderin de etkinlikte bulunmasý, vermek istediðimiz mesajý güçlendirdi. Gençler, benzersiz bir atmosfer oluþturdu" dedi. Turenicova, etkinlikte yer alan tüm kesimlere teþekkürlerini iletti.

süresince bazý geliþmelere þahit olunduðunu kaydetti. Ýki liderin kapsamlý görüþmelere baþlamasý yanýnda siyasi partilerin de parti düzeyinde iki toplumlu

bazý aktivitelere imza attýðýný kaydeden Turenicova, "Bu partiler arasý iliþkiler kanaatimce saðlýklý iliþkilerin geliþmesine yardýmcý olduðundan çok yaralý ve fay-

dalýdýr" dedi. Slovakya Büyükelçiliði'nin toplantýya katýlan partilerle iþbirliði içerisinde ara bölgede iki toplumlu gençlik etkinliði de düzenlendiðini

SONUÇ YOK Toplantýnýn sonucunda ise ortak bir karar çýkmadý. Toplantý sonunda Slovakya Büyükelçisi Anna Turenicova tarafýndan okunan ortak bildiriye göre, toplantýda ev sahibi Demokrat Parti (DP)'nin önerisiyle "ortak noktalarýn ortaya çýkarýlmasý için komite kurulmasý" ve "egemenliðin kaynaðý ile bunun geleceðe yansýmalarý" konularý tartýþýldý. Bir sonraki toplantý 17 Ekim'de yine ara bölgedeki Ledra Palace Otel'de yapýlacak.

BELÇA konusunda KTÖS açýklama yaptý BELÇA konusunda KTÖS'ün açýklamasý: BELÇA LTD., KTAMS, BES, KTÖS ve LTB'nin ortaklýðýnda kurulmuþ özel bir ticari kuruluþtur. Tüketim maddeleri piyasasýnda fiyat dengesi gibi önemli bir misyonu yerine getiren BELÇA LTD. ile ilgili olarak son günlerde koparýlan yaygara konusunda ýsrarla açýklama yapmamayý sürdürmemize raðmen gelinen noktada gerçekleri kamuoyu ile paylaþmak artýk kaçýnýlmaz olmuþtur. Bilindiði üzere CTP-ÖRP hükümeti yaptýðý yanlýþ icraatlarý sürdürmek veya onlara zemin yaratmak için her yolu mübah görmektedir. Bu açýdan BELÇA LTD. kullanýlarak çalýþanlarýn haklarýnýn budanma ve bunun üzerinden siyaset yaparak KTÖS'e saldýrmayý kendine misyon biçmiþtir. Özellikle okullarýn açýldýðý bu dönemde hükümetin

yanlýþ icraatlarýný ortaya koyan sendikamýza doðrudan saldýramayan CTP, bunun yerine DEV-ÝÞ ve KTAMS gibi taþeron örgütlerini kullanmaktadýr. BELÇA LTD.'e gelir gider dengesini oluþturmak için Nisan ayýnda çalýþanlarýn maaþýndan %17 ile %35 arasýnda kesinti, eþel mobilin 13.maaþlarýn, bayram ikramiyelerinin kaldýrýlmasýný öneren KTAMS sendikasýdýr. Bu önerilerin akabinde Sn. Sonay Adem konu ile ilgili açýklama yapýp, devlette de bu uygulamanýn yapýlmasý gerektiðini vurgulayarak, KTÖS'e saldýrmýþtýr. BELÇA LTD.'de bu önerilere karþý çýkan bir tek KTÖS olmuþtur. Görüleceði üzere CTPÖRP hükümeti ile iþbirliði halinde çalýþanlara dayatýlmak istenen her türlü liberal politikaya zemin yaratmak için KTAMS'ý yönetenler ve

hükümet ortak iþbirliði halindedirler. Ýþ azlýðý nedeni ile 10 iþçinin iþten durdurulmasý kararý üç direktörün oy birliði ile alýnan bir karardýr. Ayni karar KTAMS'ýn Yürütme Kurulu tarafýndan 5.9.2008 tarihinde onaylanmýþtýr. Direktörler Kurulu ile Emek-Ýþ arasýnda yapýlan görüþmelerde çalýþanlardan maaþ indirimi yapýlmasý karþýlýðýnda 10 çalýþanýn geriye dönebileceði konusu gündeme getirildi fakat çalýþanlar bu öneriyi reddettiler. KTAMS konu ile ilgili kararýn arkasýnda duracaðý yerde direktörler kurulunun emri ile hareket eden müdürün görevden alýnmasý önerisini Dev-Ýþ baþkanýnýn da teþviki ile gündeme getirdiler. 3.9.2008 tarihinde BELÇA'nýn ortaðý üç sendika Dev-Ýþ sendikasýnýn iddia ettiði süistimallerle ilgili soruþturma baþlatýlmasý için karar almalarýna

Makine Mühendisleri Odasý: Egzoz ölçümleri sýnýfta kaldý Makine Mühendisleri Odasý Baþkaný Ýzzet Volkan, motorlu taþýtlarýn neden olduðu hava kirliliðini kontrol altýna almak amacýyla geçen yýl hayata geçen egzoz emisyonlarýnýn ölçümü ile ilgili yasanýn "sýnýfta kaldýðýný ve bu uygulamadan derhal vazgeçilmesi gerektiðini" ileri sürdü. Volkan, Çevre ve Doðal Kaynaklar Bakanlýðý'ný bakanlýk görevlilerinin yasa gereði yapýlmasý gereken rutin egzoz ölçümlerin sonuçlarýný, standartlarda olmayan kaç araca ceza yazýldýðýný, egzoz ölçümleri yapan istasyonlarýn kaç tane aracý standartlarý yakalayamadýðý için tamire gönderdiðini açýklamaya çaðýrdý. Volkan, "Odamýz, bir yýllýk sürede uygulamanýn sýnýfta kaldýðýný ve bu uygulamadan derhal vazgeçilmesi gerektiðini vurgulamaktadýr" dedi. Ülkede araç sayýsýnýn artmasýna paralel olarak zehirli gazlarýn çevreye zararýnýn arttýðýný da belirten Ýzzet Volkan, bu durumun

özellikle her sabah trafikte rahatlýkla gözlemlenebileceðini kaydetti. Yetkili acentelerde yapýlmasý gereken yýllýk egzoz ölçümü için her vatandaþýn 19 YTL ödediðini hatýrlatan Ýzzet Volkan, "Odamýz, uygulamanýn gerek Türkiye, gerekse Avrupa Birliði'nde olduðu gibi araç muayene (MOT) kapsamýnda yapýlmasý için

gerekli yasal çalýþmalarýn derhal yapýlmasýný talep etmektedir" dedi. Konuyla ilgili çalýþma taslaðýnýn, yýllar önce Oda tarafýndan ilgili birimler ile Ýçiþleri Bakanlýðý tarafýndan hazýrlandýðýný belirten Volkan, ancak taslaðýn günün koþullarýna göre yeniden gözden geçirilmesi ve en kýsa zamanda hayata geçirilmesi gerektiðini ifade etti. Hava kirliliðinin önlenmesi konusunda bir takým daha önerilere yer veren Ýzzet Volkan, Hava kirliliðini artýran eski araçlarýn teþvik edilerek kullanýmdan kaldýrýlmasý; Avrupa Birliði standartlarýna uymayan araçlarýn ithaline izin verilmemesi; toplu taþýmacýlýðýn teþvik edilmesi; akaryakýt kalitesinin Avrupa Birliði standartlarýna çýkarýlmasý ve yakýtýn depolandýðý yerlerin yapýmýna ve temizliðine büyük özen gösterilmesi gerektiðini söyledi.

ve direktörlere bu konuda görev vermelerine raðmen bu karar alýnmamýþ gibi hareket eden KTAMS ve onunla iþbirliði yapan CTP'nin baþýndaki kalemsörleri böyle bir kararýn KTÖS tarafýndan engellendiðini iddia edecek kadar ileri gitmiþlerdir. Herkes tarafýndan da bilinmelidir ki BELÇA'da suistimaller olduðu ile ilgili iddialara konu dönemde direktörler kurulu baþkaný KTAMS þu andaki baþkaný Sn. Ahmet Kaptan'dýr. Dolayýsý ile KTÖS'ün kaçacak, saklayacak hiçbir þeyi yoktur, olmadý ve olmayacaktýr. CTP'den aldýðý talimatla KTÖS'e saldýran DEV-ÝÞ yetkilileri KTÖS'ün eski genel sekreteri olan BELÇA müdürünün maaþýný bilmelerine raðmen iki misli rakamlarla kamuoyunun önüne çýkmakta ve müdürün emekli olduðunu iddia etmektedirler. DEV-ÝÞ yetkililerine sormak isteriz, emekli olup da sendikadan maaþ çeken hangi DEV-ÝÞ yöneticisidir? Ve sendikanýn parasý ile Ýngiltere'de gidilen kursa katýlmayýp oðlunu görmeye giden hangi sendikacýdýr? Bunlar da yetmezmiþ gibi KTAMS'la birlikte dayatma "Sosyal Güvenlik Yasasý"na kapalý kapýlar arkasýnda destek verip, çocuklarýmýzýn geleceðini karartan siz deðil misiniz? Tüm gerçekler ortadadýr. CTP'nin hükümetteki baþarýsýzlýðýný ve halka dayattýklarýný gözden kaçýrmak için BELÇA üzerinden giriþilen bu saldýrýda "siz gidin, ustalarýnýz gelsin". Bizim taþeronlarla, sarý sendikalarla iþimiz yok. BELÇA'yý kullanarak politika yapmanýza fýrsat vermeyeceðiz. Bilesiniz ki bugün kullandýðýnýz iþten durdurulan bu 10 iþçinin de sorumlusu sizin hükümetinizdir. Çünkü özel sektörde sendikal örgütlenmenin önünü týkayan, çalýþma saatlerine uyup, market kapatan ve sermayeye teslim olup bundan vazgeçerek BELÇA'yý zarara uðratan, elektrik zamlarý ile girdikleri artýran, zamlarla halkýn alým gücünü düþüren sizin CTP-ÖRP hükümetinizdir. Bu siyah çelenk size emir verip, üstümüze salanlara yakýþýr!

Yazarýmýz Arif Hasan Tahsin rahatsýzlýðý nedeni ile bu haftaki yazýsýný yazamamýþtýr. Hocamýza acil þifalar dileriz...


HABER

7

26 EYLÜL 2008 CUMA

Genç Sen davasý görüldü...

Wurtz: Kýbrýs sorununu çözmek için zamana ihtiyaç var Avrupa Parlamentosu AP Sol Grup Baþkaný Françis Wurtz, Kýbrýs sorununun karmaþýk bir konu olduðunu sorunun da çözümünün bugünden yarýna olamayacaðýný söyledi. ABHaber'e son geliþmeler hakkýnda özel bir mülakat veren Wurtz, AP Kýbrýslý Türkler ile Yüksek Seviyede Temas

Grubu'nun adaya Ekim ortalarýnda gitmeyi planladýðýný belirtti. Rum lider Hristofyas'dan müzakerelerin olumlu gittiðine dair haber almak istediðine dikkati çeken Françis Wurtz, taraflar arasýnda müzakerelerin baþlamasýndan ayrýca memnunluk duyduðunu dile getirdi. Kýbrýs sorunu konusunda sabýrlý

olunmasý çaðrýsýnda bulunda Wurtz, ''adadaki iki lider birbirini tanýyor. Çözümün bende hemen biran önce olmasýný istiyorum ama yýllarýn sorununu hemen çözmek zor'' dedi. Kýbrýslý Türklerin müzakerelerde kendi iradeleriyle hareket etmekte zorlandýklarýný Kýbrýs Türk toplumun arkasýnda bir perde

olduðunu söyleyen Françis Wurtz, perdenin arkasýnda ise Türk ordusu var görüþünü dile getirdi.

AVRUPA'DA SOSYAL DEMOKRASÝNÝN KRÝZÝ (Birgün) Hafta sonu baþlayan Ýngiltere Ýþçi Partisi kongresi, 'sosyal demokrasinin krizi' tartýþmasýný yeniden gündeme getirdi. Yaklaþýk 10 yýl önce Bill Clinton ve Tony Blair üzerinden Avrupa'ya yayýlan liberal sosyal demokrat 'Yeni Orta' ya da '3. Yol' saman alevi gibi parlayýp söndü. 'Sýnýf partisi'ni programatik olarak reddeden Avrupa sosyal demokrat partileri, ne ileri gidebiliyor ne geri dönebiliyor…. Avrupa'da, iþçi sýnýfý ve sendikalar tarafýndan desteklenen klasik sosyal demokrat partilerin, 'yeni sosyal demokrasi'ye evrilmelerinden sonra yaþanan 'ilk bahar' çok kýsa sürdü.10 yýl önce Avrupa'nýn bir çok ülkesinde sosyal demokratlar iktidardayken günümüzde ancak birkaç ülkede koalisyonlara küçük ortak olabilir hale geldi. Sosyal demokratlarýn krizinin en önemli nedeni, sosyal demokrat partilerin sað liberal partilerle girdikleri 'pazarla sosyal adalet arasýnda denge bulmaya yönelik yenileþme yarýþýný' rakiplerine benzeyerek kaybetmeleri. 3. YOLUN SONU Dünyaya Billy Clinton tarafýndan yayýlan meþhur '3. Yol'un teorisyeni Ýngiltere Baþbakaný Tony Blair'in danýþmaný Anthony Giddens'tý. Her ne kadar 3. Yol ABD demokratlarý tarafýndan dünyaya yayýlsa da, Ýngiltere'de ortaya çýkmýþ ve pratiðe de Blair'le geçirilmeye baþlanmýþtý. Kabaca klasik sol sosyal demokrat çizgiylemuhafazakar neo liberal çizgi arasýnda 3. bir yolun olabileceðini savunan bu teori aslýnda Türkiye'de de zaman zaman gündeme gelen 'yeni orta sýnýfý' potansiyel seçmen olarak görüyordu. Zaten Almanya'da da meþhur 3. Yolcular Gerhard Schröder ve Franz Müntefering, seçim

Vur Yektaoðlu

propagandalarýnda 'Yeni Orta' parolasýný kullandýlar. Geçmiþi eleþtiren ve çaðýn yeni sorularýna yeni cevaplar aradýðýný iddia eden 3. Yolcularýn iktidarý döneminde hem Almanya ve Ýngiltere'de klasik sosyal devletin tasfiyesi yolunda epeyce mesafe alýndý. Yeni ekonomiden esinlenerek koyulan bu 'Yeni Orta' adý ABD'de yeni ekonominin çökmesiyle bir daha telaffuz edilmez hale geldi. Ancak Türkiye'de bu kavram hala en moda sosyal demokrat kavramlardan biri olarak hala kullanýlýyor. Almanya"da yeni ortacýlara kýzarak Sosyal Demokrat Parti Genel Baþkanlýðý"ndan ayrýlan ve sosyalistlerle Sol Parti"yi kuran Oskar Lafontaine ise, partisini bir kaç yýl içinde bütün eyaletlerde yüzde 5 barajýný aþar hale getirdi. GORDON BROWN ZOR DURUMDA ABD'de Clinton'ýn gitmesinden sonra Avrupa'da da Yeni Ortacýlarýn ya da 3. Yolcularýn iktidarý kaybetmeleri ard arda oldu. Almanya Baþbakaný Gerhard Schröder ve ekibi, Fransa'da Jospin, Hollanda'da Wouter Bos, Ýtalya'da Massimo

Bir “Egemenlik" Masalý (2) Geçen haftadan devam...

O vakitten sonra egemenliðe "statüko" gibi yeni simler bulunmaya baþlandý, çünkü ne kadar deðiþtirilmeye çalýþýlýrsa çalýþýlsýn, "Kýbrýs Türkü'ne ait olan bu egemenlik bir türlü deðiþmiyordu. Deðiþmemesi için birileri özel çaba sarfediyordu. En sonunda Kýbrýs Türkü kendine itiraf etti. Egemenliði tam olarak kontrol edemiyorlardý, çünkü bu egemenliðin deðiþmesini Türk Askeri engelliyordu. Asker için egemenlik, ya onlarýn istediði gibi olacaktý yada egemenliðe müdahale edecektiler. Aslýnda, bunu daha önce den biliyordu Kýbrýs Türkü, sadece kendine itiraf etmek istemiyordu, egemenlik kirli görünmemeliydi ama olaylar bununla da kalmamýþtý. Günden güne bastýran ekonomik krizle birlikte, Kýbrýs Türkü'nün gün gectikçe zayýfladýðýna inandýðý ekonomik egemenliðinin aslýnda hiç var olmadýðýný anlamýþtý. Artýk egemenliði ekonoik olarak Türkiye'nin beslediðini söylemek tabu deðildi, nasýl olsa herkes az veya çok, üretimi ve kendi parasý olmayan bir ülkenin kendi ekonomisi olmadýðýný da öðrenmiþti. Bazý "yobaz þukrancýlar" bu gerçeði "T.C.olmasa ekonomimiz de olmazdý, secdeye yatýp þukran edin!" þeklinde bir din vaazý olarak kullanmaya baþlasa da, Kýbrýs Türkü "egemenliðine" ekonomik özgürlük aramaya ve tarihsel kimliðini sorgulamaya baþlamýþtý. Tam bu dönemde, tellerin öbür tarafýna, "canavarlarýn" yaþadýðý söylenen yere olan merak artmýþtý. Yeni rivayetlere göre, "canavarlar" aslýnda "canavar" deðildi.

D'Allema ve Kuzey Ülkeleri sosyal demokratlarý sessiz sedasýz siyasi piyasadan çekildi. Avusturya hükümeti Ýngiltere'de ise, Tony Blair, Clinton'dan sonra Bush'la da çalýþmaya devam etti. Irak savaþý baþta olmak üzere birçok konuda seçmenin eleþtirisi üzerine baþbakanlýðý ve parti baþkanlýðýný býrakmak zorunda kaldý. Blair þimdi ABD'de bir üniversitede 'din dersi hocalýðý' yapýyor. Yerine gelen Gordon Brown ise Ýngiltere'de bütün zamanlarýn en sevilmeyen parti baþkaný ve baþbakan. Yarýn delegeleri ikna edecek bir konuþma yapamazsa büyük bir olasýlýkla parti baþkanlýðýna ve dolayýsýyla baþbakanlýða veda etmek zorunda kalacak. Kamuoyu yoklamalarýna göre Ýngiltere'de Sosyal Demokratlarla muhafazakâr muhalefet arsýndaki fark yüzde 20 oranýndan daha fazla. Gordon Brown karþýtý Labour üyelerinin oraný ise yüzde 54 civarýnda. Brown yarýn gitmese bile ilk seçimde veda edecek. AVUSTURYA'NIN DA ÝÞÝ ZOR Klasik sol politikalar izleyen Avusturya"da da sosyal demokratlar krizde. Avusturya'da 19972000 yýllarý arasýnda tek baþýna iktidarda olan sosyal demokrat Viktor Klima seçimi kaybettikten sonra Avusturya'da Jörg Haider'lý aþýrý saðýn da ortak olduðu koalisyon kuruldu. Bu koalisyonunda yýkýlmasýndan sonra 2006 yýlýnda yapýlan genel seçim sonucu Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ile muhafazakar Halk Partisi (ÖVP) arasýnda kurulan büyük koalisyon hükümeti 1.5 yýl sonra daðýldý. Koalisyonun daðýlmasý üzerine Avusturya birden erken seçim ortamýna girdi. 28 Eylül'de yapýlacak erken seçimlerde de sosyal demokratlarýn tek baþýna iktidara gelmesi mümkün gözükmüyor.

Onlarýn da acýlý bir geçmiþi, kaybettikleri, duygularý, özlemleri vardý ayrýca sürekli ithal edilen "kardeþ Türkler" le olan birçok farkýn aksine, "canavarlarla" birçok ortak yön vardý. Üstelik onlar da Kýbrýslý Türkleri "canavar zannediyordu. Belli ki birileri bu iþin içine karýþmýþtý. Meraklý olan bir kýsým insan, Kýbrýslý Rumlar ve Türkler'in, birileri ayýrmadan önce rahatça, birbirlerini ayýrmadan, birlikte yaþadýklarýný ortaya çýkarmýþtý. Tarihi gerçeklere göre çok uzun yýllardýr birlikteydiler ve her iki toplumun da kendilerine zorla dayattýrýlan "milli kimlikle" doðal baðlarý yoktu. Ortadaki tüm milliyetçilik yapaydý. Bazý "çok meraklýlar" ise "Türklük" kimliðiyle ilgili resmi yalanlarla yetinmeyerek gerçekleri aramaya baþladý. Birincisi, T.C. deki araþtýrmalara göre, halkýn köken olarak Orta Asya ile bir iliþkisisi yoktu, dahasý birçok cahil kesimce abartýlarak "Irk ismi" olduðu iddia edilen "Türklüðü" destekleyebilecek ortak bir gen yapýsý yoktu. Bunun yanýnda, "Türk" olduðu iddia edilen ve Orta Asya'daki eski toplumlarýn hiçbiri kendilerine "Türk" ismini kullanmamýþtý. Osmanlý ise milli bir toplum deðil dini bir hanedanlýktý ve karma bir yapýsý vardý yani din hariç ortah bir kültür bilinci yoktu. Kýbrýsa getirildiði iddia edilen yeniçeriler ise devþirmeydi, ki onlarýn da çoðu zaten zorla yerleþtirilmiþ ve adayý terketmiþlerdi. Daha önce benzerleri sýfat veya hakaret olarak kullanýldýðýna dair bilgiler olan "Türk" kelimesi ilk kez 1929 da resmi olarak kabul edilmiþti. Kýsaca, "Türk" ne bir ýrk ne bir kültür ismiydi. T.C. anayasasýnda belirtildiði gibi T.C. sýnýrlarý içerisinde yaþayan herkesin ismiydi. Kýsaca bir toplum ismiydi ve Kýbrýslýlarla hiçbir ilgisi yoktu. Kýbrýs Türkü'nün çoðunluðu bu bilgileri bilmese de, Rumlarla olan benzerlik ve Anavatandan gelenler ile farklýlýk artýk göze çapmýþtý. O kadar bir çarpmýþtý ki o zamanlarda kullanýlan "zz" plakalar deðiþtirilerek, ortadan kaldýrýlmýþtý. Yalanlara ve parasýzlýða daha fazla dayanamayan Kýbrýs Türk'ü sokaklara çýkýp tekrardan egemenlik arayýþýna geçti. Her kesimden binlerce insan, kendi egemenliklerinden T.C.'nin el çekmesini, istiyorlardý, onlar o egemenliði Rumlarla birleþtirip Avrupa'ya açýlmak istediler.

Ýstanbul Valiliði'nin "öðrenciler sendika kuramaz" diyerek hakkýnda kapatma davasý açtýðý Öðrenci Gençlik Sendikasý Genç-Sen davasýnýn ikinci duruþmasý 24 Eylül, Çarþamba günü Sirkeci'de bulunan Ýþ Mahkemesi'nde görüldü. Duruþma 18 Kasým tarihine ertelendi. Duruþma öncesinde mahkeme önünde açýklama yapan Genç-Sen üyeleri sendikalarýna sahip çýkmaya devam edeceklerini belirtti.

ADLÝYE KORÝDORUNDA ÜNÝVERSÝTE AÇILIÞI Genç Sen üyeleri 2008 2009 eðitim ve öðretim yýlýný mahkeme koridorlarýnda karþýladýklarýný belirterek, burada sembolik bir akademik yýl açýlýþý yaptý. Açýlýþ kurdelesini ÖDP Genel baþkaný Ufuk Uras, DÝSK Genel Baþkaný Süleyman Çelebi, TTB Merkez konsey Baþkaný Gençay Gürsoy kesti. Genç Sen adýna açýklama yapan Gözde Mutlucan, Bu yýl üniversite açýlýþlarýnýn öðrencisiz yapýldýðýný hatýrlatarak, "öðrenciler üniversite kapýlarýnda yaka paça gözaltýna alýnýrken bize de yeni akademik yýlý karþýlamak için mahkeme önleri kaldý" diye konuþtu. "Biz, haklarýmýzý korumak ve geliþtirmek için sendikamýzý kurduk" diyen Mutlucan, Genç Sen'in günden güne büyüdüðünü söyledi. Ýstanbul Valisinin sendikalarýna iliþkin açýklamalarýný eleþtiren Mutlucan, "buradan valiliðe sesleniyoruz, herkesin sendika kurma ve sendikaya üye olma hakký Ýnsan Haklarý Evrensel Beyannamesi'nin 23. maddesinde açýkça belirtiliyor" dedi. Mutlucan, mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi. Duruþmaya, aralarýnda DÝSK, KESK, TTB, Limter Ýþ, Petrol Ýþ Eðitim Sen, Sine Sen'in de bulunduðu çok sayýda kurum temsilcisi katýlarak destek verdi.

Annan'ýn planlarý ise bu doðrultuda o kadar çok þey vaad etmiþti ki, asker bile bu isteðin önüne geçemedi. Fakat diðer yandan baþka oyunlar döndüðünü kimse farketmedi. Asker tüm bu olanlara karþý çýkmamýþ, aksine arkadan goflamýþtý. Kapýlar açýlmýþ, insanlarýn þaþýrmasý saðlanmýþtý. Bu sýrada ise Kýbrýs Türkü'nün bu baðýmsýzlýk hareketinin baþýna "Birleþik Güçler" yavaþça oturmuþtu. "Türkiye bazý gericilerin anavataný olabilir,benim anavataným deðil" gibi söylemlerle halkýn gözünü boyamýþlar, "Denktaþý'da, askeri de göndereceðiz" gibi yalanlarla hareketin önüne geçmiþlerdi. "Devireceklerini" söyledikleri statükonun kendisi olmak istediklerini hiç kimse farketmemiþti. Diðer yandan Annan planý Kýbrýs Türkü'ne verdiði kadar Kýbrýs Rumun'dan çalýyordu. Kýsaca "anlaþamama" için garantili bir zemin hazýrlanmýþtý. Planýn baþarýsýzlýðýndan sonra Birleþik Güçler gerçek yüzünü göstermeye baþladý. "Bizelimizi uzattýk ama Rum uzatmadý" baþlýðý altýnda yollarýný deðiþtirmiþlerdi, böylelikle söylemleri de deðiþti. Yollatmak istedikleri askere secdeye yatýp "þukran" çekmekte gecikmediler. Ret eddikleri anavatanlarýný bir anda sahiplenip, daha önceki statükoculara taþ çýkarttýlar. Statükonun baþýna bir daha hiç kalkmayacakmýþ gibi oturarak kendilerince radikal deðiþimlere gittiler. Yeteri kadar asimilizasyon aracý yokmuþ gibi, önce kooperatifleri zayýflatacak yasalarý getirdiler, sonra eðitim sistemini tamamiyle Türkiye'den ithal ettiler, yetemzmiþ gibi zorla getirilen "din" denen sapýklýða arka çýktýlar, þimdi ise T.C. sendikalarýný ithal etmeye baþladýlar. Kýsacasý, ilhak a doðru, daha önce kimsenin atmadýðý adýmlarý attýlar. Bunlarý beceriksizce inþaa ederken, her bir deðiþimin T.C. tarafýndan emredildiðini belli ettiler. Kýbrýs Türkü ise bunlarý görmezden gelmesi ve susmasý için Ferdi'nin bahsettiði TC "yardýmýyla" beslenmeye baþlandý. Herkes gözlerini, bir sonraki krize kadar tekrardan kapadý, fakat bir farkla. O bahsedilen anlý, þanlý "egemenlik" aslýnda hiçbir zaman varolmadý ve bu sefer Kýbrýs Türk'ü bunu bile bile uykuya yattý. yenicag@yenicag.com.cy


8

26 EYLÜL 2008 CUMA

HABER

BÝRÝNCÝ KUÞAK KIBRIS TÜRK SOLU (19) Geçen haftadan devam BÝRÝNCÝ KUÞAK KIBRIS TÜRK SOLU (19) O yýllarda adada hýzla geliþen EOKA þiddeti karþýsýnda bunalan Ýngiliz Sömürge Yönetimi, etkileyebildikleri Kýbrýslýtürkleri EOKA hareketine karþý kendi saflarýnda kullanmaya cesaretlendirmeleri için, Kýbrýs Türk Liderliði'ne, talep etmiþ olduklarý birtakým siyasal, sosyal ve kültürel haklarda ödünler vererek onurlandýrmaktaydý. Bunun için örneðin Evkaf'ýn yönetiminin Kýbrýs Türk Liderliðine devri... Enosis için talep edilen "kendi kaderini tayin hakký" ilkesinin Kýbrýslý Türkler için de ayrý olarak uygulanmasý gerektiðini öne sürmek... Böylece Taksim tezi ile Türkiye'yi ve Kýbrýslýtürkleri Kýbrýs Sorununa müdahil yapmak... Kýbrýs Türk Liderliðini tatmine yönelik bu talepler, EOKA'nýn þiddet eylemlerinin karþýsýna Kýbrýslýtürkleri de dikmek için, Ýngilizlerin Kýbrýslýtürkler leyhine yapmýþ olduklarý siyasal manevralardý. Nitekim Makarios ile Harding arasýndaki siyasal pazarlýklar bir türlü bir sonuca ulaþmazken, 14 Nisan 1956'da, adanýn birçok yerinde ilk defa gerçekleþtirilen "Cami Komisyonu" üyeliði seçimlerine baðlý olarak, bu seçilen üyeler arasýndan, sömürge yönetiminin yasal izniyle, "Evkaf Yüksek Konseyi" oluþturuluyordu. Yapýlan seçimlede dönemin Kýbrýs Türk liderlerinden Dr. Küçük "Evkaf Yüksek Konseyi Baþkaný" seçilmiþti. Küçük'ün yardýmcýlýðýna ise Osman Örek getirilmiþti. Evkaf'ýn Ýcra Komitesi üyeliklerine getirilen, Faiz Kaymak, Osman Örek, Niyazi Manyera, Dr. Orhan Müderrisoðlu, A.Mithat Berberoðlu, Ahmet Raþit Mustafa, Salih Kanat ve Fedai Ahmet Ferid olup, bu isimler, o yýllardaki Kýbrýs Türk Liderliðinin kadrosunu þekillendiriyordu. Ýcra Heyetinin Baþkanlýðna Faiz Kaymak'ýn getirilmesiyle, yýllardýr süren ve Kýbrýslýtürkler arasýnda yýlan hikayesine dönen "Evkaf'ýn Türklere devri" - o zamanlar bir türlü gerçekleþmeyen bu olay Kýbrýslýtürkler arasýnda "Evkafýn su meselesi" diye anýlarak olmayacak ve çok uzayacak bir iþ için birbirleriyle dalga geçmek için kullanýlýyordu- de tamamlanmýþ oluyordu. Evkafýn Kýbrýslýtürklere devrinden hemen bir gün sonra, 15 Nisan 1956 tarihinde, Evkaf binasýnda, kalabalýk bir katýlýmla, büyük bir tören düzenlenmiþ, ilk defa avludaki direðin üzerine Türk bayraðý çekilmiþti. Bu olay, o anda Kýbrýslýtürkler arasýnda lider olanlar için kendi toplumlarý içerisinde "baþarýnýn mimarlarý olarak anýlma"larý anlamýna gelmekteydi. Böylece yýllardýr çözülemeyen Evkafýn Kýbrýs Türk toplumuna devri çözülürken, andaki Kýbrýs Türk Liderleri hanesine gerçekleþen bu olay, bir baþarý olarak kaydediliyordu. Ýþte, dönemin iki Kýbrýslý Türk Lideri, Dr. Küçük ile Faiz Kaymak,

Albay Rýza Vuruþkan, Özel Harp Dairesi tarafýndan, TMT'nin baþýna tayin edilen ilk subaydýr. Rýza Vuruþkan, Kore'de Komünistlere karþý, ABD askerleri ile birlikte savaþan Türk Ordusu içerisinde yer almýþtý. Kýbrýslý yüksek öðrenim gençliði ile takviye edilmiþ Kýbrýslýtürklerin oluþturduðu askeri birliðin komutaný olarak uzunca bir süre Erenköy'de bulunmuþtu Lefkoþa'daki bu törende kalabalýða hitaben birer konuþma yaparlarken, bir bakýma "bu olayý gerçekleþtiren önderler" olarak liderliklerini de tescil ettirmiþ mi oluyorlardý? Büyük bir ihtimalle... Böylece Harding de Kýbrýs Türk Liderliðini taltif ederek yanýna çekmiþ mi oluyordu? Büyük bir olasýlýkla... ............................................... Harding adaya geldikten kýsa bir süre sonra, Grivas ve Makarios'un EOKA'nýn kurusu iki lider olduklarýndan iyice emin olarak, ilk iþi olarak EOKA'nýn baþltýmýþ olduðu þiddeti durdurmak istemiþti. Grivas'ýn örgütün askeri kanadýnýn komutaný olmasý nedeniyle, ayný zamanda bir din adamý olan Makarios ile uzalaþmanýn daha büyük bir olasýlýk olduðunu hesaplamýþ olabilirdi. Üstelik Makarios Kýbrýsrum toplumunun büyük çoðunluðunun desteðine de sahipti. Ancak Harding, Makarios ile yaptýðý birçok görüþmede, Baþpiskopos'un her defasýnda hep bir fazlasýný isteyen uzlaþmaz tavrý karþýsýnda, onunla antlaþmadan ümidini kesecek ve EOKA þiddetinin önünün, sadece askeri ve polisiye yöntemlerle

çözülebileceðinin kanaatine vararak siyasi tedbirlerini de ona göre alacaktý. Harding, EOKA'ya önce genel olarak bir "Teslim ol" çaðrýsýnda bulunmuþtu. 28 Aðustos 1956'da Grivas, Vali Harding'in "Teslim ol" çaðrýsýna muhatap olup, Vali'nin bu çaðrýsýný reddedecek, EOKA'nýn üstlendiði Larnaka'da patlatýlan bomba ile Ýngiliz Vali'nin çaðrýsýna kesin bir cevap vermiþ olacaktý. Makarios'un "Enosis ve yalnýz Enosis" siyasetindeki ýsrarý, EOKA'nýn askeri lideri Grivas'ýn da þiddet hareketine devam kararý almasýyla, Harding de EOKA'ya karþý giderek daha da sert önlemelere baþvuracaktý. Nitekim ilk kez 21 Eylül 1956 tarihinde iki Ýngiliz askerini öldürmeleri nedeniyle iki EOKA militanýnýn Lefkoþa cezaevinde idam edilmeleriyle, Ýngiliz Sömürge Yönetimi de adadaki devlet terörünün þiddetini artýrmýþ olacaktý. Harding, hukuki, askeri ve polisiye yöntemlerin yanýsýra, diplomatik çözüm yollarýný tamamen kapatmamýþtý. Örneðin adada þiddet tüm hýzýyla devam ederken Harding, Kýbrýs Rum

Liderliðine "Radcliffe Anayasasý"ný sunacaktý. Vali'nin sunmuþ olduðu Yeni Anayasa taslaðý da Kýbrýs Rum Liderliði tarafýndan yine kabul göremeyecek, böylece Harding'in diplomatik çözüm arayýþlarý, adada EOKA'nýn þiddeti kesmesine çare olamayacaktý. Yeni Anayasa giriþiminin Rumlar atarafýndan reddedilmesiyle, 21 Aralýk 1956'da söz konusu Öte yandan Ýngilizlerin bu Anayasa tasarýsýnýn Kýbrýslý Türklerin isteklerine cevap vermekten uzak olduðunu öne süren Kýbrýslýtürk liderler, yine de Türkiye'den, yeni Vali'nin "Yeni Anayasa" taslaðý konusunda talimat bekliyorlardý. Nitekim Dr. Küçük ve Faiz Kaymak'la olaydan kýsa bir süre sonra birlikte Ankaraya çaðrýlmýþlardý. .................................................. O yýllarda SB'ne karþý ABD ile iliþkilerine çok önem veren ve hýzlý bir NATO destekçisi olan dönemin Türkiye Baþbakaný Adnan Menderes, nihayet Kýbrýs konusunda politika deðiþikliðine gidecek ve hükümetinin yeni politikasýný resmen ilan edecekti. Daha önce adada statükonun devamýndan yana olduðunu her vesile ile açýklayan ve bu þekilde Kýbrýs'ta Ýngiliz sömürge yönetiminin varlýðýnýn pasif destekçisi olan Menderes hükümeti, þahin bir politika ile; "Eðer Ýngilizler adayý terkedecekse, o zaman ada eski sahibine geri verilmelidir" diye Osmanlý'nýn mirasýný talep eden uç bir politikayý dillendirecekti. Baþbakan Menderes daha sonra ise bu politikasýndan geriye adým atýp, 28 Aralýk 1956'da "Adanýn Taksim'i" düþüncesini, hükümetinin resmi ve milli politikasý olarak ilan edecekti. Ýþte o tarihten itibaren, Kýbrýs Türk Liderliði de, "Ýngilizler adadan yarýlacaklarsa, adanýn eski sahibine devredilmesi" fikrinden vazgeçip, dönemin Türkiye hükümeti tarafýndan ilan edilen bu Taksim tezine, sýký sýkýya sarýlacaktý. Aslýnda o yýllarda Menderes hükümeti Türkiye'sinin "Taksim" tezi, Kýbrýs'ta EOKA þiddetinden bunalmýþ ve bir ara adada azýnlýk haklarýna razý bir þekilde KATAK'da -Kýbrýs Türk Azýnlýklarý Kurumu- örgütlenmiþ Kýbrýs Türk Liderliði ile Kýbrýslý Türkler arasýnda heyecanla karþýlanmýþ ve geniþ kabul görmüþtü. Denebilir ki ilk olarak Tüðrkiye hükümeti desteðinde Kýbrýslýtürk liderliði tarafýndan dillendirilen "Taksim" tezi, aslýnda ilk anda Kýbrýslýrumlarýn Enosis ülküsüne karþý bir gerekçe olarak Kýbrýslýtürkler arasýnda kabulünün zor olmayacaðýný gösteriyordu. Kýsa bir süre sonra, Türkiye'de Menderes hükümeti tarafýndan resmi olarak ortaya atýlan bu tezin bir iç politika malzemesi olarak kullanýlmaya baþlamasýyla, Türkiye'de hükümet ve devlet eli ile örgütler kurulacaktý. Bu ýrkçýmilliyetçi örgütlenmelerde, Türkiye'ye göç eden Kýbrýslýtürk'lerin bir kýsmý yönetici yapýlacak, hükümetin yardýmýyla kalabalýklar sokaklara dökülecek, Kýbrýs'tan çaðrýlan Dr. Küçük'e

meydanlarda toplanan bu Halil kalabalýklara PAÞA milliyetçi nutuklar attýrýlacak, adada Kýbrýslýtürklerin katledilip toptan yokedilmek üzere olduðu nutuklarý atýlacak, bu þekilde önce Türkiye'de sonra da Kýbrýslýtürkler arasýnda Taksim siyasetinin içselleþtirilmesi mümkün olacaktý. Bir yandan Türkiye'de meydanlarda toplanan kalabalýklar, öte yandan Türkiye hükümeti tarafýndan resmen dillendirilen Taksim tezi, medyanýn pompalamasý, Kýbrýs Türk Liderlerinin heyecanlý nutuklarý... Bütün bunlar kýsa süre sonra adadaki Kýbrýslý Türkler arasýnda büyük bir milli heycana yol açmýþ ve Enosis'in Kýbrýslýrrumlar arasýnda içselleþtiði gibi, Taksim de Kýbrýstürkler arasýnda hýzla benimsenmeye baþlamýþtý. ................................................ Bütün bunlar devam ederken AKEL'in Enosis'e verdiði desteðin peþinden savrulmaya devam eden Birinci Kuþak Kýbrýs Türk Solu, 19 Ocak 1957 tarihinde Kýbrýs'ta bulunan ve Türkiye'nin Kýbrýs politikasýný savunacak olan Prof. Nihat Erim'e, Kýbrýs Terrakiperver Emekçi Halk Partisi"AKEL Türk Kolu" baþlýklý bir mektup ulaþtýrmýþtý. Mektupta þunlar yazmaktaydý: "... Ayrýlmaz bir bütün olan Kýbrýs halký, Türkler ve Rumlar bu topraklarda yüzyýllarca birlikte yaþamýþlar ve yaþamaktadýrlar. Tarlalarda topraðý beraberce sürmüþler, iþ yerlerinde tezgahlarda yan yana kardeþçe çalýþmýþlar, þehirlerde ve köylerde kucak kucaða, yan yana beraberce ikamet etmiþler, iyi günlerde beraberce gülerek, kötü günlerde beraberce ýstýrap çekmiþler ve kader birliði yapmýþlardýr.... Kýbrýs halký iki ayrý mýntýkada yaþamamaktadýr. Böylece ortaya bir muhaceret iþi çýkacaktýr ki, o zaman Kýbrýs çýkmazý ikinci ve en büyük çýkmaza girecektir. Böyle hadiselerin, hangi menfaatlere hizmet ettiðini tarih hepimize göstermiþtir..." (2) Türkiye Dýþiþleri Bürokrasisinin demir yumruklarýndan birisi olan ve daha sonra 12 Mart Askeri rejiminin de bir süre Baþbakanlýðýný yapan Nihat Erim, bu mektubun gereði hakkýnda ne yapmýþ olabilirdi? Bir ihtimal bir bürokrat olarak üstüne düþen, mektuptan amirlerini, üst makamlarý -Menderes Hükümeti, Türkiye Dýþiþleri Bürokrasisi ve Askeri Genel Kurmay- haberdar etmiþti. Ýkinci ve kesin yaptýðý ise, ileride kitaplaþtýracaðý anýlarýnda yayýnlamak üzere mektubun bir kopyasýný özel arþivine kaldýrarak saklamasýydý. Nitekim Erim'in anýlarýný yayýnladýðý kitabýnda bu mektuptan söz edilmektedir. Bu mektubun yazarý kimdi? Büyük bir ihtimalle mektup, Birinci Kuþak Kýbrýslý Türk Solu'undan bir veya birkaç kiþi tarafýndan kaleme alýnmýþtý. -DEVAM EDECEK-


ÖZEL

9

26 EYLÜL 2008 CUMA

HAFTANIN GETÝRDÝKLERÝ...

Serhan Gazioðlu


10

26 EYLÜL 2008 CUMA

SAFLARI SIKLAÞTIRMAK GEREK! L.DOÐAN TILIÇ - Birgün Bunu daha önce da yazmýþtým. Kriz kelimesi Çince'de iki harfle yazýlýr ve harflerden biri "tehdit", diðeri de "fýrsat" anlamýna gelmektedir. Ne zaman krizden fýrsat doðabileceði üzerine birþeyler söylenmek istense bu örnek verilir. Þimdi, kapitalizmin aðababalarý büyük bir kriz içindeler ve yýllardýr dünyaya yutturmaya çalýþtýklarý neo-liberal savlar çatýr çatýr çatýrdýyor... Küreselleþme denen þeyin nemenem birþey olduðu ortaya çýkýyor... "Devlet herþeyden elini çeksin" diye bas bas baðýranlar, "Devlet bankacýlýk mý yaparmýþ? Devlet sigortacýlýk mý yaparmýþ?" ya da mesala "Devlet tavukçuluk mu yaparmýþ?" diye ahkam kesenler, bankalarý ve sigorta þirketleri batarken, tavuklarý hastalanýp ölürken "Aman devlet baba, gel bizi kurtar!" diye yalvar yakar oluyorlar... Devlet de onlarýn babasý zaten; ikiletmeden, 180 milyar dolarlýk, 700 milyar dolarlýk can simitleri atýyor boðulmakta olan sermayeye... Soru þu: Bu krizden de bir fýrsat çýkar mý? Sermaye, hakkýný yemeyelim, hiç ahmak deðil. Emekçilere yasakladýðý ne varsa yapýyor düzenini sürdürmek için. Örgütlenme mi; sonuna kadar örgütleniyor, sýnýrlarý falan aþýp en "enternasyonal" þekliyle hem de. Dayanýþma mý; yerkürenin dörtbir yanýndaki sýnýfdaþlarýyla el ele veriyor baþýný suyun üzerinde tutabilmek için. Bazen kamu ile eþ anlamlý da kullanýlan devlet mi; yok olsun dediði devleti sonuna kadar kullanýyor kendisi için. Sermaye bu krizi de bir fýrsata dönüþtürürse þaþmam. Nasýl dönüþtürür, ne yapar, onu bilemem. Beni aþar. Gazetenin sýký ekonomi yazarlarý var. Hiç anlamadýðým bu alanda yolumu kaybetmemek için daha bir dikkatle okuyorum onlarý bu günlerde. Fýrsatý içinde barýndýran "kriz" Çince ya; belki Çin gibi devlet kapitalizmine yönelirler. Belki, devletin emekçilerden topladýðý vergileri, çýrpýnýp duran sistemin damarlarýna enjekte edip bir süreliðine toparlanýrlar. Krizi fýrsata dönüþtürmenin yolunu saldýrganlýk ve militarizmde bulur, söz gelimi Ýran'a vururlar mý? Olu mu, olur! Onlarda oyun çoktur, birþeyler yaparlar. Ama iþleri hiç kolay deðil; küreselleþme efsanesinin ve neredeyse tanrý kelamý gibi dayatýlan neo-liberal savlarýn

Ali Sarýtepe

ölümünü engelleyebilmek için epey çýrpýnacaklarý kesin. Sermayenin krizinin sadece tuzukurularý vurmayacaðý da kesin. Onlardan çok emekçileri vuracak. Emekçilerin birikimleri onlarý kurtarmak için harcarken; iþten çýkarýlan, ücretleri düþürülen, sendikalarý çökertilen, sosyal haklarý birer birer budananlara el uzatmayacak, zengine cömert devlet. Emekçileri bekleyen tehlike daha kesin ve daha yakýcý. Bu gazetenin sayfalarýnda uzmanlar da yazdý: Önümüzdeki dönemde toplu iþten çýkarmalar, daha çok ama daha az ücretle çalýþtýrma baskýlarý, bunlarý kolayca gerçekleþtirebilmek için sendikal örgütlenmelere dönük saldýrýlar gelecek. Daha önemli soru da þu: Ýþçiler, emekçiler, sol bu krizi nasýl fýrsata dönüþtürecek? Dönüþtürebilecek mi? Yanýt da basit. En azýndan bana göre: Saflarý sýklaþtýrmak gerek. Cenaze namazlarýnda söylendiði anlamda deðil, bir devrimci mücadelede olduðu gibi! Bu memleketin sendikalarý, adlarý ne olursa olsun, iþten çýkarmalara, düþük ücret dayatmalarýna ve örgütlenmeye dönük saldýrýlara karþý, bir program etrafýnda bir araya gelecek. Gelmeli. Tümü birden hedef alan tehdite karþý elele verecek. Vermeli. Bunu becerebilirse, emek dünyasý için bir fýrsat doðacak krizin içinden. Sol için de fýrsat ayný, kuþkusuz. Cilasý dökülmüþ, façasý bozulmuþ neo-liberal ideolojije karþý ayaða kalkmak için o da saflarý sýklaþtýracak. Emekçilerin yanýnda duracak. Kapýya dayanmýþ olan yerel seçimlerden baþarý çýkaracak birlikteliklerin temelini atacak. Alternatifin sosyalizm olduðu düþüncesinin zemin kazanabileceði bu fýrsatý kendi kendisiyle uðraþarak harcamayacak. Saflarý sýklaþtýracak! Bu krizin sonunda bir cenaze namazý kýlýnacak ve imam "Saflarý sýklaþtýralým" diye seslenecek cemaata. Emekçiler ve sol, saflarý sýklaþtýrmayý becerebilirsek, musalla taþýnda baþkasý olacak!

SAYGI VE GÜVEN?

Gerek bireysel iliþkiler de olsun ve gerekse toplum/kurum iliþkilerin de olsun dilimize pelesenk ettiðimiz popüler düzeltiyorum-, þöhretli kelimelerimizden ikisi. Görsel ve yazýnsal medyanýn þöhretli manþetlerine oturtuldu. Feyz alacaðýmýz bir anlayýþ ile karþý karþýya kalýyoruz diye; bütüne duyularýmýzý pür dikkat yönelttiðimiz de, geriye payýmýza hayal-i sukuttan baþka bir þeyin düþmemiþ olduðunu gördük. Edebiyatýmýzýn þüpleyle malül kelimelerinden olan 'ama'nýn yanýna bundan sonra; ' , saygý ve güvenimiz tamdýr' yarým cümlesini de koyma durumuyla karþý karþýyayýz. Dilimiz de, kendi mantýðýný, duruþunu ýsrarla ifade etmenin "dediðim dedik, öttürdüðüm düdük" halinin versiyonlarýndan birisidir. Aðýrlýðý tonlara varan yazýlý anlatýmlar sanki hiç yokmuþ ! Uzun yýllara dayanan kontr-gerilla örgütlenmesi yoktur iddiasý, Sivil Savunma Teþkilatý/kurumu tanýmlamasýnýn, gayri nizami harbin toplum nezdinde ki anlatýmý olduðu, Yýllarca resmi aðýzlarca inkar edilen, JÝTEM örgütlenmesinin artýk reddedilemez gerçekler olduðu, Yeniden doðuþ efsanesi olduðu söylenen "ERGENEKON"; günümüz de aldýðý hal itibarý ile bombalý, silahlý-külahlý darbe örgütü olduðu, reddedilmez bir durum da karþýmýz da dururken; hukuk süreçlerin de karþýmýza çýkan/çýkacak olan benzer þeylere baka baka ,sonuçlarýný beklemeden tavýrlar da geliþtirerek

HABER

POSTMODERN KRÝZ... E.Ahmet Tonak - Birgün Baþlýðýn kýsmi isim babasý Amerikalý iktisatçý, New York Times köþe yazarý Paul Krugman. "Kýsmi" deyiþimin nedeni Krugman'ýn postmodern diye adlandýrdýðý þey, kapitalizmin tarihinde sýk sýk rastlanan "bankalara hücum" olgusu. Ben, yarý gýrgýr, yaþadýðýmýz krizin, bizzat kendisinin de bu safhada postmodern karakteristikler gösterdiðini düþünüyorum. Postmodernizmin öncüllerinden biri, reelin sübjektifliði deðil miydi? 700 milyar dolara yakýn borçla (aþaðý yukarý Türkiye'nin geçen yýlki GSYÝH'sý) batan Lehman'ýn üst düzey yöneticisi iseniz 8-9 milyon dolarý cebinize indirip emekli olabileceðiniz gibi, sabahtan akþama kadar ekraný izleyen sýradan bir memuru iseniz kendinizi beþ parasýz, iþsiz güçsüz sokakta bulabilirsiniz. Hayali sermaye ve aktiflerle bezeli Wall Street'in gerçekliðini farklý farklý yaþama özgürlüðü, yani! Ya da reelin çok boyutluluðu! Postmodernizm hayatýn kendisinin metinlerden, imgelerden, imajlardan ibaret olduðunu da iddia etmiyor muydu? Alýn size "yatýrým bankasý" lafýný. Yatýrým, yatýrým deðil, banka, banka deðil. Kendisi olmayan kendisi. Postmodern durum dedikleri bu olsa gerek! Ama bu ucubeleri kendi adlarý ile çaðýrmak imkânsýz. Yaptýklarý iþ borç simsarlýðý, risk spekülasyonu. S imsar demeye baþlayýn, herkesin size bakýþý deðiþir. Býrakýn Marx'ý, Keynes'ten beri biliyoruz ki yatýrýmýn yatýrým olabilmesi için paranýn bir üretim kapasitesine dönüþmüþ olmasý gerekiyor. Birtakým kaðýtlarýn, elektromanyetik dünyada dolaþýma sokulmuþ olmasý ne bu kaðýtlarý, ne de faaliyetin kendisini üretken yapmýyor. Bankanýn banka olabilmesi için de kiþi ve kurumlarýn tasarruflarýný mevduatlara dönüþtürmesi ve bu kaynaklarýn belli bir oranýnýn borçlanmak isteyenlere faiz karþýlýðý satýlmasý gerekiyor. Lehman ve benzerlerinin

"hukuka saygýmýz ve güvenimiz tamdýr" demenin kýymet deðeri acaba ne kadarolur. Cinayete kurban giden, öldürülen gazeteci KUTLU ADALI 'nýn, dosya da ki en önemli sanýk þüphelisi olan K.K.T.C. de ki o dönemin Sivil Savunma Teþkilat baþkaný Galip MENDÝ, arkasýnda ki sorular cevaplanmamýþken, ordunun birinci makamý tarafýndan görevlendiriliyor; Ergenekon dava dosyasýndan tutuklu em. orgeneraller ile görüþmeye. AÝHM ye göre hukuk süreci tüketilmeyen ve bu anlam da soru iþaretli, mevcuttaki görevi ile; Ergenekon dosyasý sanýðý em. orgenerallere görevlendirilmesini; "Hukuka güven ve saygýmýz tamdýr" açýklamasý ile örtüþtüðünü iddia etmek mümkünmüdür. Ergenekon dosyasý, dosyanýn muvazzaflar yanýnýn olmamasý nedeni ile zatenyarým býraktýrýlmýþtý. Þu son resmi ziyaretle ortaya çýkan ise; -emeklilerine- biz sizi yalnýz býrakmayýz anlatýmýdýr. Bu haliyle geçmiþ türevleri gözümüzün önüne geliyor (Þemdinli dosyasý, Susurluk dosya v.b.). Zamanýn baþbakaný Erbakan'ýn dediði yine bura da da tekrar edecek! Topluma "gulu gulu dansý"mý yaptýrýlacak, Dosya "fasa fiso" mu dur denilecek. Tam Güven, Tam Saygýnýn olabilmesinin ana koþullarýndan birisi de; hiçbir biçim de baský unsuru durumun da kalmamaktýr. Hukuka; evrensel ilkeleri ekseninde yürüyebilmesi için tüm imkanlarýn saðlanmasý gerekliliðidir. Konuya kendini taraf görenler, taraf bulanlar diyebilirler ki: Hep biz gözüküyoruz, hep biz zan altýnda kalýyoruz/býrakýlýyoruz, tek bizmiyiz. Devenin bir yanýný düzeltmeyle, deveyi düzeltemiyorsak; o zaman sorun sistemdedir. Özgür, eþit ve hukukun üstünlük ilkeleri üzerinden, demokrasi mücadelesi yakýcý zorunluluðu hala bize bir görev olarak yanýbaþýmýz da durmaktadýr. Sistemi deðiþtirmek için !

bu tip klasik bankacýlýkla iliþkisi yok. Bu "banka"lar, bulduklarý borç paralarla ("kredi" gibi nötr bir kelimenin dilimizdeki doðru karþýlýðý budur, o yüzden "borç"u tercih ediyorum) bir dizi finansal spekülatif faaliyetler içine girerek paradan para kazanmaya soyunmuþ þirketlerdir. O kadar. Bu arada, beklentiler çok bilinmeyenli geleceðe iliþkin spekülasyonlara dayalý olduðu için de, kendilerini saðlama almak için hem borç alanlar hem borç verenler borç sigortasýna ihtiyaç duyacaklardý. Duydular da. AIG denilen ABD'nin en büyük sigorta þirketinin uzmanlýk alaný da bu zaten. Bu sigorta devi de ABD hükümetinin 2 yýl için saðladýðý 85 milyar dolarlýk bir fonla son anda batmaktan kurtarýldý. Pratikte özelleþtirmelerin aðababalarýnca devletleþtirildi çaresizlikten. Dostum, Amerikalý radikal iktisatçý Michael Perelman'ýn verdiði örnekten esinlenerek AIG'nin niye kurtarýlmasý gerektiðini açayým. Birisi size gelip, Hacettepe'nin bu yýl ve gelecek yýl arka arkaya þampiyon olacaðý üzerine iddiaya girmek istediðini söylese. Ve hatta sizi ikna etmek için 100 YTL verse ve eklese, olur a Hacettepe de iki yýl arka arkaya þampiyon olursa sen de bana 100 milyon YTL vereceksin dese, ne yaparsýnýz? Bu ihtimalin gerçekleþmesi neredeyse sýfýr olduðu ve 100 YTL'yi de kaçýrmamak istediðiniz için iddiaya girersiniz. Fakat bir yandan da, içinizi, ya Hacettepe þampiyon olur da, olmayan 100 milyon YTL'yi nasýl öderim diye bir huzursuzluk kemirmeye baþlayabilir. Ýþte AIG bu gibi durumlar içindir. Gider, yandaki sigortacý komþunuzdan ayda 10 kuruþ prim ödeyerek 100 milyon YTL'lik bir poliçe satýn alýp, kendinizi rahatlatabilirsiniz. Komþunuz da, nasýlsa gerçekleþmeyecek bir ihtimali sigortalayarak havadan para kazandýðý için mutludur. Alan memnun, satan memnun! Ta ki, bu iþin piyasasý geliþene, iddaalar üzerine iddaalar alýnýr satýlýr, bu yeni iddaalarýn iddaalarý sigortalanýr, ve bu piyasanýn hacmi trilyon dolarlara varana kadar. D aha doðrusu, Hacettepe iki yýl üst üste þampiyon olana kadar. Ne sizin, ne sigorta þirketinin 100 milyon YTL'si yoktur. Duruma acilen müdahale etmesi gerekmektedir birilerinin… Olur a ihtiyacýnýz olur diye ABD Hazinesi'nin telefonunu da ekleyeyim bari: 1- 202 622 2000. Baþta, 00 çevirmeyi unutmayýn!

xxxxxxxxxxx Neþe DÜZEL'in Taraf da ki Pazar konuðu em. büyükelce Volkan VURAL; "Osmanlý' da tehcire uðramýþ Ermeniler'e ve 6-7 Eylel'de gönderilen Rumlar'a devlet, 'Ben sana ve senin soyundan gelenlere tekrar vatandaþ olma hakkýný veriyorum' demeli"demiþ. Tarihi ile barýþýk olmayan hiç bir toplum, günüyle de barýþýk olamaz. Tehçirlerle, toplu sürmelerle, zorunlu gitmelerle tarih altýna býraktýrýlmýþ, yok farz edilmiþ bir toplumsal, sosyal gerçeði; gün yüzüne çýkarma ve tarihle doðru yüzleþme talebidir de ayný zamanda. On yýllardýr, devletin ve toplumun esas gündem maddesi olan "kürt gerçeði"ni "TARÝHE BIRAKMAK (!) " yoðun çabalarý içerisinde, akýl süzgecinden geçerek gelen saðduyulu bu sese kim kulak verir ki. Bir þeyin, bir durumun "Tarihe Býrakmak"la; tarih olmadýðýný -yok olmadýðýný- dün de gördük, bu gün de yaþýyoruz. Geçmiþ de mevkili siyasetçilerimizin ayaklarý Diyarbakýr topraklarýna bastýðý zaman "Kürt gerçeðini tanýyoruzDEMÝREL", "AB kriterleri Diyarbakýr'dan geçer. Mesut YILMAZ" demeçlerini peþ peþe verirlerdi. Ama ayaklarý 'o' topraklardan kesildiði andan itibaren, demeçler hava da kalmýþ olurdu. Mevkili siyasetçilerimiz, þimdiki zaman ve gelecek zaman kipini kullanarak tüm bunlarý söylerlerdi. Em. büyükelçi, Ermeniler ve Rumlar vatandaþ yapýlmalýdýr derken soruna kimlik esasý üzerinden bakarak yaklaþmaktadýr, Kürtler inkar edilmeye çalýþýlýrken. Volkan VURAL daha emekliye ayrýlmamýþ iken; zamanýn bu tür demeçlerine nazire yaparcasýna þunu demiþti bir söyleþide: "AB kriterleri TÝLLO'dan geçer" O gün de doðruydu, bu gün hala da doðru. TÝLLO: Siirt iline baðlý Arap aðýrlýklý ve þeyh etkinlikli bir köydür, yöredir. Tillo insanlarý söylencelere konu olmuþluðu ile ünlüdür. yenicag@yenicag.com.cy


HABER

11

26 EYLÜL 2008 CUMA

ÇEVRECÝLER HANGÝ ANLAYIÞIN MÜCADELESÝNÝ VERÝYORLAR? Ertuðrul BARKA* Çevresel anlamda temel olarak iki deðiþik anlayýþtan söz edebiliriz: 1. Kalkýnmanýn sürdürülmesi. 2. Yaþamýn sürdürülmesi. Kalkýnmanýn sürdürülmesi, " varolan doðal kaynaklarý verimli ve akýlcý kullanarak, gelecek nesillere ve diðer canlý türlerine de yaþam hakký tanýyacak þekilde insan yaþamýnýn kalitesini yükseltmektir." Dünya Çevre ve Kalkýnma Komisyonu'nca hazýrlanan bir raporda, sürdürülebilir kalkýnma " en genel anlamýyla, karar vermede ekonomik ve ekolojik düþünceleri bütünleþtirme ana temasý ile bugünün gereksinimlerini ve beklentilerini geleceðin gereksinim ve beklentilerinden ödün vermeden karþýlamanýn yollarýnýn aranmasý" olarak tanýmlandý. Yaþamýn sürdürülebilirliði ise, " insanýn baþkalarýyla ve diðer canlýlarla uyum içinde yaþamasý gerektiðini kabûl etmesidir. Ýnsanlýðýn, doðanýn kendisini yenileyebileceðinden fazlasýný tüketmemesi, tüm yaþamýna doðanýn kendisine tanýdýðý sýnýrlar içinde yön vermesidir." Bu anlayýþa göre, " teknolojinin sunduðu olanaklarýn, doðanýn sýnýrlarý içinde kalmasý gereklidir. Kalkýnma baþka canlýlarýn yaþamý pahasýna gerçekleþtirilmemelidir. Unutulmamalý ki; kalkýnma, insanlýðýn yaþam niteliðini daha iyiye götürüyorsa gerçek anlamýný bulabilir." Ýlk bakýþta "Sürdürülebilir Kalkýnma" kavramý, kulaða hoþ gelmektedir. Hele Türkiye gibi yoksulluðun ve iþsizliðin egemen olduðu ülkelerde! Oysa dünyamýzdaki uygulamalara bakýlýnca, bunun; kuzeyli yeni sömürgeci ülkelerin, sömürdükleri güneyli sömürgelerindeki halklarý aldatmak üzere kullandýklarý bir söylem olduðu hemen anlaþýlmaktadýr. "Kalkýnmanýn sürdürülmesi" tanýmlamasý; kapitalist düzende, uzlaþmaz çeliþkide olan ekonomi ve ekolojiyi, sanki uzlaþýr çeliþkideymiþler gibi yorumlamaktadýr. Bu yorumlama doðaya aykýrýdýr. Bugünkü dünya siyasal ve ekonomik düze-

Özkan Yýkýcý

nine bir göz atmak, bunun böyle olduðunu kanýtlamaya yeter: 1982 - 1990 yýllarý arasýnda Güney Ülkeleri, Kuzey'e 1.345 milyar USD. " borç" ödedi. Ancak ayný yýllarda Güney'in Kuzey'e olan 'borçlarý' , 900 milyar USD 'dan 1.470 USD.'na yükseldi. Bu sömürü daha da artan boyutuyla hâlen, ÝMF ve Dünya Bankasý politikalarýyla devam ettirilmektedir. ÝMF ve Dünya Bankasý'nýn izlediði bu politik koþullar altýnda güney ülkeleri "çare" yi ellerindeki doðal kaynaklarý pazarlamakta aramaktadýrlar: "... Sizin gibi þirketleri çekebilmek için... daðlarýmýzý düzledik, ormanlarýmýzý týraþladýk, nehirlerimizin yollarýný deðiþtirdik, þehirlerimizi kaydýrdýk... tüm bunlar sizin için, þirketleriniz için, burada Filipinler' de daha kolay, daha kârlý iþ yapabilmeniz için ..." Filipinler Hükümeti'nin "Fortune" dergisine verdiði ilânda, ülke iþte böyle pazarlanmaktadýr. Böylesi ülkelerde çevresel sorunlar bakýmýndan oldukça aðýr iki tür yýkýcý sonuç oluþmaktadýr: 1- Kuzey ülkelerinin düzenlerini ve konforlarýný sürdürebilmeleri için gereksinimleri olan kaynaklarýn üçüncü dünya ülkelerinden kuzey ülkelerine aktarýmý (Hammadde, maden v.b aktarýmý) , 2- Tüketim sonucu oluþan atýklarýn ya doðrudan ya da kirli üretim teknolojilerinin kaydýrýlmasý yoluyla üçüncü dünya ülkelerine aktarýl-

ÇELÝÞEN ÝKÝ GERÇEK ARASINDA

Yaþamým boyunca hep öðrenip yaþamla pekiþen deyerlerle, durmadan dayatýlýp zorla doðru kavratýlmak istenen olguar arasýnda sýkýþýp kaldým: Zaman zaman kendimi sorgularken, önüme çýkan geliþmeler yeniden hakikaten öðrendiklerimin nasýl yaþamla düþünceme etki yapýp sonuçta haklý çýktýðým ýsbatlandý. Bir acý ýsbat daha oldu: DOðrularý bilmek, ön görülerde yanýlmama gerçeyi kadar, kaybedenin de yine kendi doðrularým olduðu gerçeyi ile yüzleþtim. Bu oldukça ters ama baþka gerçek oluyor. Sistem siyasetiyle deyerleriyle sizi öyle kuþatýp sanki bazý gerçeklerden uzak tutma çabasýndayken, düþme zorunda olduðunuz kendi sorgulanmanýz tam soru iþaretine düþerken, ansýzýn patlayan bir geliþme size doðru olduðunuzu hatýrlatýr: Fakat ikinci noktayýda sýzýyla yaþarsýnýz, doðruyu bilmek savunmak hakikati kadar, kaybetme gibi terslikte ayni yelpazede oluþur. Helede giderek doðru bilinen ve yaþamýn en basit unsurlarýný dahi paylaþacak insan arayýþtaki sýkýntý da adeta soyutlanma yabancýlaþmaya dek sizi taþýr. Neoliberal düþünce medyadan siyasete, davranýþtan düþünmeye dek sizi ile de tek doðru onlar olduðunu kabulendirmek için þok tedavi dahi her argümaný uygular: Halbuki bu siyasetin emperyalizmin günümüz sermaye egemenlik tututumu olduðu da ortadadýr. Fakat öylesine tek eksenle hem apoletik çizgiye, hemde içi oþ ama imajlý reklamlý dünyaya çeker ki sanki bu koþullarda en iyiyi yapmak tek doðru olarak kavratýr. En iyi sistemi bilenler dahi öylesine bu rüzgara kapýlýr ki onun koþullarýný savunarak doðruyu söyleme travmasýna yakalanýrlar. iþte o zaman istemeden hakikaten iki olguda takýlýrsýnýz: Acaba ben eksik yanlýþmýyým? ikinci nokta da kendi görüþünüzde yalnýzlaþýp konuþup tartýþacak insan bulamama tehlikesine ulaþýrsýnýz. Bunlar çoðu zaman bir çoðumuzun baþýna geldi ve gelecek-

masý süreçlerinin artmasý. (Kirli ve demode teknoloji kullanýlan yatýrýmlar, tehlikeli ve nükleer atýklar v.b.) Bu politikalar sonucunda, üçüncü dünya'da, özellikle de Güney Amerika ve Afrika'da yaþam koþullarý oldukça aðýrlaþmaktadýr. Çünkü; hammadde aktarýmý ve madencilik üretimleri en vahþi yöntemlerle ve doða yaðmalanarak, talan edilerek yapýlýrken, kuzeyli ülkelerin gideremedikleri tehlikeli ve ekolojik düzeni yýkan atýklarý da yasadýþý yollarla güneyli ülkelere gönderilmektedir. Ülkemizin de bu iþleyiþin dýþýnda kalmadýðýný yaþadýðýmýz süreçte açýk seçik görmekteyiz. Altýn ve nikel madencilikleri, demir çelik ve gemi söküm tesisleri bunun en çarpýcý örnekleridir: Türkiye'de; Turgutlu - Çaldað'daki nikel madeni iþletmesinde, dünyada ilk kez denenen sülfürik asitli yýðýn liçi ile Uþak Kýþladað'daki altýn madeni iþletmesinde uygulanan ve altýn üretimindeki en vahþi yöntem olan siyanürlü yýðýn liçi yöntemleri, hammadde kaynaklarýnýn talanýna en çarpýcý kanýtlardýr. Ülkemizdeki hurdadan demir çelik üretimi ile gemi sökümü gibi tesisler de, kirliliðin üçüncü dünya ülkelerine ihracýnýn önemli göstergeleridir. (…) Kalkýnmalarýný sürdürmek, sahip olduklarý konforlarýný sürdürmek isteyen kuzeyli yeni sömürgeciler, sömürmek istedikleri ülkenin

tir. Hatta bizimle ayni bildiklerimiz net neoliberal sermaye deyerlerini savunurken biz þaþýrarak çeliþkiye de düþme durumuna geleceyiz. Sistem hakikaten özelikle sol ve demokratik eksikliklerin olduðu çöl siyasetinin bize kolayca kuþkuya düþündürecek zemine sahipdir. Böylesi her dönemin takntýsýna girerken, ansýzýn sistemin bizat kendisinden gelen geliþmeler bize adeta ne denli haklý olduðumuzu söyletir. Tabi bu doðruluk kavrayýþýnda kaç kiþiye ýstablarsýnýz o baþka: Nitekim son kapitalis çok ayaklý krizler nerde ise bir yýla girdi. Onca Neoliberal ezbere ve yeni dünya safsatasýný adeta yýkan gerçek oluyordu. Ben eskiden beri bu süreci yazarken de en yakýnlarým dahi anlamadýklarýný söylerken artýk içime kuþku girecek duruma geldim. Oysa eyer biraz bilgisi olan artýk grek son krizi, gerek iklim deyiþimindeki esas etken gerekse böylesi rezalet iliþkilerde istemesede kapitalizimle yüzleþir. Son sistemin bizat yaþadýðý geliþmeler bizi Karl Marks teorisine dek getirir. Marksislerin en basit öðretisindeki kapitalizmin "çeliþkilerle yaþadýðý ve krizlerin kaçýnýlmaz" doðrusu yeniden yaþanýyordu. Hakikaten ben bu anlayýþý bildiyim için bir çok sistemsel krizi önceden geliyor diye yazarken nerde ise bana utanmasalar "deli" dahi diyenler olacaktý. Buna benzer nice gerçek bu döngüyü hep bana yaþtý. Baþka gerçeyide yaþatý: DOðrularý tahmin etmek daha güzeli ve insani temelde deyerlendirme yapýlmasýna karþýnda hep bilmek ve kaybetme ikileminide birlikte yaþmýmda yoðurdum ve þimdiki duruma geldim. Kapitalizmi kendi doðrularýyla kavrarsak ve onun deyil daha güzel dünyayý istersek bu çeliþkileri yaþarýz. Kökleþen sistemle adeta güzeli bulma ikileminde sistemin kuralarýnýn iflas etsede onun gerçeyi oynuyor. Bakýn yolsuzluk rüþvet ve kirli ekonomiler oldukça kötüdür ve adý dahi tiksinti verir: Bunu söylemek bilmek doðrudur: Bu kirli iþlerin de getirisi götürüsü de belli: Bunu tahmin etmek normaldýr: SOnuçta tahminler doðru çýkar: Ancak yaþamda da bu iliþkiler kurumsalaþýp siyasal gerçek oluyorsa, kazanan kirli yanlýþ pis iþler oluyor. Ekonomik kazanç ve siyasal güç olmaktadýr. Bu gün sistemin yaþadýðý krizi bilmek sýnýfsal analizini yapmak doðru için önemlidir: Fakat yine sistemin kuralarý sonucu siz deyil yanlýþý savunan hatta hiç konuþmayan burda bir yere geliyor. Helede kültürel olarak sistemsel deyiþimin unuturulup hedefin sistem içinde en iyi olma olunca, bu daha kolay deyrlenip kültürleniyor. insan davranýþý

yasal metinlerinden engel oluþturanlarý kaldýrtarak, yerine kendilerinin hazýrladýklarý yasal metinleri geçirmektedirler. Türkiye'deki altýn madenciliði nedeniyle yapýlan yasal düzenlemeler, bu konudaki en tipik örneklerdir: "5177 Sayýlý, Maden Kanunu ve Bazý Kanunlarda Deðiþiklik Yapýlmasýna Ýliþkin Kanun" 2004 yýlý 5 Haziran günü yani Dünya Çevre Günü'nde yürürlüðe girdi. Bu yasanýn hazýrlýk aþamasýnda, Newmont'un yöneticilerinden Gordon Nixon, "…Maden Yasasý'nýn Ankara'daki Newmont yetkilileri ile eþgüdüm içerisinde hazýrlandýðýný…" söylemiþtir. (http://www.evrensel.net/04/03/17/ekonomi.ht ml#1) Bu deðiþiklikle; orman alanlarý, milli parklar, özel koruma bölgeleri, aðaçlandýrma alanlarý, tabiat alanlarý, özel koruma bölgeleri, doðal ve kültürel sit alanlarý, tarým alanlarý, meralar, sulak alanlar, kýyýlar, karasularý, kentlerin imar alanlarý, turizm bölgeleri, su havzalarý madencilik faaliyetine açýldý. Önlerindeki ulusal mevzuat engeli kaldýrýlan çok uluslu þirketler, hýzlý bir biçimde ve özellikle de geri kalmýþ ülkelerde hiç korkusuz ve pervasýzca çevreyi katlederek 'yatýrým'lara giriþebilmektedirler. Ülkemizde bugün gerçekleþtirilen kitlesel çevre eylemlerinin bir nedeni de budur. " Kalkýnmanýn Sürdürülebilirliði " anlayýþýyla dünyada yapýlan yatýrýmlar sonucunda, tüm doðal kaynaklarýn %30 u yaþadýðýmýz son 30 yýl içinde yok edilmiþtir. Yaþam kaynaklarýmýz kâr amacýyla tüketilmiþtir. Binlerce canlý türünün tükenmesine neden olunmuþtur. Dünyadaki yaþam ciddi olarak tehlikeye düþürülmüþtür. Mahatma GANDHÝ'nin sözünü anýmsayalým: "DÜNYA ÝNSANLARIN GEREKSÝNÝMÝNÝ KARÞILAYABÝLÝR AMA, ÝHTÝRASLARINI ASLA!.. " Bu koþullarda, yaþamýn sürdürülebilirliðini seçmek zorundayýz. Doðal olaný da bu. Doðanýn bir parçasý, diðer canlý türleriyle eþit olduðumuz bilinciyle ve doðanýn yaþam sýnýrlarý içinde kalarak onunla birlikte yaþamak... *(KMO Ege Böl. Þub. Bþk., EGEÇEP Yür. Kur. Üyesi)

olup hedefleniyor. Son Kapitalis kriz Marksisleri yeniden doðrulattý: Ülkemizdeki geliþmelerde yine özgürlükcü sol kýrýntýlý kesimleri doðruluyor: Yýllardýr benimde yazdýðým neoliberalizmin esasta sonunun görülen yüzünün gerçekleþmeside yaþandý: Bunlar hep doðrulandý: Ama bir bakýn kimler kazanýyor: Üstelik en yakýn bildiklerimiz dahi zaman zaman neoliberal kuralarýn doðruluk noktasýndan hareket edip karþýmýzda konuþunca iþler biraz travmalaþýyor. Tabi böylesi yapýda da en basit insani deyeri duyguyu ve paylaþýmý yaþayamama tehlikesi de madalyonun öteki yüzü oluyor. Neoliberalizmin en iyi baþardýðý kültürel gerçek þudur: insanlarý deyerlerden özelikle sosyal kültürden boþaltý; Anti siyasal konuma getirip banbaþka yerlerde sürükledi. Hep sistemin en iyisi olma hedefiyle davrandýrdý: O konuþulan bireycilikleri, "ben" noktasýndan çýkarýp "ona benzeme" kimliyine soktu: Etnik cinsel dini þidetli yapýlarý geliþtirdi. Bunlarla elbet kapitalizmi sorgulatmak zordur. Bu hafta birazcýk benim eksenimden açýlým yaptým. Çünkü hakikaten sistemi sarsan ekonomik kriz, þimdilerde Avrasya projesinin sýcak geliþmeleri, Kýbrýs yeniden bir takým oyunlardaki iki lider komiklikleri olurken kendi doðrularýmýzý ve onun acý gerçeyini vurgulamak istedim. Bizim öðrendiklerimiz ve bildiklerimiz doðrulanýrken, ne yazýk ki kaybetme knumunda da bizler olduk. Hatta arayýþlarýn yükseldiyi Latin Amerika veya son yapýlan Avrupa sosyal forumunu dahi bilmeyecek kadar uzak kaldýk. iþte bizi belkide en çok etkileyen iki gerçeyin deþilmiþ biraz toprak üstüne çýkarýlan gerçeyi: Ama bilmeyenler dahi onca kazananma hýrsýna karþýn kapitalizmin çeliþki krizlerinin kýsgacýndan kaçamýyorlar. Bunu onlar anamasada deyiþmeyecek doðrulardan biride budur. Eyer onca sermayesi ve moderin Hastahanelerine karþýn Amerika deyil Küba saðlýk sistemi örnekleniyorsa bu önemli yanýtdýr. O zaman iki lider falan demeden biraz sistemide düþünelim: Çünkü oyunda esas hedefi onlar koyacaktýr. Geçenlerde ingiliz Deyvit Hani BBC ne dediydi: Üstler hiç konuþulamaz; Sadece Avrupayla uyumda iki liderin yapacaklarý vardýr: Garantörlük ise beþ kesimin anlaþmasýyla oynana bilinir. Bu ufak ama anlamlý sözler, Talatýn cümlelerinde dahi çeliþkilerle dolu sözleinden daha net mesaj ve yaptýrým gücü vardýr. Bu haftalýkta böyle biraz kendi kendime tartýþarak geçirdim: Darasý bir sorakine.

yenicag@yenicag.com.cy


12

26 EYLÜL 2008 CUMA

HABER

Lefkoþa Barosu Baþkaný avukat Barýþ Mamalý:

Sanýk haklarý uygulanmýyor... Lefkoþa Barosu Baþkaný avukat Barýþ Mamalý, Kýbrýs'ýn kuzeyinde sanýk ve zanlý haklarýnýn yeterli derecede uygulanmadýðýný söyledi. KIBRIS TV'de her pazartesi izleyicisi ile buluþan, Serkan Soyalan'ýn hazýrlayýp sunduðu programa konuk olarak katýlan avukat Barýþ Mamalý, sanýk ve zanlý haklarýnýn yeterli derecede uygulanmamasýnýn Anayasa'nýn 16, 17 ve 18'inci maddelerine de aykýrý olduðuna dikkat çekti. Mamalý, katýldýðý programda sanýk haklarý ve ülkemizdeki suç oranlarý üzerine çarpýcý açýklamalarda bulundu. Son dönemlerde ülkemizdeki uyuþturucu suçlarýnda ciddi artýþlar olduðuna dikkat çeken Mamalý "Uyuþturucu madde kullanan ile satan arasýnda mahkemelerimizin daha ciddi bir ayýrým yapmasý gerekir. Uyuþturucuyu kullanana daha mülayim, satana daha aðýr cezalar verilmeli" dedi. Mamalý'ya yöneltilen sorular ve verdiði cevaplar þöyle: SORU: Sanýk haklarý hakkýnda neler söyleyebiliriz? CEVAP: Sanýk haklarý, insanlara birileri tarafýndan bahþedilmiþ haklar deðildir, insanlara insan olmalarýndan dolayý gelen haklardan biridir. Nasýl ki insanlarýn yaþam haklarý ve özel yaþam gizliliði varsa sanýk haklarý da doðuþtan gelen haklardandýr. SORU: Ülkemizde sanýk haklarý nasýl düzenlenmiþtir? CEVAP: Sanýk haklarý Anayasa'da teferruatlý olarak düzenlenmiþtir. Anayasa'nýn 16'ncý,17'nci ve 18'inci maddelerine baktýðýmýzda insanlarýn cezai iþlemleri karþýsýnda, tutuklama, soruþturma, kovuþturma ve yargýlama safhalarý ile ilgili olarak tanýnan haklar söz konusudur. Bunlara kýsaca sanýk haklarý denir. Ayrýca Anayasa'nýn 16'ncý, 17'nci ve 18'inci maddeleri tamamen Ýnsan Haklarý Sözleþmesi'nin, 6'ncý maddesinin bir adaptasyonudur. Yani Ýnsan Haklarý Beyannamesi'nin 6. maddesindeki adil yargýlanma ile ilgili hususlar bir kopyalama ile Anayasa'mýza aktarýlmýþtýr. SORU: Anayasa'nýn bu maddelerinden kýsaca bahsedecek olursak neler söyleyebiliriz?

Yýlper Ýþçioðlu

CEVAP: Bu maddelerin içeriðinde bir insanýn tamamen yasal olan, baðýmsýz ve tarafsýz mahkemelerce yargýlanmasýnýn gerektiði, aleni yargýlanma ilkesinin uygulanmasý, yargýlamalarýn kamuya açýk, aleni bir þekilde yapýlmasýnýn gerekliliði gibi konulara deðinilir. SORU: Savunma hakký nedir? Nasýl açýklayabiliriz? CEVAP: Savunma hakkýnda üç hususu göz önüne alabiliriz. Ýlk olarak masumiyet karinesini açýklayalým. Suçluluðu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayýlamaz. Bir kiþi tutuklandýðýnda, ya da yargýlandýðýnda, ona suçlu gözüyle bakamazsýnýz. Bu büyük bir yanlýþtýr. Kimseye mahkemelerce verilmiþ bir karar olmadan suçludur diyemeyiz. Ýkinci olarak bir kiþi yakalandýðýnda veya tutuklandýðýnda, o kiþiye derhal neden tutuklandýðýný ve tutuklama sebebinin bildirilmesi gerekir. Diðer bir madde de, zanlý veya sanýk durumuna düþtüðümüzde, saðlýklý savunma yapabilmemiz için belirli haklara sahip olmamýz gerekir. Ülkemizde ifade alma da bazý yükümlülüklere uyulmuyor. Yakalanan ve tutuklanan kiþilerin susma hakký vardýr. Hiçbir zaman o kiþilere zorlamada bulunulamaz. Bunlarýn yanýnda iþkence yasaðý da vardýr. Kimseyi itiraf etmeye zorlayamazsýnýz. Sanýk üzerinden delilleri bulmaya çalýþmak yanlýþtýr. Bir de sanýðýn hukukçudan yararlanma hakký vardýr. Anayasanýn 16'ncý ve 18'inci maddesi çok açýk bir þekilde tutuklanan kiþiye, talep edilmesi halinde derhal bir hukukçunun yardýmýndan yararlandýrýlýnmasý gerekir. Bu yönde büyük sýkýntýlar yaþanýyor. Müvekkillerimiz avukat talebinde bulunmuþ olmalarýna raðmen, Anayasa'nýn söylediði bu süratte bilgilendirilemiyoruz, çoðu zaman olay çözümlendikten sonra bilgilerimize getirilmektedir. Bu da yanlýþtýr. Sanýk mali olanaklardan yoksun ve avukat tutamayacak derecede ise, devlet kendisine bir avukat atamak zorundadýr. Diðer bir taraftan ülkemizde zaman zaman haksýz tutuklamalar da olmaktadýr. Bu durumlarda haksýz tutuklanan kiþiye devlet tazminat ödemek zorundadýr. Uygulamada

Costayý anlamak!

Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi (AÝHM) Baþkaný Jean Paul Costa Kýbrýs'taydý. Bu vesile ile Kýbrýs meselesinin; AÝHM, hukuk ve bir Fransýz tarafýndan nasýl deðerlendirildiðini görme fýrsatýný bir daha yakaladýk. Avrupalýlarýn Birliði içinde niye ''Fransýz'' dedim? Dedim, çünkü Fransýzlar da bizim gibi kendi nevi þahýslarý hakkýnda Dünya kamu oyunda ayrýcalýklý bir tanýmlamayý hak etmiþ durumdadýrlar. ''Meseleye Fransýz olmak'' diye bir tabir vardýr hepimizin bildiði. AÝHM Baþkaný Costa, "Hakimliði süresince kendisini en fazla hangi davanýn þok ettiðini, þaþýrttýðýný veya etkilediði sorusuna, ''1999'daki Selmouni v Fransa davasýndan etkilendiðini söyledi. Ülkesi Fransa'nýn ilk kez þiddet konusunda 3. maddede bir ihlallinin bulunduðunu anlattý. Bu Büyük Mahkeme'nin oyçokluðuyla hükmü oldu dedi. Yargýçlar Kurulu'nda oturan benim de þiddet zemininde bir maddenin ihlalini saptayarak karara lehte, Fransa'ya aleyhte oy vermem anlamýna geliyordu bu hüküm. Bu çok þok edici bir þey deðildi ancak benim için, benim ülkemin þiddetten

bu da yoktur. SORU: Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi sanýk haklarýný nasýl irdelemektedir? CEVAP: Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesi (AÝHM) yapýlan yargýlamalarýn adil olup olmadýðýný inceler. Yargýlanan kiþi, mahkum olur veya beraat ederse, adil yargýlanma ilkelerinde bir usulsüzlük veya bir ihlalin olduðuna inanýrsa, bütün iç hukuk yollarýný tükettikten sonra, konuyu AÝHM'e havale edebilir. Herkesin bu hakký vardýr.

"Suç artýþ oraný ürkütücü" SORU: Ülkemizde iþlenen suçlarýn kökeninde sizce neler yatýyor? CEVAP: Yaptýðýmýz incelemelerde, iþlenen suçlarýn suçlularýnýn ithal geldiðini ortaya çýkarttýk. Ülkemizde denetimsizlik söz konusudur. Ülkeye giriþlerde gerekli denetimin yapýlamamasý, uyuþturucuda birçok büyük baðlantýlara ulaþýlamamasý, bunlarýn kökünün kurutulamamasý ve uyuþturucu çetelerinin çökertilememesi son yýllarda ülkemizde uyuþturucu madde suçlarýnýn artmasýna neden oldu. Acilen alýnacak önlemler ve yapýlacak çalýþmalarla ülkeye uyuþturucu getiren çetelere ulaþýlmalý ve çökertilmesi gerekir. Uyuþturucunun ülkemizde fabrikasý yoktur, bu zehir yurtdýþýndan gelmektedir. Demek ki biz, bu kadar süredir uyuþturucunun ülkeye girmesinde gerekli denetimi yapamadýk. Her þey denetimsizlikle bitmiyor, suçlarýn

sorumlu olduðunu görmem bakýmýndan çok dokunaklýydý." Demek ki Costa kendi ülkesinin sorunlarýna bir daha Fransýz kalmayacak. Biz, Kýbrýslýlar, kendi sorunlarýmýza ne kadar Fransýz kalmaktayýz? 50 yýldan fazla bir süre önce, yine böyle bir durum, barýþ(?) durumu oluþmuþtu. Dýþ güçler ile dýþ güçlere baðlý ve baðýmlý kökleri içerideki güçlerin bastýrmasý ile Kýbrýs'ta bir anlaþma yapýlmýþtý. Meydana getirilen suni ve zoraki bu anlaþmanýn, yürümeyeceði önceden niye görülmemiþti? ve veya suni ve zoraki bu anlaþmanýn yürümesi için sonradan niye çalýþýlmamýþtý? Garantörler bu nedenle görev üstlenmemiþler miydi? Peki, ne oldu veya niye olmadý? Bu meseleye hala Fransýz bakmamýz nedendir? Costa, Kýbrýs'taki esas sorunun siyasi olmasý ve mahkemenin kararlarýnýn tamamen hukuksal olmasýndan dolayý bu durumda - Kýbrýs - çok iyimser olmadýðýný belirterek, eðer Kýbrýs'ta siyasi bir çözüm varsa bir kýsým davanýn muhtemelen düþeceðini ve eski davalarýn çözümleneceðini söyledi. Ýnsan Haklarý konularýnda herhangi bir uzlaþmaya varýlýp varýlamayacaðýnýn sorulmasý üzerine Costa: "bu ne tür bir insan haklarý ihlali olduðuna baðlýdýr. Ýhlaller Konvansiyonun çok ciddi maddeleri olan 2. Maddesi, 3. Maddesi, 5. Maddesi ile ilgiliyse, uzlaþmaya varýlmasý çok zordur. Ancak mülkiyet hakký ile ilgili olarak durum daha karýþýktýr, eðer çok büyük meblaðlar söz konusu ise bir uzlaþý olabilir" dedi. Costa tarafýndan anlatýlanlar tamamen anlaþýlýrdýr. 1960 ve öncesi durumda mülkiyet hakký, insan haklarý yine vardý. Bunlarýn ihlalleri de vardý. O gün olmayan, bu günkü haliyle uluslar arasý anlaþmalar, yasalar, mahkemeler ve

kökeninde bilinçsizlik, ailesel etkenler, sosyal etkenler, bireysel etkenler ve ekonomik etkenler de vardýr. Bunlar suçlu üzerinde bir bütündür. SORU: Geçmiþ yýllara göre suçlarda ciddi bir artýþ vardýr. Bunu nasýl yorumluyorsunuz? CEVAP: Suç oranlarý ne yazýk ki gün geçtikçe artýyor. Mart ayýnda yapmýþ olduðumuz araþtýrmada elde ettiðimiz verilere göre 2005 yýlýna oranla 2007 yýlýnda silah ve patlayýcý madde bulundurma suçlarý yüzde 221 artýþ gösterdiðini görüyoruz, uyuþturucu madde suçlarýnda ise 2004 yýlýndan 2007 yýlýna kadar 3.1 kat artýþ olmuþtur. Bu muazzam bir artýþtýr. Sahtecilik suçlarýnda 2006 yýlýna göre 2007 yýlýnda yüzde 183 artýþ görülmektedir. Bu suçlarýn önlemlerinin bir nebze olsun alýnmasý için devlet-insantoplum üçgeninin birlikte çalýþmalar yapmasý gerekmektedir. Bunu yapmadýðýmýz sürece bilhassa uyuþturucu suçlarýný en aza indirmemiz mümkün deðildir. SORU: Son zamanlarda artan uyuþturucu suçlarý için neler söyleyeceksiniz? CEVAP: Uyuþturucu suçlarýnda þöyle bir rakamsal sonuç ortaya çýkýyor. Cezaevinde 101 kiþinin uyuþturucu suçundan ceza almýþ olduðunu tespit ettik. 40 kiþinin de yargýlanmayý beklediðini biliyoruz. Hükümlülere bakacak olursak 55 kiþinin Türkiye uyruklu olduðunu, 24 kiþinin ise Türkiye-KKTC vatandaþý olduðunu, 16 kiþinin KKTC vatandaþý ve 6 kiþinin de 3'üncü ülke vatandaþýnýn olduðunu tespit ettik. Tutuklu olarak yargýlanmayý bekleyenlerin ise yüzde 75'inin de Türkiye vatandaþý olduðunu söyleyebiliriz. Aðýr suçlardan hüküm giyen mahkumlarýn oranlarýnda ise cezaevinde 152 mahkum bulunmaktaydý, bunlarýn 101 tanesi uyuþturucu suçundan mahkum olmuþtur. Rakamlar, gerekli olaný söylemektedir. Ülkemize giren uyuþturucunun önlenmesi için ülkemiz giriþ çýkýþ kapýlarýnda teknolojik donanýmýn yapýlmasý gerekli. Çok etkin bir sahil güvenliðin kurulmasý gerekli diye düþünüyorum. Uyuþturucu madde kullanan ile, bunu satan arasýnda mahkemelerimizin daha ciddi bir ayýrým yapmasý da gerekir. Uyuþturucuyu kullanana daha mülayim, satana daha aðýr davranýlmalý diye düþünüyorum.

Avrupalýlarýn Birliðidir. Yani durum deðiþmiþ ve Kýbrýslýlar için de; haklar ve özgürlüklerin uluslar arasý mahkemelerde çözümlenmesi zamaný gelmiþtir. Bir baþkasý bizim sahibimiz deðildir. AB'li biz Kýbrýslýlar, Kýbrýs sorununun sahibiyiz. Sorunumuzu da Avrupalýlarýn Birliði içinde biz çözeceðiz. ''AB'nin, birleþik bir Kýbrýs olarak birliðin kuruluþ ilkeleri olan özgürlük, demokrasi ve hukukun üstünlüðü ilkelerine uyduðu ve AB üyeliði yükümlülüklerini taþýyabildiði sürece iki toplumun üzerinde anlaþtýðý herhangi bir anlaþmayý kabul edeceðini'' Avrupalýlarýn Birliði'nin geniþlemeden sorumlu komiseri Olli Rehn bir daha açýklamýþtýr. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az! Demiþler. ''Anlamadým, ne olacak!'' kabadayýlýðý mý? AB üyeliði yükümlülüklerini taþýyabildiði sürece, kabadayýlýk acaba ne anlama geliyor? Taraflar kim olurlarsa olsunlar. Bu taraflarýn baþýnda kim bulunursa bulunsun ve baþta bulunanlar ne konuda anlaþýrlarsa anlaþsýnlar, demokrasi ve hukukun üstünlüðü konusundaki kararý mahkemeler verecektir. Kiþiler tek tek mahkemelerde haklarýný arayacak ve haklarýný alacaklardýr. ''Mahkeme zaten dava seçerek, ben sadece emsalleri gösterdim'' diyor. 1960'ta ve geçen bunca yýl içinde halktan saklanan gerçekler hala saklanmýyor mu? Belki de daha dikkatlice saklanmaya gayret ediliyor. Dünyada tek baþýmýza yaþamýyoruz, bütün Dünyanýn bildiðini, dýþ güçlerin ve kökü içerde dýþa baðýmlýlarýn bildiðini Kýbrýslýnýn bilmemesi artýk mümkün deðildir.

yenicag@yenicag.com.cy


REKLAM

13

26 EYLÜL 2008 CUMA

www.bilban.org

ÞÝVKAN MÜHENDÝSLÝK

Ayrýca Çalýþma Dairesi Yetkili Mühendisi olarak

Her türlü mekanik proje iþlerinizde hizmetinizde

u Mekanik Bilirkiþilik Hizmetleri u Kompresör, Buhar kazaný, Forklift, Vinç, vs. Testleri yapýlýr

u Sýhhi Tesisat u Isýtma u Soðutma

u Havalandýrma u Yüzme Havuzu u Altyapý Projeleri

Adres: Bedreddin Demirel Cad. No:13 Kat 1 Daire 3, GÝRNE, DERYA BUTÝK üzeri Ofis Tel: 816 1087 Fax: 815 7144 Ev: 815 4418 Cep: 0533 861 2004

RAL-KAN AUTO SOLUTION ENGÝNEERÝNG LTD Makina mühendisligi alanýnda sundugu çözümlerle hizmetinizdedir. Þht. M. Ruso Cad. Çelik Apt. Kat 1 Daire 4 K.Kaymaklý, Lefkoþa TEL: 0392 229 10 21 FAX: 0392 22912 65 TEL: 0533 863 76 11


14

26 EYLÜL 2008 CUMA

HABER

ASF 2008 günlüðü Açýlýþ etkinliði (17 Eylül): 5. Avrupa Sosyal Forumu Malmö'deki Folkets Park'ta gerçekleþtirilen açýlýþ etkinliði ile baþladý.Açýlýþ etkinliðinde özellikle Ortadoðu'dan katýlým saðlayan ülkelerin temsilcilerinin konuþmasý oldukça anlamlýydý. Etkinlikte Türkiye'den de Sebahat Tuncel bir konuþma yaptý. Bu yýlki forumun açýlýþ konuþmasýný, küreselleþme karþýtý ve çevreci aktivist Hintli yazar Vandana Shiva yaptý. Dünya gündeminin ön sýralarýnda yer alan, ABD Yatýrým Bankasý Lehman Brothers'ýn batýþ öyküsü, farklý bir boyutuyla Shiva'nýn konuþmasýnýn da da yer buldu. Shiva, Lehman Brothers'ýn batýþýnýn "Zenginliðin meyvelerinin daha adil paylaþýlmasýnýn zamanýnýn geldiðine bir iþaret" olarak deðerlendirdi. Bu yýlki Forum'da ele alýnacak, iklim ve mali kriz gibi konularýn, önceki hiçbir Forum'da bu kadar güncel olmadýðýný belirten Shiva, iklim krizini çözmek için, tarým politikalarýnda yapýlmasý gereken düzenlemelerin, mali krizi de hafifletebileceðine ve tarým sektörünü rahatlatabileceðine dikkat çekti. Açýlýþta konuþan Filistin'den katýlan aktivist ve ayný zamanda doktor olan Mustafa Barguti ise Avrupa'daki ve dünyadaki sosyal hareketlerin Filistin konusuna yeterli özenle yaklaþmadýklarýndan yakýnarak Filistin'in daha çok sosyal dayanýþmaya ihtiyacý olduðunu vurguladý. Ev Yýkýmlarýna Karþý Ýsrail Komitesi'nden Angela Godfrey Goldstein de konuþmasýnda kendileri de içinde olmak üzere Ýsrail'de Filistin halkýnýn yanýnda olan pek çok Ýsraillinin olduðu vurgusunu yaptý. Yine açýlýþta konuþan Hindistan'dan Dünya Ticaret Örgütü (WTO) eleþtirmeni ve eko-feminist Vandana Shiva konuþmasýnda neoliberal politikalardan en çok kadýnlarýn etkilendiðini söyleyerek adil ticaretin öneminden bahsetti. Açýlýþta konuþan DTP milletvekili Sebahat Tuncel ise Kürt sorunundan bahsettiði konuþmasýnda Kürtler ve Türkler arasýnda sanal bir sorun yaratýlmaya çalýþýldýðýný anlattý. Forumun birinci günü (18 Eylül): Forumun birinci gününde "Üsler Kapatýlsýn" baþlýðýyla gerçekleþen toplantýnýn moderatörlüðünü Küresel BAK üyesi Nilüfer Uður Dalay yaptý. Toplantýya Mor ve Ötesi grubu üyesi ve Küresel BAK Yürütme Kurulu üyesi Kerem Kabadayý, Ýtalyan iþçi sendikasý COBAS temsilcisi Pierro Berocchi ile Yunanistan ve Danimarka'dan savaþ karþýtý örgütlerin temsilcileri katýldýlar. Malmö çikolata fabrikasýnda gerçekleþen toplantýda Danimarka Savaþa Hayýr Koalisyonu temsilcisi Lee Junker, Kafkaslardaki sýcak geliþmelerden ve ABD ile Rusya'nýn bölgedeki savaþýndan söz ederken, "Gürcistan'ýn uzun yýllardýr ABD baþta olmak üzere Ýsrail ve Türkiye gibi müttefikleri aracýlýðýyla silahlandýrýlýp, boþ yere yüreklendirildiðini" kaydetti. Junker, "herkesin öncelikli muhalefet odaðýnýn, kendi ülkesini egemenlerine ve Ortadoðu ve Kafkaslarý savaþa sürükleyen güç odaklarýna karþý olmasý gerektiðini" vurguladý. COBAS temsilcisi Pierro Berocchi ise kendi ülkesi Ýtalya'nýn "Kimse farkýnda olmasa da Amerika ve NATO'nun birçok askeri operasyonuna destek veren önemli ülkelerden biri olduðunu ve ciddi bir askeri temelli emperyalist gündemi olduðunu" kaydetti. Küresel BAK Yürütme Kurulu üyesi Kerem Kabadayý da, "Türkiye'nin Kafkaslardaki çatýþma ortamýna yýl-

lardýr olumsuz katkýda bulunduðunu, NATO ile ittifak kapsamýnda Gürcistan'a 100 milyon dolarýn üstünde askeri hibe aktarýldýðýný, bölgede barýþa deðil, savaþ ortamýnýn oluþmasýna sebep olunduðunu" dile getirdi. Toplantý 2009 Nisan'ýnda 60. kuruluþ yýldönümü kutlanacak olan NATO'ya karþý Avrupa çapýnda gerçekleþtirilecek ve NATO'nun daðýtýlmasýný hedefleyen kampanyanýn ortak çaðrýsýyla son buldu. Forumun birinci gününün önemli toplantýlarýndan bir diðeri ise "Emperyalizm ve Ortadoðu" oturumu idi. Oturumda ÖDP Genel Baþkaný ve Ýstanbul Milletvekili Ufuk Uras, DTP Ýstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel ile baþka ülkelerden temsilciler söz aldý. Yaklaþýk 300 kiþinin izlediði toplantýda, Küresel BAK adýna söz alan Ufuk Uras, günümüzde emperyalizmin Ortadoðu politikalarýný kavramak için dinamik bir çerçeve içinde, bölge üstündeki çýkar çatýþmalarýna dair fikirlerimizi güncellememiz gerektiðine dikkat çekti. Sabahat Tuncel ise Türkiye'nin iç barýþýnýn bölge için öneminden ve komþu halklarla dostane iliþkilerin geliþtirilmesinin tüm bölgeye saðlayacaðý yararlardan söz etti. Tuncel bir soru üzerine, "DTP'ye karþý açýlmýþ olan kapatma davasýnýn, barýþa giden sürece yönelik önemli bir tehdit olarak gündemde tutulduðunu" belirtti. Birinci günkü "Ýþ kazalarý ve iþ güvenliði" baþlýklý seminerde LimterÝþ Sendikasý Genel Baþkaný Cem Dinç'in yaný sýra Ýspanya, Portekiz ve Ýtalya'da konuþmacýlar yer aldý. Konuþmasýnda Tuzla tersanelerinde yaþananlarý anlatan Dinç Aralýk ayýnda bir kurultay düzenleneceði bilgisini de verdi. Seminerde söz alan Portekiz, Ýspanya ve Ýtalyan katýlýmcýlar da kendi ülkelerinden yaþanan sorunlarý aktardý. Avrupa Feminist Kadýn Ýnisiyatifinin Ýsveç temsilcisi Maria Hagberg kadýn haklarýyla ilgili konuþtuðu seminerde kadýn haklarý konusunda örnek olduðu bilinen Ýsveç de dahil olmak üzere Avrupa'da bu alanda gerilemeler olduðunu belirtti. ASF'de konuþan Hagberg, geçmiþte kaydedilen ilerlemelerin "tehdit altýnda olduðunu" söyleyerek 5 yýl önce Ýsveç'te kadýna karþý 20 bin þiddet vakasýna rastlandýðýna, bugünse bu sayýnýn 30 binleri bulduðuna dikkati çekti. 24 yýldýr Ýsveç'te yaþayan Ýranlý Süleyman Gasemyani de, erkek ile kadýn arasýndaki eþitsizlikte görülen artýþýn özellikle kadýn göçmenleri etkilediðini belirtti. Kadýn haklarýnýn Ýsveç'te gerilemesinin toplumdaki muhafazakarlarýn artýþýyla baðlantýlý olduðunu söyledi. Seminer baþlýklarý: "Baþka bir

dünya, nasýl bir mücadele ile yaratýlabilir", "Avrupa'daki, küreselleþme ve militarizm", "Ýlticacýlarýn çalýþma durum ve sendikalarýn önerileri", "Avrupa da nasýl bir demokratik enstitü yaratýlabilir", "Daha iyi bir eðitim için gençler ne yapmalý", "Avrupa'daki askeri kamplarýn kapatýlmasý", "Avrupa'da yaþayan göçmenlere serbest dolaþým hakký", "Özelleþtirmeye karþý mücadele ve alternatif öneriler", "Gerilla mücadelesi ve ideolojisi", "Doðu Avrupa'da emperyalizme karþý mücadele","Ýþ kazalarý ve iþ güvenliði", "Avrupa'daki sosyal hareketlerin geliþmelerinin yönü", "Eðitimdeki özelleþtirme", "Bolivya ve Nepal'deki mücadele", "Ýþçi sendikalarýnýn küreselleþmeye karþý politikasý", "Avrupa'daki öðrencilerin mücadelesi", "Ýþsizlik ve özelleþtirmeye karþý mücadele", "Avrupa'daki ekonomik kriz", "68 öðrenci hareketinin mücadele deneyimi", "Baðýmsýz küreselleþme hareketinin, dünü, bugünü, yarýný", "Küreselleþmenin deðiþimi ve Doðu Avrupa'nýn küreselleþmedeki deðiþimi", "Irkçýlýða karþý savaþ ve faþizmin daðýtýlmasý", "Sendikalarýn kendi arasýnda dayanýþmasý ve örgütlenmesi", "Din kültürü ve kadýn haklarý", "Özgürlük mücadelesi terörizm deðildir", "Anadilde kendini ifade etme", "Ortadoðu, emperyalizm ve karþý mücadele" ve "Lokal mücadele ve sosyalizm" * Forumun birinci gününde yapýlan toplantýlara ek olarak Avrupa'daki göçmen örgütleri "Herkese oturum hakký verilsin" talebiyle bir eylem gerçekleþtirdiler. Forumun ikinci günü (19 Eylül): Forumda ikinci gün yoksul halklarýn yaþadýðý konut sorunu ve yýkým saldýrýlarý üzerine yapýlan seminere, Türkiye'den Konuk Hakký Koordinasyonu ve Temel Haklar Federasyonu temsilcileri ile Fransa, Macaristan Evsizler için Gelecek Vakfý, Rusya Konut Sorunu Koordinasyonu Konseyi, Ýsveç Kiracýlar Derneði'nden temsilciler katýldý. Yüze yakýn kiþinin katýldýðý seminerde dünyada evsizlerin sayýsýnýn giderek arttýðýn belirtildi. Seminerde 23-24 Kasým'da Marsilya'da konut sorunu üzerine bir zirve toplanacaðý duyuruldu. Ýkinci gün politik tutsaklara iliþkin düzenlenen seminerde ise 1980'da

Ýran Evin Hapishanesi'nde tutulan tutsaklar o dönemde yaþadýklarýný anlattýlar. Özgür Tutsaklarla Dayanýþma Komitesi adýna Türkiye'de uzun süre hapishanede kalan bir göçmen de yaptýðý konuþmada, hapishane katliamlarýna dikkat çekti. Seminerde 24-25 Mayýs 2008'de Almaya'nýn Köln kentinde düzenlenen Uluslararasý Politik Tutsaklarla Dayanýþma Konferansý hakkýnda da bilgi verildi. Danimarka, Fransa, Ýngiltere, Polonya, Filipinler ve Belçika'dan konuþmacýlarýn katýldýðý "Askeri üslere hayýr" baþlýklý seminerde ise ABD'nin yaklaþýk 100 ülkede askeri üssü bulunduðu belirtildi. ABD üslerine karþý lokal, bölgesel ve kýtasal geliþen hareketlerin birleþtirilmesinin önemine iþaret edilen seminerde, Filipinlerde halkýn mücadelesi ile ABD üssünün kaldýrýldýðý vurguladý. Üslerin kuþatýlarak kapatýlmasýnýn saðlanabileceði kaydedildi. Seminer baþlýklarý: "Özelleþtirmeye karþý mücadele ve alternatif bakýþ açýsý", "Dünyayý deðiþtirmeyi öðrenmek ve eðitim", "Avrupa'daki eðitimin paralý oluþuna karþý demokratik mücadele", " Antikapitalist sendikalerýn birlikte çalýþmasý ve iþçi sendikal haklarý", "Nükleer askeri donanýma karþý mücadele", "Kadýn ve insan haklarý", "Finansal kriz", "Küresel deðiþimler", "Doðu Avrupa'da Balkanlarýn duruþu", "Nasýl bir Filistin istiyoruz", "Antimilitarist hareketlerin durumu", "Neoliberalizmin krizi aþma ve buna karþý mücadele", "Latin Amerika'daki yeni deneyler ve buna karþý alternatifler", "Neoliberal yarattýðý krizler ve çözüm önerileri", "Dünyada çiftçilerin durumu", "Marksizm ve Neoliberalizm", "Özgürlük mücadelesi terörizm deðildir", "Sendikal hareketine ihtiyaç", "Ýþçiler, iþsizler ve mülteci haklarý ve liberalizm", "Afganistan'da iþgalci askerler derhal çýksýn", "Üsler ve Nato'ya karþý mücadele", "Avrupa'da Roma'nýn duruþu", "Emekçilerin ve sendika strateji içindeki globaliz", "Kapitalizme karþý mücadele ve alternatifler", "Nasýl bir Avrupa istiyoruz ve sosyalist bir Avrupa nasýl yaratabiliriz", "Avrupa'daki sendikalar ve Latin Amerika ve Küba'daki sendikalarla iliþkiler", "Avrupa'daki ilticacýlarýn konut sorunu", "Ortadoðu'da halkýn sesi, Ýran ve Pakistan'daki sosyal hareketlerin raporlarý", "Nasýl savaþ ideolojisine karþý mücadele ederiz", "Militarizm, ýrkçýlýk ve eðitim", "Gençlik ve ulaþým"," Nasýl bir gelecek istiyoruz", "Ýstanbul ve dünyadaki su formu", "Avrupa'da sosyal servisler ve saðlýk", "Nükleer enerji ve kimyasal sorun", "Küresel ýsýnmanýn deðiþimini organize etmek", "Irakta ve Afganistan'daki iþgale son ve direniþ", "1980 Ýran'da politik tutsaklara yönelik yapýlan katliam" ve "Konut sorunu ve yýkýmlar" * Küresel ýsýnmaya karþý forumun ikinci gününde bir eylem düzenlendi.

Klimax Derneði'nin çaðrýyla yapýlan yürüyüþte, "Stop global Warming!" (Küresel ýsýnmayý durduralým), "Stop pollution" (Kirliliði durduralým) ve "There is no planet B" (B gezegeni yok) dövizleri taþýndý. Forumun üçüncü günü (20 Eylül): Sendikalarýn katýlýmýnýn oldukça etkin olduðu ASF 2008'de ülkelerdeki mücadele deneyimleri, yaþanýlan sorunlar ve küreselleþmenin emek sermaye üzerine etkileri üzerine de bir seminer düzenlendi. Türkiye'den KESK Genel Baþkaný Sami Evren, Almanya'dan IG Metal temsilcisi, Ýtalya'dan Transform, Transnational Ýnstitufe'den ve Brezilya'dan sendikacýlar katýldýðý seminerde büyük tekellerin dünyanýn deðiþik bölgelerinde emeðin verimini düþürdükleri belirtildi. Seminerde esnek çalýþma biçimlerinin getirdiklerine de deðinildi. Seminerde Almanya Göçmen Ýþçiler Federasyonu, Ver.di, Güney Afrika'dan da Sokak Satýcýlarý Sendikasý adýna konuþmalar yapýldý. Seminerde "Ucuz iþgücü, iþsizlik, emeklilik yasasý, esnek üretim iliþkilerinin egemen hale getirilmesi, örgütlenme özgürlüðümüz önündeki engeller, sendikal harekette yeni arayýþlar getirdi. Klasik sendika, hükümetin baskýsýyla etkisizleþti ve üye kaybý yaþadý. Mücadelenin baþarýsý için yeniden örgütlenme, sendikal harekette tartýþýlmalý. Sadece ücret boyutuyla mücadele deðil, diðer toplumsal hareketle birleþen bir mücadele geliþtirmeliyiz" diyen KESK Genel Baþkaný Sami Evren iddiasý olmayan bir iþçi sýnýfýnýn küresel sermayenin saldýrýlarý karþýsýnda baþarý þansýnýn da olmadýðýný söyledi. Seminerde söz alan Almanya Göçmen Ýþçiler Federasyonu temsilcisi ise, kimi sendikalarýn iþçilere güven vermeyen duruþlarý nedeniyle üye kayýplarý yaþadýðýný bunun nedenleri üzerinde durulmasý gerektiðini belirtti. Ýþçi sýnýfýnýn kendi çýkarlarý için sýnýf olma bilincini geliþtirmesi gerektiðini belirten temsilci, iktidar hedefli bir örgütlenme ve mücadeleye ihtiyaç olduðunu vurguladý. Baþarý için iþçi sýnýfýný ayaða kaldýracak bir iradeye gerek duyulduðunu ifade etti. Alman Ver.di Sendikasý'nýn iþyeri temsilcisi de söz alarak sendikalarýn iþyerlerindeki kan kaybýna dikkat çekti. Sendikalarýn mücadele çizgisinin deðiþtirilmesine ihtiyaç olduðunu belirten sendikacý, iþçi sýnýfýnýn çýkarlarý için sýnýf sendikacýlýðýnýn büyütülmesi gerektiðini belirtti. Yunanistan, Irak, Türkiye, Ýngiltere, Ýsveç ve Ýtalya'dan konuþmacýlarýn katýldýðý Irak ve Afganistan'da yaþanan emperyalist iþgallerle ilgili seminerde ise ABD saldýrganlýðýnýn bir çýkmaza girdiðinin altý çizildi. * "Ýktidar Halka, Kapitalizme ve Çevre Tahribatýna Karþý Baþka Bir Dünya Mümkündür" þiarýyla yapýlan protesto gösterisine 15 bin kiþi katýldý. Yürüyüþün ardýndan yapýlan konuþmalarda DÝSK Genel Baþkaný Süleyman Çelebi Ýstanbul'da yapýlacak ASF 2010'a çaðrý yaptý.


HABER

15

26 EYLÜL 2008 CUMA

Parlan çalýþma saatleri konusunda tepki gösterdi Esnaf Zanaatkarlar Odasý Asbaþkaný Yýlmaz Parlan çalýþma saatleri konusunda Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakaný Sonay Adem'in KIBRIS gazetesine yaptýðý açýklamaya büyük tepki gösterip yapýlan açýklamanýn halkla alay etmek olduðunu, Bakanlýk makamýnýn þikayet etme yeri deðil icra makamý olduðunu, ayni anda hem muhalefet hem iktidar olunamayacaðýný, Çalýþma saatleri konusunda sadece konuþup icra aþamasýnda hiçbir kararlýlýk göstermeyenlerin bugün konuþma haklarý olmadýðýnýn altýný çizdi . Parlan þöyle devam etti: "Sn Bakanýn halkýn büyük kesiminin güney Kýbrýs'a geçememesini fýrsat bilen marketçilerin fiyat artýrmalarý tesbiti kýsmen doðru fakat eksiktir. Fiyatlar dün de yüksekti bugün de yüksektir. Tekelleþme konusunda ise sadece büyük marketlerin hedef gösterilmesi esas hedefin gözden kaçýrýlmasýdýr. Kuzey Kýbrýs'ta sadece büyük marketlerde deðil her alanda Tekelleþme yaþanmaktadýr. Mevcut hükümet ýsrarla anti-tekel, anti-damping ve tam rekabet yasalarýný uygulamaya koymamýþtýr. Çalýþma saatleri konusunda gerekenin yapýlmamasý bugün yaþanan ekonomik krizin ve nakit darlýðýnýn ana sebeplerinden biridir. Hükümet çalýþma saatleri

konusunda yaptýðý deðiþiklikten geri adým atarak aslýnda halkýn ve küçük esnafýn deðil sermayenin yanýnda olduðunu ispatlamýþtýr. Bankacýlýktan Sigortacýliða, GSM sektöründen Üniversitelere, Emlakçýlýktan Ýnþaat Müteahhitliðine, Saðlýktan Akaryakýt sektörune, Galericilikten Turizm sektörüne kadar tekelciliðin alasý yaþanmaktadýr. Bu sektörlerin de doðal olarak haksýz rekabet içerdiðini Maliye Bakaný bile üstü örtülü itiraf etmiþ ve ekonomik kriz yok nakit darliðý var diyerek nakit paranýn sadece bu belirttiðimiz sektörler tarafindan yarasalar gibi emildiðini, küçük esnafýn görülmemiþ bir haksýz rekabetle karþý karþýya kaldýðýný ima etmiþtir. Sn.Baþbakan dahi bir demecinde insafa gelerek Kalkýnma Bankasý ve Kamu Bankalarý'ndan turizme aktarýlan kredilerin tamama yakýnýnýn dönmediðini itiraf etmiþtir. Batýk kredilerin faturasý herþeye zam yapýlarak esnafa ve halka yüklenmiþ, ekonomik ve sosyal yaþamda bugün yaþanan trajediler ortaya çýkmýþtýr. Kamu bankalarýndan hortumlama ve kamuda gereksiz istidham devam ettiði sürece zam furyasý da devam edecektir. Fahiþ zamlar ciddi bütçe açýklarýnýn verildiði tüm ülkelerde görülmektedir. Kamu bankalarý ve iþletmeleri ile dairelerindeki Çiftlik

mentalitesi devam ettiði sürece bu aðýr bilançolarla karþýlaþýlacaktýr. Elektrik ücretlerine yapýlan zamlara bakýnýz. Kuzey Kýbrýstaki tüm iþyerlerinin ýþýklarý sönmüþ, buzdolaplarý kapatýlmýþ, klimalarý iptal edilmiþ ve küçük esnaf cenaze merasimine benzer bir filmin baþrol oyuncularý olmaya zorlanmýþtýr. Güney Kýbrýs ise ýþýl ýþýl bir festival ortamýnda, yaþama sevincini doruða çýkaran, alýþveriþi zevke dönüþtüren bir görüntü sergilemektedir. Küçük esnafimýz çifte kýskaç altýna alýnmýþ, hem Devlet desteðiyle güçlendirilmiþ Güney esnafýyla hem de çifte standart uygulanarak ayrýcalýklý konuma getirilen Kuzey'in büyük sermaye gruplarýyle haksýz rekabetin pençesine itilmiþtir. Ýþsizlik, toplu iflaslar ve iþten çýkarmalar hiçbir dönemde olmadýðý kadar hýzlanmýþ ve Emegin Partisi olduðunu iddia edenler kuzeydeki sermayeyle birlikte hareket ederek ya da Güney'de esnafa saðlanan avantajlarý görmek istemeyerek hazin sonu hazýrlayan birer cenaze defin memuruna dönüþmüþtür. 1974'e kadar direniþ gösterip teslim olmayan halkýmýz bugün resmen Dost geçinen kuvvetler tarafýndan teslim alýnmýþtýr. Maliye Bakaný ise tüm bu gerçekler ortada dururken demagoji ve ucuz milliyetçilik yaparak isterlerse Rumlara da elektrik

satariz diye efelenmekte ve Rumlarin enerji fiyatlarýnýn bizden ne kadar düþük olduðunun bile ayýrdýnda olmadýðýný göstermektedir." Parlan son olarak Çalýþma Bakaný Sonay Adem'e Bakanlýðýn aðlama duvarý olmadýðýný ya esnaf için çalýþmasýný ya da lütfen çekip gitmesini söyleyip Esnaf ve Zanaatkar Odasý Baþkaný Hürrem Tulga'nýn da bir Vakýflar Bankasý Yönetim Kurulu üyesi olarak Kamu Bankalarý'ndan hortumlanan paralarý sorgulamasýný, batýk bankalarýn Devlete aktarýlan mal varlýklarýnýn hesabýný sormasýný, bu mallarý yaðma edenlerin elinden geri alýnmasý için çaba harcamasýný, bunlarý yapamýyorsa da Vakýflar Bankasý Yönetim Kurulu üyeliðinden hem kendi onurunu hem de Esnafýn onurunu kurtarmak adýna derhal istifasini istedi. Parlan þöyle devam etti: “Maalesef ülkemizin en büyük talihsizliði tüm kurum ve kuruluþlarýyla ÖRP-CTP-BG'ye teslim edilmesidir. Bu süreç Kýbrýslý Türkler açýsýndan acý tecrübelerin yaþandýðý bir dönem olarak anýlacaktýr. KKTC böylesi bir dönemde hem muhalefet hem de iktidar odaklarý olarak tarihin basiretsiz ve kabiliyetsiz ehl olmayan ellerde kaldýðýný görmek bütün esnaf camiasýnda olduðu gibi halk nezdinde de infial yaratmaktadýr. “

Olympic çalýþanlarýna polis müdahalesi Yunanistan hükümetinin Olympic Hava Yolu'nun kapatýlarak yeniden yapýlandýrýlmasý kapsamýnda özelleþtirilmesi kararýný protesto eden çalýþanlara polis müdahale etti. Olimpic'in "yeniden yapýlandýrýlmasýnýn" iþten çýkartmalara yol açacaðý gerekçesiyle Atina kent merkezinde protesto eylemi yapan bir grup hava yolu çalýþaný ile polis arasýnda çýkan çatýþmada, güvenlik güçlerinin göz yaþartýcý gaz kullandýðý bildirildi. Bu arada özel Flash radyosuna konuþan Yunanistan Ulaþtýrma Bakaný Kostis Hacidakis, "2008 yýlý aralýk ayýna kadar uluslararasý ihaleler yoluyla yeniden yapýlandýran hava yoluna yatýrýmcý bulunacaðýna inandýðýný" söyledi. Hacidakis, þirketin kadrolu çalýþanlarýnýn kurulacak yeni þirkette çalýþmak, emekliye ayrýlmak veya ayný maaþla kamu sektöründe çalýþmak gibi seçenekleri bulunduðunu belirtti. Ancak Tunan basýný, yeniden yapýlandýrma sonucu çok sayýda çalýþanýn iþten çýkartýlmasýnýn beklendiðini yazdý.

YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

DAVETÝYE Çokkültürlü Kadýn Merkezi Yönetim Kurulu Laiki Yitonya'daki Aristokipru Caddesi 3 numarada bulunan Merkez'in 29 Eylül 2008 Pazartesi akþamý saat 18.00'de yapýlacak açýlýþ törenine sizi davet etmektedir. Açýlýþ Adalet ve Kamu Düzeni Bakaný, Kadýn Haklarý Ulusal Mekanizmasý Baþkaný Kipros Hrisostomidis tarafýndan yapýlacaktýr. Program: - Çokkültürlü Kadýn Merkezi Baþkaný Stella Savvidu ve Baþkan Vekili Sevgül Uludað tarafýndan yapýlacak selamlama konuþmalarý - Adalet ve Kamu Düzeni Bakaný, Kadýn Haklarý Ulusal Mekanizmasý Baþkaný Dr. Kipros Hrisostomidis tarafýndan yapýlacak selamlama konuþmasý - Ýki Toplumlu Sanat Programý - Resepsiyon

BAÞSAÐLIÐI Yeni Kýbrýs Partisi üyesi Þenol Dereli'nin deðerli yeðeni

ERGÜN YAÞAR DERELÝ’nin Vefatý dolayýsý ile tüm ailenin acýsýný paylaþýr baþsaðlýðý dileriz.

YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

PARTÝ MECLÝSÝ Olaðan toplantýsý 7 Ekim 2008 Salý akþamý saat 19:00 da Parti Genel Merkezinde aþaðýdaki gündemle yapýlacaktýr. Parti Meclisi Üyelerinin katýlýmý önemle rica olunur.

Parti Yürütme Kurulu Gündem: 1Son siyasal geliþmeler, 2Parti çalýþmalarý, 3Sorular-Yanýtlar

BAÞSAÐLIÐI Yeni Kýbrýs Partisi üyesi Süleyman Hoca'nýn deðerli Annesi

EMÝNE HOCA’nýn Vefatý dolayýsý ile tüm ailenin acýsýný paylaþýr baþsaðlýðý dileriz.

YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ


ATLA TALÝM MEYE ÝL YÖNET

R! I Y A H

yeniçað haftalýk siyasi gazete

ACENTALARA KARÞI SOSYALÝST SEÇENEK!

Tuðla ve kiremite dönen retçi cephe Makarios Drusiotis - Politis "Kýbrýs sorunundaki yeni sürece karþý olanlar toplumda bir korku atmosferi yaratarak, partilerde gediklere sebebiyet verme hedefi güderek 2004 yýlýndaki tiyatro sahnesini yeniden canlandýrmak suretiyle Cumhurbaþkaný Hristofyas'ý Mehmet Ali Talat ile anlaþmamaya ikna etmeye çabalýyorlar. Bir koordinasyon merkezi varmýþ izlenimi yaratýlmýþ olsa da, müzakereler ve müzakerelerin vizyonu hakkýnda karþý görüþ bildirenler aslýnda birbirlerinden baðýmsýz hareket ediyorlar ve her birinin ayrý ayrý gündemleri var. Bu çevrenin kuþkusuz ki en büyük avantajý, medyanýn kendilerini desteklemesi. Ancak, 2004'ün aksine, bugün, o günkü üçgenin iki köþesi eksiktir: Kýbrýs sorununu kendi kontrolünde bulundurmak ve yürütme gücü. 2004 yýlýnda oyunun bütün kontrolü kendi ellerindeydi: yönetim, bilgi, sýzýntý mekanizmasý, yürütme gücü ve bu bilgileri topluma aktaran medya. Bugün, ortam tamamen farklýdýr ve ortaya konan tüm çabalarý boþa çýkmýþtýr. Gelin þimdi partilerde ne olup bittiðine ve parti içi gedikler oluþmasý için ne gibi olasýlýklar olduðuna bakalým: DÝSÝ Geçtiðimiz hafta 'Simerini' gazetesinde yayýmladýðý makalesiyle DÝSÝ'ye yolu açan Hristodulos Hristodulu olmuþtu. Hristodulu, makalesinde uygunsuz tanýmlamalarla, Nikos Anastasiadis'in Cumhurbaþkaný Hristofyas'a verdiði siyasi desteðe karþý çýkýyor ve DÝSÝ liderinin Alexander Downer ile yaptýðý görüþmenin ardýndan yaptýðý açýklamalarýnýn içeriðindeki anlamý tamamen çarpýtarak, güya birtakým feragatlerden bahsettiði için Anastasiadis'in 'halini acýnasý' bulduðunu yazmýþtý. Hristodulu, kendisine 2004 yýlýndaki Silluris, Prodromu ve Erotokritu prototiplerini örnek alarak bir süredir Nikos Anastasiadis'e karþý parti içinde 'yurtsever' muhalefet görevini üstlenmiþ bulunuyor. Hristodulu'ya birtakým imalarla tepki gösteren DÝSÝ lideri bu kez daha baþka ve daha sert açýklamalara maruz kaldý. Hristodulu'nun kendisine yönelttiði suçlamalardan bir tanesi de EOKA'nýn mücadelesine katýlmýþ olmasýna yönelikti. Halbuki, 1955'te, Anastasiadis henüz dokuz yaþýndaydý! Böylece, DÝSÝ, Hristodulu'ya malzeme vermemek için, onunla diyaloða devam etmeme kararý aldý. Partiden üst düzey bir kaynaðýn Hristodulu ile artýk uðraþýlmamasýna yönelik kararý haklý çýkarýrcasýna Politis'e vermiþ olduðu bilgi ise þöyle: 'Kendisini partinin kurucu delegelerinden saymasýna raðmen, Hristodulu asla ne parti üyemiz olmuþ, ne de DÝSÝ kimliði sahibi olmuþtur. Bir dönem, Cumhurbaþkaný Kiprianu'ya o dönem iktidarda olan partiye toplu halde DÝSÝ seçmenlerini taþýyacaðýný söz verdiði dönemde, DÝKO kimliði taþýdýðýný biliyoruz…'. Tüm bunlara raðmen, Hristodulu, dün, Simerini'nin köþesinde adýnýn yanýna o zamandan beridir taþýdýðý DÝSÝ üyesi kimliðini de eklemeyi uygun gördü. Bununla birlikte, söylenenlere göre, parti içi muhalefet rolü üstlenmeyi arzulayan DÝSÝ yedek baþkaný Averof Neofitu da Hristodulu ile benzer düþünceler taþýyor. Parti içinde söylenenlere göre, Averof, bir ara sürecin çökeceði-

ni, Anastasiadis'in Hristofyas'ý destekleme siyasetinin iflas edeceðini ve böylece liderliðe yükselebilmesi için yolun açýlacaðýný umut ediyormuþ. Ne var ki, bugün "Politis"te yayýmlanan kendisiyle gerçekleþtirilen söyleþide Neofitu, kiþisel gündeme ve Hristodulu ile benzer görüþleri paylaþtýðýna yönelik iddialarý reddediyor. Hristodulu ise, kendini daha fazla görünür kýlmaya ve müdahaleci bir rol üstlenmeye çabalasa da, artýk siyasi bir hedef belirlemekten uzak görünüyor. DÝSÝ lideri çevresinde 'Hristodulu, Merkez Bankasý'nýn eski müdürünün baþkan adaylýðý için tanýtým kampanyasý yönünde Averof'un çaba harcadýðýný belirtti'. Yannakis Kasulidis yerine Hr. Hristodulu'nun adaylýðý için N. Anastasiadis'e önayak olan da Averof'tu. Takým, Gl. Kliridis'in yakýn iþ arkadaþý Pandelis Kuros ile tamamlanýr. Kuros'un Hristodulu ile arkadaþlýðý 60'lý yýllara dayanmaktadýr. Hristodulu, özellikle de Merkez Bankasý müdürlüðü görevi olmak üzere, Kliridis döneminde elde ettiði tüm makamlarý Kuros'a borçludur. Kuros - Hristodulu - Averof üçlüsü Kliridis'in ilk beþ yýlýndan kalma bir takýmdýr aslýnda. Pindaru Caddesi'nde hakim olan görüþ, Hristodulu'nun bu turu kaybettiði ve parti liderinin kontrolü tamamýyla elinde bulundurduðu yönünde. Hatta, Pandelis Kuros, parti içi ve partinin yayýn organý Alithia gazetesinde Hristodulu'ya yönelik eleþtiri dozunun azaltýlmasý için de önayak olmuþtu. Hristodulu da ortamý sakinleþtirmek amacýyla, herkesi þaþýrtarak, Cuma günü DÝSÝ merkezine gitmiþti. Cuma akþamý Hristodulu ve Kuros, N. Anastasiadis baþkanlýðýnda toplanan Baþkanlýk Konseyi toplantýsýna birlikte katýlarak en ön sýraya yan yana oturmuþ, tartýþmaya hiç katýlmamýþlardý. Bu arada, Hr. Hristodulu'nun N. Anastasiadis'i ona elini uza-

týp gülümseyerek karþýlamaya giriþmesi ve DÝSÝ liderinin soðuk bir tavýrla karþýlýk vermesi de dikkatlerden kaçmamýþtý. Ne var ki, DÝSÝ lideri izlediði siyaseti sonuna kadar götürmeye kararlý görünüyor. Parti delegeleriyle yaptýðý görüþmelerde Anastasiadis 'T. Papadopulos'un güçlü mekanizmasý ve beþ partinin dinmek bilmez saldýrýlarý karþýsýnda yýlmadým da görüþlerimin haklýlýðýnýn ispatlandýðý þu günlerde mi yýlacaðým?' ifadelerini kullanmýþtý. DÝKO - EDEK Kontrolün Marios Karoyan'da bulunduðu DÝKO'da durum biraz daha sakin görünüyor. Ancak, parti lideri, parti içindeki Tassos'çu cephenin DÝKO'nun kontrolünü geri kazanmak için birtakým ittifak giriþimleri içinde bulunduðunu sezinlemiþ bulunuyor. Edindiðimiz bilgilere göre, Marios Karoyan, AKEL ve Hristofyas ile yapýlan iþbirliðine þüpheyle yaklaþan bir grup partili tarafýndan yedek baþkan Yorgos Kolokasidis inisiyatifinde gerçekleþen görüþmelere katýlanlardan bilgi ediniyormuþ. Eski Cumhurbaþkaný Tassos Papadopulos ise geliþmelere doðrudan müdahale etmeksizin Siyasi Bürosundan durumu takip etmeyi sürdürüyor. Hristofyas'ýn siyasetine derinden þüphe duyan oðul Nikolas Papadopulos da bir nevi babasýnýn görüþlerinin aynasý niteliðinde. Cumhurbaþkanlýðýndan bildirildiðine göre, Papadopulos, sadece müzakerelerin baþarýsýz olmasý ve kendi siyasetinin haklý çýkmasý halinde duruma müdahale edecek. Diðer taraftan, 'Tassos'çu' cephenin kökü kurutulmuþ durumda; iki - üç DÝKO delegesi ve Kilise tarafýndan finanse edilen birkaç marjinal kuruluþ dýþýnda 2004 yýlýndaki gibi mücadele etmeye kararlý delegeler artýk mevcut deðil. Bunun sebebiyse þuradan kaynaklanýyor: "Ret" siyasetini oluþturan en temel

etkenlerden olan Kýbrýs sorunu ve iktidarýn kontrolü artýk ellerinde deðil. Diðer taraftan Yorgos Lillikas siyasetten çekilmiþ ve Kýbrýs sorunu ile ilgili olan, yýl sonunda çýkacak olan bir kitap yazmakla meþgul. Kýbrýs sorununun o dönemde nerede bulunacaðýna baðlý olarak, kitabýn çýkýþý, Lillikas'ýn geri dönüþüne yönelik bir test niteliði de taþýyacak. Edindiðimiz bilgiler, eski Dýþiþleri Bakaný'nýn Avrupa milletvekilliði seçimlerine belki EDEK - EVROKO iþbirliði çerçevesinde ilgi duyabileceði yönünde. Ancak, EDEK'ten adaylýðýný koymak isteyen parti delegelerinin fazlalýðý göz önünde bulundurulduðunda, bu tür bir beklenti epeyi uzak görünüyor. Tabii, ayný zamanda, bir sonraki Avrupa milletvekilliði seçimlerinde dört aday çýkmasý sözkonusu olabilir, bu durumda da milletvekillikleri AKEL ve DÝSÝ arasýnda paylaþýlýr. Görüþmelerin bir sonuca varmasý veya çözüme yaklaþýlmasý halinde, iki koltuðu Parlamento üyesi olarak ya da geçici dönem içinde gözlemci olarak Kýbrýslý Türkler alýr. EDEK'in Lissaridis'ten ötürü tamamen 'retçilikle' bir tutulmasý dolayýsýyla, partinin Avrupa milletvekilliði seçimlerinde rol almamasý, hatta Kýbrýs sorununun çözülmesi halinde siyasi rolünü tamamen yitirmesine yönelik beklenti, EDEK ve liderinin diyaloðun altýný kazmaya çalýþmalarýnýn, baþarýsýzlýkla sonuçlanmasýný dilemelerinin sebeplerinden biridir.Bununla birlikte, EDEK'in hükümetten çýkmasý olaðan dýþýdýr, çünkü yapýlan sayýmlarda partinin yarýsýnýn AKEL'e yakýnlýk duyduðu ortaya çýkmýþtýr. Bu durumda, tek çýkýþ yolu hükümete katýlým ve 'yurtsever retoriktir.' Yalnýz, belirtmekte fayda var, EDEK þu anda hükümete yöneltilen eleþtiriler babýnda, Kýbrýs sorunu konusundan Eðitim ve Tarih konularýna kadar tüm alanlarda EVROKO'ya fark atmýþ bulunuyor."

“Yunanistan'da darbeden söz edeni hastaneye kaldýrýrlar” (bia-net) Dimitrious Papachristou, Yunanistan'da Albaylar Cuntasý'nýn devrildiði öðrenci eylemlerini baþlatan isimdi. 12 Eylül'ün yýldönümünde Türkiye'ye gelen Papachristou, "Bizde darbeden bahsedenlere hasta gözüyle bakýlýr." diyor. 12 Eylül darbesinin üzerinden 28 yýl geçti. Çekilen acýlar, yaþanan maðduriyetler hâlâ sýcaklýðýný koruyor. Ergenekon terör örgütünün hükümeti devirme eylemlerinin kayýtlara geçtiði bugünlerde darbe karþýtlarý, ilginç bir ismi aðýrlýyor. Yunanistan'ýn ünlü öðrenci lideri Dimitrious Papachristou, Bilgi Üniversitesi'nde kurulacak "12 Eylül Vicdan Mahkemesi"nde cuntacýlarý yargýlayacak ekibe bilirkiþi olarak katýldý. Sembolik yargýlama öncesi Zaman'a konuþan Papachristou, ülkesinde adeta kahraman olarak görülüyor. Yunanistan'da Albaylar Cuntasý'na son veren eylemleri baþlatan isim olarak anýlýyor. Papachristou, darbelerin Türkiye gündeminden düþmemesini cuntacýlarýn yargýlanmamýþ olmasýna baðlýyor. Cunta yönetiminin Yunanistan'da baþlattýklarý halk direniþi ile iktidardan düþtüðünü hatýrlatýrken, "Cuntacýlar mahkûm edildi. Bir daha kimse cuntaya heves etmedi." diyor. Papachristou, bugün Yunanistan'da darbe ihtimalinin ancak

mizahýn konusu olduðunun da altýný çiziyor: "Ülkemde biri darbeden bahsetse gülerler, onun psikolojik sorunu olduðunu düþünüp hastaneye kaldýrýrlar." Yunanistan'da 1967'de darbe yapan Albaylar Cuntasý, 7 yýl iktidarda kaldý. Cuntacýlarý iktidardan uzaklaþtýran süreç 14 Kasým 1973'te Politeknik Üniversitesi'ndeki öðrenci eylemleri ile baþladý. Öðrenciler cuntaya karþý, Atina'da Politeknik Üniversitesi'ni iþgal ederek, direniþe geçti. Albaylar, 16 Kasým'da üniversitenin duvarlarýný tanklarla yýkarak okula girdi. 3 gün süren direniþte 44 öðrenci öldürüldü. Üç günün sonunda gençliðin çaðrýsýna uyan Yunan halký, alanlara çýktý ve on binlerin katýlýmýyla eylemler gerçekleþtirildi. Birçok kiþinin vurularak öldürülmesine raðmen darbeyi protesto gösterileri durdurulamadý. Ülke çapýna yayýlan eylemlerle darbeciler iktidardan uzaklaþtýrýldý. 19 cuntacý derhal tutuklandý. Mahkemeler kuruldu ve 'vatana ihanetten' idama mahkûm oldular. Cezalarý ömür boyu hapse çevrildi. Cuntacýlarýn sonunu hazýrlayan Politeknik Üniversitesi direniþini baþlatan dönemin öðrenci lideri Dimitrious Papachristou, 12 Eylül darbesinin yýldönümü için ülkemizde. Bugün Bilgi Üniversitesi'nde kurulacak "12

A D R E S : A t a t ü r k C a d. 2 6 / 1 C a n d e m i r 7 A p t. Le f ko þ a w w w. y e n i c a g. c o m. c y

TEL: 227 4917 FA X : 2 2 8 8 9 3 1

Eylül Vicdan Mahkemesinde" cuntacýlarý yargýlayacak ekibin içinde yer alýyor. Sanal mahkemede, "Genelkurmay Baþkaný ve Milli Güvenlik Konseyi Baþkaný Kenan Evren ile Milli Güvenlik Konseyi Üyeleri Sedat Celasun, Nurettin Ersin, Tahsin Þahinkaya, Nejat Tümer" yargýlanacak. Mahkeme heyeti Yýldýray Oður, Memet Ali Alabora, Harun Tekin, Gökþen Þahin, Karin Karakaþlý, Rojin, Semiha Kaya'dan oluþuyor. Papachristou, duruþmada bilirkiþi raporunu okuyacak. Papachristou, "Keþke 12 Eylül darbecileri gerçekten yargýlanabilseydi. Keþke bu gerçek bir mahkeme olsaydý." diyor. Yunanistan halkýnýn verdikleri mücadele ile darbecileri iktidardan uzaklaþtýrdýðýný anlatan Papachristou, Türkiye'nin de demokrasi yolunda mücadele etmesini istiyor. AB'ye girmeye çalýþan bir ülkede hâlâ bu tartýþmalarýn olmasýnýn kötü bir imaj olduðunu kaydediyor: "Yunanistan gençleri olarak bunu ülkemizde mizahi hale getirmeyi baþardýk. Darbe bahsi komik bir þeydir benim ülkemde. Biri darbeden bahsetse psikolojik sorunlarý olduðunu düþünürler, hastaneye kaldýrýrlar. Türkiye'de bunu mizah boyutuna vardýrmak hiçbir zaman mümkün olmadý."

e-mail: y e n i c a g @ y e n i c a g. c o m. c y


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.