Aydinlik 20140418

Page 1

Hazırlayan: Osman ERBİL

18 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Doğu Perinçek’e yönelik eleştiriler

Son günlerin en çok konuşulan isimlerinden biri Doğu Perinçek... Malum, Cemaat medyasının her zaman hedefindeydi, şimdi ise yaptığı açıklamalar ile “muhaliflerin” de hedefine kondu. AKP’liler oldum olası sevmiyor zaten. Vurun abalıya... Peki; nedir insanları hiddetlendiren?

‘Erdoğan’ın destekleriz’ sözü Perinçek, F Tipi ile mücadele konusunda “Tayyip Erdoğan’ı destekleriz” demiş. Vay efendim nasıl dermiş! Ne demesini bekliyordunuz? Fethullahçı çeteyi Türkiye’de deşifre eden ilk isimlerdendir Perinçek. Gladyo nitelendirmesini o yapmıştır. Çete sözcüğünü ilk kullananlardan biri de o olmuştur. Türkiye yıllar sonra aynı noktaya gelmiştir. Bugünün tatlısu muhaliflerinin hoşuna gitse de gitmese de Cemaat’le mücadele konusunda herkese destek verilmeli. Kim olduğunun hiç önemi yok.

‘Gülen, en büyük iç tehdit unsuru’ Siyasi mücadelesini/savaşını sistemle değil de sistemin bir unsuru/enstrümanı olan Erdoğan ile yapmak isteyen, bunu yaparken de sistemin kendisiyle hesaplaşmayı es geçen “muhalif”, kusura bakmayın ama “küçük adam”dır. Gülen cemaati, Türkiye’deki en büyük iç tehdit unsurudur. Bunu kimin ortadan kaldıracağı bizi sadece tespit yaparken ilgilendirir; yoksa Erdoğan’ın kaderi, kendisini sistemin içerisindeyken sistemle çatışmaya ittiği için, bundan alınıp/gücenip “desteklememek” tam bir Y-CHP kafasıdır.

CNN’deki sözleri Perinçek’in 5N1K’da dile getirdiği “Genel af” söylemi de çok tartışıldı; özellikle milliyetçi cepheden çok tepki gördü. Bu tepkilere kızmıyorum, duygusal tepkilere kızılmaz... Ancak programı izleyemeyip sadece “genel af” söylemi üzerinden kılıç kuşanıp Perinçek’e savaş açmak pek ahlaki değil. Öncelikle, Perinçek’in PKK sorununa yönelik sunduğu kalıcı çözümü beğenmiyorsak, alternatif çözüm programımız olmak zorunda.

İşçiden uzaklaşmanın sonucu AKP; emekçinin yoksulluğundan, eğitimsizliğinden ve manevi değerlerine bağlılığından yararlanmaktadır. İşçi ve emekçiler sol partilerin söylediği ‘Milli hükümet, Sol cephe, özgürlük, yolsuzlukla mücadele’ gibi kavramları anlamamaktadır RAFET AYDOĞAN*

Ü

lkemizde 2013 yılının Ocak ayında Resmî Gazete’de yayınlanan sendikal istatistiğe göre, 10 milyon 881 bin 618 işçi bulunmaktadır. Ayrıca 3-4 milyon kadar emekçi vardır. Aileleriyle beraber bu sayı 50-60 milyon civarındadır. Bu sayıya rağmen işçi ve emekçiler sahipsizdir. Türkiye, işçi ölümlerinde Avrupa’da birinci, dünya da üçüncüdür. Günde 4 ölümlü kaza ve 9 uzuv kayıplı kaza olmaktadır. 15 milyon 247 çocuktan 893 bin çocuk çalışmaktadır. Okulda olması gereken 6-14 yaş grubu çocukların 292 bini çalışmaktadır1. 2014 yılının son üç ayında 276 işçi iş kazalarında ölmüştür2. Ocak ayında ikisi 14 yaş ve altı, üçü 15-17 yaş arası 5 çocuk işçi hayatını kaybetmiştir. Bu tablo gösteriyor ki Türkiye ekonomisinin çarkı, işçinin kanı sayesinde dönmektedir.

‘19. yüzyıldaki işçi düşmanlığı gibi’ Bu tablonun sebebi, kapitalizmi en acı şekilde uygulayan AKP iktidarıdır. 2003 yılından sonra işçi

FİKİRLERİNİZİ BEKLİYORUZ Okurlarımızdan her konuda eleştirilerini, önerilerini bekliyoruz. halklailiskiler@aydinlikgazete.com Tel: 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks: 0212 251 55 06 Adres: İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbul

ve emekçiler hak gasplarında neredeyse 19. yüzyıl İngiltere’sinde yaşanan işçi düşmanlığını yaşamaktadır. Yüz yıl geri gidilmiştir. En büyük darbe, kabul tarihi 22 Mayıs 2003 olan 4857 sayılı İş Kanunu’dur. Bir diğeri 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’dır. 1 milyon 504 bin 481 işyerinden 1 milyon 440 bin 827’sinde 30 kişiden az işçi çalışmaktadır. 30 kişiden az işçi çalıştıran işyerlerine sendika yasağı getirilmiştir. Sadece Türkiye’de %2,3’ünde çalışan işçilerin sendika güvencesi vardır3. 2002 yılında taşeronda çalışan işçi sayısı 20 bin iken bugün kurumlara yayılarak 4 milyona yaklaşmıştır4. Resmi kayıtlarda ise taşeron işçi sayısı 2002 yılında 358 bin, 2013 yılında 1.7 milyondur5.

‘Sol partilere işçiler oy vermiyor’ İşçi ve emekçiye diz çöktürülmüştür. Bu vahşi kapitalizme dur denilmezse taşeronlaşma, kıdem tazminatının kaldırılması, esnek çalışma, işçi kiralama büroları, iş güvenliği ve sendika düşmanlığı ilerki tarihlerde artacaktır. Sol partilere ise işçilerin oyu

gitmemektedir. Ankara yerel seçim sonuçlarını örnek verecek olursak işçi ve emekçilerin yoğunlukta olduğu Sincan (AKP %57, MHP %28, CHP %9, İP %0.1, TKP ve ÖDP %0) Altındağ (AKP %63, CHP %23, MHP %8, İP %0.1, DSP %0.1, TKP ve ÖDP %0) ve Pursaklar (AKP %63, MHP %27, CHP %23, DSP %0.1) vb. bölgelerde sol partilerin oyu çok düşüktür veya yoktur. Kapitalizmi en acımasız uygulayan, işçi ve emekçiye düşman partilere ise sempati duymaktadırlar.

‘Kanunların zararları işçilere anlatılmalı’ 81 il, 55 ile net göç vermektedir. 2008-2012 yılları arasında net göç veren illerden her yıl 230 bine yakın kayıp yaşanmaktadır6. Şehirlere gelen insanlar işçi sınıfının saflarına katılmaktadır. Bu göçler konusunda sol partilerin çalışması var mıdır? 4857 sayılı Kanun’un işçi ve emekçiye verdiği zararları kim anlatacak? Sosyal demokrat ve sosyalist partiler ana gündemlerine işçi ve emekçinin sorunlarını almamaktadır. AKP kendi alanına çekerek

işçi ve emekçinin yoksulluğundan, eğitimsizliğinden ve manevi değerlerine bağlılıklarından yararlanmaktadır. Yoksullaştırılan ve işverenin baskısındaki işçi ve emekçiler sol partilerin söylediği “sol cephe, milli hükümet, özgürlük, yolsuzlukla mücadele” gibi kavramları anlamamaktadır. 1951 Frankfurt Toplantısı’nda demokratik sosyalist partiler bazı maddelerde anlaştılar. Bunlardan bir tanesi şöyledir: “Kapitalizmin karşısındadır. İşçi eyleminin büyüyüp güçlenmesi ve insanların bir avuç kapitalistin egemenliğinden kurtulmasını amacını güder.”7 Sosyal demokrat partilerin temel tutumları ve özelliklerini ise Prof. Dr. Hüsnü Erkan ve Canan Erkan şöyle anlatıyorlar: “İşçi hareketlerinden kaynaklanmış ve sınıfsal niteliğini korumuştur. Öncelikle ücretlileri ve maaşlıları temsil etmekte ve işçi sendikalarıyla yakın bağlantıları bulunmaktadır. Toplumda eşitlik, sosyal adalet ve sosyal güvenliğe dayalı sosyo-ekonomik modeli savunmaktadır.”8 Sol partiler işçi ve emekçinin sorunlarını ve acılarını merkeze almalıdır.

Sonuç Acil çıkış kapısı, bir an önce sosyal demokrat partiler ve sosyalist partiler özüne dönmelidir. Bu boş vermişlik veya olayın özünü anlamamada ısrara devam edilirse gelecek yıllarda da seçim sonuçları fazla değişmeyecektir. Dolayısıyla fabrikalarda, inşaatlarda, madenlerde olmaz ise Türkiye’de de huzur ve barış olmayacaktır. *Ankara Taşeron İşçileri Dayanışma Derneği Girişimi YK üyesi (1) Aşkın SÜZÜK, Sol gazetesi, 15 Ocak 2014 (2 Olcay Büyüktaş AKÇA, Cumhuriyet, 3 Nisan 2014 (3 Engin ÜNSAL, Aydınlık, 10 Şubat 2013 (4 Mehmet AKKAYA, Aydınlık, 6 Mart 2013 (5)Olcay Büyüktaş AKÇA, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2013 (6) Mustafa SÖNMEZ, Yurt, 2013 (7 ) Mehmet SARICA, “100 Soruda Siyasi Düşünce Tarihi”,Gerçek Yayınları, s.210. (8) Hüsnü ERKAN, Canan ERKAN, “Ekonomide Sosyal Demokrat Alternatif” , Altın Kitaplar Yayınları, s.53

Doğanın yararları ölçülebilir mi?

‘Örgütü lağv ettiği takdirde af’ Ne diyor Perinçek? “Yapılması gereken, PKK’nın silah bırakıp örgütü lağvetmesi ve bununla birlikte bir genel af çıkarılması”... Dikkat edin, “Genel af çıkaralım da sonra keyfiniz isterse silah bırakırsınız” demiyor. İki ön koşul sunuyor: Silah bırak, örgütü lağvet! Şimdi buna refleksif olarak tepki göstermek mümkün tabii. Tepki verenlere hak verebileceğim manevi gerekçelerim de var. Ancak alternatif çözüm aklınıza geliyor mu? Mesela ne yapılabilir? Perinçek’in bu teklifinin özeti aslında şudur: PKK’yı emperyalistlerin elinden çekip alalım, kendi içimizde bu sorunu çözelim. Bu da tabii ki toplumsal barışı ve genel affı kaçınılmaz kılıyor. Perinçek’in sunduğu, PKK’nın lağvedilip toplumsal barış zemininin yaratılması. Varsa aklınıza gelen gerçekçi bir çözüm yolu, buyrun söz sizde. Ama sırf klavye başında tatlısu milliyetçiliği yapmak adına sivri çıkışlar yapacaksanız hiç gereği yok, kendinizi yıpratmayın. AHMET KARATEPE

“Şehirlere gelen insanlar “Şehirlere “Şehirlere gelen insanlar “Şehirlere “Şehirleregelen gelen geleninsanlar insanlar işçi sınıfının saflarına saflarına işçi işçi sınıfının saflarına işçisınıfının sınıfınınsaflarına saflarına katılmaktadır. katılmaktadır. Bu göçler katılmaktadır. katılmaktadır. katılmaktadır.Bu Bu Bugöçler göçler göçler konusunda konusunda konusundasol sol solpartilerin partilerin partilerin çalışması var mıdır?” çalışması çalışmasıvar varmıdır?” mıdır?” çalışması var var mıdır?” mıdır?”

11

E

kosistem servislerinin, yani insanların doğadan sağladığı yararların değerini ölçmek için indikatörler kullanılmaktadır. Ekosistem servisleri “üretim/ürün”, “düzenleyici” ve “kültürel” olmak üzere üç grupta incelenmektedir. Bu grupların herbirinin içinde oluşturulan ana kategoriler ve her kategoride kullanılan indikatörler aşağıda ele alınmaktadır.

Ekosistemin üretim/ürün servisleri Gıda üretimi kategorisinde; tarım ürünleri, çiftlik hayvanları üretimi, avlanan balık ürünleri, yapay çiftliklerin su ürünleri, avlanan yaban hayvanlarının miktarları ile maddi değerleri ve bunların üretiminde kullanılan işgücü birer indikatördür. Biyolojik ham materyaller ve üretimleri kategorisinde; kereste ve diğer orman ürünleri ile elyaf, reçineler, hayvan derilerinin ve yünlerinin miktarları, maddi değerleri ve bu sektörlerdeki işgücü birer indikatördür. Yakıt olarak kullanılan biyokütle kategorisinde ise odun kömürü ve yakmalık odun miktarları ile bunların maddi değerleri ve kullanılan işgücü başlıca indikatörlerdir. Tatlı su kaynakları kategorisindeki indikatörler; kaynak-

ların hizmet verdiği nüfus, su temini miktarı ve maddi değeri ile akarsuların su depolama kapasitesidir. Genetik kaynaklar kategorisinde yer alan indikatörler; maden yatakları için yapılan yatırım, ticari değeri olan tür sayısı, toplam tür sayısı ve tüm genetik kaynakların maddi değeridir. Biyokimyasal, doğal, tıp ve eczacılık kategorisinde ise ilaç elde edilen bitki ve hayvan sayısı, doğal sistemde geliştirilen eczacılık ürünlerinin maddi değeri birer indikatördür.

Ekosistemin düzenleyici servisleri Hava kalitesi düzenleme kategorisinde; atmosfere yılda bırakılan karbon/azot miktarı, atmosferik kendini temizleme kapasitesi başlıca indikatörlerdir. Küresel iklim düzenlemeleri kategorisi içinde; atmosferik gazların (CO2, CH4 vb.) akısı, karbon birikimi, karbon alışverişi, bulut formasyonu, yüzey albedosu, evapotransprasyon yüzdesi, karbon tutma kapasitesi gibi indikatörler yer alır. Bölgesel ve yerel iklim düzenlemeleri kategorisinde; gökyüzü stomatal iletkenlik, evapotransprasyon, bulut formasyonu gibi indikatörler kullanılır. Su düzenlemeleri kategorisinde; toprağa infiltrasyon ve toprakta depolanan su miktarı birer indikatördür. Su ve atıksu arıtabilme, işleme kategorisinde; ekosistem tarafından işlenebilen atık miktarı ve ekosistemin atıkları işleyebilme kapasitesi, ekosistemin atıksu arıtma ve su temizleme karşılığı maddi değeri indikatör olarak kullanılır.

Hastalıklarla ilgili düzenlemeler kategorisindeki indikatörler; hastalık taşıyıcı vektörlerin nüfusu, olay sayısı, değişen ekosistem sonucunda hastalık sayılarında değişimler, ekosistemin korunması sonrası hastalık bulaştıran sivrisineklerin nüfusunda değişimlerdir. Doğal afetlerle ilgili düzenlemeler kategorisinde ise; taşkın olaylarında değişimler, doğal afetlerden dolayı ekonomik kayıp, taşkın azaltma potansiyeli, taşkın sularını taşıyabilecek akarsu depolama kapasitesi, toprağın su depolama ve yeraltına sızdırma kapasitesi, zarar veren doğal afetlerin sayısındaki artış birer indikatördür.

Ekosistemin kültürel servisleri Estetik ve etik değerler katagorisinde; daha temiz su ortamlarından dolayı emlakların nispi değer artışı indikatör olarak kullanılabilir. Rekreasyon ve ekoturizm kategorisi ise; toplam rekreasyonel değer, olta balıkçılığı ve avcılık yapanların sayısı, doğa turizminde yapılan harcamalar ve kullanılan işgücü, doğal alan ziyaretçilerinin yaptığı ödemeler gibi indikatörleri içerir. Yukarıda sıralanan indikatörler ya doğrudan ölçülebilir veya uzmanlarca bunlara değer biçilir. Tüm dünya havzaları

için gerçekleştirilen “Milenyum Ekosistem Değerlendirme” çalışmasında (MA 2005, Ecosystems and Human Well-Being, Washington DC, Island Press) dünya ekosistem servislerinde yüzde 60 oranında azalma saptanmıştır. Bunun bir sonucu olarak, yurdumuzunkiler dahil dünya su kaynaklarındaki risk de, haritadan da görüleceği gibi alarm vermektedir. Maalesef yurdumuzda bu indikatörler henüz kullanılmamaktadır. Eğer kullanılsa idi, örneğin HES’lerin yararlarının, ekosistem servislerinin değeri yanında çok küçük kalacağı görülür ve bunlardan tamamen vazgeçilirdi.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.