Yüzyılın yolsuzluğunu birlikte örttüler Erdoğan, Almanya’daki Deniz Feneri davasını örtmek için Cemaat’i devreye soktu ve Washington’dan ricacı oldu
Alman kaynaklardan ulaştığımız bilgilere göre, Deniz Feneri e.V. yolsuzluğunun ortaya çıkmasından sonra AKP, Almanya’ya baskı yapmaya çalıştı. Ancak başarılı olamadı. Bunun üzerine Tayyip Erdoğan, sorunu ABD üzerinden çözTayyip mek istedi.
T CEMAA N A BD’DELDU RİCACI O
Geç olmadan tahliye
Erdoğan, 2008 yılında Washington’dan, “Merkel, bu işin üstüne gitmesin” diye ricacı oldu. Bunun için de Cemaat’in ABD Kongre üyelerine yakın isimlerini devFethullah reye soktu. DENİZ Gülen KAHRAMAN’ın haberi 9’da
Silivri Cezaevi’ni ziyaret eden gazeteciler, başta ciddi sağlık sorunu yaşayan E. Albay Muzaffer Tekin olmak üzere tüm yurtseverlerin tahliyesini istedi. EZGİ HOTALAK’ın haberi 8’de
Erdoğan
KURULUŞ 1921
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ - 75 KURUŞ
MİT’TEN SONRA SIRA JANDARMA’DA MİT’in Suriye’ye silah taşıyan TIR’larına yapılan operasyonlar, AKP iktidarının Jandarma’yı ‘Genel Müdürlük’ pozisyonuna dönüştürme planını hızlandırdı
Hükümet, Jandarma’ya operasyonu başlattı. Aydınlık’ın ulaştığı kaynaklar, Jandarma’da görevden almaların başladığını belirtti. AKP iktidarının planının, Jandarma Genel Komutanlığı’nı “genel müdürlük” yapmak ve bakanlığa bağlamak olduğu öğrenildi.
‘Arkalarında CIA var’
rof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Silivri’den tahliyesinin ardından gece geç saatte döndüğü Ankara’da, trafik kazasında hayata veda eden oğlu Emir’in mezarını ziyaret etti. Hilmioğlu’nun oldukça duygulandığı ve zaman zaman gözyaşlarına hâkim olamadığı görüldü. 8’de
Tayyip’e sınırsız ve keyfi gözaltı yetkisi A
umhuriyet gazetesi yönetimi, çalışanlarından MİT yasasına uygun hareket etmelerini istedi. Personele gönderilen uyarı yazısında, “Gazetemizde mevcut tüm veri ve belgeleri MİT istediği anda vermek zorundayız; hard disklerinizi temizleyin” denildi. 15’te
Venezuela Büyükelçisi Jose Reyes, ülkesindeki eylemleri Aydınlık’a değerlendirdi: “Chavez’e darbe girişiminin devamı.” OLCAY KABAKTEPE’nin söyleşisi 12’de
Fikret OTYAM 2’de
lk kez te ekkürde yenik dü tüm
Mehmet Ali GÜLLER 9’da
Doğu PERİNÇEK 10’da
Mehmet FARAÇ 11’de
Sabahattin ÖNKİBAR 12’de
Kürt sorununda devletin yanl lar
Liselerden beden e itimi kald r lamaz
Çete’nin lideri gelecek mi?
Erdo an’ tutuklatacak belge
CHP’de Esad düşmanlığı CHP lideri Kılıçdaroğlu, El Kaide terörü ve Batı’nın paralı askerlerine karşı vatan savunması veren Esad’ı bu kez de MİT yasası üzerinden hedef aldı
YAPTIĞINIZ ÇUVALI ABD’NİN BAŞINA GEÇİRECEĞİZ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad düşmanlığını MİT yasası üzerinden sürdürdü. Kılıçdaroğlu, AKP’nin teklifini eleştirirken “Başbakan Erdoğan, ‘Esad devleti’ kurmak istiyor” dedi. 3’te
Astsubaylar ölüm orucuna başlıyor
M. İlker Yücel ISSN 2146-2356
ilkeryucel@aydinlikgazete.com
P
MİT yasasına teslim C
BA YAZI
Kanun teklifine yazmışlar: MİT belgesini açıklayana 12 yıl hapis cezası! Tehdit gazetecilere... Türkiye’de gazetecilik mesleğinin temel ilkelerinden biri, hakikati savunmak için bedel ödemeyi göze almaktır. Bunu en iyi MİT yöneticileri bilir. Mafya-tarikat vurgunlarının peşine düşmeden, emekçi halkımızın alın terine nasıl el koyduklarını araştırmadan, ülkemizin bağımsızlığına kasteden gizli planları ortaya çıkarmadan, eşbaşkanların, taşeronların hazırlanma sürecini takip etmeden gazetecilik yapılabilir mi? Abdi İpekçi’yi, Çetin Emeç’i, Uğur Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı 12 yıl hapis cezası korkutur muydu? Halit Güngen, o haberi yaparken kahpece vurulacağını bilmiyor muydu? Yeni Metin Göktepe’lerin yetişmesini engelleyebildiler mi? MİT yasasının en tepesine yazsınlar: Ülkemizin birliği ve bağımsızlığı, halkımızın çıkarı ve kamu yararı söz konusu olursa haberini yaparız! Kontrgerilla faaliyetlerini, Susurluk’u, MİT raporlarını, faili meçhul cinayetleri, Ergenekon tertibini, “üçe kapat”malarınızı, TIR’lardaki silahlarınızı yazdığımız gibi... Siz kanunsuzluğu kanun yapın, biz sizin kanunsuzluğu kanun yaptığınızı da yazarız! Gerçi sizin döneminiz kapanıyor... Yaptığınız yasaları iddianamelerinizin delili olarak değerlendireceğiz...
Silivri’den oğluna...
KP’nin MİT’le ilgili hazırladığı düzenlemede, Teşkilat’a keyfi gözaltı, sorgu ve dinleme yapma yetkisi veriliyor. “Bakanlar Kurulu’nun MİT’e operasyonel görev verilebilmesi ihtiyacı hasıl olmuştur” sözleriyle de Kurul’un başı olan Başbakan, emirleri verecek kişi oluyor. 10’da
Hükümetin, MİT’e olağanüstü yetkiler veren ve teşkilatı doğrudan başbakana bağlayan düzenlemeye benzeyen bu çalışmaya Jandarma’dan da itirazlar geldiği öğrenildi. Son dönemdeki görevden almalarla da bu itirazların önüne geçilmek isteniyor. CEYHUN BOZKURT’un haberi 11’de
Aydınlık MİT yasasını dinler mi?
Muzaffer Tekin
İP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca, Greif çuval fabrikasında 13 gündür grevde olan işçilerle direniş alanında buluştu. YEŞİM ÇATALTAŞ’ın haberi 9’da
Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği Genel Başkanı Ahmet Keser, astsubaylara yönelik ayrımcılık ve adaletsizliklere karşı 1 Mart’ta ölüm orucu başlatacaklarını açıkladı. 7’de
KANUNSUZ mahkemeye ‘KANUNSUZ’ demek suç Doğu Perinçek, Ergenekon hâkim ve savcılarına “Kanunsuzsunuz” dediği için 2 yıl 2 ay hapse çarptırıldı. 11’de
Hazırlayan: Osman ERBİL
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
GÖKTANRI SİZİ İNANDIRSIN OTYAM İLK KEZ TEŞEKKÜRDE YENİK DÜŞTÜM... Fikret
Sevgili Aydınlık yöneticilerine 1) 13 Şubat günlü Aydınlık’ın arka sayfasında “Adalet yerine VATAN kavramı gündemde” başlıklı yazının sonunda Namık Kemal’in “VVatan mahzun ben mahzun” dizesi “VVatan mahsun ben mahsun” olarak yazılmış. Mahzun kelimesi hüzün kökünden gelir, hüzünlü anlamındadır. Aynı yazının altında “Socrates, Galile, Sacco ve Vanzetti” başlıklı yazıda Sokrates olarak yazılması gereken isim Socrates olarak yazılmış. Türkçe yazım kuralına göre, aslı Latin alfabesi ile yazılmış olan yabancı isimler olduğu gibi yazılır. Aslı diğer alfabe veya karakterlerle yazılmış olan isimler ise, Türkçede, okunduğu gibi yazılır. 2) 19 Şubat günlü Aydınlık’ın 3. sayfasında “Şafak Tepe’yi arz edeyim” başlıklı yazıda: F.G.: Mahsuru yok. Olsun. Mahsur, muhasara edilmiş, yani sarılmış, kuşatılmış anlamına gelir. Doğrusu: “Bir zararı yok” anlamına gelen “M Mahzuru yok” olmalı idi. 3) 14 Şubat günlü Aydınlık’ın 7. sayfasında Serbesti Forum sitesinden aktarılan “(...) Nasılki cemaatin ifşa etmesi...” cümlesinde Nasıl ki ayrı yazılmalı idi. 4) 15 Şubat günlü Aydınlık’taki Önkibar’ın “Aydın Doğan’a vaat mi tehdit mi?” başlıklı yazısında “Ahmet Hakan’da o listeye girdi” cümlesinde Hakan da ayrı yazılmalı idi 5) 19 Şubat günlü Aydınlık’ın 3. sayfasında “500 bin ölü kanlı planların itirafıdır” başlıklı yazıda “BBugüne kadar 500 bin kişi öldü,..” deniliyor. Doğrusu 50 bin. 6) 16 Şubat günlü Aydınlık’ın 3. sayfasında “Kumpas kafesleri hemen açılsın” başlıklı yazıda “Trabzon’da Apo dövizi” bölümünün altında Apo dövizi ile ilgili bilgi yok. Sonraki “Yağmurda sessiz çığlık” bölümünde Apo dövizinin Bursa’da açıldığını okuyoruz. 7) 14 Şubat günlü Aydınlık’taki M.B. Gültekin’in “Öcalan görüntüler, itirazlar, sorular” başlıklı yazısında: “Yapılan iş, özel olarak Kürdümüzün, genel olarak ise bütün Türkiye’nin içine çekildiğiyla göz önüne sermektir.” Bu bir cümle midir sizce? “Bütün yurttaşlarımız gibi Kürdümüzün de Öcalan’ın bu iftiralarını öğrenme hakkı vardır.” İftira değil, itiraf olmalıydı.
9 gün önce el titremesi nedeniyle Olimpos Hastanesi’nde Operatör Doktor Şurzan Kandemir canbakanıma başvurdum. İyi ki başvurmuşum. Ertesi gün mavi gömleği giydirdiler. Tevazuya bakınız. Prof. Dr. Alper Demirbaş dostumuz, sanki bunca böbreği, karaciğeri söküp takan o değil.
Profesör, doktor demekle yetiniyor. Elimin titremesi bilgisayarı aşıyordu. Karagözlü kadınlarım daha bir karagöz oldu. Apandisit dendi. Evet, mavi gömleği giydirdiler. Operatör Doktor Kutbettin Altun, Operatör Doktor Sabri Tekin, Operatör Doktor Şurzan Kandemir. Anestezi Uzmanı Fahri Altun, Anestezi Uzmanı Ufuk Bülent Dilek, Başhemşire Sevtap Şimşekol, ameliyathane
hemşireleri ve personeli, dördüncü kat servis hemşireleri ve personeli... Sabahlara kadar başucumdan ayrılmayan bin yıllık eşim Filiz’e, Elvan kızıma bir teşekkür yeterm’ola. Hep beraber kesip biçmeye başlamışlar. Hepsi de işin uzmanı... 10 gün sonra bugün saat 14.00’te ilk kez elimde telefon var. Göktanrı sizi inandırsın, bu kadar çok sevenim
Kürt sorunu kiminle çözülecek?
İ
şçi Partisi’nin, “İmralı’daki Apo” görüntü kayıtlarını açıklayarak ne büyük bir iş başardığı, önümüzdeki aylarda ve yıllarda daha iyi anlaşılacaktır. Kürt sorununu “enstrümanlarla çözme” stratejisine ölümcül bir darbe vurulmuştur. Kürdümüzün özgürleştirilmesi yolunda büyük bir adım atılmıştır. Görüntülerin açıklanması PKK’yı derinden sarstı. Merkezi düzeyde her gün yapılan açıklamalar, örgüt içindeki kaynaşmayı kontrol altında tutmaya yöneliktir. Sadece PKK değil, bütün Türkiye görüntüleri konuştu. Ama Meclis’teki partilere gelince değişik bir tabloyla karşılaştık. AKP, basındaki yandaşları aracılığıyla, görüntülerin açıklanmasından çok rahatsız olduğunu belli etti. CHP, gelişmelerden memnun olmadı. Suskunlukla örtmeye çalıştı. Özcan Yeniçeri dışındaki hiçbir MHP yetkilisi de İşçi Partisi’nin verdiği mücadeleyi görmek istemedi. Onlar da rahatsızlar. Aynı şekilde Yeni Çağ gazetesi de bu önemli gelişmeye ilişkin tek bir haber yapmadı. Köşe yazarlarından Afet Ilgaz ve Arslan Bulut dışında hiç kimse konuya değinmedi.
Devlet aklı mı İP’nin aklı mı? Yeni Çağ yazarlarından Ahmet Ünal, 14 Şubat 2014 günü, konuyla ilgili bir değerlendirme yaptı: “... Öcalan’ı tek lider pozisyonunda ileri süren devlet aklının artık değiştiği anlaşılıyor. Eldeki belki de son kozun basit bir seçim malzemesi olarak kullanılması, bölgedeki huzursuzluğu daha da artıracak ve içinden çıkılmaz hale getirecektir. Ne diyelim, birileri Öcalan’ı çaresizce tepe tepe kullanıyor.” Bu görüş, MHP yönetiminin ve ülkücü çevrelerin önemli bir kısmının ortak görüşüdür. Öcalan görüntülerinin yayınlanmasını, “değişen devlet aklı”nın sonucu olarak AKP’ye mal etmek, MHP’nin Kürt sorununun çözümünde, halk unsurunu hiçbir zaman hesaba katmayan anlayışının sonucudur. İP yöneticileri açıkladılar: Açıklanan görüntülerin kaynağının AKP, MİT, Emniyet, Ordu, Jandarma, İçişleri Bakanlığı vb. hiçbir kurumla ilgisi yok. İşçi Partisi, kendi olanakları ile milli kuvvetlerin elindeki görüntülere ulaştı. Halkın bilincine vurulan taşeron kelepçesini kırmak ve halkı
özgürleştirmek amacıyla yayınladı.
Sorunu taşeronla çözmek MHP, Osmanlı’dan bugüne miras kalan tipik hâkim sınıf refleksiyle düşünmektedir ve hareket etmektedir. Bu yaklaşıma göre, Kürt halkı ancak birtakım enstrümanlar aracılığıyla kontrol edilebilir. Bir sorun çıktığında o enstrümanlar kullanılarak çözülür. Abdülhamit; Hamidiye Alayları paşaları [Milli aşireti reisi Abdurrahman Paşa ve Ağrılı (Zilan) Kör Hüseyin Paşa] ve Seyit Abdülkadir gibi şeyhlerle Kürtleri yönetti. Cumhuriyet’in ilk döneminde toprak reformuna ısrarla direnen hâkim sınıfların Kürt sorununa bakışı, toprak ağaları, aşiret reisleri ve şeyhlerle kitleleri kontrol etmekten ibaretti. 12 Eylül Paşaları, “Ilımlı İslam” politikalarını yerel feodaller üzerinden uyguladılar. 1990 sonrasında Barzani ve Talabani’yle iş tutanların mantığı da aynıydı. 2004 yılı sonrasında Bismil köylüleri, toprak ve özgürlük için ayağa kalktıklarında AKP, “PKK’dan daha tehlikeli” bir gücün ortaya çıktığı tahlilini yaptı. Çünkü toprak ağalığını tasfiye eden köylü özgürleşiyordu ve hiçbir
OLMAK YA DA OLMAMAK
Değerli okurumuz Ali Serdar Polat, gazetemizde yaptığımız yazım, anlam bozukluğu gibi hatalarımıza dikkat çeken bir e-posta gönderdi. Kendisine gazetemizin güzelleşmesi adına yaptığı uyarılar için teşekkür ediyoruz. Okurlarımızdan gelen eleştirileri yayımlamaya devam edeceğiz.
olduğunu bilirdim... Çoktan ameliyat olmuştum. Size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. İş yine Özlem Konur Usta’ya düşüyor. Bu teşekkür ilanımı şükran borcumu artık bir şekilde düzene sokar. Bir hafta sonra yazmaya çalışacağım. Evet, tekrar tekrar teşekkürler, teşekkürler, teşekkürler... Seveniniz bol olsun. 20 Aralık 2014, Antalya Olimpos Hastanesi
Mehmet Bedri Gültekin mbgultekin@ip.org.tr
“enstrümana” hayat alanı bırakmıyordu. AKP, bu geleneksel politikayı bugün de sürdürmektedir. Oslo ve İmralı süreçleri ile yapılan iş, Kürt sorununu “enstrümanlarla” çözmek istemekten başka bir şey değildir. Abdullah Öcalan ise -kendi de defalarca söylediği üzere“enstrüman” rolüne başından beri razıdır. 1999 yılında İmralı’da Albay Hasan Atilla Uğur’a taşeron rolünü oynamaya hazır olduğunu söylerken aslında, başından beri yapmakta olduğu işi açıklamıştır. O zaman Öcalan’ı teslim alan Kemalist subaylar, Türkiye adına, “Ortadoğu ve Kafkaslar başta olmak üzere Rusya ve Avrupa’da da istenirse her türlü eylemi yapabileceğini söyleyen Öcalan’ın teklifine, Cumhuriyet’in dış politikasına aykırı olduğu için itibar etmemişlerdir.
Taşeronlukta son görev Ama AKP, işbaşına geldikten sonra Apo ve PKK’yı taşeron olarak kullanma politikasına yöneldi.
2013 nevruzunda Öcalan’ın Diyarbakır’da okunan açıklamasını hatırlayalım: “Misak-ı Milli sınırlarını İslam kardeşliği temelinde güncellemek...” Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin Yeni Osmanlıcı politikası da budur. Bu politikanın uygulanabilmesi, Apo’nun taşeron olarak Kürtleri kontrol etmesi ve harekete geçirebilmesine bağlıdır.
‘Eldeki son koz’ İşte İşçi Partisi’nin bozduğu oyun budur. Onun için hem AKP hem de PKK, İşçi Partisi’nin açıklamalarından büyük rahatsızlık duydular. Çünkü “Enstrüman” kendisinden beklenen rolü, artık oynayamayacaktır. Aynı rahatsızlığın MHP tarafından paylaşılması, bu Partinin de Kürt sorununu, özgürleşen halk ile değil, taşeronlarla çözme anlayışına sahip olduğunu gösterir. Öcalan’ın “eldeki son koz” olarak görülmesinin açıklaması budur.
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
Hazırlayan:Osman ERBİL
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
KILIÇDAROĞLU: ERDOĞAN, ESAD DEVLETİ KURMAK İSTİYOR
Esad düşmanlığına devam C
HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad düşmanlığını MİT yasası üzerinden sürdürdü. CHP lideri, TBMM’ye sevk edilen ve MİT’e geniş yetkiler tanıyan yasa düzenlemesini “Başbakan Erdoğan, Esad devleti kurmak istiyor” sözleriyle eleştirdi. Hürriyet gazetesine açıklamalarda bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MİT’i tüm devlet kurumlarının üstüne çıkaran yasayla, Türkiye’nin bir istihbarat devleti yapılmak istendiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, kamuoyunun tepkisini çeken yasanın olağanüstü yetkilerine dikkat çekti. İktidara söz konusu yasanın doğuracağı muhtemel sonuçlar üzerinden yüklenen Kılıçdaroğlu, Erdo-
ğan’ın Suriye Cumhurbaşkanı Esad’a benzediğini iddia etti. CHP lideri şunları söyledi:
MİT’e sıkıyönetimde olmayan yetki “Türkiye süratle dikta yönetimine gidiyor. Bu diktayı bütün dünya da gördü. MİT için öngörülen düzenleme de bu yolda adımdır. Demokratik bir ülkede hiçbir kuruma olağanüstü yetkiler verilemez. MİT’e sıkıyönetimde olmayan yetki veriliyor. Bu, ülkeyi farklı bir yere götürme arzusunun göstergesidir. Türkiye bir istihbarat devletine götürülüyor. Recep Tayyip Erdoğan, Esad devleti kurmak istiyor. Orası istihbarat devleti, burada da yapılmak istenen bu. Yine üzülerek söylemeliyim ki bütün bun-
ları da Cumhurbaşkanı’nın desteği ile yaptı, yapıyor.” Medyada “sansür yasası” olarak nitelenen internet düzenlemesine de değinen Kılıçdaroğlu, Abdullah Gül’ün sorumluluğunu vurguladı. “Cumhurbaşkanı itibar kaybediyor” diyen Kılıçdaroğlu şunları belirtti: “Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasa’ya aykırı olduğunu açık açık bildiği
halde internet düzenlemesini imzaladı. Bunu, iktidarla pazarlık sonucu yaptı. Anayasada, cumhurbaşkanının iktidarla pazarlık gibi bir görevi yok. Bu onay ve arkasından istenen iki maddelik düzenleme TBMM’ye saygısızlıktır. Bu durum içeride de dışarıda da cumhurbaşkanına itibar kaybettiriyor. Ortaya çıkan sonuç da budur.”
Aziz Yıldırım’dan Başbuğ’a ziyaret SEDA AKYÜZ
Kemal Kılıçdaroğlu
Fethullah sicilli Akyürek GÖREVİNE DÖNÜYOR
‘Perinçek ve Küçük Türk-Kürt birliği için çalıştı’
17 Aralık sonrası Emniyet’teki Cemaat temizliğinde görevden alınan Ramazan Akyürek mahkeme kararıyla yeniden Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanı olacak
Ramazan Akyürek
‘Hükümete kul olmayacağız’ diyordu, AKP’den aday oldu
Eski DİSK Ege Bölge Başkanı Azad Fazla, AKP’nin Karabağlar listesi 2’nci sıradan Belediye Meclis üyesi adayı oldu. Fazla, “AKP’ye inanıyorum. Emeğin yanında olmaya devam edeceğim” dedi. Yıllarca 1 Mayıs meydanlarında işçilerle birlikte, “AKP’ye kul, sermayeye köle olmayacağız” diyen eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina için “Emek dostu”, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Aziz Kocaoğlu için “Dürüst başkan, arı gibi çalışkan’” sloganlarının yaratıcısı eski Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ege Bölge Başkanı Azad Fazla, AKP’nin Karabağlar listesi 2’nci sıradan Belediye Meclis üyesi adayı oldu. Yıllarca siyaset yaptığı CHP’de bir dönem İzmir İl Başkan Yardımcılığı görevinde de bulunan Azad Fazla, AKP’ye iki yıl önce üye olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Binali Yıldırım ile görüştüm. Yıldırım ‘Ben bakanlığım döneminde bana bağlı kurumlardaki işçilerle hiç sorun yaşamadım. Burada da yaşamam, hatta daha güzel şeyler yapacağız’ dedi. AKP’ye inanıyorum. Emeğin yanında olmaya devam edeceğim.”
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı göre v i n den alınan Ramazan Akyürek için göreve iade kararı verildi. Dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır tara-
fından siciline “Fethullah Gülen cemaatine mensup. Dikkat edilmesi gereken bir kişi” notu düşülen Ramazan Akyürek’in adı Hrant Dink cinayetindeki rolüyle yeniden gündeme gelmişti.
İçişleri: Dink cinayeti iddiaları nedeniyle 17 Aralık operasyonunun ardından görevden alınan, Hrant Dink cinayetinde adı sıkça gündeme gelen eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in İdare Mahkemesi’ne yaptığı başvuru sonuçlandı. Mahkeme, Ramazan Akyürek’in görevden alınmasıyla ilgili olarak yürütmeyi durdurma kararı verdi ve göre-
vine iadesini kararlaştırdı. İçişleri Bakanlığı, Akyürek’in göreve geri dönmesi için açtığı davada “Dink cinayetinde Ramazan Akyürek rolünü” örnek göstererek savunma yaptı. İçişleri Bakanlığı mahkemeye gönderdiği gerekçesinde Akyürek’le ilgili şu tespitlere yer verdi: “Davacı hakkında Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü ve İstihbarat Daire Başkanlığı yaptığı dönemde Hrant Dink cinayeti ile ilgili olarak kamuoyu ve basında birçok iddia yer aldı. Bu da Emniyet Genel Müdürlüğü’nün imajını ve güvenirliğini zedelendi. Yetkili ve etkin bir birim olan Teftiş Kurulu Başkanlığı görevini yü-
Fenerbahçe Spor Kulubü Başkanı Aziz Yıldırım, dün Silivri Cezaevi’ne giderek Türkiye’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u ziyaret etti. Ergenekon davasından müebbet hapis cezası verilen Başbuğ ile yaklaşık 2 saatlik bir görüşme yapan Yıldırım, cezaevi çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlamadan arabasıyla uzaklaştı. Bu arada Yıldırım’ın yanında eski Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan ve eski Fenerbahçe Spor Kulübü Asbaşkanı Murat Özaydınlı da yer aldı.
rütmesi kamu vicdanında ve toplum nazarında olumsuz bir yargı oluşturdu.”
Teftiş Kurulu Başkanı Ramazan Akyürek 16 Ekim 2009 günü Hrant Dink suikastında ihmali olduğu iddiasıyla Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan alınarak, Emniyet Strateji Geliştirme Başkanlığı’na uzman olarak atanmıştı. Mahkeme yoluyla 26 Mayıs 2011 günü tekrar aktif göreve getirilmişti. 1 Şubat 2012 gününden itibaren de İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in atamasıyla, Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanı olmuştu.
Uğur Dündar’ın Halk TV’de sunduğu “Halk Arenası” programının bu haftaki konuğu gazeteci-yazar Soner Yalçın’dı. İzleyicilerden birisinin “Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük neden Öcalan’la görüştü?” sorusuna Yalçın, “Bir kirli propaganda var Türkiye’de. Bunu aydınlatmak boynumun borcu” diyerek, şöyle konuştu: “Türkiyeli sosyalistler Kürt sosyalistlere giderek bir çatı altında birleşmek gerektiğini ve bir barış yapılması gerektiğini söylediler. Bu o dönemin dünyasına uygun. Çünkü henüz Berlin Duvarı yıkılmamış. Bunları analiz etmeden olayları değerlendi- Soner Yalçın remezsiniz. Doğu Perinçek, Öcalan’a ‘Silahı bırakarak gel sosyalist bir çatı altında bir güç olarak 12 Eylül faşizmine karşı mücadele edelim’ demiştir. Ama bu bölünmüştür. Bölündüğü için de, diğeri daha da kan akıtan bir örgüt haline dönmüştür. Keşke birleşilseydi, keşke kan 1990’da dursaydı ve keşke Türk ile Kürt kan akıtmadan güçlü bir sosyalist parti olarak durabilseydi. Bunun için çalışmış insanlara bugün Cemaat’in ortaya attığı propagandalarla bakmayın.”
Ankara’da OHAL kaldırıldı AYDINLIK / ANKARA Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün talebi üzerine Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi’nin verdiği “sıkıyönetim dönemi”ni aratmayan karar tepki ve itirazlar üzerine kaldırıldı. Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün talebi doğrultusunda Çankaya, Altındağ, Keçiören, Mamak, Yenimahalle ve Pursaklar’da, 15 gün süreyle vatandaşların üst, araç, eşya ve özel kâğıtlarının ayrı bir mahkeme kararı olmaksızın polis tarafından aranabilmesine karar vermiş; bu karar siyasi çevrelerden ve Ankaralılardan büyük tepki görmüştü. Yaklaşık 3 milyon kişiyi kapayan bu arama kararı CHP Ankara Milletvekili Levent Gök ile Ankara Barosu’nun yaptığı itiraz üzerine kaldırıldı. Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararına karşı Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi’ne başvuruldu ve Hâkim Mehmet
Öztunç tarafından karara bağlandı. İtirazları kabul eden Öztunç, kolluğa Altındağ, Çankaya, Keçiören, Mamak, Yenimahalle ve Pursaklar ilçelerinde 15 gün süreyle kişilerin üstleri, özel araçları, özel kâğıtları ve eşyalarının aranmasına ilişkin 12 Şubat 2014 tarihli Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararının kaldırılmasına hükmetti.
Anayasa Mahkemesi’nden HSYK başvurusuna ret
‘Kişi hürriyetini kısıtladı’ Kararda, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, uluslararası sözleşmeler, Ceza Muhakemesi Kanunu ve ilgili yönetmeliklere aykırı olarak arama kapsamının, aramanın yapılacağı yerin, geçerli olacağı zaman diliminin çok geniş tutulduğu ve kolluğa çok geniş takdir hakkı tanındığı belirtildi. Kamu yararına göre orantısız şekilde kişi hak ve hürriyetlerinin kısıtlanması sonucunu doğurduğu kaydedilen kararda, bu sebeple itirazların kabulüyle Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi kararının kaldırıldığı bildirildi.
Anayasa Mahkemesi, tartışmalı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) düzenlemesine ilişkin iptal başvurusunu reddetti. Anayasa Mahkemesi, CHP’nin HSYK düzenlemesiyle ilgili yaptığı başvuruyu karara bağladı. Yüksek Mahkeme, düzenlemenin iptali yönündeki başvuruyu reddetti. Mahkemenin, kanun Resmî Gazete’de yayımlanmadan başvuru yapıldığı için ret kararı verdiği öğrenildi. CHP, Cumhurbaşkanı onaylamadan HSYK düzenlemesinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu.
Barzani: PYD’nin özerkliğini tanımıyoruz
Gökçek’in afiş oyunu ARZU ÖZTÜRK / ANKARA
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, sağ oyların Mansur Yavaş’a kaymasının önüne geçmek amacıyla bir afiş hazırlattı. Hazırlanan afişlerde Mansur Yavaş etrafında “Faşizme karşı sosyalizm yolunda birleşme çağrısı” yapılıyor. Seçimlere az bir zaman kala, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek bildik oyunlarına devam ediyor. Gökçek sağ oyları kendi Melih tabanında toplamak amacıyla Gökçek bir afiş hazırlattı. Ankara’nın
hemen her yerinde yer alan afişlerde şu ifadeler yer aldı: “sol örgütler, sosyal demokratlar, devrime gönül verenler, halkın hakları mücadelesine inananlar, faşizme karşı sosyalizm yolunda omuz omuza. Oylarımızı bölmeyelim. CHP Anakent Adayı Mansur Yavaş’ta birleşelim.” Melih Gökçek buna benzer bir uygulamayı 2009 seçimlerinde hazırlattığı “Gökçek gidecek, sol gelecek” afişleriyle yapmıştı. Şimdi de Mansur Yavaş’la ilgili hazırlattığı afişlerle, “ben gelmezsen sol gelir” mesajı vermeye çalışıyor.
Barzani, PYD’nin ilan ettiği kantonları tanımadıklarını ifade etti. Barzani, Suriye Kürt Ulusal Konseyi’ne (ENKS) üye Suriye’deki 12 Kürt partisinin temsilcileriyle bir araya geldi. Bölgesel yönetimin resmi internet sitesinde yayımlanan açıklamaya göre, görüşmede Kürt parti temsilcileri, Barzani’ye “Bizler Suriye’de Kürtlerin birliğinden yanayız, her ne kadar PYD aykırı hareket etse de, anlaşmalara uymazsa da bizler birliği savunmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Barzani ise PYD’nin ilan ettiği kantonları tanımayacaklarını söyleyerek, “Biz Suriye’de tüm Barzani siyasi tarafların içinde yer alacağı oluşumu muhatap alırız.” dedi.
Uludere’de PKK’dan taciz ateşi Genelkurmay Başkanlığı, Şırnak’ın Uludere ilçesi Gülyazı köyünde yol yapım çalışmalarını sürdüren iş makinelerinin güvenliğini sağlayan askerlere, PKK’lılarca Irak tarafından taciz ateşi açıldığını bildirdi. Açıklamada, güvenlik güçlerinin taciz ateşine anında karşılık verildiği kaydedildi.
Hazırlayan: Gökçen BEYAZ
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ANKARA İmsak 05.01 Güneş 06.26 Öğle 12.09 İkindi 15.08 Akşam 17.40 Yatsı 18.57 HAVA DURUMU
Ankara: 6/18
b
İstanbul: 7/13
b
ÇIRNIK
Türker
ERTÜRK erturkturker@gmail.com
İzmir: 12/19
b
Antalya: 11/20
İSTANBUL İmsak 05.17 Güneş 06.42 Öğle 12.24 İkindi 15.22 Akşam 17.54 Yatsı 19.12
b
Adana: 8/23
b
Diyarbakır: 3/18
b
Erzurum: -3/7
b
Tunceli: 2/16
d
Trabzon: 9/18
b
Zonguldak: 8/14
b
Bursa: 6/17
b
Konya: 3/17
b
Mersin Akkuyu’da yapılan nükleer santrala karşı hekimler 3 gün boyunca yürüyüş yapacak. Mersin Tabip Odası’nın öncülüğünde kitle örgütlerinin de destek verdiği yürüyüş dün başladı
A
merikalı ünlü siyaset bilimci, diplomat, Nobel Barış Ödülü sahibi olan, Ulusal Güvenlik Danışmanlığı ve Dışişleri Bakanlığı da yapan Henry Alfred Kissinger’ın ülkesinin davranış biçimini özetleyen benim de çok beğendiğim bir sözü var. Kissinger, “Kendi içimizdeki hainleri en ağır şekilde cezalandırırız. Başka ülkelerinkini ise el üstünde tutarız” diyor. Basından öğrendiğimize göre Obama ile Erdoğan tercüman aracılığı ile telefonda görüşmüşler. Obama’nın görüşme sırasında samimi ifadeler kullandığı ve “Türkiye’nin olumlu katkılarla dünyada liderlik sergileyeceğine ilişkin inancını ifade ettiği” söyleniyor. Siz hiç pul koleksiyonunu göstermek için evine davet ettiği kıza kaba saba davranan ve hakaret eden bir erkek olabileceğini düşünebilir misiniz? Mesele bu kadar açıktır. Obama süpürmek için deliğin kenarında beklettiği Erdoğan’dan bir ihanet daha beklemektedir. Bu ihanetin adı Kıbrıs’tır. Bütün dünyayı etnik, dinsel ve mezhepsel olarak bölmeye çalışacaksın ve konuda hayli mesafe alacaksın ama Kıbrıs’ta farklı etnik, dinsel ve kültürel yapıdan gelen ve aynı dili konuşmayan iki toplumu birleştirmeye çalışacaksın. Buna kargalar bile güler! Belki de Kıbrıs’ın coğrafi bütünlüğünü sağlamaya çalışıyorlardır! Bölünmüş ada olamayacağını, bunun huzursuzluk kaynağı olacağını söylemeye çalışıyorlardır, olabilir mi?
YUSUF ÇELİK
M
ersin Tabip Odası, nükleer santralların yaratabileceği sağlık sorunlarına dikkat çekmek için Mersin’den Akkuyu’ya doğru yürüyüşe başladı. Hekimler, 3 gün boyunca yürüyerek, 23 Şubat Pazar günü Akkuyu’ya ulaşacaklar. Mersin Tabip Odası ve yürüyüşe destek veren kitle örgütleri dün Mersin’nde Akkuyu’da nükleer santral kuracak olan NGS firmasının önünde toplandı. Mersin Tabip Odası Başkanı Galip Kırıcı, burada yaptığı açıklamada, hekimlerin keşke dememek için harekete geçtiğini söyledi. Kırıcı, “Biz hekimler; nükleer santraldan kaynaklanabilecek sağlık sorunlarıyla uğraşmak yerine, bu sorunların hiç yaşanmayacağı bir ortamı yaratmak için çalışmanın gereğine inanıyoruz. Tarih bize Çernobil ve Fukuşima’da büyük bir ders verdi. Yaşamda kaza her zaman olabilir ama nükleer kazaların sonuçlarının nereye varacağı kestirilemez. Kaç yüzyıl daha insanları hastalandıracağı ya da ne kadar insanı
etkileyeceğini bilmek mümkün değil. Bunun yanı sıra atık sorunu da hâlâ çözülememiş. Atıklar milyonlarca yıl saklanmak zorunda” dedi.
‘Bu maceradan vazgeçilmeli’ “Nükleer santrallar insan ve diğer canlıların yaşamında geri dönülemez zararlar verdiği için bu maceradan vazgeçilmeli” diyen Kırıcı açıklamasına şöyle devam etti: “Biz hekimler tiroit kanserleriyle, lösemilerle, genetik hastalıklarla, psikolojik sorunlarla uğraşmak zorunda kalmayalım. Japonya’da olduğu gibi deprem sonrasında yaşanan nükleer felaketten sonra bütün nükleer reaktörleri kapatmaktansa daha başından bunları hiç yapmayalım. Nükleer santral yapmayı planlayan şirket önümüzdeki günlerde ÇED raporunu üçüncü kez Bakanlığa verecek. Biz iş işten geçmeden bir kez daha yetkilileri uyarmak, halkımızda farkındalık yaratmak için Mersin’den Akkuyu’ya yürüyoruz. Bizimle birlikte yürüyecek olan yurttaşlarımız ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile birlikte sağlıklı yaşam hakkımızı savunacağız.”
Mersin Tabip Odası Başkanı Galip Kırıcı
Yürüyüş programı:
Aynı adayı paylaşan devletler
22 Şubat Cumartesi saat 9.00, Erdemli Kaymakamlık Binası önü. Mersin’den katılmak isteyenler için 8.00’de Tevfik Sırrı Gür Stadyumu önünden araç kalkacak. 23 Şubat Pazar saat 9.00, Silifke Atatürk Heykeli önü. Mersin’den katılmak isteyenler için 7.30’da Tevfik Sırrı Gür Stadyumu önünden araç kalkacak.
Acıbadem’de devlet lisesi kalmadı
Ara gazı ve sopa Kıbrıs’ta 1974’ten beri kırk yıldır itiş kakış, kavga gürültü, huzursuzluk olmamakta ve kan akmamaktadır. O zaman siz hangi sorunu çözeceksiniz? Kıbrıs’ta sulandırılmamış şekilde iki toplumlu ve iki kesimli federal yapının ötesinde bir duruma razı olması için Derviş Eroğlu’na baskı yapılması yargılanmayı ve ağır şekilde cezalandırılmayı gerektiren bir ihanettir. Kıbrıs’ın tekrar pişirilip önümüze konmasının esas nedeni petrol ve doğalgazdır. Son bulgular göstermiştir ki Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Yönetimi, Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin (Gazze şeridi ) ve Mısır’ın paylaştığı Doğu Akdeniz çanağı hidrokarbon kaynakları bakımından çok zengindir. Sadece Kıbrıs’ın etrafında şu andaki verilere göre Türkiye’nin gelecek 100 yılına yetecek kadar doğal gaz rezervi var. İsrail kendi bölgesinde doğal gaz çıkarmaya başladı, sorun dış piyasalara intikali. Kıbrıs aynı zamanda Doğu Akdeniz bölgesinde çıkacak doğal gazın Avrupa’ya intikalinde terminal noktası olarak planlanıyor. Bu girişim Avrupa’nın doğal gaz olarak Rusya’ya bağımlılığını da ortadan kaldıracak, bu nedenle ABD ve AB için stratejik öneme sahip. Kıbrıs’ın güneyi ekonomik olarak iflas etmiş durumda. Kuzeye sahip olarak Kıbrıs’ın çevresindeki Münhasır Ekonomik Bölge’ye el koymak, malı götürmek ve iflastan kurtulmak istiyor. Almanya’nın lideri olduğu AB’de Rumları bu konuda teşvik ediyor. Amerikan petrol şirketleri de sabırsızlanıyor. İşte bu nedenle Obama Erdoğan’ı aradı, sırtını sıvazladı, ara gazı verdi ama diğer elinde de beyzbol sopası vardı!
Sivas: 1/15
Akkuyu’ya hekim çıkarması
Obama Erdoğan’ı niçin aradı?
Dünyada aynı adayı paylaşan devletler var mı, bir bakalım; Yeni Gine adası, Papua Yeni Gine ve Endonezya tarafından paylaşılıyor. Borneo adası Endonezya, Malezya ve Burunei tarafından paylaşılıyor. İrlanda adası İrlanda Cumhuriyeti ve İngiltere tarafından paylaşılıyor. Hispaniola adası Dominik Cumhuriyeti ve Haiti tarafından paylaşılıyor. Tierra Del Fuego adası Şili ve Arjantin tarafından paylaşılıyor. Timor adası Endonezya ve Doğu Timor tarafından paylaşılıyor. Sebatik adası Endonezya ve Malezya tarafından paylaşılıyor. Sen Martin adası Fransa ve Hollanda tarafından paylaşılıyor. Kataja adası Finlandiya ve İsveç tarafından paylaşılıyor. Market adası Finlandiya ve İsveç tarafından paylaşılıyor. Koiluoto adası Finlandiya ve Rusya tarafından paylaşılıyor. Eğer Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni illa ki bir yerle birleştirmek gerekiyorsa orası aynı etnik, dinsel, dilsel ve kültürel ayniyet içinde bulunduğu ana vatanı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Amaç, birleşme adı altında Kıbrıs’ı götürmek, Türklüğe ve Türkiye’ye darbe vurmaktır. Kıbrıs Türkiye için iki nedenle çok önemlidir: Birincisi Kıbrıs Türkünün hürriyeti, bağımsızlığı ve güvenliğidir. İkincisi ise bu ada Türkiye’nin stratejik, jeopolitik ve jeoekonomik çıkarları için yaşamsaldır.
b
İZMİR İmsak 05.25 Güneş 06.47 Öğle 12.32 İkindi 15.33 Akşam 18.04 Yatsı 19.20
ALPAY TUĞLU İstanbul’da Acıbadem Dayanışması, Ahmet Sani Gezici Lisesi’nin Ümraniye’ye taşınmaması için yürüyüş yaptı. Önceki akşam Acıbadem’de buluşan yaklaşık 500 kişi, “Yık yık nereye kadar bitti, buraya kadar”, “Her yer Gezici, her yer direniş”, “Direne direne kazanacağız”, “Ahmet Sani bizimdir yıkılamaz” sloganları attı. Cemile Aluç yaptığı açıklamada okulun güçlendirmesi için geçen yıl 1 milyon lira harcandığını söyledi. Eskiden İmam Hatipti, yine öyle olacak
gerekçesiyle öğrenci ve velilerin mağdur edildiğini belirten Aluç sözlerine şöyle devam etti: “Ne rövanş duygularınız ne de rant hayalleriniz on binlerce insanın yaşadığı bir mahallenin okulsuz bırakılmasının gerekçesi olamaz. Hani Gezi direnişinde ortaya çıkan Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş, ‘Artık bir otobüs durağının yerini bile değiştirecek olsak halka soracağız’ demişti. Size inanmıyoruz. Güvenmiyoruz. Susmayacağız. Sessiz kalmayacağız. Mahallemizi yağmalamanıza geçit vermeyeceğiz. Ahmet Sani’yi de vermeyeceğiz.”
Bagajda çocuk var
İskenderun’un en işlek yollarından biri olan Adana-İskenderun-Hatay karayoluna seyir halinde olan bir otomobilin bagajındaki 4 çocuk görenleri hayrete düşürdü. 5-7 yaşlarında olduğu tahmin edilen çocuklar bagajda sıkışmış ve ayaklarını bagajın dışına sarkıtmıştı. Tehlikeye davetiye çıkaran bu durum, arkadaki araçtan görüntülendi. Çocukları bagajda gören vatandaşlar, sürücüye tepki gösterdi. DHA
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
Hazırlayan: Gökçen BEYAZ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
KURAKLIĞA KARŞI HÜKÜMET İŞİ ALLAH’A BIRAKTI
B planı meslek sırrıymış Veysel Eroğlu
Siverek’te öğrenci servisi kazası: 11 yaralı
Şanlıurfa’nın Siverek ilçesine bağlı Güvenli köyü ilkokulundan Kayseri köyüne öğrenci taşıyan servis midibüsü, sürücüsünün direksiyon kontrolünü yitirmesi sonucu devrildi. Dün öğle saatlerinde meydana gelen kazadasürücü İdris Güldiken ile birbirine akraba öğrenciler Kudret, Serhat, Tuba, Enver, İsmail, Nihat, Sevda, Makbule, Berat ve Ferhat Ağırtaş yaralandı. Yaralılar, Siverek Devlet Hastanesi’ne götürülerek, tedaviye alındı. Yaralılardan Berat ve Ferhat Ağırtaş’ın durumunun ağır olduğu öğrenildi.
Yağış yok denecek kadar az, barajlardaki su seviyesi gittikçe düşüyor. Uzmanlar, ‘Acil önlem alınmalı’, Orman Bakanı Veysel Eroğlu ise ‘Yağmur duasına çıkarız, hiç değilse maliyeti yok’ diyor ANIL IŞIK
K
ış ortasında olmamıza rağmen özellikle İstanbul’da hava sıcaklığı 20-21 dereceyi buluyor. Gece bile 10 derecenin altına düştüğü pek görülmüyor. Yağmur yok! Kar deseniz, hasret kaldık. Doğu Anadolu’da ise yer yer sıcaklıklar eksi 35 dereceye kadar düşüyor. Fakat yağış yok! Meteoroloji uzmanları kar tabakasının bile güneşli havaların etkisiyle erimeden buharlaştığını söylüyor. Hal böyle olunca yeraltı suları da beslenemiyor. Barajlardaki su seviyesi son 10 yılın en düşük seviyesinde. Göller, dereler kuruyor.
‘Teknik bir konu’ Uzmanlar kuraklık uyarıları yapıyor yapmasına ama hükümet kanadı rahat. Orman Bakanı İstanbulluların yüreğine su serpen açıklamalarda bulunuyor. Bakan Veysel Eroğlu, yaptığı bir açıklamada, “2007 yılında büyük bir çalışmayla Melen’in suyunu Ömerli’ye akıttık. İstanbul’a kuraklık yaşatmadık. Biz bu kuraklığı da atlatırız. Vatandaşımız merak etmesin, İstanbul’a su sıkıntısı yaşatmayacağız” dedi. Bakan, “Yağmur duasına da çıkarız, hiç olmazsa onun maliyeti yok” diyerek halkın önüne bir de seçenek sundu. Bakan Eroğlu, bir B planlarının olduğundan söz etse de içeriği hakkında bilgi vermiyor. Eroğlu, en son dün yaptığı açıklamada, “Geçmişte, Ankara, İz-
mir, İstanbul’da nereye bakarsanız bakın su sıkıntısı yaşandı. Vatandaşlar evlerindeki bidonlu dönemi bildikleri için endişe ediyor. Değerli vatandaşlarımız bunu düşünmesin. Bunu düşünecek olan biziz. Su her daim akacaktır. Biz gerektiği zaman B planlarını devreye sokuyoruz. Bazıları soruyor; bu B planı nedir? Bu teknik bir konu, tamamen meslek sırrı. Biz dün bütün uzmanlarımızla B planını gerektiğinde devreye sokmak için hazırlığı yaptık” dedi.
‘Saman ithalatı devam edecek’ Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, bundan sonra meteorolojik şartlarda herhangi bir düzensizlik yaşanmasa bile 2014 yılı buğday üretiminde yüzde 10’luk kayıp yaşanacağını söyledi. Atalık şöyle konuştu: “Yağışlardaki azalmanın yanında kış sıcaklıklarının uzun süreli mevsim normalinin üzerine çıkması meyve ağaçlarında tomurcukların gelişmesi ve çiçeklenmeye yol açtı. Bu noktadan sonra görülebilecek olası don olayları meyve üretimimizde azalma ve kalite bozukluğuna yol açacak. Hayvancılığın da 2014 yılında zorlu geçeceğini, saman ithalatının artarak devam edeceğini söylemek mümkün.”
‘Sinsi doğal afet’ Prof. Dr. Orhan Şen şu uyarılarda bulundu: “Kuraklık, çok sinsi bir doğal afettir. Kuraklığın ilk belirtisi çok önemli değil ama ikinci belirtisi son derece tehlikelidir. Çünkü kuraklık tarım ürünlerinde, meyvelerde, sebzelerde belirli bir süre sonra etkisini gösterir. Şu anda İstanbul’daki barajlardaki doluluk oranı yüzde 30’lara geriledi. Yağışlar, Mayıs’a kadar bu seviyede devam edecektir. Yüksek basınç Türkiye’ye yağışları sokmuyor. Türkiye, içme ve tarımsal su açısından çok şiddetli bir kuraklığa girdi. Tarımsal kuraklığın ikincil sonuçları, ürünleri toplamaya gittiğimizde ortaya çıkacak. Fiyatlar artacak, enflasyon artacak, sosyo-ekonomik sonuçlar doğacak, yaşamı etkileyecek. Şu andan itibaren tasarruf tedbirleri almamız lazım. Gerekirse bazı büyük şehirlerde su kesintisi yapılmalı.”
Kuraklığın yol açacağı olumsuzluklar Tarımsal üretimde yüzde 30 oranında düşüş görülebilir. Büyük şehirlerde su sıkıntıları yaşanabilir. İhtiyaç duyulan miktarda içme suyu depolanamayacağı için sağlıklı suya erişmede güçlük çekilebilir. Ülke genelinde yağış görülmemeye devam etmesi durumunda 2015 yılı çok daha kurak geçebilir. Elektrik üretiminde sorunlar yaşanabileceği için dışa bağımlıklık artabilir.
Göz nezlesi uyarısı
Melen Çayı’nın da su seviyesi düştü
Denizli Devlet Hastanesi Göz Hastalıkları Uzm. Dr. Gökhan Tufaner, havaların bir soğuyup bir ısınmasının göz nezlesi vakalarının artırdığını, zamanında önlem alınmaması halinde gözde uzun süreli hasarların meydana gelebileceği uyarısında bulundu. Belirtileri kızarıklık, sulanma, kaşıntı olan nezlenin gözakı ve gözkapaklarının iç kısmını kaplayan zarın iltihaplanması sonucu oluştuğunu söyleyen Uz. Dr. Tufaner, enfeksiyonun bulaşıcı olduğuna dikkat çekti. Okul, fabrika, hastane ve toplutaşım araçları gibi kalabalık ortamlarda göz nezlesine yol açan virüsün bulaşma riskinin yüksek olduğunu belirten Tufaner, “Enfeksiyon sonucu kornea tutulumuyla uzun süreli ciddi sorunlar ortaya çıkabililir. Hijyen çok önemli. Bu yüzden eller sık sık sabunla yıkanmalıdır. Ellerle göze dokunmamalı ve ovuşturulmamalıdır. Kullanılan havlular kişiye özel olmalıdır” diye konuştu.
İstanbul’a su sağlayan Melen Çayı’nda kuraklığa bağlı olarak su seviyesinde düşme yaşanmaya başladı. Geçen yıllarda şubat ayı ile kıyaslandığında çaydaki su seviyesinde yaklaşık 80 santimlik düşüş olduğu belirtildi. Sakarya’nın Kocaali ilçesine bağlı Ortaköy beldesinde bulunan regülatör ile Melen Çayı’ndan İstanbul’a geçen yıl 159 milyon 170 bin metreküp su sağlandı. Bu yıl ise Melen Çayı’nın yüzde 80’inin bulunduğu Düzce’de kuraklık etkilerini göstermeye başladı. Melen Çayı’nda ve besleyen derelerde su seviyesi düştü.
Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Selçuk Özmen İzmit, Sakarya ve Düzce’de kuraklığın şiddetli yaşandığını belirtti. Yrd. Doç. Dr. Özmen, İstanbul’un içme suyunun yüzde 67’sini karşılaması planlanan Melen Çayı’nın yüzde 80’ini il sınırları içerisinde bulunduran Düzce’de, son 40 yıllık ortalama yağış miktarının yaklaşık 810 milimetre olduğunu, 2013 yılındaki toplam yağış miktarının ise yaklaşık 650 milimetre olduğunu söyledi.
50 yılda göllerimizin yarısı kurudu! O
Yozgat’ta ilköğretim çağındaki çocuklara yönelik il merkezindeki okullarda gerçekleştirilen ağız ve diş sağlığı taramalarında öğrencilerin büyük çoğunluğunun dişlerinin çürük olduğu belirlendi. Yozgat Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi, tarafından anaokulu, ilkokul ve ortaokullarda yapılan taramalar kapsamında öğrencilere diş eğitimi de verildi. Öğrencilere nasıl diş fırçalanacağı, ağız bakımının nasıl yapılacağı, düzenli diş hekimi kontrollerinin ihmal edilmemesi konuları anlatıldı. Okul taramaları sonucunda 9 bin 203 öğrenci de diş çürüğü tespit edilirken, 126 öğrencinin dişlerinin eksik olduğu, 541 öğrencinin de dolgulu dişinin bulunduğu belirlendi.
yolculuğa devam etme isteğim yok oldu.”
rman Mühendisi Fatih Taşkıran ve Çevre Mühendisi Handan Elpit 9 Haziran’da yola çıkarak 4 ayda 5 bin kilometre yol kat etti ve 24 ilde 50’ye yakın göl ve sulak alanı inceledi. İncelemede Türkiye’nin son 50 yılda göllerinin yarısının kuruduğu ortaya çıktı.
Mevzuatlar yok sayılıyor
Tablo vahim Tüm Türkiye’deki göllerin en son durumlarını rapor haline getirip Meclis gündemine taşımayı düşünen ikili, karşılaştıkları vahim tablo ve bu konuda yazılmış onlarca rapora rağmen bir adım atılmamış olmasınFatih Taşkıran dan dolayı bundan vazgeçti. Fatih Taşkıran, yanlış su ve tarım politikaları yüzünden su kaynakları ile birlikte bulundukları alanlardaki doğal yaşamlar lararası öneme sahip 135 sulak ve binlerce canlı türünün de yok alandan 14’ünün RAMSAR sözedildiğini söyledi. Taşkıran, şun- leşmesince korunması taahhüt ları söyledi: “Türkiye’deki ulus- ediliyor. Bu 14 sulak alan ara-
Çocuklar dişlerini fırçalamıyor
Handan Elpit sında da sadece Uluabat Gölü uluslararası yaşayan göller listesine dahil edilmiş durumda. Su Bakanı’nın ‘nasıl koruduğu-
“Anayasa ve ilgili kanunlarda doğal varlıkların korunması gerektiği belirtiliyor” diyen Taşkıran, “Fakat, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ‘1000 günde 1000 gölet’ gibi diğer baraj projeleri ile kendi baraj göllerini yaratırken, doğal dereleri ve gölleri kurutuyor. Kısaca, doğal gölleri kurutup, yerine HES veya sulama amaçlı barajlar ve göletler yaparak bize yaElpit ve Taşkıran kuruyan pay bir gelecek sunmaya gölleri inceledi çalışıyor. Oysa doğal su döngüsüne yapılan her türlü müdahalenin hesaplanamaz sonuçları olacaktır ve bu olumsuz sonuçları görmeye başladık. Türkiye’de doğa koruma ile ilgili bütün hukuki mevzuat hiçe sayılıyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, DSİ Genel muzu anlatsak destan olur’ dediği Müdürlüğü asli görevi olan ‘AnaUluabat Gölü’ndeki kirlilik so- dolu’nun doğasını yaşatmak’ yerine rununu yerinde gördükten sonra yok etmeyi tercih ediyor” dedi.
Çamurlu yolda poşetli protesto
Van’ın Van Gölü kıyısındaki yaklaşık 10 bin nüfuslu Gevaş ilçesindeki yol sorunu vatandaşı çileden çıkardı. Geçen yıl altyapı çalışmaları için kazılan ve daha sonra asfaltlanmayan yol, karların erimesiyle birlikte çamur deryasına dönüştü. Yolda yürümekte zorlananlar da seslerini duyurmak için ilçenin İstiklal Caddesi’nde ayaklarına poşet geçirerek yetkilileri protesto etti. Vatandaşlardan Kemal Yamaç, “Yollar çamurdan geçilmiyor. Gevaş halkı olarak bunu haketmiyoruz” dedi.
Hazırlayan: Recep ERÇİN
DOLAR
Cuma 2.1921 Perşembe 2.2001
EURO
H. Ufuk
UFKA BAKIŞ
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
SÖYLEMEZ ufuksoylemez@aydinlikgazete.com
Hergün 3.4 milyon, her ay 103.5 milyon TL ‘gizli harcama’ olur mu? 2013 yılında, günde 3.4 milyon TL, ayda 103.5 milyon TL, yıllık 1.243 milyon TL’yi gizli hizmet adı altında, örtülü ödenekten harcayan bir Başbakan, Cumhuriyet tarihinde görülmedi. Gelmiş geçmiş hiçbir Başbakan, böyle anormal ve muazzam bir örtülü ödenek harcaması yapmamıştır. Örtülü ödenek, tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan, bu milletin, Başbakanların namusuna tevdi ettiği bir kalemdir. Bunun şahsi, siyasi doğrudan ya da dolaylı amaçlar için kullanılması emanete hıyanettir. AKP iktidarının ilk 5 yılında yılda ortalama 100 milyon TL civarında olan bu harcama kaleminin, son 5 yılda bu rakamın yıllık 10 katına fırlamasının görünen makul ve mantıklı bir izahı yoktur. Bu harcamalarla ilgili her türlü şaibe ve yolsuzluk iddialarının zihinlerden silinmesi için, TBMM’de, oluşturulucak bir komisyona, Başbakan’ın (kanunen mecbur olmasa dahi) “gizli” bir oturumda bilgi sunması son derecede uygun bir hareket olur diye düşünüyorum. Ekonomi bu haldeyken, günde 3.4 milyon TL gizli harcama neyin nesidir, herkes merak ediyor doğrusu?
Hava kurşun gibi ağır! Evet ekonomide hava maalesef kurşun gibi ağır. 65 milyar dolarlık 2013 yılı cari açığı, milli gelirinin yaklaşık %8’ine tekabül ediyor. Bu oran dünyada Türk ekonomisini diğer göstergelerle birlikte (rezervler, dış borçlanma) değerlendirilmesinde en kırılgan ekonomi olarak öne çıkarıyor. Toplam dış borç stoğu 2013 yıl sonuna doğru 383.6 milyar dolara çıktı. 2002 yılından bugüne dış borç artışı dolar bazında %196 oldu. Özel sektörün toplam dış borcu ise 266.3 milyar dolarla tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı. TÜİK’in 12 milyon kadını “ev kadını” olarak göstererek “işsizlik” hesabına dahil etmediği istatistiklerde dahi, resmi işsizliğin %9,9’a yükselmesi de bu sıkıntılı gidişatın başka bir önemli göstergesi. ABD Merkez Bankası FED’in uzmanlarınca 15 gelişmekte olan ekonomi arasında Türkiye’nin yine ekonomide “sert iniş” riski taşıyan ülkelerin başında geldiği açıklandı. Diğerleri; Endonezya, Brezilya, Hindistan ve G. Afrika. FAFT’ın geçen hafta Paris’te yaptığı toplantıda da Türkiye utanç verici “koyu gri” listedeki yerini diğer 8 ülkeyle birlikte koruyor. 200’e yakın ülke arasında “kara” listedeki K. Kore ve İran’la beraber, “koyu gri” listedeki toplam 9 ülke dışında bu utanç listesindebaşka ülke yok. Türkiye, “kara paranın aklanması ve terörün finansmanı” konusunda, mevzuatıyla, uygulamasıyla ve niyetiyle, bu “utanç verici” listede Sudan, Yemen, Etiyopya gibi ülkelerle birlikte yer alıyor. Ne diyelim, Bu koca ülkeyi bu hale düşürenler utansın!
Atatürk’te birleşenler Bursa - Karacabey’de Bugün (22 Şubat 2014 / Cumartesi) saat 13.00’de Bursa - Karacabey’de yapılacak olan, “Milli Merkez - Yerel Seçimlerde Güçbirliği” toplantısına ben de katılacağım. Karacabey’in çalışkan ve başarılı Belediye Başkanı Sn. Ergun Koç’un ve Milli Merkez Bursa Temsilci yardımcısı - şehit babamız - Sn. Sezai Okay’ın destek ve katkılarıyla düzenlenen bu toplantıda, Atatürk’te Birleştik diyenlerin, sandıkta da birleşmelerine yönelik birlik ve beraberlik mesajlarının verilmesi bekleniyor. Toplantıya, TBMM E. Başkan V. Av. Sn. Hasan Korkmazcan, İP Genel Bşk. Yrd. Av. Sn. Mehmet Cengiz, Prof. Dr. Sn. Zekeriya Beyaz ve MHP Ankara Mv. Sn. Özcan Yeniçeri de katılarak birer konuşma yapacaklar. Bakalım, AKP’nin İnternet sansürü ve medyaya yayın yasağı uyguladığını yazan - çizen - konuşan “sözde” muhalif gazete ve TV’ler, Atatürk’te Birleşenlerin bu Milli Merkez toplantısını da “sansür” ederek yine görmezden gelecekler mi?
Cuma 3.0092 Perşembe 3.0239
BORSA
Cuma 63.610 Perşembe 63.717
ALTIN
(Cumh.)
Cuma 630 TL Perşembe 632 TL
FAİZ
Cuma % 10.89 Perşembe % 11.08
PETROL (Brent)
Cuma $ 110.27 Perşembe $ 110.03
*Serbest piyasa satış fiyatları
TÜRK GİRİŞİM VE İŞ DÜNYASI KONFEDERASYONU (TÜRKONFED) 2014’TE EKONOMİNİN ÇERÇEVESİNİ ÇİZDİ:
Yüksek enflasyon, cari açık düşük büyüme ve siyasi risk Aylık ekonomik görünüm raporunda ekonomik krizin ancak siyasetteki tansiyonun düşmesiyle önlenebileceğini kaydeden TÜRKONFED, 2014’teki görünümün iç açıcı olmadığını vurguladı EKONOMİ SERVİSİ
T
ürk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), dünya ve Türkiye’deki ekonomik gelişmelere ilişkin ‘Aylık Ekonomik Görünüm Raporu’nu yayımladı. Ekonomist Doç. Dr. Ümit İzmen ve Yasemin Özbal tarafından hazırlanan raporun Şubat sayısında “2014’te siyasetteki gelişmelerin ekonomiyi gölgeleyeceği” endişesi yer aldı.
Siyasi gerilim ekonomiyi vuruyor “2014’te bizi yüksek enflasyon, yüksek cari açık ve düşük büyüme bekliyor. Bu iç açıcı bir resim olmasa da siyasi tansiyonun daha da bozulmaması varsayımı altında ufukta ciddi bir kriz ihtimali gözükmüyor’’ denilen raporda, ekonomi politikasının sonuçlar üzerindeki etkisinin sınırlı olacağı bir sürece girildiği kaydedildi. Raporda, “Çünkü Türkiye’nin bugün karşı karşıya olduğu sorunlar ağırlıklı olarak siyasidir ve siyasi sorunların çözümü ekonomide değil siyasette aranmalıdır” görüşü savunuldu. Giriş bölümünde ‘Siyasi gerilim ekonomiyi vuruyor’ başlığının öne çıktığı raporda, “Geçen sayıda yoğun belirsizlik nedeniyle 2014 hesaplarını yapmanın zorluklarına değinmiştik. Ancak 17 Aralık sonrasındaki süreç belirsizlikleri çok daha şiddetlendirdi. 2014 yılına siyasi belirsizlikler ve FED’in tahvil alımını azaltma kararıyla girdik. Türkiye ekonomisinin performansının iki temel belirleyicisi olan küresel ekonomideki dalgalanmalar ve
iç siyasette yaşanan belirsizlikler son 1 ay içerisinde döviz kurunda sert dalgalanmalara yol açtı.
En çok KOBİ’ler etkilenecek Yasamada, kolluk kuvvetlerinde, maliye bakanlığında, BDDK’da yapılan görev değişiklikleri, HSYK’nın yapısını değiştirmeyi amaçlayan kanun teklifi gibi olgusal gelişmelerin yanı sıra, paralel devlet iddiaları ve ses kayıtlarının yarattığı bir dizi şaibe, karşı karşıya olduğumuz siyasi riskin boyutlarını artırıyor. Yükselen siyasi risk ve devam eden küresel kırılganlık, 2014 yılında Türkiye ekonomisinin performansını düşürecek. Bu performans düşüşünden en olumsuz etkilenecek kesimlerin başında
ise KOBİ’ler geliyor’’ denildi.
Dış finansmandan umut yok Küresel ekonominin 2014 görünümünün Türkiye için, ne dış talep ne de finansman olanakları açısından umutlu bir zemin ortaya koymadığının ifade edildiği raporda, şu değerlendirmelere yer verildi: “FED’in varlık alımını azaltmasına bağlı olarak gelişmiş ülkelerde beklenen getiri artışları, fonların gelişmekte olan ülkelerden çıkmasına yol açarak cari açığı yüksek ülkelerde finansman sorunları yaratabilecek. Bu sorunların şiddetli olması durumunda gelişmekte olan ülkelere giden fonların yüzde 80 azalabileceği tahmin ediliyor. Türkiye, uluslararası
finansal piyasalardaki bu hareketlerden en olumsuz etkilenecek ülkeler arasında yer alıyor. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri için kritik olacak 2014 Mart yerel seçimleri arifesinde, yükselen piyasa ekonomilerinin finansman ihtiyaçlarını
İş dünyasına yol gösterecek
Süleyman Onatça
Resmi kurumların verilerine dayanarak akademik bir titizlikle hazırlanan Aylık Ekonomik Görünüm Raporu’nu her ayın üçüncü haftasında kamuoyu ile paylaşacakları bilgisini veren TÜRKONFED Başkanı Süleyman Onatça, “İş dünyasının karar alma sürecinde, istatistikler ve ekonomik göstergeler en önemli araçlar oluyor. TÜRKONFED olarak her ay yayınlayacağımız bilimsel ve tarafsız değerlendirmelerin karar alma süreçlerine katkıda bulunmasını istiyoruz” dedi.
Kurulan şirket sayısı arttı sermayeleri ise azaldı EKONOMİ SERVİSİ
T
ürkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ocak ayında kurulan/kapanan şirket sayılarını açıkladı. Kurulan şirket sayısında bir önceki aya göre yüzde 35 oranında artarak 5 bin 802 olurken kapanan şirket sayısı da yüzde 6.8 artışla 2 bin 564’e çıktı. 2014 Ocak ayında tüm illerde şirket kuruluşu gerçekleştiğini kaydeden TOBB açıklamasında, “2014 yılı Ocak ayında kurulan toplam 5 bin 916 şirket ve kooperatifin yüzde 82.72’si limited şirket, yüzde 15.33’ü anonim şirket, yüzde 1.93’ü ise kooperatiftir. Şirket ve kooperatiflerin yüzde 41.70’i İstanbul, yüzde 10.58’i Ankara, yüzde 5.54’ü İz-
mir’de kurulmuştur. 2014 Ocak ayında kurulan şirketlerin sermayelerinin toplamı, bir önceki aya göre yüzde 16.63 oranında azaldı’’ bilgisine yer verildi. Buna göre 2013’ün Aralık ayında kurulan 4 bin 351 şirketin toplam sermatesi 1 milyar 243.5 milyon lira iken, Ocak ayında kurulan 5 bin 916 şirketin toplam sermayesi 1 milyar 36.7 milyon lirada kaldı.
En çok şirket toptan ve perakende sektöründe Ocak ayında kurulan bin 753 şirket ve kooperatif ile 15 bin 262 gerçek kişi ticari işletmesi ticaret sektöründe kuruldu. 2014 Ocak ayında şirket ve kooperatiflerin; bin 753’ü toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıt-
Nurol, Seyrantepe’ye rezidans dikecek Musa Aykaç
Nurol GYO, İstanbul Seyrantepe’deki Türk Telekom Arena Stadı’nın yanında bulunan 9 bin 525 metrekarelik arazi üzerinde kuracağı yeni projesini tanıttı. Dün gerçekleştirilen Nurol Life Aslantepe projesinin tanıtım toplantısında projeye ilişkin bilgi veren Nurol GYO Genel Müdürü Musa Aykaç, projenin 250 milyon dolarlık yatırımla gerçekleştirileceğini söyledi. Projenin tüm fonksiyonlarıyla 2017 yılının birinci çeyreğinde tamamlanmasını planladıklarını ifade eden Aykaç, “50 katlı bir kule olarak inşa edilecek projede konutlar kule kısmında, ticari alan olarak ayrılan bölüm ise bazada yer alacak şekilde tasarlandı” dedi.
ların ve motosikletlerin onarımı, 984’ü imalat, 965’i de inşaat sektöründe kuruldu. Ocak’ta kapanan şirket ve kooperatiflerin sektörlere göre dağılımı da şöyle oldu: 980’i toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 591’i inşaat, 440’ı imalat.
Şirketlerin yüzde 26’sı Suriye ortaklı 2014 Ocak ayında kurulan 363 adet yabancı ortak sermayeli
küresel piyasalardan fonlama olanaklarının daralmakta olduğu bir ortamda patlayan siyasetteki gerilim, ekonomideki beklentilerin hızla bozulmasına yol açtı. TL’nin hızlı değer kaybı ve sert faiz artışı, reel kesimi çok olumsuz etkiledi.’’
AKP’nin MİT Yasası ekonomiyi de vuracak
şirketin 93’sı Suriye ortaklı olurken buınu, 36 adetle Alman ve 22 adetle İran ortaklı şirketler izledi. Kurulan 363 yabancı ortak sermayeli şirketin 54’ü anonim, 309’u limited şirkettir. Bu şirketlerin 123’ü toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 69’u imalat ve 19’u inşaat sektöründe kuruldu. Kurulan yabancı ortak sermayeli şirketlerin toplam sermayelerinin yüzde 75’ini yabancı sermayeli ortak payı oluşturdu.
Turkcell, Barcelona’da devlerle yarışacak Turkcell, dünyanın en büyük mobil teknoloji organizasyonu GSMA Mobil Dünya Kongresi’ne bu yıl geniş bir stant alanıyla katılacak. Şirketten yapılan açıklamada 24-27 Şubat’ta Barselona’da gerçekleşecek etkinlikte yer alan panellerde, Turkcell yöneticileri konuşmacı olarak yer alacak. Kongre’de gerçekleşecek Global Mobil Ödülleri’nde 3 ayrı dalda finale kalan Turkcell, dünya devleriyle birincilik için yarışacak. Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv, “GSMA 2014 bizim için biraz daha özel, çünkü etkinlikte pek çok farklı kulvarda Türkiye’yi ve sektöründe Avrupa’nın iki senedir en hızlı büyüyen şirketi olan Turkcell’i temsil ediyoruz” dedi.
Süreyya Ciliv
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak TBMM’de düzenlediği toplantıda siyaset ve ekonomideki son gelişmeleri değerlendirdi. Kamuoyunda MİT Yasası olarak bilinen ve AKP’nin, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair verdiği kanun teklifine dikkat çeken Öztrak, “MİT yasası ile istihbarat örgütüne bankaların ve kamu kurumlarının veri tabanlarına yargı kararı olmadan ulaşma imkanı sağlanıyor. Yasa bu yönüyle ekonominin işleyişine çok büyük olumsuz etki yaratacak’’ dedi.
Hangi işadamları kurtarılacak? Torba yasa ile “Kamuözel işbirliği” ile yapılacak hastanelerle ilgili yapılan düzenlemeyle Sağlık Bakanlığı’na yaptıracağı sağlık tesislerinin sözleşmelerinde bir takım tadilatlar yapma yetkisi verildiğini kaydeden Öztrak, “Yapılan düzenlemeyle hükümete ‘Oyunun kurallarını, oyun başladıktan sonra değiştirme’ hakkı tanınıyor. Bu ihaleler dağıtıldıktan sonra döviz kurları arttı. Faizler sıçradı. Bu projelerin finansmanı da daha pahalı hale geldi. Görülüyor ki hükümet şimdi zora düşen bir takım iş adamlarını bu şekilde kurtaracak. Bu düzenleme ile hangi iş adamlarını kurtaracaksınız?’’ diye sordu. AYDINLIK / ANKARA
Hazırlayan: Tarık TEKGÖZLİ
Astsubaylar ölüm orucuna başlıyor Özlük haklarında iyileştirme isteyen astsubaylar ölüm orucuna başlıyor. 1 Mart’ta İstanbul’da yapılacak yürüyüşle başlayacak olan ölüm orucunun ardından Ankara’da bir miting yapılması da planlanıyor
T
ürkiye Emekli Astsubaylar Derneği (TEMAD) Genel Başkanı Ahmet Keser, astsubaylara yönelik ayrımcılık ve adaletsizliklere karşı durmak için ölüm orucu eylemi başlatacaklarını açıkladı. Özlük haklarının iyileştirilmesi için mücadele eden astsubaylar, ölüm orucu kararı aldı. DHA’ya konuşan TEMAD Genel Başkanı Keser,
1975 yılından bugüne astsubaylara yönelik sosyal ve ekonomik hiçbir iyileştirmenin yapılmadığından yakındı. 2011 yılında başkanlığına geldiği ve bugün 90 şubesi ile 42 bin üyesi olan TEMAD’ın yönetim kuruluyla birlikte düzenledikleri talepleri ilgili kurumlarla paylaştıklarını belirten Keser, “İlgili kurumların bu konuyla ilgili yetersiz yaklaşımları
Eğitim-İş’ten iş bırakma çağrısı
Eğitim-İş, “Milli Eğitim Temel Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın TBMM’ye geldiği gün iş bırakacaklarını duyurarak diğer eğitim sendikalarına da iş bırakma çağrısında bulundu. Eğitim-İş’ten yapılan açıklamada, AKP iktidarının TBMM’ye sunduğu tasarı ile eğitim tarihinin en kapsamlı tasfiye operasyonu için düğmeye bastığı belirtilerek, yasa teklifinin TBMM Genel Kurulu’na geldiği gün üretimden gelen gücü kullanarak iş bırakacaklarını ve tüm Türkiye genelinde 22 Şubat Cumartesi günü (bugün) alanlarda kitlesel basın açıklamaları yapacakları kaydedildi. Bu kapsamda, Aktif-Sen, Anadolu Eğitim-Sen, Demokrat Eğitimciler Sendikası, Eğitim Bir-Sen, Eğitim-Sen, TeçSen, TEMSEN ve Türk Eğitim-Sen’e de ortak eylem çağrısı yapıldı. AYDINLIK / ANKARA
temsilci astsubayı bilgilendirmek üzere yaptığı toplantıda çekilen bir fotoğrafı örnek olarak gösteren Keser, “Bu fotoğraf da Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar, bilgilendirmek üzere topladığı astsubayları arka sıralara oturtturmuş. Hiçbiriyle göz teması yok, görmüyor dahi. Astsubaylar da kendilerini bilgilendiren komutanın sadece kafasının arkasını görüyor. Yanında kimler var?
yildirimkoc@aydinlikgazete.com
B
Türk-İş’te yeni üye sonucunda biz sesimizi daha net ve kabul edilebilir bir şekilde duyurabilmek amacıyla yönetim kurulumuzun oybirliğiyle ‘ölüm orucu’ kararını aldık” dedi.
‘39 yıldır iyileştirme yapılmadı’ Astsubayların 1975 yılında ekonomik yetersizlik şikâyetlerinden yola çıkarak aileleriyle
Kendisine gülümseyerek onay veren generaller var. Bu tür toplantıların bir tiyatro düzeninde yapılarak personelin gözünün içine baka baka bilgilendirme yapılması gerektiğini bilen birisidir bu komutan. Bu fotoğrafla verilmek istenen bir mesaj olduğuna inanıyoruz. Buradaki oturma düzeninden astsubay personelinin dikkate dahi alınmadığı görünebiliyor” diye konuştu.
birlikte o yıl hak arayışları sonucu ekonomik ve sosyal olarak iyileştirme yapıldığını hatırlatan TEMAD Genel Başkanı Ahmet Keser, sözlerini şöyle sürdürdü: “O tarihten bugüne kadar geçen bu süreç içerisinde köklü olarak taleplerimize hiçbir sonuç alamadık. 2011 yılında TSK’dan emekli astsubayların kurduğu TEMAD’ın genel başkanlığına geldiğimde bu taleplerimizi hem siyaset hem de Genelkurmay nezdinde dile getirdim. Ancak kurumların bu konuya olan duyarsızlığı bizi artık kabul edilebilir bir noktada veya müzakere noktasından çıkarmıştır. Bu nedenle yönetim kurulumuzun aldığı ortak kararla ‘ölüm orucu’ eylemine başlayacağız. Ölüm orucu eylemine 1 Mart tarihinde İstanbul İstiklal Caddesi’nden Taksim’e kadar bir yürüyüşle başlayacağız. Taksim’de bir basın açıklamamız olacak. Ardından bu eylemi Ankara’ya taşıyacağız ve başkentin çeşitli merkezlerinde çadırlar kurarak ölüm oru-
cuna geçeceğiz. Bu süreçte şubelerimizden de Ankara’ya destek amaçlı gelmeye başlayacaklar. Olayın zirve yaptığı günlerde Ankara’da büyük bir miting yapacağız ve bu mitingin ardından da ölüm orucu eylememize devam edeceğiz. Sonuç alıncaya kadarda biz ölüm orucuna devam etme kararındayız.”
TEMAD Genel Başkanı Ahmet Keser
İ
Grevdeki asistan hekimlere destek ziyareti
KOÇ
u Cumartesi de size komik bir olay anlatayım. Türk-İş’in internet sitesini ziyaret ediyorsanız, Türk-İş üyeleri arasında Güvenlik-İş adıyla yeni bir sendika göreceksiniz. Güvenlik ve Savunma İşçileri Sendikası (Güvenlik-İş), 19 No.lu “savunma ve güvenlik” işkolunda faaliyet göstermek üzere 3 Ekim 2011 tarihinde kuruldu. 2014 yılında da Türk-İş üyeliğine kabul edildi. Peki, bu üyelik nasıl gerçekleşti? Tam bir komedi.
Adliyede ‘ekmekli’ yemek protestosu zmir Adliyesi’nde çalışan memurlar, yemek fiyatına yapılan yüzde 33 oranındaki zammı, yemekhanenin bulunduğu bina önünde, ellerindeki ekmekleri havaya kaldırarak protesto etti. Bayraklı Adliyesi’nde, personel için çıkan yemeğin fiyatı 3 TL’den 4 TL’ye yükseltildi. Yemeğe yapılan zam oranının maaşları yapılandan çok fazla olduğunu belirterek bu duruma tepki gösteren yaklaşık 100 adliye çalışanı, yemekhanenin de bulunduğu sosyal tesisler önünde toplandı. Adliye çalışanları burada ellerindeki ekmekleri havaya kaldırarak tepkilerini gösterdi. DHA’nın haberine göre, Ocak ayında 123 TL’lik maaş artışı aldıklarını söyleyen Ahmet
Yıldırım
Kanunu bilmeyen çuvallar
‘Genelkurmay bizi dikkate almıyor’ TEMAD Genel Başkanı Keser, dernek olarak son zamanlarda yapılan ve yapılacak eylemlerin duyurulmasının ardından Genelkurmay’ın harekete geçerek Türkiye genelinden her kuvvet komutanlığını temsilen toplam 270 astsubayı bilgilendirmek üzere karargâha davet ettiğini söyledi. Diğer sınıfların yanı sıra Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar’ın da 71
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
SINIF GÖZLÜĞÜ
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
Ceza İnfaz Kurumu’nun işlettiği yemekhanemizde bile müşteri muamelesi görmeye başladık. Hiçbir kira gideri olmayan kurumumuz, zarar ettiği gerekçesiyle, yemeklere yüzde 33 oranında zam yaptı.
‘Üvey evlat değiliz’
Canan şöyle konuştu: “Ne artışmış ki, kurum bunu bizden nasıl geri alacağını şaşırdı. Maaşımızla ay başına kadar idare TUĞÇE YERDELEN / İZMİR İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yeterli kadronun verilmemesi, az ücret ve fazla çalışma saatlerine tepki göstererek süresiz iş bırakma eylemine başlayan asistan hekimler dün yine hastane bahçesi önünde bir araya geldi. Asistanlara İzmir Tabip Odası, Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, Genel Sağlık-İş, Eği-
Bakanlığımız, vatandaşından en çok harç kesen kurum haline gelmiştir. Personelin yaptığı iş üzerinden Hazine’ye bu kadar para kazandıran bakanlığımız, bir kuruşunu bile bizlere geri vermemektedir. Biz üvey evlat değiliz, yargı çalışanıyız. Yargı ticari işletme değil, bizler de müşteri değiliz.” Adliye çalışanları basın açıklamasının ardından işlerinin başına döndü.
etmeye çalışırken, kurum bizim üzerimizden yemeklerden kâr elde etmek için çabaladı. Adalet Bakanlığı’na bağlı Foça Açık tim-İş, SES ve CHP Muğla Milletvekili Tolga Çandar’dan da destek geldi. Burada bir konuşma yapan Tolga Çandar, asistanların çektiği sıkıntıların bir
an önce çözülmesi gerektiğini vurguladı. Asistan hekimler adına konuşma yapan Asistan Özden Demir de konuşmasında kadro yetersizliğini vurgulayarak, “69’u yoğun bakım yatağı olmak üzere 1100 yatak kapasiteli, 209 poliklinik odası bulunan yılda 2 milyon hastanın ayakta ve 56 bin hastanın yatarak tedavi gördüğü hastanemize asistan hekim alınmamasının nedeni ne olabilir?” diye sordu.
İstinat duvarının altında kaldı Karabük’te, inşaatta çalışırken yan binanın istinat duvarı üzerine çöken 28 yaşındaki Taner Güler, yaklaşık 1 saat süren çalışmayla yaralı kurtarıldı. Olay, dün saat 11.00 sıralarında Şirinevler Mahallesi Oruç Reis Caddesi’ndeki apartman inşaatında meydana geldi. İşçilerin, zemin katın kaba inşaatında çalıştığı sırada, yan taraftaki apartmanın 6 metre yüksekliğindeki istinat duvarının bir bölümü çöktü. İşçilerden Taner Güler, inşaata doğru çöken duvarın altında kaldı. İşçiler, AFAD, itfaiye ve 112 Acil Servis’e haber verdi. Kısa sürede gelen AFAD ve itfaiye ekipleri, Güler’i kurtarmak için çalışma
başlattı. İşçilerin de katıldığı çalışmada duvar kırılarak Güler’in baş kısmına ulaşıldı. Sağlık görevlileri, vücudu duvarın altında olan işçiye oksijen vererek ilk müdahaleyi yaptı. Bu sırada kurtarma çalışması devam etti. Aynı inşaatta çalışan Taner Güler’in kardeşi Özkan Güler ise çalışmaları gözyaşları içinde izledi.
Kurtarma çalışmaları bir saat sürdü Yaklaşık 1 saat süren çalışmanın ardından Güler, duvarın altından çıkarıldı. Ağır yaralanan Güler, Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Tedavi altına alınan işçinin hayati tehlikesinin bulunduğu belirtildi.
Türk-İş tüzüğüne göre (M.3/d), “Aynı işkolunda yalnız bir sendika konfederasyona üye olabilir. Ancak, aynı işkolunda ikinci bir sendikanın üye olması, o işkolundaki Türk-İş üyesi kuruluşun muvafakati ile mümkündür.” Yeni işkolları düzenlemesi öncesinde Türk-İş’te aynı işkolunda birden fazla sendikanın faaliyet gösterdiği işkolları vardı. Bu tüzük hükmüne karşın, bu durum yıllardır devam ederdi. Yeni işkolları düzenlemesiyle birlikte bu durumdaki sendikaların sayısı arttı. Ancak Türk-İş’e yeni üyelik başvurusu olduğunda, işkolunda halen üye olan sendikaların engelleme gücü ve yetkisi vardı. Peki, Güvenlik-İş’in üyeliği sürecinde Türk Harb-İş Sendikası’nın muvafakati (onayı) alındı mı? Alınmadı. Peki, Güvenlik-İş’in üyeliği nasıl gerçekleşti? Türk-İş’in mevzuatı iyi bilmemesi nedeniyle. Gerçekten ortada komik bir durum var. Türk-İş Konfederasyonu, kendisine üyelik başvurusunda bulunan bir sendikanın hangi koşullarda üye olabileceğine ilişkin kanuni düzenlemelerden habersizdi. Bu nedenle Güvenlik-İş kolayca ve Türk Harb-İş’in görüşü bile alınmadan Türk-İş’e üye oldu. Kanunu bilmeseniz, çuvallarsınız.
Konfederasyon’a nasıl üye olunur? Halen yürürlükte bulunan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu 7 Kasım 2012 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu kanunun 17. maddesi, sendika üyeliği ve üyeliğin kazanılması konusunu düzenlemektedir. Bu maddenin 5. fıkrası şöyledir: “Sendikaya üyelik, Bakanlıkça sağlanacak elektronik başvuru sistemine e-Devlet kapısı üzerinden üyelik başvurusunda bulunulması ve sendika tüzüğünde belirlenen yetkili organın kabulü ile e-Devlet kapısı üzerinden kazanılır. Üyelik başvurusu, sendika tarafından otuz gün içinde reddedilmediği takdirde üyelik talebi kabul edilmiş sayılır.” Bu uygulama eskiden de vardı. Ancak 6356 sayılı Kanun’la yeni bir düzenleme getirildi. Türk-İş bu önemli düzenlemenin farkına ancak iş işten geçtikten sonra varabildi. Bu arada Güvenlik-İş’in üyeliği gerçekleşmiş oldu. Herhalde başlarına bu iş geldikten sonra, 6356 sayılı Kanun’un en azından bu konudaki düzenlemesini daha iyi öğrenmişlerdir; bu konuda aynı hatayı tekrarlamazlar. Yeni düzenleme, 6356 sayılı Kanun’un gerekçesinde yer alıyor. 6356 sayılı Kanun’un üst kuruluşlara üyelik başlıklı 20. maddesinin gerekçesi şöyle: “Üst kuruluşlara üyelikte (başvuru, kabul, birden çok üyelik, bildirim yükümü gibi) bireysel sendika üyeliğinde benimsenen ilkeler geçerlidir.” Bu düzenleme yeni ve bağlayıcı. Ne yazık ki Türk-İş’in bu düzenlemeden haberi, ancak Güvenlik-İş’in üyelik hakkını kazanmasından sonra olabildi. Güvenlik-İş Sendikası 9.5.2012 gün ve 2012/30 sayılı yazısıyla ve 6356 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi sonrasında 18.11.2013 gün ve 2013/291 sayılı yazısıyla Türk-İş üyeliği için başvurdu. 18 Kasım 2013 günü yapılan üyelik başvurusu yanıtlanmadı. Bu başvuru konusunda, aynı işkolunda faaliyet gösteren Türk Harb-İş Sendikası’nın görüşü sorulmadı. Bir aylık süre geçtikten ve itiraz da yapılmadığından Güvenlik-İş’in Türk-İş üyeliği gerçekleştikten sonra, Türk-İş, Güvenlik-İş’e yazdığı 15.1.2014 gün ve 2014-46/0836 sayılı yazısıyla, Güvenlik-İş’in üyeliğinin 3 Ocak 2014 tarihi itibarıyla gerçekleştiğini bildirdi. Halbuki kanunen bu üyelik zaten gerçekleşmişti. Geçmiş olsun.
AY IŞILTISI
Hazırlayan: Yiğit ERYILMAZ
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Tahliye sırası Muzaffer Tekin’de
Ahmet YAVUZ
G
azeteci heyeti Silivri’de tutuklu bulunan yurtseverleri ziyaret etti. Atilla Sertel, Yavuz Selim Demirağ ve Soner Yalçın, görüştüğü 10 yurtseverin Hilmioğlu’nun tahliyesiyle umutlandığını ve Muzaffer Tekin ile diğerlerinin de en kısa zamanda tahliye edilmesi gerektiğini söyledi. Org. İlker Başbuğ, Hikmet Çiçek, Deniz Yıldırım, Turan Özlü, Oktay Yıldırım, Yalçın Küçük, Fatih Hilmioğlu, Ahmet Hurşit Tolon’la görüşen heyet, içerideki her-
Yaşayarak öğrenmek
B
Bu nedenledir ki, Ergenekon’dan başlayan Şike’ye kadar uzanan ve ÖYM’lerde görülen “ülkenin rejiminin dönüştürülmesi davaları”na, başlangıçta dar açılar ile baktık. Bu, bir ölçüde doğaldı ve bunun sonucu olarak mücadelenin merkezine hukuku koyduk. Sahtelikleri sergiledik. İddianameleri çürüttük. Tek tek başımızdan geçenleri anlattık. İyi de oldu. Halk gerçeği önemli ölçüde anladı. Ama bütün bu gayretlerin sonuç almaya yetmediğini de gördük. Çünkü davaların hukuk ile hiçbir ilgisi yoktu. Davalar siyasi idi. Bu gerçeği geç de olsa anladık. Ama hâlâ bunu görmekte zorlananların olduğu anlaşılıyor. Meseleyi hukuki sınırlara hapsetme ve kendisini merkeze koyarak kurtuluş çareleri arama gayretine girenlerin varlığı aşikâr. Tabiatıyla konu zihinsel kavrama problemi olmaktan çıkıyor ve ahlaki bir temele oturuyor. Ve sorun gelip yüklenmemiz gereken misyona dayanıyor. Yapılanları kişisel boyutta mı ele alacağız? Yoksa rejime yönelik saldırıya karşı tutum benimseme olarak mı göreceğiz? Öyle sanıyorum ki bütün bu hukuksuzluklarla başa çıkmanın yolu doğru, ilkeli ve onurlu bir tavır takınmaktan geçiyor. Yağan yağmur sel oldu, ülkeyi sardı. Ancak seferber olunarak karşı konulabilir bir hal aldı.
Oynanan oyun açık ve net Oyun Cumhuriyet’in üniter yapısını ortadan kaldırmak ve Laikliği tasfiye etmektir. Bu büyük oyunun felsefesi ABD’ye, stratejisi AKP’ye ve taktiksel uygulamaları Cemaat’e aittir. ABD’nin bölgeyi dizayn, sınırları, rejimleri düzenleme çabası ortadadır. AKP kendisini yeni bir cumhuriyetin kurucusu olmaya adamıştır. Planın içeriğinde özerklik, başkanlık, İslami burjuvazinin yaratılması ve dini toplumsal hayatın ve hatta hukukun temeli yapma gayreti vardır. İçeride yapacaklarının sınırına geldiği içindir ki Suriye’de savaşı arzu etmektedir. Böylelikle eline ülkeyi yeniden kurma fırsatının geçeceğini öngörmektedir. K. Irak ile de bunun için dans etmeyi denemiştir. Cemaat bu oyunda, taktik düzeydeki bütün sorumluluğunu yerine getirmiştir. Polisi, savcısı, hâkimi, bilirkişisiyle düşman savaş hukukunu Silivri hukuku olarak meşrulaştırmayı başarmıştır. Esas amacı devletin kritik mevkilerini ele geçirmek ve kim iktidar olursa olsun kendi iktidarını sürdürmektir. Hep birlikte bu planı bozacak olanları da tertiplerle ortadan kaldırmışlardır. Bu genel çerçeve içerisinde durumu doğru anlamlandırmak zorundayız. Artık sahte dijital veriymiş, seminermiş, o gün başka bir yerdeymiş vb. argümanları bir kenara koymanın zamanı gelmiştir. Bu topraklarda özgür ve onurlu yaşamak biraz da bu tavrın takınılmasıyla bağlantılıdır.
Yurtseverler kazanacak Bütün bu olumsuzlukların kadrine uğramış birisi olarak zaman zaman “iyi ki bunları yaşadık” diyebiliyorum. Çünkü bu yaşananlar hem Cemaat’in hem de AKP’nin ne olduğunu ortaya koymuştur. Zihniyetlerini açığa çıkarmıştır. Ilımlı İslam’ın iflasını kanıtlamıştır. Belki de en önemlisi halkın önemli bir bölümünün tehlikenin farkına varmasını sağlamıştır. “Atatürk’te birleşmek” fikri güç kazanmıştır. Bu fikir dallanıp budaklanacaktır. Bu iyimserliği gerçekçi bir bakış açısına çevirmek, şu İskoç atasözünün hakkını vermekle mümkün: “Beni bir kere kandırırlarsa onlar, iki kere kandırırlarsa ben kaybederim.” İki kere kanmak yok! Biz kazanacağız! Yani yurtseverler... NOT: 4-B-11 mensupları olarak değerli büyüklerimiz Sayın Doğan Temel, Sayın Muzaffer Tekin ve kıymetli arkadaşım Levent Ersöz’e acil şifalar diliyoruz.
A
nayasa Mahkemesi’nin tahliye kararı verdiği kanser hastası Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, özgürlüğüne kavuştuğu ilk dakikalarda içeride bıraktığı arkadaşlarına vurgu yaptı. Kendisinden daha uzun süredir tutuklu bulunan ve daha hasta olan Silivri’deki vatanseverleri anlatan Hilmioğlu, hastalığının verdiği yorgunluk da eklenince özgürlük sevincini buruk yaşadı. Hilmioğlu’nun gözü adeta arkada kaldı. Hilmioğlu, çıkmadan önce ısrarla emekli Albay Muzaffer Tekin’e dikkat çekmişti. Tekin için mektuplar yazmış, “Benden daha hasta” dediği Tekin’in tahliyesi için çağrılar yapmıştı.
Muzaffer Tekin 2011 yılında Silivri Cezaevi’nde.
Özgürlüğün ilk yudumu nöbet çadırında Hilm
ioğlu’nun tahliye kararın hemen ardından Silivri Cezaev ın i önünde ve Nöbet Çadırı’nda heyecanlı bekleyiş başladı. Hilmioğlu’nun arkadaşlarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ ün ve avukatı Zeynep Küçük, Nöb kızı et Çadırı Sorumlusu Hıdır Hokka ve Mehmet Perinçek Hilmioğlu’n u erken saatlerde beklemeye başlayanl ar arasındaydı. Çadırda yemekler pişti, çaylar demlendi. Hilmioğlu’n un çıkması beklenirken çadır ile cez arasında gidip gelenlere Hokka, aevi arabayla yardımcı oldu.
özgürlük istedi. Adeta arkada kal gözleri. Ergenekon ile Balyoz mıştı ’un bir “kumpas” olduğunu haykırdı. “Bu davalar düşmüştür” dedi. Sağ lığı elvermediği için daha fazla kal am ayakta. Yorgundu ve üşümüştü adı . durağı Nöbet Çadırı oldu Hilm İlk ioğlu’nun. Perinçek, Cengiz, Küçük Hokka eşliğinde çadıra girdiğin ve de nöbetçiler de alkışlarla karşıla dı Hilmioğlu’nu. Hilmioğlu, kendisi için iki kat fazla odun atılan sobaya yaklaşt ı Ellerini ısıttı. Perinçek, hemen ilk. bir çay doldurdu. Kendine bakan sev inçl gözler eşliğinde aldı özgürlüğün i ‘Bu davalar düşmüştür’ yudumunu. Gelenlerle kucakl ilk aştı, Saatler süren bekleyiş sonund Hilmioğlu, Silivri Cezaevi’nden a yorgun vücudu ve arkada kalan gözleriyle zor oldu ama gülüm yürüyerek çıktığında, bekleyen sed etrafa. Tanıdıklarıyla kucaklaştı i yurtseverler onu alkışlara boğ , du. telefonları yanıtladı, tebrikleri Hilmioğlu, hastalığının verdiğ kabul i etti. Yüzündeki teri sildi ve yor yorgunlukla güçlükle gelebildi gun bir bas mensuplarının karşısına. Hilm ın ifadeyle kalktı yerinden. Ailesini ioğ görmek için yaşadığı şehre Ank lu’nun daha ilk sözlerinde var ara’ya dı gitm ek için yola koyuldu. Giderken geride bıraktıkları. Kendisind en uzun süre kalanları ve daha has daha arkada kalan tutuklu ve tutuksuz tüm ta yurtseverlere el salladı. Silivri olanları hatırlattı. Arkadaşları için de artık çok uzakta kalmıştı... Cezaevi
Ezgi HOTALAK
Ülkenin rejimini dönüştürme davaları
masını istiyorlar. Muzaffer Tekin ağır hasta, Adli Tıp’a gönderildi. Onun sağlığına kavuşması için bu ortam uygun değil. Bir an önce Tekin’in tahliye olmasını istiyorlar.” Hilmioğlu’nun tahliye edilmesinden birkaç dakika önce konuştuğumuz Sertel, onun sözlerini ise şöyle anlattı: “Hilmioğlu çıkacak ama üzgün. ‘Suçsuz bir insanın cezaevine gönderilmesi diri diri gömülmesidir’ diyor. Muzaffer Tekin’in durumuna da üzülüyor. Bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini belirtiyor.”
İçerde özellikle CHP’li milletvekillerine bir kızgınlığın olduğunu anlatan Demirağ da şunları söyledi: “Meclis’te Ergenekon ve Balyoz tutukluları için çaba sarf edilmemesine kızgınlar. Özellikle yanlarında olması gerektiğini düşündükleri CHP’li vekillere sitem ediyorlar. Balbay ve Haberal çıktı ama diğerleri için herhangi bir girişim olmamasına anlam veremediklerini dile getiriyorlar. Hilmioğlu ise çıkışına sevinemiyor bile, aklı arkadaşlarında. Muzaffer Tekin’in ciddi sağlık sorunları var ve herkes tahliye edilmesini diliyor.” EZGİ HOTALAK
Fatih Hilmioğlu’nun gözü arkada kaldı
İlk durağı oğlu oldu Hilmioğlu’nu ilk uçakla döndüğü Ankara’da eşi Nurhan Hilmioğlu ve ağabeyi Hayati Hilmioğlu karşıladı. Gece geç saatlerde birbirine kavuşabilen aile, gözyaşlarına hâkim olamadı. Bir süre sarılarak birbirine hasret giderek Nurhan ve Fatih Hilmioğlu, hemen trafik kazasında hayata veda eden oğulları
Hilmioğlu, çadırdaki sobanın başında ısınmaya çalıştı. Emir’in mezarını ziyaret etti. Hilmioğlu’nun burada da oldukça duygulandığı ve zaman zaman gözyaşlarına hâkim olamadığı görüldü. Hilmioğlu, Ankara’da yaptığı ilk açıklamada da içerdeki bıraktığı arkadaşlarına vurgu yaparak şunları kaydetti: “Tahliye oldum ama sevinemiyorum. İçerde benim gibi suçsuz yüzlerce insan var. Bu davaların ‘kumpas’ olduğu, yıllarca sanıklar tarafından söyleniyordu. Şimdi Başbakan ve hükümet üye-
leri söylüyor. Bu davaların meşruiyetini kaybettiği ortada. Dolayısıyla içerde Başbakan’ın da söylediği gibi suçsuz olan yüzlerce insan var. Bunların artık bir saat dahi içeride tutulması insan hakları ihlalidir. Umarım onlar da özgürlüğüne kavuşur. TBMM adaletsizlikleri giderip bu suçsuz insanların tahliyesini hızlıca gerçekleştirmelidir.” Hilmioğlu, Başkent Üniversitesi’nde tetkiklerinin devam edeceğini belirtti.
ÖLÜSÜNDEN KORKAN TERTİPÇİLERE GÖRE ‘YARBAY ÖLMEMİŞ, KENDİNİ ÖLÜ GÖSTERİP KAÇMA TEŞEBBÜSÜNDE BULUNMUŞ’TU!
Mezarda soruşturmaya devam Deniz Yarbay Ali Tatar’ın tahliyesinden 48 saat geçmeden yakalama emri çıkarıldı. Ancak Tatar, oynanan bu oyundaki hukuksuzluğa isyan etti: ‘Karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum‘ T.C. Kimlik No: 26888457996 Adı ve Soyadı: Ali Tatar Baba Adı: Hüseyin Ana Adı: Satı Doğum Yeri: Ankara Doğum Tarihi: 11/02/1967 Nüfusa kayıtlı olduğu yer İl: Sivas İlçe: Gürün Mah/Köy: Yuva Cilt No: 71 Aile Sıra No: 59 Adres ve İkâmetgah: Deniz Eğitim Komutanlığı Lojmanları Söğüt 3 Beylerbeyi/ İstanbul Sanığa isnat olunan suçu: Silahlı Terör Örgütüne üye olma
3
Yarbay Tatar’ın cenaze törenine katılan dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit, “Amirallere suikast” yalanına hiçbir zaman inanmadığını söyleyecekti. Tatar’ın ailesi cenaze töreninde Savcı Pehlivan’a beddua edecekti. Ali Tatar, ailesine bıraktığı veda mektubunda şöyle diyordu: “İçim buruk. Bana bu oyunu oynayanlara ve sahip çıkmayanlara kırgınım. Yaşadıklarımı ikinci defa kaldırmam mümkün değil (...) Hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilemez. Bu şekilde giAralık 2009 günü Yarbay derseniz ne yönetecek bir ordu, Ali Tatar hakkında “ya- ne yaşayacak cumhuriyet, bir ülke kalama emri” böyle çı- bulamayacaksınız. Şunu bilin ki, en küçük suçu ve günahı olmayan kartıldı. Ama Ali Tatar “ele geçirile- ben bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olamedi.” Tahliyesinin üzerinden daha bilmek için hayatıma son veriyo48 saat geçmemiş- rum. Sizlerin başını eğecek hiçbir ti. Eşiyle, çocuklarıyla hasret gi- şey yapmadım. Başınızı dik tutun. derememişti. Tam Ben, bana yapılan bu haksızlık ve dediği gibi oldu. hukuksuzluk sonucu o deliğe bir Ruhu evinde kal- daha girmektense mezara girmeyi dı, cansız bedeni tercih ederim. Bu şekilde ölmeyi “ölü muayene tu- hiç istemezdim. İnsanın kendi eliyle tanağı” için Adli hayatını sonlandırmasına önce ben karşı çıkardım. Ama kader böyTıp morguna kaldırıldı. Deniz Eğitim ve Öğretim Ko- leymiş, hakkınızı helal edin.” mutanlığı Disiplin Subayı As. Hak. Ütğm. Ercan Aygün’e Tatar’ın ce- Öldükten sonra bile... Ali Tatar ölmüştü, ama hâlâ sedi gösterildi. Aygün’ün sözleri peşinde olanlar vardı! tutanaklara şöyle geçti: Ergenekon sürecinde adı sıkça “Göstermiş olduğunuz ceset 1967 doğ. Hüseyin oğlu bugün duyulan İstanbul Terörle Mücadele vefat eden Deniz Eğitim ve Öğre- Şube Müdürü Yurt Atayün, İstantim Komutanlığı emrinde görevli bul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazDz. Öğ. Yb. Ali Tatar’a aittir. Ken- dığı 23 Aralık 2013 tarihli üç sayfalık disini hiçbir tereddüte yer verme- “Tespit Tutanağı”nda, ölümünden yecek şekilde kesin olarak teşhis bir gün önce (18 Aralık 2009) Ali Tatar’la ilgili şunları yazıyordu: ettik.”
18 Hikmet ÇIÇEK
elirli bir yaşa ulaştıysanız, sabah uyandığınızda, dışarıdaki havanın az mı, çok mu nemli olduğunu hissedersiniz. Bunu eklemleriniz kavratır size. Yataktan çıkıp pencerenin ufkuyla sınırlı olsa da dışarıya baktığınızda ilk teyidi alırsınız: Doğru hissetmişim, yağmur yağmış, dersiniz. Dışarıya çıktığınızda ise gece olup biteni bütünüyle anlamak mümkün olur. Küçük gölcükler oluşmuş ve belki de buharlaşma başlamıştır. Ama yataktan çıkmazsanız eklemlerinizin algısıyla sınırlı bir değerlendirme sizi sarar. Yaşadığımız olayları anlamlandırmak da böyledir aslında. Olaylara neresinden baktığınızla ilgili bir görüş oluşur. Kendinizi merkeze koyduğunuzda farklı, ülkenizi merkeze aldığınızda farklı sonuçlara ulaşırsınız.
kesin tahliye beklediğini belirtti. Heyet, önceki gün tahliye olan Prof. Dr. Hilmioğlu’nun son ziyaretçisi olurken, halen tutuklu bulunan ve kanser hastası olan emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin’in de tahliye edilmesini istedi. Tutuklu yurtseverlerin durumunu ve söylediklerini Aydınlık’a anlatan Sertel şunları kaydetti: “Yargılamanın yeniden yapılmasından ziyade davanın bittiğini düşünüyor ve tahliye bekliyorlar. Özellikle hasta tutukluların bir an önce serbest bırakıl-
‘CHP’li vekillere kızgınlar’
Yarbay Ali Tatar ve kızı Gökçen Tatar
“(...) Yapılan çalışmalarda... 29. 06. 2009 tarihli ve 6683 no’lu ihbar mektubunda ‘Dz. Yb. Ali Tatar Deniz Lisesi ve Harp okullarındaki alevi ve DHKP-C yapılanmasından sorumludur. Bu faaliyetleri ÇYDD görünümü altında yürütüyorlar. Ali Tatar Hava Kuvvetlerinde ÇYDD faaliyetleri amacıyla Dz. Yzb. Muhammed Cihat Yardımcı’nın kardeşi Hv. Yzb. Cüneyt Kutsal Yardımcı ile birlikte çalışmaktadır. Her nedense Ali Tatar dayısı Hüseyin Tatar’ın DHKP-C nedeniyle tutuklandığını ve amcası oğlu Süleyman’ın Tunceli kırsalında kanlı terör örgütünün eli kanlı silahlı militanı olarak faaliyet gösterirken yakalanıp hapse girdiğini gururla anlatmaktadır’ şeklinde ibarelerine yer almaktadır. “İş bu tespit tutanağı tarafımızdan tanzimle birlikte imza altına alınmıştır. 18. 12. 2009.” Savcı Süleyman Pehlivan’ın Ali Tatar’la işi bitmemiştir. Belki de Tatar ölmemiş, kendini ölü gösterip kaçma teşebbüsünde bulunmuştu! Süleyman Pehlivan her ihtimali hesap etmektedir! Pehlivan, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri
Savcılığı’na 25 Aralık 2009 tarihinde bir yazı yazarak, Tatar hakkında yapılan “otopsi ve ölü muayene işlemlerine ilişkin tutanakların onaylı bir örneğini” ister. Ali Tatar sanki canını vermemiş gibi tüm işlemler devam etmektedir. Ölü kişi hakkında soruşturma bütün hızıyla devam etmektedir. Tertipçiler öylesine kin duyuyorlar ki, sanıklar ölse bile ellerinden kurtulamıyor! Savcı Pehlivan, 6 Ocak 2010 tarihinde İstanbul TEM’e bir yazı yazıyor. Ali Tatar’ın el yazısı örneklerini gönderip, kayıtlı dokümanlardaki yazıların şüphelinin el ürünü olup olmadığı hakkında rapor istiyor! İstanbul TEM de Savcı Pehlivan’dan farksızdır. Tatar’ın ölümünden yaklaşık bir ay sonra 15 Ocak 2010 tarihinde Tatar hakkında 4 sayfalık bir rapor daha hazırlıyor. Bilinen iftiralar tekrar ediliyor! Savcı ve emniyet, Ali Tatar’ı mezarında bile rahat bırakmıyordu. Savcı Süleyman Pehlivan, ölü Ali Tatar hakkındaki işlemleri sürdürüyordu. Savcının 12 Ocak 2010 tarihli yazısına İstanbul Organize
Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hüseyin Işıldak 18 Ocak 2010 tarihinde, Tatar’ın ölümünden bir ay sonra cevap veriyordu.
Ve takipsizlik kararı Tarih 28 Ocak 2010. Savcı Pehlivan, Yarbay Ali Tatar hakkındaki soruşturma sonucunu şöyle yazdı: “4- a- Şüpheli Ali Tatar’ın üzerine atılı uyuşturucu madde satışını kolaylaştırmak suçunu işlediğine dair soruşturma başlatılmasına esas alınan 15/07/2009 tarihli ihbar mektubu dışında somut delil ve emare elde edilemediğinden, bu suçu işlemediği anlaşıldığından kamu adına takibat yapılmasına yer olmadığına... CMK’nın 172. maddesi gereğince karar verildi.” Poyrazköy davasının son tutuklu sanıkları Levent Bektaş, Ercan Kireçtepe, Erme Onat, Hüseyin Hançer ve Eren Günay 27 Ocak 2014 günü tahliye oldular. Haklarında ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet cezası isteniyordu. 87 sanıklı davada herkes tahliye oldu. Sadece Ali Tatar geri gelmedi!
Bitti
Hazırlayan: Yiğit ERYILMAZ
ERDOĞAN, ‘ALMANYA DENİZ FENERİ’NİN ÜZERİNE GİTMESİN’ DİYE CEMAAT’İ DEVREYE SOKMUŞ
Mehmet Ali
Cemaat’ten ABD’ye yolsuzluk ricası
GÜLLER
maliguller@aydinlikgazete.com
Kürt sorununda devletin yanlışları
“D
evlet mi değişti, Öcalan mı?” başlıklı yazımız üzerine, Öcalan’ı 1999’da sorgulayan Atilla Uğur bir mektup
gönderdi: “15 Şubat 2014 tarihli köşe yazınızı okudum. Koyu renkle işaretlediğiniz bir paragrafta ‘kuşkusuz o günkü anlayış da eksikti, yanlışlar içeriyordu, geçmişin hatalı bakışlarını hâlâ koruyordu’ diyorsunuz. Paragrafı koyu renkle vermeniz bu görüşlerinize okuyucunun daha çok dikkat etmesini hedeflediğinizi gösteriyor. “O sorguyu yapan Türk subayı ben olduğum için yanlışların, eksiklerin, geçmişe dayalı diye belirttiğiniz ‘hatalı’ bakışların neler olduğunu bilmek isterim. Elbette neyi kastettiğinizi millet de bilmek ister. “Bu kritik dönemeçte herkesin görüşlerini ve düşüncelerini imalarla değil açık ve net olarak belirlemesinde fayda olduğunu düşünüyorum. Cevabınızı merakla bekliyorum.”
Angela Merkel’in Almanya’da ortaya çıkan Deniz Feneri yolsuzluğunun üzerine gitmemesi için AKP’nin Cemaat kanalıyla Washington’dan ricacı olduğu ortaya çıktı. Cemaat’in kongre üyelerine yakın isimleri temas kurdu DENİZ KAHRAMAN
B
aşbakan Tayyip Erdoğan’ın, Almanya’da 2008 yılında Deniz Feneri skandalının patlak vermesinden sonra, Washington yönetiminden, “Merkel bu işin üstüne gitmesin” diye ricacı olduğu ortaya çıktı. Erdoğan’ın bu ricasını iletmek için Cemaat’in Washington’da özellikle Kongre üyelerine yakın olan isimlerini devreye soktuğu öğrenildi. Aydınlık’ın Alman kaynaklardan aldığı bilgilere göre, Deniz Feneri yolsuzluğunun ortaya çıkmasından sonra, skandalın AKP’ye uzanması, Ankara’da panik havası estirdi. Deniz Feneri iddianamesinde bankalarda toplanan bağışların para kuryeleri aracılığıyla Türkiye’ye götürüldüğü, sözkonusu kuryelerin de sanıklar Mehmet Gürhan, Firdevsi Ermiş ve Mehmet Taşkan olduğu, paraların da bu kişilerin ortak oldukları firmalara aktarıldığı bilgisi yer alınca, AKP onlarca kez Almanya’da kendisine yakın grupları devreye sokup, siyasi baskı yapmak istedi. Ancak, AKP bu konuda başarılı
Küçük Amerika devletinin suçları
Tayyip Erdoğan
olamadı, yapılan bütün gayrıresmi girişimlere karşın, Almanya geri adım atmadı.
Erdoğan’ı sıkıntıya sokan ifade Yine iddianamede yer alan 2 Şubat 2005 tarihli bir alındı belgesinde Erdoğan’a gittiği öne sürülen bir paradan sözedilmesi ve “Belgede herhangi bir meblağ yazılı olmamasına rağmen, Mehmet Gürhan, Firdevsi Ermiş’ten parayı, Türkiye Başbakanı’na, (2003 yılından bu yana Tayyip Erdoğan) Doğu Asya’daki Tsu-
Fethullah Gülen
nami’den zarar görmüş, yardıma muhtaçlara dağıtması için, aldığını tasdik etmiş. Bu konu, sanık Ermiş’in yedinci kez ifadesi alınırken sorulmuş ve doğruluğu tasdik edilmiştir” denilmesi, Ankara’da sıkıntıyı arttırdı.
Cemaat devrede Bu gelişmenin ardından Erdoğan’ın yakın çevresi, ABD’nin devreye girmesi yönünde bir öneri getirdi. İlk başta bu öneriye sıcak bakan Erdoğan, özellikle Cemaat üzerinden girişimde bulunul-
Angela Merkel
Barack Obama
mak bir yana, bu konuda Türk hükümetinin nasıl ve hangi kanalları kullanarak kendilerinden ricacı olduklarını anlattılar. Bu konuda AKP’ye nasıl bir yanıt verildiği ise bir sır olarak kaldı. Davanın sonuçlanmasından sonra dernek yöneticilerine dolandırıcılık ve haksız kazanç elde etmek suçundan hapis cezaları verilmişti. Mehmet Gürhan 5 yıl 10 ay, Mehmet Taşkan’a 2 yıl 9 ay, Firdevsi Ermiş ise 1 yıl 10 ay hapis cezası almıştı.
masında karar kıldı. Daha sonra Washington’daki çeşitli kanallar zorlanarak, ABD yönetiminden, “Merkeli bu işin üstüne gitmemesi için ikna edin” diye ricacı olundu. Hatta, Cemaat’in Washington’da, Kongre üyelerine yakın olan isimleri de devreye girdi ve yönetimin bu konuda Almanya’nın üzerindeki etkisini kullanmasını istedi.
Washington ‘tamam’ demedi Yine Alman kaynakların verdiği bilgilere göre, Amerikalılar Almanya’ya baskı yap-
Yaptığınız çuvalları zalimlerin başına geçireceğiz YEŞİM ÇATALTAŞ
Çuval davası 21 Mayıs’a ertelendi
İ
Levent Kırca
‘Sömürülenler artık gülmeli’ Ziyaretten memnuniyeti dile getiren işçilere Kırca şunları söyledi: “Buraya gelmem sizi güldürdü. Ben artık mutlu, gülen insanlar görmek istiyorum. İşçilerin, emeklilerin, emekleri sömürülenlerin artık gülmesi lazım.
ÖNCÜ GENÇLİK BORA GÖZEN’İ ANDI
Genç devrimciler şehitlerini yaşatıyor
BAŞAK KAHVECİ
İ
şçi Partisi Öncü Gençlik, Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Merkez Komite üyesi Bora Gözen ve arkadaşlarının MİT ve MOSSAD işbirliğiyle Lübnan’da katledilmelerinin yıldönümünde anma toplantısı düzenledi. İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ferit İlsever’in katıldığı toplantıda sık sık “Bağımsızlık, devrim, sosyalizm”, “Devrim şehitleri
ölümsüzdür” sloganları atıldı. Öldürülen 8 devrimci için saygı duruşunda bulunan Öncü Gençlik üyeleri, ardından hazırladıkları slayt gösterisini izlettiler. İlsever konuşmasında “Şehit düşen arkadaşlarımız hepsi 68 hareketinin öncüleridir. Her zaman mücadele içinde yer aldılar. 68 kuşağı, proleterya hareketinin sola, sosyalizme dönüşme yolunda netleştiği yıllardır. Arkadaşlarımız da bu yıllarda önder olmuş kişilerdi” dedi.
Ben de bunun için size geldim. Bundan sonra da hep yanınızda olacağız. Sonuna kadar haklı davanızda sizi yalnız bırakmayacağız. Çok yakında zaferinizi kutlayacağız ve burada sizin demlediğiniz zafer çaylarını içeceğiz” dedi. Kırca, işçi adını taşıyan bir partinin mensubu olduğunu da söyleyerek “İşçilerin bir sıkıntısı
olması halinde hem parti olarak hem de Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal olarak sizin yanınızda olacağız” dedi. Direniş çadırında sohbetin sürdüğü sırada fabrika müdürüyle birlikte savcı ve polisler fabrikaya girdi. İşçiler, fabrika müdürüne “İşgal, grev, direniş” sloganlarıyla tepki gösterdi.
TGB’nin İskenderun’da NATO askerlerinin başına çuval geçirdiği eylem nedeniyle açılan dava başladı. Eski TGB Genel Başkanı, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni M. İlker Yücel ile TGB üyeleri Yakup Aslan ve Eren Dinçsoy hakkında açılan davanın ilk duruşması İskenderun 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görüldü. NATO askeri Cristian Schneier’in müşteki sıfatıyla yer aldığı davada Yücel, Aslan ve Dinçsoy’un TCK’nın 125. maddesi kapsamında 2’şer yıl hapisle cezalandırılmaları istendi. Mahkeme heyeti davayı 21 Mayıs 2014 tarihine ertelendi.
Erdoğan’dan Gül’e aba altından sopa T ürkiye, Cemaat-AKP çatışmasının sıcak gündemiyle yerel seçimlere giderken, esas çarpışma Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda yaşanıyor. Tayyip Erdoğan, Cemaat’e karşı açık savaş ilan ederken, Cemaat’e yakın konumlandığı bilinen Abdullah Gül’ü sıkıştırarak teslim almaya çalışıyor. Son dönemde Erdoğan’ın “Taraf gazetesi” misyonunu üstlenen Türkiye gazetesinde dün yer alan “Korkunç narkoz planı” başlıklı manşet haberi söz konusu tartışmanın daha da alevleneceğinin işaretlerini verdi. Haberde, 7 Şubat MİT krizinde Gül’ün Hakan Fidan’dan ifadesini vermesini istediği; buna karşılık o sı-
rada ameliyatı ertelenen Erdoğan’ın MİT Müsteşarı’na “Kesinlikle gitme” dediği ileri sürüldü.
Gül, gitme demiş Ancak Abdullah Gül, gazetenin haberini yalanladı. Başdanışmanı Ahmet Sever’in yaptığı açıklamada Gül’ün, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a “ifade verin, sorun çıkmaz” şeklinde cevap vermesinin asla ve kesinlikle söz konusu olmadığını, tam aksine ifade vermeye gitmemesini kesin bir dille aktardığını söyledi. AKP’nin ilk HSYK taslağını Meclis’e getirdiği
Öncelikle belirtelim: Bu köşede ima yoktur, görüşler açık ve nettir. Kuşkusuz sütunun ölçüleri içinde zaman zaman bazı görüşler yeterince işlenememektedir. Aynı zamanda İP MKK üyesi olan Atilla Uğur, “millet de bilmek ister” dediği için, berraklaştırılmasını istediği konuyu mektup yerine, bu köşeden ele alacağız... Ama o yazıyı kaçıran okurlarımız için özellikle anımsatalım: “Kuşkusuz o günkü anlayış da eksikti, yanlışlar içeriyordu, geçmişin hatalı bakışlarını hâlâ koruyordu” cümlesindeki özne Atilla Uğur değildir. Hatta bırakın Atilla Uğur’u, tek başına Ecevit hükümeti bile değildir. 1946’dan itibaren “Küçük Amerikalaşan” devlettir kastımız. Zaten Uğur’un dikkat çektiği cümlenin bir öncesindeki cümlede “devlet ve devleti yönetenler” denmektedir. Ve bu devletin Kürt sorunu konusunda ciddi ve etkileri bugünlere kadar süren yanlışları olmuştur. Bunu saptamak, bu yanlışlardan birlik adına dersler çıkarmak, her devrimcinin görevidir. Zira Kürt’ü kazanma hedefi, bu konuda bütün hedeflerden daha önemlidir!
Baş hata: Kürt’ü yok saymak
İP İSTANBUL ADAYI LEVENT KIRCA, DİRENİŞTEKİ İŞÇİLERLE KUCAKLAŞTI
şçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca Hadımköy’deki Greif çuval fabrikasında 13 gündür grevde olan işçileri ziyaret etti. Amerikan askerlerinin başına çuval geçirdiklerini belirten Kırca, “Aynı çuvalı patronların kafasına da geçireceğiz” dedi. Greif çuval fabrikasının direnen işçilerini, dün ziyaret eden Kırca, “Yaşasın sınıf dayanışması” sloganlarıyla karşılandı. İşçiler tarafından yoğun ilgi gören Kırca, onlarla birlikte “Yaşasın işçi dayanışması” sloganları attı. Kırca, direniş çadırında işçilerle sohbet etti, mücadelenin başarısı için görüş alış verişinde bulundu. Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyelerinin İskenderun’da Amerikan askerlerinin başına çuval geçirdiğini hatırlatan Kırca, “İşte biz sizin ürettiğiniz o çuvalları Amerikan askerlerinin başına geçirmiştik” dedi. İşçiler Kırca’ya şöyle cevap verdi: “Aynı çuvalı bize bu zulmü yapan patronların kafasına da geçirmek lazım.”
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
UFUK ÖTESİ
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
günlerde, “Köşk geri gönderir” yorumlarına Erdoğan’dan, ilginç bir karşılık gelmişti. “Parelel yapı Cumhurbaşkanı’nı da dinlemiş” diyen Başbakan’ın bu sözleri Çankaya’ya mesaj olarak anlaşıldı.
Abdullah Gül
Gelelim hangi yanlışların yapıldığına, hatta hangi suçların işlendiğine... En önemli dönemeç olduğu için 12 Eylül 1980’i milat kabul edelim. 1) Türkiye’yi serbest piyasa ekonomisine eklemlemek ve 24 Ocak kararlarını uygulamak için yapılan Amerikancı 12 Eylül darbesi ile devletin ideolojisi “Türk-İslam sentezi” yapıldı. Bu ABD’nin SSCB’yi çevreleme ihtiyacından kaynaklanıyordu. Bu ideolojinin içeriye yansımalarından biri, Kürt’ü yok saymak oldu. Kuşkusuz Kürt daha önce de yok sayılıyordu, ama 12 Eylül’den sonra “kart kurt” mertebesine indirildi. Kürt’ü inkâr etmek, Kürt’e “sen Kürt değilsin, Kürt diye bir şey zaten yok” demek, kazanda basınç uyguladı. 2) Devletin “Türk-İslam sentezi” ideolojisinin teröre karşı ürettiği çare İslamlaşmaydı. 80’ler boyunca uygulanan bu yanlış hem ters tepti, hem de başka büyük sorunlar doğurdu. Evren’in uçaklardan attırdığı İslamcı bildirilerin kimi örnekleri arşivlerde mevcuttur. 3) Türk-İslam sentezinin bir yansıması da PKK’ye karşı Hizbullah kartı kullanma yanlışıydı. 4) Kürt’ü yok sayan, Kürtçeyi de yok saydı. Dili yasaklamak, o dilde gazeteye ve dergiye izin vermemek büyük yanlıştı. Kürtçe türkü çalınan düğünlerin basılması ise sıradan olaydı. 5) Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkenceler, dağı çareye dönüştürdü! 6) Terörle mücadele adı altında köy boşaltma ve orman yakma, etkisi bugüne kadar yansıyan önemli bir sosyolojik sorun yarattı. 7) Güvenlik birimlerinin terörle mücadele sırasında yaptıkları “bok yedirme” türünden yanlışların cezalandırılmaması, hem bunun bölgede bir devlet politikası gibi algılanmasına neden oldu, hem de bu türden işkenceleri teşvik etti. 8) Kasaplar deresi, faili meçhul cinayetler, hatta PKK’li olmadığı halde öldürülüp PKK’li sayılanlar, terörle mücadele ederken teröre başvuran devlet algısı yarattı. Kürt’ü yok sayan, Kürt’ü en temel insan haklarından ve demokratik haklarından yıllarca mahrum bırakan bir devlet, hem yanlış yapmıştır ve hem de sonuçları itibariyle kendi ayağına sıkmıştır. Bu bölgede Kürt’ünü kazanamayan her ülke emperyalizme karşı elini zayıflatacaktır. Hatalar en önemli öğretmendir. Açıkça belirtelim: Saddam Hüseyin, Kürt’ünü kaybettiği için emperyalizme yenildi!
Kukla devleti Ankara inşa etti Tüm bu yanlışlar birike birike geldi. Kuşkusuz 1999’daki devlet de, hatta 28 Şubat’ın Atlantik’e mesafeli milli ordusu da bu hatalardan tamamen arınmış değildi. Devlet 90’lar boyunca, bölgeselleşen Kürt sorununu da doğru teşhis edemedi. Kuzey Irak’taki kukla devletin inşasında Türk devletinin hangi tuğlaları koyduğu bir başka yazının konusudur. Ama bitirirken belirtelim: Dönemin başbakanı Ecevit’in “ABD Öcalan’ı bize verdi ama niye verdi anlamadık” demesi bile, devletin meseleyi doğru kavramadığını resmetmektedir. Mesele kişilerle ilgili de değildir. Sorun, Türkiye’nin emperyalizme bağımlı olması ve önüne başkalarının programının konmuş olmasıdır!
ROTA
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr
Meslek liselerinde beden eğitimi dersi kaldırılamaz
D
uyunca şaşırdık, meslek liselerinde Beden Eğitimi dersleri kaldırılıyor. Beden Eğitimi öğretmenleri itiraz ettiler ve eylem yaptılar.
Nasıl şaşırmazsınız Nasıl şaşırmazsınız, meslek lisesi öğrencilerinin sağlam kafaya ve sağlam bedene ihtiyaçları yok mu? Meslek liselerinde okuyanlar ile düz liselerde okuyanlar arasında bu açıdan ne fark var? Hemen hepimizin aklına gelmiştir, İmam Hatip Okulları da meslek lisesi. Ve bu okullarımızda genç kızlarımız da öğrenim görüyorlar.
Türbanla yüz metre koşabilir misiniz? Aylarca önce Ulusal Kanal’a ve Aydınlık’a önermiştim, İmam Okullarında Beden Eğitimi dersleri nasıl yapılıyor? Türbanla Beden Eğitimi yapabilir misiniz? Türbanla 100 metre koşabilir misiniz, 5000 metre, 400 engelli veya maraton koşmak mümkün mü? Şalvarla uzun atlamak kolay olmasa gerek. Peki türbanla voleybol oynamak, küt inmek nasıl oluyor? İmam Hatip Okullarında kız öğrenciler için basketbol salonları var mı? Ribaunda türbanla sıçramanın bir başka keyfi olmalı.
Kadını toplumun dışına sürdüğünüzü görmüyor musunuz? Tesettürün kurbanı, kadının kendisidir. Türban, kadının cinselliğine vurgudur. Kadını hor gören bir bakışla karşı karşıyayız. Ortaçağ ve İlkçağ için olağandır bu. Kölecilikte ve derebeylikte kadın aşağı cins, bedava emek ve cinsel nesnedir. Tesettürün kadını aşağı bastırdığını, toplumun dışına ittiğini en iyi çalışma ve spor hayatında görebiliyoruz. Başörtüsü kadını rüzgârdan, yağmurdan, tozdan korur. Ama türban başka. Türbanla çapa yapamazsınız. Sanayide, laboratuvarda, tarlada iş yapamazsınız. Türbanla spor da yapamazsınız.
Filenin türbanlı sultanları var mı? Potanın Perilerini ve Filenin Sultanlarını türbanla düşünebiliyor musunuz? Veya Türkiye’ye olimpiyatlarda altın, gümüş madalyalar kazandıran atletlerimizi? Peki, onlar cehennemlik mi bu anlayışa göre? Ama milletçe alkışlıyoruz hepsini, gurur duyuyoruz.
EMEKLİ KORGENERAL PEKİN: YASA İLE MİT ‘KONTROLSÜZ GÜÇ’ OLUR
‘MİT yasası sonrası Suriye sınırına dikkat’ Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı emekli Korg. İsmail Hakkı Pekin, MİT yasası ile MİT’in ‘kontrolsüz güç’ haline geleceğini söyledi. Suriye toprakları içinde yaşanacaklara da dikkat çekti AYDINLIK / ANKARA
E
mekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, TBMM’ye sunulan MİT yasa teklifi ile ilgili olarak Aydınlık’a yaptığı değerlendirmede, Hükümetin tehlikeli bir yola girdiğini belirtti. Çıkarılmak istenen yasa ile “MİT’in görev ve yetkilerinin arttırıldığını”, “MİT’in koruma zırhının kalınlaştırıldığını”, “Her türlü bilgiye erişim ve depolama olanağının sağlandığını” ve “MİT’e operasyon yetkisi” verildiğini kaydeden Pekin, MİT’e sağlanan yetkilerin Mecliste bile olmadığını vurguladı.
‘Yasa dışı işlere yasal kılıf’
‘MİT, Başbakan’ın örgütü oluyor’ AKP’nin MİT üzerinden kurumları, muhalefeti ve herkesi kontrol etmek istediğini kaydeden Pekin, “MİT’e yurt içinde ve yurt dışında operasyon yetkisi veriliyor.
Kadının ağaç kadar değeri yok mu? Kadın örgütleri nerede? Kırmızı ruj ve pantolon özgürlüğü için Meclis’te eylem yapan kadın milletvekilleri niçin susuyor? Yoksa cemaatle anlaşmanın bir maddesinde bu da mı var? Türbanın kamu alanına sokulmasını kabul edenler, neye boyun eğdiklerini anladılar mı acaba? Meslek lisesindeki genç kızın sağlığı, kişiliği ve onuru, Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçtan daha önemsiz değildir. Beden Eğitimi, yalnız bedenin eğitimi değildir; birlikte soluk almaktır, kişilikli olmaktır, dik durmaktır, çetin mücadele koşullarını öğrenmektir, elbirliğidir, imecedir. İnsanlık onuru ve gururudur.
Spor kadına yasaklanamaz Spor, kadına yasaklanamaz. Meslek okullarında Beden Eğitimi dersi yasaklanamaz. Türkiye halkı, kadınıyla ve erkeğiyle Ortaçağ zincirine vurulamaz. Basın niçin tesettüre girdi? Kadınlar ve erkekler niçin susuyor?
PKK ile yürütülen açılımda MİT’in yaptığı işlerin MİT yasasında bulunmadığını ve yasa dışı olduğunu ifade eden Pekin, “Yasa ile PKK ile yasa dışı yürütülen işlere yasal güvence ge-
tirilmektedir. Yasa ile Öcalan’ın sık sık talep ettiği yasal güvence de belli ölçüde sağlanmıştır. Suriye sınırında yapılan yasa dışı işler de yasalaştırılarak, MİT içinde suç işleyenler kurtarılmaktadır” dedi.
‘MİT eliyle Suriye’de kargaşa’ Suriye sınırında yaşananların, silah sevkiyatının yasalar içinde yeri olmayan işler olduğunu ve bu işin MİT üzerinden yapıldığının açığa çıktığını kaydeden Pekin şu uyarılarda bulundu: “Suriye sınırında 2-3 yıldır açıkça yasalar çiğneniyor. Belli ki istihbarat örgütü üzerinden Suriye içinde operasyonlar yapılıyor. İşlenen suçlara şimdi yeni MİT yasası ile yasal kılıf hazırlanıyor. Bu yasanın kabul edilmesi halinde Suriye sınırında ve Suriye’nin içinde çok daha tehlikeli provokasyonlar gündeme gelebilir. MİT eliyle Suriye içinde
İsmail Hakkı Pekin kargaşa çıkarılabilir. AKP iktidarda kalabilmek için kendilerinden her isteneni MİT’e yaptırabilir. Türkiye kendini savaşın içinde bulabilir.”
‘Türkiye’nin en tehlikeli örgütü olur’ Yasa ile MİT’e verilen yetkilerin kontrol edilemez yeni bir örgüt yaratacağını vurgulayan Pekin şunları söyledi: “TBMM’deki yasa sonrası MİT’i kontrol
MİT, MAHKEME KARARI OLMADAN GÖZALTINA ALIP SORGULAYABİLECEK
Başbakan’a gözaltı yetkisi
etmek mümkün olmaz. Bu yetkilerle MİT, CIA gibi uluslar arası istihbarat örgütlerinin tam kontrolüne girer, iyice onların taşeronu olur. Dünyada bu konuda çok acı olaylar yaşanmıştır. Bu yasa ile MİT Türkiye’nin en tehlikeli örgütü haline gelir. MİT’ten kurtulmak için yeni yasalara ihtiyaç duyulur. Yeni yasalar çıkarsan da ortaya çıkacak grupları bertaraf etmek yıllar alır.”
TÜBİTAK’tan ‘tahrifat’a yalanlama Dr. Hasan Palaz
AKP’nin MİT’le ilgili hazırladığı düzenlemede MİT’e keyfi gözaltı yetkisi veriliyor. MİT’in yalnızca Bakanlar Kurulu’na sorumlu olacağı düzenlemede kurulun başı olarak tek yetkili Erdoğan oluyor cadele ve milli güvenliğe ilişkin konularda Bakanlar Kurulunca verilen her türlü görevi yerine getirmek.”
CEYHUN BOZKURT
İ
ki AKP milletvekilinin verdiği yeni MİT yasa değişikliği teklifinde 4’üncü maddeye eklenecek olan “Bakanlar Kurulunca verilen her türlü görevi yerine getirmek” fıkrasıyla, MİT’e operasyon görevi veriliyor. Bu, teklifin gerekçesinde “Bakanlar Kurulu’nca MİT’e operasyonel görev verilebilmesine yönelik düzenleme ihtiyacı hasıl olmuştur” sözleriyle ifade ediliyor. Bu değişiklikle, Milli İstihbarat Teşkilatı’na keyfi gözaltı, sorgu ve dinleme yetkisinin getiriliyor.
Kadına sporu yasaklayanları alkışlayabilir misiniz? Meslek okullarından Beden Eğitimi derslerinin kaldırılmasını da alkışlayabilecek miyiz? Kadını insan yerine koymayan bu karar hangimize gurur veriyor?
Bu yolla birçok grup provoke edilebilir. Çok tehlikeli sonuçlar ortaya çıkabilir. Devlet içinde görünüşte yasal olmasına rağmen illegal yapılar ortaya çıkabilir. Geçmişte bunun örnekleri yaşandı. Bu yetkiler olmadığı halde önü açılan yasal kuruluşlar yasa dışı işlerin merkezi oldu. Haraç alanlar bile çıktı. Şimdi bu yasal hale getiriliyor. Suçlara yasal kılıf hazırlanıyor. Bu yasa ile MİT iktidarın, özellikle de Başbakanın özel örgütü yapılıyor. Bu yasa çıkarsa kısa sürede bu görülecektir. Özellikle ayakta kalmaya çalışan bir iktidar her türlü riski alacaktır” diye konuştu.
Tayyip Erdoğan
Var olan kolluk yetkisi genişletiliyor Türkiye’nin gündemine oturan kanun teklifinin ayrıntıları netleşirken, çarpıcı bilgiler ortaya çıkıyor. MİT’in zaten var olan kolluk yetkisi genişletilecek. MİT’in daha önce “Genel Zabıtaya Tanınan Hak ve Yetkileri Kullanma” başlığı altında belir-
Kontrterör Dairesi aktifleştiriliyor
İdris Şahin
lenen çerçeve içinde kolluk kuvveti yetkisi bulunuyordu. MİT’in internet sitesinde de yer alan “Yetki” başlıklı bölümde “Genel Zabıtaya Tanınan Hak ve Yetkileri Kullanma” başlığı altında MİT’in kolluk yetkisiyle ilgili şu ifadeler yer almıştı: “MİT mensupları, 2937 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde belirtilen görevlerin yerine getirilmesi sırasında genel zabıtaya tanınan hak ve yetkileri, tesis ve mensuplarının korunması ile K/Esp. konularında kullanabilmektedir. Genel zabıta hak ve yetkilerinin MİT mensuplarından kimlere tanınacağına ilişkin esas ve usuller Yönetmelikle belirlenmiştir. “MİT personelinin genel zabıtaya tanınan hak ve yetkileri kullanırken güvenlik güçleri ile işbirliği yapması genel kural olmakla birlikte, İstihbarata karşı koyma (Kontr/Espiyonaj) konularında görevli MİT Personeli
Uzmanlar, “Bakanlar Kurulunca verilen her türlü görev” ifadesinin ucu açık olduğunu belirterek böylece, MİT’e kolluk görevi veren 4’üncü maddeye bu ek yapılınca, keyfi gözaltı, sorgu ve dinlemelerin önünün açıldığına dikkat çekti. Aydınlık’ın yeni yasa taslağıyla ilgili ulaştığı bilgiye göre MİT, Kontrterör Dairesi’ni yeniden aktifleştiriyor. MİT bünyesinde eylem ve operasyonların yapılacağı bir daire oluşturulacak. Kurulacak dairenin Mehmet Eymür’ün başında bulundığı Kontr-Terör Dairesi’nin devamı olacağını Aydınlık 4 Te m m u z 2013’teki sayısında duyurmuştu. Dairenin başına da MİT Adana Bölge Başkanı’nın geçeceği kaydedildi. Kurulacak daire, hakim ve savcılara haber vermeden her türlü araştırma, operasyon, gözaltı, geçici tutuklama, önleyici tedbir, dinleme-görüntü alma gibi eylemler yapabilecek..
Alpaslan Kavaklıoğlu
Genel Zabıtaya tanınmış hak ve yetkilerin tamamını bizzat kullanmaktadır.” AKP Çankırı Milletvekili İdris Şahin ile AKP Niğde Milletvekili Alpaslan Kavaklıoğlu’nun 15 maddelik teklifinin birinci
4 TEMMUZ 2013 maddesinde, mevcut 2937 Sayılı “Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu”nun 4’üncü maddesine şu bendin eklenmesi teklif edildi: “h. Dış güvenlik, terörle mü-
ANKARA BAROSU’NDAN MİT YASASINA TEPKİ:
‘Hukuk devleti’ tehdit ediliyor Ankara Barosu, MİT’in yetkilerini genişleten kanun teklifiyle ilgili olarak açıklama yaptı. Açıklamada, düzenlemenin Anayasa ile koruma altına alınan temel hak ve özgürlüklere doğrudan aykırı olduğu belirtildi.Ankara Barosu Başkanlığı imzasıyla yapılan açıklamada, “Bu düzenleme Anayasa ile koruma altına alı-
nan temel hak ve özgürlüklere doğrudan aykırıdır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi zedelenmekte, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, çalışma özgürlüğü, kişisel verilerin korunması ilkesine, özel hayatın gizliliği ilkesine, mesleki, şahsi ve ticari sırların korunmasına aykırıdır” denildi. Son dönemde yoğunluk ka-
zanan bu tür yasal düzenlemelere dikkat çekilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
‘Korku ve baskı ortamı’ “Demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin bu denli ayaklar altına alındığı, yasama faaliyetinin işlevsizleştirilerek itibarsızlaştırıldığı, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri başta olmak
üzere kişi hak ve özgürlüklerinin yok sayıldığı, yalan, tehdit ve hakaretlerle korku ve baskı ortamı yaratılarak oto sansür uygulamalarının yaygınlaştırıldığı, bütün yönetimin tek bir kişinin insiyatif ve iradesine bırakıldığı böylesi bir olağan üstü hal döneminde, Ankara Barosu, doğruyu ve söylenmesi gerekeni söylemeye devam edecektir.”
Görevden alınan TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Dr. Hasan Palaz’ın, “Böcek raporunda tahrifat yapmamı istediler, bunu reddettiğim için görevden alındım” açıklamasına TÜBİTAK’tan yalanlama geldi. TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi Başkanı Dr. Hasan Palaz, görevden alınmasının nedeninin 2012’de hazırladığı bir raporda, tahrifat yapmasına yönelik baskılar olduğunu iddia etmişti. Zaman gazetesinin manşetten duyurduğu habere TÜBİTAK’tan yalanlama geldi.
‘Tamamen idari tasarruf’ TÜBİTAK Başkanlığı, Palaz’ın sözlerinin gerçek dışı olduğunu söyleyerek, “Görev değişikliği tamamen idari bir tasarruftur” açıklamasında bulundu. Açıklamada şunlar kaydedildi: “Kurumumuza, Dr. Hasan Palaz’ın açıklamalarında iddia edildiği gibi anılan raporun değiştirilmesine yönelik herhangi bir talep gelmemiş olup bu iddialar asılsızdır. Ayrıca kendisi de bugüne kadar öne sürdüğü iddialarla ilgili olarak yönetime herhangi bir şikayette bulunmamıştır. Bütün bunların yürütülen soruşturmanın ciddiyetini zedelemeye yönelik olduğu düşünülmektedir. Basında yer alan söz konusu haberdeki gerçek dışı bilgilerle yanlış bir algı oluşturulmak istendiği açıktır.” Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık da Gaziantep’te yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Eğer böyle bir iddiası varsa bunu yargıya taşımak zorunda.”
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
Jandarma’ya operasyon hazırlığı
Mehmet FARAÇ farac65@gmail.com twitter.com/FARACYAZIYOR
Jandarmanın MİT mensuplarını silah doğrultarak durdurması ve arama görüntüleri, Jandarma’ya yönelik planı uygulamak için kullanıldı.
Adana’da MİT’e ait olan içi silah dolu TIR’lara yönelik operasyonun Jandarma’yı Genel Müdürlük pozisyonuna dönüştürme planını hızlandırdığı ortaya çıktı
H
CEYHUN BOZKURT
ükümetin, F Tipi örgütlenmeye yönelik operasyonları bahane ederek, Jandarma’ya da operasyon hazırlığında olduğu bildirildi. Jandarma Genel Komutanlığı’nı, hükümete bağlı bir Genel Müdürlük haline getirmek isteyen hükümetin, bu çerçevede, Jandarma’da görevden almalara başladığı dile getiriliyor.
Jandarma’da dönüşüme itirazlar var Aydınlık’ın ulaştığı bilgiye göre, hükümet Jandarma’ya operasyon başlattı. Jandarma’da da bazı görevden almalar olabileceği belirtilirken, bunun perde arkasında hükümetin komutanlığa yönelik “sivilleştirme” planının yattığı öğrenildi. Hükümetin, Suriye’deki terörist gruplara gönderilen silahların ortaya çıkarılmasında Jandarma’nın etkisinden rahatsız olduğu ve bu nedenle bazı kritik birimlerde görevden almalar başlattığı kaydedildi. Bu görevden almalarda, Jandarma’da, hükümetin “Jandarma Genel Müdürlüğü” planına yönelik itirazların yükselmesinin de etkili
oldu, hükümetin görevden almalarla itirazları susturmayı planladığı dile getirildi.
AKP yayın organlarında ortak haberler Hükümete yakın yayın organlarının son dönemlerde bazı Jandarma mensuplarına yönelik olumsuz yayınları da dikkat çekiyor. Adana-Ceyhan karayolunda 19 Ocak 2014’te durdurulan ve Suriye’deki terörist örgütlere silah götürülmesinin ortaya çıktığı MİT TIR’ları ile ilgili Jandarma’yı sorumlu tutan yayınlara en ciddi örnekler Sabah, Star ve Yeni Akit gazetelerinin yayınları oldu. Sabah ve Star, operasyona
katılan bir subayın gönderdiğini iddia ettikleri bir maili haberleştirirken, Yeni Akit de TIR baskınının arkasında Jandarma içinde olduğunu ileri sürdüğü “paralel yapı” elemanlarının olduğunu iddia etti. Sabah ve Star’ın 13 Şubat 2014 tarihli haberinde, Adana’daki MİT TIR’ı baskınına katılan bir subayın, savcılığa bir ihbar maili gönderdiği ve “Operasyonu ihtilal havası içinde alt kademeleri aptal yerine koyarak yaptılar. Baskın sonrası telefonlarımızı bile aldılar” ifadelerini öne çıkardılar. Haberde Sabah “Sanki ihtilale gidiyorlardı”, Star ise “Jandarma, MİT TIR’ını ihtilal havasında bastı” başlığını kullandı.
Aydınlık, Jandarmanın rahatsızlığını duyurmuştu Başta Jandarma olmak üzere güvenlik güçlerinin sınırımızda, bazıları El Kaide ile bağlantılı olanlar da dahil olmak üzere dinci terör örgütlerine yönelik rahatsızlığını, Aydınlık duyurmuştu. Güvenlik güçleri, “El Nusra gibi örgütlerin Suriye içinde eylem yapmasından dolayı takibini yapıyoruz, ancak gözaltı veya tutuklama olmuyor” bilgisini paylaşmıştı.
28 Kasım 2013
Abdullah Gül, ‘Yandaş komutanlar yasası’nı onayladı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 6519 sayılı “Askerlik Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”u onayladı. Buna göre Kuvvet komutanlarının görev süreleri birer yıllık süreyle yaş haddine kadar uzatılabilecek. Aydınlık geçtiğimiz çarşamba günü “Yandaş komutanlar yasası geliyor” başlığıyla kuvvet komutanlarının görev sürelerinin uzatılacağını manşetten duyurmuştu. Gül’ün onayladığı askerlik kanunundaki ayrıntılar şöyle: Kuvvet komutanlarının görev süreleri birer yıllık sürelerle yaş haddine kadar uzatılabilecek.Teğmen rütbesi hariç olmak üzere son 10 yıl içinde en az dört farklı sicil üstü tarafından üç kez sicil tam notunun yüzde 60’ından daha düşük sicil alan subay ve astsubaylar hakkında yetersizlik nedeniyle TSK’dan ayırma işlemi başlatılabilecek. 2010 referandumunda kabul edilen Anayasa’daki “Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı, görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan’da yargılanacak” hükmü, ilgili kanuna aktarıldı.
OBAMA-ERDOĞAN GÖRÜŞMESİNDE ‘POZİTİF ANGAJMAN’ ŞİFRESİ
Kıbrıs için teşekkür, Suriye ve Irak için görev A
BD Başkanı Obama, 6 ayın ardından Tayyip Erdoğan’ı arayarak yeni görevlerin altını çizdi. Hükümet çevreleri Obama’nın telefonunu, 17 Aralık operasyonunun ardından ABD ile AKP Hükümeti arasındaki ilişkiler hakkında yoğun olarak yürütülen spekülasyonlara yanıt olarak değerlendiriyor. Olayın ABD-AKP Hükümeti’nin seyri konusunda taşıdığı değer ise bunun çok ötesinde. Beyaz Saray’ın görüşmeyle ilgili açıklamasında öne çıkarılan başlıklar, ABD yönetiminin AKP Hükümeti’ne verdiği görevlerle ilgili konuların altını çizme olarak okunuyor. Açıklamada, Obama’nın Kıbrıs konusunda AKP Hükümeti’nin Kıbrıs’taki görüşmelerin yeniden başlama çabalarında “oynadığı yapıcı rol”den dolayı Erdoğan’a teşekkür ettiği belirtiliyor.
Pozitif angajman yoluyla liderlik Beyaz Saray açıklamasında, 4 konu öne çıkarılıyor. İlk olarak, hukukun üstünlüğü ilkesine vurgu dikkat çekiyor. İkinci önemli nokta, “pozitif angajman yoluyla liderlik” tavsiyesi. Bunun anlamı, Ortadoğu’da AKP Hükümeti’nin uyguladığı ve herkesle kavgalı görüntünün sona erdirilmesi için “militan” çizgi yerine herkesle uyumlu ve amaca uygun ikna araçlarının devreye sokulması yoluyla izlenecek dış politika hattı. Bu konunun özellikle Suriye ve Irak konusu açısından önem taşıdığı görülüyor.
İsrail ile bir an önce anlaşın Obama’nın altını önemle çizdiği konulardan birisi de İsrail ile ilişkiler. Açıklamada, Obama’nın telefon görüşmesinde, İsrail’le ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda hızla bir anlaşmaya varılmasının önemine de dikkati çektiği kaydediliyor.
Barack Obama
Tayyip Erdoğan
‘Kanunsuzsunuz’ sözüne 2 yıl hapis cezası! SEDA AKYÜZ
İ
şçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in yargılandığı hakaret davasında karar çıktı. Ergenekon davasında hakim ve savcılara “Kanunsuzsunuz” şeklinde seslenen Perinçek’e 2 yıl 2 ay hapis cezası verildi İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Ergenekon duruşmasında hakimler Hasan Hüseyin Özese, Fatih Mehmet Uslu ve Ercan Fırat ile Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’e hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıl 2 ay hapis cezası verildi. Silivri 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nce görülen davanın dünkü karar duruşmasına Perinçek katılmadı. Perinçek, Ergenekon davasında duruşmalardan men cezası aldığı dönemde kendisiyle ilgili iddialarda bulunan tanıklar dinlenmişti. Men cezası bittikten sonra duruşmaya katılan Perinçek’e diyecekleri sorulunca Perinçek tepki göstererek “Kanunsuzsunuz” diye haykırmıştı. Ergenekon Mahkemesi de Perinçek’in bu sözlerinden sonra suç duyurusunda bulunmuştu. Silivri Cumhuriyet Başsav-
cılığı’nda ifade veren Perinçek, şunları söylemişti: “Ben mahkemeye kanunu hatırlatmak amacıyla bu sözleri söyledim. Mahkeme beni duruşmaya girmekten men ettiği celselerde benimle ilgili olarak sabah tanık dinliyor. Aynı gün öğleden sonra cezaevinden beni getirerek tanığın beyanlarına karşı diyeceklerimi soruyorlar. Oysa beni sabah getirebilir ve doğrudan tanığın beyanlarına karşı diyeceklerimi sorabilirlerdi. Ben dinlemediğim bir tanık hakkında nasıl beyanda bulunabilirim? Duruşma bittikten sonra bu hususları kürsüdeki hakimlere hatırlattım. Dolayısıyla benim mahkemeye yönelik olarak ‘Kanunsuzsunuz’ şeklindeki sözlerim savunma kapsamında kalmaktadır.” Hükümet yetkililerinin Ergenekon, Balyoz gibi davaların kumpas olduğunu dile getirdiği şu günlerde Perinçek’in Ergenekon hakimlerine kanunu hatırlattığı için 2 yıl hapis cezası verilmesi dikkat çekti. Avukat Ümit Kaplan da dünkü duruşmada Perinçek’in yapılan hukuksuzlukları anlat-
tığını belirterek “Perinçek, Ergenekon davasının ABD operasyonu olduğunu ve Türkiye’nin bölünmesine yol açacağını, delil üretildiğini sıklıkla dile getirmiştir. Savcılara hukuku uygulamaları çağrısında bulunmuştur” dedi. Avukat Kaplan’ın savunmasının ardından Hakim Kevser Çolak, duruşmaya verdiği kısa aradan sonra kararını açıkladı. Çolak, Perirnçek’in 2 yıl 2 ay 7 gün hapıs cezasıyla cezalandırılmasına hükmetti.
Doğu Perinçek
AKP’li bakanların neredeyse dörtte biri Fethullah Gülen’e “ülkene dön” çağrısı yaptı... Bunu en çok Bülent Arınç dillendirdi... Hem de ağlayarak!.. Önceki gün Başbakan da çağrısını yineledi... Bu çağrı, Erdoğan’ın 15 Haziran 2012’deki “10. Türkçe Olimpiyatları”nın kapanış töreninde Gülen’e yaptığı “Dön” davetinden çok farklıydı... O zaman demişti ki Erdoğan; “Biz gurbette olup şu vatan topraklarının hasreti içinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Gurbet aynı zamanda garipliktir. Onun için de biz garipliğe tahammül edemeyiz. Diyoruz ki: ‘Bu sıla hasreti artık bitmelidir.’ Bitsin istiyoruz...” Erdoğan bu çağrıyı yaparken
MED CEZİR
HÜKÜMETE BAĞLI ‘GENEL MÜDÜRLÜK’ OLACAK
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
‘Çete’nin lideri Türkiye’ye gelecek mi?..
acaba Fethullahçılar henüz “cunta” faaliyetine girişmemiş miydi?.. Cemaat, “kumpas”la anılmıyor muydu?.. Gülen 2 yıl önce “örgüt” lideri değil miydi?.. Ve Erdoğan’ın üç gün önce dediği gibi Fethullahçılar, “Haşhaşi” ve “çete” olmamışlar mıydı?.. Erdoğan’ın önceki gün Memur-Sen’in bir toplantısında yaptığı konuşma, yukarıdaki sorulara da yanıt niteliği taşıyordu: “... Ben de diyorum ki bir yerlerden emir vereceğinize lütfen gelin ne yapacaksanız vatanınızda yapın... Niye buraya gelmiyorsunuz?.. Yoksa buraya gelince bazı şeyler açığa çıkar endişesini mi taşıyorsunuz.”
ABD’deki savaş mevzisi... Başbakan Erdoğan habire “gel” diyor da sizce “çete”, “paralel”, “cunta” denilen bir “örgüt”ün lideri konumundaki şahıs ülkeye döner mi?.. Hem de suçsuz komutanların bile yurtdışından gelir gelmez zindana atıldığı bir ülkede!.. Baksanıza; bırakın Gülen’in dönmesini, çevresindeki önemli isimler de tek tek kaçıyormuş!.. İşte AKP’ye yakın gazetelerden Sabah’ın günler boyu deşifre etmek için uğraştığı “cemaatin iki imamı” sırra kadem basmış... Gazeteye göre, “örgüt”ün emniyet ve istihbarattan sorumlu imamı “Kozanlı Ömer” lakaplı O.H.Ö ile “yargı imamı” Ahmet Can da ABD’ye uçmuş!.. Gazete, Ahmet Can için “paralel devletin adalet bakanı” ifadesini bile kullanmıştı... Yalnız onlar mı?.. Erdoğan’ın dün gazetelere manşet olan sözlerine bakılırsa, Başbakanlık Konutu’na “böcek” yerleştiren “cemaat polisleri” S.D. ve A. T. de yurtdışına kaçmış... Üstelik bunlar bacanakmış... Medyaya daha önce de yansımıştı... Yurtdışına kaçan cemaat mensuplarının “ABD’deki üç eyalette arşiv merkezi” kurdukları öne sürülmüştü... Örneğin, Yeni Şafak gazetesi;
9 Şubat’taki bir haberinde, “Güvenlik birimlerinin takibinden kaçmak isteyen örgüt, kendilerine karşı kapsamlı bir soruşturma ihtimali belirince ‘delillerin ele geçirilmemesi için’ İstanbulBahçelievler ile İzmir-Çiğli’de saklanan istihbarat arşivini okyanus ötesine götürdü” diye yazmıştı... Şimdi hem “imam”lar hem de “böcek”çiler yurtdışına kaçtıklarına göre ve Erdoğan ile ailesinin yanı sıra çalışma arkadaşlarının ses kayıtları da ardı ardına servis edildiğine göre, devletin istihbarat sırlarının önemli bölümünün kopyalandığı mı anlaşılmalı?.. Peki, tüm bunlar yaşanırken ve de Gülen’in yurtdışındaki kadrosu da firarlarla büyürken, sizce “örgüt” lideri ülkeye döner mi?.. Bence kesinlikle dönemez... Çünkü imamlar ve arşiv madem ABD’ye uçuruldu, o halde savaş mevzisi yurtdışında çoktan kazılmış olmuyor mu?.. Merak etmeyin, Gülen zaten orada çok daha güçlü!.. Mart ayında, yani ABD’ye gidişinin 15. yılında Türkiye’ye gelirse “örgüt”ün çökertileceğini de kestirmiş olmalı!..
MİT üzerinden kuşatma geliyor!.. Tüm bunlar rastlantı mı; HSKY düzenlemesiyle yargının kıskaca alınması... Telekomünikasyon İdaresi Başkanlığı’nın (TİB) MİT’e bağlanması... İnternete yönelik yasak kaygıları... Ve son olarak MİT’in olağanüstü yetkilerle donatılması... Peki; internet TİB’e, TİB MİT’e, MİT ise Başbakana bağlı değil mi?.. O halde lafı uzatmaya ne gerek var ki?.. AKP lideri; MİT’i değil, siyasetin, cemaatin, iş dünyasının kendisini yalnız bıraktığı ve de “TSK’ya bile sızmışlar” diye kaygılandığı bir süreçte, MİT üzerinden aslında kendisini ve geleceğini güçlendiriyor... Bir açıdan özellikle “MİT’e sızmaya çalışan cemaat”e karşı mevzisini büyütüyor...
Bu tezi birçok insan kestirebilir de Erdoğan, yerel seçimlerde beklediği oyu almasın diye sabırsızlanan ve hatta AKP’nin çökmesi için “dua” dahil her türlü yöntemi kullanan o kadar çevre var ki!... Unutmayınız; önümüzdeki Haziran’da yeni “Gezi”ler dillendirilirken; ABD’den muhalif medyaya, cemaatten muhalefet partilerine, AKP içi dinamiklerden Abdullah Gül’e kadar herkes pusuda!.. Yine unutmayın ki; Erdoğan’ın MİT üzerinden ülkeyi zapturapt altına almaya çalışması aynı zamanda “Ergenekon” ve “Balyoz”dan sonra toplumu kuşatma stratejisinin yeni bir ürünüdür... Meselenin özeti; herkes gardını ona göre alsın!..
Zileli’nin ikinci yolu!.. Gökyüzünü yırtan çoğu kaçak, hilkat garibesi plazalar, ışıklar içindeki ruhsatsız AVM’ler... Ve lüks yaşamın ardında, yoksulluğun paslı kilidi gibi duran gecekondular, sokaklarda çöp yığınları, medyanın balon siyasetçiler uğruna örtbas ettiği kirli mahalleler... Yeşil alan diye mezarlıklara mahkûm edilmiş, tüm caddeleri ve kaldırımları işgale uğramış ve hatta yolları bile satılmış Şişli... Türkiye’nin en büyük holdinglerinin yüzde 80’i orada olduğu için, rant orada büyüdüğü için, hırsızlık da orada tavan yapmış... “Şişli” denilince akla bunlar geliyor... Cumhuriyete yönelik
kuşatmada, takiye siyasetinin Atatürk’ü gölgelemesine isyan edenlerden biri de Ümit Zileli... O da bir avuç vatansever gibi cemaat-Soros-gaflet üçgenine karşı elini taşın altına koydu ve Şişli’den İşçi Partisi’nin belediye başkan adayı oldu... Yukarıdaki fotoğrafta Zileli’nin İşçi Partili, TGB’li yoldaşları ve gönüllüleri de var; hepsi Atatürk’ün askeri... Hepsi siyaset iktidarına giden güzergâhın yalnızca rant ve hırsızlıktan geçmediğini kanıtlamak için aylardır sokaklarda... Hem de hırsızlardan ve Bukalemunlardan gayrı, temiz siyaset çabasında, halka “ikinci yol” bir yol olduğunu göstermek için...
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
İsmet
ÖZÇELİK
B
‘Çakma suikast’ AKP’nin oyunu arttırır mı?
B
aşbakan Erdoğan milletvekilleriyle kahvaltıda buluştu. Yaptığı sohbetlerden pek mutlu olmadığı konuşuluyor. Milletvekilleri izlenen politikalara, Erdoğan’ın sertliğine eleştiri getirmişler. 30 Mart için işlerin iyi gitmediğini söylemişler. Elbette Erdoğan da durumun farkında. “Oylarımız iyi, iyi” dese de başarı çıtasını düşürmüş. 2009’daki yerel seçimleri baz almış. Milletvekillerine, “Yüzde 38,8’in üstü başarıdır” demiş. Bazı AKP milletvekilleri şaşırmış. Kendi aralarında “Hani oyumuz yüzde 50 idi” diye fısıldaşmalar olmuş.
Çıtayı neden düşürdü? Başbakan daha birkaç hafta önce uçağına bindirdiği gazetecilere “AKP’nin oy oranı yüzde 50’nin üstü” diye hava atmıştı. Arkasından birdenbire çıtayı aşağı çekti. Peki Erdoğan çıtayı neden 12 puan aşağı çekti? AKP’yi yakından izleyen gazeteci arkadaşlara sordum. Herkes farklı bir değerlendirme yaptı. Ama en çok dikkatimi çeken, “Seçimlere az kaldı. Takke düşecek kel görünecek. Şimdiden hazırlık yapıyor. Başarı beklentiye göre ölçülür. Erdoğan beklentiyi düşürerek yenilgiye kılıf hazırlıyor” yorumu oldu. Bu arada yabancıların yaptığı anketlerde de AKP oylarının yüzde 40’ların altında olduğu ortaya çıktı.
ir değil, iki değil, üç değil tamı tamına 13 ayrı buluşma. Kamera kayıtları ile ispatlı. Evet Yasin El Kadı ile Tayyip Erdoğan buluşmasından söz ediyorum. El Kadı malum Birleşmiş Milletlerin terörist ilan ettiği bir isim ve halen kanlı El Kaide örgütünün
1
2 Eylül 2010 tarihi Türk yargısının resmen çeteleştirilmesi günüdür. Türk halkının zihni 12 Eylül’den hesap soracağız argümanı ile iğfal edilip hedefe varılmıştır. Öyle ki böyle bir afyonlama için TBMM’de gözyaşları bile dökülmüştür. Şimdi soralım, ne oldu 12 Eylül’den hesap soruldu mu? Tutuklu tek bir kişi var mı? Devam eden sözde yargılamada sadece iki ihtiyar Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya var ki onlar da önceki günkü duruşmayı protesto edip katılma gereğini bile duymadılar. Her dönem ayrı bir masalla uyuşturulan bu millet uyanmazsa korkarım milletlik vasfını kaybedecek!
“Erdoğan’a suikast” iddiaları gündeme gelince Başbakanlık ve AKP çevreleri hafifçe gülümsüyor. Bu iddiaları ciddi bulanların sayısı yok denecek kadar az. Seçim öncesi “çakma suikast” iddiaları tartışılırken uzun süre Başbakanlıkta çalışmış, sonra da emekli olmuş bir tanıdığıma rastladım. Biraz hoşbeş ettikten sonra konu “çakma suikast”e geldi. Önce gülümsedi. “Yine mi aynı numara?” dedikten sonra başladı anlatmaya: “Siz gazetecisiniz. Arşivleri bir karıştırın. Başbakana onlarca suikast haberi görürsünüz. Önce Başbakana MİT ve TSK istihbaratı hakkında yanlış bilgi verdiler. Onların sürekli kendisi hakkında planlar yaptıklarını söylediler. Başbakanı da buna inandırdılar. Bu suikast işleri F tipi örgütün uydurmasıydı. ‘Seni suikasttan biz kurtardık’ havası vererek güven sağladılar. Suikast ihbarları da suikastın önlenmesi de aynı merkezin işiydi. Uzun süre de etkili oldular. Bu suikast işi Başbakan Erdoğan’ın da işine geldi.” Arkasından da en yukarıdan en aşağıya kadar Başbakan Erdoğan’ın tüm korumalarının değiştirilmesine dikkat çekti. “Tabi bu arada Erdoğan’ın bütün sırlarını da öğrendiler” dedi.
MİT de aynı Bu arada Başbakan’ın çalışma mekanlarında peş peşe bulunan böcekler de tartışılıyor. “Yeni teknolojiler var, böceğe gerek yok ki! Bu iş karışık” itirazları geliyor. “F tipi örgütün izlediği yöntemi şimdi MİT izliyor” diyenler de var. Yani oyun içinde oyun oynanıyor. Bakalım önümüzdeki günlerde neler olacak? İzliyoruz..!
Beşar Esad’dan Maduro’ya destek
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, kendisi ve Suriye halkı adına Bolivarcı Venezuela Cumhurbaşkanı Nicholas Maduro’ya destek mektubu gönderdi. Esad mektubunda, Suriye halkının, daha önce istikrar ve güven içinde olup da günümüzde hırçın saldırılara maruz kalan Venezuela halkı ve Cumhurbaşkanı Maduro ile dayanışmasını ifade etti. Beşar Esad, bazı devletlerin egemen ve bağımsız devletleri hegemonya altına alma, doğal zenginliklerini sömürme ve halkın olanaklarına el koyma amacıyla kaos ve şiddeti kışkırttıklarını ifade etti.
sonkibar@gmail.com
Söylemedi demeyin Tayyip Erdoğan, Yasin El Kadı ve El Kaide ilişkileri çerçevesinde uluslararası teröre yardım ve yataklıktan uluslararası yargıda
Gül, çok korkuyor çok! Abdullah Gül açıklamayı yıldırım hızıyla yaptırdı. Hakan Fidan’a; ifade vermemesini önerdiğini açıkladı. Soruyorum bir Cumhurbaşkanı kendi ülkesi yargısının talebine nasıl isyan eder? MİT Müsteşarına; yargıyı takma, ifadeye gitme ne demek? Efendim yargıda örgüt var. Hayır Abdullah Gül onu da demiyor ve MİT Müsteşarını engelli-
yor. Yargıda örgüt ya da bir pislik varsa -ki var- gereğini yapsanıza! Onu yapmıyorlar ama Hakan Fidan’ın ifade vermesini engelliyorlar. Son hadise yani Gül’ün Fidan’a ifade ver demedim açıklaması Abdullah Gül’ün Tayyip Erdoğan’dan ödünün koptuğunun göstergesidir. İyi ama Gül’ün evi camdan değilse Tayyip’in atacağı taştan niye korksun ki?
10 maddede Yeni Türkiye 1) Her büyük ihalede değiştirilen ihale yasası (60 küsür defa değişti) 2) Sayıştay’ın fiilen kapatıldığı yani kamu denetiminin rafa kaldırıldığı ülke. 3) Yargının emrini yerine getiren polisin sürülüp cezalandırıldığı devlet. 4) Başbakanının iki aydır her gün devletin içinde başka bir devlet var diye ağlaşıp gereği için zerre bir adımın atılmadığı ülke. 5) Aleni hırsızlıkların komplo
argümanı ile görmezden gelindiği ve hukuk ile kanunların paspas yapıldığı devlet. 6) Başbakanının TV alt yazılarına ve yayınlarına bizzat cebren müdahil olduğu ülke. 7) Yönetenlerin yalan makinasına dönüştüğü devlet. 8) İnternete sansürün getirildiği ülke. 9) Yargının yüzde yüz yürütmeye bağlandığı devlet. 10) MİT’in iktidarın özel örgütüne dönüştürüldüğü ülke.
yargılanabilir... Başbakan’ın El Kadı ile 13 kez buluştuğu belgelendi ise bu boşuna değildir ve Erdoğan’ın deliğe süpürülmesi gündemdedir.
Tayyip, Apo ile Esad’ı niye ağzına almıyor?
A
po için güneydoğuda posterler duvarlara asılıyor tık yok! Öcalan sözleşme ve anlaşma diyor yine susuluyor. Selahattin Demirtaş özerklik dedi işiten olmadı. Demek ki AKP güruhu için önemli olan Türkiye değil AKP’dir. AKP’ye dokunma, bölünme talebi dahil her şey serbest. İlaveten Tayyip Erdoğan aylar ve yıllar boyu ağzına sakız yaptığı Beşar Esad’ı artık hiç niye terennüm etmiyor? Yoksa Esad’ı yere serip yok mu etti? Soruyoruz yıllarca Esad mugalatalarını niye yaptın ve şimdi niye suskunsun! Yoksa iki seksen yere serildiğin için mi?
Olaylar Chavez’e karşı savaşın devamı
Jose Gregorio Bracho Reyes
Büyükelçi Jose Gregorio Bracho Reyes, Venezuela’daki olayları 1999’daki seçimlere aday olduğu andan itibaren Başkan Chavez’e karşı başlatılmış olan savaşın bir devamı olarak değerlendirdi
V
enezuela Bolivar Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Jose Gregorio Bracho Reyes, ülkesinde yaşanan olaylarla ilgili olarak Aydınlık’a konuştu. Reyes, sokağa çıkan insanların siyasi amaçlarla manipüle edildiğini belirtti. Latin Amerika’nın dünya genelinde verilen sosyalist savaşın bayrağını taşıyan kıta olduğunu kaydeden Reyes, Venezuela’daki olaylar için, “Çürümüş aşırı sağ grupların eylemleri” dedi. Venezuela’daki olayların kaynağı nedir? Venezuela halkı, komutan Chavez’in başlattığı değişim sürecini hayata geçirme kararı aldığından itibaren, gerek Venezuela’da gerekse kıtasal anlamda zaten bir savaşın içine gireceğinin bilincindeydi. Bu savaş, devrimci hükümeti kurmak amacıyla, 1999’daki seçimlere aday olduğu andan itibaren başkan Chavez’e karşı başlamış olan savaşın bir devamı diyebiliriz. 1998 itibariyle başkan Chavez’in şahsına, emperyalizmin hizmetindeki medya kuruluşları tarafından yapılan saldırılar görülecektir. 20. yy’a baktığımızda tarih sahnesine Evo Morales gibi kökeni yerlilere dayanan, başkan Chavez gibi kökeni melez gruplara dayanan insanları görüyoruz. Bu insanlar beraberinde çok derin bir ideolojiyle gelmişlerdir. Hem milliyetçi hem de daha Marksist düşünceye yakın figürler taşıyan insanlar. Tabi bu ideolojiler, Kuzey Amerika’dakileri ve Avrupa Birliği’ne dahil olan emperyalist güçleri fazlasıyla rahatsız etmiş durumda.
‘İşçi bir başkanımız var’
Beşar Esad
Öyle çünkü, mesela Haliç Kongre Merkezinde yapılan bir görüşmeye MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da katıldığı yine kamera kayıtları ile ispatlı. Belli ki Türkiye, El Kaide çeteleri ile ilişkiyi bu Yasin El Kadı denen adam ile götürüyor. İyi de bu işin uluslararası bir müeyyidesi yok mu?
Sabahattin ÖNKİBAR
VENEZUELA BÜYÜKELÇİSİ: EYLEMLERİN ARKASINDA CIA VAR
Olcay KABAKTEPE/ANKARA
F tipi örgütün ‘çakma suikast’leri
baronu. Türkiye’ye girişi yasak lakin Başbakanlık korumaları onu havalimanından alarak pasaport kontrolüne sokmuyor. Buluşmaların sebebi sadece Etiler’de polis okulu arazisine yapılması amaçlanan 3 milyar dolarlık AVM ile konut projesi değil El Kaide konusu temel gündem.
Pardon 12 Eylül’ün hesabı görüldü mü?
Çakma suikast AKP çevrelerinde ilginç şeyler anlatılıyor. Çaresizlikten her türlü “çılgınlık” düşünülür olmuş. “Çakma suikast” hesapları bile yapılmış. Erdoğan veya yakın çevresine yapılacak bir “çakma suikast”tan medet umulmuş. Yandaş medya ile yapılacak kampanya ile seçim öncesi “yolsuzluk ve rüşvetin unutturulması” planlanmış. Hatta ne zaman yapılırsa daha etkili olacağı konusunda “bilimsel”(!) çalışma bile yaptırılmış. “Yüzde 5’lere kadar oy artışı sağlanabileceğini” söyleyenler olmuş. Elbette buna karşı çıkanlar da var. “Kabataş Gelini”, “Camide içki içtiler” söyleminin yalan çıkması moralleri bozmuş. “Başbakan bu işi araştırmadan niye atladı” eleştirileri var. “İnandırıcılığımızı yitirdik. Kabataş görüntüleri bizi bitirdi. Benzer bir durum daha ortaya çıkarsa bırakın 5 puan kazanmayı 10 puan kaybederiz” uyarıları yapılıyor.
Tayyip Erdoğan’ı uluslararası yargıda tutuklatacak belge
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
ARALIK
Hazırlayan: Recep ERÇİN
Chavez’in ölümünün ardından saldırılar daha mı arttı? Başkan Chavez’in göreve geldiği andan itibaren günümüze kadar durmadan bu savaşlar devam etti. Chavez’in aramızdan ayrılmasından sonra hükümetin başına Nicolas Maduro geldi. Muhalefet, başkan Chavez figürünün ortadan kalkmasıyla, bu hükümeti yıkmanın çok daha kolay olabileceğini düşündü. Bu yanlış bir düşünceydi. Nicolas Maduro
her şeyden önce sadece bu 15 senede edindiği tecrübelerle değil, onun öncesinde de sahip olduğu politik geçmiş var. Kendisi sokaklardan geliyor, kendisi bir işçi. İşçi bir başkanımız var. Sendikalarda verdiği mücadelelerle artık oturmuş bir siyasi ideolojiye sahip.
güçlerinin elinde birçok kanıt var. Alvaro Uribe Velez’in ülkede istikrarsızlığı teşvik etmek amacıyla yapılan planlarda bizzat yer aldığı bununla da sınırlı kalmayıp zamanında başkan Chavez’in öldürülmesiyle ilgili planların da içinde olduğunu bilmekteyiz.
‘Çürümüş aşırı sağ grupların eylemi’
‘Keskin nişancılar suikastlar yaptı’
Yaşanan olayların arkasında kim var? Bunların arkasında kim mi var? Bu olayların arkasında Latin Amerika ve Venezuela’nın çürümüş, kendini kaybetmiş aşırı sağ grupları var. Bunların başında da ne yazık ki eski Kolombiya Devlet Başkanı Alvaro Uribe Velez var. Bu tabi ki Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı ve CIA tarafından da desteklenen bir proje. Venezuela istihbarat
Muhalefetin olaylardaki yeri nedir? Bugün Venezuela’da yaşanan olayların sebebi neo faşist ve aşırı sağ grupların başında yer alan Leopoldo Lopez’in geçmişte NeoNazi gruplarıyla doğrudan bağlantılı olduğu bilinmekte. Ne yazık ki bir sorumsuzluk örneği gösterdi, bu aşırı sağ gruplar. Orta bir sınıfa ait ailenin çocuklarını manipüle ederek sokaklara çıkardılar. Venezuela muhalefetinin elinde bulundurduğu bütçenin 20 milyon dolar civarında olduğunu biliyoruz. Bu parayla keskin nişancılar tuttuklarını, suikastlar için insanları harekete geçirdiklerini biliyoruz. Fransız sosyologun da dediği gibi yumuşak darbe planlarını harekete geçirmek istiyorlar. Medyanın duruşunu nasıl? 2002 yılında Venezuela’da gerçekleşen hükümet darbesinin arkasında uluslararası medya kuruluşları vardı. Aşırı sağ gruplar tarafından yapılan hükümet darbesinin arkasından halk sokaklara çıktı ve bu darbe halk tarafından bertaraf edildi. 11 Nisan’da başlayan bu darbede, başkan Chavez’i kaçırdılar daha sonra örgütlü ve silahlı halk sokaklara çıkarak
13’ünde başkan Chavez’i geri getirdi. Bunun ardından Bolivarcı hükümet, doğru anlamda iletişime geçme hakkını kuvvetlendirmek için elinden geleni yaptı. Bolivarcı hükümetin aldığı tavır büyük medya kuruluşlarının tekelini ortadan kaldırdığı için rahatsızlık oluştu. Sosyal sorumluluk kanunu çıkartıldı. Aynı kanunun benzeri Ekvator ve Bolivya’da da çıkartıldı.
‘Halk devrimi savunmasını bilir’ Yapılan eylemlerin amacı nedir? Göstericilerin çoğunun yaptığı gösterilerde amaç olarak ne öğrenci hakları ne sosyal ihtiyaçlar var. Ben de öğrenciydim, protesto için sokaklara çıktım. Bizim kütüphanemiz yoktu, kütüphane istiyorduk. Ulaşım tarifeler çok yüksekti, bunun indirilmesini istiyorduk. Polis kuvvetleri üzerimize gerçek mermi sıkıyordu. Şu andaki protestolarda sokaklara çıkan öğrenciler siyasi amaçlarla manipüle edilmiş. Bolivarcı hükümetin sağladığı eğitim tüm Latin Amerika’nın geri kalanı için örnek teşkil etmekte. Çünkü devrimimiz kanun altında okul öncesinden üniversiteye kadar tüm eğitimi ücretsiz karşılamayı garanti altına alıyor. Venezuela halkı ne tavır almalı? Venezuela halkı devrimin birinci destek kaynağıdır. Venezuela halkı gerektiğinde Devrimi hem oyuyla sandık başında hem de sokaklarda silahlarla savunmasını bilir.
Atatürk ve Chavez’in antiemperyalist ruhu var Türk halkından isteğiniz var mı? Benim hem Başkonsolos olarak hem de büyükelçi olarak görev yaptığım sürede gördüğüm, Türkiye halklarının komutan Chavez ve Bolivarcı devrime karşı ayrı bir sevgisi olduğudur. Biz Latin Amerika’da Venezuela’da verilen demokratik sosyalist süreç ve devrimle ilgili olarak Türk halkının destek vermesini bekliyoruz. Çünkü bugün Latin Amerika, Dünya genelinde verilen Sosyalist savaşın bayrağını taşıyan kıta. Sadece Venezuela değil Bolivya, Ekvator, Nikaragua, Arjantin bunlarda bizimle birlikte. Türkiye’nin bütün bölgelerini dolaştım. 5 sene boyunca Bolivarcı devrimle ilgili kötü bir şey söyleyen olmadı. Başkan Chavez’i sevmeyen birine rastlamadım. Komutan Chavez
Hugo Chavez
Fidel Castro
ve Atatürk birçok ortak noktaya sahip. Tabi ki kıyaslamak mümkün değildir. Her sürecin kendine has karakteristik özellikleri vardır. İkisi de kendi halkları için bir model teşkil etmiştir. İkisinin de antiemperyalist bir ruhu vardır. Oldukça derin bir milli gurur ve şerefe sahiptirler. İkisi de ülkelerin bağımsızlıklarını ve egemenliklerini korumaya çalışmışlardır.
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
Hazırlayan: Şafak TERZİ
Amerika’nın savaş karşıtı önde gelen liderlerinden Brian Becker, RT’ye yaptığı açıklamada Ukrayna’daki olayların bizzat ABD tarafından finanse edildiğini ve hedefin Ukrayna’yı AB’nin içine çekerek, Rusya’nın dibinde bir NATO üyesi yaratmak olduğunu bildirdi.
Hükümet, muhalefet ve AB Dışişleri Bakanları şiddetin bir an önce sona ermesi için erken seçimde anlaştı. Ancak Neo Nazi çeteleri bu anlaşmayı yine tanımadı. Yeni saldırılar için yüzlerce takviye ‘çete militanı’ Meydan’a getirildi
Şimdiki hali
Önceki hali
Sokak çeteleri hazırladıkları molotof kokteylleriyle kendileri ve güvenlik güçlerinin yanmasına neden oluyor.
C
Yüzlerce takviye Nazi Yanukoviç’in açıklamasından kısa süre sonra, bir önceki gün olduğu gibi, Kiev’de yeni şiddet olayları
S&P: Ukrayna iflas edebilir
t Standard & Poor’s, şidde n ini kiş ca lar on olaylarında hayatını kaybettiği Uk ve dı rayna’nın notunu kır i ülkenin iflas edebileceğ nSta . du lun bu uyarısında idard & Poor’s, gösteric vam de da sın ara lis po le ler eden şiddet olaylarında y77 kişinin hayatını ka no n ’nı na ray Uk i bettiğ ültunu kırdı. Kuruluş, n kenin notunu CCC+’da i. ird CCC’ye ind
yaşandığına ilişkin haberler de geldi. Polis protestocularla silahlı çatışma yaşandığını söylerken, Ukrayna medyası çevik kuvvet polislerinin, oturumun devam ettiği parlamentonun koridorlarında devriye gezdiğini bildiriyor. Bu arada Russia Today televizyon kanalının haberine göre kışkırtmaların yapıldığı “Meydan” adlı meydanda, sabahın erken saatlerinde kimliği belirsiz yüzlerce eli sopalı ve silahlı “takviye kuvvet” geldi. Neo Nazi çetelerine destek olarak gelen bu yeni grupların yeniden barikatlar kurdukları görüldüğü aktarıldı. Protestocuların işgali altındaki bazı resmi binalara yerleştirilen keskin nişancıların polisleri hedef aldığı ve RT muhabirinin de bulunduğu bir başka binayı hedef gözeterek vurduğu bildirildi. Açılan ateş sonucu RT muhabirinin can yeleğine kurşun isabet etti. Yayın yaptığı otel odasının camlarını kurşunlar parçaladı.
yanı sıra, molotof kokteylleri de kullanan bu çeteler birçok polisin yanmasına neden oldular. Neo Nazi çetelerinin yanında Özgür Suriye Ordusu bayrakları taşıyan ve Suriyeli olduğu düşünülen teröristlerin de yer aldığı bildirildi. Başka kaynaklara göre Ermeni terör örgütü ASALA militanları da polisle yaşananan çatışmalarda en ön cephede sağcı çetelere destek veSuriye’deki riyor. Önceki gün çatışmaÖSO’cu teröristler de Ki- ların en kanlı günüydü. ev’deki kış- Kiev’in merkezindeki kırtmalarda protesto kampını boyer alıyor şaltmak için harekete geçen polis göstericilerin silahlarla ateş açması üzerine cevap vermesiyle onlarca gösterici ve polis hayatını kaybetmişti. Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Salı gününden bu yana yaşanan çatışmalarda güvenlik gücü ve göstericilerden toplam 77 kişi öldü, 577 kişi yaralandı.
Almanya deliğe süpürmüyor, kullanıyor Erken seçim kararı Fransa, Polonya ve Almanya’nın dışişleri bakanları önceki gün muhalefete gitmeden önce, Cumhurbaşkanı Yanukoviç ile saatler süren toplantılarında çözüme yönelik bir yol haritası üzerinde konuştular. Akşam muhaliflerle görüştükten sonra Yanukoviç ile bir toplantı daha yaptılar ve görüşmeler gece boyunca devam etti. Dün sabah cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada tarafların krizi çözecek bir anlaşmayı onaylamayı kabul ettikleri kaydedildi ama ayrıntı verilmedi. Ukraynalı milletvekilleri anlaşmanın cumhurbaşkanın yetkilerinin azaltılmasına dair anayasal değişiklikler ve erken seçim unsurlarını içerdiğini söylüyorlar.
Berlin, Türk dış politikası üstündeki “nüfuzunu korumak” için geçen yıl Ankara ile, özellikle Ukrayna ve Suriye meselelerine yönelik “stratejik diyalog” kararı alıyor. İki ülkenin dışişleri bakanlarının düzenli görüşmesi kararlaştırılıyor. Koalisyon hükümetinin yeni Dışişleri Bakanı sosyal demokrat Frank-Walter Steinmeier diyor ki: “Türkiye’nin jeo-stratejik konumu nedeniyle ne kadar önemli olduğunu görmek için haritaya bakmanız yeter”. Vurgu yeni değil, eski. Ama yeniden önemli. Berlin’in gözü Suriye, Kuzey
Irak, İran, Kıbrıs, Ukrayna ve her yere dikilmiş vaziyette. İşin içinde en azından petrol ve doğalgaz dahil her şey var. Bu nedenle, Merkel yönetimindeki Berlin’in derdi, ne insan hakları, ne Silivri, Türkiye’nin AB üyeliği hele hiç değil. Berlin, Ankara’yı bölgedeki faailiyetleri nedeniyle nüfuzu dahilinde tutmak istiyor. (Bkz. german-foregn-policy.com ) Nitekim ortaklık adı altında patriotlarını da Türk topraklarına yerleştirmiş bulunuyor. Afganistan’dan askeri araç ve gereçlerini geri çekme sürecinde Trabzon’u üs yapıyor. (Aydınlık, 28 Kasım 2012) Son haftalarda her ne kadar “Almanlar Trabzon’dan çekiliyor” şeklinde kamuoyunda haberler yayılsa da, “Almanya, Afganistan’dan geri çektiği ve Trabzon’a yerleştirdiği askeri araç ve gereçlerden ne kadarını bölgeye sürdü” sorusunun cevabı henüz açık. Önümüzdeki yazılarda Almanya’nın diğer alanlardaki atılımlarına (!)da dikkat çekeceğiz.
Berlin’in küresel aktif rol zorunluluğu Dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri Almanya ihracat bağımlısı. Kriz şimdilik ertelenmiş olsa da, Avrupa Birliği iç pazarları sallantıda. Alman ürettiğini dünyada başka pazarlara satmak zorunda. Amerikan Ulusal İstihbaratı’nın (NSA) dinlemeleri, Batı’nın kendi içindeki ticari rekabetin boyutları çok daha kirli olduğunu acı biçimde ortaya çıkardı Adı yüksek sesle konmasa da bölgede ve ABD ile kıran kırana rekabet ortamı söz konusu. Berlin işi içeride ve dışarda sıkı tutmak durumunda. Geçtiğimiz hafta Frankfurter Allgemeine Gazetesi’nin yaptırdığı bir araştırmaya göre, resmi açıklamaların tersine Alman bütçesinin 10 milyar euro daha fazlasına ihtiyacı var. Güçlü denilen Alman ekonomisi kırılgan olabilir. Berlin ekonomik gücünü korumak refleksleriyle, küresel büyük hamleler yapmak zorunda. Harıl harıl çalışıyor.
ABD’li senatör McCain Neo Nazi çetelerinin liderlerine hamilik yapıyor
ASALA ve ÖSO Polisle cephe cepheye çatışan Neo Nazi çetelerinin ise ellerinde Ortaçağ’dan kalma savaş aletleri görülüyor. Palalar, tokmaklar, kılıçlar, sopalar, sapanlar vs. Kaldırım taşları ve havai fişekin
McCain
Maduro: Kışkırtmaların arkasında Obama var! Venezuela halkı Maduro’yu her yerde bağrına basıyor
Erdoğan hükümeti için “yapılacaklar” listesi: 1) Moskova’nın Kiev üstündeki hakimiyetinin kırılması için Ukrayna’ya “mali desteklere” katkıda bulunulacak. 2) Aralarında Almanya’nın da bulunduğu “5+1 devletlerinin” görüşmelerini tamamlayacak şekilde, Suriye’ye karşı yürütülen savaş konusunda İran’la temaslara devam edilecek. 3) Suriye’nin nihai olarak yıkılması; tüm bölgede, özellikle Kürt dilinin konuşulduğu bölgelerde (Büyük Kürdistan’a işaret ediliyor) toprak egemenliğinin yeniden düzenlenmesini hızlandıracak. Bu nedenle, Kuzey Irak’taki Kürtçe konuşulan özerk yönetimle ilişkiler yoğun tutulacak. Sızdırıldığı kadarıyla Berlin ziyaretinde Erdoğan’ın önüne konulan liste bu. Gizli “yapılacaklar” listenin çok daha uzun olduğu muhakkak. Bkz. German Foreign Policy adlı siyasi strateji yayın organı (Alman Dış Poltika Enformasyonu) 5 Şubat 2014 tarihli sayısı. Satırarası tercümesini yaptıkça nutkunuz tutuluyor. Deniliyor ki; nasıl 2011 yazından bu yana Almanya dahil Batılı güçlerin yanında yer aldın, Esad’ı düşürmek için “elinden gelen her şeyi yaptın”, selefi milisleri destekledin. Şimdi de Ukrayna’da aynı yıkıcılığa devam edeceksin, Türkiye’nin “üniter” yapısına ters düşse de bu çerçevede Kuzey Irak’la ilişkileri sıkı tutacaksın. Gönül KENTER
Ukrayna’da taraflar erken seçimde anlaştı
umhurbaşkanı Yanukoviç ve muhalifet krize son verebilecek bir anlaşmayı kabul ettiler. Anlaşmada erken seçim, cumhurbaşkanının yetkilerinin kısıtlanması ve milli birlik hükümeti kurulmasını kapsadığı açıklandı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç önceki gece boyunca muhalefet liderleriyle üç AB dışişleri bakanının arabuluculuk ettiği görüşmelerden sonra krize son verecek bir anlaşmaya varıldığını açıkladı.
güne bakış
‘To do’ listesi
NEO NAZİ ÇETELERİ MUHALEFETİ DE TANIMIYOR: ÖLÜ SAYISI 77
DIŞ HABER SERVİSİ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
DIŞ HABER SERVİSİ
V
enezuela Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro, ülkesinde yapılan hükümet karşıtı kışkırtmaların arkasında Obama yönetiminin olduğunu söyledi. Maduro, ABD’nin bizzat muhalef liderlerini yönlendirdiğini belirtti. Maduro açıklamasında, “muhalefeti finanse ve teşvik etmesi ve ülkeye karşı şiddeti körükleyen muhalefet üyelerini savunması konusunda” ABD’den bir açıklama beklediklerini bildirdi. Maduro, Obama’nın Venezuela ile ilgili açıklamasını “içişlerimize kaba müdahale” olarak niteledi. Açıklamalar, ülkedeki tansiyonun yeniden yükseltilme-
sinden sonra geldi. Venezuela’da geçen haftadan beri 6 kişi hayatını kaybetti. Protestocuların çoğunluğu orta ya da üst sınıflara mensup ve “fakirlerin iktidarı” olarak nitelendirdikleri Bolivarcı sosyalist yönetimi istemediklerini belirtiyorlar.
Frankfurt mahkemelerinde soykırım yargılandı
Geçen hafta Frankfurt Yüksek Mahkemesi Ruanda’daki soykırım davası görüldü. Ruandalı eski bir Belediye Başkanı, soykırıma yardım ve yataklıktan 14 yıl hapis hapis cezasına çarptırıldı. 56 yaşındaki Onesphore Rvabukombe, 1994 yılında Kiziguro’da yüzlerce Tutsi azınlık üyelerinin öldürülmesinde yardımcı olmakla suçlanıyordu. Bu tür dava Almanya’da bir ilk. Acılı tarih, 20 yıl önce Ruan-
da’da 800 bin Tutsinin öldürüldüğünü, Hutu’ların da çok can kaybının olduğunu yazar. Burada amacımız hiç bir şekilde ne karşılaştırmak, ne de yaşanan acıları göreceleştirmek. Alman mahkemelerinde, yakın tarihte ırkçı düşünce nedeniyle öldürülen onlarcaTürk ve yabancı kökenli vatandaşın görülen davalarında, neden “ırkçılığın” bir türlü yargılanmadığını sormadan geçemiyoruz.
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2
Sudoku 1
Kakuro 1
Aydınlık
KURULUŞ. 1921
ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER
Kakuro 2
Yıl. 93 Sayı. 2295
VATAN - EMEK - NAMUS
Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek
Kare
Dünya Şafak Terzi Önder Öztürk Erdem Atay Emek Esin Turhan Cansu Yiğit Toplum Özlem Konur Usta Sezim Özadalı Anıl Budak Ceyhun Bozkurt Spor Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Hayati Asilyazıcı Dağıtım Md.Cumali Karagöllü Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Grup Başkanı Duygu İlem Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım
Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi Kültür Sanat
Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul
Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01
Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34
Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.
Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli
Sayısal
Soldan sağa 1. Kolay kandırılabilen, aptal, bön - Eskiden lise derecesindeki okullara verilen ad 2. Özezer - At ayaklığı 3. Verme, ödeme - Aroması olan; hoş kokulu 4. Ensiz - Bir hayvan - Molibden’in simgesi 5. Alışkı - Küçük tane 6. Fas’ta bir ırmak - Kekliğin boynundaki siyah halka - Divit, yazı hokkası 7. Kısa ökçeli, bağcıksız bir ayakkabı türü - Tatlı bir besin maddesi 8. Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü Suriye’nin başkenti - Yasaklama 9. Sarp geçit - Başkasının sırtından geçinen kimse, parazit 10. Fas’ın plakası - Göze renk veren tabaka - Lübnan’ın plakası 11. Sinir hastalıkları ile ilgili hekimlik kolu - Şahıs, insan, kimse 12. Lavrensiyum’un simgesi Matematiğin sayıları, bunların arasındaki bağıntıları ve işlem-
leri konu alan dalı
Yukarıdan aşağıya 1. Nişastayı şekere çeviren enzim - Kanuni, legal 2. Motor güç birimi - Ağız boşluğunun tavanı Stronsiyum’un simgesi 3. Hür, serbest - Uygun bulma, tasvip etme 4. Numara (kısa) - Hücum Çocuğu olan erkek 5. Ondalık - Leş - İridyum’un simgesi 6. Pasak - Üzülerek düşünme hali - “Kötü” karşıtı 7. Evlerde oda kapılarının açıldığı geniş hol - Emirlik, beylik 8. İnanma, güvenme - Bir nota 9. Bayrak - Yapma yüz 10. Kutsal sayılan bir şey üzerine kutsal sayılan bir varlık tanık gösterilerek verilen söz, edilen yemin - Dağ - Köpek 11. Devamlı, sürekli - Kargaşa, başıboşluk 12. Temel öğretimi sağlayan okul - Bir grup içinde bölücü girişimlerde bulunan insan topluluğu, hizip
Soldan sağa 1 Aniden gelen şiddetli koma hali 9 Bir nota 11 Güreş meydanı, karşılaşma yapılacak yer 12 (felsefe) Edilgi 14 Fransızca (kısa) 15 Termik 17 Pokerde bir el 18 Bir peygamber adı 20 Endonezya’da yapılan ve karanfille kokulandırılan sigara 22 Samoa’nın başkenti 24 Köpek 25 Türk Malı (kısa) 26 Eğreti verme 28 Yerleşim alanları dışında kalan yerler 30 Mavi 31 Faiz 33 Eski Türkler’de babanın mirasçısı en küçük oğlu 35 Müdür (kısa) 36 Bir perde türü 38 Her birine on 40 Dul kalan kadının sadakatini göstermek üzere kendini kurban etmesi şeklinde bir Hindu geleneği 42 Dişi koyun 44 Bir iskambil kağıdı 46 Tüze 48 Gülüt 50 Fransa’da bir nehir 52 Nijerya’da bir nehir 53 Fransa’da bir nehir
54 Gevşek, iş bilmez Yukarıdan aşağıya 1 Hem karada hem suda yaşayabilen 2 Leopar 3 Asker (kısa) 4 Porto Rico (kısa) 5 Yakı ile ilgili 6 Tahıl ölçme kabı 7 Sayın (kısa) 8 Namus 9 Laos (kısa) 10 Simya 13 Son karşıtı 16 Asya’da bir ülke 19 İsviçre’de bir nehir 21 Dikişte kullanılan pamuk ipliği 23 Mide öz suyunda bulunan, proteinleri sindiren enzim 25 Kenya’da bir nehir 27 Metal üzerine kazıda ya da ahşap tornasında kullanılan çelik kalem 29 Mübalağa yaparak övme 30 Gölge balığı 32 (argo) Esrar 34 Açık karşıtı 35 Norveç’te bir göl 37 (eski) Fıkra 39 İnce, narin 41 Afrika’da bir ülke 43 Satürn’ün bir uydusu 45 Latince (kısa) 47 Muğla’nın bir ilçesi 49 Gümüş’ün simgesi 51 Vesaire (kısa)
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
Hazırlayan: Ercan DOLAPÇI
erken teslim oldu AKP’nin MİT Kanunu’nda değişiklik teklifinin ardından Cumhuriyet gazetesi yönetimi, çalışanlarını ‘Bilgisayarlarınızı temizleyin, yoksa belgeleri MİT’e vermek zorunda kalırız’ diye uyardı
C
umhuriyet gazetesi yönetiminin çalışanlarına gönderdiği “Bilgisayarlarını temizleyin, yoksa belgeleri MİT’e vermek zorunda kalırız” yazısı şaşkınlık yarattı. Genel Koordinatör Akın Atalay imzalı yazıda MİT Kanunu’ndaki değişiklikle MİT gözetiminde ve kontrolünde gazetecilik anlayışının dayatıldığı belirtilerek tüm hard disklerin ve e-posta adreslerinin içeriklerinin silinmesi gerektiği vurgulandı.
Önlem alıyorlarmış Avukat Akın Atalay imzalı yazıda şu ifadelere yer verildi: “MİT Kanun değişikliğinin gazetemizi, çalışanlarımızı ve esasen gazetecilik mesleğini birinci derecede yakından ilgilendirdiği kuşkusuzdur. Belki de MİT gözetiminde ve kontrolünde gazetecilik yapmak zorunluluğu gibi çığır açıcı yeni bir gazetecilik anlayışı kanun zoruyla dayatılmaya çalışılmaktadır. Basın özgürlüğünü tümüyle yok etme kapasite ve içeriğine sahip bu kanun teklifi nedeniyle, gecikmeksizin aşağıdaki önlemlerin alınması gerekmektedir. Teklifin gazetemizi ve siz gazetecileri birinci derecede tehdit eden yanı, 3. maddesinde
yer alan ‘Milli İstihbarat Teşkilatı görevlerini yerine getirirken aşağıdaki yetkileri kullanır: ‘(...) diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşlardan bilgi, belge, veri ve kayıtları alabilir, bunlara ait arşivlerden, elektronik bilgi işlem merkezlerinden ve iletişim altyapısından yararlanabilir ve bunlarla irtibat kurabilir. Bu kapsamda talepte bulunulanlar, kendi mevzuatlarındaki hükümleri gerekçe göstermek suretiyle talebin yerine getirilmesinden kaçınamazlar’ şeklindeki düzenlemedir. Bu düzenleme gereğince, gazetemiz bünyesinde mevcut tüm veri, belge ve kayıtlar kurumsal olarak MİT’e istendiği anda verilmek zorundadır. Aksi takdirde iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. Bu düzenlemenin -bilinen anlamıyla- basın özgürlüğünü ve gazeteciliği tümden yok edeceği açıktır. Öte yandan, teklifin kısa sürede kanunlaşabileceği de düşünülerek gazete kurumsal hafızası ve bünyesinde, işyerinde tutulan gazetecilik bilgi, belge ve verileri ile muhabir, yazar ve diğer çalışanlarımızın özel yaşamın ve haberleşmenin gizliliği hakkı kapsamındaki
her türlü materyalleri, verileri, belgeleri ve bilgilerinin paylaşılmasının önlenmesi için acil bazı önlemler alınacaktır. 1- Öncelikle, kanun teklifinin yasama süreci yakından takip edilerek henüz kanun yürürlüğe girmeden, gazetemiz mail server’inin diskinde bulunan ‘@cumhuriyet.com.tr’ uzantılı e-mail adresleri üzerinden yapılan tüm mail içerikleri, trafik bilgileri vs. geri getirilemez şekilde silinecektir. Bu nedenle, @cumhuriyet.com.tr uzantılı e-mailinize istinaden ana server üzerinde açılmış olan mail kutunuzdaki maillerinizi yedeklemenizi, başka bir e-mail hesabı açarak oraya nakletmenizi önemle hatırlatmak isteriz. Belli bir aşamadan sonra, @cumhuriyet.com.tr uzantılı e-mail adresleri tümüyle kaldırılacak ve bu adres üzerinden hiç kimse e-mail alıp gönderemeyecektir. 2- Her ne kadar Basın Kanunu’nun 12. maddesinde gazeteler ve gazeteciler, ‘bilgi ve belge dahil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya zorlanamaz’ denilmekte ise de, bu hüküm gerekçe gösterilmek suretiyle MİT’in talebinin yerine getirilmesinden kaçınılamayacağı yeni düzenlemede açıkça yer
almaktadır. Bu nedenle, işyerindeki masa üstü çalışma bilgisayarınızda veya ortak olarak kullanılan ana serverlerde bulunan haber kaynaklarınıza dair ya da özel nitelikteki belge, veri, kayıtlarınızı kısacası her türlü elektronik doküman ve verilerini bir an önce yedeklemenizi, nakletmenizi önemle hatırlatmak isteriz. Çünkü, gerektiğinde ve zamanında gazetede bulunan masa üstü bilgisayarlardaki hard diskler tümüyle yenilenecektir. İleride gazetemiz bilgi işlem merkezi ya da iletişim altyapısı üzerinde paylaşacağınız ya da saklayacağınız özel nitelikteki veri, kayıt ve belgelerinizin MİT’e verilmesi gerekebileceğini düşünerek hareket etmenizi önemle bilgilerinize sunarız.”
Hıncal Uluç: Kılıçdaroğlu’nun küçük politikası K
emal Kılıçdaroğlu, “Amaca ulaşma” yönüyle, politikayı gayet iyi biliyor ve uyguluyor. Amacı da, “Ana muhalefet lideri kalabilmek..” Başka şey değil... 2004 yılının o ünlü Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında, altında bugünkü başbakanın imzası da olan önemli kararlar alındı. Kurulda, bugün adı bizzat başbakan tarafından “Paralel yapı” olarak konan bir gurubun devleti ele geçirmek üzere hazırlandığı konusundaki iddialar ciddiye alındı ve bu yapının tasfiyesi gerektiğine karar verildi. Sonunda kazanan, bugün “Paralel Yapı” denen gurup oldu. Bu yapıya karşı olan bütün askerler tasfiye edildi, tutuklandı, yıl-
AKP’de ‘Babadan oğula mebusluk’
A
KP kulisleri kaynıyor. Sorgulanıyor... Sorgulanıyor... Sorular belirli bir hararet derecesine ulaşınca özel ulaklar Recep Erdoğan’a çıkıyor. Ardından özel ikna odaları kuruluyor, bir yandan da gelsin gitsin toplu ziyafetler.. Tehdit ve şantajlar da ekstrası.. Gizli isyan içten içe sürüyor.. Biri diğerini gözlüyor.. Geçtiğimiz günlerde El Cezire üzerinden verilen 3 dönemi yumuşatma sinyali de kesmedi AKP’li mebusları. Öbek öbek yapılan durum değerlendirmelerinde şu görüş hakim; “3 dönem kalkmayacak. Başbakan mevcut siyasal ortamdan dolayı bunu söyledi. Şimdilik durumu idare ediyor. 3 dönem kalkabilir mesajı siyaseten söylenmiş sözlerdir.” AKP’li 3 dönemlikler için şimdi yeni bir formül sahaya sürüldü. İktidar partisi kulislerinde konuşulanlara göre, bu şart gevşetilmezse özellikle ağır topların gönlünü almak için önümüzdeki seçim oğullara (öncelikli) ve diğer yakın akrabalara listelerde en güzel yerlerin sözü verilecek.Babadan oğula mebusluk olur mu?.. Babadan oğula yolsuzluk olur da, bu niye olmasın!.. Bilal önce mebus sonra da genel başkan olur mu? Her şeyi yazardan beklemeyin!..Buna da siz kafa yorun. AHMET TAKAN-YENİÇAĞ
larca içerde kaldılar, mahkum edilAma Süleyman Demirel her girdiği diler. Hala da içerdeler... Paralel seçimden daha güçlü çıktı. İki kez yapı, bizzat Başbakan tarafından asker tarafından tasfiye edilip, şapönce Kara Kuvvetleri Komutanı, kasını alıp gittiği halde geri döndü. ardından Genel Kurmay Başkanı Gene iktidar, gene başbakan ve soyapılan ve onunla altı sene parlak nunda Cumhurbaşkanı oldu... Ayni bir çalışma yapan komutanı dahi Hıncal Uluç, Sabah dönemde, Barolar Birliği Başkanı (İlker Paşa) içeri atmayı başardı. 19 Şubat 2014 saygın bir isim Metin Feyzioğlu, “Yeniden yargılanma”ları sağlayacak MGK’nın askeri kanadı böylece etkisiz hale getirilince sıra Paralel Yapı’nın çok pratik bir öneri ile kapıları çalmaya başasıl amacına geldi. İktidara el koymak. Bunun ladı. Başbakanla görüştü. Ama muhalefet, için mevcut iktidarın çökertilmesi gerekiyordu. en çok da yanında olması gereken muhalefet, En ünlü gazeteciler ne dosyalar açıkladılar?. Feyzioğlu’na hiç yüz vermedi. Soyadı Demirel olan yığınla insan yolsuzMetin Feyzioğlu bu tariflere uygun düşen luktan mahkemelere verildi. Mahkum oldu. bir isimdi. Bu hamlesinden başarıyla çıkar,
yeniden yargılanmayı sağlarsa, kazanacağı puanlarla aranan lider olabilirdi. O zaman Feyzioğlu yalnız bırakılmalı, unutturulmalıydı. Komutanlar, gazeteciler, siviller, aydınlar hapislerde sürünmeye devam edebilirlerdi. Yeter ki, Metin Feyzioğlu, Kılıçdaroğlu’nun ana muhalefet liderliğini tehdit etmesin.. Ülkeye ve partisine ne olursa olsun, ana muhalefetin lideri kalmak, her salı naklen yayında televizyonların canlı yayınlarında konuşmak ona yetiyor. Kılıçdaroğlu’nun rakipleri, AKP’de değil, kendi partisinin içinde. Politikası onlara göz açtırmamak, onları temizlemek.. “Küçük Politika”yı iyi biliyor ve iyi uyguluyor.
Hani Amerikancıydı? Mısır lideri Abdulfettah el Sisi, ilk dış ziyaretini Moskova’ya gerçekleştirdi. Putin, Sisi’ye desteğini bir kez daha ilan etti. AKP iktidarı ve bir kısım “solcular”, Hüsnü Mübarek’i ve ardından Mursi’yi yıkan halk hareketini “darbe” diye suçladılar. Sisi Sisi ise bunlara göre Amerikancıydı. Rusya ziyareti gerçeği ortaya koydu. Mısır ABD’den uzaklaşıyor, Rusya ile ilişkilerini geliştiriyor. Çin ile de ilişkilerini güçlendireceği belirtiliyor. ABD ise Mısır’a 30 yıldır yaptığı askeri yardımları askıya aldı. Ortak tatbikatı iptal etti. Mısır Dışişleri Bakanı Nebil Fehmi, Ekim 2013’te şöyle diyordu: “ABD, Mısır’ın daima Washington’un dış siyaseti doğrultusunda hareket edeceği gibi bir yanılgıya kapıldı. Mısır halkı, ABD’yle ilişkilerde yaşanacak olumsuzlukların üstesinden gelecek güçtedir.” (Aydınlık 12 Şubat 2014) Yaşanan devrime darbe diyenler, Sisi’yi Amerikancı ilan edenler hâlâ yanlışta ısrar edecekler mi?
Putin
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
O zekâyı, o edebi terbiyeyi arıyorum
K
abataş’ı bilirsiniz; vapur iskelesinden dolayı İstanbul’un en kalabalık yerlerinden biridir. Şimdi düşünün; bir kadın orada bekliyor, başında da örtüsü var arabada da çocuğu. Ve bu kadına tacizde bulunuluyor. Onlar yazmaya utanmamış, ben de utanmamaya karar verdim. Özür dilerim, iş o kadar açık saçık halde anAfet ILGAZ latılmış ki adamın ..................nı, kadının orasına burasına sürttüğü anlatılıyor. Allah aşkına böyle bir hadise olur da, oraya binlerce kişi toplanmaz mı? Ve o binlerce kişi İtalyanların Mussolini’ye yaptıkları gibi adamları parçalayıp ağaç dallarına asmazlar mı? Bunun üzerinde kimse durmuyor. Bütün o anlatılan ayıp şeyler olurken demek ki yolcular gelip geçiyormuş o kadının yanından. Aptallığın derecesini görüyor musunuz? Ve kimi gazeteciler de bu aptal senaryoyu dinleyip, kusuyorlar. İşler ne yazık ki AKP iktidarı döneminde bu hale geldi. Seviye bu kadar düştü. Başbakan eskiden “darbe”,”darbe”, “darbe” derdi şimdi bu yenilendi “paralel”, “paralel”, “paralel” diyor. O da eskimek üzere yeni slogan “Kabataş”, “Kabataş”, “Kabataş”. Herkes şimdi bu Kabataş işine gülüyor. Ben gülemiyorum, çünkü Gezicilerin o harika esprilerine, şakalarına, şarkılarına alıştım. O zekayı, o edebi terbiyeyi arıyorum.
Kendini Tanrı zanneden arkadaş
G
oogle’a girin... “Ayakkabı kutusundaki paralar” yazın... 2.5 milyon sayfa açılıyor. “Bakan çocukları” yazın... 12.5 milyon sayfa açılıyor. “Alo Fatih” yazın... 3.6 milyon sayfa açılıyor. Gezi olaylarında öldürülen İsmail Korkmaz’ın adını yazın. 5 milyon sayfa açılıyor... Ertuğrul Özkök Sen oradaki, yükseklerdeki, kendini Olimpos Dağı’nın tepesinde ölümsüz Tanrı zanneden arkadaş... Sana sesleniyorum... Bu rakamlar nedir biliyor musun? Bir dönemin kayıtlarıdır. Bir dönemin, sonsuza kadar bir “tık”lık mesafede kalacak kanıtlarıdır. Savcıları değiştirebilirsin. Hâkimleri sürebilirsin. Artık dilinin ve baltanın, satırının ucundaki HSYK’ya istediğini yaptırabilirsin. İnternet yasakları koyabilir, mahkeme kararı olmaksızın herkesi dinleme yetkisi vermeye hazırlandığın MİT’inle ortalığı kasıp kavurabilir, hatta gazetecilere telefon açıp Alaattin Çakıcı raconları kesebilirsin. Ben biliyorum. Bazı insanları bir süre için korkutabilir, sindirebilir, susturabilirsin. Ama sen de bil ki... Herkesi sonsuza kadar susturamazsın. Arkadaş bil ki... Tarihi sen değil, o sayfalar yazacak... Çünkü onları silmeye gücün hiçbir zaman yetmeyecek...
Paralel Kanuni
CHP ve MHP tabanı dış tehdide karşı hassas CHP ve MHP yönetimleri Pensilvanya’ya yaklaşıyorlar ancak tabanları dış güçler konusunda hassas. CHP-MHP yönetimleri oylarını da yükseltemiyor. Ne kadar anlamlı değil mi?
S
ultan Süleyman oğlundan sonra torununu da katletti... Şehzade Mustafa’nın katledilmesi yurt çapında infial uyandırdı. Kanuni Süleyman’ın itibarı sarsıldı. Hakkında suç duyurusu bile yapıldı... Halkımız Kanuni’nin oğlunu öldürmesine neden bu kadar şaşırdı? Çünkü okullarda bunlar öğretilmiyor da ondan... Halkımız Kanuni’nin diğer oğlu Beyazıt ile 6 torununu da boğdurduğunu bilse kimbilir daha nasıl infiallere sürüklenecek... Derken Başbakan Erdoğan bu sıkıntıya da bir çözüm buldu. Ne dedi: “Biz dizideki değil, gerçek Kanuni’nin torunlarıyız.” Böylece Paralel Kanuni imal edildi... Siz hangi Kanuni’nin torunusunuz... MELİH AŞIK-MİLLİYET
YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 07.00 Çizgi Film “Marsupilami” 08.00 Belgesel: Bolivya Günlüğü 10.00 Emek Dünyası 11.00 Sorunlar ve Çözümler 13.00 Haber Bülteni 13.30 Müzikle Muhabbet 14.00 Matruşka (t)
09.00 Basının Gündemi 11.00 Haber Bülteni 18.00 Haber 19.00 Halk Ana Haber 20.00 Saygı Öztürk ile Sisler Bulvarı 21.00 En Ana Haber 22.00 Y. Nuri Öztürk ile Işığa Çağrı 00.00 İsmail Dükel ile Günsonu Haberleri
07.30 Klip Saati 10.00 Nurcan Arslan ile Sağlık Güzellik 11.00 Klip Saati 13.00 Belgesel 13.30 Şehir Işıkları 15.00 Rota 16.30 Türkü Pınarı 18.30 Ana Haber 19.45 Aşk-ı Muhabbet 21.30 Türküler Söyler Yarı Final 00.00 Ana Haber
09.30 Vatan İçin 10.00 Bu Toprağın Adımları 10.30 Tarihe İmza Atanlar 11.00 Başkent’te Sağlık 13.00 Bizim Türküler 16.00 Belgesel 17.00 Bizim Topraklar 18.00 Sağlıklı ve Formda Sohbetler 19.30 İki Kürek Tek Yürek 20.00 Ana Haber 21.00 Giderayak 22.00 Sanatın Adımları 23.00 Kitap Dünyası
09.30 Sağlık Kontrolü 10.00 Hafta Sonu Keyfi 12.10 Serra ile İtalyan İşi 13.10 Lezzet Durakları 14.10 Yeşil Doğa 15.00 Dünya Alem 15.30 Işıltılar 16.05 Frekans 17.00 Haber 18.00 Hayatın Tanığı 20.00 Haber 21.00 Ne Oluyor? 23.15 Aykırı Sorular Cumartesi
09.15 Tadı Damağımda 10.15 Haftasonu 12.10 Canım Doktor 13.00 Öğle Bülteni 14.00 Haber 14.15 Saffet’in Garajı 16.15 Panorama 18.30 % 100 Futbol 19.00 Haber 19.45 % 100 Futbol 20.00 Ana Haber Bülteni 20.55 % 100 Futbol 22.15 Türkiye’nin Seçimleri 23.15 Zor İşler
08.00 Çok Güzel Hareketler Bunlar 09.50 Magazin D 12.15 Mutfağım 13.45 Zeytin Tepesi 16.00 Ben Bilmem Eşim Bilir 19.00 Ana Haber Bülteni 20.00 Arka Sokaklar 23.00 Galip Derviş 01.00 Film: İncir Reçeli
07.00 Yalancı Yarim 08.00 Acemi Cadı 10.00 Nedir Ne Değildir 12.00 Ne Güzel Evim 13.00 İnan Bana 14.15 Dizi 16.30 Dizi 19.00 Ana Haber 20.00 Yetenek Sizsiniz Türkiye 23.30 Film
07.30 Cennet Mahallesi 09.00 Çizgi 10.00 Cumartesi Sürprizi 12.45 Lezzet Haritası 13.45 Ev Kuşu 14.45 Dizi 17.00 Shrek-3 19.00 Show Ana Haber 19.45 Fatih Harbiye 22.45 Her Sevda Bir Veda
08.00 Şeffaf Oda 09.00 Özge ile Yeni Hayat 10.45 Gülhan’ın Galaksi Rehberi 11.45 Sine 8 13.00 Dünya Listeleri 14.45 Aramızda Kalsın 16.30 Comedya 17.30 Magazin 8 19.00 Komedi Dükkanı 20.15 Film: Sihirli Şehir 22.15 Film: Köpekler
07.00 Çocuklar Duymasın 08.45 Adanalı 10.40 Selena 12.15 Kapanmadan Kazan 14.00 Dizi 16.30 Dizi 19.00 Ana Haber Bülteni 20.00 Bugünün Saraylısı 23.00 Kim Milyoner Olmak İster?
08.50 Gönül Hırsızı 10.45 Yeni Zamanlar 13.00 Haber 13.25 Savaşta Barışta Türk Ordusu 16.00 Gezelim Görelim 16.45 Bir Yusuf Masalı 19.00 Ana Haber Bülten 19.55 Osmanlı Tokadı 22.30 Stadyum cumartesi 00.05 Film: İlk Gün 02.05 Bir Yusuf Masalı
10.10 Haber Tadında 11.10 Ekonomik Tarifler 12.00 Haber 12.20 Resim Sevinci 13.20 Sadece Sinema 14.00 Haber 14.10 Yol Arkadaşım 15.10 Uçuyorum 17.25 Tarih Sohbetleri 18.15 Doğadaki İnsan 19.30 Wolfsburg-Bayern Leverkusen “Bundesliga Karş.” 22.00 Bu Toprağın Canları 23.00 Dev Yapılar
08.00 Haftasonu Sabahı 10.10 Burası Haftasonu 12.05 HT Sağlık 13.00 Haber 14.15 Aktüalite 15.15 HT Kulüp 16.15 Eğitim ve Yaşam 17.00 Haber 17.35 Dünya Raporu 18.15 Uzak Yakınlar 19.00 Haber 21.00 Okan Bayülgen Sunar 23.15 Tarihin Arka Odası
09.30 Sağlık Kuşağı 10.00 Güldeste 12.30 Nazım Usta ile Mutfak Keyfi 14.00 Akıl Küpü 14.45 Film 16.15 Doktorunuz Sizinle 17.00 Film 19.00 Spor 19.30 Ana Haber 20.00 Seyyah 21.00 Doktorunuz Sizinle 21.30 Diyalog 23.30 Film
07.00 Nickelodeon Kuşağı 12.00 Hot in Cleveland 13.30 2 Broke Girls 14.00 How I Met Your Mother 15.00 Rizzoli ve Isles 16.00 The Carrie Diaries 17.00 Suburgatory 18.00 The Closer 19.00 Leverage 20.00 Two and a Half Men 21.00 Person of Interest 22.00 Mom 23.00 Black Sails
09.30 Sinbad 11.15 Taht Oyunları 13.00 Ellen Show 15.00 Kanun ve Düzen 17.00 Dallas 19.00 The Tonight Show with Jay Leno 21.00 Lilyhammer 22.00 Treme 23.00 The Wire
07.30 Çalar Saat 09.45 Fox İzliyoruz 10.00 Doktorlar 11.45 Çocuklar Duymasın 14.15 Benim Hala Umudum Var 16.15 O Benim Hayat 18.30 Haftasonu Haber 19.45 Kaç Para Kaç 21.30 Film: Müzede Bir Gece-2 23.45 Kaç Para Kaç
08.45 Film: Tapınaktaki Hazine-2 10.15 Music Box 10.45 Fırıldak Ailesi 11.45 Film: Ön Sıralar 13.45 Ah Biz Kadınlar 14.45 Music Box 16.40 Fırıldak Ailesi 17.45 Trend Topic 18.15 Ray Mears ile Hayatta Kalmak 19.30 Film: Maskeli Beşler Irak 21.30 Film: Keşke 23.30 Film: Kutu
15.00 Sahne Sanatları 16.00 Haber Bülteni 16.15 Ne Dersiniz 17.00 Kent Ve Yaşam 18.00 Köyden Köye 18.50 Çizgi Film “Lupo Alberto” 19.00 Ana Haber 20.00 Ulusal Gönüllüleri 21.00 Veryansın 22.30 Özel Yayın; İmralıdaki Apo 2.bölüm
Hazırlayan: Ece KIRBAŞ
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Zamanı iplemeyen pos bıyıklı Folk rock efsanesi Crosby, Stills, Nash and Young’ın elemanı David Crosby, 21 yıl sonra ‘Croz’ albümüyle, 72 yaşında müziğe döndü
‘Beirut’ İstanbul’a geliyor
Batı Avrupa ve Balkan müziğini kendi yorumlarıyla harmanlayan ve tüm dünyada beğeni toplayan İndie-Rock’ı grubu Beirut 17 Ağustos’ta İstanbul’a geliyor. BKM organizasyonu ile Küçükçiftlik Park’ta performans sergileyecek olan ve Zach Condon, Perrin Clouiter, Jason Poranski, Nick Petree, Kristin Ferebee, Paul Collins, Jon Natchez, Kelly Pratt ve Ben Lanz’den oluşan grup, albümlerinde ve sahne performanslarında trom-
pet, trombone, korno, ukulele, akordeon, çello, melodika, davul, bas, keman, viola, gitar, mandolin, tamburine, piyano, klarnet, saksofon gibi çeşitli enstrümanlar kullanıyor. 2007 yılında ve son olarak 2012 yılında Kuruçeşme Arena’da konser veren, biletlerini günler öncesinden tüketen grup müzikleriyle İstanbullularla yeniden buluşacak. Türkiye’yi 3.kez ziyaret edecek olan Beirut’un biletleri 3 Mart’ta satışa çıkacak.
B
ana bu gazetede yaz diyenler bin pişman mıdır bilemem, ama her hafta Nuh Nebi’den kalma isimleri yazdığım için serzenişte bulunanlar olursa da hak veririm. Ama ne yapayım ki bu eski isimlerin ya da grupların yeni albümleri çıkınca yazmadan edemiyorum. Alın işte bu hafta da onlardan biri David Crosby. Tek başına isim bir şey hatırlatmayabilir ama Crosby, Still, Nash and Young dersem, rock ile şöyle böyle hemhal olmuşlara bazı anımsatmalar yapabilir. Adlarınının başharflerinden oluşan şekliyle CSNY diye plak kapaklarında yazan bu grubu 70’li yıllarda kimi zaman 3’lü, kimi zaman da 4’lü olarak görecektik. Folk bezeli bu grubun elemanı David Crosby bugünlerde çıkan “Croz” isimli solo albümüyle 72 yaşında gene yola devam ediyor. Crosby, Stills, Nash and Young, 1968 sonunda kurulan 70’li yıllarda müzik yapan güzide gruplardan biri. Grubun her bir üyesi daha önceden tanınmış, ünlü gruplardan bir araya gelmiş. Öyle ki onlar
için bir “super grup” tanımı da yapılabilir. Dönemin görkemli folk rock grubu The Byrds’ten David Grosby, Buffalo Springfield’den Stephen Stills ve 60’ların yüksek satışlı plaklarına imza atan, listeleri yerle bir eden The Hollies’ten Graham Nash bir araya gelerek CSN (Crosby, Stills, Nash) grubunu kurdular. Daha sonra aralarına Kanadalı rock ustası Neil Young da katılmasıyla isimlerine “and” ibaresinden sonra “Young”ı da ekleyeceklerdi. CSNY, alışılmışın dışında bir gruptu. Dört eleman da gitarist, vokalist, söz yazarı ve besteciydi. Böyle olunca da vokalin 4 ses ile değişik kombinasyonlarını yaşatan bir folk rock keyfi ortaya çıkıyordu. Daha önceki gruplarında önde yer alan bu isimlerin karizmalarının çarpışabilmesi olasılığı kaçınılmaz son gibi görülse de bu CSNY’de yaşanmıyor, tam tersine birbirinden ayrılmaz bir bütünlük ortaya çıkarıyordu.
Nixon’un teneke askerlerine karşı İlk albümlerini 1969’da yapan grup, efsanevi Woodstock Festivali’nde de sahneye çıkıp, tarihi konserine imza atacaklardı. CSNY grubu, mü-
ziğinde politik eylemciliği de barındırmıştır. Özellikle David Grosby politik görüşlerini saklamayan ve öne çıkaran bir isimdi. Grup olarak 60’lı ve 70’li yıllarda ABD Başkanı Nixon’ın politikalarına ve Vietnam Savaşı’na karşı mücadelelerini sürdürmüşlerdi. Onlar ı n
“Ohio” isimli parçası bir döneme damgasını vuracak olan protest başyapıtlardan biriydi. İlk solo albümünü 1971’de yapan David Crosby, 1989’da “Oh Yes I Can”, 1993’te de “ Thousand Roads” albümlerini yaptı. Bugünlerde çıkan “Croz” albümü ise onun dördüncü stüdyo albümü. 1996’da gitarist Jeff Pevar ve piyanist olan oğlu James Raymond’la CPR isimli grubu da kuran Crosby, konserlere çık-
mış ve albümler yapmıştı.
Oğul desteği “Croz”, David Crosby’nin 21 yıl aradan sonra çıkan solo albümü. 71 yaşındaki müzisyen, “Benim durumumdaki adamlar bu kadar yıl aradan sonra dönüş yaptıklarında eskiden ünlenmiş, o günleri hatırlatan yapıtları birkaç ünlü isimle seslendirmeyi tercih ederdi.
Oysa ben yeni parçalarla insanların önüne çıktım. Bunlar asla listelere girmeyecek, albüm de bir iki tane satarsa ne âlâ. Ama ben bu albümü kendim için yaptım” sözlerini sarf edecekti. Crosby bu albüm için “Satmaz” dese de şu günlerde bile iyi bir satışın yanı sıra listelerde de solo albümleri içinde en yükseğe çıkan ikinci albümü oluyor. Albüm ABD
Bilboard listelerinde 36. sıraya kadar yükseldi bile. Bunların yanı sıra eleştirmenlerin de yoğun ilgisine mazhar olan albümle ilgili kritikler bolca çıkarken, eleştirilerin de olumlu olduğu dikkatleri çekiyor. Jackson Brown’ın Santa Monika’daki stüdyosunda kaydedilen “Croz” albümünde David Crosby’nin oğlu James Raymond’un katkısı çok büyük olmuş. Prodüktörlüğü de üstlenen James Raymond albümde piyanoları da çalmış. Albümün açılışında yer alan “What’s Broken”de gitarıyla Mark Knopfler’ı konuk olarak görüyoruz. Böyle olunca da Crosby’nin dokunaklı sesi ile Knopfler’ın tane tane dökülen notaları harika bir birleşim oluşturuyor. Albümün diğer bir önemli konuğu ise caz trompetinin en heybetli isimlerinden biri olan Wynton Marsalis. Onu da “Holding On The Nothing” şarkısındaki konukluğuyla dinliyoruz. 11 parçanın yer aldığı “Croz” albümünde müzikal boyut oldukça renkli diyebiliriz. Folk, rock ve caz kaynaşmasından oluşan ve birinden bile vazgeçilemeyecek güzellikte parçaları içeriyor. David Crosby’e gelince hâlâ eskisi gibi kırılgan, yumuşak ama kimi zaman da yeniyetme bir çocuğun dik sesi gibi. Zaman Crosby’nin sadece saçlarını ve pos bıyıklarını aklaştırmış, yoksa değişen bir şey yok.
Erdal Beşikçioğlu’nun ustalıkla susuşu
Usta oyuncu Erdal Beşikçioğlu; Mehmet Turgut’un “Âlâ Portreler” sergisinde ustalıkla susuyor! Ustalığı, “Sabır: acı, yoksulluk, haksızlık. Tüm bu durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi” olarak tanımlayan Beşikçioğlu, düşüncelerini seslerle değil sözcüklerle anlatıyor. Kâğıtlara yazdığı sözcükler; acıya, yoksulluğa, haksızlığa inat kâğıttan bir uçak olup, sessizce geleceğe atılıyor.
Metin Belgin
Fotoğrafçı Mehmet Turgut’un “Âlâ Portreler” sergisi; Aydın Boysan, Ara Güler, Şebnem Sönmez, Mustafa Alabora, Yetkin Dikinciler, Zeynep Oral, Rutkay Aziz, Erdal Beşikçioğlu ve Leman Sam’ın portre ve videolarından oluşuyor. İstanbullularla Sofa Otel Hallarts’ta buluşan “Âlâ Portreler” sergisi; 27 Şubat - 4 Mart 2014 tarihleri arasında da Ankara Cer Modern’de sanatseverlerle buluşacak.
Bülent Emin Yarar
Bir protesto şarkısı: ‘Ohio’
3
0 Nisan 1970 akşamı ABD Başkanı Nixon, Vietnam Savaşı’nın Kamboçya’ya da sıçradığını açıklıyordu. Ertesi gün ülke çapında protesto gösterileri başlayacaktı. Üniversiteler birbiri ardına bunu protesto eden mi-
tingler düzenliyor, boykotlar yapıyorlardı. Bu eylemlerden biri de Kuzel Ohio’daki Kent State Üniversitesi’indeydi. Burada gösteriler 4 gün sürmüştü. Üniversitede bir binanın ateş aldığı gerekçesiyle olaya müdahale için Ulusal
Hakan Gerçek
‘Şairlerin hası’ Turgut Uyar’ın Divan’ı İş Sanat’ta
Cemal Süreya’nın şairlerin hası olarak nitelendirdiği ve Türk şiirinin Nâzım’dan sonraki en büyük kaybı olarak gördüğü, İkinci Yeni akımının öncülerinden Turgut Uyar’ın şiirleri İş Sanat’ın klasikleşen dinletileri kapsamında şiir tutkunlarıyla buluşuyor. Turgut Uyar’ın Divan’ı 1970 yılında yayımlanmış ve şiirde geleneksel formların kullanılmasına ilişkin edebiyat çevrelerinde önemli bir tartışma başlatmıştı. Atilla Birkiye tarafından hazırlanan “Acım Sessiz Bir Güneş Batmasıdır” isimli dinletide, Tur-
gut Uyar’ın Divan’daki şiirlerinin tamamına yer verilecek. Mehmet Birkiye rejisörlüğünde sahnede bir ev atmosferinin canlandırıldığı dinletide şiirleri Tilbe Saran, Metin Belgin, Bülent Emin Yarar ve Hakan Gerçek seslendirecek. Şiirlere 1. Keman’da Seda Subaşı, 2. Keman’da Ceren Gürkan, Viyola’da Verda Gül, Çello’da Şemsa İdil Ural’dan oluşan Yaylı Çalgılar Dörtlüsü’nün eşlik edeceği dinleti 10 Mart Pazartesi akşamı İş Sanat’ta ücretsiz olarak izlenebilecek.
n Doğa 24 Şubat 1943 GEORGE HARRISON (Beatles - gitar)
Muhafız askerleri gelecekti. 4 Mayıs günü savaşa karşı çıkan eylemcilere göz yaşartıcı gazla müdahale ettiler. Eylemler kitleseldi ve göz yaşartıcı gaza karşılık öğrenciler taşla cevap verdiler. Bunun üzerine askerler üniversitelilere
ateş açtı. 4 öğrenci hayatını kaybetti, biri ağır olmak üzere çok sayıda da yaralı vardı. Bu olay üzerine Crosby, Stills, Nash and Young grubu “Ohio” isimli bir parça yaparak, protesto edecekti.
22 Şubat 1969 Radiohead ilk albümünü çıkardı. 23 Şubat 1979 Dire Straits ilk ABD turnesine çıktı. 24 Şubat 1969 Johnny Cash , Kaliforniya San Quentin Hapishanesi’nde konser verdi. 24 Şubat 1969 Metallica‘nın ikinci albümü “Master Of Puppets” çıktı. 24 Şubat 1992 Nirvana grubunun vokalisti Kurt Cobain ile Courtney Love evlendi. 25 Şubat 1972 Scorpions ilk albümü “Lonesome Crow”u çıkardı. 25 Şubat 1977 Genesis grubundan Peter Gabriel ilk solo albümünü çıkarttı. 26 Şubat 1979 B.B. King , Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nde konser veren ilk Amerikalı blues müzisyeni oldu. 28 Şubat 1994 Eric Clapton, Londra’daki Albert Hall ‘de yüzüncü defa konser veren ilk sanatçı oldu..
“Teneke askerler / Ve Nixon geliyor” diye başlayan şarkının sözlerini Neil Yonug kaleme almıştı. Oldukça sert bir protesto içeren bu parça ne yazık ki zaman içinde unutuldu. Ama bilenler için değeri hâlâ yerindedir.
Ölen 22 Şubat 1987 ANDY WARHOL
Hazırlayan: Sema SEZEN
Kültür sanat kurumlarından hükümete uyarı Kültür sanat kurumlarının ortak düzenlediği çalıştayda oybirliğiyle alınan kararlar açıklandı. Çalıştayda, hükümetin sanat kurumlarına yaptığı müdahalelere karşı sanatçılar tepkilerini ortaya koydu
T
ürkiye’nin kültür ve sanat kurumlarının, “Kültür ve Sanata Siyasi ve Ekonomik Müdahalelere Karşı Alternatif Çalıştayı” başlığında ortak düzenlediği toplantı, 20 Şubat’ta Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fındıklı Sedat Hakkı Eldem Oditoryumu’nda yapıldı. AKP hükümetinin son zamanlarda artan müdahalelerine karşı sanat kurumları aldıkları kararlarda şunlara değindi: “Kültür ve sanat alanında uzun zamandır birikmiş sorunlarımızı daha da derinleştirecek müdahaleleri masaya yatırdık. İki gün boyunca “Kültür ve Sanata Siyasi ve Ekonomik Müdahalelere Karşı Alternatiflerimiz” forumu ile kültür ve sanat alanında faaliyette bulunan, içinde Özerk Sanat Konseyi bileşenlerinin de olduğu, dernek, vakıf, meslek örgütü, demokratik kitle örgütü, sendikaların ve bağımsız katılımcıların buluştuğu alternatif bir çözüm programı oluş-
turmayı amaçladık. Kültür ve sanat emekçileri olarak yıllardır birikmiş sorunlarımıza çözüm aradık. Türkiye’de kültür ve sanat geleneğini yaratan, Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı kurumların tüzel kişiliklerinin kaldırılmasına ve bağımsız sanat yapabilme olanaklarının ellerinden alınmasına izin vermeyeceğimizi bir kez daha teyit ettik. Uygar bir ülkede sanat kâr ve rant için yapılamaz, devletin sanata desteği olmazsa olmazdır. Bilim ve sanat özgürdür, kurumları özerktir. Sanatın özgürce üretilmesini sağlamak sosyal devletin temel görevlerinden biridir. Ödenekli sanat kurumlarında yapılacak her türlü mevzuat değişiklikleri iktidarların tepeden inmeci yaklaşımları ile değil en demokratik biçimde çalışanları temsil eden demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla gerçekleştirilmelidir.” örgütlü tepkisi yansıtılmalıdır. 5- TÜSAK yasa tasarısı taslağına karşı gerçekleştirilecek eylem ve etkinliklerin takvimi belirlenecektir. 6-Devlet sanatın nasıl olması gerektiğine müdahale edemez. Sanatın içeriği ve biçimi hiçbir siyasi iktidarın günlük politikalarının konusu yapılamaz. Devlet, siyasi iktidarların değişiminden etkilenmeyecek kalıcı yönetim politikası ile sanata özgür ortam yaratmakla yükümlüdür. 7- Sanat ve kültür alanlarına destek; ihale ve rant sürecine dönüştürülmemelidir. Sanat kurum ve kuruluşlarının belirleyeceği objektif kriterlerle destek oranları
Hüseyin HAYDAR huseyinhaydar@aydinlikgazete.com AĞIR DEVİR
Kardeşimdir Memo’dur Gecedir, arsızdır, tekinsizdir... Giderim kardeşimin köyüne, yaya. Kardeşim boyludur bosludur, yasasızdır, Bayrak açmıştır zalim dünyaya. Giderim kardeşimin köyüne, yaya, Kardeşim yoksuldur, topraksızdır, yaslıdır. Köy maraba sırtında açık yara, Yakın mesafeden mermi yarasıdır. Benim, o köyde bahçeli bir evim var, Kardeşin kardeşe armağanıdır; Bir seksene yetmiş santimetre kadar. Benim bütün mülküm burdadır. Ara sıra içine girer dinlenirim; Komşumdur Öksün oğlu Muhyettin, İki laf ederiz topraktan, partiden... Yeğen Ömer suskun mu suskundur. Bazen, Memo geçer yolun başından, Yürürken selvi gibi sallanır. Gazetesi elinde, kolunda jandarma, Yüreğinde yarası acır onun da, Ay karanlık aynasız, can pervasızdır.
Katılımcı kurumlar: Kültür Sanat-Sen TMMOB - Mimarlar Odası Türkiye Barolar Birliği İstanbul Barosu Oyuncular Sendikası Sine-Sen Türkiye Yazarlar Sendikası Özerk Sanat Konseyi TOBAV
DETİS TOMEB İŞTİSAN OPSAN Tiyatro Platformu Türkiye Tiyatrolar Birliği Sanatçılar Girişimi Sen-Der Güzel Sanatlar Birliği Resim Derneği Red Fotoğraf Grubu
Alternatif Tiyatro Platformu HeykeltIraşlar Deneği Tiyatro Eleştirmenleri Birliği PEN Türkiye Homur Mizah ve Karikatür Grubu Evrensel Kültür Emin Türk Eliçin Kültür Sanat Vakfı Karikatürcüler Derneği SenaristBir Karşı Sanat Çalışmaları
Alınan kararlar: 1- Siyasi iktidarların doğrudan sanatı ve kültürü yöneteceği ve sanatın ticarileştirilmesi anlamına gelen hiçbir yasa taslağını kabul etmiyoruz. 2- Ödenekli sanat kurumları korunmalı ve özerklik anlayışının esas alındığı yasalar yapılmalıdır. 3- Kültür sanat alanındaki demokratik kitle örgütleri tarafından sanat kurultayı yapılmalıdır. 4- Siyasi iktidarların sanat ve kültür alanını tehdit eden hegemonyası ve piyasalaştırma politikalarına karşı
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ŞAİRİN EMEĞİ
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
oluşturulmalıdır. 8- Bakanlıklarda ve yerel yönetimlerde ilgili kuruluş olarak korunacak ve yeni kurulacak tüm sanat kurumlarının özerklik
prensibi, anayasada açık biçimde güvence altına alınmalı, uygulanmalıdır. 9- Ödenekli sanat kurumlarında iş güvencesiz istihdam kabul
edilemez 10- Sanat kurumlarında esnek, güvencesiz, sendikasız ve angarya çalışma biçimlerine son verilmelidir. Bu konuda verilecek mücadele, kültür ve sanat için verilen mücadelenin ayrılmaz parçasıdır. 11-Sansür ve yasaklamalar asla kabul edilemez. Sansürle mücadele kültür ve sanat emekçilerinin en temel görevidir. 12- Siyasi iktidarların “genel ahlak kuralları” sanat için bir ölçüt olamaz. 13- Özerk sanat konseyinin hazırladığı yasa tasarısı taslağı güncellenmeli ve baz alınarak değerlendirilmelidir.
Vurgundur, talandır, yalandır... Çalar emperyal enstrümanları; Kanda sevişir puşt uşağı puşt başıyla. Akar Bismil’e Dahhâk’ın salyaları. Diye diye dert dökülür derin dereye: Eti etten, canı candan ayıranlara inat, Bir barikat kurarız zulüm hattına. Sıyrılıp parlar üstümüzde yıldızımız, Uzak da olsa görünür yürek ateşi. Giderim kardeşimin köyüne, yaya, Kardeşimdir, Memo’dur, varım yoğumdur. Gönül yordamıyla bulurum yolumu... Gece ne kadar karanlık olsa, Dağlar dağlara ışığını borçludur.
B. Sadık Albayrak’tan Gezi Direnişi’nin rüzgârı
Meğer AKP ‘Dombıra’yı çalmış! M
üzikolog Kaya Kuzucu, Kazakistan’ın başkenti Astana’da yaşayan “Dombıra”nın sahibi Arslanbek Sultanbekov’un, AKP’nin şarkıyı izinsiz kullandığını duyup, Türkiye’deki avukatları aracılıyla yasal işlemlere başladığını söyledi. Doğan Haber Ajansı’na açıklama yapan müzikolog Kaya Kuzucu, AKP’nin yeni a”da seçim şarkısı Dombıra’nın sözan filmi “Kızıl Elm mbıra, Cengiz H ov Do ek nb lta lerinin değiştirilerek Erdoğan’a slanbek Su şarkının sahibi Ar rilmişti. uyarlandığını ve şarkının sahibi di en sl tarafından se Arslanbek Sultanbekov’un “İzin alınmadı” diyerek dava açma yanı sıra 2012 yılında TRT Aygirişimini başlattığını duyurdu. vaz kanalındaki programda sesDombıra için Uğur Işılak’ın lendirdik. Bu şarkı MESAM’a şarkının sahibi olan Arslanbek kayıtlı eserler arasında ve AsSultanbekov’dan izin almadığını lanbek Sultanbekov da ME- Müzikolog Kaya Kuzucu, Orta Asya’dan birçok sanatçıyla konserler verdi. Kuzucu, belirten Kaya Kuzucu, şunları SAM üyesidir. Bir müzisyen Türk kültürü ve sanatıyla yakından ilgileniyor ve bu konuda araştırmalar yapıyor. söyledi: şunu çok iyi bilir ki, eserler izin“Dün bu şarkıyı dinlediği- siz veya bedel ödenmeden alın- bu vesileyle çok üzüldük.” ‘Dombıra’ adlı eserini hiçbir simizde şok geçirdik. Aslenbek maz ve kullanılamaz. Bu önceSultanbekov adına resmi in- yasi partinin seçim müziği olarak ile görüştük o da şaşkınlık ya- likle kul hakkına girer. Ama ternet sitesi yöneticileri tara- kullanmasını istememiştir. Yaşadı. Bu şarkıyı 2011 yılından maalesef ülkemizde gasp ve hır- fından yapılan açıklamada ise pılan çalışmalar Arslanbek Sulberi Türkiye’nin dört bir tara- sızlıklara da bir de müzik hır- şöyle denildi: tanbekov’un izni dışındadır. fında düzenlediğimiz konserlerin sızlığı eklenmiş olduğu gördüm “Arslanbek Sultanbekov Konu hakkında söz konusu eseri
S Tanju CILIZOĞLU
ivas’ta kış geceleri uzun ve soğuk olur. Kente gece indi mi, sosyal yaşamın size yaktığı hiçbir ışık yoktur. Gün kararınca kentin ışıkları var da sesi yok. Sivas Devlet Tiyatrosu bu suskunluk çölünde bir ışık, bir umut... Bir avuç çağdaş kültüre inanmış tiyatro sanatçısı, kendilerine tanınan misyona vizyon katmak için çabalıyor. Bunlar, Mustafa Kemal Türkiyesi’nin, Cumhuriyet aydınlanmasının izini sürüyor. Sivas’ta Devlet Tiyatrosu’nda Umur Bugay ustanın müzikalini
Sivas’ta başarılı bir müzikal izliyorum. “Kader Kısmet” oyunu. Aslında AKP hükümetinin politikasında yok edilmek için uğraşılan Devlet Tiyatroları bir dolu olmazlıkla mücadele ediyor. Yine de kente tiyatro kültürünü zenginleştirerek verme çabasına arka dönülmemiş. Umur Bugay’ın müzikali “Şen yoksullukta soylu bir şey vardır” diyerek kolları sıvayan bir yönetim kadrosunun olağanüstü başarısıdır. Oyunu sanırsınız ki Broadway’de varsıl bir tiyatro, ramp ışıklarına indirmiş. Sivas Devlet Tiyatrosu müdürü
Murat Gökçer, tiyatrosunun gerçeğini coşku ve bilgi ile aşmış. Ne mi yapmış? Tam bir kırıp sarmışlar. Azı çoğaltmanın, özü donatmanın yaratıcı ustalığı ile ortaya zengin bir müzikal çıkmış. Gençlerden kurulu bir orkestra giysileri ve her birinin sazlarındaki ustalığı, kabare müziği dansçılarının kostüm bütünlüğü, oyunun keyifle izlenmesini sağlıyor. Danslar ölçülü müzikle beraber uyumlu. Başta rejisörde Filiz Uysal olmak üzere tüm oyuncular ortak bir başarının kolayına yakalanmaz ekipleşmesini
örnekliyorlar. İzmir Devlet Tiyatrosu’nun yönetmen ve oyuncusu M. Doğan Yağcı’nın rejisi oyunun şansı olmuş. Her şey sahne üstüne ölçülü indirilmiş. Üniversitesi olan bir kentimiz Sivas için devlet tiyatrosu çölde bir vaha. Hemen belirteyim ki kentin çağdaş yapısı içinde Devlet Tiyatrosu’nun varlığı olmazsa olmaz nitelik, renk. Bu tiyatro Sivas’ı kent yapan birkaç öksüz olgunun başta geleni. Sivaslılar bilsinler ki Devlet Tiyatroları’nın özverili oyuncu-
Arslanbek Sultanbekov
uyarlayan kişi ile görüşülecek ve hukuki süreç başlatılacaktır.” Şarkının orijinal sözleri Kazak halk çalgısı olan bağlamanın atası Dombıra’ya duyulan sevgiyi anlatıyor. larını alkışlamak, Mustafa Kemal’in çağdaşlaşmasını bu zor günlerde savunmaktır. Tiyatronun eğitsel gücünü evrensel kültürü özümsememiş kadroların anlaması ve taşıması mümkün mü? On yıldır Devlet Tiyatroları’nı yok etmeye çalışan ne yapacaklarını ve nasıl yapacaklarını bilmeyen bir siyasi yapının, Sivas Devlet Tiyatrosu’na kentin nasıl gereksinmesi olduğunu, seyircinin coşkusundan kavramaları gerek. Bunun için de Devlet Tiyatrosu’nun seyircisi olmak gerekmiyor mu? Genç ve tiyatroya inanmış bir kadronun keşke mistik bir kültürle erk olmanın o kahredici kibriyle ülkeyi yönetenler de kavrayabilseler.
B. Sadık Albayrak’ın Doğu Kitabevi yayınlarından yeni çıkan “Fırtına İkliminde” kitabında Gezi Direnişi ve halkı isyana sürükleyen etkenler odağa alınıyor. Türkiye’nin, içinde bulunduğu yolsuzluk, yoksulluk, diktatörlük baskısından toplumsal bir devrimle kurtulacağını düşünen yazar, Gezi’yle başlayan bu dönemi, bu toplumsal devrim sürecinin adımlarından biri olarak, “fırtınayla” özdeşleştiriyor. Kitapta direnişin sıcaklığı içinde yapılmış gözlemler ve değerlendirmelerin yanı sıra, AKP iktidarının 12 yıl boyunca izlediği politikaların sonuçları da ortaya konuyor. B. Sadık Albayrak “rüzgâr eken fırtına biçer” atasözüne uygun olarak, Türkiye’yi “Fırtına İklimi”ne sürükleyen iktidar politikalarının ektiği rüzgârları da analiz ediyor. Özellikle, eğitim ve halkın aydınlanma kaynaklarını, kültürel yapıları, tiyatro, edebiyat, sinema sanatlarını çökertmesi ve yönlendirmesi üzerinde duran yazar, AKP karşıdevrimine sanatın direnişini sergilemeyi ihmal etmiyor.
‘Emekçi Cumhuriyet’i arıyor Geçmişi 12 Eylül’e uzanan bu “karşıdevrimin yıkıcılığını”, “yobazın ekonomi politiğini”, insanlık değerleri açısından hükümsüz hukuk ve adalet anlayışını, kentleşme/rantlaşma politikalarını sergileyen yazar, Türkiye’nin iki yüz yıllık devrim ve aydınlanma birikiminin kültürel kaynaklarını gündeme getirerek, bu yeni “Devrim havasına” katmayı öneriyor. B. Sadık Albayrak’a göre, Yakup Kadri’nin “Ankara” romanında yazdığı, “Hiçbir ilaç, hiçbir kür, yaratıcı bir inkılâp heyecanı içinde yaşayan bir memleketin havası kadar insana sıhhat ve şifa veremez” cümlesi Haziran Ayaklanması’nın yarattığı yeni Türkiye havasını anlamak için ipucudur. Gezi’den beri Türkiye “Fırtına İkliminde” bu devrim havasının şifa vereceği emekçi cumhuriyeti aramaktadır. Direnişten seçilmiş fotoğraflar, Haziran Türkiyesi’nin belgelenmesi açısından kitabı zenginleştiriyor. B. Sadık Albayrak, Fırtına İkliminde, Doğu Kitabevi, 192 sayfa, İstanbul, 2014
Hazırlayan: Fırat KORSAN
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ABD’nin Drogba ısrarı sürüyor
KAYBEDENİN ÇOK ŞEYLERİ YİTİRECEĞİ BİR MAÇ BU AKŞAM 19:00’DA GALATASARAY-BEŞİKTAŞ
Londra’da yayınlanan Evening Standard’ın gazetesinin haberine göre; Amerika’dan MLS takımları Drogba’yı bu yaz Galatasaray ile sezon sonunda kontratı bitince almak istiyor. İngiliz gazetesi, Seattle Saunders ve New York Red Bulls’un Drogba’yı bu yaz transfer etmek istediğini yazdı.
Almeida ne yapacak? Beşiktaş’ın gol makinası Hugo Almeida, son haftalardaki başarılı performansını bu akşamki maça taşıyabilecek mi?
HANGİ TESTİ KIRILACAK Liderden 5 puan uzakta olan Beşiktaş, 6 puan gerideki Galatasaray’a konuk oluyor. Dev derbide kaybedenin ağır yara alacağı maçta, her iki takım da bitime 12 hafta kala yarışta ‘ben de varım’ demek istiyor
S
üper Lig’de sezonun en önemli karşılaşmalarından birisi bu akşam saat 19.00’da ASY Arena’da oynanacak. Zirve yarışını birinci dereceden etkileyecek olan ve beraberliğin iki tarafa da yaramadığı mücadelede kaybeden havlu atacak. Maçın hakemliğini ise Cüneyt Çakır yapacak. Kariyerinde 16.derbisine çıkacak olan tecrübeli hakem 5 kez Galatasaray-Beşiktaş mücadelesinde düdük çaldı. Bu 5 maçtan 3ünde Galatasaray sahadan galibiyetle ayrılırken Beşiktaş ise sadece 1 kez gülen taraf oldu, iki tarafta 1 karşılaşmada rakibine üstün-
lük sağlayamadı.
334. randevu Galatasaray ile Beşiktaş Süper Lig’de bu akşam oynayacakları yapacakları yılın ilk derbisiyle birlikte 334. kez karşı karşıya gelecek. Taksim Stadı’nda 22 Ağustos 1924 tarihinde Beşiktaş’ın 2-0 galibiyetiyle başlayan 90 yıllık rekabette, bugüne dek yapılan 333 maçın 117’sini Galatasaray, 105’ini Beşiktaş kazandı, 111 karşılaşma da beraberlikle sonuçlandı.
SOL AÇIK
Dany’den şok hareket
Beşiktaş’tan sezon sonuna kadar 600 bin avro alacak olan Dany’nin, Galatasaray’dan sezonun ilk yarısına ait olan 500 bin avro’luk alacağını henüz tahsil edemediği bildirildi. Sarıkırmızılı kulübün Ocak 31’e verdiği senedin hala ödenmediği, Kamerunlu stoperin de avukatı aracılığıyla Galatasaraylı yöneticileri arayarak ödemenin ne zaman yapılacağını sorduğu bildirildi. Avukatların, kısa bir süre içerisinde ödeme yapılmaması durumunda konuyu mahkemeye taşıyacağı iddia edildi.
Halit
DERİNGÖR hderingor@hotmail.com
Trajikomik hakem hataları
Y
Arena’nın golcüleri ne yapacak?
ıl 1948. Yunanistan’da ülkenin en popüler spor kulübü olan Panathinaikos ile Şampiyonluk yarışındaki önemli oynayacağız. Çok önemli bir maç. Çünrakiplerinden Beşiktaş’ı yarın kü her iki ülkenin de ulusal savaştaki ateşi daağırlayacak Galatasaray’ın en ha sönmemiş. Annem bile “herkese yenilebilirönemli gol silahları Burak Yılmaz siniz ama Yunanistan’a sakın yenilmeyin” deve Wesley Sneijder olarak dikkati mişti. Hepimiz çok heyecanlıydık. Maçın ikinci çekiyor. Ligde geride kalan 10 iç yarısında bir gol yiyoruz ama ondan on dakika saha maçında Burak Yılmaz rakip sonra benim attığım gol ile beraberliği sağlıyoruz. Bu golden sonra oyun iyice sertleşiyor. ağlara 7 gol gönderirken, SneijOyunun seksen beşinci dakikasında rakip tader ise 6 kez golle buluştu. Holkımın ceza sahasında gol arıyoruz. Ama çok illandalı oyuncu Şampiyonlar Liginç hakem oyunu durduruyor. Yan hakemin gi’nde taraftarı önünde Kopenhag yanına gidiyor onunla konuşuyorlar ve bizim ve Juventus maçlarında kritik iki aleyhimize penaltı kararı veriyor. Uçan kaleci gol atmayı başarmıştı. Cihat Arman gelip, hakeme itiraz ediyor. Ama dönüşü yok. Meğer biz onların sahasında oynarken güya Cihat Arman daha önce onların futbolcusuna ayak koymuş. Sahada birbirimize giriyoruz. Yunanlı hakem herhalde kabadayı olacak, Müjdat’ın da benim de boğazıma sarılıyor. Bu olaylardan sonra penaltı kararı değişmiyor. Bunun üzerine Cihat Arman kaleyi açıyor. Yunan takım kaptanı da topu boş kaleye atıyor ve 2-1 yeniliyoruz. Ülkemizde de örnek var: Yine o yıllarda, Fenerbahçe İzmir’de Altay ile oynuyor. Bu takımla maçımız hep çekişmeli olur. İkinci yarı Altay’ın bir şutu avuta gidiyor. Sağbekimiz Murat Alyüz avut ataSüper Lig cak. Çoğumuzun dikkati onun atı13:30 Gaziantep-Akhisar BLD. şına odaklanmış bekliyoruz. Bu es- 17:00 K.Erciyes-Karabük nada Altay’ın kaptanı Bayram, to19:00 Galatasaray-Beşiktaş pu kaleye atıyor. Biz bu pozisyonu göremiyoruz. Ne yazık ki hakem de 1.Lig bu golü nizami sayarak gol kararı 14:00 Ordu-T.Linyit veriyor. ra-Bolu Yine İzmir’de bir maç. Karşıyaka 19:00 Anka ile oynuyoruz. Oyunun son dakikaları 1-0 galibiz. Kaleci ile aynı anda havaya sıçrıyoruz. İkimiz de yere Erkekler düşüyoruz. Kaleci kan revan içinde. 15:00 Beşiktaş-Karşıyaka Bende ise bir sıyrık yok. Kaleci has16:00 Mersin BŞB.-Uşak taneye götürülüyor. Bu esnada dün16:00 T.Telekom-Selçuk Üni. yada eşi görülmeyen bir olay sergile16:00 Gaziantep-Banvit niyor. Hakem, saha doktoru ile ko17:00 Edirne-TED Kolejliler nuşup, beni de hastaneye göndermek istiyor. Nedenini soruyorlar; Kadınlar “İleride beyin kanaması ihtimali 12:30 Beşiktaş-Mersin BŞB. var” diyor. Sanki hakem değil de 13:00 Ordu-İstanbul Üni. doktor olan O. Sonunda beni de has14:00 Tarsus BLD.-TED Kolej taneye götürüyorlar. Ama, 15 dakika 14:00 Canik BLD.-Botaş sonra da bir şeyin yok diye geri gönderiliyorum. Konu ile ilgili, benzer 14:00 Ceyhan BLD.-G.Saray bir sürü hikaye var. Bunları neden 16:00 F.Bahçe-Konak BLD. yazıyorum? Nerede futbol oynanıyor- 16:00 Kayseri-Antakya BLD. sa orada hakem hataları da oluyordur. Bu yadsınamaz. Bazı pozisyonlarda bir saniyede verilecek kararlar doğru da olabilir yanlış da. Trajikomik de. Kadınlar Bu kabul edilmelidir. Eğer hakem ma- 13:00 F.Bahçe-Halkbank çı bir amaca yönelik yönetiyor ise za14:00 Ereğli BLD.-Bursa BŞB. ten o hakem, hakem değil bir şarlatan- 15:00 Vakıfbank-Beşiktaş dır. Ne var ki bunu da önceden bilecek 16:00 Yeşilyurt-İlbank bir teknolojiye henüz sahip değiliz. 17:30 Eczacıbaşı-Sarıyer BLD.
SPORDA BUGÜN FUTBOL
BASKETBOL
VOLEYBOL
Kartal derbi Evinde kazanamıyor
kral
Galatasaray, bu sezon Beşiktaş derbisi öncesi ASY Arena’da ligde hiç yenilmedi. Arena’da oynadığı 10 lig maçının 8’ini kazanan SarıKırmızılılar, 2 kez ise rakipleriyle yenişemedi. İtalyan teknik direktör Roberto
Mancini’nin göreve başlamasının ardından ise sahasında yaptığı tüm lig maçlarını kazanarak 7 müsabakada da rakiplerine şans tanımadı. Beşiktaş ise şu ana kadar ASY Arena’da hiç galibiyet alamadı.
Beşiktaş, Galatasaray ile yaptığı tamamı Süper Lig’e dahil son 7 maçı da kazanamadı. Rakibi karşısında son galibiyetini 30 Nisan 2011 tarihinde İnönü Stadı’nda 20’lık sonuçla alan Siyah-Beyazlılar, daha sonraki 7 maçta 4 kez yenildi, 3 kez de berabere kaldı, taraftarlarına 3 puan hediye edemedi. Beşiktaş, Süper Lig’de Galatasaray ve Fenerbahçe ile yaptığı son 14 derbiden sadece 2’sini kazanabildi.
Atıyor yemiyor Siyah-Beyazlılar ASY Arena’ya hücumda ve savunmadaki formda görüntüsüyle gidecek. Geride kalan 5 lig maçının tamamında gol atma başarısı gösteren Beşiktaş, son 2 karşılaşmada ise kalesini gole
Eski günleri arıyor! İlk yarıda üst üste 6 deplasman maçı kazanan F.Bahçe, 3 maçtır mağlup oluyor. Bu hafta Elazığ’a gidecek olan Kanaryalar, artık 3 puan istiyor
S
üper Lig’in ilk yarısında üst üste 6 deplasman maçı kazanan Fenerbahçe, son 3 deplasman maçından da mağlup ayrıldı. Ligde bu hafta Elazığspor karşısına çıkacak olan Sarı-Lacivertliler, bu kötü seriyi sonlandırmak amacında. İlk yarıda Kadıköy’de mağlup ettiği rakibini tekrar yenmenin planlarını yapan Ersun Yanal’ın, Galatasaray-Beşiktaş maçından çıkacak her sonucun kendilerine fayda sağlayacağını da göz önüne alarak Elazığspor
kapadı. Ligin ikinci yarısındaki 5 maçta 10 gol atan SiyahBeyazlı ekip, 4 gol yedi. Ligde şu ana dek 21 gol yiyen Beşiktaş, Karabükspor ile birlikte, Galatasaray’ın ardından en az gol yiyen ikinci takım oldu.
2-0
Bursa evinde güldü
maçına mutlaka galibiyet parolasıyla çıkacağı belirtildi. Fenerbahçe’nin önümüzdeki haftalarda oynayacağı 7 deplasman maçı da birbirinden zorlu olacak. Dış sahada oynayacağı 3 derbi maçının yanı sıra ligin dişli takımlarından olan Gaziantepspor ve Akhisar gibi takımlarla oynayacak olan Fenerbahçe’nin bu hafta iyi bir çıkış yakalayan Elazığspor karşısında ne yapacağı merak konusu. EMİR RIZA LEKİ
Süper Lig 22. hafta açılış maçında Bursa, sahasında ağırladığı Rize’yi 2-0 mağlup etti. Bursaspor’un cezası nedeniyle kadın ve çocuk taraftarların izlediği mücadelede ev sahibi takımın ilk golünü 24. dakikada Bellushci kaydetti. Karşılaşmanın 67. dakikasında Rizesporlu futbolcu Oboabona’nın kendi kalesine attığı gol, maçın skorunu belirledi.
Taraftar Kampl’ı istiyor Ara transfer döneminini boş geçen Fenerbahçe’de eski teknik direktör Aykut Kocaman’ın geçen sezon sonunda ısrarlı bir şekilde transfer edilmesini istediği ancak talep edilen bonservis bedelinden dolayı transfer süreci askıya alınan Kevin Kampl için Sarı-Lacivertli taraftarların ısrarı devam ediyor. Hemen hemen her platformda Salzburg
forması giyen Kevin Kampl’ın transfer edilmesi gerektiği yönünde görüş bildiren Fenerbahçe taraftarları, twitter üzerinden de yönetici Ömer Temell’ye Sloven yıldızın transferi için sorular yöneltti. Taraftarların “Kampl’ı takımda görmek ister misiniz ve bir transfer çalışması var mı?” sorusuna Temelli, “Takımda görmek isterim. Transfer için ise yorum yok” şeklinde cevap verdi.
Sakatlar düzeliyor Fenerbahçe, Elazığspor ile yapacağı maçın hazırlıklarını dün sabah yaptığı antremanla sürdürdü. Sarı-Lacivertli takımda tedavileri tamamlanan Emenike, Meireles ve Egemen, antrenmanın tamamında takımla çalıştı. Gökhan Gönül ve Serdar Kesimal salonda antrenman yaptı. Sakatlık sorunları olan Gökhan, Meireles ve Emenike’nin Elazığ maçında sahada olacağı, Sow ve Webo’nun da hızla iyileştiği belirtildi.
PUAN DURU MU 1 FENERBAHÇE 2 BEŞİKTAŞ 3 GALATASARAY 4 SİVASSPOR 5 KARABÜKSPOR 6 ESKİŞEHİRSPOR 7 AKHİSAR BLD. 8 BURSASPOR 9 KASIMPAŞA 10 TRABZONSPOR 11 KONYASPOR 12 G.ANTEPSPOR 13 G.BİRLİĞİ 14 ANTALYASPOR 15 ELAZIĞSPOR 16 RİZESPOR 17 K.ERCİYESSPOR 18 KAYSERİSPOR
O G B M A Y Av. P 21 15 2 4 48 25 23 47 21 12 6 3 39 21 18 42 21 11 8 2 39 19 20 41 21 11 3 7 38 28 10 36 21 9 7 5 24 21 3 34 21 9 4 8 27 24 3 31 21 9 4 8 29 28 1 31 22 8 7 7 25 28 -3 31 21 8 6 7 32 28 4 30 21 8 6 7 30 28 2 30 21 8 2 11 31 32 -1 26 21 7 4 10 25 38 -13 25 21 7 3 11 23 27 -4 24 21 5 8 8 26 28 -2 23 21 7 1 13 28 45 -17 22 22 5 6 11 25 32 -7 21 21 4 4 13 18 35 -17 16 21 3 7 11 14 34 -20 16
22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
Hazırlayan: Anıl BUDAK
Büyük başkan Aziz Yıldırım
G
Orhan SALKINAZ
döneminde Galatasaray başarısını ikiye katlamış. Aradaki Türkiye Kupası, UEFA Kupası vs. başarıları saymıyorum bile. 1998 yılında şampiyonluk sayısı Galatasaray’dan fazla olan Fenerbahçe, Aziz Yıldırım başkanlığında ezeli rakibinin gerisine düşmüş, 3. yıldızı önce Galatasaray takmış, 4. yıldıza da bir adım kalmış. Aziz Yıldırım, Ali Şen’in başlattığı stadı bitirip, ekonomik olarak rakiplerinin 10 yıl önüne geçmiş, ama bunu
kullanamamış. Parayı har vurup harman savurmuş ve hem Galatasaray, hem de Beşiktaş ile arayı açma şansını kullanamamış. Türkiye’nin en sevilen kulüplerinden Fenerbahçe, yine Aziz Yıldırım döneminde yalnızlaştırılmış, sportif ruh unutulup, her rakip düşman haline gelmiş. Dolayısıyla Galatasaray, Fenerbahçe’nin yerine sevilen kulüp mertebesine yükselmiş. Şimdi soruyorum; Aziz Yıldırım’ın değişmesini Fenerbahçeli olmadığım için mi istiyorum yoksa gönül ibresi Galatasaray’dan yana da olsa “Spor dostluk, barış, kardeşliktir” ilkesinden dolayı mı? Karar sizlerin...
Galatasaraylı’nın büyük ikilemi Galatasaray taraftarı bir yandan ligde şampiyon olup dördüncü yıldızı takmak, bir yandan da Şampiyonlar Ligi’nde yoluna devam etmek istiyor. Bugün ise hem zirveyi ilgilendiren Beşiktaş derbisi, hafta içinde de Chelsea mücadelesi var.
Soçi de madalyalar dağıtılıyor
SON SÖZ
eçen hafta yazdığım yazıya gelen tepkiler üzerine devamını getirmek zorunlu hale geldi. Gelen tepkiler, gönül ibresi Galatasaray ‘dan yana olan birinin, Aziz Yıldırım’ın gitmesini isteyeceği yönündeydi. Oysa bu büyük bir yanılgı. Galatasaray taraftarının isteği, Aziz Yıldırım’ın kalması yönünde. Nedenine gelince; Aziz Yıldırım, Galatasaray’ın gelmiş geçmiş bütün başkanlarından daha çok Galatasaray şampiyonluğu görmüş bir başkan. 1959’dan 1998’e kadar geçen 40 sezonda Galatasaray 11 kez şampiyon olmuş. Yani yaklaşık 4 yılda bir. Aziz Yıldırım’ın başkan olmasından sonra geçen 15 yılda ise 8 defa. Yaklaşık iki yılda bir. Dolayısıyla Aziz Yıldırım
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Taraftarın gönlünden geçen tabii ki iki maçın da kazanılması. Bu satırların yazarının gözünde ise Şampiyonlar Ligi çok daha önemli. Ligde dördüncü yıldız nasıl olsa takılır, ama Avrupa’da yoluna devam etmek hepsinden değerli.
Dolar arttı 4 büyükler sarsıldı Dolar kurunda yaşanan yükseliş, gelirlerinin önemli bir bölümünü Türk Lirası olarak elde eden ancak giderleri ağırlıklı olarak Dolar olan spor kulüplerini sarstı. Dijital spor medyası şirketi Perform tarafından gerçekleştirilen araştırma, Dolar kurunda yaşanan artışın dört büyüklere pahalıya mal olduğunu ortaya koydu. Dört büyüklerin 2012-2013 sezonunda elde ettikleri toplam yaklaşık 766 milyon TL’lik gelir, sezonun sona erdiği 19 Mayıs 2013 tarihinde 415 milyon Dolar ederken, 2013’ün son günü itibariyle 355 milyona geriledi. Dört kulübün bu zaman aralığındaki toplam kaybı 60 milyon Dolar’ı buldu. Perform’un araştırmasına göre, sezon sonundan yıl sonuna kadar geçen yaklaşık 7 aylık süreçte en çok zarar eden kulüp, aynı zamanda en çok gelire de sahip olan Fenerbahçe oldu. Toplam gelirde Fenerbahçe’nin ardından ikinci sırada bulunan Galatasaray’ın aynı dönemdeki zararı ise 21 milyon Dolar oldu. Aynı dönemde Beşiktaş’ın zararı ise 12 milyon Dolar. Trabzonspor’un 66 milyon TL’nin üzerindeki toplam geliri ise 2013 Mayıs ayında 35 milyon Dolar’dan fazla ederken, yıl sonuna gelindiğinde 5 milyonu aşkın kayıpla 30 milyon Dolar’a düştü.
Galatasaray’ın kuruluşunda konan “Türk olmayan takımları yenmek” ilkesine her Galatasaraylı sahip çıkmak durumunda...
Beşiktaş için beklenen son Sonunda beklenen son gerçekleşti ve Kasımpaşaspor yönetimi, Beşiktaş ile olan stat kullanım sözleşmesini fesh etti. Beşiktaş, bundan sonra kalan maçlarının tamamını Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynayacak. Her ne kadar sözleşme fesih nedeni ile ilgili çok sayıda iddia olsa da gerçekte iki amaç var. Birincisi iktidarın, bir türlü susturamadığı protesto sesleri. Ne de olsa Gezi ruhunun kalbinde Çarşı’nın ayrı bir yeri ve önemi var. İkincisi ise Beşiktaş’ın zirveye ortak olması. Kasımpaşa’nın, çoğu Beşiktaşlı eski idarecileri,
kendilerinin yukarıya çıkıp, Kartal’ın aşağı inmesi için kolladığı fırsat bu. Artık Beşiktaş taraftarının çok daha dikkatli olması ve üzerine oynanan bu oyunu bozmak için kenetlenmesi şart. Türk futbolu, iki kulübün (GS-FB) tekeline bırakılamayacak kadar değerli, ayak oyunlarıyla (Kasımpaşa) zirveye çıkılmayacak kadar önemlidir.
‘ŞANSIMIZ DEVAM EDİYOR’
22. Kış Olimpiyat Oyunları’nda Curling kadınlar finalinde İsveç’i 6-3 yenen Kanada, şampiyon oldu. Buz hokeyi kadınlar 3’üncülük maçında ise İsveç’i son periyotta bulduğu gollerle 4-3 yenen İsviçre bronz madalya kazandı. Serbest stil kayak kadınlar krosta ise Kanadalı Thompson altın madalya kazandı. Curling erkeklerde de Çin’i 6-4 yenen İsveç bronz madalya elde etti. Öte yandan Kış Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye’yi Alp disiplininde temsil eden Emre Şimşek, bugün erkekler slalom mücadelesiyle oyunlardaki ikinci ve son yarışına çıkacak. Rusya’nın Soçi kentinde devam eden oyunlarda, Rosa Khutor Alp Disiplini Merkezi’nde yapılacak slalom yarışının ilk turu TSİ 14.45, ikinci turu ise 18.15’te başlayacak.
Buca’nın itirazı var Bucaspor Sportif Direktör Cenk Tekelioğlu, yaptığı açıklamada, son oynadıkları Bucaspor-Adana Demirspor maçının ardından seyircisiz oynama cezası aldıklarını ancak buna itiraz edeceklerini söyledi. Bucaspor’un son dönemde yetiştirdiği milli futbolcularla örnek bir kulüp olduğunu kaydeden Tekelioğlu, ‘’Ancak son haftalarda alınan yanlı kararlarla mağdur ediliyoruz. Bu aldığımız ceza da bunlardan biri. Küfüre biz de karşıyız ve bunu engellenmek için stadımızda çeşitli çalışmalar yapıyoruz. Gerektiğinde çirkin ve kötü tezahüratı engellemek için tribünlere kadar gidiyoruz. Adana Demirspor maçının ardından aldığımız seyircisiz oynama cezasının kaldırılması için Tahkim Kurulu’na başvuracağız” dedi.
Atletizm Şampiyonası başlıyor
Trabzonsporlu Didier Zokora, Juventus ile kendi sahalarında oynayacakları rövanş maçında erken gol bulmaları halinde turu geçme şanslarının olabileceğini söyledi
UEFA Avrupa Ligi 2. tur ilk maçında Torino’da Juventus’a 2-0 yenilen Trabzonspor’da skordan dolayı moraller bozuk olsa da oynanan futbol, ikinci maç öncesinde futbolculara umut verdi. UEFA’nın resmi internet sitesine konuşan Trabzonspor’un Fildişi Sahilli oyuncusu Didier Zokora, “Bizim için kolay bir maç olmadı. Juventus, İtalya’nın ve Av-
Trabzon’a UEFA’dan şok Trabzonspor Başakanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun Juventus maçı sonrası yaptığı açıklama, UEFA’yı harekete geçirdi. Maçın ardından konuşan Başkan Hacıosmanoğlu’nun “Şike devam ediyor. Her yerde devam ediyor demek ki. Bizim orada hakemler ayarlanıyorsa burada da ayarlanıyor” sözlerinin ardından UEFA yetkililerinin hemen açıklamayı istedikleri ve avukatları aracılığıyla durumu inceleyecekleri ifade edildi.
Trabzon’da yayınlanan yerel gazeteler de Belaruslu hakem Aleksei Kulbakov ve yardımcılarına sert dille tepki gösterdi. Karadeniz Gazetesi, “Çizmeden tavşan çıkmadı” ve “Hakemler bizi sevmiyor” başlıklarını atarken Türksesi Gazetesi, “İki kaza golüne kurban gitti” manşetiyle yayınlandı.
Bu yıl 19’uncusu düzenlenen Balkan Salon Atletizm Şampiyonası bugün İstanbul’da yapılacak. Aslı Çakır Alptekin Atletizm Salonu’nda gerçekleştirilecek şampiyonaya yaklaşık 300 atlet katılacak. Aynı salonda 15-16 Şubat tarihlerinde yapılan Türkiye Çoklu Branşlar Salon Şampiyonası ile Salon Deneme Yarışmaları’nda dereceye giren atletlerin de mücadele edeceği şampiyonada Türkiye 51 atlet ile yer alacak. Şampiyonaya katılan atletler üç adım atlama, yüksek atlama, sırıkla atlama, gülle atma, uzun atlama ile 400 metre, 800 metre, 1500 metre ve 3000 metre koşu kategorilerinde derece elde etmek için mücadele verecek. Saat 13.30’da kadınlar üç adım atlama ile başlayacak şampiyona, 1500 metre erkekler koşusuyla son bulacak.
T.C. GAZ OSMANPA A 1. ASL YE HUKUK MAHKEMES NDEN LAN
T.C. STANBUL 3. FLASIN AÇILDI INA DA R LAN DOSYA NO: 2014/2 flas İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 447513 sicil sayısında kayıtlı, Gürsel Mah. Vatan Cad.Meral Sk. No:5 Çağlayan-Şişli/İSTANBUL adresinde mukim, HAZNEDAR HASTANE VE SAĞLIK YATIRIMLARI A.Ş.’nin iflasına İstanbul 46 Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/02/2014 gün ve 2013/257 İflas sayılı kararı ile saat 11:50’den itibaren açılmasına karar verilmiştir. İİK’nun 166.maddesi gereğince ilan ve tebliğ olunur. 14/02/2014 BASIN: 11396 (www.bik.gov.tr)
rupa’nın en iyi takımlarından biri. Ama biz mutluyuz. Çünkü böyle zor bir rakibe karşı deplasmanda iyi bir futbol oynadık. Yediğimiz 2 gol de kendi hatalarımızdan kaynaklanıyor. Kendi sahamızda oynayacağımız ikinci maç bizim için zor olacak. Sonuçta bize tur için 3 gol lazım. Ama futbol bu, belli olmaz. İkinci maçta erken gol bulmamız halinde bir şansımız olabilir” ifadelerini kullandı. Zokora, Trabzon şehri ve halkından da övgü dolu sözlerle bahsederek, “Trabzon tam bir futbol şehri, çünkü halk sadece futbol düşünüyor, futbolla yatıp kalkıyor. İtalya’da da bizi desteklemeye gelen taraftarımıza çok teşekkür ederiz. Bize her zaman destek veriyorlar ve motivasyonumuzu artırıyorlar. Taraftar önemli, çünkü arkanda böyle bir destek olunca biz de oyuncular olarak iyi oynuyoruz ve sahada her şeyimizi veriyoruz” dedi.
ESAS NO DAVACILAR DAVALILAR
: 2013/230 Esas : MUSTAFA AKDEMİR ve Arkadaşları : 1- ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE İZAFETEN İSTANBUL ORMAN İŞLETME MÜDÜRLÜĞÜ 2- T.C MALİYE BAKANLIĞI 3- YENİKÖY KÖYÜ MUHTARLIĞI Davacı/Davacılar tarafından aleyhinize açılan Tapu iptali Ve Tescil (Zilyetliğe Dayalı) davasının yapılan yargılamasında; Davacı İstanbul ili, Arnavutköy ilçesi, Yeniköy 739 numaralı parsele bitişik 29,099 m2 miktarlı taşınmazın TMK 713. maddesi gereğince tescili istenildiğinden taşınmaz üzerinde bir hak iddiasında bulunanlar olduğu takdirde ilanı takiben üç ay içerisinde mahkememizin yukarıda esas numarası yazılı dava dosyamıza yazılı olarak başvurmaları ilan olunur. BASIN: 11421 (www.bik.gov.tr) Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
T.C. HATAY 4. CRA DA RES TA INIRIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/928 ESAS Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün. saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı taktirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV.’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği, gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 12/02/2014 (İİKm.114/1, 114/3)
1. hale Tarihi 2. hale Tarihi hale Yeri No 1
: 13/03/2014 günü, saat 11:00 - 11:10 aras . : 31/03/2014 günü, saat 11:00 - 11:10 aras . : Narl ca Beldesi Süleyman Demirel Cad. No:58 Efenur Otopark ANTAKYA
Takdir Edilen De eri TL. 70.000.00
Adedi 1
KDV %1
Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri) 34 U P1007 Plakal, 2009 Model, AUDI Marka, A4 2.0 TDI MULTİTRONİC Tipli, WAUZZZ8K29N038608 Şasi No’lu, siyah renkli çelik cantlı lastikleri orta derece aşınmış üst açarlı cd çalarlı anahtarı mevcut olup aküsü bitmiş olduğundan yedek lastik krko ve motorun çalışma durumuna bakılamamıştır BASIN: 10411 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
T.C. KOCAEL 2. ASL YE HUKUK MAHKEMES NDEN KAMULA TIRMA LANI ESAS NO : 2014/91 Esas Davacı Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından davalı aleyhine açılmış bulunan ve kamulaştırılmasına karar verilen, Dava konusu Kocaeli Başiskele Yuvacık Köyü 1435 parselsayılı taşınmazda davalılar; 1- EMİNE SOYGENİŞ, 2- FAYIK ÇELİK, 3- ALİ ÇELİK, 4- MEHMET ÇELİK, 5- MUSTAFA ÇELİK, 6- RAMİZ ÇELİK, 7- NECATİ ÇELİK, 8- RECEP ÇELİK, 9- SEVİDE ASLANER, 10- FATMA İSPİRLİ, 11- MELAHAT GÜNDEŞEN, 12- HATİCE ÖLMEZ, 13- HÜLYA OLKUN, 14SEVİM DEMİREL, 15- OSMAN ÖLMEZ, 16- HACER ÇELİK, 17-FATMA DELİOĞLU, *İSMAİL ERKOL MİRASÇILARI 18- ALİBEY ERKOL, 19- FATMA YÖŞ, 20- SEYFULLAH ERKOL, 21- (TC.53563267748) MEHMET ERKOL, 22- MERYEM ASLANTAŞ, 23- RESUL ERKOL, 24- (TC.53551268184) MEHMET ERKOL, 25- EMİNE BAYAT, 26- FATMA SAMASTI, 27- FATMA ERKOL, 28- AHMET ERKOL, 29- İSMAİL ERKOL, 30- İBRAHİM ERKOL, 31- NAZLI ÖZCAN, 32- MUSTAFA ERKOL, 33- SAMİ KESKİN, 34- MUSTAFA KESKİN, 35- SALİH KESKİN, 36- HANİFE ÇİĞDEM, 37- CEMİL BAGER, 38- KADİR BAGER, 39- NEZİRE ÖZKARHAN, *HASAN DÖNMEZ VE NACİYE DÖNMEZ MİRASÇILARI 40- EMİNE KANDEMİR, 41- HAVVA DÖNMEZ, 42- AYŞE KANDEMİR, 43- ASİYE DÖNMEZ, 44- MUSTAFA DÖNMEZ, 45- FATMA ŞİRİNOĞLU, 46- KADİR ERDEM, 47- HASAN ERDEM, 48- FATMA GÜMÜŞ, 49- HÜSEYİN ERDEM, 50- HÜSNÜ ERDEM, 51- SEZAİ ER-
DEM, 52- ŞENOL ERDEM, 53- KERİME DÖNMEZ, 54- EMİN DÖNMEZ, 55- ÜMRAN SARIBAŞ, 56- NURAN ASLAN adına kayıtlı hisse üzerinde, öncelikle 2942 sayılı yasanın (değişik 4650 ) 8. maddesine göre pazarlıkla satın alma usulü denenmiş ancak anlaşma sağlanamadığından aynı yasanın 10. maddesi gereğince kamulaştırmayı yapan davacı idare, yukarıda malikleriyle cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için mahkememizin yukarıda belirtilen dosya numaraları ile dava açılmıştır. Tebligat tarihinden itibaren 30 gün içerisinde ilgililerin kamulaştırma işlemine karşı İdari Yargıda iptal veya adlı yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabilecekleri, açılacak davalarda husumetin Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığına yöneltilmesi gerektiği, yasal süre içerisinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açanların dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tescil edileceği, Mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedelini hak sahipleri adına Vakıflar Bankası İzmit E-5 Şubesine yatırtılacağı, konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerin tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde Mahkememize yazılı olarak bildirmesi hususu, 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 10. maddesinin 4. bendi uyarınca ilan olunur. 13/02/2014 BASIN: 10928 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
Hazırlayan: Anıl IŞIK
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Kapılar ahşap, kapı zili yerine demir tokmak 22 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ
KURULUŞ 1921
biri ince ve küçük, diğeri kalın ve büyük... Gelen kişi erkekse kalın tokmağı, kadınsa ince tokmağı kullanıyor. Kapı tokmağının sesine göre kapıyı evdeki erkek ya da kadın açıyor, konukları ağırlıyor.
8 bin yıllık medeniyet: MARDİN İnsan bir şehre aşık olur mu? Olur... Siz de Mardin’e gidin ne demek istediğimi anlayın. Şehrin büyülü havası sizi alıp başka gezegenlere götürüyor ÖNDER MANOĞLU
V
iyana’da gezerken İmparatorluk saray kapısının karşısındaki meydanda, turistler etrafı çevrili bir taş duvara bakıyorlardı. Sordum, “Bizanslılardan kalma” dediler. Ülkemizde işi ile ilgilenen bir turizm bakanı olsa, yüksek bir yere çıkıp bağırırdı; “Siz medeniyet mi görmek istiyorsunuz, gelin Midyat’a görün...” Öyle 3-5 medeniyet değil. Bakın kimler geçmiş, yaşamış Mardin’de, Midyat’ta. Hassunalar, Halaflar, Uruklar, Hurriler, Akadlar, Hititler, Mitanniler, Asurlular, Aramiler, Medler, Büyük İskender, Selevkoslar, Abgarlar, İlhanlılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Romalılar Süryaniler, Sasaniler, Bizanslılar, Artuklular, Osmanlılar ve son olarak da Türkiye Cumhuriyeti. Bugüne kadar kaç turizm bakanı biliyor bunları? İddia ediyorum bir kişi bile çıkmaz... İtalyanlar, Napoli’nin 2 bin yıllık tarihi ile övünürler. Mardin kaç yıllık bir tarihe sahip biliyor musunuz, tam 8 bin yıllık, şaka değil... Mardin’in merkezinde yerli halk yaşıyor. Kent bir dağın üzerine yerleşmiş. En tepede de Mardin Kalesi bütün ihtişamı ile duruyor. Hele gece bir de aydınlatıyorlar ki mehtap seyreder gibi izliyorsunuz. Gündüzleri seyranlık, geceleri gerdanlık... Kaldığımız otelin avlusunda kahvaltı yaparken hemen yandaki camiden ezan sesi duyuldu. Ben hayatımda bu kadar güzel bir ezanı hiçbir yerde duymadım. Sanki ülkenin en güzel sesli müezzinlerini toplayıp Mardin’e getirmişler. O ses Mezopotamya ovasında yankılanırken kendinizden geçiyorsunuz. Mardin’de ezan çok kısa okunuyor. Kısa ama etkileyici... İstanbul’da olduğu gibi müezzin uzun hava gibi okumuyor. Mahallemizin hocasına sordum “Evet kısa okunur” dedi. Bizimkilerin neden ezanı neredeyse 5 dakikaya yaydıklarını sorduğumda, gülümsemekle yetindi.
Dar, merdivenli sokaklar
Mardin’in gündüzü ayrı, gecesi ayrı güzel. Gündüzleri seyranlık, geceleri gerdanlık...
Duvarlar kilim desenleri gibi
Mardin evlerinin taş işçiliğini mutlaka duymuşsunuzdur. Her tarafta duvarlar kilim desenleri gibi işlenmiş. Hayranlıkla izliyorsunuz. Aslın bakarsanız bunun da bir sırrı var. Taş oldukça yumuşak. Bu yüzden kolaylıkla şekil verebiliyorsunuz. Ancak işlendikten sonra hava ile temas kurdukça taş sertleşiyor. Yıllar geçtikçe de yıllanmış şarap gibi değeri artıyor. Konakların çevreleri 4 metre yüksekliğinde duvarla çevrili. Sokak kapısı genellikle bir avluya açılıyor. Bu avlunun etrafında odalardan oluşan bağımsız bölümler var. Bunun sebebi de evin sahibi ayrı bölümde, evlenmiş çocukları ise ayrı bölümlerde kalıyorlar. Ama akşam olunca herkes sofra başında buluşuyor. Mardin’de her yer dar ve Öyle konaklar merdivenli sokaklarla dolu var ki 500 yıllık, bin yıllık... İnanılır gibi değil. Gerçek bir açık hava müzesi.
Şehrin ortasından sadece bir cadde geçiyor. Otomobillere o caddede rastlıyorsunuz. Şehir sanki koni biçiminde. İşte o cadde şehrin çevresinde tam bir daire çiziyor. Şayet alt taraftan yeni şehre geçiş yapmazsanız, dönüp dolaşıp aynı yere geliyorsunuz. Peki cadde daire çiziyorsa dağın üst taraflarındaki evlere nasıl ulaşacaksınız ? Gayet basit, tabana kuvvet merdivenleri tırmanacaksınız. Her yer dar ve merdivenli sokaklarla dolu. Merdivenleri inmek mesele değil de, çıkmak var ya... İşte o nefes kesici. İşin ilginci sokaklar arasındaki geçişler, bir çok evin altında açık bırakılmış geçitlerden yapılıyor. Bu geçitlere abbara deniliyor.
Hayran olmamak elde değil Süryani ve Arap asıllı Mardin halkı birbiri ile kaynaşmışlar, barış içinde yaşıyorlar. Kimse din yüzünden diğerine farklı davranmıyor. Süryaniler de son derece sevecen insanlar. Yabancıları çekinmeden evlerine davet edip kendi yaptık-
likten bir aşağı bölüme geçiyor. Son bölüme geldiğinde ise zamanında içme suyu olarak kullanılıyormuş. Su deyince aklıma geldi. Dara da Turizm Bakanlığı’nın rehberi filan yok. O işi para karşılığı mahallenin gençleri yapıyor. Bizi bir gecekonduya götürdüler. GeRehber mahallenin gençleri cekondunun bodrumuna dışaMardin’e gelince 50 km. uzak- rıdan giriliyor. Gözlerime inalıktaki Dara’ya mutlaka uğrayın. namadım. 20 m. yüksekliğinde Başlı başına açık hava müzesi. dev bir su sarnıcı. İstanbul’daki En son Romalı askerlerin gömülü Yerebatan Sarnıcı büyüklüğünde olduğu mezarlıkta dikkatimi çok ve kesinlikle tarihi daha eskilere ilginç bir görüntü çekti. Mezar- dayanıyor. Altta bir tarih hazinesi lıktaki bazı istiridye fosilleri çok yatıyor, üst katta Ayşe hanım uzun yıllar önce burasının suyla çamaşırını asıyor. İşte bunun kaplı olduğunu kanıtlıyor. Ne ga- için diyorum ya sahipsiz ülke diye. Arkadaş, altına son moriptir ki kimse del arabalara, uçaklara farkınpara dökeceğine bid a razını olsun buranın tanıtımına harca. Bak o para, turizm açısından kaç misli geri dönecek sana. Turizmi deniz, kum, güneş sanan kafalar, değil, Avrupa’ya gittiklerinüstlerine Gümüş işçiliği “telkari” genel- de alışverişten başka şey basıp geçi- likle Süryanilerce yapılıyor. düşünemiyorlar. Viyana, tuyorlar. Böyrizmden oluk oluk para kazanılesine sahipsiz bir ülke. Ne taşına, yor, Vatikan keza öyle... Bir avuç toprağına, ne de tarihine sahip nüfusu ile Yunanistan tarihini çıkıyor. Daha doğrusu sahip çı- pazarlıyor, turizmi para basma kacak adam bulamıyor 80 mil- makinesine dönüştürmüş. yonun içinden. Yine ilk su arıtma Bizde ise milyonlarca insan tesisi Dara’da. Eğimli arazide bu güzel ülkede barış, huzur yapılmış yan yana bölümlerde ama yoksulluk içinde bu günlere sular duruluyor, küçük bir de- kadar gelmiş. ciddi. Güvenlik nedeniyle kimliğimi bırakmak istedim, “Olur mu, siz bizim konuğumuz sayılırsınız, otomobil sizden değerli mi” dedi. İstanbul’da babası oğluna emanet etmez... Kısacası Mardin’de insanlık nedir çok iyi anlıyorsunuz.
Dünyanın en eski üniversitesi Nusaybin’de.
ları ev şarabını ikram ediyorlar. Süryaniler genelde zanaatkar. Ünlü Mardin gümüş işçiliği olan “telkari” Süryanilerin tekelinde. Nasıl çalıştıklarını görünce, “Deli misiniz, yazık değil mi gözlerinize” demek geldi içimden. Ama yaptıklarını izlerken de hayran olmamak elde değil. Nasıl bir sabır işi anlatamam. Gümüşü eritip neredeyse iplik inceliğinde tele dönüştürüyorlar. Telkari işçiliğinin mutfağı Midyat sayılır, muhteşem konaklar, eski telkari ustaları Midyat’ta. Konuklara davranışları olağanüstü. Midyat’ta Halim isimli bir kuyumcudan alışveriş yaparken bir yandan da kendi aramızda Mor Yakup manastırına nasıl gideceğimizi konuşuyorduk. Dükkan sahibi masa üstündeki anahtarları uzattı, “Araba kapıda binin gidin, dönünce de kahvenizi hazırlarım” dedi. Önce şaka sandım, baktım
Barbaros
ŞANSAL barbarossansal@aydinlikgazete.com
TOPLU İĞNE
Mardin’de evlerin kapıları ahşaptan yapılma. Kapı zili yerine demir tokmak kullanılıyor. Demir tokmak kuş şeklindeyse o evde Süryani aile yaşıyor demek. Müslüman ailelerin kapılarındaysa 2 tokmak bulunuyor
Türkmen kadifesi
A
ltı üstü 5 metre kadife işte Bu yazı masa örtüsünden kefen bezi ile ortaya dökülenlere. Hırsızlığın diğer adı çalık sanki adımız oldu mu alık? Bir defile günündeyiz. Hınca hınç kalabalık. Müdavimler konuklar ve müşteriler fuayeyi mahşer yerine çevirmiş. 800 kişilik koca bir salon. En ön sıralar bağışçılara ve destekçilere ayrılmış. Tabi bir miktar da zorunlu protokola! Zorunlu dedim, çünkü onlar tehditkar ve avantacı. Eğer seçkin zümreye katılmazlarsa bulacaklar bir iftira aracı. Tam da bu kargaşada bir sivil adam yanıma geliyor. Hanımefendi otele giriş yapmak üzere yeri neresi diyor! Hanımefendi kim? Burada herkes hanımefendi diyorum Emniyet müdürümüzün eşi diye ciddi cevap veriyor gülüyorum. Nereye buılursa oraya oturur benden, Valinin karısı zaten gelmiş dernek vasıtasıyla beleşten. Elimde içki bardağı deli bir mihmandarlıktayım Birazdan gösteri başlayacak hemen kulise kaçmalıyım. Tam salona girerken o ikisi bana gülümsüyor. Yanlarına gittiğimde fotografçı ordusu resim diye inletiyor Biri bir yanımda diğeri bir yanımda sahte gülümseme suratımda . Bir kolumda vali bir kolumda emniyet müdürü eşi, Sanki koca şehri yönetiyorum valla . Işıklar loşlaşıp müzik başlayınca Bir bir modeller yürüyor podyum boyunca. Ama koleksiyon bizim değil Türkmenistan modeller evinin defilsindeyim, Türkmen başı gitmiş ruhname yerine president gelecekmiş gibiyim. Fianlin ardından yangından kaçarcasına kaçıyor o iki görgüsüz Heniz kulis toplanmadan iki telefon geliyor özürsüz O mavi kadifeden 5 metre kesiverin . Şimdi şöförü yolluyorum . Böyle pervasızlık olmaz dostlar sekti kalpten ölüyorum. Birincisi o kadife türkmen kadifesi İkincisi defile kulisi alıştığınız basmacı tezgahı değil ki Üçüncüsü kuaförden butiğe hayatınız olmuş avanta Dördüncüsünü yazarsam sokağa çıkmazsınız valla Bir kart hatırlarım ezelden Ayakkabı cilalayan bir kadın vardı resmen Her başarılı erkeğin arkasından ondan daha başarılı bir kadın vardır Ayakkabı kutuları boyunuzu aşınca adınız ancak ahlaksızdır . Ha kim mi bu kadınlar? Mardin İzmir İstanbul Ankara, dolmuş sanki hırsızlar.
Eşeğe 1500 TL maaş
Günümüze kadar yan yana geldiler Mardin’e gelmişken şöyle Nusaybin’e kadar bir uzanalım. Uzanalım ki dünyanın en eski üniversitesini görelim. M.S. 312 yılında temeli Mor (Aziz) Yakup tarafından atılan bu binada, binlerce öğrenci yetişmiş. Okulda teoloji, felsefe, mantık, edebiyat, müzik, şiir, geometri, astronomi, tıp, hukuk dersleri veriliyormuş. Yıllar sonra Mor Yakup ölünce de binanın bodrumuna gömülmüş. Mezarı günümüzde orada bulunuyor. Mor Yakup’un inşa ettiği dünyanın ilk üniversitesinin hemen yanında, bu kez bir başka dinin, Müslümanlığın ilk ilahiyat okulu bulunuyor. Hz. Zeynel Abidin’in türbesinin de bulunduğu bina 1175 yılında inşa edilmiş ve faaliyet göstermiş. Hıristiyanların ilk üniversitesi ile Müslümanların ilk ilahiyat okulu Nusaybin’de yan yana günümüze kadar ayakta duruyor.
Mardin denilince anlatacak o kadar çok şey var ki. Muhteşem medreseler, camiler, manastırlar, kiliseler... Hangi birini saysam, Ulu cami (1176), Mor Yakup kilisesi (M.S.419), Kasımiye Medresesi, Zinciriye Medresesi, Şehidiye Camii,Kırklar Kilisesi (M.S.569), Deyrülzafaran Manastırı... Bu kadar eski ve bu kadar çok eski eserin bulunduğu tek şehir Mardin. İşte buna değinmeden geçemeyeceğim. Sokaklar dar ve dik olduğu için kamyonet yerine eşek kullanıyorlar. Mardin Belediyesi bir süre önce emekliye ayrılan kadrolu eşeklerin yerine Sicilya’dan eşek ithal etmiş. Çöpleri eşekler topluyor. Sürücüsü, belediyenin eşeklere bin 500 TL maaş verdiğini söyleyince yanımdaki emekli doktor arkadaşımın yüzü buruştu. Nedenini sorduğumda, “Bunca yıl doktorluk yaptım, emekli olduktan sonra bir eşek kadar maaşım yok” dedi. Güldüm...