Sarah Maclean Bir Çapkını Baştan Çıkarmanın Dokuz Yolu
Sarah Maclean Bir Çapkını Baştan Çıkarmanın Dokuz Yolu Kitabın Özgün Adı: Nine Rules to Break When Romancing a Rake Nemesis Kitap / Roman Yayın No: 309 Yazan: Sarah Maclean Çeviren: Deniz Rukiyye Sakallı Yayma Hazırlayan: Hasret Parlak Torun Düzelti: Zeynep Erdem Kapak Tasarım ve Uygulama: Başak Yaman Eroğlu ISBN: 978-605-9809-60-3 © Sarah MacLean © Nemesis Kitap Bu kitabın yayın hakları Kayı Telif Hakları Ajansı aracılığıyla alınmıştır. Tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. Sertifika No: 26707 1. Baskı / Şubat 2016 Baskı ve Cilt: Mimoza Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş. Merkez Efendi Mah. Davutpaşa Cad. No: 123 Kat:l Topkapı / İstanbul Tel: (212) 482 99 10 (pbx) Sertifika No: 33198 Yayımlayan: NEMESİS KİTAP Gürsel Mah. Alaybey Sk. No: 10/2 Kağıthane / İstanbul Tel: 0212 222 10 66 - Faks: 0212 222 46 16 info@nemesiskitap.com / www.nemesiskitap.com
GİRİŞ Londra, İngiltere Nisan 1813 Leydi Calpumia Hartwell, Worthington Malikânesi’nin balo salonundan, en yeni ve en yıkıcı utancına sahne olan yerden kaçarken gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu. Büyük mermer merdivenlerden aşağıya telaşla indiği sırada gece havası tatlı ve serindi, baharın gelişini belli ediyordu.Umutsuzluk, adımlarını küçültüyor, onu geniş ve karanlık bahçelerin gölgelerine taşıyordu. Balodakilerin görüş alanından çıkınca derin bir nefes alıp yavaşladı, sonunda güvendeydi. Annesi, en büyük kızının yanında refakatçi olmadan dışarıda olduğunu fark etse deliye dönerdi ama hiçbir şey Callie’yi o korkunç yerde tutamazdı.İlk sezonu tam bir fiyaskoydu.Sosyeteye takdimi yapılalı bir ay bile olmamıştı. Allendale Kontu ve Kontesi’nin en büyük kızı Callie kesinlikle balonun gözdesi olmalıydı, bu hayatı yaşamak için yetiştirilmişti -tüm o zarif dansların, kusursuz nezaketin ve çarpıcı güzelliğin olduğu hayat. Sorun da buydu elbette. Callie iyi bir dansçı ve kusursuz bir nezaket örneği olabilirdi ama güzel miydi? Her şeyden çok, mantıklı biriydi ve bunlardan birine bile uymadığını biliyordu. Worthington bahçelerinde duvarları çalılardan oluşan bir labirent bulunuyordu. Bu labirentin hemen içerisindeki mermer banka kendini bırakırken, “Bunun bir facia olacağını bilmeliydim,” diye düşündü. Üç saattir balodaydı ve tamamen uygunsuz adaylardan başka kimse onu dansa kaldırmamıştı. Biri çok sıkıcı, diğeri yetmiş yaşından küçük olmayan ünlü servet avcılarından sonra Callie keyif alıyormuş gibi görünmeye devam edemez hale gelmişti. Çeyizinin toplamı soy ağacına eklendiğinde, sosyetenin gözünde bir değeri olduğu ortadaydı ama bu bile gerçekten hoşlanabileceği bir kavalyeyle dans etmesine yetmiyordu. Gerçek şuydu ki, Callie sezonun büyük kısmını uygun, özenilen, genç bekârlar tarafından göz ardı edilerek geçirmişti.Genç kadın iç geçirdi. Bu gece en kötüsüydü. Sadece sıkıcı ve yaşlı adamlara görünebilir olması yetmiyormuş gibi, bu gece bir de sosyetenin geri kalanının bakışlarına maruz kalmıştı. Kendi kendine, “Annemin beni bu çirkin şeyin içine sokmasına asla izin vermemeliydim,” diye söylendi. Başını eğmiş, söz konusu elbiseye bakıyordu. Elbisenin beli çok dardı, üst kısmıysa çok küçüktü, modanın belirlediği ölçülerden çok daha büyük olan göğüslerini kapatamıyordu. Hiçbir balo prensesinin böyle canlı turuncu renkte bir tacı olmadığına emindi. Ya da şu durumda, böyleşine çirkin bir elbisesi. Annesi bu giysinin modanın zirvesi olduğuna dair ona güvence vermişti. Callie elbisenin vücut şekline pek uymadığını belirttiğinde Kontes onun yanıldığını söylemişti. Çok çarpıcı görünecekti. Terzi etrafında dört dönerken,Callie’yi dürtüp iğneleyerek kıyafetin içine tıkıştırmaya çalışırken annesi böyle söz vermişti. Terzinin aynasında dönüşümünü izlerken Callie de onlara hak vermeye başlamıştı. Elbisenin içinde gerçekten çarpıcı görünüyordu. Çarpıcı bir biçimde çirkin.Serin gece havasından korunmak için kollarını sıkıca kendine sardı, aşağılanma duygusuyla gözlerini kapadı.“Geri dönememem. Sonsuza dek burada yaşamam gerekiyor sadece.” Gölgelerin içinden derin bir kahkaha sesi geldi. Callie ayağa fırladı, şaşkınlıkla nefesini tuttu. Kaçmayı düşünmeden konuştu, tüm gecenin hoşnutsuzluğu sesine yansıyordu. “Karanlıkta insanlara gizlice yaklaşmamalısınız bayım. Bu, bir beyefendiye yakışmaz.” Adam cevap vermede gecikmedi, sesinin derin tınısı Callie’yi etkisi altına alıyordu. “Özür diliyorum. Şüphesiz, karanlıkta sinsice dolaşmanın da bir hanımefendiye yakışmadığı söylenebilir.” “Ah. İşte burada yanılıyorsunuz. Ben karanlıkta sinsice dolaşmıyorum. Karanlıkta saklanıyorum. İkisi oldukça farklı şeyler.” Tekrar gölgelerin içine çekildi.
Adam ilerlerken sakin bir sesle, “Sizi ele vermem,”dedi. Sanki aklını okuyordu. “Ortaya çıksanız da olur. Ne de olsa keşfedildiniz.” Karartı yaklaşırken Callie geriledi, arkasında dikenli çalıyı hissetti. Adamın haklı olduğunu biliyordu. Kızgınlıkla iç geçirdi. Gece daha ne kadar kötüye gidebilirdi? Tam o sırada adam, ay ışığının aydınlattığı bir yere adım attı ve kimliği ortaya çıktı. Callie de cevabını almış oldu. Çok, çok daha kötüye. Onu bulan kişi Ralston Markisi’ydi. Çekici, tahrip edici bir biçimde, yakışıklı ve Londra’nın en kötü şöhretli çapkınlarından biriydi. Ahlaksız ünüyle yarışabilecek tek şey, günahkâr gülümsemesiydi ve bu gülümseme doğruca Callie’ye yöneltilmişti. “Ah, hayır,” diye fısıldadı, çaresizliğin sesine yansımasına engel olamamıştı. Adamın onu görmesine izin veremezdi. Bu kılıktayken, böyle yılbaşı hindisi gibi bağlanmış haldeyken olmazdı. Parlak turuncu bir yılbaşı hindisi. “Bu kadar kötü ne olabilir çocuk?” Kaçacak bir yol ararken bile tembelce dile getirilen bu tatlı söz içini ısıtmıştı. Adam artık dokunacak kadar yakındı, ona tepeden bakıyordu. Callie’den en azından on beş santim daha uzundu. Uzun zamandır ilk kez Callie kendini küçük hissetti.İnce, hatta. Kaçması gerekiyordu. “Ben... Benim gitmem gerek. Burada bulunursam...Sizinle...” Cümleyi tamamlamadı. Marki neler olabileceğini biliyordu. “Kimsiniz siz?” Karanlıkta gözleri kısıldı, Callie’nin yüzünün yumuşak hatlarını süzdü. “Bekleyin...” Callie, adamın gözlerinde tanıdığını belli eden ışıltının belirdiğini hayal etti. “Siz Allendale’in kızısınız. Sizi daha önce görmüştüm.” Callie cevap verirken sesindeki alaycılığa engel olamadı. “Elbette görmüşsünüzdür lordum. Gözden kaçırmak zor olurdu.” Hemen ağzını kapattı, bu kadar açık konuşmasına şaşırmıştı. Marki güldü. “Evet. Şey, pek iltifat edilesi bir kıyafet değil.”Callie gülümsemesine engel olamadı. “Ne kadar da naziksiniz.Kabul edin, daha çok bir kayısıya benziyorum.”