Aydinlik 20140414

Page 1

AVRUPA’NIN EN BÜYÜĞÜYÜZ Kadınlar Avrupa Ligi’nde, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın karşılaştığı final müsabakasının galibi, 69-58 skorla SarıKırmızılı takım oldu. Galatasaray, kupayı kazanan ilk Türk takımı olarak tarihe geçti

Finalin adı Fenerbahçe-Galatasaray olunca, kupanın Türkiye’ye gelmesi kesinleşmişti. Galatasaray, finalde gösterdiği muhteşem performansla kupayı ülkemize getiren takım olmayı başardı. Geçen sezon da Avrupa Ligi’nde final oynayan ancak kaybeden Fenerbahçe ise bir kez daha turnuvada 2. sırayı aldı. SPOR’da

Mamakʼtaki komutanlar:

ÖGM’ler kalktı biz neden tutukluyuz Balyoz davasından Mamak Askeri Cezaevi’nde yatan komutanlar, Genelkurmay’ın yürüttüğü kumpas soruşturmasından bugüne kadar bir ses çıkmamasına tepkili. ZİHNİ ERDEM’in haberi 11’de

AKP’de Cumhurbaşkanlığı gerilimi Hükümetin çıkardığı yasalar Anayasa Mahkemesi’nden dönmeye başladı. Bu durum, Ankara kulislerinde Erdoğan’a karşı Gül-Anayasa Mahkemesi birlikteliği olarak yorumlanıyor. 10’da

KURULUŞ 1921

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ - 75 KURUŞ

Yönetmelik de i ti

Yeni çıkarılan yönetmelikle ihraç kararlarında YAŞ devre dışı bırakıldı. TSK’dan ihraç nedeni sayılan ‘irtica ve bölücülük’ suç olmaktan çıkarıldı. Emekli komutanlar ‘F tipi’ uyarısı yaptı

3 saat 36 dakika

Karadenizʼde Montrö gerilimi

13

‘İradeniz gençlere güç verdi’

Kerim Ökten’in bisikleti

Özdemir İNCE 8’de

H rs zl k tavsiyesi H rs zl k fetvas Mehmet Ali GÜLLER 9’da

Ukrayna krizi sonrası ABD’nin Karadeniz’e yerleşme arayışları, Türkiye’yle Rusya arasındaki önleme gerilimini tırmandırdı. Türkiye’ye 15 deniz mili mesafede keşif uçuşu yapan Rus uçağına, 4 Türk F-16’sı 3 saat 36 dakika boyunca önleme uçuşuyla karşılık verdi. 12’de

Fethullah Gülen kaybetti İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi, Gülen’in İşçi Partisi Genel Bşk. Yrd. Nusret Senem hakkında açtığı davayı reddetti

3

ISSN 2146-2356

Mızrak çuvala sığmıyor!

Nusret Senem’in TSK ve Emniyet içindeki Fethullahçı yapılanmayı anlattığı kitaplarına Fethullah Gülen’in açtığı dava mahkeme tarafından reddedildi. Av. Mehmet Nuri Aytekin, dava sürecini anlattı: “Kitapta; F tipi yapılanma somut olarak tespit edilmiş ve belgelere dayalı biçimde milletimizin önüne konulmuştur.” FUAT ŞAHİN’in haberi 3’te

‘Gazi Paşa’ suç oldu 4 ABD’li müsteşardan SURİYE UYARISI:

Türkiye NATO’nun kuklası

Silivri’deki komutan:

Mustafa MUTLU

TGB’li gençler, özelleştirilmelere karşı Ankara’da nöbet tutan Yatağan işçileriyle kucaklaştı. Gençlere seslenen Maden-İş Şube Başkanı Süleyman Girgin, “İhale tarihi belirlenirse çoluk çocuk geleceğiz ve ihaleyi yaptırmayacağız” dedi. OLCAY KA-

BAKTEPE’nin haberi 6’da

Türkiye’yi Kürtlerle büyütmek

Semih Çetin, yeni kitabında Türkiye’yi anlatmış. Bu kitaplara sadece “kitap” olarak bakmak doğru değil. Bugünün zalimleri yargılanırken, iddia makamının en büyük kozu olacaklar.

AİHM zaferi nedeniyle İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’e ödül veren Amerikan Türk Dernekleri Kurulu Başkanı Lale İskarpatyoti: “ABD’li senatörlere yazdığımız mektuplarda Doğu Perinçek’in Avrupa’da kazanmış olduğu davayı gündeme getiriyoruz.” 7’de

1 ÖLÜ 5 yaralı

Tuna KİREMİTÇİ 2’de

Erdo an böldü ü için kaybediyor

‘AİHM zaferi ABD’de elimizi güçlendirdi’

Ukrayna’da CIA parmağı

Rafet BALLI 4’te

Pamir’in arama çalışmaları, Türkiye’yi birleştirirken bazı kesimler AKUT’u hedef gösterdi. İddialara Nasuh Mahruki, yanıt verdi. SEDA AKYÜZ’ün söyleşisi 20’de

Nasuh Mahruki

BÖLÜCÜLÜK-İRTİCA TSK’DA SERBEST Askeri personelin TSK’dan ihraç edilmesi sisteminde köklü değişiklikler yapıldı. Yeni yönetmeliğe göre, “TSK’dan ayırma cezası”yla ilgili karar vermek üzere Genelkurmay Başkanlığı ile kuvvet komutanlıklarında yüksek disiplin kurulu oluşturuldu. “Yıkıcı, bölücü ve irticai faaliyetler”in yer aldığı hüküm ise yürürlükten kaldırıldı. TESUD Genel Başkanı E. Korgeneral Erdoğan Karakuş, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin, “İrtica, tehdit değildir” şeklinde değiştirildiğini hatırlatarak şunları söyledi: “Bu değişiklik en büyük hataydı. Bugün yasalara yansıması da doğal hale geliyor. Ancak Türkiye Cumhuriyeti, bugün bölücü ve irticai tehdit altındadır. Bu değişmemiştir.” 11’de

‘Siyasi iklim düşman üretiyor’

ʻAdıgüzelʼin ʻAdıgüzelʼin genç genç yetenekler yetenekler sergisi sergisi Sanatçı adaylarını desteklemek için Adıgüzel GS Lisesi öğrencilerinin eserleri tanıtıldı. Matepe Sanat Merkezi’ndeki sergide öğrencilerin resim, heykel ve fotoğraflarını görmek mümükün. 16’da

Türkiye’nin Suriye’deki Sarin gazı saldırısının arkasında olduğu iddiasını, eski ABD Hazine Müsteşarı P. Craig Roberts da gündeme getirdi: “ABD’nin Rusya’ya karşı yaptığı hamleler, NATO kuklası devletleri zor bir zemine itiyor.” 8’de


SUDAKİ DUMAN

Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

EMPERYALİZMİN TÜRKİYE’YE ‘24 NİSAN SOYKIRIM’ KAMASI Tuna

KİREMİTÇİ tunakiremitci@aydinlikgazete.com

Kerim’in bisikleti

E

ski yüzyılın sonları... Kerim Ökten Yeni Yüzyıl’da fotoğrafçı. Biz de Beyoğlu’ndaki Sappho’da çalıyoruz. Mavi bir dağ bisikleti var Kerim’in. Tatlı bir şey. Her uğradığımda içimi gıcıklıyor. Sonunda dayanamayıp “Versene birkaç günlüğüne” diyorum. Sağ olsun kırmıyor, emanet ediyor emektarı. Zaten o kadar meşgul ki, bisiklete binecek vakti yok. Arazi tipi aracıyla koşturuyor haberden habere. Alıyorum bisikleti bir heves. Niyetim ertesi gün sahile gidip binmek. Çocukluğumdan beri yapmamışım. Eve dönmeden, başka bir arkadaşıma uğruyorum. Emaneti yaslıyorum dış kapının mandalına. Birkaç saat sonra çıktığımda ne göreyim: Kerim’in bisikletinin yerinde resmen yeller esiyor! Nispetiye Caddesi’nin ortasındaki apartmanın birinci katından, güpegündüz yürütmüşler! Birkaç günlük arama-taramadan sonra, çaresiz gidip itiraf ediyorum. “Senin bisikleti çaldırdım birader.” Aybige ile bir süredir sevgililer. Gençliğimizin ruhani merkezlerinden olan baba evlerinde Ümit Amca ve Ayşenur Teyze de var. Topluca “zaten çaldırmasan şaşardık!” der gibi bakıyorlar yüzüme. Ümit Amca dalgınlığımla inceden dalga geçiyor. Ama Kerim seviyordu o bisikleti. En derin utançlarımdan birini yaşıyorum. Yenisini almayı teklif ediyorum. Gerçi o zamanlar benim açımdan bisikletle helikopter arasında fiyat farkı yok. Müzikten kazandığım o kadar az. Nitekim Kerim acısını içine gömüp gülümsüyor. “Boş ver lan, 40’larımıza geldiğimizde alırsın.” Arkadaşımın kalenderliği daha da eziyor beni. Yine de soruyorum. “Emin misin?” “Evet... Hem o zamana kıçlarımız garanti kocaman olur. Eritmek için Belgrad Ormanı’nda pedal çeviririz.” Sonra büyük aşkı Aybige’yle evlenip Londra’ya yerleşiyorlar. Kerim Ökten adı fotoğrafçılıkta dünya markasına dönüşüyor. Ancak yıllar sonra kesin dönüş yapıyorlar yurda. Benimse 40’ıma geldiğimden beri aklımda bir senaryo: Bir akşam çalacağım kapılarını. Açtıklarında fiyonk bağlanmış bir bisiklet görecekler. Sonra çıkacağım karşılarına; 15 yıllık sözü yerine getirmenin haklı gururuyla. Bugün-yarın derken, lise arkadaşımız Umut Aral arıyor. Sesi ağlamaklı. “Sorma, Kerim Abi’yi kaybettik!” Motosikletiyle tatile giderken Çanakkale yakınlarında üzerine yıldırım düşmüş. Hastanede kurtaramamışlar. Aklımda Çanakkale’ye gidişlerimiz... Bizi şafak vakti uyandırıp kahvaltılık incir toplamaya yollayan Ümit Amca... Haberler Kerim’in ne baba fotoğrafçı, Türkiye’nin gururu olduğundan bahsediyor. Gazetelerin birinde motosikletinin resmi. Siyah, sağlam bir makine. Feci kazaya rağmen fazla dağılmamış. Bizse motosikletler gibi değiliz. Dağılıyor, parçalanıyor, lime lime oluyoruz. Düşecek son yıldırımla, mavi bir bisiklet gibi yitip gidene kadar.

‘Ayrılık acıyı, birlik kaynaşmayı getirir’ MURAT İNCE

İyi ki varsınız...

İzmir’de Ermeniler dini tören sırasında yürüyüşte.

E

mperyalizm sadece çıplak zor değildir. O zehrini, farklı yöntemlerle, yollarla bizim gibi ülkelerin vücuduna zerk etmeye çalışır. Türkiye bünyesinin zayıf düşürülmesi, ancak etnik ve dini farklılıkların kaşınması ve ayrılık tohumlarının serpilmesiyle mümkündür. Emperyalizm “kimlik” dağıtmada ustadır! Askeri olmasa da, siyasikültürel ve ekonomik olarak istila ettiği ülkelerde “aidiyet” duygusunu eritmeye ve benzeyenleri ayrıştırmaya uğraşır. Zaten, böl ve yönet taktiğine bu yolla hayat buldurur. Nisan ayı Türk milletinin doğuşunu simgeler. Egemenliğin yedi düvele (emperyalizm) değil millete teslim edildiği ayın adıdır. 23 Nisan 1920 Misak-ı Milli coğrafyası üzerinde yaşayanların, İstiklal Harbi neticesinde ortak irade açıklayarak birleşmeyi (Türk milleti) karar altına aldıkları gündür. 24 Nisan ise, ABD emperyalizmi başta olmak üzere emperyalizmin bir dayatmasıdır ve Ermeni vatandaşlarımızı Türk milletinden koparmaya yarayan bir araçtır.

Türkiye’de Ermenilerin karşılaştıkları bazı sorunları, halkın bütününe yakını da çekmektedir ve sorunlar sistem nedeniyle ortaktır. Amerikan emperyalizmine bağlı ırkçılık, 1980 öncesi gibi bir tehlikeye sahip değildir. Ermeni toplumunun soykırım psikolojik atmosferinden kendini kurtarması gerekiyor. Türkiye tarihinde soykırım olmamıştır. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 12-18 Nisan 1987 tarihli 2000’e Doğru dergisinin başyazısında şöyle bir tespitte bulunur: “Tarihte yaşanan olaylar ne olursa olsun, Türkiye’nin hiçbir bölgesinde bir devlet kurmaya veya ayrılmaya yetecek kadar geniş bir bölgede bir Ermeni çoğunluğu yaşamıyor. Uluslararası hukuk alanında, bir toprak talebinin ciddiye alınmaması için bu kadarı bile yeter. Türkiye’de bu anlamda bir Ermeni sorunu yoktur ama dünya arenasında böyle bir sorun yaratılmıştır.” Emperyalizmin piyonu Ermeni diasporası, özellikle 1980 sonrası taleplerinin çıtasını yükseltti. Türkiye’den toprak talebi ilkin, ABD ve Fransa’da Ermeni kuruluşları tarafından dillendirildi. Yayınladıkları dergilerde ve etkinliklerde sürekli

12-18 Nisan tarihli 2000’e Doğru dergisinin kapak konusunu hazırlayan Şule Perinçek sımsıcak bir başlık atmış “Bizim Ermeniler”. İşte Türkiye bu! Boşuna “Kavimler Kapısı Anadolu” dememişler bu kutsal topraklara! Türk milletinin bileşenlerini daha iyi anlamak için bu çalışmanın tümü yeniden yayınlanmalıdır. Yazıdan öğreniyoruz Türki-

olarak “soykırım” sözcüğünün yanına toprak taleplerini de iliştirdiler.

ASALA sahnede 1980 sonrası ASALA terör örgütünün eylemleri diasporayı harekete geçirdi. Ermeni derneklerinin en çok kurulduğu dönem de bu zaman dilimine rastlar. O dönem ASALA’nın esas hedefi, sözde “Ermeni soykırımı” yalanını uluslararasılaştırmaktı. ABD ve özellikle de Fransa’nın desteğiyle kısmen başarılı olmuşlardır. ASALA’ nın terör eylemlerinde uyguladığı stratejiyi, daha sonra pek çok sol görünümlü örgütler de farklı

biçimde kullandılar. Bu tür solun içinden, 1981 ve daha sonrası ASALA ile ortak toplantılar neticesinde eylem kararı bile alanlar oldu. Ayrıca, uyuşturucu işinin, Türkiye kökenli bazı sahte solcu örgütlere bulaşmasında ASALA ile girilen ilişkilerin de büyük rolü olmuştur. Ayrıca o dönemde ASALA/PKK ilişkilerinin de incelenmesi ilginç sonuçlar verecektir. Çünkü, ASALA’ nın ana karargâhı o dönem Lübnan’dı ve PKK da Lübnan’ın Beka Vadisi’nde üslenmişti! Açıklamak istediğimiz, Türkiye Ermenilerinin adına karar alan merkezlerin tavırlarının karşısına, bizim Ermenilerimizin şu ana kadar

Toto Karaca , Nubar Terziyan, Kenan Pars (Kirkor Cezveciyan), Asu Maralman, Hayko, Onno Tunç, Fedon, Garo Mafyan, Hrant Dink, Ara Güler’siz ve nice sayamadığımız isimlerin olmadığı bir Türkiye düşünülebilir mi?

ye’nin ilklerini, ilk Batılı anlamda tiyatro, Türkiye’de çoksesli müziğin önderi, opera ve operetin, Şark Musiki Cemiyeti adlı ilk müzik derneğinin kurucusu Dikran Çuhacıyan. Mekteb-i Bahriye’nin ilk keman öğretmeni Prof. Vahram Mühendisyan. Türk dilinin ilk etimolojik sözlüğünü Bedros Keresteciyan yazmış. Kayserili Balyanlar ailesinin Türk mimarlık sanatına katkıları vb. vb. Peki, Toto Karaca (Felekyan), Nubar Terziyan, Kenan Pars (Kirkor Cezveciyan), Asu Ma-

ralman, Hayko, Onno Tunç, Fedon, Garo Mafyan, Hrant Dink, Ara Güler’siz ve nice sayamadığımız isimlerin olmadığı bir Türkiye düşünülebilir mi? Paskalya çörekleri ile Ramazan pideleri birbirine ne kadar yakışıyor! Aynı sofranın ortak yiyecekleri! Her şeyiyle birbirine benzeyen kardeş topluluklar yumağı Türkiye. Türk milleti derken, paskalya çöreği ile Ramazan pidesinin birleşmesini anlıyoruz! O güzelliklerdir birbirimize tutunmayı sağlayan. Yine, Milli Mücadele’nin

Occupy CHP oyunu Sloganları “Occupy CHP” olan bir grup genç, CHP Genel Merkezi’ni işgal için gelmişler. CHP’yi gençleştireceklermiş. Kılıçdaroğlu ve diğer görevlilerce çok iyi karşılanmışlar. Bu girişimin, işgal olmayıp “danışıklı dövüş” olduğu çok açık değil mi? Kılıçdaroğlu’nun, göreve gelir gelmez başlattığı gizli işgali, açık işgale dönüştürmek istediği anlaşılıyor. Danışıklı dövüş, YCHP liderinin üst üste gelen seçim yenilgilerini

açık tutum almamalarıdır. Bunun haklı bazı nedenleri olabilir. Ancak, gelinen aşamada herkesin taşın altına elini koyması gerekiyor. Emperyalizme karşı direnmek, ancak birleşerek ve ortak hareket ederek mümkündür. Barış içinde bir arada yaşayan halkları birbirine düşürmenin esas müsebbibi emperyalizmdir. Emperyalizm en çok neyden korkar? Ezilen ulusların birlikteliklerinin devam etmesinden korkar. Bizim gibi ülkelerde yaşayan topluluklar, Türk milleti içinde birleşikliklerini ne kadar çok muhafaza ederlerse o kadar rahat yaşarlar ve emperyalizmin savaş tuzağına düşmezler.

Kavimler Kapısı Anadolu

Türkiye’de Ermeni sorunu yoktur

BİZİM ERMENİLER Seçim ertesi, daha önceki seçimlerde olduğu gibi birçok kişi üzgün, hayal kırıklığı içinde, hatta daha da ileri gidip bu ülkede yaşanmaz söylemleri. “Bu millet adam olmaz, bittik, mahvolduk vs..” Sonucunda hayal kırıklığı yaşanan kaçıncı seçim bu? Daha doğrusu milletin kandırıldığı kaçıncı seçim bu? Zaten bu bezginlik, bu yeis, yaşanan hayal kırıklıkları kandırılmış olmaktan gelmiyor mu? Bense hayal kırıklığı yaşamıyorum; çünkü partim beni kandırmadı. Bugünleri on yıllar öncesinden görüp sürekli uyardı, hatta bunun bedelini en ağır şekilde ödedi, ödüyor. Ama buna rağmen ne vazgeçti, ne sızlandı, ne halka güvenini yitirdi. Bu partide kimse yaşadıkları maddi ve manevi ağır bedellere rağmen taviz vermedi. Diğer partilerin aksine maddi imkânları yoktu, ama bu onları daha güçlü yaptı. Çünkü bu partide paylaşılacak rant da yoktu. Bu partide neredeyse herkes aydındı; çünkü biliyorlardı ki karanlığı aydınlatmak için önce kendileri birer ışık olmalıydılar. O yüzden bu partinin tüm üyeleri tahsil durumları ne olursa olsun kendilerini eğitmiş, yetiştirmiş Atatürk’ün “Biz cahil demekle, mektep medrese görmemişleri kastetmiyoruz. Kastettiğimiz, ilim hakikati görmektir” sözlerinde ifade ettiği gibi “Gerçeğin bilgisine” sahip, dolayısıyla hakikati görenlerdi. Mustafa Kemal’in askeri başka nasıl olunurdu zaten? Bu partide lider sultası da yoktu, bırakın lider sultasını geleceğe lider yetiştiren bir okul gibiydi adeta. Hiçbir partide gençlere bu kadar güven yoktu. O gençler de daha şimdiden milletin gönlündeydi, duasındaydı. O nedenle bugün her zamankinden daha umutluyum, daha inançlıyım, hatta daha güçlüyüm. Bu duyguları bana hissettiren partime, başta Doğu Perinçek olmak üzere tüm yöneticilerine, emekçilerine, arkadaşlarıma, teşekkürü bir borç bilirim. Biliyorum hepiniz bu kutsal değerler için varsınız. Tüm gücünüzle bu değerler için çalışıyorsunuz. İyi ki varsınız! Miraç Kavala

‘Birbirinize sımsıkı sarılın’

örtme çabası olarak da yorumlanabilir. Genel Başkanlık görevine “CHP’de korku imparatorluğunu yıktık” diyerek başlayan Kılıçdaroğlu, kısa sürede, CHP’lileri tasfiye etti. Cins CHP ve TC karşıtlarından oluşan kendi kadrosunu oluşturdu. Büyük ölçüde başkalaştırdığı CHP’yi topluma “yeni CHP” olarak takdim etti. Parti kurmay heyetine taşıdığı cins gericiler öncülüğünde CHP’yi yenileştiriyordu.

İlk aşamada gerçekleştirdiği CHP’yi köklerinden koparma ve yörüngesinden saptırma hareketini yeterli bulmamış olmalı ki “CHP’yi işgal et” hareketine gereksinim duydu. Kılıçdaroğlu ve devşirmeleri, Tayyip ile CHP’nin geçmişini karalama yarışına girdi. Başbakan, “Dersim katliamı” için devlet adına özür dileyince, Kılıçdaroğlu, “Özür dilemek yetmez, tazminat da ödenmeli” diyerek öne geçti.

Türkiye coğrafyası her santimetrekaresiyle insanlık tarihi kokar. Nice insan toplulukları bu topraklarda konaklamış ve zenginliklerini bırakmışlardır. İşte bu zengin, bereketli Anadolu’nun insan kaynakları, emperyalizm tarafından birbirine düşürülmek isteniyor. Sözü burada Doğu Perinçek’e bırakalım: “Günümüzde dünyanın hiçbir ülkesinin halkı, yalnız eski yerlilerden veya yalnız sonra gelen fatihlerden oluşmuyor. Ne yerli kalmış, ne fatih! Bir tarih hepsini birbirine karıştırmış. (...) Türkiye ise, bu açıdan dünyanın en talihli ülkesi. İki eski kıta arasındaki köprü. Üzerinden geçenin haddi hesabı yok. Herkes nakışını işlemiş bu topraklara. Tarihin derinliklerine indikçe her katta başka bir zenginlik.” Bu topraklar, bu hava, bu su, bu coğrafya, yani Türkiye hepimize yeter. Ayrı gayrılığın olmadığı günleri yaratmak bizim ellerimizde. Yeter ki düşmanımızı görelim ve ona karşı tek bir yumruk olalım. O zaman çözemeyeceğimiz tek bir sorun kalmaz. İsmet Zeki Eyüboğlu’nun “Anadolu Uygarlığı” isimli kitabında dediği gibi, “Anadolu insanı kendi tarihi akışı içinde bir bileşim’dir, onda Asya’dan geldiği söylenen atalarından çok eskiçağ Anadolu insanlarının Hitit öncesi, Hitit dönemi, Hurri, Luvi, frig, Lig, Lidya gibi bu topraklar üzerinde yaşamış kimselerin, kanı soyaçekim kalıntıları, izleri vardır. Anadolu insanını anlamak, yaşadığı uygarlık ortamını, geçirdiği başarı aşamalarını kavramak için, onu gene Anadolu’da aramak, bulmak gerekir bugün. (Der Yay. İkinci Basım, 1991 s.47)

unutulan ama unutulmayacak adları: Keresteciyan, Kalçi Efendi, Pandikyan, Terziyan, Hogasyan ve bilmediğimiz diğerleri... Milli Kurtuluş Savaşı tarihimiz yazılırken bunları anmadan olur mu? Bizim Ermenilerimiz Batı ellerinde, “Elalemin konyağına, viskisine alışmak zor. İlle de bizim ata yadigârı Rakı” olacak derken acaba neyi açıklamaya çalışıyorlar? Vatan tutkusu bu olsa gerek! Dersim travmasının bilinçaltının derinliklerine kök saldığı anlaşılan YCHP lideri, CHP’nin geçmişini kötülemeyi, “Nâzım Hikmet’i CHP hapse attı, Sabahatttin Ali’yi CHP öldürttü” deme noktasına vardırdı. Bir konuşmasında, AKP ile mücadele ederken kendisini 1940’lı yılların CHP’si ile mücadele ediyormuş gibi hissettiğini söyledi. Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin geçmişine yönelik kötülemeleri saymakla bitmez. Özetle, başında bulunduğu partinin geçmişini karalamayı alışkanlık haline getiren ilk siyasi parti genel başkanı olarak tarihe geçti. Halkoylaması öncesinde, bağımsız yargının önemini vurgulayacağı yerde, Başbakanla “türbana özgürlük yarışı”na girdi. Laiklik can çekişirken laikliğin tehlikede olmadığını söyleyerek AKP’yi akladı. Siyasi davalarda Gülen müridi savcı ve yargıçlar, hukuk adına hukuku açıkça çiğnerken “Cemaat’in yargıyı etkilediğini söyleyemeyiz” diyerek Cemaat’i akladı. Dini siyasete alet etme yarışında Erdoğan’a fark attı ama oyunu artıramadı. Seçmen, suretine değil, aslına oy vermeyi tercih etti. Türbanın Meclis’e girmesi sürecine yaptığı katkılardan dolayı Çankaya’daki AKP’linin takdirini kazandı, bundan mutluluk duyduğunu söyledi.

1915 yılında İstepanyan ailesi de diğerleriyle birlikte Adapazarı’ndan Simav’a sürgün gelirler. Eski, kullanılmayan bir hana yerleştirilirler. Altı ay geçer, yerli halkla hiçbir ilişkileri yoktur. Bir gün küçük Torkom yalnız başına oynarken, çocuklar gelir. Ama o onlarla oynamak istemez. Annesi hemen hanın kapısını açar, çocuklara içerideki manzarayı gösterir. Yanlarında getirebildikleri yok denecek kadar az eşyaların üstünde, açlıklarını uykuyla bastırmaya çalışan insanlar. “Büyüdüğünüz zaman çocuklarınızın böyle şeyler görmesini istemiyorsanız, birbirinize sımsıkı sarılın. Siz kardeşsiniz.” Garnizon Komutanı, Marizaruhi İstepanya’ın bu sözlerini duyar. Simavlılar sürgün Ermeni ailelerini paylaşıp, evlerinde misafir etmeye başlarlar. Birlikte tarlalarda çapa yaparlar. Ayşe, Hermine, Tasula. Erkeklerin çoğu askerdedir çünkü. İstepanyanlar, bu kez hüzünle ayrıldıkları Simav’dan tekrar Adapazarı’na döndüklerinde kıymetli eşyalarını Türk komşularından bıraktıkları gibi alırlar. Yukarıda yazılanları Şule Perinçek’in enfes kaleminden okuduk. Kendisinden bundan sonra da bu yönde yazılarını bekliyoruz.

Ermeni toplumuna düşenler 1- Sözde “Ermeni soykırımı” tasarılarını onaylamadıklarını ve kendilerinin bir talebi olmadığını ilan etmelidirler. Bu oyunu boşa çıkarmak hem Ermenilerimizi ve hem de Türkiye’yi çok rahatlatacaktır. 2- ABD/AB emperyalizminin soykırım dayatmalarındaki amacın masumane olmadığını dile getirmek ve tavır almak hepimize düşmektedir. Ermeni toplumu, emperyalistlere net tavır almalı ve bunu değişik ulusal ve uluslararası platformlarda açıklamalıdır. 3- Ermeni kiliseleri, gazete ve dergileri, tanınmış şahsiyetler, Ermeni vakıfları, değişik Ermeni kuruluşları ADB/AB emperyalizminin bölücü ve yıkıcı faaliyetlerinin bir parçası olan “soykırım” yalanına karşı birlik mesajları yayınlamalıdır. 4- Ermenistan Cumhuriyeti’ nin yanlışlarına karşı çıkmalıdırlar. Türkiye-Ermenistan dostluğunun kurulması ancak karşılıklı güvenle mümkündür ve bu noktada Ermenistan’a yanlışlarını düzeltmesi için büyük görevler düşüyor. 5- ABD/AB emperyalistlerinin Türk milleti düşmanlığı ve Türkiye düşmanlığı elbirliğiyle alt edilmelidir. Onlara tarihi ve unutulmaz bir ders daha vermenin zamanı geldi. 6- Türkiye Ermenileri ve kuruluşları, Ermeni dostu “Talat Paşa Komitesi”yle birlikte çalışmak için girişimlerini başlatmalıdır. 24 Nisan acıyı besler, 23 Nisan ise birliği sağlar. 24 Nisan dayatmasının boşa çıkarılması kardeşliği pekiştirir. İplik eğiren ve çorap ören Ermeni kadınları, Adapazarı

Bu Meclis’ten demokrasi çıkmayacağını bile bile, özerklik üzerinden bölünmeye kapı aralamayı amaçlayan yeni anayasa için masaya önkoşulsuz oturdu. AKP’nin gerçekleştirdiği acımasız sivil darbeye gözlerini kapattı; 27 Mayıs’ın ve 28 Şubat’ın “darbe” olduğunu yineledi durdu. İmralı görüşmeleri öncesinde, iktidara açık çek vererek üniter devleti gözden çıkardığını belli etti. Özetle, göreve başladığı günden bugüne, CHP genel başkanı olarak davranacağı yerde, BOP eşbaşkan yardımcısı gibi davrandı. Batı’nın Libya ve Suriye saldırılarına destek verdi. YCHP liderinin Kuvayı Milliyeciliği ve bağımsızlıkçılığı “kurultay kürsüsü” ile sınırlı kaldı. Cumhuriyetin temel değerlerinden hiçbirini kurultay kürsüsü dışında hiçbir yerde savunmadı. Occupy CHP tertibi, adından da anlaşılabileceği gibi, Atlantik ötesinde kurgulanan bir tertiptir. Başoyuncu, Kılıçdaroğlu’nun has adamı Starfor’un “TR 705” kodlu elemanıdır. Amaç, CHP’yi tarihi köklerinden tümüyle koparmak ve emperyalizmin dümen suyuna sokmaktır. Necati Cebe Eski CHP Balıkesir Milletvekili


Hazırlayan: Osman ERBİL

F Tipi’nin açtığı davaya ret İP Genel Başkan Yardımcısı Nusret Senem’in TSK ve Emniyet içindeki F tipi yapılanmayı anlattığı kitaplarına karşı Gülen’in açtığı tazminat davası reddedildi. Kitaplar devlet belgelerine dayanılarak hazırlandı FUAT ŞAHİN

F

ethullah Gülen’in, İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Avukat Nusret Senem aleyhine açtığı 40 bin liralık manevi tazminat davası İs-

tanbul Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından reddedildi. Gülen, Nusret Senem’in yazdığı dört kitaptan manevi zarara uğradığı gerekçesiyle İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne her kitap için 10 bin lira olmak kaydıyla toplam 40 bin liralık dava açmıştı. Mahkeme, Senem’e ve kitabı basan Kaynak Yayınları’na açılan bu davayı reddetti.

Belgeler Ergenekon mahkemesinden Senem ve yayınevinin Avukatı Mehmet Nuri Aytekin, dava sürecini Aydın-

Rektör Saraç yolsuzluk iddialarını yalanladı Şanlıurfa Emniyet’inde görev değişikliği

17 Aralık’ta yaşanan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından başta İstanbul olmak üzere bir çok ilde peş peşe yaşanan görev yeri değişikliğine devam ediliyor. Dün akşam saaalerinde bir görev değişikligi haberi de Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğünden geldi. Asayiş, Çevik Kuvvet, Terör ile Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele şubelerinde görevli 2’si amir 64 polisin görev yerleri değiştirilerek başka şubelerde görevlendirildi. Yapılan yeni düzenleme sonrası polislerin yeni görev yerlerinde çalışmaya başladığı bildirildi.

CHP’liler uyardı: Parti dönüştürülüyor

İzmir’de, CHP üyeleri tarafından bir süre önce kurulan ‘CHP bizimdir’ hareketinin sözcüsü 3 avukat bir açıklama yaparak, “CHP, cemaat hocalarının önünde ceketini ilikleyenlerin partisi değildir ve olmayacaktır” dedi. ‘CHP Bizimdir’ hareketi sözcüleri olan avukatlar Murat Fatih Ülkü, Mehrigül Keleş ve Ersoy Uluçay, ortak bir basın bildirisi yayınlayarak, mevcut genel başkan ve ekibinin ortaya attığı yeni CHP siyasetinin iflas ettiğini ifade etti. Açıklamada “Yeni, değişim gibi süslü laflarla göreve gelen Genel Başkan ve ekibinin, yenileştirme adı altında, partinin felsefesine, ilkelerine, geçmişine ve tabanına tamamen zıt bir ideolojik anlayışla, yukarıdan aşağıya partiyi dönüştürmek istediği kanısı egemendir. Mevcut Genel Başkanın göreve gelmesinden itibaren, siyasal iktidarın; Cumhuriyetin ve demokrasinin temeli ‘laiklik’ ilkesine yönelik kurumsal ve kalıcı saldırılarına tepki gösterilmemiş, sessiz kalınmıştır.” ifadelerine yer verildi.

Dicle Üniversitesi (DÜ) Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını yalanladı. Devleti ele geçirmek isteyen yapılanmayla ilgisi bulunmadığını, darbe girişimi niteledikleri hiçbir yapılanmaya destek vermediklerini ve yasal işlem başlatacaklarını belirtti. AKP Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten’in DÜ’de birtakım yol-

lık’a anlattı. Aytekin, Senem’in kitabında yayımladığı belgelerin Fethullah Gülen hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davadan alındığını belirterek, “Kitaptaki bilgiler, tamamen belgelere dayanmaktadır. Fethullah Gülen’in yargılandığı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyayı Eregene-

suzluk ve usulsüzlükler olduğunu iddia etmesinin ardından Rektör Saraç, dün yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti: “Şahsım ve kurumumun devleti ele geçirmek için çaba sarf eden yapılanmayla kesinlikle herhangi bir alakası bulunmamaktadır. Yönetimimizin darbe girişimi olarak nitelediği hiçbir oluşum ve yapılanmaya destek vermesi mümkün değil-

kon Mahkemesi’ne göndermiş, müvekkilim Sayın Av. Nusret Senem de buradan edinmiştir” dedi. Aytekin, “Avukat Nusret Senem Ergenekon davası kapsamında yargılanırken bu dosyayı incelemiş, araştırma yapmış, dosya ve belgeler üzerinden bir analiz yapmış. Bu analizinde F tipi yapılanmayı somut olarak tespit etmiş, belgelere dayalı biçimde milletimizin önüne koymuştur” diye konuştu. “Şimdilerde her konuşmasında ‘Pensilvania’, ‘Paralel yapı’ diyen Erdoğan,

dir. Söz konusu vekil tarafından kamuoyunu yanlış bilgilendirecek iddialar gerçek dışı olup kurumumuzu yıpratmaya yönelik. Mali olarak DÜ de düzenli olarak Sayıştay ve YÖK Denetim Kurulu tarafından denetime tabidir. İddia sahibi tarafından dile getirilen ‘200 milyon TL usulsüzlük iddiaları’ yönetimimize ait olmayıp, bizden önceki yönetime aittir.”

A

mektupta, anayasanın, hâkim ve savcıların görevlerini nasıl tanımladığı anlatıldıktan son-

ra, siyasi yetkililerin kendilerini hukuktan üstün sayan açıklamalarına yer verildi.

Silivri’deki komutan: Mızrak çuvala sığmıyor!

E Nusret Senem

yıllar önce belgeleriyle ortaya konan örgütün yeni farkına vardı” diyen Aytekin, bu hususları mahkemede ifade ettiklerini, mahkemenin de değerlendirmesini yapıp Fettullah Gülen’in açmış olduğu davanın reddine karar verdiğini söyledi.

Saraç, vekilin elindeki delilleri Cumhuriyet Başsavcılığı’na vermesi gerektiğini ifade ederek açıklamasını şöyle bitirdi: “Yönetim olarak paralel yapılanma konusunda gerekli tüm hassasiyeti bugüne kadar titizlikle gösterdik. Bu gerçek dışı iftiraları nedeni ile ilgili şahıs hakkında, tarafımızdan yasal işlemler sürate başlatılacaktır.”

Silivri’den gönderilen mektup, “Bizler gerçeğin yanındayız. Bizler namuslu, dürüst askerleriz. Bizler masumuz. Bu komp-loları düzenleyen çete elemanlarının, namuslu savcı ve hâkimler önüne çıkarılacağından eminiz. Bizler Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleriyiz. Bütün dünya da bilir ki, Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleri hiçbir gücün önünde eğilip bükülmezler” sözleriyle sona erdi. New York’un dünyaca ünlü Times Meydanı’nda, eylemlerini bir saat boyunca sürdüren grup, ellerinde hükümet ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhine sloganlar içeren dövizler de taşıdı.

Türk Ocakları’nda kritik kongre AKP’nin açılım siyasetine milliyetçi kanattan bazı isimleri katması önümüzdeki günlerde yapılacak Türk Ocakları kongresinin dengelerini de etkiledi. ‘Akil adaylar’a tepki gündemde CEYHUN BOZKURT

T

ürk Ocakları’nda 19 Nisan’da yapılacak kongreye “açılım” damgasını vuracak. Son yıllarda yönetimi, hükümetin Prof. Dr. kontrolüne girmek Mustafa ve açılım sürecine Kafalı destek vermekle suçlayan muhalefet, kongreye milliyetçi tabanda etkisi olan Prof. Dr. Mustafa Kafalı liderliğinde hazırlanıyor. Kafalı, adaylığını duyurduğu açıklamasında, “Bizim yönetimimizde ‘akil adam’ çıkmaKafalı’nın kadrosunda yacak, açılım sürecine des- Ahmet Bican Ercilasun, tek verilmeyecek” dedi. İskender Öksüz, Şükrü Son yıllarda hükümetin, Haluk Akalın, Nurullah özellikle milliyetçi-ülkücü Çetin gibi önemli isimler tabanı kontrolü altına al- yer aldı. mak için türlü siyasetler uyguladığı 112 yıllık Türk ‘Bizim yönetimimizden Ocakları’nda muhalefet Akil Adam çıkmayacak’ güçlü bir kadroyla kongreye Kongrede büyük tartışgirecek. Ülkücü-milliyetçi malar olacağı beklenirken, tabanda çok sevilen ve teo- muhalefet özellikle Kürt risyen olarak bilinen Prof. açılımı sürecinde ocak yöDr. Mustafa Kafalı başkan- netiminin aldığı tavra teplığı adaylığını açıklarken, kili. Türk Ocakları’nın eski

Genel Başkanı Nuri Gürgür’ün bir dönem adının AKP’nin “Akil Adamlar” listesinde geçmesi ve açılıma şubeler dışında Genel Merkezin çok sert bir karşı duruş sergilememesi, muhaliflerin söylemlerine yansıdı. Mustafa Kafalı da, adaylık açıklamasında bu tepkisini dile getirdi. Türk Ocakları Genel Merkezi önünde yaptığı açıklamadaki vurgularda açılımı öne çıkaran Kafalı, madde madde şunları söyledi: Bizim yönetimimizdeki Türk Ocakları’ndan “Akil Adam” çıkmayacaktır. Bizim yönetimimizdeki Türk Ocakları’ndan,

Mustafa MUTLU mustafamutlu@aydinlikgazete.com

New York’ta ‘Sessiz Çığlık’ eylemi BD’nin New York kentinde bir grup Türk, Türkiye’de tutuklu bulunanların ve aydınların durumunu protesto için “Sessiz Çığlık” eylemi düzenledi. Ellerinde Türk ve Amerikan bayraklarıyla New York’un kalbi sayılan Times Meydanı’nda toplanan “Sessiz Çığlık” eylemcileri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yıllarca görev yapmış subayların düzmece suçlamalar ve belgelerle hapse atıldığını savundu. “Sessiz Çığlık” eylemcileri, hapiste bulunan subayların duygu yüklü “Silivri Mektupları”nı okudu. “Balyoz Davası Esirlerinden 1981 Harp Okulu Mezunları Bildirisi” başlıklı

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

OKUDUKLARIM

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

bizi çözülmeye götürecek “Çözüm Süreci”ne katkı sunulmayacaktır. Bizim yönetimimizdeki Türk Ocakları, “Açılım” safsatasına katılıp emperyalistlerin ve PKK sempatizanlarının ekmeğine yağ sürmeyecektir. Bizim yönetimimizdeki Türk Ocakları, bir asırlık geleneğinde olduğu gibi Türk Milliyetçisi olan kurum, kuruluş ve siyasi partiyle kavga içerisinde olmayacaktır. Bizim yönetimimizdeki Türk Ocakları, Türk Milleti’nin ve Devleti’nin düşmanlarına karşı 1912’ den beri olduğu gibi mücadele etmeye devam edecektir. Bizim yönetimimizdeki Türk Ocakları, her milli kuruluşla el ele Türk Milleti’nin dertlerine çare arayıp bulacaktır. Bizim yönetimimizdeki Türk Ocakları’nın asli vazifesi, Büyük Türk Milleti ve Türk Dünyası’nın demokrasi, huzur ve refah içinde ebediyen yaşaması için her türlü gayreti gösterecektir.”

m. Tüm Amiral Semih Çetin’i artık hepiniz biliyorsunuz: Donanma Kurmay Başkanı iken 2010 Şubat’ında başlayan “Balyoz” tertibiyle tasfiye edilen komutanlardan... Balyoz davasında 18 yıl cezaya çarptırıldı; 30 Ağustos 2013’te emekli oldu. Halen Silivri Cezaevi’nde... İlk kitabını geçen yıl yayınlamıştı: “Bir İhanetin Öyküsü, Hasdal’da Bir Amiral...” Bir çırpıda okuduğum o kitapta yüzlerce denizci subayın TSK’dan tasfiye edilmelerinin nedenini ve bu amaçla oluşturulmuş olan özel görevli mahkemelerdeki kumpas kokan yargılamaları anlatıyordu. Semih Çetin, bu kitaptan sonra da yazmaya devam etmiş... Yeni kitabı yine Kaynak Yayınları’ndan çıktı: İsmi, “Nerede Kalmıştık? Kumpas Açığa Çıktı!” Hemen belirteyim; kendisinin ilk kitabını da okuyup bu sütunlarda eleştirmiştim ya; yeni kitabın 71’inci sayfasında o eleştiri yazısını gazetede okuduğu anı da anlatıyor yazar... Ne diyeyim; o satırları okuyunca, kendimden korktum! O bölümde tek bir saptamaya itirazım var: Benim, kendisine torpil yapmış olduğumu yazmış... Böyle bir şey olmayacağını, en iyi kendisi bilir. Semih Çetin, yeni kitabında “içerideki bir yurtsever komutanın gözünden Türkiye”yi anlatmış... Kitapla birlikte gönderdiği mektupta şunları söylüyor: “Sayın Mustafa Mutlu... Esaret devam ediyor. Hızla geçip giden, hayatımızdan çalınan günlerin, daha doğrusu yılların sayısı artıyor. Ülkede artık kimse adalete güvenmiyor. Adalet dibe vurunca devletin de çivisi çıkmış durumda... İnanılmaz olaylar yaşanıyor! ‘Hukuk süreci işliyor’ yalanının altına gizlenen kepazelikleri, bu süreçte çekilen acıları, hayal kırıklıklarını, kırgınlıkları, kızgınlıkları anlatmıştım ilk kitabımda. Adından da anlaşılacağı gibi ‘Nerede Kalmıştık?’ onun devamı. ‘Devletin bütün organlarına sızmış bir çetenin yarattığı alçakça kurgulanmış bir ihanet sürecinden geçiyoruz. Kendi ülkemizde esir düştük”

diyordum duruşmalar sürerken. Bugün de aynı şeyleri söylüyorum. Bir farkla ki; bunu söyleyenlerin sayısı giderek artıyor. Artık tavır değişiyor. Hükümetin en yetkili ağızları orduya kurulan kumpastan söz eder oldu. Balyoz davasının hüküm günü, son yıllarda adaletin üstüne çöken kara bulutların bir kez daha güneşi soldurduğu, ihanetin belgelendiği bir utanç günüydü. Komplocuların beraat ettiği, devletin gözü önünde masumiyetin hüküm giydiği bu süreçte işlenen insanlık suçu, tarihin silinmez sayfalarına çoktan yazıldı. Elinizdeki kitapta, hüküm gününden bu yana yaşanan olayları yazdım. Diğer bir deyişle, kaldığımız yerden tarihi ihanetin öyküsünü... Henüz öykünün sonu gelmedi ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Gerçekler ortaya çıkıyor. Bu karanlık süreç, ülkemiz için aydınlık bir geleceğin kapısını açabilirse, çektiklerimiz boşa gitmemiş olacak. Bütün ümidim bu... Semih Çetin Silivri, L-5 B-8” Bu kitaplara sadece “kitap” olarak bakmak doğru değil... İçerideki aydınların yazdığı bu kitapların hepsi aynı zamanda birer belge... Emin olun bugünün zalimleri bir gün yargılanırken, bu kitaplar iddia makamının en büyük kozu olacak!

NEREDE KALMIŞTIK? (Kumpas Açığa Çıktı) Türü: Güncel değerlendirmeler Yazan: Semih Çetin Yayınevi: Kaynak Yayınları Baskı tarihi: 2014, Mart Sayfa sayısı: 413 Fiyatı: 25 lira.

Ne varsa ülkemde satıldı bitti! Bazı insanlar vardır ki; onlar dünyaya gönderilirken hepimizden farklı bazı özelliklerle donatılmışlardır. Şair Ali Dilki de bana göre bu şanslı insanlardan... Bizim en sert sözcüklerle, sinirlenerek yaptığımız günlük siyasi değerlendirmeleri, o dizelere dökerek, keyifle yapıyor. Daha önce dört kitabı yayınlanan Dilki’nin son kitabı “Kumpasa Geldik”, yine taşlamalardan oluşuyor. Ben özellikle kitapla aynı adı taşıyan taşlamaya bayıldım; bakalım siz ne düşüneceksiniz? Ne varsa satıldı ülkemde bitti Malımız mülkümüz takasa geldik Yetim hakları da bu yolda gitti Kestiler biçtiler makasa geldik Tarımı çiftçiyi yere serdiler Sus payı olarak rüşvet verdiler Ne tarla ektiler ne de

sürdüler Bağımız bahçemiz nadasa kaldık İçeri attılar, ast ile üstü Ayyuka dikildi namerdin büstü Ne yazık suçların örtüldü üstü Gündem değiştirip örtbasa geldik Ali der; bizlere verdi talkımı Kendileri götürdüler salkımı Dinle kandırdılar bütün halkımı Bu sefer çok fena kumpasa geldik! Ali Dilki’nin tüm taşlamaları zevkle okuyacağınıza eminim.

KUMPASA GELDİK Türü: Şiir Yazan: Ali Dilki Yayınevi: Tunç Yayıncılık Baskı tarihi: 2014, Şubat Sayfa sayısı: 111.


Hazırlayan: Gökçen BEYAZ

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ANKARA İmsak 04:35 Güneş 06:06 Öğle 12:56 İkindi 16:35 Akşam 19:34 Yatsı 20:57 Ankara: 5/15

b

İstanbul: 9/16

b

İzmir: 11/21

Rafet

BALLI rafballi@gmail.com

Erdoğan: Bölerek kazandı, böldüğü için kaybediyor

İ

slamcı mahfilleri dolaşıyorum. 30 Mart’ı nasıl okuyorlar? Abartmıyorum. Merkezdeki yandaşlar hariç. Düşünen, gören İslamcılar bile kaygılı. Aralarında “kurucu” isimler de var. Seçim sonucu: Erdoğan için “zafer” algısı yok. “Başarı”sını değil, “çöküş”ünü konuşuyorlar. İki soruya cevap arıyorlar. Final nasıl olacak: Belli değil. Mümkün bir seçenek: Kâğıt üzerinde bile gözükmüyor. Konuştukları: Temenni düzeyinde. Görünen: Tayyip Bey yanlışla sonuç aldı. Yanlışta ısrar edecek. Siyasi intihar yolunu seçti. Çaresiz. İlerleyeceği anlaşılıyor. Bugüne kadar: Milleti kutuplaştırarak, bölerek sonuç aldı. Çıkmazı: Böldüğü için de artık çöküşe gidiyor. Çünkü: Bölücülüğü meşruiyet zeminini parçaladı. Milletin en az yarısı Erdoğan’ı meşrû görmüyor. Onun tarafından yönetilmek istemiyor. Tablo: Kuralları yıktı. Kural dışı çözümlere kapı araladı. Tarihin ironisi: Erdoğan “askeri vesayet”e karşıydı. Şimdi: “Askeri siyaset”e yaslanmak isteyeceği günlere gidiyoruz. 12 yılın özetiyle biraz açalım. 2002 seçimi: Erdoğan kutuplaştırdı ve kazandı. 2007 seçimi: Kutuplaştırdı. Ayrıştırdı. Kazandı. 2009, 2010 ve 2011: Hep gerilim stratejisi uyguladı. Milleti böldü. Sandıkta “ödülü”nü aldı. 2013 Haziran halk hareketi: Milletin en az yarısını şeytanlaştırdı. Seçmen tabanında çözülmenin önüne geçti. 2014 yerel seçimi: Bu kez “düşman”ı içinden. Kendi cephesinden bir “Şeytan” üretti. Yine “sonuç” aldı. Evet, Erdoğan bir “gerilim ustası”. Seçmenlerin en az yarısına “şeytan” taşlatıyor. Düşmansız siyaset yapamıyor. Atatürk: Bütün zamanların örtülü düşmanı. İnönü: Atatürk’e vurmanın diğer adı. Laikler: Atatürkçü günahkârlar! TSK: Sistemin vesayetçisi. Ulusalcılar: Militan Atatürkçüler. Son dönemde, şeytan kadrosuna üç unsur eklendi. Dışa açıldı: Arap liderler Esad, Maliki ve Sisi. Kitleselleştirdi: Memleketin gençliğini hedefe koydu. İçinden üretti: Cemaat. Girdiği yolun özelliği: Duramıyor. Yeni bir düşman lazım ona. Buluyor da: Anayasa Mahkemesi. Kararları peş peşe geliyor. Erdoğan’ı adeta kışkırtıyor! AKP’nin çözümü köklü: İptal yetkisini kaldıralım! Erdoğan’ın çıkmazcı tutumu bir yana. Haşim Kılıç mahkemesinin karar nisapları konuşturuyor. Yüksek Mahkeme “oybirliği” makamından şaşmıyor. Erdoğan’ı endişelendiren de bu. Mahkemenin yapısını takip eden İslamcılara soruyorum. 17 üye arasında bir tek Erdoğancı yok mu! Kompozisyonu okuyorlar: “Kemalistler vardı. Onlara Meclis’in ve Gül’ün seçtikleri eklendi.” Bir tane bile “Tayyipçi” yok mu diye ısrar ediyorum. Yokmuş! Bir tespit: 12 yıllık iktidar. Yüzde 4550’lerde dolaşan oy oranı. Yüksek Mahkeme’yi meşrebine göre dizayn etmek için referandumu kazan. Üyelerin üçte ikisini “kendin” yenile. Meclis ve Çankaya olarak. Vardığın sonuç: Sıfıra sıfır. Özet: Aslında hükümet bile olamamışlar. Merak ettiğim için sordum. Peki, üyeler arasında Cemaatçi var mı? Onlar da yokmuş. Emin olmak için başka bir soru. Bilgi mi, tahmin mi? Çok kesinler: “Bilgidir.” Nedense, ihtimal veremedim. Tekrar Tayyip Bey’e dönelim. Türkiye nefes kesecek bir 4 aya girdi. Önümüzde yeni bir seçim daha var: Çankaya için. Seçim görünüşte bir tek makam için yapılacak. Fakat, öyle anlaşılıyor ki “iktidar”ın kaderi tayin edilecek. Erdoğan “kutuplaştırarak kazanma” stratejisine devam ediyor. Yani “bölerek” geldi. “Bölerek” kalmayı deniyor. Türkiye bölünmeyi kaldıramıyor artık. “Birleştirenin” kazanacağı bir döneme giriyoruz.

b

Antalya: 13/18

b

Adana: 11/25

b

Diyarbakır: 10/21

h

Erzurum: 2/12

h

Sivas: 4/18

b

İZMİR İmsak 05:02 Güneş 06:31 Öğle 13:19 İkindi 16:57 Akşam 19:55 Yatsı 21:16

Tunceli: 8/20

h

Trabzon: 9/15

h

Zonguldak: 7/15

b

Bursa: 6/19

b

b

Konya: 6/18

Öğretmene ‘Şu Çılgın Türkler’ soruşturması A

ntalya’nın Muratpaşa ilçesindeki 75. Yıl Cumhuriyet Lisesi’nde İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi öğretmeni Ş.Y. hakkında, isimsiz ihbar üzerine “Derste Gezi olaylarına destek vermek, sınıflarda bu yönde açıklamalarda bulunmak, siyaset yapmak, öğrencilere siyasi kitaplar önermek” gibi suçlamalarla soruşturma açıldı. Ş.Y.’nin öğrencilerine önerdiği iddiasıyla soruşturmaya konu kitaplar arasında Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler”, “Diriliş” ve “Cumhuriyet” adlı kitaplarıyla, Attilâ İlhan’ın, “Gazi Paşa”, “Sırtlan Payı”, “Batının Deli Gömleği”, “Yıldız”, “Hilal ve Kalpak” adlı ki-

malar ve siyasi içerikli konuşmalar yaptığı gerekçeleriyle benzer soruşturma başlatıldı.

‘Soruşturma düşündürücü’

Öğretmen Ş.Y.

tapları ve İlhan Selçuk’un “Yüzbaşı Selahattin’in Romanı” adlı kitabı da bulunuyor. Aynı okulda felsefe dersi öğretmeni M.A. hakkında ise, yine derste Gezi olaylarına destek verdiği, sınıflarda bu yönde açıkla-

İki öğretmenin üyesi olduğu Eğitim-İş Antalya Şubesi, soruşturmaMehmet lara tepki gösterdi. Şube Başkanı Mehmet Balık, Balık görevi Cumhuriyet’i, Atatürk’ü anlatmak olan İnkılap Tarihi öğretmeninin Cumhuriyet ile ilgili kitaplar tavsiye etmesi ve çocuklara Cumhuriyet’in değerlerini anlatmasının son derece normal olduğunu söyledi. Söz konusu kitaplara bakıl-

dığında hiçbirinin yayın yasağı bulunmayan, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’le ilgili kitaplar olduğunu belirten Mehmet Balık, “Hele hele öğrencilerin başarılarının artırılması için kitap okuma kampanyalarının düzenlediği bir ilde, öğrencilerine örnek kitaplar listesi veren bir öğretmen hakkında soruşturma başlatılması son derece düşündürücüdür” diye konuştu.

‘Siyasetten bahsedilmesi ders gereği’ Bu kitapların ders konularıyla ilgili olduğunu belirten Balık, şunları kaydetti: “Felsefe grubu öğretmenimizin müfredatta yer alan konularına

bakıldığında ‘Siyaset Kurumu (23 hafta)’, ‘Siyaset Felsefesi (4 hafta 1 ünite)’ ve ‘Siyaset Etiği (Ahlak Felsefesi) şeklindedir. Bu durumda siyasetten bahsedilmesi dersin gereğidir. İnkılap Tarihi öğretmenimizin de ders konularına bakıldığında ‘Devrim Tarihi ve Atatürkçülük’, ‘Dünya Savaşları’, ‘19’uncu ve 20’nci Yüzyılda Gelişen Siyasal ve Toplumsal Olaylar, Savaşlar, Uluslararası İlişkiler’ konuları bulunmaktadır. Bu durumda öğretmenlerimiz dünyada gelişen olayların siyasal, toplumsal ve ekonomik etkilerini anlatmak durumundadır. Bu konuların hepsinde de siyasal analizler yapılmak zorundadır.”

Köylünün elinde toprak kalmadı Mazot ve gübre fiyatlarının altında beli bükülen çiftçiler, borçlarını kapatmak için topraklarını satmaya başladı. Trakya’nın en büyük köyü Seymen’de, çiftçilerin elinde sadece 20 bin dönüm toprak kaldı

FOTOĞRAFLAR: ANIL EREN

HAVA DURUMU

İSTANBUL İmsak 04:47 Güneş 06:20 Öğle 13:12 İkindi 16:52 Akşam 19:51 Yatsı 21:16

İMDAT ŞAHİN

Y

anlış tarım politikaları nedeniyle son yıllarda büyük sıkıntı yaşayan Türk çiftçisi, borç batağına saplandı. Mazot ve gübre gibi girdi fiyatlarının yükselmesi ve ürünlerin geçen yıla göre daha düşük fiyatta seyretmesi çiftçileri toprak satışına zorluyor. Borçlarını kapatmak için topraklarını satan Trakya çiftçisi gelecekleri için kara kara düşünüyor. Trakya’nın en büyük köyü olan Tekirdağ’daki Seymen köyünde, köylünün

elinde bulunan 100 bin dönümlük arazi 20 bine düştü. Çorlu ilçesine bağlı Seymen köyü çiftçileri, gelecekleri için büyük endişe duyuyor.

Başka çare bırakmadılar

kapatıyorum. Borcumu bir başka bankadan borç alarak kapatıyorum. Eğer koyunlarım borçlarımı karşılamazsa gidip 3-5 ay içerde yatacağım” diye dert yandı.

Yatırımcılar alıyor Elçin Can

Köyde hem çiftçilik yapan hemde tarım aletleri üreten Mustafa Yakışık “Çiftçi mazotu 5 liradan alıyor. Gübre fiyatları yüksek. Fakat ürününü satmaya kalktığımızda

Orhan Dinler

Mustafa Yakışık değerinin çok altında gidiyor. Geçen yıl buğdayın kg fiyatı 900 kuruştu, bu sene 600 kuruş civarında. Borçlanarak üretim yapmak zorunda kalan çiftçi, borç-

larını kapatmak için de topraklarını satıyor. Köyümüz giderek küçülüyor” dedi. Çiftçi Orhan Dinler ise, “Her sene kredi çekerek borçlarımı

Köylülerden Elçin Can, toprakları satın alanları tanımadıklarını söyledi. Genellikle dışarıdan gelen yatırımcıların tarla aldığını söyleyen Can, “Ne için alıyorlar, bilmiyoruz. Yatırım için mi başka amaç için mi alıyorlar kimsenin haberi yok. Çaresiz durumdayız” diye konuştu.

100 metrekarelik arazi 4 can aldı

G

‘Savaşçı çocuklar’ LÖSEV Spor Şenliği’nde AYDINLIK / ANKARA

L

ösemili Çocuklar Vakfı’nın (LÖSEV) düzenlediği 1. LÖSEV Spor Şenliği yönceki gün yapıldı. Etkinlikte, Türkiye’nin değişik illerinden gelen lösemiyle mücadeleyi kazanmış çocuklar ter döktü. Lösemili Çocuklar Okulu’nda düzenlenen şenliğe, hastalıkları süresince vakfın desteğini alan ilköğretim çağındaki 30 çocuk katıldı. Şenlikte konuşan LÖSEV Genel Koordinatörü Hülya Ünver, “LÖSEV olarak lösemi canavarını yenen spor ruhlu çocuklarımızın içinde yer alan barış, dostluk, kardeşlik, sevgi ve saygı gibi birleştirici unsurlarla kişisel gelişimlerinde fayda sağlamayı hedeflemekteyiz” dedi. Ünver; atletizm, satranç,

masa tenisi ve yüzme sporlarında yarışacak çocuklardan dereceye girenlerin 9-23 Haziran 2014 tarihinde Moskova, 21-24 Ağustos tarihlerinde ise Polonya’da yapıyacak Onkoloji Oyunları’nda madalya için yarışacaklarını belirtti. LÖSEV’li çocuklar daha önce 2008 ve 2010’da Polonya’daki Onkoloji Olimpiyatları’nda yüzme, futbol ve masa tenisi branşlarında, 2011 ve 2013’te de Rusya’daki olimpiyatlarda dereceye girmişti.

aziantep’in Yavuzeli ilçesinde, arazi yüzünden mahkemelik olan iki aile arasında çıkan kavgada, 4 kişi hayatını kaybetti Bakırcılar köyünde Özdemir ve Çelik ailesi arasında 100 metrekarelik bir arazi yüzünden anlaşmazlık yaşandı. İki aile mahkemelik oldu. 4 yıl süren davayı Özdemir ailesi kazandı. Mahkemeyi kazanan aile dün arazide bahçe duvarı örmek istediği sırada Cemal Çelik’in silahlı saldırısına uğradı. Olayda Ali Özdemir eşi Zeynep Özdemir ve oğulları Cebrail ve Hacı Özdemir hayatını kaybetti. Kavganın ardından bölgeye çok sayıda Jandarma sevk edildi. Köyün

Cebrail Ö.

giriş ve çıkışlarını kapatan Jandarma olay yerinde inceleme yaptı. Husumetli olduğu komşu aileden 4 kişinin ölümüne yol açan 8 çocuk babası Cemal

Hacı Ö.

Ali Ö.

Zeynep Ö.

Çelik’in ise olayın ardından hamile eşi Meryem’i de yanına alarak kendisine ait otomobille kaçtığı belirlendi. Jandarma Çelik’in yakalanması için çalışma başlattı.

Çanakkale’de kuduz tilki alarmı 3 saat kaçan minibüsten

Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinin 3 köyünde kuduz tilki paniği yaşanıyor. İlçeye bağlı Yaylacık köyünde oturan İmam Osman Çınar’a yaklaşık 1 ay önce tilki saldırdı. Çınar, yerden aldığı sopayla tilkiyi öldürdü. Bu olaydan 4 gün sonra ise Gedik köyünde tilki saldırısı yaşandı. Tilki yine bir köylü tarafından öldürüldü. Son olarak Tongurlu hayvancı Mehmet Ali Topal, kendisine saldıran tilkiyi öldürdü. Telef olan tilkiler incelenmek üzere, Ankara’ya gönderildi. İncelemede tilkilerin kuduz olduğu ortaya çıktı. Tilkilerin saldırısı sırasında vücutlarında çizikler oluştuğu öğrenilen 3 kişiye ve ailelerine kuduz aşısı yapıldı. Tilkilerinin saldırdığı köylerdeki hayvanların da aşılandığı belirtildi. 3 köyde, karantina uygulanabileceği belirtildi.

190 kilo esrar çıktı

Sivas’ın Suşehri ilçesinde denetim yapan polis ekipleri, önceki akşam 23.00 sıralarında Erzincan’dan Ankara yönüne giden bir minibüsü D-100 karayolu üzerinde takibe aldı. Benzin istasyonuna giren minibüsün sürücüsü, polisleri fark edince geri dönüş yaparak kaçmaya başladı. Ekipler GPRS sistemi ile aracın gittiği yönü belirledi. Bir süre D-100 karayolunda ilerleyen minibüs, daha sonra D-200 karayoluna girdi. Sivas kent merkezine doğru ilerleyen araç, polisin ısrarlı takibi ve yolda gerekli güvenlik önlemlerinin alınmasının ardından, saat 02.00 sıralarında kent merkezi girişinde durduruldu. Araçta yapılan aramada toplam 190 kilo esrar bulundu.


DOLAR

Cuma 2.1196 Perşembe 2.1018

Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ

EURO

Cuma 2.9433 Perşembe 2.9170

BORSA

Cuma 72.607 Perşembe 73.096

ALTIN

(Cumh.) (Cumh.)

Cuma 601 TL Perşembe 600 TL

FAİZ

Cuma % 9.92 Perşembe % 9.88

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

PETROL

Cuma $ 107.61 Perşembe $ 107.64

(Brent) (Brent)

*Serbest piyasa satış fiyatları

TÜKETİCİ HAKLARI DERNEĞİ’NDEN BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU’NA UYARI:

Soygun ücretlerini kaldırın Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, yeni Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasa’ya tepki göstererek, tüketicileri BDDK’yı protesto etmeleri çağrısında bulundu AYDINLIK / ANKARA

A

ve platformda karşı çıkmayı gerektirir. Öncelikle, kişi bazında hepimiz sosyal medya başta olmak üzere tüm kanalları kullanarak BDDK’yı protesto edelim ve uyaralım. Aksi takdirde, bu anlayış, ülkemizin ticari anlayışına girerse, bundan böyle hizmet sektöründe, örneğin; dolmuşçunun vites değiştirdim ücreti, otobüsçünün muavin ücreti, hava yolları şirketlerinin pilot ve hostes ücreti, PTT’nin pul yapıştırma ücreti, belediyelerin asfaltta yürüme ücretleri gibi ücretleri almalarının önü açılmış olacaktır. Tüketiciler ve tüketici örgütleri olarak, BDDK’yı uyarıyoruz. Bankaların almış olduğu ücret, komisyon, masraf gibi Deli Dumrul ve soygun ücretlerini kaldırınız ve benzeri ücretlerin ileride alınmasının önünü kesiniz.”

AKDEMİR aliakdemiral@gmail.com

Ekonomide işler yolunda mı?

H

‘Erdoğan izin vermemeli’

KP hükümeti, yeni tüketici Turhan Çayasasıyla bankar, bizzat Tükaların aldıkları hakketiciyi Koruma sız ücretleri yasal hale Yasası’na dayanagetirdi. 28 Mayıs rak meşrulaşmış Turhan Çakar 2014’te yürürlüğe gibulunan faiz dışı recek olan 6502 Sayılı gelirlerden olan; Tüketicinin Korunması HakKredi Kartı Asıl ve Ek Kart kında Kanunu’nun 4/3. MadÜyelik ücretine ek olarak aydesinde bankalar, tüketici krerıca halk arasında Deli Dumrul disi veren finansal kuruluşlar ücretleri denilen ve yasal olarak ve kart çıkaran kuruluşlara alınabilecek ücretlerden bazıayrıcalık tanınarak bu kurularının; “kartını yeniledim ücluşların tüketicilerden faiz dıreti, ATM’den hesaba baktın şında birçok bedel alabilmeücreti, bankacılık yapmak için lerine hak tanındı ve bu ko- hesap açtım hesabını işletiyonuda düzenleme yapma yetkisi rum ücreti, kredi için seni sorde Bankacılık Düzenleme ve dum istihbarat ücreti...” olarak Denetleme Kurumu’na sıralandığını kaydetti. Çakar, (BDDK) verildi. Başbakan’ı bu yönetmelik tasTüketiciyi Koruma Der- lağının faiz dışı Deli Dumrul neği’nden sonra Tüketici Hak- ücretlerini içerecek şekilde yüları Derneği’nden de tepki rürlüğe girmesine izin vermegeldi. Tüketici Hakları Der- mesini dilediklerini vurguladı. neği Genel Başkanı Turhan Çakar, konuya ilişkin dernek Son söz tüketicide genel merkezinde açıklamaTüketicilere de çağrı yapan larda bulundu. Çakar, yeni Turhan Çakar, BDDK’yı proyasayla birlikte, bankaların testo etmek için vatandaşlara bugün itibariyle aldıkları 70 çağrıda bulundu. Çakar, şu dolayındaki “Deli Dumrul” ifadeleri kullandı: ücretleri konusunda bizzat “Şimdi artık hattı müdafaa Yeni Tüketici Yasası dayanak yoktur. Sathı müdafaa vardır. oluşturarak vatandaşların ban- Bu satıh tüm tüketiciler olarak, kalarca soyulmasının önünün bu Deli Dumrul ve soygun açılacağını bildirdi. ücretlerine karşı her ortam

Prof. Dr. Ali

HALKIN EKONOMİSİ

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

‘Türkiye ekonomide küme düşüyor’ AYDINLIK / ANKARA

C

HP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, demokrasi olmayınca ekonominin de güçlü olmayacağını belirterek, “Bu zihniyetle devam edersek değil en büyük 10 ekonomiden biri olmayı, G20’nin bile dışında kalmakla karşı karşıya kalacağız” dedi. Oran, yaptığı yazılı açıklamada Türkiye ekonomisindeki gerilemeye dikkat çekti. Oran, kişi başına GSYH’ye göre yapılan sıralamada ise 2013’te bir basamak düşerek 65’inci olan Türkiye’nin bu yıl 2 basamak daha düşerek 67’nciliğe ineceğinin tahmin edildiğine işaret ederek şöyle dedi:

Arabistan’ın gerisinde “Türkiye, kişi başına GSYH’a göre sıralamada 2000 yılında dünya ülkeleri içinde dünyada 63’üncü sıradaydı. 2002 sonundan bu yana işbaşında olan AKP döneminde anlatılan ‘hızlı büyüme’ masallarına rağmen Türkiye, 2000 yılındaki sırasının hâlâ çok altında. IMF’ye göre Türkiye, 2013 yılında GSYH büyüklüğüne göre ülke sıralamasında 17’nciliğini korurken, bu yıl Hollanda ve Suudi Arabistan’a da geçilerek 19’unculuğa düşecek. Kişi başına GSYH’ye göre yapılan sıralamada ise geçen yıl bir basamak düşerek 65’inci olan

alkın ekonomisine bakarak yorumlar yapmaya çalışan birisi olarak, soruya yanıtım yazık ki; ‘’hayır’’dır. 30 Mart’tan hemen önce yapılan siyasi mühendislikle toparlanan BİST, seçimden sonra sözde istikrar havasıyla heyecanlanıp çoşmaya çalıştı. BİST yükselip 73 binlere ulaştı, dövizde dolar 2.1’e, avro 2.9’a geriledi. Öteden beri BİST’in duygusallığına takmış birisiyim. Yanı sıra, duygusallıkla duygusal zekanın çok farklı olduğunu hep vurgulamaya çalışıyorum. Evet, BİST siyasetteki gelişmelere bakarak heyecanlanıp ‘’tamamen duygusal!’’ saiklerle yükselebiliyor. Peki, bundan sonra sevinmek için hangi siyasi ve ekonomik haberlere ve olaylara bakacak? Hangi dış haberlerle iştahını kabartıp satın almalarda bulunacak? Yolsuzluk iddialarını bir tarafa bırakıp ranta yönelmek, yolsuzluk gerçekliğini ortadan kaldırmış mı olacak ve nihayet iletişim özgürlüğünü yok edecek şekilde iletişim teknolojileri sektörünü baskılamak olmamış mı sayılacak? Bu sorulara makul ve pozitif yanıt verebilecek rant ekonomisi oyuncakları bulunabilecek midir? Diyeceğim o ki; duygusal kaygılarla hareket etmek farklı, neye sevinip neye üzüleceğini bilerek duyguları yönetmek anlamındaki duygusal zeka çok farklıdır. Bu saptamalardan BİST oyuncularının ders çıkarmaları gereklidir. Öyleyse, şimdi BİST meraklıları için dersler çıkaralım.

Dünyada ekonomik ve politik görünüm

Umut Oran Türkiye’nin bu yıl 2 basamak daha düşerek 67’nciliğe ineceği tahmin ediliyor.” Türkiye’nin, 2013 yılında GSYH büyüklüğüne göre ülke sıralamasında 17’nciliğini korurken, kişi başına milli gelire göre ülkeler sıralamada ise bir basamak düşerek 65’inci olduğuna dikkat çeken Oran, “2012’de Türkiye, TÜİK’e göre 10 bin 497 dolar, IMF’ye göre 10 bin 523 dolar olan kişi başına milli geliri ile 64’üncü sırada yer alıyordu. 2013’te ise Türkiye IMF’ye göre 10 bin 815 dolar olan ancak TÜİK’in 10 bin 782 dolarla daha da düşük açıkladığı kişi başına GSYH ile 65’inciliğe geriledi. 2014’te ise OVP’deki 11 bin 277 dolarlık hedefe karşılık IMF, 9 bin 920 dolarlık kişi başına milli gelir öngörüyor. Bu da Türkiye’nin 2 basamak daha düşerek 67’nciliğe inmesi anlamına geliyor” dedi.

TZOB GENEL BAŞKANI BAYRAKTAR:

Gübre fiyatları makul olmalı

Dünya ekonomisinde, hem ekonomik sorunlara bağlı, hem de politik gelişmelere bağlı savrulmalar yaşanmaktadır, yaşanmaya da devam edilecektir. Rusya’nın Ukrayna operasyonlarını iyi okumak gereklidir. ABD’nin müttefikleriyle ve STK’lar aracığıyla Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkasya operasyonlarına rahatsızlığını ve mukabelesini kendi bölgesindeki operasyonlarıyla göstermektedir. Bu da, şüphe yok ki uluslararası finans sistemini rahatsız etmektedir. Ekonomik bakımdan sadece ABD’den olumlu haberler gelmektedir. İş sayısı artmakta, işsizlik azalmaktadır ABD’de. Varlık alımında azaltmaya devam edilecektir. Ancak, bu haberler dünya lehine değil, sadece ABD’nin yararınadır. Dolayısıyla, ABD lokal düşünüp lokal davranırken, global etkilere neden olmaktadır. Dünyanın en önemli ekonomik aktörü Çin’de, Mart ayında ihracat yüzde 6.6, ithalat yüzde 11.3 oranında azalmıştır. Japonya teşviklere karşın durgunluktan çıkamıyor bir türlü. Ülkede reel ekonominin en önemli göstergesi olan makine siparişi Şubat 2014’te yüzde 8.8 oranında azalmıştır. Avrupa’da deflasyon riski alabildiğine yüksektir ve daralma devam etmektedir. Küresel ticaretin çok tedrici olarak iyileşeceği düşünülmekte ve gözlemlenmektedir.

Türkiye ekonomisinde risk puanları yüksektir Türkiye, dışarıdan ekonomik açıdan da, politik ve demokratik açıdan da iyi görünmemektedir. IMF, Türkiye ekonomisinin büyüme tahminini 3.5’tan 2.3’e çekti. Bu, başlı başına cari dönem ve gelecek için risk kaygısına işaret etmektedir. Cari açık, yıllardır baş sorun olmaya devam etmektedir. Ocak-Şubat 2014 cari açığı, 8.1 milyar dolardır. Kredi derecelendirme kuruluşlarından olumlu haberler almak imkansızdır. Moody’s görünümü negatife çevirmiştir. Enflasyon oranı yükseliş trendini sürdürmektedir. TÜİK, Mart enflasyonunu TÜFE’de yüzde1.13, YİÜFE’de yüzde 0.74 olarak açıkladı. Bu rakamlar, beklentilerin üzerinde gerçekleşmelerdir. Yıllık artış TÜFE’de yüzde 8.39’a, Yİ-ÜFE’de ise, yüzde 12.31’e işaret etmektedir. Bu rakamlar, yıl sonunda enflasyon gerçekleşmelerinin tahminlerin çok üzerinde olacağına işaret etmektedir. Enflasyon artışlarına bağlı olarak, yoksulluk ve açlık sınırları yükselmektedir. Memur-Sen’in Mart açlık ve yoksulluk sınırları, 4 kişilik bir aile için, 1121 lira ve 3 bin 333 lira olarak açıklandı. Bu ihtiyatlı hesaplanan rakamlar bile, Türk halkının yarısının aç ve yoksul olduğunu göstermektedir.

Lokomotif sektörler irtifa kaybediyor Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, gübrenin bitkisel üretimde ortalama yüzde 40’lara varan üretimi artırıcı etkisinin unutulmaması gerektiğini belirterek, gübre fiyatlarının makul olması gerektiğini söyledi. Bayraktar, yazılı bir açıklama yaparak tarımsal üretimde gübrenin önemini vurguladı. Bayraktar, Türkiye tarımsal üretimin temelini oluşturan tahılların, insan ve hayvan beslenmesinin yanı sıra ham madde olarak endüstride kullanımları nedeniyle ön planda olduğunu, tahıllar içerisinde de buğdayın ilk sırada yer aldığını belirtti. Bayraktar, üretimdeki artışta iklim koşullarının iyi gitmesinin yanı sıra, sertifikalı tohum kullanımı ve

gübrelemenin tekniğine uygun yapılmış olmasının da etkili olduğunu bildirdi.

Ürün kalitesine etki Toprakta eksik olan besin maddelerinin gübreyle sağlanacağını kaydeden Bayraktar, “2012 yılında 5.3 milyon ton gübre tüketimi vardı. Tüketim, 2013 yılında, 2012 yılına göre yüzde 8.87 arttı. Gübre fiyatları makul olmalı. Fiyat yükselirse üretici gübre kullanımından kaçınıyor, bu da hem çiftçimizin birim alandan daha az ürün almasına ve gelir kaybı yaşamasına neden oluyor hem de ülke tarım ve ekonomisi kaybediyor. Gübre kullanımından kaçınma ürünün kalitesini de olumsuz yönde etkiliyor” ifadelerini kullandı.

Ülkemizde üretimde, istihdamda ve ihracatta lokomotif iki sektör inşaat ve otomotivdir. Otomotivde sanayi üretimi Mart’ta yüzde 3 oranında düşerek 97 bin 310 olarak gerçekleşti. Otomotiv pazarındaki daralma gittikçe derinleşiyor. Otomotiv pazarındaki Mart satış gerçekleşmesi, 51 bin 62’dir.Bu da, yüzde 30 daralma demektir. Yükselen faiz oranları, düşen alım gücü inşaat sektörünü de vurmaktadır. Özellikle konut sektöründe daralma yaşanmaktadır. Alt ve orta gelir grubunun eriyen satın alma gücü nedeniyle, 2013 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7 büyüyen konut kredileri, 2014’ün aynı döneminde sadece yüzde 1.71 oranında artmıştır. Dünyanın da, Türkiye’nin de görünümü pek parlak değildir. Daha da kötüsü, bunun farkında olunmamasıdır. 30 Mart’ta, zor günler geçiren AKP’ye sahip çıkan halkımız; ekonomide ve demokraside ne denli karanlık bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu fark etmekte güçlük yaşamaktadır. Üzüleceği şeye sevinip, sevineceği şeylere üzülmek gibi bir duygusallığı yaşamaktadır halkımız ne yazık ki... Ekonomik ve demokratik açıdan olup bitenleri basiretli değerlendirmek; duygusallığı değil, duygusal zekayı gerektirir.


SINIF GÖZLÜĞÜ

Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Yıldırım

TÜRKİYE GENÇLİK BİRLİĞİ, YATAĞAN İŞÇİLERİNİ ZİYARET ETTİ

KOÇ

yildirimkoc@aydinlikgazete.com

Örnek bir toplusözleşme

S

osyal-İş Sendikası Türkiye tarihinde bir İLK’e imza attı. Sosyal-İş Sendikası ile Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi arasında 1.1.2014-31.12.2016 tarihleri arasında yürürlükte bulunacak toplu iş sözleşmesi 13 Nisan 2014 tarihinde imzalandı. Bazılarınızın, “Bir toplu iş sözleşmesi imzalanmışsa, n’olmuş ki! Türkiye’de her yıl 1500 dolayında toplu iş sözleşmesi imzalanıyor zaten” dediğini duyar gibiyim. Bu toplu iş sözleşmesi farklı. Bu toplu iş sözleşmesi, 7 Kasım 2012 tarihinde yürürlüğe giren Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun toplu sözleşme yetki sürecine ilişkin hükümleri “YOK” sayılarak imzalandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan yetki alınmadı; yetki almak için girişimde bile bulunulmadı. Türkiye’de ilk kez, Anayasanın 90. maddesinde 2004 yılında yapılan değişiklik sonrasında gündeme gelen bir hak kullanıldı. Geçenlerde “renkkörü sendikacılar” diye bir yazı yazmıştım. Bazı sendikacılar, Anayasada yer alan haklarının farkında değil veya bu hakkı kullanmaktan düzenli kaçınıyor. Sosyal-İş bu konuda bir öncülük yaptı. Darısı diğer sendikaların başına. Anayasanın 90. maddesine göre, onaylanmış uluslararası sözleşmelerle iç mevzuatın çeliştiği konularda, uluslararası sözleşmenin hükmü geçerlidir; çelişen iç mevzuat hükmü “YOK” sayılır. 6356 sayılı Kanunda sendikaların yetki almasına ilişkin koşullar, Türkiye’nin onayladığı 98 sayılı ILO Sözleşmesiyle temelden çelişmektedir. Yetki sürecine ilişkin koşulların Sözleşmeyi ihlal ettiği, ILO raporlarında sabittir.

Yetkisiz toplu iş sözleşmesi Sosyal-İş Sendikası, önce sözkonusu işyerinde güçlü bir örgütlenme gerçekleştirdi. Ardından 21 Şubat 2014 tarihinde işyerine gönderdiği davet yazısında, talebini Anayasanın 90. maddesine ve onaylanmış uluslararası sözleşmelere dayandırdı. İşveren de hukuka uygun bir tavır benimsedi ve toplu sözleşme görüşmelerine katılmayı kabul etti. Toplu sözleşme de 13 Nisan 2014 günü imzalandı. Sosyal-İş Sendikası’nı, bu tavrı nedeniyle kutluyorum. Şimdi atılacak bir adım daha var. 6356 sayılı Kanunun 45. maddesine göre, yetki belgesi alınmadan yapılan bir toplu iş sözleşmesinin iptali için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı veya “ilgililer” dava yoluna gidebilir. Madde gerekçesine göre, “ilgililer”, o işkolundaki işçi sendikaları veya işyerindeki işçilerdir. Keşke gitseler.

Anayasa Mahkemesi’ne gidilebilse Bu konu yargıya taşınsa. Hakimlerimiz, Anayasanın 90. maddesinin uygulanması konusunda doğru tavır alıyor. SİME-SEN ve EMNİYET-SEN davalarında konu Anayasa Mahkemesi’ne taşınmış, iptal kararları alınmıştı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı veya “ilgililer” bu konuda bir dava açsa. Hakimlerimiz de bu konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşısa. Anayasa Mahkemesi de 6356 sayılı Kanunun yetki işlemlerine ilişkin hükümlerini iptal etse. Seyreyleyin siz gümbürtüyü. Sosyal-İş Sendikası bu toplu iş sözleşmesini imzalayarak Türkiye sendikacılık hareketi tarihine güzel bir sayfa ekledi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı veya “ilgililer” kanundaki haklarını kullanıp dava yoluna gitseler, Sosyal-İş biraz uğraşacak. Yetenekli ve bilgili avukatları var. Onlar biraz yorulacak. Ancak eğer konu böylece Anayasa Mahkemesi’ne taşınabilir ve oradan bu konuda güzel bir kararın çıkması sağlanırsa, bütün işçi konfederasyonlarının Sosyal-İş’in önünde selama durması gerekir. Sosyal-İş Sendikası’nı, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi’ni ve bu süreçte emeği geçen herkesi kutluyorum; daha da büyük kutlamaların yolunun açılmasını diliyorum.

Yalova’daki tersanede feci ölüm

Karamürsel’de ikamet eden ve Yalova’nın Altınova ilçesinde yer alan Sefine Tersanesi’nde deniz taşımacılığı işleriyle ilgilenen Şenol Erdoğdu, geri geri gelen bir kamyonun altında kalarak hayatını kaybetti. Evli ve 2 çocuk babası Erdoğdu’nun cansız bedeni arkadaşları tarafından kamyonun altından çıkartıldı. Erdoğdu’nun cenazesi Karamürsel Kayacak camiinde kılınan ikindi namazından sonra toprağa verildi. Olayla ilgili Altınova Jandarması ve Savcılık çok yönlü soruşturma başlattı.

Yatağan işçisi kazanacak İşçiler TGB’lileri ‘Birleşe birleşe kazanacağız’ sloganlarıyla karşıladı. Ziyarette konuşan TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz, ‘İktidar bütün zorbalığıyla gelse de bunun karşısına halk hareketi olarak çıkacağız’ dedi OLCAY KABAKTEPE / ANKARA

Y

atağan, Kemerköy ve Yeniköy Termik Santraları ile kömür ocaklarının özelleştirilmesine karşı Ankara’ya gelen işçiler, mücadelelerinin 4. gününü geride bıraktı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı karşısındaki Kurtuluş Parkı’nda bekleyen işçileri dün Türkiye Gençlik Birliği (TGB) ziyaret etti. “İşçi gençlik el ele tam bağımsız Türkiye” sloganlarıyla işçilerin yanına gelen TGB’lileri işçiler, “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganlarıyla karşıladı. TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz ziyaret sırasında yaptığı açıklamada Yatağan işçilerinin Sodra Dağı’na çıkma iradelerinin bütün gençlik içerisinde kuvvet yarattığını söyledi.

‘Çoluk çocukla gelip ihaleyi yaptırmayız’

TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz’in Yatağan direniş defterine yazdığı satırlar: ‘TGB’li gençler olarak sizlerin kararlılığınızı ve cesaretinizi örnek alıyoruz.’

‘Zafere yürüyoruz’ İşçilerin yarattığı o büyük direnişten güç alarak önlerindeki mücadele dönemine baktıklarını belirten Cengiz, “Ülkemizin bağımsızlığı adına verilen büyük mücadelenin zafere doğru yürüdüğünü sizlerin o büyük ayağa kalkışı sayesinde daha da fazla hissediyoruz. 12 yıllık AKP iktidarı süreci, 12 Eylül döneminden sonra o azgınlaşan neoliberal kapitalizmin, emperyalist kapitalizmin, özelleştirmeler eliyle Türkiye’nin vücudunu sattığı bir

süreci getirdi. Özelleştirme işçi kıyımıdır, ülkemizin soyulmasıdır” dedi.

‘İşçi gençlik omuz omuza olacak’ Özelleştirmeye karşı Türkiye işçi sınıfının büyük mücadeleler verdiğini hatırlatan Cengiz, “Bu mücadele, vatan mücadelesi olması gerekiyordu. Bunun en başarılı örneğini sizler verdiniz.

Biz gençler olarak sizlerden çok şey öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz. Bu yüzden de aynı sizin gibi bu santralları sattırmayacağız. Sonuna kadar direneceğiz. İktidar bütün zorbalığıyla gelse de bunun karşısına büyük bir halk hareketi olarak çıkacağız. İşçi ile gençlik her zaman omuz omuza olacak. Yaptığınız direnişin bütün ülke sathına ya-

İş bitti ama işçi alacakları ödenmedi EMEK SERVİSİ

A

dapazarı’nda Asaş Alüminyum A.Ş Fabrikası’nda çalışan 12 taşeron işçisinin iş akti feshedildi. İşten çıkarılan işçi sayısının daha yüksek olabileceğine dikkat çeken işçiler fabrika bünyesinde 30’un üzerinde taşeron şirketin olduğunu belirtti. Bata Yapı İzolasyon adlı taşeron şirkette çalışan işçilere, iş akti feshedildiğine ilişkin herhangi bir yazılı bildirim de yapılmadı. “İşimiz bitti. Bundan sonra çalışmayacağız” şeklinde sözlü olarak işten çıkarıldıklarının kendilerine aktarıldığını ifade eden işçilere, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, yıllık izin ücreti gibi alacaklarının ödenmediği öğrenildi.

İşe başlarken iş akti imzalatılmadı İşe başladıklarında kendilerine iş akti imzalatılmadığını söyleyen işçiler, 1800 lira maaş almalarına rağmen sigorta primlerinin asgari ücret üzerinden yatırıldığını söyledi. İşçilerden Bahtiyar Bodur, şirket yetkililerine sözlü olarak alacaklarının biran önce ödemesi talebinde bulundu. Tarih veren yetkililer sözünde durmayınca Bodur, 28 Mart 2014 tarihinde şirkete ihtarname çekti. Bunun üzerine şirket yetki-

Bahtiyar Bodur’un söylediğine göre Bata Yapı İzolasyon’da 17 ay boyunca yaklaşık 450 işçi birçok birimde çalışmış ve çeşitli sebeplerden işten ayrılmış.

lileri Bahtiyar Bodur’a “Gel konuşalım” dedi ve görüşmeler yapıldı. İşçilerin alacakları belirlendi ve ödeme yapılacağına ilişkin tarih verildi. Ancak bugüne kadar ödeme yapılmaması üzerine Bahtiyar Bodur yasal işlem başlattı. İşçilerin hukuki yardım alabilmek ve taşeron sistemine karşı mücadele vermek için dernek kurma hazırlığında olduğu belirtildi.

yılması adına bize vereceğiniz her göreve hazırız. Sizin önünüze çıkartılan bu barikatların hiçbir önemi yok. Ancak bizlerin iradesi, santralları sattırmama iradesidir. İktidarı uyarıyoruz, ne barikatlarınız ne TOMA’larınız bize işler. O yüzden bu santralların sattırılmasını işlemini durdurun. Bizi zor kullanmak mecburiyetinde bırakmayın” diye konuştu.

Taşeron yasa taslağı 16 Nisan’da görüşülecek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, taşeron işçilere yönelik yasal düzenleme taslağına ilişkin “Uzlaştıklarımızı derleyip, toparlayıp Başbakanlık’a gönderdik ama uzlaşmada zorlandığımız bazı konular var, onları da önümüzdeki Çarşamba üst düzey bir toplantı yaparak ele alacağız” dedi. Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi yeni hizmet binasının açılış töreninde konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, taşeron işçilerine yönelik hazırlanan ve Başbakanlık’a gönderilen yasa taslağına değindi.

Sendikalar habersiz

Bahtiyar Bodur

Çağdaş Cengiz’in ardından konuşan Maden-İş Yatağan Şub e Başkanı Süleyman Girgin de TGB’lilere ziyaretlerinden dol ayı teşekkür etti. Yatağan, Yenikö y ve Kemerköy’de çalışan maden ve enerji işçileri olarak Ankara’ya milletin evini savunmaya geldiklerini bildiren Girgin, santrallarla ilgili teklif veren firmalara seslendi. Girgin, “M ilas’a, Yatağan’a sizleri sokmayacağı z. Siyasi iktidara da sesleniyoruz . Özelleştirme İdaresi’nin açıklad ığı 2-3 hafta içerisinde şartları olgunlaşan firmalar için ihale teklif gününün belirleneceği şeklind e açıklamalar var. İktidarı uyarıyo ruz. İhale teklif günü ilan edilirse tüm Türkiye’deki emek dostlarıyla birlikte o gün, Özelleştirme İda resi önünde bekliyor olacağız. Bu tarih belirlenirse Yatağan’dan, Milas’t an çoluk çocuk Ankara’ya gelip bu ihaleyi yaptırmayacağız. İhale teklifinin yapılacağı günün açıklanmadan bu sürecin ipta l edilmesi gerekir. İhale tarihin i açıklamayın, bu yanlıştan dön ün. Bu son uyarımızdır” açıklamala rında bulundu. Konuşmaların ardından TGB’liler ve işçiler birlikte halay çekti.

Çelik, taşeron işçilere yönelik yasal düzenleme taslağına ilişkin 16 Nisan Çarşamba günü üst düzey bir toplantı yapacaklarını bildirerek, şunları kaydetti: “Danışma Kurulu’nda ele aldığımız çok önemli konu başlıkları var. Bunlarla ilgili Faruk Çelik uzlaştıkları-

mızı derleyip, toparlayıp Başbakanlık’a gönderdik. Ama uzlaşmada zorlandığımız bazı konular var onları da önümüzdeki Çarşamba üst düzey bir toplantı yaparak ele alacağız. Bir an önce Meclis’e gönderilmesi konusunda seçimlerden önce görüşümüzü beyan etmiştik. Çarşamba günkü görüşmeden sonra yasanın Meclis’e sevk edilmesi ve oradaki yeni kazanımların da kamu çalışanlarına ve diğer çalışan kesimlere yansıtılması konusunda kararlılığımızı ifade etmek istiyorum.” İşçi konfederasyonları, Başbakanlık’a gönderilen yasa taslağının içeriğine ilişkin kendilerine herhangi bir bilgi verilmediğini söylemişti. En son 11 Kasım 2013 tarihinde toplanan Üçlü Danışma Kurulu’nda yapılan sunumda taşeron sistemini yaygınlaştıracak bir düzenlemenin hazırlandığı ifade edilmişti.


Hazırlayan: Gökçen BEYAZ

AMERİKAN TÜRK DERNEKLERİ KURULU YETKİLİ BAŞKANI LALE İSKARPATYOTİ:

Şahin

Perinçek kararı elimizi güçlendirdi

MENGÜ sahinmengu48@gmail.com

Azılı CHP düşmanları

T

ABD’li Türkler için en önemli konunun Ermeni meselesi olduğunu söyleyen Lale İskarpatyoti, ‘Perinçek, soykırım yalanına karşı büyük cesaretle mücadele etti. AİHM kararı buradaki müdafaamızda çok faydalı oldu’ dedi BEYCAN ÖZGÜRENGİN

A

merikan Türk Dernekleri Kurulu (ATAA) Yetkili Başkanı Lale İskarpatyoti, Aydınlık’ın sorularını yanıtladı. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e verilen AİHM ödülünü değerlendiren İskarpatyoti, “Sayın Doğu Perinçek Avrupa’da bu konuda büyük bir cesaretle mücadele etti. Perinçek’in AİHM’den almış olduğu bu karar bizim için çok önemli bir savunma aracı oldu” dedi.

Lale İskarpatyoti

Beycan Özgürengin

‘En önemli mesele Ermeni sorunu’ ATAA ne için kuruldu, neler yapar? ATAA 1979 yılında Amerika’daki Türkleri bir araya getirmek ve Türkiye ve Amerika’daki Türklere karşı yürütülen faaliyetlere karşı kamuoyu oluşturmak amacıyla kuruldu. ATAA’nın her sene yaptığı toplantıyla Amerika’da yaşayan Türkler buluşurlar. Bu toplantılarda ABD’li Türkler için önemli konular masaya yatırılır. Bu konulardan en önemlisi de Ermeni meselesidir. Amerika’da bu konuda bizlere çok büyük bir baskı var. Özellikle her Nisan ayında meclise bir tasarı gelir ve bizler hep bununla mücadele etmek zorunda kalırız. Bu uzun senelerdir uğraştığımız çok zor bir konu. Sayın Doğu Perinçek Avrupa’da bu konuda büyük bir cesaretle mücadele etti. Ve bunun sonucunda hakkında açılmış olan davada da büyük bir başarı gösterdi. AİHM’de haklı çıktı. Bu bizim için büyük önem taşımakta. Biz her sene toplumda kendisini göstermiş birçok kişiye ödül vermekteyiz. Bu sene de 12 ödülümüz olacak. Bunlardan birisi de Sayın Doğu Perinçek’e Ermeni meselesindeki başarılarından dolayı vereceğimiz ödül olacak. Perinçek’in AİHM’de kazandığı bu dava siz Amerika’daki Türklerin Ermeni lobisine karşı elinizi güçlendireceğine inanıyor musunuz? Kesinlikle inanıyoruz. Çok önemli günler yaşıyoruz. ABD Dış İlişkiler Komitesi’nde Ermeni tasarısı geçti. Bu konuda bizler ciddi bir tepki veriyoruz. Bütün senatörlere ve kongre üyelerine yazdığımız mektuplarda Doğu Perinçek’in Avrupa’da kazanmış olduğu davayı gündeme getiriyoruz, ondan bahsediyoruz. Perinçek’in AİHM’den almış olduğu bu karar bizim için çok önemli bir savunma aracı oluyor. Sözde Ermeni Soykırım Tasarısıyla ilgili derneğiniz şimdiye kadar nasıl bir çalışma izledi? Bu çalışmalarımızın büyük kısmı eğitim amaçlı. Hem kendi toplumumuzu eğitim hem de Amerikan toplumunu eğitmek için. Türkler Amerika’ya çok geç geldi. Bizden önce gelenler bu konuyla ilgili çok yanlış bilgiler vermişler ve kara propaganda yapmışlar. Gerçekleri göstermek ve insanların kanaatlerini değiştirmek çok zor oluyor. Birçok Türk bile Amerika’ya gelinceye

Cemaat’ten ABD’li senatöre seçim desteği

Ermeni soykırımı yalanının Amerika’daki en önde gelen destekçisi olan Amerikalı Senatör Robert Menedez’in seçim kampanyasına Gülen’e yakınlığıyla bilinen okul ve bilgisayar şirketlerinden bağış yapıldığı yapıldığı iddia edildi. Sabah gazetesinin habeine göre 2011-2012 arasında Gülen’e bağlı 2 okulla bir hukuk ve bilgisayar şirketinden toplam 9 bin 500 dolar Senatör Menendez’in seçim kampanyası için bağışlandı. Haberde Gülen Cemaati’ne yakın şirketlerden yapılan bağışlarsa şöyle sıralandı: Milkway Education Center adına Vedat Çelik tarafından 23 Aralık 2011’de bin dolar bağış yapıldı. Milkway Education Center, Gülen’in New Jersey’de faaliyet gösteren okullarından biri. Pioneer Academy of Science adına İsmail Arıcan tarafından 3 bin dolar bağış yapıldı. Pioneer Academy, yine New Jersey’de faaliyet gösteren, Gülen’e bağlı bir Türk koleji olarak biliniyor. Kulen Law Firm adına avukat Remzi Güvenç Külen tarafından 03 Şubat 2012’de 2 bin 500 dolar; 29 Kadım 2011’de de bin 500 dolar bağış yapıldı. Umit İnternational adına işadamı Melih Yıldırım 20 Mart 2012’de 2 bin dolar bağış yaptı. New Jersey’de bilgisayar donanımı ve yazılımı üzerine faaliyet gösteren şirketin Gülen örgütüne yakın olduğu ifade ediliyor.

durum Avrupa’ya göre biraz farklı. Burada soykırım şeklinde Amerika çapında kabul görmüş değil. Bazı eyaletlerde kabul edilmiş. Ayrıca burada konuşma hakkımız da var. AİHM kararı ABD için bağlayıcı değil, ama mahkemenin söylediği şeyler çok önemli. Soykırım kesin değildir diyor, bu konuda soru işaretleri koyuyor, soykırım vardır kararını parlamentoların veremeyeceğini söylüyor. Bir Avrupa Mahkemesi’nin böyle bir karar vermesi bizim buradaki müdafaamızda çok faydalı oluyor.

DÜZELTME kadar bu konuda hiç eğitim görmediği için pek bilgi sahibi değil. Tarihimizi çok iyi bilmiyoruz. Acaba böyle bir şey yaptık mı diye düşünenler oluyor. Ayrıca senatodaki temsilcileri de bilgilendirmemiz gerekiyor. Onlara çeşitli kitapçıklar sunuyoruz, birebir görüşmeler yapıyoruz, bilirkişileri onlarla buluşturup görüşmelerini sağlıyoruz. Çok çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Doğu Perinçek’in kazandığı bu dava

sizin buradaki mücadelenize ve genel olarak bu konuda nasıl katkı sağlayacak? Biliyorsunuz İsviçre’de ‘Soykırım yoktur’ demek yasak. Bu davada da ifade özgürlüğüne vurgu yapılmış ve kişinin fikrini savunmasında özgür olduğu kabul edilmiş. Ayrıca AİHM bu konuda soykırım değerlendirmesi yapmanın da yerinde olmadığını söyledi. Yani bir soru işareti koydu. Bu bizim için çok önemli. Amerika’daki

Gazetemizde dün yayımlanan “Karışmayın! Türk Milleti kendi çözümünü üretecek” başlıklı haberde İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şule Perinçek’in, İndiana Üniversitesi’nde düzenlenen konferansta konuştuğu belirtilmiştir. Perinçek konuşmasını Türk Amerikan Dernekleri Kurulu’nda gerçekleştirmiştir. Düzeltir, Sayın Perinçek ve okurlarımızdan özür dileriz.

İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANI PERİNÇEK’E AİHM ÖDÜLÜ VERİLDİ

‘Hakikati savunmak bütün insanlığın sorunudur’ Amerikan Türk Dernekleri Kurulu’nun (ATAA) bu yıl 34’üncüsü düzenlenen Amerikan Türk Konferansı’na İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in AİHM zaferi damgasını vurdu. ATAA’nın 10-12 Nisan tarihleri arasında Washington’da düzenlenen “Türk Amerikan Konferansı” önemli konuşmacıları ağırladı. “Türk Amerikan Toplumunu Güçlendirme: Çeşitlilik İçinde Güç Birliği” temalı konferansa, çok sayıda diplomat, siyasetçi, akademisyen ve ABD’de faaliyet yürüten çeşitli kuruluşların temsilcileri de katıldı. Konferans boyunca yapılan oturumlarda ABD’deki Türklerin siyasi ve ekonomik hayata daha etkili bir şekilde katılımı ve ABD’de Türk toplumunu ilgilendiren meseleler ve çözümleri ele alındı. İP Genel Başkan Yardımcısı Şule Perinçek, 11 Nisan öğle oturumunu baş konuşmacı olarak açtı. Konferansın kapanışı “Amerikalı Türkler Günü” oturumuyla yapıldı. Açış konuşmasını ABD Türkiye Büyükelçisi Francis j. Ricciardone yaptığı son oturumda; Türkçe dil eğitimi, Ame-

rika’daki Türk gençliği ve Ermeni Meselesi ele alınan konular arasındaydı. Oturumun ardından gala ve ödül töreniyle 34. Amerikan Türk Konferansı son buldu. Törende İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’e “İsviçre yargısına karşı AİHM’de kazanmış olduğu tarihi davadan dolayı” ödül verildi.

Mehmet Perinçek’e ödül Törende ikinci bir sürpriz ödül daha vardı. Doğu Perinçek’in oğlu Mehmet Perinçek de “Ermeni Meselesini aydınlatmada yapmış olduğu katkılardan ötürü” ödül sahibi oldu. Ergenekon davasında verilen karar nedeniyle yurtdışına çıkış yasağı bulunan Doğu Perinçek’in ödülünü, eşi Şule Perinçek vekâleten alırken, Doğu Perinçek’in toplantıya yolladığı mesaj okundu. Doğu Perinçek mesajında şunları söyledi: Ermeni soykırımı suçlaması, Birinci Dünya Savaşı’nda milletimize bir psikolojik harekât teması olarak yöneltildi. Biz Türk Milleti vatanımızı savunduk ve emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşını bu tür

ZAMAN YAZARINDAN LAİKLİK SALDIRISI

Şule Perinçek

suçlamaları da göğüsleyerek kazandık. Bu gün de aynı psikolojik harekât yine emperyalist merkezlerden Türkiyemizi bölme planı çerçevesi içinde yürütülmektedir. Burada hakikati savunmak, yalnız biz Türkiye halkının değil, gerçeklik duygusu olan bütün insanlığın sorunudur. Türkiyemiz, bugün bağımsızlığına toprak bütünlüğüne, birliğine ve dirliğine yönelen dış ve iç tehditleri göğüslemektedir. Bu mücadelede Washington, Lincoln ve Rooseveltlerin bağımsızlıkçı ve demokratik devrimci geleneklerine bağlı ABD halkının dayanışmasına güveniyoruz. (...) Verdiğiniz ödül bizlerde hakikat aşkını, vatanımıza bağlılığı ve büyük insanlığa hizmet duygularını güçlendirmiştir. Sizlere yürekten teşekkür ediyorum.” Gala gecesine İlhan Özulu ve Zeliha Sunal müzikleriyle renk kattı. Konferansa Coca Cola Şirketi Başkanı ve Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Bozer, CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka, emekli Türkiye ABD Büyükelçisi Şükrü Elekdağ’ın da aralarında bulunduğu isimler katıldı.

Grup Yorum’dan Bağımsız Türkiye konseri

Soykırımların altında laikliğin beslediği politikalar yatıyor

YEŞİM ÇATALTAŞ

CEYHUN BOZKURT Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, son kitabında laiklik ilkesini hedef tahtasına oturttu. Bulaç “Din ve Siyaset” isimli kitabında, dünyada soykırımların, katliamların perde arkasında laik ahlakın beslediği siyasetin olduğunu ileri sürdü.

Laik ahlak ve siyaset olmaz Bulaç, kitabında “Siyaset ve Siyasi kültürün engelleri” başlığıyla, tarihten bugüne din ve siyaset ilişkisini ele aldı. Bulaç, politik ahlak konusunu anlatırken, “Burada aktüel olan bir konuya geliyoruz” diyerek sözü laiklik ilkesine getirdi. Bulaç şunları yazdı: “Eğer siyaset yüce erdem ve ahlakla doğrudan ilgiliyse ve ahlaki özünden kopartılmış bir politika iç ve dış çatışma ve yozlaşmalara yol açıyorsa, peki bu durumda politika dinden ayrı düşünülebilir mi? Şüphesiz ki hayır. Çünkü ahlak ile din arasındaki ilişkinin mahiyeti de odur. Laik (dindışı) bir ahlak olamayacağı gibi ‘laik siyaset’ olmaz.” Bulaç, daha sonra laiklik ilkesine yönelik adeta taaruza geçerek, dünyada yaşanan çok sayıda olumsuz olayın perde arkasında

Ali Bulaç bu ilke olduğunu şu sözlerle ifade etti:

Darbeler, soykırımlar, savaşlar... “Batı’da gelişen sosyal bilim ve felsefeler, laik bir ahlaktan ve laik bir siyasetin ürünü olan yeni yükselen değerlerden söz ederler. Dünyamızda yaşanmakta olan açlık ve yoksulluk, Kuzey-Güney ayrımı, bölgesel ve etnik savaşlar, güçlülerin ses çıkarmadığı baskı rejimleri, darbeler, soykırımlar, çifte standart kararlar ve kayırmalar varsa eğer -ki olmadıklarını kimse öne süremez, üstelik bunlar politik hayatın bir parçası durumuna gelmişlerdir- işte bu laik ahlakın arka planını beslediği politikaların birer somut ürünüdürler.”

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ŞAHİN BAKIŞI

GÜNDEM

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

Grup Yorum 4. “Bağımsız Türkiye” konserini İstanbul Bakırköy Halk Pazarı’nda binlerce vatandaşın katılımıyla gerçekleştirdi. Konsere Bülent Emrah, Erkan Oğur, Barış Atay, Fırat Tanış, Niyazi Koyuncu, İsmail Hakkı Demircioğlu gibi isimler de konuk sanatçı olarak katıldı. Konserde Gezi şehitlerinin isimleri okundu ve ardından binlerce yurttaş “Burada” diye haykırdı. Haziran Ayaklanması’nda polisin attığı gaz fişeğiyle hayatını kaybeden 15 yaşındaki Berkin Elvan için de “15’inde bir fidan Berkin Elvan”, “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atıldı. Bir Grup Yorum üyesi, “Berkin Elvan’ın hesabı sorulacak ve bunu halk soracak. AKP iktidarı sanata ve sanatçıya düşman. Ancak buna karşı duracağız. AKP ve Fethullah çatışmasında bir kez daha gördük ki bozuk düzende sağlam çark olmaz. AKP hırsızdır, katliamcıdır ve emperyalizmin uşağıdır” diye konuştu.

ürk siyasi hayatına girdiği günden beri tek görevi, Batı emperyalizminin menfaatlerini korumak olan “karıştırıcı” Kemal Derviş, CHP’nin “Merkez solda liberal toplumu savunan bir parti” olmasını isterken ve buradan hareketle “CHP’de etnik şovenizme yer olmaz” buyurmuş. Bu söylem bana, CHP’yi statükocu, laikçi, askerci, darbeci, Atatürkçü nitelikleri nedeniyle oylarını artıramadığı tezini savunan, pari içinden ve dışından, sözde CHP dostu ama aslında azılı CHP düşmanı olanları anımsattı. Bunlar; CHP’yi ve CHP tarihini bilmeyen, bilse bile menfaatlerini kovaladıkları güçlerin emirlerini yerine getirerek, güçsüz ve kişiliksiz bir CHP şekillendirip ülkenin bölünmesinin yolunu açmaya çalışanlardır. Bunlar; ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Henry Kissenger’ın söylemiyle, ABD’de oldukları zaman muhakkak ortadan kaldırılan ve fakat başka ülkelerde oldukları zaman övülen, sırtı sıvazlanan, hatta insan hakları savunucuları olarak gösterilen tiplerdir.

CHP halktan yanadır CHP, antiemperyalist, halktan yana siyaset güden, sol damarı güçlü bir kitle partisidir. CHP, bu nitelikleri itibarıyla zaten merkez sol bir partidir. Daha 1960’lı yıllarda İsmet Paşa’nın “Ortanın solu” söylemi de bunun açık ifadesidir. Anayasa tarihimizde kişiyi ön plana çıkartan 1961 Anayasası ile hayata geçirilen, bütün değerler, 1959 yılında CHP’nin yapılan 11. Kurultayı’nda “İlk Hedefler Beyannamesi” olarak Türk halkına sunulmuştur. Bu beyannamede dile getirilen hususlara baktığınız zaman, CHP’nin merkezin solunda ve ilerici bir parti olduğunu görürsünüz. Bu beyannamede “çalışma ve girişim özgürlüğü” dile getirilirken, “sendika ve grev hakkından”, “hukuk devletinden”, sosyal adaletten” söz edilmektedir. Nitekim, sendika kurma ve grev hakkı da bir CHP iktidarı döneminde hayata geçirilmiştir. Bir başka nokta, azılı CHP düşmanlarının söylediği gibi CHP hiçbir zaman darbeci olmamıştır. 1960 darbesinin yandaşı olduğu iddiası da mantıken de doğru değildir. O günkü seçim sistemi içinde tek başına iktidara geleceği herkes tarafından kabul edilirken ve böyle bir kendi iktidarında ve o günkü anayasa ile tek başına yapabileceği bir anayasa değişikliğiyle “ilk hedefler beyannamesindeki” ideallerini hayata geçirebilecek güç ve konumda olan, bu ülkeye demokrasiyi kendi iradesiyle getiren bir siyasi parti askeri darbeden yana olabilir mi?

Amaçları, ulus devleti ortadan kaldırmak Ayrıca CHP, tarihinin hiçbir aşamasında kod numaralı ABD görevlilerinin söylediği gibi şovenist olmamıştır. “Savunma için yapılmayan savaş cinayettir” diyen bir anlayıştan gelen milliyetçilik anlayışının ırkçı olması mümkün müdür? CHP hiçbir zaman ırk, kan ve kafatası esasını benimseyen bir parti olmamıştır; devlet de zaten hiç böyle yönetilmemiştir. CHP’nin milliyetçilik anlayışı “Ne mutlu Türk olana” değil, “Ne mutlu TÜRKÜM diyene” anlayışıdır. Bin yıldır süregelen beraber yaşamanın getirdiği bir kültür ve dil birlikteliğidir. Tasada, kıvançta ortak duygu birlikteliğidir. Yani bir tarih bilincidir. Bunun hiçbir yerinde şovenizm yoktur. Şoven bir parti, Alman faşizminden kaçan insanlara kapılarını sonuna kadar açar mıydı? Tek parti döneminin yurtdışında görevli diplomatları Alman faşizminin yok ettiği Yahudi ırkına yardım için çırpınır mıydı? Bunların anlayışında şoven olmamanın tek şartı; bu ülke bölünürken, buna yardımcı olmaktır. CHP’nin demokrasi anlayışının öznesi insandır, kişinin etnik kimliği ya da inancı değildir. CHP’nin dostu görünümlü bu amansız CHP düşmanlarının çabası, etnik kimliklere siyasal ya da anayasal bir statü kazandırmanın, demokrasilerin gereği imiş gibi bir anlayışı CHP’ye benimsetmeye çalışmaktır. Bunu benimseterek ulus devleti ortadan kaldırmanın yolunu, önünü açmaktır. Bu, CHP’ye dayatılmak istenirken, gerçekleri çarpıtarak sanki ulus devlet artık dünyada ortadan kalkıyormuş gibi bir algı yaratılmak isteniyor. Bu arada Birleşmiş Milletler’e üye iki yüzden fazla ülkenin çok büyük bir çoğunluğu ulus devlettir. Özetlersek; CHP’lilerin bu tür kişilerden öğrenecekleri hiçbir şey yoktur.


14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

Hazırlayan: Emine DÖLEK halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Katılımcı Gemi Mühendisleri yönetime aday oldu

Gemi Mühendisleri Odası’nın 44. dönem Genel Kurulu 19-20 Nisan tarihlerinde yapılacak. Burak Acar, Ferhat Acuner, Elif Akal, Sinem Dedetaş, Ahmet Dalyan, Davut Kul, Alper Şal, Itri Teymur, Görsel Yıldız, Rasim Yılmaz, Nihat Uğur, Yener Demirci “Katılımcı Gemi Mühendisleri” grubuyla yönetime aday oldu. Burak Acar “Katılımcı Gemi Mühendisleri” adına Aydınlık’a açıklamada bulundu. “Nasıl bir yönetim” sorusunu Acar, ülke ve meslektaş çıkarlarını gözeten bir yönetim hedeflediklerini belirterek yanıtladı: “Fikirlerini özgürce söyleyebilen ve dinletebilen, uzmanlık alanındaki hususlarda düşüncesi ve tutumu merak ve talep edilen bir yönetim. Bağımsız, tarafsız, etkin, güçlü, donanımlı, şeffaf, güvenilir, inanılır ve dürüst bir yönetim. Gruplaştırıcı, kutuplaştırıcı, bölücü değil; meslek alanında ve meslektaşlar arasında her türlü ayrımcılığa karşı duran, birleştirici, bütünleştirici; birlikte çalışmayı özendiren bir yönetim. Meslektaşlarının denetimine ve eleştirilerine açık, birleştirici bir yönetim.” Acar, acil olarak yapılması gerekn bazı işleri ise şöyle sıraladı:”Çalıştıkları kurumlarda ücret alamayan, özlük hakları gasp edilerek işten çıkartılan tüm üyelerimiz için hukuksal desteğin geçmişte olduğu gibi organize ve etkin bir şekilde sağlanması, üyelerin, öğrencilerin, işsiz ve iş arayan meslektaşların öneri ve katılımlarına açık olunması; işsizlik sorununun çözümü için başta üniversiteler ve YÖK nezdinde girişimlerle üniversite kontenjanlarının ihtiyaçtan fazla artırılmaması için çaba harcanması, gemi mühendislerinin mesleki ve özlük haklarının iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için çalışmalar ve girişimler yapılması.” DERYA DERVİŞ

‘Dikkat hırsız var’ diyen TGB’li beraat etti

Manisa’da, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın mitingi öncesi çantasından “Dikkat Manisa’da hırsız var” pankartı çıktığı için Başbakan’a hakaret ettiği iddiasıyla hakkında 6 ay ile 2 yıl hapis istemiyle dava açılan TürHüseyin kiye Gençlik Birliği Tavas (TGB) üyesi Hüseyin Tavas beraat etti. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 28 Aralık’taki Manisa mitingi öncesinde 7 TGB üyesi Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından gözaltına alınmıştı. Yapılan aramada çantasında “Dikkat Manisa’da hırsız var” yazılı pankart bulunan üniversite öğrencisi Hüseyin Tavas hakkında “Başbakan’a hakaret”ten Manisa 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nde kamu davası açılmıştı. Davanın son duruşmasında Hâkim, çantadan çıkan pankartın Başbakan Tayyip Erdoğan’a hakaret içermediği, Erdoğan’ın isminin pankartta yer almadığı ve herhangi bir eylem unsuru olmadığı gerekçesiyle Tavas’ın beraatine kararı verdi. Tavas, beraat ettikten sonra yaptığı açıklamada “Savcıya verdiğim ilk ifadede çantamdan çıkan pankartta Başbakan’a hakaret içeren bir yazı olmadığını ve Başbakan’ın isminin bile geçmediğini söyledim. Herhangi bir eylem de yapmadığımı belirttim. Ancak, savcı yazının Başbakan Erdoğan’a hakaret içerdiği gerekçesiyle hakkımda dava açılmasına karar verdi. Yani savcı, Başbakan Erdoğan’a ‘hırsız’ kelimesini yakıştırdı.”

İran medyası: Ankara İsrail’e bilgi veriyor

Halep’te, El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra Cephesi’nin Türkiye’den temin ettiği ağır silahları kullandığı iddiasının ardından, Türkiye’nin Suriye konusunda İsrail’e bilgi aktardığı ve İsrailli casuslara yardım ettiği savunuldu. İranlı medya kuruluşlarında yankı bulan haberlerde, El Kaide’nin Suriye kolu olarak bilinen El Nusra Cephesi’nin Suriye ordusuna karşı Halep’te Türkiye’den getirdiği ağır silahları kullandığı belirtilerek; Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın, İsrail’e bilgi aktararak “Siyonist rejim” casuslarına destek verdiği iddia edildi. İranlı haber ajansı Farsnews’ün aktardığına göre, son günlerde sert çarpışmalara sahne olan Halep’e Türkiye üzerinden, aralarında Çeçenlerin de bulunduğu 5 bin kadar “ecnebi terörist” girdi. Halep’teki “teröristler” Türkiye’den getirdikleri ağır silahları, El Nusra Cephesi ise Türkiye’den getirdikleri “topları” kullanıyor.

“Eğer seçimde bir sahtekârlık yapılabiliyorsa... Bunun nedeni senin ihmalkârlığındır. Sandığa sahip çıkmazsan, son aşamasına kadar süreci denetlemezsen, sandık başı organizasyonunu mükemmel bir şekilde kurgulamazsan... Seçimde sahtekârlık da olur, hile de olur” (Ahmet Hakan, Hürriyet, 4.4.2014) Seçim sandıklarında AKP tarikatının yaptığı hırsızlıkları, hileleri okudukça, duydukça çılgına dönüyordum. Hele, internet işlerinde çok usta iki genç dostum internette gördükleri hırsızlık görüntülerini anlattıkça ağzımdaki protez öfke ve hırstan ikiye bölünecekti. Aklıevveller, sandığa sahip çıkamadığı için CHP’yi utanmadan, arlanmadan suçluyorlar. AKP’ye “aferin, aşk olsun, pardon” demedikleri kalıyor. Seçim sandıklarının namusunu korumak, hükümetin işi. Devletin değil, adını koyalım, hükümetin işi. Korumak yerine seçim sandıklarının ırzına, namusuna tecavüz eden bizzat hükümet. Adamlar kalkmışlar, muhalefete, mağdura çemkirerek hırsızı dolaylı yoldan kutluyorlar. Ayıptir ba! Ayiptir zoo! Bu gidişle “cezalandırıcılar” çıkar. 4.4.2014 tarihli Hürriyet gazetesinde, Mustafa Küçük imzalı ve “Kurul Kararı: Kağıthane’de sahtecilik var” başlıklı bir haber var. Haberin altında ise,

(CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, Kağıthane’de tutanaklarda tahrifat yapıldığını ve sonuçlarla oynandığını belirterek “Kağıthane İlçe Seçim Kurulu yapılanın hata değil bir sahtecilik olduğunu kabul etmiş ve bu sahteciliği yapanlarla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunacağını da ifade etmiştir” dedi. Salıcı, Bakan Taner Yıldız’ın trafolara kedi girdiği yönündeki açıklamasına da atıfla “Öyle görünüyor ki seçim kurullarına fare girmiş oyları kemirmiş” diye konuştu. Salıcı, kurulun 1033 numaralı sandıkta belediye meclis oyları itibariyle 101 oy alındığı ancak birleştirme tutanağına 1 olarak geçirildiğini, AK Parti’nin sayım cetvelindeki ilçe belediye meclis oyunun 91 olduğu ancak birleştirme tutanağına 191 olarak kaydedildiğini, aynı sandıkta büyükşehir belediye başkanlığı için 100 olan AK Parti oyunun birleştirme tutanağına 155 olarak geçirildiğini, farklı bir sandıkta ise CHP’nin 184 oy almasına karşın tutanağa 4 olarak geçtiğini tespit ettiğini söyledi.”) deniliyor Kağıthane İlçe Seçim Kurulu tutanağında şu ifadeler yer alıyor: (... 36 sandıkta yapılan hataların kalemle yapıldığı, hem yazı ile düzeltmeler yapıldığı ve belli bir partiden diğer bir partiye aktarmalar yapıldığı, sahte işlemlerin kim ve kimler tarafından yapıldığının tespiti için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına,

kararın ilgisi itibari ile Kağıthane CHP İlçe Başkanlığına, AKP Kağıthane İlçe Başkanlığına tebliğ edilmesine; tebliğden itibaren 03.04.2014 Perşembe günü 17.00’ye kadar İstanbul İl Seçim Kuruluna itiraz etmelerine 02.04.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.) Aynı tarihli Hürriyet gazetesinden bir başka haber: “Tokat’ın Yeşilyurt ilçesinde de seçimler iptal”: (Tokat’ın Yeşilyurt ilçesinde AK Partili Kazım Misafir’in 50 oy farkla kazandığı seçim, MHP’nin itirazı sonrası İl Seçim Kurulu tarafından iptal edildi. Yeni seçim 1 Haziran’da yapılacak. Yeşilyurt’ta pazar günü yapılan seçimde 1007 nolu sandık başkanının engelli, yaşlı ve hasta kişilerle birlikte oy verme kabinine girdiği öne sürülerek itirazda bulunulmuştu. Yapılan incelemede iddianın doğru olduğu tespit edilerek seçimler iptal edildi. Yalova’da ilk olarak AK Parti adayı Yakup Koçal’ın 1 oy farkla kazandığı belirtilmiş. CHP’nin itirazı üzerine yapılan sayımda CHP’li Salmal’ın 6 oyla seçimi kazandığı belirlenmişti. Yalova’da bu kez de AK Parti 120 sandığın sonuçları için itiraz etti.) Işıklar sönüyor, oy sayımı mum ışığında yapılıyor. Sandık başlarına AKP Bakanları, Emniyet Müdürleri gidiyor. AKP alta düştüğü anda, sonuç akışları birden birkaç saat kesiliyor, sonra

TERSİ-DÜZÜ

Hırsızlık tavsiyesi, hırsızlık fetvası Özdemir

İNCE

oince@aydinlikgazete.com

AKP birden öne geçiyor. Nasıl iş? Gene aynı tarihli Hürriyet’te, Yalçın Bayer’in sütununda en büyük hilenin İstanbul’da yapıldığı yazıyor. Ankara bir başka âlem: Yeni yasa uygulanmasa, Ankara kenti ile hiçbir ilişkisi olmayan kırsal bölgeler Büyükşehir için oy vermese mevcut belediye başkanı Melih Gökçek çoktan “eski” belediye başkanı olacak. “Ak Parti adayı Melih Gökçek ile CHP adayı Mansur Yavaş arasında henüz kesinleşmeyen Ankara Büyükşehir Belediyesi seçimleri için tüm itiraz seçeneklerini değerlendiren CHP yönetimi, hatalı olduğunu tespit ettiği tutanaklara itiraz etmesinin ardından, seçim sonuçlarını doğrudan etkilediğini düşündüğü 124 bin geçersiz oy ile birlikte 25 ilçedeki tüm sandıkların yeniden sayılması talebini içeren başvurusunu İl Seçim Kurulu’na iletti. CHP yönetiminin son seçeneği ise seçimin iptali için ‘olağanüstü itiraz’ hakkını kullanmak olacak.” (Milliyet, 4.4.2014) İtiraz yapılan, AKP’nin kazandığı belirtilen yerlerin %90’ında belediye başkanlığı el değiştirdi ve çoğu CHP’ye, bazıları da MHP’ye geçti. Demek ki hilelerin çoğu AKP’yi kazandırmaya yönelik. Bunda hükümetin rolünün

bulunmadığını ileri sürmek adam kandırmak olmaz mı? AKP lehine hile yapmak mubah, açıkgözlük ve sandığa sahip çıkmak oluyor. Muhalefet partilerinin hali ise ihmalle suçlanıyor. Bu nasıl iş? Yüzünü kapatsan kıçın, kıçını kapatsan başın açıkta kalıyor. Bu nasıl iş? “Ortada suçüstü yapılmış somut bir hırsızlık ve gasp örneği var: Buna göre, AKP’nin 30 Mart 2014 Yerel Yönetim Seçimleri’nden atılması (ihraç edilmesi) ve Yüce Divan tarafından kapatılması gerekir”. Ama muhalefeti suçlayarak, “Eğer seçimde bir sahtekârlık yapılabiliyorsa... Bunun nedeni senin ihmalkârlığındır. Sandığa sahip çıkmazsan, son aşamasına kadar süreci denetlemezsen, sandık başı organizasyonunu mükemmel bir şekilde kurgulamazsan... Seçimde sahtekârlık da olur, hile de olur” diyorlar. Bu, eli silahlı mahalle kabadayısından durmadan dayak yiyen silahsız bir gence “Kendini neden korumuyorsun!” diye çıkışmaya benzer. Bu tür olaylarda mazlumu korumak polis ve jandarmaya düşer. İşi polis, jandarma ve yargı halletmezse ortaya “cezalandırıcılar” çıkar ve ortalık mezbahaya döner.

ESKİ ABD HAZİNE MÜSTEŞARI ROBERTS DA ‘SARİN GAZININ ARKASINDA TÜRKİYE VAR’ DEDİ

‘ABD, NATO kuklalarını zor durumda bırakıyor’ ‘Suriye Guta’daki sarin gazı saldırısının arkasında Türkiye var’ iddiasını Pulitzer ödüllü ABD’li gazeteci Hersh’ten sonra eski ABD Hazine Müsteşarı Roberts da gündeme getirdi HABER MERKEZİ

E

ski ABD Hazine Müsteşarı Paul Craig Roberts, Suriye’deki sarin gazı saldırısının arkasında Türkiye’nin olduğu iddiasını tekrar gündeme getirdi. Roberts, “ABD, NATO kuklası devletleri zor bir zemine itiyor” yorumunu yaptı. Amerikalı ünlü ekonomist ve köşe yazarı, eski Hazine Müsteşarı Paul Craig Roberts, kendi internet sitesinde yayınladığı “ABD mi yoksa dünya mı sona yaklaşıyor” başlıklı makalesinde Suriye’de kullanılan sarin gazının arkasında Türkiye’nin olduğuna dair iddiaları yineledi. Roberts, ABD hükümetinin Rusya’ya karşı yaptığı hamlelerin “NATO kuklası devletleri” zor durumda bıraktığını söyledi.

Roberts makalesinde, “Seymour Hersh’in; Suriye’nin Guta bölgesindeki sarin gazı saldırısının, Suriye’ye ABD askeri saldırısını meşrulaştırmak için NATO üyesi Türkiye tarafından tasarlandığına dair araştırma raporuna” gönderme yaparak, bu tür olaylarla “ABD’nin cesur dikkatsizliği zirveye ulaşıyor” yorumunda bulundu. Paul Craig Roberts ayrıca, “Washington’ın Ukrayna’daki dikkatsiz hamlesi ve Rusya’ya karşı yaptırım tehdidi NATO’nun kuklası devletleri tehlikeli bir zemine itti” diyerek, “Washington ABD hükümetinin hüküm ve doğruluğu konusunda diğer ülkelerin güvenini o kadar kötü bir biçimde zedeledi ki dünya ABD önderliğine olan inancını kaybetti” değerlendirmesinde bulundu.

Paul Craig Roberts

Seymour Hersh

Hersh ‘El Kaide’ye yaptırıldı’ demişti Pulitzer Ödüllü ABD’li gazeteci Seymour Hersh de 4 Nisan’da London Review of Books’ta yayınlanan haberinde, 21 Ağustos 2013’te Şam’ın doğusundaki Guta’da meydana gelen kimyasal saldırının, Suriye tarafından değil, ABD’yi Suriye’ye karşı savaşa sürüklemek amacıyla Türkiye tarafından El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi’ne yaptırıldığını söylemişti. Hersh, haberin kulaktan dolma bilgilere değil, kimilerini 30 yıldır tanıdığı sağlam kaynaklar ile “saldırıyı MİT’in planladığını, Sarin gazı yapımında kullanılan kimyasalların da bizzat Türk jandarması tarafından Halep’e taşındığını” anlatan Amerikan istihbarat raporuna dayandığına dikkat çekmişti. Hersh’in geniş yankı uyandıran iddiasının ardından Indipendent yazarı Robert Fisk de benzer iddialarda bulunmuştu.

ÖYMEN, HERSH’ÜN İDDİALARIYLA İLGİLİ HÜKÜMETİ UYARDI:

‘İddialarla ilgili kamuoyuna açıklama yapılmalı’ AYDINLIK / ANKARA Pulitzer Ödüllü gazeteci Seymour Hersh’ün, Suriye’deki kimyasal saldırıda AKP’nin parmağı olduğu iddiasını değerlendiren eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen, hükümeti uyardı. Öymen, Somali’de Türk Büyükelçiliği’ne yapılan saldırıya işaret ederek “Türkiye Su-

riye’deki çatışmaların dışında kalmalı ve silahlı muhalif gruplara şu veya bu şekilde destek sağlamaktan vazgeçmelidir. Hangi gruba destek verirseniz onun karşısındaki grubun hedefi haline gelebilirsiniz. Somali’deki Büyükelçiliğimiz inşaatına yapılan ve iki işçimizin yaralanmasıyla sonuçlanan saldırı, ileride karşılaşabileceğimiz daha ciddi sıkıntıların işareti sa-

yılmalıdır” dedi.

‘Suriye imha etmişti’ Öymen, şöyle devam etti: “Geçen yıl yaşanan ve Amerika’yı askeri müdahalenin eşiğine getiren krizden sonra Suriye elindeki kimyasal silahları imha etmeyi kabul etmiş ve gerekli adımları atmıştı. Ancak muhaliflerin elinde olduğu söylenen silahların imhası konusunda herhangi bir çalışma yapıldığı hakkında

BM görevlisi ‘Muhaliflerde kimyasal silah var’ demişti

Onur Öymen

BM’nin konuyla ilgili raporlarına da değinen Öymen, “Cevaplanması gereken birinci soru; Suriye’deki silahlı muhaliflerin elinde kimyasal silah bulunup bulunmadığıdır. Geçen yılın ortalarında, Birleşmiş Milletler’in Suriye’deki durumu araştırmakla görevlendirdiği İsviçreli hukukçu Carla Ponte, muhaliflerde kimyasal

silah bulunduğuna dair bilgilere sahip olduğunu açıklamıştı. 13 Aralık 2013 ‘te BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon Güvenlik Konseyi ve Genel Kurul başkanlarına gönderdiği raporlarda, Suriye’deki BM gözlemcilerinin verdiği bilgilere dayanarak muhalif grupların Suriyeli askerlere karşı kimyasal silah kullandıklarına dair bilgiler bulunduğunu belirtmişti.

bilgi yok. Türkiye’nin muhalif gruplara bu alanda şu veya bu desteği sağladığı yolundaki iddialar vahimdir. Bu iddiaların gerçek dışı olduğu konusunda Meclis’in ve kamuoyunun mutlaka ikna edilmesi gereklidir.

‘Korutürk’ün iddiaları araştırılmalı’ CHP İstanbul Milletvekili Osman Korutürk’ün iddialarına da değinen Öymen, “Suriye’deki bazı muhalif gruplara ait bir füze rampasının altında bir Türk firmasının adını gösteren platforma ait fotoğrafın niteliği ve anlamı mutlaka araştırılmalıdır. Evvelce de defalarca belirttiğimiz gibi, Türkiye Suriye’deki çatışmaların dışında kalmalı ve silahlı muhalif gruplara şu veya bu şekilde destek sağlamaktan vazgeçmelidir” diye konuştu.


Hazırlayan: Masum GÖK

SİYASİ PARTİ TEMSİLCİLERİNDEN KIŞANAK’A TEPKİ:

Ozerkliğin altyapısını AKP hazırladı

‘Bütünşehir Yasası yetkiyi yerele devrediyor’

CHP söz konusu açıklamayı ‘özerkliğin adımı’ olarak niteledi. MHP Bütünşehir Yasası’na dikkat çekerken, İP ‘Kimse Kürdümüzü petrol kokan kanlı senaryoların içine çekmeyi denemesin’ dedi ZİHNİ ERDEM / ANKARA

B

DP Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak’ın, “Diyarbakır petrolünden pay istiyoruz” sözleri basında geniş bir şekilde yer aldı. Kışanak dün de Hürriyet gazetesine bölgede yeraltı ve yerüstü kaynakları üzerinde talep ettikleri tasarruf hakkını “Avrupa Özerklik Şartnamesi”ne dayandırdıklarını açıkladı. Kışanak’ın “petrolden pay isteme” açıklamasına siyasi partilerden çeşitli tepkiler geldi. Muhalefet parti sözcüleri, Kışanak’ın açıklamasının özerklik talebi olduğunu vurguladı. MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, “Yarın bu talepler ileri safhalara gidecek” değerlendirmesini yaptı. CHP Grupbaşkanvekili Engin Altay, “Seçim öncesinde ortaya attıkları özerklik için bir hamledir” ifadesini kullandı. İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Utku Reyhan ise Avrupa Özerklik Şartnamesi’nin PKK’nın özerklik planlarının referansı olmasına dikkat çekti. Aydınlık’a konuşan siyasi parti temsilcileri, Kışanak’ın “petrolden pay” istemesine ilişkin şunları söyledi: CHP Grup Başkanvekili Engin Altay: Buradaki maksat, “Petrolden pay” isteme adı altında özerkliği oluşturma yönünde bir hamle yapmaktır. Bir belediye içinde orman

işletmesi ağaç satar, oradan o belediyeye bir pay verilir. Bunlar yasal olarak var. Ama onların söylediği başka bir şey. Tek devletten iki ayrı devlete geçişin kendilerince altyapısını oluşturuyorlar. Bizim anayasamıza göre bu taleplerin gerçekleşmesi mümkün değil. Bu, seçim öncesinde ortaya attıkları özerklik için bir hamledir.

Bütünşehir Yasası yanlış MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu: Onlar, bunları söylüyorlar. Hükümet ise “açılım politikası” adı altında bir taviz politikası izliyor. Bu politikalar sonucu geçici olarak çatışmalar durdu. Fakat terör örgütü bu zaman zarfında bundan istifade ederek çok daha stratejik yerlere yerleşti. Hükümetin yaptığı en büyük yanlışlardan biri de Bütünşehir Yasası’nı çıkarmak oldu. Bunun sonucunda gittikçe bölünmüş bir coğrafya ortaya çıktı. Yarın bu talepler ileri safhalara gidecek. Bunları bu hükümetin sağlaması mümkün değil. Çünkü diğer coğrafyalardaki desteğini kaybeder. Talepler karşılanmadığı takdirde Türkiye yeni çatışma ortamına girer ve bu kez kan gövdeyi götürür. Kürtlerin değil ama Kürtçülük yapanların, BDP ve PKK’nın hedefi zaten bağımsız bir “Kürdistan”. Ülkeyi bölünmeye doğru götürmek istiyorlar. AKP’yi de bu nedenle des-

PKK’LI AYDAR’DAN KÖŞK MESAJI

‘BDP-HDP bloğu pazarlıklara açık olmalı’ Vatan gazetesine röportaj veren PKK’nın Avrupa sorumlusu Zübeyir Aydar cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tayyip Erdoğan’a ikinci tur desteği mesajı verdi. BDP-HDP bloğunun cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda kendi adayını çıkarması gerektiğini Zübeyir Aydar savunan Aydar, ikinci turda Erdoğan’a destek verebileceklerini “BDP-HDP bloğu müzakerelere, ittifaklara ve diyaloglara açık olmalılar” sözleriyle işaret etti. Aydar’a göre seçimde en şanslı aday da Tayyip Erdoğan. Aydar PKK ve MİT arasında gerçekleşen Oslo görüşmelerine de PKK adına katılan isimlerden birisiydi.

DR. MUSTAFA M. GÜNAY VEKİLİNDEN AÇIKLAMA Gazetenizin 06.02.2014 tarihli nüshasının 9. sayfasında yer alan “Cemaat’e Ananas soruşturması” başlıklı yazı içeriğinde müvekkilim Dr. Mustafa M. Günay ile ilgili ifadeleriniz tümüyle GERÇEK DIŞIDIR. “Uganda Fahri Konsolosu ve TUSKON genel sekreteri Mustafa Günay Ankara Adliyesi’ne gelerek ifade verdi.”, “ananas şifresi Ankara Cumhuriyet Başşsavcılığını harekete geçirdi.”, “Başsavcılık Memur Suçları Bürosu Şaban Yavuz tarafından görevi kötüye kullanmak iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında ifadeler alındı.” şeklindeki ifadeler; gerekli özen gösterilmeden, tarafımıza sorulmadan ve araştırılma yapılmadan yayınlanmış olup YALAN HABER NİTELİĞİNDEDİR. Söz konusu Kasıtlı Yakıştırmaların, “Basın Kanunu”, “Basın Meslek İlkeleri”, “Basın Özgürlüğü” ve “Onurlu Yayıncılık Anlayışı” ile bağdaştırılabilmesi de mümkün değildir. Müvekkilim Dr. Mustafa M. Günay hakkında açılmış herhangi bir soruşturma bulunmamaktadır. Bu nedenle Mustafa Günay’ın ifadesinin alındığı yönündeki haber asılsızdır. Söz konusu iddialar iftira ve yalan olup, bu iddiaların bir süredir devam eden karalama kampanyasının bir parçasıdır. Herhangi bir soruşturma ve ifade alma işleminin olmadığı hususu Cumhuriyet Başsavcılığınca da kamuoyuna açıklanmıştır. Asılsız ve gerçek dışı iddiaların bulunduğu haber sonucunda müvekkilin kişilik hakları zedelenmiş, hakkında olumsuz bir kamuoyu oluşması sağlanmıştır. Kamuoyunun Bilgisine Sunulur.

AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu: Özerklik inşa edilmez, özerklik bir anayasal statüdür. Siyasetçilerin, Türkiye’nin idari yapısı ile ilgili bir model önerme, tartışma yapma hakları var. Şu anda bizim çıkardığımız Büyükşehir Yasası, birçok yetkiyi yerel yönetimlere tanıyan, yerel yönetimleri güçlü kılan bir yapıdır. Kendilerinin bahsettiği demokratik özerklik tamamen uygulanabilir olmayan, Türkiye ve dünya gerçeğiyle örtüşmeyen köhne, ideolojik bir metindir.

tekliyorlar. MHP Mersin Milletvekili Mehmet Şandır: Mümkün olması kabul edilemez bir taleptir. Çünkü devletlerin bölünmez bütünlüğü, BM sözleşmesinde ve diğer uluslararası sözleşmelerde kabul edilmiştir. Böyle bir ortamda Türkiye’yi bölecek böyle bir teklife uluslararası camianın da olumlu yaklaşmayacağını düşünüyorum.

Özerklik acı ilacı! İP Genel Başkan Yardımcısı Utku Reyhan: Kışanak’ın sözleri; Kürdümüzü kanlı özerklik kalkışmasına sürmek istediklerinin başka bir ifadesidir; hem de ne uğruna, petrol! Şimdi bu açılım sürecini meşrulaştırarak adım adım özerkliğe yürümek için “Avrupa Özerklik Şartnamesi”ne dayanacaklarını söylediler. AKP ve CHP daha önce Avrupa Özerlik Şartnamesi’ne Türkiye’nin koyduğu çekinceleri kaldıracaklarını ilan etti. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu seçim meydanlarında bunun sözünü verdi. Yani BDP bu konuda yalnız değil. Özerkliklik acı ilacını azar azar içirmeye kalkıyorlar. Biz İşçi Partisi olarak Türkiye’mizin bölünmesine cepheden tavır alıyoruz. Kimse Kürdümüzü petrol kokan kanlı senaryoların içine çekmeyi denemesin. Bu özerklik planının karşısında sonuna kadar duracağız.

T

ürk Silahlı Kuvvetleri uzun bir aradan sonra PKK’ya helikopterlerle ve top atışıyla karşılık verdi. Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinden yapılan açıklamada, Hakkâri, Şemdinli-Ortaklar’da Türk askerlerine terör örgüyü tarafından ateş açıldığı bildirildi. Açıklamada, “Kara Kuvvetleri Komutanlığı 34’üncü Hudut Tugay Komutanlığı’nın konuşlu bulunduğu Hakkâri/Şemdinli/Ortaklar’ın yaklaşık 10 km güneydoğusunda yer alan Kale Tepe’de, halen devam eden ‘Kale Tepe Yeni Karakol Binası’ inşaatının ve hudut emniyetinin sağlanması maksadıyla, 25 Mart 2014 tari-

Komutanlar: İş işten geçmesin Saldırıda bir zayiat olmadığı kaydedilen açıklamada şöyle denildi: “Teröristlerin taciz ateşlerine karşılık bölgede bulunan unsurlarımız tarafından derhal, şiddetli bir şekilde karşılık verilmiştir. Bölgeye sevk edilen

İnsanlı Keşif Uçağı, yaklaşık bir saat süreyle icra ettiği gözetlemenin ardından bölgeden ayrılmıştır. Müteakiben görevlendirilen iki adet AH-1W Kobra Helikopteri ile 14.45-15.00 saatleri arasında, teröristlerin ateş açtığı bölgede silahlı keşif faaliyeti icra edilmiş, bu esnada taciz noktalarına 20 mm’lik Top ile atış yapılmıştır.” Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasını değerlendiren emekli komutanlar ise “Bölgeyi yakından biliyoruz. Uzun süredir oralarda yaşananlardan da haberimiz var. PKK’ya helikopter ve topla karşılık verilmesi anlamlı. Umarız yapılan hatalar nedeniyle iş işten geçmiş olmasın” diye konuştular.

Barzani: PYD tek başına hükmedemez P

olarak desteklemesini istediğini söyledi.

‘Rojava’da hakimiyet kavgası Görüşmede Başbakan Neçirvan Barzani ise, Rojava bölgesine sürekli yardımda bulunduklarını, oradaki gruplar arasında ayrım yapmadıklarını ve onların iç işlerinde müdahale etmediklerini anlattı. Barzani, “Biz Rojavada’da bir partinin tek başına silahlı gücüne dayanarak orada hüküm kurmasına karşıyız. Rojava bölgesi sadece onların değildir, bütün grupların ve partilerin ortak hareket etmesinden yanayız” dedi. Neçirvan Barzani’nin görüşmeden sonra, bu görüşünü yazdığı mektubu KCK yöneticilerine iletmesi için Mehmet Emin Pencewini’ye verdiği belirtildi.

175 sanığın yargılandığı KCK/TM ana davası dosyasında mahkeme tarafından tensip duruşması yapıldı. Sanıkların tutukluluk halini değerlendiren mahkeme 38 kişiyi tutuklulukta geçirdikleri süre 5 yılı doldurduğu için, 10 kişiyi de

Türkiye’yi Kürtlerle büyütmek!

O

slo’da AKP’yle pazarlık yapan isimlerden PKK yöneticisi Zübeyr Aydar, Vatan’dan Hüseyin Yayman’a önemli açıklamalarda bulundu. Aydar, Hititlerden bu yana Anadolu’ya kim hâkim olduysa gözünü Suriye ve Irak’a diktiğini, Türkiye’nin de böyle yapması gerektiğini savunuyor! Aydar bu teorik çerçeve içinde somut ne yapılması gerektiğini de açıklıyor: “Türkiye Suriye’de şimdiye kadar sürdürdüğü Kürtleri görmeme politikasından vazgeçmeli. Geçmişte Irak Kürtleriyle kırmızı çizgiler vardı. Şimdi onlar aşıldı. Bu Rojava için de geçerli olmalıdır. Kürtlerle barış Türkiye’yi büyütür, ufkunu açar. Kürt barışı, Türklerle Kürtlerin yeniden demokratik ittifakı bölgedeki sorunların çözümüne büyük katkı sağlar. Bu ittifak diplomatik, siyasi, idari, ekonomik olarak Türkiye’nin önünü açar.” (Vatan, 13 Nisan 2014)

O üst aktörlerin başında da David Phillips geliyor. Phillips ABD için 2007 ve 2009 tarihli iki adet Kürt Açılımı raporu hazırladı ve o tarihten bu yana alt aktörler bu raporlarda yazanların gereğini yapmaya çalışıyor. O raporları geçmişte incelemiştik, Aydınlık’ın internet arşivinden bulabilirsiniz. Biz bugün Phillips’in Hürriyet’ten Tolga Tanış’la yaptığı “çözüm süreci” röportajında ilan ettiği “hedefi” anımsatmakla yetineceğiz. Phillips, bir yıl önce lafı hiç dolandırmadan AKP-PKK “çözüm sürecinin” sonucunu ilan etmişti: Türkiye ve Kürdistan konfederasyon olacak! (Hürriyet, 11 Mayıs 2013) Peki, bu konfederasyon nasıl yol alacak?

Ekonomik alan inşası Phillips ve benzeri ABD’li Açılım uzmanlarının raporlarına dayanarak analizler yapan isimlerden David Gardner, “Türkosfer” diye bir kavram üretmişti. Gardner’in “Türkosfer” dediği, “Türkiye, Kuzey Irak ve Suriye arasında ekonomi, enerji zenginlik ve etki alanı kurulmasıydı” ve bu pratikte bize göre “Kürdosfer” demekti! Türkiye, Irak ve Suriye’nin Kürt bölgelerini ortak bir alana dönüştürme fikri 2003’te ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson tarafından ortaya atılmıştı. Pearson Irak’a saldırının asıl hedefini şu somutlukta açıklıyordu: “Türkiye’nin güneydoğusu ile Irak’ın kuzeyi tek bir ekonomik bölge olmalıdır.” Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak’ın “Diyarbakır petrollerinden pay istiyoruz” şeklindeki açıklaması, işte bu tablo içinde anlamlıdır!

Bölgeyle birlikte büyümek

Neçirvan Barzani

KCK davasında 48 tutuklu sanığa tahliye kararı çıktı Diyarbakır’da görülen KCK ana davasında tutuklu sanıklardan 48’i hakkında tahliye kararı verildi. Kapatılan Özel Görevli 6’ıncı Ağır Ceza mahkemesinden Diyarbakır 2’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen 91’i tutuklu

maliguller@aydinlikgazete.com

Türk-Kürt konfederasyonu

PKK-BARZANİ GERGİNLİĞİ BÜYÜYOR

KK ile Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi arasındaki anlaşmazlık büyüyor. Barzani yönetiminin Suriye sınırına kazdığı hendeklerin ardından Barzani, PKK’nın Suriye’deki partisi olarak bilinen PYD’nin Rojava olarak adlandırdıkları Suriye’nin kuzeyine tek başına hükmetmesine karşı olduklarını söyledi. Kuzey Irak’ta Barzani yönetimine yakınlığı ile bilinen Avestakurd adlı internet sitesine göre, KCK’nın yöneticileri geçen hafta Öcalan’a yakınlığı ile bilinen Mehmet Emin Pencewini aracılığı ile Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani’ye mektup gönderdi. Barzani ile yaklaşık 1.5 saat görüşen Pencewini, KCK’nın, Barzani’den Rojava olarak adlandırdıkları Suriye’nin kuzeyi konusunda ayrım yapmadan adil

GÜLLER

İçinde “barış” geçen bu cümlelerin pratikte ancak “savaşla” gerçekleşebileceği ortada! “Türkiye’yi Kürtlerle büyütmek” adı altında yapılmak istenen, nihayetinde Irak’ı ve Suriye’yi bölmektir ve bu savaş demektir, kan demektir; barış değil! Erdoğan’ın 30 Mart akşamı balkondan “Suriye’yle savaş halindeyiz” diye ilanda bulunması aslında Aydar’ın işaret ettiği bu hedef nedeniyle gerçektir. Zira hem Erdoğan hem de Aydar (PKK) “Türkiye’yi Kürtlerle büyütmek” maskeli projenin alt aktörleridir ve biz konuyu en önce üst aktörlerden öğreniyoruz.

PKK’ye topla karşılık verildi hinden itibaren, keşif/gözetleme faaliyetlerine devam eden 11’inci Komando Bölüğü unsurlarına, DOÇKA veya Bixi olduğu değerlendirilen silahlarla, seri ve tek tek atışlarla ateş açılmıştır” ifadesine yer verildi.

Mehmet Ali

Suriye’yle savaş halinde olmak

AÇILIM SÜRECİNDEN BU YANA TSK’DAN KRİTİK HAMLE

AYDINLIK / ANKARA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

UFUK ÖTESİ

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

mevcut delil durumu ile tutuklu kaldıkları süreyi gözönüne alarak tahliye Dışarı çıkan KCK davası sanıkları, Abdullah Öcalan’ın ve hasta tutsakların serbest bırakılması yönünde açıklama yaptılar.

Yani başta “Türkiye’yi Kürtlerle büyütmek” olmak üzere “Kerkük petrolü” kartı, “Kuzey Irak petrollerinin Bağdat’a rağmen Türkiye üzerinden batıya pazarlanması” gibi rüşvetlerin tümü, gerçekte ABD’nin “Büyük Kürdistan” planı içindir. Ve “Türkiye’yi Kürtlerle büyütmek” demek, pratikte önce Irak’ı ve Suriye’yi bölmek ama sonra kurulan Türk-Kürt Konfederasyonu’nun da parçalanıp geride Küçük Türkiye’nin kalması demektir. Bölgede büyümek, bölgeyle birlikte büyümekten geçer. Türkler ve Kürtlerin Arap ve Persleri hedef alarak büyümeye soyunması hem gerçekçi değildir hem de bir tek ABD’ye yarar.


Hazırlayan: Sezim ÖZADALI

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ROTA

AKP’DE CUMHURBAŞKANLIĞI GERİLİMİ

Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr

Yazarımız yoğun görüşmeleri nedeniyle siz değerli okuyucularımızdan bir süre daha izin istiyor.

HSYK kararı Resmî Gazete’de AYDINLIK/ ANKARA

Anayasa Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısını değiştiren kanunla ilgili verdiği kısmi iptal kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Anayasa Mahkemesi, HSYK’nın yapısını değiştiren kanunla ilgili kısmi iptal kararı vererek kanunun Adalet Bakanı’na verilen ve yetkilerini düzenleyen hükümlerini iptal etmiş, kanunun Adalet Akademisi ile ilgili bölümlerinin iptal istemi ise reddetmişti. Yüksek Mahkeme’nin, HSYK’nın yapısını değiştiren Kanun’un üç maddesiyle ilgili yürürlüğün durdurulmasına ilişkin kararı, Resmi Gazete’de yayımlandı. TBMM’den geçen ve Cumhurbaşkanı Gül’ün de onaylaması ile yürürlüğe giren yasa ile HSYK’nın 22 üye dışındaki tüm çalışanlarının görevleri sonlandırılmıştı. Adalet Bakanı’na da görevi sonlanan bürokratların atamasına ilişkin geniş yetkiler tanınmıştı. Yasa değişikliğiyle birlikte Adalet Akademisinde çalışanların da görevleri sonlanmış, kendisine verilen yeni yetkiler çerçevesinde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bu kurumda da atamalara imza atmıştı. CHP, 6524 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesinde dava açmıştı.

AKP’li vekile ‘Silah kaçakçılığı yaptın mı’ sorusu

Dicle Üniversitesi Genel Sekreteri Prof. Dr. Sabri Eyigün, isim vermeden AKP Milletvekili Cuma İçten’i kast ederek, “Silah kaçakçılığı yaptı mı yapmadı mı?” diye sordu. AKP’li Cuma İçten ve Dicle Üniversitesi yönetiminin tartışması sosyal medya üzerinden devam ediyor. Rektör Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç’ın türban takmasından sonra önceki gün düzenlediği basın toplantısında üniversite yönetimini “parelel yapı” olmak ve yolsuzluk yapmakla suçlayan Milletvekili İçten’in, “Korsan Genel sekreter” dediği Üniversitenin Genel Sekreteri Prof. Dr. Sabri Eyigün, Twitter’dan İçten ile ilgili açıklamalarda bulundu.

‘Hangi ihaleleri istediler?’ Prof. Dr. Eyigün, şunları yazdı: “Kendisini yetkili görenler, hangi kamu kuruluşundan hangi ihaleleri istediklerini de açıklasınlar? İhale istekleri geri çevrilince makamını, kişisel çıkarlarına alet edenler, hangi kamu kuruluşunda yakın akrabalarını haksız yer işe sokmak için talepte bulunduklarını da tamamen kişisel çıkarı zedelendiği için, karalama yapanlar, neden bu kadar bağırıyor, neyi gizlemeye çalışıyor. Bunu da açıklasınlar?” Eyigün açıklamasındaki “Bugün yetkili gözükenler, geçmişte silah kaçakçılığı yaptı mı yapmadı mı? Bunun araştırılması gerekir” ifadeleri dikkat çekti.

Mehmet Metiner, yine biat etti: AYM’nin kararlarına saygım yok

AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, Anayasa Mahkemesi’nin HSYK’ya ilişkin verdiği kararla tarafsızlığını yitirdiğini ve itibar kaybına uğradığını iddia etti. Anayasa Mahkemesi’nin kararından kaygı duyduğunu söyleyen Metiner, “Ben bu tür anti demokratik kararlara saygı duymuyorum” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan’a biat ettiğini, onu çok sevdiğini sürekli ifade eden Metiner, Başbakan ne söylerse birkaç gün sonra aynısını söylemeyi alışkanlık haline getirdi. Erdoğan “Anayasa Mahkemesinin kararına saygı duymuyorum” demiş ve mahkemeyi hedef göstermişti. Dün de Metiner, benzer bir açıklama yaptı. Metiner, “Anayasa Mahkemesi eski Türkiye’ye ait bir vesayet organı. Son zamanlarda sesi soluğu kesilmişti, ama tekrar bir vesayet organı olmasını hatırlatması 367 garabetine benzer garabetler sergilemeye başlaması, doğrusu çok manidar, çok düşündürücüdür. Twitter kararı asla kabul edilemez. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğru gittiğimiz bir süreçte, HSYK ile ilgili verdikleri kısmı iptal kararları zamanlama itibariyle talihsiz, içeriği itibariyle son derece anti demokratiktir” dedi.

Erdoğan bir tarafta, Gül-AYM bir tarafta AYDINLIK/ANKARA

C

umhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Ankara birdenbire hareketlendi. AKP’de Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi gerilim büyüyor. Başbakan Erdoğan 30 Mart seçimlerinde beklenenin üstünde oy alsa da huzursuz. Hükümetin çıkardığı yasalar Anayasa Mahkemesi’nden dönmeye başladı. Bu durum Ankara kulislerinde Erdoğan’a karşı Gül- Anayasa Mahkemesi birlikteliği olarak yorumlanıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi kimlerin aday olacağı tartışılırken AKP içinde gerilim arttı. AKP’ye oy verecek seçmenler bölünmüş durumda. Erdoğan Cumhurbaşkanlığı için araştırma yapıyor. Gül ise mevcut görevini pek bıkacağa benzemiyor. Gül’e Kuveyt’te “Meydanlara çıkmayı özlediniz mi?” diye soruldu. Gül soru karşısında gülümsedikten sonra “”Gülerek ifade ettim” dedi. Bu durum “Cumhurbaşkanlığına adayım” şeklinde algılandı. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı bahçesinde bisikletle tur attı. Bu da “seçimler için şirinlik mesajı” olarak değerlendirildi.

Anayasa Mahkemesi kararları Cumhurbaşkanlığı tartışmaları sürerken Anayasa mahkemesinden peş peşe kararlar geldi. Anayasa Mahkemesi 8 günde aldığı 4 kararla hükümeti kızdırdı. İlk karar 2 Nisan’da geldi. Karar Erdoğan’ın çok üzerinde durduğu kapatacaklarını söylediği Twitter yasağı ile ilgiliydi. Mahkeme, oy birliğiyle aldığı kararda Twitter’a erişimin engellenmesinin ifade özgürlüğüne aykırı olduğuna hükmetti. Cumhurbaşkanı Gül kararı memnunlukla karşıladı. Mahkeme daha sonra 9 Nisan’da CHP’nin kamuoyunda ‘Tam Gün Yasası’ olarak bilinen yasanın iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle açtığı davayı görüşerek, iki maddesinin yürürlüğünü durdurdu. Anayasa Mahkemesi,

Tayyip Erdoğan Haşim Kılıç

bu kararı ile kamuoyunda Tam Gün olarak bilinen düzenlemeyi üçüncü kez durdurmuş oldu. İktidarı en çok kızdıran karar HSYK kararı. Anayasa Mahkemesi hükümetin 17 Aralık Operasyonundan sonra yaşanan gelişmeler üzerine çıkardığı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısında radikal değişiklikler öngören ve Adalet Bakanı’na geniş yetkiler veren 6524 sayılı yasanın bazı maddelerini iptal etti. AKP yasada yaptığı değişiklikle amacına ulaşsa da karara tepki göstermeden geri kalmadı. Cumhurbaşkanı Gül bu yasayı onayladıktan sonra, yasa yapım sürecinde, anayasa ile çelişen maddelere ilişkin uyarılarının dikkate alınarak değişikliğe gidildiğini belirtmiş ve “Düzeltilen bu açık aykırılıklar dışında Kanunun diğer lehinde ve aleyhinde tartışılan

Abdullah Gül

maddelerinin ise Anayasa Mahkemesince değerlendirilmesinin daha doğru olacağını düşünerek yayımlanmasını uygun buldum” demişti. Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bir başka karar da BTK ile ilgili. Mahkeme, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna (BTK) elektronik haberleşme sektörüyle ilgili kişisel verilerin işlenmesi ve gizliliğinin korunmasına ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi veren 5809 Sayılı kanun hükmünü iptal etti.

Gül Anayasa Mahkemesi kararlarından mutlu Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü mutlu etti. Ankara kulislerinde Anayasa mahkemesi ile Cumhurbaşkanı Gül’ün bu uyu-

mu konuşuluyor. Gül’ün Anayasa mahkemesi üyelerinin önemli bir bölümünü kendisinin atadığına ilişkin açıklamasına ve bundan duyduğu mutluluğu dile getirmesine dikkat çekiliyor. “Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç Gül’ü mü destekliyor?” sorusu gündemde. Ama bir o kadar da “Haşim Kılıç gerginlik devam ederse ben aradan sıyrılıp Cumhurbaşkanı olabilir miyim düşüncesinde” diyen var.

Erdoğan kızgın: Cübbeni çıkar siyaset yap Başbakan Erdoğan ise Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlara sert tepki gösteriyor. Kararlara saygı duymadığını yüksek sesle dillendiriyor. Erdoğan önceki gün İstanbul Büyükşehir Belediyesi Avcılar Ambarlı İleri Biyolojik

Arıtma Tesisinin açılış töreninde yaptığı konuşmada işi daha da ileri götürdü. Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç’ı açıkça hedef aldı. Erdoğan twitter kararı üzerinden şunları söyledi: “Karara uyduk ama saygı duymuyorum. Anayasal kurumu çıkıyor milletin haklarını savunacağı yerde uluslararası şirketlerin ticari hukukunu savunuyor. Herkes konumunu bilecek, sınırlarını bilecek. Yüzlerce dosya beklerken , bunu acele acele karara bağlamak kendilerini birinci mahkeme yerine koymak millete yapılmış haksızlıktır. HSYK kararıyla ilgili böyle bir karar alınmıştır. Herkes yetkisini bilmeli. Siyaset yapmak isteyen cübbesini çıkarır siyasetini yapar. Bugün o koltuk, o cübbe sizleri güçlü gösterebilir ama bu ülkeye zarar verir.”

‘AYM, MİT Yasası’nı iptal edecektir’

AKP’LİLERE KALSA, ERDOĞAN’DAN BAŞKA ADAY ÇIKAMAZ

Atalay: Yüksek yargı üyelerinden ve generalden Cumhurbaşkanı olamaz AYDINLIK/ANKARA

B

aşbakan Yardımcısı Beşir Atalay yargıya güvenin yüzde 45’in altına düştüğünü söyledi. Atalay yüksek yargıdan ve generallerden Cumhurbaşkanı olamayacağını iddia etti. Beşir Atalay, Kanal 24 yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Anayasa Mahkemesi’nden seçimlerden sonra peş peşe gelen kararların dikkat çekici olduğunu belirten Atalay, “Kararlara tepki gelince Başkanın çıkıp konuşması da dikkat çekici. Ülkenin başbakanını duygusallıkla suçluyor. Esas olan yargının kendisinin değil, kararlarıyla konuşmasıdır. Bu adettir. Başkanın konuşmasının geri planda bazen bilinmeyen şeyler olabilir” dedi.

rumsal güven ölçeriz. Son araştırmaların hepsinde yargıya güven yüzde 45’in altında. Şimdi siyasete güven arttı. Yüzde 60’ların üstüne çıktı. Cumhurbaşkanına güven yüksekte. Askere, polise güven yüksekte. Ama yargıya güven düşüyor. Bu şu demek; Türkiye’de vatandaşların büyük kısmı yani yüzde 55’lik kısmı yargının kararlarının adaletli olduğuna inanmıyor. Yargıda başka faktörler var diy o r ” d i y e k o nuştu.

Yargıya güven Türkiye’de yargı ile ilgili tereddütlerin olduğunu kaydeden Atalay, “Biz zaman zaman ku-

Atalay yargıya güvenin düşmesinde 12 Eylül 2010 anayasa değişikliğinin rolünden ise hiç bahsetmedi.

Cumhurbaşkanı adaylığı Atalay, “Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı ihtimali üzerinden bu tür şeyler yaptığına dair iddialar da var. Siz Kılıç’ın açıklamalarının Cumhurbaşkanlığıyla ilişkili olabileceğini düşünüyor musunuz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “ H i ç düşünmüyorum onu. O devirler geçti TürkiBeşir Atalay ye’de. Bundan sonra

Cumhurbaşkanı seçim meydanında seçilecek ve milletin cumhurbaşkanı olacak. Artık öyle yüksek yargıdan birisi veya emekli generaller falan o tür şeylerin Cumhurbaşkanı olma şansı kalmadı. Bunu Sayın Başkan iyi bilir. Türkiye için büyük hizmetleri olmuştur. Türkiye’de doğrusu haktan adaletten yana ama son zamanlardaki tutumlar tabi tartışılıyor. Keşke bu tartışmalar olmasaydı diyorum ben.” Atalay Cumhurbaşkanlığı için Gül-Erdoğan çekişmesiyle ilgili olarak da şunları söyledi: “Yaşadığımız seçim sonrasını ortaya çıktı ki AKP’nin önünde rahat bir alan var. İstediği kararı rahatça alabileceği bir sonucu yakaladı AKP. Cumhurbaşkanımızla, başbakanımızla, hükümetimizle biz bu konuda bir sıkıntı içinde değiliz. Aksine çok ferah bir ortamdayız. Biz bunu kendi içimizde görüşerek en uygun alternatifimizi çıkaracağız ve ilk turda da seçeceğiz.”

‘HSYK’nın görüşüleceği 1 hafta önceden belliydi’

T

witter’a erişim engelini kaldıran karar, ardından da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısında değişiklik öngören kanunda Adalet Bakanı’na tanınan özel yetkilere kısmi iptal kararı nedeniyle AKP’nin eleştirdiği Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç açıklama yaptı. Anayasa Mahkemesi Başkanı, HSYK ile ilgili iptal başvurusunun gündemde olmamasına rağmen öne alınarak görüşüldüğü iddialarına “doğru

değil” yanıtını verdi. Milliyet gazetesine konuşan Kılıç, “HSYK ile ilgili konunun görüşeleceği de bir hafta önce düzenlenen gündemde yer alıyordu. Heyet üyelerine de gündem gönderilmişti. Anayasa Mahkemesi üyelerinin bilgisindeydi. Önemli olan heyet üyelerinin bilgisi olması. Bu tartışma sanıyorum Anayasa Mahkemesi sitesinde olmayışından kaynak-

landı. Kamuoyunun çok ilgisini çeken bazı konuları siteye koymuyoruz. Heyet üyelerinin rahat çalışmalarını sağlamak amacıyla her konuyu siteden duyurmuyoruz. Yoksa, gündemde yer almayan bir konunun görüşülmesi söz konusu değil” ifadelerini kullandı. Haşim Kılıç, Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın, Twitter kararını değerlendirirken kullandığı

“Bakanlık kararını beklememenin önünü açan tüzük değişikliğine gidilmesi manidar” sözlerine şöyle yanıt verdi: “Anayasada, mahkemenin çalışma usullerini belirleyebileceği belirtiliyor. Bunun için de içtüzükte değişiklik yetkisi tanınıyor. Bu yetki doğrultusunda tüzük değişikliği yapıldı. Telafisi güç ya da imkansız zararların doğabileceği durumlarda bakanlıktan savunma alınmadan karar verilmesinin önü açıldı.”

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, TBMM’de görüşülen MİT Kanun Teklifi’ne ilişkin, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den geçse bile HSYK Kanunda olduğu gibi Anayasa Mahkemesi tarafından mutlak surette iptal edilecektir” dedi. Konuya ilişkin yazılı bir açıklama yapan Yalçın, “MİT’e olağanüstü yetkiler tanıyan, her maddesi ayrı arızalı ve sorunlu olan bu teklif yasalaştığı takdirde, Başbakan Erdoğan’ın dikta rejimi tesis etme çabalarında önemli bir adım atılmış olacaktır” diyerek şöyle devam etti: “Yasa teklifinde dikkati çeken en önemli hususlardan biri, MİT’e terör örgütleri dahil olmak üzere ‘millî güvenliği tehdit eden bütün yapılarla irtibat kurabilme’ yetkisi verilmesidir. Bu yetkiyle, terörle mücadeleden vazgeçilerek uzun zamandır PKK’nın elebaşı ve önde gelen isimleriyle yasa dışı yollardan yapılan görüşmelere, pazarlıklara ve MİT’in KCK içindeki yapılanmasına meşruiyet kazandırılmış olacaktır. Böylelikle MİT’in terör örgütüyle organik bağ kurmak suretiyle kurduğu suç ilişkisi aklanmış olacaktır. Aynı şekilde PKK ve KCK’ya da bir tür siyasi meşruiyet alanı açılmış olacaktır. Daha da kötüsü, MİT mensupları yeni suçlar işleyebilecek, terör örgütleriyle yeni organik bağlar kurabilecek yetkiye sahip olacaklardır.” Yalçın, “AKP iktidarının nasıl bir çarpık yönetim anlayışına sahip olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin, ileri demokrasi yaveleriyle bizzat Başbakan Erdoğan tarafından getirildiği nokta demokrasi değil, dikta ve baskı rejiminden başka bir şey değildir” dedi.


14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

Hazırlayan: Osman ERBİL

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Tahliye edilen Yarbay’ın babası: Sevinemedik

TSK’da bölücülük ve gericilik artık suç değil!

SEDA AKYÜZ

‘Geride kalanlar ve ülkemiz için üzülüyorum’

TSK’dan ihraç nedeni sayılan maddelerin başındaki ‘irtica ve bölücülük’, yönetmelik değiştirilerek suç olmaktan çıkarıldı. Emekli komutanlar, ‘F tipinin sızması ortaya çıktığında ne yapılacak?’ diye sordu

Y

eni çıkartılan yönetmeliğe göre TSK’dan ihraç kararlarında Yüksek Askeri Şura (YAŞ) devre dışı bırakıldı. TSK’dan ayırma cezası ile ilgili karar vermek üzere Genelkurmay Başkanlığı ile kuvvet komutanlıkları, Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda birer yüksek disiplin kurulu oluşturuldu. TSK’dan ayırma sebepleri arasında sayılan ‘yıkıcı, bölücü ve irticai faaliyetler’in yer aldığı hüküm ise yürürlükten kaldırıldı. Milliyet gazetesinin haberine göre, ‘askeri personelin TSK’dan ihraç edilmesi’ sisteminde köklü değişiklikler yapıldı. 7 maddede sıralanan değişikliklere göre, ihraçla ilgili dosyaların YAŞ’a gönderilmesine dair hüküm kaldırıldı. TSK Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği çerçevesinde yeni yüksek disiplin kurulları oluşturuldu. Buna göre, Genelkurmay’da kurulan yüksek disiplin kurulunun başında Genelkurmay Başkanı bulunacak.

‘İrticai’ ifadesi kaldırıldı TSK’dan ayrılma cezalarına karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde iptal davası açılabilecek. Öte yandan, Subay Sicil Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikte “Disiplinsizlik veya Ahlâki Durum Nedeniyle Ayırma” konusunu dü-

Oğlu yanında olduğu için mutlu olduğunu fakat bu mutluluğu eksik yaşadığını vurgulayan Topaloğlu “Birşeyler söylemek çok zor. Tabi ki mutluyuz şu anda. Ama üzüntümüz de bir yandan devam ediyor. Eksik bir mutluluk yaşıyoruz. Gönül isterdi ki temelden bitsin herşey. Ama şu an için sadece bunu söyleyebiliyoruz. Geride kalanlar ve ülkemiz için üzülüyorum” dedi. Yaşanan gelişmelere rağmen davaların halen sürmesini eleştiren Topaloğlu “Gelecek için son derece üzücü durumlarımız var. Hepsi açık seçik ortada iken hala bu davaların devam etmesi çok saçma. Tek beklediğimiz şey birgün, bu mahkemede olduğu gibi adil davranacağına inandığımız savcıların ve hakimlerin konuya el atması. Burdaki savcı bu şekilde davranmasaydı hiç bir şey elde edilemezdi” şeklinde konuştu.

Türkiye için büyük tehlike Y

zenleyen 91. ve 92. maddeleri yürürlükten kaldırıldı. Böylece, 91. maddede TSK’dan ayırma nedenleri arasında yer alan “Tutum ve davranışları ile yasa dışı siyasî, yıkıcı, bölücü, irticaî ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu veya karıştığı anlaşılanlar” hükmü de kaldırılmış oldu. Bunun yerine “İdeolojik veya siyasi amaçlı faaliyetlere karışmak” ifadesi kullanıldı. TSK’dan ayırma nedenleri arasında “aşırı borçlanma”, “ahlaki zayıflık”, “hizmete engel davranışlar”, “gizli bilgileri açıklamak”, “firar etmek”, “disiplinsizliği alışkanlık haline getirmek”, “İffetsiz biriyle evlenmek”, “Gayri tabii mukarenette bulunmak” maddeleri de yer aldı.

eni yönetmeliği Aydınlık’a de- memiştir. İrticai tehdit Osmanlı Devğerlendiren emekli komutanlar leti’ni de yıkmıştır. İrtica nedeniyle “irtica” ve “bölücü” ifadelerinin padişahın kellesi gitmiştir. Bugün böyönetmelikten kaldırılmasının ciddi lücü tehditin olmadığı nasıl söylenebilir sorunları da beraberinde getireceğine ki? Öcalan ‘500 bin kişi ölür’ diyor. Nasıl tehdit yokmuş? Silahlı dikkat çekti. Kuvvetler’de de varsa elbette Türkiye Emekli Subaylar temizlenecektir. YAŞ’ın devDerneği Genel Başkanı re dışı bırakılması ise ‘YAŞ emekli Korgeneral Erdoğan olsa da olur, olmasa da olur’ Karakuş: “Ülkemiz her gekonumuna giriyor.” çen gün biraz daha değişik bir ortama dönüşmektedir. Büyük bir hata Milli Güvenlik Siyaset BelEmekli Korgeneral İsgesi’nin ‘irticanın bir tehdit mail Hakkı Pekin: olmadığı’ şeklinde değiştiErdoğan Karakuş “YAŞ’ta alınan kararlar rilmesi başta en büyük hayargıya tabi olmuyor. Yüksek disiplin tadır. kurullarının oluşturulması ve bunların En büyük dayanak Milli aldığı kararların yargıya tabi tutulması Güvenlik Siyaset belgesidir iyi bir şey. Yapılan değişiklikle kişilerin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi o yargı yoluna başvurmalarına olanak noktaya taşınınca bugün yasalara yan- tanınıyor. O açıdan olumlu değerlensıması da bir noktada doğal hale geli- diriyorum. “İrticai” ve “bölücü” gibi yor. Yönetmelikte bu ifadeifadelerin yönetmelikten çılerin yerine ‘İdeolojik veya kartılması ise büyük bir hata. siyasi amaçlı faaliyetlere kaTürkiye’nin önündeki en rışmak’ ibaresinin konulması büyük tehlikeler bunlar. Di‘biz yasaya zaten koyduk’ yelim ki, F tipi örgüte mendemek için. Bir ülkenin en sup bir kişi Türk Silahlı Kuvbüyük dayanağı Milli Güvetleri’ne sızmış, bu da tespit venlik Siyaset Belgesi’dir. edilmişse ne yapmak gereDünyanın her ülkesi kenkecek? Sıralanan maddelerdisine tehdit olarak gördüğü den birine sokulabilir belki İsmail H. Pekin noktaları belirtir. Türkiye ama belirli bir maddeye daCumhuriyeti her döneminde bölücü yanmadığı için Askeri İdare Mahkeve irticai tehdit altındadır. Bu değiş- mesi’nden geri döndürülebilir.

Ergenekon avukatları ‘korsan bildiriyi’ tartıştı EZGİ HOTALAK

İSTANBUL BAROSU BAŞKANI ÜMİT KOCASAKAL:

Balyoz’da sihirli formül gerekmez SEZİM ÖZADALI

İ

stanbul Barosu’nun Kanlıca’daki tesislerinde görüştüğümüz Ümit Kocasakal, Balyoz davasından hükümlü komutanların derhal tahliye edilmesi gerektiğini söyledi. İstanbul Barosu Başkanı Kocasakal, tahliyelerin Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla gerçekleşebileceğini belirterek “Sihirli formüller aramaya gerek yok. Bizzat varolan hukuk uygulandığı takdirde bu iş gerçekleşir”dedi. Kocasakal Aydınlık’ın sorularını yanıtladı: Balyoz davasıyla ilgili bugüne kadar çok fazla açıklama yapıldı. Bunun en önemlisi de hükümet yetkililerinin “Milli Ordu’ya kumpas kuruldu” söylemi oldu. Ancak beklenen tahliyeler hala gerçekleşmedi. Bunu

neye baglıyorsunuz? Balyoz tahliyeleri olmak zorunda. Burası bir hukuk devletiyse ve devletin en üst kademelerindeki bir takım kişiler bunun kumpas olduğunu söylüyorsa ya bu söylem yanlıştır ki o zaman iftiradan dolayı onlar haklarında soruşturma olmalı, ya da herkes bunu kabul ediyorsa şu anda bu insanların bir hiç uğruna, delilsiz, dayanaksız, hukuk dışı ve farklı amaçlardan dolayı özgürlüklerinden mahrum olduğunu anlamak gerekiyor. Peki nasıl olacak? Bunun için sihirli formüller aramaya gerek yok. Bizzat varolan hukuk uygulandığı takdirde bu iş gerçekleşir. Siz Anayasa Mahkemesi formülünü dile getirmiştiniz. Tarihsel anlamda bu işi çözecek olan

Sezim Özadalı

AYM’dir. Anayasa Mahkemesi en üst yargı organıdır. Kararları herkes için bağlayıcıdır. Bireysel başvuru yolu üzerinden zaten gittiğini biliyoruz. Tutukluluktan farklı olarak esasa ilişkin “Adil bir yargılama yapılmadı”, “Hukuka aykırı deliller irdelenmedi ve bu konu aydınlatılmadı” derse bu iadei muhakeme sebebi olacaktır. Mahkemelerin de buna direnme gibi bir şansı olmayacaktır. Sağlam ve kestirme yol budur.

Ümit Kocasakal Başka bir yol var mı? İkinci yol da bizzat yerel mahkemeye hukuka aykırı, tahrif edilmiştir delillerle karar verildiğinden bahisle bir iadei muhakeme başvurusu yapmaktır. Kimisi de Ceza Genel Kurulu formulünü söylüyor. Ordaki sıkıntı ise bizzat iktidarın söylediği o paralel yapının nereye kadar, ne kadar sızdığı bilinmiyor. O anlamda Ceza Genel Kurulu kompozisyonu belli değil.

ZİHNİ ERDEM/ ANKARA

C

HP Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu (CHP-CK) üyeleri Veli Ağbaba, Özgür Özel, Nurettin Demir, Muharrem Işık ve Mustafa Balbay, Balyoz ve Askeri Casusluk’tan Mamak Askeri Cezaevi’nde tutsak bulunan 12 subayı ziyaret etti. CHP’li vekiller ziyaret sonrasında subayların görüşlerini kamuoyu ile paylaştı.

Twitter uçtu ya Türk kuşu? Mamak Askeri Cezaevi’nde Balyoz davası nedeniyle Cezaevi’nde yatan komutanların bu davaya ilişkin görüşleri şöyle: “Anayasa Mahkemesi Twitter hakkında alınan İdare Mahkemesi kararına yaptığı atıfta ‘Yasağın devam etmesi durumunda telafisi güç veya imkânsız zararların doğacaktı’ diyor. Balyoz’dan tutuklu, hükümlü 235 askerin yıllardır süren mağduriyetini kim telafi edecek? Bizim içimizde denizcilerden sonra çok sayıda hava kuvvetleri mensubu var. AYM’nin kararı ile Amerikan Kuşuna özgürlük tanınırken

Türk Kuşunu uçuracak pilot ve komutanların içerde tutuluyor. Her geçen gün uçma yeteneklerimizi kaybediyoruz.

Necdet Özel neden karacılara sahip çıkıyor? “Anayasa Mahkemesi artık ‘hızlı’ çalışıyor. Ancak bizim dosyalarımız 6 aydan beri bekliyor. Genelkurmay Başkanı’na olan güvenimizi yitirdik. Balyoz semineri sırasında bugünkü Genelkurmay Başkanı Necdet Özel o tarihte tümgeneral rütbesi ile Kara Harp Akademisi Komutanı idi. Şu an 235 tutuklu ve hükümlü olarak içerdekilerden 13’ü Kara Kuvvetlerinden, 12’si emekli sadece 1’i muazzaf askerdir. Özel’in karacılara sahip çıkması, karacı olmasından değil, Balyoz ile ilişkilendirilme ihtimalini ortadan kaldırmak içindir.”

Dijital deliller geçerli mi değil mi? “Türkiye’nin imzaladığı uluslararası anlaşmalarda ve kabul ettiği uluslararası hukuk normlarında dijital verilerin tek başına delil olamayacağı ifade ediliyor. Bu çerçeveye göre

somut diğer delillerle desteklenmedikten sonra dijital verilerin tek başına delil kabul edilmeyeceği açıktır. Türkiye bunu çoktandır taahhüt etti. Ama henüz yasal düzenleme yapılmadı. Hükümetten ve meclisten bu adımı atmasını bekliyoruz.

5 no’lu CD ve bir arpa boyu yol “5 no’lu CD hakkındaki TÜBİTAK kararının yeniden değerlendirilmesi gerekir. Bu karar yeni bir delildir ve acilen mahkemece değerlendirilmesi gerektir. Donanma Komu-

tanlığı tarafında ‘5 no’lu CD’nin yerleştirilmesi’ ile ilgili soruşturma aylar geçmesine karşın niçin bir arpa boyu ilerlemiyor?

Bilirkişi raporuna rağmen 235 kişi içeri atıldı ‘Paralel devlet’, ‘paralel örgüt’ dediler, tutuklu 235 kişinin mağduriyetini seçimlerde en iyi şekilde kullandılar. Ancak Genelkurmay Başkanlığı’nda, TSK’da kurulan kumpasta ‘paralel devlet’ ile ilgili soruşturma bugüne dek bir tek ses çıkmadı.”

Ergenekon davası avukatları dün İstanbul Barosu Sosyal Tesisleri’nde 3 Nisan’da açıklanan ve gerekçeli karar olduğu iddia edilen metni tartıştı. Toplantıya avukatlar Celal Ülgen, Ali Rıza Dizdar, Mehmet Cengiz, İlkay Sezer, Zeynep Küçük, İrem Çiçek, Serkan Günel, Cevat Subaşı, Murat Bülent Hattatoğlu, Gönül Kerinçsiz ile Ergenekon davasından tahliye olan bazı sanıklar da katıldı. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ın da bir konuşma yaptığı toplantıda 16 bin 798 sayfalık metnin hâlâ tebliğ edilmediği, içeriği ve temyiz aşamasında neler yapılacağı konuşuldu.

‘AKP’yi desteklemek son enayiliğimdi’

Türk Kuşu’nu kim uçuracak? Mamak’taki esir komutanlar, ‘AYM artık hızlı çalışıyor! Ancak dosyalarımız 6 aydan beri bekliyor. ‘Amerikan Kuşu’na özgürlük... Türk Kuşu’nu uçuracak pilotlarsa içeride’ diye tepki gösterdi

İzmir’de görülen “Askeri Casusluk” davasında 5 muvazzaf asker hakkında önceki gün tahliye kararı verildi. Dava özel görevli mahkemelerin kaldırılmasının ardından İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkemenin verdiği tahliye kararıyla serbest kalan Yarbay Ümit Topaloğlu’nun babası Şükrü Topaloğlu Aydınlık’a konuştu.

Yazar Adalet Ağaoğlu, 12 Eylül referandumunda AKP’yi desteklediğini ve “evet” oyunu kullandığı için pişmanlık yaşadığını belirterek, “Bu benim belki de son enayiliğimdi” dedi. 12 Eylül referandumundan sonra “büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını” belirten Ağaoğlu, “çaresizlikten patlayacak hale geldiğini ve bu yüzden kitap yazdığını” dile getirdi. Hürriyet’e konuşan Ağaoğlu, “Ben açıkçası darbe anayasasını gayrı meşru saydım. Başından beri... Hele 12 Eylül referandumunda ne kadar Adalet Ağaoğlu umutlandık. Bu benim belki de son enayiliğimdi” ifadelerini kullandı. Ağaoğlu, “Son dönem tartışmalar konuşmalarda sizi göklere çıkaran da oldu, yerin dibine batıranlar da” sözlerine ise, “Kendini ilerici sanan eş dost selamını kesti” karşılığını verdi.

MİT ve Danıştay’a AKP neşteri

AKP, MİT Yasası ve Danıştay Kanunu’nda köklü değişiklik yapmak için harekete geçti. TBMM, güvenlik ve istihbarat çalışmalarını denetleyebilecek. Danıştay Kanunu’nda yapılacak değişiklikle “grup dava” ve “İvedi yargılama usulü” uygulamaları devreye girecek. Yürütmenin durdurulması talebine ilişkin olarak verilecek kararlara itiraz edilemeyecek. Meclis Genel Kurulu’nda Salı günü Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin görüşmelerine devam edilecek. Teklife göre MİT, dış güvenlik, terörle mücadele ve milli güvenliğe ilişkin konularda Bakanlar Kurulunca verilen görevleri yapacak. Telekomünikasyon kanallarından geçen dış istihbarat, millî savunma, terörizm ve uluslararası suçlar ile siber güvenlikle ilgili verileri toplayabilecek. MİT mensupları görevlerini yerine getirirken ceza ve infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerle önceden bilgi vermek suretiyle görüşebilecek, görevinin gereği terör örgütleri dâhil olmak üzere milli güvenliği tehdit eden bütün yapılarla irtibat kurabilecek. AKP teklifin üzerinde vereceği önergelerle Bakanlar Kurulunca MİT’e verilecek görevler maddesinde yer alan “her türlü” ibaresi çıkarılacak.


14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ABD’NİN MONTRÖ BASKISI KARADENİZ’DE GERİLİMİ TIRMANDIRDI

Türk F-16’sı

ARALIK

İsmet

ÖZÇELİK

HERKES BİRBİRİNİ KANDIRMIŞ

Asıl kandırılan yüzde 43! Başbakan Erdoğan: “Fethullah Gülen cemaati bizi kandırdı.” F Tipi Örgüt: “Erdoğan bizi kandırdı.” İstifa eden AKP milletvekilleri: “Kandırıldık.” AB yetkilileri: “Erdoğan ve AKP hükümeti bizi kandırdı.” ABD’den açıklamalar: “Erdoğan’a kandık.” ... Kısacası herkes birbirini kandırmış. Kandırılmaya meyyal olunca “kandırmak” da kolay oluyor tabii!

Asıl kandırılan, millet! Ama bunları boş verin! Asıl kandırılan, millet! Nasıl mı? Anlatalım: Ayakkabı kutularında milyon dolarlar bulundu. Evlerde çok sayıda kasa tespit edildi. Elleri yorulduğu için para sayma makinesi kullanmışlar. Onlar ele geçirildi. Ya o Erdoğan-Bilal konuşmaları. Evlere şenlik. Kısıklı’daki evden sabah 08.02’den gece 23.30’a kadar taşınamayan paralar... Her şey apaçık meydanda. Rüşvet ve yolsuzluk iddiaları nedeniyle istifa eden bakanlardan hiç, “Biz yapmadık, görüntüler yalan” diyen oldu mu? Hayır! 22 bin liralık ayakkabı giyen bakan, “700 bin liralık saati Reza Zarrab’dan almadığını” ispatlayabildi mi? Hayır! Erdoğan, “Bilal’le o konuşmayı ben yapmadım, evdeki paraları da başka yerlere taşımadım” ifadesini hiç kullandı mı? Hayır! Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın “Emri Başbakan verdi, o istifa etsin” sözlerine yanıt veren oldu mu? Hayır! Ama buna rağmen Başbakan Erdoğan meydanlarda, “Bana dışarıdan operasyon yapılıyor”, “Saldırı Türkiye’ye”, “İstiklal Savaşı veriyoruz” diye bağırıp durdu. “TC”yi kaldıran Erdoğan, bayrağa sarıldı. Yandaş gazetelerle, televizyonlarla yüzde 42-43 kandırıldı!

Sana derim kızım sen anla gelinim! 30 Mart seçimleri geçti. AKP beklenenin üzerinde oy aldı. Ama faydasız. Başbakan Erdoğan yine gergin. Şimdi hedefinde Anayasa Mahkemesi var. Başkan Haşim Kılıç’a ateş püskürüyor. En son “Cüppeni çıkar, siyasete gir”dedi. Aslında hedefinde Cumhurbaşkanı Gül var. Anayasa Mahkemesi kararlarına Gül’ün sevinmesine “gıcık” olduğu konuşuluyor. Şu anda Gül’e açıktan tavır almak istemiyor. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi üzerinden yükleniyor. “Sana derim kızım, sen anla gelinim”hesabı!

Rus uçağına 3 buçuk saat önleme Ukrayna krizi sonrası ABD’nin Karadeniz’e yerleşme arayışları Türkiye’yle Rusya’yı karşı karşıya getirdi. Genelkurmay, Karadeniz üzerinde seyreden Rus uçağına 4 F-16’yla önleme yapıldığını duyurdu

U

krayna’da yükselen gerilim sonrası Amerikan istihbarat gemileri art arda Karadeniz’e giriş yaparken Rusya da bölgede istihbarat çalışmalarını hızlandırdı. Türkiye’ye 15 deniz mili mesafede keşif uçuşu yapan Rus uçağına 4 Türk F-16’sı 3 saat 36 dakika boyunca önleme uçuşuyla karşılık verdi.

Yarım milden sıcak takip Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinden yapılan açıklamada, Rusya’ya ait bir adet IL-20 uçağının, Romanya tarafından gelerek, batı-doğu istikametinde, Türk hava sahasına paralel olarak, Karadeniz’in uluslararası hava sahasında kıyılarımıza ortalama 15-20 deniz mili

mesafede olacak şekilde uçuş yaptığı bildirildi. Açıklamada, “Bu durum üzerine, Bandırma’dan ve Merzifon’dan kalkış yapan dört adet F-16 uçağımız, 12.17-15.53 saatleri arasında İstanbul-Kocaeli-Sakarya-DüzceZonguldak-Bartın-KastamonuSinop-Samsun- Ordu-Giresun Trabzon üzerinde ve Türk Hava Sahası içerisinde anılan Rus uçağını takip ederek 12.35’te bir kez önleme yapmış, müteakiben yine Türk Hava Sahası içerisinde devriye uçuşu ile anılan uçağı 0.5-10 deniz mili mesafeden izlemiştir” denildi.

Gerilimin kaynağı ABD Rusya, 22 Ekim 2013’te, 3 Mart’ta, 6 Mart’ta ve 8 Nisan’da

da aynı uçakla Karadeniz üzerinde uçuş yaptı. Ancak bu son olay en uzun süreli önleme olarak öne çıktı. Karadeniz’i boydan boya kat eden Rus uçağının amacının, bölgede bulunan Amerikan savaş gemilerine ilişkin istihbarat toplama olduğu belirtildi. Zira daha önce Karadeniz’e giriş yapan Amerikan USS Taylor istihbarat gemisi 21 günlük Karadeniz’de kalma süresini aşarak gerilimi tırmandırmıştı. Türk Dışişleri geminin arıza nedeniyle bekletildiğini açıklasa da Rusya’nın bu konudaki tepkisi dinmedi. Rusya’nın son dönemde artış kaydeden istihbarat uçuşlarında Türkiye’nin bu konuda açık bir tutum sergilememesinin büyük payı olduğu belirtiliyor.

Rus IL-20 istihbarat toplama uçağı

Suriye uçağı da engellendi Genelkurmay Başkanlığı, Suriye hava kuvvetlerine ait uçaklara da önleme yapıldığı bilgisini verdi. Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasında, yaşanan olaylar şöyle anlatıldı: “Türkiye-Suriye hudut bölgesinde ‘Hava Muharebe Devriye Görevi’ icra eden iki adet F-16 uçağımız, Suriye’ye ait bir adet MIG-23 uçağının, Cilvegözü/ Hatay güneyinde sınırımıza

doğru yaklaşması üzerine bölgeye yönlendirilmiş, ancak Suriye’ye ait söz konusu hava aracı, sınırımıza 1.3 deniz mili kala geri dönerek bölgeden uzaklaşmıştır. Hava Muharebe Devriye Görevi icra eden ve Diyarbakır meydanından kalkan bir adet F16 uçağımıza, Hatay üzerinde iken, Suriye’de konuşlu SA-5 füze sistemi tarafından saat 15.35’te tacizde bulunulmuştur.”

KARADENİZ’DE GERİLİM TIRMANDI, DAVUTOĞLU AÇIKLAMA YAPTI

‘Montrö istikrarın güvencesi’ Japonya’da açıklama yapan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu; Montrö Anlaşması’nın, Karadeniz’in istikrarı açısından kritik önemde olduğunu belirtti. Bakan Davutoğlu ‘Rusya’yla bir kriz durumu yok’ dedi

A

merikan istihbarat gemilerinin Karadeniz’deki varlığına ilişkin olarak Rusya’dan gelen tepkilere Dışişleri Bakanı Davutoğlu’ndan “Montrö’nün ihlaline izin vermeyiz” açıklaması geldi. Davutoğlu, Montrö Anlaşması’nın Karadeniz’in istikrarı açısından kritik önemde olduğunu belirtti. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Japonya’nın Hiroşima kentindeki temaslarının ardından Rusya ile yaşanan gerilim ve Montrö Anlaşması hakkında gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Montrö Anlaşması’na sadığız Rusya’nın “Türkiye’nin Montrö Anlaşması’nı ihlal ettiği”ne yönelik iddialarının sorulması üzerine Davutoğlu, Montrö Anlaşması’nın 20. yüz-

durmadı, hem de harfiyen Montrö Anlaşması’na sadık kaldı” diyen Davutoğlu Montrö’nün ihlal edilmesine izin vermeyeceklerini belirtti.

‘Bir kriz yok’

Ahmet Davutoğlu

yıldan 21. yüzyıla intikal eden “en kararlı şekilde uygulanan” anlaşmaların başında geldiğini

söyledi. “Hiçbir zaman Montrö Anlaşması konusunda Türkiye üzerine düşeni yapmaktan geri

Dışişleri Bakanı Davutoğlu Türkiye ile Rusya arasında bir kriz durumu olmadığını savundu. Buna karşın iki ülke arasında bazı görüş farklılıklarının olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, “Biz Rusya’yla bu tür görüş ayrılıklarını konuşarak çözmeyi her zaman başarmışızdır. Görüş ayrılıkları olduğunda oturur konuşuruz. Kalıcı bir gerilime izin vermeyiz, bunu herkesin bilmesi lazım. Montrö Anlaşması konusunda ise kimsenin şüphesi olmamalıdır” ifadelerini kullandı.

Neo-Nazi davası şahidi ölü bulundu

Çekiç: Karadeniz’de ABD üssü görmek istemem

Depresyon ilaçları bile sakinleştiremiyor AKP kulislerinde Erdoğan’ın gerginliği tartışılıyor. “Seçim bitti hâlâ sakinleşmedi. Bunun bir nedeni olmalı?” sorusu gündemde. Başbakana yakın çevrede konuşulanlar ise daha ilginç. “17 Aralık sonrası antidepresyon ilaçları almaya başladı. Şekerini ayarlayan ilaçlar kontrol edildi. Ama bana mısın demedi” ifadeleri kullanılıyor. Seçimde “zafer” görüntüsü verilse de işlerin iyi gitmediğinin kanıtı. Bakalım önümüzdeki günler neler gösterecek? AKP’de Cumhurbaşkanlığı gerilimi yükseliyor.

Bilal kontrole alındı

GÖNÜL KENTER

Kulislerde konuşulanlara göre, Başbakan Erdoğan, oğlu Bilal’e iyi bir “ayar” çekmiş. “Her ortamda görünme, birlikte olduğun kişilere dikkat et, riskli işlerde maşa kullan” demiş. Telefonda özel işleri(!) konuşmasını ise yasaklamış. Bilmiyorum doğru mu? AKP içinde anlatılanlar böyle!

U

AKP’li Kuzu’dan küfürlü tweet

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı AKP’li Burhan Kuzu, Twitter’daki hesabında “Kızıl Hackerler” olarak bilinen RedHack grubuna küfretti. RedHack’in Kuzu’nun porno içerikli bir hesap takip ettiğini öne sürmesi üzerine Kuzu, “ha ..s..” ifadelerinin yer aldığı bir tweet attı. Kuzu’nun bu tweet’i sosyal medyada çok sayıda tepki mesajı aldı. AKP’li Kuzu, Türkiye’de muhatap olmadığı ve yargı yolunun devam edemediği için sakıncalı içeriğin kaldırılması, bu mümkün değil ise Twitter’ın tamamen kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmıştı.

krayna’daki gelişmelerin kritik noktaya ulaştığı ve Gürcistan’da da ABD ve AB’nin girişimlerinin yoğunlaştığı süreçte ABD-AB-NATO kıskacında Kırım meselesinde Türkiye’nin yeri, TürkRus ilişkileri ve Batılı ülkelerin bölgedeki son gelişmelere yönelik tutumunu Doç. Dr. Orhan Çekiç Hocamızla görüştük. Kırım’ın kendi iradesiyle Rusya’ya bağlanmasından sonra Batı’da korku faktörü ön plana çıkarılıyor. İşin bu cephesini nasıl anlamak gerekiyor? Artık Sovyetler Birliği yok ama onun yerinde bugün yeniden güçlenmiş bir Rusya Federasyonu var. ABD’nin korkusu, tek başına jandarmalığını yaptığı bu tek kutuplu dünyanın, şimdi yeniden güçlenen Rusya Federasyonu nedeniyle, yeniden çift kutuplu hale dönüşmesi endişesi. Bu, çok net görülüyor. Bundan bir önceki aşamadan bakarsak, çöküntü demek belki çok doğru olmayabilir ama resmen dağılan bir birlikti söz konusu olan. Koskoca olduğu sanılan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği git-

miş, yerine Rusya Federasyonu’nu gelmişti. O dönemde, Batı’nın gönderdiği gıda yardımı ve açtığı kredi ile ancak ayakta durabilen Moskova’nın geldiği konum, elbette ki dünyayı zorunlu olarak tekbaşlı bir kutupta birleştirdi. Bu da Amerika Birleşik Devletleri’nin bugün gelmiş olduğu felaket konuma yol açtı. Her yerde ABD askerini ve müdahalesini gördük... Demokrasi adına olduğu ileri sürülen yüzlerce yalana, dolana, hatta soykırıma tanık olduk. Son gelişmeler Türk-Rus ilişkilerini nasıl etkiler? Şu anda gelinen nokta doğru bir nokta, Başbakan Erdoğan Putin’le görüşmesinde oradaki soydaşlarımızdan söz etti. Onların hem geçmişlerinin, hem bugünkü varlıklarının mutlaka teminat altına alınmasını bildirdi. Putin bunu olumlu karşıladı. Bizim açımızdan önemli olan da budur. Aynı şeyleri Putin de Ukrayna’da yaşayan kendi soydaşları için talep etti. Evet, öyle oldu. Nasıl ki bizim hemen aklımıza Kırım’da yaşamakta olan Türk soydaşlarımız geliyorsa, Putin de bunun benzeri

olarak, tıpkı Obama’ya verdiği yanıtta da olduğu gibi, tüm dünyaya verdiği demeçte, Ukrayna’da yaşayan çok sayıda Rusun güvenliğini sağlamak üzere, o karışıklıklarda müdahale etmeye hakkı olduğunu bildirdi. Montrö’nün maddelerinin yeniden gözden geçirilmesi için Rusya’nın bir davette bulunması ve bunun için de “rebus sic stantibus” (şartların değiştiği) kuralını devreye sokması mümkündür ve bu takdirde başımız ciddi ölçüde ağrıyabilir. Biz, Türkiye olarak Karadeniz’e çıkışın ve Karadeniz’den de Ege’ye inişin kilitleri olan Boğazlar’a sahibiz. Ancak, egemenliğimiz altında bulunan Çanakkale ve İstanbul Boğazları’ndan geçiş, Montrö Sözleşmesi’nde belirtilen kayıtlar altında bir statüye tabidir. Bunlar “uluslararası su yolları”dır. Bizim topraklarımızda bulunuyorlar diye, buralardan geçişi kendi keyfimize göre düzenleyemeyiz. O nedenle, özellikle Karadeniz’e çıkan ve fakat Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelere ilişkin donanmalar konusunda Rusya haklı olarak rahatsızdır. Ben şahsen Karadeniz kıyılarında ABD üssü görmek istemem.

Almanya’da 8’i Türk 10 kişiyi öldüren ırkçı NSU örgütü davasında tanıklık yapması beklenen bir kişinin 2 hafta önce evinde ölü bulunduğu ortaya çıktı. Alman Spiegel dergisinin haberine göre, geçen hafta Federal Meclis Parlamenter Kontrol Komisyonu’na bilgi veren Anayasayı Koruma Teşkilatı, istihbarat teşkilatına muhbirlik yapan “Corelli” kod adlı Thomas R.’nin iki hafta önce Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’ndeki evinde ölü bulunduğunu açıkladı. Uzun yıllar istihbarat teşkilatına muhbirlik yaptığı belirtilen Thomas R.’nin, Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’ndeki Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) davasında da tanık olarak ifade vermesi bekleniyordu.Thomas R., NSU terör örgütüyle bağlantılı olmak ve hapisteki bazı Neo-Nazi gruplarına maddi yardım yapmakla itham edilmiş; ancak zanlı NSU terör örgütüyle bağlantılı olduğu iddiasını reddetmişti. NeoNazi NSU örgütü 8’i Türk 10 kişinin öldürülmesinden sorumlu tutuluyor. Örgüt 2011’de başarısız bir banka soygununun ardından açığa çıktı.

Yeni başbakanlık binasına steril oda

Doç. Dr. Orhan Çekiç Türkiye, bölgesinin güçlü, çağdaş, sosyal bir hukuk devletidir. Çağdaş bir devlete yakışır şekilde bir duruş sergilemelidir. Bu, her devletle kavgalı olmalı anlamına gelmez. Aksine Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” vasiyetine sadık olmalıyız. Komşularımızla sıfır sorun gibi bir sloganla yola çıktık ama bugün komşularımızla sırf sorunlu bir devlet haline geldik. Bu kimliğimizden hızla çıkmamız gerekir. Bunun ilk koşulu ise komşularımızla derhal ilişkilerimizi gözden geçirmemiz olmalıdır. Dolayısıyla Türkiye olarak ulusal çıkarlarımızın peşinde olmalı, bunun doğal sonucu olarak da Kırım halkının özgür iradesine saygı göstermeliyiz.

Dışişleri Bakanlığı’ndaki dinleme skandalının ardından Erdoğan için Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerine yapılan yeni Başbakanlık binasında yeni önlemler alındı. Bu kapsamda kayıt ve dinleme yapar cihazların tespiti için 2 steril oda kuruluyor. Steril odalardan geçecek kişiler, tarama cihazlarıyla incelenecek. Yüksek teknoloji ürünü dedektörler, üzerinde dinleme, görüntü ve kayıt cihazı taşıyanlara karşı alarm verecek. Başbakanlık Koruma Dairesi’nin kontrolünde olacak sistem, araziye giren temizlikçisinden en üst düzey bürokratına kadar herkesi inceleyecek. Steril odadan geçmeden ana binalara geçişe izin verilmeyecek. Çok gizli toplantılar öncesinde Başbakan ve bakanlar da ceket, çanta ya da ayakkabılarına mikroböcek yerleştirilmiş olma ihtimaline karşı steril odadan geçecek.


14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

Hazırlayan: Hasan BÖĞÜN

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Slavyansk saldırısını CIA başkanı yönetti halkının arzularını dinlemek ve ABD ile Ukrayna arasındaki ilişkileri geliştirmek için Ukrayna halkının çeşitli kesimlerince bir araya gelecek.”

DIŞ HABER SERVİSİ

U

krayna’nın doğusundaki Slavyansk kentinde federal yapı kurulmasını isteyen halka yönelik saldırıyı, Kiev’e giden ABD istihbarat örgütü CIA’nın Başkanı John Brennan’ın yönettiği belirtildi. İnterfaks haber ajansının bildirdiğine göre, Ukrayna parlamentosu Yüksek Rada’nın bir mensubu, CIA Başkanı Brennan’ın “takma isimle Kiev’e gelerek Ukrayna emniyet, güvenlik ve savunma kuvvetleri yöneticileriyle gizli görüşmeler yaptığını” bildirdi. Yüksek Rada mensubu, henüz doğrulanmayan bilgilere dayanarak, Slavyansk kentinde özel operasyonun düzenlenmesi kararının CIA Başkanı Brennan’ın yönlendirmesi üzerine alındığını ileri sürdü. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, “Ukrayna’daki siyasi krizi yatıştırmaya yönelik adımlar atmaması durumunda” Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulayacaklarını açıkladı. Fransız haber ajansı AFP’nin haberine göre, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir telefon görüşmesi yapan Kerry, Ukrayna’nın doğusunda yaşan a n protesto gösterileri-

Brennan

Saldırı sürüyor

nin “dış bir güç tarafından organize edildiğinden duyduğu tedirginliği” dile getirdi. ABD Dışişleri Bakanlığının üst düzey bir yetkilisi, “Slavyansk’taki militanların özel Rus silahlarıyla donanmış olduğu ve Kırım’a giren Rus askerleriyle aynı üniformaları giydiğini” öne sürdü.

Biden Kiev’e gidiyor Öte yandan, ABDBaşkan Yardımcısı Joe Biden’in 22 Nisan’da Ukrayna’ya gideceği açıklandı. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Biden’ın, hükümet liderleri ve sivil toplum üyeleriyle görüşmelerde bulunmak üzere 22 Nisan salı günü Ukrayna’nın başkenti Kiev’i ziyaret edeceği belirtildi. Beyaz Saray açıklamasında şu görüşlere yer verildi: “Başkan Yardımcısı (Biden), Rus yanlısı ayrılıkçıların, görünen o ki Moskova’nın desteğiyle, Ukrayna devletini istikrarsızlaştırmak için önceden planlanmış tahrik ve sabotaj kampanyasını devam ettirdiği doğu Ukrayna’daki son gelişmeleri ele alacak. Buna

ilaveten, Başkan Yardımcısı, Ukrayna’nın kısa ve uzun vadeli enerji güvenliğini geliştirmeye dönük son adımlar üzerinde fikir alışverişinde bulunacak. Başkan Yardımcısı ayrıca, Ukrayna

RIA Novosti haber ajansı, güvenlik güçlerinden bir kaynağa dayandırdığı haberinde, Ukrayna’nın federal devlete dönüştürülmesi yanlıları tarafından kontrol edilen Slavyansk’a, Kiev’in gönderdiği bütün kuvvetlerin saldırdığını bildirdi. Donetsk Bölgesi’nde yer alan Slavyansk’ı denetim altında tutun halk da Kiev güçlerinin kente girmesine engel olmak için barikatlar kurdu, savunma düzeni oluşturdu. İçişleri Bakanlığı’nın verdiği bilgiler göre, özel harekât tim-

lerinin saldırısı sonucu kentin Donetsk yönündeki çıkışındaki kontrol noktası yok edildi. İki taraftan ölenler ve yaralılar var. “0629” online gazetesi, görgü tanıkları ve facebook’taki bilgilere dayandırdığı haberinde, Ukrayna özel hareket güçlerinin Slavyansk kentinde protestoculara karşı helikopter ve roketatarlar kullandığını duyurdu. Haberde, “Operasyonun büyük kısmını Ukrayna Güvenlik Servisi’nin özel harekât timleri gerçekleştirdi” denildi. Online gazetenin verdiği habere göre kent girişinde iki kontrol noktasında silahlı çatışmalar yaşanıyor.

Naziler de harekete geçiyor Slavyansk’ta bazı kamu binalarını

ve karakolları ele geçiren federasyon yanlısı göstericiler, oluşturdukları milis gruplarının kayıp vermeye başladığını bildirdi. Rossiya24 televizyonun verdiği habere göre, Slavyansk üzerinde iki helikopter devriye geziyor. Helikopterler beş dakikada bir alçak irtifada kentin merkezi üzerinden uçuyor. Kent girişlerinde üniformalı kişiler araçları denetliyor. Karl Marks sokağındaki kontrol noktalarından birinin yakınlarında oluşturulan barikatlarda Rusya, Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Donbas Halk Ordusu bayrakları dalgalanıyor. Ukrayna’nın aşırı sağcı örgütü “Sağ Sektör” başkent Kiev’de seferberlik ilan ederek,ülkenin doğusuna milis göndereceğini açıkladı.

Avrupa’da enerji telaşı Ukrayna’da yaşanan gelişmelerin ardından Avrupa Birliği (AB) ile Rusya arasındaki ilişkiler, ABD’nin ve Avrupa’nın gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Rusya’nın Kırım hamlesinden sonra ABD Rusya’ya ciddi yaptırımlar uygulayacağını söylemişti. Yaptırım konusunda Avrupa’yı yanında görmeye çalışan ABD Başkanı Barack Obama, bu konuda özellikle Almanya ve Fransa ile ikili görüşmeler yapmıştı. Dışa dönük açıklamalara yansıyan ortak eğilim, Rusya’ya tavır alma yönünde oldu. ABD ve AB’nin siyasi atmosferini yansıtan önemli yayın organlarına bakıldığında ise Rusya’ya yaptırımın Avrupa açısından gerçekçi, dahası anlamlı olmadığının

kabul edildiği görülüyor.

Kaya gazı hayal Time, Economist ve Der Spiegel dergilerinde peş peşe Avrupa’nın enerji ihtiyacında Rusya’dan başka alternatifi olmadığını kabullenen makaleler yer aldı. Dünyanın dördüncü büyük ekonomisi olan Almanya’nın enerjisinin yüzde 40’ı Rusya’ya bağımlı. Bunun da üçte biri Batı Avrupa’ya aktarılıyor. Bu durumda uygulanacak ambargo, en başta Almanya’ya zarar verecek. ABD’nin hedefi ise Avrupa’nın enerji kaynağı bakımından Rusya’ya bağımlılığını giderebilmek. Her ne kadar Obama yönetimi kaya gazı ve doğalgaz tedarikçisi olarak bu sorunu

çözebileceğini iddia etse de, sözü geçen makalelerde de kabul edildiği gibi, ABD’nin bu planı hayali. Alternatif yollarla elde edilen gazın miktarı sınırlı. Bununla beraber nakli de oldukça zor. Dolayısıyla ABD’nin kaya gazına ilişkin projeleri ve bunun transferi yönündeki önerileri Avrupa kamuoyunda abartılı bulunuyor. Kaya gazı ABD’nin kendi enerji ihtiyacını dahi karşılamaya yetmeyecek kadar az. ABD’nin bu konuda Avrupa ülkelerini yeterince rahatlatamadığı fikri Avrupa basınında hakim.

En zararlısı Almanya olur Almanya’nın Rusya’ya tavır alması birçok Alman iş çevrelerini endişelendir-

SOL PARTİ MİLLETVEKİLİ STEFAN LİEBİCH, GERİLEN ABD-ALMANYA İLİŞKİLERİNİ AYDINLIK’A DEĞERLENDİRDİ-2

‘Patriotları Türk hükümeti istedi’

miş durumda. AB’nin Rusya’ya toplam ihracatının üçte birini Almanya yapıyor. Almanya için onbirinci büyük ihracat pazarı olan Rusya’ya ihracatın geçen seneki değeri 36 milyar Dolar. Doğu Avrupa Ekonomik İlişkiler Komitesi, büyük şirketleri temsil eden bir kurum olarak kaygılarını dile getirdi. Rusya’da halihazırda faal olan 6 bin 200 Alman şirket var. Toplamda 20 milyar Euro’luk bir yatırımın yapıldığından söz ediliyor. Dolayısıyla ABD’nin beklediği gibi bir yaptırım Avrupa ülkeleri için son derece riskli. Buna karşın Rusya’da son günlerde yabancı şirketlere sınırlı haklar tanınmasını öngören yasa değişikliği Avrupalıların dizlerini titretiyor. DIŞ HABER SERVİSİ

Musul’da güvenlik noktasına bombalı saldırı: 11 Ölü

ABD’nin Füze Kalkanı son derece yanlış. NATO’ya “Hedefte kim var” diye sorduğunuz zaman bazıları “Rusya”, bazıları “İran” diyor. Bazıları da, “Hiç kimseyi, sadece teröristleri hedef alıyor” diyor. Kanımca burada daha çok ABD silah sanayisinin desteklenmesi fikri yatıyor. Harcanan paralar ziyan ediliyor

BEYHAN YILDIRIM / BERLİN

S

ol Parti Milletvekili, Meclis Dışişleri Komisyonu Üyesi Stefan Liebich, söyleşimizin ikinci bölümünde Patriot Füze Sistemleri, Almanya-ABD ilişkileri, Siyasal İslam konularına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Meclis’teki ofisinde sorularımızı yanıtlayan Liebich, “ABD’nin ve birçok ülkenin politikaları çifte standartlar içeriyor” dedi. Meclis’teki Patriot Batarya Sistemleri’nin Türkiye’ye konuşlanması oylamasında Sol Parti olarak karşı çıktınız. Neden karşı çıkıyorsunuz? Erdoğan hükümeti Patriot Batarya Sistemleri’nin TürkiyeSuriye sınırına konuşlanmasını istediği zaman, Sol Parti olarak şunu söyledik: “Suriye tarafından Türkiye’ye atılan el bombaları, silahlı saldırılar var. Patriotlar el bombalarına karşı koyamaz. Sol Parti olarak, burada başka nedenler bulunduğunu tahmin ediyoruz. Şimdi biz, sadece Türk hükümetinin kendisini iyi hissetmek için silah ve füzeleri konuşlandırmak istedi diye bunları kabul edemeyiz.” Tekrar ediyorum, Patriotlar el bombalarına karşı mücadelede uygun bir silah değildir. O nedenle karşı çıkıyoruz. Biliyorsunuz, ABD’nin Füze Kalkanı da Tükiye-Malatya’da. Alman askerleri ve Patriotların olduğu yere uzak sayılmaz. Şunu biliyoruz: Patriotlar Türkiye’nin kendi talebi değildi. Daha çok ABD tarafından Erdoğan hükümetine dikte edildi. Hatta Erdoğan şunu söylemişti: “Biz ne Füze Kalkanı, ne de Patriotları talep edeceğiz. Benim bu konuda bilgim yok.” Daha sonra böyle bir talep gelince, Türk kamuoyu şaşırmıştı. Ben, bu şekilde hatırlamıyorum meseleyi. O tarihlerde AKP yetkilileri açıktan, kamuoyu önünde Patriotları talep etmişlerdi. Hatta füzelerin ateşlenmesi yetkisini de Türk yetkililer istemişlerdi. NATO da haklı olarak bu talebe karşı çıkmıştı. Türk hükümeti Patriotları istiyordu,

Stefan Liebich

çok açık bir şekilde. Çekinceler daha çok diğer yönden gelmişti. Alman ve ABD yetkilileri şunu söylemişlerdi: “Yani, eğer müttefik bir ülke talep ediyorsa, karşı çıkmayalım.” Ancak bunlar benim olayları dışarıdan nasıl gördüğümdür. Çünkü ben kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelere katılmadım. Size sadece izlenimimi söylemek istedim. Şimdi eğer gerçekten herhangi bir nedenden füze saldırısı olursa, o zaman Alman askerleri de karşılık vermek zorunda kalacaklar, kendimizi savaşın ortasında bulacağız. Siz asıl bu temel nedenden dolayı sevkiyata karşı çıkmıyor musunuz? Bizim birçok nedenimiz var. En önemli neden, sizi koruyamayacağınızı bildiğiniz bir şeyle kendinizi asla koruyamazsınız. Eğer Suriye Türkiye’ye füze fırlatırsa, o zaman farklı bir durum sözkonusu olur. Ancak Türkiye’ye böyle bir saldırı olmadı. El bombalarıyla saldırılar oldu. El bombalarına ise Patriotlarla karşılık verilmez. İkinci neden ise, ki uluslararası koşullar artık bunu pek mümkün kılmıyor, Suriye’deki içsavaşa dışarıdan müdahale edilmesi fikridir. Sol Parti

olarak buna kesinlikle karşıyız. Evet, Suriye’de korkunç şeyler oluyor. Ancak bize göre, dış müdahale durumu daha da kötüleştirir. Bir de Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nden bu yönde bir karar çıkmadığı sürece, yapılacak her müdahale devletler hukukuna aykırıdır. Eğer Alman askerleri olası bir savaşta yer alırsa, çok feci sonuçları olur. Ancak durum şu an çok farklı bir yönde seyrediyor. ABD ve Rusya, Suriye’deki kimyasal silahların imhası konusunda ortak hareket ettikten sonra, herhangi bir tarafın BM’nin onayı olmadan müdahale edeceğine ihtimal vermiyorum. Bu nedenle, bir dış müdahalenin zayıf bir ihtimal olduğunu umuyorum. Söylediğim ikinci neden hâlâ geçerlidir. Ancak asıl birinci neden önemlidir. Eğer Patriotların bir faydası yoksa, Alman askerlerinin de bölgeye gönderilmesine bir neden yok. Sizce ABD’nin Avrupa ve Türkiye’deki askeri mevcudiyeti tek kutuplu dünya düşüncesiyle ilgili mi? ABD, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra hâlâ “Kalan tek süper güç benim” mi demek istiyor? Devletler sistemi çokkutuplu değil mi?

lerle dış ülkelerde askeri üsleri olacaktır. Bence elle tutulan şeylerden ilerlemeliyiz. Almanya topraklarında artık ABD’nin nükleer silahlarına ihtiyaç yoktur. Biz uzun zamandır nükleer silahların geri çekilmesini talep ediyoruz. Bence bahsettiğiniz ABD’nin Füze Kalkanı da son derece yanlış bir şey. Bunu NATO’ya sorduğunuz zaman, “Bu silahların hedefinde kim var” diye, farklı yanıtlar alıyorsunuz. Bazıları “Rusya”, bazıları “İran”, diyor. Bazıları da, “Hiç kimseyi, sadece teröristleri hedef alıyor” diyor. Kanımca burada daha çok ABD silah sanayisinin desteklenmesi fikri yatıyor. Bu paralar ziyan ediliyor, çok daha iyi işler için değerlendirilebilinir. Beyhan Yıldırım Malum ABD, Soğuk Savaş süresince kendi çıkarları için siyasal İslamı destekledi. Sovyetlerin gücünü kırmak için de bu yola başvurdu. 11 »Almanya’da artık Eylül’den sonra da bu politikasına devam ABD’nin nükleer silahlarına etti. Sizce siyasal İsihtiyaç yok. Varşova Paktı lam’ın bumerang dağıldıktan sonra NATO’nun etkisi yok mu? ABD ve diğer Batılı yaşamaya devam etmesi hatadır. ülkeler, izledikleri Avrupa Güvenlik Teşkilatı’nın siyasetten zarar bünyesinde yeni bir güvenlik sistemi görmüyorlar mı? Din ile devlet işoluşturulabilirdi. Dünya artık tek lerinin ayrı tutulmakutuplu değil. Çin önemli sına büyük önem veriyorum. Maalesef Almanbir rol oynuyor ya’da dahi tam olarak uygulanmıyor. Anayasamız da Evet, bu konuda muğlak. Ancak geöyleydi. Sosyalist devletler düzeni nelde uygulandığını söyleyebilidağıldıktan sonra, geriye sadece rim. Her Müslümana saygım ABD kaldı. Bence Varşova Paktı vardır. İslamiyet önemli bir dündağıldıktan sonra NATO’nun ya dinidir. Saygı göstermek geyaşamaya devam etmesi hatadır. rekir. Müslümanlık, savaşa ve Avrupa Güvenlik Teşkilatı’nın teröre yol açmıyor. Maalesef Albünyesinde yeni bir güvenlik sis- manya’da da sanki arada böyle temi oluşturulabilirdi. Dünya ar- bir bağ varmış gibi algılanıyor. tık tek kutuplu değildir. Artık Ancak böyle olmadığını biliyobaşka güçlü oyuncular da var. ruz. Din ile siyaset içiçe girdiği Çin örneğin önemli bir rol oy- zaman da rahatsızlık duyuyorum. nuyor, giderek daha çok ciddiye ABD’nin ve başka birçok ülkenin alınıyor. Brezilya, Hindistan güç- politikası çifte standartlar baleniyor. Obama yönetiminin gö- rındırıyor. reve geldiği dönemde olduğu İşe yaradığı yerde İslamı kulgibi, çok kutupluluğu esas al- lanıyorlar, yaramadığı yerde ona masını umuyorum. ABD, askeri karşı mücadele ediliyor. Bence olarak hâlâ baskın. bunlar çok yanlış uygulamalar. Çok kutuplu devletler siste- Dış politikada da dinin alet edilminde de büyük olasılıkla bazı mesi son derece yanlıştır. devletlerin büyük askeri bütçeTeşekkür ederiz.

DIŞ HABER SERVİSİ

Irak’ın Musul kentinde güvenlik güçlerini hedef alan bombalı saldırıda 11 kişinin öldüğü, 10 kişinin yaralandığı bildirildi. Musul Emniyet yetkilisi Albay Galip Attayi, kentin Zehra semtindeki güvenlik noktasında bomba yüklü bir aracın infilak ettiğini belirtti. Attayi, saldırıda aralarında ikisi rütbeli beş güvenlik görevlisinin bulunduğu 11 kişinin hayatını kaybettiğini, ikisi polis 10 kişinin yaralandığını söyledi.

İnsansız hava araçlarına AB’den düzenleme

LEVENT GÜNDÜZ/STRASBOURG/DHA

Avrupa Birliği (AB) insansız hava araçları için yasal düzenleme yapacak. Kamerayla donatılmış insansız hava araçları bilgisayar, cep telefonu veya tablet üzerinden kolayca kullanılıyor. Rahat manevra kabiliyeti olan bu araçlar, yukarıdan çektiği video ve fotoğrafları bilgisayara gönderiyor. Ancak mini helikopteri andıran bu hava araçları insanların özel yaşamlarını ve güvenliklerini tehdit ediyor. AB bu araçların kullanımına yasal düzenleme getirmeyi planlıyor. Yasasıyla ilgili ilk açıklamayı AB Ulaşım Komisyonu Komiseri Siim Kallas yaptı. Kallas, yasanın uçuş güvenliğinin ve halkın özel yaşamının korunmasına yönelik olacağını duyurdu. Avrupa ülkelerinde bu tür araç sayısının 700-800 arasında olduğu tahmin ediliyor. Bunlar en çok yangın, afet bölgeleri, ulaşımı zor olan yerler, yüksek gerilim hatlarının denetimi ve tarım alanında kullanılıyor. Almanya’da en son posta ve internet üzerinden alışveriş hizmeti veren kuruluşlar paketlerini bu araçlar aracılığıyla müşterilerine ulaştırma denemeleri yapmışlardı.


Hazırlayan: Aysen BEYAZ

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2

Sudoku 1

Kakuro 1

Aydınlık

KURULUŞ. 1921

ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER

Yıl. 94 Sayı. 2346

VATAN - EMEK - NAMUS

Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi

Kakuro 2

Kare

Önder Öztürk Dünya Şafak Terzi Erdem Atay Emek Esin Turhan Toplum Özlem Konur Usta Cansu Yiğit Spor Anıl Budak Sezim Özadalı Ceyhun Bozkurt Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Kültür Sanat Hayati Asilyazıcı Gece Haber Müdür Osman Erbil

Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Müdürü: Kamile Karakadılar Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım Dağıtım Md. Cumali Karagöllü

Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul

Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01

Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34

Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.

Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli

Sayısal

Soldan sağa 1. Ses, ahenk, nağme - Bir yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri - Baryum’un simgesi 2. Kahvehanelerde ocak başında çay, kahve hazırlayan kimse Laboratuvarda kullanılan tavşana benzeyen bir deney hayvanı 3. Biricik, eşi olmayan - Bir yere gönderilen eşyaların listesi 4. Göz - Ansızın, birdenbire - Bir binek hayvanı 5. Radyum’un simgesi - Bir tür jelatin, jeloz 6. Eskiler, eski insanlar - Osmiyum’un simgesi 7. Çeşit - Numara (kısa) - Bir taze fasulye türü 8. Bazı canlıların birtakım yiyeceklere, ilaçlara, toz, koku gibi şeylere karşı hastalık derecesinde gösterdikleri aşırı tepki Büyüteç 9. Geometrik bir şekil İkinci derecede olan - Bir gayret ünlemi 10. Rodyum’un simgesi Konusunda, hakkında - Güney Kore’nin başkenti 11. Dudak - Soru 12. Döl, soy, sop - Su yolu, kanal

Yukarıdan aşağıya 1. Çeşitli belge ve işlemlere resmiyet kazandırmak gibi görevleri yerine getiren görevli (Eser) Övme 2. Kraliçe - Akümülatör (kısa) - Bir sevinç ünlemi 3. Olay, hadise - Sanayi, endüstri Lavrensiyum’un simgesi 4. Beyaz - Anma, hatırlama - Bir grup içerisinde yönetimi elinde bulunduran, emir veren kimse, önder, şef 5. Ailece ufak telek şeyler yapıp satarak geçinen, göçebe bir topluluk - Ağabey (kısa) 6. İrlanda’nın plakası - Piyangoda en küçük ikramiye 7. Bir sinir hastalığı türü, epilepsi İpek veya yünden yapılmış ve esnek dokunmuş bir kumaş türü 8. Eski Türkler’de “deniz tanrıçası” - Ailesinin geçimini sağlayan - Bir çalgı türü 9. Ateşli silahlarla atış yapılan yer Bir peygamber adı 10. Bizmut’un simgesi - Esasi Gözde açık kestane rengi 11. Yüce, kudretli - İri bir baykuş türü 12. Ku’ran cümlesi - Bir baykuş türü

Soldan sağa 1 Herkesten daha iyi düşündüğüne, herşeyi bildiğine inanan kimse 9 Lümen (kısa) 11 Bir para birimi 12 Hindistan’da bir dağ 14 Yenileme, tazeleme 16 Büyük, yetişkin 17 Divit, yazı hokkası 18 İnciler 20 Helyum’un simgesi 21 Kanada’da bir göl 23 Nijerya (kısa) 25 Cinsiyet 27 Alman iş fonu 29 Norveç’te bir nehir 31 Köy yardımlaşması 33 Vali 35 Sıfat (kısa) 36 Bir şeyden kurtulmuş, bir şeyin uzağında 38 Bir meze türü 40 Makedonya (kısa) 41 Baba 42 Arapça’da “ben” 43 Brezilya’da bir göl 45 Zeybek 46 Saint Helena (kısa) 48 Mavi kantaron 50 Otomobil parkı 51 Bir iskambil oyunu

Yukarıdan aşağıya 1 Güneş biçiminde yapılan mücevher 2 Açık saman rengi 3 Elbette 4 Hindistan (kısa) 5 Mezru 6 Voltamper (kısa) 7 Ölüm zamanı 8 Fakat 9 Litvanya (kısa) 10 Paraguay çayı 13 Neon’un simgesi 15 Lokomotifin arkasına bağlanan, gerekli yakıtı, suyu taşıyan vagon 19 Avuç içi 20 Halı, kilim ya da bez dokuma tezgahı 22 Ayla 24 Hamile 26 Bir tür şeffaf kumaş 28 Vergiye ilişkin 30 Buz dağı 32 Fiyaka, çalım 34 Limited (kısa) 35 Stenografi (kısa) 37 (fizik) Soğurmak 39 Bir para birimi 41 Ardıç ağacının meyvesi 44 İbranice (kısa) 45 Bir tembih sözü 47 Beygir gücü 49 İlave


14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK

DOĞU PERİNÇEK’İN SÖYLEŞİSİ SURİYE TV’DE

‘SOL’u eleştirdi, veda etti

‘Suriye halkı kazandı Tayyibistan kaybetti’ Suriye televizyonuna konuşan İP lideri Doğu Perinçek, Ergenekon tertibinin çökmesinde Suriye’nin direnişinin payı olduğunu belirtti. Suriye’nin kazandığını söyleyen Perinçek, ‘Türkiye’nin kurtuluşu beraberliğimizden geçiyor’ dedi

İ

şçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Suriye devlet televizyonuna konuştu. Perinçek’in söyleşisinde Ergenekon tertibinden Suriye’ye yönelik emperyalist ablukaya kadar çok sayıda konu ele alındı. Suriye uçağının düşürülmesiyle ilgili çarpıcı açıklamalar yapan Perinçek, “Uçağı düşüren, bizden olamaz” dedi. Perinçek’in 12 dakikalık söyleşisinin tamamı 10 Nisan’da Suriye televizyonunda Arapça yayınlandı. Ulusal Kanal da daha sonra Perinçek’in söyleşisini Türkçe ekranlara getirdi. İşte o söyleşiden bazı bölümler: Sayın Başkan, tutuklanarak cezaevinde yatmanız siyasi mi? Biz, Amerika’nın savaş takvimine göre hapse atıldık. ABD; Suriye, İran, Irak ve Türkiye’yi -aslında Fas’tan Orta Asya’ya kadar bütün İslam milletlerinin yaşadığı coğrafyayı- hedef alan bir proje yaptı. “Ergenekon Operasyonu” adı altında bizim üzerimize yürüdü. İki kuvvetin... Biri,Türk Silahlı Kuvvetleri; ikincisi, İşçi Partisi. Niye? Biz Suriye’yle, İran’la, Irak’la beraber olmayalım; içeride de buna bağlı olarak Kemalist Devrimin kaleleri yıkılsın. Bu operasyon başarıya ulaşamadı. Burada Suriye’nin çok önemli bir rolü var. Suriye devleti ve halkı Beşar

Esad’ın önderliğinde kahramanca direndi. Türkiye’nin Suriye politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz? TSK’yı ve İşçi Partisi’ni içeri atmadan, Atatürk cumhuriyetini yıkamazlardı. Bizleri içeri atmadan, Suriye’ye terör ihraç edemezlerdi. Çünkü biz onların ellerine yapışırdık. Önlerine çıkardık, bunu engellerdik. Suriye halkının ve yöneticilerinin bilmesini istiyorum. Tayyip Erdoğanlar Suriye’ye saldırı söylemlerinde bulunduğu zaman ce-

zaevinde beraber yargılandığım pek çok komutana, subaya sordum. “Türkiye adına -biz ona Türkiye demiyoruz, Tayyibistan diyoruz- Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi temsil etmiyor. O, Türkiye değil, Tayyibistan Suriyeye saldıracak olursa sizin kalbiniz nerede? Herkes şunu söyledi: “Bizim kalbimiz Suriye’nin direnişinde” olur. Bu çok önemli. Türkiye’nin kurtuluşu bizim beraberliğimizden geçiyor. Suriye’de süreç nasıl sona erecek? Mecbur. Suriye’ye düşman

olan hükümet, Türkiye’nin başında duramaz. Artık öyle bir yere geldikki Suriye düşmanları Türkiye’yi yönetemez. Onun için yakın süreçte Türkiye’nin başında kim olursa olsun Suriye’yle dostluk kuracak. Suriye jetinin düşürülmesi ve Kesep’e düzenlenen saldırıyı nasıl yorumluyorsunuz? Suriye kazandı. Bakın ben “Bu önümüzdeki bir olay” demiyorum. Suriye kazanmıştır. Şimdi kazandıktan sonraki küçük savaşlar veriliyor. Suriye’nin

Gitti başörtüsü, geldi ‘paralel’

kazandığını artık ABD ve Batı ülkeleri de kabul etmek durumundadır. Ben bunu en başından yazdım. Dedim ki “Tayyip Erdoğanlar, Şam’da Emevi Camisi’nde namaz kılamayacak. Obama ile Amerika’nın savaş ağalarıyla, İsrail’le namaz kılabilir misiniz? Suriye’nin zaferinden sonra Türkiye’nin zaferi gelecek. Türkiye’de bir milli hükümet kurulacak. Hepimiz; Doğu Perinçek, Beşar Esad, Maliki ve İran’ın liderleri Sultanahmet Camisi’nde bir zafer namazı kılacağız.

13 Nisan 2014

C

emaat’in ağlarını ördüğü iddialarıyla gündeme gelen Dicle Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, geçen hafta aniden türban takmış ve göreve türbanıyla devam edeceğini açıklamıştı. Jale Saraç’ın türbanıyla rektörlük yapması AKP ve Cemaat medyası tarafından “İlk başörtülü rektör” başlıklarıyla haberleştirildi. Aradan iki gün geçti ve AKP Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten, Dicle Üniversitesi’yle ilgili olarak çok sayıda yolsuzluk ve kadrolaşma belgesi olduğunu iddia ederek Saraç’ı istifaya çağırdı. Türkiye’nin “ilk başörtülü rektörü” olmakla göklere çıkarılan Saraç, bu sefer aynı gazetelerin “paralel” iddialarıyla gündeme geldi. Kimi gazeteler “Maskesi düştü” derken, kimisi “Başörtülü rektör meğer parelelmiş” dedi. İşte 11 Nisan ve 13 Nisan tarihlerine ait gazete kupürleri. Burası Türkiye. İki günde değişir bütün işler.

twitter.com/medyaninhalleri

Sol gazetesi yazarı Mete Gönenç, dün yayımlanan veda yazısıyla, köşesine son verdi. Gönenç veda yazısında, artık yazmayacak olmasının Sol gazetesinin kararı olduğunu belirtti. Gönenç, Sol gazetesi yayına başladıktan kısa süre sonra gazetede yazMete Mete maya başlamıştı. Gönenç, Mete Mete Mete Gönenç yazılarına son verilmeden Gönenç Gönenç Gönenç Gönenç önce son olarak “Güncelleşme zamanıdır” başlıklı yazısında seçim sonuçlarını değerlendirmişti. İşte Günenç’in o yazısından öne çıkan satırlar:

Güncelleşme zamanıdır “...BDP’nin uydusu HDP’nin Kürtler dışındaki halklarımız tarafından benimsenmemesi ise seçimin olumlu yönlerindendir. İzmir’den görebildiğim kadarıyla, bu seçimde en çok çalışıp gayret gösteren partilerden birisi de ulusalcı İşçi Partisi’dir. TGB’li gençlerin özverili çalışmaları dışında TBMM’deki partiler kadar modern iletişim kanallarını kullanmaları, semt semt dolaştırıp, adaylarını ve partilerini tanıttıkları minibüslerin etkili propagandalarının, SOL adına içimi burktuğunu söyleyebilirim. Seçimin mağluplarından olmaları ise 90 yıl önceki Kemalist söylemlerle halkla buluşmanın mümkün olmamasından kaynaklandığı ise açıkça ve bir kez daha anlaşılmıştır. Umudum, bu partideki özverili ve çalışkan kadroların da, tek seçeneğin SOL olduğunu kısa sürede anlamalarıdır. Bu arada Genel Başkanları Doğu Perinçek’in, tekrar TİP’i kurup sola açılma kararı ise, hâlâ milli burjuvadan medet umduğunu söylese de SOL adına değerlendirilmesi ve izlenmesi gereken önemli bir husustur. Tabii ki bizi asıl ilgilendiren konu seçimlerde SOL’un ne yaptığıdır. Üzülerek söylesek de, TKP, ÖDP ve EMEP’iyle on binde oranlarında oy alıp, geçen seçimlerin bile gerisine düşen SOL’un başarısızlığı açıkça gözükmektedir. Tunceli Ovacık ve Defne’deki seçim zaferleri, ne kadar kutlanması gereken bir olaysa da, başta, güç birliğine rağmen Ankara ve diğer şehirlerdeki başarısızlığın nedenleri son derece önemli ve derhal tartışmaya açılması gereken bir durumdur. Hâl böyleyken, birçok sosyalist yazar ve yöneticinin yazılarında sanki SOL seçime girmemiş gibi değerlendirme yapmaları ise gerçekten benim için şaşırtıcıdır. Bu sonuç, 30 yıl sonra sokağa çıkıp direnmeye başlayan halk hareketi ile yeteri kadar buluşulamadığını açıkça göstermektedir. Sonuçların, sadece CHP’ye giden oylarla izahı ise son derece sığ ve yetersiz bir analizdir... Geçenlerde, İzmir’de konuşma yapan solun önemli teorisyen ve yöneticilerinden bir yoldaşımızın ‘1960’lardaki TİP gibi güncel olmak’ fikrini hiç anlayamadığını söylemesi ise gerçekten tartışılması gereken bir durumdur. Geleceğin SOL’a ait olduğunu unutmadan, örgütsel disiplin içinde eleştiri ve özeleştiri bizim en büyük silahımız ve mücadeleyi ileri taşımanın tek yoludur.”

gazetesi kapandı 13 Nisan 2014

13 Nisan 2014

13 Nisan 2014

TEKZİP METNİ Gazetenizin 09.11.2013 tarihli nüshasının 1. sayfasında “Çete Elemanına Dokunulmadı” ve 15. sayfasında “RTÜK Çete elemanına Dokunamadı” başlığı altında yayınlanan haberler ile kamuoyu yanlış bilgilendirilmiş, bu bağlamda gerçek dışı iddialar sebebiyle müvekkillerim Semra Çevik ve Seydi Çevik’in kişilik hakları ihlal edilmiştir. Basın ahlak kurallarına aykırı olan bu ihlallerin yegane amacı müvekkillerimin yıpratılması ve itibarsızlaştırılmasıdır. Aydınlık gazetesinde yapılan haberlerin aksine, müvekkilim Seydi Çevik hakkında kesinleşmiş hiçbir mahkumiyet kararı bulunmamaktadır. Müvekkilim üzerine atılı göçmen kaçakçılığı suçlaması ile kanımızca haksız olarak yargılanmış, İzmir 26. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 28.05.2010

Tarih, 2007/511 E. ve 2010/415 K. sayılı kararı ile bu durum tescillenerek, atılı suçlamalardan beraat etmiştir. İlgili karar üç yılı aşkın süre önce kesinleşmiştir. Anılan karardan 3 yıldan fazla zaman dilimi geçmesine rağmen yapılan haber basın etiğine aykırı olduğu gibi açıkça kötü niyetlidir. Hiçbir delile dayanmadan ve haksız olarak yargılandığına inandığımız müvekkilim Semra Çevik ise, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/113 E. sayılı dosyasında verilen karar ile yapılan yargılama kapsamında beraat etmiştir. Müvekkillerimin gazete haberlerine başlık yapıldığı gibi herhangi bir çete ile ilgisi olduğu düşünülemez. Gazetenin yapmış olduğu bu

haberler, Anayasaya, masumiyet karinesine ve mahkeme kararlarına aykırıdır. Yapılan gerçek dışı haberler ile müvekkillerin çalıştıkları kurum ve toplum nezdinde itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı açıktır. Yapılan bu haberler ile müvekkillerimin kişilik hakları çiğnenmiş temel ahlak ilkeleri ayaklar altına alınmıştır. Gazetenizden haber verirken gerçek dışı ve doğrulanmamış haberler ile kişilerin şeref ve haysiyetini ihlal etmemenizi, basın etiğine uygun davranmanızı, haber yapılırken en azından asgari özen gösterilerek haber içeriğinin doğrulanmasını bekliyoruz. Kamuoyuna saygılarımızla sunarız. Semra Çevik ve Seydi Çevik vekili, Avukat Abdullah Özdemir

Karşı 2 ayın ardından kapandı. İmtiyaz sahibi Turhan Ababey, çalışanlara bugün çıkacak sayıyla gazetenin yayın hayatının sona ereceğini açıkladı. İlk sıkıntı, Ali Ağaoğlu’nun tam sayfa ilanının yayınlanmasının ardından yaşanmış, yazarlardan Şebnem Sönmez, Ece Zereycan, İhsan Eliaçık ve Deniz Evin sosyal medya aracılığıyla ayrıldıklarını duyurmuştu. Ardından İnsan Kaynakları Müdürü Deniz Çelik ve Reklam Müdürü Saynur Okuroğlu gazeteyle yollarını ayıran isimler olmuştu. Son olarak ise gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Eren Erdem görevinden istifa etmişti.

Çalışanlardan işgal Çalışanlar kendilerine hiçbir tebligat gönderilmeden ve ödeme yapılmadan kapatma kararının alınmasına tepki göstermek için gazete binasını işgal etti. Yaklaşık 40 gazete çalışanı, Genel Yayın Yönetmeni Kutlu Esendemir ile birlikte dün akşam saatlerinde binaya gelerek ödeme yapılana kadar gazeteyi terk etmeyeceklerini bildirdi.

YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 10.00 Ezgi Değirmencioğlu ile Haber Saati 10.37 Cüneyt Akman ile Ekonomi 14.00 Öğleden Sonra 17.00 Akşam Haberleri 17.35 Ekonomi 18.15 Yüksek Adrenalin 19.00 Halk Ana Haber 19.30 Hakan Aygün Analiz 20.00 Ahmet Çörtoğlu ile Neler Oluyor

07.30 Uyan Türkiye 10.00 Keyifli Sabahar 12.00 Yereli Yönetenler 13.00 Haber 13 13.45 Film 15.00 Bahar’la Güzel Şeyler 17.00 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 20.00 Yereli Yönetenler 21.00 Canlı Performans 22.00 Türkü Pınarı 00.00 Belgesel

09.00 Haber 09.20 Sormak Gerek 11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 14.20 Habercinin Saati 15.30 Dünyadan Haberler 16.00 Güncel 17.30 Ekonomi 18.30 Günce 20.00 Ana Haber 20.45 Spor Saati 21.30 Sanatın Adımları

11.00 Karşı Gündem 12.00 Bugün 14.00 Günlük 15.30 Spor 16.00 Dünya Hali 16.30 Paranın İzi 16.45 Afiş 18.00 Haber 19.30 5N1K 20.45 Aykırı Sorular 21.30 Tarafsız Bölge

09.30 Ekonomi Notları 11.00 Haber Merkezi 12.15 Ekonomi Piyasaları 13.00 Öğle Bülteni 14.00 Günün İçinden 16.25 Seçim Aktüel 16.45 Dünya Gündemi 18.00 Akşam Haberleri 18.15 Gece Gündüz 19.00 Haber 20.00 Ana Haber Bülteni 21.10 45 Dakika

09.00 Doktorum 11.00 Mutfağım 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Ana Haber 19.50 Spor 20.00 CM101MMXI Fundamentals

06.45 Sabah Haberleri 09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.30 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 16.45 En Güzel Bölüm 17.00 Beni Affet 19.00 Star Haber 20.00 Survivor

07.00 Cennet Mahallesi 08.30 Show Dünyası 10.00 Her Şey Dahil 12.00 Gülben 14.00 Adını Feriha Koydum 15.00 Misafir Ol Bana 17.45 Pepee 18.30 Ana Haber 19.15 Büyük Risk 20.00 Sammy’nin Maceraları 2 21.45 Güldür Güldür 23.15 Hey Canlı

07.00 Gülhan’ın Galaksi

20:00 Matruşka

07.00 Kahvaltı Haberleri

22:00 Sinema;

10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert

00:00 Gece Raporu

13.00 Kızlar ve Anneleri

08.10 Küçük Hanımefendi 10.00 Sağlık Sıhhat 11.15 İye Şeyler 11.30 İyi Fikir 13.00 Haber 13.30 Elde Var Hayat 15.00 Aileler Yarışıyor 16.45 Seksenler 19.00 Ana Haber 19.55 Beni Böyle Sev 22.55 Film: Entrika 00.50 Aileler Yarışıyor

10.35 Gündem 11.10 Türkiye Ajansı 11.35 Açık Büfe 12.35 Haber Kameramanı 13.35 Gündem 16.10 Türkiye Ajansı 17.35 Dünya Turu 18.30 İnsan 19.00 Spor Kritik 19.50 Kuklagiller 20.00 Ana Haber 21.00 Fazla Mesai

09.35 Bakış 10.00 Haber Ajanda 11.00 Haber Masası 12.00 Gün Ortası 14.40 Ekonomide Görünüm 15.00 Güne Bakış 16.40 Ekonomide Görünüm 17.05 Söz Sende 18.00 Akşam Raporu 20.00 Televizyon Gazetesi 21.30 Neyim Var Ne Yapayım?

11.00 Nazım Usta ile Mutfak Keyfi 12.30 Parantez 13.30 Film 15.00 Hong Gil Dong 16.00 Hayat ve Sağlık 16.30 Ayhan Aşan ile Safa Geldiniz 18.00 Kum Saati 19.00 Sporaktif 19.30 Ana Haber 20.15 Hong Gil Dong

11.00 Finans Ekranı 14.00 Piyasaya Bakış 15.30 Piyasa Ekranı 16.00 Kapanışa Doğru 17.00 Son Baskı 18.00 Fanbol and Chum Chum 18.30 Sünger Bob 19.00 The Big Band Theory 20.00 Two and a Half Men 21.00 Leverage 22.00 Game Of Thrones

10.00 Wedding Band 11.00 The Newsroom 12.00 Ellen Show 13.30 Mike ve Molly 14.00 Wedding Band 15.00 The Newsroom 16.00 Ellen Show 17.00 Cleveland Ateşi 18.00 Wedding Band 19.00 The Newsroom 20.00 Ellen Show 21.00 Doctor Who

06.45 Çalar Saat 10.00 Ömre Bedel 12.30 Yemekteyiz Anadolu 14.30 Unutma Beni 16.30 Esra Erol’da Evlen Benimle 19.00 Ana Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Çocuklar Duymasın 22.45 O Hayat Benim

09.10 Annem 10.45 Kavak Yelleri 12.45 Merhamet 14.50 Hanımın Çiftliği 16.50 Ejder Avcıları 17.20 5 Yıldızlı Şefler 18.20 Painkiller Jane 20.00 Çok Güzel Hareketler Bunlar 21.30 Film: Yüzüğün Laneti

06:30 Teoman Alili ile Muhabbet 08:00 Halil Nebiler ile Televizyon Gazetesi 10:00 Çetin Ünsalan ile Ekopolitik 11:00 Kent Ve Yaşam 12:00 Haber Masası 14:00 Püf Noktası

Rehberi 08.40 Aramızda Kalsın 12.00 Özge ile Yeni Hayat 14.30 Anlatacaklarım Var 17.00 Oynat Bakalım 19:45 Film: Sessiz Düşman 22.15 Saba Tümer’le Bu Gece 23.45 Film: Koğuş

15:00 Haber Merkezi 18:00 Spor Ana Haber 19:00 Ana Haber

15.00 Alemin Karlı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 Ana Haber Bülteni Halil Nebiler, Aykut Erdoğdu ve Uğur Civelek ile Matruşka 20.00’da

20.00 Karadayı 23.15 Kara Para Aşk


Hazırlayan: Ece KIRBAŞ

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Silah çekmek ile film arasında bir sergi Mroué, 1990’a kadar devam eden Lübnan İç Savaşı’na ve günümüze kadar devam eden siyasi ve toplumsal kargaşaya yakından tanıklık eden bir sanatçı MURAT ŞİMŞEK

S

alt Beyoğlu ve Salt Galata Lübnanlı sanatçı Rabih Mroué’nin son yıllarda gerçekleştirdiği eserlerin yer aldığı sergiye evsahipliği yapıyor. 2 Nisan’da başlayan sergi kapsamında Salt Galata’daki sunumda, sanatçının kişisel deneyimlerine dayalı işlerine yer verilirken, siyasi gösteriler ve yönetim karşıtı eylemlerle ilgili işler Salt Beyoğlu’nda yer alıyor. The Pixelated Revolution [Pikselli Devrim] (2012) isimli video da Beyoğlu’ndaki gösterimler arasında. Bu videoda Suriye’de yaşanan silahlı çatışmaların ve muhaliflerin kamerasından çekilen görüntülerin analizi yapılıyor.

Halk mı istiyor? Mroué 1990’a kadar devam eden Lübnan İç Savaşı’na ve günümüze kadar devam eden siyasi ve toplumsal kargaşaya yakından tanıklık eden bir sanatçı. Serginin sunumunda da bu özelliğine önemle vurgu yapılıyor. Ne yazık ki Rabih Mroué Mroué, Lübnan’da sahnelenen iç savaş ve sonrasında gelişen din ve mezhep kamplaşmasına değinmek bir yana, bugün yeni Beyrut’lar yaratmak için sahnelenen emperyalist ablukalara arka çıkıyor. İsrail işgali altındaki Lübnan, Suriye ve Filistin toprakları onun ilgi alanına girmiyor. Mroué, “Arap Baharı” adı altında yaşanan toplumsal olayları ele aldığı enstalasyonda, Suriye’deki “aktivistlerin” cep telefonlarıyla çektikleri görüntüleri inceliyor. Sergide Lübnan’dan yansımalar

yok değil. Salt Galata’da izleyiciyi karşılayan ilk iş olan Old House [Eski Ev] (2003), Lübnan’da bir binanın yıkılış anını piksel piksel ekrana yansıtıyor. Bunu izleyen ve savaş ile gündelik yaşamdan anıların içiçe geçtiği benzer enstalasyonlar sergide izleyici karşılıyor. Mroué’nin ülkesinde yaşananlara bakışıysa Suriye düşmanlığı üzerine kurulu. Salt Beyoğlu’nun birinci katında izleyicileri karşılayan ve “Halk [...] istiyor” yazılı duvarda 2005 yılında Beyrut’ta uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybeden eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri suikastinin ardından gerçekleşen Suriye karşıtı eylemlerden görüntüler yer alıyor. With Soul With Blood [Canla

Başla] isimli video Mroué’nin 2003 ve 2006 yılları arasında çektiği görüntülerden oluşuyor. Batı yanlısı ve liberal politikaların savunucusu Hariri’nin ölümünden Suriye yönetimini sorumlu tutan gruplar, Suriye aleyhine kampanya yürütmüş ve Suriye askerleri kısa süre sonra ülkeyi terk etmişti. Eş-şaab yurid ıskat’en-nizam

(Halk rejimi devirmek istiyor) sloganı ise “Yasemin Devrimi” olarak isimlendirilen Tunus’taki olaylar sırasında ortaya çıkmış, Mısır ve Suriye’de ayaklanan eylemcilerin ortak sloganı olmuştu.

Pikselsiz manipülasyon Sergide en fazla dikkat çeken video ise Rabih Mroué’nin sergide yer alan çalışması olan “Pikselli Devrim” isimli sunum. Suriye’deki eylemcilerin ayaklanma sırasında cep telefonlarından çektikleri videoların hangi bininçaltıyla kaydettiklerini irdeleyen Mroué, bu noktada safını belli ederek Suriye yönetimini hedef alarak eylemcileri masum göstermeye çalışıyor. “Suriye yönetiminin imgelerden korktuğunu” söyleyen Mroué, “Baas rejiminin” halkı ezmek için her yolu denediğini iddia ediyor. Suriye askerlerinin her ‘Pikselli Devrim’ adlı videodan türlü silahına karşılık eylemcilerin sadece cep telefonu ve dijital Suriye askerinin kendisine pencekamera kullandığını söy- reden uzanan elde kamera mı, leyen Mroué’ye göre “as- silah mı olduğunu bilmeden ateş kerlerin” kayıt altına alın- açtığını savunan analizler de yamasının amacı “katillerin kim- pabiliriz. Ama dünyanın en kirli liklerini çözmek.” Kendi ülkesinde propoganda savaşının “katillerin katillerin yargılanmadığını ve genel ailelerle yüzleşmesine” indirgendiği afla kurtulduğunu belirten Mroué, noktada mantıklı bir tartışma söz Suriye’de de benzer bir durumun konusu olmaz. Bırakın o askerlerin yaşanmaması, katillerin yargı önüne yargı önüne çıkmasını, yakalançıkması, en azından ölenlerin ai- dıkları yerde kafalarının kesilip cileleriyle yüzleşmesi için eylemci- ğerlerinin yeninildiğini gösteren lerin canını tehlikeye atarak video yüzlerce video yine bu “eli telefonlular” tarafından video sitelerine çektiğini iddia ediyor. yüklenmiş durumda. Silahsız proCelladına aşık olmak testoları tenzih ederek söyleyebiliriz Mroué kadar iyi niyetli olmak ki, elinde kamera ya da telefonla isterdik. Her taraftan ateş açılan çatışma görüntülerini kaydedip ya-

Liselilerden ‘Genç Yetenekler’ sergisi

‘Türkiye’de Caz’ belgeseli film festivalinde T ürkiye’de çekilmiş ilk caz belgeseli olma özelliğini taşıyan “Türkiye’de Caz” 18 Nisan günü 33. İstanbul Film Festivali kapsamında Atlas 2’de gösterime girecek. Yönetmenleliğini Batu Akyol’un üstlendiği film, sponsörsüz, uzun emek ve çabalar karşılığında kotarılmış bir yapım. Belfesel, caz müziğinin ve müzisyenlerinin Türkiye’deki durumunu, gelişim evrelerini ve etkileşimlerini Türkiye’nin tarihiyle paralel olarak inceliyor. 2011’de başlayan ve sözlü tarih çalışmasına dayanan belgesel, yaklaşık 50 kişi ile yapılan röportajlardan derlenmiş. Belgesel, tarihte saklı kalmış gerçekleri ortaya çıkarmak yerine, var olduğu bilinen

gerçeklerin farklı sosyal katmanlarda nasıl algılandığına dair samimi bir yorumu dile getiren bir çalışma. Geçen yıl ilk kez gösterime giren “Türkiye’de Caz” caz festi-

vallerind e , televizyonlarda ve farklı ortamlarda izleyicisiyle buluşmayı başardı ama böyle bir çabanın karşılığı olan izleyici sayısına ulaştığını söyleyemeyiz. Başta üniversiteler ve Anadolu olmak üzere bir çok şehri dolaşıp binlerce insanla buluşması gereken bu özel belgeseli bu kez 33. İstanbul Film Festivali kapsamında 18 Nisan günü saat 11:00 seansında Atlas 2’de izlemek mümkün olacak.

David Helfgot İstanbul’da

A

dıgüzel Güzel Sanatlar Lisesi’nin, genç sanatçı adaylarını desteklemek amacı ve onların geleceği şekillendirecek birer sanatçı adayı oldukları inancıyla 2011 yılından bu yana gerçekleştirdiği “Genç Yetenekler Sergisi”nin açılışı yapıldı. Bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen sergide Adıgüzel Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin yaptığı resim, heykel, grafik ve fotoğraf çalışmalarını görmek mümkün olabilecek. Maltepe Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen sergide, resim bölümü öğrencilerinin yaptığı resim, heykel, grafik ve fotoğraf çalışmaları yer alıyor. Cuma günü yapılan sergi açılışına Adıgüzel Eğitim Kurumları velileri, öğretmenleri ve yönetiminin yanı sıra, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim görevlisi Doç.Dr. Hakan Çiloğlu

yınlayanların, elinde silahla asker sivil demeden katliam yapanlardan farkı yok. Suriye muhalefeti, silahlar ve bombalarla yaptıkları saldırıların yanısıra kurguladıkları video ve fotoğraflarla da katliamlarını meşru göstermek derdinde. Suriyeli eylemcilerin yöntemi, NATO eğitimden geçip Yugoslavya’nın parçalanmasında görev alan aktivistlerden beri pek değişmedi. Cep telefonlarıyla çekilen sahnelerin birkaç dakikada Youtube’a yüklenmesi ve aynı gün CNN, BBC, El Cezire, El Arabiya, Fox gibi küresel yayın organlarında ekrana gelmesi, “katillerin yargı önüne çıkartılması”

amacıyla savunulamaz. Suriye’de olayların başlamasının ardından sabahtan akşama kadar “cep telefonuyla çekilen” videoların yayınlandığı uydu kanallarının yayına girdiğini de unutmamak gerek. El Cezire’nin Katar’da profosyonel oyuncularla çektiği görüntülerin Suriye’de yaşanan katliamlara aitmiş gibi yayınlandığı basına yansımıştı. Yine sürekli CNN canlı yayınına bağlanarak cep telefonuyla sokaklarda gördüğü “katliamları” anlatan Danny Abdul Dayem’in telefon bağlantısını çatışmalardan uzak ortamlarda gerçekleştirdiği ve çevresindekilere ateş açtırarak çatışma efekti yarattığı ortaya çıkmıştı. “Suriye’deki özgürlük mücadelesinin genç temsilcisi” olarak nitelenen Dayem, her fırsatta Suriye’ye uluslararası askeri müdahale çağrısı yapıyordu. Buna benzer haber imalathanelerinden yüzlerce kara propoganda unsuru video internet sitelerinde, televizyonlarda yayınlanmaya devam ediyor. ABD fonlarından beslendikçe Suriye’deki sanat eserlerini gözü dönmüşçesine yok eden eylemcileri savunan sanatçıların varlığı devam edecek gibi. Sergi 27 Temmuz’a kadar devam edecek. Rabih Mroué, 7 Mayıs Çarşamba saat 19.00’da Salt Galata’da, The Pixelated Revolution isimli sunumunu gerçekleştirecek.

D ve Okan Üniversitesi İç Mimarlık Bölüm Başkanı ve Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof.Dr. Altan Akı da katıldı.

Profesyonel sanat yaşamına hazırlamak Sergiyle ilgili bilgi veren Adıgüzel Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölüm Başkanı Özgür Yener, Akademik hedeflerinin öğrencilerin okul içi atölyede aldıkları sanat eğitimi ile sağlamak; sanatsal hedeflerinin ise öğrencileri profesyonel sanat yaşamına hazırlamak ve özgün işler ya-

ratabilmeleri için onları desteklemek olduğunu söyledi. “Adıgüzel Güzel Sanatlar Lisesi olarak hayata farklı pencerelerden bakmayı becerebilen, sorgulayan, çevre bilincine sahip ve dünyayı yeniden şekillendirmeye inanmış bu yetenekli gençlerin yanında olmaya devam edeceğiz” diyen Yener, “Genç Yetenekler” Sergisi’ne geleceğin sanatçılarına şimdiden destek olmak isteyen herkesi beklediklerini sözlerine ekledi. “Genç Yetenekler Sergisi” 21 Nisan’a kadar Maltepe Sanat Merkezi’nde görülebilecek.

Arthur Milner Türkiye’ye geliyor Usta oyun yazarı Arthur Milner, Türkiye’de oyun yazarlığı atölyesi gerçekleştirecek. Milner, Çevre Tiyatrosu’nda yer alacak Galaya katılacak. Atölye çalışması 18 Nisan Cuma’da saat 13.0014.30 ve 15.00- 16.30’da gerçekleşecek. Kontenjanın sınırlığı olduğu atölye çalışmasına katılım ücretsiz olacak.

ünyanın en ünlü piyanistlerinden David Helfgott, çıkacağı son dünya turnesi ile 15 Nisan 2014’te Türkiye’ye geliyor. David Helfgott’ın hayat hikâyesinden senaryolaştırılan ve aktör Geoffrey Rush’a “En İyi Erkek Oyuncu Oscar Ödülü” kazandıran “Shine” filminde, ruh sağlığı yerinde olmayan müzik âşığı bir babanın, sahip olamadığı müzisyen kimliğini oğluna kazandırmaya çalışması ve bu süreçte yaşanan dram konu edilmişti. David Helfgott’un filmde de anlatıldığı gibi, bir konser sırasında geçirdiği ağır beyin travmasına bağlı olarak 12 yıl süren

tedavi sürecinden geçmesi ve daha sonraki başarısına devam etmesi, müziği ve performansına olan ilgi ve talebi de artırıyor. The Last Great Romantic, Rahmaninov albümü 4 milyondan fazla satan Helfgott, İstanbul Kongre Merkezi’nde saat 21.00’de sahneye çıkacak.


Hazırlayan: Sema SEZEN

SORGULAYAN, ANLAMAYA ÇALIŞAN, MERAKLI BİR TOPLULUK:

‘Üç Yapraklı Yonca’ oyunundan bir sahne.

‘Tiyatro Öteki Hayatlar’ E Hayati ASILYAZICI

Retrospektif sergisi

Özgün baskı yapıtlarıyla tanınan Buca Eğitim Fakültesi Resim İş bölümünde bu alanda öğretim elemanı olarak da çalışmış olan İlhami Ercivan, ölümünün 10. yılında retrospektif sergisi ile anılıyor. Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi Sanat Galerisi’nde 2004 yılında yitirdiğimiz ressam İlhami Ercivan’ın retrospektif sergisi 26 Nisan’a kadan görülmeli. Ressamın tüm yaşyamında ürettiği yapıtlarla buluşuluyor. Ölümünün 10. Yılında İlhami Ercivan’ı anmak için düzenlenen sergide baskı resimler, desenler ve Atatürk portreleri ilgi çekiyor. Ercivan’ın yaklaşık 70 yapıtından oluşan sergide Anadolu’nun doğası, insanı ve yapılarının yorumuna tanık olunuyor. Köy yaşantısı içinde yaşam mücadelesinde düşüncelere dalmış erkekler de karşımıza çıkıyor. Yaşadığı Denizli’de Ercivan’ın resimleri sıkça görülüyor. Dolayısıyla horozlar da. Resim, vitray, heykel alanlarında eserler üreten ressam İlhami Ercivan, yurt sevgisini, özgürlüğün önemini hem özgün çizgileri, hem de baskı resmin farklı biçimleriyle resimseverlere hissettiriyor.

Atatürk köşesi Sanatçı İlhami Ercivan’ın sergisinde bir Atatürk Köşesi var. Bu köşede Mustafa Kemal Atatürk’ün şık ve özenli giyiminin yansıdığı birçok portresi ile karşılaşılıyor. Portrelerden Atatürk’ün insan sevgisi yüzündeki gülümseme ile yansıyor. TUĞÇE YERDELEN/İZMİR

lemek istersiniz? Sezon sonunda sahnelemeye başladığımız ve önümüzdeki yıl da devam edecek olan yeni oyunumuz “Başıbozuklar Zirvesi” ise belirsiz bir gelecekte, bilinmeyen bir coğrafyada geçiyor. Bulunduğu yeri korumak için bir oylamaya girmeye hazırlanan erk sahibi geçmişiyle hesaplaşmakta, geçmişin hayaletleriyle yüzleşmektedir. Herkesin yıllar önce öldüğünü sandığı bir kahramanın çıkagelmesi bu iç hesaplaşmayı dışarı çıkarır, yüzleşmeyi gerçeğe dönüştürür. Bu hesaplaşma öyküsü aracılığıyla iktidarın özünün ne olduğu, zamanın getirdiği değişimlere nasıl ayak uydurabildiği ve özellikle siyasi iktidarın kendisini korumakla görevli olan kolluk kuvvetleriyle ilişkisinin nasıl yozlaşabildiğiyle ilgili sorular soruyoruz. Son olarak, gelecek dönem için neler tasarlıyorsunuz? Önümüzdeki yıl onuncu sezonunu kutlamaya hazırlanan Tiyatro Öteki Hayatlar, bu yılki iki oyununun yanı sıra en az bir yeni oyun ve eski oyunlarından birkaçının yeniden sahneye taşınmasıyla zengin bir repertuvar hazırlığı içinde bulunuyor.

- Oyunlar m zdan “Kar la malar”, 2007 y l nda Afife Ödülleri kapsam nda Cevat Fehmi Ba kut ödülüne de er görüldü. “Ölü Güvercin” metni 2006 y l nda 1. Mitos-Boyut Oyun Yazma Yar mas ’nda Ba ar ödülü kazand . “Elim Sende” 2007 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri’nde mansiyon kazand . “Düriye Teyze” prodüksiyonuysa 2010 y l nda smet Küntay Özendirme Ödülü’ne de er bulundu. Tiyatro Öteki Hayatlar’ n oyunlar ndan ikisi, “Adviye” ve “Kar la malar” s ras yla 2007 ve 2009 y llar nda, Mustafa ekercio lu ve Neriman U ur rejileriyle Bursa Devlet Tiyatrosu’nda sahnelendi.

Tiyatro Öteki Hayatlar’ın ‘Başıbozuklar’ adlı oyunu

Adana için tiyatro zamanı Devlet Tiyatrolar , Sabanc Uluslararas Adana Tiyatro Festivali ba l yor. Sabanc Vakf ve Devlet Tiyatrolar i birli iyle düzenlenen “Devlet Tiyatrolar , Sabanc Uluslararas Adana Tiyatro Festivali” bu y l 16’nc kez tiyatroseverler için perde açacak. Adana’da 14 Nisan-16 May s tarihleri aras nda düzenlenecek festivalin aç l n Frans z ov tiyatrosu ‘Ilotopie’ yapacak. Türkiye’de ilk defa gösteri düzenleyecek olan grup Seyhan Nehri üzerinde sergileyece i “Suya Yans yan Dü ler” performans yla sanatseverleri adeta büyüleyecek. Grup ayr ca, rüya ve lunapark temal geçit seremonileri; mitolojik figürler, övalyeler, soytar lar, büyücüler, hayaletler, palyaçolar gibi rengarenk karakterlerle izleyicilere masals bir gece ya atacak. Türkiye’nin bir ay süren, en uzun soluklu uluslararas tiyatro festivali olma özelli ini ta yan etkinlikte, bu y l Türkiye’den 16, yurt d ndan 5 tiyatro toplulu u, 21 farkl oyun ve atölye çal mas sergileyecek. Ta köprü’de dans gösterileri Eski ehir, stanbul ve Kocaeli Büyük ehir Belediyesi ehir Tiyatrolar ile stanbul, Bursa, Van, zmir, Ankara Devlet Tiyatrolar n bir araya getirecek etkinlik için Fransa, spanya, ran, Azerbaycan ve Romanya tiyatrolar da Adana’ya geliyor. Festivalde ayr ca Ankara Ekin Tiyatrosu ‘Üçüncü Zil’, Kenter Tiyatrosu ‘Toplu Hikayeler’, Tiyatro Kedi ‘Bana Esmeyi Anlat’ ve Mersin Opera ve Balesi de ‘Çal ku u’ oyunlar n tiyatroseverlerin be enisine sunacak. Festival, 10-16 May s tarihleri aras nda Adana’n n simgesi Ta köprü üzerinde gerçekle ecek müzik, dans ve performans gösterileriyle renklenecek. Festivalde ayr ca danstan müzi e, resimden sahne foto rafç l na kadar birçok farkl konuda Atölye Çal malar düzenlenecek.

ÖZSEZGİN

Koruma ve sahiplenme konusunda

Başarısı ödüllerle de tescillenmiş bir topluluk

tindeyiz, ancak bizim tiyatro anlayışımızla aynı doğrultuda olduğu sürece yerli ya da yabancı başka yazarların oyunlarına da kapımızı kapatmıyoruz. Bu dönem sahnelediğiniz “Üç Yapraklı Yonca” adlı oyununuzu kısaca anlatır mısınız? Bu yılki oyunlarımızdan “Üç Yapraklı Yonca” Berlin duvarının yıkıldığı gece karşılaşan üniversite öğrencisi iki gencin evlilik ve boşanmayla devam eden ilişkisini anlatıyor. Biz, seyirci olarak onların ilişkilerinin üç ayrı dönüm noktasına tanık oluyoruz, tanışmalarına, ayrılmalarına ve uzun yıllar sonra yeniden karşılaşmalarına. Bu yolla bir yandan bir çiftin kişisel öyküsünü izlerken bir yandan da bir kuşağın gelişimini görmüş oluyoruz. On bir yılı birbirlerini hiç görmeden geçirdikten sonra rastlantı sonucu karşılaştıklarındaysa birlikte geçirdikleri ilk on yılın ve ayrı ayrı yaşadıkları ikinci on yılın muhasebesini yaparak geleceğin kendilerine ne getireceğini merak ediyorlar. Devam eden başka bir oyununuz daha var, ‘Başıbozuklar Zirvesi’. Bu oyun hakkında neler söy-

Kaya

kayaozsezgin@yahoo.com.tr

‘Tiyatro öteki hayatlardır; kendinizden yorulmuşsunuzdur, biraz dinlenirsiniz’ diyerek izleyiciyi kendini anlamaya yönelten; başarıları ödüllerle de tescillenmiş bir topluluk mpati kavramını merkeze alan, bireylerin yaşamını paylaşmakta olduğu başka bireyleri biraz daha anlayabilmesine katkı sağlayabilecek bir tiyatronun peşinde olan genç bir topluluk ‘Tiyatro Öteki Hayatlar’. Topluluğun kurucularından H. Can Utku ile tiyatroya bakışlarını ve çalışmalarını konuştuk. Tiyatro Öteki Hayatlar’ı kurmaya nasıl karar verdiniz? Tiyatro Öteki Hayatlar’ı 2005 yılında Galatasaray Üniversitesi Tiyatro Topluluğu’ndan arkadaşlarımla birlikte kurduk. Amacımız mezun olduktan sonra da birlikte tiyatro yapmaya devam etmek ve üniversite tiyatrosunda sahip olduğumuz amatör ruhu korurken biraz daha profesyonel koşullarda çalışarak daha çok seyirciye ulaşabilmekti. Neden ‘öteki hayatlar’ adını seçtiniz? Tiyatronun adı arkadaşlarımızdan birinin şu cümlesinden geliyor: “Tiyatro öteki hayatlardır; kendinizden yorulmuşsunuzdur, içeri buyurun, biraz dinlenirsiniz.” Bu aslında bizim tiyatro anlayışımızı da özetleyen bir cümle. Yargılayan, suçlayan, öfkeli bir tiyatrodan çok sorgulayan, anlamaya çalışan, meraklı bir tiyatro arıyoruz. Şimdiye kadar kaç oyun sergilediniz? Oyun seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz? Kurulduğumuzdan bu yana geçen dokuz sezon içinde, hâlâ devam etmekte olan 3 oyunumuzla birlikte toplam 16 oyunu seyirci karşısına çıkardık. Bunlardan 15 tanesi kendi metinlerimizdi. Tamamen kendimize ait bir tiyatro yapabilmek ve seyircimize kendi sözümüzle seslenebilmek için önceliği her zaman kendi metinlerimize vermek niye-

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

SANAT NOTLARI

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

İspanya Yllana Tiyatrosu’ndan ‘Muu’ 2 gün oynanacak 14 Nisan Pazartesi günü Frans z ov tiyatrosu ‘Ilotopie’ “Suya Yans yan Dü ler” ile Ta köprü-Seyhan Nehri üzerinde performans sergileyecek. 15 ve 16 Nisan tarihlerinde stanbul Devlet Tiyatrosu ‘Çöl F rt nalar ’ oyunu ile Hac Ömer Sabanc Kültür Merkezi Sahnesi’nde; 17 ve 18 Nisan tarihlerinde Kocaeli Büyük ehir Belediyesi ehir Tiyatrosu ‘Guguk Ku u’ adl oyunu Hac Ömer Sabanc Kültür Merkezi Sahnesi’nde; 19 ve 20 Nisan tarihlerinde spanya Yllana Tiyatrosu “Muu” adl oyunu Hac Ömer Sabanc Kültür Merkezi Sahnesi’nde; 21 ve 22 Nisan tarihlerinde stanbul Büyük ehir Belediyesi ehir Tiyatrosu ‘ stanbul Efendisi’ adl oyunu Hac Ömer Sabanc Kültür Merkezi Sahnesi’nde ve 22 Nisan tarihinde spanya Yllana Tiyatrosu ‘Muu’ adl oyunu Sabanc Üniversitesi’nde; 23 ve 24 Nisan tarihlerinde Ankara Ekin Tiyatrosu ‘Üçüncü Zil’ adl oyunu Hac Ömer Sabanc Kültür Merkezi Sahnesi’nde ve 24 Nisan tarihinde Kocaeli Büyük ehir Belediyesi ehir Tiyatrosu “Guguk Ku u” adl oyunu Sabanc Üniversitesi’nde.

K

ültürün olmazsa olmazlarından biri, belki de en başta geleni koruma eylemiyle ilişkilidir. Korunan kültür nesneleri bir araya geldikçe, o nesnelerin işaret ettiği kavramların varlığı tartışılmaz olur, giderek o nesneleri el altında, göz önünde tutmanın önemi kitlelerin bilincine kazınır, onlarla tarihin akışı önünde dik durmanın haklılığı tescillenmiş olur. Kültür ve sanat varlıklarını koruma bilincinden yoksun toplumların içine düştükleri aczin derecesi katlandıkça artar, başka kültürlerin envanterine geçen, çoğu zaman da bizde olduğu gibi elden kaçırılan belgesel ve sanatsal değeri yüksek eserler, artık ait oldukları kültür açısından önüne geçilemez birer kayıptır. Onları geri alma konusunda yaşanan girişimler, her zaman olumlu sonuç vermez. Kendi kültürüne sahip çıkamayan toplumlar, tarihsel ve kültürel bir vebal altına girdiklerini, iş işten geçtikten sonra çok geç anlarlar. Geçenlerde bir gazetede (Cumhuriyet, 29 Mart) okuduğumuz haber, koruma ve sahiplenmede, geriden nal toplama düzeyini henüz aşamadığımızın, dolayısıyla Osmanlı toplum yapısından miras kalan alışkanlığımızı bugün bile kıramamış olduğumuzun bir göstergesiydi. TRT arşivindeki Halil Dikmen ve Selahattin Teoman’ait iki tablonun, artık kayıtlarda geçmediğine ilişkindi bu haber. İlgili kurumdan görebildiğim kadarıyla bir açıklama gelmediğine, daha da garip olanı Ankara Radyosu’nun koridorlarını süsleyen bu tablolardan birinin yerine fotoğrafı konulduğuna göre (heber bu yöndeydi) şimdilik olay kapanmış görünmektedir. Söz konusu tabloların hangi kanalla ve ne zaman TRT arşivine geçmiş olduğunu bilmiyorum. İlgili haberde, bu konuyla ilgili soruşturma başlatılacağı bildiriliyordu; umarım öyle olur ve söz konusu resimler bir yerlerden çıkar ya da hiç çıkmaz, olay da unutulur gider. TRT yıllar önce, 1970’te, seçici kurulun yedek üyeleri arasında benim de bulunduğum bir yarışma açmış ve katılımcılardan 12 sanatçının yapıtları bu yarışma sonucunda ödül kazanmıştı. Sonraki yıllarda yolum Ankara Radyosu’na düştüğünde, ödül kazananlar arasında Orhan Peker’in başyapıtlarından biri olduğu kuşku götürmeyen Aşık Veysel portresini giriş koridorunda asılı gördükçe, kurumun bu sahiplenici tutumunu kıvançla karşılar, ama ödül kazanmış olan öteki sanatçılara ait tabloların nerede olduğu hakkında yetkililerden bilgi almadıkça bu kıvancım sürekli olmazdı. Aynı dönemde tanık olduğum bir başka olay, iyi niyetimi büsbütün sarsmıştı. Sözünü ettiğim yarışmanın ödüllü sanatçılarından Mustafa Ayaz’ın tablosu, TRT’ye ait bir başka binada ( Dış Yayınlar Dairesi) tuvalinden çiviyle duvara çakılmıştı. Şasiye gerili tuvali duvara asmak için bu yolu kullanmak, olsa olsa orada görevli bir hizmetlinin işi olabilirdi. Ancak ne hikmetse, bu sakil durum orada çalışan hiçbir aydının gözüne takılmamış olacak ki, tablo öylece kalakaldı yerinde. Her şey bir yana, sözünü ettiğim yarışmadan kuruma kalan yapıtlar gibi, sonraki tarihlerde kurum arşivine geçmiş yapıtların da ( nerdeyse bu yapıtlar ) özel bir mekânda teşhire tabi tutulması gerekmez miydi? Örneğin Orhan Peker’in yukarda andığım tablosu ve öteki resimlerin akıbeti ne oldu, şimdi nerede ve hangi koşullar altında yaşamlarını sürdürüyorlar? Kuşkusuz burada salt TRT’yi hedef almak değil amacım, bir arama yapılsa, öteki kurumlarımızın elinde bulunan sanat yapıtları hakkında kimbilir umut kırıcı nice örneğe tanık oluruz.. Bu yazımı yazarken, bizde yaşayan ressam kuşağı içinde en saygın isimlerden biri olan Naile Akıncı’nın ölüm haberini aldım. Gazete haberlerinde “kadın ressam” tanımıyla birlikte adı geçti Akıncı’nın. Bu tanımın yanlışlığına birkaç yerde değinmiştim. Naile Akıncı’nın sanatçı kimliği, karşı cinsten meslektaşlarıyla aynı düzeydedir kuşkusuz. Karşı cinsten sanatçıların sözünü ederken “erkek ressam” tanımını kullanmadığımıza göre, bu “kadın ressam” tanımı da ne oluyır? Akıncı’nın “kadın” ressam olması, değerine bir şey katmayacağı gibi değerinden bir şey de eksiltmez. Biz, Naile Akıncı’nın şahsında bir kadın ressamı değil, gerçek bir sanatçıyı kaybettik.


Hazırlayan: Hüseyin KAYA

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

FİNAL ÖNCESİ KUPANIN TÜRKİYE’YE GELECEĞİ KESİNDİ ANCAK KİMİN GETİRECEĞİ MAÇTA BELİRLENDİ:

KUPAYI ASLAN GETİRİYOR!

SPORDA DÜN FUTBOL Süper Lig

Fenerbahçe ve Galatasaray Avrupa Ligi’nde finale yükselerek tarih yazarken, kupanın adresi Türkiye olmuştu. Sarı-Kırmızılı takım gösterdiği performansla kupayı ülkemize getiren ekip oldu

G.Birliği 0- 0K.Erciyes Eskişehir 2-2 Trabzonspor F.Bahçe-Antalya

1.Lig

T.Linyit 2-1 A.Demirspor İstanbul BB 4-1 Boluspor K.Maraş 0-2 G.Antep BŞB Manisa 2-1 1461 Trabzon Karşıyaka 3-1 Balıkesir Orduspor 0-0 Samsun M.İdmanyurdu 3-1 Buca Adanaspor 1-1 Ankara Fethiye 1-4 Denizli

G

BASKETBOL Erkekler

A.Efes 77-57 Aliağa Uşak 91-78 Konya Karşıyaka 83- 74F.Bahçe

69 GALATASARAY

Işıl Alben 9, Zellous 9, Bone 10, Nevriye Yılm Torrens 9, Lyttle 19, az Esra Şencebe, Şebnem 4, Bahar Çağlar 3, Kimyacıoğlu 6, Yasemen Saylar

Kadınlar

Euroleague Final Fenerbahçe 69-58 G.Saray

FENERBAHÇE

VOLEYBOL

58

Birsel Vardarlı 2, Pon dex 12, Verameyenka, Ho ter 18, McCoughtry ling Bibrzycka 10, Yacoub sworth 2, Matovic, ou 2, Esmeral Tunçlu er 10, Nevlin 2

Kadınlar

Ereğli 0-3 Çanakkale Sarıyer 3-1 Halkbank Süper Kupa Erkekler İstanbul BŞB 2-3 M.Piyango F.Bahçe 2-3 Halkbank Süper Kupa Kadınlar Eczacıbaşı 3- 1G.Saray

Salon: DIVS Hakemler: Jasmina Jur sandro Martolini (İta as (Sırbistan), Aleslya), Anne Panther (Al manya) 1. Periyot: 7-26 Devre: 29-42 3. Periyot: 44-53

alatasaray karşılaşmaya oldukça etkili bir oyunla başladı. Sarı-Lacivertlilerin savunma direncini bir anda kıran Galatasaray, ilk çeyreği tam 19 sayı farkla, 26-7 kazandı. Sarı-Kırmızılılar ikinci çeyreğe, ilk periyota nazaran daha etkisiz başladı. Farkı düşürme çabasına girişen Fenerbahçe ise, savunmada boşluklar bıraksa da, hücum anlamında daha çok daha etkiliydi. Nitekim üst üste bulduğu sayılarla farkı azaltan SarıLacivertlilere karşın, devre arasına 42-29 önde girmeyi başardı. İkinci yarı karşılıklı top kayıpları ile başladı. İki takımın da önceliği savunmaya verip hızlı hü-

cumlara çıkması, orta alandaki pas dengesini bozdu. Farkı 4 sayı daha indiren Fenerbahçe buna rağmen son çeyreğe 53-44 geride girdi. Final periyodu ise büyük bir çekişmeye sahne oldu. Karşılıklı top kayıplarının devam ettiği son çeyrekte fark bir ara 2 sayıya kadar inse de Fenerbahçe öne geçme şansını yakalayamadı. Galatasaray karşılaşmayı 69-58 yenerek kupayı almayı başardı.

Turnuvanın ev sahibi 3. oldu Üçüncülük maçında ev sahibi Rus ekibi UMMC Ekaterinburg, Fransa’nın Tango Bourges takımını 80-60 yenerek, üçüncü oldu. Ev sahibi ekip rakibine maç boyu üstünlük sağlarken, 1. periyodu 20-18 önde kapatırken, devre arasına ilk yarıyı da 43-35 önde girdi.

Onur

BELGE onurbelge@aydinlikgazete.com

Fenerbahçe olmak zor iş

ŞAMPİYONLUK PROVASI Şampiyonluk için gün sayan Fenerbahçe kümede kalma mücadelesi veren Antalyaspor’u 4-1 ile geçti. Sarı-Lacivertliilerin şimdiki hedefi ise haftaya Beşiktaş’ı yenerek şampiyon olmak PUAN DURUMU 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18

FENERBAHÇE BEŞİKTAŞ GALATASARAY TRABZON SİVASSPOR KARABÜK KASIMPAŞA AKHİSAR ESKİŞEHİR G.BİRLİĞİ BURSASPOR G.AZİANTEP KONYASPOR RİZESPOR K.ERCİYESSPOR ANTALYASPOR ELAZIĞSPOR KAYSERİSPOR

O 29 29 29 29 29 29 29 29 29 29 29 28 29 29 29 29 28 29

G 21 15 14 11 13 11 10 11 10 11 10 10 9 8 8 5 8 6

B 3 9 11 10 4 9 11 7 9 5 8 6 7 9 6 13 4 7

M 5 5 4 8 12 9 8 11 10 13 11 12 13 12 15 11 16 16

A 66 48 49 41 51 27 45 37 30 33 33 34 37 35 30 30 33 23

Y 29 27 24 34 51 27 35 42 28 37 41 48 39 39 42 38 54 47

A v. P 37 66 21 54 25 53 7 43 0 43 0 42 10 41 -5 40 2 39 -4 38 -8 38 -14 36 -2 34 -4 33 -12 30 -8 28 -21 28 -24 25

CENK ÇINAR

4

FENERBAHÇE

S

Bu kez olmadı

İbrahim **),

.80 ü p e r Volkan **, Mehmet, **Ca(Dk *** (Dk.70 H.Ali **, Kadlec *** ner lih ** (Dk.66 es Alv Lig’in 29. **), Selçuk **, Meilres **, Sa haftasında Alper **), Kuyt **, Sow **, Webo ** al F e n e r b a h ç e T.D: Ersun Yan kendi sahasında TALYASPOR Antalyaspor’u AN ay * (Dk.57 Vederson kan **, Serkan **, Gir ur **, Musa **, *, Uğ konuk etti.Sarı- Ha ray Ko *, um Bo **), ** (Dk. 77 Emrah L a c i v e r t l i l e r İbrahim **, Promise **, Tita *), Diarra ** maça istekli baş- T.D: Fuat Çapa larken 21. daki, Dk.38 ve Dk.88 Goller: Dk.21 Caner nerbahçe), Dk.31 kada ise Caner’in Kadlec, Dk90+3 Sow (Fe Promise ( Antalya) mükemmel frkiahçe) Sarı Kart: Salih (F.B (Antalya) Serkan kik golü ile öne Kırmızı Kart: 90+3 n Abay Hakem: Süleyma u geçmeyi başardı. Stat: Şükrü Saracoğl Yenen golün ardından konuk ekip Antalyaspor 31’de Promise ile cevap verdi. Serbest vuruşta ceza alanına yapılan ortada Isaac’in yakın mesafeden kafa vuruşu topu ağlarla buluştu. Ancak Antalya’nın bu sevinci fazla uzun sürmedi. 38’de Sağ kanattan kullanılan köşe vuruşunda ceza alanına yapılan ortada Alves’in kale sahasına indirdiği topa Kadlec vurdu ve Fenerbahçe’yi bir kez daha öne geçirdi. İlk 45 dakikada başka gol sesi çıkmazken soyunma odasına Fenerbahçe’nin 2-1’lik üstünlüğü ile girildi. İkinci yarıya Fenerbahçe kontrollü bir şekilde başlarken Antalyaspor ise beraberlik golü için pozisyonlara girmek istedi fakat Fenerbahçe savunması konuk ekibin bu isteğini gerçekleştirmesine izin vermedi. Karşılaşmanın son bölümlerine doğru konuk ekip Antalyaspor’un direnci kırılırken F.Bahçe’nin baskısı üçüncü ve dördüncü golü ard arda getirdi. Önce 88’de Kadlec ardından 90+3’de Sow maçın skorunu belirledi.

1

ANTALYASPOR

FENERBAHÇE

İki yıldır üst üste ETTU CU P’ı kazanarak tarihi bir başar ıya imza atan Fenerbahçe Ma sa Tenisi Kadın Takımı, bu sez on ise Şampiyonlar Ligi finalin de kaybetti ve Avrupa ikincisi oldu. Fenerbahçe Masa Ten isi Bayan Takımı, Şampiyonlar Ligi Finali’nde Almanya temsilc isi TTC Berlin Eastside takım ına deplasmanda 3-2, Istanb ul’da ise 3-0 mağlup oldu.

B

ir yanda masa tenisi, öte yanda bayanlar basketbolu, beri yanda Antalyaspor ile oynayan futbol takımı. Hepsi şampiyonluğa koşuyor. İlk ikisi Avrupa’da, diğeri de Türkiye liglerinde. Ve de taraftarlardan “Vay, nasıl Avrupa Şampiyonu olamazsın” diye tepkiler. Oysa birkaç yıl önce tur geçince takımlarımıza destanlar yazılır, takımlar baş tacı edilirdi. Ben hepsini candan kutluyorum, özellikle başarıyı Türkiye’ye getiren ve derbi mücadelemizi oraya taşıyanlar ayrıca kutlanmaya layık. Antalyaspor karşısındaki Fenerbahçe’ye gelince, artık şampiyonluk için lig süresinin bitmesi bekleniyor. Zordur böylesine stresli maçlar. Konuk ekip de canıyla uğraşıyor. Ama canıyla uğraşırken, neredeyse sarı lacivertli futbolcuların canına da kast ediyordu. Sow, Salih ve Kuyt’ın kafaları, ağızları, burunları dirsek ve tekme darbeleriyle kan revan içinde kaldı, üçü de sarı kart olmadı. Futat Çapa, yerini aldığı Samet Aybaba gibi pasif ve sert oynatan bir hoca. Oysa Antalyaspor Mehmet Özdilek ile kendi futbolunu oynamaya çalıştığında çok daha iyiydi. Orta alandaki gladyatörler Musa, İbrahim Dağaşan, Koray Aslan, Uğur İnceman yetmiyordu. Bunlara bir de forvetten İsaac eklendi. Fenerbahçe’de kafasına file bandaj takılmadık forvet kalmadı desek yeridir. Fenerbahçe’de Savunma Alves ve Caner dışında zorunlu olarak değişti. Sakat ve cezalılar yüzünden sağda Mehmet Topuz, stoperde Kadlec vardı sahada. Orta alan ise Meireles, Selçuk Şahin ve Salih Uçan oynadılar. Salih zaman zaman yaptığı hareketlerle tribünlerin beğenisini kazandı. Giderek kişiliğini oturttuğunu gösterdi. Yerini Alper’e bırakırken alkışlandı. İlk gol öncesindeki serbest atışı takımına kazandırırken, topu rakibinden mükemmel sıyırdı, darbe ile yerde kaldı. Caner, frikiği yakın alt köşeye mükemmel vurdu. Ama on dakika sonra serbest atışa kafa koyan İsaac’in sağladığı beraberlik maçın sonu olmadı. Kadlec biri ilk yarıda olmak üzere serbest atışlarda rakip savunmadan dönen şutları gole çevirerek belki de maçın “en kötü oynayan yıldızı” oldu. Sow’a perdeyi kapatmak düştü.

1. Lig’de işler karıştı! Fırtına’yı 2-2 1. Lig de 35. hafta dün aynı saatte başlayan 9 maçla geride kaldı. Lider İstanbul BŞB Boluspor’u 4-1’le geçerek Süper Lig’e direkt çıkma yolunda büyük bir adım atarken, Orduspor’un Samsunspor’la berabere kalması, Balıkesirspor’un ise Karşıyaka’ya 3-1 mağlup olması üst sıralardaki dengeleri bozdu. Bitime 3 hafta kala, 2. sıra için 5 aday bulunurken, bu takımlardan Samsunspor ve Mersin İ.Y 2. Orduspor’un 6 puan gerisinde yer alıyor.

Küme hattı yanıyor Play-off mücadelesine kalmakta Süper Lig’e yükselmenin bir diğer yolu. Ligi 4 ila 6. sıralar arası bitiren takımlar play-off mücadelesine katılma hakkı kazanırken, bu sıralar dışında bulunan ancak umudunu sürdüren tek takım Manisaspor olarak göze çarpıyor. Manisa ekibi 7. sırada bulunurken, 6. sıradaki Mersin İdmanyurdu’nun 6 puan gerisinde bulunuyor.

Bu sezon 4 takımın küme düşeceği 1. Lig’de bitime 3 hafta kala sadece bir takımın düşmesi kesinleşti. 13 puanla 19. sırada bulunan K.Maraş bir alt ligin yolunu tutarken, diğer 3 takım henüz belirlenemedi. Şuan Tavşanlı Linyit, Fethiye ve 1461 Trab-

zon’un bulunduğu küme hattının son 3 maçta değişme ihtimali yüksek görünürken, ateş hattının hemen üzerinde yer alan Boluspor, Adanaspor, Gaziantep BŞB ve Bucaspor için ise tehlike çanları çalıyor.

PU AN DU RU MU 1 İSTANBUL BB 2 ORDUSPOR 3 BALIKESİRSPOR 4 ANKARASPOR 5 SAMSUNSPOR 6 MERSİN İ.Y. 7 MANİSASPOR 8 Ş.URFASPOR 9 KARŞIYAKA 10 DENİZLİSPOR 11 A. DEMİRSPOR 12 BUCASPOR 13 G.ANTEP BŞB 14 ADANASPOR 15 BOLUSPOR 16 T.LİNYİTSPOR 17 FETHİYESPOR 18 1461 TRABZON 19 K.MARAŞSPOR

O G B M A Y Av. P 33 22 6 5 69 35 34 72 33 19 8 6 49 24 25 65 33 19 7 7 51 31 20 64 33 17 12 4 57 30 27 63 33 15 14 4 53 31 22 59 33 16 11 6 53 36 17 59 33 16 5 12 51 41 10 53 33 12 8 13 42 43 -1 44 33 11 10 12 47 46 1 43 34 13 4 17 39 54 -15 43 34 10 10 14 54 59 -5 40 33 12 3 18 41 55 -14 39 33 9 11 13 28 40 -12 38 34 9 10 15 47 54 -7 37 33 8 10 15 31 45 -14 34 33 9 7 17 38 59 -21 34 33 8 8 17 42 56 -14 32 33 6 13 14 43 55 -12 31 33 2 7 24 28 69 -41 13

İkinci yarıya da iyi başlayan UMMC Ekaterinburg, 3. periyodu da 66-42 önde tamamladı. UMMC Ekaterinburg, son periyotta da üstünlüğünü koruyarak, parkeden 20 sayı farkla 8060 galip ayrıldı ve şampiyonayı üçüncü sırada tamamladı.

penaltılar yıktı Süper Lig 29. hafta mücadelesinde Eski ehirspor ile Trabzonspor kar kar ya geldi. Eski ehir Atatürk Stadyumu’nda oynanan ve Volkan Bayarslan’ n düdük çald mücadele 2-2’lik e itlik ile sona erdi. Konuk ekibin gollerini 40. dakikada Özer Hurmac ve 50. dakikada Paulo Henrique kaydederken, ev sahibi ekibin beraberlik say lar ise 68. ve 72. dakikalarda Erkan Zengin’in penalt dan kaydetti i iki gollerden geldi. Al nan bu sonucun ard ndan Trabzonspor puan n 43’e yükseltirken, Es-

ki ehirspor da puan n 38 yapt . Süper Lig’in 30. haftas nda Trabzonspor deplasmanda Kayseri Erciyesspor’un konu u olurken, Eski ehirspor ise Karabükspor deplasman nda boy gösterecek. Ayr ca kar la man n 88. dakikas oynan rken, Trabzonspor formas giyen Aykut Demir rakip oyuncu Kamara’ya yapt hareket sonras nda mücadeleninin hakemi Volkan Bayarslan taraf ndan ikinci sar karttan k rm z kart ile cezaland r ld ve oyun d nda kalarak bordo mavili ekibi 10 ki i b rakt .


14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

Hazırlayan: Hüseyin ŞUEKİNCİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

‘Garip’ topu kimseye vermedi

S A T I N Y A M A M A H AYNI Galatasaray, Sivasspor deplasmanından 2-1 mağlup ayrılarak dış saha maçlarında puan kaybetme geleneğini sürdürdü. Neredeyse sezonun sonuna geldik, ancak SarıKırmızılılar halen bu soruna bir çözüm üretebilmiş değil ANIL BUDAK

G

alatasaray’ n deplasman kabusu sürüyor. Son olarak d sahadaki Sivasspor maç ndan 21 ma lup ayr lan Sar -K rm z l lar, halen bu soruna herhangi bir çözüm üretemedi. Galatasaray gibi büyük bir tak m n, sezon ba ndan bu yana deplasman maçlar nda s k nt ya amas ve burada kaybetti i puanlar nedeniyle ampiyonluk yar ndan kopmas kesinlikle kabul edilemez. Sar -K rm z l lar, son 6 deplasman maç nda galip gelemedi. Al nan

en son galibiyet, 28 Aral k 2013’te Erciyes deplasman ndayd . Yani Sar -K rm z l lar’ n 2014’te deplasman galibiyeti bulunmuyor. Bu gerçekten endi e verici. Daha da endi e verici olansa, bu problemin sezonun sonuna yakla t m z, al nan her puan n alt n de erinde olaca bir periyota girilirken hala çözülememi olmas .

İkincilik de tehlikede Galatasaray, bu deplasman performans yla ikincilik ans n da tehlikeye at yor. Be ikta ’ n puan kaybetti i haftada bu maç kazan lsay-

d , Sar -K rm z l tak m, büyük bir avantaj elde edecekti fakat ba aramad lar. Bu sene Fenerbahçe’nin Avrupa cezas nedeniyle çok k ymetli olan ikincilik direkt ampiyonlar Ligi biletini alma anlam n ta yor. Sadece Sar -K rm z l lar için de il, her tak m için bu organizasyondan gelecek para ve bu turnuvada mücadele edecek olman n getirece i prestij çok önemli. Galatasaray yönetimi ve teknik heyetinin de buna önem verdi i ortada ancak, bu ekilde devam edilirse, ikincili i de kaybetmek olas .

Süper Amatör Futbol Ligi’nde Kütahya Dumlupınar Üniversitesi - Çukurköyspor takımlarının final maçında sahaya iki kez giren kurt köpeği, ağzına aldığı topla yetkililere zor anlar yaşattı. İlk yarının sonlarında sahaya giren Garip adlı köpeği, futbolcular yakalayarak dışarı çıkardı. Boynunda tasması olmayan Garip, maçın 2. yarısı başladıktan kısa bir süre sonra tekrar tel örgülerin arasından geçip sahaya girdi. Garip, ağzındaki topu götürüp Çukurköyspor’un kalesine attı. Kurt köpeği saha dışına çıkartılan köpek, tel örgülerin etrafında maç boyunca sağa sola koşup durdu.

‘İtfaiyeci olarak geldim’

Galatasaray Kulübü’nün yıllık olağan mali gene toplantısı Lütfi Kırdar Ul l kurul uslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapıldı. Kurulda konuşan Başka olmadığı yönündeki ele n Ünal Aysal, kulübe katkısının ştirilere sert karşılık ver di. Aysal; Galatasaray bir spor ku lübü değildir. Galatasaray bir misyondur. Kulübe bir çivi çakmadım deniliyor, ben bu ray rak değil itfaiyeci olarak a marangoz olageldim diye biliyorum’ dedi. Mali açıdan sıkıntılı gü nleri geride bıraktıklarını belirten Aysal, ‘Günü kurtarma döneminin geride kaldı ğını, yarınları inşa etmek için çok da ha önemli bir döneme girdiğimizi söy leyeb 3 yıllık sportif ve mali bil iliyorum. ançomuz ortadadır. Kulübümüzün 2013 bütçesi ciddi bir gelir fazlası üre terek kapanmıştır. Bugün bazı arkad aşlarımızın battık, bittik açıklamasını hiç tas vip etmiyorum. İlk günden itibaren çiz diğimiz plan ve stratejilerden sapmama ya özen gösterdik. Değerli dostlarım bu borçları biz yapmadık biliyorsunuz. 10 yılı aşkın bir sürede bu borçlar bizden önce birikti’ şeklinde konuştu .

Vücut Geliştirme Şampiyonası bitti Zonguldak’ta düzenlenen, Türkiye Vücut Geliştirme Şampiyonası ve Avrupa Milli Takım Seçmeleri sona erdi. Türkiye Vücut Geliştirme Fitness ve Bilek Güreşi Federasyonu’nca düzenlenen ve 4 gün süren şampiyonaya 300’e yakın sporcu katıldı. Gençler, büyükler, masterler vücut geliştirme, fitness, çocuk fitness, body fitness, wellness ve atletik fizik kategorilerinde boy ve kilolarına göre oluşturulan 51 sıklette 1’inci olmak için mücadele etti. Avrupa Milli Takımı’na seçilecek sporcuların ise teknik kurulun incelemesi sonrası belli olacağı açıklandı.

Göztepe taraftarından eğitime destek

Hazırlıklar yarın başlıyor Süper Lig’de yapt Konyaspor maç n n ard ndan ara vermeden Fenerbahçe derbisinin haz rl klar na ba layan Be ikta ’ta futbolcular iki gün izin yapacak. Siyah-Beyazl lar, Fenerbahçe derbisinin haz rl klar n yar n yapaca çift antrenmanla sürdürecek. Sabah saatlerinde BJK Nevzat Demir Tesisleri’nde toplanacak futbolcular, saat 11.00’de günün ilk çal mas n yapacak. Siyah-Beyazl lar, günün ikinci antrenman na ise saat 17.00’de ç kacak.

Beşiktaş zorlu virajda Karabükspor’a son dakika golüyle yenilen, Konyaspor deplasmanında 3 puanı uzatma dakikalarında kaybeden Beşiktaş’ı, geride kalan 5 haftada zorlu bir fikstür bekliyor Şampiyonlar Ligi’ne direk katılabilmek için Galatasaray’la amansız bir mücadele veren Beşiktaş’ı, önümüzdeki hafta Fenerbahçe maçıyla başlayacak kritik bir 5 hafta bekliyor. Galatasaray’ın Sivas deplasmanında kaybetmesiyle ligde 2. sıraya yerleşen Siyah-Beyazlılar, 20 Nisan’da lider Fenerbahçe’yi ağırlayacak. Kadıköy’deki ilk maçta rakibiyle 3-3 berabere kalan Beşiktaş, sahaya mutlak kazanmak için çıkacak.

Sivas büyüklere acımıyor Sahasında Fenerbahçe’yi ve

Galatasaray’ı yenen, gözünü Avrupa diken Sivasspor, Beşiktaş’ın 5 maçlık periyottaki en zorlu deplasmanı. Derbinin yorgunluğu ile Sivas’a gidecek olan Beşiktaş’ın Sivasspor karşısında nasıl bir performans sergileyeceğini kestirmek zor. Beşiktaş ardından Avrupa kupalarına katılmak için mücadele eden bir başka zorlu rakiple, Kasımpaşa ile sahasında oynayacak. Kasımpaşa, her ne kadar ligin 2. yarısında istediği sonuçları alamasa da oldukça genç ve güçlü bir kadroya sahip bir takım. Siyah-Beyazlılar, son iki haftada

ise önce Elazığ deplasmanına gidecek. Ligde kalma mücadelesi veren Elazığspor’la deplasmanda oynayacak olan Beşiktaş, son maçında ise eski futbolcusu Mehmet Özdilek’in takımın başına geçmesiyle büyük bir çıkış yakalayan Gençlerbirliği ile karşılaşacak. Beşiktaş’ın son 5 maçı Galatasaray’a nazaran zor gibi gözükse de, Sarı-Kırmızılıların özellikle deplasman maçlarındaki performansı, Siyah-Beyazlıların Şampiyonlar Ligi’ne direk katılma ihtimalini bir adım öne çıkarıyor diyebiliriz.

Bodrum’un Pınarlıbelen Köyü’ndeki 100 öğrencisi bulunan Nilgün Dr. Kerim Cangır İlkokulu’na destek veren Göztepe taraftarları, düzenledikleri gecede gönüllerince eğlendiler. 200’ün üzerinde kişinin katıldığı gecede taraftarlar, Göztepe marşını okuyup, sarı kırmızı pasta kesti. Nilgün Dr. Kerim Cangır İlkokulu’na destek vermeyi sürdüreceklerini belirten Göztepeliler Grubu sözcüsü Emrah Çatak, gecedeki gelirin tamamını, okulun eğitim araç ve gereçleri için kullanacaklarını söyledi. Taraftarlar, orkestrayla birlikte coşarken, Göztepe Başkanı Hüseyin Altınbaş, “Eğitim için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız. Gerek taraftarımız, gerekse camiamız topluma örnek olacak projeler geliştiriyor” diye konuştu.

Altınbaş cezalara dikkat çekti Takımının son yıllarda aldığı büyük cezalara dikkat çeken ve taraftalara uyarılarda bulunan Başkan Altınbaş; “Kimsenin Göztepe’nin geleceğini karartmasına, adını lekelemesine izin vermeyeceğiz. Bugüne kadar hoşgörümüzden ötürü tribünlerdeki taraftar liderlerine ses çıkarmadık, ancak kulübümüz artık hem maddi hem manevi yıkıma uğramaya başladı. Alsancak Stadı’na 70 kamera yerleştirildi. Bundan sonra kim suç işlediyse federasyon ve adalet onun yakasına yapışsın, kulübümüzün peşini bıraksın. Bu cezaları hak etmedik. Tribün lideriyiz diyenler dönsünler, 1992-98 yılları arasındaki centilmen taraftara, liderlere baksınlar. Bir yandan taraftarımızı arttırmaya, gençlerimize ve çocuklarımıza güzel örnek olmaya devam edeceğiz. Bir yandan tüm cezalar bize gelecek. Yeter artık diyoruz, on tane kadar kendine taraftar lideri diyen kişi var, bunlar kendilerine gelmezlerse gerekeni yapacağız.” şeklinde konuştu.


Hazırlayan: Füsun İKİKARDEŞ

fusunikikardes@aydinlikgazete.com

1999 Depreminde AKUT

KURULUŞ 1921

17 Ağustos 1999 öncesinde ülkemizde arama kurtarma konusuna odaklanmış tek gönüllü dernek AKUT’tu. Ancak Marmara Depremini izleyen günlerde, yurdumuzun pek çok bölgesinde yüzlerce arama kurtarma grubu örgütlendi. Birçok ilimizde, ilçemizde özellikle afetlere yerel müdahale sağlamak amacıyla

14 NİSAN 2014 PAZARTESİ

dernekler kuruldu. Ordumuzun ve kamu kuruluşlarının yeni yapılanmalarına ek olarak, pek çok büyük firmanın bünyesinde ekipler kurarak onları malzeme, teçhizat, eğitim konusunda destekleyerek yeni ekipler oluşturduğunu da düşünürsek, bu hareketin bir tür ulusal seferberliğe dönüştüğünü söyleyebiliriz.

‘Hiç bilmedikleri konuda fikir üretiyorlar’ ‘Biz doğada arama kurtarma uzmanıyız. Biz sokak aralarında insan aramıyoruz. Şehir içerisinde bir olay olduğu zaman o kolluk kuvvetlerinin sorumluluğundadır. Biz kimin evine nasıl girebiliriz?’ SEDA AKYÜZ ç buçuk yaşındaki Pamir’in ölümünün ardından “Arama kurtarmada bir ihmal var mıydı?” sorusu günlerdir tartışılıyor. Zekeriyaköy’de kaybolan küçük çocuğun cansız bedeni yan villanın havuzundan çıkartılmıştı. Olayın hemen ardından gözler ilk günden beri bütün çalışanlarını seferber eden Arama Kurtarma Derneği’ne (AKUT) çevrildi. Pamir’in kaybolduğu günden beri orada bulunan AKUT’a internet ortamında da eleştiriler oldu. Arama kurtarma çalışmaları ve eleştirilere ilişkin AKUT Başkanı Nasuh Mahruki Aydınlık’ın sorularını yanıtladı. Pamir olayındaki gibi bir arama kurtarma çalışması nasıl gerçekleşir? Her arama bir problemdir ve bir problem çözersiniz. Problemin temelide kazazedeyi, ya da kayıp kişiyi canlı olarak bulmaktır. Eğer hala yaşıyorsa birinci hedefimiz budur. Öldüyse de cenazesini bulmak ve ailesine teslim etmektir. Biz arama kurtarma çalışmalarında kazazedenin canlısını veya cenazesini bulunana kadar onu canlı kabul ederiz. Arama kurtarma ekibi bölgeye geldiğinde bütün gücünü ve kaynaklarını buna göre planlar. Burada da bu yapıldı. Herşeyden önce bu operasyon Jandarma’nın operasyonuydu. Çünkü bölge Jandarma bölgesi. Muhtemelen çocuk kaybolduktan sonra ilk 20 dakika içinde boğulmuş. Çocuk için yapılabilecek hiçbir şey yokmuş.

Ü

Yamaçta düşmüş ya da kaçırılmış olabilirdi

çiti 2-3 metre yüksekliğinde. Aşılması çok zor. Eldeki veriler bunlarken, çocuk daha önce çitin dışına çıkmışken hatta 1 kilometre uzağa gitmişken kimin aklına gelir yan villanın havuzundan çıkacağı? İlk andaki bütün veriler yamaçlara düşmüş, ormanda kaybolmuş, korkup saklanmış, kuyuya düşmüş veya kaçırılmış olabileceğini gösteriyordu. Bunların hepsi birer potansiyel olasılık.

Nasuh Mahruki

Pamir Dikdik

AFAD ve Jandarma’nın özrü Havuza geç bakıldığına yönelik eleştiriler hakkında ne söylersiniz? Orada Jandarma, AKUT ve AFAD koordinasyonunda arama yapıldı ve 20 kilometrelik alanda olmadığı kesinleşti. Ondan sonra geriye iki sonuç kalıyor. Birincisi kriminal bir durum; bu çocuk kaçırılmış olabilir. İkincisi ise yan evinin havuzu. Ama artık canlı bulma olasılığı düşmüştür. O dalgıçlar ilk günden beri çalıştılar. Dışarıdaki bütün havuzlara ve kuyulara daldılar. Bu olayda düşük olasılıkla değerlendirilen yerden çıktı çocuk böyle bakmak lazım. ‘Yan havuzdan 30 saat sonra çıktı bu başarısızlıktır, suçtur’ denmesi ya da Murat Bardakçı’nın ‘AKUT özür dilesin’ bakış açısı saçmadır. Özür dilenilecek bir durum yok. Madem özür dilenecek AFAD, Jandarma dilesin. Devlet olan onlar. Burası bir şehir merkezi. Biz doğada arama kurtarma uzmanıyız. Biz sokak aralarında insan

AKUT ve Nasuh Mahruki’den haz etmeyenler aramıyoruz. Şehir içerisinde bir olay olduğu zaman o kolluk kuvvetlerinin sorumluluğundadır. Biz kimin evine nasıl girebiliriz? Jandarma veya polis savcılıktan izin alarak girebilir. Ama orada Jandarma, askeri helikopter, AFAD ile belediyenin kurtarma ekipleri de vardı. Çalışma AKUT, Jandarma ve AFAD tarafından yönetildi. Bir hesap sorulacaksa bu üç kuruma beraber sorulmalıdır.

Nasıl bir çalışma yürüttünüz? Bütün arazi çok ayrıntılı bir şekilde arandı. Orada olmadığı anlaşıldıktan sonra da ikinci sırada değerlendirilecek yerlere bakıldı. Çocuk daha önce de sabah saatlerinde dışarıya çıkmış. Karşı evin şoförü çocuğu alıp tekrar evin içine bırakmış, kapıyı kapatıp çıkmış. Dolayısıyla tekrar kaybolduğunda sizin aklınıza ne gelir; çocuk aynı yerden çıktı. Nitekim ailesi de aynı şekilde bakıyor olaya. Zaten yan evin

Bisikletini sırtında taşıdı Muharrem Aydın, 2012 yılında Everest’e bisikletle çıkmak için yola çıktı. Diğer dağcı malzemeleriyle birlikte 55 kiloya ulaşan yükü kafasının üstünde taşıyarak (şerpa), 15 günde 5 bin 300 metredeki ana kampa geldi. 14 Mayıs’a kadar takım lideri Alman dağcı Ralf Dujmovits’in de aralarında bulunduğu ünlü dağcılarla birlikte tırmanışa hazırlandıktan sonra,ekip 15 Mayıs günü tırmanışa geçti. 6 bin 400 metredeki ikinci kampta iki gün kaldı. 16 Mayıs’ta şerpasıyla bisikletine el konulmasından dolayı yaşadığı sorun nedeniyle sonraki etapları tek başına çıkmaya karar verdi. 18 Mayıs sabahı 7 bin 900 metredeki dördüncü kampa oksijen kullanmadan vardı. 4 saat dinlendikten sonra saat 20.30’da sırtında üç oksijen tüpüyle zirveye tırmanışa geçti. 19 Mayıs 2012 günü saat 14.00’te 8 bin 848 metreye zirve yaptı. Anıtkabir’den aldığı tören kıtası bayrağını zirveye dikti. Burada fotoğraf ve kamera çekimleri yaparak geçirdiği 10 dakikalık zirve bekleyişinden sonra dönüşe geçti.

Peki, AFAD, Jandarma Bir yandan Akit ve birçok kurtarma ekibi bir yandan Bardakçı varken neden sadece AKUT Medya ilk kez mi size karşı hedef alındı? kampanya başlattı? İşte zaten kritik konu bu. Biz medyanın böyle yanlış Bu, AKUT ve Nasuh Mahruki’den yönlendirmelerine alışkınız. İşi hiç haz etmeyen, bizim başarımızdan hoşlanmayanların bilmek farklıdır hiç bilmeden fikir yürütmek bambaşka ve düşüncesi. Biz bir kuruş para tehlikeli sonuçlar yaratır. Arama almıyoruz. Devletin hiçbir kurtamanın uzmanı biziz. kaynağını da kullanmıyoruz. Bugüne kadar 300 bin lira vergi Bunların hepsi hiç bilmedikleri konuda fikir üretiyorlar. Bu ödedik. AKUT’un katıldığı ahlaka aykırı. Biz birşey operasyon sayısı bin 500 küsür söylüyorsak Murat Bardakçı’dan kurtardığı insan da Akit Gazetesinden de, sayısı bin 850 abuk subuk internette küsür. Bin kişinin saçmalayan Türkiye’de a ond rasy trollerden de bu işi ope ı ldığ katı bu kat daha iyi deneyime 44 kişilik AKUT ekibine bin bildiğimiz için sahip fatura çıkartmak, söylüyoruz. hiçbir Halkta böyle Türkiye’nin düşmanca ekip yok. bir ikilik . dur ucu son Devletin siyasi iklimin yaratmak çok elinde de Ya bendensin ya da tehlikeli. Yaklaşık yok. nsın bin kişinin katıldığı ma düş Ülkemizi operasyonda 44 diyorlar. insanları kişilik AKUT ekibine sevdiğimiz için olumsuz fatura çıkartılmaya tamamen gönüllü olarak çalışılmasını şöyle yorumluyoyapıyoruz. Böyle çalıştığımız rum; Bu, Türkiye’nin getirildiği halde bütün işin faturası bize vahşi, düşmanca siyasi iklimin kesiliyor. Faturası demek sonucudur. Ya bendensin ya da istemiyorum, çünkü başarılı bir düşmasın diyorlar. Ama bu operasyondu. Yine Türk ahlaksızlık, cehalet, adaletsizkurtarma ekipler tarafından liktir. bulundu.

Barbaros

ŞANSAL barbarossansal@aydinlikgazete.com

Pazar yeri

T

encere yuvarlanmış kapağını bulmuş ama pencerenin artık ebonite tutacağı bile yokmuş. Halk pazarının kalabalığına karıştığımda, yıllar öncesinin semt pazarlarında olmadığımı anlamak benim için o gün hiç de zor olmadı. Artık sırtında sepet küfeli hamallar yerine, etrafta tekerlekli çek çek çantalı dolananlar vardı. Sicim file kaybolmuş her yeri ince ve kötü naylon poşetler sarmıştı. Ahşap sırıklara bağlanmış brandaların yerini ise, TIR örtüsü kılıklı plastik tenteler ve alüminyum profiller almıştı. Bakliyatın çuvallardaki rengarenk görüntüsü grileştikçe, vakumlu paketlerde GDO’lu ama ne idüğü belirsiz tahıllar serilmişti. Yol ortası maydonozcu ve sandık limoncu tezgahları kaybolurken lotocu, piyangocu ile Milli Piyangocu ortalığa dolmuştu. Yönümü bulmaya çalışırken, eski neşe ve debdebenin yerine sanki çakma bir sessizlik sunulmuştu. Ne kalıp sabun vardı, ne Arap sabunu ne de civar bostanların dereotu ve rokaları. Turplar bile kan kırmızı rengini pembeleştirmiş, havuçlar tek tipleştirilmiş, hatta dereotu bile sanırım ki kaderine terk edilmişti. Taze nanenin ve ısırganın demetinde, seçmecenin ve kesmecenin sesi kaybolmuş, tahsilat önlüğü bile yamasından zor kurtulmuş, üstüne üstlük POS makinası bile kendine her yerde tezgah bulmuştu. Pazen, pike, basma, etamin ve tülbent top top kumaşlar yerine polyester seri sonu merdiven altından sokulmuş, oysa “ikizlere takke” diye bağıran adamlar müstechcen bulunduğundan çoktan kaybolmuştu. Ne düğmeci vardı ne de masuracı. Sinek raketinin, teneke fitilin yerine bile konmuştu kokusuz aerosol böcek ilacı... Peynir kokusunun düşmanı açık parfüm losyonu, yufkacının yerine ise her yer derin dondurucu reyonu... İlerledikçe içlere, boşluğu hissettim içimde. Kaybolmuşum geçmişten, hem de her seferinde. Tesadüfen ekaliyet okulundan bir grup çocuk, eğitim gezisi niyetine. Biraz da az buz emekli ve memur çoğunlukta gezinir, gerisi zaten sahte sosyeteden hallice mağrur. Biraz ileride, her markanın çakma çantası, onun yanında rengarenk mutfak ve çamaşır kovaları. Ne oyuncakçı var ne de yüncü, sanırım yerine gelmiş belki de üfürükçü. Üstü boyalı, uçan balonları aradı gözüm ve tahta sallanan, içi saman dolu at oyuncağındaydı oysa hep gözüm... Gün devirirken boynunu birkaç kişi topluyordu, ezik, çürük, atılmış sebze-meyve topluluğunu, gazeteden kese kağıdı yok, ama emaye ve çelik tencere tava çok. Bu durumda tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş sanma, nihaleye koyacak aşın bile artık supermarket rafında değilsin ki tok... Penceren bile plastik boşuna fırın eldiveni ve tutacak arama... Pazar yeri bu haliyle bile hala güzel, onu da siliyorlar tarihten kalmasın diye özel, zaten istenen her şey tüzele sözel. Tencere dibin kara, seninki benden kara, baksanıza market diye akıl fikir olmuş para. Bari akıp giden ve zamanı bile rezil eden şu sahte hayata versek biraz ara...

Everest bisikletçisi şimdi de K2 yolunda Everest’e bisikletle tırmanan ilk kişi olan Muharrem Aydın Irmak, bu kez dünyanın en zorlu dağı olarak bilinen Pakistan’daki K2 Dağı’na tırmanacak. Muharrem Aydın Irmak, “Gezi Bisikleti” ismini verdiği bisikletiyle yaklaşık 5 bin kilometre sürecek yolculuğunun startını Taksim’de Cumhuriyet Anıtı önünde verdi. Gazetecilere yapacağı yolculukla ilgili bilgi veren Irmak, “Taksim’den İslamabad’a doğru yaklaşık 5 bin 300 kilometre yol koşup, 8 bin 611 metre de yukarıya doğru tırmanışa geçeceğiz hep birlikte. Yolculuk zor olur, kolay olur onu bilemeyeceğim şu anda. Daha sonra açıklamasını yapacağım” dedi.

Çocuklarımız için özgürlük umudu Bisikletin adının “Gezi Bisikleti” olduğunu söyleyen Irmak, “Bu çocuklarımız için bir umut taşıyacak, özgürlüğü tanıştıracak umuduyla yola çıkıyoruz. Dönüşte dağ köylerinde

bisikleti olmayan çocuklara bisiklet hediyelerimiz olacak. İnşallah başaracağız. Yeni bir şeyler katacağız ülkemize” diye konuştu. Tırmanıştan önceki 5 bin 300 kilometrelik yolun kendisine idman olacağını belirten Irmak, kayalıklarda bisikleti sırtında taşıyacağını, düzlüklerde de bisikletle devam edeceğini ifade etti. Muharrem Aydın Irmak, Everest tırmanışından dönüşünde kangren olan sağ elinin parmaklarının yüzde 30’u kurtarılamadı, 4 parmağı ilk boğumdan kesildi.

Dağ ekipmanlarını kargoyla göndereceğini söyleyen Irmak, yolculuk sırasında yanında sadece çadır, uyku tulumu, iç kıyafet ve bisiklet malzemeleri taşıyacağını söyledi. Bisikletine asılı Türk bayrağını zirveye bırakmak için götürdüğünü söyleyen Irmak, yolculuğu tek başına gerçekleştirecek. Irmak, Pakis-

TOPLU İĞNE

AKUT’TAN PAMİR SUÇLAMALARINA YANIT:

tan’da buluşacağı 21 kişilik ekiple de K2’ye tırmanmayı planlıyor.

Önce ‘yasak’ sonra yardım teklifi Aydın Irmak’ın açıklamaları sırasında Cumhuriyet Anıtı’na gelen sivil polisler, Irmak’a burada basın açıklaması yapmanın yasak olduğunu söyledi. Irmak’la sivil polisler arasında kısa süreli tartışma yaşandı. Daha sonra Irmak’ın amacını öğrenen polisler, şans dileyerek Boğaz Köprüsünden bisikletle geçmesine yardımcı olacaklarını söyledi. 21 kişilik ekiple K2’ye tırmanacak olan Muharrem Aydın Irmak, ekipteki tek Türk dağcı. Dünyanın ikinci yüksek dağı K2’ye bisikletle tırmanan ilk kişi olmayı hedefleyen Irmak’ın, tırmanış ve iniş etabının 15 Ağustos’a kadar sürmesi planlanıyor. Kendisini yolcu etmeye gelen yakınlarıyla vedalaşan Irmak, daha sonra bisikletine binerek Boğaziçi Köprüsü’ne doğru yola çıktı.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.