Yere Düşen Travma 17

Page 1





Farklı Fahişe 10 – Yaz Güneşi Bizi buluşturan kader, alın yazısı ve ya tesadüf değildi. Acılarımız göz göze geldi öncelikle sonra ruhumuz. Sarhoştuk. Gülüyorduk. İnsanları mutlu olduğumuza inandırıyorduk. Tanrı farkında olmadan aynı oranda acıya sahip iki insan yaratabilir miydi? Bilmiyorum. Ama kadın güzeldi. Acılarını örtecek kadar güzeldi. Dışarı çıktık. Hava soğuktu. Ama kadın güzeldi. •

Çok soğuk. Demişti. Üşüyen ellerini nefesiyle ısıtmaya çalışırken.

Aslında hava soğuk değil. Biz fazlasıyla yalnızız ruhumuz üşüyoruz. Dedim gözlerinin içinde ki tebessümlere çocukluğumu satarken.

Evdeydik. Dolapta kanıma karışmayı bekleyen biraları alıp yanına gittim. Konuşuyordu. Sarhoş ağlaması gibi değil de her gün ölmediğin için beddualar edercesine anlatıyordu. Pişmandı yaşamaktan. Kaçmaya çalışırken kapatılan bileklerini okşuyordu. Hayatında ki tek aydınlık sarı saçlarıydı. Eksikti, yarımdı. Ama tükenmemişti. Bir el bekliyordu onu yukarı çekecek. Ama hayatına giren erkekler yardım eli uzatmak yerine siklerini uzatmışlardı ona. Kırgındı. Belli etmemeye çalışsa da ağlamayı seviyordu Ben onun yüzüne bakıp beynimin koridorlarına hayatını sererken bir anda kafasını masaya vurmaya başladı. •

Napıyosun. Dedim kafasını tutarak

“Kalbim kadar acımıyor, merak etme.” Dedi ve birasından bir yudum daha aldı. “Sen bana acımak yerine kendi hayatına baksana biraz.” Dedi suratında kinle karışık bir ifadeyle devam etti. “Bir orospuya takılmış kalbin. Kancanın ucunda takılı kalmış balık gibisin, karaya çıkarsan öleceksin ama kalbine takılı bu kanca ile yaşamaya devam ettikçe acı çekeceksin. Sürekli acı çekmek yerine ölmek iyidir. Git suratına kus kinini, nedenini sor, neden gittiğini sor. Küfret ve öl işte.”

Ben onu izlerken oda beni izliyormuş meğerse. Haklıydı. Adına çiçekler açan kadına orospudan başka bir kelime yakışmıyordu. Haklıydı. Gidip kusmam gerekiyor, nedenler öğrenmem gerekiyor. Fakat yorgunum bilmiyor. O duymasa da küfürler, beddualar ediyorum ona. Saçma sapan bir umut var içimde bir gün geri gelecek ve o gün suratına edilecek küfürler yazıyorum alnıma.


Sızdı. Aldım yatağa yatırdım. Ben bu satırları yazarken o yanımda tek huzur bulduğu yer olan rüyalar aleminde. Suratına bakıyorum. Dizleri kanayan, hüngür hüngür ağlayan bir çocuk masumluğu yer etmiş. Saçlarını okşuyorum. Odaya dağılıyor kalp kırıkları. Üzülmesini istemedim. Sabah olunca herkes gibi gidecek. Tek dileğim umarım daha fazla kırılmadan ölür. İyi geceler adını bilmediğim sarı saçlı yaz güneşi


Bilinç Ayıbı İlaç dediğin nedir ki doktor, boş yere zaman kaybı değil mi? Sadece beni uyutuyor doktor başka bir boka yaradığı yok. Benim ilaçlara ihtiyacım yok daha çok sizin gözünüzde deli ama benim için eşsiz insanlara ihtiyacım var. Artık gökyüzüm sakinleştiricim kadar mavi ve ya güneş ağrı kesicim kadar sarı olmamalı doktor. Biraz daha gerçekçi olalım sen beni tedavi edecek kadar sabırlı değilsin. Sen benim hastaneden gitmeme izin ver bundan sonra ki yazılarımda karını becermek istediğimi söylemek yerine seni kahraman ilan edeyim. Olur mu?


“Orta Depresif Nöbet Playlist” Silencer – Death-Pierce Me Silence - Sterile Nails And Thunderbowels Nocturnal Depression – We’re All Off Better Off Dead Sterbend - Dwelling Lifeless Sombres Forêts - Étrangleur de Soleils Gris - Il Etait Une Forêt


Müptezel Anka Kuşu Dallarında acı meyveler olan darağaçlarından idamlar topla benim için. Kapımı çalan eylül rüzgarlarından birinde çık gel sonbaharlar anlam bulsun. Ama sen soğuğu sevmezsin. Biliyorum. Elini ısıtacak elleri ayrılık kokulu giyotinler ile kestiler ve sen küçüktün. Yaralarını hala öperek iyileştirmeye çalışacak kadar küçüktün. Ama o yaraları sidik temizler sevgilim. Kötülerin açtığı yaraları masum dudaklar temizleyemez. Unut onu. Pisliğe pislik gerek. Benim ruhumu temizlemek için damardan aldığım uyuşturucular gibi. İkimiz için yazdılar intihar senaryolarını çalmışlar yatağımın altından. Artık haberlerde gördüğün ölüm haberlerinden kendine en yakın hissettiğine sarıl. O ölümlerde beni bulacaksın emin ol. Biliyorsun. İntiharların en güzellerini ikimiz için yazdım. Ama sen korktun ölmekten. Kaçtın. Üstelik annem kefenlerimizi bile dikmişti. Yarım bıraktın. Annem ağladı. Kefenine sarıldı. Ben tekrar bileklerimi kestim. Her şey başa sardı. Fakat adem bu kez elmayı almadı. İnsanlık dünyayı kirletmedi ve sen doğmadın. Bütün kutsallar tanrıya kaldı. İntihar dahil. Akşamdan kalma kirli çarşafları toplar gibi topladım kendimi. Sen hayatıma arka kapıdan girince. Biraz dağınık, biraz kirliyim. Üstümde öldürmeye kıyamadım doğmamış çocuklarım. Kusura bakma sevgilim. Saatli bombalara alışkın değilim. Nerde saçımı okşayan bir kadın görsem kafamı dizlerine gömer ağlarım. Gitmesin diye tüm sevgimi kusarım bileklerimden. Sanki hiç gitmeyecek gibi damarlarım kuruyana kadar severim. Sonra hatırlarım dakikaların bile yanımda kalmadığı bu dünya da oda gidecek haliyle. O gidince, bomba patlar, ben parçalanırım, dakikalar gider ve ben bir Anka kuşu değilim. Küllerimden doğamam. Savrulurum. Mevsimlere tutunurum. Şehirler değiştiririm. En nihayetinde siktir olup giderim. Hem senden hem de sana benzeyen şehirlerden.


“Birçok gece evinde sızdığım kardeşim Enis’e.”

Bir Tabak Makarna, İki Sap ve Zeki Demirkubuz

İki adam düşünün. Dünyanın içinde hapsolan bedenlerine rağmen dünyayı kirleten beyinleri var. Bunlardan biri ben bir diğeri dostum Enis. Gene bir akşam insan denen müsveddelerden saklanmak için evimize sığınmıştık. Karnımız her zaman olduğu gibi aç ve en klasik menü olarak makarna tercihimiz. Enis makarnayı hazırlamaya başladı. Ben ise sigara ardına sigara yakarak evin içinde ki oksijeni kirletiyordum. Enis makarnayı hazırladı mutfağa geçtik. Yemek yerken aklıma bir an Zeki Demirkubuz filmleri geldi. Sessiz bir ortam, yemek yiyormuş gibi yapıp sinirini makarnadan çıkaran iki ahmak ve gece.

“Zeki Demirkubuz filminde hissettim kendimi bir an. Sessizlik çok fazla ve iki boş adam.” diye konuşmaya başladım. Enis umursamadı ilk önce.

“Biz o dediğin adamın filmlerinde ki insanlar gibi olamayız. O adamların beyni temiz. Bizimkilerden bahsetmeme gerek yok. O adamlar bir bok için çabalıyorlar. Bizim çaba gerektirecek bir bokumuz bile yok.”

“Boşluktayız. “diye lafını kestim. "Bir çukur var yukarı çıkmaya çalışıyor gibi yapıp ellerimizi kanatıyoruz aslında istesek çıkarız da sikimizde değil ne bu dünya ne de başka bir gezegen. Nefes almak için yaşıyoruz bile denmez. Çok garip lan hayatımızı mı sikiyoruz sence?” diye devam ettim


“Hayır. Bizim hayatımız sikilecek kadar güzel değil. Bu yüzden böyle bir durumdayız.” dedi Enis. Güldüm. Tabakta kalan makarnaları yemeye devam ettim. Tıpkı yarına çıkacakmışçasına yaşar gibi.


Allah’ını Seven Defansa Gelsin Deliriyorum ya da delirdim. Son 3 saattir uyumaya son 1 haftadır da ölmeye çalışıyorum. İyi değilim ve buna benzeyen binlerce cümle. Bayan Dudak ile konuşsam iyi gelir ya da Bayan Sesi Cennet ile konuşsam belki ölümüme anlam katacak yeni bir şeyler bulabilirim sözlerinde. Biriyle konuşmaya ihtiyacım var Birine ihtiyacım var Uyumaya ihtiyacım var Ölmeye ihtiyacım var Şaraba ihtiyacım var Benim çok fazla ihtiyacım var Gidesim geliyor bazen, kendimi balkonda buluyorum. Sol elimde sigara sağ elimde sikim, kapının önüne park etmiş araçların üzerine işiyorum. Bunu neden yapıyorum bilmiyorum ama çok hoşuma gidiyor. Sanki bedenimin gidemeyeceğini anlayıp en azından vücudumdan bir şey gitsin diye işiyor olabilirim. Emin değilim Saat sabahın beşi. Kendimi kesmek için güzel bir zaman. Gece ile güneş kucak kucağa sanki. Gökyüzü kaldırımlar kadar gri, kuşlar bilmediğim bir dilde şarkı söylüyor. Sigaramdan bir nefes daha alıp. Bu yazının devamını düşünüyorum. En iyisi burada bitsin. Yoksa kendimi kesmeden güneş doğacak. Bay


Silencer İsveçli depresif black metal grubu. Kuruluş tarihleri 1995 fakat ilk albümleri “Death-Pierce Me” yi 2001 yılında çıkarmışlardır. Grup hakkında fazla bir bilgi bulunmuyor. Ama kimsenin inkar edemediği şöyle bir gerçek var ki depresif black metal akımına önemli bir katkıda bulunmuşlardır. Hatta bana göre vokalistleri Nattramn’ın sırtlayıp götürmüştür diyebilirim. Fakat ilk albümleri çıktıktan sonra vokalist akıl hastanesine kaldırılmıştır. Sebebi ise “şizofreni, ağır depresyon ve akli meleke bozukluğu” olarak gösterilmektedir. Ki şarkıları dinledikten sonra herhangi bir kanıt göstermeden hastaneye alsalardı eminim kimse itiraz etmezdi. Nattramn hastaneye kaldırınca grup dağılma kararı aldı.


Fakat Nattramn hastaneden çıkınca “Diagnose:Lebensgefahr” projesi kapsamında “Transformalin” adlı bir albümde yaptı fakat bi Death-Pierce Me değil ne yazık ki. Aşağıda resmini de görmüş olduğunuz arkadaş evet Nattramn. Tipten anlaşıldığı üzere çok tekin bir arkadaş değil. Her ne kadar sorunlu bir tip olarak gözükse de allah vergisi bir sesi var. İlk dinlediğinizde “noluyo amk” diyebilirsiniz. Fakat belli bir süre sonra dinlemeden yapamaz hale gelirsiniz. Şarkılarının teması genel olarak intihar ve ölümdür. Fakat o kadar şairane bir üslupları var ki ölümü size altın tepside sunuyorlar. Silencer Grup Üyeleri

Nattramn - vocals Leere - guitars, bass Steve Wolz - drums


Gene bitti. Fanzinimde uzunca süre çıkardığım üç kitaptan öyküler yazıyorum. Bunun sıra sevmediğiniz bir çok müzik grubu ve film öneriyorum. Takılıyorum kafama göre. Şimdilik Eskişehir deyim kısa bir süre sonra İstanbul a gidebilirim. Farklı şehirde olsam da fanzin işlerim devam edecek. Fanzin konusunda merakınız ve ya yazdığınız çizdiğiniz bir şey varsa aşağıda ki adreslerden bana ulaşabilirsiniz. Bir de dediğim gibi üç kitabım onları da almak için bana ulaşabilirsiniz. Malum şarap içmem lazım. Önümüzde ki sayıda büyük ihtimalle intihar metodlarını anlatacağım. Hatta işin iyice bokunu çıkarıp fanzinin yanında jilet hediye edebilirim. Bakalım Hepinizi seviyorum, sen hariç. Selametle Paskalya Tavşanı İnstagram: paskalyatavsani1



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.