Selamlar, Yere Düşen Travma Fanzin olarak gene farklı bir konu ile karşınızdayız. Bu sefer ki konumuz müzik kültürünün aykırı çocuklarına sahip çıkan “Black Metal”. Çıktığı ilk günden bu yana olayları bitmek yerine artan, sansasyonu hiç dinmeyen bir müzik türü olan “Black Metal” benim hem müzik olarak hem de içinde ki olaylardan ötürü sevdiğim bir müzik türüdür. Bu fanzinde Black Metal’in doğuşu, başlıca grupları ve unutulmayan olaylarını ele aldık. Eğer beğenirseniz sosyal medya üzerinden yorumlarınızı iletmenizi rica ederiz. Gelen yorumlar ve keyfimiz doğrultusunda yeni bir Black Metal dosyası hazırlayabilirim. Bunların yanı sıra metal müziğe aşina olmayan arkadaşların ve hatta psikoloji olarak naif olan dostlarımızın bu fanzinden uzak durması önemle rica olunur. Çünkü Black Metal, dini, siyasi vb hiçbir konuya saygı duymayan ve hatta birbirlerine bile saygı duymayan şiddet bağımlısı oldukları kadar sıkıntılı insanların icra ettikleri bir müzik türüdür.
Son olarak bu fanzin on sekiz yaş üzeri, şiddet ve korku içermektedir. Ben sizi uyardım. Sonra Hayri bunları niye söylemedin deyip bana gelmeyin. Gazanız mübarek olsun. Sayfayı değiştirdiğin anda çarşı pazar karışacak haberiniz olsun. Ve hep dediğim gibi;
Hepinizi seviyorum sen hariç. Selametle Hayri Saraç. Öpücük sesi
Beherit Beherit, Finlandiyalı bir black metal grubudur. 1989 yılında "hayal edilebilecek en şeytani metal müzik" yapma amacıyla; Nuclear Holocausto (Marko Laiho), Black Jesus (Arjo Wennström) ve Sodomatic Slaughter (Jari Pirinen) tarafından kuruldu. "Beherit" Süryanice'de Şeytan anlamına gelmektedir. 1993 yılında çıkardıkları Drawing Down the Moon albümleriyle büyük bir başarı yakalamış ve isimlerini metal müzik camiası içerisinde duyurmuşlardır. Grup; ticari olmayan müzikleri, görselleri ve canlı performansları sayesinde büyük bir hayran kitlesi edindi. Ayrıca black metal öncüsü tarafı ve atmosferik havası ile dikkat çekti. Beherit black metal dalında günümüzde öncü kabul edilmektedir.
Grup 1994-95 yılları içerisinde sadece dark ambient icra etmiştir. 1994 yılında çıkan H418ov21.C ve 1995 yılında çıkan Electric Doom Synthesis isimli albümler dark ambient tarzındadır. 1996 yılında dağılan Beherit, 12 sene aradan sonra 2008 yılında tekrar birleşmiştir. Grup 2009 yılında Engram isimli albümleriyle black metal camiasına hızlı bir dönüş yapmıştır. Aynı zamanda 1990 yılında kaydettikleri ve çeşitli nedenlerden dolayı çıkaramadıkları ilk albümlerini, 2011 yılında At the Devil's Studio 1990 ismiyle piyasaya sürmüşlerdir.
Burzum Burzum, Norveçli atmospheric black metal grubu. Varg Vikernes (Count Grishnackh) tarafından kurulan ve halen tek kişilik proje olarak devam eden Burzum, 1991 yılında Bergen, Norveç'te kurulmuş ve Norveç black metalinin ilk yıllarında göze batmayı başarmıştır. 1992 ve 1993 yılları boyunca Burzum dört albüm kaydetmiştir; fakat Vikernes, gitarist Øystein "Euronymous" Aarseth'i öldürmesi ve birkaç kilise kundaklama olayına karıştığı için tutuklanmış ve hapse atılmıştır. Hapisteyken iki albüm daha çıkaran Vikernes; bas gitar, gitar ve bateri gibi aletler olmadığı için synthesizer kullanarak dark ambient tarzında iki albüm daha çıkarmıştır. Burzum, black metal tarihinde adından söz ettiren en önemli hareketlerden biri olmuştur. Kilise yakmak (Norveç geçmişinde Hıristiyanlığı yayanlar, paganlara zorlamayla din değiştirttiklerinden, daha sonra Varg onlardan intikam almak amaçlı birkaç kilise yakmıştır, diğer müzik gruplarını tehdit etmek gibi sansasyonel vakalarının en önemlisi, Varg Vikernes'in (kendi ifadesine göre) evine gittiği Mayhem üyesi Euronymous'un tehdidi yüzünden savunma amaçlı olarak Euronymous ile görüşmek için yanına bıçak alması ve Euronymous'u 23 yerinden bıçaklayarak öldürmesidir. Cinayet sebebi ve ilk saldıran tam olarak bilinmemekle birlikte, Varg evine gittiğinde Euronymous'un kendisine saldıracağını anladığını; bu yüzden onu bıçakladığını ve yaraların çoğunun yerdeki cam kırıkları yüzünden olduğunu söylemiştir. Bu olaydan sonra Burzum ve Mayhem dünya çapında tanınan isimler olmuşlardır. Grupta Varg Vikernes dışında yer alan tek eleman, 1993 tarihli Aske EP'sinde bas gitar çalan Samoth'tur.
Darkthrone Darkthrone, Norveçli bir black metal grubudur. İlk kurulduğunda bir death metal grubuydular. A Blaze in the Northern Sky albümüyle black metal icra etmeye başlamışlardır. Grubun ilk kadrosu şu şekildeydi: Davulda Fenriz, basgitarda Dag Nilsen, gitar/vokalde Nocturno Culto ve gitarda Zephyrous. Darkthrone'da hiçbir zaman gidenin yerine başkasını almak olmadı. Bu yüzden grup şu an iki kişidir.[1] Dag Nilsen, A Blaze in the Northern Sky albümü sonrası, Zephyrous da Panzerfaust sonrası gruptan ayrılmıştır.
Emperor Emperor, 1992 güzünde kurulan Norveçli black metal grubu. Grubun türü gittikçe değişmiş, progresif bir hal almıştır. Gitar ve seslendirmede Ihsahn, davulda Samoth, basta ise Mortiis grubun kurucu üyeleridir. Grup, black metali Norveç yeraltından dışarı taşımasıyla ünlüdür ve en saygın ekstrem metal gruplarından biridir Biyografi Emperor’un oluşumu Ihsahn ve Samoth ilk kez bir rock müzik seminerinde karşılaştı ve tanışmalarının ardından farklı adlar altında (Dark Device, Xerasia, Embryonic) müzik çalışmaları yaptılar. Emperor’dan önce aldıkları en son ad Thou Shalt Suffer’dı. Gruba basgitarda Mortiis’in katılmasıyla Emperor kurulmuş oldu. 1992 Haziran ‘da çıkardıkları ilk demo Wrath of the Tyrants kısa zaman içinde yeraltında önemli bir popülarite kazandı ve bunun sonucunda Candlight grup ile bir kayıt sözleşmesi yaptı. Sözleşmenin ardından Samoth ritm gitarlara geçerken boşalan davula Bard Faust getirildi. 1992 yılının sonlarında, bir yıl sonra piyasaya sürülecek olan, Enslaved ile split albümleri Emperor/Hordanes Land’ı kaydettiler. Senfonik black metal dönemi Basa Tchort’un geçmesinin ardından Temmuz 1993'te Grieghallen Studios’da ilk stüdyo albümlerini kaydettiler. Bu kült black metal albümü In the Nightside Eclipse, 21 Şubat 1994’te piyasaya sürüldü. Emperor’a büyük bir ün ve saygı kazandırdı. Albüm, yine Emperor’a ait olan Anthems to the Welkin at Dusk albümüyle birlikte black metalin en önemli albümlerinden biri olarak gösterilir*3+*4+*5+. Albüm, önceki çalışmaların aksine melodiktir ve yoğun bir klavye kullanımı vardır. Albümün 1999 ve 2004 yılındaki yeniden sürümlerinde Bathory’den A Fine Day To Die ve Ihsahn’ın etkilendiği müzisyenlerden biri olarak gösterdiği Mercyful Fate’den Gypsy şarkılarının Emperor tarafından çalınan yeniden yorumları yer alır.
Grup üylerinden Faust ve Samoth’un 1992 yılında işledikleri suçlar albümün çıkışının hemen ardından açığa çıkarıldı. Faust, kendisine eşcinsel ilişki teklif eden bir adamı öldürmüş, Samoth ise Mayhem ve diğer bazı black metal gruplarıyla birlikte kilise kundaklama olaylarına karışmıştı. Bu iki üyenin hapse girmesinin ardından davula Enslaved grubundan Trym, basa ise Alver getirildi. Yeni kadroyla çıkardıkları ilk çalışma, yine Grieghallen Studios’da kaydedilen Reverence adlı EP’leri oldu. Bu albümdeki üç şarkıdan biri olan The Loss and Curse of Reverence, ikinci stüdyo albümlerinde de yer bulacaktır. Diğer ünlü albümleri Anthems to the Welkin at Dusk, 8 Temmuz 1997 yılında çıkarıldı. Bu albüm öncekinden daha da büyük bir başarı elde etti. İçinde Terrorizer ve Metal Maniacs’ın da bulunduğu metal müzik dergilerinin çoğu, albümü yılın albümü olarak gösterdi. Bu albümde senfonik müzik çok önlere taşınır ve ilk defa In the Nightside Eclipse’deki Inno A Satana’da kullanılan melodik vokaller, bu albümdeki şarkıların hemen hepsinde bulunur. Albümden With Strength I Burn, bazı black metal dinleyicilerince bütün zamanların en iyi black metal şarkısı olarak gösterilir *6+*7+. The Loss and Curse of Reverence için bir klip çekilmiştir. Albümün 1999 sürümünde Reverence albümünden iki parçanın yanı sıra, The Loss and Curse of Reverence'ın konser videosu, 2004 sürümünde ise Bir Fin televizyon kanalında yapılan röportaj yer alır. Müzikte progresifleşme 1998 yılında Dynamo ve Milwaukee metal festivallerine katıldılar. Alver’in gruptan ayrılmasının ardından Ihsahn gitar, klavye ve vokalin yanı sıra bası da eline aldı. 1999 yılında, black metal grubu Thorns ile Thorns vs. Emperor split albümünü çıkardılar. Albümde Emperor, Thorns’un Aerie Descent parçasının farklı yorumunun yanı sıra, kendi eski şarkılarından I Am the Black Wizards, Inno A Satana, Thus Spake the Nightspirit ve Alsvartr şarkılarından alıntılar yaptığı industrial-experimental türde şarkılar kaydetmişlerdir.
Grup 2000 yılında, yine oldukça olumlu tepkilerle karşılanan IX Equilibrium’u çıkardı. Bu albümde black metal daha gerilere çekilir ve geleneksel metal müzik öğeleri daha yoğun kullanılır. 22 Ekim 2001’de ekstrem progressive/senfonik metal türündeki Prometheus: The Discipline of Fire & Demise albümlerini çıkardıklar. Bu albümde black metal öğeleri hemen hemen tamamen kaybolmuştur. Albümdeki çalışmaların çok büyük kısmı sadece Ihsahn’a aittir. Ihsahn’ın daha sonra başlayacağı solo müzik kariyerindeki tarzı, bu albümün devamı şeklindedir. Samoth ve Trym death metal’e, Ihsahn da progresif müziğe yöneldiklerinden grubu dağıtma kararı aldılar. Samoth ve Trym Zyklon’da, Ihsahn ise Peccatum’da çalışmalarını sürdürdüler. Grup 2005’in Eylül ayında, bir dizi konser vermek için tekrar bir araya geldi. Müzikal özellikleri Müziklerinde karmaşık gitar riflerine klavye yoğun şekilde eşlik eder. Tipik black metal özelliği olarak gitar solosu kullanılmaz, gitarların öne çıktığı bölümler daha çok progresif gitar rifleridir. Ezgiler genellikle Barok-Ortaçağ dönemindendir. Başlarda besteler Ihsahn veya Samoth’un veya ikisinin ortak çalışmalarının ürünüyken sonraki bestelerin hemen hepsi yalnızca Ihsahn'a aittir.. Şarkı sözleri başlarda satanizm temalıydı.*8+ Buna rağmen şeytan adı doğrudan kullanmaz, bunun yerine almighty emperor (en güçlü imparator) , master of beasts (ucubelerin efendisi) gibi belirtkelere giderlerdi. Her albümüyle bu satanistik tema daha gerilerde kullanılır olmuştur. Grubun son zamanlarındaki şarkı sözleri daha
çok doğa, mitoloji ve mistizm üzerinedir. Başlangıçta şarkı sözleri Samoth’a aitken, grubun son zamanlarında bu işi Ihsahn üstlenmiştir. Emperor, her türlü ekstrem metal türü dinleyicisi tarafından çok saygı duyulan ve takdir edilen bir grup olmasına rağmen grubun müziğinin izinden giden gruplar olmamıştır. Bunun nedeni olarak aşırı karmaşık ve progresif müzik ve bunun yanı sıra çok sayıda enstrümanın aynı anda ve armonik şekilde çalınması gösterilebilir.
Immortal Immortal; Bergen, Norveçli bir black metal grubu. Grup, müziğe 1989'da "Amputation" adıyla ve bir death metal grubu olarak başlamıştır. Immortal'ın ilk ürünleri geleneksel black metal tarzındadır, ancak At the Heart of Winter adlı albümleri ile grup, black metal ve Alman trash metal karmaşık bir birleşmesini denemeye başlamıştır. Ortaya çıkan tarz Immortal'ın sonraki çalışmalarının tipik bir özelliğidir ve bu yönüyle grup, birçok modern metal sanatçısı üzerinde etkili olmuştur. Kurucuları, Abbath ve Demonaz, İskandinav heavy metal sahnesinde efsanevi bir statü kazanmışlardır.
Mayhem Mayhem, Oslo, Norveç'te 1984 yılında Euronymous tarafından kurulan black metal grubu.*1+ Sıkı bir Venom hayranı olan Euronymous grubun ismini Venom'un Mayhem Without Mercy isimli şarkısından etkilenerek koymuştur. Grup, gerçek anlamda black metalin şeklini veren grup olarak kabul edilir. Sonraki yıllarda Norveç'te kurulan black metal grupları Mayhem'in stilini taklit edip black metal yapmaya başlamıştır.
Grubu eleman arayan Euronymous, basgitarda Necrobutcher, davula Manheim alarak grubun ilk kadrosunu oluşturdu. İlk çıkardıkları Pure Fucking Armageddon demosunda vokalleri Euronymous yaptı. Ancak vokalinin yetersiz ve kötü olduğu gerekçesiyle diğer grup üyelerinin ısrarıyla gruba yeni bir vokalist aramaya başladı. Bundan sonra Maniac isimli bir solist kendi isteğiyle gruba girdi. Deathcrush isimli albümde vokalleri yaptı ama bir süre sonra çeşitli anlaşmazlıklar sonucu Euronymous tarafından gruptan çıkarıldı, aynı şekilde yetersiz bulanan baterist gruptan kovuldu. 1988 yılında Dead, Euronymous ile mektuplaşma sonucu gruba dahil olur ve Hellhammer baterist olarak oluşuma katılır. Grup bu kadrosuyla Norveç dışında iki kez konser vermiştir. Bu konserlerden biri Leipzig'de diğeri de İzmir'de verilmiştir. Dead Vokalist olarak gruba 1988 yılında katılan Dead, Euronymous'un beğenisini kazanmıştır. Çünkü Dead depresif, içine kapanık, çekingen, insanlardan nefret eden ve şizofreni belirtileri gösteren biriydi, bu da Euronymous'a göre tam bir black metal solisti olmak için gereken özelliklerdi. Konserlerden sonra Dead ile 2 tane stüdyo şarkısı kayıt edildi. Bunlar Carnage ve Freezing Moon isimli şarkılardır. Röportajlarda, çoğu müzisyen çoğunlukla Dead'i içe dönük ve garip bir kişi olarak betimlemişlerdir. Mayhem'ın gitaristi Euronymous, röportajlardan birinde: ""Ben Dead'in akıl sağlığının gerçekten yerinde olmadığını düşünüyorum. Başka hangi şekilde derisinde açlıktan damarlarının çıkmasını isteyen ve bunun için kendini bilerek aç bırakan veya tişörtünde cenaze ilanları olan bir kişi başka hangi şekilde tanımlanabilir ki?" Emperor grubunun bateristi Bård "Faust" Eithun: "O (Dead) çok yakından tanıyabileceğiniz birisi değildi. Ben Mayhemdaki diğerlerinin bile onu çok iyi tanıdığını zannetmiyorum. O yakınlaşması çok zor biriydi. Onla ölmeden iki hafta önce tanışmıştım. Onu, toplamda, sekiz veya
altı defa görmüştüm. Çok fazla garip fikri olduğunu hatırlıyorum. Aarseth'in onun hakkında konuştuğunu hatırlıyorum, bana onun espri anlayışı olmadığını söylemişti. Vardı, ama çok karanlık ve anlaşılmazdı. Ben onun bu dünyada yaşamayı sevdiğini zannetmiyorum. Çoğu kişi, Mayhem grubundakiler de dahil, Dead'in kişiliğinin ve davranışlarını çok garip ve ilginç bulduklarını söylüyorlardı. Onun her zaman ölüm, karanlık, Satanizm, şeytan, ve bu tür konulara çok meraklı olması, onun kişilik özelliklerinden bir tanesiydi.
Satyricon Satyricon Norveçli black metal grubu. Yaptığı müzik tarzında uluslararası bir plak şirketiyle (EMI) anlaşan ilk grup olmuştur. Tarihi Satyricon, 1990 yılında Czral (Carl-Michael Eide) ve Wargod tarafından kuruldu. Bundan kısa bir süre sonra Ulver (Haavard) ve Satyr (Sigurd Vongraven) da gruba katıldı. Gruba 1992 yılında katılan şu anki baterist Frost; 1349, Keep of Kalessin, Gorgoroth, ve Gehenna'da da çalmıştır. Emperor'dan Samoth ve Ihsahn, Darkthrone'dan Fenriz ve Nocturno Culto, Keep of Kalessin'den Obsidian C de Satyricon'a gerek stüdyoda gerekse canlı performanslarda katkıda bulunmuşlardır. İlk albümleri Dark Medieval Times, grubun Orta Çağ'a olan ilgisini gösterdi ve Frost'un sert bateri vuruşlarıyla birleşen akustik gitar ve flüt gibi ezgileri de barındırdı. Sonraki albümleri The Shadowthrone'nda bu Orta Çağ ruhu devam ettirildi. Üçüncü albümleri Nemesis Divina 1996 yılında yayınlandı. 1999
yılında yayınlanan dördüncü albümleri Rebel Extravaganza ise daha önceki albümlere nazaran daha endüstriyel etkiler taşıyordu. Nisan ve Mayıs 2010'da grup, Pantera'ya konserlerinde eşlik etti. Black metale olan sevgisinden birçok kez bahseden Phil Anselmo, Satyricon'ın solisti Satyr ile birçok ekstrem metal projelerinde yer aldı.
BİRAZDAN OKUYACAĞINIZ ŞEYLER ŞU ANA KADAR OKUDUĞUNUZ GRUPLARDAN ÇOK DAHA GARİP ŞEYLER İÇERMEKTEDİR.
Black Metal ve Olaylar Bu bölümde black metal tarihinde yaşanmış bazı olayları derlemek istedim. Onedio’da bu konuyla ilgili şöyle bir bölüm açılmış; Evrimi ve tamamen ayrı bir kategori olarak tanımlanması 80'lerin sonunu ancak bulsa da; aslında Black Metal'in yolu 60'larda açılmaya başlanmıştı. Öncelikle Black Sabbath ve Venom gibi gruplar, şarkı sözlerinde şeytan cehennem - ölüm gibi temaları kullanarak konsepti kabaca belirlemişlerdi diyebiliriz. Bu konseptin bir de müzikal kısmı var elbette: Triton! Müzikte, çözülmeyi bekleyen, artmış dörtlü yada eksilmiş beşli aralığı diye tanımlanan "triton" yıllarca klasik batı müziğinde "şeytanın aralığı" olarak bilinir ve kilise tarafından kullanılması yasaklanmıştı. Bu aralığı müziğinin karanlık atmosferi için kullanan ve yeniden müziğe kazandıran cesurlardan ilki Wagner oldu. Bu "şeytan aralığı", Metal müzikte çok önemli bir yere sahip olacaktı, desek şaşırır mısınız? Evet, metal'in, özellikle de Black Metal'in konseptinin bir ayağı, şarkı sözlerinin yanında bu karanlık temalı müzikle oturdu. Şeytan figürü ise konseptin adeta en önemli parçası, temeli! Ama bu açıkçası "Satanizm" dahilinde değil. Çünkü Satanizm diye bir din/inanış gerçekten var. Fakat pek çok Black Metal grubu kilisesi dahi olan bu inanç sisteminden bağımsız olarak, şeytanı "ilk isyankar" olarak görüp özgürlüğün ve başkaldırının sembolü olarak kullanıyorlar. Şeytan, "boyun eğmeyen, gururlu, asi ve özgür"... Pek çoklarına göre özgür iradenin temsili. Bu yüzden şeytan, Black Metal'de çok önemli. Ama sadece sembolik olarak. Ayrıca Black Metal'in tam olarak kendini bulup çıktığı İskandinav topraklarında, onları kendi öz kültürlerinden, Tanrı ve Tanrıçalarından,
kökenlerinden zorla kopardığı gerekçesiyle kiliseye karşı olan nefretin somutlaşmış hali. Black Metal grupları, hayır, çoğunlukla satanist değillerdi - hatta çoğunlukla Pagan yahut ateist olduklarına dair beyanlarda bulundular, fakat kiliseye olan öfkelerinden dolayı Şeytan'ı benimsediler. Norveç'te ilk Black Metal grupları kurulmaya başlandığında, açıkçası durumun siyasi bir yanı da vardı! 60'ların sonuna, 70'lerin başına gidiyoruz... Yedi göbek Norveçli, küçük kasabalarda yetişen, biraz da milliyetçi olan bu gençler, ülkelerinin kapitalizm dahilinde nasıl da değiştiğini şaşkın gözlerle izliyorlardı. İlk Mc Donalds'ın açılışı, her sokakta türemeye başlayan Pizza Hut restoranları vesaire vesaire... Üstüne zaman ilerledikçe gelen göçmen düşmanlığı ve milliyetçilik de eklenince; bu kasabalı gençler "kültürlerine sahip çıkmak" adına Pagan köklerine daha sıkı sarılmaya karar verdiler. Bu tutunuş ve üstüne bir de Black Sabbath gibi grupların dünyayı sallayan muazzam müziğinin etkisi birleşince; ilk ortaya çıkanlardan biri Mayhem'di! Suratlarındaki korkunç makyajlar aslında İskandinav Pagan ritüellerinde yapılan yüz boyamalardan esinlenildi. Yani mesele "canavara benzeme" değil, kültürüne sahip çıkma diyebiliriz. Bu biraz kafadan çatlak Vikingoğulları, Kuzey'in karanlık atmosferini, Pagan geçmişlerini, Black Sabbath'ın şeytanlı konseptini ve tınılarını alarak yola çıktılar... Bu Black Metalcilerin farkı şuydu; müzik sahnede durduğu gibi durmuyor ve sadece şov olarak kalmıyordu! Kilise yakmaya başladılar! İçeriğin ilerisinde adını sık sık zikredeceğimiz Varg Vikernes başta olmak üzere, pek çok Norveçli Black Metalci genç, ahşaptan yapılma güzelim kiliseleri acımadan çıtır çıtır yakacaktı.
Sebep olarak da; kiliselerin Hristiyanların zoruyla, Paganların bir zamanlar kutsal olarak gördükleri yapıların üzerine ve asimile amaçlı yapılmış olmasını göstereceklerdi. Rahmetlinin ardından konuşmak gibi olmasın lakin çıbanın başı işte bu sarı çiyan: Dead! Kendisi de hakkında böyle konuşmamızı pek sallamayacak bir beyefendiydi nitekim. Bu bebek yüzlü yakışıklı, İsveç'te 1969 yılında doğmuş ve Norveç'e gelerek Mayhem ile müzik yapmaya başlamıştı. Hayatı da yine bu grupta ve bu ülkede sona erecekti. Black Metal sahnesinin ve konseptinin gelişmesinde en çok etkisi olanlardan biriydi. "Talihsiz olaylar zincirini" de başlatandı! Sahneye bazen ölü hayvanlarla çıkmaktan tutun, domuz kanıyla sahnede banyo yapmaya, yeni bir boyuta taşıdığı "corpse paint" makyajına ve yazdığı zift gibi karanlık şarkı sözlerine kadar... Küçücük barlarda çıkıyor olsa dahi; iyi bir söz yazarı ve sağlam bir performans sanatçısıydı. "Ölüm"ün iyice üstüne sinmesi için, günler öncesinden kıyafetlerini toprağa gömüyordu. Sahnede kendisini de bolca kesiyordu. Kendisine sahne adı olarak "Dead"i yani "ölü" kelimesini seçecekti. Ki bu size verebileceğimiz en büyük spoiler! "Ortalığı pislettim, kusura bakmayın" notuyla kafasına sıkıp intihar ettiğinde henüz 22 yaşındaydı. Evet, intihar notu bundan ibareti: "Sorry for the mess." Dünyaya söyleyecek başka sözü yoktu. Dead, Black Metal aleminde kısa sürede efsane oldu. Dead'in cesedini bulan grup arkadaşı Euronymous ise ne yaptı dersiniz? Önce arkadaşının cesedinin bir fotoğrafını çekti; sonra parçalanan kafatasından kemik parçalarını topladı. Fotoğrafı, Mayhem'in albüm kapağı olarak kullandı. Kemikleri de kolye yaptı.
Euronymous da bir sene sonra ölecekti. Hem de grup arkadaşı Varg Vikernes'in elinden. Varg Vikernes, Norveç'in delisi. Mayhem'e katıldıktan sonra Euronymous ile bazı anlaşmazlıklar yaşıyordu. Hem müzikal anlamda, hem de siyasi! Varg, nazi özentisi bir faşistti. Euronymous ise daha çok sola meyilli bir kapitalizm karşıtı. Gerginlikler, tartışmalar derken bir gün Varg, Euronymous'u defalarca bıçaklayarak, son derece vahşice öldürdü. Mahkemede, hiçbir vicdan azabı ya da rahatsızlık göstermeden böyle gülümsemesi de dünyanın gündemine oturmasına sebep olmuştu. Bebek yüzlü katil, Satanist olarak biliniyordu. Grup arkadaşını Şeytan'a kurban ettiği dahi söylendi ama Varg satanist değil; sadece beyinsiz bir faşistti arkadaşlar. Hakikatten şöyle gerçek bir satanist yok muydu bu ortamda? Vardı tabi... İşte karşınızda başka bir deli: Gaahl! Gorgoroth ile adını duyuran bu beyefendi, evine içki içmek amacıyla davet ettiği iki kişiyi, bağlayıp bıçakla işkence etmiş ve bu yüzden hapse girmişti. Kendisinin efsanevi bir röportajı vardır, tüm Black Metal kültürünü özet geçer: Gazeteci: Müziğiniz için en çok neyden ilham alıyorsunuz? Gaahl: Şeytan. Gazeteci: Şeytan sizin için nedir? Gaahl: Özgürlük. Satyricon'un Frost'u ise apayrı bir dünya... Müzik ve sahne şovları dışında; performans sanatı altında kendisini kıtır kıtır kestiği etkinlikler yapıyordu. İsmini aratıp gösterileri izlemenizi tavsiye etmem; zira öyle Müslüm Gürses hayranları gibi jiletle değil; kocaman bıçaklarla kendisini baya baya deşiyor.
Tüm bu manyakların arasında, müziği ve konsepti sadece eğlence olarak görenler de vardı tabi... İmmortal mesela! Black Metal'i böylesine ciddiye alanlarla dalga geçiyor, abartılı hareketlerle eğleniyor ve sadece müzik yapıyorlardı. Darkthrone ise bu saçmalıklara hiç bulaşmadığı gibi, müzikal kalitesini de arttırarak saygı uyandırdı. Hatta frontman Fenriz, belediye meclisine dahi seçildi! Black Metal'in ilk gruplarından Darkthrone'u kuran Fenriz, Mayhem ve diğerleriyle beraber çalışmasına ve yakın dostluklara rağmen asla böyle saçmalıklara bulaşmayan, akıllı zeki bir müzisyendi. Halk tarafından öyle çok sevildi ki; kendi rızası dışında meclis üyeliğine aday gösterildi... Üstelik de oy alarak seçildi! Bu da böyle bir ilginçlik. Fenriz, hala müzik yapmaya devam ediyor. Lemmy, Rob Zombie, Alice Cooper gibi üstatlara göre; Black Metalciler, ailesiyle yaşamaktan ve Norveç'ten fazlasıyla sıkılmış bebelerin "sert takılma" oyunu... Ama bir taraftan da insanın en karanlık yanını tetikleyen, dünyadan koparan, stres atmak bir tarafa dursun; hayatın ne kadar eften püften meseleler üzerinde döndüğünü - kısacası ölümü anlatan bir müzik türü. Sanat eseri. İşte böyle arkadaşlar. Bizim ülkemize düşenlere kıyasla; İskandinav ülkelerinde 90'larda yaşanan Metalci vakaları bunlardı. İçeriğimizi Venom'un o meşhur sözüyle kapatıyoruz: "Black Metal, savaştır!" Kendimizle, dünyayla, Tanrı'yla, sistemle... Artık nerenizden yaralıysanız, orasıyla savaştır!