Cumhuriyet çocuklarından Ata’sına mektuplar
GÖZÜN ARKADA KALMASIN Atatürk’e 1934’te mektup yazan Nilüfer, ‘Ben bir kız çocuğu olarak okumayı sana borçluyum. Biz gençler Cumhuriyeti koruyacağımıza söz veriyoruz’ diyor
23 Nisan 1920’te saltanat yıkılmış, Cumhuriyet kurulmuştur. Hükümet artık “Büyük Millet Meclisi Hükümeti”dir. Atatürk de bu günü “Milli Egemenlik Bayramı” olarak çocuklara armağan etmiştir. Anıtkabir Komutanlığı, 23 Nisan öncesinde “Atatürk ve Çocuk” isimli bir kitap hazırladı. Kitapta Atatürk’ün anıları, manevi evlatları ile çocuklar tarafından Anıtkabir’e gönderilen mektuplar yer alıyor. İLKAY AKKAYA’nın haberi 8’de
KURULUŞ 1921
Anaokul çocuklarına toplu namaz!
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA - 75 KURUŞ
GÜL VE ÖZEL’E KASETLİ MESAJ KEMAL KILIÇDAROĞLU
DEVLET BAHÇELİ
SELAHATTİN DEMİRTAŞ
Aydınlık’a bilgi veren kaynaklar, “Erdoğan, ‘Kaseti var’ diyerek Org. Özel’e bir mesaj verdi” yorumunu yaptı. Bazı kesimler ise “Herkesin kaseti olduğunu söyleyerek kendisine ortak arıyor” değerlendirmesinde bulundu. Erdoğan’ın, konuşmasında AKP’nin Köşk adayı konusunda fazla ayrıntıya girmemesi de dikkatlerden kaçmadı. 7’de
Türkiye 24 Nisan’la yüzleşsin 7
BDP’li belediyelere özerklik semineri
Memur-Sen, Hak- KESK ve 1 May s
‘Muhalefet geç kald ’ Abdullah Gül Necdet Özel
Mehmet Ali GÜLLER 9’da
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Köşk seçimiyle ilgili “Muhalefet adayını çoktan belirlemeliydi” eleştirisinde bulundu. Kendisinin adaylığının sorulması üzerine ise Feyzioğlu, “Benim talebim olmaz. Buralara görev verilir” yanıtını verdi. 10’da
İsmet ÖZÇELİK 12’de
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Vatan, emek ve Cumhuriyet ekseninde birleşen emekçiler, 1 Mayıs’ta kutlama alanı olarak Kadıköy’ü tercih edecekler” dedi. Perinçek, işçi sınıfının, Apo posterleri altında kutlama yapmak istemeyeceğini vurguladı. 10’da Doğu Perinçek
ABD Kürdistan’a kar m ?
Erdo an’dan kurtulmak
HALEY ALAN F RMAYA UYARI Yatağan işçileri, dün Yeniköy-Kemerköy termik santralı ihalesini alan IC İçtaş Holding’in Ankara’daki merkezinde eylem yaptı. İşçiler, “Asla teslim olmayacağız” sloganı attı. OLCAY KABAKTEPE’nin haberi 6’da
Mehmet YUVA 13’te
Amerika’da ayd n olmak
HEYBEL ADA’DA MAR TALANI
Doğuş Gayrimenkul, Heybeliada’da tarihi Sanatoryum’un yenilenmesi adı altında rant projesi hazırladı. Çam Limanı burnunu kapsayacak tüm alan, imara açılacak. DERYA DERVİŞ’in haberi 11’de ISSN 2146-2356
KADIKÖY
Tayyip Erdoğan, dün AKP Grup toplantısında yaptığı konuşmada, kendisiyle birlikte, Abdullah Gül ve Orgeneral Necdet Özel hakkında hazırlanmış şantaj kasetleri olduğunu söyledi. Böylece Özel’le ilgili bir kasetin varlığı, ilk kez gündeme gelmiş oldu. Erdoğan’ın konuşmasından sonra Ankara kulislerinde, iki görüş ortaya çıktı.
Tayyip Erdoğan
Gül’e Erdoğan’dan kardeş kazığı
Mehmet AKKAYA 6’da
Emekçilerin tercihi
Köşk seçimleri yaklaşırken yeniden kaset telaşına kapılan Tayyip Erdoğan, devletin zirvesini yanına çekmeye çalıştı: Cumhurbaşkanı’nın da Genelkurmay Başkanı’nın da şantaj kaseti var’
AYM, Balyoz kararını hızlandırsın
Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği, BDP’li belediye başkanlarına “özerklik” seminerleri vermeye başladı. Diyarbakır’daki seminerin, 15 gün süreceği belirtildi. 10’da
23 Nisan öncesi stanbul’da 520 çocu a toplu namaz k ld r ld . Küçük ya taki çocuklara türban tak l p takke giydirildi. 8’de
Türk Parlamenterler Birliği Onursal Bşk. Korkmazcan: Askeri yetkiliden Montrö açıklaması: ABD’li senatörler, AİHM’nin Perinçek kararını esas almalı 9 Rusya’yla sorun yaşamamızı, ABD istiyor 11
TSK Armoni Mızıkası ve Anadolu Sopranoları AHMET SAY’ın yazısı 16’da
Geciken MİT raporunu kim gizledi?
Söz konusu rapor, seçim öncesi tüm ayrıntılarıyla Erdoğan’ın da, medyanın da, milletin de önüne konulsaydı, hem muhalefetin eli güçlenir hem de gafiller belki uyanırdı.
Mehmet FARAÇ
11
Tuna
KİREMİTÇİ tunakiremitci@aydinlikgazete.com
Çocuklarımızı bekleyen dünya
B
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
izim çocukluğumuzda, gelecekte geçen bilim-kurgu öyküleri, filmler, çizgiromanlar vardı. 1999, 2002 ya da 2009 gibi, o vakitler çok uçuk görünen tarihlerde geçerdi olaylar. Bazıları iyimserdi: Uçan otomobillerden, uzay ve zaman yolculuklarından, telepatiden bahsederdi. Bazıları ise kötümserdi: Nükleer savaşlarla, yıkımla, teknolojiye esir düşmüş insanoğlunun barbarlığıyla doluydu. Bilemezdik bizi bekleyen geleceğin cennet mi yoksa cehennem mi olduğunu. Yine de heyecanlanırdık ama. Sorsanız Jüpiter’e ışınlanmaya da Nükleer Savaşa da hazırdık! Sanki Mr. Spock, Mad Max, Kaptan Koenig ve Marty McFly mahalleden kankamız! Fakat büyüdüğümüzde o filmlerde hayal edilenlerin hemen hiçbiri gerçekleşmedi. Uçan arabalar petrol lobisine, uzay yolculukları Reagan’ın “Yıldız Savaşları” projesine, robotlar da para babalarının Asyalı çocuk işçi çalıştırma arzusuna yenik düştü. ABD ise SSCB’yi atom bombası yerine reklam sektörünün gücüyle yenmeyi başardı. McDonald’s yiyip Levi’s giymek arzusuyla çıldıran Ruslar birkaç yıl içinde yıkıverdiler demir perdeyi. Fakat bu bilim-kurgu enkazının altından, çocukluğumuzun filmlerinde olmayan bir şey çıktı: İnternet. Üstelik o filmlerde hayal edilip de gerçekleşmeyen her şey bugünün internetinde karşılığını buluyor. Mucizenin de barbarlığın da daniskası her gün transfer oluyor ekrandan ekrana. Sanal dünyada yaşanan, ancak nükleer savaş sonrasında görülebilecek bir kaos ortamı. Çünkü insanoğlu, doymak bilmez bir para ve güç şehvetiyle kafayı neredeyse yemiş durumda. Uzay boşluğunda dönen minnacık bir taş parçasının üstünde birbirini gaza getirip duruyor. İşin tuhafı, bu maneviyat krizi en çok “muhafazakâr” siyasetçilerin yönettiği yerlerde hissettiriyor kendini. İşte tarihin böyle ilginç bir anında kutluyoruz, Atatürk’ün çocuklarımıza hediyesi 23 Nisan’ı. Evlatlarımızı büyütüyor, bir taraftan da onları bekleyen geleceği tahmin etmeye çalışıyoruz. Oğlum geçenlerde sordu: “Eğer zaman makinesi gelecekte icat edilecekse bugün de var sayılır, değil mi? O zaman neden günümüze gelmiyorlar?” Ne cevap vereceğimi bilemedim. Belki de zaman turistleri günümüzü para verip gitmeye değer bulmuyordur. Olamaz mı?
23 NİSAN EMEKÇİ MİLLETLE AYAĞA KALKAR
‘BİR KEZ MECLİS AÇILSIN...’ Fabrikası özelleştirilerek kapı dışarı edilen Seyitömer işçisi ‘emir kulları’nı kovalıyor. Türkiye Cephesi kurulunca vatana ve halka karşı yapılacak saldırılar boşa çıkarılıp iktidara yürünebilir
M
ustafa Kemal Paşa 1920 yılının Mart ayında şöyle konuşur: “Bir kez meclis açılsın, olacak şey değil ya olayların etkisiyle Ankara’yı bırakmak zorunda bile kalsak, yerimizi değiştireceğimiz her yöreden daha büyük bir yetki ve güçle bağırabiliriz. Milletimizin kurtuluBilim ve Ütopya G.Y.Y şunu ve geleceğini vatanımızın son kaya parçası üzerinde dahi savunacağız ve kesinlikle başarılı olacağız.” Dikkat edersek konuşmada kritik olan vurgu, meclisin açılması, yani bir mücadele karargâhının inşa edilmesidir. Bu yapıldıktan sonra düşman geçici başarılar kazansa bile milleti kurtarma ve vatanı savunma davası eninde sonunda zafere ulaşacaktır. Nitekim öyle de olmuştur. Meclisin açılmasıyla önce kuruluş gerçekleşmiş, sonra kurtuluş için halka önderlik edilmiştir. EMRAH MARAŞO
SUDAKİ DUMAN
Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK
Seyitömer işçileri işten çıkarmalara karşı yaptıkları eylemde jandarma ve polis barikatlarını yıkarak patronu dize getirdi. 1922 yılında TBMM’de saltanatın kaldırılması üzerine sert tartışmalar yaşanır. Mustafa Kemal Paşa kürsüye çıkar ve gericilere meydan okur:
ğını ve düşmanını da gözler önüne serer. Serimleme, geleceğin emekçi milletinin milli iradesini hâkim kılmak için de yaslanacağımız tarihsel bir meşruluk kaynağıdır.
‘Egemenlik zorla alınır’
Birleşik mücadele karargâhı ve meşruiyet
“Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile, münakaşa ile verilmez. Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk Milleti’nin egemenlik ve saltanatına el koymuşlardı; bu musallat olmalarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdi. Şimdi de, Türk Milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, egemenlik ve saltanatını, isyan ederek kendi eline açıkça almış bulunuyor. Bu bir olupbittidir. Söz konusu olan; ‘millete saltanatını, egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmıyacak mıyız?’ meselesi değildir. Mesele zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.” Bu köktenci tutum bir devrim liderinin kararlılığını yansıttığı kadar milli iradenin toplumsal dayana-
23 Nisan’ın önemini bilince çıkaracağımız bugünde devrimci tarihimiz, güncel gereksinimlerimizi içeren önemli deneyimler sunuyor. Bu deneyimlerden yola çıkarak birbiriyle bağlantılı iki fikir söyleyeceğiz: 1- Halk hareketini temsil eden vatansever-devrimci güçler; Siyasi ve ekonomik krizin patlamaya doğru gittiği, Diktatörlüğün Cumhurbaşkanlığı makamı üzerinden Anayasa dayanak yapılarak inşa edilmek istendiği, Mevcut seçim sisteminin yerine “dar bölge seçim sistemi” adını taşıyan daha gerici bir uygulamanın konulmaya çalışıldığı, MİT Yasası’yla halka karşı suç işleyecek olanların dokunulmaz kılındığı saldırılara ancak birleşik bir halk örgütüyle karşı durabilir. Önümüzdeki 1 Mayıs sınavı, yeni 23 Nisan Meclisi’nin kurulması yönündeki adım için ciddi bir fırsattır. Emekçi sınıfların toplanacağı Kadıköy’ü yasaklamaya kalkan Tayyip Erdoğan diktasına karşı emeği ve vatanı savunmak için meydan yasağını tanımama yönünde irade gösteren millici, birleşik, saygın ve akıllı bir önderlik haklı zemindeki müca-
deleye geniş halk yığınlarını kazanacaktır. Nesnellik uygundur. Şu son 12 yıllık döneme baktığımızda gördüğümüz gerçek, meydanların AKP’nin fiyakasını bozduğu, iktidarını salladığıdır. Meydanların, örgütlü ve programlı bir şekilde iktidarlarını devirmesinden korkmaktadırlar.
İradenin nesnelliğe hükmedeceği dönem 2- Yeni 23 Nisan Meclisi yani Türkiye Cephesi tıpkı 1920’de ilan edilen Millet Meclisi gibi meşruiyetini halktan ve haklı zeminden alan; bağımsızlığı, birliği, emeğin hakkını, laikliği ve özgürlüğü savunan dinamik bir yapı olacaktır. Halkın mücadele eden güçleri zaten böyle olacağını Cumhuriyet eylemlerinde, emekçi direnişlerinde, gençlik hareketlerinde ve Haziran İsyanı’nda pratik olarak gösterdiler. Bu nedenle iradi bir tercihten ziyade iradeyle nesnelliğin buluştuğu ve gitgide iç içe geçtiği tarihsel bir kesitteyiz. Bu kesit vatansever-devrimci güçlere iradenin nesnelliğe hükmedeceği bir fırsat sunmaktadır. Süreç 1 Mayıs’la başlayan, 19 Mayıs’la devam eden ve Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyalarına dek uzanacak olan hareketli bir dönemi kapsıyor. Başarının yolu, bu döneme halkın cephesinden müdahale edecek birleşik kitlesel örgütü yaratmaktan geçiyor. Zorluklara halk olarak böyle karşı konulabileceği Mustafa Kemal’in özlü tespi-
tinde belirttiği üzere bilincimizde yankılanıyor: “Bir kez meclis açılınca”, ne yaparlarsa yapsınlar, “büyük bir yetki ve güçle bağırabiliriz.” Biz de diyoruz ki, bir kez Türkiye Cephesi kurulunca vatana ve halka karşı yapılacak saldırılar boşa çıkarılıp iktidara yürünebilir.
Seyitömer işçisinin milli egemenlik atağı Ekonomik krizin patlama noktasına doğru ilerlemesiyle birlikte halk hareketinin yurt çapına yayılacağını, yönetememe kriziyle birlikte de siyasi krizin doruğa çıkacağını öngörüyoruz. Fabrikası özelleştirilerek kapı dışarı edilen, üstüne bir de polis ve jandarma salınan Seyitömer işçisi “emir kulları”nı önüne katarak kovalıyor. Egemenliğini ve hakkını “kuvvetle, kudretle ve zorla” alıp başarı kazanıyor. Seyitömer işçisi millileştirmeye girişiyor, milli egemenlik atağına kalkıyor. Marx ve Engels’in Komünist Partisi Manifestosu’nda dediği gibi “Proletarya her şeyden önce siyasal hâkimiyeti fethetmek, ulusal sınıf durumuna yükselmek, kendisi ulusu oluşturmak zorunda olduğundan” doğmakta olan emekçi karakterli milli iradeyi şimdiden pratiğiyle gösteriyor. 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı’nın ancak bu iradeyle tekrar ayağa kalkacağı ve çürümekten kurtulacağı görülüyor. Şimdi bu iradenin omurgasını oluşturma, Türkiye Cephesi için kolları sıvama zamanı...
Mamak Esir Kampı Büyük Ödülü
Ö
ğrencilik, subaylık ve sivil yaşamım boyunca çeşitli ödüller aldım. Maddi, manevi. Hepsinin özel anlamı ve değeri vardır. Her birinden az veya çok mutlu olmuşumdur. Yazılı olarak belgelenmiş olanların tamamına yakınını saklıyorum. Çocuklarıma bırakacağım mirasın bir parçası olarak düşünüyorum onları. Çocuklarım ne der, ne yapar bilmem.
Sürpriz Geçen hafta yurtdışında idim. Pazartesi döndüğümde eşim bir zarf uzattı. “Sürpriz” dedi. Açtım. Bir belge. Adıma düzenlenmiş. Okudum. Duygularım tavan yaptı. Anlatmak çok zor. Ancak şunu söylemek çok kolay: Hayatımın en güzel sürprizlerinden biri oldu. Aldığım tüm ödüllerin en değerlisi çıktı zarftan. Mamak Askeri Cezaevi’ndeki tutsakların düzenlediği, “BALYOZ DAVASI Fahri Mağdur Sertifikası”
Neden sertifikalıyım Sertifika yazısının altına adım yazılmış, kesik uçlu kalemle, özenle. Usta bir elle. Belge neden verilmiş? Aynen yazıyorum; “BALYOZ DAVASI olarak adlandırılan hukuk katliamının kurbanı olan bizlere, yaşadığımız zulmü içinde hissederek maddi ve manevi destek vermek üzere ziyaret ve benzeri sebeplerle 10 (on) günden fazla olmak üzere Mamak, Hasdal,Maltepe, Şirinyer, Silivri ve Sincan cezaevlerinde zaman geçirerek, BALYOZ DAVASI FAHRİ MAĞDURU olmaya hak kazandınız. Başka mağduriyet yaşamamanız dileklerimizle, şükranlarımızı sunarız.
BALYOZ DAVASI MAĞDURLARI-MAMAK DİKKAT: Bu sertifikanın bazı bölümleri “Calibri” fontu ile yazılmıştır.”
Ödül makamı
Naci BEŞTEPE
Sertifikanın iç bölümünün nacibestepe72@gmail.com sol üst köşesinde adaletin sembolü Themis, sağ üstte BALYOZ DAVASI’nın, alt olmaz da hangisi olur? ortada madalyanın sembolü yer alıyor. Yiğit, yurtsever arkadaşları tutsak Zincirle çevrilmiş iç çerçeve ile dış iken özgür olmayı kendine çerçeve arasında ödülü takdir eden 49 yediremeyen biri için ne anlamlı mağdurun isim ve imzaları var. bilseniz. Bana onlardan biri olduğumu Böyle muhteşem bir heyetten alınan duyumsattığı için ne kadar gurur ödülün üstünde bir ödül olabilir mi? verici. Dahası var mı?
Neden çok değerli? Onlar, ödülü verenler; kendi ülkelerinde, kendi devlet yöneticileri tarafından tuzağa düşürülerek tutsak edilmiş yurtseverler. Esareti, VATAN NÖBETİ’nin devamı olarak uygulayanlar. “Yeter ki ülkemiz huzura kavuşsun, biz feda olalım” deme yürekliliğini gösterenler. Üç yılı aşkın haksız-hukuksuz demir parmaklıklar gerisinde olmalarına karşın ağlayıp - sızlamayan, hukuksuzluk denizinde hukuka yüzenler. Bu insanların verdiği ödül değerli
Biz şükran borçluyuz
Ödülü bana ve eşime layık gören değerli silah arkadaşlarım; Şükran sunması gereken biziz. Siz; ülke aydınlarının, Türk askerinin onurusunuz. Ülkesini sevenlerin, gidişten endişe duyanların direncine ışık ve aydınlık geleceğine umut oldunuz. Tarih sizleri yazacak. Fahri mağdurları değil. Doğrusu o. Şükran size, saygı size, sevgi size. Verdiğiniz onur için binlerce kez teşekkür ederim. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı yürekten kutlarım.
ÇARŞAMBA İĞNELERİ UYU Kılıçdaroğlu, F Cemaati için “Onlar bizi büyüttü” dedi. Uyusun da büyüsün niiinni... ONUR Arınç, RTE’nin aday olması durumunda Gül’ün onur duyacağını söyledi. Onur da sürünecek desenize... KANDIRMA PKK “Kutlu Doğum Haftası” düzenledi.
AKP sayesinde ALLAH ile kandırmanın silah ile bastırmadan kolay olduğunu anladılar... KOLAY Sosyal medyada “Haramzadeler 33” ve “Başçalan” gruplarına erişim durduruldu. Haramzadeleri ve başçalanı durduramayınca...
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
Hazırlayan: Osman ERBİL
Aydınlık’ın haberi Valiliği harekete geçirdi İSTİHBARAT SERVİSİ
Üniversite öğrencisi genç Suriye’de öldürüldü Adıyaman Sütçü İmam Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Doğalgaz Bölümü ikinci sınıf öğrencisi İbrahim Halil Taştı, 4 ay önce “Okula gidiyorum” diye evden ayrılmış ve Suriye’ye giderek Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) katılmıştı. Taştı’nın geçen hafta içinde keskin nişancılar tarafından öldürüldüğü öğrenildi. Gencin ölüm haberi, Adıyamanlı olup ÖSO’ya katılanlar tarafından yakınlarına bildirildi.Yasa boğulan yakınları, Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki sınırdan Suriye’ye geçti ve İbrahim Halil Taştı’nın cenazesini alarak Adıyaman’a getirdi.
T
erör örgütü El Kaide bağlantılı Irak-Şam İslam Devleti Örgütü’nün (IŞİD) İstanbul Güngören’de gençleri “cihat” adı altında Suriye’ye savaşa götürdüğüne ilişkin haberimiz Valiliği harekete geçirdi. İstanbul Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, Aydınlık’ın haberinin gerekli merciler tarafından dikkate alındığı bildirildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün de ko-
göre, belirli bir süre sohbetlere katılan birçok genç yaklaşık 1,5 ay önce Suriye’ye götürüldü. Sosyal paylaşım sitesi Facebook üzerinden de iletişime geçilen gençler Selefi fikirlerle etki altına 21 Nisan 2014 alınmaya çalışılıyor. nuyla ilgili bir çalışma yürüt- Gençlere, 14 Ocak 2014’te tüğü ifade edildi. İHH’ya yönelik operasyonda Aydınlık, 20 ve 21 Ni- gözaltına alınan ve halen Van san’da yayımladığı haberlerde, F Tipi Kapalı Cezaevi’nde IŞİD’in Güngören’de, mes- tutuklu bulunan Ebu Hanzala citleri örgütlenme merkezi kod adlı Halis Bayancuk’un olarak kullanarak gençleri kitapları ve yazılarının yayımsözde “cihat” için hazırladığı landığı Tevhid dergisi okutubilgisine yer verildi. Habere luyor.
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Mustafa MUTLU mustafamutlu@aydinlikgazete.com
Geriye kalan sadece 23 Nisan!
B
ugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı... Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun 94’üncü yıldönümü... Bu kavramlar üzerinden teker teker gidelim; 94 yıl sonra gelinen nokta şudur: “Milli...” Geçen yıl Ocak ayında Başbakan bizzat “ayaklarının altına” aldı kendisini! Sonra TC’ler kazındı devlet kurumlarının tabelalarından! “Egemenlik” Bizim dışımızda bir kavram zaten, hem de çok uzun zamandır! Çıkın bir caddeye, mağazaların tabelalarına bakın; hangi “dil”in egemen olduğunu göreceksiniz zaten... Unutmayın; dil, egemenliğin en büyük göstergesidir! “Çocuk...” Bu yıl yine yaparlar mı bilmem; her yıl 21-22 yaşında bıyıklı sakallı bir adama devredilir Meclis Başkanlığı koltuğu... Çoğunlukla da İmamHatipli olur, o “temsili çocuk başkan”lar... Ve “dinci eğitim” istediklerini haykırırlar Meclis Başkanı’nın masasından... “Bayram...” Devlet, halkın bayramları kutlamasını yasakladı birkaç yıldır... Bir elinize Türk bayrağı, diğer elinize de bir demet çiçek alın; yaşadığınız kentteki herhangi bir Atatürk büstüne koymaya kalkın bakalım bugün... Önce dayak yiyeceksiniz,
sonra ıslatılacaksınız, en son da biber gazıyla yola getirileceksiniz! Sakın yanlış anlamayın; bu ülkede “bayram” kutlanıyor elbette! Diyarbakır’da, PKK bayraklarıyla özgürce kutlanan “Newroz”u unutmayın! Demek ki neymiş? “Milli”yi ayaklar altına almışız... “Egemenliği” satmışız! “Çocuğu” büyütmüşüz! “Bayram”ı devşirmişiz... Geriye ne kalıyor? 23 Nisan... Kutlu olsun!
TEŞEKKÜR! Önceki akşam Maslak TİM Gösteri Merkezi’ndeydim ve çok özel duygular yaşadım. Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı (ZİÇEV), Media 4x4’le birlikte yaptığı anket sonucunda beni “2013’ün En İyi Erkek Yazarı Ödülü”ne layık görmüştü. Bu ödülü anlamlı kılan iki boyut var: Birincisi; ödülü, 10 yıl boyunca çalıştığım gazeteden kovulduğum yıl için almış olmam... İkincisi ise bizim teşvik etmemiz gereken insanların, bizi teşvik etmek için çırpınıp durmaları... Bu güzel ödüle beni değer görenlere ve harika tören için emek verenlere yürekten teşekkür ediyorum.
GÜNÜN SORUSU DİSK-AR’ın Türkiye’de Çocuk İşçiliği Gerçeği Raporu’na göre, okurken çalışan çocuk sayısı 2006-2012 yılları arasında yüzde 64 artarak, 272 binden 445 bine yükselmiş... Sorum, bugün utanmadan o çocukların bayramını kutlayacak olan iktidar mensuplarına: Kendi çocuklarınıza ayakkabı kutusu; halkın çocuğuna ayakkabı boya sandığı... Partinizin isminin başında da yer alan adalet kavramından anladığınız şey bu mudur?
Milliyet itirafta bulundu! Cumartesi günü bu sütunlarda, dershane parası için Torunlar İnşaat’ın Mecidiyeköy’deki kulelerinde çalışan 19 yaşındaki bir gencin dramatik öyküsünü anlatmıştım. Erdoğan Polat isimli bu genç, tam da işten ayrılmayı ve memleketine dönmeyi planladığı gün, belki de son kez bindiği “kafes”in halatı düştüğü için yere çakılarak hayatını kaybetmişti. O günkü yazımda aynen şöyle dedim: “Torunlar İnşaat, bu haberin duyulmaması için devreye hemen reklam rüşvetini soktu. Bazı gazeteleri ve televizyonları arayarak ‘Üç Büyükler Ali Sami Yen’de Buluşuyor’ başlıklı kampanya ilanını vermeyi düşündüklerini, ancak küçük (!) bir ricaları olduğunu söylediler. Ne yazık ki Abdi İpekçi’nin gazetesi Milliyet başta olmak üzere birçok gazete ve televizyon bu koşulu kabul etti. Haberi ya hiç girmediler ya da küçük gördüler.” Dikkat edin ne diyorum? “Milliyet dahil birçoğu haberi ya hiç yayınlamadılar ya da KÜÇÜK gördüler.”
Hal böyleyken Milliyet Gazetesi Kurumsal İletişim Departmanı, dün nihayet (!) bir açıklama yapmış ve beni yalanlamaya çalışmış: “Söz konusu haber, 10 Nisan 2014 tarihli Milliyet Gazetesi’nin altıncı sayfasında ‘İş Kazası Sonucu Ölen İşçi’ başlığıyla yayımlandı...” Sevgili dostlar: Bu bir “yalanlama” değil, itiraftır: Ben “Haberi küçük gördüler” derken işte tam da bunu kastetmiştim! Eğer Milliyet gibi bir gazete, böyle bir haberi böyle vermeyi kendisine yakıştırıyorsa; zaten olay bitmiştir. Ayrıca asıl sorum yanıt bulmadı. Tekrar soruyorum: Erdoğan öldükten sonra Torunlar İnşaat’ın kaç lirası kasanıza girdi? Bu parayı size vermeleri karşılığında şirket yetkililerinin sizden herhangi bir ricası oldu mu, olmadı mı? Kısacası... “Yavuz hırsız”, aslında sadece “hırsız”dır... Yavuzluğu, göz boyamadan ibarettir!
GÜNÜN İSYANI! Taraf’ın dünkü haberine göre, Doğu’daki illerimizden birinde AKP İl Başkanlığı görevini yürüten M.K.’nın şirketlerine kesilen 6 milyon liralık vergi cezası ilginç bir yöntemle kuşa çevrilmiş... Önce vergi dosyasının tayini Ankara’ya çıkarılmış; ardından da ceza Merkezi Uzlaşma Komisyonu’nda değerlendirilmiş ve yüzde 90’ı silinmiş... İsyanım Maliye Bakanı’na: Az kaldı; bakalım sizin bu ülkeye borçlarınızı kim, nasıl silecek? Not: Facebook’taki TÜKETMİYORUZ’a katılımlarınızı bekliyoruz.
Hazırlayan: Füsun İKİKARDEŞ
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ANKARA İmsak 04:22 Güneş 05:56 Öğle 12:54 İkindi 16:37 Akşam 19:41 Yatsı 21:07
b
İstanbul: 13/22
b
ÇIRNIK
Türker
ERTÜRK erturkturker@gmail.com
Fabrika ayarlarına döndürülmeli!
G
eçtiğimiz hafta sonu Trabzon’da Sessiz Çığlık eyleminde, dün Okan Üniversitesi’nde Kemalist Fikir Topluluğu’nun düzenlediği “Atatürk’ün Milli Egemenlik ve Tam Bağımsızlık Anlayışı” konulu panelde ve önümüzdeki cuma günü “Kurtuluş Savaşımızda Alemdar Gemisinin Önemi” konulu konferans için Ankara’da olacağım. Bu tür davetlere iki elim kanda da olsa mümkün olduğunca icabet etmeye çalışırım. Bunu beni yetiştiren ülkeme bir borcum ve Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığının bana yüklediği bir sorumluluk olarak düşünürüm. Bu köşe yazılarını bile bu nedenle yazıyorum. Normal şartlar altında olan bir Türkiye’de olsaydım ben ne gazetecilik yapar, ne de siyasetle uğraşırdım. Trabzon’da yapılan eylemde dikkatimi çekti. Ergenekon ve Balyoz gibi gayri hukuki operasyonel davalarla zindanlara atılan siyasetçi, aydın ve askerlerden çok fazla sayıda Trabzonlu var. Ama böyle olmasına rağmen bu operasyonların üçlü sacayağından birisi olan AKP son yerel seçimlerde Trabzon’dan zaferle çıkmış.
Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi! Bunun birçok nedeni var ama en önemlisi halkın alternatif görememesi, kendi içinde birbirini yiyen, devamlı kavga eden, seçim kampanyaları sırasında bile bu huyundan vazgeçmeyen YCHP yönetimidir. İki yıl önce Trabzon İl Başkanlığı’na aday olmuştum. CHP’nin iyi yönetilmediğini, Cumhuriyetin kurucu ideolojisine düşman bazı şahısların parti yönetiminde yer aldığını, bunun artarak devam edeceğini, bu kafayla gelecek seçimler için halka umut verilemeyeceğini ve hüsranla karşılaşılacağını söyleyerek seçim çalışmalarını yürüttüm. Evet, karşıma Genel Merkezi aldım! Beni seçtirmemek için bugün şikayet edilen AKP yönetmelerini yaygın olarak kullandılar. Sonuç; 6 delege farkı ile seçimi kaybettim. İki yıl geçti ve CHP en son yapılan yerel seçimlerde Türkiye çapında hezimete uğradı. Karadeniz’de ve Trabzon’da yaşadığı hezimet Türkiye ortalamasının çok daha üzerinde oldu. Peki, bu sürpriz miydi? Kesinlikle hayır! Bu perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. AKP Trabzon’da yüzde 60 oy aldı. Trabzon’da merkez ilçe olan, okumuş, yazmış ve aydın insanların yoğun olduğu Ortahisar’da bile CHP üçüncü parti durumuna düşürüldü. Bunun bir sorumlusu ve sorumluları yok mudur? CHP derhal, vakit geçirmeden operasyonla içine doldurulan pis kanı akıtmak ve fabrika ayarlarına dönmek zorundadır. Aksi halde gelecek seçimlerde alınacak sonuçlar bugün yaşanan hezimetleri bile aratır olacaktır. Görünen köy kılavuz istemez!
Alper Sunaçoğlu Ülkemizde hep kötü şeyler olmuyor iyi örnekler de var. Bu hafta size Alper Sunaçoğlu’ndan bahsedeceğim. Sunaçoğlu, 2010 Yılında Türkiye-KKTC/Girne arası 78 km mesafeyi 26 saat 15 dakikada yüzerek geçen ve Milli yüzücümüz Ersin Aydın’a ait rekoru kıran, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını boydan boya yüzerek bu parkurda ilk olmanın yanı sıra uzun yıllar kırılamayacak rekorlara imza atan ulusal duyarlılığı yüksek bir sporcumuz. Sunaçoğlu Kuşadası-Sisam arasını yüzerek geçti. Son olarak Mersin’den Suriye sınırına kadar yüzmek istedi, güvenlik gerekçesi ile engellendiğinden İskenderun-Arsuz’a kadar yüzebildi. Kendisini iki yıl önce tanıdım. 19 Mayıs’ta Samsun’da karaya ayak basmak maksadıyla Trabzon’dan verilen çıkış (start) törenine katılmış, o suya atlarken yanında bulunmuş ve başarılar dilemiştim. Geçen yılda bir konferans için gittiğim Mersin’de beni dinlemeye geldi ve ertesi günü Mersin sahilinde kilometreleri beraberce koştuk ve sonrasında sohbet ettik. Yürekli, vatansever, Atatürkçü ve iyi bir sporcu! Yaşadığı zorlukların büyük bölümü yüksek ulusal duyarlılığından ve Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılığından kaynaklanıyor.
İzmir: 14/27
b
Antalya: 16/23
b
Adana: 14/26
b
Diyarbakır: 7/13
b
Erzurum: 2/14
Sivas: 6/19
b
Tunceli: 8/23
b
Trabzon: 10/17
h
Zonguldak: 11/20
b
Bursa: 12/26
h
Konya: 8/22
b
Taş ocağına KARŞI ÇIKMAK 100 bin liraya mal olur mu? Finike Taş Ocakları ile Mücadele Platformu, doğa talanının durdurulması talebiyle kuruldu. İnşaatı durdurmak için mücadele örgütlenip de dalga dalga yayılınca, taş ocağı firması doğa savaşçılarına karşı dava açtı DEVRİM DÖNMEZ / ANTALYA
A
ntalya’nın Finike İlçesi Alacadağ köyü sınırları içinde yer alan Kızılcık Yaylası’nda taş ocaklarının sebep olduğu doğa katliamına karşı yürütülen mücadeleye, taş ocağı firması 100 bin TL’lik tazminat davası açtı. Finike Taş Ocakları İle Mücadele Platformu’nun Sözcüsü Ali Ulvi Büyüknohutçu, anayasal haklarını savunduklarını söyledi ve “davanın hedefinde örgütlü mücadele var” dedi. Büyüknohutçu, gündemdeki Orman Kanunu’nda yapılan değişiklikleri de değerlendirdi; tüm yurttaşları yasanın iptali için mücadeleye çağırdı.
Madem öyle askere gidene de dava açsınlar! Çevreyi sevmenin ve korumanın bedelinin tazminatlarla uğraşmak olmaması gerektiğini söyleyen Büyüknohutçu, Anayasa’nın “doğayı ve çevreyi korumak her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ödevidir” maddesini yerine getirdiğinden dolayı bu davanın açıldığı görüşünde. Anayasanın vatandaşlara “askerliğini yap, vergini öde” gibi ödevler de verdiğini hatırlatan Büyüknohutçu, “Bana Anayasa’daki görevimi yaptığım için dava açan anlayışın o zaman askere gidenlere de, vergisini verenlere de dava açması gerekir” diye konuştu.
Sosyal medya paylaşımları davada delil olarak gösterilmiş Sosyal medyada paylaştığı görsellerin dava da delil olarak gösterildiğini söyleyen Büyüknohutçu, “En çevreci Başbakan’a armağanımdır” isimli bir video yayınladığını, bu paylaşımla amacının, kendisini “en çevreci” ilan eden Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın bu video aracılığıyla Finike’de ki çevre katliamını görüp, çevreciliğinden dolayı önlemesini sağlamak olduğunu söyledi.
Davanın hedefi Finike halkı Davanın hedefinde taş ocaklarına karşı yürütülen mücade-
lenin olduğunu belirten Büyüknohutçu, “Eğer direk örgütlü yapıya dava açılsaydı, 30-35 bin nüfuslu Finike’yi karşılarına almış olacaklardı. Bunu göze alamadıkları için örgütlenmeyi kırma amaçlı olarak bana dava açtılar. Ama biz bu bireysel olarak açılan davayı, yine Finike’de örgütlenmiş çevre hareketi olarak göğüslüyoruz” diye konuştu.
Yurttaşlara seslendi: Yağmur gibi davalar açın Yasanın mutlaka durdurulması ve eski durumundan daha güçlü hale getirilmesi gerektiğini belirten Büyüknohutçu, siyasi partileri göreve çağırdı, yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapmalarını istedi. Partilerin bu başvuruyu yapmamaları halinde kendisinin yapacağını belirten Büyüknohutçu, tüm yurttaşları da ‘yağmur gibi davalar açarak’ mücadele etmeye çağırdı. Büyüknohutçu yurttaşlardan bunu istemesinin nede-
ı r a l k r a ! ı p l s a u m n n u Y akla yas
İzmir-Atina-Selanik Alper Sunaçoğlu bu sefer Türkiye ve Yunanistan arasında bulunan Ege Denizi’ni barış ve kardeşlik adına yüzerek geçmek istiyor. Bunu 19 Mayıs’ta eğer izinler yetişmez ise 30 ağustos tarihinde gerçekleştirmeyi planlıyor. Rekor denemesi Guiness gözlemcileri nezaretinde yapılacak. Rota İzmir-AtinaSelanik şeklinde olacak. İlk etap İzmir-Atina arası 320 km’lik mesafe yüzerek geçilecek. İkinci etap AtinaSelanik arası 640 km. mesafe bisikletle aşılacak ve Atatürk’ün doğduğu evde tamamlanacak. Alper, rekor denemesinin çocukluk hayali olduğunu ve bu deneme ile jübilesini yapacağını ve müsabık sporculuk dönemini kapatacağını ifade ediyor. Bu rekor denemesi ve etkinlik 12 gün sürecek. Sponsorluk dahil olmak üzere sporcumuzun desteğimize ihtiyacı var. Kendisine şimdiden başarılar diliyoruz. Denizleri sakin, rüzgarları kolayına, bahtı açık olsun. Saygılar sunarım.
h
İZMİR İmsak 04:50 Güneş 06:21 Öğle 13:17 İkindi 16:59 Akşam 19:02 Yatsı 21:25
FOTOĞRAFLAR: İBRAHİM KOÇAK
Ankara: 8/22
İSTANBUL İmsak 04:34 Güneş 06:10 Öğle 13:10 İkindi 16:54 Akşam 19:58 Yatsı 21:26
Yunuslara Özgürlük Platformu, TBMM Çevre Komisyonu Alt Komisyon Başkanı Selçuk Özdağ’a ayrıntılı bir rapor gönderdi. Raporun, 25 Nisan’da TBMM Çevre Komisyonu’nda yapılacak olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesi konulu toplantıda ele alınması talep edildi.
9 merkez kapatılmalı Yunuslara Özgürlük Platformu Sözcüsü Öykü Yağcı rapora ilişkin şu bilgileri verdi: “Hayvan köleliğini meşrulaştıran sirklere, yunus parklarına, hayvanat bahçelerine ve tematik deniz akvaryumlarına izin veren,
bu hayvan hapishanelerini belirli standartlara bağlayarak ‘lüks esareti’ savunan bir Hayvanları Koruma Kanunu düşünülemez, kabul edilemez. Yeni yunus parklarının açılması, 5199’a eklenecek bir maddeyle veya ayrı bir yasal düzenlemeyle biran önce yasaklanmalı ve mevcut dokuz gösteri merkezi tek tek kapatılmalıdır. Tarifsiz işkenceler sonunda insanların eğlencesine sunulan bu ticari işletmelerdeki tutsak hayvanlar ise, zarar görmeyecek şekilde, bir deniz memelileri rehabilitasyon merkezinde koruma altına alınmalıdır. Politikacıların hayvanları siyasi propagandalarına alet etmesine izin vermeyeceğiz.”
nini, çevre mücadelesi sırasında yaşadığı olumsuz örnekler nedeniyle siyasi partilerden umudunu yitirmesi olarak açıkladı. Konu ile ilgili Büyüknohutçu şunları kaydetti; “En azından Finike Alacadağ’daki Kızılcık Yaylası’nda bulunan 13 mermer oca-
ğının ruhsatına baktığımız zaman, içinde iktidar partisinin de, muhalefet partilerinin de direk görevlilerinin veya yandaşlarının ruhsat sahibi olduğunu görüyoruz. Bunlardan bu yönetmelik için Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapmalarını beklemiyorum. Onun için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına çağrı yapıyorum; yağmur gibi davalar açın!”
Taş Ocağından çıkan tozlar öldürüyor Finike’nin Gökçeyaka Köyü’nde yaşayan Abdullah Dinç, taş ocaklarının yarattığı tahribat nedeniyle yaşadıkları sıkıntıları dile getirdi. Narenciye, zeytin, portakal ve ceviz ağaçlarının taş ocaklarından çıkan tozlar sebebiyle zarar gördüğünü, ağaçlardan verim alamadıklarını belirten Dinç, ayrıca arıların tozlar sebebiyle bal yapamadığını, hatta zayıf düşerek öldüklerini söyledi. Küçükbaş hayvancılığının da ya-
Abdullah Dinç
pıldığı bölgede hayvanların toz sebebiyle sağlık sorunları yaşadığını, veterinerlerin koyunlara, keçilere ciğerlerinin zarar gördüğü yönünde raporlar verdiğini anlatan Dinç, bölge halkının büyük zarara uğradığını belirterek, yetkililerden çözüm istedi.
Ali Ulvi Büyüknohutçu
Orman Kanunu mu Dağ Kanunu mu? Platformun Sözcüsü Ali Ulvi Büyüknohutçu, ‘bu bir dağ kanunudur’ diyerek Orman Kanunu’nu da ağır sözlerle eleştirdi. Yapılan değişikliklerle yapılaşmanın sınırsızlaştırıldığını, ormanların sorgusuz sualsiz katledilebileceğini, doğalgaz ve petrol boru hatlarının binlerce ağacı yok ederek ormanlık araziden geçirilebileceğini ve ormanlara patlayıcı maddelerin depolanabileceğini belirten Büyüknohutçu, bu nedenle sayısız insan ve orman canlısının yok olacağını ifade etti. Orman Bakanlığı’nın varlık nedenini hatırlatan Büyüknohutçu, “Eğer koruyacak orman kalmazsa, Bakanlığın da işi kalmayacak, böylece Türkiye’de Orman Bakanlığı çok iyi idare edilmiş olacak” ifadelerini kullandı.
Kadınlar isyanda MUSTAFA K. EROL Geçtiğimiz Pazar gecesi İzmit Acısu Mevkiinde tartıştığı eski eşi tarafından boğazı kesilerek vahşice katledilen Sevgi Sağlı cinayeti kadınları ayağa kaldırdı. Belediye İş Hanı önünde önceki akşam bir araya gelen Kadın Platformu üyeleri, işlenen cinayetlerde yeteri kadar sorumluluk almadıkları gerekçesiyle idari makamlara, ataerkil sisteme ve erkek şiddetine sert tepki gösterdiler. “Yasta değil, isyandayız” yazılı pankart taşıyan kadınlar
Kadın Platformu adına basın açıklamasını Kocaeli Eğitim-Sen Kadın Sekreteri Çağla Aslan okudu. adına basın açıklamasını Kocaeli Eğitim-Sen Kadın Sekreteri Çağla Aslan okudu. “Artık sabrımız
taştı” diyen Aslan, Kocaeli’de tüm kadınları bu mücadeleyi büyütmeye çağırdı.
Down’lu çocuklar 23 Nisan’ı kutladı EDA DEMİR Down sendromlu çocuklar dün Florence Nightingale Hastanesi’ne bağlı Down Sendromu Merkezinin düzenlediği şenlikte 23 Nisan’ı kutladı. Açık alanda yapılan şenlikte çocuklar müzik eşliğinde arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirdiler. Etkinlikten çocuklar kadar aileleri de memnun kaldı. Hastane doktorlarından Prof. Dr. Kerem Özel de,
Merkez’de ilk kez düzenlenen 23 Nisan şenliğinde çocuklara bayram havası yaşatıldığını söyledi.
Down genetik bir rahatsızlık Down hastalığının döllenme sırasında 21. kromozomun 3 tane olmasından kaynaklandığını söyleyen Uzm. Dr. Banu Yazıcı, “Bu kromozonal bozukluklar nedeniyle hastaların dilleri büyük olduğu için nefes almakta güçlük çekiyorlar. Kalp, kulak burun boğaz, uyku problemleri, tiroid gibi hastalıklara da neden olabiliyor ve sürekli kontrol gerekiyor.” dedi.
DOLAR
Salı 2.1401 Pazartesi 2.1351
Hazırlayan: Recep ERÇİN
EURO
Salı 2.9558 Pazartesi 2.9506
BORSA
Salı 73.435 Pazartesi 73.474
ALTIN (Cumh.)
Salı 597 TL Pazartesi 595 TL
FAİZ
Salı % 9.84 Pazartesi % 9.70
‘Yandaş’lara Hazine garantisi AKP’nin yandaşlarına dağıttığı ihalelerde, işadamlarının borçlarına Hazine garantisi getirildi. Eski Hazine Müsteşarı CHP’li Faik Öztrak, bu kararın Hazineyi zora sokacağını söyledi AYDINLIK / ANKARA
H
ükümet çıkardığı bir yönetmelikle, Yap İşlet Devret (YİD) yöntemiyle ihale edilen ve yandaş işadamlarına verilen yatırımlar için yeni düzenlemeler yaptı. Bu yatırımlarını üstlenen işadamlarının aldığı yurtiçi ve yurtdışı borçlara Hazine garantisi verildi. Yapılan düzenleme ile söz konusu büyük ölçekli ihalelerin şartnamesi fiilen değiştirilmiş oldu. Çıkarılan yönetmelikle, “Üçüncü Havalimanı, Üçüncü Boğaz Köprüsü, Körfez Geçiş projesi, ...” gibi ihaleleri kazanan ve Sabah-Atv için oluşturulan 630 milyon dolarlık yardım havuzuna para veren işadamları korunmuş oldu.
Artık kredi bulmakta zorluk var Çıkarılan yönetmelikle ilgili olarak Ay-
dınlık’ın sorularını yanıtlayan eski Hazine Müsteşarı CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Türkiye’nin Hazine garantisi olmadan büyük ölçekli projelere kredi bulamaz hale geldiğini bildirdi. Öztrak, “Hükümet ekonomide işler iyi diyor. Ama gerçek öyle değil. Çıkarılan yönetmelik de bunun eseri. Bugüne kadar bu tür borçlara hiç garanti vermedi” dedi. Yönetmelikte yer alan istisnalarla “Havuz medyası”na para aktaran işadamlarına ayrıcalık tanındığını vurgulayan Öztrak, “AKP’nin ekonomik kararları neresinden baksanız elde kalıyor. Bu yasa ile kimlere ayrıcalık tanındığı ortada. İhaleler yapıldıktan sonra koşulların değiştirilmesi açıkça suç unsuru. Eğer bu karar önceden çıkarılsaydı ihaleye katılan firmaların tavrı farklı olabilirdi. AKP’nin yönetmeliği bir yıl geciktirmesinin nedeni de anlaşılmış
Söz konusu yönetmeliği TBMM’ye taşıyan Öztrak, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi de verdi. Çıkarılan yönetmelikle, yap-işlet devret projeleri ile Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen yap-kirala-devret projelerine Hazine tarafından borç üstlenim taahhüdü verilebilmesinin düzenlendiği belirtilerek, “Yönetmelik, Hazine’nin özel sektörün kamu özel ortaklığı kapsamında gerçekleştireceği projelerde kullanacağı dış kredilere garanti vermesinin yolunu açmaktadır. Söz konusu ihaleleri kazanan firmaların işi yapamaması durumunda
İHKİB’in seçim vaadi Tasarım Üniversitesi
İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) başkanlığı seçimlerini mevcut başkan Hikmet Tanrıverdi’nin listesi kazandı. Toplam 1262 geçerli oyun kullandığı genel kurulda Tanrıverdi’nin listesi 883 oy alırken, Hüseyin Öztürk ise 379 oyda kaldı. Seçimi kazanmasının ardından 4 yıllık yeni dönemde sektöre getirilecek yenilik ve projelerle ilgili bilgi veren Tanrıverdi, şunları söyledi: “Tüm eğitim Hikmet birimlerimizi Tanrıverdi Tasarım Üniversitesi kurarak tek çatı altında birleştireceğiz. Şanlıurfa’da çalışmalarını sürdürdüğümüz Hazırgiyim Organize Sanayi Bölgesi (HOSAB) projesini tamamlayacak ve sektörümüzde yeni bir dönemi başlatacağız. İhracatçılarımızın fuar ve yurtdışı mağaza desteklerine daha kolay ulaşabilmesi için bürokrasiyi azaltacak çalışmalar yapacağız. Firmalarımızı kurduğumuz portal üzerinden direkt alıcılarla karşı karşıya getirecek, sektörümüzün dünyadaki pazar ağını daha da genişleteceğiz. Girişimlerimizle Eximbank kredilerinden faydalanabilmek için istenen bankalardan teminat mektubu getirme şartı değiştirildi. Bundan sonra firmalarımız ihracat evraklarını teminat göstererek Eximbank kredilerinden yararlanabilecekler.’’
AVM ekonomisi ‘cep’e sıçradı
Akıllı telefonlarla birlikte hayatımıza yeni uygulamalar da giriyor. Bir oyun mantığıyla çalışan ‘Yuppi’ isimli uygulama ile mağazanın kapısının önünden geçerken puan kazanıyorsunuz. Bulunulan mekan bazlı çalışan bu uygulamayla size gösterilen mağazalara girip, önerilen seçilmiş barkodları okuttuğunuzda ilave puanlar kazanıyorsunuz. 19-20 Nisan tarihleri arasında İstinye Park’ta düzenlenen uygulamaya ilişkin etkinlikte konuşan Yuppi Yönetim Kurulu Üyesi Nedim Fresko, henüz bir yıl gibi kısa bir sürede 40.000 kullanıcıya ve 8000 mekana ulaştıklarını belirtti.
aldıkları dış krediler Hazine tarafından üstlenilecektir” dedi. Bakan Babacan’a “Ekonomide güven var ise neden özel kesim Hazine garantisi olmadan dış piyasalardan altyapı projeleri için finansman alamama durumuna düşmüştür?” diye soran Öztrak, Babacan’dan şu sorulara da yanıt istedi: “Yönetmeliğin 5. Maddesiyle borç üstlenim anlaşmalarının Resmi Gazete’de yayımlanmasının yasaklanmasına neden gerek duyulmuştur? Halka ve piyasalara bilgi verilmesinin projelerin geleceği açısından ne tür sakıncaları olduğunu açıklar mısınız? Bunun, saydamlığı azaltarak riski daha da artıracağını düşünmüyor musunuz? 4749 Sayılı Kanun’un 8/A maddesi 21 Şubat 2013’te yürürlüğe girmesine rağ-
Hazineye yük Çıkarılan yönetmelikle ödenmeyen borçların hazine tarafından ödenmesinin gündeme geleceğini ifade eden Öztrak, bir ekonomik krizde ödenemeyen borçların hazineye ciddi bir yük getireceği uyarısında bulundu. Bu karardan bir an önce dönülmesini isteyen Öztrak, yönetmelikle Bakanlar Kurulu’na verilen yetkilerin de “ihaleye fesat karıştırmak” anlamına geldiğini bildirdi.
men yönetmeliğin çıkarılması için neden bir yıldan fazla süre beklenmiştir? Böylelikle bazı şirketlere ayrıcalıklar sağlanmış mıdır? Projelerin bütçenin gider kısmında gösterilmeyip projelerin finansmanının koşullu yükümlülük olarak Hazine hesaplarında gösterilmesi bütçe disiplinine uygun mudur? Bu düzenlemeyle mali disipline, saydamlığa, hesap verebilirliğe ne kadar uyulduğunu düşünüyorsunuz? Yönetmeliğin 11. Maddesiyle, Bakanlar Kurulu’na borç üstlenim
Faik Öztrak
anlaşması imzalandıktan sonra projenin finansmanı kapsamında Müsteşarlık, kreditör ve ilgili taraflar arasında imzalanan tüm anlaşmalarda, Müsteşarlığın yükümlülüklerinin kapsamını, maliyetini ve yükümlülüklerini yerine getirme usul ve esaslarını değiştirme yetkisi tanınmaktadır. Bu uygulamanın ihaleye fesat karıştırmanın önünü açacağını düşünmüyor musunuz?”
ABD’den Türk çeliğine ‘anti-damping’ kazığı!
A
BD Ticaret Bakanlığı Uluslararası Ticaret Dairesi, yerli çelik üreticilerinin şikayeti üzerine başlattığı antidamping soruşturmasının, Türkiye ve Meksika ile ilgili bölümünü sonuçlandırdı. Bakanlık, Türkiye ve Meksika’dan ithal edilen nervürlü çelik ithaline anti-damping vergisi koydu. Bakanlık geçici olarak, Türkiye’den yapılan ithalata yüzde 2.6 anti-damping vergisi, Meksika şirketlerine de yüzde 66.7 gümrük vergisi koydu. ABD Ticaret Bakanlığı anti-damping vergisi konusundaki kesin kararını ise 2 Temmuz’da verecek. ABD Ticaret Bakanlığı kararı ile, Türkiye’den ithal edilecek nervürlü ürünlerine gelecek haftadan itibaren yüzde 2.64 vergi uygulanacak. Diğer ithalat için ise vergi, 90 gün geriye dönük olarak Ocak ayı sonundan itibaren alınacak. Konuya ilişkin dün bir açıklama yapan Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Ekinci, “Bu karar da henüz kesinleşmiş bir karar değildir. Bu sonuçlar ön bir araştırmanın sonuçlarıdır. 15 Temmuzda yapılacak olan dinleme toplantısından sonra kesin karara varılacaktır” dedi.
Düşük büyüme iş dünyasını tedirgin etti EKONOMİ SERVİSİ
T
ürk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) tarafından hazırlanan “Aylık Ekonomik Görünüm Raporu-Nisan 2014” açıklandı. Raporda, küresel ekonominin gelişmekte olan ülkeler için hem önemli fırsatlar sunduğu, hem de risk barındırdığı belirtildi. Türkiye’nin 2001 ile 2007 yılları arasındaki büyüme performansına dikkat çekilen raporda, “Maalesef, 2008 yılından sonra bu performansı sürdüremiyoruz. Ekonomimiz 2011’in son çeyreğinden itibaren bir yavaş büyüme dönemine girdi. 2013 yılında yüzde 4 büyüyen ülke ekonomisi için bu yıl da büyüme beklentisi maalesef çok parlak değil. 2014 yılı büyüme beklentisi IMF’ye göre yüzde 2.3 Merkez Bankası beklenti anketine göre ise yüzde 2.6 seviyesine kadar geriledi. 2015 yılı için de büyüme beklentileri çok farklı görünmüyor’’ denildi.
KOBİ’ler tehlikede Büyümenin yavaşlaması ve dış finansman risklerinin kredi notu üzerinde de baskı oluşturduğuna işaret edilen raporda, şu değerlen-
dirmeler yer aldı: “Nitekim Moody’s kredi notu görünümünü durağandan, negatife çevirdi. Geçen ay vurguladığımız gibi, içinden geçtiğimiz dönemin özelliklerini yüksek enflasyon-düşük büyüme ve yüksek dış açık olarak özetleyebiliriz. Bu özellikler genelde tüm ülke ekonomisi için olumsuz olmakla birlikte, özellikle finansal yapıları kırılgan, kârlılık marjları düşük, sistemik risklere açık, müşteri riskleri yüksek KOBİ’ler için daha fazla sıkıntıya yol açma potansiyeli taşıyor. KOBİ’lerin kredi talepleri artarken bankalar KOBİ’lerin kredi kullanma koşullarını sıkılaştırıyor. KO-
PETROL (Brent)
Salı $ 109.19 Pazartesi $ 109.48
Doç. Dr. Melih
BAŞ
ismeba56@yandex.com
Çocukluk ve sürdürülebilirlik
Ç
oldu” diye konuştu.
Yönetmelik Meclis gündeminde
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
GEÇİM VE TUTUM
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
Bİ’lerin karşı karşıya olduğu potansiyel risklerin düşürülmesinin yolu ise yoğun siyasi gündem nedeniyle ötelenen reformların bir an önce gündeme alınmasından geçiyor.’’
‘Siyasi gerilimin yükselme riski var’
Raporla ilgili değerlendirmede bulunan TÜRKONFED Başkanı Süleyman Onatça, Türkiye ekonomisindeki düşük büyüme hızına dikkat çekerek şunları söyledi: “Orta gelir tuzağından çıkmayı arzulayan Türkiye ekonomisinin düşük büyüme patikasından çıkması gerekiyor. Büyümede yavaşlamayı etkileyen temelde üç önemli faktör var. Bunlar yapısal soBüyümenin çeyreklere göre dağılımı runlar, küresel gelişmeler ve siyasi tansiyonun seviyesi. Mart seçimlerinden sonra siyasi tansiyonda önemli oranda bir düşme olduğu açıktır. Ancak, yine de Ağustos’taki seçimler ve sonrasındaki milletvekili seçimleri dikkate alındığında şimdi azalmış olan gerilimin yeniden yükselmesi riski vardır. Küresel gelişmeler ise Türkiye gibi yükselen ekonomilere fırsatlar sunarken riskleri de beraberinde getirmektedir.”
ocuklarımızın 23 Nisan Bayramı’nı kutluyor, onlara yaşam kalitesi daha yüksek günler diliyorum. Büyükleri olarak acaba çocukluğun üç boyutlu (iktisadî-sosyalekolojik) sürdürülebilirliğini sağlayabiliyor muyuz? Toplumsal yaşamın temel yapı taşlarını oluşturan çocuklar ve çocukluk yılları (özellikle okul öncesi eğitim) için harcanacak her türlü geliştirici emek, insan beynindeki snaptik formasyonu (beyin hücre bağlantılarının yapılanması) etkileyerek toplumların yaşam kalitesi ve sürdürülebilirliği için temel hazırlığı oluşturmaktadır. Bilimsel olarak bakıldıkta bizim durumumuz ise sözcüğün tam anlamıyla mafiş! Sayılama (istatistik) ve yorumlarıyla bir bakalım. Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu UNICEF, bütün çocukların bedensel, zihinsel ve toplumsal bakımdan olanaklı en üst düzeye erişecek biçimde gelişebilmeleri için çocukların sağlık ve beslenme, eğitim, acil yardım, korunma, temiz su ve temiz ortamda yaşama haklarını sağlamak için çalışıyor. UNICEF’in Dünya Çocuklarının Durumu Raporu önemli bir yıllık kaynaktır. 2013’te ana tema engelli çocuklar idi; bu yıl rapor henüz çıkmadı. UNICEF’in raporlarında, çocukluğun erken (0-4 yaş) ve orta (5-9 yaş) dönemleri için yapılan çalışmalarda ve yatırımlarda belli bir düzeye dek verim alındığı belirtiliyor. Böylelikle bu evredeki çocukların sağlık, beslenme, temel eğitim ve koruma alanlarında belli bir gelişme sağlanmış. Raporlarda, ergenlerin (10-19 yaş) çalışmalarda arka planda kaldığı, bu nedenle ergenliğin de üzerinde durulması gerektiği belirtiliyor. Bu desteğin çok önemli olduğu örneklerse, çocuk evlilikleri, ticarî çocuk istismarları, yasalarla ilgili yaşadıkları sorunlar vb. Ülke yönetimleri bu konularda vermeleri gereken desteği siyasal, toplumsal, kültürel nedenlerle yeterince ver(e)miyorlar, yatırım yap(a)mıyorlar. Türkiye’deki çalışmaları kapsamında UNICEF, çocuğun yaşama en iyi başlangıcı yapması, sağlığı, eğitimi, korunması ve katılımı alanlarını kapsayan 2011-2015 Ülke Programı Eylem Planı hazırlamıştı. Bu planın vurgusu; çocuk yoksulluğu, okul öncesi eğitim ve 14-18 yaş grubundaki çocukların gereksinimlerinin karşılanması olmuştu. Plan, (i) farklılıkların azaltılması, toplumsal içerme ve koruma ile (ii) güçlendirme ve koruma ana başlıklarında hazırlanmıştı. Bir de UNICEF’in, yayınladığı ‘Türkiye’de Çocukların Durumu’ raporunda, ön plana çıkan kimi hususlara bakalım: 15 yaş altı çocukların dörtte biri yoksulluk sınırının altında yaşamakta / okul, sağlık vb. olanaklara ulaşmada kızlar aleyhine, doğu bölgeleri aleyhine, özürlüler aleyhine cinsiyetçi, bölgesel vb. eşitsizlikler ciddi boyutta / okullaşma oranı ergenlerde ve özellikle kızlarda ciddî ölçüde düşük / çocuk hukuku uygulamaları ve koruma yetersiz / çocuk işçiliği kayıtdışı olarak (sokakta çalıştırma vb) ciddî boyutta. Bir veri de BM Nüfus Fonu (UNFPA) Dünya Nüfusunun Durumu Raporu 2013’ten: 5 yaş altı çocuklarda ölüm oranı Türkiye’de binde 26 (Belçika’da 4, Bulgaristan’da 11). Raporun ana teması Çocuk Anneler idi. Bir rakam da bu konudan alalım. 15-19 yaş aralığındaki ergenlerde her 1000 kadın başına doğum oranı Türkiye’de 38 (Belçika’da 11, İran’da 31). Sonsöz : Reşat Nuri Güntekin’in sözüyle bitirelim yazıyı: Ülken ve toplumun adına utanmak, kendi adına utanmaktan daha zordur. Not: Bugün aynı zamanda Dünya Kitap Günü. Çocuklarımız için kitap önerisinde de bulunalım: Gün Işığı Kitaplığı Yayınevi’nin Çıtır Çıtır Felsefe dizisi. Bilirsiniz ağaç yaşken eğilir, felsefeyle tabii! Bir de çocuklara bayramı armağan eden Atatürk ile ilgili bir kitap: Atatürk Nasıl Büyük İnsan Oldu?, Sevinç ve Salim Koçak, Kaynak Yay., 2014.
Türk sinemasına iş dünyasından ‘Panzehir’
Sinema sektöründe 100. yıl heyecanı sürerken sektöre iş dünyasından destek geldi. İş dünyasının ünlü aileleri Insignia Yapım çatısı altında birleşerek Türk sinemasında yeni bir iş modeli oluşturdular. Insignia Film Yapım, Prime Yatırım Holding ve Doğuş Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar’ın oğlu Dorukhan Acar ortaklığı ile 2013 Ocak ayında Londra merkezli bir girişim sermayesi fonu olarak kuruldu. Insignia Film Yapım imzasıyla 9 Mayıs’ta vizyona girecek Panzehir Film’i çekim teknikleri ve oyuncularıyla olduğu kadar yatırımcı yelpazesiyle de Türk sinemasına yeni bir soluk getiriyor. Cüneyt Arkın, Emin Boztepe, Murat Arkın, Kaan Urgancıoğlu, Edoardo Costa, Christina Gottschalk, Florence Eugene’i sinema sahnesinde buluşturan Panzehir, Acar Ailesi’nden Dorukhan Acar öncülüğünde, Gülman Ailesi’nden Polat Gülman, Kosif Ailesi’nden Sinan ve Cihan Kosif, Permak Sanayi Grubu’nun sahibi Uyar Ailesi’nden Emir Uyar ile Hatipoğlu Ailesi’nden Burak Hatipoğlu’nu yeni bir iş modeliyle buluşturdu.
Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ
Mehmet
AKKAYA mehmetakkaya@aydinlikgazete.com
Memur-Sen, Hak-İş ve KESK’in 1 Mayıs anlayışı!
M
emur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “Dış kaynaklı operasyonlarla akamete uğratılmak istenen çözüm sürecinin milletin himayesinde olduğunu da İstasyon Meydanı’nda deklare edeceğiz” diyor. Kim bu dış kaynak? Moğolistan mı, Kongo Cumhuriyeti mi, yoksa Panama mı? Memur-Sen Genel Başkanı’nın gizemli dış kaynağı, bölgemizde etnik sorunları kaşıyan ve milletleri parçalamaya çalışan ABD ve AB değil midir? “Dış kaynaklar” diye perdelenen, emperyalistlerin ülkemizi ve milletimizi parçalama çabasıdır. Memur-Sen, emperyalizme ve bölücülüğe destek olmaktadır. Hem de bunu, birlik ve dayanışma gününde yapmaktadır. Hak-İş, 1 Mayıs hazırlıklarını AKP ve hükümet yetkilileriyle yapıyor. Düzenlediği toplantının onur konukları, ÇSGB Bakan Yardımcısı Halil Etyemez ve AKP MKYK üyesi, Hak-İş Eski Genel Başkan Yardımcı Hüseyin Tanrıverdi. Hak-İş, emperyalizme ve hükümetlere karşı mücadele günü olan 1 Mayıs’ı, hükümet temsilcileriyle yaparak safını bir kez daha göstermiş oldu. KESK yine onlarca sorun sıralamış alt alta. Acil talepler diye özetledikleri ise, somut bir hedef içermiyor. Temel slogan, “Savaş, Zulüm ve Talan Düzenine Karşı, Emek, Barış, Eşitlik ve Adalet Mücadelemiz Sürüyor.” Savaştan kasıt, emperyalizmin piyonu olarak kardeş halkların üzerine sürülmek, komşu devletleri parçalayarak kukla devletler kurulmasına yardımcı olmak mı? Hayır! “Kürt sorunu savaşla çözülemez” diyor. Savaş dediği bu. Ya emperyalizmin rolü? Ya etnik kaşımanın milleti ve işçi sınıfını parçalayacağı tehlikesi? KESK, Birlik ve Dayanışma Günü’nde bile etnik meseleyi “acil talep” diye öne sürüyor. KESK, Türkçe’nin dışında, Kürtçe, Ermenice, Arapça, Çerkezce ve Süryanice sloganlar da atacak. “Enternasyonalizm” adıyla yapılan, emperyalistlerin dünya emekçilerini parçalama ve milletleri dağıtma arzusu. Görmüyorlar ya da görmek istemiyorlar bunu. “Biz, savaşa ikna edilmek için üzerine 7-8 füze fırlatılması planlanan bir ülkenin yurttaşlarıyız” diyor. Nasıl bir savaş bu? Kim tertipliyor? Amaçlanan nedir? Bildiride göremiyoruz cevapları. Ne kardeş Suriye’nin parçalanması, ne etnik ve mezhepsel çatışmalar, ne Amerikan emperyalizmi, ne de komşumuza yapılan bunca operasyondaki Hükümetin rolü? Gizliyor. KESK’in bildirisi DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’un ortak bildirisi olmuş. Aynı sorular ve eleştiriler, diğer örgütlerin yöneticileri için de geçerli olmaktadır. Soruyorum! Neden artık 1 Mayıs bildirilerinde “tam bağımsızlık” amacına rastlanmıyor? Neden emperyalizme karşı mücadele sözcükleri görülemiyor? “Küresel güçler” denilen hayaletler kimlerdir? Enternasyonalizm diye başka milletlerin işçisi ile bir araya gelmeye kalkışmak güzel de, kendi milletinin işçisini, Kürt, Türk, Laz, Ermeni, Çerkez diye parçalamaya çalışmak hangi akla hizmettir? İşçi sınıfını ve milleti birleştiren, emperyalizme karşı mücadelenin ve bağımsızlığın simgeleri Bayrağa ve Atatürk’e sırt çevirmek, “1 Mayıs’ta ne işi var” demek ne demektir”? Emperyalistlerin ve diğer işçi sınıfı düşmanlarının, kıs kıs güldüklerini görmüyor musunuz? 1 Mayıs, emperyalizme karşı mazlumların ayağa kalkma gün olmalıdır. 1 Mayıs, emperyalistlerin ülkeleri ve milletleri parçalama planlarının çöpe atıldığı gün olmalıdır. 1 Mayıs, işçi sınıfını bölmeye çalışan etnik ve dinsel yobazlıklara karşı işçiye sınıf bilinci verme günü olmalıdır. 1 Mayıs, işçi sınıfını köleleştirmek isteyen ABD ve AB emperyalizmine, işbirlikçisi hükümete karşı mücadele günü olmalıdır. “1 Mayıs 1977’nin hesabını soracağız” diyenlerin izleyeceği yol budur. Aksi tutumlar, bırakalım kontrgerillayla, emperyalizmle hesaplaşmayı, onların değirmenine su taşımak olacaktır. Gelin 1 Mayıs, işçi sınıfını ve milleti, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı birleştiren gün yapalım.
Mühendise 6 yıl hapis istemi
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
İstanbul Sancaktepe’de bir fabrikanın inşaatında çalışırken, kanalizasyon için açılan 3 metrelik çukurda meydana gelen toprak kayması sonucu hayatını kaybeden Hüseyin Arslanca’nın ölümüne ilişkin soruşturma tamamlandı. İşçi ölümünde ihmali bulunduğu belirtilen sorumlu mühendise “Taksirle öldürme” suçundan 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Mühendis Recep Pekdezel suçlamayı kabul etmedi.
ERDOĞAN KADIKÖY’DEKİ 1 MAYIS KUTLAMASINA İLİŞKİN SÖZLERİNİ DEĞİŞTİRDİ
Önce ‘YASAK’ dedi sonra ‘SON KEZ’ Taksim Meydanı’nda yapılacak 1 Mayıs mitingi ve anmalarının yasak olduğunu söyleyen Tayyip Erdoğan, Kadıköy için ifadelerini değiştirdi. Taksim talepleri içinse ‘kabir ziyareti’ tanımını kullandı ESİN ERGENÇ TURHAN
Türk-İş’in 1 Mayıs İstanbul Programı
T
ürk-İş Konfederasyonu 1 Mayıs kutlamasının merkezi olarak İstanbul Kadıköy Meydanı’nı belirlemişti. Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta Taksim ile birlikte Kadıköy’ün de yasak olduğunu söylemesi alan tartışmasının artmasına neden oldu. Pazartesi günü İstanbul Valiliği’ne izin yazısını almak üzere çağırılan Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak, izin yazısını alamadan Valilik’ten ayrıldı. Dün yapılan AKP Meclis Grubu toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan bu yıl için 1 Mayıs’ın Kadıköy’de kutlanabileceğini ancak bundan sonra sadece belirlenen alanlarda kutlanmasına izin verileceğini söyledi. Büyükkucak dün yeniden Valiliğe çağrıldı ve Kadıköy için izin yazısı kendisine verildi.
‘Kabir ziyareti yapacaksan orada bir anıt var’ 1 Mayıs kutlamaları için İstanbul’da yaşanan yer tartışmasını, partisinin grup toplantısına taşıyan Erdoğan 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlatmayacaklarını, Kadıköy’de yapılacak mitingin ise son olacağını söyledi. “Bu sene son olarak Kadıköy’e miting ala-
nı olarak müsaade edildi. Bundan sonra Kadıköy’de de miting yapılmayacak. Tekrar söylüyorum. Taksim’den ümidinizi kesin” diyen Erdoğan, buna rağmen Taksim’de ısrarcı olanların çatışma istediğini savundu. Erdoğan, bu tür gösteriler için meydanlara inen milyonlar için
ise ‘şımarık’ yakıştırması yaptı. Erdoğan şunları söyledi: “Taksim ısrarına biz iyi niyetle bakmayız, bakamayız. Başkanı burası bizim kutsalımızdır diyor. Lafa bak ya. Nasıl bir kutsalsa. Orada belli bir kabir ziyareti yapacaksan, orada bir anıt var. O anıtı ziyaret edeceksen, yönetim kurulu ola-
rak gider çelenk koyarsın, bak sizin için metro da yaptık oradan Taksim’den Yenikapı’ya metro ile geçebilirsin. O gün İstanbul’da resmi taşıma araçlarımızı ücretsiz de yaparız. Daha ne yapacağız ya. Her şeyi yapıyoruz. Bu millet sabretmiş, sokaktaki şımarıklıktan sıkılmıştır.”
Kemerköy’de direniş çadırı kuruldu
Türk-İş İstanbul’da yapacağı 1 Mayıs kutlamasının programını açıkladı. Program Kazancı Yokuşu’na 1977 şehitleri anısına karanfil bırakarak başlayacak. Türkİş’in programı şöyle: 08.30 Türk-İş 1. Bölge Temsilciliği’nde toplantı ve Kazancı Yokuşu’na Yürüyüş 09.00 Türk-İş Yönetim Kurulu, Türk-İş’e bağlı sendikaların genel başkanları, siyasi parti ve demokratik kitle örgütleri temsilcileri ile birlikte 1 Mayıs 1977 şehitleri için Kazancı Yokuşu’na karanfil bırakma ve Taksim Anıtı’na çelenk koyma 10.00 Numune Hastanesi önünde açılacak Türkİş flaması ardından toplanma 11.00 Yürüyüş kortejinin oluşması ve alana doğru yürüyüş 13.00 1 Mayıs mitinginin başlatılması, müzik şöleni ve konuşmacılar
Patronu dize getiren direnişte 20 işçi gözaltında
İşçiler çadırı kurduktan sonra birlikte fotoğraf çektirdi. BEHİYE YARAŞCI / YATAĞAN
İ
halesi gerçekleşen ve Muğla’da bulunan Kemerköy Termik Santralı’nın önünde işçiler resmen güvenlik ağı ördü. Araç kontrollerinin ardından santral önüne bir de direniş çadırı kuruldu. İşçiler gece gündüz santral önünde nöbette. Yalnızca santrala giren araçlar değil yoldan geçenler de işçilerin gözetiminde. En ufak bir detaya dahi dikkat eden işçiler günden güne santral güvenliğini arttırdı. İşçi her an
tetikte. Bir yandan yoldan geçen yabancı araçlar takip altına alınıyor diğer yandan ise santral içine girmek isteyenlere kimlik kontrolü yapılıyor. Her vardiyada en az 10 işçi nöbet tutuyor. Vardiya değişimlerinde ise günlük bilgiler, gelen işçiye aktarılıp dikkat edilecek noktalar belirleniyor. Disiplinli bir şekilde çalışma yürüten işçiler şüpheli gördükleri aracı ise takibe alıyor.
Gizemli araç kaçtı Geçen gün Kemerköy Termik
Santralı önüne gelen 34 plakalı siyah bir araç, santralın fotoğrafını çekip kaçtı. İşçiler aracın gidebileceği yerleri aradı, şüpheli araçlar durduruldu. İşçiler bu olay üzerine güvenlik önlemlerini arttırdı. Nöbetçi sayısı çoğaltıldı. Durumla ilgili diğer işçiler bilgilendirildi. Geçen her araç 24 saat gözetim altında. Plakalar sürekli kontrol altında. Santral önünde nöbet tutan işçilerin mesajı ise “Vatan topraklarını teslim etmeyeceğiz” oldu. Aydınlık’a konuşan işçilerden Özay Yılmaz, “Buraları
teslim etmemek için mücadele edeceğiz. Bunun için 24 saat santralımızın önünde nöbetteyiz. Biz kararlıyız, onlar bu yanlıştan vazgeçsin. Buraya gelseler dahi bu kapıdan içeri giremeyecekler. Bizim silahlı bir kavgamız yok, sadece kendi işimiz için değil ülke çıkarlarını gözönünde bulundurduğumuz için burada mücadele ediyoruz” dedi. Mehmet Aksu, Levent Ekmekçi ile Mehmet Kaplan da, geleceklerine sahip çıktıklarını, firmaları işyerine sokmayacaklarını dile getirdi.
Yatağan işçisi ihaleyi alan firmayı uyardı OLCAY KABAKTEPE / ANKARA
Basın açıklamasının ardından işçiler ellerindeki dövizlerle birlikte bir süre firma önünde oturdu.
Y
atağan işçileri, direnişin 13. gününde YeniköyKemerköy termik santralı ihalesini alan firmanın önünde eylem yaptı. Kocatepe Camii’nin hemen aşağısında bulunan IC İçtaş Holding önüne gelen işçiler, “Her yer Yatağan her yer direniş”, “Asla teslim olmayacağız” sloganlarını attı. İşçiler yanlarında da üzerinde, “Memleketin mallarını yağmalatmayacağız” yazılı pankart ve daha önce yaptıkları eylemlerin fotoğraflarının yer aldığı dövizleri getirdi. Firma önünde açıklama yapan Maden-İş Yatağan Şube Başkanı Süleyman
Girgin, AKP iktidarının yandaş firmalarına, santral ve kömür ocaklarını hediye ettiğini kaydederek, “Peşkeşin boyutunu anlatmak istiyoruz. Santralla-
rımız ve madenlerimiz kuruluş fiyatının altında peşkeş çekilmiştir. Devletin elinde kalsaydı bu santral ve madenler, kömür rezervi bitene kadar yaklaşık
12.5 milyar dolar kâr elde edilip hazineye kaynak aktarılacaktı. Vazgeçtiğimiz değer yaklaşık 15 milyar dolardır. Bunun adı peşkeş değil de nedir?” dedi.
Kütahya’da bir süre önce özelleştirilen Çelikler Seyitömer Elektrik Üretim A.Ş.’de işten çıkarılmalarına tepki gösterip nizamiye binası ile yemekhaneyi ateşe veren işçilerden 20’si jandarma tarafından gözaltına alındı. 20 işçi, yapılan sorgulamalarının ardından dün sabah adliyeye sevk edildi. Geçen hafta Perşembe günü, işlerinden 1 Mayıs’tan itibaren çıkarılacakları açıklanan 109 işçi tesis bahçesinde toplanıp protesto yürüyüşü yapmıştı. Daha sonra bazı işçiler tesislerdeki yemekhane ve nizamiye binasını ateşe verip, park halindeki bazı araçları devirmiş, çıkan olaylarda 11 kişi hastaneye kaldırılmıştı.
ÇATES için 5 teklif SEYFİ BOYRAZ / ZONGULDAK
Çatalağzı Termik Santralı’nın ihalesinde ön yeterlilik için süre önceki gün saat 17.00’de sona erdi. Özelleştirme ihalesine beş teklif geldi. İhaleye, Zonguldak Ortak Girişim Grubu’nu temsilen Demir Madencilik, Limak Holding, Elsan Elektrik, Alarko Holding ve Kemerköy, Yeniköy santral ihalesini kazanan IC İçtaş girdi. Demir Madencilik unvanı ile ihaleye giren Zonguldak Ortak Girişim Grubu, 10 milyon dolarlık geçici teminatı yatırdıktan sonra gelişmeleri bekledi. Dosyaların 2-3 gün içinde incelenerek, sonuçlandırılması bekleniyor. Yeterlilik alan firmalardan son teklifler alındıktan sonra ihale sonuçlanacak. Diğer yandan Çatalağzı’nda kurulu santrallara yeni üniteler eklemek isteyen Eren Enerji’nin de ihaleye gireceği tahmin ediliyordu ancak Eren Enerji’nin ihaleye girmediği öğrenildi. Limak Holding’in ÇATES’i almak için çok kararlı olduğu ifade edilirken, fiyat ne kadar yükselse de geri çekilmeyeceği ileri sürülüyor.
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
Hazırlayan: Masum GÖK
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Erdoğan: Genelkurmay Başkanı’nın da kaseti var TIR savcısından Köşk seçimleri öncesi devletin zirvesini kaset telaşı sardı. Başbakan Erdoğan’ın ‘Kasetleri var’ açıklaması Ankara kulislerinde Abdullah Gül ve Necdet Özel’e ‘Mesaj verildi’ olarak yorumlandı AYDINLIK / ANKARA
Fuat Avni: Tayyip şantaj yapıyor
B
aşbakan Erdoğan ilk kez Genelkurmay Başkanının da şantaj kaseti olduğunu açıkladı. Erdoğan, “Bu devletin en tepesinden en aşağısına kaset. Cumhurbaşkanının da şantaj kaseti vardı. Benimle ilgili de, Genelkurmay Başkanın da...” dedi. Ancak Erdoğan, kasetin hangi konuyla ilgili olduğunu söylemedi. Başbakan Erdoğan, AKP grubunda yaptığı konuşmada, kendisiyle birlikte, Abdullah Gül ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel hakkında hazırlanmış şantaj kasetleri olduğunu bildirdi. Genelkurmay Başkanı Özel’in kasetinin olduğu ilk kez gündeme geldi. Erdoğan’ın Genelkurmay Başkanı Özel’in de şantaj kaseti olduğunu neden açıkladığı anlaşılamadı. Erdoğan’ın konuşmasından sonra Ankara’da siyasi kulislerinde, iki görüş ortaya çıktı. Bazıları “Erdoğan herkesin kaseti olduğunu açıklayarak, kendine ortak arıyor, kendini rahatlatıyor” derken, bazıları da “Erdoğan “kaseti var’ diyerek Genelkurmay Başkanına bir mesaj verdi” yorumunu yaptı.
‘Bu yapıyı çökertmek için ne gerekiyorsa yapılacak’ Dışişleri Bakanlığı’ndaki toplantıyı dinleyenlerin, “Hani dinlemenin belgesi?” diye yayınlar
Demirtaş’ın referansı AB şartnamesi
BDP-HDP heyetinin bu hafta da İmralı’ya gidememesi durumunda, görüşme sürecinin kesileceğini ve tek taraflı inşa sürecini başlatacaklarını açıkladı. Demirtaş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ve Yerel yönetimler Özerklik Şartı’nın kendileri için referans olacağını da vurguladı. BDP’nin Meclis’teki son grup toplantısında Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş konuştu. Demirtaş “Türkiye’nin bu acı tarihiyle yüzleşmesi lazım. 24 Nisan’da bu karanlık geçmişle yüzleşme fırsatıdır.” dedi.
Heyet, gidemezse... BDP-HDP seçimden sonra İmralı’ya gidememesini de değerlendiren Demirtaş, heyet bu hafta da gidemezse ‘görüşme süreci kesilmiştir’ diyeceklerini söyledi. Bu aşamadan sonra tek taraflı inşa sürecini başlatacaklarını vurgulayan Demirtaş şöyle devam etti: “Tek taraflı hak ve özgürlüklerimize dair ne varsa onları pratikleştireceğiz. Hükümetten beklemeyeceğiz. Madem hükümet bir kaygı duymuyor, o halde biz de tek taraflı yürüteceğiz. Nasıl olacağını da herkes görecek. Kendimizi evrensel hukukun geldiği normlar bizim için bağlayıcıdır. O bizim için referanstır. AİHS bizim için referanstır. Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı referanstır.”
Tayyip Erdoğan
yaptıklarını söyleyen Erdoğan “Adeta devletin kurumlarını, kendilerinin dinleme seanslarının yapıldığı yerleri haline getirdiler. Bunları savunacak kadar da alçaklar. İstikametini kaybetmiş bu takım son çırpınışlarını yapıyor” ifadelerini kullandı. Bu yapıyı ortadan kaldırmak için, ne gerekiyorsa yapacaklarını da vurgulayan Erdoğan, bu konuda, milletvekillerine de görev düştüğünü kaydetti. Milletin, kendilerine yüzde 45,5 oranında oy vererek yolsuzluk yaftalarına
‘Adaylığı Gül ile görüşeceğim’ Erdoğan’ın, grup konuşmasında partilerinin cumhurbaşkanı adayının kim olacağı tartışmalarına ilişkin fazla ayrıntıya girmemesi dikkatlerden kaçmadı. Cumhurbaşkanlığı seçim prose-
dürünü anlatan Erdoğan, partilerinde istişarelerin sürdüğünü belirterek ,”Toplantı yaptık, kanaatleri aldık. Kadın, gençlik kollarıyla bir araya geleceğiz kanaatlerini alacağız. Cumhurbaşkanımızla da görüşüp değerlendireceğiz” dedi. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ‘iki kişi karar veremez’ dediğini de anımsatan Erdoğan, “Sen mi karar vereceksin ya. Siyasetin bu kadar acemisi, çırak bu. Bu işlerden anlamıyor. Çantada keklik olayı değil bu” demesi dikkat çekti.
CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU’DAN AKP’YE ÇAĞRI:
Başbakanlık’a Zarrab heykeli dikin yor, adalet arıyor. Değerlendirilmeyen deliller var. 235 asker anayasa mahkemesinin önünde. Dilekçelerini verdiler, 6 aydır bekliyorlar, adalet için bekliyorlar. Geç gelen adalet, adalet değildir. Sessiz Çığlık eylemleri yapıyor yakınları, adalet aramak için. Anayasa Mahkemesi’nin yapması gereken bir şey var. Bu kararı hızlandırması gerekiyor, adaletin tecelli edilmesi gerekiyor.
AYDINLIK/ ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Aralık yolsuzluk davasında rüşvet vermek iddiasıyla yargılanan Reza Zarrab’ın televizyona çıkarılmasına “Çıkarıyorsunuz Zarrab’ı arkasında fon olarak Türk Bayrağı kullanılıyor. En ağırıma giden budur. Havuz medyasından bunun hesabını soracağız” diye tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, AKP hükümetine, “Çari açığın yüzde 15’ini kapattım” diyen Zarrab’ın birisi Başbakanlığın önünü olmak üzere dört heykelinin dikilmesini önerdi. Kılıçdaroğlu dün partisinin grup toplantısında şu mesajları verdi: Cumhuriyet tarihinin en şaibeli seçimlerinden birisi gerçekleşti. Seçimin güvenli olmasının yolu yargı denetiminde olmasıdır. Bu seçimler, yargı denetiminde değil hükümetin gözetiminde ve denetiminde gerçekleşti. Başbakanlık koltuğunda oturan zat, ‘İnşallah Yalova seçimleri iptal edilecek’ dedi. İptal edildi mi? Hangi sandık güvenliğinden söz edeceğiz? Bir seçime müdahale ediyorsanız, iptal edileceğini önceden bilip ilan ediyorsanız,
Zarrab’ın heykelini dikmek lazım!
Kemal Kılıçdaroğlu YSK onaylıyorsa seçimin güvenliği her yerde tartışılır. Yalova’daki kardeşlerime seslenmek isterim, kim ne yaparsa yapsın bir kişiyi seçtiniz belediye başkalığı koltuğuna oturttunuz, o kişiye sahip çıkın. Ben Yalovalılara güveniyorum, onlar gereğini yapacaklardır.
Anayasa Mahkemesi, Balyoz kararını hızlandırsın ÖGM’lere, Sıkıyönetim Mah-
kemelerine, DGM’lere hep karşı çıktık. Bu mahkemelerin siyasal iktidarın sopası görevini üstlendiğini dile getirdik. Başbakanlık koltuğunda oturan zat, o mahkemelerin savcılığına üstlendi. Yüzlerce kişi Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi davalar nedeniyle haksız yere aylarca, yıllarca içeride tutuldu.Silivri Toplama Kampı siyasal tarihe girdi. Bu mahkemelerin adalet dağıtmadığı gerçeği ortaya çıktı. Herkes şimdi hak arı-
Havuz medyası Zarrab’ı televizyonlarına çıkarmaya başladı. Çok hayırsever bir işadamıymış... Türkiye’nin cari açığının yüzde 15’ini tek başına kapatan adammış Zarrab. Samimi söylüyorum, Zarrab’ın heykelini dikmek lazım. Zafer Çağlayan Anıtı var biliyorsunuz Meclis kavşağında, saatler. 700 bin TL’lik saati alan ‘Çağlayan anıtı’ diyor görenler. Onun yanına bir de Zarrab anıtı olması lazım. Ama bir heykel yetmez. İkinci heykel de İçişleri bakanlığının önünde olması gerekir. Heykel ve önünde yatan İçişleri Bakanı. Diyordu ya İçişleri Bakanı ‘önüne yatarım.’ Bir heykeli de Maliye Bakanlığı’nın önüne dikmeniz gerekiyor.
Bahçeli’den Gül’e : Erdoğan’dan kardeş kazığı yedin
HDP’ye geçiş BDP’den HDP’ye geçişi ve sonrasına ilişkin tartışmalara da değinen Demirtaş, n HDP çatısı altında grup faaliyetlerini yürütme kararı aldık. Bu karar BDP’yi feshedip HDP’ye geçiş olarak algılanmaSelahattin malı. Demirtaş
inanmadığını gösterdiğini iddia eden Erdoğan milletvekillerin yardıma çağırarak, “Ama sizden bir şey bekliyoruz. Bu iftirayı atanlara gereken cevabı verin” diye konuştu.
17 Aralık sonrası Erdoğan’ın yakın çevresinden aldığı bilgileri Tweetter mesajıyla kamuoyuna aktarmasıyla dikkat çeken “Fuat Avni” Başbakan Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanının, Genelkurmay Başkanının da kaseti var” açıklaması sonrası ilginç twittler attı. Fuat Avni’nin twittleri şöyle: “BB,Fidan ve ekibine cumhurbaşkanı adaylığındaki olası rakipleriyle ilgili geçmişe yönelik bilgi,belge, görüntü ve arşiv bilgilerini istedi” “BB’nin adaylıktaki olası rakipleri başta olmak üzere yakın çevreleri ve irtibatlı olduğu kişiler dinleniyor ve fiziki takibe alınıyor.” “Kanaati toplum tarafından dikkate alınan iş adamı, medyanın etkili şahısları ve siyasilerin bir kısmı ile ilgili kayıtlar zaten hazırdı.” “ BB muhaliflerle ilgili MİT’e hazırlattığı gizli ve yasal olmayan kasetler, tapeler genel merkezde duruyor.Bazılarına şantaj yapıldı bile.” “BB,mitinglerde CB, Bakanlar, iş adamı, gazeteci, sanatçıların kasetleri, tapeleri var derken, aslında hepsine açıktan gözdağı veriyordu.” “BB etrafındakiler başta olmak üzere herkesi izletip, dinletip, kayda aldırınca etrafındakiler de BB’yi dinlemeye, kayda almaya başladı.” Not: BB: Başbakan CB: Cumhurbaşkanı
Devlet Bahçeli
MHP lideri Bahçeli, iktidar cephesinin cumhurbaşkanı adaylığı tartışmasının aktörlerinden Abdullah Gül’e sahip çıktı “tufaya gelerek kardeş kazığı yedin” dedi. Partisinin Meclis grubunda konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin gündeminde Ağustos ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimleri vardı. Bu konuda Erdoğan’ı eleştiren Bahçeli, Abdullah Gül’e sahip çıktı. Gül ile ilgili açıklamaları, partililer tarafından da sık sık alkışlanan Bahçeli şöyle konuştu: “Şu sıralar Sayın Gül sürpriz üzerine sürpriz yapmaktadır ve itiraf edemese de aldatılmışlığın sızısını yaşamaktadır. Günlerdir buluşacak olan ikili buluşamamıştır.Görü-
nüşe göre Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanlığına çok istekli ve heveslidir. Parti mekanizmalarını çalıştırarak adaylığını kesinleştirmek istemektedir. Sayın Gül’ü de havuz medyası marifetiyle alttan alta rencide ettirmeye başlamıştır. Sayın Gül’e AKP kaynaklı etkili blokaj yapılmaktadır.Başbakan Erdoğan kararını çoktan vermiştir. Sadece prosedür gereği danışmaktadır. Başbakan kardeşi Gül’e oyun oynamakta ayağına çelme takmakta kenara çekmek ve minderde tuş etmek için son kozlarını oynamaktadır. Başbakanın koşan terleyen aktif Cumhurbaşkanı olacağını söylemesi sayın Abdullah Gül’ü rencide eden ve başarısızlığını imalı sözlerle ortaya koyan ne-
zaketsiz bir tavırdır.”
‘Onun yeri yüce divan’ “Cumhurbaşkanı olacak kişi önce Türk milletini zihnen ve ahlaken kabullenecektir” diyen Bahçeli, Erdoğan Çankaya’ya değil, Yüce Divan’a gideceğini kaydetti. Bahçeli “Rüşvete elini kaptırmış birisi Çankaya’nın yollarını çıkamaz. Fitne ve fesattan örümceklenmiş yüreklerle Çankaya yokuşu aşılamaz. Mustafa Kemal’e ayyaş diyen, katliamcı yaftası vurma teşebbüsünde bulunan birisinden Gazi’nin emanetine liyakat istense de görülemez. Türk milleti kendisini ancak Başbakanlığa kadar taşımış, ancak bu kadarına rıza göstermiştir. Bundan sonra gideceği ve oturacağı tek yer ise Yüce Divan’daki sanık sandalyesidir”
Başbakan’a dava
Adana’da otoyolda durdurulan MİT’e ait TIR’larda arama yapmak isteyen Cumhuriyet Savcısı Aziz Takçı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bazı gazeteler hakkında suç duyurusunda bulunarak manevi tazminat davası açtı. Yasa dışı dinlemelerle ilgili tutuklanıp serbest bırakılan 2 polisin avukatı da bu konudaki işlemleri yapan savcı ve hakim hakkında YSK’ya suç duyurusunda bulundu.
100 bin liralık dava Savcı Takçı adına suç durusu ve dava dilekçesini veren avukatı Alpdeğer Tanrıverdi, müvekkilinin hedef gösterilerek nefret söylemi ile kişilik haklarına saldırı yapıldığını ileri sürdü. Yazılı ve görsel medyada çıkan asılsız haberlerin yanı sıra kamuoyunda algı operasyonu oluşturulmaya çalışıldığını öne süren Tanrıverdi, buna karşı ceza ve özel hukuktan kaynaklanan haklarını kullandıklarını söyledi. Tanrıverdi, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde yaptığımız suç duyurularına ek olarak bağımsız ve tarafsız Türk Yargısı’na olan inancımız doğrultusunda 100 bin liralık manevi tazminat davası açmış bulunuyoruz” dedi.
Aydınlık ortaya çıkardı Adana’da 19 Ocak tarihinde jandarma tarafından durdurulan MİT TIR’larının içinde ne olduğu merak konusu olmuştu. Aydınlık Suriye’ye giden bu TIR’ların içinde top mermisi taşındığını kamuoyuna duyurmuştu. MİT’e ait durdurulan ilk TIR olayı 2 Ocak tarihinde Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde yaşanmıştı. Savcı TIR’ı aramak istemiş, ancak Vali arattırmamıştı.
Muharrem İnce: Yalova’yı 15 bin oy farkla alacağız
CHP Grup Başkan Vekili ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce, 1 Haziran’da seçimin yenileneceği Yalova’yı 15 bin oy farkla kazanacaklarını söyledi. İnce, Yalova Cumhuriyet Meydanı’nda, CHP Genel Merkezi’ne ait parti otobüsünün üzerine, Belediye Başkanı Vefa Salman ve İl Başkanı Özcan Özel ile birlikte açıklama yaptı. İnce, 30 Mart’ta sandıkta galip geldiklerini, rakiplerinin İlçe Seçim Kurulu’na gittiğini, oranda da yendiklerini söyledi. CHP’li Muharrem İnce, şöyle konuştu: “İl Seçim Kurulu’na gittiler orada da yendik. Sonra da Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK)gittiler. Yalova’da kimin belediye başkanı olacağına Ankara’daki hakimler değil, Yalova’da yaşayanlar karar verir. Ne yaparsa yapsınlar, kimi devreye sokarsa soksunlar, sonunda sandık yok mu? Millet sandığa gitmeyecek mi Muharrem ? Gidecek. O İnce zaman hiç boşuna uğraşmasınlar.”
TBMM’de ‘Türkmen’ tartışması çıktı
TBMM Genel Kurulu’nda MHP Hatay Milletvekili Şefik Çirkin ile AKP Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu arasında “Türkmen” tartışması çıktı. MHP’li Şefik Çirkin AKP’yi “Türkmenleri ortada bırakmak”la suçlayınca AKP’den karşılık geldi. TBMM Genel Kurulu’nda söz alan MHP Hatay Milletvekili Şefik Çirkin, AKP’nin Türkmenlere yardım etmediğini belirterek “Türkmenler ortada kalmış siz burada konuşuyorsunuz. Türkmen katlediliyor. Türkmen’e ne yaptınız hadi konuşun. Siz Türkmen’in kanına elinizi bulaştırdınız. Türkmen’i ortada bıraktınız.” ifadesini kullandı. Çirkin’in konuşmasına AKP Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ‘dan tepki geldi. İki milletvekili arasında başlayan sözlü tartışma büyüdü. Çirkin, konuşmasını tamamlayarak kürsüden ayrıldıktan sonra Çirkin, Çavuşoğlu’nun yanına sinirli bir şekilde yürümeye başladı. Araya diğer milletvekilleri girdi ve TBMM Başkanvekili Sadık Yakut birleşime 5 dakika ara verdi.
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
Hazırlayan: Emine DÖLEK halklailiskiler@aydinlikgazete.com
İ Eski bakanların soruşturma önergeleri haftaya kaldı AYDINLIK / ANKARA
Rüşvet ve yolsuzluk soruşturmaları kapsamında haklarında fezleke hazırlanan 4 eski bakan için TBMM’ye verilen soruşturma önergelerinin görüşmeleri haftaya kaldı. Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, eski AB Bakanı Egemen Bağış, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler ile eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar hakkında hem CHP ve AKP’nin verdiği önergeler görüşülmeyi bekliyor. CHP, her bakan için ayrı ayrı ayrı birer önerge verirken, AKP dört bakan için tek bir soruşturma önergesi vermişti. AKP bu yolla, CHP’nin önergelerini reddedip, kendi önergesini kabul ederek eski bakanlarla ilgili tek Soruşturma Komisyonu kurulmasını amaçlıyor. Meclis İçtüzüğü uyarınca, Meclis soruşturması açılıp açılmaması için yapılacak görüşmelerin günü, önergenin verilişinden itibaren bir ay içinde Danışma Kurulu’nun teklifi üzerine Genel Kurul’ca belirleniyor. Muammer Güler ve Zafer Çağlayan, soruşturma önergesi üzerinde konuşma haklarını kullanacaklarını açıkladılar.
İbrahim Sözen
Gazi Zorer
Murat Emanetoğlu
ÖZGÜR HEKİMLER PLATFORMU:
‘Çağdaş ve laik bir Türkiye’de hekimlik için oy istiyoruz’ YEŞİM ÇATALTAŞ
İstanbul Tabip Odası’nın 27 Nisan 2014 Pazar günü yapılacak seçimlerine “Çağdaş, laik, demokratik bir Türkiye’de özgürce hekimlik yapmak istiyoruz” talebiyle aday olan Özgür Hekimler Platformu, adaylarını ve programını basın toplantısıyla tanıttı. Toplantıya başkan adayı Prof. Dr. Gazi Zorer, Op. Dr. İbrahim Sözen, Op. Dr. Murat Emanetoğlu katıldı. Açıklamayı yapan Dr. İbrahim Sözen, Özgür Hekimler Platformu’nun “Önce hekimler” ilkesini benimsediğini söyledi. Aktif bir mücadeleyi hedeflediklerini anlatan Sözen, “İstanbul Tabip Odası’nı, kitle desteğinden yoksun, etkisiz ve işlevsiz konumundan çıkarmayı, tüm hekimlerin birliğini sağlayacak, güçlü kitle desteği olan, sağlık ortamında etkili bir aktör haline getirmeyi hedefliyoruz. Sadece sokak gösterilerinde değil, her alanda aktif bir mücadeleyi savunuyoruz. İstanbul Tabip Odası’nı dinamik, aktif, profesyonelce çalışan bir oda haline getirmeyi vaat ediyoruz” diye konuştu. Sözen, 27 Nisan’da yapılacak seçimlerde “Çağdaş, laik bir Türkiye’de özgürce hekimlik yapmak isteyen” bütün hekimlerin desteğini beklediklerini belirtti.
nsan hayatında 15-25 yaşları arası son derece önemlidir. Bu dönemde insanlar kişilik tezgâhında bir yandan dokunurlar, bir yandan da kendi bezlerini dokurlar. Kendilerinin de itiraf ettikleri gibi, Abdullah Gül ile R.T. Erdoğan kumaşının dokumacısı, üstat ve mürşitleri Necip Fazıl Kısakürek’tir. Bu ikilinin Necip Fazıl’la ilişkisini Aydınlık’ta ayrıntılı olarak yazdım. Necip Fazıl’ın Son Devrin Din Mazlumları (Büyük Doğu Yayınları) adlı kitabında hayranlıkla savunduğu II. Abdülhamid, Şeyh Said, İskilipli Atıf Hoca, Şeyh Esad Efendi (Menemen), Said Nursi, Süleyman Efendi ve Esseyid Abdülhakîm Arvasî; GülErdoğan ikilisinin de bir gelenekten söz ettiklerine göre, düşüncel ataları arasında yer almaktadır. [Necip Fazıl ve Cumhurbaşkanı Gül (Aydınlık, 5.7.2012) Devrim Yasaları’na karşı silah kuşandıklarını, sanki yanlarındaymışım gibi, biliyorum. “Üstat ve Mürşit”, hiç kuşkusuz, görüşmelerinde ve konferanslarında, devletten aldığı bursu Paris kumarhanelerinde nasıl ütüldüğünü anlatmıyordu. Necip Fazıl’ın özel internet sitesine girerseniz, neler anlattığını kendi gözlerinizle okur, kendi kulaklarınızla duyarsınız. Abdullah Gül, cumhurbaşkanı olarak, 4+4+4 yasası ve Tevhid-i Tedrisat
Kanunu bağlamında Anayasa’nın ve Devrim Yasaları’nın hükümet tarafından ilga edilmesine neden göz yummuştur? Bunun için yüzeysel bir kazı yapalım: Kuru deriden bal çıkartmıyorum! Tulum vıcık vıcık ıslak! Herkes tarihle, cumhuriyetle yüzleştiğine, hesaplaştığına göre, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu zevkten neden mahrum kalsın? 1) O halde, 29 Ekim 1950 doğumlu ve 14 yaşından itibaren Büyük Doğucu Kısakürek’in müridi olan Abdullah Gül’ün 19 yaşında (1969’da) iki arkadaşıyla birlikte Necip Fazıl Kısakürek’e çektiği telgrafı okuyalım: “İslam davasının zerre tavizsiz müdafii Üstadımıza İslam davasının agora meydanlarında sağırların kulağını patlatacak gür seslilikte aksiyoneri Büyük Doğu Gençliğinin ruh gıdası mecmuanızı tekrar çıkarışınızdan dolayı size minnettarlıklarımızı arzeder, hangi şartlar altında olursa olsun hal neyi icap ettirirse ettirsin yüzde yüz emrinizde olduğumuzu bildirir hürmetlerimizi sunarız. Yarın elbet bizim elbet bizimdir. Gün doğmuş gün batmış ebet bizimdir.” Bu telgraf metninden anlaşılacağı üzere, Abdullah Gül 1969 yılında, tam anlamıyla bir militan İslamcıdır. Mürşidi Necip Fazıl’ ın izinde ve peşinde, Cumhuriyet ve Devrim karşıtıdır.
2) “Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi artık sona ermiştir. Laik sistemi kesinlikte değiştirmek istiyoruz.” Bu cümle, İngiliz The Guardian gazetesinin 27 Kasım 1995 tarihli sayısında yayınlanmış. 1995 yılında TBMM Dışişleri Komisyon üyesi Abdullah Gül gazeteyi tekzip etmiş ama söyleşiyi yapan gazeteci ısrarcı. Bir Türk gazetecisi olsa neyse, adam bir İngiliz, söylenmemiş böyle bir cümleyi söyleşiye neden sıkıştırsın? Bir anlamı yok! 1995 yılında başta Erbakan olmak üzere, Refah Partisi ileri gelenlerinin ve R.T. Erdoğan’ın buna benzer onlarca cümlesi var. Söylemiş ya da söylememiş, önemli değil! Ama 2012 yılında, Cumhuriyet’in laik sistemini değiştiren yasaların altında Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olarak onay imzası var. Hukuki sorumluluğunun olmamasının da önemi yok 3) Abdullah Gül Çankaya’ya çıktığı zaman Can Dündar bir belgesel film yapmıştı. Can Dündar’ın gönderdiği metinden aktarıyorum: Yakın dostu Sami Küçük, o yıllarda, milliyetçi-muhafazakâr Milli Türk Talebe Birliği’ni, İstanbul Milliyetçiler Derneği’ni, Büyük Doğu dernek ve dergisini, Necip Fazıl’ı, Abdullah Gül’ün düşünsel ve ideoloji kaynakları arasında sayıyor. (Üçü de Cumhuriyet ve Devrimler karşıtıdır). Büyük Doğu Yayınevi çalışanı olarak Mehmet Tekelioğlu ile birlikte Necip Fazıl’ın Çile kitabını yayına hazırlar. Kitap yayınlanınca
TERSİ-DÜZÜ
İkisi de Cumhurbaşkanı olamaz, olmamalı (2) Özdemir
İNCE
oince@aydinlikgazete.com
Necip Fazıl, Gül ile Tekelioğlu’nu Konyalı Lokantası’na götürür ve her ikisine birer takım elbiselik kumaş hediye eder. İsteyen daha fazla araştırma yapar ve Abdullah Gül’ün, 1923 cumhuriyeti ile devrimlerine kökten karşı olduğu sonucuna ulaşır. Benim için yukarıda sunduğum üç örnek yeter. Gene Can Dündar’ın gönderdiği metinden aktarıyorum: “O dönem Gül ve arkadaşları, günün modasına uyarak saç uzatıyor, İspanyol paça pantolon giyiyorlardı. Bir gün Sultanahmet Camii’ndeki bir namazdan sonra Necip Fazıl ona bakıp ‘Bu kubbe altı böyle züppelerle dolmadıkça Türkiye’nin kurtuluşu yoktur’ demiş.” Necip Fazıl Kısakürek, Türkiye’nin kurtuluşundan söz ederken, kuşkusuz, laik rejimin sona ermesini ima ediyordu. Abdullah Gül, The Guardian’a söylediği sözleri yalanlasa da, 14 yaşından bu yana ve şimdi, Laik Cumhuriyet’in sona ermesi için elinden geleni yaptı ve yapmaktadır.] (Özdemir İnce, Edebiyattan Politikaya Türkiye’de Ne Var Ne Yok, Destek Yayınları, s.297) Kuşkusuz, insanların çocukluklarında, ilk gençlik çağlarında düşündüklerini,
yapıp ettiklerini ebedîleştirecek değiliz. Ancak Cumhurbaşkanı Gül olsun, Başbakan Erdoğan olsun, her ikisi de, biri cumhurbaşkanı öteki başbakan koltuklarında otururken, 20022014 yılları arasında, görev başında ve kamuya açık yerlerde üstatları Necip Fazıl’a olan bağlılıklarını teyit etmişlerdir. Kimileri Nâzım Hikmet örneğinden hareketle, Necip Fazıl’ın iki müridini savunabilir. Biri çıkıp Abdullah Gül ile R.T. Erdoğan Necip Fazıl hayranı ama CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da Nâzım Hikmet hayranı değil mi? diye sorabilir. Ancak bu iki hayranlık arasında büyük bir fark var: Nâzım Hikmet, haksız yere mahkûm edilmesine karşın Cumhuriyet’in kurucularına, Cumhuriyet ilke ve devrimlerine karşı ya da düşmanca eleştiriler yöneltmez. Komünisttir ama Cumhuriyetçi ve Kemalisttir. Ben, bir şair ve edebiyat düşünürü olarak Necip Fazıl’ı hiç beğenmem ama Gül ve Erdoğan ikilisi ona hayran olabilirler. Haklarıdır. Burası önemli değil. Önemli olan, Necip Fazıl’ın müseccel bir Cumhuriyet ve Devrim düşmanı olmasıdır. (Devam edecek)
Ankara 23 Nisan’da Anıtkabir’de Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) 23 Nisan çağrısı üzerine, Ankaralılar bugün saat 13.00’te Anıtkabir’in Tandoğan girişinde buluşacak. Ardından Arslanlı Yol’dan Anıtkabir’e yürünecek AYDINLIK / ANKARA
G
eçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da 23 Nisan coşkusu Anıtkabir’de yaşanacak. ADD 23 Nisan’da Anıtkabir’de olacağını açıklamış ve bunun için çağrı yapmıştı. Bu çağrıya birçok demokratik kitle örgütü ve siyasi parti de destek verdi. Partiler ve kitle örgütleri bugün saat 13.00’te Anıtkabir’in Tandoğan girişinde toplanarak Arslanlı Yol’dan Anıtkabir’e yürüyecek. Yürüyüşe, Atatürkçü Düşünce Derneği, Cumhuriyet Kadınları Derneği, Türkiye Gençlik Birliği, Türkiye Emekli Subaylar Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Vardiya Bizde Platformu, Ulusal
Eğitim Derneği, Müzik Eğitimcileri Derneği, Birleşik Kamuİş Konfederasyonu, Engelliler Konfederasyonu, İşçi Partisi ve CHP’li yurttaşlar katılacak.
‘Milli Meclis ve Milli Hükümet için’ İşçi Partisi Genel Sekreteri Hasan Basri Özbey, Türk milletinin ayak altında kalmamak, bağımsız, özgür ve başı dik yaşamak için Atatürk Devrimi’ne sarıldığını belirterek şöyle devam etti: “23 Nisan 1920’de Cumhuriyetimizi kurduk, Milli Meclisimizi topladık, Milli Hükümetimizle milleti seferber ederek, Milli Ordumuzu örgütleyip İstiklal Savaşı’mızı zafere ulaştırdık. 60 yıllık karşıdevrim süreci so-
nunda devrimimizi kaybettik. Bölünme, dağılma ve yıkımın eşiğine geldik. Buradan ancak bir devrimle kurtulabiliriz. 94 yıl sonra emperyalistler bize yine devrimi dayatmaktadır.
‘Yeniden Atatürk Devrimi’ Türk Milleti ayak altında kalmayacaktır. Bağımsız, özgür ve başı dik yaşamak için Atatürk Devrimi’ne sarılmaktadır.
rulacaktır.
‘Sultanlar da saltanat da yıkılacak’
23 Nisan’da Anıtkabir’e
94 yıl sonra yeniden Milli Meclisi ve Milli Hükümeti kurmanın arefesindeyiz. Saltanat yine yıkılacak, milletin egemenliği kurulacaktır. BOP eşsultanlığı yıkılacak, saltanat düzenine son verilecektir. Atatürk Devrimi devlet ve toplum katında yeniden hâkim kılınacak, Atatürk Cumhuriyeti yeniden ku-
Atatürkçü Düşünce Derneği, Cumhuriyet Kadınları Derneği ve Türkiye Gençlik Birliği’nin çağrılarını destekliyoruz. 23 Nisan günü bütün yurttaşlarımızı, yeniden Milli Meclis ve Milli Hükümeti kurma kararlığını göstermek için Anıtkabir’e çağırıyoruz.”
ANITKABİR KOMUTANLIĞI’NDAN ‘ATATÜRK VE ÇOCUK’ KİTABI
‘Okula gitmeyi sana borçluyum’ Mektupta, “Sevgili Atam, sizi çok seviyorum, keşke yaşasaydınız, size sıkı sıkı sarılırdım. Ben bir kız çocuğu olarak okumayı sana borçluyum. Büyüyünce seçme seçilme hakkımı da senin sayende yapacağım. Sizin kurduğunuz Cumhuriyeti biz gençler olarak koruyacağımıza söz veriyoruz” deniliyor.
İLKAY AKKAYA / ANKARA
AKP’nin ‘orman kanunları’na dava açıldı
Türkiye Barolar Birliği, ormanları işletmeye açan yönetmeliğin iptali istemiyle dava açtı. Türkiye Barolar Birliği, Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 18 Nisan 2014 tarihinde yürürlüğe giren “Orman Kanunu’nun 17/3 ve 18. Maddelerinin Uygulama Yönetmeliği”ne karşı, yürütmenin durdurulması istemli iptal davası açtı. Türkiye Barolar Birliği’nin başvuru dilekçesinde, “Yapılaşmaya konu kamu yararı ile; ormanın, orman olarak korunmasındaki kamu yararının karşılaştırılması ve üstün olan kamu yararının tercih edilerek ona göre izin verilmesinin gerekli olduğu” yönündeki anayasal düzenlemeye dikkat çekildi. Dilekçede, “Orman Kanunu’nun 17/3 ve 18. Maddelerinin Uygulama Yönetmeliği”nin uygulanması halinde, uzun vadede ormanların talanına olanak verilerek Anayasa’nın 56. maddesi tarafından düzenlenen sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı ile anayasal güvence altında bulunan ormanların zarar göreceği belirtildi.
A
nıtkabir Komutanlığı, 23 Nisan öncesinde Atatürk’ün hayatının ve dünya görüşünün geniş kitlelere tanıtılması amacıyla çocuklar için “Atatürk ve Çocuk” isimli bir kitap hazırladı. Kitap, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda Anıtkabir’i ziyaret eden çocuklara hediye edilecek. Ayrıca, İl Garnizon Komutanlıklarınca, Garnizon Komutanlıklarını ziyarete gelen çocuklara dağıtılacak. Kitap; Atatürk’ün çocukluk yılları, manevi evlatları, çocuklarıyla ilgili düşünceleri ve hatıralarıyla, çocuklar tarafından Anıtkabir’e gönderilen mektuplardan oluşuyor.
‘Çocukların Ata’ya mektupları’ Kitabın “Çocuklardan gelen mektuplar” bölümünde, 1934 yılında çocuklardan Atatürk’e gönderilen mektuplara yer verildi. Mektuplardan birisinde Nilüfer isimli bir çocuk Mustafa Kemal Atatürk’e “Baba” diye sesleniyor. Ni-
‘Güvendiğin çocuklardan biriyim’
lüfer mektubunda “Balo münasebetiyle Gazi babamıza kavuşmamız bende ömrüm oldukça unutulmayacak bir iz bıraktı. Zaten balodan çok zevk almıştım. Fakat muhterem babamızı görmek, en sevimli mübarek elini öpmek şerefine nail olmak bende öyle bir hal hasıl etti ki gözlerim sevinçten yaşardı, bütün bedenim titredi, içim içime sığmaz oldu” diye yazıyor. Bir başka mektupta da İrem Yılmaz adlı bir kız çocuğu Atatürk’e “Okula gitmeyi sana borçluyum” diye sesleniyor.
İlkokul öğrencisi Merve Demirbilek de mektubunda, “Ben dokuz yaşında senin bu ülkeyi emanet ettiğin ve ‘çocuklar, bizim geleceğimizdir’ dediğin, onlara güvenip, inandığın çocuklardan bir tanesiyim. Bugüne kadar senin ilkelerini ve senin değerlerini öğretmenimden dinledim, kitaplardan okudum. Seni dünya tanımış ve kabul etmiş. Senden sonra senin gibi bir lider gelmemiş ve belki de gelmeyecek. Ama biz çocuklar senin kurduğun Cumhuriyete, senin devrimlerine, senin ilkelerine bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sahip çıkacağız” diyor.
Anaokulu çocuklarına toplu namaz kıldırdılar 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı öncesi 520 anaokulu çocuğuna toplu namaz kıldırıldı. “Benim Namazım Şenliği” adı altında Ataşehir Mimar Sinan Camisi’nde yapılan etkinlikte, küçücük çocuklara türban takılıp takke giydirildi. Mutlu Şirinler Anaokulu tarafından organize edilen etkinlik çerçevesinde 11 anaokulundan 520 çocuk Ataşehir Mimar Sinan Camisi’ne götürüldü. Sondevir.com internet sitesinin haberine göre, ilk olarak caminin konferans salonunda öğretmenlerin oynadığı ve “Namazın Önemi” konulu tiyatro oyununu izleyen öğrencilere oyunun ardından camide toplu öğle namazı kıldırıldı. Namaz kılan çocuklara çeşitli hediyeler dağıtıldı.
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ŞULE PERİNÇEK ABD’DEKİ ÖDÜL TÖRENİNİN ARDINDAN AYDINLIK’A KONUŞTU İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şule Perinçek, muhabirimiz Yeşim Çataltaş’a ATAA ödüllerinin ayrıntılarını anlattı.
Mehmet Ali
GÜLLER
maliguller@aydinlikgazete.com
UFUK ÖTESİ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ABD Kürdistan’a karşı mı?
E
rdoğan hükümetinin teşvikleriyle özellikle son bir yıldır sürekli Bağdat’a karşı açıklamalar yapan, hatta Irak başkentini yok sayarak Ankara’yla petrol anlaşmaları imzalayan Barzaniyönetimi, son olarak “bağımsızlık” mesajı verdi. Irak Kürdistanı Başkanı Mesud Barzani, Bağdat’ın Ankara-Erbil anlaşmasını uygulatmaması nedeniyle şöyle dedi: “Kürdistan ile merkezi yönetim arasındaki ilişki konfederalizme doğru gidiyor, bir sonraki adım bağımsız Kürt devleti. Bağımsız Kürt devletinin kuruluşunun yaklaştığına eminim.”
Karşı olmak başka, inanmak başka
‘Bu ödül Perinçek’e Türkiye’de verilmeliydi’ Doğu Perinçek
Şule Perinçek, Doğu Perinçek’in Ermeni Soykırımı Yalanı’na karşı kazandığı AİHM Zaferinin ABD’de yaşayan Türkler açısından önemini ‘Onlar için başlarını gururla kaldıracakları bir ortam oluştu’ sözleriyle anlattı YEŞİM ÇATALTAŞ
T
ürk Amerikan Dernekleri Kurulu (ATAA), İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e Ermeni meselesi konusunda kazandığı AİHM zaferi üzerine ödül verdi. Ödülü Doğu Perinçek adına İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şule Perinçek aldı. Amerika’dan dönen Şule Perinçek ödül töreniyle ilgili Aydınlık’ın sorularını cevapladı. Programda ilk gün yapılan öğle yemeğine Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in konuşmacı olarak katılacağı açıklanmıştı. Mehmet Şimşek neden katılmadı? Program nasıl ilerledi ? Amerikan Türk Dernekleri Kurulu, 60 derneğin bir üst kurulu. Bu kurul her sene
iki günlük bir toplantı, konferans yapıyor. Çeşitli panellerden, oturumlardan oluşan bu toplantılarda gününe göre konuşmacılar çağrılıyor. Bunların sabah kahvaltısı ve öğle yemeğinde konuşmacılar oluyor. İlk yayınlanan programda ilk gün öğle yemeği konuşmacısı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek idi. Mehmet Şimşek bilmediğim bir nedenden dolayı katılamayınca programda değişiklik yapıldı ve benim konuşmacı olmam istendi. Türkiye’deki krizler ve krizin etkileri ve yansımaları şeklinde bir konuşma yaptım. Orada nasıl karşılandınız? Orada bir kere insanlar bizi AİHM’den ve daha öncesinden de tanıyor. Ergenekon sürecini de yakından izlemişler. Konuşmam sırasında oradaki insanların yüzlerine bak-
tığımda kendimi ülkemde hatta köyümde gibi hissettim. Ne kadar Amerika’da yaşasalar da Türkiye’ye gidemeseler bile Türkiye onların anavatanı. Oradaki Türklerin aklı hep Türkiye’de. Ülkeyle ilgili bir sürü sorular sordular. Memlekette olan olayları, gelişmeleri çok yakından izliyorlar. Dolayısıyla kırk yıldır tanışıyormuşuz, dostmuşuz gibiydik. Ortak sevgi ve kaygılarınız olunca dost gibi karşılandık. ABD’li vatandaşlar AHİM kararına nasıl bakıyor? Amerikalı vatandaşlarla çok fazla bir temasım olmadı. Dolayısıyla Amerikalıların ne düşündüğünü bilemiyorum. Türkiye’de bulunan demokrasi kadar bile bir demokrasi yok orda. Halkın katılımı azdır. Türkiye’de hani sürü gibi deniliyor ya insanlara esas
TPB ONURSAL BAŞKANI HASAN KORKMAZCAN:
ABD’li senatörler Perinçek kararını dikkate almalı AYDINLIK/ANKARA
T
ürk Parlamenterler Birliği(TPB) Onursal Başkanı ve TBMM E.Başkanvekili Hasan Korkmazcan ABD’li yetkililerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Perinçek kararını esas almasını istedi. Hasan Korkmazcan “ABD senatosunda gündeme getirilen 24 Nisan Ermeni yalanı olan soykırım iddiaları “ üzerine yaptığı açıklamada, ABD senatosuna sert eleştiriler yöneltti. Korkmazcan, “AKP iktidarının milli davalarımıza kayıtsızlığı, milletimize ve devletimize düşman odakların cüretini pervasızlık derecesine getirmiştir. İktidar, Türkiye aleyhindeki birçok projeye göz yumarak ya da destek vererek karşı tarafların işbirlikçisi konumuna düşmüştür” dedi. Ermeni Soykırımı iddiaları ile ilgili olarak 2005 yılında yazdığı mektuba, ABD Başkanı Bush adına Dışişleri Bakanlığı üzerinden bir yanıt verildiğini hatırlatan Korkmazcan, ABD’li senatörlerin sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili olarak 2014 yılında değişen şeyin ne olduğunu açıklamak zorunda olduklarını ifade etti. Korkmazcan, “ABD’nin resmi görüşü Bush adına ABD Dışişleri Bakanlığınca verilen bir yanıtla tarafıma bildirilmiştir. ABD’nin resmi politikasını ortaya koyan bu belgenin yazıldığı tarihten sonra tek bir yeni gelişme olmuştur. O da AİHM’in Perinçek-İsviçre davasında
verdiği karardır. AİHM kararı soykırım yalanını çürüten, uluslar arası bağlayıcılık taşıyan bir mahkeme hükmüdür. ABD’li Senatörlerin şimdiki yetkili çevrelerin suskunluğunu değil, Perinçek’in meydan okuması sonucu AİHM kararıyla oluşan hukuki durumu dikkate almaları zorunludur. Siyasi irade her şeyi bir kenara bırakarak Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin onuruna kast eden bu oyunu derhal bozmalıdır” ifadelerini kullandı.
‘Oldu-bitti kabul edilemez’ Doğu Akdeniz’de İsrail, Rum, Yunan üçlüsünün ABD ve AB desteğiyle Türkiye’yi dışlayan bir statüko inşa etmekte
olduğunu kaydeden Korkmazcan, PKK’nın fiili bir koalisyon ortağı olarak iktidarla kan üzerinden pazarlık yaptığını bildirdi. Korkmazcan şunları söyledi: “Bütün bu gelişmelerde İktidarın işbirliğinden cesaret alanlar şunu unutmamalıdır: Türk milleti hukuk ve insanlık dışı hiçbir oldubittiyi kabul etmez. İşbirlikçi iktidarlardan alınan haksız tavizler yok hükmündedir. Gasp ve Şantaj yoluyla kurulan statükolar sonuç olarak yıkılacaktır. Türk Milleti, bugünkü iktidar yöneticilerinin kişisel çaresizlikten ya da Türk düşmanlarıyla “TEVHİD ETTİKLERİ” kişisel çıkarlarından yararlanmaya kalkışanları not etmektedir.”
ABD’nin Korkmazcan’a verdiği yanıt Korkmazcan TPB Başkanı olarak 18 Nisan 2005 tarihinde zamanın ABD Başkanı George W.Bush’a bir uyarı mektubu gönderdi. O mektuba Bush adına ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından resmi olarak verilen cevap özetle şöyle: “Sayın Başkan Korkmazcan, Başkan George W.Bush’a yazmış olduğunuz, 20 Yüzyılın başlarında gerçekleşen tarihi olayların yeniden incelenmesi ile ilgili Türkiye’nin son adımlarını içeren mektubunuz için teşekkür ederiz.
TBMM’nin dünya arşivleri üzerinde yeniden çalışılması konusundaki atılımını destekliyoruz. Ortak tarihleriyle ilgili olarak Ermeni ve Türk hükümetleri ile sivil toplum aktörlerinin akademik, sivil toplum ve diplomatik düzeyde tartışmalarını destekliyoruz. Bu önemli atılımı benim dikkatime sunmanızdan dolayı teşekkür ederim. ABD-Türkiye ile ilişkilerini güçlendirmek ve ortak amaçları doğrultusunda birlikte hareket etme düşüncesindedir.”
olarak Amerikan toplumu öyle. Orada sürülük daha fazla. Yani yöneten ve yönetilen arasındaki geçişkenlik çok fazla değildir. Yöneticinin fikri neyse vatandaşın da fikri o yönde. Ziyaretiniz sırasında kimlerle görüştünüz? Hangi yönde temaslarınız oldu? Oradaki Türklerle görüşmelerimiz oldu. İndiana Üniversitesi konferans için davet etti. Burada yine aynı konuyla ilgili Türkiye’deki son siyasi gelişmelerle ilgili bir konferansım oldu. Burada farklı siyasi görüşten öğrenciler, farklı kültürden ve toplumdan öğrencilerle görüştük. Öğrencilerin bu konferansta en ince detaylara kadar sordukları soruları cevapladım. TürkAmerikan yayını yapan bir televizyon kanalında bir programa katıldım. Temaslarımız bu yöndeydi. Amerika’dan iki ödülle döndünüz... Ödül töreninde en son Mehmet Perinçek’e de ödül verdiler. Erciyes Üniversitesi Mehmet Perinçek’e Ermeniler konusuyla ilgili akademik bakımdan yeterliliğe sahip olmadığı için konuşmasını reddetmişti. Ama Amerika’da Mehmet Perinçek adına Türkiye’nin büyükelçiliğinde yine aynı konuyla ilgili Mehmet’e ödül verdiler. Ermeni konusunda akademik çalışmaları ve Türk tarihini aydınlatıcı çalışmalarından dolayı verdiler bu ödülü. Bu ödülü Amerika’da almanız, Amerikan Türk Dernekleri Kurulu’nun vermesi hakkındaki düşünceleriniz neler? Türkiye Devleti’nin vermesi gereken bir ödüldü. Bir teşekkürü olması gerekirdi. ‘Türkiye’nin başını dik tututacağı bir kararın alınmasını sağladın. Sağlam duracağımız bir ortam yarattın’ diye Türkiye’de Doğu Perinçek’e ödül vermeleri gerekirdi. Bu ödül törenine Doğu Perinçek’in kendisi gitmesi gerekirdi. Mehmet Perinçek’in kendisi gitmesi gerekirdi. Bu ödülleri kendileri alması gerekirdi ve kendi fikirlerini açıklayacak bir ortamın yaratılması gerekirdi. İkisi de Ergenekon davasından yargılandıkları ve mahkum edildiklerinden ve yurt dışına çıkma yasakları olduğu için ödüllerini almaya gidemediler. Ödülü almak annesine veya eşine yakışmazdı. Onlar adına benim ödülü almam ayıp ama ne yazık ki demokrasisi, siyaseti, hukuku bize bunları dayattı. Bu ödülün önemi nedir? Ama oraya gittiğimde oradaki Türklerle görüştüğümde o kadar sıcak ve duygusal karşılanmamda bu ödülün rolü de olduğunu anladım. Onların karşılaştıkları baskıyı daha iyi anlamış oldum. Hani diyoruz ya bu konu Türkiye’nin başında sallanan bir tehdit kılıcı diye. Onların kafasında bu kılıç daha önceden sallanıyordu. Orada sürekli bir baskı altındalar. Bu ödül, bu başarı onları çok mutlu etmiş. Duygularını çok güzel ifade ettiler. Benimle çok güzel paylaştılar. Onlar için başlarını gururla kaldıracakları bir ortam oluştu. Yani onlar adına ben çok sevindim, iyi ki bu karar çıkmış dedim.
Ankara’da hiç tepki çekmeyen bu sözler, Washington’da farklı yorumlandı. ABD Dışişleri Sözcüsü Jen Psaki, Irak’ın birliği mesajı verdi: “Irak’ın toprak bütünlüğü korunmalıdır. Federal, demokratik, çoğulcu ve birleşik Irak’a destek vermeye devam ediyoruz. Tüm taraflara da bu amaca yönelik birlikte çalışması çağrısında bulunuyoruz.” Washington’dan gelen bu açıklama, Türk basınında ABD’nin Kürdistan’a karşı olduğu şeklinde yorumlandı. Hatta bu açıklamayı fırsat bilenler, ABD’nin Kürt devletine en başından beri karşı olduğunu, yayımlanan kimi haritaları paranoyakça bulduklarını, Washington’un Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ı bölmeyi en başından beri istemediğini savundular. Peki, hangisi doğru? Bakın Jen Psaki’nin açıklaması iyi okunduğunda, aslında ABD’nin Kürt devletine karşı olmadığı, ama bu aşamada Kürt devletine inanmadığısonucu çıkacaktır. Nitekim bazı gazeteler bu ayrıntıyı önemseyerek, haber başlığını “ABD Kürt devletine inanmıyor” şeklinde verdiler. Zira karşı olmakla inanmak arasında önemli bir fark vardı. Peki, ABD Kürt devletine neden artık inanmıyordu?
Açılım ve koridor olmadan bağımsızlık olmaz Bu sorunun yanıtına, aslında şu soruya yanıt vererek ulaşabiliriz: Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesi nasıl bağımsızlık ilan edebilir? 20 yıllık pratiğin ve iki Irak savaşının ortaya koyduğu en önemli gerçek şudur: Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığı, birincisi Türkiye’nin güneydoğusu olmadan ve ikincisi Suriye’de bir Kürt Koridoru inşa edilmeden mümkün olmaz! Batı’ya açılmayan ve yukarıya genişleyemeyen bir yapı, Barzanistan olarak kalmaya mecburdur. Peki, Türkiye ve Suriye’de durum nedir? 1)Türkiye’de Kürt Açılımı önemli tahribatlar yarattı ama nihayete erdirilemedi. Haziran Halk Hareketi Açılımı sekteye uğrattı. Erdoğan’ın 9 ay boyunca sallanan konumu AKP-PKK ortaklığının yol haritasını ve takvimini öteledi. 2)Ama daha önemlisi Suriye’de bir Kürt Koridoru inşa edilemedi. Şam yönetimi, ABD’nin taşeronları üzerinden yürüttüğü savaşa 3 yıl boyunca iyi direndi ve Rusya ile İran’ın desteğiyle ayakta kaldı. Durum böyle olunca, ABD de Barzanistan’ı Kürdistan’a dönüştüremedi.
ABD statükodan yana Bakın daha önemlisi şudur: Washington, hem Bağdat’a rağmen yapılan AnkaraErbil anlaşması konusunda, hem de Barzani’nin Maliki şikâyetleri konusunda takındığı tutumla, önemli bir gerçeği sergilemektedir. ABD güç erozyonu içindedir; Irak’ta Maliki’ye mecburdur, İran’la masaya oturmak zorundadır ve Suriye’de Rusya’nın Cenevre’sine mahkûmdur! 13 yıl önce 22 ülkenin sınırlarını ve rejimlerini değiştirmeyi önüne görev koyan Beyaz Saray, bugün statükonun korunmasından yanadır. Zira ABD, kendisinin bozacağı ve yeniden yapabileceği durumlarda statükonun yıkılmasından yanadır. Ama kendisi bozamayacaksa, hatta bozulduğunda kendi yararına inşa edemeyecekse, statükonun devamından yanadır. Buna Washington’da “reelpolitika” diyorlar. İşte ABD’nin Kürdistan’a “inanmaması” bu gerçeklik nedeniyledir.
Özeren ve Sanıç’tan yalanlama
Aydınlık’ın Azerbaycan’da Gülen Cemaati’nin önde gelen isimleri hakkında sınırdışı edilme kararı alındığı yönündeki haberleriyle ilgili yeni gelişmeler ortaya çıktı. Azerbaycan haber sitesi Axar.az’ın haberine göre Çağ Öğretim Yönetim Kurulu Başkanı Enver Özeren, Kafkas Üniversitesi Rektörü Ahmed Sanıç’ın sınırdışı edildiği yönündeki haberler gerçeği yansıtmıyor. Axar.az’a açıklama yapan Enver Özeren’in avukatı Emin Qurbanov müvekkilinin ülkeden ayrılmayacağını söyledi. Qurbanov “Enver Özeren’in ülkeden gitmesi ile ilgili yayılan bilgiler yalandır” dedi.
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ROTA
YOLSUZLUKLAR VE ŞEHİTLERE ‘KELLE’ DEDİĞİ İÇİN HAKİM KARŞISINA ÇIKACAK
Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr
Yazarımız, yoğun görüşmeleri nedeniyle siz değerli okurlarımızdan bir süre daha izin istiyor.
‘Gülen’e ve Erdoğan’a karşı her türlü mücadelede varız’
HABER MERKEZİ
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ulusal Kanal’da yayınlanan Gündem Özel programında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Perinçek İstanbul’da 1 Mayıs kutlamalarından Cumhurbaşkanlığı seçimine pekçok konuda Aydınlık Gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller, Ulusal Kanal Haber Müdürü Ufuk Akkaya ve program sunucusu Filiz Atıcı’nın sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanlığı seçim süreci ile ilgili konuşan Perinçek, İşçi Partisi’nin bir aday açıklamasının doğru olmadığını dile getirdi. Cumhuriyet kuvvetlerinin Atatürk’ün Çankaya’sı için bir aday belirleyeceğini söyleyen Perinçek kendilerinin de o adayın kazanması için en önde savaşacaklarını açıkladı. “CHP ve MHP’nin Cumhuriyet kuvvetlerinin adayında birleşmesi için çalışıyoruz” diyen Perinçek şunları söyledi: “Ancak CHP ve MHP yönetiminde Cumhurbaşkanı seçimine, Fethullah Gülen ile işbirliği içinde girme eğilimi görülüyor. Bizzat CHP milletvekilleri Silivri’deyken ziyaretime gelip bana, ‘Biz seçimlerden sonra Fethullah Gülen ile birlikte geçici hükümet kuracağız’ dediler.”
‘Gülen’le aynı tarafa düşüyorlar’ Filiz Atıcı’nın “Akit Gazetesi’ne verdiğiniz röportajda söylediğiniz F örgütünün kökünü kazımakta Tayyip Erdoğan ile beraber olacağız cümlesini söylemeseydim dediniz mi” sorusu üzerine Perinçek “Hayır. Biz kendimize güveniyoruz. F Örgütü’nün üzerine yürümek Türk halkının meselesi. Bütün insanlığın meselesidir. F Örgütü’nün üzerine yürümekte bir yanlış olabilir mi” cevabını verdi. “Fethullah Gülen’e karşı da Recep Tayyip Erdoğan’a karşı da her türlü mücadeleye varız” diyen Perinçek, “Savaşın içinde olmadan bize ‘Tayyip Erdoğan’ın yanında hareket ediyorlar’ eleştirilerini yapanlar Fethullah Gülen’in yanına düşüyorlar” ifadelerini kullandı.
‘PKK Kandil’e beyaz bayrağı çekecek’ Çok tartışılan “PKK’ya genel af” konusuna da değinen Perinçek, PKK’yı bitirmenin 3 yolu olduğunu söyledi. Perinçek bunun “Kürt halkını yanımıza almak, komşu ülkelerle birlikte hareket etmek. Buna rağmen hala silahlar bırakılmazsa devletin yaptırım gücünü uygulamak” olduğunu kaydetti. Perinçek, genel affın ancak PKK’nın tamamen silahları bırakması ve Kandil’e beyaz bayrağı çekmesiyle söz konusu olabileceğini ifade etti. Perinçek, AKP’nin yaptığı açılımın PKK’yı güçlendirmeyi ve bölgesel özgürlükler vermeyi amaçladığını vurguladı.
Erdoğan Köşk’e çıkarsa yargılanacak Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı olması durumunda yargılanacak. Şehitlere ‘kelle’ dediği için hakim karşısına çıkacak olan Erdoğan, Belediye Başkanlığı dönemindeki ‘Akbil yolsuzluğu’ davasından da mahkemeye gidecek AYDINLIK / ANKARA Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanlığına aday olup seçilmesi durumunda yargılanacak. Şehitlere “kelle” dediği için hakim karşısına çıkacak olan Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki yolsuzluk soruşturmalarından, “Akbil yolsuzluğu” davasından da mahkemeye gidecek. Cumhurbaşkanlığı tartışmaları sürerken Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için girişimlerini sür-
Tayyip Erdoğan
dürüyor.
Vekilliği öncesinde işlediği suçlar yüzünden Erdoğan, “Adaylığım henüz tam belli değil” dese de Cumhurbaşkanlığı için istekli. Ancak onu bekleyen tehlikeler de var. Erdoğan Cumhurbaşkanı olması durumunda milletvekili olmadan işlediği suçlarla ilgili olarak yargılanması gündemde. Cumhurbaşkanlığı makamının dokunulmazlığı olmadığına dikkat çeken hukukçular, Erdoğan’ın Meclis’le ilişkisi kesilir kesilmez belediye başkanlığı dönemindeki yolsuzluk iddiaları ile ilgili olarak yargılanacağını vurguladılar.
Osman Kaçmaz: Fezlekeler devreye girer Daha önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le ilgili olarak “Kayıp Trilyon Davasında” yargılama kararı ver e n
rar Yargıtay tarafından usul yönünden bozuldu. Gül, Hazine itiraz etmediği için yargılanmaktan kurtuldu. Hazine itiraz etseydi yargılanacaktı. İşin ilginci lehte verilen kararlara bile itiraz eden Hazine tarihinde ilk kez itiraz etmedi” dedi.
Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda kararı var
Muhalefet aday göstermede geç kaldı T
ürkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı adayı çıkaramayan muhalefeti eleştirerek, “Muhalefet partilerinin de bir adayı belirlemekte fevkalede geç kaldıklarını ve bunun da toplumda iktidarı alternatifsiz bırakarak umutsuzluğa sebebiyet verdiğini ifade ederim” dedi. Metin Feyzioğlu, Hakkari’ye gitmek üzere geldiği Van’da Van, Bitlis ve Muş Baro Başkanları ve avukatlar tarafından karşılandı. Havalanında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Feyzioğlu, “Biliyorum Cumhurbaşkanlığı için adım geçiyor. Ve bundan çokta mutlu oluyorum. Niçin mutluyum? Çünkü tüm Türkiye’yi kucaklayan söylemleri geliştirebilmişiz. Biz kutuplaştıran bir dil kullanmıyoruz. Bakın şu anda burada farklı siyasi görüşte olan insanlarız. Ama aynı dili konuşmayı başarabiliyoruz. Çünkü hukukun üstünlüğünü konuşuyoruz. Bu sebeple dillendirildiğini düşünüyorum. Benim adaylık talebim olmaz.”
‘Usulen çıkarılan adayla başarı sağlanamaz’ Siyasete girmeyeceğini söyleyen Feyzioğlu, CHP’yi de eleştirdi. İktidarın her zaman bir alternatifinin olması gerektiğini
Mesut Barzani
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, PKK’nın, sürekli ertelenen Kürt Ulusal Kongresi için delege sayısının yarısını istediğini belirterek “Biz bunu kabul etmiyoruz” diye konuştu. Rudaw adlı internet sitesinin haberine göre, Erbil’de partisinin yöneticileriyle bir araya gelen Barzani, Irak’ta yapılacak genel seçimlerle, PKK’nın Rojava olarak adlandırdıkları Suriye’nin kuzeyiyle ilgili kendilerine yönelttiği eleştirilerle ilgili konuştu.
‘Hendek güvenliğimiz için kazıldı’ Rojava sınırındaki hendeklerin bölgesel yönetiminin güvenliğini sağlamak için kazıldığını, Rojava ile ilgili yasal
ne kadar dosya varsa yargıya gidecek ve Erdoğan mahkemeye çıkacaktır. Şehitlere ‘kelle’, Öcalan’a ‘sayın’ demesi, Akbil yolsuzluğu, ... gibi davalardan yargılanacaktır” diye konuştu. Başbakan Erdoğan’la ilgili olarak TBMM’de bekleyen çok sayıda fezleke bulunuyor.
Anayasa Mahkemesi’nin AKP’nin kapatma davasında bu konuda kararı olduğunu ifade eden Kaçmaz, “Anayasa Mahkemesi AKP’nin kapatılması davasında, Cumhurbaşkanlığının dokunulmazlığı olmadığını, bu nedenle daha önce işlediği suçlar nedeniyle yargılanması gerektiğine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi kararı bağlayıcıdır. Anayasa Mahkemesi bu kararı 7’ye 4 oy çoğunluğu ile vermiştir. Şimdi Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilirse Başbakan olmadan önce Osman hakkında Kaçmaz
TBB BAŞKANI CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİYLE İLGİLİ KONUŞTU:
Metin Feyzioğlu, Hakkari’ye gitmek üzere geldiği Van’da Van, Bitlis ve Muş Baro Başkanları ve avukatlar tarafından karşılandı.
MİT yasası Köşk’e gönderildi AYDINLIK / ANKARA
TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen Milli İstihbarat Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayı için Köşk’e gönderildi. 2 bölüm 16 maddeden oluşan MİT kanunu, tartışmalı görüşmelerin ardından geçen hafta TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmişti.
15 günlük süresi var
Metin Feyzioğlu
söyleyen Feyzioğlu, şöyle konuştu: “Alternatifi olmayan bir iktidar varsa o despotlaşır. Önümüzde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Benim üzüntüm şu an konuşulan Sayın Tayyip Erdoğan mı, Sayın Abdullah Gül mü? Oysa iktidara karşı yürütülen bir mücadelede muhalefetin aylar öncesinden, belki de yıllar öncesinden adaylarını hazırlamış olması gerekir. Son anda gös-
‘Delege sayısının yarısını PKK’ya vermeyiz’
‘1 Mayıs’ta Kadıköy’deyiz’ İşçi Partisi’nin 1 Mayıs’ta Kadıköy’de olacağını söyleyen Perinçek “Vatan, emek ve Cumhuriyet ekseninde birleşen asıl emekçiler kutlama alanı olarak Kadıköy’ü tercih edecekler” dedi. Taksim tartışmalarına ilişkin konuşan Perinçek işçi sınıfının Apo posterleri altında kutlama yapmak istemeyeceğini söyledi. İşçi sınıfından kopuk işçi bayramının olmayacağını söyleyen Perinçek mücadelenin artık vatan, emek ve cumhuriyet eksenine girdiğini vurguladı. Taksim’e Türk bayrakları ile girildiği takdirde küresel merkezlerden yönetilenlerin saldırıya geçeceğini söyleyen Perinçek, “Biz 1 Mayıs’ı onlarla kavga günü yapmayacağız. Bizim cephemiz küresel merkezlere ve emeğe düşman olan kuvvetlere dönük. O kuvvetleri bırakıp bu tür itiş kakışlara mı gireceğiz” diye sordu.
eski Sincan Ağır Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, Erdoğan’ın milletvekilliğini bıraktığı anda Meclis’te bekleyen fezlekelerin devreye gireceğini bildirdi. Kaçmaz, “Erdoğan milletvekili olmadan önceki suçlarından dolayı hemen yargılanır. Bu milletvekili iken işlediği suçlar için de geçerlidir. 17 Aralık’la ilgili soruşturma açılırsa o konuda da yargılanır. Ama Başbakan iken işlediği suçlardan yargılanabilmesi için Meclis kararı gerekir. Ben görevde iken Abdullah Gül hakkında yargılama kararı vermiştim. Doğru bir karardı. Şimdi üniversitelerde ders kon u s u olarak işleniyor. Haklı olduğum anlatılıyor. Gül’le ilgili ka-
sınırın açık olduğunu ve gidiş gelişlerin devam ettiğini belirtti. Barzani, geçen yıl yapılması planlanan ancak sürekli ertelenen Kürt Ulusal Kongresi için de PKK’nın delege sayısının yarısını istediğini belirterek, “Kongrenin iki başkanının olmasını istediler. Bunu kabul etmemiz söz konusu değil. Eğer bu tavırları olmasaydı geçen yıl bu kongreyi yapacaktık” diye konuştu. Barzani toplantıda, 2006’da ABD Başkanı George Bush döneminde bir üst düzey ABD yetkilisinin, PKK’ya karşı operasyon düzenlemek istediklerini kendisine ilettiğini ancak, kendilerinin bunu kabul etmediklerini belirterek, “PKK her konuda bizi eleştiriyor ama bunu göz ardı ediyor” dedi.
termelik usulen çıkarılan isimlerle herhangi bir gerçekçi adaylık söz konusu olamaz.
‘Muhalefetin tavrı toplumu umutsuzluğa sevk etti’ “Türkiye’nin önümüzdeki gündemi Cumhurbaşkanlığı seçimleridir. Ve bu Cumhurbaşkanını Türkiye’yi kutuplaştıran değil kucaklaştıran, sarıp sarmalayan bir Cumhurbaşkanı ol-
ması lazım. Umut ediyorum önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı kampanyası yerel seçim kampanyası gibi toplumu yüzdelere ayıracak şekilde geçmez. Çünkü 76 milyonun devlet başkanını seçiyoruz. Muhalefet partilerinin de bir adayı belirlemekte fevkalede geç kaldıklarını ve bunun da toplumda iktidarı alternatifsiz bırakarak umutsuzluğa sebebiyet verdiğini ifade ederim.”
TBMM’de Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu’nu kurulmasını öngören kanun aynı zamanda MİT’e, “Dış güvenlik, terörle mücadele ve milli güvenliğe ilişkin konularda Bakanlar Kurulu’nca verilen görevleri yerine getirmek, dış istihbarat, milli savunma, terörle mücadele ve uluslararası suçlar ile siber güvenlik konularında her türlü teknik istihbarat ve insan istihbaratı” gibi yetkiler de veriyor. Yasada ayrıca, MİT’e terör örgütleriyle görüşme, görüşme yaptırma yetkisi veriliyor. Yasayla, MİT Müsteşarının yargılanabilmesi için önce Başbakan, itiraz halinde son merci olarak Cumhurbaşkanının izni gerekli olacak. Cumhurbaşkanı Gül’ün yasayı incelemesi için 15 günlük süresi bulunuyor.
BDP’li Başkanlara ‘özerklik’ dersi
G
üneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği (GABB) yerel seçimlerde BDP’den seçilen belediye başkanlarına Diyarbakır’da “özerklik” seminerleri vermeye başladı. Seminere Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın da aralarında bulunduğu BDP’li belediye başkanları katıldı. Başkanlığını Osman Baydemir’in yaptığı; BDP çoğunluk olmak üzere aralarında AKP, CHP ve SP’li belediyelerin de yer aldığı GABB, “Belediyelerin Eş Başkanlarına Yönelik Mevzuat Bilgilendirme Eğitim” seminerini dün başlattı.
15 gün sürecek 15 gün sürecek seminerin dünkü kısmında konuşmacılar “Özerklik”in inşaasında Güneydoğu’daki yerel yönetimler arasındaki koordinasyonun önemine dikkat çekti. Ayrıca Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki diğer mahkumlarla yaptığı konuşmalarda “AKP’yle müzakere metnine koydurdum” dediği “demokratik siyaset” ifadesi vurgulandı. GABB Genel Sekreteri Ahmet Ertak, eğitimin birinci aşamasının
Diyarbakır’daki seminere BDP’li belediye başkanları katıldı. 7 gün süreceğini ifade ederek, şunları söyledi: “Birliğimizin misyonu ve görevi itibari ile yerel yönetimlerimizin etkin hale getirilebilmesi için teknik anlamda, eğitim alanında ve kısmen de olsa belediyelerimizin küçük ölçekli projelerine mali destek sunarak elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz.”
‘Köprü görevimiz var’ Eğitim toplantısında konuşan BDP’nin yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Demir Çelik, demokratik siyaset, yerel yönetimler, “demokratik özerklik” ilkelerine ilişkin bir değerlendirme yaptı. Çelik, şunları
söyledi: “Siyaset demokratik olsun istiyorsak, bizzat toplum ve halk kendi kendisini yönetebileceği mekanizmalara sahip olmalıdır. Sahip olduğu demokratik mekanizmalarla politikanın öznesi olmalıdır. Demokratik siyasetin böylesine siyasal, tarihsel meşru bir pozisyonu söz konusu iken, halkımızın bize verdiği bu emaneti bu yönüyle başarıya ulaştırmak özgür, özerk demokratik yerelde yönetim ve yarının demokratik cumhuriyetine ulaştırmak gibi bir köprü görevimiz var. Yereldeki rolün ve misyonun siyasal taleplerinin de uygun hale getirildiği oranda başarılı olacağız.”
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
ADALAR’DA AKP’NİN İMAR AÇILIMI
Heybeliada ranta açılıyor AKP iktidarı, Sivriada ve Yassıada’dan sonra şimdi de Heybeliada’yı imara açmaya hazırlanıyor. Adadaki tarihi sanatoryum talana açılarak sağlık kompleksi yapılacak DERYA DERVİŞ
T
arihi Heybeliada Sanatoryumu ve çevresinin Doğuş Gayrimenkul tarafından yenilenerek sağlık kompleksi haline getirileceği iddia edildi. TOKİ ve Başbakanlık Özelleştirme İdaresi, Yassıada ve Sivriada’nın imara açıldığı günlerde Adalar Belediyesi’ne bir yazı göndermişti. Yazıda, Heybeliada Sanatoryum binası ile hemen önündeki Çam Limanı Koyu arasında kalan koruluğun durumu sorulmuş ve değerlendirme belgesi istenmişti. Adalar Belediyesi ise verdiği yanıtta, bu bölgenin SİT alanı olduğunu ve koruma amaçlı Eyüp Muhçu imar planı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini kaydetmişti.
Tüm koyu kapsayacak Bu gelişmelerin ardından Doğuş Gayrimenkul, Heybeliada’da Çam Limanı tarafına bakan tarihi Heybeliada Sanatoryumu’nun yenilenmesi için proje hazırladı. Heybeliada Sağlık Kompleksi olarak adlandırılan projeye göre, sadece tarihi sanatoryum restore edilmeyecek. Kompleks tüm Çam Limanı burnunu kapsayacak şekilde inşa edilecek. Kompleks, Heybeliada Sağlık Oteli, tarihi bina, hizmet binası, çeşitli yapı ve yollar olmak üzere geniş bir alanı kapsayacak. Projenin ne zaman başlayacağı ise bilinmiyor.
‘Doğuş Grubu’nun yıldızı AKP’yle parladı’ Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu, Aydınlık’a yaptığı açıklamada, hükümetin Sivriada ve Yassıada’dan sonra diğer adaları da imara açmak istediğini belirtti. Muhçu şunları söyledi: “Adalar, tarihi ve doğal SİT alanıdır. Bu nedenle korunması, yaşatılması ve geleceğe taşınması gerekir. Yapıların restore edilerek varlıklarını sürdürmeleri gerekmektedir. Buna karşın iktidar, imar hukukunu yok sayarak Adalar’da birtakım adımlar atmaya devam etmektedir. Hükümet 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na ve evrensel yasalara karşı gelmektedir. Fakat Adalıların bu konuda son derece ciddi duyarlılıkları var.”
‘Çevresi korunarak varlığını sürdürebilir’ Projeyi bir süre önce öğrendiğini ifade eden Muhçu, şöyle devam etti: “Sanatoryum hem ada hem İstanbul açısından önemli bir yapı. Bu yapının fonksiyonunu sürdürmesi için sadece binanın değil, bina çevresinin de koruma altına alınması gerekir. Adalarda hastane sıkıntısı var. Çevresi korunarak bu sanatoryum restore edilerek varlığını hastane olarak sürdürebilir. Doğuş Grubu’nun yıldızı AKP döneminde parladı. Galataport Projesi bunun en belirgin örneğidir.”
Sanatoryum 2005’te kapatıldı Adanın ilk yataklı hastanesi olan Heybeliada Sanatoryumu, 1924 yılında kuruldu. 1999 depreminde büyük hasar gören hastane 2005 yılında Sağlık Bakanlığı onayıyla kapatıldı. Sağlık Bakanlığı kapatmaya gerekçe olarak maddi koşulların zorluğunu gösterdi ve sanatoryumu Maltepe’de bulunan Süreyya Paşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ne taşıdı. Ece Ayhan’ın, İsmet İnönü, Rıfat Ilgaz gibi birçok ismin tedavi olduğu sanatoryum son olarak Yılmaz Erdoğan’ın
yönettiği “Kelebeğin Rüyası” filmiyle gündeme geldi. 2009 yılında çıkan yangında oldukça zarar gören binayı Yılmaz Erdoğan ve ekibi altı ayda restore etti.
Rusya’yla sorun yaşamamızı ABD istiyor ABD’nin Montrö’yü zorlama girişimlerinin konuşulduğu bir dönemde Aydınlık’a konuşan bir general çarpıcı açıklamalar yaptı. Generalin verdiği bilgilere göre, Boğazlar’daki gemi geçişleri tamamen Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne uygun yürürken, Türkiye ile Rusya arasında gerginlik haberlerinin kaynağı ise ABD merkezleri. General’in Aydınlık’a yaptığı açıklamaların satırbaşları şöyle: * Türkiye ile Rusya arasında sorun yok Rusya ile şu an Türkiye arasında hiçbir gerginlik yok. Aksine, Rusya ile ilişkilerimiz çok iyi düzeyde. Şu aşamada üst düzeyde
bir temas gerçekleşti mi bilmiyoruz. Ancak olsaydı bizim olacağı gibi sizin de haberiniz olurdu. Ayrıca, üst düzeyde bir temaslık bir sorun da yok zaten. Rusya’da birden çok ataşemiz var. Bu, Rusya’ya verdiğimiz önemden kaynaklanıyor. * Montrö’ye aykırı bir duruma izin vermeyiz Montrö’de sıkıntı yaratan bir durum da şimdiye kadar olmadı. Her şey Sözleşme’ye uygun yürüyor. Bunun dışına çıkılmasına izin vermeyiz zaten. Rusya’dan da bize yönelik hiçbir tepki yok. Buna emin olabilirsiniz. * Rusya ile olumlu ilişki ABD ve İsrail’in çıkarına aykırı Türkiye ile Rusya arasında gerginlik olduğu yönündeki haberler Amerikan merkezli. Bu şekilde toplumları germeye çalışarak, iki ülkeyi karşı karşıya getirmeyi amaçlıyorlar. Bu Amerikan merkezli propagandayı Türkiye içinde de birileri uyguluyor. Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkinin olumlu seyir izlemesi, Amerikan ve İsrail’in çıkarlarına uygun değil.
Casus gemi yeniden Karadeniz’de DERYA DERVİŞ TGB’li gençlerin Samsun Limanı’nda protesto ederek Türkiye’den kovduğu Amerikan USS Taylor gemisi tekrar Türk karasularına girdi. Önceki sabah Çanakkale Boğazı’ndan Marmara Denizi’ne giren gemi akşam saatlerinde İstanbul Boğazı’ndan geçerek Karadeniz’e açıldı. ABD Donanması’na ait savaş gemisi 50 borda numaralı USS Taylor, saat 07.00’de Ege Denizi’nden Çanakkale Boğazı’na giriş yaptı. Türk Sahil Güvenlik Botu’nun eşlik ettiği savaş gemisi akşam saatlerinde İstanbul Boğazı’nı geçerek Karadeniz’e açıldı. 2014 Soçi Olimpiyatları’na olası terör saldırısı bahanesiyle 6 Şubat günü İstanbul’dan Karadeniz’e açılan USS Taylor gemisi, 12 Şu-
bat’ta yakıt ikmali yapmak için geldiği Samsun Limanı’nda pervanesini kuma çarparak zedelediği gerekçesiyle demir atmıştı. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre, 21 gününü dolduran casus geminin 27 Şubat günü Samsun’dan ayrılması gerekiyordu. Fakat Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri’nin talebi üzerine geminin Karadeniz’de kalma süresini 6 Nisan’a kadar uzatmıştı. Bu duruma tepki gösteren Rusya, Türkiye’yi Montrö’yü delmekle suçlamıştı. Gazetemizin ısrarlı haberleri ve TGB üyelerinin Samsun Limanı’na giderek ABD ve casus gemisini protesto etmesi üzerine, Amerikan gemisinin Romanya’dan gelen römorkörle çekilerek Türk karasularının dışına çıkarılmış, Girit Adası’na götürülmüştü.
SAADET PARTİSİ OLAĞAN KONGRE’YE GİDİYOR
Oğul Erbakan başkanlığa adaylığını açıklıyor ŞENOL ÇARIK
S
aadet Partisi 5. Olağan Kongresi 4 Mayıs’ta toplanıyor. Partiye yakın kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan genel başkan adaylığını 23 Nisan Çarşamba günü Balgat’ta açıklayacak. Milli Görüş geleneğinin partisi Saadet hareketli günler geçiriyor. Yerel seçimlerde alınan başarısızlığın ardından toplanacak olan kongreye Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın genel başkan adayı olarak girmesi bekleniyor.
Kamalak ve Asiltürk engellemeye çalışıyor Edinilen bilgiye göre, oğlu Erbakan’ın adaylığını “Ak saçlılar” olarak tabir edilen ve Genel Başkan Mustafa Kamalak ve
Oğuzhan Asiltürk’ün başını çektiği grup engellemeye çalışıyor. Bir diğer bilgiye göre, “Ak saçlılar”ın genel başkanlık için Mete Gündoğan ve Mustafa Özkafa isimleri üzerinde durdukları, hatta Oğuzhan Asiltürk’e bile “sen aday ol” diye baskı kurdukları dillendiriliyor. Adı geçen isimlerin ise “Tek liste olursa aday oluruz” dedikleri de iddialar arasında. Yine partiye yakın kaynaklardan alınan bilgilere göre, Oğuzhan Asiltürk delege seçimlerine müdahale etmeye çalıştı, ancak bu tam olarak sağlanamadı. Saadet’in şu anki delege profilinin 2010 yılı Ekim ayında Necmettin Erbakan’ı Saadet Partisi’ne genel başkan seçen profille aynı olduğu belirtiliyor. Yine Asiltürk ve Kamalak’ın delegelerle tek tek gö-
rüşen Fatih Erbakan’ın adaylığına karşı çıkmasının yanı sıra 4 Mayıs’taki kongreye sadece delegelerin girmesine yönelik karar aldırmaya çalıştığı söyleniyor.
Kutan, Erbakan’ın arkasında Bu gelişmelerin yanı sıra Milli Görüş’ün önemli isimlerinden bazılarının ise Fatih Erbakan’ı desteklediği ve bu isimlerden büyük çoğunluğunun Erbakan’ın listesinden kongreye gireceği öğrenildi. 23 Nisan Çarşamba günü Balgat’ta adaylığını açıklayacağı belirtilen Fatih Erbakan’ı destekleyen bazı isimler şöyle: Recai Kutan, İsmail Müftüoğlu, Ahmet Tekdal, Fehim Adak, Suat Pamukçu, Abdullah Özbey, Lütfü Doğan, Musa Okçu, Kasım Sezen, Ömer Faruk Ekinci, Necmettin Aydın, Doğan Bekin.
N
e dersiniz; sözlerimize, “Atı alan Üsküdar’ı geçti” diyerek mi başlaya-
lım?.. Baksanıza; CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dünkü Grup toplantısında, AKP’ye yine 17 Aralık’ta patlak veren yolsuzluk ve rüşvet rezaletiyle taarruz etmiş... Demiş ki Kılıçdaroğlu; “17 Aralık’tan sonra soyulan Türkiye gerçeğini, rüşvetin nasıl çalıştığını gördük. Diyor ki, (Erdoğan) 17 Aralık’ta bize darbe yapıldı. Ne darbesi?.. Şunu kimse söylemesin: ‘Erdoğan’ın haberi yoktu bundan.’ Bunu söyleyenin önüne 3 sayfalık MİT raporunu koyarız. 18 Nisan 2003; devletin soyulduğunu Erdoğan’a söylüyorlar, Başbakan’ı uyarıyorlar. ‘Bunu duyarsa millet, hükümet zor durumda kalır’ diye. Ama bir şey yapmıyor... Şimdi neyin yalan, neyin doğru olduğu belgelerle ortaya çıkacak.” Kılıçdaroğlu’nun söylediklerine katılmamak mümkün değil... Evet; gerçekten 17 Aralık, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk-rüşvet hattının rotasını deşifre eden tarihi bir sürecin adıdır... Bu süreçte, yolsuzluğu, rüşveti ve vurgunculuğu tetikleyen tek mekanizma, siyasetçilerin pervasızlığı değil!.. Milletin; yüzde 45’lik oy oranıyla “benim hırsızım iyidir” zihniyetine alkış çalması daha da vahimdir... Bir vahamet de adına “havuz medyası” denilen şebeke zihni-
Mehmet FARAÇ farac65@gmail.com twitter.com/FARACYAZIYOR
yetinin, yolsuzluğu halktan gizleme operasyonudur... Zaten bu havuzcular tayfası; adı rüşvetle anılan “Zarrab” adlı şaibeli birini, tüm rezaletlere rağmen, üstelik Türk Bayrağı’nın önünde aklamaya çalışacak kadar utanmazlığa imza atmaktan da kaçınmamıştır!.. Ancak burada eksik olan başka şeyler de var... Örneğin, Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği şu ünlü MİT raporu... Yani “Yolsuzluğu duyuran ve devletin soyulduğunu siyasi iradeye haber veren” ve Kılıçdaroğlu’nun da “Önlerine koyarız” dediği bu rapor şimdiye kadar neredeydi acaba?.. Muhalefet neden seçim öncesi Erdoğan’ın önüne koyamadı bu raporu?.. Ve millete neden gösterilmedi, istihbaratın saptadığı rüşvet çarkının haritası... Diyeceksiniz ki; “O kadar ayakkabı kutusu, ses kaydı, oda dolusu para, itiraflar, görüntüler vardı da ne oldu?..” Ne yazık ki öyle değil; AKP ile cemaatin paylaşamadığı MİT gibi stratejik bir kurumun raporu, seçim öncesi tüm ayrıntılarıyla Erdoğan’ın da, medyanın da, milletin de önüne konulsaydı, hem muhalefetin eli güçlenir hem de gafiller belki uyanırdı... En önemlisi de şu rezalet ortamında; “devlet”in bile uyarıcı raporlara rağmen siyasetin kirliliğine yenildiği görülür ve rejimin çivisinin iyice çıktığı tarihe yazılırdı...
Sükûnet Kemal Bey!...
ASKERİ YETKİLİDEN ÇARPICI MONTRÖ AÇIKLAMASI:
CEYHUN BOZKURT
Geciken MİT raporunu kim gizledi?..
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
MED CEZİR
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
Fatih Erbakan
Kılıçdaroğlu’nun, CHP Meclis Grubu’nda, bir partiliyi öfkeyle salondan attırması unutulmadı... Benzer bir tepkiyi daha önce de bir salon toplantısında dışavurmuştu... Kılıçdaroğlu’nun, vekillerle yaptığı toplantıda Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın konuşmasının ardından sert uyarılarda bulunması da herkesin dikkatini çekmiş... Çünkü CHP lideri, parti yönetimini eleştiren ve kurultayın acilen toplanmasını isteyen Yılmaz’ın konuşmasının ardından, sert uyarılarda bulunarak şöyle demiş: “Bu tarz davranışlar sergile-
yenler bedelini ödeyecek... Bunu herkes görecek...” CHP lideri soğukkanlılığı ve sakinliğiyle bilinirdi... Meclis’teki yumruklu saldırı öncesi ve sonrasında artan öfkesinin, 30 Mart’ta yaşanan hezimetle zirve yaptığı görünüyor... Geçen yılki kurultay sırasında; Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, kürsünün önünde saldırıya uğramasına sessiz kalan Kılıçdaroğlu’nun, bir kadın vekilin konuşmasının ardından, “Bedelini ödeyecek” diyerek “tehdit” algısı yaratması da çelişki içeriyor!.. Anlayacağınız ne CHP eski CHP, ne de Kılıçdaroğlu eski Kılıçdaroğlu!..
Diren Yalova!.. Kim ne derse desin, bu işte bir şaibe var!.. Kim ne derse desin, millet bu meselenin içindeki numarayı hiçbir zaman yutmayacak!.. Baksanıza; Yüksek Seçim Kurulu (YSK), hile iddialarının zirve yaptığı Ankara Büyükşehir Belediyesi seçimleriyle ilgili CHP’nin onlarca itirazını reddederken, ana muhalafetin kıl payı kazandığı Yalova’da seçimi iptal etmiş... Umarız Ankara’da, siyasetin zirveleri bu iptal konusunda baskı yapmamıştır ve umarız bu işin içinde bir politik tezgâh da yoktur!.. Bakınız; CHP Yalova Milletve-
kili Muharrem İnce de iptalle ilgili derin müdahale kuşkuları taşıdığından olsa gerek şöyle demiş: “Yalova’da kimin belediye başkanı olacağına Ankara’daki hâkimler değil, Yalova’da yaşayanlar karar verir. Ne yaparsa yapsınlar, kimi devreye sokarsa soksunlar sonunda sandık yok mu? Millet sandığa gitmeyecek mi? O zaman boşuna uğraşmasınlar.” CHP’liler de, Yalovalılar da 1989’dan sonra ana muhalefetin ilk kez seçim kazandığı Yalova’da, siyaset oyunlarına boyun eğmesinler... Yanıtı yine sandıkta vermek için bugünden tezi yok yollara düşsünler...
Erdoğan’ın Suriye kaygısı!.. Başbakan Erdoğan, dün TBMM’deki Grup toplantısında, konuyu nedense yine Suriye meselesine getirerek şöyle dedi: “Bizim Suriye’ye uzanan elimizi görmek istemeyenler var. Ama bunu, bu çatının altında olup anlamayan zavallılar var?..” Suriye’den göçenler için devlet zaten kamplar kurmuş, yardımlar sürüyor... Peki; Erdoğan, bırakın bizim milleti, dünya kamuoyunun bile neredeyse unuttuğu Suriye meselesini neden açıp duruyor acaba?.. Aslında sorunun yanıtı İngiliz The Telegraph gazetesinin önceki günkü sayısına yansımıştı... Bakınız, gazetenin muhabiri Peter Osborne’nin Şam izlenimlerinde neler vardı: “Beyrut’tan Şam’a üç saat süren bir yolculuk yaptık. Sınır geçişinde sorun yoktu. Suriye başkenti hakkındaki ilk izlenimim de, şaşırtıcı derecede
güvenli olmasıydı. Yapılan nüfus sayımı, asıl göçün, Şam’ın kontrolündeki bölgelere doğru olduğunu gösteriyor. Sokaklarda silahlı adamlar görmedim, şehir merkezindeki hayat normal şekilde devam ediyor. Şehir sakinleri, Esad’ın, yaşadığı mütevazı daireden ofisine kendi başına gittiğini dahi iddia etti. Son birkaç günde, dükkân sahipleriyle, öğrencilerle, askerlerle ve bakanlarla görüştüm. Bu görüşmelerden hareketle, sadece rejime yönelik desteğin devam ettiğini değil, adil ve serbest bir şekilde yapılması halinde Esad’ın seçimleri rahatlıkla kazanabileceğini de iddia edeceğim.” Başbakanlık’a neredeyse 100 korumayla giden Erdoğan; terör iç savaş isterken, çarşıdapazarda rahatlıkla dolaştığı anlatılan Esad’ın Suriyesi’yle ilgili neden bu kadar kaygılanıyor, doğrusu merak konusu!..
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
ARALIK
İsmet
ÖZÇELİK
Erdoğan’dan kurtulmak!
30
Mart seçimleri sonrası muhalefette müthiş bir hayal kırıklığı var. Kılavuz ABD ve F tipi örgüt olunca bu son kaçınılmaz oldu. Seçimleri kazanmak için bütün ümitler 25 Mart’ta yayınlanacağı söylenen kasete bağlanınca hayal kırıklığı normal. Yerel seçimler geçti. Şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Muhalefet yine büyük bir yanlışa doğru yuvarlanıyor. Erdoğan’dan kurtulmak için onun Cumhurbaşkanı seçilmesine yeşil ışık yakan bir hava var. Atatürk’ün koltuğuna CIA’nın Afganistan’daki taşeronu Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturan Erdoğan’ın seçilmesinden memnun olacaklar gibi.
En parlak fikir(!) Efendim, Erdoğan Çankaya’ya çıkarsa AKP dağılırmış. Özal gitmiş ANAP dağılmış, Demirel gitmiş DYP dağılmış. Halka bu düşünce pompalanıyor. Birçok milletvekili ağzının içinde bu “parlak fikri”(!) dolandırıp duruyor. En son, CHP Milletvekili Oktay Ekşi Cumhuriyet gazetesinde bu görüşünü açıkça yazdı. Ekşi, “Bu konjonktürde en doğru seçenek Erdoğan’ın köşke çıkmasıdır” dedi. En büyük yanlışın “Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasına engel olmak”olduğunu iddia etti. Bu yazının Cumhuriyet gazetesi tarafından 2. sayfada,”Kaçınamıyorsak en iyisi Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasıdır” manşetiyle duyurulması da dikkat çekti. Ekşi’nin yazısının sunuluş şekli “Cumhuriyet de mi aynı görüşte”sorularına yol açtı.
Teslim bayrağı Öyle görünüyor ki birileri toplumu şimdiden “teslim bayrağı”çekmeye zorluyor. Teslim bayrağı çekmeye hazır olanlar suçlarına başkalarını da ortak etmek derdinde. “Erdoğan giderse AKP dağılır”anlayışı ile “F tipi örgütün kasetleri ile seçim kazanma taktiği”aynı kapıya çıkar. 30 Mart akşamı ne olduysa, 10 Ağustos akşamı da o olur. Muhalefette kimileri Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkışına destek verirken, kimileri de Erdoğan’a övgüler düzüyor. Kılıçdaroğlu’nun kadın milletvekilleri ile yaptığı toplantıda parti yönetimine, “Seçim sürecinde Kürt sorununda yeterince özgür bir duruş sergileyemedik”eleştirisi getiren CHP milletvekili Binnaz Toprak, Erdoğan için, “Halk adamı, karizmatik lider”diyor. “Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş” durumu var.
TGB’nin tutumu Muhalefet milletvekilleri şimdiden havlu atarken, gençlik Pazar günü Çankaya Köşk’ünün kapısında Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili yol haritasını açıkladı. TGB, “Vatan düşmanları Çankaya’ya çıkamaz” diyerek Cumhurbaşkanlığı için mesaj verdi. TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz “Çankaya’ya Samsun’dan çıkılır”diyerek, 1919 gencin 17 Ağustos’ta Samsun’dan Ankara’ya doğru yola çıkacağını duyurdu. Gençler 19 Mayıs günü Ankara’da olacak. Gençler yanlarında Gül ve Erdoğan için bir de sandalye getirmişlerdi. Üzerinde “Yüce Divan”yazıyordu. İki farklı tutum. Gençlerin yüzbinleri nasıl ayağa kaldırdığının da sırrı!
Tayyip Köşke Atatürk olmaya çıkıyor!
H
ayır ben CHP Milletvekili olan değerli gazeteci ağabeyimiz Oktay Ekşi gibi düşünmüyorum. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa AKP bitmez, tersine AKP devlet partisi olur ve fiili olarak parti devleti rejimine geçeriz. Ama Özal gitti ANAP, Demirel gitti DYP bitti mi dediniz? Tayyip Erdoğan, Özal ya da
Demirel değil, AKP de ANAP veya DYP! 17 Aralık’ta görüldüğü gibi işine gelmeyince Yargıyı bile paspas yapan Erdoğan’ın Köşke çıkması sadece sistemi değiştirmez 1923’ün rövanşına da zemin hazırlar. Öyle çünkü bugünün Türkiye’si 90’ların Türkiyesi değil zira TSK dahil bütün kurumlar fethedilmiş ve kuralsızlık kutsanır olmuştur. Ayrıca AKP biat kültürüne
SP’ye ve Fatih Erbakan’a operasyon! AKP zirvelerinin siyaset mühendisliği sürüyor. Kendi kulvarında yeni bir siyasi oluşumun doğumuna meydan vermek bir yana var olanları tasfiyeye çalışıyor. Son hedef Saadet Partisi. Baktılar ki bu parti mahalli seçimlerde kıpırdanıyor hemen bir operasyon! Fatih Erbakan ismi bu operasyonda kullanılmak isteniyor. SP kongresinde aday olacak olan oğul Erbakan kazanırsa Numan Kurtulmuş misali partisini tasfiye edip AKP’ye katılacak. Oğuzhan Asiltürk ve onun gibi gerçekten milli olan aksaçlılar bu projeye direniyor ama dinlediğime göre AKP bütün imkanları sefer etmiş. Dilerim SP’nin milli tabanı bu zokayı yutmasın!
dayalı totaliter bir partidir, ANAP ile DYP’ye benzemez. Köşke çıkacak Erdoğan ama seçim sistemi ile oynayarak ama mebus oyunları ile Anayasayı değiştirip Türkiye’yi yeni bir yörüngeye sokacaktır. TSK ve F Tipi örgüte bile pes dedirten Erdoğan’ın AKP içinden frenlenmesi akla dahi getirilemez. Erdoğan Köşke Atatürk’e alternatif olmak için çıkıyor haberiniz olsun!
Özgül ağırlığın kaç Bülent Bey! Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil! Boyuna azar boyuna aşağılama! Evet Tayyip Erdoğan’ın Bülent Arınç’a takındığı tavırdan söz ediyoruz. Son yaşanan şu: Arınç önceki gün paralel devlet bağlamında ileri sürülen iddialar için “Namuslu insan belge gösterir” açıklamasını yapmasına Başbakan dün şu karşılığı veriyor: -”Utanmadan sıkılmadan bir de belge diyeceksin... Ne belgesi... Yani kalkıp da diyemiyorlar Başbakan nasıl dinlenir?” Şimdi soralım: Bu hakarete rağmen hala Tayyip’in ardında yürüyorsan doğrusu özgül ağırlığınız kaç bayağı merak ettim Bülent bey!
Yayladağı’na top mermisi düştü
Suriye’den ateşlenen top mermisi Hatay’ın Yayladağı İlçesi’ne düştü. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı. Suriye’nin Keseb kasabasında Suriye Ordusu ile terörist gruplar arasındaki çatışmalar devam ederken, ağır silahlar da kullanılıyor. Çatışmalar, Suriye sınırındaki Yayladağı İlçesi’nden de duyulurken, ateşlenen bir top mermisi ilçe merkezine düştü. Çamaltı Mahallesi’ndeki çamlık alana isabet eden top mermisinin büyük bir gürültüyle patlaması ilçede korku ve paniğe neden oldu. Çok sayıda polis olay yerine sevk edildi. Olayda can ve mal kaybı yaşanmadı.
Sabahattin ÖNKİBAR sonkibar@gmail.com
Daraltılmış ve Dar Bölge Yeni seçim sistemi arayışı Tayyip Erdoğan’ın parti devleti modeline geçeceğinin somut yansımasıdır. Daraltılmış ve dar bölge ise AKP’ye az oyla çok mebus kazandıracak seçim sistemleridir. Biz bu sistemleri bugünün Türkiye’si için tehlikeli buluyoruz çünkü:
-Etnik bölünmeyi derinleştirir. -Mezhepçilik dayanışmasını artırır. -Hemşehriciliği getirir. -Feodalizmi ayaklandırır ve Ağalık rejimini tetikler. -Siyasatte mafyayı ve parayı hakim kılar. -Bizim gibi toplumlarda bu sistem demokratik değildir.
Peşkeşe Hazine garantisi Haberi okuyunca inanamadım. İstanbul’a havalimanı ve üçüncü köprü gibi mega projelerin finansmanı için hazine yani devlet kefil olacakmış! Oh ne âlâ memleket! Devletin sırtından milyar dolarlar kazanacaklar. Batarlarsa kefil devlet yani ceremeyi halk ödeyecek!
Sormak lazım madem finansmanı hazine sağlıyor neden devlet üstlenmiyor bu işi? Öyle ya ortada kar olmasa bu firmalar bu kadar teşne olmazlardı! Devletin sermayesi ile devlete iş yapmanın adı söyleyin peşkeş değil midir? Not düşüyorum bir gün gelecek bütün bu peşkeşlerin hesabı sorulacaktır.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NIN KABUL VE BARINMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ YAYIMLANDI
Göçmen kamplarını yandaşlar işletecek AKP iktidarı, Avrupa Birliği ülkelerinin göndereceği yasadışı göçmenlerin barınacakları kampları, İHH, Deniz Feneri ve Kimse Yok mu Derneği gibi yandaş derneklere işlettirecek AYDINLIK/ANKARA
Polisimizi şehit eden Suriyeliler yakalandı İ
Erdoğan yasa dışı Başkanlık peşinde Birilerinin Çankaya’ya çıkarmak istediği Erdoğan “fiili padişahlık” peşinde. Anayasa manayasa dinlediği yok. Cumhurbaşkanlığı seçiminde halkın “Başkan” seçeceğini söylüyor. Yani “Ben ‘Başkan’ olacağım” diyor. Anayasada “Başkanlık” yok. Ama O, “Ben yaptım olur”havasında. Başka çaresi de yok. Bakmayın siz aldığı oya. Tedirgin! Ekonomik kriz korkusu büyüyor. Seçim sisteminde yeni düzenlemeler yapsa da her an iktidardan düşeceği endişesi yaşıyor. “Yüce Divan”korkusu her geçen gün artıyor. Erdoğan için yolun sonu geliyor. TGB’nin çıkışı önümüzdeki dönemde herkesi etkileyecek. Erdoğan’ı Köşk’e gönderip ondan kurtulma saçmalığı son bulacak. 19 Mayıs’ta halk silkelenecek, yeniden dirilecek. Çankaya’ya Samsun’dan çıkılacak!
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Şanlıurfa Akçakale Gümrük Kapısı’ndan geçmek isteyen Suriyelilerle güvenlik güçleri arasında çıkan gerginlikte açılan ateşle vurulup ağır yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan 27 yaşındaki polis memuru Ferhat Avcı’yı öldürdüğü belirlenen Suriye uyruklu 3 şüpheli yakalandı. Nöbetçi mahkemeye çıkarılan şüphelilerden 1’i serbest bırakılırken, 2 kardeş tutuklanarak cezaevine gönderildi. Akçakale’de geçen yıl 2 Mayıs’ta ülkelerinden kaçan Suriyelilerin Türkiye’ye gir-
melerine izin verilmedi. Bunun üzerine çıkan gerginlikte Suriyeliler, gümrük noktasında bulunanları taşladı, polis noktası ile araçları ateşe verdi. Suriyelilerin açtığı ateş sonucu 12 kişi yaralandı. Saldırıda ağır yaralanan polis memuru Ferhat Avcı, Şanlıurfa’da yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Olayın ardından güvenlik güçleri, saldırıyı gerçekleştirenleri bulmak için özel ekip kurdu. Adres bilgileri belirlenen Suriyelileri yakalamak için geçen cumar-
tesi operasyon başlatıldı. Yenişehir ve Fevzi Çakmak mahallelerinde eş zamanlı yapılan baskınlarda İsmail Uba ve Umar Alumeyr (32) ile ağabeyi Yasin Alumeyr (41), polisin 353 günlük çalışması sonucu yakalanarak gözaltına alındı. Şüpheliler, Akçakale İlçe Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorgularının ardından akşam saatlerinde adliyeye sevk edildi. Hakim karşısına çıkarılan İsmail Uba serbest bırakılırken, Alumeyr kardeşler tutuklanarak cezaevinde gönderildi.
Suriye sınırında 6 yabancı uyruklu ele geçirildi Kilis’in Suriye sınırındaki Elbeyli İlçesi’nde, yasadışı yollardan Türkiye’ye giriş yaptıkları anlaşılan Rusya, Tunus, Azerbaycan, Almanya ve Suudi Arabistan uyruklu 6 kişi yakalandı. Kaçak geçişlerin ve kaçakçılığın önlenmesine yönelik çalışma yürüten jandarma ekipleri, önceki gece devriye görevi yaparken, Suriye tarafından Türkiye’ye geçen 6 kişiyi fark etti.
Askerlerin ‘dur’ ihtarında bulunmasının ardından teslim olan 6 kişinin yabancı olduğu anlaşıldı. İl Jandarma Komutanlığı’na götürülen şüphelilerin 2’sinin Azeri diğerlerinin ise Rus, Alman, Tunuslu ve Suudi Arabistanlı olduğu saptandı. 6 şüpheli, ifadelerinin alınmasının ardından savcılık kararıyla sınır dışı edilmek üzere Yabancılar Şubesi’ne teslim edildi.
çişleri Bakanlığı’nın Resmi Gazete’de yayınlanan “Kabul Ve Barınma Merkezleri İle Geri Gönderme Merkezlerinin Kurulması, Yönetimi, İşletilmesi, İşlettirilmesi Ve Denetimi Hakkındaki Yönetmeliği’ne göre, Geri Kabul Anlaşması çerçevesinde, AB’den sınır dışı edilen yasa dışı göçmenler için Türkiye’de kurulacak kamplar, yandaş yardım derneklerince işletilebilecek. Yönetmeliğin 8’inci maddesine göre, kabul, barınma ve geri gönderme merkezleri, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nce doğrudan işletilebileceği gibi, başka kamu kurum ve kuruluşlarına, Türkiye Kızılay Derneği’ne ve kamu yararına çalışan derneklerden, ‘göç alanında uzman’ olduğu, bakanlıkça kabul edilenlere bu kamplar işlettirilebilecek. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün teklifi ve Bakanlığın onayıyla kurulacak olan ve sayısı, kapasitesi, yeri genel müdürlükçe belirlenecek olan ve yapılacak protokolle derneklere işlettirilecek merkezlerde beslenme, barınma, temizlik, sağlık, sosyal ve psikolojik destek, eğitim, iç ve dış güvenlik gibi hizmetler, protokolün tarafı olan ve işletmecilik hizmetlerini sunmakla yükümlü kurumlarca yerine getirilecek. Ancak valilikçe, ihtiyaç duyulduğunda, iç ve dış güvenliğin sağlanması amacıyla genel kolluk birimleri merkezlerde görevlendirilebilecek. Kampta sunulacak beslenme, barınma, temizlik, sağlık hizmetlerini de işletmeci dernekler organize edeceğinden, bu hizmetlerin alınacağı firmalar da yine yandaş firmalar olacak. Ödemeler ise Genel Müdürlük tarafından ilgili kuruma yapılacak.
Kamu yararına mı, iktidar yararına mı? 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 27’nci maddesi uyarınca bir dernek, ‘kamu yararına çalışan dernek’ statüsünü, ilgili bakanlıkların ve Maliye Bakanlığı’nın görüşleri, İçişleri Bakanlığı’nın teklifi ve Bakanlar Kurulu’nun onayı ile elde edebiliyor. AKP iktidarı dö-
neminde ise, birçok derneğe ‘kamu yararı’ statüsü verilirken, özellikle Deniz Feneri Derneği, Kimse Yok Mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, vakıf statüsündeki İHH ile birlikte çalışan derneklerin adları ve faaliyetleri ön plana çıkartıldı. İktidarla da içli dışlı ilişkileri olan bu dernekler, son dönemde adlarını Suriye’den Türkiye’ye gelen sığınmacılar için yürüttükleri faaliyetlerle duyuruyor.
Bugüne kadar AB fonları ile çalışıldı... AKP hükümeti, İltica Ve Göç Alanındaki Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Eylem Planı çerçevesinde 2007 yılından itibaren, Türkiye’nin göçmen barındırma kapasitesini artırma projesini uyguluyor. Projeye, bugüne kadar AB’den yaklaşık 20 milyon Avro’luk kaynak sağlandı ve kampların inşa süreci başladı. Plana göre Erzurum’da, yasadışı göçmenler için 1 kabul ve 1 geri gönderme merkezi, Ankara’da, yasadışı göçmenler için 1 kabul ve 1 geri gönderme merkezi, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Kırklareli, Van’da 1’er kabul merkezi kurulacak. Ancak, kampların işletme sürecindeki harcamanın ne boyutlara ulaşacağı ve bunun AB tarafından mı yoksa Türkiye tarafından mı karşılanacağı muamma.
Hükümet, bir hafta önce ‘acele edin’ talimatı vermişti “Türklere vizesiz Avrupa yolu açılıyor” propagandasıyla 16 Aralık 2013’te Türkiye ile AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması gereğince Türkiye, AB’ye yasadışı yollarla giriş yapmak için Türkiye’yi kullanan bütün kaçakları AB ülkelerinden geri alıp barındıracak. Türkiye şayet göçmenleri, ‘kaynak ülke’ diye tabir edilen kendi ülkelerine gönderilebilirse gönderecek; aksi halde bu yasadışı göçmenler Türkiye’deki kamplarda kalmayı sürdürecekler. Hükümet, geçen hafta da yayınladığı genelgeyle, Geri Kabul Anlaşması’nın süratle uygulanabilmesi amacıyla ilgili bütün kurumlara anlaşmanın gereklerini yerine getirmeleri talimatı vermişti.
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
Hazırlayan: Şafak TERZİ
‘Bender Kalamun hezimetinin kurbanı oldu’ Dış Haber Servisi Suudi Arabistan İstihbarat Servisi Başkanı Bender bin Sultan’ın görevden alınmasına ilişkin değerlendirmeler sürüyor. Lübnan’ın en-Neşra haber ajansı, Bender Bin Sultan’ın İslam Ordusu adlı grubun Kalamun’daki yenilgisinin kurbanı olduğu yorumunu yaptı. Suudi İstihbarat Şefi Bender bin Sultan’ın ‘istif a ’
olarak yansıtılan görev değişikliğinin sıradan bir mesele olmadığına vurgu yapılan yazıda, Bender bin Sultan’ın görevi sırasında bölgeyle ilgili en hassas dosyalardan sorumlu ol-
duğuna dikkat çekildi. Sağlık gerekçesiyle istifa ettiği yönündeki açıklamanın inandırıcı olmadığının ifade edildiği yazıda Bender bin Sultan’ın görevden alınmasında
iki etkenin rol oynamış olabileceği belirtilerek şu ifadelere yer verildi: “Birincisi Washington ile Riyad’ın yeniden yakınlaşması, ikincisi ise ‘İslam Ordusu’ adlı silahlı grubun Kalamun, Doğu ve Batı Guta’yı kaybetmesinden dolayı etkisini kaybetmesidir”. Yazıda ayrıca bölgedeki siyasi gözlemcilerden naklen Amerika ile Suudi Arabistan arasında görüş ayrılıkları yaşanmasına Bender bin Sultan’ın sebep olduğu belirtildi ve Bender’in Suriye konusunda Amerika’ya verdiği vaatlerde başa-
En-Nahil haber ajansının Suudili bir kaynağa dayanarak bildirdiğine göre, Suudi Arabistan yönetiminde yapılması planlanan reformlar çerçevesinde istihbarat teşkilatı başkanı Bender Bin Sultan’dan sonra Dışişleri Bakanı Suud el-Faysal’ın da görevden azledilecek. Habere göre Dışişleri Bakanı da “kendi talebiyle emekli olmak istediği” gerekçesiyle görevini bırakacak. Uzmanlar Suud el-Faysal’ın Suud yerine geçecek uygun birinin el-Faysal bulunmayışının bu değişimin gecikmesine neden olduğunu, ama artık bu değişim için gerekli şartların hazırlandığını belirtmekteler. Ehli Beyt Haber ajansına göre ise bu değişimlerin perde arkasında Amerika’nın elinin olduğunu belirtiyor.
Bender Bin Sultan
Lübnan ordusu ABD BAŞKAN YARDIMCISI JOE BİDEN UKRAYNA’DA ve Hizbullah terörü süpürüyor Lübnan çi leri Bakanl ’n n Hizbullah’la koordineli olarak uygulad güvenlik plan çerçevesinde silahl gruplar n i gali alt nda bulunan Tufeyl’e operasyon ba lat ld . Lübnan’dan yay n yapan MTV televizyonunun haberine göre Tufeyl bölgesinin silahl gruplardan temizlenmesi ve yaral lar n ç kar lmas için planlanan operasyon bugün ba lad . Güvenlik güçlerinin operasyon öncesi topland klar Berital’den birkaç saat önce s n ra do ru hareket ettiklerinin belirtildi i haberde Tufeyl’de silahl gruplar n i gali nedeniyle mahsur kalan sivil halka ula t r lmak üzere insani yard m malzemelerinin de yola ç kt bildirildi. Lübnan çi leri Bakan Nohad el-Ma nuk, Hizbullah’ n ileti im ve koordinasyondan sorumlu yetkilisi Vefik Safa’n n da kat ld güvenlik toplant s nda güvenlik plan n n ordu ve iç güvenlik birimleri taraf ndan uyguland n belirterek Tufeyl’deki silahl gruplar n kentten ç kmas na izin verilmeyece ini söylemi ti.
Kalamun’dan kaçanlar Tufeyl’e yönelik güvenlik plan n n kent halk na yard m ula t r lmas n ve yaral lar n ç kar lmas n öngördü ünü belirten Bakan Ma nuk, kentteki güvenli in sa lanmas için Hizbullah’la koordinasyonunun zorunlu oldu unu belirtti ve Hizbullah liderlerinin bu konuda yap c bir i birli i sergilediklerini söyledi. Suriye ordusu ile Hizbullah’ n koordineli operasyonlar sonucu Kalamun bölgesinde kontrol ettikleri kentleri kaybeden silahl gruplar n bir k sm Lübnan’a kaçarak Tufeyl kentini i gal etmi ti.
Washington’dan çaresiz Turuncu Devrim ziyareti DIŞ HABER SERVİSİ
Rusya’dan Ukrayna’ya 250 milyar dolar
P
azartesi günü Kiev’e iş ziyaretiyle gelen ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Kiev’deki yönetimin Başbakanı Arseniy Yatsenyuk ve Devlet Başkanı Vekili Aleksander Turçinov ile görüşmeler gerçekleştirdi. Amerikalıların bu ziyaretten pek fazla beklentileri yok, Rus uzmanlar bu ziyareti Kiev yetkililerine sembolik destek jesti olarak değerlendiriyorlar. Kiev’de bir araya Biden ve geçici hükümetin Başbakanı Arseniy Yatsenyuk, ortak basın toplantısı düzenledi. Biden, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunmasının önemine dikkat çekti ve Rusya’yı geçen hafta İsviçre’nin Cenevre kentinde varılan anlaşmanın hükümlerine uymaya çağırdı.
‘İkinci Turuncu Devrim şansı’ Joe Biden, Kiev ziyaretine Kiev Parlamentosu’nda dokuz milletvekili ile görüşerek başladı. Görüşmede Turuncu Devrim için ikinci bir fırsatın yakalandığını belirten Biden, “Bütünlük içinde bir Ukrayna’nın inşa edilmesi için ülkenin liderlerine yardıma hazırız” dedi. Biden, ABD’nin “yeni Ukrayna”ya her türlü ekonomik desteği vermeye hazır olduğunu söyledi, milletvekillerinden “Yolsuzluk kanseri” ile mücadele etmelerini istedi. ABD Başkan Yardımcısı’nın görüştüğü milletvekilleri arasında, üç Cumhurbaşkanı adayı da vardı. Biden adaylara, “25 Mayıs seçimleri Ukrayna tarihinin en önemli seçimi olacak” dedi. Biden’ın, ABD’nin Kiev yönetimine teknik destek vereceğini de açıklaması bekleniyor. Bu desteğin ekonomik ve enerji
Joe Biden
Aleksander Turçinov
konularında danışmanlık içereceği belirtiliyor.
Kerry ve Lavrov telefonda tartıştı Öte yandan, önceki gün bir telefon görüşmesi yapan ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ukrayna’da pazar günü çıkan çatışma nedeniyle tartıştı. Kremlin Sarayı’ndan yapılan açıklamaya göre, Lavrov Kerry’den “Kiev’deki ‘çabuk sinirlenen tipler’in kanlı bir çatışma çıkarmasına mani olmasını” istedi. ABD’den yapılan açıklamada ise Kerry’nin Lavrov’dan, gerekirse Doğu Ukrayna’daki Rusya yanlısı eylemcilere örgütlendikleri binalardan ve kontrol noktalarından çekilme çağrısı yapmasını talep ettiği belirtildi.
ABD ve Kiev Cenevre’ye uymuyor Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Kiev ve ABD’nin 17 Nisan’da varılan Cenevre anlaşmalarını tehlikeye soktuğunu açıkladı. Kiev’de iktidarı ele geçirenler Cenevre anlaşmalarını kabaca ihlal ediyorlar’ ifadesinde bulunan Lavrov sözlerine şöyle
devam etti: ‘Kiev yetkilileri ve onları iktidara getiren ABD ve Batılı ülkelerin krizin çözüm yollarını arayacağına Rusya Federasyonunu suçlamaya çalışması bizi çok endişelendiriyor. Onlar, Rusya’nın Ukrayna’daki olaylara karışmasının kanıtının çatışmalar bölgelerinde çok sayıda Rus silahının bulunması olduğunu iddia ediyorlar. Bu iddialar tamamen asılsız, çünkü bu bölgelerde zaten hiç bir zaman başka silah yoktu. Orada sadece Rus silah vardır, yeni bir haber değildir bu. Ama geçenlerde televizyonda gösterilen yasadışı silahlı grupların Amerikan yapımı silahları kullandığı görüntüleri gerçekten yeni ve düşündürücü bir haberdir’. Biden’ın ziyareti ayrıca Kiev’in Amerika tarafından kontrol altına alınması olarak yorumlanıyor. Biden’e eşlik eden ABD yönetim temsilcisinin gazetecilere belirttiğine göre Ukrayna’da artık ABD’li ekonomi uzmanlar grubu faaliyette bulunuyor. Ayrıca Ukrayna’ya Kiev’in alabileceği dış borçları tahsis edecek Amerikan uzmanları da gelmek üzereler. ABD artık Kiev yetkililerine dış borçlar vermiyor.
Rusya Başbakanı Dmitriy Medvedev, Rusya’nın Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Ukrayna’ya yaklaşık 250 milyar dolarlık yardımda bulunduğunu açıkladı. Rusya parlamentosunun alt kanadı Devlet Duması’nda hükümet raporunun ardından fraksiyon temsilcilerinin yaptıkları konuşmaları yorumlayan Medvedev, “Dile getirdiğiniz yaklaşık 250 milyar dolarlık bir rakam, adil bir rakam. Bu, aslında Sovyetler Birliği sonrasındaki dönemde, piyasa dışı doğalgaz ticareti dahil çeşitli ayrıcalıklar sayesinde Ukraynalı dostlarımıza ve kardeşlerimize yapılan yardımın toplamıdır” dedi. Yardımın anlamlı yapılması gerektiği tezine katıldığını belirten Rusya Başbakanı, “Ancak biz yumuşak kalpliyiz, böyleyiz ve bize çok yakın olan bir ülkeden bahsediyoruz. Bu yumuşak kalpliliğin bir zayıflık değil bir güç olduğunu düşünüyorum, çünkü tüm iyi kalpli insanlar genel olarak daha güçlü olur” ifadesini kullandı.
Dmitriy Medvedev
Maliki’den Barzani’ye ‘bağımsızlık’ tepkisi İşçi Partisi Kadıköy İlçe Başkanımız sayın Turan Baş ve Partimizin üyeleri sayın Bülent Baş ve Nevin Baş'ın anneleri Gülşen Baş vefat etmiştir. Ailesinin ve yakınlarının acısını paylaşır, başsağlığı dilerim. İşçi Partisi İstanbul İl Başkanı Osman Bilge Kuruca
Irak Başbakanı Maliki, Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin “özgür Kürt devletini kuracağız” açıklamasına sert tepki gösterdi. Al Manar televizyon kanalına konuşan Başbakanı Nuri el Maliki, Mesud Barzani’nin sözlerinin hatırlatılması üzerine, “Bu tehditleri çoktandır duyuyoruz. Çok tekrarlandı. Bence Kürtler kendi kararını Irak’tan yana kullanmıştır. Böyle olmasaydı, Irak Anayasası’nın referandumunda federal bir Irak’ta yaşamayı onaylamazdılar” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Mehmet
YUVA
rısız olduğuna dikkat çekildi.
Suudi dışişleri bakanı da görevinden azlediliyor!
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
yuvacenudi@gmail.com
Amerika’da aydın olmak
N
ancy Hessel New York Times’ın maruf gazetecisi idi. “Mulaim” yani “uyumlu” bir gazeteciydi. Verilen görevi yerine getiriyor ve “liberal” New York Times gazetesi için göçmen “Latino” ve “Hispanyol” toplulukların sorunlarını ele alan belgeseller hazırlıyordu. Onurluydu ve kendisinden onurlu değil uyumlu olması istenmişti. Çizilen çemberin dışına çıkmanın onu hangi meydan okumalarla karşı karşıya bırakacağını tahmin edemiyordu.
ABD’nin mahremine girince Bir gün İsrail-ABD vatandaşı Thomas Friedmann’ın “Beyrut’tan Kudüs’e giden yol” adını taşıyan bir kitabını okudu. Friedmann kendisini “ilerici”, “liberal”, “Filistin dostu” ve hatta FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) lideri merhum Yaser Arafat’ın “özel dostu” olarak pazarlıyor. “Güvenilir-tarafsız” Ortadoğu uzmanı olarak lanse ediyordu. O kadar ki, Arafat 1986 senesinde grubundan ayrılmış olan ve Suriye’nin desteğini arkasına almış olan Ebu Musa’ya bağlı silahlı milislerin ablukasına maruz kalıp can derdine düştüğünde bile Beyrut’ta Mr. Friedmann ile aynı binadaydı. Nancy biraz bu kitabın tesiri biraz da Thomas Fridmann’ın iddia ettiği gibi, pek “liberal” ve “objektif” olmadığı kanısında olduğu için Filistin meselesini biraz daha yakından tanımak adına Filistin’e gitme kararı alır. Arap Müslüman, Hiristiyan ve Yahudilerle görüşmeler yapar. Gözlemlerini bir kitapta toplar ve “New York’tan Kudüs’e giden yol” başlığıyla kitabını neşretmek ister. İster ama ABD’de her istediğinizi özgürce yapamazsınız. Hele hele mesele geniş kamuoyunu etkileyecek boyutta ise hiç yapamazsınız. Bilahare eğer konu Filistin gibi İsrail ve ABD’nin “mahrem” alanına giren bir mesele ise vay halinize. Üstüne üstelik bir maruf ve sevilen bir Amerikalı gazetecinin bunu yapması “depremle” eş değer kabul edilir. Mevzuat “İsrail” alakalı ise en “demokrat ve hürriyetçi” geçinen bazı “Liberaller” bile elektrik çarpmış gibi oluyorlar.
Nancy’yi engelleyen ‘gizli el’ Nancy kitabında İsrail’in maruf “insanlık dışı” uygulamalarını teşhir etmekte, Filistinli Arap Hıristiyan mahkumların askeri hapishanelerde maruz kaldıkları işkenceleri anlatmaktadır. ABD’de Hıristiyan kamuoyunu kendi maslahatları için dizayn etmeye çalışan ve bu uğurda büyük miktarda maddi ve manevi külfet harcayan “İsrail sevenlerin” yaratmaya çalıştığı “Yahudi-Hiristiyan” kardeşliğini bozmak affedilmez bir yaptırım olarak telakki edilir. “Hıristiyan” dostu İsrail’in 2 bin senedir Mesih taraftarı olan orjinal Arap Hıristiyanlar’a kötü muameleleri mubah kabul etmiş olduğunu deşifre etmek Batı’daki “imajına” olumsuz etkiler sağlar. İşte Nancy kitabında İsrail’in bu kırmızı çizgilerini çiğnemişti. Önce “nazikçe” kitabını yayınlamaması için tenbih ettiler. Anlamadı. “Bol süt, bol bal ve bol özgürlük” yurdu ABD’nin bir vatandaş olarak kendisine sağladığı “ifade ve basın özgürlüğünden” bahsetti. Bu sefer onlar onu anlamadı. Nancy kitabını yayınlamak için ülkenin en nüfuzlu medya patronlarıyla dağıtım şirketleriyle ve matbaa-neşriyat merkezleri ve kitap evleriyle mücadele etmek zorunda kaldı. En güvendiği insanlar dahi bir müddet sonra “korkudan” onu yalnız bıraktılar. Nereye gitse kime başvursa bir “gizli el” hayatını cehenneme çeviriyordu. Kitabını neşretmeye kimse cesaret edemiyordu. Buna rağmen ümitsizliğe düşmedi. Kiliselerde okullarda üniversitelerde çeşitli sivil toplum örgütlerinde kitabını anlattı, bununla yetinmedi “basın diktası” ve “faşist-ırkçı” uygulamaların ulaştığı boyuta dikkat çekti. “Siyonist” ırkçılığı, tekelci hegemonyayı ve Karanlık Sarayın (AK Saray) basın yoluyla icra ettiği “iktisadi” terörü deşifre etti. ABD’de “demokrasinin” değil “mafyokrasinin” egemen olduğunu acı bir tecrübeyle keşfetti.
‘Ruhlarını şeytana satanlar’
Seçim bürosuna baskını: 3 asker öldü Irak’ın Kerkük kentinde bir köydeki seçim merkezine düzenlenen silahlı saldırıda 3 askerin öldüğü, 6 askerin yaralandığı bildirildi.Kerkük’e bağlı Dakok beldesi Tamur köyündeki seçim merkezine kimliği belirsiz kişilerce silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda merkezi korumakla görevli 3 asker hayatını kaybetti, 6 asker yaralandı. Irak’ta parlamento seçimleri 30 Nisan’da yapılacak. Seçimler öncesi vatandaşların oy kullanacağı merkezler, güvenlik güçlerince koruma altına alındı.
Kendisini anti-semit ilan edemiyorlardı. Çünkü o da “Sami” kökenliydi. “Yahudi” düşmanlığı yaptığını iddia edemiyorlardı. Çünkü hem “Yahudi” kökenliydi hem de yaşamı boyunca ırkçılığın her türüne karşı amansız mücadele vermişti. İkiyüzlülük, onursuzluk, riyakarlık ve basındaki “dingili kırık” kalemşörler, Nancy’nin ifadesiyle “ruhlarını şeytana satanlar” (bence şeytana haksızlık etmiş, çünkü bu tipler şeytana bile külahı ters giydirirler,) Nancy’nin yüreğine fazla geldi. Birgün sessiz sedasız aramızdan ayrıldı. Ona yapılan en büyük kötülük hayatını cehenneme dönüştüren “satılık” kalemlerin ölümünden sonra hakkında methiyetler dizmesiydi. Hani Anadolumuz’da bir tabir vardır: “öldürürler ve cenazesinde en önde yürürler”. Nancy’ye, “özgür basın” cenneti ABD’de aynen böyle etmişlerdi.
Hazırlayan: Aysen BEYAZ
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2
Sudoku 1
Kakuro 1
Aydınlık
KURULUŞ. 1921
ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER
Yıl. 94 Sayı. 2355
VATAN - EMEK - NAMUS
Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi
Kakuro 2
Kare
Önder Öztürk Dünya Şafak Terzi Erdem Atay Emek Esin Turhan Toplum Özlem Konur Usta Cansu Yiğit Spor Anıl Budak Sezim Özadalı Ceyhun Bozkurt Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Kültür Sanat Hayati Asilyazıcı Gece Haber Müdürü Osman Erbil
Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Gurup Başkanı: Saynur Okuroğlu Reklam Müdürü: Kamile Karakadılar Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım Dağıtım Md. Cumali Karagöllü
Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul
Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01
Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34
Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.
Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli
Sayısal
Soldan sağa 1. Paket veya şişelere takılan etiket, şerit - İçki sofrası yemeği 2. Paylama, itap - Yassı, basık Bölüm 3. Bir gayret ünlemi - Bir İngiliz birası - Kale duvarı 4. Teğmen ve yukarısı üst düzey subayların hizmetinde bulunan er, emireri - Demir’in simgesi 5. Fas’ta bir dağ - Bir yağış biçimi Bilgili, haberli 6. Derin baygınlık hali - Yüze karşı gelen taraf, cephe 7. At üretilen çiftlik - Kasık - Tanrı 8. Alamet, nişan - İlgisi, ilişiği olan, ait 9. Sakat, hastalıklı - Bütün noktalarının odak denilen belirli 2 ayrı noktaya olan uzaklıklarının toplamı birbirine denk olan kapalı eğri, oval 10. Boyun eğen - Çayın tavı Verme, ödeme 11. Elekten geçirme - Sıcak iklimlerde yetişen ve tohumu baharat olarak kullanılan ıtırlı bir bitki türü 12. Boru sesi - Atardamar - Yol Yukarıdan aşağıya 1. Deniz - Hz Muhammed’in Mek-
ke’den Medine’ye göç etmesi 2. Üye - Bir kimseyi herhangi bir konuda uyarma, uyarı - Yüce, yüksek, ulu 3. Sodyum’un simgesi - Zihince ve bedence ortaya konulan çaba Divit, yazı hokkası 4. Bir tiyatro edebiyatı türü - Eğilimi olan - Fas’ın plakası 5. Mürekkep hokkalarına konulan ham ipek - Bir grup içerisinde yönetimi elinde bulunduran, emir veren kimse, önder, şef 6. Sözlerinin tümü veya çoğu şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri - En küçük sosyolojik birim; familya 7. Lantan’ın simgesi - Kol, dal Makine Kimya Endüstrisi (kısa) 8. Türk Standartları Enstitüsü (kısa) - Kir izi - Bir yüzölçümü birimi 9. Sanayi, endüstri - Düğme deliği 10. Bulut - Yemeklerin yanına eklenen sebze türünden yiyecekler 11. Fas’ta bir ırmak - Argoda “giysi” - Kısa ve enli bir kılıç türü 12. Akılsız, budala, alık - En kalın erkek sesi - “Fena değil” anlamında bir söz
Soldan sağa 1 Çekin para karşılığı 9 Subay (kısa) 11 Büyük mutfak sobası 12 Kılık kıyafet 14 Tatlı bir besin maddesi 15 Aşıktaşlık, flört 17 Bir masal yaratığı 19 Evcek 21 Eşek sesi 22 Bir nota 23 Önerge 25 Bir yemin sözü 27 Sri Lanka (kısa) 28 Bir oyun aracı 30 Ticarethane 32 Hakikatli 34 Seryum’un simgesi 35 Bizmut’un simgesi 36 Renkli tırnak cilası 37 Öncesiz 40 Kur’an cümlesi 42 Övgü, övme 44 Vilayet 45 Deri, tırnak, saç, boynuz gibi yapılarda bulunan protein 47 Desilitre (kısa) 49 İtalya (kısa) 50 Görkemli, heybetli
Yukarıdan aşağıya 1 Pakistan (kısa) 2 Dördül, 3 Şair 4 Doğuştan (olan) 5 Küçük mağara 6 Anlak 7 Aşı boyası 8 Sonuç olarak 9 El Salvador (kısa) 10 Plütokrasi 13 Boğa burcu 16 Muğla’nın bir ilçesi 17 Uygun 18 Elektrikte gerilim 20 Cilvebaz 24 Son zamanlarda 25 Bir seslenme sözü 26 Lekesi olmayan 29 Armağanı kabul edenin vermek zorunda olduğu karşılık 31 “... Ayhan” (şair) 33 İçinde şarap yapılan fıçı 35 Fal 38 Evlat 39 Nedensel 41 Otlar 43 Norveç’te bir nehir 46 Tantalyum’un simgesi 48 Litvanya (kısa)
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
Hazırlayan: Ercan DOLAPÇI
İpler 16 Nisan gecesi koptu B
ir kez daha hatırlatmak isterim, Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesini Abdullah Gül ile Recep Erdoğan oturup konuşmadılar açıklamaları, haberleri ve iddiaları gerçekleri yansıtmıyor. 31 Mart’ta konuştular, sonAhmet Takan ra da aracılarla mesajlaştılar ve; 18 Nisan Cuma günü Kütahya gezisinde Abdullah Gül’ün yaptığı, “Bugünkü şartlar çerçevesinde benim gelecekle ilgili bir siyaset planım yok” noktasına gelindi. Peki nasıl?.. 31 Mart-15 Nisan arasında neler olup bittiğine dair haberleri ADSIZ’ın arşivinden ulaşabileceğiniz için ondan sonrasından başlıyorum. 16 Nisan Çarşamba; AKP
Genel Merkezi’nde Başbakan Recep Erdoğan milletvekilleri ile toplantı yaptı ve anket doldurttu. Çıkan sonuçları değerlendiren Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmek istedi. Erdoğan’ın bu talebi Gül tarafından kabul edildi. Ve gece saat 23.00 sularında Recep Erdoğan Çankaya Köşkü’ne çıktı. Bu ziyaret AKP’de çok dar bir kadro dışında herkesten saklı tutuldu. Bu ziyaretin bir amacı da 17 Nisan Perşembe günü yapılacak TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısı ve onur konuğu olarak katılacak Gül’ün kamuoyunda da yüksek beklenti oluşturan “adaylık ile ilgili ne mesaj verecek” konuşmasıydı. Erdoğan-Gül gece yarısı görüşmesi ilk dakikalarda olumlu bir havada başladı. Erdoğan milletvekilleri ile yapılan değerlendirmeleri ve kendi lehine sonuçla-
Kukla Başbakan
B
aşbakan Erdoğan, telaffuz etmese de açık açık “Ben kukla bir başbakan istiyorum” diyor... Onunla yer değiştirmesi beklenen şimdiki Cumhurbaşkanı da, açıkça söylemese de, “Ben kukla başbakan olmam” diyor... Yine tam söylemesek de hepimiz biliyoruz ki, bu iki isimden biri mutlaka cumhurbaşkanı olacak.. Öteki de mutlaka başbakan olacak. Peki ama bu nasıl olacak? Başbakan, “Millet başkanını seçecek” diyor... Yani daha şimdiden cumhurbaşkanının adı “milletbaşkanı” olarak değişti... Ben asıl başka bir ihtimali de düşünüyorum. Başbakan Erdoğan, ya vazgeçip yine başbakanlıkta kalmaya karar verirse ne olacak? O zaman “Milletbaşkanının yeni yetkilerini
kim yazacak?” Erdoğan Ertuğrul Özkök geçen pazar günü “milletin başkanını seçeceğini” söylerken, sadece kukla bir başbakan istediğini ima etmedi. Aynı zamanda, adı konulmamış bir başkanlığın keyfi anayasasını da yazdı... E bu durumda Gül Cumhurbaşkanlığı’nda kalır da o yetkileri kendisi de kullanma talebinde bulunursa ne olacak? Erdoğan, tarifini bizzat kendi yaptığı “kukla başbakan” elbisesini giymeyi kabul edecek mi? Yoksa hem bize, hem de kendi partisine, “Bu âlemin tek kralı benim, ben neredeysem, iktidarın gücü ve kudreti oradadır” demek mi istiyor? 22 Nisan 2014
Güçlü bir aday Erdoğan’ı yener Erdoğan’ın oyları azalma eğiliminde. 2010 referandumunda % 58 oy toplamıştı; bu oran 2011 genel seçimlerinde % 50’ye, 2014 yerel seçimlerinde % 44’e indi. Bu oranı daha da aşağı indirmek mümkün. Ne var ki, bunun için muhalefet partilerinin ve hukuk devletine bağlı sivil toplum örgütlerinin Erdoğan’ın karşısına güçlü bir aday çıkarmak ve desteklemek için güçbirliği yapmaları gerekir. Bu adayın kim olabileceğini ciddi kamuoyu yoklamalarıyla belirlemek, daha sonra ustalıkla hazırlanacak bir seçim kampanyası yürütmek şart. Bu bağlamda, Kürt oylarının Erdoğan’a terk edilmemesi de büyük önem taşıyor. CHP’ye düşen önemli ödevler var. BDP sözcüsü Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, bu ödevi
çok açık ifade etti: “Hiçbir partiye kapalı değiliz... Nasıl şu an AKP’yle yan yana düşüyorsak CHP’yle de yan yana düşebiliriz. Bu, çözüm sürecine nasıl baktıklarından geçiyor...” dedi. CHP aklını başına toplamalı; Erdoğan’ın oyun planının sonunda aleyhlerine sonuç vereceğini görebilen (Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu örneğindeki) Kürtleri kazanmanın yolunu bulmalı. Gidişattan kaygı duyan AKP seçmenleri ve Kürtler de dâhil herkesin oy verebileceği, meydanlarda Erdoğan ile kıyasıya rekabet edebilecek, siyasi tecrübesi ve kimliği güçlü bir aday kim olabilir? Bugün için benim aklıma gelen isimlerin başında Ertuğrul Günay var. Şahin Alpay-Zaman 22 Nisan 2014
nan anketleri aktardıktan sonra Gül’e tekrar düşüncesini sordu. Abdullah Gül, aday olması halinde Recep Erdoğan’ın kararına saygı duyacağını bir kez daha tekrarladıktan sonra şu kritik çıkışı yaptı; “Etraflıca tekrar düşünün. Sizin aday olmanız halinde Türkiye’de çok büyük kaos ortamı
yaşanabilir. Ülke sizin Cumhurbaşkanlığınıza şu anki şartlar çerçevesinde hazır değil.” Abdullah Gül’ün bu sözleri ortamı buz kestirmeye yetti. Recep Erdoğan görüşme süresi 1 saate gelmişken adaylıktan vazgeçmeyi düşünmediğini tekrarladı, izin istedi ve gayet morali bozuk bir halde Çankaya Köş-
kü’nden ayrıldı. Olup bitenleri sadece çok az sayıda kurmayıyla paylaştı. O geceki görüşmede istişarelerin yalnızca ikisi arasında değil, daha sonraki günlerde Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem de olmak üzere bazı eski genel başkan yardımcılarının bulunacağı ortamda son bir kez yapılması kararı alındı. Bütün bu olanların ardından Recep Erdoğan cephesindeki yorum ve beklentilere gelelim. AKP kulislerinde konuşulanlar o ki; “Tayyip Erdoğan adaylığını açıklarsa Abdullah Gül hazırda tuttuğu yeni partiyi harekete geçirebilir. AKP’den en az 30 milletvekilini istifa ettirebilir. Anayasa Mahkemesi destekli siyasi operasyonlar da devam eder.” Çankaya Köşkü kaynakları da benzer şeyler fısıldıyor!.. 22 Nisan 2014
Diktatörün anayasal burnu A
nayasal organlar: Çene; yargıdır, bir açsın tutuklusun... Parmak; güvenlik kuvvetleridir, kürsüden salladı mı gittin kuzum... Kalça; Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü... Üzerine oturduğu yerin tapusu değişiyor, koruma altındaki canım sedir ormanı, bakmışsın havuzlu villa... Kulak; milli istihbarat... Muhalifsen, yengeye yatakta “Canım başımı kaldırdım bir kere, kimse bana indir diyemez” diye fısılda... Arşive girdin... El; maliye... Kol; özelleştirme idaresi... Avucunda; hazine... Dil; TBMM... Dilinden dökülen
yasadır... Rejimin değişmesi için diyelim ki parlamentoda anayasanın, yasaların değiştirilmesi gerekmiyor mu?.. Bunun dilinden çıkması yetiyor... Önceki gün “10 Ağustos’ta milletimiz ‘başkan’ seçecek” demesi kafidir, başkanlık sistemine geçtiniz... Yandaş medya “Başkanlık sistemi hayırlı olsun” başlığını attı zaten... Medya dediğin zaten; iki dudağı... “Bizim haberimiz yok” diyecekseniz... Var aslında... 12 senedir sürüyor... ABD Başkanı’nda bu yetkiler var mı?... Aç bak... Burun; bizatihi devlettir, sokmadığı yer yok, onu da mı görme-
diniz?.. Kendini hukuk devletinde sanan... Adı değiştirilmiş saltanatların parlamenter rejim olduğuna inanan... Bir soytarılığın demokrasi olduğuna kanan... Siyaset adı altındaki sahtekarlıkların elinde oyuncak olan bir milletin hüzünlü halidir bu... “Ama anayasa var” diyeceksin... Anayasa dediğin; ayak... Ne yana gitse altındadır... Yoksa bu kadar yıkımdan, bu kadar suçtan, bu kadar rezaletten sonra, hâlâ orada oturmasına hangi anayasa izin verir?.. Yazık sana Türkiye... Yazık, canımın içi... 22 Nisan 2014 Bekir Coşkun-Sözcü
Hacca gitmek 35 bin lira
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Gazeteci Kayacık toprağa verildi
TRABZON/DHA Yakalandığı amansız hastalığa yenik düşen NTV Doğu Karadeniz Bölge Temsilcisi 59 yaşındaki Ahmet Kayacık son yolculuğuna uğurlandı. Ahmet Kayacık için ilk tören üyesi olduğu Trabzon Gazeteciler Cemiyeti önünde düzenlendi. Eşi Hülya, çocukları Doğan ve Kuzey ile akrabaları, Trabzon Valisi Abdil Celil Öz, Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç ile siyaset, iş, spor ve medya dünyasından çok sayıda kişinin katıldığı törende meslektaşları Ahmet Kayacık’ın gazetecilik yaşamından kesitler anlattı, doğaya olan düşkünlüğünü dile getirdi. Konuşmaların ardından cenaze İskenderpaşa Camii’ne getirildi. Kayacık’ın cenazesi, öğle namazı ardından kılınan cenaze namazından sonra toprağa verilmek üzere memleketi Giresun’a gönderildi.
Akit yazarı Ersoy Dede: Emniyet ve yargı lağvedilmeli
Yeni Akit Gazetesi yazarı Ersoy Dede, emniyet ve yargı içinde örgütlendiği iddia edilen paralel yapı ile mücadele etme yolunun, gereklilik halinde emniyet ve yargının lağvedilmesi ve yeniden yapılandırılması ile olacağını belirtti. CNN Türk ekranlarında yayınlanan Aykırı Sorular programının konuğu Yeni Akit Gazetesi yazarı Ersoy Dede, Türkiye’nin siyasi gündemine dair Enver Aysever’in sorularını yanıtladı. Dede, emniyet ve yargı içinde örgütlendiği iddia edilen paralel yapı ile mücadele etme yolunun, gereklilik halinde emniyet ve yargını lağvedilmesi ve yeniden yapılandırılması ile olacağını belirtti. Dede, “Başbakan’ın 30 Mart seçimlerinde verdiği en büyük vaat ‘inlerine gireceğiz’ oldu. Başbakan inlerine gireceğiz vaadiyle seçim kazandıysa, vatandaş güçlü siyasi iradeden bu inlere neden girilmediğini sorguluyor” dedi.
Rektör beyin bilimsel derinliği kaç santim
Hac vazifesini yerine getirmenin bu kadar pahalı olduğunu bilmiyordum ben... Annem, yedi yıldır hacca gitmek için sıra bekliyordu... Kurada adı çıkmadı, sonunda bu yıl maksimum bekleme süresi yedi yılı doldurduğu için geçen hafta Diyanet’ten aradılar. Allah izin verirse bu yıl hacca gidecek... Maliyeti ne kadar? Diyanet’in organizasyonuyla giderse 17 bin lira... O da en düşük kategoride olduğu için... En yüksek kategoride gidenler 35 bin lira ödüyor... İkinci kategori 29 bin lira... Üçüncü kategoridekiler 25 bin lira...
Annemin de bulunduğu dördüncü kategori 17 bin lira... Ben bu rakamları duyunca şaşırdım. Gerçekten hac vazifesini yerine getirmek günümüz koşullarında pek çok Türk Müslüman için imkansız... Borcun olmayacak, harcın olmayacak, bir de verecek en az 20 bin liran olacak... Eşinle birlikte gitmeye kalksan 40 bin lira... Annem ve iki arkadaşı kontenjan olduğu için 2-3 bin lira fazla ödeyerek özel acenteye geçtiler. Şimdi 20 bin lira ödeyerek özel acenteyle gidecekler... Aynı acenteyle geçen yıl şubatta umreye git-
mişlerdi, 9 gün için 4 bin 500 lira ödemişlerdi. Şimdi 24 gün kalacaklar kutsal topraklarda ve 20 bin lira ödeyecekler. Daha iyi otellerde kalacaklar 35 bin lira ödüyor... Bu yıl 55 bin Türk gidecek kutsal topraklara, ne kadar para ödeyeceğimizi hesaplayın... Suudi Arabistan’ın bu işi bir ticarete dönüştürdüğü söylenirdi de anlamazdım, başımıza gelince öğrendik... Bu ülkenin memuru, emeklisi nasıl hacca gitsin? Günümüzde ibadet yapabilmek için bile zengin olmak gerekiyor! 22 Nisan 2014 Cengiz Semercioğlu-Hürriyet
Trakya Üniversitesi’nce hazırlanan Köprü dergisinin logosundaki Türk bayrağı, internet sitesinden de Atatürk’ün resmi çıkarıldı... Derginin yönetmeni: “Bunda bir art niyet yok. Biz burada estetiği de düşündük” diyor. Üniversite Bulgar sınırına çok yakın... Sınır ötesine doğru bir düşünsel kayma mı oldu acaba? Bu arada... Kayseri Erciyes Üniversitesi öğrencileri Mehmet Perinçek’i “Ermeni Soykırımı İddiaları”nın tartışılacağı panele davet ediyor. Rektörlük Mehmet Perinçek’i: - Yeterli bilimsel derinliğe sahip olmadığı, gerekçesiyle reddediyor. Paneli iptal ediyor. Perinçek Rus arşivlerinde 10 yıl bu konuyu araştıran ve 11 kitap yazan bir akademisyen. Rektör beyin bilimsel derinliği kaç santim, o 22 Nisan 2014 merak ediliyor... Melih Aşık-Millilyet
YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 07.00 Ulusal Haber 08.00 Televizyon Gazetesi 10.00 Ekopolitik 11.00 Mutlu Yaşam 12.00 Haber Masası 14.00 Püf Noktası
10.00 Ezgi Değirmencioğlu ile Haber Saati 10.37 Ekonomi 14.00 Öğleden Sonra 17.00 Akşam Haberleri 18.15 Yüksek Adrenalin 19.00 Halk Haber 19.35 Hakan Aygün Analiz 20.00 Komplo Teorileri 21.00 En Ana Haber 22.00 Nereye Gidiyoruz? 00.00 İsmail Dükel ile Gün Sonu Haberleri
07.30 Uyan Türkiye 10.00 Keyifli Sabahar 12.00 Belgesel 13.00 Haber 13 14.00 Dizi 15.00 Bahar’la Güzel Şeyler 17.00 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 20.00 Bilinen Doğrular 22.30 Umman 00.00 Keyifli Sabahar “T”
10.00 Biz Bize 11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 15.30 Dünyadan Haberler 16.00 Güncel 18.00 Spor Haberleri 18.30 Günce 20.00 Ana Haber 21.00 Geleneksel 23 Nisan Organ Nakli Balosu 23.00 Belgesel 00.00 Gece Haberleri
12.00 Bugün 14.00 Günlük 16.00 Dünya Hali 16.30 Paranın İzi 16.45 Afiş 17.00 Ana Haber 17.40 Spor Vizyon 18.00 Ana Haber 19.25 5N1K 20.45 Aykırı Sorular 21.30 Tarafsız Bölge 23.30 Burada Laf Çok
11.00 Haber Merkezi 12.15 23 Nisan Özel 13.00 Öğle Bülteni 14.00 Günün İçinden 14.15 23 Nisan Özel 15.00 Günün İçinden 16.00 Günün İçinden 16.15 23 Nisan Konseri 17.00 Akşam Haberleri 18.15 Gece Gündüz 20.00 Ana Haber 21.10 Çocukların Acabaları 23.15 İlber Ortaylı ile
09.00 Doktorum 11.00 Mutfağım 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Ana Haber 20.00 Ankara’nın Dikmeni 23.00 Takip “Yarışma”
06.45 Bugün 09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.30 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 17.00 Beni Affet 19.00 Star Haber 20.00 Muhteşem Yüzyıl 23.30 Dizi
09.15 Pepee
08.40 Aramızda Kalsın
10.00 Her Şey Dahil
12.00 Özge ile Yeni Hayat
23.15 Fatih Harbiye
22.30 Barcelona-Real Madrid
07.00 Kahvaltı Haberleri
10.00 Eline Sağlık 11.30 İyi Fikir 13.00 Haber 13.15 Spor 13.30 Elde var Hayat 15.00 Aileler Yarışıyor 17.00 23 Nisan Çocuk Şenliği Gala Programı 19.00 Haber 19.55 Kızıl Elma 22.45 Joker 00.20 Cahit Zarifoğlu
13.35 Gündem 15.00 Haber 15.35 Gündem 16.00 Haber 16.30 Haber Özetleri 16.35 Bin Kişiye Sorduk 18.00 Haber 18.30 İnsan 19.50 Kuklagiller 20.00 Ana Haber 21.00 Ufuk Çizgisi 22.30 Açı
11.00 Haber Masası 12.25 Dünya Raporu 13.00 Gün Ortası 14.45 Ekonomide Görünüm 15.00 Güne Bakış 16.40 Ekonomide Görünüm 17.00 Ana Haber 18.00 Akşam Raporu 20.00 Televizyon Gazetesi 21.00 Habertürk Gündem 23.30 Okan Bayülgen Sunar
12.30 Parantez 13.30 Film 15.00 Hong Gil Dong 16.00 Hayat ve Sağlık 16.30 Ayhan Aşan ile Safa Geldiniz 18.00 Kum Saati 19.00 Sporaktif 19.30 Ana Haber 20.15 Hong Gil Dong 21.30 Haber Ötesi 23.00 Film
07.00 Nickelodeon Kuşağı
11.00 Veep 12.00 Ellen Show 13.00 Cleveland Ateşi 14.00 The Wedding Band 16.00 Ellen Show 17.00 Cleveland Ateşi 18.00 The Wedding Band 19.00 Veep 21.00 Doctor Who 22.00 The Tonight Show with Jay Leno 23.00 Hemlock Grove
06.45 Çalar Saat 10.15 Ömre Bedel 12.30 Yemekteyiz Anadolu 14.30 Unutma Beni 16.30 Esra Erol’da Evlen Benimle 19.00 Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Fox İzliyoruz 21.00 Not Defteri 23.45 Çocuklar Duymasın
08.40 Genç Şefler 09.30 Annem 11.10 Kavak Yelleri 13.00 Merhamet 15.00 Hanımın Çifliği 17.15 Genç Şefler 18.10 Painkiller Jane 19.50 Film: Evde Tek Başına 21.30 Film: Dedemin İnsanları 23.50 Lie To Me
12.00 Gülben 14.00 Lezzet Haritası
14.30 Anlatacaklarım Var
15.00 Misafir Ol Bana
17.00 Oynat Bakalım
17.45 Pepee
18.00 Komedi Dükkanı
18.15 Ana Haber 19.15 Büyük Risk 20.00 Sevdaluk
19.00 Survivor Panorama 20.30 Astro Boy “Animasyon”
15.00 Haber Merkezi 18.00 Spor Ana Haber 18.40 Günün Yorumu 19.00 Ana Haber 20.00 Sinema 22.00 Medyanın Halleri
10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert 13.00 Kızlar ve Aileleri 15.00 Alemin Kralı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 atv Ana Haber 20.00 Kara Para Aşk 23.15 Kim Milyoner Olmak
00.00 Gece Raporu
İster?
12.00 Believe 14.00 Revolution 18.30 Ninja Kaplumbağalar 19.00 Hell on Wheels 20.00 Suburgatory 21.00 Major Crimes 22.00 Vikings 23.00 Game of Thrones
Hazırlayan: Ece KIRBAŞ
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
TSK Armoni Mızıkası’nın üstün şefleri ve solistlerimiz ‘İyi bir şef’in bütün müzikal özelliklerini taşıyan Aycan Topaloğlu yönetimindeki TSK Armoni Mızıkası, şimdi üç sopranoyu içeren ‘Anadolu Sopranoları’ adlı gruba eşlik ediyordu. Her biri farklı renklerden oluşan bu üç güzel sesin sahipleri, Türkiye ve dünya sahnelerinde başarı kazanmış sanatçılarımızdı TARIK TAL AYCAN TOPALOĞLU
BORA ATEŞYAKAN
O Ahmet SAY
DTÜ Festivali kapsamında 19 Nisan akşamı, 70 orkestra sanatçısından oluşan ve 188 yıllık geçmişiyle ülkemizin seçkin bir senfonik bando topluluğu olan Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Mızıkası’nın çok değerli solist sanatçılarımıza eşlik ettiği bir klasik müzik akşamına konuk oldum. ODTÜ Kültür Merkezi’nin büyük salonu olan “Kemal Kurdaş Salonu”nu dolduran müzikseverlerle birlikte olağanüstü bir konser akşamı yaşadıkSize öncelikle TSK Armoni Mızıkası’nı kısaca tanıtmak isterim: K l a s i k müzik eserlerini başarıyla seslendiren bu değerli topluluğun kökleri, 1826 yılında kurulan askerî bando ve müzik eğitimi kurumu “Musika-i Humâyun”a uzanır. Cumhuriyetin kurulmasından önceki adı “Makâm-ı Hilâfet Mızıkası” olan ve Cumhuriyetin ilânını izleyen aylarda Atatürk tarafından Ankara’ya getirilerek etkinliklerini “Riyaset-i Cumhur Musikî Heyeti” adı altında başkentte sürdüren orkestramızın günümüzdeki adı, “Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Mızıkası”dır. Yine günümüzde, topluluğun şefi Aycan Topaloğlu, yardımcı şef Tarık Tal, “İcracılar Kısım Şefi” ise Hikmet Erdal Karayiğit’tir. Konser, Çaykovski’nin “Romeo ve Juliet” uvertürüyle başladı. Orkestrayı yöneten Tarık Tal, topluluğa kanat geren kol ve beden hareketlerinin yapıcılığıyla “sağlam ama yumuşak vuruşlu” bir şef üslûbu sergiliyordu. Şef Tarık Tal’ın bu dirayetli kavrayışı sonucunda, orkestrada olağanüstü bir beraberlik ve bütünlük sağlandığını yaşadık. Müzik sanatında ses perdelerini şaşmaz bir kesinlikle vermek anlamına gelen “entonasyon”, ancak bu kadar doğru, yerinde olabilirdi. Ben bu başarıyı, topluluğun müzik disiplinine ve şefin titizliğine bağladım. Şefimiz,
sehpasındaki partisyona çok seyrek göz attığına göre, sanıyorum “Romeo ve Juliet” uvertürünü ezbere yönetiyordu.
TSK’da ‘orkestra şefi’ nasıl yetiştirilir? Yararı olacağını düşünerek okurlarıma Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bando şeflerinin nasıl yetiştiğini açıklamak isterim: Silahlı kuvvetlerimizde “şef” olarak görev yapan bütün müzikçiler, ortaokulu bitirdikten sonra, Ankara’daki Askerî Mızıka Okulu Komutanlığı’nda dört yıl teori ve çalgı öğrenimi görürler. Mezunlarının en yetenekli ve başarılı olanları ise Ankara Devlet Konservatuvarı’nda yüksek müzik öğrenimini “orkestra şefliği” dalında sürdürerek gerekli birikim ve donanımları elde ederler. Yurt yüzeyine yayılmış çok sayıda askerî bandonun yanı sıra, üst düzey bir senfonik bando olan TSK Armoni Mızıkası da bu deneyimli şefler tarafından yönetilmiştir. Topluluğun günümüzdeki şefi Aycan Topaloğlu, ünlü şeflerimizden Gürer Aykal’ın ve şeflik alanında bir eğitim uzmanı olan Sabahattin Kalender hocamızın öğrencisi olarak yetişmiş, Konservatuvarı 1984 yılında bitirmiştir. TSK Armoni Mızıkası’nın yardımcı şefi Tarık Tal’ın da yine Ankara Devlet Konservatuvarı Kompozisyon Ana Sanat Dalı ve Bando Şefliği Bölümü’nden 1999 yılında “Bando Teğmen” olarak mezun olduğunu ekleyelim.
‘Rhapsody in Blue’da Bora nasıl esti Programda ikinci olarak yine Tarık Tal’ın yönetiminde seslendirilen, Amerikalı besteci George Gershwin’in ünlü “Rhapsodie in Blue” adlı piyano ve senfonik orkestra için yazdığı eseri dinledik. Orkestramızın piyanodaki solisti Bora
3 SOPRANO
Ateşyakan’dı. Bu özgür formdaki eserin parlak kayıtlarından biri, 1999 yılında piyanistimiz Fazıl Say ve şef Kurt Masur yönetimindeki New York Filarmoni Orkestrası tarafından seslendirilen Teldec CD’si olarak bilinir. Pek öyle değil: Askerliğinin son aylarında yine TSK Armoni Mızıkası eşliğinde, söz konusu eseri solist olarak yorumlayan Fazıl’ın mutluluğunu unutamam. Çünkü yaylı çalgıların bulunmadığı TSK Armoni Mızıkası’nda kemanlar yerine klarnetler yer alıyordu ve böylece kemanların tiz sesleri klarnetlerle çok daha parlak tınlıyordu. Genelkurmay Başkanlığı, çok anlamlı yönleri olan bu konserin CD üretimini de sağlamış, başta basınımız olmak üzere, geniş bir müziksever çevreye armağan etmişti. 19 Nisan akşamı aynı coşkulu yorum, piyanistimiz Bora Ateşyakan’la birlikte yinelendi. Piyanistimizin de konser şevki, orkestradan yükselen parlak tınılar dolayısıyla yükselmiş, Ateşyakan, zaten yutmuş olduğu esere, doğallıkla tertemiz ve coşkulu bir yorum getirmişti. Daha önce birkaç kez dinleme fırsatını bulduğum Bora’nın bütün teknik zorlukları rahatlıkla aşabilen üstün ve duyarlıklı bir piyanist olduğunu söylemeliyim. Sanatçımız, halen Ankara Devlet Konservatuarı’nda “Opera-Şan Sanat Dalı”nın Başkanlığı görevini sürdürmektedir. Bir noktayı daha belirtmek istiyorum: Fazıl ve ondan yıllar sonra Bora, Ankara Devlet Konservatuarı’nda görev yapan iki piyanist ve piyano eğitimcisi profesörümüz Selçuk Gündemir ve Kâmuran Gündemir’in öğrencisi olarak yetişmişlerdir. Piyanist Bora Ateşyakan’ı tanıtmak için başka söze gerek var mı?
‘Anadolu Sopranoları’ ODTÜ’deki bu olağanüstü kon-
ser, içimizde duygu fırtınaları estiren ilginç ve doyurucu bir finalle tamamlandı: Çok rahat ve tutarlı olduğu için “iyi bir şef”in bütün müzikal özelliklerini taşıyan Aycan Topaloğlu yönetimindeki TSK Armoni Mızıkası, şimdi üç sopranoyu içeren “Anadolu Sopranoları” adlı gruba eşlik ediyordu. Her biri farklı renklerden oluşan bu üç güzel sesin sahipleri, Türkiye ve dünya sahnelerinde başarı kazanmış sanatçılarımızdı: Esin Talınlı, Çiğdem Önol ve Funda Saltaş. Üçü de Atatürk’ün kurduğu Ankara Devlet Konservatuvarı’ndan ve üçü de günümüz iktidarı tarafından kapatılmak istenen Ankara Devlet Operası’nın solist sanatçılarındandı! Müzik sanatında insan sesinin ayrı bir etkileyiciliği var. Kim ne derse desin, “ses müziği” cana daha yakın! Bu gerçeği bir kez daha yaşadım: Üç sopranomuz, insanın insana seslendiği bu sanattaki deneyimli ve gelişkin düzeyiyle her çeşit ses ustalığını kolaylıkla uygulayan, kıvrak sesleri, tekniği ve yeteneğiyle değişik türdeki şarkıların hızlı pasajlarındaki ince farkları seslendirmeyi başaran uluslararası üstünlüğü temsil ediyordu: Johann Strauss’un “Polka”sından tutun, Rossini’nin “Sevil Berberi” adlı operasındaki “Rosina’nın aryası”na, müzikallerin tanınmış parçalarından, orkestrada bir Muammer Sun yaratıcılığı olan “Harmandalı” adlı oyun havasına, “Gesi Bağları” adlı yaygın Kayseri türküsünden, “Gökte yıldız ay misun?” adlı Karadeniz türküsüne, hatta popüler Latin müziğinin “La Bamba” adlı rumbasına kadar, dinleyicileri koltuğunda hop kaldırıp hop indiren bir müzikti bu... Ne diyeceğimi, nasıl yazacağımı şaşırıyorum. Şöyle yazabilir miyim acaba? Dökümünü vermeye çalıştığım bu parlak müzik akşamının, olağanüstü fırsatlarla yinelenmesini umutla bekliyoruz.
‘BODENSEEFESTIVAL’de Türk kültürü ve ‘Hürrem Sultan’
Deniz Olgay YAMANUS
Almanya’nın güneyindeki Constance Gölü kıyısındaki Friedrichshafen kentinde, 1989 yılından beri devam eden festival, bu yıl Türk kültürüne ayrılmış. 2 Mayıs - 8 Haziran tarihleri arasındaki yoğun programında Fazıl Say’a geniş yer verilmiş, Alman Flarmoni Orkestrası, Borusan Quartet ve solo konserler ile izleyicilere unutulmaz anlar yaşatacaktır. Diğer katılan sanatçılar ise Murat Üstün (piyano), Borusan Quartet ile Ferhan-Ferzan Önder, Burhan Öcal ve İstanbul Oriental Ensamble, Anadolu
Ateşi, Türk filmleri, Türk edebiyatında 8 yazar ve kitapları programlarının yanında İstanbul Devlet Opera ve Balesi iki program ile festivale renk katıyor. Geçtiğimiz sezon, festival yönetiminden yetkili kişi İstanbul’a gelip, izledikleri “Hürrem Sultan” ve “DansMavi” prodüksiyonlarına karar verilmişti. Yazışmalar, araştırmalar, sözleşmeler... Başkoreograf Ayfer Zeren’in yoğun çabaları ve Genel Müdürlüğü’nde desteği ile sona geliyoruz. 11-12 Mayıs tarihlerinde “Hürrem Sultan”, 14 Mayıs tarihinde de “DansMavi” eserleriyle İstanbul Balesi BODENSEEFESTIVAL’ inde olacak. 17 Nisan 2012’de İstanbul’da
prömiyeri gerçekleştirilen “Hürrem Sultan”, üçüncü sezon ve son temsillerini 24-26 Nisan, 24-27-2931 Mayıs tarihlerinde Kadıköy Süreyya Opera Sahnesi’nde seyircisi ile buluşturuyor. Koreografisi Oytun Turfanda tarafından gerçekleştirilen eserin müziği Nevit Kodallı’ya ait. 1977 yılında Ankara Devlet Opera ve Balesi sahnesinde oynanmıştı. 2002 yılında genç yaşta kaybettiğimiz, Türkiye’nin sayılı koreograflarından Oytun Turfanda’nın hayallerinden biri de eserinin Avrupa sahnelerinde oynanmasıydı. Şimdi gerçek oluyor, keşke görebilseydi... Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’a duyduğu aşkı konu alan bale, öz oğullarını ikti-
dara getirmek isteyen Hurrem’in, yanlış bir kararla kendi oğlunu öldürtmesine yol açtığı Süleyman ile olan hikayesini, dramatik bir şekilde gözler önüne seriyor. Oytun Turfanda’ nın kendi deyişiyle ‘’tarihin tozundan, pasından arıtarak, yalın ve duygusal bir anlatımla’’ sahnelenen eserdeki folklorik öğeler, dönemin ruhunun yansıtılmasını sağlıyor. Osmanlı’nın tarihsel dokusunu yansıtan dekorlar Efter Tunç’a, kostümlerse Serdar Başbuğ’a ait. İlk sahnelendiği tarihten bu güne hala sahnelerimizde oynanan eseri yaratan Oytun Turfanda’yı saygıyla anıyorum.
Yeni albümler
aptulelcioglu@gmail.com
MANGA ‘Işıkları Söndürseler Bile’
Manga, 2004 yılında ilk albümünü çıkarttığında, popülerleşen rock ortamına farklı fikirleri ve kendine has soundunu getirebilmiş bir grup olarak dikkatleri çekmişti. Ancak ilk albümden gelen aşırı ünün ileride grubun ayağına çelme atmasından da korkulmuyor değildi. Zaman içinde çıkan albümler böylesi endişeleri sonuçsuz bıraktı ve grubu bugünlere taşıdı. Genelde iki yıl arayla sunulan albümler geleneğine uygun olarak Manga, bugünlerde de yeni albümü “Işıkları Söndürseler Bile’’yi çıkardı. Manga albümlerinde prodüktör koltuğunda gördüğümüz Haluk Kuruosman’ı bu sefer görmüyoruz. Manga’nın gitaristi Yağmur Sarıgül albümün prodüktörlüğünü tek başına üstlenmiş. Grubun müzikal sunumu ve başarısında Kuruosman’ın katkısının önemli olduğu su götürmez bir gerçek olsa da Sarıgül’ün de bu başarıyı sürdürebildiğine şahit oluyoruz. 12 şarkının bulunduğu albümde bestelerin çoğu vokalist Ferman Akgül ile gitarist Yağmur Sarıgül imzasını taşıyor.
“Yaranmaz Aşık’’ şarkısının sözü ve müziği ise Aziz Üstün’e ait. Her albümde rastladığımız gibi “Işıkları Söndürseler Bile” de de özel bir konuk geleneği sürüyor. ‘’Bize Müsaade Ettim’’ şarkısında Kenan Doğulu eşlik ediyor. 1992 yılında intihar eden dansöz Seher Şeniz’in intihar mektubundan alıntılar içeren ‘’Eriyorum Nihayete’’ şarkısı ve ‘’Dem’’ isimli enstrümantal çalışma da albümün dikkat çeken çalışmalarından. Özellikle “Dem” isimli parçada perküsyon ustası Cem Bergamalı’nın konuk olması da yorumun gücünü arttırmış.
BAHAR GÖKSU
‘Rüzgar Uyumuş’
2000 yılında çıkardığı ve J.S.Bach yapıtlarını yorumladığı klasik müzik CD’siyle tanıdığımız arp sanatçısı Bahar Göksü yeni albümü “Rüzgar Uyumuş”ta geleneksel Türk müziği eserlerini yorumlamış. Ankara Devlet Konservatuvarı Arp bölümünde okumuş olan Göksu, 1990’ da İtalya’ nın Siena kentinde Accademia Chigiana ‘ da Susanna Mildonian’ nın sınıfından diploma aldı. Aynı yıl Rus Filarmoni Orkestrasıyla, Shirley Verret ve Kristian Johannessen’in de oynadığı Cavalleria Rusticana operasında çaldı.199293 yıllarında New York’ ta Gloria Agostini ile arp çalışmalarını sürdüren sanatçı, aynı kentte konserler verdi. Ankara Devlet Opera ve Balesinde uzun yıllar Arp grup şefliği yapan ve Hacettepe Devlet
Konservatuvarında da 5 yıl süreyle Arp dersleri veren Bahar Göksu; halen, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrasında arp sanatçısı ve Cemal Reşit Rey Orkestrasında da Arp grup şefi olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Bahar Göksu, yeni albümü “Rüzgar Uyumuş”ta geleneksel müziğimizin ezgilerini çok sesli müziğe taşıyarak arp ile yorumlamış. Albümde “Nikriz Sirto”, “Sultaniyegah Sirto” gibi saz eserleri yer alırken, “Kız Sen Geldin Çerkez’den” ve “Kadıköylü” gibi eserlerde arp yorumuyla karşımıza çıkıyor.
Kardeş Türküler ve Filistinli Reem Kelani aynı sahnede Kardeş Türküler ve Filistin müziğinin modern yorumcusu Reem Kelani 26 Nisan’da TİM Maslak Show Center’da muhteşem bir konser verecek. Boğaziçi Üniversitesi’nden yola çıktıklarından bu yana 21 yıl geçen Kardeş Türküler, 21 yıldır “halkların kardeşliği”ne yaptıkları müzikal vurguyla Anadolu, Mezopotamya, Trakya ve Kafkasların halk şarkılarını seslendiriyor. Kardeş Türküler Maslak TİM Center’da vereceği konserde de çok kültürlü bir coğrafyada birlikte barış içinReem de yaşama Kelani
umudunu sahneye taşıyacak. Konserde Alevi deyişlerini, Ermenice, Türkçe, Kürtçe, Arapça, Rumca, Lazca şarkıları, Balkan, Süryani melodilerini seslendirecek olan Kardeş Türküler’e kuşağının en önemli Arap kadın vokallerinden Reem Kelani eşlik edecek. “Sprinting Gazelle” (Koşan Ceylan) adlı albümündeki anavatan ve diaspora konulu Filistin şarkılarıyla dünya çapında takdir ve beğeni kazanan Kelani, konserlerinin yanısıra Arap müziği üzerine dersler veren bir öğretim üyesi ve yayıncı. Reem Kelani Türkiye’deki konserinin ardından Bergen Filarmoni Orkestrası ile birlikte Norveç’te bir konser verecek. Kardeş Türküler konserinde şarkıların yanısıra dans ve beden perküsyonu gösterisi de yer alacak.
Hazırlayan: Sema SEZEN
Her çocuk sanatçıdır Sonsuz yaratıcılıkları ve özgür ruhlarıyla dünyanın en büyük sanatçılarının bile önüne geçen çocukların, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlamanın en güzel yolu sanatla buluşturmaktır
T Fatma B. BELGE
üm sanatçılar çocuk olmak ister; özgün, özgür, cesur ve yaratıcı olabilmek için... Picasso gibi sanat tarihinde kırılma yaratan büyük bir sanatçı bile çocuklar gibi resim yapabilmek istiyordu: “Rafaello gibi resim yapmak dört yılımı aldı, bu keratalar gibi resim yapabilmek içinse bütün ömrümü harcadım” diyen Picasso’ya göre “Her çocuk bir sanatçıdır, sorun büyüdüğümüzde nasıl sanatçı kalabileceğimizdir”. Linda Whitney Peterson ve Milton Edward Hardin 1997 tarihli “Children in Distress. A Guide for Screening Children’s Art” başlıklı kitapta, Nazi toplama kamplarında esir tutulan bazı çocuk ve yetişkinlerin gizlice resim yaptıklarını belirtir. Yakalansalar, bunun için öldürüleceklerini bilmeleri onları yıldırmıyordu. “Her gün yaşayabilmek için bunu yapmak zorundaydık” demişti oradan kurtulan biri... Gerçekten de sanat, sadece çocuklar için değil herkes için kendini, düşüncelerini ve duygularını ifade etme ihtiyacına karşılık veriyor. Özgürlük duygusunu büyütüyor.
‘5 kat, 5 duyu’ İstanbul Modern, Pera Müzesi ve Sakıp Sabancı Müzesi çocukların sanatla ilişkisini her zaman önemsiyor ve sadece 23 Nisan’larda değil, sık sık çocuklar için atölyeler düzenliyor. Bu sene 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında Pera Eğitim ve Çağdaş Drama Derneği İstanbul Şubesi “5 Kat, 5 Duyu: Müzede Yaratıcı Drama” başlıklı bir çalışma yaptı. 7-12 yaş grubuna yönelik bu çalışmada amaç; yaratıcı drama yöntemlerini kullanarak çocukların rol yapma, doğaçlama ve oyunla, müzeyi yaşayan bir mekan olarak deneyimlemelerini sağlamak, müze bilinçlerini ve estetik becerilerini geliştirmekti. Bu etkinliğe katılan çocuklar “sanat eserlerinin duygularını” anlamaya çalıştılar. Birinci katta sergilenen Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri’nden geceleri yükselen tuhaf sesleri, Kütahya Çini ve Seramikleri’nden gelen güzel kokuları, ikinci katta kendi aralarında konuşan tabloları, üçüncü katta dokununca canlanan Picasso gravürlerini, dört ve beşinci kattaki bazen görünmez olan cam objeleri keşfettiler. Daha önceki günlerde de “Picasso’nun Doğduğu Evden Gravürler” sergisi kapsamında bir atölye çalışması yapmışlardı. Feyziye Mektepleri Vakfı Erenköy Işık Anaokulu’nun miniklerinin ise Picasso’nun yapıtlarından yola çıkarak yaptığı ve Pera Müzesi’ndeki Picasso sergisine alternatif sunan resimleri de bu büyük sanatçıyı yalancı çıkarmıyordu doğrusu...
Çocuklara özel... 23 Nisan Çocuk Bayramı’nı kutlamanın en güzel yollarından biri çocuklarımızı sanatsal bir etkinlikle buluşturmak. Bakın müzeler neler hazırlamış: Sakıp Sabancı Müzesi’nde bugün çocuklar için çok özel bir program var: Çocuklar, bilgisayarsız, tabletsiz de yaşanabileceğini, geleneksel oyunları oynarken çok eğlenebileceklerini görecekler. Önce “ Uzak Komşu Yakın Anılar - Türkiye ile Polonya İlişkilerinin 600 Yılı” sergisini gezecek, ardından oyunlar oynayacaklar. Tabii mendil kapmaca, sek sek, ip atlama, ebe tura gibi oyunlar bu sergideki kavramlar ve objelerle birleştirilecek. Bu etkinlik 5 yaş ve üstüne yönelik. İstanbul Modern, bayramı 9. Çocuk Şenliği kapsamında, Sarkis’in müze koleksiyonundaki “Gökkuşak” adlı yapıtından esinlenilerek tasarlanan “Hayalin Yedi Rengi” adlı programla kutluyor. 22 Nisan - 27 Nisan arasında düzenlenen programa 3 bin çocuk katılıyor. Bu çocukların yaptığı resimler, 29 Nisan - 04 Mayıs 2014 tarihleri arasında sergilenmek üzere, müze binasının ön cephesinde birleşerek büyük bir gökkuşağına dönüşecek. Pera Eğitim, 23 ve 24 Nisan’da Pera Müzesi’nde “Pinhole Kamera Atölyesi” başlıklı bir fotoğraf etkinliği düzenliyor. Atölyede katılımcılar fotoğrafın tarihsel gelişim sürecini analiz edebilecek, Pinhole (İğne Deliği Fotoğraf) kamerayı nasıl yapabileceklerini, aynı zamanda fotoğrafın ve karanlık odanın temel sırlarını deneyimleyecekler. Bu etkinlik 7-12 yaş grubuna yönelik. İstanbul Oyuncak Müzesi, 9. yaşını 23 Nisan’da dünyada barış, sevgi ve kardeşlik dilekleriyle kutluyor. 3 yaştan itibaren çocuklara yönelik etkinlikler, gönüllü olarak tahta oyuncak yapmak istemesiyle müze ailesine katılan Hollandalı Theo Hasselo, çocukların deyişiyle “Theo Dede”nin heykel açılışıyla başlayacak. Barış gemisi drama atölyesi ile dünyanın her yerine sevgi ve barış mesajları gönderecek çocuklar boyama atölyesinde de kendi teknelerini renklendirecek ve bugünün anısı olarak evlerine götürecekler.
Etkinliğe katılan çocuklar sanat eserleri üretilirken hissedilen duyguları anlamaya çalıştılar.
Halk ozanı Âşık Daimi mezarı başında anıldı İSMAİL AYDOĞMUŞ
B
undan 31 yıl önce aramızdan ayrılan Halk Ozanı Âşık Daimi İstanbul Karacaahmet Dergahı yanında bulunan mezarı başında anıldı. Anmada Âşık Daimi sevenleri anmaya katılmayan ama Daimi’nin türkülerini söyleyen sanatçıların; ozana ait türküleri okurken; türkü sözlerini bozduklarını ve ozanların imzası sayılan mahlaslarını okumadıklarını söyleyerek onları eleştirip sitem ettiler. Törende ozanın kızı yazar Yadigar Orhan Aydın, oğlu Ali Naki Aydın’ın da yaptıkları konuşmalarda gelenlere “duyarlılıklarından dolayı” teşekkür ettiler. Mezar başı anma töreninden sonra araçlarla Alibaba Sultan Zade Pir Feyzullah Efendi Eğitim, Kültür Tanıtma
Araştırma Derneği’ne gidildi ve Daimi burada da türkü ve konuşmalarla anıldı. Dernek başkanı Ali Rıza Can ve Alibaba evlatlarından dede Yahya Aslandaş yaptıkları konuşmalarda “Birlik olmak gerektiği”ni vurguladılar. Şair İsmail Aydoğmuş’un sunumunu yaptığı toplantıda, yazar Süleyman Zaman Âşık Daimi hak-
kında bilgiler verdi. Törene katılan diğer sanatçılar şunlardı: Selahattin Akarsu, Erdoğan Doğan, Tuncelili Helin,Erdal Yoksul, Ozan Şah Hüseyin, Ozan Garip Yadiğar, Ozan Şaraldı, Ozan Timurlenk, Şair Yeter Şahin, Leyla Salbaş, Zaralı Şadiye Gürbüz, Sami Biberoğlu, Sabri Galip Doğan, Fazlı Şen, Ahmet Şahin, Faruk Kos, Eren Akyüz. Asıl adı İsmail Aydın olan Âşık Daimi (1932 - 1983) TRT İstanbul radyosunda kayıtlı sanatçı olarak görev yapmış, kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiştir. Ozanın çok sayıda kayıtlı eseri bulunmaktadır. “Kâinatın aynasıyım, gönül sabreyle sabreyle”, “Ötme bülbül ötme gönlüm hoş değil” “Nidem benim gülüm solduktan sonra”, “Bu da gelir bu da geçer ağlama” eserleri bunlardan bazılarıdır.
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Hayati
ASILYAZICI hayatiasilyazici@yahoo.com
ELEŞTİREL BAKIŞ
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
Bir Brahms ustasının resitali
G
enç piyano virtüözü Devlet Devrim Öztaş, Brahms’ın bestelerinden oluşan bir resital verdi. İstanbul Filarmoni Deneği’nin ayda iki kez verdiği konserlerdendi. On beş günde bir her pazartesi Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde bulunan Yunanistan Başkonsolosluğu’nun konser salonunda Filarmoni Derneği’nin konserleri düzenlenmektedir. 21 Nisan 2014 Pazartesi günü bir Brahms şöleni yaşadık. Resitalin solo sanatçısı Devlet Devrim Öztaş’tı. Brahms’ın sonatlarının yer aldığı programda Ahmet Adnan Saygun’un halk ezgilerinden esinlenerek yazmış olduğu “5 Damla” adlı sıcak ve sevimli yapıtı yer almıştı. Cumhuriyet aydınlanmasının çok sesli müzik alanında yer alan, bu alanda öncülük eden Türk Beşleri’nden A. Adnan Saygun, halk müziğimizi zengin kaynaklarından yararlanarak ezgilerin ve türkülerin çok seslendirilişi konusunda titiz ve özenli çalışan bestecilerimizden biriydi. Atatürk’ün buyruğu ile açılan Ankara Devlet Konservatuarı için üç ünlü yabancı müzik insanı davet edilerek görevlendirilmişti. Paul Hindemith, Carl Ebert ve Bela Bartok’tu. Saygun ve Türk Beşleri Bela Bartok’un halk müziği, halk dansları kısaca halk bilimi üzerine çalışmalarından yararlanıp bu alanda çok başarılı örnekler vermişlerdir. “5 Damla” işte Saygun’un bu çalışmalarından biridir. Piyano sanatçısı Devlet Devrim Öztaş’ın Brahms yorumcusu olarak Saygun’un yapıtına yer vermesi bestecilerimiz açısından önemli bir olaydır. Yerli bestecilere programlarda yer verilmesi çok sesli müziğimizin hem gelişmesini hem de ilgi uyandırmasını sağlar. Bu konudaki duruşunun sanatı açısından doğru olduğunu belirtmeliyim. Konser ve resitallerine bakıldığında sanatçımızın oldukça geniş olan repertuvarında Brahms ve müziği özel ve öznel yer tutmaktadır. Bu nedenle resitalin adı “Brahms Konseri” diye nitelendirilmiştir. Bir piyano virtüözü olarak sanatçı Öztaş’ın resitalinin ağırlığını Brahms’ın sonatları oluşturuyordu. Sanatçı, Saygun’dan Brahms’a geçişini Intermezzo (Op, 117) ile yaptı. Sanatçıyı ilk kez dinleyenler bile bu Intermezzo yorumundan bir Brahms tutkunu olduğunu anlayabilirler. Ardından “Piyano Parçaları” (Op: 118) Intermezzo, Ballade, Romans gibi Brahms’ın müzikseverleri büyüleyen parçaları büyük birer başarıyla sunuldu. Programın üçüncüsünde Piyano Parçaları’nı (Op: 119) usta yorumuyla seslendirdi. Brahms’ın besteleriyle bütünleşirken kullandığı konser piyanosunda tatsız bir arızanın duyumsanır nitelikte olduğuna tanık oldum. Usta tekniğiyle sanatçı bu problemi aşıyordu ama belirli bir yere kadar başarılı oldu. Resitalin ikinci bölümünde her bir yapıtının farklı değerleri taşımasına karşın Brahms’ın 3. Sonat’ı (Op. 5) ayrıcalıklı bir değere sahiptir. Müzik edebiyatının ünlü sonatları arasında yer alan bu sonatın ilk iki bölümünde “Alegro, Maestoso ve Andante espressivo” bölümlerini piyanonun problemini aşarak özel başarısını ortaya koydu ve haklı olarak programı burada noktaladı. Bu başarılı resitalin dinleyicisi ‘bis’ isteğinde bulundu. Piyanoya karşı sanatçı Beethoven’ın “Ay Işığı” sonatının birinci bölümünü seslendirdi. Beethoven’ından da iyi bir yorumcu olduğunu belirtmeliyim.
İşçi Partisi’nden TYS’ye destek
T
ürkiye Yazarlar Sendikası’nın başlatmış olduğu, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yaptığı protokolle açtığı Edebiyat Müze Belgeliği, yine Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kapatılmak istenmektedir. Taraflar arasında yapılmış olan anlaşmaya karşın Müze Belgeliği’nin bulunduğu yerden çıkması için bir ay süre verilerek, adeta kapı dışarı edilmesini kesinlikle kabul etmek mümkün değildir. Türkiye Yazarlar Sendikası’nın on yıl içinde birçok yazarımızın ilk baskı kitaplarını, yazı gereçlerini, özgün el yazılarını, fotoğraflarını bu belgeliğe kazandırarak, yazarlarımızın nesiller boyunca yaşamasını, kültürsanat hafızasının devam etmesini sağlamıştır.
Bu güzel ve özverili çalışmaya tüm sanatçı dostlarımızın sahip çıkmalarını, destek vermelerini arzu ediyoruz. AKP Hükümeti’nin sanata ve sanatçıya karşı süregelen saldırılarını durdurmak için tüm sanatçı dostlarımızın birleşerek, el ele, omuz omuza mücadele etmeleri gerektiğini savunuyoruz, çünkü birlikten her zaman kuvvet doğacaktır. Biz İşçi Partisi olarak Türkiye Yazarlar Sendikası’nın ve tüm sanatçılarımızın aydınlanma mücadelesinde her zaman yanlarında olacağımızı belirtmek isterim. Bu savaş hepimizin savaşıdır. İnci Özdil Orkestra Şefi İşçi Partisi Genel Bşk.Yrd.
T.C. ADANA 8. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/9053 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Taşınmaz tapuda Adana ili Seyhan ilçesi Sucuzade mah. 66 ada 47 parsel sayılı 264,00 m2 miktarlı arsa nitelikli 3. kat 19 bağımsız bölüm 9/264 arsa paylı büro olarak borçlu adına kayıtlıdır. Sözkonusu taşınmaz Sucuzade mahallesi Saydam caddesi Yıldız iş ham no: 118 kat:3 D. 19 nolu bağımsız bölüm Seyhan/ Adana adresinde bulunmaktadır. Taşınmaz Saydam caddesi üzerinde bulunmaktadır. Söz konusu taşınmaz işyeri betonarme karkas inşaat şeklinde yapılmış olup, taşınmaz işyeri 2 odadan oluşmaktadır. Söz konusu işyeri mahallinde yapılan ölçümde 35,00 m2 net oturum alanlı olup, oda zemin kaplaması karodur. Taşınmaz ansansörün kuzey bitişiğindedir. Taşınmaz küçük saat Meydanına yakınlığı, Saydam caddesi üzerinde olması, çevresinde iş yerlerinin olması değerine olumlu etki etmektedir. Taşınmaz binanın bakımsız olması değerine olumsuz etki etmektedir. Taşınmazın değerlendirilmesinin yapılabilmesi için bulunduğu yer, mevki, konum, özellik yola ve kamu kurum ve kuruluşlarına olan yakınlık ve uzaklık durumları, şekil, serbest alım satım raiçleri, imar durumu inşaat yoğunlu, m2 alanı, konumu ve cephesi vs. gibi özellikleri dikkate alındığında arsa bedeli dahil değerinin 50.000,00 TL. edeceği bilrkişice takdir edilmiştir. Bu bedel üzerinden ihalesi yapılacaktır. Adresi : Sucuzade Mahallesi Saydam Caddesi Yıldız Iş Hanı No:118 Kat:3 D.19 Seyhan / ADANA Yüzölçümü : 264,00 m2 Arsa Pay : 9/264 mar Durumu : 30.9.2013 tarih ve 21-9521 sayılı imar çapına göre D3=beş katlı, önbahçesiz sıra ticaret, Al Antrium mesken, 1/5000 lik nazım imar planında 440 k/ha olarak olduğu görülmektedir. K ymeti : 50.000,00 TL KDV Oran : 3065 Sayılı KDV kanununun diğer istisnalar başlıklı 17. Maddesinin 4-ş bendi, 5582 S.kanunun 35. Maddesinin ş bendi ve 5411 sayılı Bankacılık kanununun 143. Maddesi uyarınca ihaleyi iştirak edecek 3. Şahıslarıda kapsamak üzere KDV den istisna bulunmaktadır. Kayd ndaki erhler : Dosyamız alacaklısına temlik edilmiş, ipotek olup, bu ipotek alacağından dolayı satılmaktadır.
1. Sat Günü : 27/05/2014 günü 11:00 - 11:10 arası 2. Sat Günü : 27/06/2014 günü 11:00 - 11:10 arası Sat Yeri : Adana Adliyesi Ek 2. hizmet binası 1. kat 1087/B ihale odası - Seyhan - ADANA Sat artlar : 1- ihale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/9053 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 10/04/2014 BASIN: 26076 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Şampiyon Zonguldakspor BAL’da mücadele eden Zonguldakspor, 66 puanla grubunu lider bitirerek 3.Lig’e yükselme yolunda bir adım daha attı
T
FF Bölgesel Amatör Ligi (BAL) 10. grupta mücadele eden Zonguldakspor, 26 maçta topladığı 66 puanla ligi lider bitirdi. Sezon boyunca iyi bir futbol sergileyen Kırmızı-Lacivertli ekip, 3. Lig’e çıkma yolunda Play-off oynamaya hak kazandı. Bugün ismi Zonguldak Kömürspor olan bu emekçi takım 5 senedir Bölgesel Amatör Lig’de mücadele ediyor. Atatürk’ün Zonguldak’a geldiğinde geçtiği yola Gazipaşa Caddesi isimi verilmiş şehirde. Şimdi o meşhur cadde Kırmızı-Lacivert bayraklarla süslü. Bir-
çok kişinin günlük giyimi ya Kırmızı-Lacivertli forma ya da çekiç tokmaklı atkı. Hafta sonları Genç Zonguldaklılar taraftar grubunun toplandığı İsmet Paşa Parkı daha bir canlı bugünlerde. Bir şehir ayağa kalktı. Takımıyla, işçisiyle, halkıyla, esnafıyla... Tıpkı o 1991 de ki büyük madenci yürüyüşü gibi. Bunlar ona; Şehr-i Müdafaa diyor. Takip edelim. Bakalım yerin derinliklerinden gelen o çekiç-tokmak sesleri Zonguldakspor için geleceğe tekrar ışık tutacak mı? Zonguldak Kömürspor profesyonel lige çıkıp, eski günlerine dönebilecek mi?
“ŞAMPİYON TEKNİK DİREKTÖR” FENERBAHÇE’DE KALACAK, SÖZLEŞMESİ UZAYACAK
YANAL İLE 3 YIL DAHA Fenerbahçe’nin lig tarihindeki 19. şampiyonluğuna ramak kala, bu başarıdaki en büyük pay sahiplerinden Ersun Yanal ile 2+1’lik yeni bir sözleşme imzalanacak birlikte bir hayalini gerçekleştirdiğini ifade eden Ersun Yanal ise yeni sözleşme fikrini mutlulukla karşılarken, alacağı ücretin kendisi için ‘1 numaralı etken’ olmadığını ifade ediyor.
HÜSEYİN KAYA
S
on 2 yıldır şampiyonluğu ezeli rakibine kaptıran Fenerbahçe’de, saha dışı olaylara rağmen rüya gibi bir sezon geçiyor. Beşiktaş derbisinde ‘şampiyonluğu en erken Caner de kalıyor Fenerbahçe’de bir diğer bililan etme’ rekorunu elinden kaçıran Sarı-Lacivertliler, şam- mece ise sözleşmesi sezon sonu piyonluk turunu Rizespor ma- bitecek Caner Erkin’di. Bu seçına bıraktı. En yakın takipçisi zon görev aldığı savunmanın Beşiktaş’ın 12 puan, Galatasa- solunda, ofansa da müthiş katkı ray’ın ise 14 puan önünde bu- sağlayan başarılı oyuncu, Felunan Fenerbahçe’de, şampi- nerbahçe ile masaya oturacak. yonluğun ilan edilmesinin ar- Basında çıkan iddiaların aksine dından özellikle iç transferde Sarı-Lacivertli takımda kalmak ardı ardına imzalar bekleniyor. istediğini ifade eden Sarı-LaAydınlık’a ulaşan bir iddiaya civertli oyuncu, sahada dışı göre; Fenerbahçe yönetimi Ersun Yanal’ın sözleşmesini bir yılı opsiyon olmak köy’de oyüzere 3 yıl uzataHaftasonu Kadı açında şamor m cak. Bazı yönetinanacak Rizesp ayı planlayan m at ru tu cilerin 1+1’lik uk nl lar piyo nı sıra taraftar ya in er lil sözleşme önekace Sarı-Lacivert de çti. Tribünde sa at risi sebebiyle st , en da harekete ge rk nu lu yirciler bu aol geciken imza, sı dın ve çocuk se a karnaval hava dışında ise adet r alamayan tarafRizespor maçı ye de cak. Tribün ü sonrası atılacak. şında Kadıköy’ dı at st r, rla ta , ek er ey Sezon sonuna kasüsl ‘düğün misali’ kutladar ise basına duyşampiyonluğu rulacak. Fenerbahyacak. çe’nin başına geçmesiyle
olaylara boğuşan camia ile nikah tazeleyecek. Ancak Caner’in sözleşme süresi hakkında henüz net bir bilgi ulaşmadı.
Yanal’lı Fenerbahçe tarihin en farklı şampiyonluğuna ulaşmak üzere.
ekler Kadıköy’e akın edec
SÜPER LİG PANORAMA HAFTANIN TAKIMI
Bir gece kulübünde silahlı saldırıya uğrayan Gökhan Töre ve orada bulunan 6 futbolcuya para cezası verildi
HAFTANIN FUTBOLCUSU
Beşiktaş Yönetimi, Fenerbahçe futbolcuya aynı para cezasını derbisinden sonra bir gece ku- vereceklerini belirttiler. Rakam lübünde eğlenen ve silahlı sal- henüz açıklanmazken, profesdırıya uğrayan Gökhan Töre yonel bir çalışan ile de yolların ile bu mekanda bulunan ayrıAlmeida, Fernandes, Motta, Dany, Kerim Frei ve Veli’ye eşit miktarda para Gökhan Töre’nin kurşunlanma olayının cezası verme kayaşandığı gece kulüpte olduğunu ileri rarı aldı. Siyah-Be- süren Olcay, “Ben oraya kimin gidip kimin gitmediğini bilmiyorum. Ben olay gecesi yazlı yönetiailemle yemek yedim ve ailemle vakit ciler ayrım geçirdim. Beni bilenler bilir” dedi. yapmadan her
YUSUF ERDOĞAN (TRABZON) HAFTANIN TEKNİK ADAMI
Olcay: Olcay: Ben Ben gitmedim gitmedim
ŞOTA ARVELADZE (KASIMPAŞA)
1 FENERBAHÇE 2 BEŞİKTAŞ 3 GALATASARAY 4 TRABZONSPOR 5 SİVASSPOR 6 KASIMPAŞA 7 KARABÜKSPOR 8 G.BİRLİĞİ 9 AKHİSAR BLD. 10 BURSASPOR 11 ESKİŞEHİRSPOR 12 RİZESPOR 13 G.ANTEPSPOR 14 KONYASPOR 15 ELAZIĞSPOR 16 K.ERCİYESSPOR 17 ANTALYASPOR 18 KAYSERİSPOR
O G 30 21 30 15 30 14 30 12 30 14 30 11 30 11 30 12 30 11 30 11 30 10 30 9 30 10 30 9 30 9 30 8 30 5 30 6
B M 4 5 10 5 11 5 10 8 4 12 11 8 10 9 5 13 8 11 8 11 10 10 9 12 6 14 7 14 4 17 6 16 13 12 8 16
A 67 49 49 46 53 49 27 34 39 34 30 38 35 38 35 30 31 25
Y Av. P 30 37 67 28 21 55 28 21 53 34 12 46 52 1 46 35 14 44 27 0 43 37 -3 41 44 -5 41 41 -7 41 28 2 40 40 -2 36 51 -16 36 42 -4 34 56 -21 31 47 -17 30 40 -9 28 49 -24 26
30. HAFTA SONUÇLARI K.Erciyes 0-5 Trabzon, G.Antep 0-1 G.Birliği, Akhisar 2-2 Kayseri, G.Saray 0-4 Kasımpaşa, Bursa 1-0 Elazığ, Rize 3-1 Konya, Beşiktaş 1-1 F.Bahçe, Antalya 12 Sivas, Karabük 0-0 Eskişehir
GELECEK HAFTA PROGRAMI 25 Nisan Cuma: 20.00 Gençlerbirliği-Bursaspor, 26 Nisan Cumartesi: 19.00 Trabzonspor-Gaziantepspor, 27 Nisan Pazar: 19.00 Eskişehirspor-Kayseri Erciyes; 19.00 Kasımpaşa-Antalya, 19.00 Konyaspor-Akhisar Belediye, 19.00 Kayserispor-K.Karabükspor, 19.00 Fenerbahçe-Rize, 19.00 Sivasspor-Beşiktaş, 19.00 Elazığspor-Galatasaray
Kadınlar Basketbol Ligi Play Off Turu’nda finalistler belli oldu. Geçtiğimiz günlerde Avrupa Ligi finalinde karşılaşan iki ezeli rakip, bu kez Türkiye şampiyonluğu için kozlarını paylaşacak. Play Off Turu Yarı Finali’nde, deplasmanda Kayseri’yi 63-71 yenerek seriyi 3-0’a getiren Fenerbahçe, adını finale yazdıran ilk takım oldu. Bir diğer yarı final mücadelesinde ise seride 2-0 önde bulunan Galatasaray, Adana deplasmanında Botaş’ı 43-65 yenerek, Fenerbahçe’nin rakibi oldu. 7 maç üzerinden oynanacak final serisinde 4 galibiyet alan takım, 2013-14 sezonunun şampiyonu olacak.
7 FUTBOLCUYA CEZA
KASIMPAŞA
PUAN DURUM U
Finalin adı yine FENERBAHÇE GALATASARAY
‘Roberto Mancini gitmiyor’
Galatasaray, Mancini ile ilgili basında çıkan haberler üzerine yazılı bir açıklama yaparak, son noktayı koydu. Kulüpten yapılan açıklamada, “Mancini’yle yolların ayrılacağına dair asılsız haberlerin yayınlandığı görülmektedir. Kulübümüzün, Mancini’nin ayrılmasıyla ilgili bir düşüncesi ve planı bulunmadığı gibi, yeni bir teknik direktör arayışı da kesinlikle olmamıştır” denildi.
lacağı öğrenildi. Beşiktaş 2. Başkanı Ahmet Nur Çebi, oyuncuların savunmalarını alacaklarını belirterek “Verilen savunmalara göre futbolculara verilen cezalar azabilir” açıklamasını yaptı. Çebi, Gökhan Töre’nin bonservisini alma konusundaki düşüncelerinin değişmediğini belirterek; “Bazen bir musibet bin nasihattan iyidir. Futbolcularımız bu durumdan ders çıkartacaklardır” dedi.
! k i d e m e Diren T
arihinde ilk defa Euroleague’de çeyrek final oynayan Galatasaray, Barcelona engeline takıldı. Katalan ekibi, seriyi rahat bir şekilde 3-0 alarak Milano’da yapılacak FinalFour’un yolunu tuttu. Serinin geneline baktığımızda, İstanbul’da oynanan son maç hariç Sarı-Kırmızılıların Barcelona’ya direnemediğini söyleyebiliriz. Kuşkusuz, bunun en büyük nedeni sezonun tamamında Galatasaray’a çok çektiren sakatlık sorunuydu. Serinin ilk maçında Galatasaray için her şey çok güzel giderken yıldız oyun kurucu Carlos Arroyo sakatlanmış ve Aslan’ın direnci bu noktadan sonra kırılmıştı. Arroyo’nun yokluğunda ise temsilcimiz güçlü rakibine direnemeyince seride elenmekten CENGİZ UYGUR kurtulamadı.
TFF’de şok istifa Türkiye Futbol Federasyonu Başkanvekili Ufuk Özerten, dün akşam saatlerinde görevinden istifa etti ve istifa mektubunu başkanlık makamına verdi. Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören, istifayı kabul etmediğini ifade ederek geri çevirse de Özerten, “İstifa tek taraflıdır. Ben bu işte artık yokum” diyerek görevi bıraktığını açıkladı.
PFDK ceza yağdırdı Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK), Bursaspor’a 3, Eskişehirspor’a 1 maç seyircisiz oynama cezası verdi. Kurul, Bursaspor Kulübü Başkanı Erkan Körüstan’a da Galatasaray ile oynanan kupa maçında, hakem soyunma odası koridorlarındaki hakareti nedeniyle 105 gün hak mahrumiyeti ve 25 bin 500 lira para cezası verildiğini bildirdi.
İstanbul dükalığı çöktü
B
irkaç yıl önce Cumhuriyet Gazetesi’nde futbolda artık Anadolu geliyor diye birkaç yazım çıkmıştı. O zaman da bana “hadi canım sende olur mu öyle bir şey” diyenler çok olmuştu. İşte geldiler Kardinallerden Kurulu büyük takımlarımız artık Anadolu’nun küçük sayılan takımları karşısında adeta eziliyorlar. Bir anlamda artık İstanbul’da futbol dukalığı çöktü. Bu günkü portreye bakacak olursak İstanbul’un büyük takımlarının transfer ücretlerinin KDV’si kadar meblağlarla kurulmuş kulüpler daha başarılı olmuştur. Kim derdi ki İstanbul kardinalleri Manisa’nın eskiden kazası olan Akhisar’ın Belediyesi takımının karşısında ecel terleri dökeceği ve kim derdi ki Karabükspor gibi bir takım İstanbul’un büyük takımlarını hem kendi sahasında hem de İstanbul’da yeneceğini.
Halit
DERİNGÖR hderingor@hotmail.com
SOL AÇIK
Hazırlayan: Fırat KORSAN
İşte son Galatasaray maçı. Hepimizin izlediği gibi Şampiyon Ligi’ne katılıp katılmayacağını önemli ölçüde etkileyecek nitelikte bir maçta Galatasaray, Kasımpaşa’ya 4-0 yenilebiliyor. Hem de Galatasaray için çok önemli olan bu maçın skoru çok daha farklı olabilirdi. Zaman zaman taraftarlar arasında Anadolu kulüplerinin Afrika’dan saat satmak için gelen siyahİ vatandaşları oyuncu diye aldıkları ve bu oyuncularla büyük takımları yendiklerine dair kinayeler dilden dile dolaşıyor. Bu doğrudur veya yanlıştır. Bilemiyoruz. Ama bir gerçek var ortada sen eğer Avrupa’nın çaptan düşmüş futbolcularına astronomik rakamlar vererek kulubü 400-500 milyon avro borçlandırırsan ve de aldığın bu oyuncularla Anadolu takımlarına yeniliyorsan uzun uzadıya düşünmek gerekir.
Efsane mi Kestane mi?
1
934’te Soyadı Kanunu çıktığında hepimiz düşünüp taşınmadan adımızın yanına garip sıfatlar ekledik. Bazı kişilerin aldıkları soyadları komik, hatta karikatür konusu olacak nitelikte oldu. Adamın soyadı Güçlü’dür bir de bakarsınız ki karşınıza cılız kadavra gibi adam çıkar. Soyadı Cesur’dur ama kediden korkar. Soyadı Zengin’dir ama yiyecek ekmeği yoktur. Buna benzer bir takım acayiplikleri türetebiliriz. Bunun dışında da insanlar kişi ve kurumlara bir takım sıfatlar yakıştırıyorlar. Örneğin; Fenerbahçe’ye “SarıKanarya”, Beşiktaş’a “Kara-Kartal”, Galatasaray’a ise “Aslan”. Yıllardır söylene söylene bu sıfatlar takımlarla özdeşleşti. Bana göre Fenerbahçe’ye “SarıKanarya” lakabı takımın efsanevi uçan kalecisi Cihat Arman’ın baştan aşağı sarı giymesinden esinlenmiştir. Beşiktaş ise
lakabını Hakkı Kaptan’dan esinlenerek koymuş. Gerçekten de Kartal’a benzerdi. Bakışları, tatlı sert hareketleri ile rakip takım kalesine uçardı. Galatasaray ise “Aslan” sıfatını çok eski futbolcu Aslan Nihat’tan esinlendiğini düşünüyorum. Sonraları futbolculara kral ve imparator gibi sıfatlar takıldı. Bu sıfat modası artık pek yok. Şimdi ise bir efsane lafıdır gidiyor. Büyük takımda oynamış birkaç gol atmış ancak birçok defosu olan bir futbolcu nasıl efsane oluyor? Aklım pek ermiyor. Bu lakaplar verilirken pek düşünülmüyor. Sanırım; bu tür lakaplar bize mahsus. Efsane her hareketi ile efsaneliğe layık olmalıdır. Örneğin; bir Alex de Souza gibi. Efsane lakabını koymadan bence iyice oturup bir düşünmek lazım herkes böylesine bir değer mi diye... O zaman efsane mi kestane mi diye makara konusu olmaz.
Mancini için de kader ağlarını örüyor
M
ancini için kader ağlarını örüyor artık. Gidecek başka bir yolu yok. Kendisi de biliyor bunu. Rastlantılar ona yardım etmedi. Kasımpaşa’dan 4 gol yedikleri maçta saha kenarında Mancini’nin durumuna çok üzüldüm. Suratı adeta kış akşamına dönmüştü. Kolu kanadı kırılmış gibiydi. Sanırım; hiçbir ressam bu teknik direktörün üzüntülü portresini çizemez. Galatasaray’ın olduğu bu durumdan tek sorumlu acaba İtalyan teknik direktör Mancini mi? Teknik direktörler bir takım için vazgeçilmez insanlardır. Ama teknik direktör ne kadar büyük olursa olsun katkıları yüzde 15 yüzde 20’dir. Ahkam kesmek istemem bu aynı zamanda Avrupalılar’ın görüşü. Başarı isteniyorsa başkandan masöre kadar herkes başarılı olmak zorundadırlar. Ne var ki futboldan nasbini almamış insanlar bunları pek bilmezler; tek sorumlu olarak antrenörü hedef tahtasına koyarlar. Bir anlamda günah keçisi yaparlar. Mancini’yi desteklediğim zannedilmesin. Yapı itibariyle, bir kimsenin destekçisi olmam mümkün değildir zaten. Fikirlerim, yerli olsun, yabancı olsun tüm teknik direktörler için geçerlidir. Bu konudaki deneyimlerim ışığında rahatlıkla yorum yapabiliyorum. Her ne kadar başarıda ve başarısızlıkta teknik direktör katkısı az ise de bana göre; teknik direktör önce kendi kendini yargılamalı ve hatayı önce kendinde aramalıdır. Mancini’nin, Türkiye’ye gelmeden önce ülkedeki futbol anlayışını, psikolojik altyapıyı, teknik direktörlerin yapısını öğrenmesi ve ona göre değerlendirme yapmış olması gerekirdi. Eğer dersini çalışmış olsaydı; şimdi böyle yakınmazdı. Ne de olsa gülü seven dikenine katlanır. Mancini gelmeden önce yapılan övgü ve takdirleri izledik durduk.
Türkiye’ye ayak bastığında omuzlarda taşındı. Bir o günlere bakmalı ve bir de bugünkü duruma. Ben onun yerinde olsam ortaya çıkan belirtiler ve bu tablo ışığında yönetimin idam kararını beklemeden kendim istifa edip ülkeme giderdim. Çünkü çanlar bu yönde çalıyor. Ama sanırım tazminat meselesi el, kol bağlıyor teknik direktör yollamada belki de ilk sıradayız. Kimsenin bizi geçtiğini düşünmüyorum. 20 yılda 20 teknik direktör kovulduğunu biliyorum. Hem de ne alaylarla... Hep yaşanan şey budur. Geçmişte öyle olaylara şahit oldum ki İngiliz antrenörler bile yakasına yapışılarak gönderilmiştir. Bu belki de onlar için değişmez bir kader.
Dostluk
S
por yazarları olarak nedense bir takım kazandığı zaman göklere çıkartıyor, kaybettiği zaman da yerin dibine indiriyoruz. Değer yargılarımız ya minimum ya maksimum. Oysa bizler spor yazarı olarak takımların kaybetmeleri veya kazanmalarının nedenini niçinini irdelememiz ve ciddi araştırmalar yaparak yazmamız lazım. Beşiktaş Fenerbahçe maçı sonrası yine her zamanki gibi abartılı yorumlar yapıldı. Büyük bir gazetemiz “işte ebedi dostluk” diyor. İri puntolarla manşetten veriyor. Sanıyorum dili sürçmüş. Nereden biliyor ebedi dostluk olacağını da. Sanırım ezeli dostluk diyecekti. Gerçekten de Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında ezeli bir dostluk vardır. Bu her şartta değişmiyor. Ben böyle düşünmesem de Fenerbahçe ve Beşiktaş kendilerinin halk takımı, Galatasaray’ın ise burjuva takımı, olduğunu düşünüyorlar.
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
Hazırlayan: Cenk ÇINAR
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
‘Hukuktan en az yararlanan emekçiler’
S
on dönemde sıkça gündemde olan spor hukuku konusundaysa, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr.Kadir Gürten’in düşüncelerine başvurdum: “Öncelikle şunu söylemekte yarar var. İçindeki emekçilerin birçok sorunu olmasına rağmen, spor dalları içinde bilimden en fazla yararlanan futbol. Evrensel spor mevzuat ve kararlarının (biz bu külliyata artık lex sportiva adını veriyoruz) dünya üzerinde en sağlıklı ve eşit biçimde tüm ülkelerde uygulanabildiği tek spor dalı diyebiliriz. Çünkü global ve endüstriyel futbol bunu gerektirmektedir. Diğer spor dalları için bunu söylemek çok zor. Özellikle ülkemizde birçok spor dalı bağımsız federasyonlar eliyle örgütleniyor gözükse de, bunun gerçek bir bağımsızlık olmadığı hem mevzuatlarını incelediğimizde hem de uygulamada apaçık görülmektedir. Spor Bakanlığı’nın ve dolayısıyla Spor Genel Müdürlüğü’nün müdahalelerinin olduğu herkesin malumudur. Böyle bir düzende futbol dışı mevzuatın spor hukukunun evrensel kural ve ilkeleri ile bağdaşamayacağı açıktır. Spor emekçilerinin sorunlarına gelince; ülkemizde örgütlülük ya da hak arama mücadelesi hep devlete/otoriteye başkaldırı olarak görüldüğü için, sporcular ve/veya spor emekçileri bu konuda daima çekimser davranmıştır ve
daha fazla yol alınabileceğini düşünüyorum.”
‘Bu gönüllü işi değil’
istihdam etmek ve kaliteli spor ara elemanları yetiştirmektir. Benim en önemli tespitim, spor bilimciler ve sağlıkçılar profesyonelce istihdam edilmeli ve bu işi volenter(gönüllü) değil iş olarak yapmalıdır. Bu konuda bazı mevzuat değişiklikleri yapılmaktadır. Umarım iyi olur”
2008 Olimpiyat kafilemizin sorumlu hekimliğini yapan, Halter, Voleybol gibi federasyonların sağlık kurullarında bulunmuş olan, GATA öğretim üyesi, ortopedi ve Yüzmedeki durum... travmatoloji uzmanı Türkiye Yüzme Federasyonu Prof.Dr.İbrahim Yanmış, son 30 Başkanı ve Marmara yılı şöyle özetledi: yapmak birinci sıradaki davranmaktadır. Sporun Üniversitesi BESYO öğretim “Ben Türk sporuna bilimin basamak olabilir. Bilim bilimden ve evrensel ilke ve üyesi Yrd.Doç.Dr.Ahmet katkısı için çaba gösterenlerden insanları, hareketsizliğin ve kurallardan en az yararlandığı Bozdoğan, akademik ünvanıyla biriyim. Geçmiş 30 yılı şişmanlığın zararlarını ve kısmın emekçilerin hakları beraber, icracı makamdaki bir incelediğimde 3 önemli aşama çözüm yollarını her ortamda açısından olduğunu söylemek yönetici olarak olduğunu söyleyebilirim: birinci görev olarak görüp mümkün.” meslektaşlarından 1. Sesamların (Sporcu seslerini yükseltmeleri ilk daha iyimserdi: Eğitim Sağlık Merkezleri) aşama olarak görülebilir. ‘Bilim insanları “Dünyada bilim ile kuruluşu: Devlet eliyle Teori kadar, pratiğe yakın pratiğe uzak’ spor birbirini sporculara bilimsel ve sağlık olamama, bilim insanlarının en Ankara Üniversitesi Spor destekleyerek atbaşı desteği verilmesi eleştirilecek tarafıdır; Bilimleri Fakültesi Dekan gider. Başkanlığını planlanarak kurulmuş ve odalarından daha fazla zamanı, Yardımcısı ve eski FİFA yürüttüğüm Yüzme büyük yatırımlar yapılmıştır. uygulama içinde geçirdikleri hakemlerimizden Federasyonu Ancak zamanla personel takdirde çok önemli Yrd.Doç.Dr.Sürhat Müniroğlu, yetersizliği nedeniyle Ahmet Bozdoğan Marmara, Çukurova katkılar sağlanabilecektir. iğneyi biraz da akademik ve Pamukkale işletilememiştir. Katılımcı olmadan, sadece çevrelere batırırken şunları Üniversiteleri ile ortak 2. Özerk eleştirme yolunu seçmek söyledi: çalışmalar yapıyor. Federasyonlar Bilim kolaycılıktır. Üniversiteler, “Çocuklarımız her gün biraz Federasyonumuzun bilim Kurulları: Tüm yerel yönetimlerle daha daha şişmanlıyor, oyundan kurulunda konu uzmanı birçok federasyonlarda Eğitim fazla işbirliğine uzaklaşarak profesör var. Onların katkısıyla, ve Sağlık kurullarında girerek, projeler asosyalleşiyor. Sporu, yüzme bilimiyle teknolojiyi çok değerli bilim üretmeli ve geleceğe sadece seyreden birleştirip üç yıldır önemli daha sağlıklı nesiller İbrahim Yanmış insanları mevcuttur. olarak algılamak ve çalışmalar yapıyoruz. Ancak bu sistem de yetiştirmek için daha yaşamın içine bir türlü Bilimin işin içinde olduğu istenilen sonucu vermemiştir. gayretli olmak zorundadır. yerleştirememek En önemli nedeni spor bilimci ve çalışmalar ancak uzun bir Yerel yönetimler de, halkın kronik bir durum sürece yayıldığında başarı sağlıkçıların gönüllülük esasıyla kolay ulaşabileceği küçük değil midir? Sporun; getirir. Örneğin Yüzme çalışıyor olması ve sistemli bir Sürhat Müniroğlu ölçekli spor salonlarını , yerelden bölgesele, Fedasyonunun, ABD’deki katkı sağlayamamalarıdır. atletizm ve spor alanlarını bölgeselden ulusala, antrenör ve sporcu gelişim 3. Spor Enstitüsü Kurulması: kamu arazilerine yapmalıdır. ulusaldan uluslararası piramidi projesi çok önemli bir çalışma. Bir önceki bakan tarafından, Takım çalışması sonucunda, oluşturulmalıdır. Önce sağlıklı Olimpiyat Şampiyonu Michael Hacettepe ile yapılan protokol genç nüfusumuzu eğitmek, nesiller yetiştirmek için, oyun ile gündeme alınmış bir projedir. Phelps’in anrenörlüğünü yapan yönlendirmek ve yukarıya alanlarının ve spor tesislerinin ve milli takımımızın da teknik Ancak ne zaman hayata taşımak mümkündür, sayısını artırarak özellikle onları umutlarımızı korumak, yanına danışmanlığını yürüten Bob geçeceği bilinmiyor. Amaç spor ulaşımın kolay olduğu alanlara Bowman’ın başında olduğu bilimcileri bir enstitüde coşku ve heyecanı katmakla
2
proje ile beş sporcumuz ABD’ye yerleşti. 2016 ve 2020 Olimpiyatlarında başarılı olmak için planlı çalışmalarını sürdürüyorlar. İki ayda bir ikişer antrenör de Türkiye’den ABD’ye giderek deneyimlerini arttırma fırsatı buluyor. Olimpik Kulaçlar Projesi’nde, her yıl milli takımın altyapısını oluşturacak iki kamp yapıyoruz ve kamplarda antropometrik, fizyolojik, biyomekanik ve kara kondisyon testleri yapıyoruz. Yıllık karşılaştırmalar yaparak teknik ve fizyolojik yönden sporcuların gelişimleri inceliyor ve sporcuların antrenörleri ile ortak çalışmalar yürütüyoruz.”
YARIN:‘Sorun yöneticilerde!..’
DÜZELTME “Bilim, sporumuzun neresinde?” dizisinin dün yayımlanan bölümünün giriş paragrafında, teknik hata sonucu karışıklık oluşmuştur. Paragrafın doğrusu şöyledir: “Bu yazı dizisinin planlamasını yaptığım günlerde, Cumhuriyet’te şöyle bir haberle karşılaştım. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Yükseköğretim Kurulu(YÖK), Çanakkale Şehitleri Haftası münasebetiyle, üniversite rektörlüklerine gönderdiği yazıda, “Ecdada Rahmet Okusana” etkinliği çerçevesinde, okullarda Kur’an okunması için destek istiyordu.”
T.C. STANBUL ANADOLU 3. CRA VE FLAS MÜDÜRLÜ ÜNDEN ADÎ TASF YE VE FLASIN AÇILMASININ LANI DOSYA NO: 2014-14 İFLAS Müflisin ad ,soyad ve adresi: ACARLAR İNŞAAT MALZEMELERİ NAKLİYAT TAAHHÜT SANAYİ VE TİCARET LTD ŞTİ-Hasanpaşa mah.Ahmet Rasim sok. Ekinciler iş hanı no:21/l 1 Kadıköy/İstanbul flas n aç ld tarih : 06.02.2014 İstanbul Anadolu 18.Asliye Ticaret Mahkemesince iflasına karar verilmiş olan yukarıda ismi ve adresi yazılı müflis hakkında tasfiyenin şimdilik ADİ TASFİYE şeklinde icrası tensip kılınmış olduğundan: 1- Müflisten alacaklı olanlarla,taşınır ve taşınmazlar üzerinde istihkak iddiasında bulunanlar ilandan itibaren BİR AY içinde İstanbul Anadolu 3. icra ve İflas Dairesine yazılı olarak alacak ve istihkak iddialarını kaydettirmeleri ve delillerinin (Senet,Defter hülasası vesaire) asıl veya onaylı örneklerini tevdi etmeleri, 2- Müflise borçlu olanların aynı süre içinde kendilerini ve borçlarını bildirmeleri,aksi halde icra ve iflas kanununun 336.ncı maddesi uya-
rınca cezai sorumluluğu gerektirecektir. 3- Müflisin mallarını her ne suretle olursa olsun ellerinde bulunduranlar,o mallar üzerindeki kanuni hakları saklı kalmak şartıyla bunları aynı süre içinde iflas dairesi emrine tevdi etmeleri ve etmezlerse geçerli mazeretleri bulunmadıkça cezai sorumluluğa uğrayacakları ve rüçhan haklarından mahrum kalacakları. 4- 16.05.2014 günü saat 14:00’de İstanbul Anadolu Adliyesi E blok zemin kat, 13 nolu seminer salonunda ilk toplantı yapılacağından alacaklıların bu toplantıya gelmeleri veya yetkili bir vekil göndermeleri ve aynı zamanda müflis ile müşterek borçlu olanlar ve kefillerinin ve borcu tekeffül edenlerin veya bunların vekillerinin bu toplantıda hazır bulunmaya hakları olduğu ilan olunur. 15.04.2014 BASIN: 26202 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
T.C. MERS N 5. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/9764 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri : 1 NOLU TA INMAZIN Özellikleri : Taşınmaz Tapu kaydından Mersin İli, Akdeniz ilçesi, Nusratiye Mahallesi, 291 ada 9 nolu parselde kayıtlı, 310 m2 yüzölçümlü, arsa vasıflı taşınmaz üzerinde kurulu, 96/2100 arsa paylı, dükkan nitelikli, zemin kat, 15 nolu bağımsız bölüm tam hisse olarak Bilal KUÇUKDAG adına kayıtlıdır. Taşınmaz Akdeniz ilçesi, Yenimahalle, 5345 sokak, Kökmen Apartmanı, No;59/A adresinde konumlanmıstır. Apartman Z+6 katlı, betonarme karkas olarak yapılmış, Çiftçiler caddesi ile 5345 sokağın ana arterlerinin kesiştiği noktanın yaklaşık 60 metre doğusunda, GMK bulvarına, Çocuk Esirgeme Kurumuna, Atatürk Lisesine, Çakmak Caddesine yakın, idari, sosyal, ticari ve kültürel tesislere yürüyüş mesafesinde yer almakta, taşınmaz belediyenin alt yapı hizmetlerinden faydalanmakta, ulaşım yakın civardan geçen toplu taşıma araçları ile sağlanmaktadır. Taşınmaz zemin katta bulunmakta, dükkana giriş 5345 sokaktan yapılmakta, dükkan kuzey cepheli, kat irtifakına esas projesine göre 79,50m2 alanlı, dükkanın önü camlı demir doğrama üstü darabalı, yerler karo duvarlar sıvalı ve boyalı, dükkanın güney kısmında ahşap karkası üzeri ahşaptan yapılmış yazıhane bulunmakta, taşınmaz depo olarak kullanılmaktadır. mar Durumu : Taşınmaz 1/1000 ölçekli uygulama imar planında meskun alana isabet etmektedir. K ymeti : 60.000,00 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : Tapu kaydındaki gibidir. 1. Sat Günü : 29/05/2014 günü 09:30 - 09:35 arası 2. Sat Günü : 23/06/2014 günü 09:30 - 09:35 arası Sat Yeri : MERSİN ADLİYESİ 5. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ ÖNÜ AKDENİZ/MERSİN
Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- ipotek sahibi alacaklılarla diğor ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde haklan tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariçbırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır, ihale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/9764 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ve İşbu satış ilanının gazetede ilanına, gazete ilanının tebligat (İİK m. 126) BASIN: 26450 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
T.C. KAHRAMANMARA 4. CRA DA RES 2011/581 ESAS TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI Sat lmas na karar verilen ta nmaz n cinsi; niteli i, k ymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO LU TAŞINMAZIN Özellikleri : Taşınmaz Kahramanmaraş İli. Dulkadiroğlu İlçe, Navruzlu köyü Tottoiar mevkiinde kain 513 parsel sayılı tarla vasfındaki taşınmazdır.Yüzölçümü 445.500 M2 olup Borçlu hissesi 3/60 ve miktarı 22.275.00M2 dir.Taşınmaz killi tınlı toprak yapısında olup %l-2 meyillidir, her türlü kültür bitkisi tarımına elverişlidir.Sulu tarım arazidir. Sulaması yakınından geçen Dişçi Turgut arkından yapılmaktadır. Adresi: Dulkadiroğlu ilçesi Navruzlu köyü K.Maraş Yüzölçümü : 445.500 m2 Arsa Pay : 3/60 mar Durumu : Mücavir alan sınırları dışındadır. K ymeti : 161.493,75 TL KDV Oran : % 18 Kavd ndaki erhler : İpotek ve hacizler vardır. 1. Sat Günü : 10/06/2014 günü 13:50- 14:00 arası 2. Sat Günü : 10/07/2014 günü 13:50 - 14:00 arası Sat Veri : KAHRAMANMARAŞ ADALET SARAYI ÜST AÇIK OTOPARKI - 2 NO'LU TAŞINMAZIN Özellikleri : Taşınmaz Kahramanmaraş İl, Dulkadiroğlu ilçe, urumoğlu köyü alagöz mevkiinde kain 20 parsel sayılı taşınmaz olup tapuda Bahçe vasfındadır.Tamamı 6.250 M olup borçlunun 4/20 hissesi ve isabet eden miktarı ise 1.250 M2 dir.Taşınmaz halihazırda tarla olarak kullanılmakta olup %l-2 meyili killi tınlı toprak yapısına sahip ve hertürlü kültür bitkisi tarımına uygun ve sulu arazidir. Adresi : Urumoğlu köyü -Dulkadiroğlu ilçesi K.maraş Yüzölçümü : 6.250 m2 Arsa Pay : 4/20 mar Durumu : Mücavir alan sınırları dışındadır. K ymeti : 9.062,50 TL KDV Oran : %18 Kavdındaki Şerhler : Hacizler vardır. 1. Sat Günü : 10/06/2014 günü 13:50 - 14:00 arası 2. Sat Günü : 10/07/2014 günü 13:50 - 14:00 arası Sat Yeri : KAHRAMANMARAŞ ADALET SARAYI ÜST AÇIK OTOPARKI 3 NO'LU TA INMAZIN Özellikleri: Taşınmaz Kahramanmaraş İl, Dulkadiroğlu İlçe, urumoğlu köyü alagöz mevkiinde kam 22 parsel olup 13.250 M yüzölçümlüdür tapuda bahçe vasfında olup borçlunun hissesi 4/40 olup miktarı 1.325 M2 dir.Tapıida bahçe olarak geçmesine karşın halihazırda tarla olarak kullanılmakta ve %l-2 meyilli killi Tmlı toprak yapısına sahip hertürlü kültür tarımının yapılabileceği sulu tarım arazisidir. Adresi : Dulkadiroğlu ilçesi urumoğlu köyü K.Maraş Yüzölçümü : 13.250 m2 Arsa Pay : 4/40 mar Durumu : Mücavir alan sınırları dışındadır K ymeti : 9.606,25 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : Hacizler vardır. 1. Sat Günü : 10/06/2014 günü 14:10- 14:20 arası 2. Sat Günü : 10/07/2014 günü 14:10 - 14:20 arası Sat Yeri : KAHRAMANMARAŞ ADALET SARAYİ ÜST AÇ'IK OTOPARKI 4 NO'LU TA INMAZIN Özellikleri : Taşınmaz Kahramanmaraş İl, Dulkadiroğlu İlçe, urumoğlu köyü alagöz mevkiinde kain 26 parsel sayılı taşınmaz olup tamamı 9.750 M olup tapuda bahçe olarak geçmekte borçlunun 4/40 hissesi mevcut olup miktar olarak 1.950M2dir Sulu tarım arazisi olup kıllı tmlı toprak yapısına sahiptir %l-2 meyillidir hertürlü kültür bitkisi tarımına uygundur tarla olarak kullanılmaktadır. Adresi : Dulkadiroğlu ilçesi urumoğlu köyü K.Maraş
Yüzölçümü : 9.750 m2 Arsa Pay : 4/20 mar Durumu : Mücavir alan sınırları dışındadır K ymeti : 14.137,50 TL KDV Oran : %18 Kaydındaki Şerhler ¡Hacizler vardır 1. Sat Günü : 10/06/2014 günü 14:30 - 14:40 arası 2. Sat Günü : 10/07/2014 günü 14:30 - 14:40 arası Sat Yeri : KAHRAMANMARAŞ ADALET SARAYI ÜST AÇIK OTOPARKI null null ' null 5 NO'LU TA INMAZIN Özellikleri : Taşınmaz Kahramanmaraş İl, Dulkadiroğlu İlçe, 3654 ada 1 parselde kayıtlı 3. kat 11 bağımsız bölüm nolu (yerinde 3. kat 6 nolu) mesken olup tamamı565,95 M2 dir borçlunun hissesi tamdır.Binanın cinsi betonarme karkastır, doğalgaz kombilidir.Asansör sistemi yoktur. Girişte lıoH 3 oda +salon+mutiak+banyo Wc vardır.mutfak-salon yatak odası ve oturma odasına açılan balkon vardır yer döşemesi seramik duvarlar yağlı boya tavan plastik boyalıdır.Tavanda kartonpiyer vardır.Kapılar alışap pencereler pvc Mutfak-banyo Wc ve duşta duvarlar seramiktir, girişte vestiyer mutfakta tezgah ve dolaplar yatak odalarında dolaplar mevcuttur.bina 21 yıllıktır. (İİK m. 126) Adresi : Menderes mah.Trabzon Bulvarı Ecem apt.K:3 D:6 Dulkadiroğlu ilçesi K.Maraş Yüzölçümü : 565,95 m2 Arsa Pay : 54/583 mar Durumu : Kitle Nizamında 4 katlı mesken alanındadır. K ymeti : 92.476,00 TL KDV Oran : % 1 Kavd ndaki erhler : 3 adet ipotek ve hacizler vardır. 1. Sat Günü : 10/06/2014 günü 14:50- 15:00 arası 2. Sat Günü : 10'07/2014 günü 14:50 - 15:00 arası Sat Yeri : KAHRAMANMARAŞ ADALET SARAYİ ÜST AÇ'IK OTOPARKI Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satifi giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20'si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve iflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir, ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2011/581 I:sas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur.08/04/2014 BASIN: 25469 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
Hazırlayan: Özlem KONUR USTA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Tören alanında herkes eşit 1977 yılı kutlamaları. Mustafa Durmuş, Zeytinburnu Gazipaşa İlköğretim Okulu’nda görevli. Zeytinburnu işçi ağırlıklı. Öğrencilerin çoğu yoksulsa da boyunları bükük kalacak değil ya... Başöğretmen Mustafa Durmuş, fabrikalarla görüşür. Her fabrika 5’er 10’ar çocuğun giyimini üslenir. Bayram alanında herkes eşittir. KURULUŞ 1921
23 NİSAN 2014 ÇARŞAMBA
1927
Türk Ocakları’nın Gürbüz Çocuk Yarışması’nda en sağlıklı çocuk seçiliyordu.
1929
Çocuklar, Taksim’den Fatih’e konvoylarla gezdiriliyor.
1930
CUMHURİYET ÇOCUKLARI MİLLİ BAYRAMLARI ANLATTI
Millet olmayı bayram yerlerinde benimsedik Kürdü, Ermenisi, Türkü, zengini yoksulu millet bilincini meydanlarda pekiştirdi. Bayramlar; evde, köyde, şehirde çocuklara Cumhuriyet felsefesini aşılamak için bir fırsattı
Orhan Karaveli
ÖZLEM KONUR USTA
dile getirdi.
B
‘Türk milletiyiz güçlüyüz’
ugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 94’ncü yıldönümü. Milli bayramlar, AKP hükümeti döneminde “sivilleşme ve törenleri halka açma” bahanesiyle halktan koparıldı. Artık halkın da içinde olduğu coşkulu tören geçişleri yok. Cumhuriyet çocukları, savaştan yeni çıkmış bir milletin bayramlarına nasıl coşkuyla sarıldığını anlattı. Cumhuriyeti 1930’ların ilk yarısında Ankara’da, gençlik yıllarında da İstanbul’da soluyan yazar Orhan Karaveli, millet bilincinin Cumhuriyet’in ilanından sonra da bayramlarla pekiştirildiğini
Çocukluk yıllarınızda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nasıl kutlanırdı? Bütün caddeler süslenirdi. Evler bayraktan geçilmezdi. Mağazalar ışıklandırılırdı. Çocuklar odalarının camlarını süslerdi. Şimdi bunlar ancak yılbaşında yapılıyor. Gündüz okulda yapılan kutlamalar, geceleri meydanlarda devam ederdi. Çocuklar, konvoyla bütün İstanbul’u dolaşırdı. O yıllarda coşku sevinç vardı. “Biz Türk milletiyiz, güçlüyüz, bağımsızız. Atatürk’ümüz var. Güçlü hükümetimiz var” mesajı verilirdi. Vatandaş da Cumhuriyet hükümetine inanıyor, güveniyordu. Herkes o ruhu yaşardı. Biz bayramları benimsemiştik. Köylerde nasıl kutlanırdı? Cumhuriyet, yeni açılan köy okulları ve Köy Enstitüleri ile köylere kadar girmişti. Binlerce köy çocuğu bu okullarda Cumhuriyeti öğrendi. Sonra öğrendiklerini köylerde anlattı. Köylüler, kasabaya gitmek için milli bayramları beklerdi. Bir dadım vardı. Kürt kökenli bir köy kızı... Bayramda ailesini Ankara’ya getirirdi. Ailesi için evimizin her tarafına yataklar kurulurdu. Şehirlerde zafer takları yapılırdı. Ulusal egemenliği vurgulayan sözler yazılırdı. Halk bunların altından geçerdi. Ankara’da, törenlerde Harp Okulları öğrencilerinin ardından halk da geçerdi. Sokaktaki yaşlısı genci... Bayramlarımız eskiden halkın bayramıydı. Bugün gazeteler bu haberleri giderek küçültüyor. Biz okullarda çocuklarımıza
Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel çocukları kabul ediyor.
1962 milli bayramların önemini anlatmazsak, aileler çocuklarının odalarını süslemezse o çocukları Cumhuriyet’in erdemine, Türk milletinin geleceğinin sağlam olduğuna nasıl inandıracağız? Elimizde silah olarak ne kalıyor. Osmanlı’da insanların bayrak açıp meydanlarda kutlama yapması diye bir şey var mıydı? Yoktu. Çünkü Türklük yoktu.
Cumhuriyetle milli bayramımız oldu Bu kutlamalarda milletleşme hedefinin izlerini görür müydünüz? Galatasaray Lisesi’nde gayrimüslim arkadaşlarımız vardı. Musevi, Ermeni... Büyüklerimiz, Türk milletinin bütünlüğü açısından bu bayramların ne kadar önemli olduğunu anlatırdı. Çocukluğumda Ankara’da Samanpazarı’nda Yahudi arkadaşlarım vardı. Ne kadar güzel bir millettik. Birlikte oynardık. Hepimiz Türk milletiydik. Aynı milletin insanlarıydık. Hepimiz Atatürk’ü taparcasına severdik. Çünkü onun bize sağladığı özgürlükten, bağımsızlıktan gurur duyuyorduk. Anneme biz ne milletiyiz diye sorduğumda “He-
pimiz Osmanlıyız” derdi. Daha sonra müthiş bir Atatürkçü olan annem bile Türk olduğunu bilmiyordu. Bize Türklüğümüzü Atatürk öğretti. 600 yıllık Osmanlı’da Türklük bilinci yok, ulusal bayram söz konusu değil, lider yoktu. Cumhuriyetle bir lider kazandık. İlk defa milli bayramlarımız oldu. Şimdi 19 Mayıs’ı kaldırdılar. 23 Nisan’ı mekteplere hapsettiler. Bugünkü iktidar, millet kelimesinden hoşlanmıyor. İlk kez ayrı bir millet olduğumuzu ülkemizin kaderini 23 Nisan’larda ön plana çıkaracağımızı bu bayramla öğrendik. 23 Nisan’ın coşkuyla sevinçle kutlanması gerekir. 1950’den bu yana gelen iktidarlar, Cumhuriyet’e çok kötülük ettiler. Ama hiçbir hükümet, Türk milliyetçiliğine, Türkiye’nin bayramlarına, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Atatürk Cumhuriyeti olduğu felsefesine hiçbir zaman son 12 senede olduğu kadar açıkça karşı çıkmadılar. Boğaz üzerine 150 köprü kursanız, Türkiye’nin bütün köylerine duble yollar da yapsanız, o eski diye küçümsedikleri ruhu geri getiremezler. O ruhla oynuyorlar...
‘Köylerde bayram, bayram gibi kutlanırdı’ Mustafa Durmuş, 81 yaşında... Başöğretmen... Köy Enstitüsü mezunu. Malatya’da Akçadağ Köy Enstitüsü’nde okumuş. 10 yaşındayken 23 Nisan’da Malatya’ya gittiklerini hatırlıyor. “Resmi geçide katılacak öğrenciler, trene biner Malatya’ya giderdik. Akordeon, mandolin
Öğrencileriyle gösteride... 23 Nisan 1961, Tekirdağ Malkara...
gruplarımız vardı. Ellerimizde müzik aletleriyle bayrama katılırdık. Trende dönerken ‘En iyi bizdik’ diye Mustafa gururlanırdık.” Durmuş 23 Nisan’ı köylerde de kutlamış. 1950’li yıllar. Kahramanmaraş’ın Göksun’a bağlı Yeniyapan köyü... Köy tellalı çağrıda bulunur: “Başöğretmenin emri var, okul bahçesinde toplanacak bayramı kutlayacağız.”. Bayram günü evlerde kimse kalmaz. Herkes en güzel giyisilerini giyer, okulun bahçesine gelir. Şiirler okunur. Şarkılar, türküler söylenir, yöresel oyunlar oynanır. Mustafa Durmuş, “Köyde bayram özgürdür, bayrama doyamazsınız. Kadın erkek hep birlikte kutlanır” diyor. Bayram öğleden sonra
harman yerinde devam eder. Güreş müsabakaları, oyunlar... Mustafa Durmuş’un sözüyle, “Köyde bayram, bayram gibi kutlanır”. O yıllarda bayramları böyle coşkuyla kutlamasaydık ne olurdu? Mustafa Durmuş yanıtlıyor: “Kurtuluş Savaşı’nı yapmış, kahraman bir ecdadın çocuklarısınız. Bayrağınızı bağımsız bir ülkede özgürce dalgalandırıyorsunuz. Çocuklar, milli duyguları bu bayramlarla tattı. Bu coşkuya ulusların ihtiyacı var. Kahramanlarımızı, şehitlerimizi, gazilerimizi, zaferlerimizi bilmezsek toplum özelliğimizi yitiririz. O ruhu bırakmadılar. Böyle ulus olmaz. Türkiye’nin silkelenmeye ihtiyacı var.”
Zafer Akalın
‘Annelerimiz krepon kâğıdından elbiseler yapardı’ Zafer Akalın, 9 Eylül 1922 doğumlu. Adı, İzmir’in kurtuluşu anısına Zafer. Milli bayramların üç kuşaktır tanığı. Önce kendi çocukluğunda o heyecanı tatmış. Sonraki yıllarda iki çocuğunu tertemiz giydirmiş, bayram yerine götürmüş. Bugün de torunlarının coşkusunu paylaşıyor. Zafer Hanım 1930’lardaki bayramları anlatıyor. “Bayramlar daha mütevazıydı. Anneler, renkli krepon kâğıdından elbiseler yapardı. Bayram yerleri kurulurdu. Çocukların bayramına iştirak edilirdi. Daha sonra lükse kaçtı.” İlkokul 4’üncü sınıfta öğrenciyken, 23 Nisan’da bir müsamerede ödünç topuklu ayakkabılarla öğretmen rolünü oynadığını hatırlıyor. 1930’ların ikinci yarısında yapılan 19 Mayıs törenlerini hatırlıyor. “Babamıza ‘Ne olur bize davetiye getir’ diye yalvarırdık. Taksim Stadyumu’nda kutlanırdı. Muhteşem törenler olurdu. Mutlaka gitmek isterdik.” Zafer Akalın’ın zihninde Yerli Malı Haftası da dün gibi canlanıyor. “Üzüm, incir, fındık getirilir; yerli malının önemi üzerine konuşulurdu. Yazım, okullar arasında derece aldı. Bir sandık portakal kazanmıştım. Sonradan ithal muzla tanışınca Yerli Malı Haftası da, değeri de unutuldu.”
‘Kaybettiklerimizi geri alacağız’ Afet Ilgaz (Yazar): 23 Nisan denilince aklıma Iğdır gelir. İlkokula orada başladım. Babam Zekeriya Bey polisti. 1944 yılıydı. 7 yaşındaydım ve bayramda beni kelebek yaptılar. Geçit resminde yürüyen bir kelebek olduk. Afet Sonra babamIlgaz la okuldaki gösterileri takip ettik ve bu fotoğrafı çektirdik. Yıllar sonra okudum ve öğretmen oldum. 23 Nisan’ı en sevinçli bir gün olarak gösterilerle kutladık. Günün birinde milli bayramların ve bayrağımızın yasaklanacağı aklımıza gelmezdi. Gençler ve aydınlar bu yasakları deliyorlar. Artık bize yasak işlemez. Hepsini geri alacağız. Yer yerinden oynayacak. Unutmayın bundan sonra 19 Mayıs var.