e elerl Belg
Tayyip’e ‘çılgın’ raporu Yüksek Planlama Kurulu ve Hazine Müste arl Ba bakan’ n ‘Ç lg n Proje’si 3. Havaliman için 2012’de ‘Gerçekle emez’ raporu vermi 3. Havalimanı Projesi’nin, 2 yıl önce verilen raporlara rağmen Tayyip Erdoğan’ın ısrarıyla başlatıldığı öğrenildi. Siyasi şov ve rant uğruna resmi raporlardaki uyarılar görmezden gelindi. 11’de
KURULUŞ 1921
Bomba değil doğalgaz
3
18 ŞUBAT 2014 SALI- 75 KURUŞ
500 BİN İNSANIMIZI KİM ÖLDÜRECEK BDP, Meclis’e ‘Toplumsal Barış Kanunu’ öneriyor. Öcalan, ‘Eğer AKP adım atmazsa, 500 bin kişi ölür’ diyor. Sayılardaki yüksekten uçuşlar bir yana, şu soru akla gelmiyor mu: Peki bu 500 bin insanı kim, niçin öldürecek? 14 ubat 2014,
Silahl kalk ma olmadan özerklik olur mu? Bu durum ne zamana kadar böyle götürülecek? Hürriyet 13 ubat 2014, Bir ülkede iki silahl güç olur mu? AKP, oyunun içinde; peki CHP ve MHP bu oyunun neresinde? Niçin sesleri ç km yor? çi Partisi, i te bu ko ullarda sorumluluk üstleniyor. Zamanlama budur! Kanl kalk malar daha plan a amas nda önlüyoruz. Tam zaman ! Zamanlamay anlamak için kan dökülmesi mi gerekiyor? O kanl günler ya an nca m , “hakkaten enstrümanm ” denilecek?
Ağabeyi Gürkan Korkmaz
Alişimin golleri Anne Emel Korkmaz, Ali İsmail’inin takımının maçını Kadıköy stadında Aydınlık muhabirleriyle izledi. 50 bin taraftarın söylediği Ali İsmail Marşı’nda duygulu anlar
Do u PER NÇEK’in yaz s 10’da
Suriye’de ‘koridor’a izin yok
Emel Korkmaz
Beşar Caferi
yaşayan anne, Fenerbahçe’nin gollerinde ayağa fırladı: Alişimin golleri! Emel anne o andaki duygularını paylaştı. SEZİM ÖZADALI VE GAMZE ÇINLAR’ın söyleşisi
20
BM Suriye Temsilcisi Beşar Caferi, Aydınlık’a konuştu. Cenevre’deki “muhalifler” için “Yabancılardan talimat alan amatörler. Sponsorları ne derse, onu yapıyorlar” dedi. Suriye’nin kuzeyi için planlanan “Kürt Koridoru” için de “Bu planlardan haberimiz var. Amaçlarına ne kuzeyde, ne de güneyde ulaşacaklar” ifadelerini kullandı. BEYHAN YILDIRIM’ın söyleşisi 13’te
‘Açılış’ deyip miting yapıyor
Hükümet, resmi açılış ve temel atma töreni adı altında mitingler düzenliyor. Bu yöntemle yerel seçim giderleri devlet kasasından karşılanmış oluyor
ISSN 2146-2356
Milliyet
AKP, seçim yasaklarının başlayacağı 20 Mart’a kadar, devletin bütün olanaklarını seçim propagandası için seferber etti. Mercek tuttuğumuz onlarca resmi açılış ve töreni mitinge çeviren Erdoğan, buralarda propaganda yapıp adaylarını tanıtıyor. 11’de
Asgari ücreti ‘şeytan’ çarptı Asgari ücretli 4 çocuk babası Hikmet Çerçi, İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya sert çıktı: “Açız aç. 4 çocuk var, geçinemiyoruz. 3 ay çalışıyoruz, sonra çıkış veriliyor!” Ala’nın özrü ise kabahatinden büyük oldu. Ala, “Ben de başkasına 800 liraya iş bulmaya çalışıyorum. (Cemaat’i kastederek) Bir de şeytan taşlamakla uğraşıyoruz” dedi. 7’de
Matruşkadan Dünür Bey çıktı!
Başlığa anlam veremediniz değil mi? Sabırla okursanız her şeyi anlayacaksınız... Önce “Dünür”ü takdim edeyim size...
Mustafa MUTLU
3
Kıbrıs ‘açılım’ını da Gül başlatmış
Dikkatinizi çekmiştir. Gül bir “misyon” adamı gibi. Siz bunu “görev” olarak anlayın. ABD projelerinde hep başrolde. Hatta topa ilk vuran isim.
Rafet BALLI
4
Hazırlayan: Yiğit Eryılmaz
18 ŞUBAT 2014 SALI
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
GÜNEYDOĞU’DA FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER İŞLEYEN HİZBULKONTRA’YI AÇIĞA ÇIKARDIĞI İÇİN KATLETTİLER
Bunlara karşıyım
G
idişatın kurbanı olmak istemediğimden, beğenmediğim durumları gördüğüm an karşı çıkmaktan hiç kaçınmam. Bunları sizlerle de paylaşmak istiyorum. Bugün can havliyle yaşadığım “ Bozuk düzene “ küllüyen karşıyım... İnsanların akılları uyutularak, yalanlarla kandırılarak elde edilen iktidarlığı; demokrasi olarak kabul edemem. Özde değil sözde demokratik işlemlere oldum olası karşıyım. Böyle toplumların sandık sayısı ile iktidar yaptığı muktedirlere karşıyım. Bu muktedirler yalanlarını demokrasi diye yuttururlar. Öyle bir an gelir ki kendi yalanlarına kendileri de inanmaya başlar. Yalanlara inandırılmış bir toplum bulurlar karşılarında. Onlar için artık atış serbesttir. “ Yürü kim tutar seni “ diyerek şahsi çıkar atlarını koştururlar. Ellerine geçirdikleri güç artık bir canavar güç olup çıkar. Gecikmesizin, devletin, demokrasinin olmazsa olmazı olan bağımsız üç erkini ( yasama-yürütme-yargı ) tek elde toplarlar. Bir de buna ek olarak, basını, medyayı eline geçirip yandaşlaştırırlarsa sıra diktatörlüğü ilana gelir. Bugünkü yönetim, diktatör olduğu için hükümete hepten karşıyım. Siyaset, kişisel hırsın, çağdışı zihniyetlerin, ekonomik çıkarların tatmin yeri olduğundan başımızdakilerin yönetim şekline de karşıyım. Utanmadan sıkılmadan çalıyoruz çırpıyoruz ama gene görüyorsunuz ki bu halk bizi destekliyor diye hukuka aykırı icraatlarını gün be gün devam ettirmede beis görmüyorlar. Bu pişkinliğe, ikiyüzlülüğe şiddetle karşıyım. Bunların bukalemun stratejilerine de karşıyım. Açıklayayım : Bunlar, eski dosta (Cemaat ) düşman ( AKP ) , eski düşmana (PKK) dost (AKP) olabiliyorlar. Paralelleşip yamuklaşıyorlar. Bunlar, yalanı, talanı, vatan hainliğini emellerine ulaşmak için hep mubah görürler. Sözleri falan filandır. Bunların cemayüz evelleri de böyle idi : Rahmetli Milli Görüş gömlekli Erbakan Hoca 100-200 kişilik bir açık hava mitinginde - “ Bakın şu mahşeri kalabalığa , muazzam izdiham karşısında, muhterem kardeşlerim “ diyerek palavralarına başlar, dini istismar hutbelerini her daim okurdu. Bugün de eski talebeleri iktidar olunca hocalarından öğrendiklerini aynı üslupla söylüyorlar. Bu nedenle, bunların hutbelerini de karşıyım. Ey Halk ! Benim karşı olduğum hırsızlık ve arsızlığın, yolsuzluğun sevgilisi olursanız sizleri kullanırlar. Hırsızlıktan, arsızlıktan, yolsuzluktan haberiniz olmaz. Cahilliği saadet gibi algılamayınız. Uyanıp yapılanların farkına varmaya çalışınız. Bugün yarından geç de olsa yarınlar için cumhuriyetin kuşatılmasına, özgürlüklerin kısıtlanmasına, özel yaşamlarınıza yapılan dayatmalara her türlü hukuka ve adaletsizliğe karşı çıkalım. Çalmaya çırpmaya karşı gelelim. Karşı gele gele demokrasiye geçelim. Sevgi ile barış içerisinden vatan aşkıyla mutlu bir ulus olarak yaşayalım. Bozuk düzene karşı çıkmak bireyin hem hakkı hem de görevidir, bunu bilincine varalım. “ Söz konusu vatan İse gerİsİ teferruattir” Mustafa Enhoş Emekli Öğretmen ve Avukat
Halit Güngen’in eli 21 yıldır yakanızda Hayatını Türk ve Kürtlerin kardeşliğine adayan ve kontrgerilla cinayetlerini açığa çıkaran gazeteci Halit Güngen, 21 yıl önce bugün Gladyo’nun tetikçileri tarafından Diyarbakır’da katledildi ARŞİV ARAŞTIRMA
A
ydınlıkçıların 2000’e Doğru dergisinin Diyarbakır Temsilcisi Halit Güngen’in Gladyo tarafından katledilişinin 21. yıldönümünde. 21 yaşındaki Güngen, dağ taş demeden Güneydoğu illerini gezerek halka yapılan baskıları ve bunun gerisindeki güçlerin izini sürüyordu. Bunu da dergi’nin 16 Şubat 1992 tarihli sayısında “Hizbullah, Çevik Kuvvet Merkezinde Eğitiliyor!” başlığıyla kapaktan duyurdu. Haber büyük ses getirdi. Güneydoğu’daki faili meçhul cinayetlerin de faillerinin izini bulmuştu. Haberinden iki gün sonra 18 Şubat günü bürosunda uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Tetiği ise 4 Ocak 2010 günü 17 kişiyle birlikte tahliye edilen Hizbullahçı Cemal Tutar çektiği iddia edildi.
aydınlatıp ortaya çıkaracağız. Kararlılığımızı önümüzdeki dönem lafla değil, fiilen göstereceğiz. Halit’in anısı bize hep örnek olacaktır. Elimiz Hizbulkontra’nın yakasında.” dedi.
Halit Güngen neden hedef oldu?
Perinçek nöbetini tuttu Güngen’in ölümünden sonra bölgeye giden Sosyalist Parti Genel Başkanı Doğu Perinçek, Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bedri Gültekin, 2000’e Doğru Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever ve Halit Güngen’in öldürülmesi üzerine onun yerine görevi devralan şair Yılmaz Odabaşı masanın başında Gladyo’ya meydan okudular. Perinçek, “Halit’in masasına oturduk. Buradan katillere meydan okuyoruz. Nöbeti devralmaya geldik. Mücadelemizi sürdüreceğiz. Gerçekleri
bölgede Kontrgerillanın izini sürerken, Hizbullah’ın CIA denetiminde bir Kontrgerilla örgütlenmesi olduğunu da saptadı. Bu Hizbullah’ın, Lübnan’daki Hizbullah’la bir ilgisi yoktu. ABD destekli PKK’nın Irak’a yerleştiği ve büyük saldırılara başlayarak bölgede etkinlik sağlamaya çalıştığı günlere denk gelen haber, belli merkezleri rahatsız etti. Kirli faaliyetleri açığa çıkardı. Halit haberleriyle Türk-Kürt kardeşliğini öne çıkarıyor ve bölgesel güçlerin faaliyetlerine dikkat çekiyordu. Tehdit de ediliyordu. Genç meslektaşımız bunlara boyun eğmeden çalışıyordu.
Katil serbest kaldı Hizbulkontra denilen yapılanma 1990 yılından itibaren Güneydoğu’da yurttaşları hedef alan vahşi cinayetlerine başladı. Arka arkaya gelen silahlı eylemlerle Kontrgerilla bölgede artık Hizbullah maskesiyle görülmeye başlamış oldu. Halit Güngen,
Kanlı Hizbullah örgütü 1990-2000 yılları arasında Güneydoğu halkının üzerine bir karabasan gibi çökmüştü. Güneydoğu’da yüzlerce faili meçhul cinayet işleyen Kontrgerilla örgütlenmesiyle, Aydınlıkçılar kararlılıkla mücadele veriyordu. 2000’e Doğru, Güngen’in kapak haberiyle merak edilen Hizbullah’ın gerçek yüzünü gün ışığına çıkardı: Hizbullahçılar Diyarbakır’da Kontrgerilla üssü olarak bilinen Çevik Kuvvet’te gece eğitimi yapıyorlardı. 2000’e Doğru, Hizbullahçıların kaldığı yeri de saptıyor ve teşhir ediyordu:
“Diyarbakır’da Devecigeçidi Barajı yanındaki Fazıl Bilge Kışlası... Bu kışlanın 20 km. yakınında Amerikan Pirinçlik Üssü bulunuyor. Kışlanın ve üssün arazisi içiçe. Kürtçe yayın yapan Dicle’nin Sesi radyosu da bu kışlada.”
Güngen, lider konumundaki Hizbullahçıların, haftanın belirli günlerinde gece 22.00’den sonra Diyarbakır’daki Çevik Kuvvet Merkezi’ne gidip ders gördüğünü saptar. Derslere katılanların çoğu Özel Tim gibi bıyık bırakmaktadır. Bu derslerden birine Çevik Kuvvet Müdürü de katılır. Güngen, sayısız bulgu ve tanık söylemiyle Diyarbakır Çevik Kuvvet Merkezi’nin bir Kontrgerilla üssü olarak faaliyet yürüttüğünü gözler önüne serer. Bu haberden sonra bölgedeki Hizbullah örgütlenmesi lideriyle birlikte deşifre oldu. Türkiye kamuoyu Hizbullah liderinin Hüseyin Velioğlu olduğunu ilk kez 2000’e Doğru dergisinden öğrendi. Velioğlu’nun fotoğrafı basında gene
Kıbrıs’ta son tango
A
Halit Güngen, bu haberinin ardından Hizbullah’ın hedefi oldu.
Çevik Kuvvet Merkezi’nde eğitiliyor
Şırnaklılar, Halit Güngen’i göz yaşlarıyla uğurladılar.
İtibar cellatlığı Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik; Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonuna “itibar cellatlığı” diyor ve “bu bir ilktir” diyor. Ayıp yahu! Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat, Casusluk vb. birçok dava nedir? Sizin (AKP’nin) pislikleri ortaya saçılınca itibardan haberdar oldunuz. Siz ve Cemaat değil midir; Mersin’de vatansever gazeteci Miktat Akgül’e komplo kuran. Cemaat’in ve sizlerin operasyonel gücünüz olan Mersin Alperen Ocakları’na Miktat Akgül hakkında dosya hazırlatan ve bu dosyayı yasadışı delil üretme merkezine gönderip komplo kurduran. Hiç alakasız olan ithamlarla itibarsızlaştırılmaya çalışan... Yapmadınız mı? Tabiki yaptınız. Niye? Çünkü Miktat Akgül sizi ihanetle suçladığı için! Sizi hasım cephe ilan ettiği için! Mersin’deki pisliklerinizi cesurca yazdığı için! Sizden korkmadığı için! Mustafa Kemal’in askeri olduğu için! Siz değil misiniz, Ergenekon tertibiyle tek bir kurşun atmadan Türk Silahlı Kuvvetlerini esir düşüren, itibar cellattığı yapan? Siz değil misiniz, bu ülkenin aydınlık yüzlerini cezaevlerinde itibarsızlaştırarak çürüten? Siz değil misiniz, vatanseverleri, gazetecileri, yazarları, akademisyenleri, avukatları, siyasetçilerle cezaevini dolduran? Neo Hüseyin Efendi ucu size dokununca mı itibar aklına geldi? Pisliklerin kokusu bırak Türkiye’yi dünyada hissediliyor. Kanalizasyon patladı bir kere. Yıkılıyorsunuz! Yıkılacaksınız! Sizi biz vatanseverler yıkacağız! Çırpınmanız nafile! Kimse şu saatten sonra operasyon yaparsanız yapın, boş. Sonun başlangıcında değil, bitişindesiniz. Devrimci Kemalist bu halk sizi bitirecektir. Korkunun ecele faydası yok. Azrailiniz bu halk olacaktır. Ötelediğiniz, açlığa yoksulluğa bıraktığınız, değerlerini, servetlerini talan ettiğiniz bu holk olacaktır. Mustafa Kemal’in askerleri geliyor. Yıkılacaksınız! 1 Nolu F tipi K.C Evi A 10/30 Koğuşu Sincan-Ankara Tutuklu vatansever gazeteci Miktat Akgül
Halit Güngen
BD’nin baskıları ve yürütülen gizli görüşmeler sonucu Kıbrıs ilgili süreç tekrar başlıyor. KKTC yeni görüşmelere Annan planında belirtilen durumdan geri adım atarak başlamak zorunda kalıyor. KKTC ‘’en son toprak konusunu görüşürüm’’ şartından bile vazgeçiyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Avrupa ve Avrasya’dan sorumlu müsteşarı Victoria Nuland yürüttü bu gizli görüşmeleri. ABD’nin bu konudaki acelesi, insiyatifi ele almasındaki gerekçe ne ola ki. Sakın bu acelenin nedeni Doğu Akdeniz’deki doğal gaz yatakları olmasın. İsrail bir ABD şirketiyle bölgede büyük yatırımlar yaptı ve çıkaracağı doğal gazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya pazarlamak istiyor. Diğer taraftan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) de tartışmalı alanlarda ABD ve Avrupalı şirketleri kullanarak araştırma yapıyor.
Parsayı ABD, İsrail ve AB toplayacak ABD’nin bu konuda uzattığı havucu şu şekilde belirtebiliriz. Doğu Akdeniz’deki doğal gaz yatakları işletildiği takdirde hem Türkiye doğal gaz temin edecek hem de GKRY ve Yunanistan’daki ekonomik krizin üstesinden gelecek önemli bir mali kaynak elde edilecek. Aynı zamanda İsrail çıkaracağı doğal gazı rahatlıkla çıkarıp pazarlarken ABD şirketleri de büyük paralar kazanacak. Peki Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölge’yi (MEB) ve buradaki hakları ve menfaatlerinin durumu ne olacak? Bu soruya bir cevap yok. Önemli olan Türkiye ve KKTC’nin sırtından pazarlık yaparak İsrail, AB ve ABD’ye milyarlarca dolar akacak. Tavizi Türkiye ve KKTC verecek parsayı ABD, İsrail ve AB toplayacak. Türkiye ekonomik ve siyasi olarak çok zor bir dönemden
geçiyor. Üstelik başta Suriye ve Mısır başta olmak üzere komşularıyla kavgalı. İçeride gruplaşmalar oluşmuş, AKP yolsuzluklar,ekonomik kriz ve hukuksuzluklar nedeniyle yıpranıyor. Ama iktidarını sürdürmek için 30 Mart’taki yerel seçimleri bir güven oylaması olarak görüyor. Böyle bir ortamda dış desteğe de ihtiyaç duyduğu bir vakıa. ABD’nin öncülüğünde BM tarafından yürütülecek görüşmeler böyle bir ortamda başlıyor. Türkiye ve KKTC tekrar sıkıştırılıyor ve sorun Rum tezleri yönünde çözülmeye çalışılıyor. Temel amaç Türkiye’yi Anadolu’ya hapsetmek, açık denizlere çıkışını engellemek, denizlerindeki ekonomik kaynakları kullanmasına mani olmak. Böylece Türkiye’nin ekonomik, siyasi gelişmesinin önüne geçerek ABD ve Batı’ya bağımlı olarak tutmak. Şu anda Kıbrıs’ta oynanan oyun da buna hizmet ediyor. Bir taraftan AB,
ilk kez 2000’e Doğru’da çıktı. Bu örgütün üzerine giden ve “bunlar ajan” diyen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan da 24 Ocak 2001 günü düzenlenen saldırıda korumalarıyla birlikte şehit oldu.
‘Aydınlıkçılara kurşun işlemez’ Aydınlıkçılar o dönem kontrgerillanın ne demek istediğini çok iyi anlamıştı: “Bunları yazmayın, yazarsanız ölürsünüz!” Turan Dursun’u öldürürken de aynı mesajı vermişlerdi. Ama Aydınlıkçılara kurşun işlemez... Cinayetten bir gün sonra 2000’e Doğru Diyarbakır Bürosu hıncahınç doldu. Bölge halkı dergimize destek verdi. Dayanışmasını gösterdi. Halit, Şırnaklı’ydı. Şırnak cinayeti duyunca ayağa kalktı. Okullar boykota girdi. Cenazeyi karşılamak için on bine yakın insan ilçe girişinde toplandı. Halit’in genç arkadaşları, evinin önünde şiirler okudu, devrimci kişiliğini anlatan konuşmalar yaptı. Türkçe ve Kürtçe; “Halitler ölmez”, “Halit Namıre” sloganları atıldı.
İsmail Hakkı PEKİN diğer taraftan İsrail ve ABD kendi ekonomik ve stratejik çıkarları için Kıbrıs’ı rumlara peşkeş çekerken Türkiye’nin bu ekonomik kaynaklara ulaşımını engelleyerek onun güç olmasının önüne geçmeye çalışmaktadırlar. Tabii KKTC’yi yok ederek ve Türk Toplumunu azınlık durumuna düşürerek. Türkiye’yi de Antalya Körfezine hapsetmek için Doğu Akdeniz’de deniz alaka ve menfaatlerimizi korumada ve deniz ulaşım hatlarının kontrolunda ülkemiz için stratejik önemdeki Kıbrıs’ın Yunanistan ve AB’nin hakimiyetine girmesi hedefleniyor.
Çözüm: Milli güçlere dayanmak Türkiye bu sarmaldan nasıl
çıkacak? Çözüm adı altında ortaya sürülen planların, önerilerin doğalgaz temini vb. havuçlarla kabul ettirilmesi gayretlerinin önüne nasıl geçecek? Bunu başarmanın yolu yürütülen psikolojik ve ekonomik savaşa direnmek ve milli güçlere dayanmaktır. KKTC’nin ortadan kaldırılmasıyla,Türk Toplumunun azınlık durumuna düşürülmesi, Kıbrıs’ın tamamen kaybedilmesi demektir. Doğu Akdeniz’deki haklarımız ve çıkarlarımızın savunulamaması demektir. Türkiye’nin Anadolu’ya hapsi demektir. Kıbrıs ve Doğu Akdeniz Türkiye’nin beka sorunudur. Kısa vadeli çıkarlar ve iktidar uğruna ülkemizin uzun vadeli çıkarları ve gelecek nesillerin refahı engellenmemelidir.
18 ŞUBAT 2014 SALI
Hazırlayan: Osman ERBİL
TSK’da 74 pilot istifa etti
Mustafa MUTLU
Askerlik Kanunu’nda hizmet süresinin uzatılmasını öngören düzenleme onaylanmadan 74 pilot TSK’dan istifa etti. TSK’da görevli pilotların zorunlu hizmet süresinin uzatılmasına ilişkin yasanın TBMM’de onaylanmasının ardından 74 pilot istifa etti. Yasanın henüz Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanmadan istifaların yaşanması dikkat çekti. İstifa eden pilotların çoğunun binbaşı ve yüzbaşı rütbesinde olduğu belirtildi.
2013’de 110 pilot ayrılmıştı TSK’da harp okullarından mezun olan teğmenlerin mecburi hizmet süresi 2002 yılındaki değişiklikle 10 yıla indirilmişti. Eğer yasa değişikliği Abdullah Gül tarafından onaylanırsa bu süre 15
mustafamutlu@aydinlikgazete.com
Matruşkadan Dünür Bey çıktı!
B yıla çıkacak. Milli Savunma bakanı İsmet Yılmaz geçen yıl TSK’dan 110 pilotun istifa ettiğini açıklamıştı. Hükümet pilotların istifası nedeniyle ortaya çıkan boşluğu gidermek için yasa değişikliğine gitti. Hizmet süresinin uzatılmasını ka-
bul etmeyen pilotlar da istifalarını Şubat sonunu beklemeden Hava Kuvvetleri’ne sundu. Çıkarılan yeni yasada, 926 sayılı kanunun 113. maddesinin birinci fıkrasının d bendinde yer alan, ‘iki katı’ ibaresi, ‘3 katı’ şeklinde değiştirildi. Yeni yasa
ile hava ve kara kuvvetlerinde görev yapan pilotların zorunlu hizmet süresi yenide uzatıldı. Hava kuvvetlerinde pilotaj eğitimi alan subaylar için toplamda 6 yıl, kara kuvvetlerinde ise toplamda 3 yıl ek mecburi hizmet artışı getirildi.
Kazancı yokuşunda patlama:
4 YARALI EZGİ HOTALAK
stanbul Taksim’de dün doğalgaz sıkışması nedeniyle bir patlama meydana geldi. Kazancı Yokuşu civarından saat 16 sularında meydana gelen patlamada 1’i ağır 4 kişi yaralandı. Patlamanın etkisiyle çevredeki binalar kullanılamaz hale gelirken bazı otomobillerin ters döndüğü görüldü. Patlamanın ardından bölgeye çok sayıda itfaiye ve sağlık ekibi gönderildi. Güvenlik güçleri ikinci bir patlama riskine karşı bölgeyi boşalttı. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu tarafından yapılan açıklamada patlamanın ilk belirlemelere göre tüp ya da doğalgazdan kaynaklandığı belirtildi. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ise burada yaptığı açıklamada, patlamanın bir sanat galerisindeki doğalgaz sıkışması sonucu gerçekleştiğini belirterek “Terör olayı değil. 6-7 binanın çerçevelerinde hasar var. Üzülecek bir netice olmaz umarım. İtfaiye göre gaz sıkışması var. İçeride sıkışma oluyor ondan patlama oluyor. Bütün binalar taranıyor” diye konuştu.
İ
‘Hayati tehlike yok’ İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok ise can kaybı olmadığını ifade etti ve “4 yaralımız var. Durumları iyi. Hayati tehlikeleri yok. Birisinin durumu biraz daha sıkıntılı ama hayati tehlikesi oldugunu zannetmiyoruz. Maddi hasar bayağı fazla görünüyor. Sokak dar. Gaz sıkışması da olunca böyle bir sonuç ortaya çıktı. Ucuz atlattık. Geçmiş olsun diyorum” ifadelerini kullandı.
Gülsuyu’nda bir polis şehit oldu
İstanbul Maltepe’de aile içi şiddet olayına müdahale eden iki polis bıçaklı saldırıya uğradı. Polislerden biri şehit olurken diğeri ağır yaralandı. Maltepe İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne Gülsuyu Mahallesi’nde bir kişinin eşini dövdüğü ihbarı geldi. Bunun üzerine Güvenlik Büro Amirliği’nde görevli polis memurları Koray Albayrak ve Mehmet Emin Aydın olay yerine gitti. Kavga eden çiftin akrabalarından olduğu belirtilen Sedat Kurt polis memurlarına bıçakla saldırdı. Bıçaklı saldırgan bacağından vurularak etkisiz hale getirilirken yaralı polislerden Koray Albayrak, Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne, Mehmet Emin Aydın da Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Aydın tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Şüpheli de tedavi altına alınırken, polis olay yerini güvenlik çemberine alarak inceleme başlattı. İstanbul Emniyet Müdürü Selmami Altınok da hastaneye gelerek polislerle ilgili bilgi aldı.
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Atatürk’ün mirasını Vahdettin yedi AYDINLIK / ANKARA Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Türk Tarih Kurumu’nun Vahdettin ve Abdülaziz için 566 bin lira harcadığını bildirdi. Bülent Arınç, CHP Antalya Milletvekili Av. Gürkut Acar’ın sorusuna verdiği yanıtta Türk Tarih Kurumu’nun çalışmaları kapsamına belgesel çekimlerinin de alındığını, bu kapsamda “Vahdettin Ayrılış” isimli kısa belgesel yaptırıldığını kaydetti. Arınç, “Üst düzey oyuncu kadrosu ve teknolojik altyapı kullanılarak hazırlanan ‘Vahdettin Ayrılış’ isimli kısa belgesele KDV
Vahdettin
dahil 295.000 TL ödenmiştir” dedi. “Sultan Abdülaziz ve Dönemi Sempozyumu” yurtiçi ve yurtdışından katılan 55 bilim adamı katıldığını kaydeden Arınç, bilim adamlarının ulaşım, konaklama ve sempozyumun salon giderleri için toplam 271 bin 275 TL harcandığını kaydetti. Bu yıl içerisinde “Sultan 2. Abdülhamid ve Dönemi”, “Son Halfie: Abdülmecid Efendi” ve “Sultan Vahdettin ve Dönemi” başlıklı sempozyumların düzenleneceğini kaydeden Arınç, “Sempozyumlara kimlerin katılacağı ve katılımcı sayısının ne kadar olacağı sempozyum tarihinden bir ay önce kesinleşecektir. Bu üç sempozyum için ne kadar harcama yapılacağı önceden tahmin edilememektedir” ifadelerini kullandı.
‘Atatürk’ün mirasıyla Atatürk’e saygısızlık kabul edilemez’ Yanıtı değerlendiren Acar, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun, Atatürk’ün vasiyetinden sağlanan gelirle çalışmalarını sürdürdüğüne dikkat çekti. Acar şunları söyledi: “Atatürk’ün vasiyetinden sağlanan gelirle, Atatürk yerine Osmanlı Dönemi için harcama yapılması manidardır. Türk Tarih Kurumu Başkanı’nın Vahdettin ile ilgili bir eseri var. Bu nedenle olsa gerek, Türk Tarih Kurumu da Vah-
aşlığa anlam veremediniz değil mi? Sabırla okursanız her şeyi anlayacaksınız... Önce “Dünür”ü takdim edeyim size: Beyefendinin adı Orhan Uzuner... Kim mi? Bilal Erdoğan’ın kayınpederi... Başbakan’ın dünürü... 17 yaşındaki kızı Reyyan’ı Bilal’le evlendirince 16 Ağustos 2003 tarihli Sabah’a bir röportaj vermiş... O röportaja göre Orhan Bey “mutluluk sarhoşu”ymuş. Damadını öve öve bitiremiyormuş. “Kızımı her Başbakan oğluna vermezdim” diye başlamış söze... Üç kızından en büyüğü olan Reyyan’ın bir başbakan oğlu ile evlenmesini, eşinin çevresinin geniş olması nedeniyle son derece normal karşıladığını söylemiş... “Başbakan ailesine dünür olmamız, bizim hayatımızı etkilemez” demiş ve devam etmiş: “Gerçi etrafımızda bana farklı davranmak isteyenler olabiliyor, ancak ben onlara bu imkânı vermiyorum...” Peki; aradan geçen 11 yılda acaba “Dünür Bey”, etrafında kendisine “farklı davranmak” isteyenlere karşı ne kadar direnebildi? Yani hayatında neler değişti? Hemen belirtelim: Orhan Bey o tarihte, Başbakan’ın geçmişte başkanlığını yaptığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Ulaşım A.Ş.’de sıradan bir mühendisti... Bugün ise büyükçe bir şirketin ortağı ve genel müdürü... Bu şirketin adı UZKA İnşaat. Şimdi dikkatinizi toplayın; çünkü matruşkayı kapatmaya başlıyoruz: Neden mi? Dünüre yapılan kıyak; kolay kolay ortaya çıkmasın diye! Orhan Bey’in ortağı ve Genel Müdürü olduğu UZKA İnşaat, Orhan Onur Dış Ticaret isimli bir şirketle yüzde 50’şer hisseyle başka bir şirket kurmuş... O şirketin adı RAYBA...
Bu RAYBA da MABA-T (mabat değil, edebinizi bozmamak için dikkatli dikkatli okuyun) isimli başka bir şirketle BETRA A.Ş.’yi kuruyor... Sonrası kolay! Dünür Orhan Bey, bu “matruşka şirketler”in içinde iyice gözlendikten sonra; BETRA A.Ş.’ye TCDD’den ayrıcalıklı ihaleler yağıyor! Her yıl milyonlarca traverse (raylar arasına döşenen beton blok) ihtiyaç duyan TCDD önce kendisine ait Afyon ve Sivas travers fabrikalarındaki üretimi durduruyor. Ardından da bu ihtiyacı karşılamak için ihaleye çıkıyor. Ancak ne ilginçtir ki; bu konuda üretim yapan 6 şirket varken... BETRA A.Ş., bu ihalelerin biri hariç hepsine tek başına katılıyor. Üç ihale ise hiç ilan edilmiyor. Sadece BETRA’nın haberi oluyor... Ve bir küçük ayrıntı daha: İhalelerin tamamı, hemen hemen hiç fiyat indirimine gitmediği halde, BETRA A.Ş.’ye veriliyor! Öyle ki piyasada tanesi 40 Euro’dan satılan bu traversler, tanesi 50 Euro’dan TCDD’ye kakalanıyor! Travers başına ortalama 10 Euro kazık atılıyor. Ve BETRA, sadece 2006-2010 yılları arasında TCDD’ye 75 milyon Euro’luk travers satıyor. Her şey güzel güzel giderken Sayıştay denetçileri tekere çomak sokuyor! Konu bir de CHP Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü tarafından Meclis’e getirilince “Dünür Bey’e ballı ihale” devri sona eriyor! Evet; benim saf ve temiz halkım: Matruşka’nın en küçük kutusunun içine Dünür Bey’i koymuşlar; kutu üstüne kutu geçirerek milyonları bulmuşlar! Doğrusunu söylemek gerekirse; ben Dünür Bey’i suçlamıyorum... Eminim ki bu işteki en temiz kişi o! Başbakan ailesine dünür olması onun hayatını asla etkilemeyecekti ama... Şu “etraf”ın gözü kör olsun! Adamı yoldan çıkarıp, “matruşka”ya tıkmışlar!
GÜNÜN SORUSU Sorum Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’a: Yandaş bir yazara verdiğiniz demeçte “hiçbir gazeteciye baskı yapmadığınızı, kimsenin işten atılması için kimseyi aramadığınızı, zaten sizin gazetecileri değil gazetecilerin sizi aradığını, asla ekmekle oynamadığınızı” söylemişsiniz. Sorum basit: Dininiz, namusunuz ve şerefiniz üzerine yemin eder misiniz?
AKP’nin mavi, yeşil ve kırmızı listeleri...
Mustafa Kemal Atatürk
dettin ile ilgili bir belgesel ve bir sempozyum yapıyor. Ben merak ediyorum, Vahdettin konuşulurken, Atatürk’ün NUTUK’ta Vahdettin ile ilgili yazdığı görüşler de dikkate alınacak mı? Yoksa, Kurum Başkanı’nın Vahdettin ile ilgili olumlu düşünceleri mi tartışılacak? Atatürk, İnönü ve Cumhuriyet ile ilgili ağır hakaretlerin yapıldığı bir dönemde sessiz kalan, suskun kalan Türk Tarih Kurumu’nun Vahdettin için bir belgesel film ve sempozyum yapıyor olması manidardır. Atatürk’ün vasiyetinden sağlanan gelirle, Atatürk saygısızlık yapmaya kimsenin hakkı yoktur.”
AKP, kamu kurumlarında işe girmek isteyenleri ve KPSS’yi geçip sözlü sınava girmeye hak kazananları üç ayrı listede gruplandırıyormuş... Cemaat üyeleri, CHP’ye sempati duyanlar ve Geziciler kırmızı, AKP’li olanlar ya da AKP’liler tarafından önerilenler mavi, siyasetle ilgisi olmayan ve çalıştırılmalarında sakınca görülmeyenler yeşil listelere yazılıyormuş. Örneğin, 100 kişilik müfettiş alımı için yapılan mülakata, 300 kişi çağrılıyormuş. 300 kişiden 100’ü yeşil, 50’si mavi, 150’si kırmızı renkli listelerde yer alıyormuş....
Doğal olarak öncelik maviye veriliyormuş; yeşillerden de 50 kişi seçilip iş bitiriliyormuş... Kırmızı listedekilerin (ağızlarıyla kuş tutsalar bile) sözlüden geçme olasılıkları yokmuş! Bu yöntem; en son Maliye’de işe alınacak kamu personeli için yapılan sözlü sınavlarda uygulanmış. Koyun kardeşim; istediğiniz renkteki listeye, istediğiniz kişileri koyun... Şunun şurasında ne kadar vaktiniz kaldı ki?.. Nasıl olsa bu halk yakında hepinizi “mor listelere” koyacak!
GÜNÜN İSYANI! Yıllar önce sözde “açılım”ı desteklemeyenleri “iki cihanda lekeli” ilan eden ve AKP’ye sonsuz kredi açan Sezen Aksu, devir değişince Gezi için de bir şarkı yapmış... Bu şarkıda “Sokaktaki Ali’ye / Tablodaki Dali’ye / Şurdaki iskeleye / Bir de yeni sevgiliye / Selamlar olsun” diyerek sözüm ona Gezi şehidi Ali İsmail Korkmaz’ı da anmış... İsyanım kendisine: Sen AKP’ye ya da Cemaate marş yap; Gezi de Ali de ağzına pek yakışmıyor.
Hazırlayan: Gökçen BEYAZ
18 ŞUBAT 2014 SALI
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ANKARA İmsak 05.07 Güneş 06.31 Öğle 12.09 İkindi 15.05 Akşam 17.35 Yatsı 18.52 HAVA DURUMU
Ankara: 1/17
b
İstanbul: 8/15
b
Rafet
BALLI rafballi@gmail.com
Kıbrıs ‘açılım’ını da Gül başlatmış Bu kadar tesadüf olabilir mi? Abdullah Gül, ABD’ye gitti. Geçen Eylül sonunda. BM toplantısı için. Nikos Anastasiadis ile de görüştü. Kıbrıs’ın Rum Cumhurbaşkanı ile. Dikkati çekmedi pek. Oysa 1964’ten beri bir ilkti. İkili görüşmenin üzerinde durulmadı. Açıklama yapılmadı çünkü. Şimdi bakıyorum. Gül, aslında bazı ipuçları vermiş. Türk gazetecilere anlatmış: Bir: Rum heyeti bir jest yapmış. Gül BM Genel Kurulu’nda konuşurken. Rumlar salonu terk etmemiş. Her sene protesto edip çıkarlardı. Demek: Bir şeyler pişirilmiş. İki: Gül’ün Anastasiadis’e söyledikleri: “Bu işleri zamana yaymayın, pozitif gündemle bakın, kararlı bir şekilde konuşun ve mesafe alın” (NTVMSNBC, 27 Eylül 2013). Anlaşılıyor ki: Uzatmayalım, çözelim demiş. Sonra baktık. BM devreye girdi (siz onu ABD anlayın). Gönülsüz Derviş Eroğlu susturuldu. Gül ve Erdoğan’ın zorlamasıyla. “Çözüm” peşrevleri tekrar başlatıldı. Hiç beklenmiyordu. Halka gelince. Her zaman bir “havuç”ları var. Bu kez “gaz” verdiler. Güney Kıbrıs açıklarındaki doğal gaz. Trilyonluk rezervlerden söz ediliyor. Türkiye’ye mi verecekler? Hayır. Borusu bizden geçecekmiş! Kıbrıs’ı vermeye değmez mi? Bir şeyler dönüyordu ama neydi? Fazla bekletmediler. Perde arkasını kendileri ifşa etti. Ahmet Davutoğlu, Kanal 7’de açıkladı. İskele Sancak programında (13 Şubat 2014). Hatırlatma: Sır tutmasını da beceremiyorlar. ABD ile gizli anlaşma yaptılar. Meşhur, “2 sayfa 9 madde”lik anlaşma. Gül’ün kendisi övünerek açık etti. Davutoğlu’na devam edelim. Bir: Kıbrıs için gizli diplomasi yürütmüşler. Hem de 5 aydır. Yani New York buluşmasından beri. İki: “Gelinen aşama devrim niteliğinde”ymiş. (Aktaran, AKP’yi destekleyen Timetürk internet sitesi, 15 Şubat 2014). “Devrim” diyorlar. Kıbrıs’ta “teslimat” büyük anlaşılan. Fakat boşuna: Devri iktidarlarının son mevsimindeler. Dikkatinizi çekmiştir. Gül bir “misyon” adamı gibi. Siz bunu “görev” olarak anlayın. ABD projelerinde hep başrolde. Hatta topa ilk vuran isim. Tarih: 6 Eylül 2008. Gül, Erivan’da. Bahane hazır: Türkiye-Ermenistan milli maçı. Proje: Ermeni açılımı başlatıldı. İşlem: Halkın direncini aşamadılar. Tarih: 10 Mart 2009. Gül, Tahran yolunda konuştu: “Kürt meselesinde iyi şeyler olacak.” Proje: Kürt açılımı. Başlattılar. Mesafe aldılar. Gül portresine küçük bir ek. Hep vurgularız: “Risk almaz.” “Kavga adamı değil.” Ama hakkını teslim edelim. Mevzu ABD olunca, şaşırtıyor. Muhtemel halk tepkisine rağmen. Batı projelerinin kararlı savunucusu. Asıl seçicisi kim, biliyor. Dikkat: Gül, alanını genişletecek gibi duruyor. Fenerbahçe yürüyüşü ile bitirelim. Pazar günü yapılan. Katılım: Bir Bağdat Caddesi rutini. Yüz binler diyebilirsiniz. Polis karışmayınca: Olay çıkmıyor. Tamam: Futbol bir “erkek” sporuymuş. Kadınlar azdı. AKP’ye duyurulur. En çok atılan iki slogandan biri: “H....z Tayyip Erdoğan!” Diğer yaygın slogan. (Üzerine alacak herkese kötü haber): “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” Bir de gençliğimiz. Birçoğuyla sohbet ettim. Hepsi Fenerbahçeli. Fakat, “Türkiye için geldik” dediler. Gezi’de büyümüşler. İlan edilir: Gezi sertifikalı gençlik geliyor.
İzmir: 9/20
b
Antalya: 11/21
İSTANBUL İmsak 05.23 Güneş 06.49 Öğle 12.25 İkindi 15.19 Akşam 17.49 Yatsı 19.08
b
Adana: 7/20
b
Diyarbakır: 1/17
a
Erzurum: -6/4
d
Sivas: -2/13
d
Tunceli: -1/14
İZMİR İmsak 05.29 Güneş 06.52 Öğle 12.32 İkindi 15.30 Akşam 18.00 Yatsı 19.16
b
Trabzon: 8/17
d
Zonguldak: 8/15
b
Bursa: 7/19
b
Konya: 2/18
b
Şiddet gören kadınların öyküleri kan dondurdu Şiddet yaş tanımıyor. 15’inde sığınmaevine gelen de var, 60’ında olan da... En çok ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlar şiddet görüyor. Şiddet gören kadınlar CHP milletvekillerine yaşadıklarını anlattı ÖZLEM KONUR USTA
C
HP Kadın ve Çocuk Hakları İnceleme ve İzleme Komisyonu üyeleri Ankara, Gaziantep ve Tekirdağ’da kadın sığınmaevlerini ziyaret etti. CHP milletvekilleri Nedret Akova, Candan Yüceer, Ayşe Eser Danışoğlu, Sena Kaleli ve Parti Meclisi üyesi Gül Çiftçi sığınmaevlerinin koşullarını rapor etti. Raporda şiddetin önüne geçmek için, “Kadının eğitim düzeyinin artırılması, istihdamda daha fazla yer bulmasının sağlanması” önerileri yer aldı. Üç şehirdeki sığınmaevlerinde yaşayan kadınlar, milletvekillerine yaşadıklarını da anlattı.
Ayağına zincir takıyordu 37 yaşında, 11 senelik evli. İlkokul mezunu, hiç çalışmadı. 6 aydır sığınmaevinde. Bipolar bozukluk nedeniyle tedavi görüyor. Çocuklarını yuvaya verip, ailesinin yanına gitmeyi düşünüyor. Şiddet ilk olarak kıskançlıkla başladı. Hiçbir zaman düzenli bir işi olmadı. Şizofren hastası olan kocası, ayağına zincir takıyordu. Zincirleri tuvalete gideceği zaman açıyordu. Kıskandığı için camlara bile duvar ördürdü. ‘Kapıyı neden geç açtın?’ 28 yaşında. 9 yıldır evli. 1 aydır sığınmaevinde kalıyor. 7 yaşında okula giden bir oğlu var. Eşi çalışmıyor. Şiddet 4 aylık hamileyken başladı ve sürekli devam etti. Şiddet nedenleri:
Kapıyı neden geç açtın? Senin yüzünden işten çıkarıldım! 3 kez, üvey annesinin olduğu ailesinin yanına gitti. Birinde 6 ay kaldı. Kasiyerlik yapmaya başladı. 2 yaşındaki çocuğuna ailesi bakmak istemediği için geri dönmek zorunda kaldı. Devlet tarafından koruma kararı çıkarıldı. “Ben annesiz büyüdüm, bunu çocuğuma yaşatmak istemezdim; ancak mecbur kaldım” diyor.
Keserle kafasına vurdu 36 yaşında. 6’ncı çocuğa hamile. 1 aydır sığınmaevinde. 14 yaşında birinci eşi ile ailesinin izni olmadan kaçarak, imam nikâhı ile evlendi. İlk evliliğinden 3 çocuğu oldu. 9 sene evli kaldı. Eşi sürekli şiddet uygulamaya başladı, “keserle kafasını” yaraladı. 1 sene annesinin yanında kaldı. Üvey babası “evlendirmek lazım” diye akrabası ile evlendirdi. İkinci eşinden de 1 oğlu, 1 kızı oldu. 1 yıl sonra boşandı. Eşi, içkiye ve gece hayatına düşkündü. İlk eşinden olan çocuklarını 7 sene boyunca göremedi. İkinci eşinden olan çocukları da babasında. Bir başkasından çocuk bekliyor. Annesi ve üvey babası kendisine sahip çıkmayacaklarını söylüyor. Burnuna şiş soktu 24 yaşında. 2 aydır sığınmaevinde. 6 yıldır evli, 3 çocuklu. Okuma yazması yok. Doğu Anadolu’nun bir şehrinden geldi. 34 yıldır Ankara’da yaşıyor. Görücü usulüyle evlendi. Eşi hemen her gün şiddet uyguladı. Ellerini
ayaklarını bağlayıp bıçakla burnunu kesti, burnuna şiş soktu, işkence yaptı. Eşi şiddet uyguladığı için 2 aydır cezaevinde. Evliliğinin üçüncü senesinde ailesinin yanına gitti. Eşi “pişmanım” dediği için geri döndü, ancak hamileyken de şiddet devam etti.
‘Kefenle çıkarsın’ 60 yaşında. 2 aydır sığınmaevinde kalıyor. 37 senedir evli, 6 çocuğu var. Eşi emekli polis. Evlenir evlenmez şiddet görmeye başladı. Şiddetten bunalıp ailesinin yanına gittiğinde abisi dövüp “Kefenle çıkarsın” diyerek geri gönderdi. Şeker hastası. Eşi 4 sene önce bıçakladı, ancak korkusundan şikâyetçi olmadı. Boşanmak istediyse de çocukları da, komşuları da korkusundan şahit olmadı. Savcılığa müracaat ettiğinde, sığınmaevine yönlendirildi. 4 kız kardeş 4 kız kardeş, en büyükleri engelli. Anne, baba ve ağabeyi tarafından şiddet gördükleri için sığınmaevine başvurdular. 7 kardeşler; 4 kız, 3 erkek. Evde konuşma hakları yok. Anne hakaret edince, kavga çıktı ve üniversite mezunu kızını boğmaya kalktı. Kız kardeşler, jandarmayı aradı. Böylece sığınmaevinde kalmaya başladılar. 45 gündür sığınma evindeler. Biri maliye mezunu, KPSS sınavına girecek. Diğeri liseye hazırlanıyor.
‘Sarıyer talancılara dar gelecek’ şöyle konuştu: “Sarıyer Ormanları’nda 894 Sarıyer Doğa Girişimi Plat- bin ağaç kesildi, 2 milyon daha formu üyeleri AKP hükümetini kesilecek. Köprü mezarlığın üsprotesto etti. tünden geçip buradaki AKP hükümetinin mezarlar başka yere ak3. köprü projesiyle Satarılacaktır. İstanbul şu rıyer’deki ormanları tahana kadar böyle felaket rip etmesine karşı oluşgörmedi. Köprünün teturulan platform, önceki melinin olduğu yer SİT gün, Büyükdere Çelik alanıdır. Buraya çivi dahi Gülersoy Parkı’ndan Saçakılamaz. Sarıyer Orrıyer’e yürüyüş düzenmanları’ndan elde ediledi. Halkın da destek len paralar yandaş müverdiği eylemde “Köprü Atilla Hakan teahhitler aracılığıyla Sayıkılsın, Tayyip altında Ganimgil bah ve ATV’nin satın kalsın” sloganları atıldı. alınması için kullanıldı. AKP İstanbul’un ciğerini yok İstanbul böyle etme pahasına vurgun peşindefelaket görmedi dir.” Platformun sözcüsü ve İşçi Atilla Hakan Ganimgil, “Hep Partisi Sarıyer Belediye Başkan birlikte bu yağmayı durduracağız. Adayı Atilla Hakan Ganimgil, Talancılara Sarıyer’i dar edeceormanları yok etmenin vicdan- ğiz. Rantçı değil, halkçı yönetim sılzık olduğunu belirtti. Ganimgil olacak” dedi. ÖZGE YEŞİLDAĞLI
Vanazit Deresi’ne HES yargıya takıldı Giresun’un Kesap ilçesi Karadere köyündeki Vanazit Deresi üzerinde, yapımına başlanan, Hidroelektrik santralı (HES) için Ordu Valiliği tarafından verilen “Çevresel Etki Değerlendirilmesi gerekli değildir” kararı mahkemeden döndü. Kararı iptal Remzi Kazmaz
eden Ordu Bölge İdare Mahkemesi, “Projenin yürütülmesi durumunda, giderilmesi güç ve olanaksız çevresel zararlara neden olacak” dedi. Kararda, bilirkişilerin yetersizliğine, cansuyunun net olarak hesaplanmamasına ve ekosistemin göreceği zarara dikkat çekildi. Mahkeme, Ordu İdare Mahkemesi’nin yürütmenin durdurulması isteminin reddine ilişkin kararı da iptal etti. Firma faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldı. Kararı değerlendiren Derelerin Kardeşliği Platformu Kurucu Başkanı Avukat Remzi Kazmaz, “Hükümetin sepetinde daha binlerce HES projesi var. İki yıldır bu vadide çevre katliamı yaşanıyor. Ekosistem bozuldu, halkın huzuru kaçtı” diye konuştu.
Çalışan kadın şiddete daha uzak Raporda 15’inden 60’a kadar her yaştan kadının şiddet gördüğü vurgulandı. Sığınmaevleri izleme raporunda şiddeti doğuran nedenler şöyle sıralandı: Ekonomik bağımsızlığını elde edemeyen kadınlar, bağımlılık ilişkisi nedeniyle aile içi şiddetten uzaklaşamamaktadır.
Kadınların eğitim olanaklarından yararlanamaması, şiddeti doğurmaktadır. Ailenin, “Girdiğin yerden kefeninle çıkarsın” anlayışı, kadının gidecek bir yeri olmayışı, ailenin şiddet gören kadına kol kanat germemesi şiddeti doğurmaktadır. Çocuk “gelin” vakaları şiddet ortamına zemin hazırlamaktadır.
18 ŞUBAT 2014 SALI
Hazırlayan: Gökçen BEYAZ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ANNE BABALAR DİKKAT! HER 25 ÇOCUKTAN BİRİNDE GÖRÜLÜYOR
Bebeğinizde göz tembelliği olabilir Bebeğinizin ilk göz muayenesini 6. ayda mutlaka yaptırın. Çünkü göz tembelliği erken tanı sayesinde tamamen düzeltilebilirken, tedavi geciktiğinde kalıcı görme bozuklukları oluşabiliyor ANIL IŞIK
Mutlaka tedavi edilmelidir
H
er iki gözde ya da gözlerden birinde görme keskinliğinde en az yüzde 20 oranında azalma olarak tanımlanan göz tembelliği her 25 çocuktan birinde görülüyor. Göz Nurunu Koruma Vakfı, bebeklerin ilk göz muayenesinin altıncı aydan itibaren mutlaka yaptırılması gerektiğini belirtiyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Şule Kadı, “Özellikle ailesinde göz tembelliği ya da şaşılık olanların 3 yaşından önce göz doktoru tarafından tam bir göz muayenesi olması şarttır. Ancak, hiç şikâyet veya risk faktörü olmasa bile en geç 3-4 yaşlarına kadar muayene edilmesi gereklidir” dedi. Göz tembelliğinin en önemli dört nedeni şunlar: Şaşılık: En sık görülen sebeptir. Kayan gözden gelen görüntü çift görmenin önlenmesi amacıyla yok sayılır ve çocuk sadece tek gözüyle görmeye yönlenir. Bu, kayan gözün görmesinin düşmesine yol açar. Refraktif farklılık: Refraktif bozukluklar gözlükle düzeltilmektedir. Göz tembelliği tek gözün diğerine göre daha fazla miyopik, hipermetropik ya da astigmatik olmasıyla oluşmaktadır. Bulanık gören göz yok sayılır ve göz tembelliği gelişir. Gözler normal gözükmektedir ama tek göz diğerine göre daha az görmektedir. Bu, en zor tanı konan göz tembelliği nedenidir ve sıkı izlenmesi gerekmektedir. Göz dokularının geçirgenliğinin bozulması: Katarakt ya da görüntünün net olarak odaklanmasını engelleyecek her türlü durumda göz tembelliği gelişmektedir. Bu, en ağır göz tembelliği tipidir.
Gözlük yardımıyla ya da ameliyat ile göz tembelliğinin nedeni ortadan kaldırılabiliyor. Kritik nokta, göz tembelliğinin kendisinin de tedavi edilmesi. Eğer göz tembelliği kalıcı olarak tedavi edilemezse, Kalıcı görme kusuru, Derinlik algılamasında kayıp, Sağlam gözde yaralanma ya da hastalık olursa ömür boyu az görme gibi sonuçlar ortaya çıkabilir.
Fikret Otyam
Otyam günden güne iyileşiyor
Aydınlık gazetesinin kıdemli yazarı Fikret Otyam, sağlığına hızla kavuşuyor. Geçirdiği ameliyattan sonra ilk kez bugün sabah saatlerinde diyalize giren usta kalem, diyaliz merkezine ambulansla gidip geliyor. Otyam’ın bir süre daha hastanede kalması bekleniyor. Usta yazarın sağlık durumunun günden güne iyiye gittiği belirtiliyor.
Eşinin kolunu kıran kocaya 1.5 yıl hapis
Göz tembelliği olan çocuklarda, sağlam göz bazen haftalarca bazen de aylarca bandajla kapatılıyor. Her iki gözde ileri derecede yüksek kırma kusuru: Her iki gözde 3 dereceden fazla hipermetrop veya 7-8 derece miyop varlığı her iki gözün birden tembelliği ile sonuçlanır.
Nasıl teşhis ediliyor? 3-4 yaş öncesi çocuklarda göz muayenesinin güçlük arz ettiğini anlatan Dr. Kadı, sağlam gözün tek elle kapatılıp çocuk ya da bebeğin vereceği tepkiyi değerlendirmenin bir yöntem olduğunu söyledi. Dr. Kadı şunları kaydetti: “Gözlerde herhangi
bir kayma olup olmadığı muayene edilir. Daha sonra kornea, göz merceği gibi kırıcı ortamlarında herhangi bir bulanıklık olup olmadığına bakılır. Damla yardımıyla göz bebeği büyütülür, her iki gözün reaksiyon değerleri ölçülür. Retina ve optik sinir kontrolü de yapılır.” Göz tembelliği tedavisinde erken teşhisin çok önemli olduğunu vurgulayan Kadı, “Erken teşhis ve düzenli tedavi yapılırsa çoğu kez normal görmeye ulaşılabilir. 9 yaş sonrasında yapılacak tedavilerde bir fayda sağlanmama ola-
sılığı çok yüksek” dedi.
Sağlam göz kapatılıyor “Göz tembelliği tedavisinde ilk adım, görmeyi bozan bulgunun ortadan kaldırılmasıdır” diyen Kadı, tedavi yöntemleriyle ilgili şu bilgileri verdi: “Şaşılık gözlükle düzeltilebilir. Eğer katarakt varsa, görmeyi engelleyen bulanık ortam mevcutsa veya şaşılık gözlükle düzelmiyorsa ameliyata başvurmak gerekir. Ayrıca, zayıf gözün daha çok çalıştırılması gerekiyor. Bunun için de yöntem; sağlam gözün
bandaj yardımıyla haftalar, bazen aylarca kapatılması. Çocuklar kapama tedavisinden pek hoşlanmıyorlar. Burada ailelere büyük iş düşüyor. Çocuğun bandajı kabullenmesi için ailelerin desteği gerekiyor. Şaşılıkta eğer bir cerrahi müdahale yapılacaksa genellikle önce göz tembelliği giderilmeye çalışılır. Ameliyat öncesi belli bir dönem kapama tedavisi yapılır, ameliyat uygulanır, daha sonra bir müddet daha kapama yapılmaya devam edilir.”
Diyabet en çok ayakları vuruyor
Erzurum’da eşinin kolunu kıran koca 1.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Olay, 10 Mart 2013’te Yakutiye ilçesi İstasyon Mahallesi’nde meydana geldi. 40 yaşındaki Yakup T. öğle yemeğinin çok sıcak olduğu gerekçesiyle 37 yaşındaki eşi Şengül T. ile tartıştı. İddiaya göre eşine hakaret eden adam, hızını alamadı ve eşinin kolunu kırdı. Kocasından şikâyetçi olan Şengül T., “Kocam ‘yemek çok sıcak’ diye bana hakaret etti. Aramızda çıkan tartışma sırasında tokat ve yumrukla vurdu. Kendimi korumak için ellerimle yüzümü kapattım. Yumruklamaya devam etti ve sol kolumu kırdı” diye konuştu. Hâkim karşısına çıkan Yakup T., suçlamaları kabul etmedi. Olay günü aralarında çıkan tartışma sırasında eşinin ayağının kayması sonucu düştüğünü iddia eden Yakup T., düşme sırasında kolunun koltuğa çarpması sonucu kırıldığını ileri sürdü. Yakup T., tutuksuz yargılandığı 4’üncü Asliye Ceza Mahkemesi tarafından suçlu bulunarak “kasten yaralama” suçundan 1.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme sanığın sabıkasız olması ve mahkeme sürecinde gösterdiği pişmanlıktan dolayı cezayı erteledi.
İ
ç Hastalıkları Uzmuşak deriden ve manı Dr. Yalçın burnu kapalı olmalı, Ünlü, diyabetli mutlaka yumuşak hastaların ayak sobir tabanlık içermerunlarından korunlidir” diye konuştu. ması için önerilerde Dr. Ünlü, diyabetli bulundu. Dr. Ünlü, hastaların her ak“Diyabetten en sık şam ayaklarını iyice etkilenen organlar muayene etmesi geayaklardır. Şeker rektiğini ve en kükontrol altında tuçük bir renk değiYalçın Ünlü tulmazsa, yıllar içinşikliği veya yaranın de sinir uçlarında tahribata yol varlığında hemen bir hekime başaçar” dedi. vurması gerektiğini söyledi. Günlük hayatta çok dikkat Dr. Yalçın Ünlü, ayakların edilmeyen ayakkabı seçiminin, ılık su ve sabunla yıkanması gediyabetik ayak oluşumunda ve rektiğini belirterek şu önerilerde yaranın kötüleşmesinde çok bulundu: “Ayaklar yıkandıktan önemli bir yere sahip olduğunu sonra yumuşak bir havlu yardıvurgulayan Acıbadem Kayseri mıyla iyice kurulanmalı ve parHastanesi İç Hastalıkları Uzmanı mak araları hariç tutularak kremDr. Yalçın Ünlü, “Bu nedenle lenmelidir. Parmak aralarına şeker hastaları için ayakkabı se- krem sürülmemelidir. Evde çıplak çimi çok önemlidir. Sivri burunlu, ayakla dolaşılmamalı, pamuklu sert tabanlı, dar ayakkabılar kul- çorap ve burnu kapalı terlik kullanılmamalıdır. Ayakkabılar yu- lanılmalıdır.”
40 umut yolcusu ölümden döndü
Muğla Baro Başkanı yoğun bakımda
M
uğla Baro traktöre çarpmamak Başkanı için direksiyonu kıMustafa İlrınca otomobil kontker Gürkan, Denizrolden çıktı ve şali’nin Kale ilçesinde rampole yuvarlandı. geçirdiği trafik kaKazada yaralazasında ağır yaranan Gürkan ve şolandı. Gürkan, Paförü Filipe, ambumukkale Üniversilanslarla, Kale Devtesi Hastanesi Yolet Hastanesi’ne kalğun Bakım Servidırıldı. Durumu ağır si’nde tedaviye alınolan Muğla Baro dı. Başkanı Mustafa İlMustafa İlker ker Gürkan, yapılan Gürkan, önceki ilk tedavisinin ardınDenizli Barosu tadan Pamukkale ÜniMustafa İlker Gürkan rafından düzenleversitesi Hastanenen Marmara Ege Baroları Baş- si’ne sevk edilerek yoğun bakım kanları toplantısına katıldıktan son- servisinde tedaviye alındı. Gürra, şoförü Abdülbaki Filipe’nin kan’ın akciğerine ve kafasına darbe kullandığı otomobille, Muğla’ya aldığı, kalça kemiğinin de kırık oldönmek üzere yola çıktı. Sürücü duğu öğrenildi. Gürkan’ın şoförü Filipe, Kale’ye bağlı Hırka köyü Filipe ise ilk tedavisinin ardından yakınlarında, önüne aniden çıkan taburcu edildi.
Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinden Yunanistan’ın Midilli Adası’na gitmek isteyen 32 Afgan, 3 İran, 1 Suriye, 1 Pakistan, 1 Somali ve 2 Myanmar uyruklu toplam 40 kaçak ölümden döndü. Önceki akşam, 23’ü erkek, 6’sı kadın ve 11’i çocuk olan kaçaklar, Babakale sahilinden lastik bir bota bindi. Saat 22.00 sıralarında sahilden ayrılan bot, bir süre sonra ağırlığa dayanamayarak su almaya başladı. Tehlikenin farkına varan kaçaklar, 158 Sahil Güvenlik ihbar hattını arayarak yardım istedi. Çanakkale Sahil Güvenlik Grup Komutanlığı’na bağlı iki bot bölgeye sevk edildi. Kaçaklar Sahil Güvenlik botlarına alındıktan kısa süre sonra da lastik bot battı. Son anda kurtarılan kaçaklar Gülpınar Jandarma Komutanlığı’na götürüldü.
Ailesi her yerde Serhat’ı arıyor
Muş’un Bulanık ilçesi Erentepe beldesinde, Banoki aşiretine mensup olduğu belirtilen 13 yaşındaki Serhat Kiğa, 13 Şubat Serhat Kiğa Perşembe günü ortadan kayboldu. Ortaokul 6’ncı sınıf öğrencisi çocuk en son Bulanık’ta bir internet kafeye girerken görüldü. 7 çocuk babası Yasin Kiğa, Bulanık’taki güvenlik kamera görüntülerinin incelendiğini, aşiret mensuplarının çevre köy, ilçe, illere giderek oğlu Serhat’ı aradığını belirtti. Endişeli baba, oğlunu görenlerin ya da hakkında bilgi sahibi olanların polise haber vermesini istedi.
Hazırlayan: Recep ERÇİN
UFKA BAKIŞ
DOLAR
Pazartesi 2.1742 Cuma 2.1867
EURO
H. Ufuk
SÖYLEMEZ Fax: 0312 467 78 93 ufuksoylemez@aydinlikgazete.com
Teşhis ve Teşhir Kurulu
T
18 ŞUBAT 2014 SALI
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ürkiye’de gerici ve bölücü, karşı devrimci fitne - fesat kalkışmasında, en büyük sorumluluk ve suçlardan birisi de medyanın üzerinde. Gerçek ve çağdaş demokrasilerde 4. Kuvvet olarak nitelenen medya, ülkemizde uygulanan “asimetrik psikolojik harekatın” “ana enstrümanlarından” biri haline getirildi maalesef. Ulusal Kanal ve Aydınlık’la beraber, birkaç gazete ve TV dışında, neredeyse tamamı bir şekilde bu asimetrik psikolojik savaşın kirli birer enstrümanı oldular. Bu kara dönemde az sayıdaki haysiyet ve meslek onurunu koruyan gerçek gazeteci ve aydınlarımız ise tesellimiz oldular. Ancak, kimisi yandaş, kimisi çıkarcı, kimisi bölücü, kimisi gerici zihniyetin medyadaki temsilcisi olan çok sayıda köşe yazarı, gazeteci, akademisyen ve diplomat tam bir etki ajanlığı ve sivil casusluk faaliyeti yürüttüler, halen de yürütüyorlar. Kamuoyu, bunların gerçekten de gazeteci, akademisyen, diplomat, yazar olduğunu zannediyor. Halbuki, bunlar azılı birer halk düşmanı. Etki ajanlığını, sivil casusluğu hiç sıkılmadan, pervasızca ve utanmadan sürdürüyorlar. Kaynağı ve sahibi meçhul paralarla kurulan dergiler - gazeteler veya İnternet sitelerinde, sağcı- solcu entel /dantel sosyalist, liberal ya da liboş gibi sıfatlarla, aslında hepsi aynı emperyal odağa hizmet eden bir güruhtan bahsediyoruz. Benim bir tespitim var. Türk milleti, okuyucular ve izleyiciler bu etki ajanlarını ve sivil casusları gerçek yüzleri ile tanımıyor, bilmiyor. Neye hizmet ettiklerini, kimin maşası olduklarını, gayrı milli olan herşeyin altından niye çıktıklarını anlamakta zorluk çekiyor. Çünkü çok kanallı ama tek sesli medyada, büyük bir karartma ve çarpıtma operasyonu yürütüyorlar. Benim önerim, öncelikle partilerüstü, bağımsız, milli ve demokratik bir komisyon oluşturmak. Bu komisyon, medyada faaliyet gösteren bu etki ajanı gazeteci - akademisyen - diplomat kimlikli sivil casusların faaliyetlerinin teşhisinde ve teşhirinde aktif rol oynamalı ve kamuoyunu bilgilendirmeli. Solcu zannedilen akilin esasında bir etki ajanı olduğunu, liberal görünen bir dönek solcunun ya da ülkücünün aynı değirmene su taşıdığını anlatmalıdır. Bu kurul, kara propaganda ve psikolojik harekatla başedebilmek için, inandırıcı sağlam karine ve gerekçelere dayanan, kimseyi, haksız ve hukuksuz olarak yaftalamadan, “aslında neye ve kime hizmet ettiklerini” kamuoyunun bilgi ve tartışmasına sunacak bir teşhis ve teşhir kurulu olmalıdır. Bu kurul, kuşkusuz ki sivil, demokratik ve bağımsız olmalı. Benim düşüncem ilk aşamada Milli Merkez, TGB, ADD, Barolar, Sendikalar, Basın Konseyi, Üniversite ve Meslek odası temsilcilerinin davet edilmesidir. Böyle bir kurul ya da komisyona arzu ederlerse CHP - İP - MHP - DP DSP gibi parlamento içi ve dışı muhalefet partilerinden de temsilciler katılmalı. Böylece partilerüstü büyük bir vicdan, demokrasi- şeffaflık - bağımsızlık ve tarafsızlık kurulu oluşturulmalıdır. İşte bu kurul, medyadaki ihaneti mümkünse örnekleriyle, öncesi ve sonrası ile, karine ve karşılaştırmaları ile yakından izleyip, kamuoyuna sonuç ve kanaatlerini açıklamalıdır. Milletin kendisine karşı yürütülen asimetrik psikolojik savaşın maşası olan bu sözde entel / aydın geçinen, gayrı milli, etki ajanlarını, isim isim, dernek dernek, gazete gazete bilmesi ve tanımasına gayret edilmelidir. Çünkü bu bir demokratik kuvayı milliye mücadelesi ise, en geniş güçbirliği ve demokratik milli cephenin her alanda oluşturulması şarttır. Bu konuda yapıcı ve geliştirici katkı ve öneriler de elbette yapılabilir. Farklı öneri ve düşünceler de elbette değerlendirilmelidir. Yeter ki bu ahlaksız - kirli psikolojik savaş unsurlarını milletimiz artık tanısın, onları teşhis etsin, onları teşhir etsin. Ne dersiniz?
Pazartesi 2.9806 Cuma 2.9935
BORSA
Pazartesi 65.904 Cuma 64.679
ALTIN
(Cumh.)
Pazartesi 628 TL Cuma 622 TL
FAİZ
Pazartesi % 10.79 Cuma % 10.72
PETROL (Brent)
Pazartesi $ 109.04 Cuma $ 107.92
*Serbest piyasa satış fiyatları
AKP bütçedeki açığı olağandışı gelirlerle finanse etti Ocak ayında bütçe gelirleri yüzde 2.8, giderler de yüzde 16.4 oranında arttı. Bütçe fazlası 1.9 milyar lira olurken, vergi gelirleri bütçe giderlerini karşılamaya yetmedi RECEP ERÇİN
A
KP hükümeti, bütçe disiplini adı altında yüksek bütçe açıkları vermemekle övünüyor. Oysa elde edilen vergi gelirleri bütçe giderlerini karşılamaya yetmiyor. Dün Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan Ocak ayı bütçe gerçekleşmeleri raporuna göre, 37.9 milyar liralık bütçe geliri elde edildi. Bütçe giderleri ise 36 milyar lira oldu. Buna göre bütçe 1.9 milyar lira fazla verdi.
Vergi dışı gelirlerle kapatılan açıklar Bütçe gelirleri içindeki vergi gelirlerinin payı 32.7 milyar lira olarak gerçekleşti. Vergi dışı gelirler de 4.1 milyar lira olarak kaydedildi. Buna göre, 32.7 milyar liralık vergi geliri 36 milyar liralık bütçe giderlerini karşıla-
maya yetmedi. Böylece 3.3 milyar liralık açık 4.1 milyar liralık vergi dışı gelirlerden finanse edildi. Vergi dışı gelirler; devletin teşebbüs ve mülkiyet gelirleri, alınan bağış, yardım ile özel gelirler, faizler ve cezalar, sermaye gelirleri gibi ana kalemlerden oluşuyor. Buna göre geçen yıl sermaye gelirleri içinde yer alan diğer sermaye ve satış gelirlerinden devlet 8.3 milyar lira elde
etmişti. Ocak ayında gerçekleşen 4.1 milyar liralık rakam da bütçenin fazla vermesini sağladı. Fakat bu gelirlerin önemli bir kısmı tek seferlik gelirlerden oluştuğundan bütçenin sürdürülebilirliği açısından tehlikeli bulunuyor. Ocak ayında oluşan vergi dışı diğer gelirlerin geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 45.2 gibi ciddi oranda azalması da bu durumu gösteriyor.
Geçen yıl faiz dışı gelirler 50 milyar lira olmuştu AKP’nin bütçe uygulamalarına baktığımızda 2013 yılı bütçe raporunda da vergi dışı gelirlerdeki 19.7’lik artış dikkat çekiyordu. 2013’te elde edilen 389.4 milyar liralık bütçe gelirleri içerisinde vergi gelirlerinin payı 326.1 milyarla yüzde 83.7 oldu. Gelirlerin diğer kısmını da 49.9 milyarlık vergi dışı gelirler ve 13.3 milyarlık Özel Bütçeli
İdarelerin Öz Gelirleri ile Düzenleyici ve Denetleyici Kurumların Gelirleri oluşturdu. Bütçe giderlerine baktığımızda Türkiye 2013’te 49.9 milyar lira faiz ödedi. Faiz hariç giderler de 357.9 milyar lira oldu. Bütçenin sürdürülebilirliği açısından bakarak tek seferlik gelirleri saf dışı bıraktığımızda geçen yıl toplam 326.1 milyar
lira vergi geliri, 357.9 milyar liralık faiz dışı giderleri dahi karşılamaya yetmemişti. Buna göre 18.4 milyar lira olarak açıklanan bütçe açığı vergi dışı gelirler dahil edilmediğinde 31.8 milyar lira olarak gerçekleşmişti. Üstelik bu rakama 49.9 milyar liralık faiz gideleri de eklendiğinde işin içinden çıkılmaz bir hale geliyor.
Bütçe rakamlarında dikkat çeken bir başka husus da bütçe giderlerindeki artışın yüzdesel olarak gelirlerin kat kat üstünde artması oldu. Buna göre bütçe gelirleri 2014’ün Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2.8 artarken, giderlerdeki artış yüzde 16.4 oldu. Ocak ayında vergi gelirlerindeki artış yüzde 15 olarak kaydedildi. Faiz hariç bütçe giderlerindeki artış da yüzde 20.5 gibi yüksek bir düzeyde gerçekleşti. Buna göre faiz hariç giderler 31 milyar liraya çıktı.
Dolaylı vergi oranı yüzde 76.5 Diğer yandan 32.7 milyar liralık toplam vergi gelirlerinin 25 milyar liralık kısmını da dolaylı vergiler oluşturdu. Buna göre aylık bazda dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki
payı yüzde 76.5 olarak kaydedildi. 2014 yılıyla birlikte yükselen kurlar, vergi oranlarındaki ve faizlerdeki artışla birlikte ekonomik büyümenin iyimser tahminle yüzde 3’lere kadar düşmesi bekleniyor. Bu şartlarda katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi gelirlerinde de ciddi düşüşler olması muhtemel. Ocak ayında dahilde alınan katma değer vergisinde geçen yıla nazaran yüzde 15’lik bir artış görülse de özel tüketim vergisi tahsilatındaki yüzde 0.8 oranındaki gerileme dikkat çekici. İthalde alınan katma değer vergisinde ise yüzde 38.7 oranında yüksek bir artış kaydedilmiş. Bu rakam ithalatın Ocak ayında da ciddi oranda arttığına işaret ediyor.
TL’deki değer kaybı girdi maliyetlerini artırdı T
ürkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, TİM İhracatçı Eğilim Araştırması’nın 2013 yılı 4. çeyrek sonuçları ile 2014 yılı 1. çeyrek beklentilerini açıkladı. İhracatçıların yeni yıla ilişkin beklentilerinin olumlu olduğunu kaydeden Büyükekşi, “2014 ihracat yılı olacak. İSO 500 içindeki firmaların ihracat oranlarının yüzde 30’lara çıkmasını istiyoruz” dedi.
2013 Ekim-Aralık döneminde dış finansman talebinde bulunan firmaların oranı 2013’ün geneline paralel seviyede yüzde 41.2 olarak gerçekleşti. Firmaların yüzde 41.6’sı 2014 1. çeyrekte de dış finansman taleplerinin olacağını belirtiyorlar.
İhracatçının kur tahmini 2.32
Mehmet Mehmet Büyükekşi Büyükekşi
İhracatta artış bekleniyor İhracatçı eğilim anketi sonuçlarına göre, en önemli sorunun girdi maliyetleri olduğuna işaret eden Mehmet Büyükekşi, “Bu dönemde TL’nin değer kaybından girdi maliyetlerinin artışı olarak etkilendiklerini belirten ihracatçıların oranı yüzde 69 olarak göze çarpıyor. Benzer eğilim, hammadde girdi maliyetlerinde de görülmektedir. İhracatçıların yüzde 42.5’i hammadde birim ithalat fiyatının ge-
çen yılın aynı dönemine oranla yükseldiğini belirtiyorlar.
Firmalar dış finansmana ihtiyaç duyuyor Sözkonusu çeyrekte firmaların yüzde 42.7’si üretim, yüzde 46.2’si ise ihracatlarında geçen yılın aynı döneminde artış ola-
cağını belirttiler. Yılın ilk çeyreği için de üretim ve ihracatının artacağını ya da aynı kalacağını öngören ihracatçıların oranı sırasıyla yüzde 70.1 ve yüzde 77.6’dır. Bu çeyrekte ihracattaki artış beklentisinin güçlendiğini görüyoruz” diye konuştu. Araştırma sonuçlarına göre,
Çözüm yerine dert yandı
T
B
tesi’nden Ali Ağaoğlu ve Bloomberg HT’den İbrahim Haselçin yaşanan gelişmelerin finans haberciliğine etkilerini katılımcılarla paylaştı. Panelde söz alan Abdurrahman Yıldırım yeni sermaye piyasası kanunu ve düzenlemelerini, piyasanın şeffaflığını azaltıcı bir gelişme olarak değerlendirdi. Yıldırım, “Piyasalar medya olmadan gelişemez, bu kanundaki cezai maddeler gerçek anlamda gazetecilik ve haber yapan biri için uygulanmaya kalkıldığı zaman bunu bir kere uygularlar, sonra uygulayacak gazeteci bulamazlar” RECEP ERÇİN dedi.
aşbakan Yardımcısı Ali Babacan, “27 Ocak’tan 13 Şubat’a kadar 3.9 milyar dolar döviz girişi oldu. Kurdaki sakinlik biraz da bu döviz girişinden olabilir” dedi. Dün CNBC-e ve NTV ortak yayınında soruları yanıtlayan Babacan, T.C. Merkez Bankası’nın getirdiği koridor uygulamasının Türkiye’ye çok miktarda kısa vadeli sermaye gelmesini engellediğini söyledi. Doğrudan yabancı yatırımların arzu edilen seviyede olmadığını ifade eden Babacan, şöyle devam etti: “Yarı yarıya bir düşüş var. Türkiye’nin yapısı dışarıdan sermaye girişini mecbur kılıyor. Kendi tasarruflarımız büyümeyi desteklemeye yetmiyor. İleride kendi petrolümüzü gazımızı buluruz, bu değişir. Ama böyle çok köklü yapısal değişiklikler olmadıkça sermaye girişine mecbur kalıyoruz. Sermaye de güvene gelir.”
Söz konusu dönemde, ihracatçı firmalar piyasa beklentilerini de revize ettiler. Yıl sonu dolar kuru tahmini 2.32’ye, avro kur tahmini ise 3.16 TL’ye yükseldi. 2014 Ocak-Mart dönemi için kur tahminleri de dolarda 2.24, avroa 3.05 TL oldu. Enflasyon tahmini de son gelişmeler ışığında yüzde 9.04’e yükseldi. 2014 1. çeyrek büyüme beklentisi yüzde 2.9 olarak kaydedildi. Öte yandan ihracatçılar rekabetçi ideal kur seviyelerini de dolarda 2.06, avroda da 2.80 TL olarak belirttiler. EKONOMİ SERVİSİ
Finans haberciliği biter ürkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği (TSPAKB) ile Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) “Yeni Sermaye Piyasası Mevzuatının Finans Haberciliğine Etkileri” konulu bir panel düzenledi. EGD Başkanı Celal Toprak, TSPAKB Başkanı Attila Köksal, TSPAKB Genel Sekreter Yardımcısı Osman İlker Savuran açılış konuşmalarını yaptığı etkinliğe çok sayıda gazeteci katıldı. Konuşmaların ardından Hürriyet yazarı Vahap Munyar’ın moderatörlüğündeki yapılan panelde Habertürk gazetesinden Abdurrahman Yıldırım, Vatan Gaze-
S&P’den Türk bankalarına uyarı
Babacan’ın söz konusu açıklamaları 11 yıldır iktidarda olan AKP’nin ekonominin gidişatını sıcak paraya bağladığının başka bir göstergesi oldu. Babacan’ın petrol ve gaz söylemi ise, enerjide tamamen dışa bağımlı olan Güney Kore’nin cari açık yerine cari fazla vermesi gerçeği nedeniyle havada kalıyor. Tasarrufların azlığından yakınan Babacan’ın görev yaptığı dönemde Türkiye’nin tasarruflarının tarihi dip seviyelerine inmesi de bir başka ironik durum olarak karşımıza çıkıyor.
Ali Babacan
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor’s (S&P), Türk bankacılık sektörüne ilişkin raporunu yayınladı. Türk bankalarının malvarlığı kalitesini inceleyen raporda, “Bankaların varlık kalitesi, kredilerdeki güçlerine rağmen, ekonomideki daralmaya karşı daha kırılgan” olduğu belirtildi. S&P analisti Magar Kouyomdjian tarafından yayımlanan raporda, “Artan yurtiçi politik risk, FED’in parasal genişlemeyi yavaşlatması ve Türkiye’nin ekonomik büyümesinde yavaşlama Türk bankaları için faaliyet ortamında bir kötüleşmeyi destekliyor” ifadeleri yer aldı.
Murat Ülker: Genç kuşağa kulak verin
Yıldız Holding ve şirketlerindeki çalışanların en iyi iş uygulamalarının ödüllendirildiği “Senenin Yıldızları” projesinin 6.’sı gerçekleştirildi. Hayata geçirilmiş projelerin katılabildiği Senenin Yıldızları Yarışması’nda bu yıl, toplam beş kategoride büyük ödül ve bir özel ödül verildi. Törende çalışanlarına yönelik bir konuşma yapan Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, “Daima işimize odaklanacağız ve etik değerlerimizi hatırlayacağız. Yapacaklarımızdan biri de gençleri dinlemek olsun. Çalışanlarımızın yüzde 65’i ‘Y Jenerasyonu’. Gençler hem çalışanımız, hem tüketicimiz hem de geleceğimiz. Gençleri anlamaya çalışın, gençlerden ekip kurun, onları kararlarınıza dahil edin’’ dedi.
Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ
İŞÇİDEN BAKAN ALA’YA ‘ASGARİ ÜCRET’ TEPKİSİ ‘ASGARİ ÜCRET’ TEPKİSİ
Açız aç! 800 lirayla nasıl geçinilir?
E
rzurum’un Hınıs ilçesinde esnaf ziyaretinde bulunan İçişleri Bakanı Efkan Ala, asgari ücretle geçinemediğini söyleyen bir işçinin tepkisiyle karşılaştı. Hafta sonunu memleketi Erzurum’da geçiren İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın Hınıs gezisi sırasında ilginç bir diyalog yaşandı.
‘Şeytan taşlamakla uğraşıyoruz’ Bir pastaneye giren Bakan Ala, 4 çocuk babası Hikmet Çerçi’nin asgari ücret tepkisi ile karşılaştı. Geçici işçi olduğunu ve 800
lira ile geçinemediğini vurgulayan Hikmet Çerçi, Bakan Ala’ya, “Açız aç. 4 çocuk var geçinemiyoruz. ‘Çocuk yap’ diyor nasıl yapacağız. 800 lirayla na- İşçi Hikmet Çerçi sıl geçinilir? 3 ay çalışıyoruz sonra çıkış veriliyor” dedi. DHA’nın haberine göre, Bakan Efkan Ala işçiye şu yanıtı
Ben de başkasına 800 liraya iş arıyorum
Sen bağıracaksan bağır, ben onu dinlerim. Bak oy veriyorsun kardeşim. Senin bildiğin daha iyi bir çare varsa söyle. Ben de başkasına 800 İçişleri Bakanı Efkan Ala liraya iş bulmaya çalışıyorum. Allah verdi: rızası için bir iş yapmaya çalışı“Beni dinleyeceksen söyle- yorum. Biz de istiyoruz ki daha yeyim, dinlemeyeceksen bağır. fazla yapalım ama ekonomimizi
büyüteceğiz. Şimdi biz büyütürken siyasi istikrar, ekonomi büyüsün olsun derken, Ankara’larda orada burada nelerde karşılaştığımızı sen de görüyorsun değil mi? Bak biz sadece sizin problemlerinizle bir yere getirelim diyoruz. Bir de şeytan taşlamakla uğraşıyoruz.” Bakan Ala konuşmasının ardından pastaneden ayrıldı. Bir okulda kalorifer yaktığını anlatan Hikmet Çerçi, “Korku içinde çalışıyoruz. 3 ay sonra beni atacak, nerede benim hakkım? Tazminat yok, izin yok” diye konuştu.
Geniş tanımlı işsizlik yüzde 15,8 Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayımladığı sonuçlara göre Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 9,9 düzeyine ulaştı. Son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmadığı için işsiz sayılmayanlar dahil edildiğinde ise bu oran yüzde 15,8’e çıkıyor İLKAY AKKAYA / ANKARA
T
İşgücüne katılım oranı azaldı Kasım döneminde tam zamanlı işlerin sayısı azalırken, işsizlik oranlarındaki artış sürmeye devam etti. İşgücüne katılım oranı ise azaldı. Kasım 2 0 1 2 döne-
FOTOĞRAF: BUGUN.COM.TR
ürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), “Hanehalkı İşgücü Anketi Kasım 2013 Dönem Sonuçları”nı yayımladı. Türkiye genelinde işsiz sayısı 2013 yılı Kasım döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 154 bin kişi artarak 2 milyon 784 bin kişiye yükseldi. İşsizlik oranı ise 0,5 puanlık artış ile yüzde 9,9 seviyesinde gerçekleşti. Tarım dışı işsizlik oranı 0,3 puanlık artış ile yüzde 12, 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı ise 0,5 puanlık artış ile yüzde 19,3 oldu. İstihdam edilenlerin oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 0.4 puanlık azalış göstererek yüzde 45,9’dan yüzde 45,5’e geriledi. İstihdam oranı 2013 Ekim dönemine göre yüzde 0,4 puan azalış gösterdi. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederas-
yonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR), TÜİK tarafından açıklanan verileri değerlendirdi.
mi ile Kasım 2013 dönemleri arasında işsizlik oranı yüzde 0,5 puan artış kaydederek yüzde 9,9 düzeyine ulaştı. İstihdam edilenlerin sayısı son 1 yılda sadece 152 bin kişi artış gösterdi. İstihdam artışı 2008 Kasım ayından bu yana bu dönem için en düşük seviyesinde gerçekleşti. Son dört yıllık dönemde istihdam artışı ortalama 1 milyon 73 bin seviyesindeydi. Buna göre ekonominin istihdam yaratma kapasitesi söz konusu 4 yıllık dönem esas alındığında yüzde 86 azaldı.
nedenlerle son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olduğu halde bu nedenle işsiz sayılmayanlar (umutsuzlar) da dahil edildiğinde işsizlik oranı yüzde 9,9 değil, yüzde 15,8, işsiz sayısı da 2 milyon 784 bin değil, 4 milyon 784 bin kişi olarak gerçekleşti.
Çaresizler, umutsuzlar ve resmi işsizlerin toplam sayısı 5 milyon 760 bine ulaştı. Kadınlar için geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 23 iken gençler için işsizlik oranı yüzde 28. Eksik ve yetersiz istihdam edilenlerle bu oran yüzde 31’e yükseldi.
Çözüm: SENDİKALAŞMA Verileri Aydınlık’a çok uzun olduğunu kaydeğerlendiren DİSK deden Çerkezoğlu şöyle Genel Sekreteri Arzu konuştu: “Her fırsatta Çerkezoğlu, gerçek raAB ülkeleri ile kendini kamların çok daha yükkıyaslayan hükümet açısek olduğunu belirte- Arzu Çerkezoğlu sından şunu söylemek gerek, çalışma saatlerinin rekir. Türkiye en uzun kısaltılması, sendikalaşmanın süre çalışılan, en az tatil yapılan, önündeki engellerin kaldırılması, en az yıllık izin kullanılan bir ülsendikal hak ve özgürlüklerin kedir. Hükümet bununla övünkullanılması ve buna uygun bir mektedir. Mevcut yasada var olan ekonomik politikanın işsizliği 45 saatlik çalışma saatinin uygulanması bile Türkiye’de işsizliği azaltacağını savundu. Türkiye’de çalışma saatlerinin yüzde 1’lere kadar düşürebilir.”
Gençlerin yüzde 28’i işsiz Kasım 2013 döneminde umudu olmadığı için ya da diğer
TTK işçi açığını taşeronla kapatacak EMEK SERVİSİ Zonguldak’ın Ereğli ilçesi Kandilli Beldesi’ndeki Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Armutçuk Müessesi Müdürlüğü maden ocağında çalışan maden işçileri, ocakta galeri ve su havuzlarının ıslahı çalışmasının ihale ile taşeron firmaya verilecek olmasını, kurum önünde oturma eylemi yaparak protesto etti. Kurumda uzun yıllardır işçi açığı olduğunu defalarca eylemleriyle dile getiren Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS), taşeron ihalesi öncesi yaptığı basın açıklaması ve oturma eylemiyle dik-
katleri bir kez daha taşeronlaştırma ve iş kazalarına çekti. Gece vardiyasından çıkan yaklaşık 150 işçi, minibüslerle Zonguldak’a gelerek TTK Genel Müdürlüğü önünde toplandı. “Taşeron demek ölüm demek”, “Taşeron ve özelleştirme istemiyoruz” pankartları taşıyan işçiler, “Susma haykır, taşerona hayır”, “Ne Kozlu ne Gelik biz daha ölmedik” sloganları attı.
‘Taşeronu ocağa sokmayız’ GMİS Genel Başkanı Eyüp Alabaş eylemde yaptığı konuşmada, 2 yıl önce 2 bin olan TTK’nın işçi açığının bugün devam eden emekliliklerle 3 bin 200’e ulaştığını söyledi. Siyasi iktidarın 2 yıldır işçi alınması yönünde
karar vermediğini hatırlatan Alabaş, kurumun bu işçi açıkları ile ocakları açık tutabilmesi ve iş güvenliği önlemlerini alabilmesinin bile zorlaştığını savundu. Şimdi işçi açıkları nedeniyle kurumun Armutçuk’ta taşerona iş vermeye hazırlandığını ifade eden Alabaş, şöyle konuştu: “Biz buna karşıyız. Taşeronda ısrar edilirse biz işyerlerinde fiili olarak eylem yaparak bu uygulamaya izin vermeyecek ve taşeron şirketleri ocaklarımıza sokmayacağız. Taşeron demek, kan, gözyaşı, ölüm demektir. Yeraltı madenciliğinde taşeron uygulamasının facialara yol açtığını yaşayarak öğrendik. 17 Mayıs 2010’da 30, 7 Ocak 2013’te 8 arkadaşımızı taşeron
şirktetlerin çalıştığı sahalarda kaybettik. Göz göre göre gelen bu kazaları iş cinayeti olarak tanımladık. Bugün hâlâ bu uygulamayı sürdürmek isteyenlere izin vermeyeceğiz. Buradan genel müdürümüzü ve kurum yetkililerini bu karardan dönmeye çağırıyoruz. Çözüm işçi açıklarını gidermektir. Bundan sonraki eylemlerimiz iktidar partisinin kapısında olacaktır. Çünkü asıl sorumlu siyasi iktidardır ve işçi açıklarını gidermek onların görevidir.” Madenciler, Alabaş’ın basın açıklamasının ardından kurum önünde oturma eylemi yaptı. İşçiler, eylemlerini sürdürürken bir toplantıya katılmak üzere binadan çıkan TTK Genel Müdürü Burhan İnan’ı ıslıklayıp yuhaladı.
İşçiye Adliye’de de adalet yok TUĞÇE YERDELEN / İZMİR İzmir Bayraklı Adliyesi’nde çalışan 45 temizlik işçisi, bağlı bulundukları taşeron firmanın hizmet alım ihalesini kaybetmesi sonrasında işlerini kaybetti. Bayraklı Adliyesi’nde dün bir
araya gelen temizlik çalışanları tazminatsız bir şekilde işlerine son verilmesini protesto etti. İşçilerden Duygu Yekeler, kendilerine çalışanları kısmen geri alınabileceği yönünde söz verildiğini ancak çözüm sağlanmadığını kaydetti.
Taşeron işçilerin ‘Aras EDAŞ’ zaferi Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesindeki Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.’de (EDAŞ) taşeron firmada çalışan ve firmanın ihaleyi kaybetmesi üzerine işten çıkarılan 35 işçinin direnişi zaferle sonuçlandı. Direnişteki işçilerden 24’ü Arıza Bakım Onarım Servisi’ne, 7’si Periyodik Sayaç Sökme Takma Servis’ine yerleştirilirken, 5 işçi de kendi isteği ile işe geri dönmeyerek haklarını talep etti. Kendi isteği ile iş dışı kalan işçilerin İş Kanunu’ndan doğan haklarının ödenmesi için DİSK’e bağlı Enerji-Sen ile Aras EDAŞ arasında protokol imzalandı.
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Yıldırım
KOÇ
yildirimkoc@aydinlikgazete.com
SINIF GÖZLÜĞÜ
18 ŞUBAT 2014 SALI
Sendikalar nasıl düzelir?
T
ürkiye sendikacılık hareketi bugün dip noktalarda. İşçi ve kamu çalışanları sendikalarının büyük bölümü mevcut sisteme uyum sağlamış ve hatta bu sistemden ufak tefek yararlar sağlamayı umut eder durumda. Sendikaların hiçbiri kapitalizmi açıkça sorgulamıyor ve kapitalizme karşı çıkmıyor. Sendikaların bugün kapitalizme karşı mücadelenin araçları olmalarını beklemiyoruz; ancak kapitalist sömürünün sürdüğü koşullarda en azından açıklamalarında kapitalist sömürüye karşı çıkmaları beklenebilir. Sendikaların çok büyük bölümü emperyalizme karşı açık tavır almıyor ve hatta emperyalistlerle çeşitli biçimlerde işbirliği yapıyor. Bu işbirliğinin en kötü biçimi, proje adı altında tek tek emperyalist ülkelerden ve Avrupa Birliği’nden para alınması. Sendikaların önemli bir bölümü AKP yandaşı durumunda. Memur-Sen, Hak-İş ve Türk-İş, AKP’nin politikalarına karşı çıkmıyor ve hatta bunlara çeşitli biçimlerde destek veriyor.
Teslimiyet niçin? Kapitalizmi, emperyalizmi ve AKP’yi savunan sendikacıların herhalde bir bölümü bu tavrında samimi; ancak büyük bölümü çıkar hesapları ve korku nedeniyle bu tavrı sürdürüyor. Çıkar hesabı ve korku niçin? Sendika yöneticiliğini kaybetmemek için. Sendika yöneticiliği bu kadar önemli bir yer mi? Eğer dünyaya çıkar gözlükleriyle bakıyorsanız, kocaman bir EVET. Sendikacılık bir dönem külfet kaynağıydı; günümüzde nimet kapısı. Sendikacılık nasıl nimetler sağlıyor? Geliri iyi bir sendikada yöneticiyseniz, iyi bir ücret alıyorsunuz. Bu ücret, ikramiye ve harcırahlarla destekleniyor. Ayrıca hizmet ödeneği adı altında da dört yılda bir yüz binlerce lira alıyorsunuz. Servet niteliğindeki hizmet ödeneğinin esasında kıdem tazminatı tavanına bağlı olduğunu yazmıştım. Ayrıca altınızda tüm masrafları sendika tarafından karşılanan bir araç oluyor. Bu araç birkaç yılda bir değiştiriliyor ve eski araç, düşük fiyatlarla, yakındaki bazı kişilere satılıyor. Yurtdışı gezilere gidiyorsunuz. Bazen sendikanızın başkanlar kurulu, Yol-İş örneğinde olduğu gibi, İspanya’da toplanıyor. Giderleriniz sendika tarafından karşılanıyor, cebinize bir de diş kirası konuyor. Sağlanan bütün bu olanaklardan sonra bile yolsuzluğa bulaşacak kadar çukursanız, yılda 376 gün harcırah alıyorsunuz, faturalar üzerinde tahrifat yaparak işçinin size emanet ettiği parayı çalıyorsunuz. Sendikadaki etkinizi kullanarak siyasal partilerle ilişkiye geçiyor ve milletvekili seçiliyorsunuz. Kafasında böyle hesapları olan bir sendikacı iyi bir sendikacı olabilir mi? Kapitalizme, emperyalizme ve AKP’ye kararlı bir biçimde karşı çıkabilir mi? Cevap ortada.
Nimete tenezzül etmeyenler sendika yönetimlerine Peki, sendikacılar arasında gerçekten böyle kaygı ve amaçları olmadan işçiye ve vatana hizmet duygusu ve inancıyla hareket edenler yok mu? Var, tabii. Ancak onların önleri genellikle kesiliyor; üst görevlere gelmeleri, gelebilirlerse buralarda kalabilmelerinin önüne bir sürü engel çıkarılıyor. Sendikaların güçlenmesinin önündeki en önemli engel de sendikayı nimet kapısı olarak görenler. Eğer işçi sendikal eğitimle bilinçlenirse; sendikacıyı sorgulayacaktır. Sendika eğitim yaparsa, farklı işyerlerindeki işçiler birbirleriyle tanışacak, eleştiri ve önerilerini birbiriyle paylaşacaktır. Sendika yeni işyerlerinde örgütlenirse, sendikanın iç dengeleri değişebilecek, sendikacının geleceği tehlikeye girebilecektir. Sendika patronlarla, emperyalistlerle ve AKP ile mücadele ederse, sendikacının para, kadın, içki ve kumar konusundaki zaafları ortalığa dökülecektir. Bu kaygıları artırabilirsiniz. Sendikalar nasıl iyileştirilir. Birinci yanıt, sendikacılığın nimet kapısı olmaktan çıkarılması, sendikacılığın külfetini inancı nedeniyle üstlenecek işçilerin ve kamu çalışanlarının sendikaların başına geçmesiyle.
Hazırlayan: Emine DÖLEK
18 ŞUBAT 2014 SALI
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
D Binnur Zuhat Yokuş Uzun
‘Belediyeye rant, taşeron ve yandaş sendika giremeyecek!’
İşçi Partisi, Eskişehir’in Odunpazarı ilçesinde belediye başkanlığına Av. Binnur Zuhat Yokuş Uzun’u aday gösterdi. Yokuş, İl Başkanlığı’nda düzenlenen basın açıklamasıyla tanıtıldı. Çok sayıda partilinin katıldığı toplantıda açıklamayı yapan İl Başkanı Zafer Tezci, Eskişehir’in tüm ilçelerinde belediye meclislerine adaylar çıkaracaklarını söyledi. Av. Binnur Zuhat Yokuş Uzun da şöyle konuştu: Hedefim belediyede ranta taviz vermemek. Odunpazarı Belediyesi’ne taşeron, yandaş sendika girmeyecek. İlk icraatım, makam odasının kapısını sökmek olacak. Rantçılar kapalı kapıları sever, rant sistemi de bir barikattır. Partimin öncülüğünde bu barikatı yıkmaya kararlıyım.’’
‘HSYK 1. Daire Başkanı WhatsApp kullanmıyor’
Yeni Şafak gazetesinin dünkü haberinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1. Daire Başkanı İbrahim Okur ile üye Teoman Gökçe’nin kurul üyelerine WhatsApp mesajı göndererek, “Toplantılara katılmayın” şeklinde uyarıda bulunduğu iddia edildi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bu iddiayı yalanlarken Okur’un WhatsApp kullanmadığını öne sürdü. Yapılan değerlendirmelerin de bilgiden yoksun olduğunu belirten Bozdağ, “Somut herhangi bir bilgiye dayanmayan ve sadece soyut bir ifadeyle ‘bir HSYK üyesine’ atfedilen haber gerçeği yansıtmamaktadır. Ayrıca haberde ismi geçen HSYK üyemizin ‘WhatsApp’ hesabı da bulunmamaktadır” dedi. Haberde yer alan Okur ve Gökçe’nin “Paralel devlet yapılanmasında aktif rol üstlendikleri ve özel görevli savcıların atanmasıyla ilgili kararname çıkardıkları iddiasını da değerlendiren Bozdağ, şunları söyledi: “HSYK 1. Dairesi’nin 11 Şubat 2014 günü yayınlamış olduğu kararname ‘mazeret’ kararnamesidir. Kararnamenin hazırlık süreci ve hâkim-savcıların daireye iletmiş oldukları mazeretler konusunda bilgi sahibi olmayanların, yayınlanan kararname üzerinden çıkardıkları sonuçlar, bilgiden yoksun değerlendirmeBekir lerdir.” Bozdağ
Ağar’ın yargılanmasına yarın devam edilecek AYDINLIK / ANKARA
Eski Bakanlardan Mehmet Ağar’ın da yargılandığı Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın öldürülmesine ilişkin açılan davaya yarın Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edilecek. Aralarında Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın’ın da bulunduğu 12 kişinin “cürüm işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütün faaliyeti çerçevesinde adam öldürmek” suçundan yargılandığı davanın duruşması yarın yapılacak. Duruşmaya Mehmet Ağar’ın katılması beklenmiyor. Baskın cinayetiyle ilgili yapılan ilk duruşmaya sağlık sorunları olduğu gerekçesiyle gelmeyen Ağar, faili meçhul cinayetlerle ilgili davaya da aynı Mehmet Ağar nedenle gelemeyeceğini belirten bir dilekçe vermiş, mahkeme de bunun üzerine Mehmet Ağar’a önceki günlerde duruşma tarihi vermişti. Ağar duruşmada, Baskın’ın öldürülmesiyle ilgili olarak bilgisi olmadığını ve Baskın’ı tanımadığını ifade etmişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 1990’lı yıllarda işlenen 18 faili meçhul cinayete ilişkin, aralarında Ağar ile Yeşil Kod adlı Yıldırım’ın da bulunduğu 19 kişi hakkında hazırladığı 180 sayfalık iddianame de Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmişti. Yarın yapılacak olan duruşmada bu iki davanın birleştirilmesi konusunun da gündeme gelmesi bekleniyor.
Özdemir TERSİ-DÜZÜ
ünkü yazımdan bir cümle anımsayalım: İngiliz araştırmacı Michael Walsh, “Bu örgüte, Opus Dei (Tanrının işi) değil Actopus Dei (Tanrının ahtapotu) denilmelidir” diyordu. Fethullah Cemaati tam anlamıyla bir Opus Dei midir, bunu araştırmak komplo teorisi uzmanlarının işi. Bence aralarında çok önemli benzerlikler var. Ancak, Fethullah Cemaati sanki bir adım ilerde. İktidarı resmen paylaşmak istiyor. Peki, Actopus Dei değil mi? Hem Opus Dei hem de Actopus Dei. Ben böyle anlıyorum. Ama, AKP de aynı zamanda hem Opus Dei hem de Actopus Dei. Ben böyle anlıyorum. Anladığım için de “AKP tarikatı hükümeti” diye yazdım. AKP dışarıdan bir siyasal parti ama içerden hem Opus Dei hem de Actopus Dei olan bir gizli örgüt. AKP’yi bu gizli örgüt yönetiyor ve bu gizli örgüt AKP’nin standart kadrolarına da kapalı. (Okuma tavsiyesi: Uğur Mumcu, Rabıta, um:ag Yayınları; Işık Kansu, Rabıtanın Zabıtası, um:ag Yayınları). İki tarafın Opus Dei’leri ile Actopus Dei’leri 1970’lerin başından itibaren birbirlerini tanıyor ve kolluyorlardı. Belki de Milli Görüş hareketi ile Fethullah Cemaati o tarihlerde işbirliği yapmışlar, siyasal kadroyu Milli Görüş, kadro hareketini Fethullah Cemaati üstlenmişti. Aslına bakarsanız Fethullah Cemaati “Altın Nesil” ideali ile kadro hareketinde odaklanmıştı. İşbölümü zaten iki hareketin doğasında mevcuttu. Tam anlamıyla bir
İNCE
oince@aydinlikgazete.com
Actopus Dei ortakyaşarlık (symbiosis) durumu. Peki, ortakyaşarlık ya da sembiyotik durum nedir? Canlı türleri arasında, bütün tarafların yararına işleyen bir bağlaşıklık, birliktelik veya ortaklık. AKP ile Cemaat arasında bir ortakyaşarlık (sembiyotik) ilişki vardır. Bu ilişki takır tukur bir mekanik ilişki değil, tam anlamıyla bir biyolojik ilişkidir, yani iki canlı varlığın iç içe geçmiş hayati ilişkisidir. Herhangi bir şekilde biri zarar görürse ikincisi de zarar görür. Peki, bu ilişki neden sona erdi, ortakyaşam ilişkisi sona erince taraflar üzerindeki ilişkisi ne olur? İki satır yukarda söyledim: İkisi de zarar görür! Ortakyaşarlık ilişkisinde bir tarafın yaptığından ikincisinin habersiz olması mümkün değil. Bu nedenle, Başbakan’ın “paralel” adını verdiği yapıdan haberleri olmadığını ileri sürmesi bir tevatür ve safsata, gerçekdışı. İkisinin de ortak düşmanı Cumhuriyet ve onun yapıp ürettiği yapılardı: Laik cumhuriyetti, laik hukuktu, laik eğitim ve öğretimdi, laik
medeni kanun (vatandaşlık yasası) idi. Anayasa’nın ilk dört maddesi ve Devrim Yasaları’nı koruma altına alan Anayasa’nın 174. maddesi idi. Burada durup, Fethullah Gülen’in 28 Şubat döneminde televizyonlarda yayınlanan “Mülkiye, Adliye ve Zaptiyeyi (Emniyeti) ele geçireceksiniz” talimatını anımsayalım. Fethullah Gülen, bu talimatı müritlerine büyük bir olasılıkla 1970’lerde vermişti. Sembiyotik ortağı AKP tarikatı, bu ele geçirme operasyonlarında sembiyotik ortaklarına yardımcı oldu. Yardımcı oldu; çünkü Cemaat’in damarlarında dolaşan kan AKP’nin de damarlarında dolaşıyordu. Bu ortakyaşar iki organizmanın dışarıdan katkı aldığını düşünmememiz için hiçbir neden ve engel yok. Akıl hocaları ve ortakyaşar iki ortak, amaçlarına ulaşmak için karşılarında tek bir engel bulunduğunu biliyorlardı. Üstüne üstlük Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yerleştirdikleri ajanlar artık uygun rütbelere de gelmişlerdi. Operasyonun vadesi geldiğine karar verdiklerinde bütün hazırlıkları
tamamlamışlardı ve bir emirle TSK’ya karşı operasyon başladı. TSK’ya karşı başlatılan kumpas operasyonlarından AKP tarikatının habersiz olduğu, operasyonları Cemaat’in tek başına yürüttüğü iddiası, ortakyaşarlığın doğası (fıtratı) gereği, kuyruklu bir yalandır. Peki, neden bozuştular? Bu bozuşmanın nedenlerini iki tarafın en yetkili ağızları açıklamadan bilemeyiz. Benim tahminime göre, Cemaat’in kadrolarına muhtaç olan ve bundan dolayı da eksiklik ve aşağılık duygusu hisseden AKP tarikatı, ortaklık ilişkisinin belli bir noktasından sonra, kendi kadrolarını yetiştirmek istedi ve İmam-Hatipleri kendi kadro okulları olarak düzenlemeye başladı. İmamHatipleri düzenlemek yetmezdi, bu nedenle Cemaat okullarının ve dershanelerinin üretim çalışmalarının engellenmesi gerekiyordu. Bu bir! İkincisi: Cemaat finans kapital alanında küresel bir güç haline gelmişti. AKP’nin kendi gücünü yaratması gerekiyordu. Bu nedenle inşaat ve müteahhitlik alanlarında çalışmalara ayrıcalık tanıdılar. Hedef TÜSİAD’ın geleneksel ve TUSKON’un küresel sermayesi dışında bir birikim yaratmaktı. Salma salacakları bir sermayenin oluşması gerekiyordu. Bu sermaye biriktikten sonra kendi paylarını alacaklardı. Bir iktidar düşünün ki (yapılan yayınlara ve eleştirilere göre) önce iş yapacağı işadamını yaratıyor, sonra bunlara ihale vererek sistematik yolsuzluk yapıyor. AKP’nin en önemli
kurucularından Abdüllatif Şener’in sık sık “Alacakları avanta olmasa bunlar bir metre duble yok yapmazlar” dediğini anımsayalım. Üçüncüsü: AKP tarikatından daha deneyimli ve donanımlı olan Cemaat, tam anlamıyla gizli örgüt mantığıyla, ilerde kullanılmak üzere, şantaj malzemesi hazırlıyordu. Zaten TSK’ya karşı kurulan kumpasta gereken deneyimi kazanmıştı. TSK’nın nakavt edilmesinden sonra iki taraf da karşı taraftan kuşkulanmaya başladı. Cemaat, “Nikâhı senin omzuna, bacakları benim omzuma” ilişkisinin böyle sürüp gitmesini isterdi. İsterdi ama R.T. Erdoğan, Cemaat’in mülkiye, adliye ve zaptiyeden sonra AKP örgütünü ve TBMM’deki milletvekili çoğunluğunu ele geçirmesinden korkmaya başladı. Ne zaman korkmaya başladı, bunu ben bilemem. Ancak tahmin ettiğim şu: R.T. Erdoğan’ın genel olarak bütün dış politikası, özel olarak Arap dünyası politikası ve daha özel olarak Suriye politikası iflas etmişti. Geleneksel siyasetten uzaklaşarak her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırmışlardı. Öte yandan, hiçbir şey üretmeyen, sıcak paraya ve borca dayalı ekonomi de çıkmaza girmişti. Kurtuluş yoktu. Ellerinde tek bir şans vardı, öküzü öldürüp ortaklığa son vermek, hukuki skandalların, ekonomik açmazların, siyasal bozgunların faturasını Fethullah Cemaati’ne ödetmek. Bu nedenle “Ya bismillah!” deyip dershaneler bohçasını açtılar.
Turkuvaz’ı fonlamakla suçlanan Çeçen, ifade verdi Yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında ifadeleri istenen işadamlarından 3’üncü Boğaz Köprüsü’nün yapımcısı IC Holding’in sahibi İbrahim Çeçen ifade verdi. Türkiye’yi sarsan, Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdo-
ğan’ın ve eski bakan oğullarının da yargılandığı yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında Turkuvaz Medya Grubu’nun satışını açıktan fonlamakla suçlanan Çeçen, dün, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na gelerek savcılara ifade verdi. Çeçen’in
ifadesi, soruşturmayı yürüten TMK 10’uncu maddesiyle görevli Cumhuriyet Savcıları İsmail Uçar, İrfan Fidan, Murat Çağlak ve Fuzuli Aydoğdu tarafından alındı. İfade yaklaşık 2 saat sürdü. Çeçen, soruşturmada adının geçmesinin ardın-
dan yaptığı açıklamada iddiaları yalanlamıştı. 17 Aralık’ta başlatılan operasyonlar kapsamında ifadeye çağırılan Nazif Zorlu, soruşturmayı yürüten Savcı Ekrem Aydıner’e ifade vermişti. 25 Aralık’ta başlatılan ikinci dalga
soruşturma kapsamında da işadamları Ömer Faruk Kalyoncu, Cemal Kalyoncu ve Z İnşaat’ın sahibi Mehmet Cengiz’in ifadesi alınmıştı. Geçen hafta ise Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da gizlice ifade verdiği ortaya çıkmıştı.
Cengiz, savcıyı rüyasında mı gördü? olsuzluk ve rüşvet soruşturmasının ikinci dalgası, 25 Aralık operasyonu kapsamında şüpheliler arasında ismi geçen işadamı Mehmet Cengiz, dosyadan el çektirilen savcı Muammer Akkaş’a yüklendi. Cengiz, Star gazetesinde yayınlanan söyleşide “Savcı bu dosyaların içeriğini rüyasında mı gördü?” diye sordu, kendisinin ve Türk ekonomisinin itibarsızlaştırılmak istendiğini iddia etti.
Y
diyen Cengiz, “Orda lisanına ve beden diline yerleşen o öfke ve kini gördüm. O öfkeye baktığımda bu olanlara çok şaşırmıyorum ama o öfke neyin öfkesi, onu işte anlayamıyorum” diye konuştu. Ancak Savcı Akkaş’ın adliye önünde bildiri okumadığı biliniyor. Akkaş’ın basına yaptığı iki yazılı açıklama da yanındaki korumaları tarafından adliye muhabirlerine dağıtılmıştı.
‘Beden dilini izledim öfkesini gördüm’
‘Milletin a... koyacağız’ rakip firmalaraymış
“Ben dosyayı başlatan savcının adliye önünde bildiri okurkenki görüntülerini seyrettim”
Cengiz, internete sızdırılan ses kayıtlarında “Bu milletin a... koyacağız” şeklindeki hakaretini
Bakan çocuklarının tutukluluğuna devam Yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında tutuklanan işadamı Reza Zarrab, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler ve eski Ekonomi bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan’ın da aralarında bulunduğu 5 kişinin
tutukluluk halinin devamına karar verildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında tutuklanan işadamı Reza Zarrab, Barış Güler, Kaan Çağlayan, Hikmet Tuner ve Özgür Özdemir’in aylık
de inkâr ederek, bu ifadeyle “rakip firmaları” kastettiğini ileri sürdü. Başbakan Tayyip Erdoğan’a yakın işadamlarının Sabah-atv’yi satın almak için “para havuzu oluşturduklarına ilişkin” iddiaları CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gündeme getirmişti. Konuyla ilgili internede düşen ses kayıtlarında Mehmet Cengiz’in havuz için toplanan milyonların ardından eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile yaptığı görüşmeler yer alıyordu. Olumlu geçtiği anlaşılan bu görüşmeler sonrası yakın çevresiyle konuşan Cengiz’in “Bu milletin a... koyacağız” demesi dikkat çekmişti. tutukluluk incelemesi yapıldı. İncelemeyi yapan İstanbul 29. Sulh Ceza Mahkemesi, Reza Zarrab’ın da aralarında bulunduğu 5 kişinin tutukluluk halinin devamına karar verdi. Mahkeme gerekçe olarak, şüpheliler hakkındaki mevcut delil durumu, ceza alt ve üst sınırı ile kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunmasını gösterdi. Aynı
Erzincan ve Tokatlılardan Kırca’ya yoğun ilgi İSTİHBARAT SERVİSİ
İ
şçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca, İstanbul Ümraniye’de düzenlenen Erzincan ve Tokatlıların dayanışma yemeğinde yurttaşlarla buluştu. Yoğun ilgi gören Kırca, “Oylarımız seninle” sloganlarıyla karşılandı. Önceki gün düzenlenen Erzincan Refahiye Konak Köyü Dayanışma Derneği Gecesi ve Tokat Almus Akasya Beldesi Dayanışma
Derneği Gecesi’ne Levent Kırca da katıldı. İlkin Erzincanlılarla buluşan Kırca, ardından Tokatlıların yemeğinde yurttaşlarla bir araya geldi. İP Şişli Belediye Başkan Adayı Ümit Ertaç Zileli, Ümraniye Belediye Başkan Adayı Ünal İnan Albayrak ve Tokat Almus Akasya
Beldesi Belediye Başkan Adayı Ali Aslan’ın da katıldığı iki toplantıda da adaylar halkın yoğun ilgisiyle karşılaştı. Kırca, gecede yurttaşlarla omuz omuza halay çekti. Tokatlıların yemeğinde Kırca, oylarının rengini sorduğu Tokatlılardan büyük alkış aldı.
STAR 17 Şubat 2014 soruşturma kapsamında tutuklanan şüphelilerden Süleyman Aslan, Abdullah Happani, Ahmet Murat Öziş, Umut Bayraktar, Onur Kaya ve Mohammadsadegh Rastgar Shıshehgarkhaneh tahliye talebi üzerine geçen hafta Cuma günü nöbetçi İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi’nce tahliye edilmişti. İSTİHBARAT SERVİSİ
Sarraf’ın jeti havalandı Malvarlığına konulan tedbir kaldırılan Reza Zarrab’ın iş jeti dün 17 Aralık sonrasında ilk uçuşunu yaptı. TC-RZA tescill i Challenger 300 tipi jet, dün Atatürk Havalimanı’ndan Moskova’ya gitti ve ardından Sivastopol’a geçti. Buradan da dün saat 09.40’ta İstanbul’a indi. Uçağın kiralandığı öğrenildi.
Dünüre ihale kıyağı Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dünürü, Bilal Erdoğan’ın kayınpederi Orhan Uzuner’in ortak olduğu Betra A.Ş.’ye TCDD’den imtiyazlı ihale sağlamak için, TCDD’nin travers (beton blok) fabrikalarının 9 yıl süreyle kapalı tutulduğu ortaya çıktı. CHP Kriz Masası Başkanı Aykut Erdoğdu’nun ortaya çıkardığı Sayıştay raporlarlarıyla kanıtlanan imtiyazlı ihalede, Betra A.Ş’nin ihaleye tek başına girdiği, sözleşme bedellerinin yüksek tutulduğu ve fiyat kırımı yapılmadığı dikkat çekti. Yurt gazetesinin haberine göre Sayıştay raporunda,
TCDD’nin Sivas ve Afyon’daki travers fabrikalarını dokuz yıl boyunca devreye sokmayarak Betra şirketine pazar yarattığı tespiti yer aldı.
Betra tek katılımcı Yine Sayıştay raporunda, TCDD’nin 2006-2010 yılları arasında yapılan ihalelerinden Betra şirketi tarafından kazanılan ihalelerin biri hariç tamamında, Betra’nın tek katılımcı olduğu ve ihalelerden üçünün ilan edilmediği belirtildi. Ayrıca Sayıştay raporunda “ihalelerde rekabet ortamının sağlanmadığı” tespiti de yer aldı.
18 ŞUBAT 2014 SALI
İnternet yasası tartışılırken AA’dan suç duyurusu Anadolu Ajansı, yöneticilerinin ticari itibarın zedelendiği gerekçesiyle gazetemizin internet sitesi ‘aydinlikgazete.com’un da aralarında olduğu sekiz haber sitesine suç duyurusunda bulundu
A
nadolu Ajansı, yöneticilerinin ticari itibarını ve faaliyetlerini zedeleyici asılsız isnatlarda bulundukları iddiasıyla aralarında gazetemizin internet sitesi “aydinlikgazete. com”un da olduğu 8 internet haber sitesi için suç duyurusunda bulundu. Meclis tarafından 10 Şubat’ta Abdullah Gül’e gönderilen İnternet Yasası’nın ardından Anadolu Ajansı’nın yaptığı suç duyurusu dikkat çekerken kitle örgütlerinden “Anadolu Ajansı basına suç duyurusunda bulunacağına basın ve ifade özgürlüğü konularında çaba göstermeli” açıklamaları yapıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’a yapılan suç duyurusunda “aydinlikgazete.com” yetkilisi ve Gazetemiz Yazı İşleri Müdürü Ergün Gedek ile “cumhuriyet. com.tr” yetkilisi Orhan Erinç, “evrensel.net” yetkilisi Fatih Polat, “zaman.com.tr” yetkilisi Ekrem Dumanlı, “samanyoluha-
ber.com” yetkilisi Fuat Karazeybek, “bugun.com.tr” yetkilisi Gürdal Gürler ve “postmedya.com” yetkilisi Levent Arap şüpheli olarak gösterildi. Anadolu Ajansı avukatları “cihan.com.tr” ve “bihaber.com” internet siteleri hakkında da suç duyurusunda bulundu.
‘Hükümetin internet baskısının uzantısı’ Avukatlar, “Hukuka aykırı, mesnetsiz iddia ve ithamlar sebebi ile yıpratılmaya çalışılmakta ve kamuoyunda olumsuz bir algı inşa edilmektedir” iddiasını ortaya attı.
Suç duyurusunun ardından İnternet Yayıncılar Derneği’nden yazılı bir açıklama yapıldı. Anadolu Ajansı’nın suç duyurusunda bulunmasını internet yayınları üzerinde baskı kurma isteğinin ürünü olarak değerlendiren İnternet Yayıncıları Derneği Genel Başkan Tayfun Sırman, açıkla-
masında şunları kaydetti: “Türkiye’de internet sansürünün konuşulduğu şu günlerde Anadolu Ajansı’nın çeşitli medya kuruluşlarına ait internet sitelerini doğrudan hedef almış olması, hükümetin internet yayınları üzerindeki baskı kurma isteğinin bir uzantısı gibi algılanmaktadır. Sayıları yüz binleri bulan internet haber sitelerine gözdağı verilmekte, ajansın veya ajansa ait haberlerin eleştiriye konu edilmemesi hedeflenmektedir. Yaygın medya kuruluşlarına ait internet yayınlarının suç duyurusuna konu edilmesinin bu amaca hizmet ettiğinden şüpheleniyoruz. Anadolu Ajansı’nın bu gibi girişimlerle değil, basın, ifade ve internet özgürlüğü alanında göstereceği çaba ile haberlere konu olmasının daha doğru olacağını düşünüyoruz.”
TEM’in TEM’inbaşı başıistifa istifa ettietti
ve sunduğu ardından veizne ardından ayrıldığı izne beliraytiliyor. rıldığı belirtiliyor. Emniyet Genel Emniyet MüdürGeAralık Aralık operasyonunun operasyonunun lüğü nel Müdürlüğü kaynaklarından kaynaklarından edinilen hemen hemen ardından ardından Emni- bilgilere edinilen görebilgilere de, Acar’ıngöre dilekçesi de, yet yet Genel Genel Müdürlüğü Müdürlüğü işleme Acar’ın konarak dilekçesi işleme istifasıkonarak kabul Terörle Terörle Mücadele Mücadele Müdürlüğü Müdürlüğü edildi. istifası kabul edildi. (TEM) (TEM)Daire Daire Başkanlığına Başkanlığı’na ataAynı Aynı kaynaklar, kaynaklarAcar’ın, Acar’ın,yer yer nan nanÜnal ÜnalAcar’ın, Acar’ın,kendi kendi isteğiyle değişikliği değişikliğive vegörevden görevdenalmalarla almalarla görevinden görevinden ayrıldığı ayrıldığı bildirildi. bildirildi. ilgili olarak, olarak,özellikle özellikleyeni yeniİçişleri İçişleri Acar, Acar, 17 17 Aralık Aralık rüşvet rüşvet operasoperas- Bakanı Bakanı Efkan Efkan Ala Ala tarafından tarafından yonunun yonunun ardından ardından görevden görevden alı- yapılan yapılan yoğun yoğun baskı baskı nedeniyle nedeniyle alınan nan Cihangir Cihangir Çelik’in Çelik’in yerine yerine bu istifa istifa ettiğini ettiğini belirtiyor. belirtiyor.İddiaya İddiaya bu göreve göreve atanmıştı. atanmıştı. Acar’ın, Acar’ın, 14 Şu- göre, göre, Acar Acar bu bu konuda konuda birçok birçok 14 bat’ta Şubat’ta istifa dilekçesini istifa dilekçesini sunduğu kez kez Emniyet’teki emniyetteki yönetimle yönetimle veve AYDINLIK AYDINLIK/ /ANKARA ANKARA
17
Bakan bakanAla Alaileiletartışma tartışmayaşadı yaşadı vevetepkisini tepkisini dile dile getirdi. getirdi. 1717Aralık’ın Aralık’ınardından, ardından, EmEmniyet niyetKOM KOM veve TEM TEM olmak olmak üzere üzehemen re hemen hemen hemen bütünbütün daire başdaire kanlıklarında başkanlıklarında soruşturmalar soruşturmalar başlatılmış, başlatılmış, müfettişler müfettişler TEMTEM ve KOM’da ve KOM’da geriye geriye dönük dönük yapılan yapısoruşturmalar, lan soruşturmalar, dinlemeyle dinlemeyle teknik takip teknik dosyalarını takip dosyalarını incelemeye incealmıştı. lemeyeEmniyet almıştı. Emniyet kaynakları, kayAcar’ın nakları,tam Acar’ın da butam incelemeler da bu insürerken celemeler istifa sürerken etmesine istifa dikkat etmeçektiler. sine dikkat çektiler.
Ayvalıtaş’ın ölüm anı kamera kayıtlarında H
aziran Ayaklanması sırasında, iki aracın çarpmasıyla hayatını kaybeden Mehmet Ayvalıtaş’ın ölüm anına ilişkin görüntüleri ortaya çıktı. Polisin “MOBESE kaydı yok” dediği kayıtların ortaya çıkmasıyla çarpıcı bir gerçek gün yüzüne çıktı. Kayıtlar şimdiye kadar izlenemediğinden, Mehmet Ayvalıtaş’a ilk çarpıp kaçan araç sürücüsünün iddianamede yer almadığı görüldü. Radikal gazetesinden İsmail Saymaz’ın yayınladığı, dava dosyasına girmediği anlaşılan MOBESE görüntülerinde, Mehmet Ayvalıtaş ve kuzeni Seyit Kartal’ın da aralarında bulunduğu bir grup gencin önce E-5’in bir yönünü kestikleri, sonra diğerini kesmek için karşı şeride geçtikleri görülüyor. Kayıtlarda, Ayvalıtaş ve arkadaşlarının “dur” işareti yaparak, gelen araçları ikaz ettikleri dikkat çekiyor. Ancak tam o sırada bir aracın hızla Ayvalıtaş ve Kartal’ın üzerine doğru gittiği ve iki gencin savrulduğu kameraya yansıyor. Bunun üzerine hızını alamayan bir taksi iki gence çarpıyor, taksiyle çarpışan bir minibüs de Kartal ve Ayvalıtaş’ın üze-
Haziran Ayaklanması şehidi Mehmet Ayvalıtaş’a arabanın çarptığı an. rine düşerek savruluyor.
İlk çarpan aracın sahibi sanık değil Dava dosyasına giren Örnek Mahallesi Şehit Hayrettin Yıldırım Polis Merkezi tarafından 3 Haziran’da hazırlanan tutanakta ise, “Bahse konu olayın meydana geldiği yer ve civarında MOBESE kamerası olmadığından istenilen görüntüler temin edilememiş” deniyor. Görüntülerin olmaması kamuoyunda sıkça tartışılmıştı.
Ayvalıtaş ailesi avukatları da bu konuya duruşmalarda dikkat çekmişti. “Kayıp” olduğu belirtilen görüntülerin savcılığa geç ulaşması nedeniyle, Ayvalıtaş ve Kartal’a çarpıp kaçan ilk araçtaki şoför iddianamede sanık olarak yer almadı. İki sanıklı iddianamede şüpheliler Mehmet Görkem Demirbaş ve taksi şoförü Cengiz Aktaş, “taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma” suçlarından 15 yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor.
Engin Alan, kayınvalidesinin cenazesinde Balyoz davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan MHP Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, kayınvalidesi Fatma Nebiye Yener’in cenaze törenine katıldı. Cenaze için 2 gün izin verilen Alan törende “Anamızı uğurlamaya geldik” dedi. Alan’ın avukatı Ayhan Nacak, Yener’in vefatının ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı İnfaz Savcılığı’na başvurarak
müvekkilinin cenazeye katılması için 2 gün izin aldı. Alan, dün, Sincan Cezaevi’nden İstanbul’a getirilerek Eyüp Sultan Camii’ndeki törene katıldı. Tedavi gördüğü Ankara GATA’da önceki gün yaşlılığa bağlı rahatsızlıkları nedeniyle vefat eden kayınvalide Yener’in cenazesinde Alan, “Anamızı uğurlamaya geldik. Siyaset konuşulacak yer değil” dedi.
Engin Alan
İstanbul Emniyeti’nde teknik takip eğitimi CEYHUN BOZKURT
U
zunca bir süredir F tipi yapılanmanın kontrolünde olan birimlerde, Cemaatçi polisler görevlerinden alınınca yerlerine atananlar eğitimden geçmeye başladı. Bu çerçevede polise teknik takip eğitimi verildiği öğrenildi. AKP ile Gülen cemaati arasında kavgaya neden olan, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan sonra, Emniyet’te başlayan görevden almalardan sonra, alınanların yerlerine çok sayıda görevlendirme yapıldı. Özellikle Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele, Terörle Mücadele, İstihbarat gibi şubeler, kumpas merkezi olan F tipi örgütlenmenin, yıllardır bulunduğu merkezlerdi. Bu şubelere yıllar sonra ilk defa Cemaat dışından kişiler atanınca, yeni personelin, bazı konularda eksiklikleri ön plana çıktı. Aydınlık’ın ulaştığı bilgilere göre, İstanbul Emniyeti’ndeki yeni yönetim, yeni personele
yönelik eğitimi artırdı. Teknolojik gelişmeler dolayısıyla F tipi örgütlenmenin dışında bulunan polisler, teknik takip konusunda eksik bilgiye sahip olunca, polislere teknik takip eğitimi verilmeye başlandı.
Teknik takip nedir? Yasal olarak mahkeme kararıyla gerçekleşmesi gereken teknik takipten, F tipi örgütlenmenin Emniyet’teki yapılanması tarafından, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk ve Şike davalarında görüldüğü üzere tertiplerde kullanmak için faydalanıldı. Siyasi partilerin faaliyetlerinin suç olarak yansıtılması, örgütsel faaliyet görüşmelerinin, sanki bir terör örgütü faaliyeti olarak öne çıkarılması şeklinde yapılan teknik takip, teknolojik imkânlarla yapılan takibi anlatıyor. Bunlar, telefon dinlemesi, ortam dinlemesi gibi dinleme çeşitlerinden oluşuyor. Bu takibi gerçekleştirmek için özel cihazlar, sistemler kullanılıyor.
Vatandaştan Topbaş’a tepki İstanbul Büyükşemedikleriniz var” hir Belediye (İBB) dedi. Başkanı ve AKP İBB Topbaş’ın, “Şov Başkan Adayı Kadir yapıyorsun” demesi Topbaş, 31 Mart yerel üzerine genç kadın, seçimi öncesinde yap“Şov yapmıyorum. tığı ilçe turlarına BaBen size soru sormak kırköy’le devam etti. istiyorum” diye yanıt Kadir Topbaş İBB Başkanı Topbaş’a verdi. Topbaş’ın etilginin yanı sıra tepki rafındakilerin müdade vardı. Üniversite öğrencisi halesi üzerine “Bir dakika, bana Özden Çelikbilek, kalabalığın böyle şiddet göstermeyin” diyen içindeki Topbaş’a, “Size bir Çelikbilek, “Demokrasiden soru sorabilir miyim?” diyerek bahsediyorsunuz ama soru sorseslendi ve ardından “Sizin mama bile izin vermiyorsunuz. ağaçlarla alıp veremedikleriniz Burada bize şov yapanlar sizvar. Sizin gençlerle alıp vere- lersiniz” dedi.
Mehmet Ali
GÜLLER
maliguller@aydinlikgazete.com
UFUK ÖTESİ
Hazırlayan: Yigit ERYILMAZ halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Çin’in askeri gücü ABD’yi ne zaman yakalar? Eskiden Washington’da en çok Çin ekonomisinin ABD ekonomisini ne zaman yakalayacağı problemi üzerinde durulurdu. Her seferinde iki gücün ekonomik büyüklüğünün eşitleneceği takvim erkene alınır, öngörüler güncellenirdi. Netice makasın çok hızlı ve önlenemez şekilde daraldığı anlaşıldı ve ABD hızla Asya-Pasifik merkezli güvenlik doktrini inşa ederek Çin’i çevrelemeye soyundu. Ancak Washington’da yeni soru şudur artık: Çin’in askeri gücü ABD’yi ne zaman yakalar?
ABD’nin Asya’daki üsleri Çin’in menzilinde ABD Savunma Bakan Yardımcısı Frank Kendall, ABD Kongresi’nde kendisine sorulan bu soruya şu çarpıcı yanıtı verdi: “Çin askeri modernizasyona çok büyük kaynak ayırıyor. Askeri alanda ABD’nin Çin’e karşı olan teknolojik üstünlüğünün 5 ile 10 yıllık süre kapsamında sona ereceğini söyleyebilirim.” Pentagon endişesinde haklıdır. Zira Çin üst üste askeri hamleler yaparken, ABD ekonomik sorunlar nedeniyle örneğin şu projelerde geri adımlar atmaktadır: F-22 tipi yeni savaş uçağı üretiminde kısıtlamaya gidildi. F-35 projesi için yeterli kaynak bulunamıyor. Balistik füze tipi araç ve jetle çalışan atmosferik kruz füzesi dâhil hipersonik silahların yatırımında kısıntıya gidildi. ABD Deniz Kuvvetleri bünyesindeki “Geleceğin Savaş Sistemleri” programı tasfiye edildi. Peki, bu süreçte Çin askeri anlamda neler yaptı? İşte birkaçı: 1) Çin 9 Ocak’ta hipersonik füzesini başarıyla test etti. 2) Çin’in 8 bin km menzilli JL-2 tipi balistik füzelerle donanmış yeni nükleer denizaltıları bu ay itibarıyla okyanuslarda devriye görevine başladı. (ABD Deniz Kuvvetleri İstihbarat Dairesi’ne göre Pekin, Hawai ve Alaska ile ABD’nin Asya’daki tüm üslerini kendi kıyısından uzaklaşmadan vurabilecek kapasiteye sahip bu menzilden tatmin değil ve menzil modifikasyonu yapıyor) 3) Son olarak F-22’nin muadili J-21’i üreten Çin, savunma çevrelerine göre sürpriz bir yeni projeyi hayata geçirmeye hazırlanıyor!
Çin şimdi de Doğu Akdeniz’de Öte yandan Çin, Rusya’yla birlikte geçen ay Doğu Akdeniz’de ortak deniz tatbikatı yaparak açıkça ABD’ye Ortadoğu’da meydan okudu. Rusya iki yıldır Doğu Akdeniz’de zaten ABD’yle rekabet ediyordu. ABD’den daha fazla sayıda savaş gemisini Suriye kıyıları başta olmak üzere Doğu Akdeniz’e yerleştiren Moskova, son olarak uçak gemisini de bölgeye getirerek ne kadar ileri gidebileceğini göstermişti. Bu rekabet sonrasında ABD bölgedeki savaş gemisi sayısını azaltmıştı. Washington şimdi, önce Çin-Rusya ortak deniz tatbikatı nedeniyle, sonra da İran’ın ABD kıyılarına kadar gelen savaş gemisine yanıt verebilme peşinde... İşte Pentagon’un “George Bush uçak gemisinin” Ortadoğu’ya doğru yola çıktığını açıklaması bu hamlelere bir yanıt arayışı olarak değerlendiriliyor. ABD bu hamleyle ayrıca Suriye konusunda baskı yapabilme gücünü artırmak istiyor.
İnisiyatif Pekin’de Ancak ABD’nin işi zor... Zira sadece Doğu Akdeniz’de değil, pek çok yerde Pekin’in hamlelerine yanıt üretebilmesi gerekiyor. Örneğin: 1) Çin, ABD’nin batmayan uçak gemisi olarak değerlendirdiği Tayvan’la 1949’daki devrimden sonra ilk defa üst düzey yönetim seviyesinde görüşmeye başladı. 2) Çin, Beyaz Saray’ın Çin’i çevrelemek üzere yığınak yaptığı ABD-Japonya-Güney Kore üçgenini hedef alan bazı askeri hamleler yaptı. Adalar sorununda bu üçgene karşı üstünlük kazandı. 3) Çin, ASEAN’la “2 fikir birliği, 7 işbirliği alanı” geliştirdi, ASEAN üyeleriyle tek tek ikili anlaşmalar yaptı ve ABD’nin hilalinde gedikler açtı. 4) Çin, Hindistan’a “denizden ipek yolu” projesi teklifi yaparak, Washington tarafından yarının esas rekabetinde ABD’nin dayanağı olacağı varsayılan bir bölgesel güce ortaklık önerdi. Sizce tüm bu gelişmeler, Frank Kendall’ın öngörüsünü doğrulamıyor mu?
ROTA
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
18 ŞUBAT 2014 SALI
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr
500 bin insanımızı kim öldürecek
İ
şçi Partisi, Abdullah Öcalan’ın 1999 yılındaki sorgu görüntülerini kamuoyunun bilgisine sundu. Bunun üzerine AKP-PKK ittifakı, “niçin şimdi” sorusunu ortaya attı.
Tam zamanı Tam zamanıydı. Zamanlamanın ne kadar yerinde olduğunu bizim açıklamamıza gerek kalmadı. Açıklama BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tan geldi: Hemen arkasından Abdullah Öcalan, Türkiye’nin önüne kendi hesabına göre, Hürriyet, 13 Şubat 2014 özerklik faturasını koydu:
Milliyet, 14 Şubat 2014 BDP, Meclise “Toplumsal Barış Kanunu” öneriyor. Öcalan, “Eğer AKP adım atmazsa, 500 bin kişi ölür” diyor.
Şu soru aklınıza gelmiyor mu? Sayılardaki yüksekten uçuşlar bir yana, şu soru akla gelmiyor mu: Peki bu 500 bin insanı kim, niçin öldürecek? AKP biliniyor; PKK’nin ortağı. Silahlı kalkışma tehditleri de aslında ortak. Aynı senaryoda görev yapıyorlar. Ve Türkiye’ye “Açılım sona ererse” tehdidini birlikte dillendiriyorlar. O nedenle AKP’nin basın organları Apo’nun sorgu görüntülerine cepheden tavır aldılar:
Yeni Şafak, 14 Şubat 2014 “Çözüm” dediğiniz nedir? Özerklik mi? Maliyetini siz açıklıyorsunuz! Suriye’yi ve Irak’ı milyonların kanı pahasına bölemediniz, Türkiye’yi mi böleceksiniz?
‘Özerklik’ kansız olur mu? PKK ve BDP sözcüleri, aylardan beri “özerklik” ilan edeceklerini söylüyorlar. Hazırlık yaptıklarını da açıklamakta sakınca görmüyorlar. Hazırlıkları ne? Silahlı kalkışma olmadan özerklik olur mu? Görmeyen var mı, Güneydoğu’da “özerklik” ancak kanlı kışkırtmalarla kurulur. Öcalan, kendine göre, maliyet hesapları da yapmış.
Kanlı kalkışmaları önlüyoruz İşçi Partisi, işte bu koşullarda sorumluluk üstleniyor. Zamanlama budur! Kanlı kalkışmaları daha plan aşamasında önlüyoruz. Tam zamanı! Ateşe sürülecek olanlar, bizim yurttaşlarımızdır. Onların canı bizim canımız, onların kanı bizim kanımızdır! Seyir mi etseydik? Düşman cephelere bölünmek istenen, bizim halkımızdır! Yandaş muhalefet değiliz, halkın muhalefetiyiz!
Zamanlamayı kan dökülünce mi anlayacaklar? Bu cepheleşmelerin sonuçlarıyla uğraşacak olan, geleceğin Milli Hükümetidir. Biziz! Bu kalkışma planlarını bozmak için, Apo gerçeğini bütün halkımıza, özellikle Kürt yurttaşlarımıza kavratmak durumundayız. Yarın çok geç olmaz mı? Zamanlamayı anlamak için kan dökülmesi mi gerekiyor? O kanlı günler yaşanınca mı, “hakkaten enstrümanmış” denilecek?
Tek başınayız ama yalnız değiliz!
Türkiye’yi birleştirenler yönetecek Türkiyemizi birleştireceğiz! Barışı, kardeşliği ve özgürlüğü getirecek olan, birliktir! Bölücülük bölgede yenildi. Sıra Türkiye’de! Birlik sürecine girmiş bulunuyoruz! Türkiye’yi bölenler, yıkılıyor! Türkiye’yi birleştirenler yönetecek!
Üç B zamanı! Zaman, bölücülüğün kelepçelerini kırma zamanıdır. Özgürleşen ve birleşen halkımızla kuracağız halk hükümetini. Zaman Üç B zamanıdır: Birlik, Bütünlük, Bağımsızlık!
Bu durum ne zamana kadar böyle götürülecek? Bir ülkede iki silahlı güç olur mu? “Barış, barış” dedikleri kanlı çatışmalar değil de nedir?
CHP ve MHP bu oyunun neresinde? AKP, oyunun içinde; peki CHP ve MHP bu oyunun neresinde? Niçin sesleri çıkmıyor? PKK’nin ayaklanma hazırlıklarını daha başından bozacak olan mücadelemize niçin yan bakıyorlar? Genel merkezlerinden vazgeçtik. MHP’den Özcan Yeniçeri ve CHP’den Bülent Tezcan dışında beyanat düzeyinde tavır alan bile yok!
Öğrencilere ‘paralelle mücadele’ propagandası
E
Sözü yine Gülen’e getirdi Dün Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrencilere tablet dağıtım töreninde konuşan Erdoğan, iktidarlarının eğitim alanındaki icraatlarını anlattıktan sonra, sözü yine ‘paralel yapılanma’ya getirdi.
Mardin’den bağımsız büyükşehir belediye başkan adayı olan Ahmet Türk, 30 Mart seçimlerini Öcalan’ın elini güçlendirme referandumu olarak gördüklerini söyledi HABER MERKEZİ
pacağını düşünüyorum” dedi.
A
Erdoğan ‘Diyarbakır’ diyor Türk: ‘Mardin’
nayasa Mahkemesi kararı uyarınca siyasi yasaklı olduğu için, Mardin’de bağımsız olarak büyükşehir belediye başkan adayı olan Ahmet Türk, ANF’ye yaptığı açıklamada, 29 Mart seçimlerini Öcalan’ın elini güçlendirme referandumu olarak gördüklerini söyledi.
‘Tabi ki hedefimiz Kürdistan’ Açıklamalarında, yerel seçimlerin önemine vurgu yapan Türk “Bu seçim sadece belediye kazanacağımız seçim değil, Abdullah Öcalan’ın elini güçlendireceğimiz referandum olacaktır. Bu temelde tüm halkımızın Öcalan’ın elini güçlendirmek için gerekeni ya-
Erdoğan şunları söyledi: “Şunu unutmayın bizim dört tane önemli başlığımız var, kim ne derse desin. Bunlar üzerinde kimseye operasyon yaptırmamalıyız. Tek millet bilinciyle yürümeliyiz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Biz tek bayrakla bugüne geldik, bundan sonra da öyle yürüyeceğiz. Dördüncüsü devlet. İçinde devlet asla böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Unutmayın sizin çok eski ve şanlı bir tarihiniz var. Unutmayın sevgili çocuklar, sizler Alparslan’ın, Fatih Sultan Mehmet’in, Kanuni’nin Akşemsettin’in, Molla Gürani’nin, Yunus Emre’nin, Mevlana’nın istikametini çizdiği bir milletin mensuplarısınız. Sizler Gazi Mustafa Kemal’in ülkeyi emanet ettiği istikbalimiz olan evlatlarımızsınız.”
Açıklamalarında, Mardin’de uygulayacakları belediyecilik anlayışına dair değerlendirmelere de yer veren Türk, Mardin’in Ortadoğu’nun başkenti olacağını söyledi. Demokratik özerk modelin en iyi uygulanacağı alanın Mardin olduğunu kaydeden ve “Tabi ki hedefimiz Kürdistan ve Kürdistan halkların demokratik özerkliğe kavuşturulmasıdır” diyen Türk şunları söyledi: “Bu konudaki kararımızı zaten çoktan verdik. Şimdi bu anlayışla örgütlenmelerimizi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Ancak Rojava ile kuzey Kürdistan ve Mardin’in koşulları arasında siyasal açıdan farklar var. Yani tarihi dönemeçlerde toplumsal,
Ahmet Türk siyasal şartların fotoğrafını çok iyi çekmek lazım. Ama tabi ki bu bizim modelimiz, bu modeli başından beri gerçekleştirmek için çalışıyoruz. Koşulları en iyi şekilde değerlendirerek bu modeli hayata geçirmek için elimizden geleni yapacağız.”
Önder: Görüntüler gündemimizde değil IRMAK METE
FOTOĞRAF: FOTOĞRAF: FOTOĞRAF: FOTOĞRAF: FOTOĞRAF: FOTOĞRAF: BAŞAK BAŞAK KAHVECİ BAŞAK KAHVECİ BAŞAK BAŞAKKAHVECİ KAHVECİ KAHVECİ
H
ABD, Suriye’de yenildi! Irak bütünleşiyor! İran’a diş geçiremediler! Bölücülük, Türkiye’de de kesin yenilgiye uğrayacaktır. O günler geliyor. Bu kararlılığı İşçi Partisi olarak, siyasal düzlemde tek başımıza temsil ediyoruz. Ancak yalnız değiliz. Büyük bir milletin birlikte barış içinde yaşama isteği bizimledir.
Bir ülkede iki silahlı güç olur mu?
rdoğan, Ankara’da öğrencilerle dolu salona hitaben yaptığı konuşmada “Bizim dört tane önemli başlığımız var. Bunlar üzerine kimseye operasyon yaptırmayız. Devlet içinde devleti kabul etmemiz mümkün değil” dedi. 17 Aralık’tan bu yana katıldığı bütün etkinliklerde yaptığı konuşmalarda paralel devletle kavga mesajları veren Erdoğan, bu geleneği, öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada bile bozmadı.
‘Yerel seçimler bir referandum olacak’
Sırrı SırrıSüreyya Süreyya Süreyya Sırrı Sırrı Sırrı Süreyya Süreyya Önder Önder Önder
DP İstanbul Belediyesi Eş Başkan adayı Sırrı Süreyya Önder, Öcalan görüntülerinin ham halini incelemediğini belirterek “Gündemimizde değil” dedi. Sırrı Süreyya Önder, dün partisinin Hacı Ahmet Mahallesi Seçim Bürosu açılışına katıldı. Burada bir açıklama yapan Önder Türkiye’ye barış getireceklerini savunurak “Savaş tüccarlarına,
kan isteyenlere inat bu ülkede adil bir barışı inşa ediyoruz. Bu meydanda bunun sözünü vermiştim” dedi. Önder, açıklamasının ardından Aydınlık’ın, İşçi Partisi tarafından yayınan Öcalan görüntülerine ilişkin sorusunu yanıtladı. “Söylenecek herşey söylendi. Yeni bir şey yok” diyen Önder, “İşçi Partisi Öcalan’ın sorgu görüntülerinin ham halini de yayınladı, incelediniz mi?” sorusuna “Biz bakmadık. Gündemimizde değil” yanıtını verdi.
Gökçek’ten ODTÜ’lülere otobüs çilesi OLCAY KABAKTEPE / ANKARA
Öğrenciler otobüs olmadığı için okula otostop çekerek gitmeye çalışıyor.
O
rta Doğu Teknik Üniversitesi’nde 2. yarıyıl dün başladı. Ancak öğrencilerin ulaşım sorunları çözülmedi. Melih Gökçek’in ODTÜ’ye otobüs göndermemesi sonucu birçok öğrenci otostop yaparak bölümlerine gidebildi. ODTÜ’de 2. yarıyılın başlamasıyla birlikte, öğrencilerin “otostop çekme” macerası da başladı. EGO otobüslerinin ODTÜ’ye gitmemesi, ulaşımın sadece Özel Halk Otobüsleri ve dolmuşlarla yapılması sonucunda birçok öğrenci otostop yaparak fakültelerine gidebildi.
‘Gökçek intikam alıyor’ Ulaşım sıkıntısı yaşayan öğrenciler tepkilerini Aydınlık’a değerlendirdi. Otostop kuyruğunda bekleyen öğ- duğunu düşünmüyorum” ifarencilerden Sercan Çınar, “Melih delerini kullandı. Gökçek, bu tür uygulamalarla ODTÜ’nün burnunu sürteceğini sa- ‘Ulaşım hakkımız nıyor. ODTÜ yönetiminden otobüs- engelleniyor’ Beste Bozdağ lere zarar verilmemesi isimli öğrenci de hayönünde güvence istenzırlık öğrencisi olduğunu bemesi de trajikomik bir lirterek, “Özellikle sabahları durum. Ancak bırakın sınavlara yetişmekte büyük ODTÜ’yü tüm kente ulazorluk çekiyoruz. Bazı dolşımda büyük sorunlar yamuşlar ve halk otobüsleri şanıyor. Ankara’da ulafarklı güzergahtan gidiyor şım da çok pahalı. Gökve yine inip yürümek zorunçek ulaşım hakkımızı enda kalıyoruz. Otobüs durakgellemeye çalışıyor. Bu ları dersliklere uzak. Akşam insan haklarına aykırı” 17.30’daki dersten çıkıp dedi. Sercan Çınar Çınar 17.40’taki otobüse yetişemiSercan Bir başka öğrenci yoruz. Ulaşım hakkımız enGonca Öztürk ise, “Gökgelleniyor. Halk otobüslerinde ve dolçek, bizim vergilerimizle alınan belediye otobüslerini, kendi malı gibi muşlarda aktarma yapılmadığı için, yola bizden esirgiyor. Dünyanın hiçbir ye- daha fazla ücret ödemek zorunda kalırinde böyle bir belediye başkanı ol- yoruz. Tek çare olarak ise otostop yapı-
Tekin: Modern darbe dönemindeyiz
PKK’dan taciz ateşi Genelkurmay Başkanlığı, dün öğleden sonra saat 14.30’da Şırnak Uludere Gülyazı Köyü’nde İl Özel İdaresi tarafından kiralanan sivil iş makinelerine PKK tarafından, hafif silahlarla ateş açıldığını bildirdi. TSK’nın resmi internet sitesinde yer alan açıklamaya göre, Türkiye-Irak hudut bölgesinde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 48. Hudut Tugay Komutanlığı Şırnak Uludere Gülyazı Köyü sorumluluk bölgesinde yer alan Beyaz Tepe Üs Bölgesi ile Ka-
yoruz” diye konuştu. Melih Gökçek’in ODTÜ’den geçirmek istediği yol nedeniyle Sonbahar aylarında olaylar yaşanmıştı. Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğü de, 22 Ekim 2013 tarihinde ODTÜ kampüsüne yapılan otobüs seferlerine ara verdiğini açıklamıştı. Tüketici Hakları Derneği’nin olayı yargıya taşıması sonucunda, ODTÜ’ye otobüs seferlerinin durdurulması işleminin yürütmesi Ankara 8. İdare Mahkemesi tarafından durdurulmuş ancak bu karar Ankara Bölge İdare Mahkemesi tarafından kaldırılmıştı.
C raçalı Tepe arasında yol yapım çalışmalarına devam eden, Şırnak İl Özel İdaresi tarafından kiralanan sivil iş makinelerine taciz ateşi açıldı. Hududun Irak tarafından, hafif silahlar ile açılan taciz ateşinde herhangi bir hasar ve zayiat olmadı.
Anında karşılık verildi Genelkurmay Başkanlığı, açılan taciz ateşine, bölgede bulunan ekipler tarafından anında ateşle karşılık verildiğini kaydetti.
HP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, AKP hükümetinin uygulamalarını darbe dönemi, otoriter yönetimlerin uygulamaları olduğunu belirterek, “OHAL dönemine giriyoruz dediğimizde eleştirilmiştik. Oysa şimdi OHAL değil modern darbe dönemini yaşıyoruz” dedi. Tekin dün kahvaltılı toplantıda gazetecilere siyasi gelişmelerle ilgili açıklamalarda bulundu. AKP hükümetinin uygulamalarını darbe dönemi uygulamalarına benzeten Gürsel Tekin, “Bazı darbeler bir gün içinde yapıldığı için şok etkisi yaratır. Bazı darbeler var ki zamanla yapıldığı için onu fark edemezsiniz. İki ay önce OHAL dönemine giriyoruz dediğimizde bir takım arkadaşların tepkisini aldık eleştirilmiştik. Oysa şimdi OHAL değil modern darbe dönemini yaşıyoruz. Aslında Türki-
ye’de geçmiş döneme baktığımızda her zaman yolsuzluklar olmuştur. Ama bu dönemki yolsuzluğun başka bir boyutu var. Bir ülkenin bakanlar kuruluna bakanlar çocuklarına kadar sirayet etmişse bu yolsuzluk olarak kalmıyor Türkiye dış politikasıyla ilgili ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kalıyoruz. Bir ülkenin yöneticileri başka ülkenin istihbaratları tarafından rehin alınmış durumdaysa tehlikenin boyutları ortada” diye konuştu.
Gürsel Gürsel Tekin Tekin
18 ŞUBAT 2014 SALI
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
Aydınlık, bir süredir mercek tuttuğu İstanbul 3. Havalimanı projesiyle ilgili yeni çarpıcı belgelere ulaştı. Yüksek Planlama Kurulu ve Hazine Müsteşarlığı da Erdoğan tarafından ‘Çılgın Proje’ olarak adlandırılan yeni havalimanına daha 2012’de karşı çıkmış
B Mustafa GÜRBÜZ
aşbakan Erdoğan’ın geçen yıl duyurduğu “çılgın proje”ler arasında yer alan İstanbul 3. Havalimanı projesi ile ilgili gerçekleri kamuoyu ilk kez Aydınlık’tan öğrendi. “Dünyanın en büyük havalimanı” olarak tanıtılan projenin hayata geçirilmesi mümkün olmayan ölü bir proje olduğunu, planlama aşamasından ihale sürecine kadar bir dizi aksaklık yaşandığını belgeleriyle ve uzman görüşlere yer vererek ortaya koyduk. Son olarak İstanbul 4. İdare Mah-
12 OCAK PAZAR
kemesi’nin “ÇED Raporu’nun görüşlere açılması gereken 10 günlük süre dolmadan projesinin ihaleye çıktığını” gerekçe göstererek Üçüncü Havalimanı inşaatının yürütmesini durdurmasının ne anlama geldiğini açıkladık.
Fiziki engel de var finansal çıkmaz da... Aydınlık, şimdi de 3. Havalimanı hakkında devletin en yetkin kurumları arasında yer alan Yüksek Planlama Kurulu (YPK) ve Hazine Müsteşarlığı’nın 2012 yılındaki raporlarına ulaştı. Her iki kurum da İstanbul 3. Havalimanı projesindeki ihale öncesi belirsizliklere, yapım aşamasında ortaya çıkabilecek fiziki engellere ve finansal çıkmazlara dikkat çekerek çekincelerini koyuyor, hatta karşı çıkıyor. CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu Ulusal Kanal’da Halil Nebiler’in Matruşka programında söz-
konusu belgeleri açıkladı. Devlet Hava Meydanları İşletmes i ’ n i n (DHMİ) konuyla ilgili Ön Fizibilite Etüdünde yer alan belli başlı eksiklikler şunlar:
12 ŞUBAT ÇARŞAMBA
‘Metro-demiryolu bağlantısı yok’ İhale süreci aceleye getirilmektedir. Belirtilen sürede Yeni Havalimanının kurulacağı bölgede bu ölçekte bir kamulaştırma, altyapı çalışması ve inşaatın yapılması mümkün değildir (Önce 3 yıl olarak belirlendi, sonra 4 yıla çıkarıldı, ancak mahkemenin durdurma kararıyla birlikte belirsiz bir tarihe ertelendi). 3. Havalimanının diğer ulaşım ağları ile entegrasyonu ve şehir bağlantısının (demiryolu / metro) Yeni Havalimanının açılış tarihine yetişmesi mümkün değildir. İstanbul Yeni Havalimanı-
nın devreye girmesiyle Atatürk Havalimanı’nın hangi koşullarda faaliyet göstereceği belli değildir. İstanbul Yeni Havalimanıyla ilgili gelir-gider projeksiyonlarının revize edilmesi gerekmektedir.
Şartlar ve ihtiyaçlar gözetilmeden Yüksek Planlama Kurulu ve Hazine Müsteşarlığı’nın raporları dikkatli olarak incelendiğinde İstanbul 3. Havalimanı projesinin ihtiyaçlar ve şartlar gözetilmeden, tamamen siyasi şova yönelik olarak kamuoyuna alelacele sunulduğu ortaya çıkıyor.
İŞTE YÜKSEK PLANLAMA KURULU VE HAZİNE MÜSTEŞARLIĞININ RAPORLARI
farac65@gmail.com twitter.com/FARACYAZIYOR
B
ir grup “Gezi eylemcisi”; protestolar sırasında, 1 Haziran 2013’te İstanbul Kabataş’ta saldırıya uğradığını iddia eden Zehra Develioğlu ile gazeteciler Balçiçek Pamir, İsmet Berkan ve Rasim Ozan Kütahyalı (ROK) hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuş... Bir avukatın “Gezi eylemcileri” adına İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığı suç duyurusunda, söz konusu şahısların “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” ile “iftira” suçlarını işlediği de iddia edilmiş... Suç duyurusu şaşırtıcı ama merak ettiğim bir başka önemli konu da var: Örneğin, tarihin ileriki dönemlerinde, cesur bir yetkili çıkıp hem “Gezi” öncesi hem de sonrasında, salt AKP’ye yaranmak için Cumhuriyet’e ve millete, hatta Atatürk’e ahlaksızca yalanlarla saldıran ve hedef gösteren güruhun malvarlığını
MED CEZİR
Proje değil Erdoğan çılgın!
Mehmet FARAÇ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
AKP’li kalemşorların kaç ayakkabı kutusu var?..
da araştırabilecek mi?.. Hangi gazete yayın yönetmeni ile yazarının kaç dairesi, ne kadar arsası var, nerede yalıları ve köşkleri bulunuyor?.. Gazeteci kılığındaki kimi iftiracı psikolojik harp elemanlarının kaç arabaları ve kendileriyle yakınlarının üzerinde ne kadar banka hesapları var acaba?.. Çoğu daha düne kadar sefil olan “gazeteci” müsveddesi, militan zavallıların malvarlıkları AKP döneminde nasıl büyüdü diye biri deşifre edecek ve gereğini yapacak mıdır acaba?.. Ve de en önemlisi, bu medya tetikçilerinin kirli dolaplarında kaç ayakkabı kutusu çıkacaktır?.. Olmaz olmaz demeyin... Burası Türkiye... Sağda ya da solda; bu memleketin namuslu, yurtsever kalemleri ahlaksız sansürler ve şerefsizce tasfiyelerle işsiz bırakılırken; kimsenin yaptığı her zaman yanına kazanç kalmayacaktır!..
Hançer!.. Son günlerde, hükümetin medya ilişkilerini düzenlemekle eleştirilen ve de Fethullahçılara yönelik en ağır yorumları yapanlardan biri olan Başbakan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan, bir Hürriyet yazarına demiş ki; “Arkadan hançerlendik...” Yani Akdoğan demek istemiş ki; cemaat için her şeyi yaptık ama onlar devlet içinde “devlet olmak” için bize yanlış yaptılar!..
Ah Yalçın Akdoğan ah!.. Yalnızca şu son yıllarda siyaset ne Brütüs’ler (!) gördü demeyeceğim... Asıl soru şudur: Son 12 yıl da Cumhuriyet, laiklik, Atatürk ve de millet kaç kez arkadan hançerlendi biliyor musunuz?.. Umarım Yalçın Akdoğan’ın tıpkı “Milli orduya kumpas kurdular” şeklindeki açıklamasından sonra Cumhuriyet’e yönelik hançerlemeyi itiraf edeceği günler de gelecektir...
Nazlı’nın itirafı!..
Yüksek Planlama Kurulu (YPK) ve Hazine Müsteşarlığı’nın raporlarında İstanbul’a yapılacak 3. Havalimanı projesi hakkındaki çekinceleri açıkça ifade ediliyor.
Politik ahlak!..
AÇILIŞ TÖRENLERİ, PARTİ PROPAGANDASINA DÖNÜŞTÜ
AKP’nin seçim kampanyası devlet kasasından karşılanıyor AYDINLIK / ANKARA
S
eçim propagandası için, parti kasasından en az parayı harcamak için türlü planlar yapan AKP iktidarı, devlet kurumlarına düzenlettiği açılış-temel atma gibi törenlerde, propaganda faaliyeti yürütüyor.
Pankartı, bu yüzden indirtti YSK’nın belirlediği seçim takvimi uyarınca, siyasi partiler seçim propagandalarını kendi olanaklarıyla yürütmek zorunda. Hatta, Erdoğan ve bakanları da 20 Mart-29 Mart arası makam araçlarını dahi kullanamayacak. Ancak iktidar, 20 Mart’a kadar, devletin bütün olanaklarını, kendisinin seçim propagandası için seferber etti. Bakanlıklar, belediyeler, açılış ve temel atma törenleri kılıfı altında, iktidar partisinin mitinglerini ve kapalı salon toplantılarını organize ediyor. Bu toplantılara katılan Erdoğan da, iktidarlarının ve adaylarının propagandalarını yapıyor. İktidar partisinin, kamu kurumlarının etkinliklerini parti mitingine dönüştürdüğünün en somut örneği, son olarak Pazar günü Bakırköy’deki hastane açılışı oldu. Sağlık Bakanlığı’nca, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesinin yeni hizmet binasının açılışı nedeniyle düzenlenen törende Erdoğan konuşurken, partililer AKP Bakırköy Belediye Başkan Adayı Mehmet Emin Ertekin’in pankartlarını açtı. Bunun, sorun yaratabileceğinin farkına varan Erdoğan pankartı indirtti ama “Mehmet Emin kardeşim inşallah Bakırköy’ü bilen biri olarak gelsin” diyerek adayının propagandasını yapmayı
ihmal etmedi.
Bakanlığın yaptığı metro AKP mitingiyle açıldı Ulaştırma Bakanlığı’nın yaptığı Sincan metrosunun 12 Şubat’taki açılış töreni de AKP mitinginden farksızdı. Harikalar Diyarı Amfi Tiyatro’da gerçekleşen açılış için, farklı ilçelerden belediye otobüsleriyle partililer taşındı. Tören sırasında da partililere AKP bayraklar dağıttı. Bu ve benzeri törenlere, ilgili bakanlıklara bağlı kamu kurumlarında çalışan memurlar da idare zoruyla katılıyor.
YSK kararı Yüksek Seçim Kurulu’nun 7 Aralık’ta belirlediği 30 Mart yerel seçimlerine ilişkin seçim takvimi uyarınca, seçim propagandası ve seçim yasakları 20 Mart’tan itibaren uygulanacak. YSK kararı uyarınca, 20-29 Mart tarihleri arasında sadece parti olanaklarıyla propaganda yapılabilecek. YSK’nın 30 Kasım 2013 tarihli kararında seçim sürecinde 20 Mart’tan itibaren uygulanacak
yasaklar kapsamında şu ifade yer alıyor: “Devlet, katma bütçeli idareler, il özel idareleri, belediyelerle bunlara bağlı daire ve müesseseler, iktisadi devlet teşekkülleri ve bunların kurdukları müesseseler ve ortaklıkları ile diğer kamu tüzel kişilikleri, umumi menfaatlere hâdim cemiyetler ve Bankacılık Kanunu’na tabi teşekküllere ait kaynaklardan yapılan iş ve hizmetler dolayısıyla,
(açılış ve temel atma dahil) törenler tertiplenmesinin, nutuklar söylenmesinin, demeçler verilmesinin ve bunlar hakkında her türlü vasıtayla yayınlarda bulunulmasının yasak olduğuna...” İşte bu karar nedeniyle iktidar, devlet kurumlarına bu tür etkinlikler düzenletip, parti kasasından tek kuruş harcamadan, seçim propaganda faaliyeti yürütüyor.
Şubat ayında, AKP mitingine dönüştürülen törenler İşte son iki hafta içinde, organizasyon harcamaları kamu kurumlarınca sağlanan, Erdoğan’ın katıldığı ve parti mitingi şeklinde gerçekleşen toplantılar: 1 Şubat: Beyoğlu Belediyesi Okmeydanı Projesi tapu dağıtım töreni / Haliç Kongre Merkezi 8 Şubat: İstanbul Büyükşehir Belediyesi 20 kavşak ve yolun toplu açılış töreni / Kartal Meydanı 9 Şubat: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mecidiyeköy-Kağıthane-AlibeyköyMahmutbey metro hattının temel atma
Daha düne kadar militan AKP’li olan Milli Görüş’ün eski mebusu Nazlı Ilıcak cemaat gazetesine geçer geçmez taarruzun cephesini de değiştirdi... O artık cemaatçi ve militan bir AKP düşmanı... Kabataş olayıyla ilgili şöyle yazmış gazetesinde: “Eğer gerçekten Zehra Develioğlu’nun iddia ettiği şekilde olaylar cereyan etseydi, 7 ayda çoktan ortaya çıkardı. Erdoğan bunu, Gezi olaylarına karşı kullanırdı. Bugüne kadar durum neden kamuoyundan gizlendi? Muhtemelen birileri hükümeti yaralamak için şimdi sız-
ve 201 Erguvan otobüsünün hizmete alım töreni / Alibeyköy Meydanı-Esenler Belediyesi şehir yazarları ve akademisyenler toplantısı 12 Şubat: Batıkent-Sincan metro hattı açılış töreni 15 Şubat: Şişhane-Haliç metro geçiş köprüsü-Yenikapı metro hattı açılış töreni 16 Şubat: İstanbul İkitelli Şehir Hastanesi temel atma töreni / Başakşehir-Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi açılış töreni
Yerel seçim iyice yaklaşırken aday belirlemede cebini dolduran, parayla belediye başkanı atayan siyaset soytarılarının rezillikleri de elbet ortaya çıkacaktır... Ancak gazete haberlerindeki şu başlıklar siyasetin iyice zıvanadan çıktığını yeterince göstermiyor mu?.. “CHP’den MHP’ye geçti... CHP’den AKP’ye geçti... MHP’den BDP’ye geçti... CHP’den Demokrat Parti’ye geçti... AKP’den CHP’ye geçti... CHP’den DSP’ye geçti... MHP’den CHP’ye geçti...” Şu yerel seçim bir kez daha ikiyüzlülüğü deşifre etti; artık dünün sağcıları şimdinin solcuları, dünün Ülkücüleri şimdilerin Kürtçüleri de var!.. Yukarıdaki örneklerden yüzlercesini sayabilirsiniz... Sözü hiç uzatmayalım da asıl soruyu soralım... Bu geçişlere, transferlere ve zikzaklara bakarak düşünün bakalım; bırakın siyasetin ideolojisini, sizce politikanın zerre kadar ahlakı kaldı mı?..
dırdı... Bunda oradan oraya sürülen polislerin rolü olabilir. Eğer gerçeği öğrenmemize katkı sağladıysa, görüntüyü sızdıranların ellerine sağlık.” Aferin Nazlı, senin de ellerine sağlık!.. Bak; Kabataş kasetinin ortaya çıkması iyi de, dinleme tapelerinin ortalıkta uçuştuğu şu günlerde, o kaseti kimin sızdırdığını da sen itiraf etmiş oldun... Hem unutma ki; senin “Oraya buraya sürülen polisler” dediklerin, eski müttefikin AKP hükümetince şimdi siperinde durduğun camianın müritleri olarak açıklandı!..
CHP’li mürit!.. Hafta sonu cemaatin Bugün TV’sini açanlar çok şaşırdılar... Ekran’da Fethullah Gülen’e her fırsatta “saygılarını” ileten Muhammed Çakmak vardı... Çakmak’ı tanımayanlara anımsatalım; kendisi CHP’nin milletvekili adayıydı, ancak parti tabanı onu deşifre etti ve seçtirmedi. Sonra da CHP yönetimi onu maaşlı olarak Meclis grubunda danışman yaptı... O da yetmedi, Çakmak CHP’nin Bağcılar belediye başkan adayı yapıldı... İşte bu Çakmak, hafta sonu cemaatin televizyonunda Fethullah Gülen’i öyle ısrarla savundu ki, izleyenler şoke oldu... Çakmak’a tepki gösterenlerin genel değerlendirmesi şuydu: “Militan bir Fethullahçı bile Gülen’i ve cemaatini böyle kararlı biçimde savunamazdı...” Aferin Atatürk’ün partisine; AKP’li Erdoğan cemaati “Haşhaşi” diye örgüte benzetirken, CHP tam da sürece göre bir aday bulmuş!.. Eminim, gerçek CHP’liler de Çakmak gibilere “saygılarını” ileteceklerdir!!!
Cemaatin özgürlüğü!.. Fethullahçılar, AKP’nin taarruzuna uğrayınca “demokrasi ve özgürlükleri” de keşfettiler... Gazetelerine bakarsanız artık fişlemeden, tasfiyeden, sürgünden ve ambargodan bile yakınıyorlar... Dün baktım da THY, uçaklar ve tesislerde artık Zaman ve Bugün gibi cemaat gazetelerine de ambargo uyguluyormuş... Cemaat gazetelerinden “Bugün”deki bir köşede ambargoya şöyle bir isyan vardı: “Halkın parasını işleten THY yöneticileri, bu gazetelerin okuru olan yolcularına yasak ile sansür uyguluyor. THY’ye para vererek uçuş yapan okurların hayat tarzına, tercihlerine ve düşünce dün-
yasına açıkça saygısızlık yapılıyor. Halkın haber alma hakkına bir kez daha keyfi yasak getirildi.” Bu ikiyüzlülüğe yalnızca “yuh” demek istemiyorum... Çünkü en azından cemaatçilerin basın özgürlüğünü anımsamaları da güzel... Hiç şöyle düşünüyorlar mıdır acaba: “Keşke başta Aydınlık gazetesi olmak üzere THY’nin muhalif basına yönelik ambargosuna karşı çıksaydık da sıra bize gelmeseydi...” Demezler, diyemezler!.. Çünkü Aydınlık ve benzerlerinin sesini kısma misyonu AKP ile ittifak döneminde ne yazık ki onların da eseriydi!..
18 ŞUBAT 2014 SALI
Başbakan’ın hiç bilinmeyen hastalığı?
F
ehmi Koru’ya göre, “Kabataş’ta belden yukarısı çıplak yüz kişi üstüme işedi” diyen AKP’li gelin Post Partum hastası! Fehmi benim ilk kez işittiğim bu hastalığı şöyle açıklıyor: Lohusalık hüznü. Doğumla beraber hormonal değişiklikler olması ile ortaya
Suriyeliler El Nusra’nın insafına bırakıldı
AKP hükümetinin, ABD ve Suudi Arabistan’la birlikte Suriye’yi cehenneme çeviren politikaları, Türk ve Suriyeli sivilleri vurdu. Sınır bölgeleri, dinci terör örgütlerine teslim edilirken, terörden kaçan silahsız siviller, El Nusra’nın insafına bırakıldı. Son olarak hükümetin Cilvegözü Sınır Kapısı’nı kapatması El Nusra’nın katliamlarına neden oldu. Son gelen bilgilere göre, Suriye’de ÖSO tarafından sivillerin zorla kampa gönderildiği, Suriyelilerin direnmesi üzerine Türkiye’deki sınır kapısının kapalı tutulması için Ankara’nın dinci terör gruplarıyla birlikte hareket ettiği bildirildi. Sınırın Türkiye tarafında kalan yaklaşık 10 bin Suriyeli ise kapanan sınır kapısının civarında yurtlarına dönmeyi bekliyor.
Kampa gitmek istemediler Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde geçen 11 Şubat’tan bu yana araç trafiğine kapalı olan Cilvegözü Sınır Kapısı, dün itibarıyla yaya çıkışlarına da geçici olarak kapatıldı. Suriye’nin El Nusra terör örgütünün kontrolünde olduğu bilinen Bab-Al Hava Sınır Kapısı’nda sık sık farklı örgütler arasında çatışmalar yaşanıyor. Bu süreçte, Cilvegözü Sınır Kapısı’nın can güvenliği gerekçesiyle kapatıldığı öğrenildi. Kapı civarında yaklaşık 10 bin Suriyelinin olduğu belirtilirken, ÖSO’nun bu vatandaşları Salkin kasabasındaki kampa göndermeye çalıştığı kaydedildi. Suriyelilerin kampa gitmemek için zaman zaman ÖSO ile çatışmaya girmeleri üzerine Bab-Al Hava’nın kontrolünü elinde tutan silahlı gruplar, Cilvegözü Sınır Kapısı’nı arayarak, sivillerin geçişlerine izin verilmemesini talep etti. Bunun üzerine, geçen 11 Şubat’tan bu yana araç trafiğine kapalı olan Cilvegözü Sınır Kapısı, dün itibarıyla sivillerin çıkışlarına da kapatıldı ve ülkelerine gitmek isteyen Suriyelilerin çıkışlarına izin verilmemeye başlandı. Suriyeliler ülkelerine dönebilmek için kapıda beklerken, kapının sivillere ne zaman açılacağı henüz netlik kazanmadı. Bu durumun geçici olduğu, ÖSO’nun Bab-Al Hava’da güvenliği tam anlamıyla sağladıktan sonra kapının hem sivillere hem de TIR çıkışlarına açılacağı belirtildi.
Halep’te IŞİD-ÖSO çatışması Bu arada Kilis’in karşısında bulunan Suriye’nin Halep kentine bağlı Azez ilçesinde, El Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mensupları arasındaki çatışmalar sürüyor. Türkiye’nin güvenlik gerekçesiyle Öncüpınar Sınır Kapısı’nı kapattığı Kilis’te, sınır hattında önlemler üst seviyeye çıkarıldı.
ABD savaş gemisi Samsun’a demir attı
2014 Soçi Kış Olimpiyatları’nın güvenliğinin sağlanması gerekçesiyle Karadeniz’e gelen ABD Donanması’na ait “USS Taylor” (FFG-50) adlı savaş gemisi, Samsunport Sanayi Rıhtımı’na demir attı. 200’e yakın askeri mürettebatı ile yakıt takviyesi için Samsunport Sanayi Rıhtımı’na demir atan savaş gemisi, yanaştığı sırada pervanesi kuma çarpınca kırıldı. Pervanesinin tamir işlemi süren geminin birkaç gün içerisinde Samsun’dan ayrılacağı belirtildi. Konuyla ilgili bilgi veren Samsun Vali Yardımcısı Haluk Şimşek, “Gemi yakıt almak için Samsun’a gelmişti. 45 saat limanda durup daha sonra ayrılacaktı. Ancak kıyıya yanaşırken geminin pervanesi kuma değmiş ve sorun çıkmış. Bu nedenle Samsun’da kaldı” diye konuştu.
çıkan depresyon hali. Kısacası Fehmi Koru, AKP Bahçelievler Belediye Başkanının gelini olan hanımefendinin halisünasyon gördüğünü söylüyor. AKP yandaşı Fehmi var olan veriler ve yazısına malzeme yapmadığı özel bilgilerden hareketle bu hükmü verirken Recep Tayyip
Aman Başbakan kızmasın Derya!
D
erya Sazak, kitabında kendi kendini ele veriyor. Başbakan kızmasın diye Bilal Erdoğan siyasete girecek diye yazan yazarına sansür uyguladığını açıklıyor. Bunu sansüre uğrayan Nagehan Alçı’dan öğreniyoruz. Onun açıklaması da tam bir rezillik: “Ben Başbakanın yakın adamıyım, bana kızmaz” diyor. Şimdi soralım; Derya Sazak Milliyet’ten kovulmasa bunları yazacak mıydı? Nagehan’a göre Derya, Demirören’in önünde iki büklüm oluyormuş. Derya Sazak’ı 25 yıldır Ankara’dan tanırım; çok iyi bir gazeteci idi. AKP ile beraber “Yetmez ama Evet”çi olup yıllarca TRT’den iyi paralar kazandı... Kapıya konunca aslına rücu etti. Kovulduğu dakika Fikret Bila da aynı şeyi yapacak!
Erdoğan nuh diyor peygamber demiyor. Erdoğan, son olarak AKP’li geline güya saldıran üstü çıplak, deri eldivenli grubun eline bu sefer bir de bira şişesi tutuşturdu. Fehmi Koru’ya bir çağrım var: Biz hüküm verirsek muhaliftir deyip
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Sabahattin ÖNKİBAR sonkibar@gmail.com
önemsemeyecekler, gel şu Tayyip Erdoğan için de bir teşhis koy. Tamam AKP’li gelin Post Partum onu anladık da, bu Tayyip Erdoğan’ın bilinmeyen hastalığı ne?
İsmet, Aslı, Balçiçek ve diğerleri
B
alçiçek’in, AKP’li gelin olayındaki dezenformasyonunu zerre umursamam; zira onun Habertük’e nasıl tutunduğunu yakından biliyorum. Aynı şekilde Nagehan Alçı, Elif Çakır ve Yıldıray Oğur gibi AKP ile gelip AKP ile yok olacak sözde gazetecilerin gayretkeşliğini de hiç önemsemem. Ama iki ismin yaptıklarını ayıp sayarım.
Bunlardan biri, Aslı Aydıntaşbaş’tır. Rüzgâra ve iklime göre nerede ise üç ayda bir saf değiştiren Aslı Hanım bu olayla sabıkalarına bir yenisini daha eklemiştir. Ve Sevgili İsmet Berkan! İsmet, insan olarak hakikaten adam gibi adamdır; ancak nasıl bu algı operasyonuna figüran oldu hâlâ anlamış değilim. TRT’de program yapmak belli ki onu da zehirlemiş!
Babanın hainliği yalan mı Murat Bardakçı?
A
rtık birileri bu adama dur demeli. Hayır, ekranda insanı çıldırtan ukalalıklarını ve program partnerlerine yaptığı saygısızlıkları kastetmiyorum, kendi uydurduğu tarihi kastediyorum. Yok efendim, Vahdettin vatan haini değilmiş! Yok efendim, Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye öğütleri yalanmış!
Yok efendim, Rüstem Paşa rüşvetçi değilmiş! Sanki allame ve tarih otoritesi. Kimse itiraz bile edemiyor; çünkü aşağılıyor. Pardon Murat Bardakçı, o engin tarih bilginizle (!) vatana ihanet eden babanız İlhan Bardakçı’yı anlatır mısınız? Yoksa o da mı yalan!
Fethullah şeytan ise, siz nesiniz?
V
atandaş “Açız, iş istiyoruz” diyerek yeni İçişleri Bakanına dert yanıyor. Efkan Ala şu karşılığı veriyor: “Haklısınız. Şeytan taşlamaktan ekonomiye vakit ayıramıyoruz.” Şeytan taşlamakla kastedilen, Paralel Devlet yani F tipi yapıdır; zira Başbakan ile Bakanlarının başka gündemi yok. Dolaylı olarak Fethullah Gülen’i hedef alan bu beyandan sonra soralım: Fethullah Gülen şeytan ise siz nesiniz? Siz değil misiniz bölükler halinde ziyaretine gidip eller öpen ve emriniz var mı diyen? Siz değil misiniz ne istedilerse verdik diyen? Söyleyin sevgili okurlar -onların beyanı ileşeytana (!) istediğini verenleri ve 12 yıl kol kola olanları nasıl adlandırmak gerekiyor!
KKTC DIŞİŞLERİ BAKANI ÖZDİL NAMİ, AYDINLIK’A KONUŞTU:
ABD köprü rolü oynadı ABD yönetiminin devreye girmesiyle başlayan yeni görüşme sürecinde, ‘çözüme daha yakın’ duran Dışişleri Bakanı Özdil Nami, yeni harita konusunda ‘Rum kesimi, ‘evet’ desin diye Maraş’ı verecek değiliz’ diye konuştu Önemli olan, herkesin benimseyebileceği bir metnin ortaya çıkmasıdır” görüşünü dile getirdi. Nami, Türk ve Rum temsilcilerin karşılıklı olarak Atina ve Ankara ziyaretlerini de “Hiçbir şey çıkmaz. Tamamen sembolik bir değeri var. Onun ortaya çıkma nedeni tamamen farklıydı. O Rumların Türkiye ile doğrudan muhatap olma girişimiydi. Türkiye ile oturup anlaşalım, diyorlardı. Ama olmadı. Bu, sembolik açıdan önyargıların kırılması için iyi olacak. Ama Türkiye Mavroyannis ile müzakere edecek değil. Ya da Atina Kudret Özersay ile oturup, Kıbrıs konusunu konuşacak değil” şeklinde değerlendirdi.
DENİZ KAHRAMAN / LEFKOŞA
K
KTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun, “Ancak, bütün konular üzerinde mutabakata vardıktan sonra harita ve toprak konusunu” görüşürüz açıklamasının ardından, bu iki kritik başlığa ilişkin önemli bir açıklama da Dışişleri Bakanı Özdil Nami’den geldi. Rum ve Türk özel temsilcilerin Ankara ve Atina ziyaretlerinden bir şey çıkmayacağını dile getiren Nami, Rum yönetiminin pazarlık masasına koymak istediği kapalı Maraş konusunda ise “Rum kesiminden endiren Nami, ‘evet’ oyu çıkarmak için sunu da değerl ı çıkmaması nu ko ita ar H en büyük şansımız olan tarafın da karş “Bu konuya iki . Türk tarafı zaten çok Maraş’ı verecek değiliz. ldir mümkün deği mi ise bu yetersiz Bu, bizi kapsamlı çözüme si ke la güzel verdim, Rum yakınlaştırmaz, aksine sindir. Dolayısıy ; çünkü ke Bu . ir kt ce ye lım di ra uzaklaştırır” görüşünü dile züm planı çıka bir kapsamlı çö beğenmesi mümkün getirdi. n ni haritayı kimse Aydınlık, Kıbrıs’ın nabinin yüzü suyu an laşm ın içeriğ Ben de size an l, ği de zını tutmaya devam ediyor. l edilecek. hürmetine kabu sin olarak çıkan haritayı Son görüşme sürecine ilişke söyleyeceğim, . Bir metre toprak kin, ulusal hassasiyetleri ile im eğ ec ey nm ğe ama niye be öne çıkan KKTC Cumhurni rahatsız eder şadığım be le i bi es lm ri ya ve ır başkanı Eroğlu ile farklı tu; çünkü 50 yıld kabul edeceğiz ...” diye konuştu. tum içine girmiş olmasına bu sorunu çözecek karşın hükümetin CTP’li Bakanı Nami, dikkat çeken meCumsajlar verdi. hurbaşkanı Eroğlu ile görüş ayNami, ABD’nin üstlendiği role rılığı içinde olduklarını da saklailişkin daha çok diplomatik bir madı. ABD’nin bir nevi köprü dil kullanmayı tercih ederken, vazifesini gördüğünü dile getiren
‘Çözüm’ için...
Özdil Nami
Çözüm planı bu yıl içinde çıkabilir!
Nami, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın Ada’ya geldiğinde diyalogların son aşamaya geldiğini öne sürdü; ancak Eroğlu’nun aynı görüşte olmadığını sözlerine ekledi. Nami, “Ben bu iş, bir iki kelimeye kaldı demiştim... Cumhurbaşkanlığı’ndan ise ‘Hayır, bir iki
kelime değil; felsefi bir farklılık vardır’ diye açıklamalar geldi” görüşünü dile getirdi. Cumhurbaşkanlığı’nın sürecin dışında olmadığını ileri süren Nami, “Cumhurbaşkanı düzenli olarak süreçten bilgilendiriliyordu. Cumhurbaşkanı’nın pozisyonuna saygımız var. Ama biz bir takımız ya, takımın bir kısmı farklı oynayabilir.
Emniyet’ten Şırnak açıklaması
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI FARUK LOĞOĞLU KAYGILI:
Kıbrıs’ta ABD’ye dikkat edin AYDINLIK / ANKARA
C
HP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, Kıbrıs Rum Devleti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki müzakerelerin Türkiye’nin dışarda en zayıf olduğu dönemde yapıldığına dikkat çekerek, “Böyle bir ortamda Amerika’nın dahliyle müzakerelere başlıyoruz. Bu hayra alamet değildir” dedi. Loğoğlu, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Kıbrıs müzakerelerine değindi. Loğoğlu, “CHP olarak biz Kıbrıs’ta bir çözüm bulunmasından yanayız. Fakat şu anda sürdürülen görüşmelerin tarafları böyle bir noktaya götürebilecek mi, pek bilmiyoruz. Çünkü
bu müzakereleri Türkiye’ye bilgi vermeden Kıbrıs Türk tarafına da yeterince danışmadan yürüten bir Dışişleri Bakanımız var. Dışişleri Bakanı Davutoğlu ne gibi taahhütlerde bulundu, ne gibi sözler verdi bilmiyoruz” diye konuştu. Bir gazetecinin, müzakerelerin Türkiye’nin yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ile çalkalandığı zayıf bir döneminde yapıldığını anımsatarak “Bu konuda görüşünüz nedir” diye sorması üzerine Loğoğlu, “Diplomaside müzakerelerden yana biri olarak, söylüyorum, zamanlama önemlidir. Müzakerelere en güçlü olduğunuz zaman başlarsınız. Böyle bir ortamda Amerika’nın dahliyle müzakerelere başlıyoruz. Bu hayra alamet değildir. Bu, bizi kaygılan-
dırıyor. Arka planda verilen taahhütler ve tavizler var ise bunlar da bizi kaygılandırıyor” dedi.
Tazminat meselesi Loğoğlu, Kıbrıs’taki en büyük sorunlardan birisinin mal-mülk meselesi olduğunu belirterek şunları söyledi: “Eğer bu, tazminatlar yöntemiyle halledilecek bir konu olsa, yani kuzeydeki Rum mallarına yapılacak ödemeler, milyarlarca doları buluyor. Eğer bol miktarda petrol ve doğal gaz kaynakları çıkarsa bu da taraflar arasında adil bölüştürülürse bile bu, Türk tarafı kasasının peşin olarak boşaltılması anlamına gelebilir. Bu, böyle mi, bilmiyorum. Sadece dikkatinize getiriyorum.”
Nami, bu yıl içinde rahatlıkla yeni bir kapsamlı çözüm planı çıkabileceğini belirterek, “Geçmişte zaman kaybına yol açan birçok ana konu kavramsal diye nitelendirilecek egemenlik, uluslararası kimlik, vatandaşlık gibi birçok konu artık tartışılamayacak; çünkü çok açık bir şekilde ortaya kondu. Onun için taraflar somut konular üzerinde fikir üretmek zorunda kalacaklar. Örneğin, mülkiyet rejimine ilişkin sorunları nasıl halledeceğiz? Ekonomide vergi düzenini nasıl tesis edeceğiz? Bunların uzun sürmemesi lazım” dedi.
Faruk Loğoğlu
Şırnak’ta, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat 1999 tarihinin yıldönümü öncesi gerçekleştirilen operasyonun sonuçları açıklandı. 15 Şubat eylemlerinde kullanılmak üzere toplam 454 molotof kokteyli, 17 el yapımı bomba ve 2 kuru sıkı tabanca ele geçirildiği, 30 kişinin gözaltına alındığı belirtildi. Şırnak Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, “kamuoyunda ‘çözüm süreci’ olarak bilinen süreci sabote etmeye çalışan marjinal gruplara yönelik olarak 10-15 Şubat 2014 tarihleri arasında operasyonel çalışma yapıldığı” vurgulandı. Gözaltına alınan 30 şüpheliden, 1 kişinin tutuklandığı, 12 kişinin serbest bırakıldığı ifade edildi.
18 ŞUBAT 2014 SALI
Hazırlayan: Şafak TERZİ
‘Berlin müttefiklerini de gözetleyecek’
BM SURİYE DAİMİ TEMSİLCİSİ BEŞAR CAFERİ AYDINLIK’A KONUŞTU:
Suriye’den sonra sıra Türkiye’ye gelir
Beyhan Yıldırım
Beşar Caferi
Sürekli yabancılardan talimat alan amatörler var karşımızda. Suriye’de yaşamıyorlar. Sponsorları ne derse, onu yapıyorlar. Biz aslında ‘muhalefet’ denen bu insanlarla görüşmüyoruz. Onlar aracılığıyla sponsorları ile görüşüyoruz
Alman halkı Snowden’e iltica hakkı verilmesini istiyor.
CENEVRE’DEN BİLDİRİYOR
BEYHAN YILDIRIM
R
usya ve ABD’nin girişimleriyle Suriye’deki çatışmaları bitirmek, krize çözüm bulmak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Ahdar İbrahimi başkanlığında Cenevre’de görüşen taraflar ikinci turun sonunda sonuç alamadılar. 3. turun başlayıp başlamayacağı belirsiz. Suriye heyeti adına görüşmeleri yürüten BM Suriye Daimi Temsilcisi Dr. Beşar Caferi, gazetemize Cenevre’deki görüşmeleri ve bölgemizdeki gelişmeleri değerlendirdi.
Cenevre’de 2. tur görüşmeleri bitti. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Suriye’de akan kanı durdurmak, terörü sonlandırmak, hayatı yeni- ama daha şimdiden antidemokraden normalleştirmek için Cenev- tik, despotik davranıyorlar. Kimi, re’deki görüşmelere katıldık. 30 neye dayanarak dışlamaya çalışıHaziran 2012’de kabul edilen 1. yorlar! 100 binlerce insanı tutuklar Cenevre’nin ilkeleri doğrultusunda bunlar. Hayal dünyasında yaşıyorlar, bütün maddelerin, ‘Geçiş Hükü- çok acemiler. meti’ dahil, ele alınmasını talep ‘Asıl muhatap sponsorları’ ettik. Ancak karşı taraf, sunduğu Bu insanların sahada artık muz hiçbir bildirgeyi kabul etmedi. 1. Cenevre’nin bütün maddelerini hiçbir gücünün kalmadığını, askeri atlayarak, 8. maddeyi, ‘Geçiş Hü- olarak mağlup olduklarını görükümeti’ni öncelikli olarak görüşmek şümeden önce de biliyordunuz... Elbette, bunu kendilerine de istiyorlar. Terör sonlandırılmadan, ‘Geçiş Hükümeti’ni konuşmak doğ- söyledik. Bu insanlar amatör, baru değil. 3. turda terör konusunu sının dikkatini çekmek, medyatik iki saat veya bir gün görüşmemiz olmak istiyorlar. Uzun yıllardır Suönerildi. Sonuç alınmasa da, ‘Geçiş riye’de yaşamıyorlar. Brüksel’de, Hükümeti’ni görüşmemizi istiyorlar. Washington’da, Paris’te, Londra’da, Bunu kabul etmeyiz. Bu, 1.Cenev- İstanbul’da kalıyorlar. Sponsorları ne derse, onu yapıyorlar. Biz aslında re’ye de aykırı. Koalisyon, terörün varlığını bu insanlarla görüşmüyoruz. Onlar kınayan, çözüm öneren bildirgenize aracılığıyla sponsorları ile görüşüyoruz. neden imza atmıyor? Terörün varlığını kabul etmek ‘Talimat alan amatörler’ istemeyen karşı taraf, 1. Cenevre ABD, Suriye’nin sözde Dosttemelinde görüşmeleri yürüteceğimizi tahmin etmedi. ‘Geçiş Hü- ları, İsrail, 2. Cenevre ‘yi baltalakümeti’ni de konuşalım’ diyoruz. maya çalıştı... Daha görüşmeler başBuna hazırlıklı değillerdi lamadan Davutoğlu, açıkçası. Şaşkınlar. Susözde muhaliflere riye’de terörün bitmeKürt koridoru “Esad istifa etmesini istemiyorlar. Bir doğrudan göan önce ‘Geçiş Hüplanlarından den rüşmeyin” dedi. kümeti’ kurulsun haberimiz var. Robert Ford başınistiyorlar. Terör diye bir sorunları Her şeyi dan beri İsviçre’de karşı tarafı yönlenyok. Suriye’de yabiliyoruz. Buna diriyor. Görüşmeler şamıyorlar. Acıasla izin sırasında ABD’den, ları görmüyor, his“Muhalifleri açıksetmiyorlar. ‘Muvermeyiz tan silahlandırırız” haliflerin’ sadece açıklaması yapıldı. İsküçük bir bölümünü rail zaten başından beri oluşturuyorlar. bu işlerin içinde. Ford’un dünkü Muhalifler gazetemize, açıklamasını siz de duydunuz, “Su“Esad’sız, tam yetkili ‘Geçiş Hükümeti’ olacak, hatta şu an yöne- riye’de şiddetin tırmanması gerekir” timde bulunan hiçbir siyasetçi yeni diyor. ABD, siyasi çözüm istemiyor. hükümette yer almayacak” dedi. Bu durumda karşı taraflara nasıl verimli bir görüşme olabilir ki? Görüşmelerde de söylediler mi? Bunları söylemeye yürekleri Sürekli yabancılardan talimat alan yetmez, asla cesaret edemezler. amatörler var karşımızda. Biz, SuDemokrat olduklarını, rüşvete karşı riyeli-Suriyeli görüşmeleri olsun mücadele edeceklerini söylüyorlar istiyoruz.
ABD, İsrail ve diğer ülkeler özür dilemelidir. Suriye’de döktüğü tam olarak ne istiyorlar Suri- kandan dolayı özür dilemesi gerekir. Erdoğan Hükümeti’nin desteklediği ye’den? Kuyruk acıları var, eski hesapları miltitanlarca Halep’ten parça parça alıp sökülen, daha sonra Türkiye’de var. Bölgenin hakimi olmak, satılan, çalınan 1400 fabzenginlikleri ele geçirmek rika ve üretim tesiistiyorlar. Suriye’nin dolayı SuriIrak işgali döneminde 1.Cenevre’nin sinden ye’den özür dilemeizlediği siyaseti hâlâ lidir. hazmedemediler. tüm maddelerini ABD, Fransa Lübnan ve Filistin atlayarak, 8. ve Suudilerin Ürpolitikalarımızmaddeyi, ‘Geçiş dün-Suriye sınırından her zaman rahatsız oldular. Hükümeti’ni dan Suriye’yi tehdit ettiğini açıklandınız. Kendi çıkarlarını görüşmek Bu ülkeler Suriye’de hayata geçirmek için her türlü yola istiyorlar askeri alanda kaybettiklerini, ülkenizi başvurdular. tehdit ederek masa ba Eski ABD Dışişleri Bakanı Powell’in 2004 şında mı elde etmek istiyorlar? Tamamen söylediğiniz gibi. ziyareti, Erdoğanların devreye sokulması vb. Son olarak“İnsani fe- Önce kuzeyden üzerimize gelmek laket yaşanıyor” diyerek, Suriye’yi istediler. Başarılı olamadılar. Şimdi “güneyden geliriz” tehditlerini sazor duruma mı istiyorlar? Evet, bunu daha önce de de- vuruyorlar. Buna asla güçleri yetnediler. Suriye’yi ele geçirmek için mez. Üç yılda terör yaptıkları girişimler, saymakla bit- y o l u y l a mez. Irak işgali döneminde, Lübnan amaçlarına Başbakanı Refik Hariri’ye yapılan ulaşamayansuikast sonrasında olduğu gibi. An- lar, şimdi tehcak Erdoğan Hükümeti’nin iha- ditler savurunetini Suriye halkı asla unutamaz. yorlar. “Teröre udi Türkiye’deki kardeşlerimizle iliş- destek verme- Su l ra kileri en üst düzeye taşımak için ye son verin, K ullah d b A kucaklarımızı açtık. Erdoğan Hü- t e r ö r i s t l e r e kümeti, Suriye halkı ve yönetiminin para ve silah samimi yaklaşımlarını kendi çıkar- yardımını derları için, ABD’nin çıkarları için hal kesin, uluskullanmak istedi. Arap dünyasına lararası devletler açılmak için Suriye’yi kullanmak h u k u k u n a , istediler. Suriye yönetimine ABD BM’nin kararladestekli Müslüman Kardeşlerin rına uyun” diyogelmesini istediler. Erdoğan ve Da- ruz. Tehditlerin vutoğlu’nun cezasını Türk milleti 2. Cenevre’de görüşmelerin sürdüğü sırada yapılması, Suriye’nin verecektir. askeri alanda ilerlediği dönemde ‘Erdoğan özür dilemeli’ yapılması manidar. Mesele şu: Türkiye ile ilişkileriniz AKP ‘ABD’nin Siyasal İslamı’ Ortadovarken normalleşebilir mi? Erdo- ğu’da kaybetti. Mısır’da, Tunus’ta, ğan, İran ziyaretinde siyasi çö- Suriye’de, Türkiye’de, bütün bölgede perişan oldular. O nedenle zümden yana olduğunu söyledi. Bize yaptığı ihaneti unutamayız. panik halinde ne yapacaklarını bilSuriye halkından ve yönetiminden miyorlar.
Yine Spiegel’in haberinde yer alan notlara göre, Federal Ordu bünyesindeki istihbarat örgütü Askeri Savunma Servisi (MAD) de “müttefik istihbarat örgütlerinin faaliyetlerini daha yakından gözetlenmesini opsiyon olarak değerlendiriyor”. BfV 1950, MAD ise 1956’da kuruldu. Her iki istihbarat teşkilâtının ana hedefleri arasında Çin, Rusya ve Kuzey Kore gibi ülkelerin faaliyetlerinin gözetimi yer aldı. İstihbarat tartışması, ABD Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) eski mensubu Edward Snowden’ın ifşaatlarıyla başlamıştı. Snowden’ın sızdırdığı bilgiler, ABD ve İngiltere’nin, küresel casusluk programı kapsamında, aralarında Almanya’nın bulunduğu müttefik ülkeleri gözetlediğini ortaya koymuştu.
Kürt koridoruna geçit yok Türk milleti özellikle Suriye’nin kuzeyinde nelerin olduğunu bilmek istiyor... Öncelikle yönetimde kim olursa olsun Türkiye’den Suriye’ye teröristlerin ve silahların sızmasını engellemelidir. Her yerde en büyük sorun terörizmdir. Teröristler, taşeronlar devrede. Sayın Faysal Mikdat, gazetemize “Kürt koridoru İsrail planı” açıklamasını yaptı. Irak’ın kuzeyindeki petrolün, Akdeniz’e ulaştırılması, Irak’ın kuzeyi genişletilerek “Kürdistan” kurulması planlarına ne diyorsunuz? Bu planlardan haberimiz var. Her şeyi biliyoruz. Ne kuzeyde, ne de güneyde amaçalarına ulaşacaklar. Sponsorlar da, kuklaları da hayal dünyasında yaşıyorlar. Suriye olarak, bu planların hayata geçmesine asla izin vermeyiz. Obama
15 parçalı Türkiye
V
Kerry olaylara başından beri müdahil Geçen hafta ülkede siyasi gerginlik artmış, gösterilerde çıkan
çatışmalarda üç kişi ölmüştü. Bugün başkent Karakas’ta yapılacak yürüyüşe önderlik edeceğini açıklayan muhalefet lideri Leopoldo Lopez için de tutuklama emri çıkarıldı. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Cumartesi günü yayımladığı açıklamada muhalif göstericilerin tutuklanmasını endişeyle karşıladığını açıkladı. Muhalefetin dile getirdiği şikayetler arasında yüksek enflasyon, suç oranı ve bazı tüketim maddelerinin kıtlığı bulunuyor. Hükümet ise bu kıtlığın nedeni olarak yolsuzluğa bulaşmış kâr düşkünü işbirlikçi burjuva sınıfı olarak görüyor. Muhalefet lideri Lopez’in en son Çarşamba günü başkent Karakas’ta, üç kişinin ateşli silahla öldürüldüğü gösterilerde görüldüğü belirtiliyor.
Lavrov: ABD Şam’la doğrudan temas kursun
John Kerry
Hâlâ Federasyon önerenler var... Buna asla izin vermeyiz. Suriye diye bir şey kalmaz. Eğer Suriye 5 parçaya bölünürse, şurası kesin: Türkiye 15 parça olur. Fransa ı n Suriye’den sona şk a Cumhurb ra sıra Türkie d n a ll Ho ye’ye gelir. Mülteci sorunu ne olacak? Suriye’ye geri dönün diyoruz. Onurunuzla vatanınızda yaşayın. Suriye’ye geri dönenler, hiçbir yaptırımla karşılaşmayacak. Sorgulama da olmayacaktır. Cenevre’deki görüşmeler devam edecek mi? Nasıl bir süreç söz konusu? Raporları görmemiz gerekiyor.
Venezuela’da ABD’li üç diplomat sınır dışı edildi enezuela Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro, hükümet karşıtı gösterilere katılan öğrencilerle görüşmekle suçladığı üç Amerikan konsolosluk görevlisinin sınır dışı edileceğini açıkladı. Bir televizyon konuşmasında bu gelişmeyi açıklayan ve isim vermeyen Maduro, bu kişilerin vize bölümünde çalıştığını söyledi. “Bunlar üniversitede görev yapan bir grup Amerikalı. İki aydır özel üniversitelerde toplantılar düzenliyorlar.” diye açıklama yapan Maduro, “Venezuela, kimseden emir almaz!” dedi.
Almanya, ABD’nin küresel casusluk programına ilk somut tepkisini veriyor. Uzun yıllardır yalnızca Rusya ve Çin gibi ülkeler karşısında istihbarata karşı koyma faaliyeti yürüten Berlin, politikalarını değiştiriyor. Deutsche Welle Türkçe servisinin Der Spiegel dergisinden aktardığı habere göre, Alman iç istihbarat kurumu Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın (BfV) istihbarata karşı koyma faaliyetlerinin güçlendirilmesi planlanıyor. Bu kapsamda, ABD ve İngiltere gibi dost ülkelerin diplomatik temsilciliklerine yönelik gözetimin artırılması öngörülüyor. İddialara göre Alman İstihbaratı, diplomat sıfatıyla ülkede bulunan müttefik ülkelerin gizli servis mensupları hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmeyi, ayrıca büyükelçilik binalarının teknik imkânlarını araştırmayı hedefliyor.
Askeri İstihbarat da işbaşında
‘Terör onlar için mesele degil’
DIŞ HABER SERVİSİ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Sergey Lavrov
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye sorununun çözümü konusunda 1.Cenevre bildirisinin alternatifinin olmadığını söyledi. Russia Today’in haberine göre Eritre dışişleri bakanıyla görüşmesinden sonra basın toplantısı düzenleyen Lavrov, Suriye krizine ve Cenevre görüşmelerine değindi. Suriye sorununun çözümü konusunda 1.Cenevre bildirisinin temel alınması gerektiğini belirten Lavrov, siyasi çözüm müzakerelerine katılmak isteyen başka muhalif grupların da bulunduğunu belirtti.
Silah gönderen yardım da gönderebilir Lavrov, “Rusya, BM Güvenlik Konseyi’nde insani yardım ulaştırılması bahanesiyle Suriye’ye müdahalede bulunulmasına asla izin vermeyecektir. BM Güvenlik Konseyi, Suriye’ye askeri müdahale yönünde hiçbir şekilde karar alamayacaktır” dedi. Bazılarının teröristler tarafından işlenen cinayetleri, Suriye yönetimi tarafından işlenmiş gibi göstermeye çalıştığını belirten Lavrov, “Biz, sürekli olarak Amerika’dan Suriye yönetimi ile doğrudan ilişki kurmasını istiyoruz” dedi. Suriye’ye insani yardım gönderilmesi konusuna da değinen Lavrov, “Muhaliflere silah gönderenler, Suriye’ye insani yardımlar da yapabilirler” dedi.
Tunus, Şam ile yeninden ilişki başlatıyor
Tunus Dışişleri Bakanı Munci Hamdi, Suriye ile diplomatik ilişkileri yeniden başlatmaya hazır olduklarını açıkladı. Şuruk gazetesinin haberine göre Tunus Dışişleri Bakanı Munci Hamdi, SuMunci Hamdi riye’deki diplomatik temsilciliğin ilişkilerin yeniden açılması için Cumhurbaşkanı Munsif Marzuki nezdinde ciddi girişimlerin bulunduğunu açıkladı. Dışişleri Bakanı Hamdi, ilk aşamada Beyrut’taki bazı diplomatların Şam’a nakledilmesi konusunda uzlaşmanın sağlandığını söyledi. Raşid el-Gannuşi liderliğindeki Nahda Partisi’nin ağırlıkta olduğu Tunus hükümetinin muhalefetin baskısı sonucu istifa etmesinden sonra kurulan Mehdi Cuma hükümetinin tüm Arap ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye öncelik verdiği bildiriliyor.
18 ŞUBAT 2014 SALI
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2
Sudoku 1
Kakuro 1
Aydınlık
KURULUŞ. 1921
ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER
Kakuro 2
Yıl. 93 Sayı. 2291
VATAN - EMEK - NAMUS
Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek
Kare
Dünya Şafak Terzi Önder Öztürk Erdem Atay Emek Esin Turhan Cansu Yiğit Toplum Özlem Konur Usta Sezim Özadalı Anıl Budak Ceyhun Bozkurt Spor Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Hayati Asilyazıcı Dağıtım Md.Cumali Karagöllü Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Grup Başkanı Duygu İlem Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım
Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi Kültür Sanat
Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul
Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01
Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34
Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.
Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli
Sayısal
Soldan sağa 1. Mahkemelerce verilen kararlar Zarara uğrama tehlikesi, riziko 2. Kayısı kurusu - Türk müziğinde bir makam 3. Şimdi, şu anda - Eski bir Mısır tanrısı - Tel, sicim veya iplikten kafes şeklinde yapılmış örgü 4. Kasaplık hayvanların kesilmiş ayağı - Erkek kardeş 5. Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer - Yaşlı ve verimsiz kimse 6. Alamet, nişan - Bir makinenin,herhangi bir taşıtın hızını kesmeye veya onu durdurmaya yarayan mekanizma - Roma’nın eski adı 7. İlave - Büyük gezi otobüsü - Bir dilek şart eki 8. Yemek, yiyecek - Fas’ın plakası Sert, katı, sağlam 9. Türk müziğinde bir makam - Sodyum’un simgesi 10. Verme, ödeme - Genişlik - Hep, bütün 11. Bir hayret ünlemi - Oltanın bağlandığı naylon iplik - Vilayet 12. Çok güzel, nefis - Askerlerin ve bazı kimselerin birbirlerini, tanıyabilmelerini sağlayan önceden kararlaştırılmış sözcük veya söz Yukarıdan aşağıya 1. İçte kalan yüz - Betonarme inşaatlarda ana demirleri
birleştirmeye yarayan ve böylece beton katmanlarının birbirleri üzerinde kaymasını önleyen metal armatür 2. Dağ tavuğu - Mürekkep hokkalarına konulan ham ipek - Gün doğumundan önceki alaca karanlık 3. Alt uçlarına bir çubuk bağlanmış bulunan iki düşey ipten yapılmış bir jimnastik aracı - Yünden dövülerek yapılan kaba ve kalın kumaş 4. Bir meyve - Kalça kemiği - Kuzu sesi 5. Bir gayret ünlemi - Birbirini tamamlayan iki tekten oluşan Umutsuzluktan doğan karamsarlık, üzüntü 6. Bira yapımında kullanılan bir bitki türü - Bir İspanyol şiiri türü 7. Lezzet - Namazda, bir kıyam, bir rüku ve iki secdeden oluşan bölüm - İnce urgan 8. Duvar boyamakta kullanılan sulandırılmış kireç - İnandırma, kandırma 9. Huzur, erinç - Rubidyum’un simgesi - İsviçre’de bir nehir 10. Küçük mağara - Kapı - Burun 11. Bir haber ajansı - İslam inancına göre dört büyük melekten biri 12. Gevşemek, ek yerlerinden ayrılmak, oynamak - Gözde açık kestane rengi
Soldan sağa 1 Osmanlı devletinde taht yeri, saltanat makamı anlamında kullanılan bir sözcük 5 Çin parası 9 Büyük tren istasyonu 10 Lichtenstein (kısa) 12 İtalya’nın başkenti 14 Çin gülü 17 Hile 18 Hristiyan tebaa 20 Samsun’da bir göl 22 Ağabey 23 Tarz 25 Sazın en kalın teli ya da kirişi 27 Japon bekçi köpeği 29 Batı’ya özgü olan 31 Subay (kısa) 32 Çok sıkılmış 34 Vilayet 35 Yineleme 37 Afrika’da bir ülke 39 Bir İngiliz birası 40 İsviçre’de bir nehir 42 Ateş 43 Bir uçtan bir uca 47 Düşman 49 Afganistan (kısa) 50 Kalsiyum’un simgesi 51 Çokça yürümek 52 Engebe
Yukarıdan aşağıya 1 Klasik Yunan’da bir sitenin halk meydanı 2 Tantalyum’un simgesi 3 Bir sanatın, bir üslubun oluşum aşamasını niteleyen sözcük 4 Cam keskisi 5 İşveli, fıkırdak 6 Tunus’ta bir ova 7 Japon lirik dramı 8 Parlak, saydam kırmızı renkte değerli bir taş 11 İrlanda (kısa) 13 Bir şeyin öncesi 15 Kamer 16 Serap 19 Çobanaldatan 21 İbranice (kısa) 24 Süslü cadde kemeri 26 Tahta kaşık 28 Bir peygamber adı 30 Seramik çamurunun süzülüp renklendirilmiş sıvı hali 31 Bir tür keşif gemisi 33 Şarap sürahisi 36 Uzun saplı bir saz 38 Müstahdem 41 Çevik 44 Atmosfer (kısa) 45 Nijerya (kısa) 46 Müstesna 48 Almanya (kısa)
18 ŞUBAT 2014 SALI
Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Sabah gazetesi terörist arıyor
Kabataş yalanı sinirleri bozdu
VEYSEL BOĞATEPE
Rüşvet ve yolsuzluğun 17 aralık operasyonuyla sümen altından çıkmasıyla, bu yolsuzluğu belgeleyen ses kayıtları da gerek yazılı ve gerekse görsel medyada yerini aldı ve en çok konuşulan tartışılan konu haline geldi. Bu yolsuzluklardan birisi de Sabah ve ATV’nin satışı için oluşturulan 630 milyon dolarlık havuza Ziraat Bankası’nın sağladığı 200 milyon dolarlık krediydi. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, TBMM’de açıkladığı Sabah ve ATV Yolsuzluk Fezlekesinden sonra TBMM adına Ziraat Bankası’nı denetleyen Sayıştay denetçileri ile BDDK adına kurumu denetleyen murakıplar, fezlekede yer alan iddialarla ilgili kredileri incelemeye başlarken, Sabah’ta yeni bir reklam filmini dolaşıma sokmaya hazırlanıyor.
Yandaş medyanın Haziran Direnişi sırasında kışkırtma amaçlı uydurduğu ‘başörtülü kadına saldırdılar görüntüler var’ iddialarının yalan çıkması üzerine, gerçekleri yazan gazeteler tehdit aldında
Terörist ve savcı aranıyor
Y
andaş medyanın “camide bira içtiler, grup seks yaptılar” yalanının ardından Kabataş’ta başörtülü kadına saldırdılar taciz ettiler” yalanı da çürüdü. Kanal D’de yayınlanan görüntüler sonrası “görüntü var” diyen yandaş köşe yazarları, bu kez “rapor var, kadının beyanı esastır” demeye başladılar. Haziran Direnişi sırasında saldırıya uğradığını iddia eden Zehra Develioğlu ile röportaj yapan Star gazetesi, görüntülerin yayınlanmasının ardından “2 dakikalık kayıtla operasyon” sürmanşetiyle çıktı. Oysa bir gün önce Kanal D’nin internet sitesine görüntülerin tamamı eklenmişti. Görüntülerde Zehra Develioğlu’nun eşiyle bululması ve bölgeden uzaklaşması net biçimde görülüyor. Aynı gün Akşam gazetesi “O görüntülerin devamı var” manşetiyle çıktı. Kabataş soruşturmasını yürüten Savcı Işıkaltın’la görüştüğünü iddia eden Akşam, savcının görüntülerin devamının olduğunu söylediğini iddia
Ekşi Sözlük yazarlarına zorla getirilme kararı
Ekşi Sözlük’ün kurucusu ve üyesi 40 kişinin, “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama” suçunu işledikleri iddiasıyla 9 aydan 1,5 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davanın görülmesine devam edildi. Mahkeme heyeti duruşmaya gelmeyenlerin “zorla getirilmesi” kararı verdi. Anadolu 32. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya ekşi sözlük kurucusu S. Kapanoğlu’nun da aralarında bulunduğu 11 tutuksuz sanık ve avukatları katıldı. Duruşmada savunmasını yapan Can Erenberk, Miray Erber, Şebnem Şahin, Ali Osman Göksel suçlamaları reddederek beraatlerini istediler. Mahkeme savunması alınan sanıkların duruşmadan vareste tutulmasına, duruşmaya katılmayan diğer sanıkların zorla getirilmesine karar verdi. Kapanoğlu’nun da bulunduğu 40 kişiye 9 aydan 1,5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılmıştı.
etti. Akşam’ın bu haberi ve savcının sözleri yandaşların umduğu etkiyi yaratmadı. Görüntülerin alenen kendilerini yalanladığını gören yandaşlar, konuyu “paralel yapıya” getirerek, kışkırtıcı yayınlarını unutturmaya çalıştılar. Kabataş saldırısını ilk uyduran köşe yazarı Abdülkadir Selvi, gö-
rüntüleri yalanlamadığı yazısında Develioğlu’nun yeniden mağdur edildiğini iddia etti. Yazısında daldan dala atlayan Selvi, 28 Şubat’tan girip Said Nursi’den çıktı. Aynı gün Anadolu Ajansı, zor durumda kalan Kabataş kışkırtıcılarının imdadına yetişmek için Zehra Develioğlu ile röportaj ger-
çekleştirdi. Haziran Direnişi sırasında gazetelere röportaj verip saldırıya uğradığı iddiasıyla eylemcileri hedef gösteren Develioğlu, bu kez “Kimseye kendimi ispat etmek durumunda değilim” dedi. “Bana zaten inanmak istemeyen inanmayacaktır” diyen Develioğlu, yayınlanan görüntülerin belli belirsiz
Yandaş medyanın sığındığı rapor çelişki dolu Zehre Devecioğlu’nun ifadeleri çelişkilerle dolu. Develioğlu, gazeteci Palçiçek Pamir’e olay nedeniyle kollarında oluşan morlukları gösterirken, Adli Tıp tarafından verilen raporda ise, mağdurun sağ ve sol diz altı bölgesinde morluklar oluştuğu belirtildi. İşte Aysun Yazıcı’nın Taraf’ta yayımlanan haberinden bazı satırlar: “Kabataş’ta saldırıya uğradığı iddia edilen Zehra Develioğlu, “Bunu kimseye ispat etmek durumunda
değilim” derken, olayla ilgili çok sayıda çelişki hala cevaplanmayı bekliyor... Yaşadıklarını “Çok ağır bir yük, çok büyük bir acı” ifadeleriyle anlatan Develioğlu’nun yeni görüntüleri ise akıllarda soru işareti bıraktı. Develioğlu’nun iddialarına ilişkin dikkati çeken ayrıntılar ve cevap bekleyen sorular ise şöyle: İddia edilen olay Haziran’da meydana geldi. Develioğlu ise Adli Tıp raporunu olaydan günler sonra, 5
Haziran’da aldı. Gazeteci Balçiçek İlter, olaydan iki hafta sonra yani, 16 Haziran’da Develioğlu ile görüştü ve “Zehra’nın morluklarını da gördüm, yaşadığı travmaya da tanık oldum” dedi. İlter, önceki gün “Kabataş” başıklı yazısında, Develioğlu’nun kollarında morluklar gördüğünü belirtti. Raporda bacakta morluklar olduğu belirtilirken, İlter’in Develioğlu’nun kolundaki morluklardan bahsetmesi şaşkınlık yarattı.”
Sabah gazetesi, yolsuzluk ve usulsüz kredi iddialarıyla suçlanırken, yeni bir reklam filmini “Autonomy Film” adında ki bir firmaya havale etti. Herkes reklam filmi çekebilir, bunda ne var? sorusu akla gelebilir ancak filmin kadrosuna baktığımızda, sıradan bir reklam filmi olmadığı kesin. Hatırlayacaksınız, AKP ile Gülen Cemaati arasına kara kedi girdiğinde, Gülen Cemaati’nin sözcüsü konumunda olan Zaman Gazetesi, “barışalım” mesajı veren bir reklam filmini dolaşıma sokmuştu. AKP’nin sözcüsü Sabah Gazetesi ise şimdilik oyuncu kadrosunu oluşturmakla meşgul olduğu reklam filmi için terörist ve savcı karakterlerini arıyor. Ana kadrosunu beş oyuncunun üstleneceği reklam filmi için ayrıca AB ve Çin’de gösterilmek üzere politik- bürokrat tiplere de rol veren Sabah’ın terörist ve savcıları aynı kadroya dahil etmesinden birilerine karşı bir misille mi yoksa Zaman gibi “barış” mesajı mı vermek istediği, film dolaşıma girdiğinde daha net anlaşılacak.
olduğunu iddia etti. Aynı gün Tayyip Erdoğan, Şişhane-Haliç metro geçiş köprüsünün açılış töreninde konuştu. Erdoğan’ın hedefinde Kabataş gerçeklerini yazan medya vardı. İsim vermeden Hürriyet’i eleştiren Erdoğan, “O hanımefendi ve çocuğu konusunda bu defa yeni bir hazırlığın içine girdiler. Tersine çevirmek istiyorlar. Kurtulamayacaksınız. Tarih sizi affetmeyecek” dedi. “Medya dünyasında amiral diye geçinenlere söylüyorum, bunun altında boğulacaksınız” diyen Erdoğan, “Adli Tıp raporlarının nerenize koyacaksınız” dedi. Erdoğan’ın medyayı tehdit eden konuşması, çok sayıda yandaş gazeteye manşet oldu. Star gazetesi “Bu ne paralellik” başlıklı manşet haberinde “Gezi medyası ve Cemaat medyasının el ele” olduğunu iddia etti. “Kabataş’ta taciz medyada linç” başlıklı habere imza atan Sabah gazetesi, Develioğlu’nın Anadolu Ajansı’na verdiği röportajı yayımladı.
‘Milletin a... koyacağız’ diyen isim konuştu Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ikinci dalgasında ismi geçen ve “milletin a... koyacağız” sözü ile büyük tartışma yaratan işadamı Mehmet Cengiz, yandaş Star gazetesine konuştu. Küfür ettiğini inkar etmeyen Cengiz, rakip firmayı kastettiğini iddia etti.
Tuncay Özkan: Gazeteciler direniyor C
ezaevi ziyaretlerini sürdüren Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), 6 yıldır Silivri Cezaevi’nde yatan Tuncay Özkan’ı bir kez daha ziyaret etti. TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar ve Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver’in bir saat açık görüş yaptığı Özkan, Türk medyasının yerlerde süründüğü iddialarını reddetti. TGC Bizim Gazete’de röportajı yayınlanan Tuncay Özkan, “Propagandacıları gerçek gazetecilerden ayırıp baktığınızda, tasfiye sürecinde ayakta kalan ve onurlu mücadele veren tek mesleğin gazetecilik olduğunu görürsünüz” dedi. İşte o röportajdan satır başları...
‘İdam cezası kalkmadı’ Müebbet ve 16 yıl mahkumiyet kararı çıktıktan sonra annem ziyaretime geldi. “Şimdi bunun anlamı ne? Neden buradasın?” diye sordu. “Suçlu olsan oğlum katil, namussuz, hırsız derdim. Şimdi ben ne diyeceğim?” dedi. Bu dava siyasidir. Daha baştan çökmüştür. Ama bizi yıldırmaya yetmeyecektir. Cezaevlerinde insanlar göz göre
Tuncay Özkan
Son manşeti Tayyip atacak Tayyip Erdoğan’ın Kabataş saldırısı yalanını yazan gazeteleri hedef alan konuşması yandaş gazetelere manşet oldu. Üstelik Yeni Şafak ve Star yine pişti oldu.
göre ölüme terk ediliyor. Çünkü burada insana saygı yok. “Hasta mahkum” sorunu, saygısızlık sonucu çıkıyor. Yaratılan korku iklimi herkesi etkiledi. Doktorlar, hasta mahkumları üniversite hastanesine sevk edemiyor. Kuddusi Okkır böyle öldü. Altı temizlenen, vücudunda yaralar çıkan adamı 6 yıl ölüme terk ettiler. Şimdi Muzaffer Tekin ölüyor. Pankreas kanseri. Sebep ihmal. Zamanında doğru dürüst bakılmadı. Fatih Hilmioğlu duvarlarla konuşuyor. Sadece Silivri’de değil, diğer cezaevlerinden de feryat figan yükseliyor.
Çankaya’ya paralel köşk
Şimdi konjonktüre bağlı olarak doktorların da tavrı olumlu yönde değişti. 6 yıl önce ölüme göz yuman sistem, şimdi “size bakılsın, ölmeyin” diyor. Türkiye’de ölüm cezası kalktı diyorlar. Yalan! Devam ediyor. Sadece şekli değişti. Kin ve intikamlarını, insanları ölüme terk ederek çıkarıyorlar. Ben tek başıma hücrede kalırken hastalarla ilgilenebilmek için koğuşa geçtim. Şimdi Yalçın Küçük, Fatih Hilmioğlu, Levent Göktaş ve Aykut Metin Şükre ile kalıyorum.”
Bezirgânlar reklama başladılar: “Öcalan’ı razı ettik!” Sanki İmralı’daki “Apo” ile direkt bağlantıları var! Bazıları ölçüyü tuttursalar da bazıları ipin ucunu kaçırıyorlar, neredeyse “Apo’yu dize getirdik!” diyecekler, sanki “Apo” devlete karşı direnmiş de... “Apo”, Amerikalılar kaçırıp da bize teslimden sonra, “devlete bağlılığını hep tekrarlamıştır.” İmralı’da savcıya ilk sözü “Beni idam ederler mi?” olmuştur. İdam edilmeyeceğini anladıktan sonra tutumunu hiç değiştirmemiştir... Görülüyor ki “Apo” aklı başında bir adamdır, devlete hizmete hazırdır. Ya Kürdistan? “Apo”ya göre hayaldir. Ömrü yeterse, “Apo”nun Çankaya’da paralel bir köşk tutup, iktidar koltuğuna oturmasına şaşırmayacaksınız... Ne zaman? Bakla falı açan çingenenin, “Bugün mü desem, yarın mı desem, üç vakitten biri...” dediği gibi. HASAN PULUR - MİLLİYET
YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 06.30 Muhabbet 08.00 Televizyon Gazetesi 10.00 Ekopolitik 11.00Mutlu Yaşam 12.00 Haber Masası 14.00 Bilim ve Toplum 15.00 Haber Merkezi
08.00 Semra Topçu ile Güne Başlarken 10.00 Ezgi Değirmencioğlu ile Haber Saati 17.00 Akşam Haberleri 19.00 Halk Haber 19.35 Hakan Aygün Analiz 21.00 En Ana Haber 22.00 Şaban Sevinç ile Basın Koridoru 00.00 İsmail Dükel ile Günsonu Haber
07.30 Uyan Türkiye 10.00 Keyifli Sabahar 11.45 Yaşamın İçinden 13.00 Haber 13 14.00 Türk Filmi 17.00 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 20.00 Yereli Yönetenler 21.00 Duayen 22.00 Türkü Pınarı 00.00 Ana Haber
09.20 Sormak Gerek 10.00 Biz Bize 11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 14.20 Habercinin Saati 15.30 Dünyadan Haberler 16.00 Güncel 17.30 Ekonomi 18.30 Günce 20.00 Ana Haber 21.00 Belgesel 23.30 Ellerin Türküsü
09.00 Parametre 10.35 Paranın Gündemi 11.00 Karşı Gündem 12.00 Bugün 16.00 Dünya Hali 16.45 Afiş 17.40 Paranın İzi 18.00 Ana Haber 19.30 5N1K 20.45 Aykırı Sorular 21.30 Dört Bir Taraf 23.30 Burada Laf Çok
09.00 Haber Merkezi 09.30 Ekonomi Notları 12.00 Haber 12.15 Ekonomi 13.00 Öğle Bülteni 15.30 Günün İçinden 16.20 NTV’ye Sorun 17.00 Akşam Haberleri 18.15 Gece Gündüz 21.45 Manchester CityBarcelona Karş. 23.45 Gece Bülteni
08.45 Doktorum 10.30 Zeytin Tepesi 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Haber 19.50 Spor 20.00 Küçük Ağa 21.45 Çalıkuşu
09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.30 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 16.45 En Güzel Bölüm 17.15 Beni Affet 19.00 Star Haber 20.00 Yetenek Sizsiniz Türkiye 23.30 Aramızda Kalsın
08.30 Yeni 1 Gün 10.00 Her Şey Dahil 12.00 Show Dünyası 12.30 Gülben 14.30 Film: Dinmeyen Sızı 16.00 Pis Yedili 18.30 Ana Haber 19.15 Büyük Risk 20.00 Benim İçin Üzülme 23.15 Güldür Güldür
07.00 Galaksi Rehberi 08.40 Aramızda Kalsın 12.00 Özge ile Yeni Hayat 14.30 Anlatacaklarım Var 17.00 Dünya Listeleri 18.15 Flashpoint 19.00 Komedi Dükkanı 20.00 Film: Cinayet Uzmanı 21.45 Film: Karanlık Plan 23.30 Saba Tümer’le Bu Gece
07.00 Kahvaltı Haberleri 10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert 13.00 Kızlar ve Anneleri 15.00 Alemin Kralı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 atv ana Haber 20.00 Kaçak 23.15 Charlie’nin Melekleri
08.35 Sen de Gitme 10.00 Herkes İçin Hukuk 11.15 İyi Şeyler 12.40 İyi Fikir 13.35 Elde Var Hayat 14.55 Aileler Yarışıyor 16.50 Zengin Kız Fakir Oğlan 18.30 Habere Doğru 19.00 Ana Haber 19.55 Seksenler 22.55 Bir Yusuf Masalı 01.05 Film: El Gusto
09.00 Haber 09.35 Spor Toto Süper Final Karş. Özet 10.35 Gündem 12.35 Haber Kameramanı 13.35 Gündem 14.10 Türkiye Ajansı 14.35 Gündem 17.10 Dünya Turu 20.00 Ana Haber 21.00 Doğadaki İnsan 22.40 Derin Analiz
09.00 Haber Ajanda 09.35 Bakış 19.00 Haber Masası 11.00 Haber Merkezi 12.00 Gün Ortası 15.00 Güne Bakış 15.50 Spor Bülteni 17.05 Söz Sende 20.00 Televizyon Gazetesi 22.00 Haber Bülteni 21.00 Teke Tek 23.30 Dünyanın İşleri
09.30 Gündem Özel 11.00 Nazım Usta ile Mutfak 13.30 Film 15.00 Hong Gil Dong 16.00 Hayat ve Sağlık 16.30 Ayhan Aşan ile Safa Geldiniz 18.00 Kum Saati 19.30 Ana Haber 20.15 Hong Gil Dong 22.30 Gündemin Nabzı 00.00 Açık Tribün
07.00 Geri Sayım 09.45 cnbc-e.com’da Bugün 10.00 Piyasa Ekranı 14.00 Piyasaya Bakış 15.00 Piyasaya Bakış 16.00 Kapanışa Doğru 18.00 Avatar 18.30 Penguins of Madagascar 21.00 The Carrie Diaries 22.00 Film: Hemingway and Gellhorn
09.00 Hayallerinin Peşinde 10.00 Taht Oyunları 11.00 Kanun ve Düzen 13.00 Hayallerinin Peşinde 14.00 Sinbad 15.00 Dallas 16.00 Ellen Show 18.00 Taht Oyunları 19.00 Kanun ve Düzen 21.00 CSI: NY 23.00 The Wire
06.45 Çalar Saat 10.00 Doktorlar 11.30 Babam Sınıfta Kaldı 12.30 Yemekteyiz Anadolu 14.30 Unutma Beni 16.30 Esra Erol’da Evlen Benimle 19.00 Fox Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Çocuklar Duymasın 21.45 Benim Hala Umudum Var
07.00 Kavak Yelleri 09.00 Öyle Bir Geçer Zaman Ki 11.00 Bıçak Sırtı 12.45 Menekşe ile Halil 15.15 Hanımın Çiftliği 18.10 Kobra Takibi 20.00 Fırıldak Ailesi 20.20 BKM Mutfak 21.30 Film: Kariyer Savaşı 23.20 Ah Biz Kadınlar
18.00 Spor Ana Haber 18.30 Çizgi Film “Robin Hood” 19.00 Ana Haber 20.00Emek Dünyası 21.00 Yerel Seçim 22.00Ankara Kulisi 00.00 Gece Raporu
Hazırlayan: Ece KIRBAŞ
18 ŞUBAT 2014 SALI
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
SAÇAK, NİSAN 1988 SAYI: 51
Yılmaz Güney’in Nihat Behram’a mektupları
Türkçenin katıksız kanı
YAŞAR KEMAL
Destan toprağı Anadolu’da dört mitos vardır. Birincisi antikçağda İzmirli yurttaşımız Homeros’tur. İlyada ve Odysseia bütün dünyaca bilinir. İkincisi halk ozanımız Yunus Emre’dir. Üçüncüsü Nâzım Hikmet ve dördüncüsü Yaşar Kemal’dir bir kitap oluşturabiliriz. Bütün büyük kültür insanları gibi Yaşar Kemal de, yapıtlarıyla Türk resmini, Türk müziğini, Türk sinemasını, balesini, tiyatrosunu derinden etkilemiştir. Bu sanat dallarını yapıtları ve anlatımıyla adeta tutuşturmuştur.
Yapıtlarında geçmiş soluk almaya başlar
T Sevgili Kardeş, Tüm yaşamım boyunca hem hiç yalnız olmadım, yalnızlık duygusuna kapılmadım, hem de en çok yalnız oldum, yalnızlık duygusunun iç kemiren sızılarını yaşadım. Bu, bir ormandaki ağacın, en uç noktasındaki yalnızlığa benziyor. Zaman zaman, kendi içinde bile o yalnızlığı kendine karşı duyabiliyorsun. Kendi kendine bile soruyorsun, sen benim gelişen yanlarımı, o duyarlı ve sürgün yanımı anlamıyorsun, ona gereken özeni göstermiyorsun, diyorsun. Hem milyonlarla beraber, hem de kimi zaman yalnız... Düşündüklerimi ne yazma, ne de yapma olanağın yok ya, bu beni eritiyor. Durmadan düşünüyorsun ve düşündüklerin bir alevin ucunda yükselen dumanlar gibi yok olup gidiyor... Geride bir avuç kol, kömür ve is... İçimin bazan böylesine işlendiğini duyuyorum... Oysa ne denli güzel, ne denli iç açıcı benim denizim... Karşı dağlarım ve kimi zaman ufku kıpkızıl morçiçeklerine boğan güneşin... İşte martıların da var... Sararmış yapraklarıyla ayva ağaçlarım... Kırmızı yapraklı sumak ağaçlarım.. İşte toprak güz aylarının sıcaklığı içinde... Nasıl da serin esiyor akşam yelim... Ama benim içimin isi karartıyor her şeyi. Karamsar değilim, hiç bir zaman da olmadım. Ama kollarım bağlı işte... Yeni şeyler düşünüyorum. OF film yapmalıdır. Ama nasıl bir film... Nasıl... Adım bir tehlike olarak kaldıkça kim oynatır burada filmimizi. İşte düşman bekliyor elimizde. Her taraftan kuşatma altındayız ve her kesim kendine göre intikam alıyor bizden. İşletmecisi boyun eğdirmeye, daha önceki kararlılığımızı kırmaya, bizi aklınca perişan etmeye çalışıyor. Eski arkadaşlar ise bir çeşit yenilik sayıyorlar durumlarını; oysa ne denli yanlış. Rekabet duyguları salyalarını akıtıyor. Oysa benim onlara rekabet diye bir sorunum yok. Ben hiç öyle düşünmedim. Ancak, onların kapılandıkları kapılar benim düşmanım, o kadar. Her neyse, yeni şeyler yapmak gerekiyor; yeni koşulları hesaba katan yeni şeyler... Film yapımında düşüncelerim şu: Konuyu, senaryoyu onaylamımız halinde, seçeceğimiz kadro ile dışımızdaki arkadaşlara film yaptırmak. İkincisi, bizim dışımızda dişe dokunur nitelikli fîmlerin dış satım ilişkilerini ilkeli bir biçimde ele almak. Gelişigüzel değil... seçerek... Bu konuda senin düşünceni bilmek isterim. Amacım birden çok film yapmaktır. En az üç... bunlardan ancak birinin senaryosu bana ait olabilir. GF’yi yeni baştan ele almak gerekiyor. Bir işletmeci, bir muhasebeci;... Onlara müdürlük yapsın diyorum...’ Biz GF olarak, ister şu, isterse bu kişiyle çalışırız. Bu nedenle dışardan temin edeceğimiz finansman olanakları sadece benim senaryolarıma bağlı kalmamalıdır. YG, GF’nin bir parçasıdır, öyle sanıyorum ki, Ocak, Şubat, aylarında çekim başlayacak... Cezaevi dizi filmini şimdilik erteliyorum. Öyle gerekiyor. Ama senaryo olarak alıcısı çıkarsa, evet... yazabiliriz... Bir işçi, çalıştığı makinanın kendisine verdiği disipline uymak zorundadır. Yani o makina ne istiyorsa o hareketi yapmak zorundadır, öyle ki bir işçi, bütün ömrü boyunca (çalıştığı sürece) aynı hareketleri yapmak zorunda kalabilir. Bu hayatın dayattığı bir şeydir. O işçi sıkılıp ben öyle değil de böyle davranayım diyemez. Yani, ilkeli olmak çoğu kez tek düzeliğe kadar götürür insanı. Hele dar bir çevre ve dar ilişkiler içindeyse. Bizim için de bu bir anlamda böyle olmalıdır. Sorunlarımızı mutlaka ilkeli biçimde ele almalıyız. Gücümüzü, görevlerimizi hesaba katarak davranmalıyız. Başladığımız işi mutlaka bitirmeliyiz. Adım adım gelişeceğimizi, en küçük bir başarının bile sabır ve kararlılıkla elde edileceğini bilmeliyiz. Gücümüzü aşacak ilişkiler kurmak ya da ilişkilerimizi genişletip altında ezilmemeye dikkat etmek gerekir. Şu gün vardığımız yeri sağlamlaştırmak birinci görevimiz olmalıdır. Bugüne kadar sürdürdüğümüz ilişkileri sağlamlaştırmalı, bunların asıl yürütücüsü olmalıyız, yani artık dış ilişkilerimizde aracılar en aza inmeli, biz doğrudan ilişkilerin yürütücüsü olmalıyız. Bu alanlarda, acemiliğimizi hesap ederek kılı kırk yarmak zorundayız. Karşımızdaki insanlar bizim o yumuşak, kapitalist ilişkileri yabancı yanımızı, kendi çıkarlarına kullanabilirler. Dikkatli olmak gerekli... Sevgiyle gözlerinden öperim... Şimdilik... Not: Yapraklar; sumak ağacının güzü... 23 Ekim 1980, İmralı
ürkçemizin katıksız besinidir Yaşar Kemal, ruhsal besinidir. Türkçemizin temel dişlisi, sevdalısı, gönüllü kölesidir. Derin kültür kökleriyle bağlıdır Anadolu’ya. Onun sanatında Sümer’in, Asur’un, çöl Arabının, Ortadoğu halklarının, Toros’un, Türkmen’in ve Çukurova’nın temel sorunları, türküleri, ağıtları cömertçe birleşir. Birbirinden güzel, farklı kurgular ve anlatımlarla okurunu doyuma ulaştırır. İnsanlığın geleceğe yönelik bilinci ve ruhuyla yüzleştirir. Bir umutlar eşiğidir Yaşar Kemal. Pir Sultan Abdal’ın 500 yıl önce söylediği “Öküzün damını alçacık yapın/ Yaş koman altına kuruluk sepin/ Koşumdan koşuma gözlerin öpün/ İrençberler hoşça tutun öküzü” dizelerindeki gibi, öküzün gözlerinden öpen, Hitit’ten günümüze çift süren, suyu işe koşan, tohumun çimlenmesine katılan, üretim aracı olan emekçi öküze övgüler düzen bir soydan gelmektedir Yaşar Kemal. Coşkulu kalemiyle köylülerin, göçebelerin dünya dillerindeki atan yüreği ve soluğu olmuştur. Onun anlatımında Toros sularının bol köpüklü, ışıltılı serinliği ile Çukurova sıcağının buharı birleşir; geçmişin ağırlığı ile geleceğin sancıları da.
Kabaran Toros bulutlarının dostu, soluğu “Yanan her ateş bir yeşildir, tüterek ağlar” diyen Kızılderili ağıtında olduğu gibi Yaşar Kemal bir doğa dostudur. Açan çiçeğin, öten kuşun, uçan kelebeğin, arının, yağmurun, akarsuyun, nehirlerin ve kabaran Toros bulutlarının dostudur, soluğudur. Ne var ki Yaşar Kemal, yalnızca doğada gördükleriyle yetinen, gördüklerini bir fotoğraf ger-
çekçiliğiyle yazan bir yazar değildir. Her anlatımında, eşsiz tasvirlerinde doğanın da ötesine geçerek, doğaya bir o kadar da düş gücü katar, zamandışılığı katar. Yakalanamayan uçucu gö-
rüntüleri, renkleri, çiçeklerin renkli düşlerini özümseyerek, gördüklerini başkalaştırarak kendine özgü bambaşka bir doğa yaratan ender yazarlarımızdan biridir. Öyle ki, Yaşar Kemal’in
bütün yapıtlarında enine boyuna anlattığı yüzlerce, binlerce rengi, arıyı, çiçeği, çalıyı, dikeni, yaprağı, çimeni, otu, örümceği, sineği, kelebeği, yılanı, kertenkeleyi toplayıp bir araya getirsek kocaman
Yazarın yapıtlarındaki şiirsel ışık, düşsel anlatım, uçuşan, oynaşan sarılar, morlar, balkıyan maviler, lacivert görünümlü dağlar, birer tablodan farksız anlatımlar, peyzajlar, görkemli bulut senfonileri, “uzun bacaklı yağmurlar”, buğular, kimsenin göremediği, hayal bile edemediği ışıklı som ağaçlar, kıvılcımlar, birbirine benzemeyen coşkulu deniz dalgaları, çağdaş Türk resminin büyük ustalarının esin kaynağı olmuştur. Başta Abidin Dino olmak üzere Avni Arbaş’tan Turgut Pura’ya kadar, sayıları 19’a varan ünlü ressamlar, Yaşar Kemal anlatımından etkilenerek birbirinden farklı tablolar yapmışlardır. Çok katmanlı yapıtlardır Yaşar Kemal’in eserleri. Yapıtlarının her katında biraz arkeoloji, höyükler, antik kentler, kaleler, mezarlar, söylenceler, masal ve destan gerçeği yatar. Yaşar Kemal’in yapıtlarında geçmiş günümüze gelerek yeniden canlanır, soluk almaya başlar. Sıradan bir roman okuru, Yaşar Kemalin yapıtlarının şiirsel, ışıklı anlatımına, romanlarında anlattığı olayların örgüsüne kapılarak, yapıtı bir solukta okuyabilir. Ne var ki, roman dokusunda ustaca sindirilmiş bir folklor bilgisi, yoğun psikoloji, şaşırtıcı insan davranışlarını da görebilir. Anlatılan her bölüm geçmişten geleceğe bir haberci gibidir. Bütün bunlar yazarın yapıtlarında iç içe geçmiş, dört beş farklı armonik sesten oluşan bir besteye benzer. Yaşar Kemal gibi bir dünya devi, 300-400 yılda ancak bir gelebilir. Bu denli büyük bir romancının yarattığı roman dili de büyüktür. Çünkü Türkçemiz büyük bir dildir.
Rodes ve Cardoso senfoni orkestrasıyla büyüledi ahmetsay@aydinlikgazete.com
Hocam, “spor”la ilgili konular kültür kapsamında olduğu için, bugün size, “Türkiye için adalet, Fenerbahçe için adalet” yürüyüşü üzerine sorular sormak istiyoruz. Çok iyi olur, ama hemen yarın yayımlanması koşuluyla... Cuma gününü beklersek kendimizi gazeteciliğin dışına atmış oluruz. Tabii ki yarın yayınlarız hocam. Sözü uzatmadan ilk soruyu soralım: Yüz binlerin katıldığı bu gerçekten “büyük yürüyüş”ün niteliği neydi sizce? Adı üzerinde: Türkiye’de adalet olsun istendi; Türkiye’nin spor alanında bir parçası olan Fenerbahçe için de adaletli davranılsın istendi. Çeşitli ölçümlere göre, yürüyüşe 450.000 kişinin katıldığı belirtiliyor. Peki, bu kadar geniş kitleleri bir araya getiren nedir? Türkiye’deki adaletsizlik! Evet, yüz binlerce insanı, ancak adaletsizliğe gösterilen tepki bir araya getirebilirdi. Şimdi konuşturmayın beni! Konuşun, konuşun... Ahmet Say’a soru soruyoruz, siz de cevap veriyorsunuz, ne var bunda? Adaletsizlik her alanda gırtlağa dayandı be! Birincisi, toplumsal yapı adaletsiz! İkincisi, bireyden tutun, milyonları içeren yurttaş örgütlerine kadar, herkese, her çevreye yapılan insanlık dışı muamele adaletsiz! Üçüncüsü, adil yönetilmesi gereken bir ülkenin sorumlusu olanlar adaletsiz, “Paralel devlet” denen
yasadışı devlet daha da adaletsiz! Dördüncüsü, adaleti temsil etmesi gereken “özel” mahkemelerin kararları adaletsiz! Bunları ben söylemiyorum, sayın başbakan söylüyor. Beşincisi olarak ben şunu ekleyebilirim: Kitlelerin sokağa dökülmesi için bir kıvılcım gerekiyordu, o kıvılcım da Fenerbahçe Kulübü’ne ve onun başkanına yapılan adaletsizlikti. “Şike”ymiş! Futbolu geçelim, memlekette şike olmayan ne var, söyler misiniz? Aslında ŞİKE kavramı, toplumsal adaletsizliği yumuşak bir anlatımla söylemek için kullanılıyor. Soygun var, soygun! Peki, Aziz Yıldırım soyguncu mu? Fenerbahçe’yi çok yönlü tesisleriyle çağdaş bir spor kulübüne dönüştüren bir kulüp başkanı özverili olmuyor da, soyguncular için yumuşak bir anlatımla ona ŞİKECİ mi denmeli şimdi? Bu soruyu siz yanıtlayın lütfen... Bir “şike olayı”nın gerçekleşmesi için iki öğe gerekir: Şike yapmayı öneren ile şike önerisini kabul edip uygulayan. Aziz Yıldırım’ın şike önerisinde bulunduğunu varsayalım. Peki, bu öneriyi kabul edip hayata geçiren nerede? O neden yargılanmıyor? Davayı aydınlatacak olan “şikenin tarafları” neden yargılanmıyor? Offff, canımı sıkmayın benim! Sandık demokrasisi şike olmuyor, sözde muhalefet şike olmuyor da, Fenerbahçe’nin şampiyonluğu mu şike oluyor?
A
ntalya Büyükşehir Belediyesi 3’üncü Uluslararası Antalya Gitar Festivali, Jorge Cardoso ve İgnacio Rodes’in Antalya Devlet Senfoni Orkestrası ile verdiği muhteşem konserle sona erdi. AKM Aspendos Salonu’ndaki kapanış konserine Antalyalıların ilgisi yoğun oldu. Konserden önce Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Adem Akyürek tarafından festival direktörü Ahmet Kanneci ile festivale katılan sanatçılara ve spon-
sorlara plaket verildi. Akyürek, 50’nci sanat yılını kutlayan dünyaca ünlü gitarist Jorge Cardoso’ya özel bir plaket sundu. Ayrıca, genç yetenekler arasında düzenlenen Gitar Festivali Yarışması’nda birinci olan Dorukhan Ersin’e Arif Türker Gündoğdu yapımı gitar hediye edildi. Sunuculuğunu oyuncu Toprak Sergen’in yaptığı 3’üncü Uluslararası Antalya Gitar Festivali kapanışında, dünyaca ünlü gitaristler İgnacio Rodes ve Jorge Cardoso, Tolga Taviş yöne-
timindeki Antalya Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde unutulmaz bir konser verdi. İlk sahneye çıkan İgnacio Rodes, Vivaldi ve Miguel Angel Linares’ten eserleri yorumladı. Ardından Jorge Cardoso da “San Ignacio Mini’nin Kalıntıları” adlı eseri seslendirdi. Rodes ve Cardoso, performansları ile izleyicileri büyüledi. Antalya Devlet Senfoni Orkestrası da alkış yağmuruna tutuldu. Ünlü gitaristler, izleyicilerin yoğun alkışları nedeniyle bist yaptı.
Sait Faik yıllar sonra sansürsüz Sait Faik’in ilk ve tek romanı olan “Medarı Maişet Motoru”, yıllar sonra sansürsüz haliyle okurla buluştu. İş Bankası Kültür Yayınları, “Medarı Maişet Motoru” üzerinde yıllardır süregelen “sansürü” kal-
dırdı ve “tehlikeli” bulunarak kitaptan çıkarılan kısımları koyu harflerle vererek yapıtı eksiksiz haliyle yayımladı. 1940-1941 yıllarında, Yeni Mecmua’da tefrika edildiği sırada dönemin siyasi ortamında sakıncalı olduğu gerekçesiyle yayımcı bulmakta zorlanan Sait Faik, annesinin maddi desteğiyle romanı 1944 yılında yayımlar, ancak henüz dağıtım safhasındayken kitap Bakanlar Kurulu kararıyla toplatılır, bazı paragrafları çıkarılarak “Birtakım İnsanlar” adıyla 1952’de okura sunulur.
Hazırlayan: Sema SEZEN
KAVŞAKTAKİ BULUŞMALAR-1:
‘KAYIP YAZAR’IN İZİNDE: YAMAN KORAY
Görünmeden yazmak yazarak yitmek
Ekrem
ATAER ekremataer@gmail.com
Müthiş bir projem var (!)
Y
Yaman Koray, bizim değeri sonradan anlaşılan ‘Kayıp yazar’ımızdı. Masamda yıllar önce yazdığı, ancak yayımlanmayan romanı bulunuyordu; ‘Kuyudaki Adam’...
G Feridun ANDAÇ
öze alıp yazılacak denli ilginç/renkli bir “kayıp yazar” öyküsüdür onunkisi. Onu tanıdım. Dahası gidip kendisini kayıplara karıştırdığı Karacasöğüt Köyü’nde buldum. Bu da öyle çok kolay olmadı. İzini bulduğumda, görüşme isteğimi birkaç kez geri çevirdi; “o defteri kapayalı çok oldu,” diyerek. Oysa, masamda, yayımlanmayan yıllar önce yazıp bir köşeye bıraktığı romanı Kuyudaki Adam vardı. Roman şöyle başlıyordu: “Bir zamanlar bir adam vardı. Bir kör kuyunun dibinde, karanlıklar içinde yaşıyordu.” Romanın satır aralarını okuyarak yol almıştım. Benzer duygularla okuyup notlar aldığım bir başka kitabı da önümdeydi. Benimkisi ısrar değil, istekti. “O sevecen isteğini, edebiyatla ilgili halini anlamıştım son konuşmamızda; orada beni ele geçirmiştiniz işte,” demişti köye yakın koydaki teknesinde saatlerce söyleşirken.
ve ardından tümüyle yayın dünyasından kopup Mavi Tur’a verir kendini. O ilk buluşma ânı, gelip beni Dalaman Havaalanı’nda karşılaması; köye gidene kadar yol boyunca anlattıkları ve geceye uzanan sohbetimiz...Evde ve teknedeki saatlerimiz onu anlamaya/tanımaya yetmişti benim için. Hele fotoğraf albümleri, okunmuş dizi dizi kitaplar, plaklar, Mebrure Hanım’ın evin dört yanını süsleyen fotoğrafları Yaman Koray’ı daha da iyi anlatmıştı bana. Karşıma çıkan aile öyküsünde ise burukluk, zenginlik, şaşaa, ün, bırakılmışlık, kaçış, aşkın aşkınlığı vardı. Cumhuriyet’in inşa sürecindeki bir başka boyutu da gözleyebiliyordunuz orada. Kendini yoktan var eden bir kadın kimliğinin var oluş öyküsü simgeleniyordu adeta
kan kısa pantolonlu küçük Yaman Koray’ın Muhsin Ertuğrul’la yan yana gelişinin öyküsü...Ertuğrul’un annesine olan aşkı...Ve kendisinin aşkları, evlilikleri, çocukları... Ege’deki Mavi Tur/Mavi Yolculuk serüvenine teknesiyle katılıp hayatını bu yolla kazanması sürecinde tanık oldukları, anlatılası, yazılası birçok öykü biriktirmişti zihninde ama eli kaleme bir türlü gitmiyordu işte nedense! “Ben kalemi değil, kalem beni bıraktı; bu yüzden hüzünlüyümdür,” demişti küçük motorla deniz turu
Yaman Koray
Yeniden yazıya dönüş
Ondan onay almasam da, döndüğümde Kuyudaki Adam’ı yayına hazırlayıp, kapak tasarımını yaptırıp kitabın yayına hazır halini görmesi için kendisine göndermiştim. Bu romanı onun yaşamından izler taşıdığı gibi, anlatımı ve kurgusuyla çok özgündü. Bir bakıma onun edebî manifestosuydu. Yaşamı ve yazgısı orada saklıydı. Dosyayı aldığında, gidip tekneye kapandığını anlatmıştı Sultan hanım. Sonraki günlerden bir gün, köy bakkalına gidip Kimdi Yaman kiloyla defter ve kurşunkaneminin tanınmış Koray? Mebrure Alevok, dö lemler alıp gelmiş, si ne an n y’ı ra Ko Yaman virmendi. teknesinde gece gündüz Yaman Koray, bizim yazarlarından ve çe yazmaya başlamıştı. benzersiz bir “kayıp yaSanırım Kuyudaki Adam zar”ımızdı. Kuşkusuz basılmış kitap olarak eline “Katip Bartleby” değildi. geçtiği sıralardı, bende, o Ama Herman Melville’e ara gazetelerde kalmış yakın duran bir yanı da öykülerini bir araya getirip yok değildi! Annesi, dökitaba dönüştürerek neminin tanınmış popüler Rüzgârlarla Geldi adıyla yazarı, çevirmeni Mebrure önüne koymuş, bu kitaba Alevok’la bir gecede anabir “giriş” notu yazmasını oğul karar veriyorlar; İsistemiştim. İşte bu kez tanbul’u terk edip Erdek’e kalemi eline alabilmişti. yerleşiyorlar. Alevok Motel’i Elyazısıyla bana ilettiği açıp başka bir hayata yönenotta şunları liyorlar. söylüyordu: Erdek, öykünün ikinci “Sevgili Dostlarım, ayağı. Üçüncü ve son durağı Mebrure Alevok’un yaşaElinizde tuttuğunuz kitaptaki ise Gökova’dır. Koray’ın kadim mında. Ötede ise Yaman Koray’ın dostları Tarık Dursun K. ve Ah- hayatındaki mirasyedi babanın met Mekin’in anlattıklarından izleri, giderek silinen yüzü ve öğrendiklerimin bir bölümü Er- biraz da bu yüzden anneye daha yaptığımızda. “Bir başka hayat dek dönemini aydınlatıyordu. İlk da derin bir tutkuyla bağlanışı ... seçtim artık,” diye de eklemişti. yıllarda anne Alevok, anılarının Dededen taşınan mirasın babanın Birbirimize hemen ısınmıştık. ikinci cildini, oğul ise yeni ro- hovarda yaşamında tüketilişi...Ve Aşklarının öykülerini dinlemeye manları Büyük Orfoz (1979) ve ana-oğul’un ondan kopuşu... başlayınca karşıma akranım biri Badanalı Yüzler’i (1983) yazar Ve fotoğraflarda karşıma çı- çıkmıştı, coşkuluydu her birinden
Ve... Trajik bir son... O sevgili teknesinde bir sabah elektrik çarpması sonucu yitirdik onu. O, vurgunun hep başka bir yerden geleceğini düşünüyordu. Yazının tam orta yerinde. Tutkuyla döndüğü kaleminin kâğıdının yanı başında ve sevdiği denizin ucunda sonsuzluğa göçtü. Kimse fark etmedi onun öldüğünü sevenlerinin dışında. Denizi, deniz insanını iyi anlatan romancılarımızın önde gelenlerinden olduğunu bile kimse bilemedi, yeterince dönüp bakmadı yazdıklarına. “Denizde yaşadım. Denizle yaşadım. O da, bende ve benimle yaşadığını anlamış gibi bana kucak açtı. Severek kabul etti beni.” Böyle diyordu denizi anlattığı kitabında. Ve deniz sonunda çekip aldı onu. Oraya dair yazdıkları kaldı bizde. Onun bu “kayıp yazar”lık serüvenini belki de buradan Üç kitap daha yazdı anlatmaya başlamalı, Karacasöğüt Yaman Koray’ın yazıda yolculuğu Köyü’ndeki o küçük koyda saklı böyle başlar. Ama onun ilk kitabı 11 yaşadığı zamandan, kendini kuyulara yaşındayken çıkmıştır: Hayvanlarım saldığı ânlardan birine dönerek 81946, Remzi Kitabevi, 87 s.). Bir anlatmalı Yaman Koray’ın öyküsünü... başyapıt olan Deniz Ağacı’nı (1962), Orada, biraz da, edebiyatımızın Gelin Taşı (1963), Sığırcıklar (1967), vefasızlığının ve anne Mebrure Mola (1970) izler. Alevok’la Yaman Koray’ın saklı yazar “Kayıp yazar”ımızın öyküsü burada kimliklerinin varoluş öyküsü vardır... bitecek değil. Kuyudaki Adam’ı eline Eminim ki, bir gün, on aldıktan sonra, mavi turlara katıldığı çocuğundan biri; “Romancı Babam: teknesini bir yazı/yaşama alanına Yaman Koray’ın İzinde” diye bir çevirerek, yaşamının büyük bir belgesel yapıp onu ve dönemini bölümünü burada geçirip üç kitap daha anlama/anlatma serüvenine yazdı: “Ne Cennet Şey Şu Deniz, Bir çıkacaktır... Buradan ellerini çabuk Ömür Yetmez, Annelerin En Güzeli. tutmalarını dilerim.
öyküler, bundan aşağı-yukarı yarım asır önce yazıldı. Ben 16-20 yaşlarında iken... “Saadete Doyan Adam”, okulda (Saint-Joseph Lisesi) bir Türkçe kompozisyon dersinde yazdığım bir öyküydü. Hiç unutmuyorum, hocamız S. ...hanım, bir sonraki derste, kürsüden bütün sınıfa, neredeyse gözleri yaşlı, okumuştu. Bu öykü, o yıl, liselerarası düzenlenen bir yarışmada en iyi hikâye seçildi. Birçok kez, değişik okullarda, gidip, sahnede okumak zorunda kaldım. Hatta bir ödül bile almıştım, kırmızı kurdele ile sarılı, birkaç kitap... Önce Akşam gazetesinden bir istek geldi: “Öykü yaz, basalım,” diye. Rahmetliler Necmettin Sadak-Kâzım Şinasi devrinin Akşam’ı...”
söz ederken. Ve takılmadan edememiştim kendisine, çünkü, sekizinci eşi Sultan, kendisinin üçüncü ve onun onuncu çocuğuna hamileydi. Beni konuk ettiği ilk gün umutsuzca dönmüştüm. Ka-
Dünyanın Kemanları Festivali C
emal Reşit Rey Konser Salonu (CRR), önceki günlerde düzenlediği “Caz Şubatı”nın ardından bu kez de çok özel bir festivalle İstanbulluların karşısına çıkıyor. Dünyaca ünlü sanatçı Cihat Aşkın koordinatörlüğünde 19-21 Şubat’ta düzenlenecek olan ‘Dünyanın Kemanları Festivali’yle çok değerli akademisyenler ve sanatçılar, CRR’de bir araya geliyor. Festivalde, 400 yıllık kemanlar sergilenecek, ünlü kemancılar genç sanatçılara ders verecek. Festival, 19 Şubat Çarşamba günü saat 17.00’de “Dünyanın Ke-
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Cihat Aşkın
manları” sergisi ile açılacak. Sergi, dünyanın en iyi yaylı çalgı yapımcısı ve ailelerinden Weinsteinlar’dan Avshalom ve Amnon Weinstein’ın katılımıyla gerçekleşecek. Bu sergide keman restoratörü, yapımcısı ve ko-
leksiyoner Amnon Weinstein’a ait 300-400 yıllık kemanlar yer alacak. Sergi açılışının ardından Cihat Aşkın’ın 2001’de kurduğu “Cihat Aşkın ve Küçük Arkadaşları” (CAKA) grubunun minik kemancıları fuayede bir konser verecek. Saat 20.00’de ise CAKA Yıldızları konseri gerçekleştirilecek.
Rodney Friend’in masterclass çalışmaları Festivalin ikinci günü önemli keman eğitmenlerinden Rodney Friend’in masterclass (ustalık sınıfı)
eğitimi olacak. Ardından, Rodney Friend, Amnon Weinstein, Şenol Aydın, Cihat Aşkın ve Hakan Şensoy, “Keman neden kitleleri sürükleyici bir çalgıdır” sorusunu yuvarlak masa toplantısında tartışacak. Günün konserini ise Kemençe’den Keman’a “Gezgin Kemancılar”verecek.
SAZIN TELİNDEN
18 ŞUBAT 2014 SALI
rarlıydı, bu alana dönmemeye. Anlattıkları uzaklaştırıcıydı doğrusu. Ötede ise, ilk romanın yayım hakkı halen Hollywood’lu sinemacılardaydı. Ama sevinmiştim onu bulup konuşabildiğime.
CRR’de, dünyaca ünlü sanatçı Cihat Aşkın koordinatörlüğünde, ‘Dünyanın Kemanları Festivali’ düzenliyor. Çok değerli akademisy en ve sanatçıların bir araya geldiği festival, 19-21 Şubat’ta gerçekleşe cek
arın 19 Şubat 1932 (!) Tam tamına 82 yıl geçmiş üzerinden. 19 Şubat önemli tarih. Genç Türkiye’nin çağdaş medeniyetler seviyesine çıkmak ve devrimleri oturtmak için kolları sıvadığı yıllar... Atatürk’ün gösterdiği yolun; çağdaş medeniyet çizgisinin Batı kuyrukçuluğu değil, bindallı giymiş kızların rakslarıyla çağın kültür-sanat arenasında göz alacağına inanılan yıllar... Öz değerlerin korunacağı, tası tarağı atıp, çağdaş medeniyetin yalnızca balo salonlarından ve opera koltuklarından geçmeyeceğine inanılan yıllar... Atatürk’ün; çıtkırıldım beyzadelerle bu işin yürümeyeceğini, devletin üst düzey resepsiyonlarında “geri durun efendiler” deyip ihtişamlı salonlarda zeybek oynamasıyla tarihsel mesajı verdiği yıllar... Halkın bin yıllardır ürettiği kadim kültür ve sanat değerlerine “çağdaşlaşıyoruz” adına dudak bükülmediği, teğet geçilmediği, davulumuzdan, zurnamızdan, Dede Efendi’mizden, Mevlevi ayinlerimizden utanmadığımız yıllar... Bir milletin yalnızca öz değerlerinden kendini yaratacağına inanılan ve bunun sanat ve kültür politikalarının tohumlandığı yıllar; işte onun için önemlidir 19 Şubat 1932. O ki Halkevleri’nin kuruluş tarihidir. O ki uluslaşma projesinin taşıyıcı kolonlarından biridir. Onlar ki halkın aydınlanma, çağı yakalama evleridir. İlk planda 14 ayrı noktada (Afyon, Ankara, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Eminönü, Eskişehir, İzmir, Konya, Malatya, Samsun) ve nihayet yurtdışında da temsilcilikleri olan Halkevleri 1951 yılında DP tarafından kapatılmıştır. Aslında Cumhuriyet öncesinde İttihat ve Terakki’nin siyasi olsa da halk eğitimine öncelik veren dernekleri kurarak (İttihat ve Terakki Mektepleri, Türk Gücü Cemiyeti, Osmanlı Güç Dernekleri, Gürbüz Derneği, Dinç Derneği vb.) temellendirmeye çalıştığı hareket, 1951’de nihayete erecekti. Tıpkı Köy Enstitüleri’nin sona erdirilmesi gibi. ABD’nin Truman Doktrini ile başladığı “yardımlar” karşılığında, Sovyet sistemine benzerliği iddiasıyla “Kaldırın!” talimatının yerle bir ettiği Köy Enstitüleri gibi. Kısacası bu milletin açılan bütün aydınlık pencerelerinin ve içine sızmak isteyen ışık hüzmelerinin karşısına mutlaka bir perde bulunmuştur. O “perde-i zulmet” ise tarih boyunca dışarıdan tezgâhlanıp, içeriden destek görmüştür. Şimdilerde anlıyorum ki; yıllar önce bir partiye “Halk Akademileri” adı altında sunduğum projenin neden apar topar sümen altı edildiğini. Şu sıralar İstanbul’da bir ilçe belediyesi aynı adı taşıyan bir çalışma yapıyormuş. İncelediğimde yalnızca aynı adı taşıdığını gördüm! Özetle bu ulusun en köklü damarının kültürü, sanatı ve dili olduğunu çözen ihanet odakları bu alanın yol almasına bir türlü izin vermemiştir. Şimdilerde yerel seçimlere gidiyoruz. Hâlâ sağdan da soldan da ortadan da sağlam bir proje gelmiyor. Kimileri işi bilmediğinden, kimileri önemini anlamadığından, kimileri de beceriksizlikten. Var mı şöyle bir babayiğit; Halkevleri’ni, Köy Enstitüleri’ni günümüz koşullarında canlandıracak? Cayır cayır arıyorlar. “Projeniz var mı Ekrem Hoca’m?” diye. Bakın etrafınıza sokaklar proje dolu. Ne dil kalmış ne Türkçe ne müzik ne tiyatro ne sinema ne şarkı ne türkü ne heykel ne Halkevi ne Köy Enstitüsü... Hâlâ mı göremediniz! O zaman var bir projem, arayın söyleyeceğim(!)
Piyanist Karsu metro istasyonunda
Dünya üzerinde 130 kentte, yedi milyondan fazla insana ulaşan “Karanlıkta Diyalog” (Dialogue in the Dark) adlı sergi, uluslararası sahnelerde ayakta alkışlanan ünlü piyanist Karsu Karsu eşliğinde “Karanlıkta Müzik” performansına Gayrettepe Metro İstasyonu ev sahipliği yaptı. Performansıyla, müziğin insan üzerindeki rahatlatıcı etkisini en yalın haliyle hissettiren Karsu, dinleyicilere tamamen karanlık bir ortamda müzik dinlemenin huzurunu yaşattı.
T.C. N‹⁄DE 1. ‹CRA DA‹RES‹ TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA ‹LANI 2013/399 TLMT. Afla€›da cins, miktar ve de€erleri yaz›l› mallar sat›fla ç›kar›lm›fl olup: Birinci art›rman›n afla€›da belirtilen gün, saat ve yerde yap›laca€› ve o gün k›ymetlerinin %50’sine istekli bulunmad›€› taktirde, yine afla€›da belirtilen gün, saat ve ayn› yerde 2. art›rman›n yap›larak sat›laca€›; flu kadar ki, art›rma bedelinin mal›n tahmin edilen de€erinin %50’sini bulmas›n›n ve sat›fl isteyenin alaca€›na rüçhan› olan alacaklar›n toplam›ndan fazla olmas›n›n ve bundan baflka paraya çevirme ve paylar›n paylaflt›rma giderlerini geçmesinin flart oldu€u; birinci art›rmadan on gün önce bafllamak üzere art›rma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilece€i, birinci art›rmada istekli bulunmad›€› takdirde elektronik ortamda birinci art›rmadan sonraki beflinci günden bafllamak üzere ikinci art›rma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilece€i, mahcuzun sat›fl bedeli üzerinden afla€›da belirtilen oranda KDV.’nin al›c›ya ait olapa€nv.e sat›fl flartnamesinin icra dosyas›ndan görülebilece€i; gideri verildi€i takdirde flartnamenin bir örne€inin isteyene gönderilebilece€i; fazla bilgi almak isteyenlerin yukar›da yaz›l› dosya numaras›yla dairemize baflvurmalar› ilan olunur. 04/02/2014 l.İhale Tarihi : 14/03/2014 günü, saat 09:30 - 09:35 aras›.
2.‹hale Tarihi : 31/03/2014 günü, saat 09:30 - 09:35 aras›. ‹hale Yeri : Lider(sözer) yediemin deposu eski otogar arkas› Ni€de/ merkez - null null / null No Takdir Edilen De€eri TL. Adedi KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri) 1 45.000,00 1 %18 51HK700 Plakal›, 2011 Model, MITSUBISHI Marka , L200 Tipli, 4D56UCCR4223 Motor No’lu, NMCJNKB40BD026308 fiasi No’lu , 51HK700 plakal› L200 tipli 2011 model siyah renkli çift kab›nl› dizel yak›tl›,lastikler normal, sa€ ön ve sa€ arka kap›larda be lirgin çizikler var,farlar aynalar sa€lam,teyp mevcut,iç aksesuarlar sa€lam, akü bitmifl, istempe mevcut. (‹‹K m.114/1,114/3) * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullan›lan Örnek 63’e karfl›l›k gelmektedir.
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
BASIN: 9813 (www.bik.gov.tr)
Hazırlayan: Hüseyin KAYA
18 ŞUBAT 2014 SALI
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Orhan
SALKINAZ Antalyaspor şaşırttı
H
afta içinde oynana Türkiye Kupası maçında yedeklerden oluşan Galatasaray takımını yenemeyen Antalyaspor’un, as oyuncular karşısında çok şansı olmayacağını düşünüyorduk açıkçası. Tabii futbolun her sonuca açık bir oyun olduğu gerçeği de yüzlerce örneği ile karşımızdaydı. Nitekim maçın daha ilk dakikalarında Burak ile öne geçen Galatasaray maçı rahat kazanacak derken, ilerleyen anlarda taraftarına sıkıntılı anlar yaşattı. Önce Tita’nın ve ardından pozisyon hatası sonucu Ceyhun’un kendi ağlarına gönderdiği top, SarıKırmızılı ekibin bütün planlarını bozdu. İkinci yarı boyunca pozisyon üretmekte zorlanan Galatasaray’da Mancini önce Umut’u, ardından Veysel’i oyuna sürerek skor dezavantajını yok etmeye çalıştıysa da, organize gelemeyen, kalabalık Antalya orta sahası ve savunmasını aşamadı. Dakikaların tükendiği anlarda gelen Umut’un golü, az da olsa nefes aldırıp olası yenilgiyi engelledi. Maçla ilgili dikkat çeken noktaların başında Ceyhun’un hataları dikkat çekti. Kendi kalesine attığı golde pozisyon hatası olan Ceyhun, diğer bölgelerde de etkisiz kalırken, ilk onbirdeki yerini riske soktu. Telles savunmada güven verirken forvete katkısının düşüklüğü ile eksik kaldı diyebiliriz. Sneijder’in şanssızlığı ve Antalyaspor kalecisinin şansı da maça damga vuran anlar olurken, gözler Drogba’nın formsuzluğuna da çevrildi. Galatasaray’ın süper starı, Antalya karşısında da düşük formu ve isteksizliği ile dikkat çeken isim oldu. Sonsöz: Zirve yolundaki rakibinin deplasmanda kaybettiği puanlarla farkı kapatan Galatasaray, aynı hastalıktan kendisini kurtarmazsa, farkın yeniden 2 haneli rakamlara çıkması kaçınılmaz olacaktır.
KABUS DEVAM EDİYOR
2
G.Saray mutlak galibiyet parolası ile çıktığı Antalyaspor deplasmanından 2-2’lik beraberlik ile ayrıldı ve deplasmanda sekizinci puan kaybını yaşadı
2
ANTALYASPOR
GALATASARAY
CENK ÇINAR
S 2
üper Lig’in 21. haftasında Galatasaray, Antalyaspor’a konuk oldu. Maça oldukça istekli bir şekilde başlayan Galatasaray golüde erken buldu. Karşılaşmanın 7. dakikasında sol kanatatn gelişen Galatasaray atağında Telles müsait durumda bulunan Burak’a pasını verdi. Burak da sağ üst köşeye düzgün bir vuruşla topu ağlara gönderdi. 01. Golden sonra Sarı-Kırmızılı takım oynadığı üstün oyunu kaybetti ve Antalyaspor pozisyonlar üretmeye başladı. Nitekim bu ataklar sonucunda Antalyaspor beraberlik golünü buldu. 32. dakikada sağ kanattan gelişen Antalyaspor atağında Tita’ya atılan ara pasında Tita, sağ çaprazdan vuruşunu yaptı ve topu ağlara gönderdi. 1-1. Beraberlik golünün ardından iki takımında temposu düştü fakat Antalyaspor ilk yarının son saniyelerinde Ceyhun’un kendi kalesine attığı golle öne geçti. Tita’nın vuruşunda savunma topa müdahale etti ardından Diarra’nın vuruşunu Telles uzaklaştırmak isterken top Ceyhun’a çarptı ve ilk yarı Antalyaspor’un 2-1’lik üstünlüğü ile sona erdi.
ANTALYASPOR
Hakan **, Vederson **, Serkan **, Tita *** (Dk. 79 Insa **), Boum ***, Köksal ** (Dk. 71 Emrah *), Giray **, Murat **, Diarra ** (Dk. 88 Semih ?), Enoh *, Koray * T. D.: Samet Aybaba
GALATASARAY
2
Muslera **, Sabri **, Burdisso ** (Dk. 84 Emre ?), Semih **, Telles ***, Melo **, Ceyhun * (Dk. 63 Veysel **), Selçuk **, Sneijder *, Burak ***, Drogba * (Dk. 63 Umut ***) T. D.: Roberto Mancini Goller: Dk. 32 Tita, Dk. 45 (K.K) Ceyhun (Antalyaspor), Dk. 7 Burak, Dk. 86 Umut (Galatasaray) Sarı kartlar: Serkan, Vederson, Koray (Antalyaspor), Bordisso, Sneijder (Galatasaray) Hakem: Halis Özkahya Stat: Akdeniz Üniversitesi
Umut’un çabası yetmedi
PUAN DURUMU 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18
FENERBAHÇE BEŞİKTAŞ GALATASARAY SİVASSPOR KARABÜKSPOR ESKİŞEHİRSPOR AKHİSAR BLD. KASIMPAŞA TRABZONSPOR BURSASPOR KONYASPOR G.ANTEPSPOR G.BİRLİĞİ ANTALYASPOR ELAZIĞSPOR RİZESPOR K. ERCİYESSPOR KAYSERİSPOR
O 21 21 21 21 21 21 21 21 21 21 21 21 21 21 21 21 21 21
G 15 12 11 11 9 9 9 8 8 7 8 7 7 5 7 5 4 3
B 2 6 8 3 7 4 4 6 6 7 2 4 3 8 1 6 4 7
M 4 3 2 7 5 8 8 7 7 7 11 10 11 8 13 10 13 11
A 48 39 39 38 24 27 29 32 30 23 31 25 23 26 28 25 18 14
Y 25 21 19 28 21 24 28 28 28 28 32 38 27 28 45 30 35 34
Av. P 23 47 18 42 20 41 10 36 3 34 3 31 1 31 4 30 2 30 -5 28 -1 26 -13 25 -4 24 -2 23 -17 22 -5 21 -17 16 -20 16
tepki Drogba’dan Tugay’a
Süper Lig’de dün
Konyaspor 2-3 Elazığspor Eskişehirspor 2-2 Sivasspor
ldız golcüsü Galatasaray’ın yı karşılaşmar po as Drogba, Antaly undan çıkarken oy da ın as kik sının 65. da gösterdi. İlk kez i pk te e yedek kulübesin Drogba, oyundan alınan besinde bu kadar erken lü tığında yedek ku rşılıksız oyun dışına çık ka i i’y cin atan Man kendisine elini uz ini sıkarken Tugay el ve az km bıra adı. Bu uzattığı eli sıkm rüKerimoğlu’nun gö ği di en irl sin ın duruma Tugay’ a sinirli bir şelürken Drogba’d lübesine kilde yedek ku oturdu.
İkinci yarıda Galatasaray ilk yarının aksine daha düşük tempoda maçı götürdü. Antalyaspor skoru korumak adına kendi yarı alanında paslaşırken Sarı-Kırmızılılar ise orta alanda pas yaparak rakip kalede etkili oynamak istedi fakat orta alanda yapılan top kayıpları Galatasaray’ın bu isteğini yerine getirmesine engel oldu. Galatasaray maçın son bölümlerinde tempoyu yükseltti ve beraberlik golünü buldu. 86. dakikada Slçuk’un ortasında Umut kafayı vurdu ve maça denge geldi.2-2. Galatasaray’ın golden sonraki baskısı sonuç vermeyince karşılaşma 2-2’lik beraberlikle sona erdi.
2014 KARTAL’A YARADI
21. haftada 10 kişi kaldığı Bursaspor mücadelesinden 3 puanla ayrılmayı başaran Beşiktaş, yeni yılda oynadığı 5 resmi maçta mağlubiyet yaşamazken, 4 galibiyet bir de beraberlik aldı
S Gözler Juventus’ta UEFA Avrupa Ligi’nde bu sezon sergilediği başarılı performans ile dikkatleri üzerine çeken Trabzonspor’da gözler Juventus maçına çevrildi. Mustafa Akçay’ın görevden ayrılmasının ardından takımın başına geçen teknik sorumlu Hami Mandıralı, oyuncularını 2’nci tur ilk maçında deplasmandan avantajlı bir skor elde etmeleri için uyardı, “Herkese gerçek gücünüzü gösterin, Galatasaray yaptı, biz de yapabiliriz” diyerek motive etti. Bordo mavili takım, dün sabah basına kapalı gerçekleştirdiği taktik ağırlıklı antrenmanla Juventus maçı hazırlıklarını sürdürürken, Hami Mandıralı, kaptan Onur ile özel bir görüşme yaptı. Mandıralı, Onur’dan takım arkadaşlarının motivasyonunu artırmak için ekstra çaba göstermesini istedi.. Öte yandan Trabzonspor, Juventus ile yapacağı maç için bugün saat 11.30’da özel uçakla İtalya’nın Torino kentine gidecek.
Yaşar Doğu’da şampiyon Türkiye
Bu yıl 42’incisi düzenlenen Uluslararası Yaşar Doğu Serbest Güreş Turnuvası’nda A Milli Güreş Takımımız şampiyon oldu. 19 ülkenin yer aldığı turnuvada Ay-Yıldızlılar 2 altın, 1 gümüş ve 6 bronz madalya ile 63 pun toplayarak takım sıralamasında zirvede yer aldı. Amerika Birleşik Devletleri 46 puanla turnuvayı ikinci sırada tamamlarken, Azerbaycan ise 40 puanla üçüncülüğü elde etti. İstanbul Ahmet Cömert Spor Salonu’nda düzenlenen 42. Uluslararası Yaşar Doğu Serbest Güreş Turnuvası’nda millilerimiz genç ve yıldız ağırlıklı sporcularla mücadele etti.
üper Lig’de Bursaspor’u mağlup ederek 4 maçlık bir galibiyet serisi oluşturan Beşiktaş’ta yüzler gülüyor. Siyah-Beyazlı takım sezona yaptığı iyi başlangıcına ardından kaybettiği puanlarla istikrarsız bir grafik çizmiş, kaybettiği puanlar takımı zirveden uzaklaştırmıştı. Ancak yeniden toparlanan Beşiktaş, 2014’te oldukça iyi bir form ve sonuç grafiği yakaladı. Ligdeki son mağlubiyetini 27 Aralık 2013’te Gençlerbirliği deplasmanında alan Siyah-Beyazlılar, bu maçın ardından oynadığı 5 müsabakadan 13 puan çıkarmayı başardı. Yeni yılda ligdeki ilk maçında Trabzonspor deplasmanına giden Beşiktaş, sahadan 1-1’lik beraberlikle ayrılırken, bu mücadelenin ardından sırasıyla, K.Erciyesspor, Gaziantepspor, Kasımapaşa ve Bursaspor galibiyetleri ile ayağa kalktı.
Puan farkını düşürdü Sezonun ilk yarısındaki istikrarsız çizgisi, Beşiktaş’ı zirveden uzaklaştırırken, puan farkı da 12’ye yükseldi. Ancak ligin ikinci yarısına fırtına gibi giren SiyahBeyazlılar, Sarı-Lacivertlilerin puan kayıpları yaşadığı haftalarda, kazandığı maçlarla birlikte farkı 5 puana kadar düşürdü. Kasımpaşa ile oynanılan olaylı maçın kaybedilmesi, ancak tekrar maçında bu müsabakadan da 3 puan çıkarılması bu durumda etkili oldu.
eliyor Yeni spor salonu g yman SeBeşiktaş’ta Süle neminde dö lık ba’nın başkan n Siyah-Beyazlı yöneticilik yapa lgi’nin adı veriet Be eski kaleci Şevk nunun açılışı bulo sa or sp len yeni Spor salonunun k. ca la pı ya n gü a hizmet vereamatör branşlard açılışa Fikret , ceği belirtilirken ticiler de ne yö ve an rm O katılacak.
100. yılında Altay’a icra şoku İzmir’de Karşıyaka’dan sonra kurulan ikinci kulüp olan ve 100. yılını kutlayan Altay, icra şokuyla sarsıldı. 2. Lig Kırmızı Grup’ta mücadele eden Altay’ı bu sezon ilk 8 maçta çalıştıran Ümit Kayıhan’ın alacakları nedeniyle kulübü icraya verdiği ortaya çıktı. Yönetimden 50 bin TL peşinat alan teknik adamın tüm
sezonun alacağını istediği öğrenildi. Kayıhan’ın talep ettiği 130 bin TL’nin avukat masraflarıyla 150 bin TL’nin üzerine çıktığı bildirildi. Yönetim, Asliye Hukuk Mahkemesi’ne iptal davası açarken, uzlaşma yolunun da arandığı belirtildi. Altay 2. Lig Kırmızı Grup’ta 21. haftada 29 puanla 10. sırada yer alıyor.
‘UEFA üzerine düşeni yapar’ UEFA Asbaşkanı ve İtalya Futbol Federasyonu Başkanı Abete, Yargıtay’ın “şike davası” ile ilgili verdiği kararı, UEFA’nın son toplantısında ele aldıklarını söyledi. Abete, UEFA tarafından 2 sezon Avrupa kupalarından men edilen F.Bahçe’nin, Yargıtay’ın verdiği son karar doğrultusunda yeniden ceza alıp almayacağı sorusuna; “UEFA’nın sorumluluğu kendi organize ettiği şampiyonalar
ve etkinlikler içindir. Bu sorun, UEFA’nın merkezinde yapılan son toplantıda ele alındı. UEFA, özerk federasyonun karar ve değerlendirmelerine maksimum saygı duyuyor. Fakat uluslararası boyutta yarışmalarda bir etki söz konusu olursa, üzerine düşen görevi yapar” yanıtını verdi. Abete, Türkiye’de adaletle ilintili ortaya çıkan bu özel durumda, adli yargı ile spor organları arasında farklılık olduğunu kaydetti.
18 ŞUBAT 2014 SALI
Hazırlayan: Fırat KORSAN
Nejat Nejat İşler’den İşler’den Yıldırım’a Yıldırım’a mektup mektup
YARIM MİLYONUN MESAJI: UNUTTUYSANIZ BİZİ MESUT YILMAZ’A SORUN:
geçirdiği geçirdiği ilçesindegeçirdiği ilçesinde Bodrumilçesinde Bodrum Muğla’nınBodrum Muğla’nın Muğla’nın geçirdiği ilçesinde Bodrum Muğla’nın yoğun yoğun yoğun hastaneninyoğun birhastanenin hastanenin hastanenin özelbir bir bir özel özel sonucuözel sonucu sonucu rahatsızlıksonucu rahatsızlık rahatsızlık yoğun hastanenin bir özel sonucu rahatsızlık rahatsızlık ise ise ise şimdilerdeise şimdilerde şimdilerde kaldırılan,şimdilerde kaldırılan, kaldırılan, ünitesinekaldırılan, ünitesine ünitesine bakımünitesine bakım bakım ise şimdilerde kaldırılan, bakım ünitesine bakım ünlü ünlü ünlü başlayanünlü başlayan başlayan iyileşmeyebaşlayan iyileşmeye yavaşiyileşmeye iyileşmeye yavaş yavaşyavaş yavaş yavaş yavaş ünlü başlayan iyileşmeye yavaş yavaş yavaş Kulübü Kulübü FenerbahçeKulübü İşler,Fenerbahçe Fenerbahçe Nejatİşler, İşler, Nejat sanatçıNejat sanatçı sanatçı Kulübü Fenerbahçe İşler, Nejat sanatçı yazdı. yazdı. yazdı. mektupyazdı. birmektup mektup mektup bir bir Yıldırım’abir AzizYıldırım’a Yıldırım’a Yıldırım’a Aziz Aziz BaşkanıAziz Başkanı Başkanı yazdı. mektup bir Yıldırım’a Aziz Başkanı Başkanı hastalığı İşler,hastalığı hastalığı hastalığı İşler, İşler, bilinenİşler, bilinen bilinen Fenerbahçeliliğiyllebilinen Fenerbahçeliliğiylle Fenerbahçeliliğiylle hastalığı İşler, bilinen Fenerbahçeliliğiylle Fenerbahçeliliğiylle Aziz veAziz Aziz Aziz ve ve Fenerbahçeliler’inve Fenerbahçeliler’in Fenerbahçeliler’in sürecindeFenerbahçeliler’in sürecinde sürecinde Aziz ve Fenerbahçeliler’in sürecinde sürecinde mektupta ettiği mektupta ettiği teşekkür teşekkür ilgisine ilgisine Yıldırım’ın Yıldırım’ın ettiği teşekkür ilgisine Yıldırım’ın mektupta Yıldırım’ın ilgisine teşekkür ettiğimektupta yazdı: yazdı: yazdı: şunlarıyazdı: şunları şunları şunları yazdı: şunları Başkanım, Başkanım, Başkanım, “SevgiliBaşkanım, “Sevgili “Sevgili Başkanım, “Sevgili “Sevgili dahi, dahi, dahi, durumdadahi, şudurumda durumda durumda şu şu bulunduğunuzşu bulunduğunuz bulunduğunuz İçindebulunduğunuz İçinde İçinde dahi, durumda şu bulunduğunuz İçinde İçinde
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
sevdalısıyla sevdalısıyla ‘çubuklu’sevdalısıyla bir‘çubuklu’ gibibir ‘çubuklu’ bir benimgibi gibi benim benim sevdalısıyla ‘çubuklu’ bir gibi benim Merak etti.Merak Merak Merak mutluetti. etti. etti. çokmutlu mutlu beniçok mutlu çok çok beni beni ilgilenmenizbeni ilgilenmeniz ilgilenmeniz Merak etti. mutlu çok beni ilgilenmeniz ilgilenmeniz gidiyor... iyiyegidiyor... gidiyor... gidiyor... hızlaiyiye iyiye iyiye hızla hızla durumumhızla durumum durumum buyurmayın,durumum buyurmayın, buyurmayın, gidiyor... iyiye hızla durumum buyurmayın, buyurmayın, yaşayacaklarımızı veyaşayacaklarımızı yaşayacaklarımızı yaşayacaklarımızı ve ve kazanacağımızve Dahakazanacağımız kazanacağımız kazanacağımız Daha Daha yaşayacaklarımızı ve kazanacağımız Daha Daha hayatta kadarhayatta hayatta kadar anlatacakkadar anlatacak küçüklerimeanlatacak küçüklerime küçüklerime hayatta kadar anlatacak küçüklerime kalacağım.. kalacağım.. kalacağım.. kalacağım.. kalacağım.. sonsuz sonsuz sonsuz almadan,sizesonsuz almadan,size almadan,size zamanınızıalmadan,size Fazlazamanınızı zamanınızı zamanınızı Fazla Fazla sonsuz almadan,size zamanınızı Fazla Fazla sevdiğimi çoksevdiğimi veçok sevdiğimi sevdiğimi çok çok ve ve olduğumuve destekolduğumu olduğumu olduğumu destek destek sevdiğimi çok ve olduğumu destek destek isterim. isterim. belirtmekisterim. belirtmek belirtmek isterim. belirtmek Fenerbahçeliyiz.. Fenerbahçeliyiz.. ÇünküFenerbahçeliyiz.. Fenerbahçeliyiz.. Çünkü Çünkü Fenerbahçeliyiz.. Çünkü Çünkü Sevgilerimle Sevgilerimle Sevgilerimle Sevgilerimle Sevgilerimle İşler.” İşler.” Nejatİşler.” Nejat İşler.” Nejat İşler.” Nejat Nejat
si İstanbul Yürüyüşe siyasi isimler de katılırken, İşçi Parti da oradaydı. Kırca nt Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Leve
ı ğ a c ı s N A R İ Z A H e d ’ e d d a C Fenerbahçeliler ve destek veren yüzbinler Bağdat Caddesi’nde Haziran sıcağı yaşattı. 16 Şubat’ı onların sloganlarıyla aktaracak olursak; “Faşizme karşı omuz omuza” veren “Mustafa Kemal’in Askerleri”, kumpasçılara karşı “Adalet” haykırışını izledik Cadde’de
S Ceyhun BOZKURT
aat 12.00’ye geldiğinde Bağdat Caddesi’ne doğru yola çıktık. Günler öncesinden Fenerbahçeli Avukatlar Derneği tarafından yapılıyordu bu çağrı... 6 kelime tek cümleydi: Türkiye için adalet, Fenerbahçe için adelet. Fenerbahçelilerin yoğun katılımını bekliyorduk. Bende yıllardır gönül verdiğim renkler olduğu için sarı-lacivert formamı giyerek, kaşkolumu da boynuma takarak hazırlanmıştım. Ancak yürüyüşün, Haziran’ı hatırlatacağı evden çıkarken belli olmuştu. Dostlarım İlkay ve Pınar Günay da geldiler koşa koşa. Ne var bunda diyebilirsiniz ama iyi bir Galatasaraylı olan İlkay formasını giyerek gelmişti. “Adaletin rengi olmaz” dercesine Sarı-Lacivert seline, Sarı-Kırmızısıyla katkı yapmak istemişti. Hiçbir tedirginliği yoktu. Biliyordu, kendisi gibi binlerin Bağdat Caddesi’nde olacağını. Yanılmamıştı... Bağdat Caddesi’ne vardığımızda binler onbinlere, onbinler yüzbinlere dönüşerek bir çığa dönüşüyordu. İlk duyduğumuz tezahüratı aynen aşağıda yazıyorum. Yeni bir tezahürattı. İlk kez dinlemiştim: Seçim günü geliyor Muhtaçsınız oylara Bize yanlış yapanı Gömeceğiz sandığa Unuttuysanız bizi Mesut Yılmaz’a sorun Hiç kimse oynayamaz Fenerbahçe’yle oyun Ali İsmail Korkmaz Fenerbahçe yıkılmaz Ali İsmail Korkmaz Fenerbahçe yıkılmaz
Tribünlerin renkli gruplarından Grup Friends’in tezahüratıydı. Ellerinde de kocaman “Naber Türk” logolu “Alo Fatih Fenerbahçe Yıkılmaz” yazısı vardı. Mesaj zaten gideceği yere gitmişti. Fenerbahçeliler de başkanları Aziz Yıldırım gibi düşünüyordu. Tavırları, sloganları, sohbetleri hep aynı çerçevedeydi. Yıldırım, Siliv-
ara Fenerbahçe kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın yanına gitti ve desteğini iletti. Yine iyi bir Fenerbahçeli olduğu bilinen İP Kadıköy Belediye Başkan adayı Suzan Aksoy da Fenerbahçe kaşkoluyla yürüyüşteki yerini almıştı. Yine CHP’li Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, MHP Kadıköy Belediye Başkanı Adayı
Ortak sloganlar ortak marşlar Renkl Ren kleeri rinn kardeşliği
Başta da söylemiştim. Bu kardeşliği biz Haziran’da görmüştük. Gezi Parkı’yla başlayan ve Haziran’da ayaklanmaya dönüşen günlerde, farklı takımlara
ri’de, Metris’te “Ne şikesi. Memleket elden gidiyor” demişti. Fenerbahçeliler de böyle düşünüyor olacak ki, caddede kalabalık yüzbinleri bulmuştu.
Yarım milyon insan... Yürüyüşe katılımı hesaplamak kolay olmadı. Zaten yürüyüşün sonundan başına yürümek mümkün olmadı. Ön tarafı yakalayamadık. Bu nedenle katılımı hesaplamamız zor oldu. Fenerbahçe Televizyonunun gece haberlerinde 450 bin rakamını görünce hem televizyona hem de kulübün iletişim departmanına sorduk. Verdikleri bilgiye göre, yürüyüş için emniyetin verdiği sayı 350 bin kişiymiş. Ancak yürüyüş alanı dışında kafelerde ve ara sokaklardaki büyük kalabalık bu hesabın dışında kalmış. Onlar da tahmini bir rakamla eklenince, yaklaşık yarım milyon insanın caddede tarihe tanıklık ettiği anlaşılıyor.
gönül verenler, omuz omuza faşizme karşı direnişe geçmişti. Önceki gün de aynı manzara karşımızdaydı. Galatasaraylılar, Beşiktaşlılar, Trabzonsporlular,
Levent Akçay, MHP Fatih İlçe Başkanlığı destek için yürüyüşe destek verdi.
Yürüyüşten maça Yürüyüşün istikameti Şükrü Saracoğlu Stadı’ydı. Maç Kasımpaşa ile olunca daha da bir heyecan
Bu da F.bahçelilerin bedduası
Siyasi partiler ve gençlik de destek verdi
Yürüyüşü Galatasaraylı dostum İlkay Günay’la beraber takip ettik.
Haziran’daki omuz omuza mücadele ruhu Bağdat Caddesi’nde siyaset olarak da vardı. Siyasi partiler, gençlik örgütleri, meslek grupları da “Türkiye için Adalet, Fenerbahçe için Adalet” yürüyüşündeydi. Kimler mi vardı? Mesela Levent Kırca oradaydı. İşçi Partisi FOTO FOTOĞRAF FOTO ĞRAF ĞRAF:::GAM ĞRAF FOTO FOTO ÇINLA ÇINLAR ÇINLA GAM GAMZE ĞRAF ĞRAF RR R RR ZE ZEÇINLA ÇINLA ÇINLA (İP) Büyükşehir Belediye Başkan FOTO Adayı, sanatçı Levent Kırca, bir
Samsunsporlular, Karşıyakalılar ve buraya sığdıramadığımız çok sayıda takımın taraftarları Fenerbahçeliler’in yanında Türkiye için adalet mücadelesine katılmıştı.
vardı. Malum hem Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi maça davetliydi, hem de Kasımpaşa’nın AKP ve Gülen cemaatine yakın bir takım olması, Fenerbahçelileri daha da hırslandırmış gibiydi. Stada yaklaştıkça, tezahüratlar, takım için öne çıkmaya başladı. Bu sırada Galatasa-
Fenerbahçeliler, 17 Aralık operasyonundan Fethullah Gülen’in AKP’yi kastederek ettiği bedduayı, esprili bir dille, cemaat ve AKP’ye gönderdi. Bir grup taraftan, aç-
Bağdat Caddesi’ndeki sloganlar ağırlıklı olarak ortak hedefe yönelikti: AKP ve Fethullah Gülen cemaati. Ayırt etmediler ve “Ne cemaat ne AKP” diyerek tavırlarını Fenerbahçe’den koydular. Kumpasın merkezini saptamışlardı.
Ayrıca en yoğun atılan sloganlar “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz”, “Faşizme karşı omuz omuza” oldu. Yine gündemdeki rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarını, bol bol “Hırsız”lı slogan atarak hatırlattılar.
raylı ve Beşiktaşlılar, ezeli rakip, ebedi dostları Fenerbahçelileri artık takımlarıyla başbaşa bıraktı. Onlar da biliyorlardı bu duyguyu. Fenerbahçelilerin diliyle artık “mabed”in oradaydılar. Takvimlerin 16 Şubat’ı gösterdiği günden de akıllarımızda “Faşizme karşı omuz omuza yürüyen”, “Mustafa Kemal’in askerler”inin cesur haykırışları kaldı: Türkiye için Adalet, Fenerbahçe için Adalet...
tıkları pankarta şunları yazmıştı: Bu SEVDA’ya kanım aksın FENERBAHÇE’me dokunanın ALLAH evlerine ateş salsın.
Ali İsmail Korkmaz... Efsane haline gelen marş da yürüyüşte sıkça söylendi. Beşiktaşlısı, Galatasaraylısı, “‘Fenerbahçe yıkılmaz’ diyeceğimizi rüyamızda görsek inanmazdık. Ama söylüyorum” diye sosyal medyada yazıyordu. Gerçeğini Bağdat Caddesi’nde gördük. “Ali İsmail Korkmaz-Fenerbahçe Yıkılmaz” diyen yarım milyonluk insan seli, Ali İsmail’in nezdinde adeta Haziran’da şehit düşen gencecik fidanlarımızı sürekli gündemde tutuyordu.
Hazırlayan: Füsun İKİKARDEŞ
fusunikikardes@aydinlikgazete.com
Görevliden not: Ben de evladınızım Maçın 25. dakikasında Emel annenin eline bir not ulaştı. “Görevli olduğum için size sarılamıyorum” diyordu notun sahibi ve Ali İsmail gibi kendisinin de evlatları olduğunu söylüyordu. Emel anne, eşine uzattı mektubu. İkisi de çok duygulandılar. KURULUŞ 1921
18 ŞUBAT 2014 SALI
‘Ali İsmail renkleri birleştirdi’ 81.dakikada Fenerbahçe’nin ikinci golünden sonra Emel anne haykırıyordu: Alişimin golleri bunlar! Ali İsmail gol atıyor! Maç bitti, sahaya indi Emel Anne, o an statta olan Ali İsmail’in 55 bin kardeşini selamladı tek tek... 90 dakika boyunca tuttuğu göz yaşlarını artık durduramıyordu SEZİM ÖZADALI / GAMZE ÇINLAR
günkü adalet yürüyüşünde tüm takım taraftarlarının tek yürek olup Bağdat Caddesi’ni doldurduğu ruh, Ali İsmail’in ailesinde de vardı. 79. dakikada maçın ikinci golü Kasımpaşa’dan geldi. Malki gol attığında stada büyük bir sessizlik çöktü. Maçın skorunu belirleyecek son gol Fener’indi. 81. dakikada Bekir İrtegün, Kasımpaşa’nın filelerini havalandırdı. Gol anında gözlerimiz Korkmaz ailesine çevrildi. Bir gülümseme belirdi Emel annenin gözlerinde. Sorduk; “Ne hissediyorsunuz şu an?” “Alişimin golleri bunlar. Ali İsmail gol atıyor” dedi.
İlk golun ardından söylenen Ali İsmail Korkmaz marşına ailede böyle eşlik etti
A
li İsmail, yattığı yerden kalktı önceki akşam; Emel annenin 55 bin çocuğu oldu. Stada gelemeyenler ekranlardan öptü ellerini Şahap babanın... Kardeşi Gürkan tüm Fenerlilerin kardeşi oldu... Haziran Ayaklanması’nda yaşamını yitiren Ali İsmail Korkmaz, koyu Fenerbahçeliydi... Ailesinde bir tek o sarı lacivert renklere aşıktı. Ağabeyi ve annesi Galatasaraylı, babası ise Trabzonsporlu’ydu. Fenerbahçeliler, unutturmadı hiç Ali İsmail’i. Adına marş bestelediler. Her maçta stad inliyor şimdi o marşla... Ama önceki akşamki Kasımpaşaspor karşılaşmasında daha da anlamlıydı o şarkı... Tüm ailesi Şükrü Saracoğlu’na gelmişti Ali İsmail’in. Fenerbahçelilere Ali İsmail’in yadigârıydı onlar... Maçın başlama saatinden 10 dakika önce geldi ailesi... Fenerium alt tribününe giriş yaptıklarında taraftar ayağa kalktı. Tribünden başlayan alkış bütün stada yayıldı. Herkes ayakta, emanetlerine sahip çıkıyordu.
Ali İsmaillerin anne babası
Ali İsmail marşı stadı inletti Maç bittiğinde stat ayağa kalktı. Artık Ali İsmail’i yaşatma vaktiydi. Tam 10 dakika durmaksızın, her seferinde daha da güçlenen bir sesle Ali İsmail marşını okudu taraftar... Baba Şahap Korkmaz, eline bir Türk bayrağı aldı. Bir elinde kaşkol diğer elinde bayrak, tüm sahaya selam verdi. Koltukların üzerine çıktılar.
‘Ağlama annem, evlatların seninle’
Marşı Ali İsmail Korkmaz
Hemen yer verFenerbahçe’nin raftar diler aileye. Emel “Vamos bien” ta i İsmail atmaya başladı. Musiğ ed i Al anneye “Annegrubunun bestel le dolaşıyor tafa Kemal’in askerdi en ld miz gelmiş” diKorkmaz di di... lerinin sesi Şükrü Saşim yerek koştu taracoğlu’nun dışına taraftar, ellerinden Daha 19 yaşında a şıyordu. Şahap Korkny öptü, boynuna sar dü Düşlerinde özgü rma maz’ın o dakikadan fo u kl rıldı, ağladı: “HeÖptüğü çubu sonra gözü hep Migros a nd pimiz Ali’yiz.” 11 Yaşayacak anısı az tribünündeydi. Her slom rk Ali İsmail Ko kişilik koltuk yeri az lm kı yı ganda sol tarafa bakıp gözçe ah rb Fene açıldı hızlıca, rahat etleriyle destek veriyordu slomeleri her şeyden önemganlara. Maç gergin başladı. İki liydi taraftar için. Biz de Aytakımın oyuncularının sert hareketledınlık ekibi olarak daha önceden yerimizi riyle maçın kıran kırana geçeceği belli almıştık. Tam yanlarında oturarak izledik olmuştu. Ali İsmail’in ailesi de maçı izlemaçı. Üzerlerinde Ali İsmail Korkmaz meye başladı, yerlerine oturdular. Gol yazılı formalarla gelmişlerdi; ellerinde pozisyonları olunca baba Şahap Korkmaz yine oğullarının adının yazılı olduğu kaşkollar vardı. Hakem Fırat Aydınus’un ayağa kalkmaya başladı. Gürkan Korkmaz, düdüğü çalmasıyla sol çaprazdaki Migros ayağa kalktıkları bir an annesine sarıldı; tribünündeki taraftarlar aileye dönerek sol kolunda el yazısıyla Ali İsmail yazısı “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı göründü. Emel anne de Gürkan’ın elini tutunca forması sıyrıldı; aynı dövme onda
da vardı. Bütün aile sol kollarına işlemişlerdi Ali İsmail’in adını. Gürkan ise sol koluna ayrıca Ali’nin resmini dövme yaptırmıştı.
Dakika 34: Her yer Taksim her yer direniş Skor tabelasında 34. dakikayı gören taraftarlar “Her yer Taksim her yer direniş” sloganı atmaya başladı. Birkaç kez tekrarladıktan sonra “Her yer Aziz her yer Yıldırım” sözleri stadı sardı. Ardından “Ali İsmail Korkmaz Fenerbahçe Yıkılmaz” marşı statta yükselmeye başlayınca ilkbaşta Şahap Kokrmaz kalktı ayağa. Sıkı sıkı tuttuğu kaşkolunu havaya kaldırdı; elinden gelse 55 bin kişiyi kucaklayacak gibiydi. Emel anne ve Gürkan da kalktı ayağa; stadı selamladılar. İlk yarı sona erdiğinde dışarı çıkmak istediler. Ama aileye olan ilgi o kadar yoğundu ki, kısa süreli
Utku Kalı: İsyanın ismi Ali İsmail Jandarma’nın Reyhanlı’daki patlamaya ilişkin istihbarat raporuınu Redhack’e sızdırdığı iddiasıyla tutuklanan ve 170 gün sonra serbest bırakılan er Utku Kalı da aileyle beraber maçı izledi. Galatasaray kaşkolu ve Fenerabahçe formasıyla stada gelen Kalı, hislerini şu sözlerle anlattı: “Ben Ali İsmail’in yanına geldim. Onun
izdiham yaşandı. Herkes yanlarına gelmek istiyordu. Ali İsmail’in annesi ve babasının ellerinden öpmek, ağabeyi Gürkan’a sarılmak istiyorlardı. Çıkamadılar... Taraftarla kucaklaştılar. Yanlarına gelen herkesin selamını aldılar, her biriyle ayrı ayrı konuştular. Ali İsmail’in yerini tutmasa da yaralarına merhem gibi geldi, sevgiyle kucaklaştılar.
‘Ali gol atıyor’ 64. dakikada ilk gol geldi Emre Belözoğlu’ndan. Taraftar gibi onlar da ayağa kalktılar. Hiçbiri Fenerbahçeli değildi ama sevinçleri görülmeye değerdi. Önceki
Arkadaşlarımız Hüseyin Şuekinci, Gamze Çınlar, Sezim Özadalı, Seda Akyüz ve Bahar Altın maçı aile ile birlikte izledi
Utku Kalı
tuttuğu takımın yanında olmak için geldim. Korkmaz ailesi için geldim. Evet Galatasaraylıyım; 1-2 sene önce üzerime hiçbir güç bu formayı giydiremezdi. Ama şuan bu formayı giyiyorsam sebebi de Ali İsmail Korkmaz’dır. Renkler tek bir vücut, tek bir ses oldu. İsyanın ismi Ali İsmail oldu.’
‘Ali İsmail hep yaşayacak’
Taraftarın isteği Ali İsmail heykeli Fenerbahçe taraftarı Ali İsmail Korkmaz’ı ölümsüzleştirmek için Kadıköy Belediyesi’nden heykelini yapmasını istedi. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, Şükrü Saracoğlu stadının karşısındaki Alex heykelinin yanına Ali İsmail’in heykelinin dikile FOTOĞRAFLAR: GAMZE ÇINLAR
ceğinin sözünü verdi. Taraftarın Fenerbahçe Spor Kulubü’nden de iki istekleri var. Ali İsmail’in yaşı olan “19” numaralı formanın hiçbir futbolcuya verilmemesi ve müzeye kaldırılması, kale arkasındaki Türk Telekom trübününe de Ali İsmail’in adının eklenmesi...
Baba Şahap Korkmaz’a sorduk yaşadıklarını; şöy le karşılık verdi: “Bize sahip çıkan bu taraftarın hepsine teşekkür ediyoruz. Burada bu nu tam olarak hissettik, Al i İsmail’i kanıksamışlar. Sa hiplenmişler onu. İyi ki gelmi şiz, çünkü bu güzel, duyarlı insanları görmek apayrı bir dugu. Ali İsmail’i temsil ediyorlar. Oğlum geri gelmeyec ek ama onu temsil edenler burada. İnşallah mekanı cen ettir. Failleri inşallah cezaland ırılır.
Taraftar bununla da yetinmedi, Emel anneyi sahaya çağırdı. Görevliler de şaşkındı. Sahaya girmek yasaktı, ama Ali İsmail’in annesiydi gelen. Yol vermek zorundaydılar, verdiler. Emel anne boydan boya dolaştı sahayı. Herkesi bağrına bastı. Ve bütün maç tuttuğu gözyaşlarını artık durduramadı. Bir taraftan alkışlıyordu taraftarı, bir taraftan ağlıyordu coşkulu Ali İsmail marşı karşısında. Taraftar ise “Ağlama annem, evlatların seninle” diye haykırıyordu.
İnşallah başka gencin canı yanmaz, başka analar ağl amaz.” Maçtan sonra tekrar sor duk Şahap amcaya. “Bu gen çlerin emeği boşa gitmedi. Yenmeseydi üzülecektik ger çekten. İçimizde sıkıntı vardı ama rahatladık” derken Ali İsm ail Marşı okunmaya başladı. Stada döndü Şahap Korkmaz ve “Sağolsunlar Ali İsmail’i anıyorlar. Ali İsmail hep bö yle yaşayacak. Bizim kaderimi zde bu varmış” dedi.
Ali, bütün renklerin kardeşliğini sağladı Ağabeyi Gürkan Korkmaz şu sözlerle ifade etti o an hissettiklerini: “Ben Galatasaraylıyım. Hatta anti Fenerliydim. Ama Ali öyle bir Fenerli ki bana bile Feneri sevdirdi. Herkese Feneri sevdirdi. Bu marşı sadece Fenerliler söylemiyor. Ali İsmail gibi düşünen Galatasaraylı da, Beşiktaşlı da, Eskişehirsporlu da, Hataysporlu da, Adanademirsporlu da bu şarkıyı söylüyor. Ali, bütün renkleri kardeşiliğini sağladı. Bu sadece fotbolda değil, siyasi alanda d a
öyle. MHP, CHP, İP, BDP de Ali İsmail’de buluştu. Ali İsmail tarihe Kürt’ün de, Türk’ün de, Alevi, Sünni’nin de, Hrıstiyan ve Müslüman’ın da ortak acısı olarak geçecek. Ali’nin bu meziyetlerinden bahsediyoruz ama o evimizde yanan bir ateş. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Bir elmas alırız, ne kadar güzel bir madenmiş gibi hayranlıkla bakarız. Ama elmas köleceliğinde çalıştırılan kölenin çocuğuna sorduğumuzda o kanlı bir madendir. O maden olacak diye babası acılar çekmiştir, sefalet içinde yaşamışlardır. Onu şaşaalayla sevinçle taşıyanlar oluyor. Ali’yi bütün Türkiye sevinçle taşıyor, biz acısını yaşıyoruz. Ali bir elmas gibi yaşadı a m a bizim yüreğimizi yaktı.”
Gürkan Korkmaz sol koluna Ali İsmail yazısı sağ koluna ise Ali İsmail’in fotoğrafını dövme yaptırdı..