Yenicag Gazetesi

Page 1

LEKET BU MEM

! BÝZÝM

TARÝH: 24 EKÝM 2008 CUMA

yeniçað haftalýk siyasi gazete

YIL: 18

SAYI: 915

FÝYATI: 2 YTL

SAHÝBÝ: YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

YENÝ BÝR KIBRIS MÜMKÜN!

YKP bir kez daha vurguladý

Maraþ’a yeniden dönüþ

güven artýrýcý önlemdir

n YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý ve Alpay Durduran'ýn konuþmacý olduðu "Güven artýrýcý önlemler - askersizleþtirme / dekonfrontasyon / silahtan arýndýrma / yeniden yerleþim (Maronit köyleri, Maraþ vb) - ve çözüm sürecine katkýlar" baþlýklý kitle toplantýsý yapýldý n Kanatlý 1979 Denktaþ Kiprianu arasýndaki doruk antlaþmasýndan beri Maraþ'ýn güven artýrýcý en önemli konu olduðunu, 1993 yýldan dönemin BM Genel Sekreteri Ghali tarafýndan hazýrlanan güven artýrýcý pakette de hatta çözüme kadar nasýl yönetileceði dahi yazýldýðýný, o dönemde CTP ile de bunun gerçekleþmesi için Denktaþ'a karþý kampanya yapýldýðýný da hatýrlattý n Türkiye'nin hala daha çözüme karar vermediðini ve burasý kendisininmiþ gibi davrandýðýný belirten Durduran "buna karþý çýkýlmalý ve halk olarak ayaklanmalýyýz" dedi n Etkinlikler çerçevesinde Partinin kuruluþ günü olan 30 Ekim 2008, Perþembe, saat 11:00'de KTOEÖS Lokalinde bir de partinin siyasal duruþu ve geleceðe yönelik görüþlerin açýklanacaðý basýn toplantýsý düzenlenecek...

Uzun lafýn kýsasý...

l 2. sayfada

YKP bilgi verilmemesi konusunda hatýrlatma yaptý:

“Kýbrýs sorunu hep Türkiye’nin tayin ettiði birisinin kimseye danýþmadan sadece Türkiye ile iþbirliði yaparak yürütülmüþtür” n Kýbrýs sorununun nasýl ele alýndýðýný halkýn bilgisine getirmeden yürütmek gelenek haline geldi n Serdar þikâyet ederken her zaman o durumda olduðunu ve babasý Denktaþ'ýn da kendilerine öyle muamele ettiðini itiraf etmelidir. Babasý orda iken uygun gördüðünü þimdi þikâyet konusu yaparsa inanýlýr ki baþka maksatlarla bunu yapmaktadýr S E R H A N

G A Z Ý O Ð L U

l 2. sayfada


2

24 EKÝM 2008 CUMA

HABER

Maraþ'a yeniden dönüþ, güven artýrýcý önlemdir YKP, 19. kuruluþ yýldönümünde bir dizi etkinlik yapýyor… Etkinliklerin ilki 16 Ekim 2008, Perþembe, saat 19:30'da Maðusa Belediyesi Konferans Salonu'nda, YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý ve Dýþiliþkiler Sekreteri Alpay Durduran'ýn konuþmacý olduðu "Güven artýrýcý önlemler - askersizleþtirme / dekonfrontasyon / silahtan arýndýrma / yeniden yerleþim (Maronit köyleri, Maraþ vb) - ve çözüm sürecine katkýlar" baþlýklý kitle toplantýsý ile baþladý… Maðusa'daki toplantýda Murat Kanatlý YKP'nin mücadelesi ve yýldönümü nedeni ile yapýlacak etkinliklerle ile ilgili bilgi vererek konuþmasýna baþladý. Kanatlý son dönemde Kýbrýs sorunu ile ilgili özellikle toprak, asker ve güvenlikler ile TC nüfusu baþta olmak üzere egemenlik, federal devlet yapýsý ve güç paylaþýmlarý ile ilgili partinin görüþlerini hatýrlatan bir konuþma yaptý. Kanatlý, sürecinin saðlýklý iþleyebilmesi için somut güven artýrýcý önlemlere de ihtiyaç olduðunu söyledi. Kanatlý, güven artýrýcý önlemlerin sorunun çözümü anlamýný içermediðini ama görüþme sürecine yardýmcý, süreci destekleyici unsurlar olduðunu söyledi ve YKP'nin bu konu ile ilgili de önerilerini yeniden hatýrlattý. Kanatlý özellikle Maraþ konusunda YKP'nin "Maðusa'nýn yeniden birleþtirilmesi" kampanyasýný çeþitli örgütlerle beraber baþlattýðýný hatýrlatarak, Talat'ýn Maraþ'ýn güven artýrýcý önlem olmadýðýný söylemesini de hayretle karþýladýklarýný belirtti. Kanatlý, 1979 Denktaþ Kiprianu arasýndaki doruk antlaþmasýndan beri Maraþ'ýn güven artýrýcý en önemli konu olduðunu, 1993 yýlýnda dönemin BM Genel Sekreteri Ghali tarafýndan hazýrlanan güven artýrýcý pakette de hatta çözüme kadar nasýl yönetileceði dahi yazýldýðýný, o dönemde CTP ile de bunun gerçekleþmesi için Denktaþ'a karþý kampanya yapýldýðýný da hatýrlattý. Kanatlý,

yer deðiþtirmiþ 200 bin Kýbrýslý Rum'un 40 bininin hemen geri dönebileceði böylesi önemli bir konuyu Talat'ýn yok saymasýnýn TC talimatý olduðunu söyledi. Kanatlý, Maraþlý 40 bin Kýbrýslý Rum'un yer deðiþtirmiþ olmasýnýn bugün ailelerin geniþlemesi ile en az 200 bin Kýbrýslý Rum'un direk etkileyecek bir konu olmasý, restorasyonun ve yeni istihdam olanaklarý ile de tüm Kýbrýslýlarý sosyal ve ekonomik olarak yararlanabilecekleri böylesi bir konunun elbette güven artýrýcý bir önlem olduðunu vurgulayarak, hemen Maraþ'a yeniden dönüþ hakkýnýn tanýnmasýný talep etti. Kanatlý, askersiz Lefkoþa taleplerini de hatýrlattý. Kanatlý de-konfrantasyon ile de ara bölgedeki tarým alanlarýnýn kullanýlmasýna izin verilmesinin de bir güven artýrýcý önlem olduðunu söyleyerek bunun da hayata geçirilmesinin zor bir konu olmadýðýnýn altýný çizdi. Kanatlý Maronitlerin Ay'Marina ve Asomotos'a dönebilmesinin de önemli bir konu olduðunu ve iki köyün askersizleþtirilmesi ile bu sorunun çok rahat çözümlenebileceði ile ilgili bilgi verdi. Kanatlý, YKP olarak garantörlük sistemin devamýna karþý olduklarýný da konuþmasýna ekledi…

TEVAZU

Alpay Durduran

DOLAR NEDEN YÜKSELÝYOR SORAN YOK

Bir çok akýllý içi boþ laflarla ekonomik öðütler sallar durur. Kapitalizm sadece karý düþünen açýkgözlerin her þeyi en iyi þekilde deðerlendirdiði anlayýþýnýn ekonomi diye yutturulduðu bir düzendir. Temel olarak bir görünmez elin her þeyi ayarlayacaðýný iddia eder. Býrakýnýz yapsýnlar býrakýnýz geçsinler sloganý bunu anlatýr. Tabii bilim bunu orda býrakmaz ve kapitalistlerin toplam kararlarýnýn ekonomik olarak neleri etkileyeceðini incelemeye devam eder. En ileri matematiði kullanarak geliþmeleri deðerlendirir. Ancak kapitalizmi kabul edip ekonomiyi yarým yamalak öðrenenler bilimsel düþünemedikleri için bilimin yapmaya çalýþtýðýný deðil kapitalizmin kurallarýný tekrarlayýp dururlar. Onun için devletin rolünü umursamazlar ve devlet küçülsün derler. Küçük devletin piyasa denetimini yapamayacak hale gelmesi tehlikesini anlamazlar. Karlarýn týrmandýðý zamanda artan tüketimin refah sayýlýp gelecekten mi yeniliyor yoksa gerçekten kazanýlmýþ þeyler mi harcanýyor demeden ahkâm keserler. Dünyanýn küçüldüðünü görürler ama refahýn dünya barýþ ve istikrarýna baðlý olduðunu hatýrlamayarak Maddi gerçeklerle ilgileri yoktur. Küçücük ülkemizde bile milli hesaplarý kavramaya çalýþmazlar ama öðüt vermekten korkmazlar. Bir merkezden emir almýþ gibi basmakalýp öneri yaparlar. Þimdi Kâbelerinin iflasýný görüyorlar ama önerileri gene dogmatik. Piyasalarý paraya boðarak mali krizi sonra erdirmenin þart olduðu fetvasýný verdiler. Enflasyonu önlemek için devlet harcamalarýný kýsmanýn merhametten maraz doðar kuralý ile reddedilmesini söylerken havadan helikopterle altýn saçma tavsiyesi yapmazlardý. Þimdi ise

Durduran da konuþmasýnda Kýbrýs sorunundaki son geliþmeleri ve görüþme sürecini deðerlendirdi. Görüþmelerde çözüm isteði olsa idi üzerinde mutabakat olan konularýn tekrar görüþülmemesi gerektiðini ama öyle olmadýðýný söylen Durduran, Zürih ve Londra antlaþmalarýný hatýrlatarak çözüm bulundu deyip yeni anayasanýn hemen görevlilerce hazýrlanýp yürürlüðe konulmasýnýn mümkün olduðunu söyledi. Türkiye'nin hala daha çözüme karar vermediðini ve burasý kendisininmiþ gibi davrandýðýný belirten Durduran

"buna karþý çýkýlmalý ve halk olarak ayaklanmalýyýz" dedi. Konuþmalardan sonra katýlýmcýlarýn soru ve yorumlarýna konuþmacýlarýn cevap vermesi ile gece sona erdi. Etkinlikler çerçevesinde Partinin kuruluþ günü olan 30 Ekim 2008, Perþembe, saat 11:00'de KTOEÖS Lokalinde de partinin siyasal duruþu ve geleceðe yönelik görüþlerinin açýklanacaðý bir basýn toplantýsý düzenlenecek… Son etkinlik olarak 14 Kasýmda bir dayanýþma yemeði düzenlenecek…

Avrupa Yeþiller Partisi Kýbrýs sorunu için bir bildiri onayladý Avrupa Yeþiller Partisi, Paris'te yapýlan Konferans sýrasýnda Kýbrýs sorunuyla ilgili bir bildirinin onaylanmasýný destekledi. Ekologlar Hareketi tarafýndan yapýlan yazýlý açýklamada, söz konusu bildiri "güçlü" olarak nitelendi. Ekologlar Hareketi tarafýndan Kýbrýs sorununun çözümü ile ilgili sunulan bildiri, Konferans sýrasýnda ele alýndý ve Avrupa Yeþiller Partisi'nin 9. Kongresinde onaylandý. Bildiride, Kýbrýs'ta

savur parayý kapitalistler mali düzeni kurarlar dediler. Çünkü ustalarý Amerika'da onu yapýyorlar. Kraldan daha kralcý olduklarý için ne kadar gecikme olursa o kadar maliyeti arttýrýrsýnýz diye kýzýyorlar da… Amerika'da bile piyasada açýða oynayarak bol taahhüt altýna girip mali krizi yarattýlar þimdi ödüllendirecek miyiz diye sorarlar bunlar sormazlar da… Petrol krizinde ne duruyor bastýrsýn diye Ortadoðu'ya savaþ açmasýný bile öðütleyen ABD'ye yürü diyen Türkiye'deki saðcýlar gibi davranýyorlar. Özal ben insanýn zenginin severim demekle ünlemiþti ama zenginlik güç anlamýnda olduðu için bunlar da onun gibi güçlüsünü seviyorlar. Mali krizin ardýndan ekonomik krizin geleceðini biliyorlardý. Þimdi ekonomik krizi kastederek gene ayni çarelerle ortada dolanýyorlar. Daha ileri gitmeden sorarým madem Amerika krize girdi ama Türkiye daha güvenli neden Dolar Türk Lirasý'na karþý yükseliyor? Hangi ülkenin ekonomisi batarken parasýnýn deðeri yükselir ki diye soruyorum. Buna verecek cevaplarý halka anlatmadan ortaya çýkýp konuþmanýn anlamý ne? Ödemeler dengesinin en önemli ikinci kaleminin kapsamýný bilmemesi ve araþtýrýp öðrenip öðrenmediði belli olmamasý ama gene de yüksek sesle öneriler yapmasý konuþanlarýn monetarist kapitalist düþünceyi her yerde ve her zaman öðütlenebileceðine inandýklarýný gösteriyor. Zaman zaman solcularý dogmatik olmakla suçlarlar ama asýl dogmatik davranýþ bu olsa gerek. Sen ülkede kullanýlan parayý incelemeyeceksen para politikasýný umursamýyorsundur veya ezberinizde olan nakaratý öðüt diye sýralýyorsundur. Piyasalarý Türkiye gazetelerinden izleyip popüler ekonomistlerini TV'den eðlence için izlersen nasýl olur da temelinden farklý iki ekonomi bölgesine de onlarýn öðütlerini yaparsýn? Salý günkü haberlerde Dolarýn TL'ye karþý deðer kazandýðýný ama Sterling'e karþý da deðer kazanmasýna raðmen farlý oranda de TL'ye karþý deðer kazandýðýný görüyoruz. Öyleyse gerçek deðerlerle dövizler muamele görmüyor. Oturup da nedenlerine bakmazsanýz Türkiye'nin dýþarýdan dövizlerinizi yollayýn diye teþvikler verdiðini de deðerlendirmek gerekir. Yoksa para politikasý saçma olarak görülmelidir ve monetarist yani parasal ideoloji kullanýlarak öðütler vermek çýkmaza girer. Daha temelinden

baþlayan yeni süreç destekleniyor. Avrupa Birliði üyesi ülkelerin liderlerine Cumhurbaþkaný Demetris Christofias ve Kýbrýs Türk toplumu lideri Mehmet Ali Talat'ýn çalýþmalarýný destekleme çaðrýsý yapýlýyor. Avrupa Yeþiller Partisi, Kýbrýs sorununa bulunacak çözümün, Kýbrýslýlarýn insan haklarýna saygý duyan, birleþik, federal bir Kýbrýs oluþturmasýný destekliyor. (KHA)

iþ sakatlanýr. 1929 bunalýmý ve sonrasýnda alýnan önlemler sürmektedir. Buna raðmen bunalým çýkmýþtýr. Dýþ ticareti önleyen önlemler nedeniyle daralan pazarlar bunalýmýn nedeni idi dýþ ticaret serbest iken çýkan bunalýma o günkü deðerlendirmelerle çözüm aramak akýl iþi deðildir. Pazarlar gene daralmýþ ise nedenine bakýlmalýdýr. Müþterileri bombalayarak, iþgal edip üretimi yok ederek ve mal ve hizmet satýn alamayacak hale getirerek pazarlarý daralttýlar mý? Afrika'ya yapýlan yardýmlara karþý yoz yönetimlerin ekonomik bunalýmlar çýkarmasýna ve koca Afrika'nýn ticaretini dibe vurdurarak iflas etmesine çare buldular mý? Devletleri küçülttüler de onlarýn müþteri olduklarý gerçeði ortadan kalktý mý? Bazýlarý Amerika'da da alým gücü düþtü ve aþýrý borçlanmalarla mali sektörü sýkýntýya soktular diyorlar ama borç vermeye karþý sigorta diye hoþ görülen faizleri devlet deðil kapitalistler belirlediler çare diye devlet daha küçülsün demek öneri mi? Kapitalizm devleti kenara atarken uluslararasý terörün yok edilmesi için sorumluluk alacak mý? Yoksa devletin küçüle küçüle güdük hale gelen haliyle gücüyle de bunlarý halletmek için terörün kaynaklarýný kurutmasýný umacak? Dünya kan aðlýyor. Kutup ayýlarý üstünde yaþayacak buz bulamaz hale gelirken suni buz için soðutucular mý üretecekler. Kapitalizm insanýn acýmasýz rekabet yani etrafýný bencilliðine kurban etme içgüdüsünün doymak bilmez hýrslarýný temsil eder. Milyon Dolarlýk maaþlar konuþuluyor ama buna sahip olmanýn insan mutluluðuna katkýsý konuþulmuyor. Bu kadar gelir kime ne mutluluk getirir ki! Ýhtiyaçlarýný karþýlamakla ilgisi kalmamýþ para için alýnan kararlar dünyayý daha iyi yapacakmýþ diye beklemek hýrsý tüketilmiþ uyurgezerlere teslim edildiði zamanki kadar boþunadýr. Biz az düþünelim ve bu para belasýna çare bulalým, önerelim. Bunalým bizde zaten vardý. Tüm sektörler bataktaydý. Devlet yani Türkiye yardýmým olmadan ayakta duramazdý, konu paraydý; þimdi de paradýr. Türk Lirasý Türkiye'nin parasýdýr onun için tasarýmlandý, bizi bitiriyor. Bu iþ hangi parayla ödeneceðiz diyen memurun sorusunda deðil emekle elde edileni neden pahalý hale getiriyor sorusunda aramalýyýz. yenicag@yenicag.com.cy


HABER

3

24 EKÝM 2008 CUMA

“Kýbrýs sorunu hep Türkiye'nin tayin ettiði birisinin kimseye danýþmadan sadece Türkiye ile iþbirliði yaparak yürütülmüþtür” YKP Dýþiliþkiler Sekreteri Alpay Durduran son dönemde þikayet konusu olan Talat'ýn görüþmelerle ilgili yeteri kadar bilgi vermemesi konusunda açýklama yaparak bunun geçmiþin devamý olduðunu hatýrlattý ve Kýbrýs sorunun TC ile yýllardýr belirlendiðini söyledi. Konu ile ilgili açýklama þöyle: Kýbrýs sorununun nasýl ele alýndýðýný halkýn bilgisine getirmeden yürütmek gelenek haline geldi. Sn. Talat partilere bilgi vermek için derhal giriþimde bulundu ve mecliste bulunan partileri davet etti. Gerisini bilgilendirmek için bile giriþim yapmadý. Ancak halkýn bilgilendirildiðini söyleyebilmek için nasýl davranmasý gerektiðini halka býrakýyoruz. YKP, halkýn bilgisi dâhilinde iþlerin yürüdüðünü söyleyebilmek için gerekenler hakkýnda çok uyarýlarda bulunmuþtur. Bu sadece kýsa sürede bir gizli görüþme yapma konusu deðildir. Esas olan halkýn neyin nereye götürülmek istendiðini bilmesidir. Sn. Serdar Denktaþ meclise ve siyasi partilere bilgi verilip de görüþlerine baþvurulmadýðýný söyleyerek þikâyette bulundu. Meclisin devre dýþý kalmasýný da eleþtirdi ama geçmiþte böyle deðilmiþ gibi ifadeler

kullandý. Kendisinin görüþlerini anlatarak katkýda bulunmasýna izin verilmediðini söyledi. Niyeti meclisin içinde mi dýþýnda mý olduðunun belirsiz hale geldiði tutumunun savunulmasý idi. Güya kendisi ve partisi ve diðer bazý partileri görüþmelerde olan toplum liderine destek verdiklerinin gösterilmemesinin zayýflýk yarattýðýna inandýrýp CTP ve ÖRP takýmýný suçlamaktý. Yoksa niyeti meclisin ve halkýn bilgi sahibi olarak katký yapmasý olsaydý geçmiþte de ayni durumun olduðunu inkâr etmezdi. Kýbrýs sorunu hep Türkiye'nin tayin ettiði birisinin kimseye danýþmadan sadece Türkiye ile iþbirliði yaparak yürütülmüþtür. Halen de öyledir. Kýbrýslýlarýn kaderlerine sahip çýkmalarýna izin verilmemektedir. O nedenledir ki anayasal yetkili olanlar dýþlanmakta onlar da buna karþý çýkmamaktadýrlar. Partilerle yapýlan görüþmeler sadece bilgi verme ama saðýrlar diyalogu gibi sürmektedir. Siyasi partiler toplantýya katýldýktan sonra kapý önünde o gün için partilerinin isteklerini anlatmakta ve iþ sona ermektedir. Mecliste yapýlan görüþmede de zaten basýnda açýklanmýþ

þeyler anlatýlmaktadýr. Bir zamanlar eleþtirilerin yapýldýðý toplantýlar da olmamaktadýr. Çünkü düþmana karþý birlik ve beraberlik göstermek zorunluluðu ile hareket etmektedirler. Sn. Serdar Denktaþ partisini demokrasilerde olduðu kadar etkili hale getirmek istiyorsa en büyük karar organý olan meclisten karar alýnmadan iþ yapýlmasýna karþý çýkmalýdýr. Mecliste figüran haline geldiklerinden þikâyet ederken her zaman o durumda olduðunu ve babasý Denktaþ'ýn da kendilerine öyle muamele ettiðini itiraf etmelidir. Babasý orda iken uygun gördüðünü þimdi þikâyet konusu yaparsa inanýlýr ki baþka maksatlarla bunu yapmaktadýr. Kýbrýslýlar, nelerin olup bittiðini öðrendikleri kadar zaman yitirildiðine ve çözüm umudun kalmadýðýna inanmaktadýrlar. Ýnanýlan odur ki çözüm niyeti yoktur ve tekrar Türk tarafý çözüm istemeyen taraf haline gelmiþtir. Onun içindir ki Kýbrýs'ta çözüm olmamasýndan zarar gören devlet temsilcileri ilerleme olmasý için daha çok gayret istemektedirler. BM, taraflarýn daha çok zaman yiyeceklerini söyleyip sabýr

tavsiye etmekle beraber gayret talep etmektedir. Basýnda çözüm isteyenler, gecikmenin tehlikelerini anlatmaktadýrlar. Annan planýný "hakkýmýzdýr reddettik saygý gösterin" diyen Rum tarafýna yapýlanlar seçimde baþkasýnýn seçilmesini saðlayacak kadar baský yaptýlardý. Þimdi de BM'e hazýrýz dediniz þimdi sözünüzü tutmadýnýz diyecekler ve mutlaka kaybettikleri zamanýn hesabýný soracaklardýr. Halkýn býkmýþ usanmýþ olmasýndan dolayý desteðini kaybeden yönetim, izinden gittiði Türkiye'nin suçlu sandalyesine oturtulduktan sonra 'hadi gene masaya dönelim' çaðrýlarýna baþladýðýný görecektir. Halkýmýz bu kýsýr döngünün hesabýný sormalýdýr. Partilerine katký yapma fýrsatý vermeyen Türkiye destekli rejim þimdi de dünya ekonomik bunalýmýndan darbe yiyen halkýn öfkesini görmelidir. Bizi ekonomisi batmýþ, asayiþi bozuk ve aðýr bir göç sorunuyla sosyal olarak ezilmiþ, azýnlýk olma yolunda bir toplum haline getiren çözümsüzlüðü sürdürenlere kendi ayaklarý üstünde doðrulmuþ kaderini eline almýþ olarak kafa tutmalýyýz. Kimse baþka bir devletin uydusuyla federasyon kurmaz; iyice bellemeliyiz.

17 Ekim Cuma akþamý Doktorlar Sitesi ve Long Beach arasýnda yakalanan ikisi Iraklý, 26'sý Suriyeli 28 kaçak göçmen yargýlanarak çeþitli hapis cezalarýna çarptýrýldý. Iraklý sanýklarýn sözleri dikkat çekiciydi:

Christofias: Çaðdaþ bir ülkede “Dönersek bizi ölüm bekler” garantörlük gerekmez... n Cumhurbaþkaný Demetris Christofias, çaðdaþ bir ülkede garantörlüðe gerek olmadýðýný ve "bunun doðal" olmadýðýný söyledi. Christofias, kendisinin doðrudan müzakerelerden ayrýlma konusunu hiçbir zaman gündeme getirmeyeceðine iþaret ederek, her hangi bir baskýyý kabul etmeyeceði mesajýný verdi. Kýbrýs Türk toplumu lideri Mehmet Ali Talat ve sözde baþbakan Ferdi Sabit Soyer'in, Kýbrýs Rum tarafýnýn ve Christofias'ýn sürdüðü politikalarýyla ilgili açýklamalarý hakkýnda sorulan bir soruya yanýt veren Christofias: "Kýbrýs sorununun çözümlenmesi için kimin siyasi iradesi var ve kimin yok belidir", dedi. Christofias konuyla ilgili her hangi bir açýklama yapmak istemediðini de söyledi. Garantörlük konusuyla ilgili bir soruya yanýt veren Christofias, "çaðdaþ bir ülkede garantörlük-

lerin var olmasý doðal deðil" dedi. Doðrudan müzakerelerde Kýbrýs'taki Britanya üsleri konusunun ele alýnýp alýnmayacaðýyla ilgili bir soruya yanýt veren Cumhurbaþkaný, þu an böyle bir konunun ele alýnmayacaðýný ve böyle bir konunun gündemde olmadýðýný belirtti. Christofias, "Mehmet Ali Talat ile Kýbrýs'ýn yeniden birleþmesi, iþgalin son ermesi için bir anlaþmaya varmamýzý umarým" dedi. Christofias, baþka bir soruya yanýt vererek, Avrupa Birliðinin her hangi bir müdahalesinin 10. protokolü ve AB prensipleri zemininde olmasý gerektiðini söyledi. Christofias, Avrupa Birliði liderleri ve AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosunun yetkilileri ile daimi temas halinde olduðunu ve onlarý Kýbrýs sorunundaki geliþmeler hakkýnda bilgilendirdiðini de kaydetti. (KHA)

Ülkelerinde ailelerinin öldürüldüðünü söyleyen iki Iraklý “dönersek bizi ölüm bekler, ailemizin akýbeti bekler” dedi. BM Mülteciler Yüksek Komiserliði'nin Kýbrýs'ýn kuzeyinden sorumlu temsilcisi, mülteci tanýmýna uyan iki Iraklý için giriþim baþlattý

Maðusa Kaza Mahkemesi, yasal olmayan bir yerden ve kaçak olarak Kýbrýs'a giriþ yapma suçundan yargýladýðý ikisi Irak, 26'sý da Suriye uyruklu olan toplam 28 sanýðý çeþitli hapis cezalarýna çarptýrdý. 17 Ekim Cuma akþamý, Ýskele'de Doktorlar Sitesi ile Long Beach arasýndaki sahilden Kýbrýs'a giriþ yaparken polisin operasyonu sonucu suçüstü yakalanan sanýklar, 20 Ekim'de yargýlandý. Mahkeme, daha önce Mayýs ayýnda benzer suç iþleyen Suriyeli bir sanýða 1 ay, 16 yaþýndaki Suriyeli bir sanýða 3 gün hapis cezasý verirken diðer sanýklarý 10'ar gün hapse mahkum etti.

KAB: Hemen Euro'ya geçilmeli... Kýbrýs AB Derneði Baþkaný Ali Erel'in yayýnladýðý açýklama þöyle: Kýbrýs sorununun çözümsüzlüðü ile kötü ekonomi yönetimleri ve siyasi yolsuzluklar nedeniyle ekonomik sorunlarla zaten baþedemeyen kuzey Kýbrýs, gittikçe derinleþen ve sertleþen küresel ekonomik krize hazýrlýksýz yakalanmýþ ve nasibini almaya baþlamýþtýr. Bu arada Türk Lirasý sürekli deðer kaybetmeye baþlamýþ ve böylece bir taraftan ithal edilen tüm tüketim mallarýnýn fiyatlarý artarken, sýnýrlý olan yerli üretimin maliyetleri de pahalýlaþmaktadýr. Dövizle borçlanan, kira ödeyen, ev, araba ve beyaz eþya gibi temel ihtiyaçlarýnýn döviz taksitlerini ödemeye çalýþan vatandaþlar ne yapacaðýný bilemez durumdadýr. Zaten sýnýrlý olan mal ve hizmet üretimimiz küresel krizin de etkisi ile düþecek, turizm ve eðitim gelirlerimiz daha da azalarak iþsizliði körüklemeye baþlayacaktýr. Tüm bunlar yetmezmiþ gibi hükümet de bütçede kendi yanlýþ uygulamalarý ile yarattýðý açýklarý kapatma telaþý içinde yeni vergiler salmakta, devlet hizmetlerine katmerli zamlar

yaparak elektrik ve yakýt fiyatlarý ile halkýmýzýn kabusuna kabus katmaktadýr. Aþýrý yüksek vergi ve harçlarýn karþýlýðýnýn hizmet olarak alýnamamasý ve devlet dairelerinde artarak devam eden verimsizlik de halkýmýzý canýndan bezdirmiþtir. Bu durumda Hükümet sürdürdüðü duyarsýzlýktan bir an önce çýkmalý ve tedbir almalýdýr. Herþeye raðmen yapýlabilecekler vardýr, yeter ki cesaret ve niyet olsun. l Ülkenin resmi para birimi derhal EURO olarak deðiþtirilmelidir. Mevcut þartlarda vatandaþýn ve iþletmelerin ne bugününü ne de yarýnýný planlamasý mümkün deðildir. Euro kullanýmý, ekonomisi daha saðlýklý olan güney Kýbrýs ekonomisi ile entegrasyonu kolaylaþtýracaktýr. l Güney Kýbrýs ile ekonomik iþbirliði yollarý aranmalý ve ekonomik entegrasyonun gerekleri zorlanmalýdýr. Bu, hem güney hem de kuzey Kýbrýs'ýn ekonomisine yararlý olacaktýr. Bunun için kuzey Kýbrýs limanlarý acilen AB uyumlu hale getirilmeli ve AB'nin gözetim ve denetimine açýlmalýdýr. l Devlet giderleri azaltýlmalý buna karþýn tüm

devlet dairelerinin verimliliði artýrýlmalýdýr. l Bürokratik iþlemler azaltýlmalý ve hala varsa yeni yatýrým yapmak isteyenlerle, mevcut yatýrýmcýlarýn önündeki engeller kaldýrýlarak iþsizliðin artmasý önlenmelidir. l Devlet tasarruf tedbirleri almalý ve tüm harcamalar þeffaf hale getirilerek yolsuzluk, savurganlýk ve zararlardan sorumlu olanlardan hesap sorulmalýdýr. l Demografik yapý düzeltilmeli, tüm hizmetler ve özellikle eðitim ve saðlýkta "vatandaþ-vergihak" iliþkisi gözetilmelidir. l Partizanca uygulamalar durmalý, siyasi parti veya kiþi ekonomisi deðil toplum ekonomisi ön plana çýkarýlmalýdýr. l Rekabet yasasý ve diðer AB uyum yasalarýnýn çýkmasý kýsýtlý devlet kaynaklarýnýn daha rasyonel harcanmasýna ve tüketicilerin kaliteli ürünleri iyi fiyatlara almasýný saðlayacaktýr. Zaman "böyle gelmiþ böyle gider" zamaný deðildir çünkü bu gemi bu þekilde artýk yüzdürülemez. Kýbrýslý Türklerin bu yükü daha fazla taþýmasý mümkün deðildir.

Mahkeme, ayrýca sanýklarý Suriye'den getirirken sahile fazla yanaþtýðý için kuma oturan 12 metre uzunluðundaki ismi olmayan beyaz renkli balýkçý teknesine de el koydu. Davaya bakan Yargýç Pýnar Beyoðlu, bu tür suçlarýn önlenmesi için özellikle Dýþiþleri Bakanlýðý ve Sahil Güvenlik'in acil önlem almasý gerektiðinin altýný çizdi. Olgularý mahkemeye aktaran Savcý Yardýmcýsý Ahmet Özlemler, sanýklarýn yaklaþýk 40 kiþi olarak, 3'er bin Amerikan dolarý ödeyerek 14 Ekim'de bir tekne ile Suriye'den Güney Kýbrýs'a gitmek için yola çýktýklarýný, 3 gün denizde dolaþtýktan sonra 17 Ekim akþamý karaya çýktýklarýný söyledi. Özlemler, 28 sanýðýn polis tarafýndan suçüstü yakalandýðýný, diðerlerinin gece karanlýðýndan da yararlanarak kaçtýklarýný belirterek, bazý sanýklarýn polise verdiði ifadeden bölümler okudu. Özlemler, sanýklarýn Suriye'de Ebu Ýsmail diye birine 3'er bin dolar ödediklerini, Ebu Ýsmail'in kendileri ile birlikte olmadýðýný söylediklerini de ilave etti. Sanýklarýn sabýkalarý ile ilgili bilgi de veren Özlemler, Suriyeli bir sanýðýn geçtiðimiz Aðustos ayýnda benzer suçtan yargýlanarak 5 gün hapis yattýðýný kaydetti.

"Ýyi muamele gördük" Yargýcýn söz vermesi üzerine Suriyeli sanýklar, Kýbrýs'ta iyi muamele gördüklerini, ancak yaptýklarýndan dolayý özür dilediklerini belirterek bir daha ayni suçu iþlemeyeceklerini söylediler. Sabýkalý sanýk ise ilk geliþinde geliþ ücretini ödemek için borç aldýðýný, yakalanýp geri gönderilince borcunu ödeyemediðini, bu yüzden Güney Kýbrýs'a giderek, çalýþýp borcunu ödemek için yola çýktýðýný söyledi. Iraklý sanýklar ise ölümden kaçtýklarýný, sýðýnma talep ettiklerini, ailelerinin öldürüldüðünü belirttikten sonra "dönersek bizi ölüm bekler, ailemizin akýbeti bekler" dediler. Birleþmiþ Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliði'nin Kýbrýs'ýn kuzeyindeki temsilcisinin, mülteci tanýmýna uyan Iraklý 2 sanýkla ilgili harekete geçtiði öðrenildi. (Sevgi YALMAN - Kýbrýs)


4

24 EKÝM 2008 CUMA

HABER

Avrupa solundan kriz açýklamasý... n Avrupa Sol Partisi tarafýndan

Atina'da düzenlenen toplantýda ekonomik kriz ele alýndý. ASP: "Uluslararasý finans ve bankacýlýk sisteminin kurallarý yeniden ve demokratik bir biçimde belirlenmeli" diyor

"ABD merkezli depremle baþlayan finansal tsunami tüm dünyayý altüst ediyor ve bu yüzyýlda yaþanan en kötü krize dönüþebilir" denilen açýklamada, yaþanan

krizin nedeninin emek piyasasý ile finans piyasalarý arasýndaki gergin iliþkiye dayanan "Casino Kapitalizmi" olduðu vurgulanarak "30 yýldýr küresel finans piyasasý her türlü politik kontrolden azade býrakýldý ve bu durum rastlantýsal krizlere neden oldu. Geliþmiþ ülke hükümetlerinin deflasyonist politikalarý sonucu ortaya çýkan güvencesiz emek ve düþük ücretler, uluslararasý finans ve kredi sisteminin altýný oydu. Bu

süreç IMF, Dünya Bankasý ve DTÖ tarafýndan þimdiye dek ekonomilere dayatýlan özelleþtirmeye ve kuralsýzlaþtýrmaya dayanan küreselleþmenin temelleriyle çatýþýyor. Bu politikalarý on yýllardýr destekleyen tüm Avrupa siyasi partileri, AB hükümetleri ve kurumlarý, Lizbon anlaþmasýnda olduðu gibi, bu türlü neoliberal politikalarýn sorumluluðunu taþýmaktadýrlar." denildi.

Roma yeniden kýzýla boyandý... n Roma'da geçen hafta

sonunda, 300 bin kiþilik bir miting yapan SOL "biz buradayýz" dedi.

Geçtiðimiz Cumartesi, Ýtalya Radikal Solu açýsýndan önemli bir gün oldu. Nisan ayý seçimlerine "SOL Gökkuþaðý (Sinistra Arcobaleno)" ittifaký ile giren, Yeniden Oluþumcu Komünist Parti, Ýtalyan Komünist Partisi, Sol Demokratlar ve Yeþiller, seçimde sadece % 3.5 oy alabilmiþlerdi. Ýtalya tarihinde komünistler ilk kez bu seçimlerde, barajý aþamayarak parlamento ve senato dýþýnda kaldýlar. Yaz ayýný kongre süreci ile geçiren ve tartýþma sürecine devam eden SOL, yaþadýðý seçim þokunun ardýndan ilk kez kitlesel bir þekilde "Biz Buradayýz" dedi. Saðcý Berlusconi hükümeti tarafýndan yürürlüðe sokulmaya çalýþýlan baþta eðitim alanýnda olmak üzere neoliberal özelleþtir-

Ulus Irkad

Avrupa Solu demokratik ve sosyal bir Avrupa istiyor Demokratik ve sosyal bir Avrupa istiyoruz. Maastricht ve Amsterdam anlaþmalarýnda kabul edilen ilkeler baþarýsýz olmuþtur. Artýk istihdam ve adil bir refah sistemi oluþturacak yeni ilkeler üzerinde çalýþmamýz gerek." vurgusunun yapýldýðý ASP açýklamasýnda "ilk önce, çalýþanlarýn alým gücü ve tasarruflarý iç talebi artýracak þekilde yükselen ücretlerle garanti edilmeli; Avrupa Merkez Bankasý mutlaka tüzüðünü deðiþtirmeli ve halkýn onayýna sunmalý ve kalýcý bir istihdam ve büyüme lehinde kredi politikalarý oluþturmasý için demokratik bir þekilde kontrol edilmelidir. Ýstikrar ve büyüme sözleþmesi istihdama olduðu kadar sosyal ve ekolojik ölçütlere de vurgu yapan bir

dayanýþma sözleþmesine dönüþtürülmelidir. Bankacýlýk sisteminin kamu fonlarý baþka bir sosyal ve ekonomik büyüme modelinin lehine kamu kontrolüne tabi tutulmalýdýr." taleplerine yer verildi.

Sosyal hareketlere çaðrý Açýklama sosyal hareketlerin acilen harekete geçmesi çaðrýsýnda bulunurken "ASP Frankfurt/Main'deki Avrupa Merkez Bankasý önünde yapýlacak ve tüm Avrupa çapýnda katýlýmýn olacaðý kitlesel eylemi de içeren bir dizi giriþim geliþtirilecek ve alternatif politika önerilerinde bulunacak. 25 Ekim'de Brüksel'de yapacaðýmýz "Güvencesizliðe karþý 4 Saat" etkinliðinde alternatiflerimizi topluma sunacaðýz." denildi.

Karl Marx’a raðbet var ilme politikalarý, güvencesiz çalýþma þartlarý ve son günlerde tüm Ýtalya'da artan ýrkçý saldýrýlar protesto edildi. Kapitalizmin yaþadýðý küresel kriz ile ayný günlere denk gelen miting, gelecek açýsýndan herkese umut aþýladý. Düzenleyicilere göre 300,000, polise göre 100,000 kiþinin katýldýðý mitingin en dikkat çeken

BAF’IN ÞÖFÖRLERÝ

Baf, Lefkoþa merkezden oldukça uzakta bir kaza merkeziydi. 1974 öncesi Lefkoþa veya Baf'tan yola çýktýnýz mý yaklaþýk olarak en az iki saatinizi alýrdý bu yolculuk. Ama buna bir de Limassol'daki beklemeyi de korsanýz yolculuðunuz üç-dört saati de bulabilirdi. Baf ile Lefkoþa arasýnda sadece taksiler çalýþmazdý. Otobüslerin de önemli bir yeri vardý bu ulaþýmda. Mesela en eski otobüs þirketlerinde "Lozan Otobüsleri" bunlardan biriydi. Lozan'la aktarmalý olarak Lefkoþa'ya gidilirdi. Öncelikle otobüsle Limassol'a gidilir sonra da yine bavullarýnýzý yükleteceðiniz baþka bir otobüse geçerdiniz. Otobüsle seyehat etmek de bayaðý zaman alýrdý. Muhakkak aktarýlacaðýnýz otobüs için Limassol'da fazla beklemeniz gerekirdi. Bu arada, beklenilecek zaman uzunsa Limassol veya Leymosun içerisinde bir tur atmak da adettendi. Hatta bazýlarý lokantalarda yemek yer veya alýþveriþ de yapardý. Örneðin Kýbrýsrum tarafýndaki Bypass'da alýþveriþe gidenler de olurdu (Olaylara raðmen Limassol karma ve karýþýk bir kentti dolayýsýyla Rum ve Türk yeþil hattý'nýn en karmaþýk olduðu bir bölgeydi ayný zamanda).Seyehat yapacaðýnýz otobüste bir tanýdýðýnýzý bulmak yolculuðun biraz da sohbetli geçmesine neden olurdu. O zamanlar Lefkoþa'ya gitmek bayaðý gýpta edilecek olaylardan biriydi. Bir nevi bir baþka ülkeden baþka bir ülkeye seyehat etmek gibi gelirdi insanlara. Halbuki þimdiki uçak ve araçlarla seyehati düþünürseniz bunun ne kadar önemsenmeyecek bir yolculuk olduðunu anlarsýnýz. Ama 1963-64 olaylarýndan sonra Baf ile Lefkoþa arasýndaki yolculuk daha da zorlaþýnca bu iletiþimin ne kadar önemli olduðunu anlarsýnýz. 1963-64 yýllarýndaki toplumlararasý çatýþmalar sýrasýnda zaten herkes canýndan korktuðu için yolculuða çýkmaktan çekinirdi. Hatýrladýðým

yanlarýndan birisi, geçmiþ yýllara göre gençlerin eyleme gösterdiði yoðun ilgiydi. Merkez Sol partinin (PD) katýlmadýðý miting, marþlar ve bayraklarý ile son yerel seçimlerde, Berlosconi'nin partisinden ýrkçý eðilimleri olan bir Belediye Baþkaný seçen Roma'yý gün boyunca kýzýla boyadý.

Alman yayýncý Joern Schuetrumpf, dünyanýn önde gelen ülkelerinin ekonomilerinin duraklama sürecinde olmasýnýn ve piyasalarý altüst eden krizin Karl Marx'a dönüþ yaptýrdýðýný söyledi. Frankfurt Kitap Fuarý'nda yöneticisi olduðu Karl Dietz Yayýnevi'nin tezgâhýnda söz alan Schuetrumpf, "Kapital"in kurumun en çok satanlar listesinin ilk sýrasýnda olduðunun altýný çizdi. 2005'ten beri kitabýn satýþýnýn arttýðýný söyleyen Alman yayýncý, 2008'in ilk dokuz ayýnda kitaptan 1500 adet satýldýðýný söyledi.

kadarýyla bütün ulaþýmlar da durmuþtu. Lozan Otobüsleri de belli bir müddet aksatmýþtý yolculuklarýný. Taksilerin hareketleri de aksamýþtý hatýrladýðým kadarýyla. Çünkü yollardan alýnýp da götürülen insan sayýsý o dönemlerde oldukça çoktu. Zaten Kýbrýslýtürklerin kayýplarý da daha fazla yollardan alýnýp götürülen insanlardan müteþekkildi. Ýþte 1963-64 dönemlerinde Baf köylerinden MelandraÜstünco ve Hirsofu üçgeninden Kaçak Ali ile Lütfi'nin köy otobüslerinin yollardaki bu tehlikeler ve barikatlara raðmen seyehatlerine devam ettiðini ve benim de bu seyehatlere birkaç defa katýldýðýmý hatýrlýyorum. Köy otobüslerinin artýk yollardan kalktýðý bir dönemdeyiz dolayýsýyla yaþlarý þimdilerde ellinin üzerinde olanlar hangi otobüslerden söz ettiðimi anlayacaklardýr. O dönemler yedi- sekiz yaþlarýndaydým. Tabi o zamanlar Baf Aþelya Deresi'nin Köprüsü üzerinde bir Kýbrýslýrum Barikatý'nýn olduðunu anýmsýyorum. Orada yolcu otobüsleri durdurulmakta ve yolcularýn üzerleri aranmaktaydý. Bunun yanýnda yine Limassol çýkýþýyla Lefkoþa giriþinde de barikat vardý ve yolcular en az üç-dört kez taciz edilirlerdi. Biz çocuklarýn bile bazen üzerleri aranýrdý. Amaç Kýbrýslýtürkleri rahatsýz etmekti aslýnda ama iþte bugün bu verilen rahatsýzlýklarýn travmalarýný yaþamakta ve hala daha Kýbrýs'a huzur gelmemesinin acýlarýný çekmekteyiz.Esasýnda bu olaylar 1974 öncesi de bir sorunun varlýðýný göstermekteydi. Kaçak Ali ve Lütfi'nin arabalarýnda Nuri Sesigüzel'in yükselen þarkýlarý arasýnda yapardýk yolculuðumuzu: Fabrika'nýn zili çalar Çýkar fabrikanýn gülü Ah sarýþýn kýz ince belli Yar seni seven, yar seni seven Olur deli… Gavur Taþý'ný iþte bu þarkýlarla geçerdik. Biraz sonra da Kukla'nýn muz bahçeleri, Mandirga, Aþelya çiftliði görülür ve Baf'a girilirdi. Baf'ta taksilerle Lefkoþa'ya giden Ramadan Þöför, Mehmet Emin, Ve Rahmetli Kara Mehmet'i de buradan anýmsamakta yarar var. Onlarýn da bu ulaþýmda büyük bir payý vardý. Kara Mehmet'i esmer yüzüyle 1963 öncesi de hatýrlarým. Bunun yanýnda 1963 sonrasýnda ta 1974'lere kadar Ramadan Þöförü de buradan anýmsamakta fayda var. Ramadan Þöför'le yolculuk yapmak ayrý bir zevkti, çünkü o Baf'ýn tarihini, gelip geçen insanlarýnýn hikayelerini ve fýkralarýný yolculara

anlatýr bu uzun yolculuðun zevkli geçmesini saðlardý. Mesela motorunun önünde olmadýðý wolkswagen arabayla yaptýðý seyehati ve yolcularýndan birine arabanýn makinesiz olarak çalýþtýðýný yutturmasý hikayesi de meþhurdu.. Örneðin Ramadan Þöför'ün Baf'ta Ermeni Kunturacý Markar hakkýndaki fýkrasý kahkahalara neden olurdu araba içerisinde. Markar, Sovyetlerde Ermenistan kurulduðunda oraya yerleþmeye karar vermiþ ve Ermeni dostlarýný ziyarete gitmiþ. Onlara demiþ ki; "ben Ermenistan'a gidiyorum ama biliyorsunuz Sovyetlerde dýþarýya mektup yazýlýrken Sovyet bürokratlarý dýþarýya istihbarati bilgilerin veya anti-propagandaya neden olacak bilgilerin çýkmasýný sevmez. Bakýn oraya gittikten sonra size bir resim göndereceðim. Mektuba bakmayýn siz, ben mektupta Sovyetleri öveceðim ama gönderdiðim resimde yerde oturuyorsam anlayýn ki durumlar oldukça kötüdür yani bu demektir ki siz de arkamdan gelmeyin. Ama ayaktaysam durumlar çok þahanedir hemen varolanlarý satýp arkamdan gelin demektir". Nihayet Markar Sovyetlere gider ve aradan birkaç hafta sonra mektubu gelir. Mektupta Sovyetler övülmektedir ama gönderdiði resimde Markar yerde yatmaktadýr. Anlayacaðýnýz durumlar yere oturmaktan da ziyade daha da kötüdür. Adýný anýmsayamadýðým þöförler varsa onlardan özür dilerim ama Mandirga ve Yeroþibu'dan Kuytul, Arif ve Rahmetli Cemil Küfi gibi çok iyi þöförleri de buradan yazmakta bir fayda görmekteyim. Geçenlerde Kaçak Ali'nin öldüðünü okudum gazetelerden. 1963-64 yýllarýnda Baf halkýnýn Lefkoþa-Baf arasýndaki iletiþimini ve yolculuklarýný gerçekleþtiren bu cesur ve kahraman köy þöförünün anýsý önünde saygý ile eðiliyorum. Eðer o dönemlerde ayný þekilde varolup da anýmsayamadýklarým varsa onlardan da hassaten özür diliyorum. Limassol'da olup da ayný þekilde Baf ve bölge halklarýna hizmet veren rahmetli Kafalo ve Ruso'yu da buradan saygý ile anýyorum. Bir ayaðý takma olmasýna raðmen yine cefakarca Baf halkýna hizmet veren Mehmet Emin abinin hizmetlerini ise hiç unutmadým. Kaçak Ali ve Lütfi'nin o zamanlarýn meþhur sesi Nuri Sesigüzel'in "Fabrika'nýn zili çalar çýkar ve fabrika'nýn gülü" türküsü ile 1963-64 yýllarýnda Baf'ta ve Kýbrýs'ta yaþayan tüm Kýbrýslýtürk halkýnýn acýlarla dolu tarihinden o günleri anýmsayanlara bir selam olsun diyorum…

yenicag@yenicag.com.cy


HAFTALIK

5

24 EKÝM 2008 CUMA

R YANIT HANGÝSÝ? 100 KÝÞÝYE SORDUK EN POPÜLE 1-MATalat , Rum tarafý ile varýlacak andlaþmalarýn devamlýlýðý konusunda endiþelerim yok dersem doðru olmaz dedi. Ne demek istedi? a)Rumlara güvenmiyorum, b)Rumlarýn yarýn ne yapacaðý belli deðil, c) Rumlar güvenilmez, d)Rumlarýn anlayýþý beni endiþelendiriyor, e)Bu iþe inanmýyorum ama gene de görüþüyorum. 2-FSSoyer, Hükümetin KKTC'nin ekonomik ve sosyal yapýsýný çökerttiði iddiasý insafsýzlýktýr dedi. Ne demek istedi? a)Hükümet KKTC'yi cennet yaptý cennet, b)Hükümet KKTC'yi güllük gülistanlýk yaptý, c) KKTC'de ekonomik refahtan millet ne yapacaðýný þaþýrdý, d)KKTC'de çok insafsýz insanlar var, e)Ýnsafsýzlara haddini bildirmek lazým.

6-Çakýcý, yapýlacak çok iþimiz, sorulacak çok hesabýmýz var dedi. Ne demek istedi? a)Biz iktidara geliyoruz, b)Bizim iktidarýmýzda analarýndan emdikleri sütü burunlarýndan getireceðiz, c)Muhalefet olsak da hesap soracaðýz, d)Yukarýdan vahi geldi bana iktidara yürüyoruz, e)Bunlar hesap kitap iþinden anlamazlar, göstereceðiz kendilerine hanyayý konyayý. 7-Hristofyas, müzakereler zaman alacak dedi. Ne demek istedi? a)Yakýn zamanda çözüm yok, b)Ne acelemiz var ki.. c)Talat, Denktaþ anlayýþýný sürdürdükçe çözüm zamaný uzar, d)Müzakerelerin uzamasýndan þikayetçi deðilim, e)Müzakereleri erken bitiririm yönündeki açýklamamda yanýldým.

3-Bulutoðullarý Soyer'e, Vermem yok sayýn baþbakan, vereceksiniz dedi. Ne demk istedi? a)Ben anlamam, istediðimi söke söke alýrým, b)Baþbakan biz muhalifiz diye vermek istemez, c) Baþbakan'da para var ama bize vermez, d)Vermezsen göreceksin neler olacak, e)Karþýnda çocuk yok.

8-Vasiliu, zaman geçtikçe çözüm zorlaþýr dedi. Ne demek istedi? a)Zaman aleyhimize çalýþýyor, b)Müzakereciler zaman geçiriyor, c)Zaman geçtikçe mevcut durum daha da kalýcý hale geliyor, d)Bir an önce çözüm bulunmazsa, gidiþat kötüdür, e)Bu gidiþle ben de umudumu yitiriyorum.

4-TErtuðruloðlu, Herkes mesajý aldý, UBP tek baþýna iktidara yürüyor dedi. Ne demek istedi? a)Tekerlek döndü, biz geliyoruz, b)Mamma devri UBP'de, c) UBP iktidara geliyor, avantacýlar bize koþun, d)Derviþ de kim, ben varým artýk, e)Tayyýp'la anlaþtým, sýra bendeymiþ.

9-Erçakýca, Talat'ýn 1980'lerdeki Yoldaþ Talat olmadýðýný söyledi. Ne demek istedi? a)Talat artýk deðiþti, b)Talat'ýn artýk milliyetçi duygularý ön planda, c)Talat artýk yoldaþ deðil, cumhurbaþkaný, d)Komunizm öldü, yaþasýn neo-liberalizm, e)Hristofyas tarihte kaldý.

5-Hristofyas, Taksim veya iki devlet varlýðý mantýðý ile uzlaþamayýz dedi. Ne demek istedi? a)Talat devamlý taksim ve iki devlet mantýðý ile hareket ediyor, b)Talat federasyon istemez, c) Talat'ýn mantýðý bizi uzlaþmaya götürmez, d)Talat tavrýný deðiþtirmelidir, e)Talat beni hayal kýrýklýðýna uðrattý.

10- Obama, Kýbrýs'ta çözüm Türk iþgalini bitirir dedi. Ne demek istedi? a)Türkiye Kýbrýs'ta iþgalcidir, b)Kýbrýs sorununu çözerek bu iþgale son verilmeli, c)Ben Kýbrýs'ta çözümden yanayým, d)Kýbrýs'ta çözümü destekliyorum, e)Ýþgalin son bulmasý için çözüm olmasý gerekli.

Rasýh Keskiner

MÜCADELE DOLU 19 YIL... (1)

Bir hafta sonra Yeni Kýbrýs Partisinin kuruluþunun 19.yýlý dolmuþ olacak. 19 yýl önce bu günlerde, Kýbrýs Türk toplumu tarihinde, örgütlü yepyeni bir mücadelenin baþlangýcý hazýrlýklarý tamamlandý. 77 mücadele arkadaþý, , " Bu memleket bizim, talimatla yönetilmeye hayýr" sloganý ile özetlenen Kýbrýs Türk toplumunun varlýðýnýn korunmasý ve Kýbrýs'ýn yeniden bütünleþtirilmesi ana ilkeleri doðrultusunda mücadeleye baþlamýþtýr. 19 yýl önce ben ve bir kýsým arkadaþým 40'lý yýllarýnda, büyük çoðunluðumuz ise 30'lu yýllarýndaydý. Mücadelenin her yýlý zor geçmiþtir ancak baþlangýç yýllarý çok daha zordu. Rejim belki de buna hazýrlýksýz yakalanmýþ olacak ki saldýrýlarý kont-propagandaya dönüþtü. Tehditler, baskýlar, bombalar ve kurþunlamalar hep Yeni Kýbrýs Partisinin daha süratli tanýnmasýný saðladý. Ancak bu gidiþten çabuk uyandýlar, ve bizi yok saymaya

muallimin izlenimleriyle

BĐZĐMGAVEHANE GAVEHANE BĐZĐM Bu hafta Cumartesi sabah uðradým bizim mekana. Sabah dediysem de saat 11 i buluyordu. Cumartesi biraz daha kalabalýk oluyor mekan. Kahvehaneye girdim ama kahvehanenin gülü Emir dayý ortalýkta yoktu. Ben bir yer bulup oturdum: - Merhaba diyerek söze baþladým. Nasýlsýn Þevket usta? - Eylik oðlum. Sen napang? - Napalým, burdan geçerken uðrayým bir dedim. Ne var ne yok göreyim. Hem sizinle biraz sohbet ederim. - Eyi ettin. Zaten bu ara senden baþkasý oðramaz buralara. - Neden bu usda, korkarlar? - Onnar lüküs otellerin barlarýnda içeller gavelerini. Ha gave deim de aklýma geldi, yapayým gaveni? - Yap Þevket usda. Bilin sade olacak. - Bilirim muallim, bilirim. Sen datlý iþmen. Geçen gün noldu biling? - Yok nerden bilecem, hayýrdýr ! - Gýzdýrdýlar Bizim Emir aðayý. - Napdýlar kendine ki.. - Buraþda üç-beþ dane çocuk tavli oynallardý, iliþdiler genne. - Ne dediler kendine gene? - Aslýnda bakarsan fena biþey demediler, " naber yoldaþ Emir" diye laf attýlar. - E ne var bunda, zaten Emir dayý yoldaþ olduðunu inkar etmez ki.. - Orasý öyle da, geçen gün Memedin yoldaþlýktan vazgeþdiðini söylediler ya, caný ondan sýkkýn. - Ma o Erçakýcanýn söyledikleri, - Ha yahu. Yok ne bileyim Memet esgi Memet deðilmiþ falan. - Ee doðru deðil mi? - Zaten Emir aðanýn da huysuzluðu, doðru olduðundandýr. Sohbetimiz sürerken kalýpcý Süleymen girdi içeri. Sanki anlaþmýþ gibi, - Merhaba arkadaþlar, yoldaþ yok Diyerek, Emir dayýnýn kulaklarýný çýnlattý. Kahveci Þevket: - Yok küsdü bize. O günden bu yana görünmedi.

baþladýlar. Sesimizi basýn yayýn organlarýndan, tv ve bunun gibi iletiþim araçlarýndan uzak tuttular. Buna raðmen 19 yýl öncenin verdiði dinamizm ile Kýbrýs'ýn Kuzeyindeki her yer adým adým dolaþýldý. Seçimleri de bir araç olarak kullanarak bu ülkenin gerçeklerini ve önümüzdeki yýllarda yaþanacak tespitleri duyurdu. O güne kadar konuþulmasý tabu olarak adlandýrýlan hususlar meydanlara taþýndý. Kýbrýs Türk toplumunun kendi ülkesinde azýnlýða düþürülmesinin planlanýp programlandýðýný ve uygulamanýn baþladýðý, Kýbrýs Türk toplumun iradesine her alanda TC asker ve sivil Yönetimleri tarafýndan müdahale edildiði, Kýbrýs'ýn yeniden birleþtirilmesi, uluslararasý hukuk ile hukukun üstünlüðünün esas olduðu, insan haklarýnýn korunup geliþtirilmesi gerekleri dile getirildi. 19 yýl önce doðan Yeni Kýbrýs Partisi Kýbrýs'ýn genelinde tüm diðer Rejim partilerinden farklý mücadelesi ile hep var olmuþtur ve var olmayý da sürdürmektedir. Yeni Kýbrýs Partisini tarif etmek gerekirse ben þu þekilde anlatýrým: - YKP Rejim karþýtý bir mücadelenin verildiði bir siyasi harekettir. Pek çok diðer siyasi partiler gibi, Rejimin çizdiði çizgiler içinde oynamayý, dans etmeyi reddeder ve kendi mücadele alanýný bu çizgiler dýþýnda ve kendi çizer. - YKP kýsa vadede Kýbrýs'ýn ve Kýbrýslýlarýn birleþmesi için mücadele etmektedir. Ayný þekilde Kýbrýs Türk toplumunun varlýðýnýn korunmasý, kendi ülkesinde onbin

- Ee bizim ne günahýmýz var. Biz biþey söylemedik ki genne. Onu dürten o çocuklardý. - O gün gaçarkan, bu Cetteppelilerin yüzünden çocuklarýn masgarasý olduk deyerek gitti. - O tarafda da Urumlarýn bazýlarý Dimitrinin da yoldaþlýkdan uzaklaþdýðýndan dertli. - E zaman be oðlum. Zaman gývýrma zamaný. Geçen gün o esgilerden bir tanesi da buraþda, gomonismin bittiðini söylerdi falan be Seleyman. - Vallahi ben annamam bu iþlerden ama Memedin bu hali eyi deyil. - Sen oyle zannet. Adam zamana uydu, ne var bunda. - Ne uymasý be Þefget dayý. Düþdü dincilerin peþine.. - E kimin peþine düþeceydi? Senin yoksa benim. Guvvat kimde isa onun. Bu gün guvvat Tayyip'da. - Git yau! Bu gadar da olmaz. Ýnsanda biraþçýk utanma olur. - Ne utanmasý. Parra Tayýpda, oy verecek insannar Tayýpda. Napacak baþga? - Neysa boþver av yaklaþdý. Sen ona bak. - Hade gene yeyceyik bicez keklicik. Getirecen ya bana bu sene da. - Sana csurullo getirecem. Tam senin diþine göre. - Onnarý vurmak yasak deyil? - Ne yasaðý, önüne ne çýkarsa bas fiþengi. - Hade bakalým öyle olsun. Zaten alýþdýnýz sizda bunnardan, balý dutan parmaðýný yalar. Siz yeyin tavþanlarý, keklikleri bize da csurullo ha ! - Beyenmedin csurulloyu. Sanki daha evvel alýþgýndýn kekliðe. - Yok Seleymancým, biz nerde gördüydük kekliði, ah ulan ahpezevenk memleket kimler neydi da ne oldu. Hade bakalým git baþýmdan senda. Diyerek Süleymaný adeta kahvehaneden kovmaktan beter etti. Ben de kalkýp yola koyuldum.

yýllýk kültürü ile yaþamasý için mücadele etmektedir. - YKP Rejimi iyileþtirmeyi deðil, Rejimi yýkmayý, yepyeni bir düzen kurmayý hedefler. Ýnsanlýðýn geleceðinin sosyalizmde olduðuna inanýr ve Kýbrýs'taki tüm emekçi sýnýf ve katmanlarý kucaklayan, emeðin globalleþmesini amaçlayan tüm dünya soluyla iþbirliði çerçevesinde sosyalist bir düzeni hedefler. .Bu tarifler yanýnda YKP'yi nasýl görürüm. YKP'de bulunmak nasýl bir iz býrakýr ve YKP'li olmayý nasýl anlatýrým. - Her þeyden önce YKP bir baþkaldýrý hareketidir. Ýnsanlýðýn daha mutlu bir yaþam sürmesine engel her türlü müdahaleye karþýdýr ve karþý çýkar, - YKP'nin duruþunda dosdoðruluk var. Eðilmek, bükülmek ve esen rüzgarlara göre yön deðiþtirmek yoktur, - YKP'de bardaðýn sadece dolu veya boþ tarafýný görerek politika üretmek yoktur. Bardak boþ ise boþ, dolu ise dolu olarak görür ve ona göre hareket eder. Baþka bir deyiþle siyaha siyahi beyaza beyaz der, aradaki ton farklarý ile mazeret uydurmaz. Bütün bu özellikleri yanýnda YKP bir yaþam biçimidir. Bugün sokaktaki pek çok kiþi YKP'yi en doðru söyleyen olarak tarif eder. Bugün sokaktaki pek çok kiþi YKP'yi önceden yaptýðý tespitlerin sonradan, yýllar sonra gerçekleþtiðini söyler, Bugün sokaktaki pek çok kiþi YKP'nin öngörülerinin pek çoðunun gerçekleþtiðini bilir. yenicag@yenicag.com.cy


6

24 EKÝM 2008 CUMA

HABER

ÝLK GERÇEK KÜRESEL KRÝZ* HAYRÝ KOZANOÐLU Röportaj Express Dergisi... Bütün dünyada, hem ülkelerin içerisinde, hem de küresel anlamda bir sýnýf mücadelesi olacak. Sermaye gücünü elinde tutanlarla, ezilenler, emekçiler arasýnda ve güçlü ülkelerle zayýf ülkeler arasýnda, yani hem sýnýf savaþýmýnýn, hem de emperyalizmin aslýnda eskiden olduðundan çok daha fazla hissedildiði bir döneme geliyoruz. Tabii kesin kehanetlerde bulanmak çok zor, ama farklý bir dönem olacaðý, ezberlerin bozulacaðý bir dönem olacaðý da açýk. Yani "emperyalizm yoktur" diyerek ezber bozma döneminden, "emperyalizm vardýr" diyerek ezbere dönme dönemine geliniyor. Aslýnda, ezber bozmanýn "emperyalizm vardýr" demek olduðu görülecek. Bankacýlýkta 'Minsky aný" diye bir deyim var. Yani insanlarýn kafasýna bir þeylerin dank ettiði, tehlikenin kapýda olduðu algýlamasýnýn yaygýnlaþtýðý bir andýr. Ýnsanlarýn ekonominin üzeride kara bulutlar olduðuna iliþkin kanýlarý pekiþmeye baþlar. Öyle bir andayýz. Þimdi insanlarýn kafasýna bir þeyler dank ettiði bir döneme geçilebilir. Amerikan ekonomisinin çatýrdadýðý 1929 bunalýmýnýn sonrasýndan beri görülmeyen ölçüde faizler düþtü. Ýnsanlar paralarýný fonlara emanet etmiyor. Zamanla bankalara da emanet etmemeye baþlayabilirler, böyle bir ihtimal var. Kýsa vadeli tasarruflarýn yatýrýldýðý fonlara güven azaldý, tasarruf sahipleri paralarýný çekmeye baþladý. Bazý iflaslar da bu nedenle oldu. Henüz tasarruf sahiplerinin bankalara koþup paralarýnýn güvencesini sorguladýðý bir aþamaya gelinmedi. Ýnsanlarýn mevduatlarýný çekmek istemeleri noktasýna gelinirse, bu kapitalizmin kýyamet gününün geldiði anlamýna da gelir. Bu yaþanan ekonomik sarsýntýyý siz nasýl tanýmlýyorsunuz? Bence bu ilk gerçek küresel kriz. Diðer krizlerin de baþka yerlerde kaçýnýlmaz etkileri olmuþtu ama, ciddi çöküþ tehdidi altýnda olanlar belli yerlerdi:1994 Meksika krizi, sonra Asya krizi, Rusya krizi, 2001'de ABD'de internet hisseleri çöktü....Küreselleþme tarihinde 6-7 tane böyle kriz var. Ama bu seferki gerçek anlamda küresel kriz, Rusya'da da, Çin'de de, Avrupa'da da hissediliyor. Krizi hareket geçiren neydi? Reel geliri, satýn alma gücü sýnýrlý olan kesimler tüketici kredileri ve kredi kartlarý gibi mekanizmalarla talep unsuru hale getiriliyor. Ýkincisi, düþük faizli konut kredileriyle önce zor konut sahibi olabileceklere, zaman içerisinde de hiç konut sahibi olamayacaklara dahi likidite sunuluyor. Bankalarýn eþiðinden bile adým atmayý aklýna getirmeyen, "subprime" denen, özellikle azýnlýklar, siyahlar, Pishanikler ve iþsizlerin oluþturðu gariban yurttaþlarýn kapýsýn çalarak 'Sizi ev sahibi yapalým' deniyor. Subprime demek, krediye mazhar olmayan insan demek; normal olarak piyasalarýn borç vermeceði insanlara likidite bollanmasý nedeniyle büyük krediler açýlmasý. Öyle örnekler anlatýlýyor ki: Kadýn çalýþmýyor, iþsizlikten aldýðý parayla gündelik geçimini bile saðlayamýyor, ona "size kredi açýlým, ik katlý ev satalým, bir katýnda siz oturursunuz, bir katýný 2 bin dolara kiraya verirsiniz, borcunuzu da ayda bin dolara ödensiniz'deniyor. Kadýn durduðu yerde ev sahibi olacak ve üzerine para kazancak. "Teaser rate2 denen böyle þeyler var. Ödeme önce çokdüþük bir fizle baþlýyor,sonra oran artabiliyor. Ayrýca, þöyle bir eþitsizlik de var: bu yoksul kesimlere kredi veriliyor ama, "madem riskleri fazla, faizleri de bunu telefi edecek yükseklikte olmalý'

deniyor. Bir doktor veya avukat ev aldýðýnda yirmi yýlda 250 bin dolar ödüyorsa, ayný ev bir temizlikçiye, geçici iþlerde çalýþan birisine 350 bin dolara maloluyor. Ayný ev zengine ucuza, yoksula pahalýya satýlýyor. Hiçbir düzenli geliri olmayanla dahi kredi verildiði düþünülürse, bu kriz nasýl oldu da daha önce patlak vermedi? Piyasada para bolluðu var, ev fiyatlarý artýyor. Bu iyimserlik havasý yaratýyor. 50 bin dolar peþin vererek 350 bin dolarlýk evi krediyle aldýn diyelim. Ödeyemez hale geldiðinde, ev haczediliyor. Fiyatlar yükseldiðinden evin fiyatý 380 bin olmuþ, satýyorlar, borçlarýný tahsil ediyorlar, sana da 30 bin dolar veriyorlar. Zarar ediyorsun ama, krediye veren banka parasýný kurtarýyor. Bankalarýn kredilerini ödeyemeyen insanlarýn evlerini satýþa çýkarmasý konut fiyatlarýný düþürüyor, bu sefer evin fiyatý borcu karþýlamýyor. Burada kar topu etkisi var. bin ev, on bin, yüz bin, beþ yüz bin ev satýlýyor, art arttýrýlýyor, fiyatlar iyice düþüyor. Krizin ana nedeni konut kredileri mi? Asýl neden, Marksist yorumla ifade edilirse, eksik talep ve aþýrý üretimin ortaya çýkaracaðý krizin finansal mekanizmalarla ertelenmesi. Normalde, gelirin kadar harcama yapmayý düþünürsün. Ama ABD'de, genel trend olarak reel gelirlerde sürekli bir düþüþ, insanlarýn tüketimindeyse artýþ var. ekonominin belkemiðini tüketim harcamalarý oluþturuyor. Ýnsanlarýn gelirlerinin ötesinde tüketmesini iki mekanizmasý var: Biri kolayca verilen tüketim kredileri, kredi kartlarý...ikincisi, krediyle ev alýyorsun, 300 bin dolara aldýðýn ev, bakýyorsun 400 bin dolar olmuþ; 50 bin dolarlýk tasarrufunu bankaya yatýrmýþsýn, o da oluyor 60-70 bin dolar...Böylelikle, "oturduðun yerden evin deðeri, borsadaki portföy yükseliyor, 3 bin kazanýyorum, 5 bin harcasam ne olur" diyorsun. Buna refah etkisi deniliyor. Ama hayali bir durum bu deðil mi? Evet, fiktif bir durum. Þimdi en büyük risk, bu 'refah etkisi'nin tersine dönmesi. Bu sefer de ayda 6 bindolar kazanan insan 2300 bin dolarlýk evimin deðir 250 bine, borsadaki 50 bin dolarlýk yatýrýmým 40 bine indi, aman kemerleri sýkayým' diyecek ve bu da çok ciddi bir daralmaya neden olacak. Þu ana kadar bu ortaya çýkmadý, Amerikalýlar çok iyimser olduklarý için hala iþlerin düzeleceði havasý devam ediyor. Kredi alan en alttakiler evlerini kaybedecek ve zarar görecek. Bu kriz hangi sýnýflarý nasýl etkiliyor? Yaygýn medyada batan bankalar tartýþýlýyor yalnýzca: "150 küsur senelik koskoca Lehman Brothers bir anda battý, hissedarlarý ciddi zarara uðradý.." Evini kaybeden insanlardan bahsedilmiyor. Bir dönem, subprime nedeniyle 2.5 milyon kiþinin evini kaybettiðinden bahsediliyordu, þimdi bu durum prime borçlara da yayýlmaya baþladý, muhtemelen bu sayý 3-5 milyonu buldu, ki bu sadece finansal piyasalardaki geliþmelerin soncu. Reel piyasalarda daralmalar baþlayýp iþsizlik arttýrca, borcunu ödeyemeyenler de artacak. Þimdi risk algýlamasý yükseldiði için, Merkez Bankasý faizleri düþürdükçe, diðer faizler düþmek yerine yükseliyor. Çünkü hereksi daha riskli kabul ediyorsun,reel ekonominin

daralacaðýný öngörüyorsun, "borç verdiðim insanýn yarýn iþsiz kalma olasýlýðý yüksek" diyorsun. Ýkincisi, bankalar birbirine güvenmiyor, kredi vermiyor, bankalar arasý para piyasasý donmuþ durumda. Kurtarma operasyonu batan veya batmak eþiðindeki kuruluþlarýn kamu parasýyla, hazine desteðiyle kurtarýlmasý mý? Bu operasyondan yola çýkarak, daha müdahaleci bir devlete dönüþün kaçýnýlmaz olduðu iddiasý var. Biz sosyalistler, genellikle, ciddi bir toplumsal deðiþikliðin söz konusu olduðunu düþündüðümüz dönemlerde veya tam tersine, çok sistem dýþý kaldýðýmýz en radikal programý öne çýkardýðýmýz dönemlerde, bankalarýn, finansal sistemin kamulaþtarýlmasýndan bahsederdik. Son zamanlarda bu, hiç gerçekçi olmayan, düþünülemeyecek bir öngörü gibi görülüyordu. Þimdi neredeyse gidilen nokta bu. Kapitalizm enerjisini paradan alýr, bütün enerjisi paranýn dönüþüdür. Paranýn dönüþü de insasnlarýn o anda ceplerinde olan paradan bir süre için vaz geçebilmekte karþýlarýndakine güven duymasýyla mümkündür. O güvenin ortadan kalktýðý noktada, para sirkülasyonu olmaz. Bunu saðlayabilecek olan ancak devlettir. Devlet bunu ya zorla yapar ya da en güvenilen kurum Merkez Bankasý'dýr, çünkü en kötü ihtimalle para basarak borcunu öder. Düþünün, ABD küresel kapitalizmin en büyük ülkesi, finanslaþmanýn en yaygýnlaþtýðý ülke ve Amerikan finansal sisteminde yatýrým bankacýlýðý çok önemli. Yatýrým bankasý denince akla beþ büyük banka geliyor, bunlarýn üçü Bearn Stears, Lehman Brothers, Merrill Lynch ortadan kalkmýþ, diðerleri Goldman Sacks ile Morgan Stanley'in ne olacaðý da belli deðil. Bu, artýk ABD'de yatýrým bankacýlýðý diye bir müessesenin kalmamasý demek. Türkiye nasýl etkilenir? 2009'dan itibaren etkinin hissedilebileceði, önümüzdeki bir buçuk sene, büyümenin yüzde 4'ün altýnda olacaðý söyleniyor... Küresel ekonomiyle yakýn baðlarý olan hiçbir ülke bu krizden zarar görmeden kedisini kurtaramayacak. Ama özellikle Türkiye gibi cari iþlemler açýðý çok yüksek olan ülkeler daha fazla etkilenecek. Türkiye cari iþlemler açýðý veriyor, yani yurtdýþý aleme sattýðý mal ve hizmetlerden elde ettiði deviz gelirleri, aldýðý mal ve hizmetlere harcadýðý paradan daha az. Bu sistemin devam etmesi için finanse edilmesi gerekiyor, ABD'de kamunun borçlanma faizlerinin bu kadar düþtüðü, risk algýlamasýnýn bu kadar yükseldiði bir dönemde, Türkiye gibi ülkeler, YTL cinsinden faizleri daha da yüksek tutarak para çekebilirler. Faizlerin yükselmesi, Türkiye'de durðunluðun artmasý, yatarým eðilimlerinin iyice duraksamasý demek. Ýkincisi, Türkiye kendi özgü krizler yaþadýðýnda, örneðin 1994'te, 2001'de,büyük ölçüde üretim altyapýsýný dýþ aleme yönlendirip ihracat gelirlerini arttýrarak krizden sýyrýlmayý denerdi, þimdi her yerde talep düþtüðün için böyle bir þansý olmayacak. Bu krizin Türkiye'ye zararýný sýnýrlandýrýcý olumlu bir etki, görmeye baþladýðýmýz gibi, petrol, enerji, ham madde fiyatlarýndaki düþüþler olabilir. Türkiye bunlarýn ithalatçýsý olduðu için buradaki fat-

urasý daralacak. Böyle bir durumda, Türkiye gibi ülkeler, çalýþan insanlarýn gelirlerini arttýrarak, sosyal harcamalarý arttýrarak talebi sýradan insanlarla saðlamak yoluna gidebilirler. Ýkincisi bu krizin Türkiye'nin önünde ciddi bir fýrsat olduðunu düþünüyorum. 1982, hatýrlanýrsa dünya borç krizi olmuþtu, bütün borçlu ülkeler Latin Amerika ülkeleri, Güney Kore, Polonya gibi ülkele borçlarýný ödemekte sýkýntýya düþtüler ve borçlarý yeniden yapýlandýrýldý. Evet, bu süreçte ekonomileri ciddi daraldý, genel olarak zarar gördüler ama, en azýndan borçlarýnda bir indirime gittiler, vadeler yayýldý. Halbuki o dönemde Türkiye efelik yapan Özal'ýn "aman borçlarýn kuruþunu bile aksatmayalým, sonra sittin sene borçlanamayýz" öngörüsü üzerine, borçlarýný son sentine kadar ödedi. Bu süreçten en fazla zararla çýkan Türkiye oldu. Þimdi, Türkiye'nin de borçlarýný yeniden yapýlandýrmasý için bir fýrsat doðuyor. Efelik yapmak yerine pazarlýk yapýlabilir. Türkiye'nin pazarlýk gücü var mý? Borçluysanýz, her zaman bir pazarlýk gücünüz vardýr, hel büyük borçluysanýz. Borcunu ödeyemediðini söylüyorsan ve insanlar hala sana mallarýný, petrollerini, arabalarýný satmak istiyorsa, pazarlýk gücün vardýr. Bunun iyi örneði Arjantin. Þimdi artýk dünya, bize anlatýldýðý anlamda küreselleþmenin geçerliliðini yitirdiði, bütün kurallarýn, kurumlarýn, mekanizmalarýn tekrar gözden geçirileceði, tekrar yapýlandýrýlacaðý bir döneme giriyor. Burada oluþabilecek pazarlýk gücünden yararlanmak lazým. Bunu sadece muhalif iktisatçýlar deðil, sistemin en önde gelen yorumcularý söylüyor. Sistemin bütün varsayýmlarýnýn sorgulandýðý, yeniden yapýlandýrýldýðý bir dönemden geçiyoruz. Krizler ayný zamanda fýrsatlar da demekse, yeni fýrsatlarýn da ortaya çýkabileceði söylenebilir. Sistemin sorgulanmasýndan kastettiðiniz ne, neolibebral politikalardan vazgeçiþ mi, bir restorasyon mu? Bütün dünyada, hem ülkelerin içerisinde, hem de küresel anlamda bir sýnýf mücadelesi olacak. Sermaye gücünü elinde tutanlarla, ezilenler, emekçiler arasýnda ve güçlü ülkelerle zayýf ülkeler arasýnda, yani hem sýnýf savaþýmýnýn, hem de emperyalizmin aslýnda eskiden olduðundan çok daha fazla hissedildiði bir döneme geliyoruz. Tabii kesin kehanetlerde bulanmak çok zor, ama farklý bir dönem olacaðý, ezberlerin bozulacaðý bir dönem olacaðý da açýk. Yani "emperyalizm yoktur" diyerek ezber bozma döneminden, "emperyalizm vardýr" diyerek ezbere dönme dönemine geliniyor. Aslýnda, ezber bozmanýn "emperyalizm vardýr2 demek olduðu görülecek. Bu operasyonla kriz aþýlmazsa ne olacak? Neo-liberal düþünce kuruluþlarýnýn hepsi þunu söylüyordu. "Piyasýnýn inisiyatifi ne kadar arttýrýlýrsa, sosyal harcamalar ne kadar azalýrsa, deregülasyon ne kadar yaygýnlaþýrsa, özelleþtirmeler ne kadar sonuçlandýrýlýrsa, dünya için, ABD için o kadar hayýrlý olur7. Bu ideolojinin ciddi bir darbe yediði dönemdeyiz. Bizim neo-liberalizm diye tanýmladýðýmýz düþünce üzerinde çok ciddi bir ýsrar olacaðýný düþünmüyorum. "Artýk deðiþik bir döneme girilmiþtir, bunun deðiþik parametreleri vardýr" denecek. Ama devlet kapitalizminin olmasý emekçilerin lehinedir anlamýna gelmez. Devlet kapitalizmi de sömürünün en þiddetli olduðu, sermayenin ülke ve dünya kaynaklarýný en hoyratça kullandýðý bir dönem olabilir. *Express Dergisinin, Ekim 2008, tarihli sayýsýndan özetlenerek alýnmýþtýr. ("Minsky Aný Dank!, söyleþi: Aykut Kýlýç, Siren Ýdemen, Yücel Göktürk, s. 36-41)

Yazarýmýz Arif Hasan Tahsin rahatsýzlýðý nedeni ile bu haftaki yazýsýný yazamamýþtýr. Hocamýza acil þifalar dileriz...


HABER

7

24 EKÝM 2008 CUMA

“Erdoðan Haddini Aþtý” Yeþiller Partisi: "Ilýsu barajýna karþý çýkanlarý terör örgütünün uzantýsý ilan eden Baþbakan Erdoðan özür dilemeli."

Obama: ‘Türkiye Kýbrýs’ta Ýþgalci’ ABD'deki Demokrat Parti'nin baþkan adayý Barack Obama'nýn son hedefi ülkesindeki Yunan asýllý seçmen. Yunan-Amerikan Cemaati'ne bir mektup gönderen Obama, Kýbrýs sorunundan bahsederken, Türkiye'den iþgalci diye söz etti. Mektupta Obama, "Kýbrýs sorununun müzakereler yoluyla çözümü, Kuzey Kýbrýs'taki Türk iþgaline son verecektir" ifadesini kullandý. Demokrat baþkan adayý, Kýbrýs için çözüm formülünü de þöyle anlattý: "Kýbrýs tek bir egemenliði bulunan bir ülke olarak kalmalýdýr. Bu ülkede iki toplum da, iki bölgeli federasyon içinde siyasi merci olarak icraatta bulunabilmelidir" Demokrat lider, Türkiye'de demokrasiyi güçlendirerek ve askeri çatýþma riskini azaltarak, Türk-Yunan iliþkilerinin düzelmesine yardýmcý olma sözü de verdi. Obama, "Türkiye Ruhban Okulu'nun yeniden açýlmasýna izin vermeli ve her uyruktan din adamlarýnýn eðitilmesi hakkýný tanýmalýdýr" diye yazdý.

Yeþiller Partisi Eþ Sözcüsü Ümit Þahin, Ilýsu barajýna karþý çýkanlarý terör örgütünün uzantýsý olmakla suçlayan Baþbakan Erdoðan'ýn haddini aþtýðýný söyledi ve yýllardýr Hasankeyf'i korumak için mücadele edenlerden özür dilemeye çaðýrdý. Yeþiller Partisi Eþ Sözcüsü Ümit Þahin tarafýndan yapýlan açýklama þöyle: "Ilýsu barajýna karþý çýkanlara terör örgütünün uzantýsý diyen Baþbakan Erdoðan haddini aþýyor. Hasankeyf'te en deðerli tarihi eserlerin sonsuza kadar sulara gömüleceði, yüzlerce köyün ortadan kalkacaðý, insanlarýn göç etmek zorunda kalacaðý, endemik türlerin ortadan kalkacaðý, ekosistemin ciddi zararlar göreceði açýk. Ilýsu bölgeye kalkýnma deðil,

insani ve sosyal yýkým getirecek bir projedir. Türkiye'de yýllardýr pek çok kesim Hasankeyf'i ve bölgedeki yaþamý korumak için mücadele veriyor. Türkiye'nin AB'ye girmesini en çok destekleyen Avrupa Yeþilleri de Ilýsu'ya karþý ve kendi ülkelerinde kredi garantisinin iptali için çalýþýyorlar. Üstelik bu çabalar sonuç vermek üzeredir ve Baþbakan'ýn paniklemesinin nedeni kredi garantilerinin kesileceðini görmelerinden duyduklarý korku olabilir. Bize böyle aðýr sözler söyleyen Baþbakan, Türkiye'nin en büyük destekçisi olan Avrupa Yeþilleri'ne ne cevap veriyor merak ediyoruz. Baþbakan Erdoðan açýkça gerçekleri çarpýtmakta, haksýz olduðunu bildiði için de doðrularý dile getirenlere hakaret etmektedir. Baþbakan'dan sözlerini geri almasýný ve Türkiye'de ve dünyada doðayý ve tarihi mirasý korumak için mücadele verenlerden özür

dilemesini istiyoruz." Yeþiller Partisi MYK üyesi sanatçý Yasemin Göksu ise Baþbakan Erdoðan'a seslenerek þunlarý söyledi: "Evet burada bir yalan var, ama yalaný söyleyen sizsiniz. Binlerce yýllýk bir kültür ve coðrafi yapýya sahip Hasnkeyf' e suni bir deniz manzarasý yapýþtýrmak, nasýl bir haddini bilmemek ve cehalet örneðidir? Demek ki sizin dünyanýzda bir yer "deniz manzarasý" yoksa deðersiz… Ama denizler de, termik santrallerinizden, nükleer santrallerinizden, yazlýklarýnýzdan, talan edilmiþ orman alanlarýnýz ve 2 B'lerinize kurduðunuz turistik tesislerinizden daha deðerli deðil. Deðerli olsa gerçekten turizm cenneti olarak ve kendi doðallýklarýnda býrakýlýrlardý. Demek ki Hasankeyf'in binlerce yýllýk bilgeliði, heybeti, ruhu yetmiyor size güzel görünmesi için. Bir insan, binlerce yýllýk mirasýn üzerine TOKÝ bloklarý dikmekle

övünebilir mi?…" Yeþiller Partisi Eþ Sözcüsü Bilge Contepe ise konu ile ilgili olarak Yeþiller Partisi'nin tavrýný þu sözlerle özetledi: "Ilusu barajýnýn yapýmý; Hasankeyf'in tarihi, kültürel ve ekolojik deðerlerinin yok olmasýna, binlerce dönüm tarým arazisinin sular altýnda klmasýna ve yerli halkýn yaþam ortamlarýndan koparýlmasýna neden olacaktýr. Bu önemli sorunun sýnýrlarý aþan bir mücadeleye kavuþmasý dünya Yeþilleri'nin mücadelesiyle gerçekleþmiþtir. Bundan sonra da mücadelemize devam edeceðiz ve Hasankeyf'in sular altýnda kalmasýna izin vermeyeceðiz."

Ufuk Uras: Ordu eleþtirilmelidir... ÖDP lideri Ufuk Uras, "Ordu eleþtirilebilir ve eleþtirilmelidir. Dünyanýn hiçbir ordusu hatasýz olmamýþtýr" dedi. ANKARA - ÖDP Genel Baþkaný ve Ýstanbul milletvekili Ufuk Uras, Aktütün saldýrýsý ve ardýndan yaþanan taþtýrmalarla ilgili yazýlý açýklama yaptý. Türk toplumunun, hamasetten, kan dökülmesinden ve þiddetten býktýðýný bildiren Uras, "25 yýldýr süren ve onbinlerce yurttaþýmýzýn öldüðü bir konuda konuþmayacaðýz da ne konuþacaðýz?" sorusunu yöneltti. Toplumu susturarak, konuþmalarý ve yazanlarý tehdit ederek, tarihsel ve toplumsal sorunun üstesinden gelinemeyeceðini ileri süren Uras, açýklamasýnda þu görüþleri dile getirdi: "Kuþku duyulan konularýn tartýþýlmasý lazým. Ordu eleþtirilebilir ve eleþtirilmelidir. Dünyanýn hiçbir ordusu hatasýz olmamýþtýr. Bu nedenle Genelkurmayýn ilk tutumunun kabul edilebilir bir yaný yoktur. Milli Savunma Bakanýnýn suskunluðunu ve Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan'ýn tepkisinin de sivil ve demokratik anlayýþla ilgisi yoktur. Türkiye toplumunu suskun,

hukuk ve demokrasi yoluyla doðrularý arayan bir toplum olmaktan uzaklaþtýrma çabalarýnýn kimseye yararý olmayacaktýr."

'Milli Savunma Bakaný neden suskun?' ÖDP Genel Baþkaný ve Ýstanbul Milletvekili Ufuk Uras yaptýðý açýklamada "Genelkurmay'ýn ilk tutumunun kabul edilebilir bir yaný yoktur. Milli Savunma Bakaný'nýn suskunluðu ve Baþbakan Erdoðan'ýn tepkisinin de sivil ve demokratik anlayýþla iliþkisi yoktur. Keza askeri mahkemenin Aktütün'le ilgili yayýn yasaðý koymasý da kabul edilemez. Bu ülkedeki iki baþlý yargý sisteminin evrensel demokratik hukuk anlayýþýyla baðdaþmadýðý da bilinen bir gerçektir." dedi. Uras'ýn açýklamasý þöyle: "Genelkurmay, keþke geçen günkü tehdit dolu konuþma yerine, araþtýrmalarýnýn sürdüðünü belirterek bugünkü açýklamayý yapmýþ olsaydý. Çünkü Türkiye zor günler yaþýyor ve ölümlerin verdiði acý aklýmýzý ve saðduyumuzu yitirmemize yol açmamalýdýr. Türkiye toplumu hamasetten, kan dökülmesinden ve þiddetten býktý. 25 yýldýr süren ve onbinlerce yurttaþýmýzýn öldüðü bir konuda

konuþmayacaðýz da ne konuþacaðýz... Toplumu susturarak, konuþanlarý ve yazanlarý tehdit ederek bu tarihsel ve toplumsal sorunun üstesinden gelinemez. Kuþku duyulan mevzularýn tartýþýlmasý lazým. Ordu eleþtirilebilir ve eleþtirilmelidir. Dünyanýn hiçbir ordusu hatasýz olmamýþtýr. Bu nedenle Genelkurmay'ýn ilk tutumunun kabul edilebilir bir yaný yoktur. Milli Savunma Bakaný'nýn suskunluðu ve Baþbakan Erdoðan'ýn tepkisinin de sivil ve demokratik anlayýþla iliþkisi yoktur. Keza askeri mahkemenin Aktütün'le ilgili yayýn yasaðý koymasý da kabul edilemez. Bu ülkedeki iki baþlý yargý sisteminin evrensel demokratik hukuk anlayýþýyla baðdaþmadýðý da bilinen bir gerçektir. Türkiye toplumunu suskun, hukuk ve demokrasi yoluyla doðrularý arayan bir toplum olmaktan uzaklaþtýrma çabalarýnýn kimseye yararý olmayacaktýr. Bu ülkenin yurttaþlarýnýn bu ülkenin ordusunu eleþtirme hakký vardýr. Eleþtirinin yasak olduðu dönemler darbe ve cunta dönemleridir. Türkiye hala bu dönemlerdeki icraatin ve hatalarýn faturasýný ödemektedir. Genelkurmay'ýn biraz olsun bu vicdani baskýyý hissetmesinin de zararý olmaz."

BÝR KÖRDÜÐÜM SORUN: KIBRIS Mahmut Halil Can (Sendiren) Kýbrýs sorununun çözümü noktasýnda baþlatýlan görüþmeler;sýkça baþlamýþken giderek seyrelmeye baþladý.Yaratýlan umut ve heyecan yerini;eski kötümser,umutsuz havaya geri býraktý.Zira sunni biçimde yaratýlan bu havanýn,zaman içinde bu hale kavuþacaðý belli idi.Kendi içinde her iki iþgalci güç ile aðababalarý olan emperyalist metropoller devreden çýkarýlmadan sorunun çözülemeyeceði bu turlu görüþmeler de bir kez daha açýða çýkmýþ oldu.Oyalama ve halklarýn umudunu tüketme ve "bakýnýz,biz yaptýk gereðini ama olmuyor" dedirtip halklar arasýndaki kin,nefret ve düþmanlýðý olduðu gibi býrakýp ya da daha da arttýrma taktik turlarýnýn sonuç vermediði ve de gelecekte de net ve kesin sonuç vermeyeceði açýk ve alenidir.Sorunun kendisi dolaba,soðumaya býrakýlacaktýr yeniden. Bu geliþmelerde Türk iþgalci sömürgeciliðinin simgesi olan Türk faþist Ordusunun Kýbrýs ziyaretleri ve ziyaretlerle birlikte ortaya açýkça söylenen, bugüne kadar iddia ettikleri tezlerin devamýný ifade etmelerinin büyük etki ettiði kesindir.Bu açýklamalarý gidiþatýn yönünü kýsmen ya da tamamen deðiþtirecek ,tayin edici roldedir.Her iki iþgalci devlet ile emperyalist metropol merkezlerin Adadaki istikrarsýzlýðýn , Ada halklarýnýn birbirinden uzak olmasýnýn ve de bölünmüþlüðünün stratejik algýlandýðý gerçeðinin bir kez daha altýn çizildi bu süreçte. Kýbrýs'ýn stratejik konumu bu durumu ve sonuçlarý zorunlu kýlýp öne çýkarmaktadýr.Zira egemenlerin çýkarlarý

buradadýr.Kýbrýs üzerinde;BOP ve Ortadoðu politikalarýnýn gölgesi vardýr.Adanýn bir kara para aklama cenneti haline getirilmiþ olmasý,kumar merkezi olmasý,uyuþturucu ve diðer kara iþlerin merkezi ve geçiþ üssü haline gelmiþ olmasý,askeri olarak ta Ortadoðu'ya hakim olunabilecek üsler açýsýndan konumu ve yeri;bu bölünmüþlük ve halklar arasýndaki ayrýlýk-düþmanlýðý ön koþul saymaktadýr egemenler açýsýndan.Egemenleri bu ve benzeri çýkarlarý dolayýsýyla;adanýn mevcut durumundan memnundurlar. Adadaki bu bölünmüþlükten tek çýkarý olmayanlar;her iki taraf emekçi sýnýflarýdýr;proletaryasýdýr.Halklar arasýnda öteden beridir genel olarak sorun yoktur(Yaratýlýp var edilenler dýþýnda-Her iki taraf kontrgerillalarýnýn operasyonlarý dýþýnda). Ve olmaz da. Kýbrýs sorununu,adada sömürgeci güçlerin yerel sözcüleri olanlar çözemezler.Ýpleri aðababalarýnda olan bu kuklalar,bu giriþimler ile ada emekçilerinin umutlarýný,hayallerini tüketmekten,halklarý birbirinden daha fazla birbirlerine uzaklaþtýrmaktan baþka bir iþe yaramayacaðýný bilmektedirler.Zira sorunun çözüm mercilerinden birileri de;emperyalist merkezlerdir.Sömürgeci devletlerin de ipleri ,emperyalistlerin ellerindedir.Onlar da sorunu çýkarlarý gereði orta yerde tutmaktadýrlar. Ada emekçileri gerçek çözüm merciidir.Adanýn baðýmsýzlýðý ve özgürlüðünü kapsayan ve onu aþan,sýnýf mücadelesi baðlamýnda sosyalizme varan bir anlayýþ olmadan Kýbrýs sorunu çözülemez.Zaten her geliþme bu söylediklerimizin teyiti olmaktan ileriye gidemiyor.

Ada proletaryasý,ada sömürücülerinin umutlarýný tüketmesine,hayallerini bitirmesine ve kendileri üzerinden oynanan bu komediye izin vermemelidirler.Her iki kesim proletaryasý özgür ve gönüllü birliðin,gerçek özgürlüðün,ada sömürgecileri ve onlarýn oyuncaklarýnýn iktidarýnýn ortadan kaldýrýlmasýna baðlý olduðunu kabul etmek;sosyalizm uðruna mücadele etmek olduðunu kabul etmek olduðunu kavramak ve buna uygun hareket etmek zorundadýrlar. Zaman zaman kuzey ve güney proletaryasýnýn ortak hedeflere dönük eylemlerini güçlendirmek,stratejik birlikte ortak platforma yönlendirmek temel öneme sahiptir.Gerek ekonomik-sendikal ve gerekse siyasal mücadele ekseninde ada proletaryasý ortak bir proðram ve ona uygun bir eylem düzleminde birleþmek amaçlý eylem birliklerini öne çýkararak,yýllarýn ön yargýlarýný kýrmak ve birbirlerine güvenmeyi öðrenmek zorundadýrlar. Adanýn iki taraflý proleterlerinin yýllarýn ayrýlýklarý,geliþtirilmiþ güvensizlik ortamýnýn kýrmasý en temel noktadýr.Bunun yolu da kesin olarak halklarýn birlikte-ortak hedeflere yönelik eylem birlikleridir.Yaþam birliðidir. Ada proletaryasý,egemenlerin ayrýlýk ve düþmanlýk politik ekseninin karþýsýna ,birlikte özgürlük þiarý eksenini temel almalýdýr.Halklarýn birliði ve kardeþliði,faþist sömürgeci iþgal ve onun yerli iþbirlikçilerinin karþýsýnda en temel slogandýr.Kýbrýs'ý ancak sosyalizm ve devrim birleþtirip özgürleþtirebilir.Tutarlý bir anti-emperyalist,antisömürgeci,anti-faþist politik eksen olmadan;özgürlük,devrim ve sosyalizm bir rüyadýr ancak. (http://ateshirsizi.net/)


8

24 EKÝM 2008 CUMA

HABER

BÝRÝNCÝ KUÞAK KIBRIS TÜRK SOLU (22)

2. Dünya Savaþý sonrasýnda þekillenen Dünya'da iki süper güç arasýndaki "Soðuk Savaþ"ta, adanýn kaderi ABD nüfuzuna terkedildi... Dr. Küçük, ABD ile yakýnlaþan NATO üyesi Menderes hükümetinin, Makarios ise ekonomisi ABD ile Ýngiliz "yardýmlarý"yla ayakta durabilen Türkiye gibi NATO üyesi Yunanistan'ýn yanýndaydýlar. Bu nedenle de ikisinin de anti komünistliði ve sol karþýtlýðý ortak noktalarý olsa da, Makarios, Yunanistan ile birleþmeyi tahayyül ederken, Dr. Küçük buna tepki olarak Taksim ülküsü ile adanýn yarýsýnýn Türkiye'ye baðlanmasýný savunuyorlardý. Aralarýndaki fark, Makarios'un Kilisenin baþý bir ortodoks ve fanatik bir Elen Milliyetçisi, Dr. Küçük'ün de buna tepkili bir Türk Milliyetçisi olmasýndan kaynaklanýyordu. Dolayýsýyla adada çýkabilecek olasý bir savaþ dahil her türlü siyasal ve diplomatiksavaþta kim galip gelir veya maðlup olursa olsun, ABD, Ýngiltere, NATO yani kapitalizm kaybetmeyecek, Sol ise sürekli kontrol altýnda tutulacaktý. Geçen haftadan devam ENOSÝS VE TAKSÝM ÜLKÜSÜ BÝRÝNCÝ KUÞAK KIBRIS TÜRK SOLU ÝÇÝN, SONUN BAÞLANGICI OLDU: Sonuçta Enosis ve Taksim söylemleri, eylemlere, kalabalýk mitinglere yol açacak, kýsa bir süre sonra dada en çok nüfusa sahip iki toplumun arasýnda yaratýlan düþmanlýk duygularý karþýlýklý bumerang etkileriyle kanlý çatýþmalarý körüklemekte gecikmeyecekti. Siyasal ülküleri haline gelmiþ taleplerine kan bulaþmasýyla da, iki toplumun birarada yaþamalarýnýn mümkün olmadýðý yolunda bir zihniyet ada toplumlarýnýn düþüncesine yerleþecek ve kök salacaktý. Ayrý ayrý iki toplumun farklý milliyetçi tahayyüllerinin kökleþmesiyle, adada tüm Kýbrýslýlarýn Ýngilizlere karþý anti sömürgeci ortak bir kavga baþlatmalarýnýn þartlarý ortadan kalkarken, ayný zamanda "birlikte yaþayamama" gerekçeleri de üretilmiþ olacaktý. Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda, ortaya çýkan soðuk savaþa uygun olarak adada ortaya çýkan Enosis ve Taksim tezleriyle, adadaki Kýbrýs solunun çýkýþý da duracak,

özellikle Birinci Kuþak Kýbrýs Türk Solu'nu, tam da serðilip geliþmeye baþlayacaðý bir dönemde, yokoluþa sürükleyecek günler bekleyecekti. Öte yandan AKEL, fanatik Elen Milliyetçisi ve silahlanmýþ EOKA örgütünün bombalý þiddet eylemleri karþýsýnda pasifist bir tutum takýnacak, en kötüsü de, EOKA ve liderlerleri (Makarios, Grivas, Yorgacis ) ile Enosis'i savunma yarýþýna giriþerek Birinci Kuþak Kýbrýs Türk Solu'nun, Kýbrýs Türk Liderliði tarafýndan kolay hedef olmasýna neden olacaktý. Denebilir ki, "Enosis ve Taksim"in ortaya çýkýþý ve toplumlarýn bu uðurda kavgaya tutuþmalarý, genel olarak ada solu için kötü bir dönemin baþlangýcý olurken, Birinci Kuþak Kýbrýs Türk Solu için, ileride görüleceði gibi, hazin bir sonun baþlangýcýydý. .............................................................. 1950 yýlýnýn Þubat ayýnda, Yunanistan'da, Komünistlerle süren þiddetli içi savaþýn artýk sonuna gelinmiþ ve sýkýyönetim kaldýrýlmýþtý. Sovyetler Birliði artýk Yunanistan'da komünistlerin yenilgisini kabullenmiþ, bu ülkeyi ABD nüfuzuna terketmeyi kabul etmiþti. Daha önce Yunanistan Komünist Partisi'nin isteði ile Enosis'e destek veren AKEL'e

gelince. Ne yazýk ki adada Kýbrýslýrumlar arasýnda büyük bir sempatizan kitlesine sahip olan bu arada Kýbrýslýtürk solunu da kendi içerisinde örgütlemeye baþlamýþ bu parti, her fýsatta Enosis'i desteklediðini beyan edecekti. AKEL'in Enosis'i desteklemesi ise iki anlama geliyordu. Birincisi Kýbrýsrum toplumu içerisinde milliyetçi ülküye sahip çýkmak ve Kýbrýs Rum liderliði ve EOKA ile geçici de olsa ayný ülküyü desteklemek. Hatta bu süre içerisinde AKEL, gerek Kilise, gerekse diðer fanatik Elen Milliyetçi örgütlerle Enosis için birlikte eylemler ve mitingler de düzenleme yoluna gider. Örneðin, 28 Haziran 1953 tarihinde, Makarios Sömürge Valisi tarafýndan yasaklanan bir Enosis mitingini gerçekleþtirmek için AKEL ile de iþbirliðine gider. Böylece o gün sabahleyin henüz bir Baþpiskopos olan Makarios'un isteðiyle Lefkoþa'nýn Fanaromeni Kilisesi önünde toplanan kalabalýða AKEL de katýlýr. O gün Ortodoks Kilisesi tarafýndan yapýlan açýklamada, Ýngiliz sömürge yönetiminin mitinge müdahalesinin engellenmesi için, yapýlanýn miting deðil "dini ayin" olduðu belirtilir. Böylece sömürge yönetimine karþý

yapýlan bu büyük çaplý mitingle, Makarios ve Kilise kendi halkýnýn Halil gözünde siyasal bir PAÞA baþarý kazanýrken, ayný zamanda AKEL de Kilise önderliðindeki Enosis mücadelesinin peþine takýlmýþ olur. Ýlginçtir, Kilise'deki "ayin" biter bitmez, solcu ve saðcý iki gençlik örgütü (PEON VE AON) Enosis isteðiyle Yunan konsolosluðuna ortak bir de yürüyüþ düzenlerler. Kýbrýsrum toplumu bu þekilde Enosis için saðcýsý ve solcusu ile birleþirken, Birinci Kuþak Kýbrýs Türk Solu Kýbrýslýrumlarýn bu "kutsal ittifak"ý karþýsýnda siyasi olarak aciz duruma düþecekti. Bunlar olurken, ayný anda Kýbrýs Türk Toplumu içerisinde þiddetle Taksim'e karþý çýkan ve AKEL içerisinde "AKEL-Kýbrýs Türk Kolu" olarak örgütlenmiþ Birinci Kuþak Kýbrýs Türk Solu, kendi toplumu içerisinde giderek yalnýzlaþýyordu. Çünkü zaten fanatik "anti komünist" bir siyasal düþünceye sahip ve Türkiye'de ABD dostu Menderes hükümeti emrinde çalýþan Kýbrýs Türk Liderliði ile karþý karþýyaydý. Dolayýsýyla Kýbrýslýrum saðý ve solu arasýndaki Enosis birlikteliði, Birinci Kuþak Kýbrýslý Türk Solcularýn, bizzat kendi toplumlarýnda, Kýbrýs Türk Liderliði tarafýndan "sadece AKEL'in deðil EOKA'nýn istemleri doðrultusunda, "düþman"la iþbirliði yapan "hainler" olarak propganda edilmelerine ve bu þeklide teþhir edilmelerine yol açýyordu. Bu teþhir ise ileride Kýbrýs Türk liderliði kendi silahlý örgütünü kurduðunda, onlarý adeta "kolay av" durumuna düþürmeye yetecek bir durumun baþlangýcý olacaktý. Hele de en son 5 Aralýk 1953 yýlýnda Ýstiklal Partisi lideri Necati Özkan'ýn evi ve iþyeri faili meçhul kiþiler tarafýndan yakýlýp, kendisi de sokak ortasýnda dövüldükten sonra, 13 Ocak 1954 tarihinde Necati Özkan'ýn Ýstiklal gazetesinin 1271. sayýsýndan sonra yayýn hayatýna son vermesiyle de, Kýbrýslý Türk Milliyetçiler arasýnda liderlik yarýþý da sona erecek, bu durum ileride kurulacak Kýbrýs Türk silahlý örgütü için, sola karþý birlikte hareket etmek konusunda siyasal bir avantaj teþkil edecekti. .......................................................... Kýbrýs solu 2. Dünya Savaþý sonrasýnda, ABD hakimiyeti altýndaki adada mücadele etmekle karþý karþýya kalacaktý. Çünkü Soðuk Savaþ döneminde Kýbrýs adasýnýn SB ile ABD arasýndaki hakimiyet kavgasýnda, ABD denetiminde bir ada olarak paylaþýldýðý bu iki süper güç arasýnda herhangi bir yazýlý antlaþma olmadan düþüncede kabul edilerek kanýksanmýþtý. Bu þartlar altýnda bir yanda Kýbrýs Rum Lideri olarak Makarios, diðer yanda Kýbrýs Türk Lideri olarak Dr. Fazýl Küçük, adada iki toplumun Enosis ve Taksim ülküleri için anavatanlarý ile temasta olarak yetkilenmdirilmiþ ve tartýþmasýz liderleri oldular.

Hýrvatistan’a üyelik yolu görünüyor... AB Komisyonu, Hýrvatistan'ýn tam üyelik müzakelerini 2009'un sonuna kadar tamamlamayý hedefliyor. Komisyon, 2010'da Hýrvatistan'ýn tam üyeliðini desteklerken, AB içinde ise görüþ ayrýlýklarý var. AB Komisyonu, Birlik içindeki karþý görüþlere raðmen tam üyelik müzakelerini sürdürdüðü Hýrvatistan'ýn AB'ye katýlmasýný planlýyor. AB'nin geniþlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn'in önümüzdeki günlerde açýklayacaðý Ýlerleme Raporu'nda Hýrvatistan'ýn üyeliðini desteklediði, ancak 2009 yýlýnýn sonuna dek yapmasý gerekenleri de sýraladýðý belirtiliyor. Rehn'in raporunda, müzakerelerin 2009 yýlýnýn sonuna dek tamamlanmasýnýn, koþullarý yerine getirmeleri karþýlýðýnda Batý Balkan ülkelerine AB kapýlarýnýn açýk olduðu

yönünde bir iþaret ve Komisyon açýsýndan bir baþarý olacaðý belirtiliyor. Hýrvatistan'dan beklentiler Rehn'in resmi olarak 5 Kasým'da açýklayacaðý Ýlerleme Raporu'nda Zagrep hükümetinin yapmasý gereken ev ödevleri olduðunu da iþaret ediliyor. Öncelikle yargý alanýnda reformlarýn yapýlmasý ve ekonomide de AB standartlarýnýn yakalanmasý gerektiði belirtiliyor. Raporda, yolsuzluk ve organize suçlarla mücadelede de daha fazla çaba gösterilmesi beklentisine yer veriliyor. Ancak Avrupa Birliði ülkeleri arasýnda 27 üyeli AB'nin geniþlemesine iliþkin görüþ ayrýlýklarý var. Baþta AB Dönem Baþkaný Fransa ve Almanya olmak üzere üyelerin bir bölümü, Birliðe yeni üye katýlmasýna þimdilik

karþý. Fransa ve Almanya, öncelikle AB Reform Antlaþmasý'nýn tüm üyeler tarafýndan imzalanmasýný istiyor. Hýrvatistan'ýn önündeki bir diðer engel de Slovenya. Slovenya, Hýrvatistan'ýn üyeliðini sýnýr anlaþmazlýðý nedeniyle bloke ediyor. Ýspanyollar Türkiye'nin AB üyeliðine karþý AB'nin geniþleme tartýþmalarýna iliþkin Ýspanya'da açýklanan bir anketin sonuçlarý ise dikkat çekici. Sol görüþlü "Alternativas Vakfý" tarafýndan açýklanan bir anketin sonucunda, ilk defa Türkiye'nin AB üyeliðine karþý olan Ýspanyollarýn oranýnýn, destekleyenlerden fazla çýktýðý görüldü. AB'den sorumlu Devlet Bakaný Diego Lopez Garrido ve ana muhalefeteki Halk Partisi'nden (PP) milletvekili olan Meclis AB Karma Komisyonu Baþkaný Miguel Arias

Canete'nin de bulunduðu basýn toplantýsýnda tanýtýlan anket sonuçlarýna göre Ýspanyollarýn yüzde 48'i Türkiye'nin AB üyeliðine karþý çýkýyor. Ankete katýlanlarýn yüzde 43'ü Türkiye'nin üyeliðine olumlu bakarken, yüzde 9'u da "bilmiyorum" cevabýný verdi. Türkiye'nin AB üyeliðine tam destek veren ve halk olarak da bunu destekleyen Ýspanya'da ilk defa böyle bir sonuç çýkmasý þaþýrttý. 2 bin 300 Ýspanyolun katýldýðý ankette genel olarak AB'nin geniþlemesi gerektiði belirtilirken, yüzde 60'ýn üzerinde çoðunluk Hýrvatistan ve Ukrayna'nýn AB üyesi olmasýný savundu. Ýspanyollar 2010 yýlýnda AB dönem baþkanlýðýnýn Ýspanya'ya geçtiði sýrada önceliðin eðitim, iklim deðiþikliði ve enerji konularýna verilmesini istedi.


ÖZEL

9

24 EKÝM 2008 CUMA

HAFTANIN GETÝRDÝKLERÝ...

Serhan Gazioðlu


10

24 EKÝM 2008 CUMA

HABER

Amerikan askerleri travmadan çýkamýyor Öte yandan orduda görev yapan askerlerin aileleri açýsýndan sorun yaþadýðý ve boþanma oranýnýn 2001 yýlýndan bu yana yüzde 2.1 artarak 2008 yýlýnda yüzde 3.5'a yükseldiði kaydedilmiþti.

‘Ýnguþetya 55 Rus askere mezar oldu’

Birbirlerini vuruyorlar

Amerikan ordusu tarafýndan hazýrlanan bir rapor, Irak ve Afganistan'daki iþgallerin, ABD askerleri arasýnda Travma Sonrasý Stres Bozukluðu (PTSD) olarak bilinen rahatsýzlýðý artýrdýðýný ortaya koydu. Bu hastalýðýn ise intihar ve aile içerisinde boþanmalara yol açtýðý kaydedildi. Amerikan ordusunun resmi internet sitesinde de yayýnlanan raporda Irak'taki Amerikan askerlerinin neredeyse 5'te birinin PTSD rahatsýzlýðýna yakalandýðý belirtiliyor. Ayrýca Irak ve Afganistan'da PTSD vakalarýnýn özellikle 2007 yýlýnda yüzde 50 arttýðýna dikkat çekiliyor. Raporda ayrýca Irak'ta görev yapan askerlerden en az yüzde 20'sinin evliliði ile ilgili sorun yaþadýðý vurgulanýyor. Raporu hazýrlayan uzmanlardan askeri psikiyatrist Albay Elspeth CameronRitchie, "Tekrar tekrar savaþa gönderilme ve uzun süreli görevlendirmelerin de dahil olduðu savaþ stresinin, askerler

ve aileleri üzerinde olumsuz etkisi olduðunu biliyoruz" dedi. ABD'nin Maryland'daki Fort Detrick üssünde görev yapan Cameron, "Askerlerin görev süresi uzadýkça PTSD vakalarý da artýyor. Bu yüzden üslerimize askerlerin görev süresinin kýsaltýlmasý yönünde bir rapor sunduk" diye konuþtu. Cameron, PTSD'yi önlemeye ve iyileþtirmeye yönelik çalýþmalarda bulunduklarýný ve bunun için kurulan programlarda çok sayýda psikolog, sosyal ve ruhsal saðlýk ekibi ile birlikte çalýþtýklarýný ekledi. Bush yönetimi, 2007 yýlý baþýnda askerlerin Irak'ta görev yapma sürelerini 15 aydan 12 aya düþürmek zorunda kalmýþtý. Askerler arasýnda artan intihar ve boþanma vakalarý, ABD ordusunu paniðe sevk eden bir konu olarak dikkat çekiyor. Mayýs ayýnda hazýrlanan baþka bir raporda da Irak ve Afganistan'daki intihar vakalarýnýn, ordudaki normal orandan çok yüksek olduðu belirtilmiþti.

Baðýmsýz kaynaklara göre ise Irak'ta ölen 4 bin 490 Amerikalý askerden yüzde 19'luk kesimi oluþturan 892 asker, düþman ateþiyle ölmedi. Buna benzer son vaka ise 14 Eylül'de yaþandý. Irak'ta görev yapan 39 yaþýndaki Çavuþ Joseph Bozicevih, kendisini fýrçalamalarýna dayanamayarak iki çavuþu silahýyla öldürdü. Konuyla ilgili bir soruþturma baþlatýlýrken, Çavuþ Bozicevich'in üvey annesi Maxine Mathis ise Amerikan medyasýna açýklamasýnda oðlunun bu olay yaþanmadan önce kendisiyle konuþtuðunu ve savaþýn genç askerleri olumsuz etkilediðini söylediðini belirtti. Mathis, oðlunun "Anne, ben düþmandan korkmuyorum. Buradaki genç askerlerden korkuyorum. Çünkü onlar çok gergin ve ateþ etmekte çok acele ediyorlar." dediðini aktardý.

Toplu intihar etmiþlerdi Irak'ýn baþkenti Baðdat'ta geçtiðimiz eylül ayýnda haklarýnda Iraklý aileleri keyfi öldürme soruþturulmasý bulunan 21 asker intihar giriþiminde bulunmuþ, beþ asker týbbi müdahale ile kurtarýlýrken diðer 16 asker ölmüþtü. ABD Ordusu Baðdat Merkez Komutanlýðý orduda þoka ve sýkýyönetime neden olan olayý 27 gün boyunca kamuoyundan ve ailelerinden saklamýþtý. ABD ordusunda son olayla birlikte 5 yýlda toplam 600 intihar vakasýnýn yarýsý ölümle sonuçlandý.

Rus istihbarat ve özel timlerinin Çeçenya'yý dize getirdikten sonra iki yýldýr terör estirdiði komþu Kafkas cumhuriyeti Ýnguþetya'da Ruslar direniþçi saldýrýsýnda aðýr kayýp verdi. Muhalefetin sesi Ingushetia.org'a göre eski baþkent Nazran yakýnlarýnda üç ayrý saldýrýda 55 Rus askeri öldü. Ama resmi kaynaklara göre ölü sayýsý iki. Temizlik operasyonu, saldýrý ve adam kaçýrmalarla Çeçenya sendromu yaþayan Ýnguþetya'da Rus ordusu sarsýldý. Ýçiþleri Bakanlýðý'na baðlý birlikler üç ayrý yerde saldýrýya uðradý. Yerel polise göre Sunjen bölgesinde Galaþki köyü yakýnlarýndaki ilk saldýrýda direniþçiler üç zýrhlý araç ile iki askeri kamyonu bazukalarla havaya uçurdu. Askerler kaçmaya fýrsat bile bulamadý. Bir polis bu saldýrýda 40 askerin öldüðünü söylerken Ingushetia.org, Ýnguþetya Ýçiþleri kaynaklarýna dayanarak bu rakamý 50'ye çýkardý. Ayrýca iki köy arasýnda düzenlenen iki saldýrýda da beþ Rus askeri öldü. Rus Savunma Bakanlýðý ise saldýrýlarda iki askerin öldüðünü, beþinin yaralandýðýný duyurdu. Ýnguþetya Savcýsý, saldýrýyý Çeçenya ve Ýnguþetya'dan 20 savaþçýnýn düzenlediðini söyledi. Bu Rus ordusunun Çeçenya'daki savaþtan beri verdiði en büyük kayýp olabilir.

40 bin kiþi mülteci durumuna düþtü Sudan'ýn Darfur bölgesinde askerlerle isyancýlar arasýndaki çatýþmalar yüzünden son 2 ayda 40 bin kiþinin mülteci durumuna düþtüðü bildirildi. Darfur'da, 2003 yýlýnda çatýþmalarýn baþlamasýndan beri 2.5 milyon kadar kiþinin evlerinden ayrýlmak zorunda kaldýðý bildiriliyor. Sudan'ýn Darfur bölgesinde askerle isyancýlar arasýndaki çatýþma nedniyle 40 bin kiþinin mülteci duruma düþmesine iliþkin açýklamalarda bulunan BM Kuzey Darfur Ýnsani Ýþler Koordinasyon Bürosu Baþkaný Alex Gregory'nin verdiði bilgiye göre, bu rakam görgü tanýklarýnýn anlattýklarý, bölgedeki incelemeler ve Sudan hükümeti ile bölgedeki yardým kuruluþlarýnýn verdikleri bilgilere dayanýyor. Grefory, mülteci kamplarýnda deðil de çölde yaþayan yeni mültecilere acil yardýmýn ulaþmadýðýný söyledi.

ROMONA'DAN MÝNE BADEMCÝYE BÝZÝMKÝLER ÝNÖNÜ ALPAT Kýsa bir süre önce böbrek yetmezliði nedeniyle aramýzdan ayrýlan Zapatist kadýn önder Ramona ile ilgili bir yazý çevirip göndermiþ; Birgün okurlarý bilsinler istemiþ Ramona'yý. Burhan ve Zapatistalar için sýnýrlar aþýlmaz mý? Çevirinin tamamýný buraya sýðdýrmak mümkün deðildi ama Birgün okurlarýný bu öyküden mahrum etmek de olmazdý. Kaldý ki, Meksikalý Ramona da bizimkilerdendi, týpký Ýzmirli Mine, Fatsalý Ayþe gibi. Komutan yardýmcýsý Marcos, 1994'ün Ocak ayýnda Meksika'nýn güneydeki Chiapas eyaletinde Zapatacý isyaný baþlattýðýnda, yanýnda yerlilere özgü iþlemeli bluzuyla, kýsa boylu bir kadýn dikkat çekiyordu. Gözleri hariç bütün yüzü pembe bir mendille kapalýydý. Yanýnda Vietnam savaþýndan kalma kocaman bir tüfek bulunuyordu. Rivayet; tüfeðini hiç kullanmadýðý yönündeydi. Marcos, yerlilerin gerçek liderinin Ramona olduðunu söylerdi. Ramona'nýn Ýspanyolca bilmediðini, bu yüzden kendisinin onlar adýna konuþtuðunu belirtirdi. Marcos, Zapatacýlarýn sesi ve gözleriydi ama 1994'teki ilk isyanýn örgütleyicisi, yürütücüsü Ramona'ydý. 1994'teki ilk barýþ görüþmelerine de Zapatacýlarý temsilen katýlan oydu. Marcos gibi hiç çýkartmadýðý maskesinde þirin bir püskül bulunuyordu. "Küçük Savaþçý"ya çýkmýþtý adý. 1996'da böbrek rahatsýzlýðý yaþayan Ramona'ya böbrek nakli yapýldý. Rahatsýzlýðýna raðmen, Yerli Halklar Ulusal Kongresi'ne katýlmak üzere Meksiko City'ye gitti. Kongrede çiçek yaðmurlarýyla karþýlandý. Yüzbin kiþiye coþkulu bir konuþma yaptý. Kalabalýðýn içindeki erkekler "Todos somos Marcos" (Hepimiz birer Marcos'uz), diye baðýrýrken, kadýnlar buna "Todos somos Ramona" diye karþýlýk veriyordu. 6

Ocak 2006'da hayata gözlerini yumdu. Gerçek adý ve devrimci mücadeleden önceki kimliði hakkýnda hiçbir bilgi verilmedi. O, Zapatacýlarýn, Meksikalý yoksul kadýnlarýn Ramona'sýydý. Önemli olan buydu. FIRTINA GÝBÝ BÝR KIZ GELÝYOR 'Fýrtýna gibi gelen kýz', 1962 yýlýnda Ýzmir'in Alaçatý Kasabasý'nda doðan Mine Bademci'ydi. Buca Eðitim Fakültesi'ni kazanmýþ, ünü ondan önce okula ulaþmýþtý. Okula fýrtýna gibi gelen Mine, yine fýrtýna hýzýyla okuldan ayrýlýp kendisini devrimci mücadeleye adamýþtý. Urla'daki tütüncüleri yalnýz býrakmasý mümkün deðildi. Ailesi de tütünden saðlýyordu geçimini. Hal bilir, dert bilir, yol bilirdi. Dermanýn kimde olduðunu anlatmak kalýyordu geriye. Bunun için okulda deðil, tütünde olmalýydý. Kendisinden önce abisi düþmüþtü topraða. Mine o sýralarda 18 yaþýndaydý. 12 Eylül Mine Bademci'yi yoksul tütün iþçilerinin yanýnda yakaladý. Kentlerde, köylerde barýnmalarýnýn mümkün olmadýðýna karar veren grubun arasýndaydý Mine. Yaklaþýk bir ay kýrlarda saklanan, yerleþik düzen almaya çalýþanlardan birisiydi Mine. 15 Ekim 1980'de 20 kiþilik arkadaþ grubu bir bað evinde kuþatýldýðýnda, aralarýndaki tek kadýndý Mine. Kuþatmayý çatýþarak yarmaya karar verdiklerinde, 'ilk ben çýkarým' diyendi Mine. Ýlk O çýktý. Çýkar çýkmaz da, kuþatanlarýn yüzlerce silahýndan yüzlerce mermi aktý gencecik bedenine. Fýrtýna gibiydi; vücudunda mermi isabet etmedik hiç bir nokta kalmayana kadar karþýlýk vermeye, kuþatmayý yarmaya çalýþtý. Çatýþmaya tanýk olanlar, yüzündeki tebessümü tarihe not olarak düþtüler. "Ýsmini arkadaþlarýna, sevdasýný daðlara býrakmanýn" tebessümüydü, dudaklarýna oturan. Bir notta ben düþeyim: Mine Bademci, 12 Eylül son-

rasýnda öldürülen ilk kadýn olarak tarihteki ve kalbimizdeki yerini aldý. Ayþe Makar da öldürüldüðünde 18 yaþýndaydý. 12 Eylül'den sonra Fatsa'da öldürülen ilk kadýn olarak geçti kayýtlara. Mine 15 Ekim'de, Ayþe 15 Kasým'da öldürüldü. Birbirlerini tanýmýyorlardý. Ama birbirlerinin kalp atýþlarýný duyduklarý kesindi. Fatsa'da doðmuþtu Ayþe. Ýlk ve ortaokulu Fatsa'da tamamlamýþ, Fatsa Lisesi'ne baþladýðýnda devrimci hareketle tanýþmýþtý. O yýllarda Fatsa Lisesi faþist saldýrýlarýn hedefiydi. Faþistlerin Fatsa'dan atýlmasý için birilerinin 'gözünü budaktan esirgememesi' gerekiyordu. Lisede yakýlan kývýlcým kýsa sürede tüm Fatsa'yý saracaktý. Ayþe, hem Fatsa Halkevi'nde çeþitli görevler üstleniyor hem de mahalle çalýþmalarýna katýlýyordu. Fikri Sönmez'in belediye baþkaný seçildiði 14 Ekim 1979 seçimlerinde Ayþe'nin çalýþtýðý mahalleden Terzi Fikri'ye yüzde 70 oy çýkmýþtý. Ayþe daha lise 3 öðrencisiydi ama hem belediye etkinliklerine hem de kýrsal alandaki kadýn çalýþmalarýna tüm zamanýný ayýrýyordu. 12 Eylül Fatsa'ya iki ay önce, Nokta Operasyonu'yla gelmiþti. Devrimciler Fatsa kent merkezinde barýnamaz haldeydi. Birilerinin 'gözünü budaktan esirgememesi' ve direniþi Fatsa daðlarýna kaydýrmasý gerekiyordu. Fatsa daðlarýnda yakýlan kývýlcým, tüm Karadeniz'i saracaktý. Ayþe 'gözünü budaktan esirgemeyenlerin' safýnda daða çýktý. 15 Kasým 1980'de bir sýðýnakta Kemal Özdemir ile birlikte öldürüldüðünde, Urla'daki arkadaþýnýn kalp atýþlarýný artýk hissetmediðinin farkýndaydý. Yaþanýlasý bir dünya uðruna üç kadýn düþtü topraða; biri Urla'da, biri Fatsa'da, biri Meksika'da.


HABER

11

24 EKÝM 2008 CUMA

Bolivya’da referandum uzlaþmasý Bolivya'da hükümet ve muhalefet, yeni anayasa için referanduma gidilmesi konusunda anlaþmaya vardý. Devlet Baþkan Yardýmcýsý Alvaro Garcia, baþkent La Paz'da düzenlediði basýn toplantýsýnda, "taraflarýn kesin karara vardýklarýný" söyledi. Bu anlaþmanýn ardýndan, Ocak 2009'da yeni anayasa taslaðýnýn referanduma sunulacaðý belirtildi. Garcia'ya göre, Bolivya Devlet Baþkaný Evo Morales, bu kararýn alýnmasý için muhalefetin talebine uyarak taviz verdi ve devlet baþkanlýðý için 3. kez aday olma ihtimalinden vazgeçti. Bolivya'da anayasa taslaðý 2009'un ocak ayýndaki referandumda kabul edilirse, 2009'un Aralýk ayýnda devlet baþkanlýðý ve milletvekili seçimleri yapýlacak. Morales bu seçimi kazanýrsa 2014'e kadar devlet baþkanlýðý yapacak, ancak 3. kez seçilemeyecek. Hükümetle muhalefet arasýndaki görüþmelere katýlan Bolivya Tarým Bakaný Carlos Romero da yaptýðý açýklamada, "Morales'in, 2019'a kadar devlet baþkaný olma ihtimali vardý. Devlet Baþkaný bu ihtimalden vazgeçti" dedi.

Özkan Yýkýcý

Faturayý biz ödemeyeceðiz! Yunanistan'da kamu ve özel sektörde çalýþan iþçi ve emekçiler, "hükümetin izlediði ücret politikasý, çalýþma koþullarý, iþsizlik, hayat pahalýlýðý ve kamu kuruluþlarýnýn özelleþtirilmesini" protesto etmek amacýyla ülke genelinde greve gittiler. Yunanistan Ýþçi Sendikalarý Federasyonu (GESEE) ve Yunanistan Kamu Çalýþanlarý Konfederasyonu'nun (ADEDY) çaðrýsýyla yapýlan 24 saatlik greve, kamu kurumlarý, yerel yönetim, banka, ulaþým, vergi daireleri, posta, elektrik ve su iþleri çalýþanlarýnýn katýlmasýyla hizmetler durma noktasýna geldi. Eðitim emekçilerinin de greve katýlmasý nedeniyle okullar büyük ölçüde açýlmazken, avukatlarýn grevi dolayýsýyla duruþmalar yapýlamadý. Sivil havayolu çalýþanlarýnýn da greve katýlýmýyla çok sayýda sefer iptal edildi. Ülke genelinde hiçbir liman çalýþmadý ve gemiler hareket etmedi. Toplu taþýma araçlarý çalýþanlarý, iþ durdurma eylemi yaparak greve destek verdiler. Devlet hastaneleri çalýþanlarýnýn da katýldýðý grev süresince hastanelerde sadece güvenlik ve acil yardým birimleri görev yaptý. Basýn yayýn organlarý çalýþanlarýnýn da 24 saat grev yapmalarý sonucu basýn toplantýlarý ile benzeri etkinlikler iptal edildi. Kamu ile özel televizyon kanallarý, radyo istasyonlarý ve haber ajanslarý canlý

EKONOMÝK KRÝZÝN YENÝDEN ÖÐRETÝKLERÝ

Bu kez çoðumuzun ezberleyip ama kolayca unutuðu bir yöntemden bahsederek yazýma baþlýyacaðým: Diyalektik kuramýn önemli deyrlendirme ilkesini yaþamla yoðurarak hatýrlatayým: Geþmiþi ne kadar iyi okuyup günümüze getirirsek, o zaman konularla baðlantýyý kurar, gelecek ön görüleri daha saðlam yaparýz. Geþmiþ analizi, þimdileþtirip bütünleþme ve gelecek ufkuna yönelik ön görüler adeta sonuçta genel deyerlendirme olgusuyla kaynaþýp daha doðru kavrayýþý saðlar: Kimse bunu kolay kolay yaþama sokmaz: Genelde çok konuþanlar dahi çok kolaycýl iki anlayýþla, hem duyulanla yorum yapýp sonuca gider, hemde o anlýk günlük olguyla yetinir. Bundandýr ki ezberleþen ve güncel duymayla olan deyerlendirmeler hep yanýlgýlý eksik kalýr. Onun için konuya girerken eskiden sol konuþulurken, sýnýfsal mücadele ele alýnmasý sonucu çokca deyerlendirme kavrayýþ yöntemi olan diyalektikten bir örnek vererek girdim. Sanýrým son ekonomik krizin sistemsel gerçeyi ve göstere göre göre gelmesine karþýn bizde hala olayýn kendisi dahi konuþulmamasý nereye dek geldiyimizin en net yansýmasýdýr. Bir yýldýr kapitalislerin bizat süper güç merkezini de vuran kriz artýk imkar edilemez sonuçlarla karþýmýzda. Dahasý sermaye çevreleri artýk yeni arayýþlara ve krizi atlatma müdahalelerine çoktan baþladý. Resmen neoliberal siyasal ekonomik stratejisi devam etmiyeceyi de kabul ediliyor. Öyle bizim gibi iþin baþýnda ölü doðduðunu týkanacaðýný söyleyen kesimlerden deyil, bizat esas tetikleyen iMF ve Dünya bankasýnca veya Amerikan direk

yayýnlarýný durdurdu. Öte yandan, çeþitli meslek örgütlerinin, hükümetin izlediði ekonomi politikasýný protesto amacýyla Yunanistan genelinde tüm maðazalarýn kepenk indirmesi, alýþveriþ merkezlerinin ise kapalý kalmasý çaðrýsýnda bulunduklarý açýklandý.

50 kentte gösteri düzenlendi Hükümetin uyguladýðý politikalara karþý "Yetti artýk" sloganýyla düzenlenen grev kapsamýnda yapýlan gösterilerde ise yaþanan ekonomik krizin faturasýnýn emekçilere kesilemeyeceði vurgulandý. Yunanistan'ýn baþkenti Atina'da iki gösteri yapýldý. GESEE ve ADEDY tarafýndan baþkentin merkezindeki Piareus Meydaný'nda gerçekleþtirilen gösteride yapýlan açýklamalarda, genel grevin dünyadaki son geliþmeler de göz önünde bulundurulduðunda basit bir protesto olarak görülemeyeceði ifade edildi. Konuþmalarda, grevin, hükümetin

izlediði saldýrý politikalarýnýn önüne geçilmesi ve durdurulmasý politikasýnýn bir parçasý olarak gündeme geldiði vurgulandý. Diðer miting ise merkezi alanlardan

sermaye kesimince ifade ediliyor. Onca Amerikancý uzmanýn kol gezdiyi, onun görüþlerini ezberleyip en iyisidir diyen bizim memleketde ise hala "serbes piyasa, özeleþtirme" laflarýný öneri olarak sunma ise, bizdeki iþbirlikcilerin ne denli kendi dünyalarýndan uzak olduðunun resmen tescilidir. Tabi onca okumuþlu, ekonomik fakülte eytim kurumlu ünüversite muhteþem adamýzdaki konuya ilgi ve öneri durumuda iþin diyer hazin noktasýdýr. iþin belkide gülünecek ama özde sýzý duyulacak durumu, konuþan ekonomik uzman adýna kiþilerin kendi yandaþlý durmadan tekrarcý kesimlerini dahi ne dediklerinden habersiz olduðu da ortaya çýktý. Hele düne kadar neoliberal sisteme demediyini brakmayan bazý kiþilerin koltuk uðruna neoliberal oluþu ile þimdi artýk ret edilen serbes piyasa olgularýný dahi bu kez sermaye ve iþbirlikci adýna ezberleyip söylemeleri daha da travmatiktir. Helede "kirz bizi etkilemez. izolasyon bizi koruyor" demeleri resmen saçmalamadan dahi geri kalýyor. Yaþanan krizin çok yönü vardýr. Her kesim kendi etkileme derecesine ve çýkarýna göre öneriler arayýþlar sergiliyor. Elbet sermaye kesimi de öncelikle kendi sýnýfsal ölçekli malli finansman olayýný öne çýkaracaktýr. Gýda darlýðý veya yoksulaþma açlýk eksenine öncelik vermiyecektir. Þimdiden yukarda dediyim gibi Neoliberal ekonomik kurumsalaþmaya veda yolu göründü. Yapýlan devlet müdahaleleri, aktarýlan kaynaklar resmen bunu ilan ediyor. KOnuþmacýlarý bize ilerisi için devletin konumunun artacaðýnýn resmen mesajýný veriyor. Burda þu yanýlgýya düþmeyelim: Burda olan devletleþtirme veya ilerde deyiþimdeki merkez rolu bildiyyimiz ne sosyal refah devleti, nede toplumsal adýna kamulaþtýrmadýr. Olacak olan devletin sermaye için müdahalesi oluyor. Hatta toplanan kaynaklarýn çoðunu sermayeyi kurtarma adýna kulanýmýdýr. Tabi Bütçe açýðý artacak ve bunun faturasý nereye kesileceyi de bellidir. Böylesi devletcilikte yine kaybedecek emek ekseni olacaktýr. Çünkü yoðunlaþýp dengelþtirme veya alternatif korkusuyla sosyal poletika ihdiyacý þimdilik yoktur. Eyer sýnýfsal mücadele yükselir alternatif olursa, o zaman kýrk-

biri olan Omolia Meydaný'nda yapýldý. Mücadeleci Ýþçiler Cephesi (PAME) tarafýndan örgütlenen mitingdeki konuþmalarda da sermayenin içine düþtüðü kriz ile iþçi ve emekçilere yönelik saldýrýlar gündeme getirildi. Sermayenin olanaklarýný bir bir tükettiði, sistemin çatýrdadýðý vurgulanan konuþmalarda, iþçi ve emekçiler, sermayenin saldýrý politikalarýna karþý mücadele etmenin yaný sýra sosyalizm mücadelesine çaðrýldýlar. Her iki gösteri sonrasýnda da Yunanistan meclisine doðru yürüyüþ yapýldý. Toplamda 100 bin kiþinin katýldýðý mitinglerde sýk sýk, "Üreten biziz sömüren siz. Yýkýlacak bu düzeniniz", "Kanun demek iþçi hakký demektir" ve "Özelleþtirmelere hayýr" sloganlarý atýldý. Özellikle ortaokul ve üniversite öðrencilerinin, barýþ örgütlerinin, aydýnlarýn, esnaf ve sanatkarlarýn mitinglere yoðun katýlýmý dikkat çekerken, Yunanistan genelinde 50'den fazla þehirde benzer mitingler düzenlendi. (Evrensel)

lardaki gibi refah devleti olayýda tartýþýlýr. Þimdiden bazý cidi örnekler ortaya çýktý: Yoksul sayýsý bu yýl 100 milyon insan katýldý. Açlýk sýnýrýna 125 milyon insan eklendi. þimdiden 20 milyon iþsizin söylenmesi baþlandý. Daralan piyasa veya küçültülen þirketlerin ilk kurbanlarý iþçiler oldu. Üçretler geriledi esnek emek sonucu giderek yoksulaþma artý. Yönetimler kaynaklarý sosyal yöne deyil bankalara sermayeye güven için piyasaya ponpaladý. Gariptir krizin nedenlerinden biri de sermaye fazlasýnýn üretime girememesi olurken, yeni paralar piyasaya ponpalanma ile krizi durdutma hafifletme argümaný kulanýlýr. Bu krizde birde Amerikanýn en azýndan ekonomik gücü sorgulanýyor. Özelikle piyasaya sunduðu kaynak kadar, çÇin gibi ülkelerden borç almasý artýk iþlerin eskisi gibi olmayacaðý da ortadadýr. Bunlar en azýndan kriz sorasý nasýl ki Yetmiþler neoliberalizmi gündeme getirirken, þimdi de yeni dönemin sinyaleri gündemdedir. Ama bizdekiler bunlarý hiç konuþmaz, Ön görüleri sýfýr: Hatta sadece borsa kuramýndaki düþüþ yükselmeyle günlük deyerlendirme yapýyorlar. Oysa ÝMF dahi ikibin dokuzlarýn ortasýna dek zaman dilimi yayýyor. Ne diyelim sermaye kendi sorunuyla boðuþurken solun eksikliyi hep duyuluyor. Emek eksenli oluþum olmamasý sonucu bu kriz sorasý kapitalizim ilaçla hafifleyen hasta gibi yoluna devam edecektir. Ama yinede Yunanistanda olduðu gibi bazý ülkelerde krizin tepkisel sýnýfsal çýkýþlarýda olmaya baþladý. Bunuda söylemeden yazýyý bitirmemek gerekir. Çünkü sendikalarýn bu krizden uyanýk olmadan geçiþtirirken, kendi iplerini daha bir sýkarak boðulacaktýr. Bunu Yunanistan sendikalar sokata tepkiyle gösterirken, latin Amerikada iMF reçetelerin dýþýna çýkmanýn biraz rahatlýðýný þimdilik yaþýyor. KOnuyla ilgili yazmaya baþlayýnca çok konu gelir. Ama ne acýdýr eskinin solu þimdiki neoliberal savunmacýlarýnýn bizdeki acayiplikleri de ibret dereccede bulunuyor. Hala ekonomide vaz geçilen siyasetin sosyal alanlardaki özeleþtirmesini savunarak reforum deniliiyor. Bu da bizim gerçeyimiz. yenicag@yenicag.com.cy


12

24 EKÝM 2008 CUMA

HABER

Çevresel Felaketlerin Sorumlusu Aþýrý Nüfus Artýþý mý? Dilek Özkan - Yeþil Gazete Günümüzde sosyal ve çevresel felaketleri aþýrý nüfus artýþýna dayandýrmak genel bir düþünce olmuþ durumda, ama artýk asýl suçluyu görmemiz gerekiyor. Sanayi Devriminden beri "aþýrý nüfus artýþý" fakirlik ve diðer sosyal problemler gibi çevresel felaketlerin de nedeni olarak gösterilmektedir. 1789'da Thomas Malthus'un ortaya koydugu üzere insan nüfusu geometrik olarak artarken bu artýþý karþýlayacak gýda üretimi aritmetik olarak artmaktadýr. Bunun sonucunda aþýrý nufus artýþý doðal kaynaklarýn azalmasýna, fakirliðe ve sosyal eþitsizliklere yol açar ve bununla baþ edebilmek için de özellikle az geliþmiþ ülkelerin nüfus kontrolüne gitmesi gerektiði pek çok þekilde ifade edilmiþtir. Malthusyan teorisi eþitsizlik ve korku üzerine kurulan bir dünyanýn ürünüydü ve modern çað boyunca bir çok kesim tarafýndan özellikle de ekonomik ve sosyal krizlerin baþ gösterdiði zamanlarda tekrar dile getirildi. Sayýsal veriler ve istatistiklerin hüküm sürdüðü bir dünyada, "nüfus" terimi anlamýný yitirirken, "insan" denilen þeyin Malthus teorisinde takýlýp kalmýþ bir takým bilimsel uzmanlar ve profesyoneller tarafýndan yönetilebilecek bir deðer olarak ele alýndýðý görüldü. (Bununla ilgili uygulalan yöntemleri þimdilik bir kenara býrakalým.) Küresel ekonomik çöküntünün ve gýda krizinin ortaya çýktýðý zamanlarýnda hemen az geliþmiþ ülkelerde nufüs kontrollerine gidilmesi gerektiði çaðrýlarýnda bulunulur ve dünyaya gelen her yeni bebeði "bütün çevresel felaketlerin sorumlusu olarak"görmek bu neoMalthusyenlerin genel tavrý haline gelmiþtir. Ozon tabakasýnýn delinmesinden, karbon emisyonlarýna, asit yaðmurlarýna, biyo- çeþitliliðin azalmasýndan, ormansýzlaþmaya, çölleþmeye kadar herþeyin sorumlusu aþýrý nüfus artýþýyla iliþkilendirilmiþtir. Ýnsan ve çevre birbiriyle oldukça baðlantýlý þeylerdir. Ama sözde "dünyanýn taþýma kapasitesi"-yani nüfus ve kaynaklar arasýndaki iliþki, matemetiksel ve statik bir þey deðildir. Sosyal ve tarihsel arkaplandan da ayrýlamaz. Bu karmaþýk, dinamik, sosyal iliþkilerle, üretim ve yeniden üretim teknolojileriyle, tüketim þekilleriyle, dinsel, sýnýfsal, toplumsal cinsiyet iliþkileriyle biçimlenmiþtir. Küresel kapitalizmin

Yýlper Ýþçioðlu

ilk geliþim sürecinde, Avrupa nufüsü deyim yerindeyse, patlarken Avrupa dýþýndaki bölgeler tam anlamýyla nüfus azalmasý yaþýyordu. Modern çaðda ise "nufus patlamasý" genel olarak güney kutbunda yaþanýrken, kuzey (göç haricinde) nüfus azalmasý yaþamaktaydý, bunun nedenini aslýnda eþit olmayan ilerleme biçimlerinde görmek gerekir. Fakirlik ve güvenli kaynaklarýnýn azalmasý, insan gücüne dayalý tarýmla geçinen pek çok kolonyal aileyi

Çözüm nedir?

''Kýbrýs'ta çözüm'' diye baþlamak istemiyorum yazýma. Her hangi bir meselede çözüm, taraflarýn anlaþmasý ile olur çünkü. Bu sadece Kýbrýs'a özgü de deðildir. Yani iki taraf da gönüllü olarak karar almalýdýr. Aldýklarý kararý da uygulamalýdýr bu taraflar. Taraf kelimesinin çoðu zaman anlaþýlmasý zordur. Karmaþýk bir içeriði vardýr taraf kelimesinin. Eskiden meseleler tek boyutlu görülürdü þimdi ise çok boyutlu. Ýnsanlarýn birbirlerine görüþleri ile yakýnlaþtýklarý ve uzaklaþtýklarý noktalar vardýr. Meseleler genellikle siyasi olduðu için siyasi taraflarýn siyasi bir çözüm aramalarý lazýmdýr. Siyasi meseleye etnik taraflar çözüm bulamazlar. Kýbrýs özelinde, Denktaþ'ýn ve temsil ettiði fikirlerin dönemimde etnik bir yapý üzerine yapýlandýrýlmaya çalýþýlýyordu taraf ve taraftar kelimeleri. Siyaset yasaktý hala yasak deðil mi? Etnik kimlik kiþiye özeldir ve sorunlara temel teþkil ettirilemez. Siyasi fikirler gibi bir tercih, bir seçim meselesi deðildir etnik kimlik. O fikir, o neden ile baþarýlý olamamýþtýr. Hem bir de, açýkça söylemek lazýmdýr ki, Kýbrýs meselesinin nedeni, diðer bir çok meselenin nedeni de olmadýðý gibi etnik farklýlýk deðildir. Bunu bu gün, çözüm için Denktaþ'tan baþka bir temsilci atanýnca, Denktaþ'ýn kendisi de itiraf etmeðe

büyük aileler yaratmaya zorladý. Diðer kutuptaki orta-sýnýf eþlerine karþýn bu fakir ailelerin geçim kaynaklarýndan birinin de dünyaya getirdikleri çocuklarýnýn emeði olduðu unutmamak gerekir. (Ayrýca sanýlanýn aksine bugün güney kutbunda nufus artýþýndan çok fakirlik, saðlýk olanaklarýna eriþeme, AIDS gibi pek çok nedenden dolayý nüfus azalmasý yaþanmaktadýr.) Herkesin tahmin edebileceði gibi sorunun

kaynaðý aþýrý nufus artýþýnýndan ziyade giderek artan ekonomik eþitsizlikte yatmaktadýr. Dünya nüfusunun %20'si en çok gelir düzeyine sahip ülkelerde yaþayýp, pastanýn %86'sýný tüketirken diðer %20 en düþük gelir düzeyiyle % 1.3'ünü tüketmektedir. Açýk ve net bir þekilde çevre üzerinde hangi kesimin daha çok zararý olduðu bu rakamlardan da görükmektedir. Geliþmiþ ülkeler tarafýndan pompalanan militarizim, savaþ, terör, korku hayatýmýz ve çevremiz üzerine tehdit oluþturmaya devam ederken, nüfus kontrol metodlarýyla dünya üzerindeki krizlerin çözüleceðini ileri sürmeye devam ediyorlar. Ama aþýrý tüketim ve ekonomik büyümenin durdurulmasý gibi kelimeler bu geliþmiþ zenginler için hýrsýzlýk olarak görülüyor. Çevreye asýl zarar veren bu kontrol edilemeyen ekonomik büyüme hýrsýna sahip olan büyük þirketker, sanayileþmiþgeliþmiþ ülkeler ve yeni ekonomik güç olma yolunda ilerleyen ülkelerdir. Nüfus rakamlarýndan, büyüme hýzlarýndan basetmek yerine acilen gýda, barýnma, eðitim ve saðlýk haklarýna eþit bir þekilde eriþim olanaklarýndan bahsetmek gerekmektedir. Bugünün çevrecilerinden de dar Mathusyen yaklaþýmlardan uzaklaþýp daha bütüncül bir sosyal adaletten ve küresel ekonomik dönüþümden bahsetmeleri beklenir.

Paul Krugman: Resesyon Kaçýnýlmaz 2008 yýlý Nobel Ekonomi Ödülü'nü kazanan Amerikalý ekonomist Paul Krugman, dünyanýn derin bir resesyona doðru ilerlediðini söyledi. Krugman Reuters'a yaptýðý açýklamada, krizin þimdiden dünya ekonomisine ciddi zararlar vermiþ olduðunu belirterek "Kriz nedeniyle, reel ekonomide çok büyük bir aþaðý yönlü ivme mevcut. Kredi piyasalarýndaki týkanmayý açsak bile muhtemelen daha önümüzde çok tatsýz bir resesyon olacak" dedi. Makalelerinde Bush yönetimini þiddetle eleþtiren Nobel ödüllü ekonomist, "Bize piyasalarýn iyi iþlediðini ve bireysel kâr arayýþlarýnýn her

baþlamýþtýr. Yani son yarým yüz yýlýmýz, boþuna bir kavga ile tüketilmiþtir. Taraflar kelimesini oluþturan taraflarýnýn belirleyici bir etnik kimliðinin olmadýðý veya bir etnik kesimi temsil etmediði söylenmektedir, bugün. Daha önce, böyle bir iddiada bulunanlardan çoðunun isimleri bu gün mezar taþlarýna yazýlmýþ durumdadýr. Her þeyin nedeni ve sonucu etnik kimlik olmuþtu o yýllarda. Canlara mal olan o tabunun ne kadar yanlýþ ve zalimce olduðu artýk inkar edilmemektedir. Özgürlükler yavaþ da olsa hissedilir olmaða baþlamýþtýr. Kiþinin kendi seçimi veya tercihi olmayan etnik kimliðinin yerine kendi seçimi olan siyasi görüþü, siyasi kimliði girmiþtir. Demokraside belirleyici olan, siyasi olan vatandaþlýk kimliðidir. Etnik kimlik kiþinin sadece kendisini alakadar eder. Mesele budur. Kimse demokrasinin dýþýnda yaþayamaz, kendi isteðinin dýþýnda kimse demokrasiden mahrum edilemez. Ne mc carti, ne hitler, ne mosollini deðillerdi lider. Onlar birer palyaço bile deðildiler. Ama milyonlarca insaný yediler. Yemeðe de devam ediyor artýklarý, kalýntýlarý ve de kazýntýlarý. Evrim doðal bir olaydýr. Evrimleþerek deðiþmeyi, geliþmeyi hesap etmemek mümkün deðildir. Deðiþmeyen tek þey deðiþimin kendisidir. ''Bir musibet bin nasihatten iyidir!'' derler. Derler de musibetten zarar gören binler, yararlanan birler olmasa... O musibetin musallat olduðu binler, on binler, yüz binler ve milyonlar kimsenin umurunda olmazsa? Yararlanan o birler kimin umurunda olur? Mesele bu noktada çerçevelenip duvara asýlmaktadýr. Kýbrýs meselesi, Dünyada emsallerinin de benzeri þekilde olduðu gibi yasaklarýn arkasýna gizlenen bir ''kap kaç'' zihniyetinin yarattýðý meseledir. Yasaklar kalktýkça ''tavla teslim'' iþlemi görüntü kazanmaktadýr. Taraftar bu nedenle, gerektiðinde sokaða salýnsýn diye yaratýlmýþtýr. Güzel insanlardan oluþan bir insanlýk bahçesi, atýlan ''ot

zaman olumlu sonuç vereceðini söyleyen insanlar çok büyük ölçüde yanýldýlar. Krizlerden korunmak için 30'lu yýllarda uygulamaya baþladýðýmýz koruma sistemini temelden yýkan bir mali sistem yarattýk. Koruma önlemlerini aþarken yeni bir krize yelken açtýðýmýzýn farkýna varmalýydýk" dedi. Krugman ayrýca "Patlamanýn olacaðýný ve çok acýlar çekileceðini gördüm ama bu kadar acýnýn olacaðýný hesaplayamadým" itirafýnda bulundu ve "Mali krizden çok korktuðunu ve ekonomistlerle siyasetçilerin nasýl bu denli kör olabildiðine þaþýrdýðýný" söyledi.

ilacý'' ile ''kurutulmuþ bir meyve bahçesi misali'' kurutulmuþtur. Bu sadece Kýbrýs'ta yapýlmýþ bir kurutma deðildir. Türkiye'de Köy Enstitülerinin kapatýlmasý da, Dünyanýn baþka yerlerinde benzerlerinin yapýlmasý da ayný amaca yönelikti ve ayný þekilde bir sonuç almak içindi. ''Düþünme! Üretme! Sadece birilerini öv! Avucunu aç ve bekle, þükret! Þükredecek bir þey olmasa da þükret!'' Bu nedenle içinde artýk ürün veren bir aðacý bile olmayan, aðaçsýz bir kýraç topraða döndü ülkeler. Ýþte yasaðýn kazandýrdýðý budur. Verimli bir insan nesli kesilerek atýlmýþtýr adeta geliþim süreci içerisinden. Çerçevelenip duvara asýlacak eser iþte budur. Bununla ben öðünürün, sen öðünürsün ve o öðünür. O zaten hep övülür!? Öðünme alýþkanlýðý bundandýr yoksa, iyi bir þey yaptýðýndan deðildir öðünmesi. Hepsi bu kadar. Geliþim devam etmektedir. Atýlan zararlý ''ot'' ilacýnýn etkisi geçtikçe, taptaze sürgünler, güçlü fidanlar gibi gençler çýkmaktadýr. Bütün Dünyada, Türkiye'de ve Kýbrýs'ta geliþim devam ediyor. Ýçinden geçtiðimiz o karanlýktan sonra parlayarak bizi aydýnlatan gençlerimiz sorumluluðu almakta, onlar bu sorumluluðu aldýkça da týkanan sorunlarda akýcýlýk saðlanmaktadýr. Yeni bir nesil gümbür gümbür geliyor. Akýcý ve de akýlcý bir sýralama yaparak bir bakýnýz; kaç çeþit ve ne çeþit çözüm alternatifleri vardýr? Kim çözüm diyerek neyi kast ediyor? Sizin önceliðiniz nedir? Bunlarýn içinden kabul edebilecekleriniz hangileridir? Ne olursa kabul etmezsiniz? Yapýnýz bir sýralama. Çok zamanýnýzý almaz. Unutmayýnýz! Her þey ihtiyaçtan doðar. Mütevazi olmayýnýz! Bu hayat sizindir. Onu insafsýz bir baþkasýnýn insafýna býrakmayýnýz. Kalkýnýz ve kendi çözümünüze sahip çýkýnýz! Üzerinde yaþadýðýnýz ülke sizindir. yenicag@yenicag.com.cy


REKLAM

13

24 EKÝM 2008 CUMA

www.bilban.org

ÞÝVKAN MÜHENDÝSLÝK

Ayrýca Çalýþma Dairesi Yetkili Mühendisi olarak

Her türlü mekanik proje iþlerinizde hizmetinizde

u Mekanik Bilirkiþilik Hizmetleri u Kompresör, Buhar kazaný, Forklift, Vinç, vs. Testleri yapýlýr

u Sýhhi Tesisat u Isýtma u Soðutma

u Havalandýrma u Yüzme Havuzu u Altyapý Projeleri

Adres: Bedreddin Demirel Cad. No:13 Kat 1 Daire 3, GÝRNE, DERYA BUTÝK üzeri Ofis Tel: 816 1087 Fax: 815 7144 Ev: 815 4418 Cep: 0533 861 2004

RAL-KAN AUTO SOLUTION ENGÝNEERÝNG LTD Makina mühendisligi alanýnda sundugu çözümlerle hizmetinizdedir. Þht. M. Ruso Cad. Çelik Apt. Kat 1 Daire 4 K.Kaymaklý, Lefkoþa TEL: 0392 229 10 21 FAX: 0392 22912 65 TEL: 0533 863 76 11


HABER

15

24 EKÝM 2008 CUMA

5 EMEKLÝ PÝNOCHET SUBAYI HÜKÜM GÝYDÝ... ÞÝlÝ'de, 11 Eylül 1973'te General Augusto Pinochet'in kanlý askeri darbesiyle devrilen sosyalist Devlet Baþkaný Salvador Allende'ye karþý düzenlenen tuzakta görev alan 5 emekli subay, 4 ila 6 yýl arasýnda deðiþen hapis cezalarýna çarptýrýldý. 2006'da, 91 yaþýndayken hüküm giymeden ölen darbe lideri Pinochet'nin zulmüne uðrayan 28 bin sosyalist "zanlý" ve katledilen 3 bin insanýn aileleri için çalýþan avukatlardan Hugo Guiterrez, "Pinochet'nin ölüm kervaný kurbanlarý için 10 yýl amansýz uðraþ verdik. Sanýklardan biri 88 yaþýnda olsa da 5 Pinochet askerinin hüküm giymesi, sonuç aldýðýmýzý gösterdi" dedi. Pinochet'nin "Ölüm Kervaný", 11 Eylül 1973'te Santiago'daki devlet baþkanlýðý sarayýnda halk oyuyla seçilmiþ sosyalist devlet baþkaný Allende'nin 70 yaþýnda katledilmesinden sonra cuntanýn komünist avlamak için sefere koyduðu helikopterlerin kurbaný olan kiþilerin adý. Pinochet, 2001'de Ölüm Kervaný'ndan ev hapsindeydi ama hüküm giymedi. Pinochet, onun yakalanmasý için kendi cebinden 20 bin dolar harcayan Ýspanya'nýn idealist yargýcý Baltazar Garson'un tutuklama müzekkeresi sayesinde 1998'de Ýngiltere'de tutuklandý ve sonra Þili'ye iade edildi. ABD SUÇUNU ÝTÝRAF ETTÝ ABD'nin eski dýþiþleri bakaný Henry Kissinger, ABD'nin 37. baþkaný Richard Nixon'ýn (1913-1994), kendilerine, Allende'nin mutlaka devrilmesi için Merkezi Haberalma Örgütü CIA aracýlýðýyla harekete geçilmesi emrini bizzat verdiðini kabul etti. Pinochet'nin, 1973-1990 yýllarý arasýndaki 17 yýllýk iktidarý, komünistlere ve sosyalistlere karþý kurulan uzun dönem ölüm tuzaðý olarak hatýrlanýyor.

ILO'dan iþsizlik uyarýsý... Uluslararasý Çalýþma Örgütü ILO, küresel mali kriz nedeniyle gelecek yýlýn sonunda dünyada iþsiz sayýsýnýn 20 milyon artarak 210 milyona ulaþabileceði uyarýsýnda bulundu. Uluslararasý Çalýþma Örgütü'nün baþkaný Juan Somavia, ayrýca dünyada 40 milyon insanýn daha bu süreçte yoksulluk sýnýrýnýn altýna düþeceði ve günde 1 dolardan daha az gelirle geçinmek zorunda kalacaðýný duyurdu. Finans sektöründe çalýþan binlerce kiþi halihazýrda iþsiz ancak ILO Baþkaný'na göre, bu durum buzdaðýnýn görünen kýsmý olabilir. Piyasalar küçülmeye ve emlak fiyatlarý düþmeye devam ettikçe, inþaat, emlak, turizm ve otomobil sanayi gibi alanlarda çalýþan milyonlarca kiþi iþsiz kalabilir. Küresel düzeyde iþsiz sayýsý halihazýrda 190 milyonu buluyor, Uluslararasý Çalýþma Örgütü ILO bu rakama gelecek yýlýn sonunda 20 milyon insanýn daha eklenmiþ olabileceði yorumunu yaptý. Örgüte göre hükümetler bankalarýn sorunlarýna çare bulduktan sonra acil olarak, istihdam yaratmak için de bir müdahalede bulunmalý. Örgüt, gelecekte mali sistemlerin mutlaka denetlenmesi gerektiðini bu sayede sürdürülebilir yapýcý ekonomik giriþimlere katký saðlanabileceðini ifade etti.

3. Amerikalar Sosyal Forumu sona erdi Guatemala'nýn baþkenti Guatemala City'de düzenlenen "3.Amerikalar Sosyal Forumu" Pazar günü yapýlan kitlesel bir mitingle sona erdi. Amerika kýtasý ve Avrupa'dan gelen 7 binden fazla delegenin katýlým saðladýðý forum altý gün sürdü. Amerikalar Sosyal Forumu'nun ilki 2004 yýlýnda Ekvador'un baþkenti Quito'da, ikincisi çok-merkezli dünya sosyal forumunun bir parçasý olarak Venezüella'nýn baþkenti Caracas'ta yapýlmýþtý. 7-12 Ekim tarihleri arasýnda gerçekleþen forumun bu baþlangýç ve bitiþ tarihleri de tarihi referanslara sahipti. Forumun açýlýþ gününde 8 Ekim 1967'de Bolivya'da askerlerce yakalanan Ernesto Che Guevara'ya atfen Kahraman Gerilla Günü kutlanýrken, forumun sona erdiði 12 Ekim, ülke oligarþisinin Kristof Kolomb'un Amerikalar topraklarýna ayak basýþýný kutladýðý tarihti. Bu tarih 1992'den bu yana yerli halklar tarafýndan "direniþ günü" olarak kutlanýyordu ve forumun kapanýþý da yerlilerin bu kutlamalarýna sahne oldu. 3.Amerikalar Sosyal Forumu, "kýta halklarýnýn direniþ hareketleri forumu" alt baþlýðýyla faaliyetlerine baþlarken, foruma özellikle yerli topluluklarý temsilcilerinin yoðun katýlýmý ve renklilikleri damga vurdu. Bunda

katýlýmcýlarýn büyük kýsmýnýn, nüfusunun yüzde 80'i yerli olan ev sahibi Guatemala'dan katýlým saðlýyor olmalarýnýn payý vardý.

Forumun ana baþlýklarý serbest ticaret anlaþmalarý, neo-liberalizm, madencilik ve toplumsal hareketlerin yaptýklarý ve yapacaklarýydý. Bunun dýþýnda yerli kültürünün, dillerinin ve yaþam alanlarýnýn korunmasýna dönük pek çok seminer ve atölye gerçekleþtirildi. Bu kaygý baðlamýnda, yerlilerin yaþam alanlarýný doðrudan gasp eden ve zehir saçan madenciliðe karþý da oldukça somut kararlar alýndý. Guatemala'daki forumun bir diðer önemli bileþeni de kadýnlardý. Son yýllarda artan direniþ hareketlerinde sýkça ön planda olan kadýnlarýn sorunlarý da yapýlan farklý oturumlarda ele alýnýrken, kadýnlarýn sadece politikanýn aktif bileþenlerinden birisi olmasýna deðil, yeni bir hayatý yaratacak birikimi ve gücü de taþýdýklarýna vurgu yapýldý. Sonuç olarak forumda öne çýkan baþlýklar/kararlar, ABD emperyalizmine karþý alternatif direniþ odaklarý oluþturmak ve mevcut odaklarý güçlendirmek, kýtanýn eklemlenmesini (entegrasyonunu) hýzlandýracak adýmlar atýlmasýný talep etmek, yerli halklarýn yaþam alanlarý ve kültürlerinin korunmasý, gençlerin siyasetle tanýþtýrýlmasý, farklý kimliklerin toplumsal hayata içerilmesi ve tarýma gereken önemin verilmesiydi. [UpsideDown World / Latinbilgi - S.T.]

1 milyar insan açlýktan ölebilir... Birleþmiþ Milletler Dünya Gýda Günü dolayýsýyla yayýnlanan bir raporda, gýda fiyatlarýnýn hýzla yükselmesi nedeniyle, geliþmekte olan ülkelerde 900 milyondan fazla kiþinin açlýktan ölme tehlikesiyle karþý karþýya olduðu belirtildi. Ýngiltere merkezli uluslararasý yardým kuruluþu Oxfam, özellikle pirinç ve tahýl gibi temel besin maddelerinin fiyatlarýnýn hýzla artmasýnýn, bu yýl 119 milyon kiþiyi daha açlýða iteceðini duyurdu. BBC Dünya Servisi'nin yaptýrdýðý bir araþtýrmaya göre de, 26 ülkede

halkýn yaklaþýk üçte ikisi, artan yiyecek ve enerji fiyatlarýndan çok büyük ölçüde etkilendi. Araþtýrma, yiyecek maddelerinin artan maliyetinin tüm ülkeleri etkilediðini, ama en olumsuz sonuçlarýn, daha yoksul ülkelerde görüldüðünü ortaya koyuyor. Araþtýrma kapsamýnda ele alýnan ülkeler arasýnda en kötü durumda olan ülke Filipinler. Filipinler ve Panama'da araþtýrmaya katýlanlarýn yüzde 63'ü tükettikleri gýda maddelerini kýstýklarýný bildirdiler. Yiyeceklerini kýsan

ülkeler sýralamasýnda, bu iki ülkeyi, Kenya ve Nijerya izliyor. Araþtýrma kapsamýndaki 26 ülkenin tümünde beslenme düzenlerini deðiþtirmek zorunda kaldýklarýný bildirenlerin oraný ise yüzde 43. Geliþmiþ ülkelerde de, insanlarýn daha ucuz gýdalara yöneldikleri gözlendi. Avustralya'dan bu araþtýrmaya katýlanlarýn yüzde 27'si artan fiyatlar yüzünden yiyeceklerinde kesintiye gittiklerini anlattý. Bu oran Ýngiltere'de yüzde 25, Almanya'da yüzde 10. Hoþnutsuzluk artýyor

8 Temmuz-15 Eylül arasýnda yapýlan araþtýrmaya göre, dünya çapýnda, insanlarýn yüzde 70'i, hükümetlerinin bu konuda attýðý adýmlarý yetersiz buluyor. Bu oranýn en yüksek olduðu geliþmekte olan ülke, yüzde 88 ile Mýsýr. Geliþmiþ ülkelerden Fransa ise, yüzde 79 oranýyla halkýn hükümetten hoþnutsuzluðunu ortaya koyuyor. Rapordaki an çarpýcý veri ise fiyat artýþlarý sonrasý, uluslararasý bazý gýda þirketlerinin kârlarýnýn dört kat artmasý.

Dünyada 3 milyar insan ‘çok yoksul’ 17 Ekim, "Uluslararasý Yoksulluðu Ortadan Kaldýrma Günü" idi. Dünyada yaklaþýk 3 milyar insanýn, günde 2 dolarýn altýnda parayla yaþadýðýný açýklayan Birleþmiþ Milletler, gün dolayýsýyla toplantýlar ve konserler düzenledi. Gün kapsamýnda Þili'nin baþkenti Santiago'da bir yürüyüþ ve Singapur'daki bir konser gerçekleþtirildi. Öte yandan BM, 2000'li yýllara baþlarken belirlediði, '2015 yýlýna dek yoksulluk içinde yaþayan insanlarýnýn sayýsýnýn yarýya indirilme-

si" hedefine, Afrika ülkelerinin çoðunda eriþilemeyeceðini þimdiden kabul etmiþ durumda. "Yoksulluða Karþý Küresel Eylem Çaðrýsý" adlý örgüt de kapitalist krizin yoksul ülkeleri hatta ekonomik ligin dýþýnda býrakýlan ülkeleri daha fazla etkileyeceðini belirterek buna örnek olarak, ABD'de çalýþan Latin Amerika kökenli kiþilerden yoksul Güney Amerika ülkelerine gönderilen paralarýn azalmasýný gösterdi. Geliþmekte olan ülkelerin baþýný çeken Brezilya ve Hindistan liderleri ise varlýklý ülkelerin kötü

yönetimlerinin faturasýnýn yoksul insanlara çýkarýlmamasý gerektiðini bildirdiler.

Vaatlerin yüzde 10'u yerine getirildi BM eski genel sekreteri Kofi Annan da, zengin ülkeleri açlýkla mücadele konusunda verdikleri sözleri tutmamakla suçlamýþtý. Annan küresel mali krizin gýda yardýmlarýný azaltmaya bahane olamayacaðýný belirterek "Günde 10 bin çocuðun açlýktan ölmesi bir bankanýn batmasý kadar büyük bir sorundur" demiþti.

Birleþmiþ Milletler Gýda ve Tarým Örgütü Baþkaný Jaques Diouf da, zengin ülkelerin açlýkla mücadele için milyarlarca dolarlýk vaatlerini yerine getirmediklerini, haziran ayýndaki Dünya Gýda Zirvesi'nde vaat edilen yardýmlarýn sadece yüzde 10'unun yerine getirildiðini açýkladý. Dünya Gýda Programý, gýda ve petrol fiyatlarýndaki artýþ nedeniyle, milyonlarca aç insaný beslemek için ihtiyaç duyduklarý miktarýn ikiye katlandýðýný belirtiyor.


ATLA TALÝM MEYE

haftalýk siyasi gazete

ACENTALARA KARÞI SOSYALÝST SEÇENEK!

ÝL YÖNET

R! I Y A H

Cesarete ihtiyaç var... HAKAN TAHMAZ - Radikal2 PKK'nýn beklenmedik anda gerçekleþtirdiði peþ peþe saldýrýlar, ülkeyi derinde sarstý. Siyaseti ülke yöneticileri deðil, bu eylemler belirlemeye baþladý. Saldýrýlarýn "PKK kýrýlma aþamasýnda" Kandil bizim için artýk "biri bizi gözetliyor evi (BBG) oldu" gibi söylemlerden sonra olmasý ise sarsýntýnýn þiddetini artýrdý. PKK'ya karþý yükselen büyük tepkinin yaný sýra "hesap verilsin, yeter artýk" gibi haklý talepleri gündeme getirdi. Bu talepler iki farklý yaklaþýmdan hareketle yapýlýyor. Bunlardan biri "neden daha iyi savaþýlmýyor, daha fazla PKK'lý öldürülmüyor?" yaklaþýmýyla yapýlýyor. Doðal olarak 25 yýldýr sürdürülen "savaþçý" politikalarda ýsrar savunuluyor. Diðeri ise, 25 yýldýr sürdürülen siyaseti sorguluyor ve baþka türlü bir yol arayýþý dillendiriliyor. Ancak büyük acýlar yaþamýþ, bedeller ödemiþ ve ödemeye devam eden insanlarýmýzýn "yeter artýk" feryadýnýn siyasi irade tarafýndan gereðinin yerine getirilebilmesi için, Türkiye'de daha çok þeyin deðiþmesi gerektiðini son dönemde yaþadýklarýmýz bir kez daha gösterdi. Emekli paþalar mesleði Toplum olarak balýk hafýzasýna sahibiz, yaþadýklarýmýzdan ders çýkarmayý

beceremiyoruz. Ne zaman PKK büyük bir saldýrý yapsa emekli paþalar, TV'lerde, gazetelerde her defasýnda derin tahliller yapýyor, daha iyi nasýl savaþýlacaðýnýn nutkunu atýyorlar. Bölgede görev yapmýþ emekli askerlerin bir kesimi için bu "emekli paþalar mesleðine" dönüþtü. Ele alýnan konunun esasýnda siyasal bir sorun olduðu unutuluyor, savaþ stratejileri çiziliyor, taktikleri veriliyor. Son Aktütün saldýrýsýndan sonra bu doðrultudan yapýlan tartýþmalarda 25 yýldýr yapýlan öneriler, sözler tekrarlanýp duruluyor. Medyada geniþ yer bulan, "daha iyi nasýl savaþmalýyýz" çaðrýlarýnýn etkisi altýndaki bir toplumun, demokratik kazanýmlarý korunmasý, geliþtirilmesi ve savaþ gerçeðiyle yüzleþmesi oldukça zordur. Hatta böylesine bir toplumsal atmosferde siyasal iradenin, sorunun çözümü doðrultusunda demokratik irade geliþtirmesi tamamen imkânsýzlaþýyor, son günlerde olduðu gibi geriye gidiþler söz konusu oluyor. Öneri olarak sunulan yýllardýr uygulanagelen yöntem ve politikalarýn ülkeye faydadan daha çok zarar verdiði nedense bir türlü görülmüyor. Sýkýyönetim, OHAL, JÝTEM, koruculuk, güvenlik güçlerinin aþýrý yetkilendirilmesinin nasýl adaletsizliðe, hukuksuzluða, cinayetlere, yargýsýz infazlara, tecavüzlere, kaçakçýlýk gibi uygulamalara yol

Yeni Kýbrýs Partisi Örgütlenme Sekreterliði DUYURUSU Ýlgi duyan tüm parti üyesi, sempatizaný ve parti dostlarýnýn katýlýmýna açýk aþaðýdaki toplantýlar düzenlenmektedir. Tüm parti üyesi, sempatizaný ve parti dostlarýnýn bilgisine sunarýz; 1-Yürütme Kurulu Üyelerinin katýlacaðý, parti çalýþmalarý, ülkedeki ve dünyadaki geliþmelerin deðerlendirileceði bilgilendirme toplantýlarý, her Pazartesi, saat 19.00'da, Lefkoþa'daki Parti Genel Merkezinde düzenlenmektedir; 2-YKP Yürütme Kurulu üyeleri ve Lefkoþa Ýlçe Yönetim Kurulu üyelerinin katýlýmýyla, her ayýn ilk Perþembesi Parti Genel Merkezinde deðerlendirme toplantýlarý düzenlenmektedir; 3-Maðusa Ýlçe Sekreterliði koordinesinde her Perþembe saat 7'de Maðusa Ýlçe Sekreterliðinde toplantýlar devam etmektedir. YKP Yürütme Kurulu üyeleri de, her ayýn ikinci Perþembesi Maðusa Ýlçesindeki toplantýlarýna katýlarak parti çalýþmalarý, ülkedeki ve dünyadaki geliþmelerin deðerlendirileceði sohbet toplantýsý düzenlenmektedir; 4-YKP Yürütme Kurulu üyelerinin de katýlýmý ile her ayýn üçüncü Perþembesi Girne Ýlçesinde sohbet toplantýsý düzenlenmektedir; 5-YKP Gençlik koordinesinde GENÇLÝK TOPLANTILARI her Pazartesi, saat 18.00'de, Lefkoþa'daki Parti Genel Merkezinde gerçekleþmektedir; 6-YKP Parti Meclisi her ayýn ilk Salýsý, saat 19.30'da, Lefkoþa'daki Parti Genel Merkezinde toplanmaktadýr… Konu ile ilgili daha fazla bilgi için YKP Yürütme Kurulu, Örgütlenme Sekreteri Salih Uyguroðlu . . . . . . .salih.uyguroglu@ykp.org.cy YKP Yürütme Sekreteri Murat Kanatlý . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .murat.kanatli@ykp.org.cy YKP Lefkoþa Ýlçe Sekreteri Gülay Kaþer . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .gulay.kaser@ykp.org.cy YKP Maðusa Ýlçe Sekreteri Mustafa Noyan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .mustafa.noyan@ykp.org.cy YKP Gençlik Nevzat Hami . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .nevzat.hami@ykp.org.cy www.ykp.org.cy

Yeni Kýbrýs Partisi Örgütlenme Sekreterliði

açtýðýný Türkiye yaþayarak gördü. Hiç kimsenin artýk bunlara tahammülü kalmadý. Bu nedenle bunlarý anýmsatan arayýþlara itiraz ediliyor. Ancak Aktütün saldýrýsý sonrasý baþlayan sorgulanma Türkiye'nin yeni yol haritasýna ihtiyacý olduðunu bir kez daha gösterdi. Çünkü ne Türkiye 1990'larýn Türkiye'si, ne Kürt sorunu eski Kürt sorunu, kabul edelim ya da etmeyelim Ortadoðu da, PKK da çok deðiþti. Bu deðiþime uygun yeni siyasetin oluþturulmasýnýn sancýlarý tüm Türkiye'ye büyük ve aðýr bedeller ödetiyor. K. Irak ve KDP gerçeði Medyada savaþ senaryolarý anlatan ve öðütler veren emekli paþalarýn, önce topluma neden bugüne kadar savaþ politikalarýnýn sonuç vermediðini izah etmeleri gerekmez mi? Örneðin bugüne kadar yapýlan askeri operasyonlarýn sonuçlarý nedir? Kandil'de bugünkü gibi yerleþik olmayan PKK'ya karþý 1997'de, 35 bin asker, 10 bin peþmergenin katýldýðý, 2500'den fazla peþmergenin yaþamýný yitirdiði ortak operasyondan sonra, sorunun neden çözülemediðinin yanýtýnýn verilmesi gerekir. PKK'nýn Kandil'de kalmasýný Mesut Barzani ve Celal Talabani'nin rýzasýyla ve desteðiyle olduðu iddiasýnda bulunanlar, KDP ile PKK arasýnda yaþanan 2002'deki savaþý hatýrlamýyor. PKK'nýn, kontrolü altýndaki bugünkü bölge bu savaþýn sonucunda oluþmuþtu. Türkiye de bu savaþta KDP'ye destek vermiþti. Halbuki PKK'nýn, K. Iraklý Kürt güçlerine raðmen bölgede varlýðýný ve saldýrýlarýný sürdürmeye devam ettiðini kabul etmek çözümünü kolaylaþtýracaktýr. Çünkü sorunun kaynaðý K. Irak'ta deðil, buradadýr. Düðüm burada çözülebilir. Bu yaz, K. Irak'ta yaptýðým incelemelerde de çok net olarak gördüm ki, PKK'nýn orada varlýðý K. Iraklý Kürt örgütlerini tehdit ve rahatsýz ediyor. Çünkü PKK'nýn varlýðý özerk bölgesel Kürt yönetiminin oluþumunu sýkýntýya sokuyor, geleceðini tehlike atýyor. Bölgesel yönetimin baþta Türkiye olmak üzere birçok ülkeyle sorun yaþanmasýna neden oluyor. Ýkincisi, K. Irak'ýn reorganizasyonu süreci bölgedeki Barzani ve Talabani iliþkilerinin çözülmesine yol açmasý ve özellikle ekonomik alanda yaþanan geliþmeler daha dinamik ve geliþme potansiyeline sahip yeni bir Kürt örgütün doðmasýnýn nesnel zeminlerini oluþturuyor. PKK buraya oynadýðý için KDP ve YNK için tehdit unsurudur. Ancak PKK'ya karþý savaþa giriþecek güçleri olmadýðý gibi böylesine bir savaþýn, geçmiþtekilerden farklý olarak kendilerini vuracaðýný düþündükleri için de geri duruyorlar. Çünkü Kürt örgütlerinin kendi egemenlik alanlarýnda, Türkiye'de özgürce var olamayan ýrkdaþlarýna karþý savaþmalarý tabanlarýnda büyük tepkiye yol açacaktýr. KDP, esas olarak bundan çekindiði için de PKK'ya karþý askeri hareketin parçasý olmuyor. Bu nedenle, K. Iraklý Kürtler, PKK'nýn Kandil'den çýkmasýný istiyor ama bunu için Türkiye'nin bazý demokratik açýlýmlar yapmasýný gerekli görüyorlar. Türkiye böyle bir adým atmadýðý gibi K. Irak'ta oluþan bölgesel özerk yönetimini tehdit unsuru olarak algýlamaya devam ettiði için, özellikle M. Barzani, PKK'nýn varlýðýný bir baský unsuru olarak elinde tutuyor.

A D R E S : A t a t ü r k C a d. 2 6 / 1 C a n d e m i r 7 A p t. Le f ko þ a w w w. y e n i c a g. c o m. c y

TEL: 227 4917 FA X : 2 2 8 8 9 3 1

Artýk, K. Irak bölgesel Kürt yönetimine karþý hasmane tutumda ýsrar etmek ve Irak anayasasýnýn bir parçasý olan K. Irak özer Kürt bölgesine siyasi ambargo uygulamanýn zemininin daraldýðý görülmelidir. Bu politikalarda ýsrar etmenin savaþýn devamýndan baþka bir sonucu yoktur. Yurttaþ sorumluluðu Bu gerçekleri konuþmaktan kaçýnarak Türkiye'ye nasýl bir iyilik yapýldýðý düþünülebilir? Meclis'te tezkere oylamasý yapýlmadan önce "bir yýldýr ne yapýldýðý, hangi sonucun elde edildiði" tartýþma ihtiyacý duyulmadý. Þimdi 25 yýldýr tartýþýlan K. Irak'a girelim, tampon bölge oluþturalým önerileri yapýlýyor. Baþbakan topu askeri yetkililere, askeri yetkililer hükümete atarak, ne yapýlmaya çalýþýlýyor? Ne zaman gerçekleri zamanýnda konuþmaya baþlayacaðýz. Örneðin bugün Yaþar Büyükanýt'a, sorulan "hani BBG eviydi" sorusu neden görev baþýndayken, ölümler, saldýrýlar olduðu zaman sorulmaya cesaret edilemedi? Ya da bugün Ýlker Baþbuð'a "PKK'nýn kýrýlma noktasýna gelmesi bu ise vay halimize" neden denemiyor? Sadece geçmiþimizle deðil, bugünümüzle de yüzleþmekten korkuyoruz. Korkularýmýz bizi esir aldýðý için de, hiçbir köklü sorunumuzu çözmeyi beceremiyoruz. Kürt sorununun çözümü için her þeyden önce siyasal ve toplumsal cesarete ihtiyaç var. Ürkek adýmlar bizi ilerletmiyor. Cesaretle atýlacak ilk adým, yýllardýr uygulanan siyasetle hesaplaþmak ve PKK "gerçekliðine" sýrt çevirmeyi bir kenara býrakarak, sorunun bütün yönleriyle yüzleþmektir. Üzerindeki, milliyetçilik motifli, parçalanma korolu, bütün komþu devletlerin düþman olduðu varsayýmý üzerinden oluþturulan örtünün, çekip alýnmasý gerekir. Görülecektir ki, PKK'nýn silahlý saldýrýlarýnýn durdurulmasý çok daha kolay olacak ve bu bize Kürt sorununun çözümünde nasýl bir yol izlenmesi gerektiðini gösterecek. Bugüne kadar denenmeyen tek yol budur. Bunun için, linç kültürünü geliþtirme ve öldürme siyaseti yerine, farklýlýklarýmýzla birarada, eþit ve özgür yaþamanýn olanaklarýný çoðaltmak, siyasi irade kadar bütün yurttaþlarýn da en canalýcý sorumluluðu olsa gerek.

e-mail: y e n i c a g @ y e n i c a g. c o m. c y


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.