Oy karşılığı 300TL Kadir Topbaş, İstanbul’da yaşayan on binlerce Romana, belediye kasasından 300’er TL para dağıtmaya başladı
VARAN 2
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş’ın, milyonlarca liraya mal olan yeni seçim yatırımının resmiyetteki adı “fakirlik yardımı”. İETT otobüsleriyle belediye veznesine taşınan Romanlara “AKP’ye oy verme sözü” karşılığında para dağıtılıyor. BEKİR BATU’nun haberi 11’de
Kadir Topbaş
Edirnekapı’daki Edirnekapı’daki Sosyal Sosyal Hizmetler Hizmetler Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nde Müdürlüğü’nde Müdürlüğü’nde parayı alan dağıtılan dağıtılanparayı parayıalan alan dağıtılan parayı alan bir vatandaş. birvatandaş. vatandaş. bir bir vatandaş.
Cemaat’in en ciddi hedefi İşçi Partisi Hanefi Avcı
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Silivri Cezaevi’nden Aydınlık’a gönderdiği mektupta, “Sizler de benden daha az çekmediniz” dedi. Avcı, şunları söyledi: “Bu dönemin ve cemaatin en ciddi hedefi Perinçek ve arkadaşları, sizler oldunuz. Her olaya, her soruşturmaya adınızı karıştırmak istediler, her yere adlarınızı yazdılar.” H KMET Ç ÇEK’in haberi 8’de
Emine Ülker Tarhan ile ‘Beni Susturabilecek Tek ey’ kitab üzerine röportaj Bir garip Orhan Veli
BUGÜN
14 MART 2014 CUMA - 75 KURUŞ
İKİ KOLDAN KIŞKIRTMA Önce AKP’ye yakın gruplar harekete geçirildi. Ardından karanlık bir el tetiği çekti ve 22 yaşındaki Burak Can öldürüldü. Saldırıyı DHKP-C üstlendi
Bilindik Gladyo yöntemi uygulanıyor. Taraflar, birbirinin üzerine sürülüyor. Önceki gece adres, Okmeydanı’ydı. AKP’ye yakın “Kasımpaşa 1453” taraftar grubu, Berkin eylemleri sonrası toplanma çağrısı yaptı. Diğer bir grup da bu toplanmaya karşı eylem örgütledi. İki grubun karşı karşıya gelmesi, çatışmaya neden oldu.
Önceki gece Okmeydanı’na gelerek olay çıkaran “Kasımpaşa 1453” grubu.
Sonuçta “Kasımpaşa 1453” grubundan Burak Can Karamanoğlu, başından vurularak yaşamını yitirdi. DHKP-C bir açıklama yaparak olayı üstlendi. Örgüt, polis aracını taradıklarını ve 1 kişiyi öldürdüklerini iddia etti. Burak’ın cenazesinde ise “Berkin Berkin dediniz, Burak Can’ı yediniz” sloganları atıldı. 10’da
‘Elektrik kesikti’ Burak Can’ın yanında olan arkadaşı Bilal Gülep, telefon üzerine dışarı çıktıklarını söyledi: “Yaklaşık yarım saat önce elektrikler kesilmişti. Ortalık karanlıktı” dedi. 10’da
BA YAZI
Kışkırtmanın panzehri Türkiye ne zaman bir halk hareketi ile ayağa kalksa, Gladyo harekete geçer. Bilindik yöntemleri uygular. Sağı sola, solu sağa kışkırtır. Nasılsa denetiminde bu tip maskeli örgütler vardır. İşte yine bu yöntemi uyguluyorlar. Üstelik o kadar çaresiz ve yeteneksizler ki, 40 yıllık bir sloganı sandıktan çıkartıp kullanıyorlar: “TİP TİP tipsizler, Allahsız komünistler.” Oysa Türkiye İşçi Partisi (TİP) kapanalı on yıllar oldu... Berkin’e sahip çıkma bilinci Türkiye’yi ayağa kaldırmış ve geniş halk kitlelerini AKP’ye karşı birleştirmişti. Berkin Türkiye’yi birleştirirken, şimdi Gladyo ile yeniden bölmek istiyorlar. Mesele budur. Peki, bu tip iki koldan yapılan kışkırtmaların panzehri ne? İşte Türkiye’nin öncülerinin, aydınlarının üzerinde duracağı problem budur. Gladyo’ya karşı 5 kuşaktır mücadele eden biz Aydınlıkçıların çözümü şu: Öncü parti, program ve hedef! Biliyoruz ki milli ve devrimci hükümet hedefi olmayan kalabalıklar, toplanır toplanır dağılır. Vicdanımız ayaklarımıza hükmetti, susmadık, sokağa çıktık. Şimdi akıl ve vicdan buluşmasını sağlamak zorundayız. Yoksa çocuklarımızı ve ekmeğimizi koruyamayız. ilkeryucel@aydinlikgazete.com
M. İlker Yücel
Gladyo tertiplerine karşı uyanık olalım Burak Can’ın ailesi, Adli Tıp çıkışında sağduyu çağrısında bulundu. Aydınlık olarak biz de halkımızı Gladyo merkezinin tertiplerine karşı uyanık olmaya çağırıyoruz. Urla, Fethiye ve Aksaray’da HDP binalarına karşı yapılan saldırılara da dikkat çekiyoruz.
M. Bedri GÜLTEKİN 2’de
Demokratik özerklik tuza
AKP’den ilk açıklama Burak Can Karamanoğlu
AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, Okmeydanı’ndaki olay için “Kılıçdaroğlu’nun illegal askerleri tarafından katledildi bu kardeşimiz” ifadesini kullandı. 10’da
Özdemir İNCE 8’de
Mehmet FARAÇ 11’de
Ne olacak bu demokrasinin hali?
25 Mart kaseti engellendi mi?
‘ABD yeni bir AKP arayışında’ BOP’un BOP’un mimarlar ndan mimarlar ndan Daniel DanielPipes Pipes Türkiye’deki Türkiye’deki yerel yerelseçimleri, seçimleri, AKP’yive ve AKP’yi Sar gül’ü Sar gül’ü de erlendirdi de erlendirdi
ABD’li Dış Politika Uzmanı Daniel Pipes, Aydınlık’a konuştu: “AKP-Cemaat çatışması, Haziran Direnişi’yle açık savaşa dönüştü. ABD yönetimi, Tayyip Erdoğan’ı artık sorun olarak görüyor, kendine yeni bir ortak arıyor.” Mustafa Sarıgül’ün ABD’yle ilişkisini sormamız üzerine Pipes, “Belediye Başkanlığı’nı kazanırsa, Erdoğan örneğini takip edebilir. Washington, CHP’yi müttefik görür” ifadesini kullandı. ŞAFAK TERZİ’nin söyleşisi 13’te
Ahmet SAY 16’da
Tahliye edilen dostlar m
KİTAP GÜNÜ
ASTSUBAYLAR NE İSTİYOR?
Türk Ordusu’nun emektarları astsubaylar ne istiyor? Sıkıntıları ve talepleri ne? Neden ölüm orucuna başladılar? Bundan sonra ne yapacaklar?
Yarın Ayd nl k’ta
AİHM kararı İsviçre’yi böldü İsviçre Halk Partisi (SVP), İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” dediği için yargılandığı yasanın iptali için önerge verdi. Önerge İsviçre’nin, Perinçek’i haklı bulan AİHM kararına itiraz ettiği gün verildi. 12’de
Bakanlık Balyoz kararını bozmalı
Bir millet ekmek almaya giderken vuruldu. Ölüme isyan etti. Bir millet Berkin’e sarılarak hayata tutundu. Berkin’i dirilterek, kendisini diriltti. Bu milleti artık kimse vuramaz.
Doğu PERİNÇEK
10
Başbakan’a ve iktidara duyulan ‘kin’in nedeni!
Berkin’in cenazesindeydim önceki gün. Şişli’de bir köşede önümden geçip giden insanları izledim saatlerce. “Katil” derken daha da sertleşiyordu yüzler.
Mustafa MUTLU
Böbrek sağlığı için 8 altın kural Her 6-7 erişkinden birinde böbrek sorunu var. Kronik böbrek yetmezliği sinsi ve hızlı ilerleyen, teşhiste geç kalınabilen bir hastalık. Korunmak için 8 altın kural var. 20’de
AKP, Diyarbakır’ı ‘Amed’ yaptı 7’de
3’te
Berkin ile Arslanlı Yol’dayız
ISSN 2146-2356
KURULUŞ 1921
3
14 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Demokratik özerklik tuzağı Başta Öcalan olmak üzere birçok PKK yetkilisi BM İkiz Sözleşmelerini, Avrupa Özerklik Şartı’nı ve Büyükşehir Yasası’nı kendi özerklik inşaları için yeterli görüyor
P
KK, Bölgede ve Türkiye’de yaşanan gelişmeleri kendisi açısından “tarihi fırsat” olarak değerlendiriyor. “Tarihi fırsat”ın; - Irak’ın kuzeyinde güvenli bir üs bölgesine sahip olmaktan, - Suriye’de Baas yönetimini yıkmak için harekete geçirilen çetelerin, ülkenin kuzeyinde önemli bir bölgeyi altın tepsi içinde PKK’ya sunmasından ve bunun sonucunda üç şehirde “kantonal özerklik” ilan edilmesinden ve - Türkiye’de artık yolun sonuna gelmiş olan AKP’nin, ABD’nin PKK aracılığıyla yaptığı dayatmalar karşısında zayıf olmasından doğduğu düşünülmektedir.
Özerklik adımı İşte bu koşullarda PKK, daha önce ilan etmiş olduğu “demokratik özerkliğin”, artık fiilen inşası aşamasına geçebileceğini söylemektedir. Bunun için tarih de belirlemiştir: Yerel seçimler sonrası. PKK, özerklik inşasında ciddi olduğunu anlatmak için sık sık, “Açılım Sürecinin” bitmek üzere olduğunu
söylüyor. Öcalan, açılımın bitmesinin maliyetini de açıkladı: 500 bin ölü. Sadece kuru sözlerle de yetinmiyorlar. İstanbul, İzmir gibi illerde molotoflu saldırılar, Ordu’yu, İşçi Partisi’ni ve diğer partileri hedef alan diğer saldırılar; iktidarın verdiği cesaretle ve büyük bir şımarıklıkla sahneye konuyor. Son olarak Uludere’de kurulan pusuda bir askerimizin şehit edilmesi, aynı yerde yol inşaatına sürekli olarak yapılan tacizler ve Şemdinli’de bir muhtarın kaçırılması, bundan sonra olacakların habercisidir.
kadar kullanmaktadır. Güneydoğu’da birçok yerde BDP dışındaki partilerin şehirlerde, anacaddeler dışına çıkma şansı yoktur. Diğer partilerin adaylarının çalışmalarına saldırılar olağan hale gelmiştir. Güvenlik kuvvetleri, AKPPKK anlaşması uyarınca karakol ve garnizonların dışına çıkamamaktadır. Valiler, komutanların operasyon tekliflerini geri çevirmektedir. Meydan PKK’nın silahlı güçlerine kalmıştır. Bu durumda sandık güvenliğinden bahsetmek mümkün değildir.
‘30 Mart referandumu!’
‘Merkez medya’nın desteği
PKK’nın şimdiki hedefi, 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimleri bir “referanduma” çevirerek alınabilecek en iyi sonucu almaktır. Hedef; Mardin ve Urfa Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını da kazanarak bölgenin tamamında yerel yönetimleri almaktır. O zaman kendi arkasında Kürtlerin çoğunluğunun olduğunu söyleyebileceklerdir. PKK, bunun için ülke içinde tuttuğu silahlı gücünün yarattığı baskı ortamını sonuna
Bu koşullar içinde 30 Mart yerel seçimlerine doğru gidilirken PKK-BDP en büyük desteği “Merkez Medya” denen basın yayın organlarından görmektedir. Hürriyet, Milliyet, Vatan gibi gazeteler başta olmak üzere BDP’ye olağanüstü bir ilgi gösterilmekte, faaliyetleri övülerek ve abartılarak verilmektedir. Merkez Medya’nın bu ilgisini, ABD’nin; Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyi ile Türkiye’nin
Güneydoğusunda “Kürt özerk bölgeleri” yaratma, daha sonra bir Türk-Kürt federasyonu olarak bu oluşumları Türkiye ile bir araya getirme projesiyle birlikte düşünmek gerekir. Türkiye’nin hâkim sınıfları içinde, “Kürtlerle birlikte büyümek” şeklinde formüle edilen bu projenin epey yandaşının olduğunu biliyoruz. Kapıyı çalmış olan ekonomik krizi, Kuzey Irak’ın enerji kaynaklarıyla aşma hayalleri içinde olan işbirlikçi hâkim sınıfların varlığı biliniyor.
Yasal altyapı Türkiye, son on yıl içinde yasal alanda yaptığı bir dizi düzenleme ile PKK’nın özerklik atağı için gerekli ortamı yaratmıştır. Başta Öcalan olmak üzere birçok PKK yetkilisi zaman zaman 2003 yılında TBMM tarafından onaylanan BM İkiz Sözleşmelerini, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı ve Büyükşehir Yasası’nın sağladığı olanakları, kendi özerklik inşaları için yeterli gördüklerini söylemişlerdir. Gerçekten de Türkiye, söz konusu düzenlemelerle milli devleti zaafa uğratmıştır.
OLMAK YA DA OLMAMAK
Hazırlayan: Osman ERBİL
Mehmet Bedri Gültekin mbgultekin@ip.org.tr
Önümüzdeki yıllarda bu zaafın doğuracağı sorunlarla uğraşacağımız kesindir.
Çatışma ve kaçınılmaz son
yet, Vatan Hürriyet, Milli şta olmak r ba gibi gazetele olağanüstü üzere BDP’ye lmekte, bir ilgi gösteri rek ve üle faaliyetleri öv ektedir. rilm abartılarak ve im sınıfları k Türkiye’nin hâ rle birlikte içinde, ‘Kürtle klinde büyümek’ şe projen bu formüle edile daşının nin epey yan oruz iy olduğunu bil
Sonraki aşama BDP yöneticilerinin deyişiyle “demokratik özerkliğin inşasıdır.” Yani vergi toplama, eğitim, yargı, güvenlik gibi devletin yapması gereken görevlerin yerel yönetimler, PKK’nın deyişiyle “demokratik özerk kurumlar” tarafından yapılmasıdır. Elbette bütün bunlar kâğıt üzerinde yazıldığı gibi kolaylıkla gerçekleşmeyecektir. Ulusal devletin tasfiyesi anlamına gelen bu adımlar büyük bölünmelere, kırılmalara ve çatışmalara yol açacaktır. Bütün bu gelişmelerin yanı sıra belirtilmesi gereken esas olgu şudur. ABD Bölgemizde yenilmiştir. Dolaysıyla bu “Süper Devlet”in bölge ülkelerini etnik farklılıklar temelinde ayrıştırma stratejisinin başarıya ulaşma şansı kalmamıştır. Irak devleti yeniden birleşme sürecine girmiştir
Türkiye Liseliler Birliği’nin Kırıkkale Anadolu Lisesi’ndeki Berkin Elvan anması.
Dersimizin adı ‘Diriliş’
B
Bora ÇELİK
erkin kardeşimiz araokuldan kaçan Galatasaray mızdan ayrıldı. AyrıLisesi öğrencileri rahat durur lırken de direnişini mu? Onlar da Şişli Meydahâlâ sürdürüyor. 269 gün nı’nda görevlerini yapıyorlar. önce, nasıl AKP’ye korku Liseliler yine saldıysa, yine korku saltarih sahnesinde makta. Ağızlarında TLB Genel B aş k anı Olağanüstü zamanlarda “Hükümet istifa” liseliler tarih sahnesine çıkar sloganları, Abdocan’la, Ali İsmail’le, Mehmet’le, Ahmet’le ve ve roller üstlenir. Kurtuluş Savaşı Ethem ağabeyiyle en önde yürü- zamanında da Kayseri Melik Gazi yorlar. Erdal Eren, elinde megafo- Lisesi öğrencileri mücadeleye kanuyla katillerinden hesap soruyor. tılmak için okuldan kaçmışlardır. Arkalarında, Kurtuluş Savaşı’na ka- Okul defterinde, “Bu yıl mezun vetılmak için okuldan kaçan Kayseri rilememiştir” yazmaktadır; hepsi Melik Gazi Lisesi öğrencileri, bu birer devrim şehidi olmuşlardır. sefer de Berkin için okulu asmışlar. Heybeliada Deniz Lisesi öğrencileri, Çanakkale Savaşı’na katılmak için yaşları henüz 14-15 yaşında olmasına
rağmen Anadolu’ya kaçarak Kurtuluş Savaşı mevzilerinde savaşmışlardır. Erdal Eren 80 döneminde en önde mücadele etmiştir. Hayatı pahasına geri adım atmamıştır. Haziran Ayaklanması’nda tam bitti derken “Bu daha başlangıç” diyerek mücadeleyi tekrardan ateşleyen liseliler, geçmişten aldığımız mirasla derslerine devam etmiştir. Andımız’ın kaldırılmasına karşı liselerde toplu Andımız okuma eylemleri, müfredattan Atatürk ilke ve devrimlerinin kaldırılmasına karşı ilk dersimiz Atatürk eylemleri YGS, SBS skandallarına karşı yapılan büyük protestolar
Suriye’de Şam kazanmaktadır. Haziran Ayaklanması ile ayağa kalkan Türk milleti, Türkü ve Kürt’üyle bir bütün olarak yeniden Atatürk Devrimi yoluna girmektedir. Onun için bu koşullarda PKK’nın “özerlik” adı altında kendi derebeyliklerini inşa gayreti, Kürt yurttaşlarımız başta olmak üzere tüm halkımıza yeni acılar yaşatmaktan başka bir sonuca yol açmayacaktır.
ve 10 Kasım’ın yas değil mücadele günü olduğunu ilan eden on binlerce liseli, derslerine devam etmiştir.
Berkin yoksa ders meydanda Dersler her zaman dört duvar arasında işlenmez. Bizler derslerimizi bazen okullarımızda, bazen Kurtuluş Savaşı zamanında cephede, bazen emek hırsızlarına karşı meydanlarda, bazen de haziran sıcağında sokaklarda işledik. Kardeşimiz bugün okuluna gelemediyse katillerinden hesap sormak
için “Berkin yoksa ders meydanda” diyerek boykot çağrısında bulunduk. AKP’ye büyük bir ders verdik. Ve bu tür derslere devam edeceğiz,
Berkin’e sözümüz, 200 yıllık devrimci birikimimizle, devrim olana dek mücadeleye devam edeceğiz. Berkin’e sözümüz devrim olacak.
Türkiye ötrofikasyon sürecinin neresinde? M
erhaba! Bu hafta sizlere, su kaynaklarının bazen binlerce, bazen yüzlerce yıl boyunca geçirdiği süreçlerden, özellikle ilerleyen haftalarda sıkça rastlayacağınız “ötrofikason süreci” nden söz edeceğim. En anlaşılır şekliyle; bir su kaynağına besi maddeleri, yani azot ve fosfor boşalım hızında artış varsa bu süreç kısaca “ötrofikasyon” olarak adlandırılır. Bu süreç içerisinde birincil üretim yapısındaki değişimler, ikincil üretimi ve trofik besi ağı içinde giderek tüm ekolojik yapıyı etkiler. Ötrofikasyon süreci içinde birbirini izleyen dört faz; “oligotrofik”, “mezotrofik”, “ötrofik”, “hipertrofik” adıyla anılmakta olup, su kaynağının trofik durumu bu fazlarla tanımlanır. Doğal sistemde (DS) Şekil 1’de gösterilen karmaşık biyokimyasal süreçler olagelirken, bu dört fazdan birinden diğerine geçiş ancak sosyœkonomik sistemin (SES), DS’ye müdahalesiyle gerçekleşmektedir. Bu süreçler aynen ülkeler için de geçerli olup, su kaynakları ekosistemindeki dönüşüm ve değişimler, ülkelerin SES’inde de aynen görülmektedir. Bu nedenle aşağıda parantez içinde yazdıklarım, ülkeler ve SES’leri için yaptığım benzeşim veya teşbihler olup, konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Hangi fazda olduğumuzu anlamak için bakılması gerekenler, DS’de solar radyasyon/besi maddeleri/fitoplanktonlar/biyoçeşitlilik iken; SES için bunların karşılığı ise sırasıyla iklim koşulları/emeksiz para, rüşvet ile ahlaki değerler, umut ve din tüccarlığı/insan özellikleri/sosyal sınıflardır. Bir fazdan bir önceki faza geri dönmek mümkün müdür; evet kısmen mümkündür. Bunun için tek yapılması ge-
reken, su kaynaklarına (yani ülkelere) besi maddeleri (yani emeksiz para, rüşvet ile ahlaki değerler, umut ve din tüccarlığı) boşalımını azaltmak, hatta sıfırlamaktır.
Durumlar ve özellikleri Oligotrofik durum; genellikle göreceli olarak düşük besi maddeleri konsantrasyonları, çok şeffaf bir su ortamı ve ortamda bereketli deniz çayırları ile karakterize edilir. Dünyada krater gölleri dışında, bu özellikte su kaynağı artık kalmamıştır. Ülkeler için de durum aynıdır: Güney Amerika’da İnkalar, Kuzey Amerika’da Kızılderililer, Avrupa’da Vikingler, Türkiye’de Likya ve Kaunos, Asya’da Oğuz Türkleri oligotrofik faz örnekleridir. Mezotrofik durum; su ortamında biraz daha yüksek fitoplankton konsantrasyonu, su tabanında bentik makro alglerin mevcudiyeti, biraz daha artmış besi maddeleri konsantrasyonu ile karakterize edilir. Bu adımda; su içindeki ya vejatasyon ya da fitoplanktonlar tarafından hâkimiyet kurulan dönüşümlü çevrimi gerçekleştirmek üzere, fitoplanktonlar ve onlarla beslenenler arasında karmaşık girişimler meydana gelir. Bu çevrimler göreceli olarak istikrarlıdır; ta ki bozucu etkiler, bentik etkin sis-
göz önüne alınabilir. Bu ortamda, fitoplankton topluluklarının üretimi ve biyokitlesi aşırı canlandırılmıştır ve bu nedenle su ortamı oldukça bulanıktır; kimse gerçekleri göremez. Hatta fitoplankton kütlesi öyle yoğunlaşmıştır ki, ışık artık su ortamının tabanına kadar ulaşamaz ve bu nedenle bentik vejatasyonun (ülkelerde aydın orta sınıf) gelişimi engellenir. Özellikle aşırı çoğalmış planktonların kitlesel ölümüyle üretilen organik maddenin bakterilerce (toplumu sömüren, rant düşkünü, cumhuriyet ve demokrasi düşmanları) ayrışmasından kaynaklanan oksijen tüketimi, su
larva veya genç aşamalarda katılan ve esas olarak balık ve kabuklulardan oluşan türlerin yeni üyeleri (yani Gezi kuşağı) bu durumdan çok etkilenir. Eğer tüm bu koşullar daha da kötüleşmişse, ötrofik durumun ekstremi olan, hipertrofi başlamış demektir. Günümüzde dünyamızın ve yurdumuzun pek çok önemli su kaynağı (örneğin Baltık, Adriyatik ve Hazar denizleri, Marmara Denizi; Tuna, Sakarya, Kızılırmak, Menderes nehirleri gibi) ötrofik durumda olup, bunların hipertrofik duruma geçmemesi için büyük çaba harcanmaktadır.
Bataklık durumu
Şekil 1: Pp-Birincil Üreticiler; M1-bakterioplankton; M2-bentik mikroorganizmalar; C1otoburlar; C1’’-mikrofiltreleyiciler (örneğin rotiferler, küçük cladocera); C2 ve C2’’-etobur zooplanktonlar; C3 ve C3’-bentik organizmalarla
beslenen balık türleri; C4-avcı balık türleri; S ve S’’-mevcut makrokimyasal element stoku; D-ölü organizmalar ve atıkları ile beslenen popülasyonlar; DOC-Çözünmüş Organik Karbon, POC-Partiküler Organik Karbon.
Eğer su ortamında besi maddesi konsantrasyonu yeterince yükselmişse, ortam artık ötrofik olarak (dogmatik öğretilerle, dinsel simgelerle, uydurulmuş dini hurafelerle ve aydınlık, bilimsel ve çağdaş eğitimden yoksun bırakılmış, kandırılmış, ötekileştirilmiş yoksul halk yığınlarının siyasi ve ekonomik sömürüsüne dayalı batak ülke ortamı)
ve özellikle de sedimentte iyice artar ve artık ortamda anoksik (oksijensiz) periyotlar meydana gelmeye başlar. Sedimentteki anaerobik (havasız) koşullara uygun olarak, hidrojen sülfür gibi toksik gazların üretimi ve oksijen eksikliği, dipte yaşayan faunaya da zararlı etkiler yapar ve sisteme özellikle
temden plankton hâkimiyetine geçişe neden olarak, ekosistemin çeşitli bölümlerinin kendi kendine stabilizasyon kapasitelerini zorlayacak bir boyuta ulaşıncaya kadar. Dünya su kaynaklarının hemen hepsinde, mezotrofik faz yaşanmıştır, hatta bazılarında halen yaşanmaktadır. Yurdumuzda da, özellikle Karadeniz Havzası akarsularının menbalarında (şimdilerde HES’lerin inşa edildiği) ve Köyceğiz-Dalyan lagününde mezotrofik fazda olunması sevindiricidir. Dünyada mezotrofik durumun 18. yüzyıl ortalarına, hatta İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar pek görüldüğü söylenemez. Çünkü bu dönemde; daha çok ötrofik fazda görülen sadaka, rüşvet ile ahlaki değerler, umut ve din tüccarlığı, iktidar ve güç hırsının yarattığı sürekli savaşlar, sınıf bilincinden yoksunluk, kölelik veya teba düzeni dünyaya hâkim olmuştur. Ancak, Avrupa’da rönesans ve 16. yüzyıl sonrası bilimde gelişme, Rusya’da devrim, Türkiye’de ise Osmanlı’nın yükseliş yıllarında zaman zaman mezotrofik fazdan söz edilebilir. Bu mezotrofik fazın uzun yıllar sürekli olarak yaşanmadan ötrofik faza geçilmesi, kanımca bugün dünyamızda yaşanan krizlerin ana nedenidir.
Toplumlar da su gibidir Bir süredir yurdumuz Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri gibi, su ortamlarının “ötrofikasyon” tehdidinin aynısı bir tehdit altında kâbus yaşıyordu. Neo-liberal küresel ekonominin “ılımlı İslam (her ne demekse)” temsilcileri, suya (yani yur-
dumuza) bilinçli olarak bol bol besi maddeleri (yani sadaka, rüşvet ile ahlaki değerler, umut ve din tüccarlığı) attılar, böylece suda planktonların aşırı çoğalmasını sağladılar. Bu plankton bolluğu içinde bakteriler coştu, suyun tüm oksijenini (Cumhuriyetin ve çağdaş bilimsel demokrasinin değerlerini, insan haklarını) tüketerek ürediler de ürediler ve sularımızı havasız bırakmaya giriştiler. O çağlayan sularımız (yani yurdumuz) tabanı çamurla kaplanmış, bulanık, kokuşmuş tam ötrofik bir ortama (antidemokratik, insan haklarının olmadığı bataklık ortamı) doğru hızla yol aldı. Tehlikenin farkına varıp, besi maddelerini suya atmayın deyip engellemeye çalışanları (demokrat, antiemperyalist, Atatürkçü aydınlar) da toprağa (Silivri zindanlarına) hapsettiler. Ama hiç beklenmeyen bir şey oldu, Mustafa Kemal’in askerleri devreye girdiler, kıyılarda besi maddelerinin suya ulaşmasını engelleyen sulak alanlar (milli bayramlarımızda milyonların doldurduğu alanlar) kurmaya başladılar. Bu arada zaten suya besi maddesi atanlar da “Ben daha fazla besi maddesi atacağım, oluşacak bataklıktan ben daha çok yararlanacağım, bataklıkların efendisi ben olacağım” kavgasına tutuştular. Sonuçta, ötrofikasyonu durdurmak için beklediğimiz ortamı oluşturdular. Aydınlarımızın tahliyesiyle umutlarımızın güçlendiği bugünlerin olağanüstü tarihi önemi nedeniyle, bu hafta yolculuğumuzu “ötrofikasyonu” anlatarak sürdürdük. Sanırım anlatabildik ötrofikasyon neymiş! Hoş geldiniz halkçı, demokrat aydınlarımız, hoş geldiniz! Artık Berkin’ler ölmesin, sizin öncülüğünüzde geri getireceğimiz mezotrofik ortamlarda özgür ve mutlu yaşasınlar.
14 MART 2014 CUMA
Hazırlayan: Osman ERBİL
MEB Cemaat yurtlarını soruşturuyor Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin Cemaat’in kontrolündeki dershane, yurt ve özel okullarda velilerle görüşerek “Çocuğunuza öğretmenleri ve okul yönetimi tarafından devlet büyüklerini karalamaya yönelik propaganda yapılıyor mu?”sorusunu yönelttiği bildirildi. AKP’nin Cemaat’e karşı “dershanelerin kapatılması” yasasını geçirmesi ve Abdullah Gül’ün de bunu onaylamasının ardından sıra Cemaat yurtlarında ve okullarına geldi. Milli Eğitim
Bakanlığı (MEB) bazı dershaneler ile özel okullar ve yurtlarda iktidar karşıtı propaganda yapıldığına ilişkin şikayetler üzerine bu ku-
rumlara müfettiş göndermeye başladı. Her sınıftan bir öğrenci velisini görüşmeye çağıran müfettişlerin, kimlik, adres, iş ve telefon bilgilerini aldıktan sonra MEB’den gelen yazıyı okuyarak cevaplamasını istediği belirtildi. Bununla birlikte söz konusu yazıda, “Okulda ço-
cuğunuza öğretmenleri ve yönetim tarafından devlet büyüklerine karşı kin ve nefret uyandırıcı, karalayıcı propaganda yapılıyor mu? Siyasi konuşmalar yapılıyor mu? Çocuğunuz üzerinde herhangi bir siyasi akıma karşı baskı kuruluyor mu?” sorularının bulunduğu ve verilen yanıtlarin da tutanak haline getirilerek velilere imzalattırıldığı ifade edildi. Görüşmeye çağrılan veliler arasında çocukları ana sınıfı ve kreşte öğrenim gören velilerin de bulunduğu öğrenildi.
Balyoz kararı bozulmalı Ergenekon tahliyelerinin ardından gözler şimdi de Balyoz kumpasında. Başbakan’ın ‘katakulli var’ sözünü hatırlatan Av. Mahir Işıkay, bakanlığa ‘bozma talebi’nde bulunduklarını belirtti
E
rgenekon davasında tüm sanıkların tahliye edilmesinden sonra gözler Balyoz davasına çevrildi. 232 TSK mensubunun sahte dijital verilerle hüküm giydiği dava için Adalet Bakanlığı tarafından bir düzenleme yapıldığı belirtildi. Dava avukatları, Tayyip Erdoğan’ın “Balyoz davasında bir katakulli var” şeklindeki açıklamasının ardından yeniden yargılamanın en önemli delili oluştuğunu kaydetti. Aydınlık’a konuşan dava avukatları şunları kaydetti:
‘İadei muhakeme sebepleri doğmuştur’ Şule Nazlıoğlu Erol: Balyoz davasında ilk tutuklamaların olduğu gün 22 Şubat 2010’da “Bu orduya karşı siber bir savaştır. Karşımızdaki bir çete ve sahte deliller var” demiştim. Yalçın Akdoğan, “Milli Ordu’ya kumpas kuruldu” dedi. Başbakan da bu davada “katakulli” var dedi. Başbakan’ın açıklamaları, TÜBİTAK’ın tutuklanmalara sebebiyet veren 5 No’lu hard diskişn sahte olduğuna dair raporu ortaya çıktığına göre haklı olan iadei muhakeme sebepleri doğmuştur.
‘Yeni kanıtlar ortaya çıktı, tutukluluğa son verilmeli’ Murat Ergün: Dünyanın hiçbir ülkesinde aleyhinde verilen mahkeme kararı hakkında iktidarıyla, muhalefetiyle, basınıyla, akademisyenleriyle, hukukçusuyla, üniversiteleriyle objektif ve tarafsız olan herkesin şaibeli bulduğu toplum vicdanında kesinlikle yer bulmayan bir yargılama ve kararla hapiste olan insanları hapiste tutamazsınız. Sanıkların bir tertiple suçlanıp neticede mahkum edildiği sanıklar hakkındaki delillerin sahte olduğu ve yargılamanın adil olmadığı bugün itibariyle yeni kanıtlarla ortaya çıkmıştır. Buna göre yapılması gereken ilk şey insanların tutukluluk haline son vermek ve ardından adil bir yargılamayla dosyayı tarafsız ve bağımsız mahkeme önüne getirmektir.
Hadımköy’de tutsak edilen denizci subaylar Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni M. İlker Yücel’e mektup ve denizci şapkası gönderdi.
Aydınlık’a ‘denizci şapkası’ adımköy Cezaevi’nde tutsak bulunan komutanlar Genel Yayın Yönetmenimiz M. İlker Yücel’e üzerinde TCG Hadımköy yazan bir şapka hediye ettiler. Komutanlar, hediye ettikleri şapka için yazdıkları mektupta “Bizleri her ortamda destekleyen yakın dostlarımıza sunmaya karar verdik” ifadesini kullandılar. Bunun üzerine hediye şapkayı takan Genel Yayın Yönetmenimiz, Aydınlık çalışanlarıyla birlikte Hadımköy’de Balyoz davasından yatan bütün komutanlarımıza selam gönderdi. Hadımköy’den gelen mektup şöyle:
H
De erli Karde imiz lker, İleride çocuk ve torunlarınıza
Balyoz Davası ile ilgili gerçekleri anlatmanızda yardımcı olmak maksadıyla bu şapkayı yaptırarak, bizleri her ortamda destekleyen yakın dostlarımıza sunmaya karar verdik. Şimdi size bu şapka üzerinde yazan “TCG HADIMKÖY ve TD 134”ün ne anlama geldiğini kısaca izah etmek istiyoruz. Uzun süre gemilerde görev yapan bizler, Hadımköy Cizaevi’ni bir gemi olarak görmekteyiz. Bu yüzden harp gemilerimizdeki Türkiye Cumhuriyeti Gemisi kısaltması olan TCG’yi, halen göreve devam ettiğimiz Hadımköy Gemisinin önüne getirdik ve “TCG HADIMKÖY” oldu. Bildiğiniz gibi Balyoz Davası’nda
AKP’li bakanların fezlekesi okunacak ZİHNİ ERDEM/ ANKARA CHP, 17 Aralık Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrası eski bakanlar Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar’la ilgili hazırlanan fezlekelerin Genel Kurul’da okunması için düğmeye bastı. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, dün 132 imzalı dilekçeyi TBMM Başkanlığına sundu. Hamzaçebi, başvuru dilekçelerinde dört eski bakan hakkındaki fezlekelerin Genel Kurul’da okunması ve bu konuya ilişkin genel görüşme yapılmasını talep ettiklerini söyledi. Fezlekelerin okunmasının ardından fezlekedeki bilgilerin bütün milletvekillerinin bilgisine sunulmasını beklediklerini kaydeden Hamzaçebi, “TBMM Başkanı’nın fezlekeleri okutup, ekindeki dosya ve belgeleri vekillerin bilgisine sunma dışında bir seçeneği bulunmamaktadır” diye konuştu. Hamzaçebi ayrıca fezlekelerin sadece üst yazısının değil, üst yazı olsa bile her şartta suçun unsurlarının özetlendiği ve iddiaların yer aldığı belgenin okunmasını istediklerini de vurguladı.
‘Yeni ağır ceza mahkemelerine başvuracağız’ Mahir Işıkay: Anayadsa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunduk. Yargılamanın yenilenmesi hakkı süre kısıtlanması olmaksızın başvurululabiliyor. Başbakan’ın “Balyoz’da katakulli var” demesine istinaden yeniden başvurumuzu yağpacağız. Ama bu sefer özel yetkili mahkelemer kaldırıldığı için nöbetçi ağır ceza mahkemelere yeniden yargılama talebinde bulunuldu. Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi dosyayı devrettiğinde de yeninden bu mahkemelere başvuracağız. Ret çıkarsa tekrar Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağız. Hükümetin bu konudaki samimiyetini görebilmemiz adına Adalet Bakanlığı’na bozma talebinde bulunacağız.
Meclis 7 gün içinde toplanacak
‘AYM’ye büyük görev düşüyor’ Ali Fahir Kayacan: İstemediğinden değil ama yeniden yargılama sorunlu bir durum. Sadece bir dava için olmaz. Kısa vadede bu yangının söndürülmesi için hükkümetin atacağı ilk adım 1991’de çıkan yasa gibi özel bir yasa çıkartıp infazla ilgili belirli suçlara belirli tarihe kadar şartlı salıverilme getirilebilir. Anayasa Mahkemesi’ne büyük görev düşüyor. Biran önce Balyoz davasıyla ilgili yapılan bireysel başvuruları ele alması gerekiyor. Yüzlerce başvuru var denilebilir. Ama hiç alakası yok.
Yargıtay 134’ü Denizci olmak üzere 237 subayın cezasını onaylamıştır. Yani dijital darbeden ceza alanların yüzde 57’si denizcidir. Gördüğünüz gibi sözde darbe denizlerde yapılmıştır. Şapkada yazan TD 134 ibaresindeki TD Türk Denizcilerini, 134 sayısı da Balyoz Davası’nda cezası onanan Denizci subayların adedini simgelemektedir. Size sunulan bu şapkayı en güzel şekilde saklayacağınıza inancımız tamdır. Özgür günlerde görüşmek dileğiyle! Gözlerinden öperiz. 11 Mart 2014 Tayfun Duman-Ümit Metin Had mköy Cezaevi
İşçiler ekmekle Berkin yazdı AYDINLIK\ANKARA Gezi Parkı protestolarında başına isabet eden gaz kapsülü ile vurulan ve salı günü vefat eden Berkin Elvan için iki günlük greve çıkan DİSK Ankara’da bir protesto yürüyüşü düzenledi. DİSK üyesi işçiler, Sakarya Meydanı’na geldikten
sonra burada ekmeklerle Berkin yazdı. Eylemde yapılan açıklamada, “Berkin Elvan ölümsüzdür, onu unutmayacağız. Daha 15 yaşına yeni girmiş bir çocuğumuzu kaybettik. Sorumlu AKP hükümetidir. Katiller ve arkasındaki güçler hak ettikleri cezayı alıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” denildi.
TBMM İçtüzüğüne göre olağanüstü toplantı dilekçesinin verilmesinin ardından Meclis Başkanı’nın 7 gün içinde bu talebi yerine getirmesi gerekiyor. CHP, toplantı yeter sayısı olan 184 sayısının Genel Kurul’da hazır bulunması için MHP ve BDP’yle de görüşmüş, olumlu yanıt almıştı. Bu partilerin yanısıra çoğunluğu AKP’den istifa eden bağımsız milletvekillerinin de toplantıya katılarak destekleyecekleri ifade ediliyor. CHP olağanüstü toplantı başvurusunun yanısıra, fezlekelerin muhalefet milletvekillerinin denetimine açılmaması nedeniyle genel görüşme önergesi de verdi. CHP’nin önergesi TBMM Genel Kurulu’nun olağanüstü toplantısında okutulup tartışıldıktan sonra oylamaya sunulacak. AKP’li milletvekillerinin bunu engellemek için olağanüstü toplantıya katılması bekleniyor.
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Mustafa MUTLU mustafamutlu@aydinlikgazete.com
Başbakan’a ve iktidara duyulan ‘kin’in nedeni!
B
erkin’in cenazesindeydim önceki gün... Şişli’de bir köşeye çekildim ve önümden geçip giden insanları izledim saatlerce... Evet; üzüntü vardı yüzlerde, kararlılık vardı. Ama bugüne kadar pek görmediğim bir şey daha vardı: Kin! Aslında bu duyguyu hissetmek için ille gözlere de bakmak gerekmiyordu; dillerden dökülen sözlere, atılan sloganlara kulak vermek yeterliydi: “Hırsız” diye haykırırken öyle keskin bir vurguyla söylüyorlardı ki bunu, bulsalar hırsızı parçalayacak gibiydiler... “Katil” derken daha da sertleşiyordu yüzler, yumruklar sinirle sıkılıyordu. Bu iki sözcüğün sonunda heceleyerek söyledikleri soyadını ise... Bir kırbaç gibi şaklatıyorlardı yüksek binaların duvarlarında: “Er-do-ğan!” Peki; gittikçe koyulaşan bu “kin”in nedeni ne? Milyonlarca insan, neden kişisel bir sorunları varmış gibi öfkeli, ülkeyi yönetenlere karşı? Nasıl oldu da rahatsızlığın yerini nefret, beğenmemenin yerini tahammülsüzlük aldı? Ve en önemlisi: Nasıl durulur bu öfke seli, ne zaman sakinleşir milyonlarca insan? Önce ilk sorunun yanıtından başlayayım: Bu “kin”in nedeni, gerçekten de “sorun”un kişiselleşmesi... Başta Başbakan ve düne kadar kol kola girdiği Cemaat olmak üzere iktidar, herkesin canını bir şekilde yaktı: Polise talimat verdiler ve sırf anayasal hakkımızı kullanıp gösteri yaptığımız için yakınlarımızı öldürdüler, yaraladılar. Özgürlüğümüzü elimizden aldılar! En duyarsız polislerini, en zalim savcılarını ve en sağır hâkimlerini devreye sokarak yaptılar bunu... Telefonumuzu dinlediler, özel hayatımıza müdahale ettiler. İşimizden attırdılar. Tüccarsak, bütün yeni işleri yandaşlarına verdiler. Çalıştığımız fabrikaları sattılar; bizi ekmeksiz, aşsız bıraktılar. Oturduğumuz evlerin arazilerine bile göz diktiler. Tüm kutsallarımıza hakaret ettiler, sövdüler.
Karımızın kaç çocuk doğuracağına... Kürtaj yaptırıp yaptırmayacağına... Doğumun nasıl olması gerektiğine burunlarını soktular! Ata’mıza saldırdılar, TC’yi tabeladan indirdiler, “Andımız”ı tarihe gömdüler. Ülkeyi kana bulayan; oğlumuzu, kardeşimizi, babamızı, amcamızı şehit eden bölücü katillerle masaya oturup sözde “barış” adı altında, ülkemizin yarısını pazarladılar. Yani gerçekten “siyasetçivatandaş ilişkisi” olmaktan çıktı aramızdaki ilişki, tamamen kişiselleşti... Tek tek hepimizin canını yaktı bu iktidar! İşte; bu yüzden rahatsızlığın yerini nefret, beğenmemenin yerini tahammülsüzlük aldı! Peki; “Nasıl durulacak bu öfke seli?” Önceki gün gördüğüm binlerce gözde buldum bu sorunun yanıtını: Sadece ve sadece, bu iktidar gittiği zaman! Yoksa bu iktidarla, bu Başbakan’la geçen her günümüz, barut fıçısının yanında sigara içmek gibi!
BAĞIŞ’A! Adı yolsuzluk soruşturmalarında geçtiği için istifa etmek zorunda kalan eski AB Bakanı Egemen Bağış, Berkin Elvan’ın ölümü nedeniyle düzenlenen eylemlere katılanlara “nekrofil” (ölü sevici) diyerek hakaret etmiş... Kırk yıl düşünsem, aklıma böyle bir benzetme yapmak gelmez! Ama bunların geliyor. Çünkü adamların akılları fikirleri zaten bellerinin altında... Ne yapıp ediyorlar ve böylesine büyük bir acıya bile “cinsel içerik” katıyorlar. Peki; yaptığı terbiyesizliği Egemen Bağış’ın yanına mı bırakacağız? Elbette hayır. Bu eylemlere katılan herkesi, Egemen Bağış aleyhine tazminat davası açmaya ve alacakları parayı da Gezi şehitlerimizin ailelerine hibe etmeye davet ediyorum.
GÜNÜN SORUSU Polis memuru Ahmet Küçüktağ, önceki akşam Tunceli’de polis aracının içinde geçirdiği kalp krizi nedeniyle öldü. Sorum İçişleri Bakanı’na: Kalp piliyle yaşayan hasta bir polisi yoğun gaz kullanılan bir yere gönderen amir hakkında “ölüme neden olmak”tan soruşturma başlatacak mısınız?
Güle güle Vasfiye abla... Dün yine “ölüm”den yana esti yel; mesleğimizin 62 yıllık çınarı, “Türkiye’nin ilk kadın polis muhabiri”, sevgili ablam Vasfiye Özkoçak’ı aramızdan aldı! 1952’de de İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nü bitiren ve aynı yıl Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başlayan Özkoçak,
1960 yılında Abdi İpekçi’nin çağrısı üzerine Milliyet gazetesine geçerek adliye muhabirliği yapmaya başladı. Mesleğe gözümü açtığımda ilk onu görmüştüm Cağaloğlu yokuşunda! Güleryüzlü, özverili, çalışkan bir büyüğümüzdü... Işıklar içinde uyusun.
GÜNÜN İSYANI! İsyanım yüz binlerce kişinin Berkin Elvan’ı uğurladığı saatlerde “Berkin’in fişinin çekildiğini iddia eden” AKP Milletvekili Şamil Tayyar’a: Acının üstünden siyaset yapıyorsun. Eğer bu iddianı ispatlayamazsan seni bundan sonra hangi sıfatla anmamızı istersin?
14 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ANKARA İmsak 04:31 Güneş 05:55 Öğle 12:04 İkindi 15:212 Akşam 18:01 Yatsı 19:18 Ankara: -3/9
b
İstanbul: 4/11
b
İzmir: 4/15
Rafet
BALLI rafballi@gmail.com
Erdoğan’ın dayanılmaz yalnızlığı: Yanında 2 bürokrat, 1 bakan kaldı
T
ürkiye’nin manzarası: Bir: Ergenekon barikatı yıkıldı. Yurtseverler çıkıyor. Kalanların durumu? Tarih hükmünü vermiştir: Kimseyi tutamayacaklar. İki: Söyleyeceklerim kibir değildir. Tahliyelere millet karar verdi. Mahkemeler formaliteyi yerine getirdi. Erdoğan-Cemaat kavgasının etkisi? Kolaylaştırdı, hızlandırdı. Üç: Tahliyelerde son müdahaleyi kim(ler) yaptı? Kimi Tayyip Erdoğan zannediyor. Kimi de Çankaya. Nesnel bakalım. İkisi de değil. Siyasi irade gösteremediler. Dört: Erdoğan cenahının pozisyonu başkaydı. Seçimden önce tahliye istemiyorlardı. (İlker Başbuğ hariç.) Özel yetkili mahkemeler yasasını öyle geçirdiler. Toplu tahliye sağlayacak önerileri reddettiler. Sadece, tutukluluğu 5 yılla sınırladılar. Yani: Yurtseverler genel af rehinesiydi. Beş: Gül, bekleyenlerini şaşırtamadı. Cesaret edemedi bir türlü. Bazılarının beklentisi: Ülkenin önünü açan lider olması. Çağırı yapması: Meclise, partilere, kurumlara. “Gelin, şu defteri kapatalım” diyebilmesiydi. Yine yapamadı: Oysa genel kamuoyu hazırdı. Altı: Erdoğan da, Gül de inisiyatif alamadı. Erdoğan, acze düştüğü için. Gül’ün de lügatında “risk” yazmıyor. Fakat, haklarını teslim edelim. Yapana da engel olmadılar. Hatta destek verdiler. Yedi: Anayasa Mahkemesi kimin kuvveti? Siyasi bir odak değil. Herkesin temsilcisi var. Başkan Haşim Kılıç süreci okudu. İnisiyatif aldı. Hesabı: Körler diyarında tek gözlüyü kral yaparlar mı? Kılıç’tan yeni hamleler bekleyelim. Sekiz: Erdoğan ve Gül hesap yapadursun. Şimdiden iki cumurbaşkanı adayı var: İlker Başbuğ ve Haşim Kılıç. *** Dokuz: Haziran ayaklanmasından beri biliyorduk. Erdoğan artık iktidarsızdır. 17 Aralık’ta süreç yeni aşamaya girdi. İktidar koalisyonu parçalandı. Şimdi hükûmeti de yarımdır. On: Devlet, aşiretten beter hale düşürüldü. Cemaatçi savcılar gözaltı kararları verdi. Erdoğancı polislerin cevabı: Uygulamıyorum. Anayasa Mahkemesi tahliyelerin önünü açtı. Cemaatçi mahkeme: Tanımıyorum. Yargıtay, Balyoz’da mahkumiyetleri onadı. TSK: Yerine getirmiyorum. Yargıtay’dan itiraz yok. Biliyor ki, kararı hukuki değil. Onbir: Erdoğan dünün tek adamıydı En güçlüydü. Tartışılmaz, itiraz edilmezdi. Oysa bugünün yalnızıdır. Yanında 3 isim kalmış görünüyor. Bir bakan: Adalet Bakanı Bekir Bozdağ. İki de bürokrat: Hakan Fidan ve Efkan Ala. “Ön cephede” sadece üçü var. Oniki: Erdoğan Milli Görüş’ten geliyor. Kader birliği yaptığı arkadaşları vardı. Saadet Partisi’nde kalanlar tamam. AKP’de yola çıktıkları nerede? Bülent Arınç kendisini niye ayrıştırdı? Onüç: Fethullah Gülen iddialı. Ona göre: Erdoğan ekibi küçük bir grup. Bakınız: Erdoğan’ı nasıl daraltıyor. AKP içinde değil. Hükûmet içinde küçük bir grup. “Hükûmetin yürütme kanadındaki küçük bir grup tüm bir ülkenin kalkınmasını rehin tutuyor.” (Financial Times, 11 Mart 2014) Ondört: 17 gün sonra sandığa gideceğiz. İddialar, spekülasyonlar muhtelif. Seçimin yapılabilirliği... Kaos senaryoları... Kuşkular besleniyor. Onbeş: İşte, AKP Türkiye’si. Ana muhalefet partisi: Kasetle dizayn edildi. İkinci muhalefet partisi: Kasetlerle budandı. Silahlı kuvvetleri: CD’lerle teslim alındı. Başbakanı: Kasetlerle götürülmek isteniyor. Sırada: Neler var, bilinmiyor.
b
Antalya: 9/18
b
Adana: 6/19
d
Diyarbakır: 4/11
g
Erzurum: -5/5
d
Sivas: -5/5
b
Tunceli: 1/13
İZMİR İmsak 04:56 Güneş 06:18 Öğle 12:27 İkindi 15:46 Akşam 18:25 Yatsı 19:40
k
Trabzon: 5/7
g
Zonguldak: 2/9
b
Bursa: -1/11
b
Konya: -2/7
b
Otizmi aştı... Desteklenirse dünya şampiyonu olacak Yemek bile yiyemiyordu. Anne sevgisiyle hayata tutundu... Jimnastikte 11 yaşında 12 madalya kazandı. Verilen sözler tutulursa Türkiye, engelli olimpiyatlarında dünya şampiyonu olacak ÖZLEM KONUR USTA
H
yatını değiştirecek tesadüf gerçekleşiyor. Okula gelen bir spor kulübü onu jimnastiğe seçiyor. İlk zamanlar antremana 5 dakika katılabiliyor... 10 dakika... Yarım saat derke n
er gün 20 saat öfke nöbeti geçiren zihinsel engelli ve otistik bir çocuktu. Yemek yiyemiyor, dengeli yürüyemiyordu. Bugün Türkiye’nin jimnastik şampiyonu. Filiznur 11 yaşında, 12 madalyası var. Bir de verilen sözler tutulsa... Neler neler başaracak. Aydınlık’ı okuyanlar bilirler... Filiznur ve Süreyya İmer’le geçen yıl Eylül ayında buluşmuş mucize anne kızın öyküsünü yazmıştık. Filiznur’un başarı öyküsünde anne Süreyya İmer’in payı büyük. 7 yıl boyunca her gün 20 saat süreyle öfke nöbeti geçiren bir çocuk. Yüzde 94 zihinsel engelli ve otistik. Kafasını duvarlara çarpıyor, yüzü gözü kan içinde... Annesinin kollarını ısırıyor, annesi ise sabırla, “İyileşeceksin, canımsın” diye kulağına Filiznur İmer fısıldıyor. Yılmadan Filiz- ve annesi nur’u sosyalleştirmeye ça- Süreyya İmer lışıyor. Milli Eğitim Müdürlüğü’nün kapılarını aşındırıyor. Akranlarının yanında okulla gönderiyor. Ve bir gün Filiznur’un ha-
Filiznur, sağlıklı çocukları geride bırakıyor. Engellilik oranı yüzde 84’e düşüyor.
‘Arkanızdayız’ diyenler sözünü unuttu Filiznur bu yıl ortaokula başlayacak. Okuma yazmayı öğrenmeli. 150 sözcük kullanabiliyor. Konuşma terapisi alması gerekiyor. Terapinin 45 dakikası 90 lira... Haftada 4 kez... Filiznur’un spordaki başarısını ileriye taşıması ve eğitimi için Süreyya İmer, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den, belediyelerden randevu istediyse de kapılar açılmamış. Cumhurbaşkanlığı’ndan “yoğunuz” demişler... Belediyelerden dönen olmamış... AKP’li eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, geçen yıl Temmuz ayında aileyi arayıp “Arkasında dururuz” dediyse de orada kalmış. Süreyya İmer, “Unutuldu. Verilen söz tutulmadı. Yeni Bakan Ayşenur İslam’ın bu sözü tutmasını bekliyoruz. Umarım ziyaret edip Filiznur’u tanır” diyor.
Filiznur, jimnastikte sağlıklı çocukları geride bıraktı. FOTOĞRAF: DHA
HAVA DURUMU
İSTANBUL İmsak 04:45 Güneş 06:11 Öğle 12:20 İkindi 15:37 Akşam 18:17 Yatsı 19:35
FOTOĞRAF: SEDA AKYÜZ
Hazırlayan: Özlem KONUR USTA
Filiznur’u çalıştıran Şavkar Jimnastik Spor Kulübü Genel Menejeri Yalçın Aşkın, Filiznur için “Elinden tutulursa Türkiye, engelli olimpiyatlarında bir dünya şampiyonu kazanır” diyor.
Artık ilaç kullanmıyor Aşkın, Filiznur’un yaşadığı süreci aktarıyor: “Öfke nöbeti geçirirken 6 kişi zaptedemiyordu. Sokakta yürüyemiyordu. 6 antidepresan ilaç kullanıyordu. İlaçlardan kurtuldu. Doktorları bu gelişmeye inanamadı. Annesinin sevgisi ve spor birleşti. Bir mucize gerçekleşti. Şimdi söylenmediği sürece kimse otis-
tik olduğunu tahmin edemez. Desteklenirse Türkiye, engellilerde bir dünya şampiyonu kazanır. Filiznur o hareketleri standartların çok üzerinde yapıyor.” Anne Süreyya İmer, Filiznur’un hedeflerini aktarıyor. “Zihinsel engelin geri dönüşü yok dediler. Yendik... Filiznur’daki bu gelişmeyi görenler, doktorları benzerinin olmadığını söylüyorlar. Oyuncu ve doktor olmayı istiyor. Üniversiteyi de okuyacak. Onu hep çok iyi yerlerde hayal ediyorum. Olimpiyatlara neden katılmasın... Gençlik ve Spor Bakanlığı Filiznur’a bu hakkı sağlayamaz mı?”
Şaibeli KPSS’de ful çekenler FEM’den 10 Temmuz 2010’da yapılan, kopya çekildiği ve soruların sızdırıldığı gerekçesiyle iptal edilen Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) Eğitim Bilimleri Sınavı’na ilişkin soruşturma yeniden başlatıldı. Dosya, soruşturmayı yürüten Ankara Başsavcıvekili Şadan Sakınan’dan alınarak Savcı Veli Dalgalı’ya verildi. 2010 KPSS Eğitim Bilimleri sınavına ilişkin soruşturma 3.5 yıl sonra yeniden başlatıldı. Dalgalı, dosyayı hızla inceledikten sonra önce bilirkişi ve uzmanların görüşüne başvurdu. ÖSYM ve YÖK’ten de bilgi isteyen Savcı Dalgalı, sınavda 120 net yapan 350 adayı yakın takibe aldı. Sabah gazetesinin haberine göre, soruşturma kapsamında adrese dayalı kayıt sisteminden 120 net
lerini yapan Mustafa Asil de ifade verecek.
Sınav tekrarlanmıştı
yapan adayların aynı dershane ve okullarda öğretmen olduğu tespit edildi. 120 net yapan 350 adaydan 150’sinin Fem Dershaneleri, 100’ünün de cemaat okullarında öğretmenlik yaptıkları tespit edildi. 3.5 yıldır yürütülen soruşturmada ifade-
leri alınmayan 350 kişi savcılığa ifadeye çağrılacak. Soruşturma kapsamında soruları içerden kimin sızdırdığı da araştırılıyor. Bu kapsamda o dönemde ÖSYM’nin Test Araştırma Merkezi’nde soruları okuyarak dilbilgisi düzeltme-
KPSS 2010 eğitim bilimleri sınavına 279 bin 889 kişi öğretmen olmak için girdi. Sınavda, 3 bin 277 aday 100 ve üstü net yaparak rekor kırdı. 350 aday 120 net yaptı. 100 ve üstü net yapanlardan 324’ü evli çıktı. Çiftlerin 20’si 120 netle tüm soruları doğru cevapladı. ÖSYM sınavı iptal etti. Sınav, Ekim 2010’da sınav tekrarlandı. İkinci sınava, ilk sınavda 100 ve üzeri net yapan 3 bin 229 adaydan bin 175’i, 120 net yapan 350 adaydan ise 148’i girmedi. İkinci sınavda sınava girenlerin sadece 76’sı 100 ve üzeri net yapabildi.
Erken ısınan hava balığı vurdu DERYA DERVİŞ
Çiçek açan meyve ağaçları kar altında
Kayseri’de 2 günden bu yana devam eden kar yağışı, don tehlikesini de berebarinde getirdi. Kayseri ve çevresinde dün başlayan ve aralıklarla devam eden kar yağışı kent merkezinde ve Talas, Hacılar, Kocasinan ve Melikgazi ilçelerinde etkili oldu. Bu bölgelerde ve sayfiye evlerinin bulunduğu bölgelerde çicek açan meyva ağaçları kar yağışından olumsuz etkilendi. Kayseri ve çevresinde dün gece en düşük sıcaklık eksi 2 derece oldu. Meteoroloji uzmanları Kayseri ve çevresindeki çiftçi ve meyve üretecilerini don tehlikesine karşı uyardı. Erciyes Dağı’na yaklaşık 19 santimetre kar yağdı.
Mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları balık avında sorun yaşanmasına sebep oldu. Deniz suyunun sıcak olması balıkların soğuk denizlere kaçmasına yol açtı. Yağmurla birlikte de balık fiyatlarında artış yaşandı. İstavrit ve hamsinin kilosu 15 lira oldu. Av sezonundan umduklarını bulamadıklarını söyleyen balıkçılar, “Havaların mevsim normallerinin üstünde seyretmesi balıkların denizlerdeki sayısal miktarını düşürdü ve fiyatlarında bir miktar artışa neden oldu. Balık olmadığı için av sezonunun bitimi 15 Nisan’a çekildi. Bundan sonra artık balık bitti” dedi.
Tazesini bulmak zorlaşacak Kumkapı’daki balık halindeki tezgâhlarda az ve pahalı satılan balıklar göze çarpıyor. Taze hamsinin kilosu 12-15 TL. Balıkçılar önceki yılları hatırlatıyor, “Normali bu dönemde 8-10 lira. Bazı balıklarda geçen aya göre 5 ile 10 liralık bir artış var. Bun-
dan sonra balığın tazesini bulmak da zorlaşacak. Bulsanız bile çok pahalı olacak”. Kadıköy Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı İsmet Çolakoğlu, Aydınlık’a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “1 Eylül’de av sezonunun başlamasıyla birlikte balıkçılar ‘Vira Bismillah’ diyerek denizlere açıldı. Ancak Aralık ayının başından beri hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi başta olmak üzere kaçak tirol avcılığı ve deniz kirliliğinin
had safhaya varması yüzünden yasaklar başlamadan av sezonu bir anlamda kapandı. Deniz suyu sıcaklığı 10-11 derece. Avlanma için suyun soğuması ve balığın yüzeyde toplanması gerekiyor. Soğuk denizlerde oksijen oranı sıcak denizlere oranla daha fazladır ve balıkların besini olan planktonlar da yüzeyde yaşar. Ancak havalar soğumadığı için balıklar dağınık biçimde dolaşıyor veya başka denizlere kaçıyor. Bu yüzden balıkçılar eli boş dönüyordu.”
Kamuda doktor başına bin 23 hasta düşüyor
Türk Sağlık-Sen’in araştırmasına göre, Türkiye’de 130 bin doktor görev yapıyor. Sağlık Bakanlığı’nda görevli doktor sayısı 75 bini buluyor. Sağlık Bakanlığı’ndaki görevli doktorlar dikkate alındığında bir doktora bin 23 hasta düşüyor. Bu doktorların 33 bin 812’si uzman, 32 bin 607’si pratisyen ve 8 bin 500’ü asistan olarak görev yapıyor. En fazla doktor çalışan il sıralamasında 10 bin 558 doktor ile İstanbul’u, 5 bin 686 doktorla Ankara, 4 bin 112 doktorla İzmir takip ediyor. Tunceli 99’la çalışan doktor sayısında en altta. Tunceli’yi ise 105 doktorla Bayburt ve 112 doktorla Ardahan takip ediyor. En az uzman da 44 doktor ile Tunceli’de yer alıyor. Bunu Bayburt ve Gümüşhane izliyor. Araştırmaya göre, Türkiye’nin 100 bin kişiye düşen doktor sayısında OECD ortalamasını yakalaması için doktor sayısını 245 bine çıkarması gerekiyor. Türkiye’nin 115 bin doktora daha ihtiyacı bulunuyor.
14 MART 2014 CUMA
DOLAR
Perşembe 2.2285 Çarşamba 2.2353
Hazırlayan: Recep ERÇİN
EURO
BORSA
Perşembe 3.1052 Çarşamba 3.1060
Perşembe 63.459 Çarşamba 62.709
ALTIN
(Cumh.)
Perşembe 657 TL Çarşamba 658 TL
FAİZ
Perşembe % 11.44 Çarşamba % 11.57
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
PETROL (Brent)
Perşembe $ 107.72 Çarşamba $ 108.34
*Serbest piyasa satış fiyatları
UZMANLAR ALTIN FİYATLARINDAKİ HAREKETLİLİĞİ DEĞERLENDİRDİ
Altının yükselişi sürecek Ukrayna’daki gerginlik sonucu altındaki yükselişin satış için fırsat sunduğunu belirten uzmanlar savaş riskinin artmasının geçici görünen fiyatlardaki yükselişin sürmesine neden olacağını belirttiler
A
ltının gram fiyatı iç piyasada 98 lirayı gördü. 2012’nin Mart ayından bu yana en yüksek düzeyine çıkan altının gram fiyatı son bir yılda yüzde 4.7 arttı. Altının gram fiyatında son beş yılda görülen artış da dudak uçuklatacak cinsten. Buna göre 2009’un Mart ayında 44 lira civarında seyreden altının gram fiyatı son beş yılda yüzde 117 oranında artış kaydetti. Küresel piyasalara baktığımızda da son bir yıllık dönemde altının ons fiyatı, 19 Eylül 2013’te çıktığı 1.371,58 dolarlık zirveyi dün yeniden gördü. Genellikle belirsizlik dönemlerinde hızla artan talep sonucu fiyatı yükselen altının, son dönemde yeniden ekonomi gündeminin merkezine oturması üzerine uzmanlarla konuştuk.
EKONOMI SERVİSİ
Recep ERÇİN
‘Altınlarınızın yarısını satın’ Altın piyasası uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk, fiyatların satış için uygun olduğunu elinde altın bulunduranların mevcut stoklarının yarısını bu fiyattan satabileceklerini söyledi. Fiyatların ani yükselişini haftasonu Kırım’da yapılacak referandumla ilişkilendiren Yıldırımtürk, Türkiye’de de yerel seçimlere kadar siyasi belirsizliğin sürecek olması nedeniyle yatırımcıların satış için bekleyebileceğini de kaydetti.
Çin ve Ukrayna tetikledi Altın fiyatlarında özellikle Rusya-Ukrayna arasında yaşanan gerilimin tırmanmasıyla yükselişin gördüldüğünü kaydeden İntegral Menkul Değerler analisti Tuğba Özay, “Çin’de yaşanan gelişmeler ve son veriler her ne kadar olumsuz açıklanmış olsa da altın güvenli liman özelliğini korumakta. Çin tarafından açıklanan sanayi üretimi ve perakende satış verileri sonrası yeniden ön plana çıkan Çin’in ekonomik büyümesindeki daralma endişeleri, altında da 1375 seviyelerinde aşağı yönü baskıya sebep oldu’’ dedi. “Altındaki yükselişin sebebine baktığımızda Çin’in yanı sıra Ukrayna eksenli jeopolitik gerginliklerin sürmesi’’ yorumunda bulunan Özay,
Vicdanlarını piyasaya satanlar
Tuğba Özay
Aydınlık’a konuşan Özay, Rusya gerginliğinin azalmasının altında satış için ilave bahane olacağını söyledi.
şu bilgileri verdi: “16 Mart’ta referandum olması nedeniyle endişelerin artması altında fiyatları bir miktar daha yükseltebileceği gibi ABD tarafından açıklanacak veriler ve FED’in tahvil alım programını ne zaman bitireceği altın fiyatları açısından da önemli olacak. ABD tarafından olumlu açıklanacak birkaç veri ile birlikte altında yeniden satışların ön plana çıkması söz konusu olabilir. Çin’in ekonomik büyümesinde yaşanacak sıkıntı fiziksel altın talebini azaltacaktır. Rusya gerginliğinin azalması ile bu durum altında satış için ilave bahane olacaktır.’’
‘ABD’yi yakından takip edin’ Yerli yatırımcı açısından özellikle yaz aylarında talep artışı nedeniyle gram altın fiyatlarında bir yükseliş söz konusu olabileceğini belirten Özay, “Gram bazında yatırım yapacak yatırımcılar ABD tarafındaki gelişmeleri yakından takip etmeli ve kısa vadeden ziyade uzun vadede yatırım yapmak amacıyla altına yönelmeli’’ önerisinde bulundu.
Manukyan: Orta ve uzun vadede artış görülecek Altın fiyatlarına ilişkin sorularımızı yanıtlayan İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Uluslararası Piyasalar Müdürü Şant Manukyan da, “Son yükseliş ağırlıklı olarak Ukrayna kaynaklı jeopolitik alımlardan oluşuyor. Zira Gümüş gibi normalde altınla beraber ve hatta altından daha hızlı hareket eden bir metalin aynı performansı gösteremediğini görüyoruz. Ancak hareketi başlatan ABD’de reel faizlerin gerilemesi oldu. Uzun vadede de daha yüksek fiyatlar için ABD reel faizlerinin çok yükselmemesi gerekiyor’’ dedi.
Türkiye’deki hareket dolar/TL paritesinden Türkiye altın fiyatlarının onstaki hareketten daha çok
Şant Manukyan dolar/TL paritesinde yaşanan yükselişten etkilenmiş durumda olduğunu belirten Manukyan, hediyelik altın almayı düşünenler için şu tavsiyede bulun-
du: “Şayet Ukrayna konusunun fazla büyümeyeceğini düşünüyorlarsa alabilirler, ancak savaş beklentisi artar ise altın fiyatlarında da yukarı hareket kaçınılmaz olacak sürecektir.’’ Orta ve uzun vadede altın fiyatlarındaki yükselişin sürmesini beklediklerini ifade eden Manukyan, “Kısa vadede ise, FED’in ne zaman faiz artıracağına bağlı bir hareket olacaktır. İstihdam piyasasında görülen toparlanmanın kuvvetlenmesi durumunda FED’in 2015’in ilk çeyreğinde faiz artışına gidebileceği görüşü oluşursa bu baskı yaratır. Aksine faiz artışının öteleneceği fikri baskın gelirse Altın daha kısa bir süre içinde yukarı momentumuna başlayacaktır’’ görüşünü savundu.
Yandaş işadamına kıyak çiftçiye kazık DERYA DERVİŞ
A
KP iktidarının 9 Mart 2014’te Resmi Gazete’de yayımlanan bakanlar kurulu kararıyla, 2014 yılında sulama elektriği borcu olan üreticiler, bu borcu kapatmadıkları sürece artık tarımsal desteklemeden yararlanamayacaklar.
‘AKP’den çiftçiye kazık’ Sakine Öz
Kararın kamuoyunda duyulması üzerine tepkiler artarken CHP Milletvekili Vahap Seçer’den sonra CHP Manisa Milletvekili Sakine Öz de konuyu Meclis gündemine taşıdı.
Ülke genelinde, elektrik dağıtımının özelleştirilmesi sonrasında yaşanan ödeme sorunlarının birçok üreticiyi mağdur ettiğini belirten Milletvekili Sakine Öz, “Elektrik dağıtım özelleştirmesinin ardından firmaları koruma derdine düşen hükümetin, çiftçiye bir kazık daha atarak, elektrik borcun varsa tarımsal desteklemeyi durdururum” demesinin hukuken hiçbir geçerliliği olmadığını ifade etti.
Çiftçiye elektrik tehdidi İbrahim Kalın ile işadamı Abdullah Tivnikli arasında geçtiği iddia edilen ses kay-
dındaki “elektrik dağıtım firmalarının alacaklarının devlet eliyle karşılanması” uygulamasının, bu Bakanlar Kurulu kararıyla yeni bir boyut aldığını savunan Öz, önergesinde şu görüşleri savundu: “İbrahim Kalın ile işadamı Abdullah Tivnikli’ye ait 18 Kasım 2013 tarihli ses kaydında, elektrik dağıtım firmalarının tahsilat sorunları görüşülmüştür. Bu ses kaydında, Tayyip Erdoğan’ın Dicle Elektrik A.Ş’nin tahsil edemediği ve yüzde 60-70 oranında olduğunu iddia ettiği kaçak elektrik bedellerinin Ağustos 2014’e
kadar devlet tarafından karşılanması yönünde talimat verdiği belirtilmiştir.”
Bakanlar Kurulu kararıyla tapeler anlam kazandı “Şimdi bu kayda tekrar dikkat edelim ve yeni Bakanlar Kurulu kararıyla birlikte değerlendirelim” diyen Sakine Öz,Firmaların elektrik tahsilatı zararını karşılamak için devletin kasasını açanlar, iş üreticimize gelince kapıyı sonuna kadar kapatıyor; ‘ya elektrik borcunu ödersin ya da tarımsal desteklemeni keserim’ diye resmen tehdit kararları alıyor” ifadelerini kullandı.
Haziran Ayaklanması sırasında evinden ekmek almak için dışarıya çıkan 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın polis tarafından atılan gaz kapsülüyle yaralanması hepimizi derinden üzmüştü. O tarihten sonra Okmeydanı Devlet Hastanesi’nde tam 269 gün boyunca yaşam savaşı veren Berkin’in Salı günü aramızdan ayrılması, hepimizi yasa boğdu. Yüzbinlerce yurttaşımız da önceki gün Berkin’i son yolculuğuna uğurlamak üzere Şişli’deydi. Türkiye halkının kalbi o gün Berkin’in 16 kilogramlık bedeninin ağırlığı altında çarptı. Fakat, işin acı tarafı hayat devam ediyordu. Borsa, dolar, avro, altın, faiz, cari açık vs... Ekonominin de gündemi yoğundu. Yoğundu ama aynı günün gecesi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sözleri ile bir gün sonra yani dün bazı gazetelerin ekonomi sayfalarındaki başlıklar vicdanları bir kere daha yaraladı. Berkin Elvan’ı uğurladığımız günün akşamı bir televizyon kanalında soruları yanıtlayan Tayyip Erdoğan’a, bir ‘gazeteci’; “Berkin Elvan’ın ölümü ve olaylar üzerine kur hareketi oldu. Bir kırılganlık var mı?’’ diye sorabiliyordu. Ve o Başbakan bu soruya, “Türkiye o işleri aştı. Bunların hiçbirisi sadece böyle bir ani rüzgar gibidir gelir geçer. Mayıs ve Haziran’da da aynı şeyi yaptılar. Öyle kaçış maçış söz konusu değil. Bugün de sabah öyle biraz olumsuz şey oldu. Akşama doğru borsa yükselmeye başladı. Faiz kendi rayına oturmaya başladı. Böyle bir şey söz konusu değil. Tekrar aynı şekilde devam eder. Türkiye ekonomisinin zemini sert, sağlam’’ diye yanıt verebiliyordu. Ve bir gün sonra yani dün, evet hayat devam ediyordu. Tayyip Erdoğan ve ona “Berkin öldü, döviz çıktı. Ne diyorsunuz?’’ diye sorabilen ‘gazetecinin’ mantığıyla düşünen piyasa vicdanlı gazeteler de vardı. Söz konusu gazetelerin dün ekonomi sayfalarında çıkan haberleri yorumsuz veriyorum: SÖZCÜ: Berkin öfkesi doları ateşledi... H A B E R TÜRK: Berkin Elvan’ın ölümüyle uluslararası 13 MART 2014 - SÖZCÜ ‘FED’ gerilimi faizi ve doları yükseltti... TARAF: Kırım gerilimine Berkin Elvan’ın cenazesinin yarattığı siyasi belirsizlik 13 MART 2014 - HABERTÜRK eklenince bono faizi 4.5 yılın zirvesine çıktı... KARŞI: Milyonların uğurlaması yurt içi piyasaları sarstı... 13 MART 2014 - TARAF İktidarı boyunca Türk ekonomisinin akıbetini sıcak paranın insafına bırakan Erdoğan belki de haklıydı. Piyasa vicdanlılar gibi piyasaların vicdanı da Berkinle13 MART 2014 - KARŞI rin acıysıyla değil, ABD’den gelen verilerle sarsılıyordu. Takdir okuyucularımızındır.
Fındık fiyatında ‘Konsey oyunu’ iddiası AYDINLIK / TRABZON Ulusal Fındık Konseyi’nin (UFK) fındık fiyatlarını düşürmeye çalıştığı öne sürüldü. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu Üyesi, TZOB Karadeniz Bölge Temsilcisi ve Arsin Ziraat Odası Başkanı Hasan Kozoğlu, 2013 yılı fındık rekolte tahmini ile borsalarda tescili yapılan fındık miktarının ne anlama geldiğini bilmeyenlerin yalan yanlış açıklamalarla piyasaya darbe vurduklarını belirtti. Kozoğlu, Türkiye Ziraat Odaları Birliği tarafından açıklanan 484 bin 268 tonluk fındık rekolte tahmininin, borsalarda tescili ya-
pılan fındığı değil, 2013 yılında üretilecek fındık miktarını ifade ettiğini bildirerek, “Ticaret borsalarında tescili yapılan fındık miktarının fazla olması, depolanma imkanı ve bir sezon sonra
borsada tescilinden kaynaklanıyor” dedi.
UFK ne yapmak istiyor UFK’nın açıklamalarının zamanlamasına dikkat çeken Kozoğlu
şunları söyledi: “Özellikle hava şartlarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi sonucu, gerçekleşebilecek ilkbahar donlarının 2014 ürünü fındığa verebileceği zarar göz önünde tutularak, fiyatların daha da artmaması için yapılmış gibi bir izlenim alıyorum. Fiyatları düşürmeye çalışıyorlar. Yönetim Kurulu’ndaki 9 üyeden 7’si tüccardan oluşan Ulusal Fındık Konseyi’nin (UFK) tüccarı temsil ettiğini söylemek yanlış olmaz. Üretici daha tarlada çalışmaya başlamadan alivre yöntemiyle fındık satanların ekmeğine yağ süren bu tür açıklama yapmalarını ‘manidar’ buluyoruz.”
T.C. GAZ OSMANPA A 2. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2008/3334 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: Ta nmaz n Özellikleri : İstanbul İl, Gaziosmanpaşa İlçe, Küçükköy Mahallesi, 3437 Ada, 7 Parsel 142,00 M2 yüzölçümlü üç katlı ve altı daireli kargir apartman niteliğinde 16/90 arsa paylı birinci kat 4 nolu bağımsız bölüm de kayıtlı olup taşınmaz İstanbul ili Gaziosmanpaşa ilçesi Fevziçakmak Mahallesi 764.sokak N:9 mevkiinde zemin kat+2 normal kattan ibaret 3 katlı bir apartmandır. Apartmanın dış cephesi boyalı olup, boyalar eskimiş vaziyettedir. Dış kapısı demir, giriş sahanlığı ve kat sahanlıkları karo mozaik, merdiven basamakları dökme mozaik kaplıdır. Her katta çift daire mevcuttur. Mevcut apartman yaklaşık olarak 20 yıllıktır. 1 .kat 4 nolu bağımsız bölüm olan mesken nitelikli taşınmazın dış kapısı ahşap 1 yatak odası, salon, mutfak, banyo, Wc, koridor ve 2 adet balkondan ibaret olup 50.00 m2 civarında bir alana sahiptir. Dairenin salomyatak odası ve koridorun yer döşemeleri mineflo, duvarlar plastik boyalıdır. Mutfak, banyo, Wc ve balkonların yer döşemeleri karo seramik, mutfak ve banyo - Wc nin duvarları yarıya kadar karo fayans kaplıdır. Dairenin iç kapıları ahşap, dış pencereler ve balkon camekanları alüminyumdur. Dairede doğalgazve kalorifer yoktur. Taşınmazın konum itibarı ile alt ve üst yapısı tamamlanmış her türlü belediye ve sosyal imkanlardan istifade edecek konumda civarın talep gören konut alanında kalmaktadır. mar Durumu : Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 04.09.2013 tarih 45600 sayılı yazılarına göre 07.08.2006 tarih 1/1000 ölçekli Tem Güneyi Rev.uygulama imar planında bitişik nizam 4 katlı konut alanında kalmaktadır. K ymeti : 45.000,00 TL KDV Oran : Alacaklı Girişim Varlık Yönetim AŞ ve satışa iştirak edecek 3.şahıslar KDV’den istisna tutulacaktır. Kayd ndaki erhler : “2981 ve 3290 sayılı kanunlar uygulaması nedeniyle imar uygulamasına tabi tutulmuştur, “şerhi mevcut olup şerhle birlikte satılacaktır. 1. Sat Günü : 29/04/2014 günü 11:00 - 11:10 aras 2. Sat Günü : 27/05/2014 günü 11:00 - 11:10 aras Sat Yeri : İSTANBUL GAZİOSMANPAŞA 2.İCRA MÜDÜRLÜĞÜ ODASI
Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır, ihale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2008/3334 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 28/02/2014 (İİK m. 126)_ (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. BASIN: 16715 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
T.C. ANKARA 1. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/13509 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri : TA INMAZIN Özellikleri : Ankara ili Keçiören ilçesi Yakacık mahallesi 4149 ada 10 parsel sayılı zemin kat 1 nolu bağımsız bölüm mesken niteliğindeki taşınmaz Özellikleri: Dairenin giriş kapısı çeliktir. Daireye ait doğalgaz sayacı bulunmaktadır., Binanın zemin katında bulunmaktadır. 1 nolu daire, antre, 3 oda, salon, mutfak, wc ve banyodan oluşmakta olup, odalardan 2 tanesi salona açılmaktadır. Antrenin zemini seramik kaplı, duvarları ve tavam sıva üzeri plastik boyalıdır. Salon ve 3 odanın zeminleri marley kaplı, duvarları ve tavanları sıva üzeri plastik boya yapılıdır. Mutfak zemini seramik kaplı, duvarları ve tavam sıva üzeri plastik boyalıdır. Mutfak tezgahı ve evyesi mermer olup, tezgah alnı seramik kaplıdır. Alt ve üst mutfak dolapları, Aspiratör ve Luna Ocean marka hermetik tip doğalgaz kombisi bulunmaktadır. Banyo zemini ve duvarları 1,50 metreye kadar seramik kaplı duvarların kalan kısmı ve tavam sıva üzeri plastik boya yapılıdır. Lavabo ve batarya mevcuttur. Wc zemini ve duvarları 1,50 metreye kadar seramik kaplı, duvarların kalan kısmı ve tavanı sıva üzeri plastik boya yapılıdır. Alaturka wc taşı ve lavabo bulunmaktadır. İç kapılar eski tip ahşap doğramadır. Pencereler ise ahşap doğrama ve tek camlıdır. Tüm pencereler demir korkulukla kapatılmıştır. Dairenin ısınma sistemi doğalgaz kombili kat kaloriferi şeklinde olup, daire güneş görür ve mesken olarak kullanılmaktadır. Daireyi kiracı kullanmaktadır. Dairenin bulundu u bina ise; 3 kapı numaralı Murat Apart mam, her türlü alt yapısı mevcut her türlü belediye hizmetlerinden faydalanma imkanına sahip bir bölgededir. Bina, 1 bodrum kat+ zemin kat +3 normal kat olup, betonarme karkas yapı tarzında inşa edilmiştir. Dış cephesinde, sıva üzeri boya yapılmıştır. Binanın giriş kapısı demir doğramadır. Giriş zemini ve merdivenler mozaik kaplamadır. Merdiven yan duvarları 1,20 metre yüksekliğe kadar mozaik kaplı, merdiven yan duvarlarının kalan kısmı ve tavam sıva üzeri boya yapılıdır. Binanın normal katlarında 4 er adet daire bulunmaktadır. Ayrıca açık otoparkı mevcuttur. Saftşma karar verilen dairenin tapu kaydında eklentisi olarak kömürlü ü de bulunmaktadır. Adresi : Yakacık mahallesi Çilek Sok. No. 3 Zemin Kat Murat Apt Keçiören Ankara Yüzölçümü : 59 m2 Arsa Pay : 54/1000 imar Durumu : Taşınmazın bulunduğu parselin ayrık nizam 4 katlı emsalli konut alanı kullanımına ayrıldığı belediyece bildirilmiştir. K ymeti : 80.000,00 TL KDV Oran : KDV kanunu gereği satış üçüncü kişiler de dahil KDV den muaft r.
Kayd ndaki erhler : İpotek, İİK nun 150/c şerhi 1. Sat Gönü : 21/04/2014 günü 10:00 - 10:05 arası 2. Sat Günü : 21/05/2014 günü 10:00 - 10:05 arası Sat Yeri : 1 NOLU MEZAT SALONU (ANKARA ADLİYESİ YANI) Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanh alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artana günündenönceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirakedeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından do ğan vergiler satış bedelinden Ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarım dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir, ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yaürmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde İsteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir 6- İş bu ilan İİK’nun 127. Maddesi gereğince tapuda adresi bulunmayan tapuda ismi tam olma yan veya tapuda kayıtlı adresinde bulunrnmayan ve adli tebligatı iade edilen tebligat yapılamayan ilgililere tebliğ yerine kaim olunur. 7- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/13509 Esas saydı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 06/03/20I4 BASIN: 16601 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
14 MART 2014 CUMA
Hazırlayan: Gizem ERTUĞRUL KOÇ halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Üç aday kardeşliğin kentinde buluştu
Berkin için yürüdüler
İşçi Partisi’nin üç iddialı adayı Hatay’da bir araya geldi. İstanbul adayı Levent Kırca, Samandağ adayı Selim Kamacı ve Defne adayı Cafer Özenir, binlerin katıldığı coşkulu toplantılara damga vurdu HÜSEYİN GÜLER / HATAY
İ
şçi Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Levent Kırca, partisinin Defne ve Samandağ adayları Cafer Özenir ile Selim Kamacı’ya destek vermek üzere gittiği Hatay’da, binlerce yurttaşla bir araya geldi. Samandağ’ın Mızraklı beldesinde düzenlenen toplantıya yaklaşık 2 bin yurttaş katılırken, Defne’deki toplantıda da bini aşkın yurttaş hazır bulundu. Defne ve Samandağ’da sokak sokak dolaşan, esnafı, pazarları, kahvehaneleri ziyaret eden ve “Suriye sınırında kardeşlik nöbeti” vurgusu yapan Kırca, tek tek görüştüğü tüm yurttaşlardan İşçi Partisi’ne oy verme sözü aldı. Kırca’nın sokak çalışmaları da adeta karnaval havasında geçti. Kırca’yla şakalaşanlar, sarılanlar, sevinçten ağlayanlar oldu. Gittiği her yerde, vatandaşlar poz poz hatıra fotoğrafları çektirdi.
İlk durak Harbiye Hatay’daki ikinci gününde Kırca’nın ilk durağı, partisinin Harbiye’deki seçim bürosu oldu. Kırca, Cafer Özenir’in başkan seçilmesi durumunda, bir sanatçı olarak Özenir’in hizmetinde ola-
cağını söyledi. “Defne’ye gerekir Cafer Özenir” sloganları eşliğinde sözü alan İP Defne Adayı Özenir ise “Defne’de kardeşlik rüzgârı estireceğiz. Halkçı ve devrimci bir belediye sözü veriyorum. Bizim söylediklerimiz Mustafa Kemal’in ilkeleridir. Biz bunun hem takipçisi hem kurucusu olacağız. Bunun için el birliği yapalım” diye konuştu.
Mızraklı’da coşkulu karşılama Aynı gün Defne’den Samandağ’a giden Levent Kırca, Selim Kamacı ile birlikte 7 bin nüfuslu Mızraklı beldesinde 2 bin kişilik salonu dolduran yurttaşlara seslendi. Mızraklı halkı, İşçi Partisi heyetini davul zurnayla, coşkuyla karşıladı. CHP’den istifa ederek İşçi Partisi’ne katılan Mızraklı Belediye Başkanı ve Samandağ Belediye Meclisi üyesi Adayı Mahmut Yüksek, toplantının açış konuşmasında 5 yılda beldeye kazandırdıklarını anlattı. Yüksek, “Biz Samandağ’ı Selim Kamacı ile birlikte doğu Akdeniz’in yıldızı yapacağız” dedi. İP Samandağ Belediye Başkan Adayı Selim Kamacı da “Sizlere söz veriyoruz; namuslu, dürüst ve eşitlikçi bir belediye kuracağız” diye konuştu.
Üç fidan için üç karanfil Kırca, Haziran Ayaklanması’nda Hatay’da şehit düşen Abdullah Cömert ve Ahmet Atakan’ın vuruldukları yerleri de ziyaret etti. Armutlu Mahallesi’nde bir çiçekçi Kırca’ya Hatay’ın direniş şehitleri Abdocan, Ahmet Atakan ve Ali İsmail Korkmaz için 3 karanfil hediye etti. Ardından şehitler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Kırca “Ben İşçi Partili bir sanatçı olarak katillerden hesap soracağıma şerefim üzerine yemin ediyorum” dedi.
emir” diye seslendi.
‘Önümüz açık’
Bayram Yurtçiçek Levent Kırca
‘O emir seni yakacak’ Alkışlar ve sloganlar eşliğinde mikrofonu alan Levent Kırca, konuşmasına “Sizlere Genel Baş-
Selim Kamacı
Mahmut Yüksek
kanım Sayın Doğu Perinçek’in emaneti olan selamlarını getirdim. En yakın zamanda Samandağ’da sizlerle birlikte olacak” sözleriyle başladı. Salondan, “Öncü, cesur Doğu Perinçek” sloganları yükseldi. Samandağ’daki arkadaşlarına gönülden kefil olduğunu belirten Kırca, “50 yıllık sanat hayatım boyunca Türkiye’nin bölünmesine karşı çıktım, hep bu mücadeleyi verdim. Barikatları yıkıyorum, gaz yiyorum, cop yiyorum. Yaşım kaç? 64. Etrafıma bakıyorum kimler var yanımda diye. İP’li dostlarım, TGB’li yiğitler var” diye konuştu. Berkin Elvan’ın yaşamını yitirmesinden duyduğu üzüntüyü dile getiren Kırca, Tayyip Erdoğan’a da “Polise vur emrini verdin ya, o emir seni yakacak, sonun olacak o
Kırca’nın Hatay’daki son durağı, yine Defne oldu. Bin kişilik bir düğün salonunda düzenlenen toplantıda, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve diğer yurtseverlerin Silivri zindanından çıkmalarının sevinci yaşandı. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarıyla başlayan toplantıda konuşan İP Genel Başkan Yardımcısı Bayram Yurtçiçek, seçimlere Amerika’nın Suriye, Irak ve Türkiye’de kaybettiği bir dönemde gidildiğini belirterek “Önümüz açık, 30 Mart’ta zaferler yaşayacağız” dedi. İP Belediye Başkan Adayı Cafer Özenir de, Defne’nin yeni kurulacak bir ilçe olduğuna dikkat çekerek, belediyenin işinin ehli kişiler tarafından yönetilmesi gerektiğini söyledi. Özenir, “5 yıldır Çekmece Belediye Başkanı’yım. Birikim ve deneyimlerimi Defne halkı için kullanmaya hazırım” dedi.
‘Bilal ekmekle değil pastayla besleniyor’ AYDINLIK / KASTAMONU
C
HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kastamonu mitinginde yaptığı konuşmada, “Tayyip Bilal’i ekmeğe gönder” sloganına gönderme yaparak, “Bilal ekmek yemiyor ki, o pastayla besleniyor. Ne ekmeği? Ekmek sizin için... Fakir fukaranın işi ekmek. O pastayla, balla, yağla besleniyor” dedi.
‘TİB kayıtlarını yayınla’ Yolsuzluk iddialarını içeren ses kayıtları için Başbakan Erdoğan’ın “montaj” dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Kendisine çağrı yaptım; montajsa ispat diyorsan hep beraber mücadele edelim. Bir ülkenin başbakanın sesi montaj yapılmamalı. Ama dedim ki, ispat etmek çok kolay; TİB var, bağımsız bir kuruluş. Kendine gü-
İşçi Partisi seçim bürosuna saldırı
Defne Sümerler Mahallesi’nde açılan İşçi Partisi seçim bürosu, önceki gece geç saatlerde saldırıya uğradı. Polis ekipleri, İşçi Partisi merkez seçim bürosunu arayarak saldırıyı haber verdi. Kapı ve pencere camları kırılan bürodan herhangi bir şey alınmadığı tespit edildi. Görgü tanıkları, saldırıyı Cafer Özenir yüzünü puşi ile saran bir kişinin yaptığını söyledi. Olay yerinde açıklama yapan İP Genel Başkan Yardımcısı Bayram Yurtçiçek, saldırının bir kışkırtma girişimi olduğunu belirterek, “Bu tür saldırılar bizi küçültmez, büyütür. Kararlı duruşumuzu sağlamlaştırır. Seçimde Defne Belediyesi’ni alarak, ayrıştırmaları başlattıkları Hatay’dan Türkiye’yi birleştireceğiz” dedi. İP Defne Adayı Dr. Cafer Özenir de şunları söyledi: “Siyasi arenada karşımıza çıkamayanlar bu tür provokasyonları tercih etmektedirler. Burada kuracağımız Çağdaş ve Atatürkçü belediyeden korkuyorlar. Halkımın sağduyusuna güvenim tamdır. Bunun cevabını 30 Mart akşamı en güzel şekilde verecektir.”
AKP’li Diyarbakır’ı ‘Amed’ yaptı
veniyorsan TİB kayıtlarını yayınla. Niye yayınlamıyor; çünkü gerçek” ifadelerini kullandı. “Tayyip Erdoğan’ın unvanını tüm dünya öğrendi” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti: “‘Ben neyi çaldım’ diyor; insaf ya! Oğluna bakmıyor musun; 1 milyar dolar var evde. Bakanların çocuklarına bakmıyor musun; daha ne diyeceksin! Kul hakkı yemek günah değil mi Allah aşkına!”
Kemal Kılıçdaroğlu
CHP’liden Sema Pekdaş’a oy yok İşçi Partisi Konak Belediye Başkan Adayı Bülent Karagöz, ilçedeki muhtarlarla kahvaltıda bir araya geldi. CHP ve MHP’nin, İşçi Partisi’nin yaptığı birleşme çağrısını reddettiğini anımsatan Karagöz şöyle konuştu: “Ne Atatürk ve Türk Bayrağı’nı türbanla eş tutan CHP’nin açılımcı adayı Sema Pekdaş’a, ne de milletin birleşme ihtiyacına sırtını dönüp, kendi koltuğunun derdine düşen DSP Adayı Hakan Tartan’a mecbur değilsiniz. Oylar bölünmesin diyenler, Türkiye’nin bölünmesine sessiz kalarak destek olanlardır. İşçi Partisi’ne oy vermek bir tercihten öte yurtseverlik görevidir.” Konuşmanın ardından muhtarlar da söz alarak düşüncelerini ifade etti. Mimar Sinan Mahallesi Muhtarı Gülay
Levent Kırca Harbiye’de seçim çalışmalarını yürüttüğü sırada liseliler, Haziran Ayaklanması’nda başından gaz kapsülüyle vurulan ve 11 Mart’ta hayatını kaybeden Berkin Elvan için yürüyordu. Kırca’yı gören liseliler, seçim konvoyunun yanına geldiler ve yürüyüş Kırca’nın konvoyuyla beraber, alkışlar ve sloganlarla devam etti. Uğur Mumcu Meydanı’nda liselilere hitaben bir konuşma yapan Kırca, Berkin’i ülkeyi bölmek ve Cumhuriyet’i yıkmak isteyenlerin katlettiğini söyledi. Kırca “Berkin kardeşimizin hesabı sorulacaktır. ‘Emri ben verdim’ diyenlerin sandıklara gömülmesi, bu ülkenin faşistlerden temizlenmesi gerekmektedir. Bizler Mustafa Kemal’in askerleri olarak şehitlerin ailelerine başsağlığı diliyoruz” diye konuştu.
Pekcan, CHP üyesi ve delegesi olduğunu belirterek, “Sema Pekdaş’ın düzenlediği kahvaltıya konumum gereği gitmem gerekirken gitmedim. Kimse beni Cumhuriyet düşmanlarına oy vermeye ikna edemez. Bunu kabul edemiyorum. Atatürk ve Türk Bayrağı’nı savunan İşçi Partisi’ne oy vereceğim” dedi. Muhtarlar Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi ve Sümer Mahallesi Muhtarı Ayşe Taylan da bugüne dek hep CHP’ye oy verdiğini anlattı ve “Bu sefer CHP’ye oy vermemek için kendimi garantiye aldım ve Kur’an’a el basarak yemin ettim. Ben Atatürk ve Türk Bayrağı neredeyse oradayım. Bunun için oyum bu sefer İşçi Partisi’ne” şeklinde konuştu.
AKP Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Galip Ensarioğlu, kente Kürtçe pankartlar astırdı. Kentin çeşitli noktalarında yer alan pankartta, “Diyarbakır artık huzur istiyor” sloganı yer aldı.
Bahçeli’den ‘tırmanan gerilim’ uyarısı AYDINLIK / AYDIN
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçim ça- Devlet lışmaları kapsamında ön- Bahçeli ceki gün geldiği Aydın’da ilçe ziyaretlerine dün de devam etti. Çine’de konuşan Bahçeli, Türkiye’de “gerilim stratejisi” uygulandığını, her gün olay yaşandığını ve şiddetin arttığını belirterek, siyasi partilerin ve toplumun her kesiminin sağduyulu davranması gerektiğini söyledi. Seçimlere 17 gün kaldığını hatırlatan Bahçeli, şöyle konuştu: “Türkiye’de 17 gün içerisinde neler olabileceğini bugünden kestirmek çok zor. Seçimler geliyor, gidiyor. Ama kalıcı olan; devlettir, milletin birliğidir ve toprağın bütünlüğüdür, her şeyden evvel de kardeşliğimizdir. Onun için çok soğukkanlı, sabırlı olmayız, gerçekleri görmeliyiz. Bazı yanlışlıklar var, onların üzerine gidilmesi gerektiğine inanmalıyız.”
Hazırlayan: Emine DÖLEK
14 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
“B
Ergenekon davasından tahliye olan gazeteci Tuncay Özkan, avukatı Hüseyin Ersöz aracılığıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) verdiği 10 sayfalık dilekçede, Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile üye hakimler Hüsnü Çalmuk, Sedat Sami Haşıloğlu, Mehmet Fatih Uslu, Nihat Topal ve Ercan Fırat hakkında yetkisiz olarak tutukluluk halinin devamına karar verdikleri gerekçesiyle soruşturma başlatılmasını talep etti. Dilekçede, görevleri 6 Mart’ta sona eren Ergenekon hakimlerinin tahliye talepleri Nöbetçi İstanbul Ağır Ceza Mahkemelerinde görüşülürken, gazetecilere tahliye taleplerinin reddine ilişkin karar dağıttıkları hatırlatılarak, şöyle denildi: “Açıklama, diğer mahkemeleri etkilemek amacıyla yapılmış olan bir girişimdir ve ‘Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs Suçu’nu’ meydana getirmektedir” İSTİHBARAT SERVİSİ
Hasip Kaplan
PKK’lıların taziyesinde komutanları hedef aldı
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Şırnak’ın Silopi ilçesinde çeşitli tarihlerde yaşamını yitiren ve önceki günlerde kimlik bilgileri açıklanan 15 PKK’lı için kurulan taziye çadırını ziyaret etti. Gazetecilere açıklamalarda bulunan Kaplan, 1990’lı yıllarda Fırat’ın ötesinde binlerce Kürt köyünün yakıldığını, 17 bin 500 faili meçhul cinayet işlendiğini iddia etti. Kaplan şöyle konuştu: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında bunlar tescil edildi. Bunlar tek tek tespit edildi. Ama ne yazık ki Ergenekon, Balyoz davalarında Fırat’ın ötesine dahi tek bir soruşturma açılmadığı için Silopi’de karargâh kuran, JİTEM’İ kuran, JİTEM’in en üstündekiler, Ersöz’ler, Küçük’ler, böyleleri tahliye edildi. Katil olanların tahliye edilmesi fikirlerinden dolayı tüm Şırnak Belediye başkanları ve siyasetçilerin tutuklu olması halkın öfkesine neden olmaktadır.”
Bedirhan Şinal tahliye edildi
Cumhuriyet gazetesine molotof kokteyli atılmasıyla ilgili dosyanın sanıklarından Bedirhan Şinal Ergenekon davasından tahliye edildi. Özel Görevli Mahkemelerin kaldırılması ve tutukluluk süresini 5 yılla sınırlayan yeni kanunun yürürlüğe girmesinin ardından, Ergenekon davasında sanıkların tahliye talepleri dün ağır ceza mahkemelerinde görüşülmeye devam etti. Cumhuriyet gazetesine yapılan molotof kokteyli saldırının sanığı Bedirhan Şinal’ın tahliyesine karar verildi. Ancak başka suçtan hükümlü olan Şinal cezaevinden çıkamayacak. Son dört günde Ergenekon davası kapsamında tahliye olan sanık sayısı 48’e ulaştı.
IŞİD teröristleri Türk toprağını işgal etti
Türkiye’nin yurtdışındaki tek toprak parçası olan ve Suriye’nin Halep kenti sınırlarında bulunan Süleyman Şah Türbesi çevresinin Irak Şam İslam Devleti Örgütü’nün (İŞID) kontrolüne girdiği bildirildi. Suriye Demokrat Türkmen Hareketi Sözcüsü Tarık Sulo Cevizci, IŞİD güçlerinin türbenin önünde bekleyişini sürdürdüğünü söyledi. Türbe ve çevresinin bir süredir Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kontrolünde olduğunu vurgulayan Cevizci, “Dünden bu yana bölgede yoğun çatışmalar yaşanıyordu. Özgür Suriye Ordusu bölgeden çekilmek zorunda kaldı. IŞİD güçleri “Süleyman Şah” türbesinin etrafını çembere almış durumda” dedi. Süleyman Şah Türbesi 1921’de Fransa ile yapılan Ankara Anlaşması’na göre, Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak kabul edilmiş ve Türk askeri tarafından korunması kararlaştırılmıştı.
Şu anda Boğaziçi Üniversitesi MütercimTercümanlık Fakültesi’nde konuk olarak ders veren, Heidelberg Üniversitesi emekli Ordinaryüs Profesör Dr. Hans J. Vermeer, eylül başlarında Germersheim’da sohbet ederken, Alman siyasal partilerinin özelliklerini giderek yitirip birbirlerine benzemeye başladığından söz ediyordu: “Sosyal Demokratlar’ın politikalarını sosyal demokrat olarak nitelendirmek artık çok zor. Hıristiyan Demokratlar’ın Hıristiyanlıklarını da sorgulamak zorundayız. Partiler birbirlerini içeriyorlar artık. Bu da seçmeni kararsızlığa sürüklüyor.” Birbirine benzeyen yıpranmış ve yorgun partiler arasında seçmen hangisini seçecek? Seçmenin eskisine oranla çok daha bilinçli seçici olması, duygularından çok kafasını kullanması gerekiyor. Seçmen de yorgun. Zihinsel olmaktan çok duygusal bir yorgunluk bu. Birbirine benzeyen partiler ve politikacılar arasında ‘iki arada bir derede kalmış’ olan duygusal seçmenin bıkkınlığı seçme eylemini olumsuz etkiliyor. Öfkeli seçmen ya tepki oyu kullanıyor ya da giderek sandıktan uzaklaşıyor. Bilinçsiz basının pohpohlamasına bakmayın, ‘öfkeli seçmen’ demokrasi için dinamitten farksız. Artık her seçmenin kendisi için özel bir parti istediğini söylersek abartmış olmayız.
Üstelik kimi ‘munkabız zevat’ bunun bir entellektüel seçkinlik olduğunu sanıyor. Oysa tam tersine hastalıklı bir ruhsal durum: Kendi kendinin bireysel partisi olmuş... tam anlamıyla egosantirik bir sapma. Böyle bir seçmenin sağlıklı seçim yapmasından kuşku duyarım. Yap(a)mıyor zaten. Seçmenin mürekkep yalamışı ya sandığa gitmiyor ya da sandığa boş oy atacağını söylüyor. Ordinaryüs Profesör Hans J. Vermeer bu durumu ‘Seçmeme özgürlüğü’ olarak tanımlıyor. Seçmenin avamına gelince: Avanta peşinde, her seçimde parti kapısı değiştiriyor. Üstelik bu beleşçi seçmen, seçim âlimleri tarafından ‘protestocu’ sıfatıyla taçlandırılıyor. İrdelediğim üç durum arasında, kullananı mutsuz etse de, tatmin etmese de ‘negatif oy’u daha yararlı ve olumlu buluyorum. Türkiye gibi bir ülkede seçmeme özgürlüğünden yararlanmak sorumsuzlukla eş değerde. Bu noktada ‘boş oy’cu negatif özgürlüğün özgürlük olup olmadığını da tartışabiliriz. ‘Bu’ negatif özgürlük tam anlamıyla bir zihinsel tembellik ve konformist bir züppelik. Yani oy kullanmamanın öyle öğünülecek bir erdemi yok. Bitirirken şunu da söylemeliyim: ‘Merkez’ afyonuyla giderek birbirine benzeyen partiler ve politikacılar, egosantirizme sığınan yorgun ve mağrur seçmen, boş vaitlerle
Özdemir
İNCE
oince@aydinlikgazete.com
kendinden geçen genç lümpen, hep birlikte demokrasinin mezarını kazıyorlar. Türkiye, bu arada, bu ‘yanlış seçmen’ yığışımı yüzünden Avrupa Birliği’ne giremez ve ardından yeni ve eski Türkî geleneklere uyarak kendisine bir ‘Ömür Boyu Başkan’ seçerse, ben hiç şaşırmam! ] (Hürriyet, 13.10.2002) Bundan 12 yıl önce, “Armudun sapı, üzümün çöpü” diye her şeyden yakınan, negatif genç öğretim üyesinin, Gezi döneminde Almanya ve dünyada neler yaptığını, sürece uluslararası planda nasıl büyük katkılarda bulunduğunu yakından biliyorum. Dünya çapında bir dilbilimci entelektüel değil, artık bir anne! Almanya’da yaşıyor ama aklı “Gezi”de olan bir demokrasi ve özgürlük eylemcisi ve büyük bir olasılıkla önümüzdeki üç seçimde de “negatif oy” kullanacak. Geçen süre içinde neler olmuştu? AKP Tarikatı & Fethullah Cemaati’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin başına ördüğü çorap birçok yerinden çalıya takıldı. Ülkenin kesik elektriği birileri tarafından etkili biçimde onarıldı. Müthiş bir iletişim kuruldu; “Gezi” ilk verici-dönüştürücü oldu. Berkin’in ölümü ondan çok daha büyük bir verici-
dönüştürücü motor oldu, olacak. Çünkü bu fidanın saçma ölümü ve hunharca öldürülmesi bir tohuma dönüştü. Özgürlük ve demokrasi rüzgârlarının kanatlarında bütün dünyaya yayılacak ve evrensel bir simge olacak. Artık bütün dünyada birçok çocuğa Berkin adı verilecek. Berkin’in hayaleti, Başyüce diktatörlüğünü tarumar edecek! Youtube, Facebook gibi sosyal medya sitelerini kapatmayı düşünen Başyüce Erdoğan gene önünü ardını düşünmeden konuşuyor: “Dünya ne der? Kararlıyız. Bu milleti Youtube’a yedirmeyeceğiz. Atılması gereken adım neyse atacağız. Kapatılmaları dahil. Böyle özgürlük anlayışı olmaz... TÜBİTAK’ta kararlı adımlar attık. Temizleyeceğiz... Lamı cimi yok. Hesabını kararlı bir şekilde soracağız. İnlerine gireceğiz derken millet adına söylüyorum. Ama muhalefet de bizimle mücadele içine girmiyor. Onlar da hesabını verecek.” (Cumhuriyet, 7.3.2014) Tam anlamıyla patalojik bir sayıklama, hezeyan ve sanrı hali: Demokratik bir ülkede bir Başbakan “Millet adına” konuşamaz, karar veremez. Millet adına ancak TBMM ve Yargı konuşabilir, karar verebilir. Ve simge Berkin!
HANEFİ AVCI’DAN AYDINLIK’A MEKTUP:
Cemaat’in en ciddi hedefi Aydınlıkçılar
.2010 Güneş, 27.8
‘Geçmişte sizlerle, İP- Aydınlık çevresiyle hukuki sorunlarımız oldu. Bugün de aynı dünya görüşlerine sahip değiliz. Ama ülkeyi savunma ve devlet içine sızan bu örgüte karşı tavırda ortak noktalarımız çoğaldı’
H
anefi Avcı’nın, tahliyemden önce gönderdiği mektubu “Geçmiş olsun. Allah sabır ve metanet versin” diye başlıyor ve şöyle sürüyor: “Sizler de benden daha az çekmediniz. Bu dönemin ve cemaatin en ciddi hedefi Perinçek ve arkadaşları, sizler oldunuz. Her olaya, her soruşturmaya adınızı karıştırmak istediler, her yere adlarınızı yazdılar. “Her şey bitmedi, hatalar düzelmedi, özgür olmadık ama olacağına dair gelişmeler başladı ve çok yakında inşallah olacağız. En önemlisi de her haksızlığı, hukuksuzluğu, baskıyı bu kadar pervasız yapanların gayrimeşruluğu artık herkesçe bilinir, kabul edilir oldu. En önemli şey onların teşhir olmasıydı, tahminimizden daha hızlı teşhir oldular. Hesap vermeleri de uzak değildir. Umarım bizlerden daha hızlı hesaba çağrılırlar!” Avcı şöyle devam ediyor: “Geçmişte sizlerle, İP-Aydınlık çevresiyle hukuki sorunlarımız oldu. Bugün de aynı dünya görüşlerine sahip değiliz. Ama ülkeyi, devleti savunma ve devlet içine sızan bu örgüte/yapıya karşı tavırda ve aynı yapının mağdurları olmak sıfatıyla burada bulunmaktan dolayı ortak noktalarımız çoğaldı.” Yazıdaki arabaşlıklar bize aittir. HİKMET ÇİÇEK
Ergenekon hâkimlerini HSYK’ya şikâyet etti
ir kez daha” lokomotifine, hangarda avara duran bir vagon daha takıldı: “Ne Olacak Bu Demokrasinin Hali?” 12 yıl önce, Türkiye ve Almanya gözlem ve deneyimleriyle kaleme alınmış... O yıllarda yazılmış başka köşe yazılarının %99,99 tahtalı köyü boyladığı halde, bu yazı hâlâ taze ve turfanda! [Seçmen nabzını tutmak için gittiğim Almanya’da tanıdığım bir üniversite öğretim görevlisini dinliyorum. Bir Türk, bir genç kadın. Şöyle diyor: “Günümüz demokrasilerinde sinir bozucu bir durum söz konusu: Negatif oy. Bir parti iktidarı almasın diye o partiyi alt etmesi muhtemel bir partiye oy vermek. Ne var ki oy verdikleri partiden de ikna olmuş değiller. Böylece seçme hakkı, negatif seçim olarak ortaya çıkıyor insanlarda. Bu da çok rahatsız edici bir şey. Bir partiyi seçiyorsam o partinin programı için seçmeliyim, ilkeleri için seçmeliyim, temsil ettiği bir şey için seçmeliyim... Bir başka partiyi iktidara getirmemek için değil. Demokrasinin sonuna yaklaşmak olmasa bile demokrasinin sorgulanması gibi geliyor bu bana. Ben ‘negatif oy’ değil ‘pozitif oy’ kullanmak isterdim. Onayladığım, paylaştığım bir politika için oy kullanmak isterdim. Bu ne Türkiye’de ne de Almanya’da söz konusu. Galiba bütün dünyada böyle bu.”
TERSİ-DÜZÜ
Bir kez daha: Ne olacak bu demokrasinin hali?
Bu örgütü görmek için 17 Aralık’a gerek yoktu “Devrimci Karargâh” ve “Oda TV” gibi davalarda yaşadığım hukuksuzlukları kısaca özetleyeyim. Yaşananları, “Bana haksızlık yaptılar, büyük sıkıntılar çektirdiler” diye anlatmak istemem. İki noktaya dikkat çekmek istiyorum. Birincisi; Bunca haksızlığı yapanların hukuku, devleti bu kadar kullanmalarına nasıl müsaade edildi?
Her şey baştan beri çok açıktı, sahteydi, uydurmaydı. Sahtelikleri o kadar açıktı ki, alıp okumak, üzerinde düşünmeye bile değmezdi. Hukuk deyimiyle hayatın olağan akışına uygun değillerdi. Buna rağmen bunlar ciddiye alındı, hukuk formları içine sokulup insanlar tutuklandı, aylarca, yıllarca cezaevlerinde yatırıldı. Buna nasıl bu kadar müsaade edildi? Bu gerçeği görmek için 7 Şubat, 17 Aralık, 25 Aralık çıkışlarına gerek mi vardı? Zaten her şey açıkça yapılıyordu. Hukuk sistemi, devlet aygıtı, o koca makamlar, “büyük akıllar” buna o zaman neden karşı koymadı? Devlet kurumları bu kadar mı boştu? Üç, beş... on kişi devletin yetkilerini gasp ederek bu kadar pervasız nasıl davranabildiler? Nasıl karşı konulamadı? Bunların bilinmesi, sorgulanması, gelecek için ders çıkarılması gerekiyor. İkincisi; Bunları yapanlar haktan, hukuktan, her türlü insani ve ahlaki değerden nasıl bu kadar uzaklaşmışlar, insanları yıllarca hapiste tutacak sahte delilleri, iftiraları nasıl yapmışlar? İşin garibi, bunları yapanların gerçeği ortaya çıkarması gereken makamlarda olmalarıydı.
Silivri davalarının hepsi aynı Tüm bunların bilinmesi gerekir. Mesele bunları benim yaşamış olmam değildir. Benim adımı kaldırın fark etmez. Silivri davaları dediğimiz, son devrin bütün siyasal davalarının hepsinde bunları herkes yaşadı. Ben, adı bilinen bir kişiyim, peki adı bilinmeyen onca insan ne olacak? Hatta bu siyasal davaların dışında ÖYM’lerde görülen diğer adli davalarda yargılanan çok kişiye de aynı mantıkla yaklaşıldı. Yaşamayanın, muhatap olmayanın ‘bu kadar da olmaz’ diyeceği, yaşayanların ise ‘bu kadar yalan ve iftira olmaz, birileri saçma der, bu karar bozulur’ diye beklenti içinde olduğu bir durum.
İKİNCİ BÖLÜM
Hanefi Avcı
Tüm bunları yapanlar, aşırı güç sarhoşluğu içinde duvara... yapmasalardı, bunlar ortaya çıkmayacak, tartışılmayacak, bu kararlar yargı mercilerinde onanacak, yalanlar ve iftiralar kesin hükme dönüşecekti. Bunların bilinmesi gerekiyor. Cemaatin polis ve yargıdaki elemanlarını kullanarak ne yaptıklarının, insanlara ne kadar ölçüsüzce tuzaklar kurulduğunun görülmesi, bilinmesi gerekiyor, size de bunun için yazıyorum. Yaşadıklarımızı, bu koşullarda yapılan bir söyleşiye sığdırmak çok zor. Bir şeyler yazalım desek, insanlar “bu kadar mıymış” diyecek. Elbette
yapılan zulüm ve haksızlıklar yazılanlar kadar değil. Bu çekinceyle size cevap veriyorum.
Her şey o kitapla başladı Bir kitap yargı konusu olabilir, suç olduğu iddia edilebilir. Ama benim kitabım dolayısıyla 3 özel yetkili mahkeme ve 7 asliye ceza mahkemesi olmak üzere 10 ceza davası açıldı. Ayrıca disiplin cezası verilmek için 19 idare mahkemesinde dava konusu oldu! Benim yaptığım tek şey, cemaatin devlet içinde polis ve yargıdaki elemanlarıyla yaptığı hukuka aykırı soruşturma ve tahkikatları eleştiren
bir kitap yazmaktı. Yazılanlar yalan değildi, suç değildi. Hadi her şeyi zorladınız suç kabul etseniz bile olsa olsa hakaret, kişilik haklarını ihlal, vs. olurdu. Peki bana yapılan suçlamalar nelerdi? Kitap sonrası bana kin duyularak özel yetkili yargıda aleyhime hukuka aykırı birçok işlem yapıldı. Bunların hepsi belgelerle sabittir. Kitaptan önce hakkımda hiçbir iddia yoktu. Terör ve organize suçlarla mücadelede onlarca takdir ve taltifim vardı. Terör gruplarınca hedef alındığıma dair resmi belge ve bilgiler vardı. Fakat kitaptan sonra dört ayrı silahlı terör örgütüyle ilişkim olduğuna dair iddianame düzenlendi! Özel yetkili savcılar, hepsi yazdığım kitap nedeniyle bakın hakkımda hangi suçlamaları yaptılar: İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “Devrimci Karargâh” örgütüne yardım, vs..., Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde PKK ve TİKKO örgütlerinin propagandasını yapmak, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Oda TV davasında Ergenekon Terör Örgütü’ne yardım. Birbirinden farklı ideoloji, inanç ve örgütsel faaliyet içinde bulunan dört ayrı terör örgütüyle, bu örgütlere karşı en ciddi görev yapmış, bundan dolayı bu örgütlerin hedefi olan bir kişinin aynı anda bu örgütlerin tümüyle ilişkide olmasını hangi akıl ve mantıkla bağdaştıracaksınız! Böyle bir olayın herhalde dünyada başka örneği yoktur. Bir insan istese bile böyle bir ilişki kuramaz. Bu örgütler yeraltı teşkilatlarıdır, açık adresleri yoktur, üyeleri tanınmaz, her isteyen kişi irtibat kuramaz, zaten irtibat kurmak isteyenlere örgütler yanaşmaz. Bu yapılar benim gibi bir insanla sadece hedef olarak eylem yapmak için ilgilenirler.
YARIN: ‘DEVRİMCİ KARARGÂH ÖRGÜTÜ‘ VE ODA TV DAVALARI
Hazırlayan: Yiğit ERYILMAZ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
MEHMET BEDRİ GÜLTEKİN’İ ANKARA’DA YURTTAŞLAR COŞKUYLA KARŞILADI Mehmet Ali
‘Daha büyük zaferlerin arefesindeyiz’
GÜLLER
maliguller@aydinlikgazete.com
ABD’nin Kürdistan planı askıda
D
oğu Perinçek dün Aydınlık’ta “Büyük çözümlerin eşiğinde sorular” sordu. Üzerinde düşünmemiz ve yanıtlar aramamız gereken çok önemli sorular... Bugün bir giriş yapacağız ve o sorulardan bazılarına yanıt aramaya çalışacağız.
Mehmet Bedri Gültekin
Özgürlüğüne kavuşan İşçi Partisi’nin eski Genel Başkanvekili Mehmet Bedri Gültekin’i Ankara’daki Genel Merkez binasında partililer coşkuyla karşıladı. Gültekin, ‘Türkiye’ye tertip kuranlar yenildiler ve birbirlerine düştüler’ dedi AYDINLIK / ANKARA
E
rgenekon tertibi ile 2,5 yıldır tutsaktan sonra önceki gün tahliye olan İşçi Partisi eski Genel Başkanvekili Mehmet Bedri Gültekin, “Daha büyük zaferler elde etmenin arifesindeyiz” dedi. Mehmet Bedri Gültekin dün öğlen saatlerinde Ankara’ya ulaştı. Gültekin’i İşçi Partisi Genel Merkezi önünde partililer coşkuyla karşıladı. Genel Merkez önünde bir konuşma yapan Gültekin, “Halkımızın ayağa kalktığı günlerde yeniden birlikteyiz. 2,5 yılın ardından halkın ayağa kalktığı, söz söylediği, bir günde geldik. Mutluyuz” dedi. Gültekin, halkın doğru bir program etrafında birleşip ayağa kalktığını,
programın sloganın da “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” olduğunu kaydederek, “İşçi Partisi ayağa kalkan halk hareketinin içinde tayin edici duruma geldi. İşçi Partisi’nin bu duruma gelmesi güvencedir. Mutlu bir geleceğin güvencesidir” şeklinde konuştu.
Operasyonun hedefinde İşçi Partisi vardı Gültekin, Ergenekon tertibinin yapıldığı sıralarda Zekeriya Öz’ün, operasyonun hedefinin İşçi Partisi olduğu yönündeki sözlerini hatırlatarak şunları söyledi: “Partimizin yöneticileri tutuklandı, hapse atıldı. 36 arkadaşımız ceza aldı. Peki ne oldu? İşçi Partisi 6 yıl içerisinde kıyaslanamayacak ölçüde güçlen-
Katillere tahliye Tolon’a tutukluluk
Mehmet Bedri Gültekin İP Genel Merkezi önünde partili arkadaşlarıyla kucaklaştı.
di. Arkadaşlarımızın hapse atılması, binalarımızın basılması, Ulusal Kanal’a yönelik baskılar işe yaramadı. İşçi Partisi Türkiye’nin her yerinde bir kuvvet olarak var. Çok sayıda yöneticisi tutuklanmasına rağmen bu partinin sırtı yere gelmedi. İşçi Partisi zor günlerin partisi. İşçi Partisi devrimin partisi. Partimiz bütün mücadelelerin en önündeydi. Dosta düşmana parmak ısırttı. Bundan daha büyük mutluluk kaynağı olamaz. Tertip çöktü. Daha büyük zaferler elde etmenin arefesindeyiz. Türkiye’ye tertip kuranlar yenildi ve birbirlerine düştüler. Tertibin hedefindekiler ise ayakta. Milletimiz ayakta. Ne istediğini bilen bir millet var. Türk milleti, İşçi Partisi zafer kazandı.”
Nusret Güner
TSK’ya kurulan kumpas davalarına tepki göstermek amacıyla Donanma Komutanlığı görevinden istifa eden Oramiral Nusret Güner, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perin-
çek’in büyük bir lider olduğunu ifade etti. Ergenekon davasından 6 yıldır tutuklu bulunan ve geçtiğimiz Pazartesi günü tahliye olan İşçi Partisi Doğu Perinçek’in tahliyesinin ardından Nusret Güner, ki-
Doğu Perinçek
IRMAK METE
E
‘HARAMZADELER’DEN ÖRGÜT ŞEMASI İDDİASI:
Erdoğan şemada 1 numara Haramzedeler adlı Twitter hesabı dün akşam 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasında ulaşılmak istendiği iddia edilen bir örgüt şeması yayınladı. İddiaya göre, Başbakan Erdoğan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında örgütün 1 numaralı lideri olarak görülüyor. Şemada Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan iddia edilen örgütün Mali Sorumlusu olarak gösteriliyor. Bürokrasi Sorumlusu olarak da İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın yer aldığı ileri sürüldü.
rgenekon soruşturması kapsamında tutuklanan ve Tekirdağ F Tipi Kapalı Cezaevi’nde kanser hastalığına yakalanarak 2008’de hayatını kaybeden Kuddusi Okkır’dan geriye borçları kaldı. “Ergenekon’un kasası” olmakla suçlanan Okkır’ın eşi Sabriye Okkır’a 17 bin TL’lik ödeme emri gönderildi. Sarıyer Vergi Dairesi, ölümünden kısa süre sonra Kuddusi Okkır’ın adresine borç tebligatı gönderdi. Sabriye Okkır, ölen eşinin adına düzenlenen tebligatı kabul etmeyerek geri gönderdi. Bunun üzerine tebligat zarfının üzerine el yazısıyla “Vârisine” yazılarak tekrar aynı adrese gönderildi. Okkır ise tebligatı aldı ancak borcu ödemedi.
Eşinin borçları kaldı Vergi Dairesi geçtiğimiz Cuma günü ödeme emrini Sabriye Okkır adına düzenleyerek tekrar aynı adrese gönderdi. Aydınlık’a konuşan Okkır “Reddi miras” talebinde bulunmadığı için eşinin tüm borçlarının kendisine kaldığını söyledi. Hiçbir mal varlığı olmadığını belirten Okkır şunları söyledi:
dillerde eğitimin sokulması. Yürürlüğe giren yasa ile Anayasa’ya da çiğnenerek özel okullarda Türkçe dışındaki dillerde eğitim yapılmasının önü açıldı. Kanunda ayrıca, bu kapsamda kurulacak okullarda eğitimi engellemek isteyenlere hapis cezası da öngörülüyor. Türkçe dışında propaganda yapılması da, yapılan düzenlemeyle kanun güven-
cesi altına alındı. BDP’nin öncelikli talepleri arasında yer alan ve fiilen uyguladığı “Eş Genel Başkanlık” sistemi de, yapılan son düzenlemeyle siyasi partiler kanunu kapsamında yasal zemine kavuştu. PKK’nın öncelikli taleplerinden “yerleşim birimlerine eski isimlerinin verilmesi” de resmen yürürlüğe giren pakete yer alan unsurlardan biri.
Kuddusi Okkır
‘Onlar trilyonları götürürken benden ne istiyorlar’ “Bir borcu olabileceğini tahmin ediyordum ama rakamın bu kadar olduğunu hiç tahmin edememiştim. Benim sadece bir emekli maaşım var. Diliyorlarsa buyursunlar alsınlar. Bu adamı ben öldürmedim, onlar öldürdü. Vergi Dairesi onlara ödeme emri çıkarsın. Beni niçin bu kadar taciz ediyorlar? Bu adamı öldürmeselerdi, çalışıp borcunu ödeseydi. Onlar trilyonları götürürken bunun hesabını sormayan Vergi Dairesi benden ne istiyor? Öldürdükleri kişinin borcunu da ödemeyi bilsinler. Daha hesap veremediler. Ama borcunu tahsil etmeye çalışıyorlar. Hangi vicdana sığar bu?”
Hikmet Çiçek kitaplarını imzaladı
Erdoğan-Öcalan paketi resmen yürürlükte Adına ‘Demokratikleşme Paketi’ denilen ve içinde Türkçe dışındaki dillerde eğitim öğretim yapılmasının önünü açan ve Andımız’ı kaldıran düzenlemenin de yer aldığı kanun Abdullah Gül’ün onayının ardından Resmi Gazete’de yayımlanarak resmen yürürlüğe girdi. Paketteki en kritik unsur, milli eğitim sistemi içine, farklı
şisel twitter hesabından şunu yazdı: “Liderlik zor şartlarda ortaya çıkar. Büyük resim diyor ki: Doğu Perinçek, son yıllarda, gerçek liderlik sergileyen nadir kişilerden biridir.”
‘Kuddusi Okkır’a borç tebligatı gönderdiler
Güler AKP mitinginde yuhalandı 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasında hakkında rüşvet almak ve sahte belge oluşturma iddiasıyla fezleke hazırlanan eski İçişleri Bakanı Muammer Güler partisinin mitinginde yuhalandı. AKP’nin Mardin mitinginde Başbakan Erdoğan’ın konuşmasını bitirip milletvekillerini kürsüye çağırdı. Sırayla ismi anons edilen isimler takdim edilirken sıra eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’e geldiğinde beklenmedik bir durum yaşandı. Miting alanındaki yurttaşlar Güler’in ismini duyduklarında yuhlamaya başladı. Eski Bakan’ın moralinin bozulduğu gözlendi.
ABD açısından durum:
Org. Nusret Güner: Perinçek gerçek lider
Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Zirve Yayınevi davasından tutuklu olan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un tahliye talebini oy çokluğuyla reddetti. Savcının tahliye yönünde müta- Hurşit Tolon laa vermesine rağmen Tolon’un tahliyesi 2 üye hakimin oyuyla engellendi. Emekli Orgeneral Tolon, Ergenekon davasından geçen Salı günü tahliye edilmiş ancak Zirve davasından tutuklu olduğundan serbest bırakılmamıştı. Malatya’da, 18 Nisan 2007’de, Zirve Yayınevi’nde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel, boğazı kesilerek ve bıçaklanarak öldürülmüştü. Dava tamamlanmak üzereyken bir gizli tanığın asılsız iddialarıyla ek iddianame hazırlanmış ve Tolon bu davadan tutuklanmıştı. Tolon’un tahliye talebi, Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce reddedildi.
UFUK ÖTESİ
14 MART 2014 CUMA
Hikmet Çiçek
Gazeteci Hikmet Çiçek Ankara’ya gelir gelmez çalışmalara başladı. Çiçek ayağının tozuyla akşam saatlerinde “Üvercinka”da kitaplarını imzaladı. Çiçek’e kitap imzalatmak isteyen vatandaşlar uzun kuyruk oluştururken, duygulu anlar da yaşandı.
ABD açısından birincisi Kürdistan düzleminde, ikincisi dünya düzleminde iki durum saptaması yapmalıyız önce: 1) ABD’nin Kürdistan planı birkaç aşamalıydı ve bir ölçüde gerçekleşti. İlk aşama, Irak’ın kuzeyinde bir çekirdek inşa etmekti, gerçekleşti. İkinci aşama, yeni bir Irak saldırısıyla bu devlete resmiyet kazandırmaktı. Irak direndi ve bu gerçekleşmedi. ABD bununla birlikte yeni aşamayı başlattı: Adına Kürt Koridoru dedikleri, Irak’ın kuzeyini, Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e bağlama operasyonu... 3 yıldır Suriye’ye karşı yürütülen kirli savaşın nedeni buydu. Ancak ABD buradan da istediği sonucu alamadı. Masada bulunan yeni bir aşama senaryosu ise Kürdistan’ı bu kez kuzeyinden, yani Türkiye’nin güneydoğusunu merkez alarak inşa etmek. Bu senaryonun sahiplerine göre bu parça olmadan diğer parçalar yaşamaz. 2) Dünya düzleminde ise ABD’nin durumunu “gerileme sürecinde” diye niteleyebiliriz. ABD Irak’ta yenildi, Suriye’de yenildi, Gürcistan’da kaybetti, Mısır’da kaybetti, Afganistan’dan çekiliyor, Kırgızistan’daki Manas Üssü’nü boşaltmaya başladı. Rusya ABD’nin son Ukrayna hamlesini de boşa çıkarttı. Asya-Pasifik merkezli güvenlik doktrini ile 3 yıldır Çin’i çevrelemeye çalışan ABD, burada da ciddi bir başarı elde edemedi ve Güney Kore ile Japonya üzerinden Çin ile girdiği Güney Çin Denizi’ndeki adalar kavgasını kaybetti. Ekonomisi alarm veren, krizden bir türlü çıkamayan, geçen yılki 700 milyar dolarlık savunma bütçesini bu yıl 490 milyar dolara çekmek zorunda kalan, asker sayısını 1940 yılı seviyesine yani 440 bin askere indiren ABD’nin dünya jandarmalığı siyasetine destek verebilecek bir askeri ve ekonomik gücü de yok artık...
AKP’nin Irak ve Suriye başarısızlığı Peki, bu şartlarda ABD’nin bir Kürdistan hamlesi yapması mümkün mü? Pek mümkün görünmüyor. AKP’nin hem Irak hem de Suriye’deki görevi gerçekleştirememesi, ABD’yi Kürdistan planını askıya almaya mecbur bıraktı: 1) Erdoğan’ın Irak’taki görevi önce AllaviHaşimi’ye dayanarak Maliki’yi yıkmaktı, sonra da Bağdat’a rağmen Ankara-Erbil hattı kurmaktı. Her ikisi de olmadı. ABD bu şartlar altında Irak’ı tamamen kaybetmemek adına Maliki yönetimiyle çalışmaya mecbur kaldı ve Erdoğan’ın petrol beklentili Ankara-Erbil hamlelerine karşı çıktı, Erdoğan’a “bekle” dedi. Erdoğan’ın bu noktada sıcak para ihtiyaçları nedeniyle hiza dışına yöneldiği anlaşılıyor. Bu arada Barzani ile Washington arasında esen soğuk rüzgârlar da yine ABD’nin Maliki mecburiyetinden kaynaklanıyordu. 2) Erdoğan Suriye’deki görevi de başaramadı; Esad’ı yıkamadı, Emevi Camisi’nde namaz kılamadı. ABD, 2012 Temmuz’undan itibaren Suriye’den bu haliyle bir sonuç alınamayacağını görerek bazı manevralara başladı. Ancak Erdoğan o manevralara ABD esnekliğinde uyum sağlayamadı ve savruldu. Bu durum 2013 Ağustos’una kadar sürdü ve son kimyasal komplonun ardından Suriye meselesi tamamıyla Moskova’nın inisiyatifine girdi. Erdoğan’ın Esad’ı yıkmaya fazlasıyla angaje olması, bu bir yıl içerisinde Batı ile Ankara arasında El Kaide çelişmesinin oluşmasına yol açtı. Öte yandan PKK-PYD geri çekilme sürecini saptadı ve mevzi kazanmak adına hızla Suriye’de özerklik adımları attı. Bu durum PKK ile Barzani arasında önemli sıkıntılar yarattı.
Özerklik bir yenilgi macerasıdır ABD’nin Kürdistan planını askıya almaya mecbur kalması, Washington’un Türkiye’deki enstrümanları arasında da çelişmeler yarattı. AKP, PKK ve Cemaat üçlüsü arasındaki en temel çelişmelerden biri özerklik konusudur ve Oslo mutabakatının sızdırılması, Paris cinayeti gibi olaylar bu çelişmenin bazı yansımalarıdır! Esasa gelelim: Yukarıda özetlediğimiz şartlar altında PKK’nin Türkiye’de bir özerklik hamlesine soyunması mümkün mü? Doğu Perinçek’in sorduğu bu soru yerindedir. Zira her iki durumda da, yani olası olsa da olmasa da PKK’nin özerklik namlusuna sürülmesi önemlidir. Bunları tartışacağız, bugün şöyle bitirelim: Son 25 yılın pratiği gösterdi ki, PKK ancak ABD’nin varlığıyla büyüyor. Bu nedenle bölgedeki tüm Kürt siyasi örgütleri, ABD’nin geri çekilme sürecinde girişilecek bir maceranın sonuçlarını iyi hesaplamalıdır.
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
14 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ROTA
KİTLEYİ TOPLAYAN KASIMPAŞA 1453, CİNAYETİ ÜSTLENEN DHKP-C
Doğu PERİNÇEK
Burak Can Karamanoğlu’nun cenazesi Adli Tıp’taki otopsisinin ardından ailesinin evine getirildi. Cenazenin Giresun’un Alucra ilçesinde defnedileceği öğrenildi.
dperincek@ip.org.tr
Ekmek almaya giderken vurulan millet
B
ir millet ekmek almaya giderken vuruldu. Orada ekmeğine uzanan eli gördü. Hayatına kasteden eli gördü. Gençliğine doymamıştı. Ölüme isyan etti. Hayata sarıldı. Bir millet Berkin’e sarılarak hayata tutundu. Berkin’i dirilterek, kendisini diriltti. Bu milleti artık kimse vuramaz. Kimse artık bu halkın ekmeğine elini uzatamaz. Bu halkın ekmeğiyle oynayamaz. Bu büyük millet artık büyülüdür. Türkiye halkı bugün biber gazı dumanları içindedir. Bu büyük millet ancak ellerde Türk bayraklarıyla ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” haykırışıyla Arslanlı Yol’a girerek, bu dumanların içinden çıkabilir.
DHKP-C üstlendi Bu arada cinayeti DHKP-C isimli örgüt üstlendi. Dün öğleden sonra Halkın Sesi TV isimli internet adresinden örgüt adına yapılan açıklamada şunlar söylendi: “AKP’nin çeteleri kaçıp polislerin, akrep araçlarının arkasına sığındılar. Bunun ardından AKP’li sivil faşistler silahlanarak devrimcilere saldırdı. Cepheliler bu saldırı karşısında kendilerini ve halkı savunmak için silahlanarak karşılık verdi. Çıkan çatışmada sivil faşistlerden biri öldü, ikisi de yaralandı.”
Ülkü Ocakları’ndan açıklama İstanbul Ülkü Ocakları Başkanlığı tarafından İstanbul İl Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım imzasıyla yapılan açıklamada, “Olayda hayatını kaybeden Kahramanoğlu’nun Ülkü Ocaklarına mensup olduğu iddia edilmiştir. Söz konusu olaylarda Ülkü Ocakları ve onun herhangi bir mensubu kesinlikle yer almamıştır. Olayda vefat eden merhum Burak Can Kahramanoğlu’nun eylemcilerle çatışan, AKP’nin hegemonyası altındaki ‘Kasımpaşa 1453’ grubunun bir mensubu olduğu bilinmektedir” denildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Bu çatışma AKP mensupları ve eylemciler arasında gerçekleşmiştir. Aksi yöndeki haberler tamamen Ülkücü Hareketi bu kaos ortamına çekmeye çalışan provokatörler tarafından yayılmaya çalışılmaktadır. Bu olayda ülkücüleri olayın bir tarafı gibi göstererek, sokağa çekmek isteyenlerin niyetleri aşikârdır. Yeri geldiğinde ‘Milliyetçiliği ayaklar altına aldığını’ söyleyen ve ‘Ülkücüleri Fatiha bilmemekle’ suçlayan Başbakan, çaresiz kaldığı yerlerde de ülkücülerin yanında olduğu algısını oluşturmaktadır.”
‘Olayların içinde olmayız’ Ülkü Ocakları Genel Merkezin’den yapılan açıklamada da, “Yaşanan bu olayların siyasi vebali iktidarın boynundadır. Milletimizi etnik ve mezhepsel temelde ayrıştıran iktidar; şimdi de kendisinden olmayan herkesi düşman olarak gören bir anlayışı hâkim kılmıştır. Ülkücüler yaşanan bu olayları büyük bir dikkatle takip etmektedir. Hiçbir şekilde bu olayların ve oyunların içerisinde olmayacağımızı, kargaşa umanlara fırsat vermeyeceğimizi belirtmek isteriz. Toplumu çatışmaya ve belirsizliğe sevk eden her türlü davranışın karşısında olduğumuz iyi bilinmelidir” denildi.
Sosyal medyadaki kışkırtma
Sosyal medyadaki kışkırtmada ‘Kasımpaşa 1453’ sayfasındaki çağrılara “emaneti alıp geleyim” ifadeleri dikkat çekerken, ilk başta sosyal medyada, olayın Gezi eylemcileri, BDP’liler ile MHP sempatizanları ve ülkücüler ara-
Burak Can Karamanoğlu
Acılı baba Halil Karamanoğlu
Okmeydanı’nda ‘karanlık’ cinayet Berkin Elvan’ın cenazesinin ardından Kasımpaşa 1453 grubunun çağrısıyla toplananlar ile başka bir grup Okmeydanı’nda karşı karşıya geldi. Elektrikler kesildiği anda silahlar patladı. Cinayet saatinde bölgede şüpheli bir şekilde gezen siyah BMW ise dikkat çekti CEYHUN BOZKURT/MASUM GÖK
T
ürkiye, Berkin Elvan’ın acısını yaşarken, “karanlık” bir cinayetle sarsıldı. Berkin’in cenazesinin ardından önceki gece geç saatlerde Okmeydanı’nda çıkan olaylarda, 22 yaşındaki Burak Can Karamanoğlu silahla vurularak hayatını kaybetti. Cinayetten hemen önce bölgenin elektriklerinin kesilmesi dikkat çekerken, bölgede gezen siyah bir BMW’den ateş edildiği iddiaları gündeme geldi. Ancak dün öğleden sonra Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi ‘nden (DHKP-C) cinayeti üstlenen açıklama yapıldı.
Şakağından vuruldu Haziran Ayaklanması’nda polisin attığı biber gazı kapsülünün başına gelmesi sonucu komaya giren ve 269 gün boyunca yaşamak için direnen 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın önceki gün gerçekleşen ve yaklaşık 1 milyon insanın katıldığı cenazenin ardından provokasyon kokan bir cinayet daha işlendi. Cenazeden sonra Kasımpaşa 1453 grubunun çağrısıyla toplanan kalabalık ile başka bir grup Okmeydanı Kulaksız bölgesinde karşı karşıya geldi. Bu sırada silahların patlaması sonucu 22 yaşındaki Burak Can Karamanoğlu şakağından vurularak öldürüldü. Aydınlık’ın ulaştığı bilgilere göre sında geçtiği yayınları yapıldı. Ancak olayların hiçbir yerinde ne MHP ne de BDP’nin olduğu ortaya çıktı. Olayların hemen ardından da Beyoğlu Ülkü Ocakları Facebook sayfasından, olaylarda ülkücülerin olmadığını duyurdu.
olay şöyle oldu: Berkin’in cenazesinin sonlarına doğru Osmanbey ve Taksim’de polis müdahalesinin başlamasının ardından, Kasımpaşa 1453 isimli grup, sosyal medya üzerinden Çeşme durağında toplanma çağrıları yaptı. Burada toplanan grup, daha sonra Okmeydanı’na yürümeye başladı. Bu sırada karşı karşıya gelen iki grup arasında çatışma çıktı. Her şeyin 10 dakikada olup bittiği olayda 22 yaşındaki Burak Can Karamanoğlu, şakağından giren kurşunla vuruldu.
Karamanoğlu’nun ölümünün ardından Kasımpaşa’da toplanan grup Okmeydanı’na yürümek istedi. Polis, gruba güçlükle engel oldu.
Elektrikler kesildi Askerden yeni geldiği öğrenilen Burak Can Karamanoğlu’nun vurulduğu sırada mahallede elektriklerin kesik olduğu öğrenildi. Aydınlık’ın ulaştığı bilgilere göre, bölgede işyeri ve banka kameraları da elektriklerin kesik olması dolayısıyla sağlıklı görüntü alamadı. Burak Can’la birlikte köy derneğinde oturduklarını ve gelen telefon üzerine dışarı çıktıklarını söyleyen arkadaşı Bilal Gülep, “Yaklaşık yarım saat önce elektrikler kesilmişti. Ortalık karanlıktı” dedi.
Baba Karamanoğlu: Oğlum olayları izliyormuş 22 yaşındaki Burak Can Karamanoğlu’nun babası Halil Karamanoğlu, cenazenin getirildiği Adli Tıp Kurumu önünde gazetecilere açıklama yaptı. Halil Karamanoğlu, “Akşam evde yemeğe geldim. Oğlum da işten geldi. Yemek yedik. ‘Ben çıkıyorum’ dedim. Benden sonra annesine ‘Dışarı çıkıyorum’ demiş. Annesi de ‘Dışarıda olaylar var, çıkma’ demiş. Benim evim anacaddeye yakın. Bizim olduğumuz
muhitte olay olmaz. 200 metre yukarıda. Olayların kaynağının olduğu yerde vatandaşlar toplu halde yürüyerek geliyorlar. Işıklar da sönük. Saat 6’da ışıkları söndürdüler. Bunlar da üç arkadaş kol kola giriyorlar. Caddenin kenarında bunları gözlüyorlar. Onlar, onların üzerine geliyor. Hepsi beş dakikada biten iş. Çocuğun eve gelip, dışarıya çıkıp hadisenin olması hepsi on dakika. 10 dakikanın içerisinde kör kurşun geliyor. İsabet ediyor. Kurşun eylemcilerden gelmiş” dedi. “Herhangi bir kavga yaşanmış mı” sorusuna baba Karamanoğlu, “Hayır bizimkilerde bir şey yok. Bizimkiler sadece onlara bakıyor, merak işte genç çocuklar. 22 yaşında genç çocuk. Merak edip bakıyorlar. Gidiyorlar üç arkadaşıyla beraber. Karanlık tabii. Zifiri karanlık. Mermi nereden geliyor. Olduğu yere yıkılıyor. Yanındaki arkadaşı dürtüyor. Ne oluyor diyor. Ses yok. Düşüyor olduğu yere. Yüzünü vu-
ruyor. Dudağı yarılıyor. Kurşun buradan girmiş, buradan çıkmış. Bedava ölüm. Bir mağazada çalışıyordu. Üç ay oldu askerden geleli. Benim sağla, solla herhangi bir şeyle ilgim yok. Biz hep Türk milletiyiz. Türk’üz. Vatanımız tek. Bu olayları biz tasvip etmiyoruz. Nedir yani! Okmeydanı’nda kırmadıkları dükkân, yer kalmadı. Yaktılar, yıktılar her tarafı. Böyle şey yok. Polis yok. Bir tane polis önlerine çıkıp nereye gidiyorsun arkadaş diyen yoktu. Herkesin evladı var. Benim canım yanıyor. Yarın başkasının canı yanar. Yazık, günah bu millete. Bu gençlere yazık. Birlik beraberlik olacağız” şeklinde cevap verdi.
‘Çatışma falan yok’ Burak Can Karamanoğlu’nun akrabası Dursun Eker ise “Karşıt gruplar arasında bir çatışma oldu, çocuk orada öldü gibi bir şeyler var. Öyle bir şey yok. Tamamen Berkin’in cenazesine katılan grup-
ların dağılıp, Okmeydanı’nda taşkınlık yapması ve o sırada tesadüfen bu gençlerle karşılaşması neticesinde hadise. Yani karşıt grup yok, çatışma yok. Bir tarafta değnek var, bir tarafta sopa var, diğer tarafta sopa var, öyle bir şey yok. Tamamen kalabalığın içerisinden tanımadığımız şahısların ateş açması sonucu bizim bir gencimiz vefat etti. Başka vefatlar olmasın, başka canlar yanmasın. Biz taşkınlık çıkmaması için cenazeyi burada değil memleketimizde toprağa vereceğiz. Biz millete sağduyu çağrısında bulunuyoruz. Lütfen herkes sakin olsun” dedi.
Şüpheli siyah BMW Bu arada bazı görgü tanıkları, olayın olduğu saatlerde, bölgede plakası olmayan siyah bir BMW’nin gezdiği bilgisini aktardı. Bir iddiaya göre ise ateş, bir siyah araçtan açıldı. Konuyla ilgili, Emniyet’in de bir araştırma yaptığı ifade ediliyor.
OSMAN ERBİL
H
aziran Ayaklanması sırasında “Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme” suçlamasıyla dava açılan sanıklar Kerem Yıldırım, Mustafa Kaykan, Recai Altuntaş, Güldane Pekdoğan, Cüneyt Çelik, Cem Dikmen, Can Bayram ve Ali Şimşek beraat etti. Gerekçeli kararında sanıklardan “üniversite mezunu aydın olarak nitelendirilebilecek topluluk” diye bahseden Hâkim Haki Öncü, “eylemlerde ayakta duranı, yürüyeni, tencere tava çalanı, ışık yakıp söndüreni tehlike olarak görme, sesinin kesmek için mücadele etme ileri demokrasiyle bağdaşmaz” ifadesini kullandı.
‘Savcılara ders niteliğinde’ Hâkim Öncü gerekçeli kararında şöyle devam etti: “Şiddet unsuru taşımayan, sadece
etkiye tepki doğrultusunda tepki gösteren, bu sanıkların suç işleme kastıyla hareket etmediklerinin düşünülmesi gerekir. El ele kol kola, gösterici-
mizle, polisimizle, askerimizle, sağcısıyla, solcusuyla, inananıyla inanmayanıyla, bir halay çeker gibi aydınlık geleceğe yol almamız gerekir.” Beraat eden sanıklardan
İşçi Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Kerem Yıldırım, Aydınlık’a yaptığı açıklamada kararın bundan sonra iktidarı kollamak için iddianame hazırlayacak savcılara ders niteliğin-
de olduğunu belirtti. Yıldırım, “19 Mayıs, 29 Ekim, Haziran Ayaklanması eylemlerine katılanların yargılandığı bir düzen gayri meşrudur. Gerçek yargılama Berkin’in cenazesinde olduğu gibi halkın doldurduğu meydanlarda yapılır. Kumpasçılar, soyguncular ve bölücülerin iktidarına karşı mücadelemize aralıksız devam edeceğiz” dedi. “Bu kararın tüm Gezi davalarına emsal olmasını umuyoruz” diyen TGB Ankara yöneticisi Güldane Pekdoğan şöyle konuştu: “Bu eylemler 3-5 ağaç için değil, tamamen hükümet istifa etsin diye gerçekleşti. Elinde gençliğinin kanı olan, hırsız, yalancı ve kumpasçı bir iktidarı istemiyoruz. AKP yıkılacaktır. Berkin kardeşimizin ve diğer şehitlerimizin tek tek hesabı sorulacaktır. Bu kararın bütün davalara emsal olmasını umuyoruz.”
FOTOĞRAF: MERVE DEMİRAĞ
Hâkim: Gezi eylemcileri aydın topluluğu Polis Antalya’da eylemci avına çıktı Antalya, Berkin Elvan için bir geceyi daha Cumhuriyet Meydanı’nda geçirdi. Eğitim-İş ve TGB’nin öncülük ettiği eylemde ADD, İşçi Partisi, CHP ve birçok kurumun yanı sıra binlerce yurttaş polis şiddetini lanetledi ve Haziran Ayaklanması şehitlerini selamladı. Kapalı yol girişinden başlayıp Cumhuriyet Meydanı’nda son bulan yürüyüşte “Berkin Elvan mücadeleye devam; hükümet istifa; Berkin Elvan ölümsüzdür; Berkin’in katili AKP’nin polisi” sloganları atıldı. Cumhuriyet Meydanı’nda kitle adına söz alan TGB İl Başkanı Alparslan Güneş, “AKP, devrimcilerin kanından besleniyor. Yaptığı yolsuzluklar yetmezmiş gibi bir de canlarımızı alıyor” diye konuştu. DEVRİM AŞKIN KARASOY / ANTALYA
Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ
Berkin soruşturmasında 4 polis ifade verdi İSTİHBARAT SERVİSİ
H
aziran Ayaklanması’nda polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesinin ardından 269 gün komada kaldıktan sonra hayata veda eden Berkin Elvan’la ilgili soruşturmada 4 Çevik Kuvvet polisi daha dün ifade verdi.
‘Ben öğretmenim’ Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Faruk Bildirici’nin, olayın meydana geldiği bölgede görev yapan ve gaz silahı kullanma yetkisi olan polisleri ifadeye çağırması üzerine adliyeye gelen 4 Çevik Kuvvet polisi de Berkin Elvan’ın başına gaz fişeği isabet eden yerde görev yapmadıklarını ileri sürdü. Polislerden Hasan P.’nin Berkin’in
yaralandığı bölgede kesinlikle görev almadığını, aslında öğretmen olduğunu ve gaz tüfeğini kullanmadığını iddia ettiği öğrenildi.
“G
‘Ben kalkancıyım’ Polislerden Uğur Y. de görev yeriyle Berkin’in yaralandığı bölgenin farklı olduğunu, alt devre olduğu için kalkan tutma görevi verildiğini, gaz tüfeği kullanmadığını belirtti.
‘Orada bulunmadım’ Polis Yalçın Ş.’nin de olay günü Okmeydanı’nda görev yapmadığını öne sürdüğü belirtildi. Mehmet A.Y.’nin de gaz tüfeği kullanma yetkisi olduğunu ama kullanmadığını, olay günü eyleme müdahalede bulunmadığını söylediği öğrenildi.
3130 No.lu polise soruşturma İzmir’de, Berkin Elvan’ın ölümünün ardından başlayan protestoda, Çevik Kuvvet polisinin 3130 No.lu kaskıyla vurarak Mustafa Candemir’in burnunu kırması büyük tepki Mustafa Candemir çekti. İzmir Valisi Mustafa Toprak, Twitter hesabından olayla ilgili soruşturma başlattığını açıkladı.
‘Yoğun gaza tepki gösterince’ Candemir, ilk müdahalenin ardından yaptığı
açıklamada, “Bulunduğumuz yere yoğun biber gazı atıldı. Bizi öldürdünüz, diye bağırdım. Bunu söylememle birlikte, bir polis memuru elindeki kaskı bana fırlattı. Ardından da arkadaşlarıyla üzerime gelip vurmaya başladılar. Burnuma aldığım kask darbesiyle kendimi kaybederek yere düştüm. Kendimi savunmaya çalıştım ama cop ve tekme darbelerinin yoğunluğundan yapamadım”. İzmir Barosu Başkanı Av. Ercan Demir de Candemir’in burnunu kıran polis memuru ve Çevik Kuvvet Şube Müdürü hakkında suç duyurusunda bulundu.
Erdoğan, Berkin için yürüyenleri hedef aldı Erdoğan, yurdun dört bir yanında Berkin Elvan’ın yasını tutan milyonlar için ‘Bunlar sahtekâr’ diye bağırdı AYDINLIK / ANKARA
A
nkara’da Kızılay-Çayyolu metro hattının açılış töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, Berkin Elvan’ın cenazesi sonrası çıkan olaylar nedeniyle, Berkin’in ya-
sını tutan, ailesinin acısını paylaşmak için Berkin’in cenazesine katılanlara öfke ve kin kustu.
‘Bunlar sandığa inanmıyor’ Erdoğan, hükümet talimatları doğrultusunda po-
Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu,Berkin’in Berkin’inailesini ailesiniziyaret ziyaretetti etti CHP CHP CHP lideri lideri Kemal Kemal Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu, dün dün CHP lideri lideri Kemal Kemal Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu, dün dün CHP lideri lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu, dün dün Berkin Berkin Berkin Elvan’ın Elvan’ın Elvan’ın ailesine ailesine ailesine taziye ziyaretaziye taziye ziyareziyareBerkinElvan’ın Elvan’ınailesine ailesinetaziye Berkin Berkin Elvan’ın ailesine tinde tinde bulundu bulundu bulundu ve ve başsağlığı diledi. diledi. tinde bulundu tinde tinde bulundu ve başsağlığı başsağlığı diledi. diledi.
‘Hem vereceğiz diyorlar hem de vermiyorlar!’ AKP’li Büyükşehir Belediyesinin seçim öncesi Roman vatandaşlara 300 TL yardım parası dağıttığını öğrenince görüntülemek için atlayıp olay yerine gittik. Edirnekapı Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nün bahçesine vardığımızda vatandaşlar ellerinde kimlik fotokopileriyle vezneye gidiyor, veznedeki görevlilerinin “İsminiz kayıtta bulunmuyor” demesiyle isyan ederek tekrar bahçeye çıkıyordu. Bahçedeki vatandaşlar ve güvenlik görevlileri arasında da süreli tartışmalar yaşandı.
‘Mesaj geldi’ Roman vatandaşlardan biri erken saatlerden beri bekleyip üstüne bir de isminin kayıtlı olmadığını öğrendiğinde “Allah belanızı versin” dedi. Elinden tuttuğu çocuklarıyla birlikte gelen bir Roman kadın da para alamayınca “Oy kaybediyorlar. Hem vereceğiz diyorlar, hem de geldik vermiyorlar” şeklinde isyan etti. Vatandaşlardan birine “Ne için yapılıyor bu yardım” sorusunu yöneltiyoruz. “Sabahtan beri bekliyorum. Sonunda alabildim. Biz önce fakirlik kâğıdı verdik. Daha sonra mesaj geldi telefonumuza. Bugün de buraya geldim ve 300 TL aldım” şeklinde konuştu. SEDA AKYÜZ
lisin uyguladığı şiddet sonrası yaşanan olaylarda, kendisini yine “mağdur” ilan etti, milyonlarca insana ise “sahtekâr” dedi. Erdoğan, şöyle konuştu: “Dün İstanbul’da değişik yerlerde partimizin seçim koordinasyon merkezlerini yaktılar, yıktılar. Hani demokrattınız, özgürlükçüydünüz. Bunlar sahtekâr, sahtekâr. Bunların demokratlıkla alakası yok. Bunlar sandığa inanmıyor ve geleceklerini de görüyorlar. 30 Mart’ı şimdiden görüyorlar. Gördükleri için de diyorlar ki kargaşa çıkartalım da acaba bu kargaşa ile netice alır mıyız? Ama alamayacaklar.”
Topbaş’a oyu ver 300 lirayı kap! BEKİR BATU
özünü sevdiğimin Türkiyesi” demenin tam zamanı olsa gerek!.. Baksanıza, özellikle siyasette çok ama çok şaşırtıcı şeyler yaşanıyor bu ülkede!.. İnsan duydukça küçükdilini yutacak olmuyor yalnızca, “vah” da ediyor, derinden “eyvah” da!.. Yaşananlar, tartışmalar ve daha da önemlisi kavgalar sıradan insanlar arasında değil... Çatışmada devinim artıyor ama seviye de ne yazık ki giderek düşüyor... Bu da çılgınlaşmanın, pervasızlaşmanın ve gemileri yakmanın sonucu olsa gerek... Başbakan Erdoğan, önceki gün bir mitingde konuşurken, herhalde bu yüzden olsa gerek, “Artık bu işin geri dönüşü yok” diyebildi ve her zamanki gibi,
Mehmet FARAÇ farac65@gmail.com twitter.com/FARACYAZIYOR
AKP ile cemaat arasındaki kavganın büyüyeceğinin işaretini verdi... Peki, son haftalarda kasetyolsuzluk kıskacında iyice yıpranan Erdoğan, neden bu kadar rahat ve nasıl olur da bu kadar pervasız olabiliyor?.. Hem de “25 Mart’ta bir kaset çıkacak, Erdoğan’a öldürücü darbe vuracak” iddiasının iyice yaygınlaştığı bir dönemde Erdoğan’ı en azından rahat görünmeye zorlayan psikolojik enerji nereden geliyor?.. Bu sorulara yanıt vermeden önce aslında “kaset”lerden çok daha vahim olması, kitleleri ürkütmesi ve iktidardan geri tutması gereken olaylara yönelik, toplumdaki derin duyarsızlığa dikkat çekmek gerekiyor...
Asıl ‘öldürücü darbe’ kime?.. Başta The Times olmak üzere yabancı medyaya bile yansıyan “seks kaseti” sinyallerinden de anlaşılıyor ki, “bel altı”nın yanı sıra, Erdoğan’ın da dillendirdiği gibi “muta nikâhı” iması yapılan kasetten daha yıkıcı rezaletler deşifre olmadı mı bu ülkede?.. Örneğin; beklenen “yeni kaset”, Erdoğan’ın, oğlu Bilal’le yaptığı ama nedense bana pervasızca ve aptalca geldiği için bir türlü inanamadığım o “1 milyar dolar”lık para muhabbetinden çok daha mı ağır olacak?.. Ya da baba ile oğluna atfedilen, bir işadamının getireceği “10 milyon dolar” meselesi daha mı az rezalet sayılacak böyle bir kasetten?.. Medyaya çekidüzen verilmesi, gazete
yöneticilerinin fırçalanması, hatta ağlatılması daha mı az vuruyor itibar, ahlak ve namus olgusunu?.. Bu soruların yanıtını, bu kadar kaset, para-rüşvetyolsuzluk iddialarına rağmen miting alanlarını dolduran (foto shop iddiası da var) AKP’li kalabalıklar versin ama şimdi asıl konuya gelelim... Yani, parasal mevzulu kasetler -en azından AKP kitlelerini- etkilememiş göründüğüne göre; sosyal medyada manşet olan ve heyecanla beklenen “Erdoğan kaseti”ne!.. Hani gazetelerde, sosyal medyada ve hatta televizyonlarda diyorlar ya, “25 Mart’ta bir kaset çıkacak, Erdoğan’a öldürücü darbe vuracak” diye...
Kasetçilere ‘ulaşıldı’ mı?..
Parayı alan bir kadın hızla uzaklaştı.
FOTOĞRAFLAR: SEDA AKYÜZ
T
opbaş, İstanbul’daki on binlerce Roman yurttaşa seçim öncesi belediye kasasından 300’er lira para dağıtmaya başladı. İddiaya göre, İETT’lerle belediye veznesine taşınan Romanlardan, para dağıtımı öncesi “AKP’ye oy verme sözü” alınıyor... Topbaş’ın belediyeye milyonlarca liraya mal olan seçim yatırımının resmiyetteki adı “fakirlik yardımı”... Sarıyer’in Darüşşafaka Mahallesi’ne gece yarısı bilgisayarlardan yapılan sanal müdahaleyle 504 hayali daire kondurmasıyla gündeme gelen AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, bu kez de 300 TL karşılığında oy satın aldığı ortaya çıktı. Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, il genelindeki on binlerce Roman yurttaşa belediye büt-
Erdoğan, ‘25 Mart kaseti’ni engelledi mi?..
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
CHP’yi, MHP’yi, AKP’yi, cemaati vs. kimi hedef alırsa alsın kaset siyasetine karşı olduğumuzu, politikanın ve kavganın mertçe yapılması gerektiğini bir kez daha yinelerken devam edelim: 25 Mart’taki olası kaset iddialarının yüksek sesle hem de apaçık dillendirilmesinin ardından, AKP lideri meydanlarda bu konuda da kükredi ve yine “Eteğinizde ne varsa dökün” dedi... Bu meydan okuma artık sıradanlaştı da peki, kendisinin bakanlarla yaptığı konuşmaların dinlendiğini ve servis edildiğini söyleyen Erdoğan’ın önceki akşam Kanal 24’teki şu sözlerine ne demeli: “Bunu servis edeni bulup çıkarmak bizim görevimiz değil mi?.. Görevimiz... Bundan rahatsız oluyorlar... Bunların hepsine biz şu anda ulaştık...” Başbakanın, “hepsine şu anda ulaştık” şeklindeki çok anlamlı ve uyarı da içeren sözünü aklınızda tutun ama AKP liderinin, “Cemaat deme; korkma, örgüt desene” diye ayar çektiği program sunucusunun, “Henüz bir teşhir de yok ortada”
şeklindeki sorusu, zurnanın son deliği olabilir!.. Bakınız; Erdoğan, adeta, “eee?.. cemaatten yakalanan yok, hani nerdeler” anlamına da gelen soruya nasıl bir yanıt verdi: “Olacak... Burada da bizim sabrımız var, olacak... Çünkü şu anda eğer biz bazı şeyleri açıklamaya kalkarsak biz bir defa bu işi çözemeyiz. Bu işi yapacaksak, bunu tam kazımamız lazım. Onun için de dikkatli olmaya mecburuz. Devletin kendi içindeki mekanizmalarının, çarklarının daha sağlıklı döndüğünü görmemiz lazım. Bunun tam manasıyla döndüğünü gördüğümüz anda da o zaman bu işe müdahalenin vakti gelmiş demektir.” Başbakan’ın “Her şeye ulaştık şu anda” ve “müdahalenin vakti” sözlerine çok dikkat ediniz... Şu an gözdağı mı, uyarı mı, yoksa cemaate karşı atak mı pek belli değil ama aklımıza hemen şu soruyu da düşürmeden geçmedi: “Ne dersiniz; 25 Mart’ta Erdoğan’la ilgili bir kaset çıkabileceğine halen ihtimal veriyor musunuz?..”
Sürprize mahkûm bölgelere dikkat... Paralar ödenince Başbakan Romanlarla buluşacak Öte yandan Kadir Topbaş’ın roman vatandaşlara para dağıtımının biteceği 14 Mart’tan bir gün sonra 15 Mart günü de (yarın) Başbakan Erdoğan, Romanlarla rasyonu tarafından tek tek belirlenen Roman vatandaşlara, bir seferliğine mahsus olmak üzere 300’er lira para dağıtılıyor. Topbaş, bu ödemeleri belediyeye bağlı Edirnekapı’daki Sosyal Hizmetler Müdürlüğü bütçesinden
ıştı ıştı am am oyn oyn lli lli ıştı ıştı..... ete ete am amıştı çift çift oynam oyn klı klı llioyn lli şılı şılı ete etelli kar kar çift çiftete arlakar klı klıçift anlarla anl şılıklı şılı karşılı kar Romanl Rom arla ışta ışta anl açılışta Rom baş ıştaRom ışta Topbaş açıl Kad Kad baş,,,,açıl baş Top irTop irir Kadirir Kad çesinden “fakirlik yapıyor. Müdürlükte Royardımı” adı altında seçim manlar için özel olarak parası dağıtmaya başladı. ayrılan 2 vezneden, sabah Roman Dernekleri Fede- 10.00 ile öğleden sonra
MED CEZİR
14 MART 2014 CUMA
buluşacak. Sinan Erdem Spor Salonu’nda düzenlenecek şölende, Erdoğan’ın seçim öncesi Romanlara çeşitli seçim vaatlerinde bulunacağı öğrenildi.
16.00 arasında imza karşılığı ödeme yapıyor.
Seçim rüşvetinin adı ‘fakirlere yardım’ 30 Mart’ta yeniden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak isteyen Topbaş, AKP oylarını arttırmak için belediyenin imkânlarını seferber etmekten çekinmiyor. Muhtarlıklardan alınan fakirlik kâğıdı ve imza karşılığında ödeme yapılan Romanlardan, iddiaya göre, bu işlem öncesi “AKP’ye oy verme sözü” alınıyor. Bu arada seçim öncesi para dağıtılan Roman vatandaşların, “Seçimden sonra da para dağıtılacak” denilerek kandırılmak is-
tendiği de ileri sürüldü.
İETT otobüsleriyle veznelere taşınıyor 5 Mart’tan itibaren başlayan yardımlar 14 Mart Cuma gününe kadar devam edecek. Ödeme günlerinde İstanbul genelinde on binlerce roman yurttaş, İETT otobüsleriyle veznelerin bulunduğu Edirnekapı’ya özel olarak taşınıyor. Bu arada Topbaş, seçim paralarını dağıtmaya başladığı 5 Mart günü Esenyurt’ta Roman Kültür Evi açılışına katılmış ve Kobra Murat’ın şarkılarıyla çiftetelli oynamıştı. Topbaş’ın Romanlarla çiftetelli oynaması basına da konu olmuştu.
“CHP-cemaat ittifakı” iddialarının parti tabanında yarattığı infial, belediye başkanı ve meclis üyeleri belirlenmesinde örgütlerin devre dışı bırakıldığı tartışmaları ve “Atatürkçüler tasfiye edildi” tepkilerinin ardından muhalefet cephesinde de kaygılı bir bekleyiş var... Ege, Akdeniz, Trakya gibi bölgelerde, CHP-İşçi PartisiDSP üçgeninde olası sürprizlerden söz ediliyor... Edirne’de, DSP’ye geçen Hamdi Sedefçi ana muhalefeti zorluyor... İzmir’de başta Konak ve Urla olmak üzere DSP’ye geçen eski CHP’liler de sürpriz yolunda... Özellikle CHP Konak Adayı Sema Bektaş’ın, Atatürk rozetine karşı durmasının tabanda yarattığı tepkiler de DSP Adayı Hakan Tartan’a yarıyor... İzmir’in Foça ilçesinde de seçim kıran kırana geçecek... İşçi Partisi’nin Adayı emekli asker Yavuz Efe’nin direnci ilçede dengeleri şaşırtıyor... Bu
ilçeye de çok dikkat... İstanbul’da İşçi Partisi’nin Şişli Adayı gazeteci Ümit Ertaç Zileli aylardır yoğun bir çalışmanın içinde... Zileli, ilçede büyük bir devinim yaratmış... Şişli, şaşırtıcı bir sonuçla karşılaşabilir... CHP’den büyükşehir adaylığı isteyen gazeteci Can Ataklı ise şansını Beşiktaş’ta deniyor... CHP’li adayların transferiyle dirilmeye çalışan DSP’den aday olan Ataklı da sürpriz peşinde... Ataklı’nın CHP’den aday adaylığını açıkladığı gün Beşiktaş’taki ilgiyi unutmayınız... Bir de Hatay var... Samandağ ile yeni kurulan Defne ilçesinde de kıran kırana bir seçim yaşanacağı söyleniyor... Hem de CHP ile İşçi Partisi arasında... Defne adayı, halen Çekmece Belediye Başkanı olan Dr. Cafer Özenir... Samandağ’da ise eski Zirat Odası Başkanı Selim Kamacı ipi göğüslemeye çalışıyor... İki adayın tanıtım törenine 2 bin kişinin katıldığını anımsatmak gerekiyor...
İsmet
ARALIK
14 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
ÖZÇELİK
AKP artık ‘iktidar’ olamaz!
A
rtık yeni bir dönemdeyiz. Geniş bir kesim AKP için yolun sonunun geldiğinde hemfikir. “AKP artık iktidar olamaz” görüşü genel kabul görüyor. “Yüzde 50 oy alsa da iktidar zor” deniyor. Türkiye’yi kimin yöneteceği tartışılıyor. Elbette “iktidar” olmak 276 milletvekili çıkarmak değil. “İktidar” olmak ülkeyi yönetmek. Halk artık AKP’nin “iktidarını” kabul etmiyor. ABD de durumun farkında. Alınacak oyun önemli olmadığının bilincinde. Türkiye’yi kontrol altında tutmak için arayış içinde. ABD’li ekiplerin biri geliyor, biri gidiyor. Ankara’da, İstanbul’da, Karadeniz’de, Ege’de, Akdeniz’de görüşmeler yapıyorlar. Özellikle de Güneydoğu bölgesinde hareket halindeler.
AKP’nin yerine Gül-Gülen-CHP olur mu? Peki AKP iktidar olmazsa Gül-GülenCHP iktidarı olur mu? Son dönemlerde BDP de bu ittifaka göz kırpıyor. Ama zor. Birincisi CHP tabanı bunu kabul etmez. CHP bölünür. İkincisi ABD gibi güçler olmayacak iş için fazla riske girmez. Bu nedenle özel toplantılarda, CHP için “Olmaz. Bize uzak durmasın, yakınımızda dursun” diyorlar. Daha önce de yazdım, CHP-F tipi örgüt ittifakından umutsuzlar. “CHP tabanı Cemaati kusar” görüşündeler.
ABD ne yapıyor? Şu aralar en çok sorulan sorulardan biri bu. ABD’nin, Irak, Suriye, İran, Mısır, ... tecrübelerini tartıştığı konuşuluyor. Türkiye politikasını bu tecrübeler ışığında netleştirecek gibi. ABD eski ABD olmadığı için hesaplar bir türlü tutmuyor. Çuval delik. Konan şeyler düşüyor. Bölgede uzun süre görev yapmış bir diplomatla sohbet ettim. 30 yıllık tecrübesi var. Meslek yaşamının önemli bir bölümünü Ortadoğu’da geçirmiş. Emekli olmasına rağmen bölge ülkelerinin birbirleriyle ilişkilerini yakından takip ediyor. ABD’nin bölge politikası da uzmanlık alanına giriyor. “ABD’nin ne yaptığını anlamak zor. Bölgedeki kuvvetleri fazla inisiyatif kullanmaya başladı. Hata üstüne hata yapıyorlar. Eskiden bu kadar çok hata yapmazlardı. Belli ki Washington’un kontrolü zayıflıyor” görüşünde.
‘Özerklik’ girişimine dikkat! Güneydoğu bölgesine dikkat çekti. “ABD Kandil’de de etkili, İmralı’da da. Özerklik girişimi ABD’den habersiz olmaz. Ama başarı şansı çok az. Kaostan başka bir sonuç getirmez. ABD’nin hesabı ne bilemiyorum” dedi. Bu görüşmeden sonra Şırnaklı bir dostumu aradım. Neler olduğunu sordum. Biraz tedirgin. Fazla konuşmak istemedi. PKK’yı sordum. “Aslında PKK çok güçlü değil. Devlet olmayınca, asker ortalıktan çeklince halk mecburen ses çıkaramıyor. Ankara’nın zayıflaması onları güçlü gösteriyor” yanıtını verdi. Genelde herkes aynı görüşte. “Ankara zayıflayınca PKK güçlü görünüyor”
Halk hareketi dalga, dalga... ABD’nin, AKP’nin, PKK’nın bazı hesapları var. Ancak halkın da bir hesabı var. 2012 yılı 19 Mayıs’ında ilk işareti verdi. 29 Ekim Ulus buluşmasında halk barikatları aştı. “AKP’nin yıkılacağını” gösterdi. “Ortalık duruldu” dendiği anda Taksim Gezi Parkı protestoları ile başlayan “Haziran Direnişi” tüm ülkeye yayıldı. Başbakan Erdoğan “Tehlike geçti, isyanı bastırdım” diye hava atmaya kalkınca 29 Ekim’de Tandoğan’da, 10 Kasım’da Anıtkabir’de halk yeniden sahneye çıktı. Bir milyon 89 bin kişi “Aslanlı Yol”da buluştu. Şimdi de Berkin milyonları ayağa kaldırdı. Türkiye’yi birleştirdi. Halk hareketi dalga, dalga, ... geliyor Artık susan değil, direnen bir Türkiye var. Sadece “hayır” diyen değil, “iktidar olacağım” diyen bir halk var. Önderi de var, kuvveti de. AKP’nin karanlıkta ıslık çalması, Erdoğan’ın meydanlarda gırtlağını yırtarcasına bağırması da bundan! “AKP artık iktidar olamaz” derken anlatmak istediğimiz bu. Sadece AKP mi? Türkiye’de artık ABD’nin de iktidar olması zor! Göreceğiz...
KAYIP Nüfus kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür.
Vevide Ayşen Altunay
Tayyip ile iç savaş!
T
ayyip Erdoğan 30 Mart’ta yüzde 50 oy alsa bile -ki bu mümkün değil- iktidarını sürdürmesi yine de zordur. Öyle, zira Erdoğan artık varlığı ile ayrışmayı ve cepheleşmeyi temsil ediyor. AKP’nin yüzde 40’ın üzerinde oy alması ise
Türkiye’yi çok daha gerecek ve adım adım kargaşaya sürüklenilecek! Buradan hareketle Türkiye’nin bütünlüğü ya da birlikte yaşama ancak Tayyip Erdoğan’ın siyaset sahnesinden çekilmesi ile mümkün olabilir. Evet manzara Erdoğan’ın artık milli güvenlik sorunu
olduğuna işaret ediyor. Bir Başbakan düşünün ki toplum çoğunluğu tarafından en nefret edilen figür olsun! Böyle bir başbakan ile ülkede barış ve istikrar sağlanabilir mi? Bize göre AKP’ye oy verenlere anlatılması gereken öncelikle Erdoğan’ın varlığı ile
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
Hazırlayan: Füsun İKİKARDEŞ
Sabahattin ÖNKİBAR sonkibar@gmail.com
Türkiye’nin her geçen gün biraz daha kaosa yelken açacağı ve adım adım iç savaşa sürükleneceği hususudur.
Zekat parası ile fahişe kiralanabilir mi?
D
iyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez “Zekat parası ile televizyon kanalı ve gazete kurulmaz” dedi. Vallahi doğru ancak... Bu doğruyu seslendirmek için illa da F
tipi örgütle Tayyip Erdoğan’ın kavga etmesi mi gerekiyordu? Niçin bunu bugüne kadar değil de şimdi ifade ediyor? Diyanet, İslamın mı yoksa AKP çıkarlarının mı
Eşkıya ve Nekrofil! MHP’li Özcan Yeniçeri, Efkan Ala için “Devlet adamı gibi değil eşkıya gibi davranıyor” dedi. Peki bunu niye mi söyledi? Parlamento dışından İçişleri Bakanı yapılan Efkan Ala’nın emir verdiği kamu görevlisine, “Biz yasa yapan yeriz. Gerekirse sizin yaptığınızı suç olmaktan çıkarırız” demesinden ötürü. Biz Yeniçeri gibi eşkıya tabiri kullanmayız ama bu ifade devlet adına ürperticidir. Efkan Ala konumunda olan biri bunu söylüyorsa o ülke de bırakın hukuk
ve kanun, ahlak bile bitmiştir. Gelelim Berkin Elvan bağlamında Nekrofil yani ölü sevici tweetini atan Egemen Bağış’a! Ben Bağış’ın yerinde olsam ekmek almaya giderken katledilen 14 yaşındaki çocuk üzerinden siyasi amigoluğa soyunmak yerine Reza Zarrab ile ilişki ve çikolata kutuları içinde gönderildiği ileri sürülen 1.5 milyon dolar rüşvet iddia ya da suçlamalarına karşı kamu vicdanında kendimi aklamaya çalışırdım...
fetva kurumu? Devam edelim: Aynı Mehmet Görmez, Deniz Feneri rezilliğinde zekat paraları ile gemi alınması ve fahişelerle alemler yapılmasına niye sustu?
Yoksa onun İslamına göre zekat parası ile fuhuş serbest midir? Yapmayın Sayın Görmez, bu tür siyasi tutumlarınızla sadece Diyanete değil İslam’a da zarar veriyorsunuz?
MİT müsteşarının amcaları PKK’ya katıldı si.
Yer: Van’ın Erciş ilçe-
Önceki gün kalabalık bir grup ellerinde PKK pankartları, dillerinde “Serok Apo” sloganları PKK pardon BDP ilçe başkanlığı binasına yürüyor. Seyitki aşiretine mensup olan bu kalabalık BDP saflarına katıldığını ilan ediyor. Peki bu aşiretle kimin mi alakası var? MİT Müsteşarımız Hakan Fidan’la zira o da bu aşiretten.
Dün konu ile alakalı olarak Erçiş’de görev yapan bir kamu görevlisi bana şu mesajı iletti: “-BDP’ye katılanlar içinde Hakan Fidan’ın amcası da var.” Bu iddia doğru mu bimem ama kesin olan şey Fidan’ın mensup olduğu aşiretin tercihidir. Evet tablo şudur: PKK’ya katılan aşiretin çocuğu Türkiye’yi PKK ihanetine karşı korumakla görevli. Yorum sizindir!
Teşekkür bekleyene bakın!
Ö
nceki akşam Tayyip Erdoğan Kanal 24’te şöyle bir söz etti: -”Ergenekon’dan tahliye olanlardan bir tanesi bile bize teşekkür etmedi.” Pardon size niye teşekkür edecekti Tayyip Bey? Hani devri iktidarınızda yargı bağımsızdı? Hem tahliye sürecini açan siz değilsiniz, kamu vicdanının kurulan alçak tezgahlara isyanıdır ki ona direnilemedi. İlaveten siz değil miydiniz Ergenekon davasının savcısıyım diyen? Siz değil miydiniz TBMM kürsüsünden peşinen suçlamalar yapan? Ve o siz şimdi hiç sıkılmadan teşekkür talep ediyor? En hafif tabirle ayıp!
İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANI DOĞU PERİNÇEK’İN YARGILANDIĞI YASAYA ÖNERGE
İsviçre o yasanın iptalini tartışıyor İsviçre parlamentosunda çoğunluk sahibi olan İsviçre Halk Partisi (SVP) ‘Ermeni Soykırımı yalandır’ demeyi suç sayan yasanın iptal edilmesi için önerge verdi. SVP parlamentoda en çok sandalyeye sahip olan parti HABER MERKEZİ
İ
sviçre Halk Partisi milletvekili Gregor Gutz daha önce İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in “Ermeni Soykırım’ı yalandır” dediği için yargılandığı yasanın iptali için önerge verdi. Söz konusu 261. madde 20 yıldır yürürlükteydi ve daha önce kaldırılması yönünde birçok kez girişimde bulunulmuştu. İsviçre’nin en büyük gazetelerinden biri olan Neue Züricher Zeitung gazetesinin haberine göre, önergeyi SVP partisinden Gregor Gutz verdi. Gutz yaptığı açıklamada, 261. maddenin ülkede “yargı vesayetini” hakim kıldığını ve hukuk devletine aykırı olduğunu ifade etti. Gutz ayrıca yasanın “gammazlama”ya hizmet ettiğini öne sürdü. Önergede bu kanunun “toplumsal tedirginlilk” yarattığı ve “kötüye kullanmaya açık” bir yasal düzenleme olduğu ifadesi yer alıyor. Gutz, böyle bir yasal düzenlemenin özgür demokrasilerde olmaması gerektiğini ifade etti. “Ermeni Soykırımı emperyalist bir yalandır” dediği için Lozan’da bu yasaya dayandırılarak yargılanan Perinçek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararıyla İsviçre’yi mahkum ettirmeyi başarmıştı. İsviçre Halk Partisi yasanın iptaline ilişkin önergeyi, İsviçre hükümetinin AİHM’nin Perinçek kararına itiraz ettiği ve konuyu temyize taşıdığı gün verdi. İsviçre parlamentosu, salı günü de SVP milletvekili Oskar Freysinger’in yasayı yumuşatan bir önergesini oylamıştı. Önerge, 55’e karşı 129 oyla reddedilmişti. S V P, 200 milletvekilli parlamentoda 54 vekille en büyük grubu oluşturuyor.
Perinçek kararı İsviçre Parlamentosu’nu ikiye böldü.
AYDINLIK, TEMYİZ KARARININ PERDE ARKASINDAKİ BİLGİLERE ULAŞTI
Temyizde diaspora parmağı DENİZ KAHRAMAN
İ
sviçre’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek hakkında verdiği hükmü temyize götürme kararı almasının perde arkasından, Ermeni diasporasının yaptığı baskı çıktı. Ermeni diasporası ile ilişkilerini bozmayı göze alamayan İsviçre temyize gitmeyi tercih ederken, temyizi doğrudan davanın özü ile ilgili gerekçelendirmekten de kaçınDoğu ması dikkat çekti. İsviçre Perinçek bir yandan Türkiye’nin
önüne, “Biz, sadece kendi ceza yasamızı uygulamanın zeminini arıyoruz” gerekçesini koyup, davanın özüyle ilgili bir sıkıntılarının olmadığı mesajını verirken diğer yandan da Ermeni diasporasının gönlünü yapmış oldu. AİHM’in Büyük Daire’ye gitmesi durumunda, temyiz gerekçesi ve davanın özü de yeniden görülmüş olacak. Diplomatik kaynaklardan aldığımız bilgilere göre, karardan sonra Bern hükümeti, Türkiye’ye bir ayrı kanaldan “temyize gitmeyeceğiz” mesajını ulaştırdı. Türkiye’nin Avrupa Konseyi Daimi Temsilciliği’ne de benzer yönde değerlendirmeler ulaştı. Ancak, kararın verilmesinden sonra Ermeni diasporası İsviçre’ye baskı yapmaya başladı. İlk aşamada, Fransa Ermeni Teşkilatları Koordinasyon Kurumu, davayı kaybeden İsviçre’nin AİHM’de karara karşı temyize başvurması için uluslararası dilekçe kampanyası başlattı. Belçika Ermeni Komitesi de İsviçre’nin Brüksel Büyükelçisi Benedict de Cerjat’den Perinçek davasında temyiz yolunun kullanılmasını istedi. Ardından, Amerika’daki diaspora ve Avrupa’daki
Ermeni grupların Bern yönetimine baskısı gelmeye başladı. Geçen ay da, Türkiye’de İnsan Hakları Derneği (İHD) , İsviçre Adalet Bakanlığı’na yazılı başvuruda AİHM kararına itirazda bulunmuştu.
Dışişleri Bakanlığı yakın takipte Bern böylece, ince bir tezgahla topu AİHM’e atmayı tercih etti. Bern yönetimi temyiz gerekçesini oluştururken, “Yürürlükte olan Irkçılığa Karşı Mücadele Yasası ile ilgili olarak hareket alanının tespit edilmesinin sağlanmasını” gösterdi. Yani Türkiye’ye, “Bizim davanın özü ile ilgili bir sıkıntımız yok. Biz kendi yasamızın nasıl uygulanacağı konusunda yol haritası istedik” mesajını iletmiş oldu. Diğer yandan da Ermeni diasporasını gönlünü yaptı. Büyük Daire’nin davayı görmesi halinde, temyiz gerekçesi dışında da karar verebileceğini bilen İsviçre, Türkiye’yi ince bir tezgah kurmuş oldu. Öte yandan, İsviçre’nin temyiz kararı sonrasında Dışişleri Bakanlığı’nın da gelişmeleri yakın takibe aldığı öğrenildi.
Hazırlayan: Şafak TERZİ
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
BOP’UN YARATICILARINDAN DANIEL PIPES AYDINLIK’A YOLSUZLUK OPERASYONUNU DEĞERLENDİRDİ:
Asıl mesele iktidar boşluğu... ‘Erdoğan Şu an Türkiye’nin önünde aynı 2001 yılında olduğu gibi bir siyasi boşluk var. AKP’nin boşluğunu şimdi yeni bir hareket doldurabilir. Mevcut partilerden çıkması düşük ihtimal. Mesela Silivri üzerinden yeni bir parti çıkabilir
D
Şafak TERZİ
aniel Pipes, ABD’nin muhafazakar NeoCon kanadının önemli isimlerinden. Büyük Ortadoğu Projesi’ni hazırlayan çekirdek grubun elemanı. ABD’deki Yahudi lobisinin etkin görevlilerinden. Kürt meselesi konusunda uzman. Türkiye-İran ilişkilerinin bozulması konusundaki planların içinde yer aldı. Ilımlı İslam modeli meselesinde de Washington’un önde gelen isimlerinden. Pipes ile Paris seyahati sırasında telefon safakterzi@yandex.com üzerinden Türkiye’deki son gelişmeleri değerlendirme fırsatı bulduk.
Dönüm noktası Haziran 2011 seçimleri Gülen hareketi ile AKP arasındaki çatışmayı genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Şöyle bir örnekle anlatayım, eski Bizans İmparatorluğunda, İstanbul’daki hipodromda yeşiller ve maviler vardı. Bunlar çatışırlardı. Durum biraz oradaki bölünmeye benziyor. İslamcılar, ortak düşman olan ordu var olduğu sürece birlik halindeydi. Ama Temmuz 2011’den bu yana artık bir ordu yok, bu nedenle birbirleriyle savaşı-
Washington için sorun’
yorlar. Bence bu durum son derece düşünüyorsunuz? önemli. Yalnızca Türkiye için değil. Gülen hareketiyle AKP araAynı zamanda genel İslamcı sında, Haziran 2011 tarihareket için önemli, yani hine kadar, orduya ABD Ortadoğu için. Batı karşı bir ittifak varkendine bir ortak ile ilişkiler için de dı. Ve ordunun çok önemli. Ve en sahneden çekilarıyor. Bu ortak çok şaşırdığım ’ydi. mesiyle ittifakAKP r 10 yıldı nokta, -AKP’nin ları bozuldu l... deği artık Ancak kurulduğu 2001 ve birbirlerine bir , nırsa kaza da bul’ Sarıgül, İstan yılından geçen karşı iktidar de CHP . ilir.. olab Erdoğan yıla kadar-, olasavaşı veriyorkendisini ABD’ye kanıtlar... ğanüstü siyasi yelar. Cemaat-AKP için 2011 tenek gösteren Balyoz seçimleri bir dönüm Başbakanın, son bir operasyonunu da noktası... yıl içinde hatadan başka mı buna katıyorsubir şey yapmamış olmasıdır. nuz? Ve her hata yaptığında, hatalarını Hayır... 2011 Temmuz ayında, ikiye, üçe katlamasıdır. Yani, şu hemen Haziran’daki seçimlerden an yolsuzluğun içinde, otokratik sonra, Genelkurmay Başkanı ve bir yapıda ve kızgın. Ve zemin diğer çoğu kuvvet komutanlarıkaybediyor. Bu tabii ki Türkiye nın görevden uzaklaştırılmasıyla için önemli, ancak Türkiye’nin birlikte, askeriyeye siyasi gücü ötesi için de önemli. Çünkü geçen kaybettirildi. yıla kadar bir modeldi. Ilımlı İslam Haziran Direnişi savaşı lideri modeliydi. 11 yıl boyunca model olan aleni yaptı Erdoğan, nasıl birden otokratik, Genelkurmay ve komuyolsuz ve kızgın olabiliyor? tanların istifalarını mı kasteBu zor bir soru... İslamcılarla diyorsunuz? ilgili genel şablon şu şekilde: zayıf Evet, istifa ile açığa çıkan olduklarında daha temkinliler, süreçten bahsediyorum... İşte güçlü olduklarında ise çok sal- 2011 Haziran seçimleri sonradırganlar. Müslüman Kardeş- sında, eski müttefikler, yani AKP ler de bu aynı süreçten hız- ve Hizmet hareketi, iktidar için landırılmış bir şekilde geçti. karşılıklı savaşmaya başladılar. Peki ya 2007 CumhurbaşTSK siyasi gücünü kanlığı meselesi ve Mavi Markaybedince... mara olayı... Anlıyorum, yani GüBenim bildiğim, aralarındaki len-Erdoğan ittifakının ordu çatışmayı gösteren ilk ciddi belirti yüzünden bozulduğunu mu Mayıs 2010 tarihindeki Mavi Marmara olayıydı. Haziran 2011’den sonra adım adım tırmandı. Ancak geçtiğimiz yıl Gezi Parkı olaylarıyla birlikte gerçek anlamda bir açık savaşa dönüştü. Yani artık İslamcıların birlikte çalışmaları mümkün değil, birbirleriyle çatışıyorlar. Bu çatışma da hareketi zayıflatıyor.
?
muştu. The Wall Street Journal ise Ortadoğu ile ilgili konularda önemli bir analizci olarak tanımlandı. 1986-1993 yılları arasında Dış Politika Araştırma Enstitüsü’nde direktörlük yaptı. 2003 yılında dönemin ABD Başkanı George W. Bush tarafından ABD Barış Enstitüsü yönetimine atanmıştı.
Sarıgül’den bir Erdoğan çıkarsa... İlker Başbuğ’un cumhurbaşkanlığı için aday olacağı konuşuluyor. Seçimleri kazanabilir mi? Bu konuda yorum yapacak kadar bilgim yok. Yerel seçimlere iki hafta kaldı değil mi? Evet... Seçim anketleri Sarıgül’ü nerede gösteriyor? İyi gidiyor mu? Yoğun bir propaganda faaliMustafa Mustafa yeti yürütüyor... Mustafa Mustafa Mustafa Sarıgül Sarıgül Sarıgül Siz şansını nasıl Sarıgül Sarıgül Sarıgül görüyorsunuz? Yakın zamanda anketleri görmedim ama bence İstanbul Belediye Başkanlığı’nı kazanırsa, çok ciddi bir aday olabilir. Erdoğan örneğini takip edebilir.
‘Anti-Amerikancılığı bırakacak hayal gücü’ Peki kazanması durumunda, Washington CHP’yi artık müttefiki olarak görür mü sizce? Bence evet... Eğer CHP’nin anti-
KORAY
ksemih@bilkent.edu.tr
Silivri, Berkin ve Türkiye
E
skiden yeni bir gelişmeyi açıklamaya çalışırken “Amerika’nın hesabı ne?” sorusunun yanıtı, iz sürmeye yarardı. Bu soru bugün önemini değilse de, “yol gösterici” olma özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Çünkü artık “doluya koyunca almama, boşa koyunca dolmama” ikilemiyle karşı karşıya olan güç, Amerika’dır. ABD, Ezilen-Gelişen Dünya’nın milletlerinin, “söz geçiremediği” güçler olarak mücadele sahnesine çıkmalarıyla, nerede tutunacağını kestiremez halde yeni seçenekler aramaya başlamıştır.
‘Yurtseverler çıkacak, iktidar olacak’
Dr. Daniel Pipes kimdir Pipes, ABD Dışişleri Bakanlığı’na Ortadoğu ve İslam konusunda gayrı resmi danışmanlık yapıyor. Kurucusu olduğu Middle East Forum; Middle East Quarterly’i basmakta. The Boston Globe gazetesi, “eğer Pipes’ın uyarıları dikkate alınsaydı, asla 11 Eylül gibi bir olay olmazdı” yorumunda bulun-
Prof. Dr. Semih
AVRASYA SEÇENEĞİ
14 MART 2014 CUMA
Amerikan siyasetlerini bırakacak kadar hayal gücü varsa evet... Uzun yıllar boyunca CHP liderlerinin hayal gücü ve yaratıcılığı yoktu. AKP iktidarı 11,5 yılı doldurdu ve CHP, bu kadar zaman sonra hala pasif ve hayal gücünden yoksun. CHP’nin kendini ABD’ye önce İstanbul’da kanıtlaması gerektiğini söylüyorsunuz... Evet evet... Bence bu bir fırsat... Ama yine de yeni bir parti oluşumunu daha muhtemel görüyorum. AKP’nin açtığı bu boşluğu dolurmak için.. Ama bunu belki de CHP yapar. Hatta belki MHP doldurur, kim bilir? Türkiye’de yeni bir parti kurma konusunda uluslararası bir girişim var mı? Washington böyle bir şeyi destekliyor mu? Bence bu Washington’un işi değil ama Washington kendine bir ortak arıyor. Bu ortak 10 yıldır AKP’ydi. Ancak artık değil.
2011 seçimlerden sonra Erdoğan’ı bitirmeye çalıştılar 2011 seçimlerinden sonra aralarında savaş koptuysa, bu Balyoz’u ve Ergenekon’u birlikte yaptıkları anlamına gelir... Yani Erdoğan’ın tutuklattığı insanlar şu an tahliye ediliyor... Evet... Ama AKP ile Hizmet hareketi arasında gerginlik Haziran 2011’den önce de vardı. Ancak daha ihtiyatlıydı çünkü birbirlerine ihtiyaçları vardı.
Haziran 2011’den sonra Hakan Fidan, Başbuğ, şike ve yolsuzluk operasyonları oldu... Özellikle Başbuğ ve şike operasyonlarında Erdoğan’ın cemaatle birlikte olduğu konuşuluyor... Hayır, bu sözünü ettiğin operasyonların hepsi Erdoğan’a karşı yapıldı diye düşünüyorum... Dediğim gibi, ordu tamamiyle devredışı bırakıldığına göre, artık birbirlerine karşı yalnızca açık bir savaş vermekle kalmayabilirler, Erdoğan orduyu bile yeniden kendi yanına çekebilir. Bunlar klasik güç politikaları... Sizce Ilımlı İslam’ı hem Gülen, hem de AKP mi temsil ediyor? Bence ikisi de temsil etmiyor. Yani şunu demek istiyorum, her ikisinin de İslamcı olduğunu düşünüyorum ve bana göre İslamcılar arasındaki tek fark taktiksel boyuttadır. Bazı İslamcılar şiddet kullanır, bazıları kullanmaz. Bazıları mahkemeler üzerinden ilerler, bazıları siyasetin içinden. Ancak hepsi İslam yasalarını, yani Şeriat’ı hayata geçirmenin yollarını arar. Ve ben hem AKP’nin, hem de Hizmet hareketinin Şeriat getirmek istediğini düşünüyorum.
‘AKP, orduyla ittifak kurdu’ Peki tahliyeleri ve zamanlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sıradışı... AKP, orduya karşı Gülen’le ittifak halindeydi. Şimdi Gülen’e karşı orduyla birlikte çalışıyorlar. Ordu bir anlamda geri geldi. Yani ordu sahneye geri mi döndü? Biraz, evet.. Aynı zamanda tutuklu olanlar da mı sahnede? Evet... Ama daha genel olarak ordu. 6 ay önceki pozisyonlarına göre daha güçlü bir noktadalar. Yani sizce bu, AKP’nin Gülen Hareketine karşı orduyla ittifak kurma girişimi mi? Evet, ben öyle düşünüyorum... Bana öyle geliyor...
yılmaz. BDP ise uluslararası temasla ilgilenmiyor. Yani... bir de ordu var, ama o da etkin değil... Yani şu an alternatif yok... Erdoğan Washington Durum bu, alternatif yok... için bir sorun Peki AKP içinden? Erdo Sizce Erdoğan ile Was- ğan dışında bir kanat var mı? Belki de, bu mümkün... Yani, hington arasındaki ittifak bir Gül ile Erdoğan arasında o kadar sona mı yaklaştı? Açıkçası bir sona yaklaştığını bariz ve o kadar çok gerginlik var ki. Ancak şunu da söydüşünmüyorum. Ama önlemeliyim, Gül’ün İncesine göre daha zayıf ternet Yasasını ve olduğunu düşünüHaziran Direnişi HSYK Yasasını yorum. ABD yöhem AKP-Cemaat arası imzalamasına netimi, Türkiye çatışmayı açık savaşa çok şaşırdım. Bu Başbakanı’nı ilk döndürdü. Hem TSK’yı yenide sefer bir sorun n imzaları attığı için gerçekten sahneye çıkarttı. Silivri olarak görüyor. çok şaşırdım. Bu zindanını yıktı. Artık AKP, Artık bir çözüm durum, son taholarak görmüordu ile ittifak kurma lilde Gül’ün Eryor. çabasında. doğan’la birlikte ol Washinton duğunu gösteriyor, Erdoğan’ı bir sorun yani Erdoğan’ın karşısında olarak mı görüyor? Evet... Erdoğan, Washington değil. Bu da, Gül’ün Fethullah için bir sorun. Gülen ile sorun yaşadığını gös‘ABD’nin alternatifi yok’ teriyor... Evet, kesinlikle... Peki o zaman Amerika’nın Ama Abdullah Gül ile Fetçözümü nedir? ABD yönetimi Türkiye’de kiminle işbirliği ya- hullah Gülen hareketi daha düne kadar birlikteydi... pabilir? Evet birliktelerdi... Açıkçası, şu an yönetimin belirli bir müttefiki yok. CHP YARIN: AKP’nin Rusya ve İran ilişkileri dost sayılmaz. MHP de dost sa-
ABD YENİ BİR AKP ARAYIŞINDA ANCAK...
Ergenekon Partisi ihtimali CHP lideri Kılıçdaroğlu Washinton’a gitti, sonra Gülen hareketiyle de buluştu... En son ABD Büyükelçisi Ricciardone ile görüştü. Tüm bu trafiği nasıl değerlendiriyorsunuz? Kılıçdaroğlu’nun önünde gerçekten bir fırsat duruyor... CHP’ye yeniden yön verme ve Washington’a daha dostça davranma fırsatı... Yapıp yapmayacağını muhtemelen benden daha iyi biliyor-
sunuzdur ama demek istediğim önünde böyle bir fırsat var. Diğer yandan Türkiye’de büyük bir halk hareketi var ve bu da Kılıçdaroğlu için bir fırsat... Evet, ikisini de yapabilir; protestocuların safında olabilir, Gülen ile çalışabilir, Washington ile çalışabilir. Tüm bu seçenekler önünde açık. Erdoğan, Gülen ve Washington ile ilişkilerini bozmuşken. Ya da Washington açı-
İlker Başbuğ, tahliye edildikten sonra mücadele sözü vermişti.
sından ‘bozdu’ demeyelim de, bu ilişkilere zarar vermişken. Bu, CHP için ya da belki de yeni bir parti için bir fırsat yaratıyor. Birisi çıkıp Erdoğan’ın 2001 yılında yaptığını yapabilir. Yeni bir parti kurup çok iyi işler yapabilir.
‘CHP’nin enerjisi yok’ Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ ve Ergenekon’dan tahliye edilen diğer insanların da yeni bir oluşum içinde, örneğin bir parti altında birleşebilecekleri konuşuluyor... Kesinlikle olabilir... Dediğim gibi şimdi yeni bir hareket oluşturma fırsatı var. Tıpkı 2001 yılında AKP için olduğu gibi. CHP’nin bu fırsatı kullanacak enerjisi ve girişimi varmış gibi görünmüyor, bu değişiklikleri yapacak hayal gücü de...
Ergenekon tertibinin başlamasından bu yana direnen milletin en gözde belgileri arasında yer alan bu belirlemenin ardında önemli bir gerçeklik yatmaktaydı. O da, ülkemizdeki ABD uzantısı gerici iktidarın çökertilmesiyle Silivri duvarlarının yıkılmasının eşzamanlı olacağı saptamasıydı. Belirsiz olan, bu iki olgunun hangi sırayla gerçekleşeceği idi. Bugün yurtseverler çıkışı başlamış, gerici iktidar onulmaz biçimde bölünerek yıkılmanın eşiğine gelmiştir. Sıra, belginin ikinci yarısında, yani iktidar olmadadır. Daha yakın zamana kadar tam da hukuk tanımazlıkları nedeniyle karşı devrimin en ön saflarında konuşlandırılarak gericiliğin “kahramanları” ilan edilen kimi savcı ve yargıçlar, şimdi “yok hükmünde”dirler. Millet, “Yeminler edildi, yıkılacak Silivri” kararlılığının sonucunda özgürlüklerine kavuşan yurtseverleri, devrimin kahramanları olarak bağrına basmaktadır.
Neden yerel seçimler öncesi? Oldukça yaygın bir görüşe göre, Silivri tutsaklığının son bulması kaçınılmaz hale gelmiş olmakla birlikte, bu sürecin karşı devrim tarafından yerel seçimler sonrasına ertelenecek biçimde yönetilmesi beklenmekteydi. Ergenekon’dan çıkışın seçim öncesinde gerçekleşmiş olması, aynı zamanda gericiliğin bu süreci istediği gibi yönetemediğinin açık bir göstergesidir. Karşı devrimin Erdoğan kanadı, halkın mücadelesi karşısında, kendini “millete ve orduya kumpas” suçunun sorumluluğundan eylemli olarak sıyırtma telaşına düşmüştür. Onlar, bu adımın yerel seçimlerden sonraya bırakılmasının, sürece olan “kendi katkılarını” “yok hükmünde”ye indirgeyeceğinin korkusunu yaşamaktadır.
Berkin’in direnci Türkiye’nin direncine dönüşmüştür Berkin’in 269 günlük direnci, bugün Türkiye’nin direncine dönüşmüştür. Berkin Elvan, Haziran Direnişi’nde gericiliğin hedef aldığı “insan”ın simgesi olarak artık bütün Türkiye’nin evladıdır. Gericilik tarih boyunca, insani olan her şeyin düşmanı olmuştur. Çünkü gericilik, ancak insanı çürüterek ve insanın insani özünü kurutarak varlığını sürdürebilir. Bu, ne kadar örtüsüz ve çıplak biçimde ortaya çıkarsa, gericiliğin sonu o kadar yaklaşmış demektir. Onun için bugün Berkin’e sahip çıkmak, Türkiye’ye sahip çıkmaktır. Bugün Berkin’in ölümüne neden olan TOMA’ların “kahramanlık destanı” yazmalarında diretmek, gericiliğin sonunu daha hızlı getirmekten başka bir işe yaramaz. TOMA (toplumsal olaylara müdahale aracı) adlandırması bile, gericiliğin “insan” karşıtlığının bir yansımasıdır. İnsanın özü, toplumsal varlığıdır. O özü geliştiren toplumsal mücadeledir. Bir olayın toplumsallığını müdahale nedeni saymak, toplumu güdülecek bir sürü olarak gören gericiliğe özgüdür. Milletimizin insanı, karşı devrimin on yılı aşan iktidarı altında ciddi bir hasar görmüştür. Önümüzdeki yerel seçimler, aynı zamanda bu açıdan bir hasar tesbiti niteliğini taşıyacaktır. Bu hasarın giderilmesi, ancak ülkemizin yeniden Atatürk Devrimi yoluna girmesiyle olanaklıdır. Ne mutlu ki, ülkemizde Atatürk Devrimi’ni tamamlayarak insanımızın insani özünü yeniden pekiştirecek bir milli iktidarın yolu açılmıştır.
E
14 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2
Sudoku 1
Kakuro 1
Aydınlık
KURULUŞ. 1921
ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER
Kakuro 2
Yıl. 94 Sayı. 2315
VATAN - EMEK - NAMUS
Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek
Kare
Dünya Şafak Terzi Önder Öztürk Erdem Atay Emek Esin Turhan Cansu Yiğit Toplum Özlem Konur Usta Sezim Özadalı Anıl Budak Ceyhun Bozkurt Spor Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Hayati Asilyazıcı Dağıtım Md.Cumali Karagöllü Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Müdürü: Kamile Karakadılar Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım
Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi Kültür Sanat
Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul
Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01
Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34
Sayısal
Soldan sağa 1. Tutanak - Uyuşma, anlaşma 2. Bir denizimiz - Geri verme Yankı, aksi seda 3. Bir zeka oyunu - Yayla evi 4. Seryum’un simgesi - Bulanık olmayan, berrak - Bir Ortadoğu tanrısı 5. Çok az, çok seyrek, nadir Bir tür yumuşak peynir - Bir işaret sıfatı 6. Tanzanya’nın plakası - Kırışıp buruşmuş olan 7. Kayak - Bizmut’un simgesi Gelir sağlayan mülk 8. Bağlanmış, bağlı - Saçı olmayan 9. Yemek, yiyecek - İnce alay 10. Boru sesi - Bir çalgı türü Bir seslenme sözü - “Tok” karşıtı 11. Bir telefon sözü - Bir tür cila - Kudret, iktidar 12. Düzeltme, iyileştirme, ıslahat - Japonya’da bir şehir
Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.
Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli
Yukarıdan aşağıya 1. Erkeğin nikahlandığı kadın, karı, eş, refika - Örten
2. Gümüş’ün simgesi - İğdiş edilmiş - En küçük sosyolojik birim; familya 3. Kötü, çirkin - Her zaman, sürekli olarak - Trabzon’un bir ilçesi 4. Alışkı - Koşucu devekuşu 5. Demir - Brom’un simgesi Derinin gözeneklerinden sızan, kendine özgü bir kokusu olan tuzlu sıvı 6. İsviçre’de bir nehir - Babanın kız kardeşi, hala Milimetre (kısa) 7. İlkel benlik - Erdemleri bakımından çok büyük - Giysi 8. Biricik, eşi olmayan - Solo, koro veya orkestra için yazılmış kutsal nitelikte müzik eseri 9. İçbükey, konkav - Bir soru sözü 10. Parıltı - Haydut, eşkıya Sümerler’de su tanrısı 11. Beyaz - Bir tür tatlı - Su yolu, kanal 12. Tavukların yumurtlaması için hazırlanmış yer Gevşemiş, işlenmez halde olan
Soldan sağa 1 İki veya daha fazla dilin karıştırılmasıyla yazılan şiir 9 Bir dilek şart eki 11 Japon folklorunda saatleri düzenleyen on iki cinden biri 12 Piyasada tepki veya etki 14 İlahi bir güç tarafından gönderildiğine inanılan parlaklık 15 Dul kalan kadının sadakatini göstermek üzere kendini kurban etmesi şeklinde bir Hindu geleneği 17 Ut çalan kimse 18 Eyere alıştırılmamış binek hayvanı 20 Aralarında fark olmayan şeyler, müsavi 21 Kısaltılmadan kıvırcıklık verilmiş saçların baş çevresinde geniş bir yığın oluşturduğu saç biçimi için kullanılır 23 Sarp geçit 25 Lityum’un simgesi 26 İlk sayı 28 Bataklık gazı 30 Bir dinin inanç ve ibadet kuralları 32 Rüzgar 33 Bir soru sözü 34 Vilayet 35 Dervişlerin başlarına giydikleri tiftikten yapılmış ince ve hafif bir çeşit takke 38 Resmi törenlerde giyilen, uzun etekli, eteğinin arkası be-
line kadar yırtmaçlı, siyah renkli erkek ceketi ve takımı 40 Koşucu devekuşu 41 Gözde açık kestane rengi 43 Bir yapının üstünü akıntılı olarak örten şeylerin meydana getirdiği bütün 45 Konuşulan asıl konu, asıl madde 47 Bal yapan böcek 49 Herhangi aşırı bir şeyden şaşırmış, bunalmış 51 Bir resim desen ya da alçak kabartmada, bazı nesne ve figür boyutlarının, perspektifin etkisiyle kısalması 52 Plastik ya da tahta taşlarla ve ıstakalarla oynanan bir oyun Yukarıdan aşağıya 1 Delikli tahta üzerinde taşlarla oynanan bir oyun 2 Mezopotamya panteonunda tüm tanrıların babası ve kralı olan gök tanrısı 3 Yineleme 4 Bir yüzölçümü birimi 5 Hırvatistan’da bir liman kenti 6 Kemer, bele bağlanan kuşak 7 Kayınbirader 8 İlgi eki 9 Sevinç, gönül ferahlığı 10 Mevlevilerde tarikat pirinin
gömülü olduğu tekke 13 Gemilerde kullanılan yatak 16 Ondalık 19 Belli bir çıkar grubunun isteklerini siyasi organlara kabul ettirmek için kurulmuş olan topluluk, dalan 20 Sonsuza kadar sürecek olan, ölümsüz 22 Düşünce 24 Japonya’da adalar topluluğu 27 Verme, ödeme 29 Şamandıralarda, rıhtımlarda halat bağlamaya yarayan, sağlam mapalara geçirilmiş demir halka 31 Anadolu’da yörüklerin kullandığı bir tür çadır 32 Sazın en kalın teli ya da kirişi 36 Dünyaca ünlü Champagne şaraplarının Fransa’da bulunan başlıca üretim merkezi 37 Gereğinde kullanılmak için fazladan bulundurulan, ayrılmış olan 38 Belli zamanlarda, belli yerlerde mal sergilemek için açılan büyük pazar 39 Kiloamper (kısa) 42 “Oğuz ...” (yazar) 44 Bir Azeri çalgısı 46 Bir telefon sözü 48 Radyum’un simgesi 50 Bizmut’un simgesi
14 MART 2014 CUMA
Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK
BERKİN YAŞIYOR YANDAŞLAR KOMADA Ö
nceki gün toprağa verilen Berkin Elvan, dün yine gazetelerin manşetindeydi. Çok sayıda gazete, yüz binlerin katıldığı cenaze törenini birinci sayfasına taşıdı. Yandaş medya ise Berkin’in ölüm haberi aksine, bu sefer cenazeyi birinci sayfasına taşıdı. Bazı gazeteler ise Berkin’in son yolculuğu yerine çıkan çatışmaları öne çıkardı.
ardından başlayan olaylar sırasında AKP yanlılarının ve yandaş medyanın provokatif iddialarda bulunması dikkatlerden kaçmadı. TRT Haber televizyonu tüm dünyanın yayınladığı Berkin’in cenaze görüntülerini yayınlamak bir yana, eylemcileri hedef alan haberlere imza attı. TRT Haber, Tunceli’de polisin attığı biber gazından etkilenerek kalp krizi geçiren ve ha-
yatını kaybeden polis memuru Ahmet Küçüktağ’ın ölümüyle ilgili yalan haber yaptı. Gece haberleri sırasında “Bir polis şehit oldu” haberini yayınlayan kanal, “molotof bombası atılan araçtaki polis kalp krizi geçirerek şehit oldu” ifadelerine yer verdi. Oysa Tunceli valiliğinden yapılan açıklama, TRT’yi yalanlar nitelikte. Valiliğin açıklamasında “Polis kardeşimizin
vefatı araç içerisinde görev esnasında her hangi bir direkt gelen bilgilere göre fiili bir müdahaleye maruz kalmadan oluşan bir rahatsızlık çerçevesinde hastanede ruhunu teslim etmesiyle meydana gelen bir olaydır.” ifadelerine yer verildi.
‘Havuzcular’, basını hedef aldı Tayyip Erdoğan’ın danışmanı
Canlı yayında ‘arbede’ tepkisi Televizyonlar da dün gün boyu cenazeden canlı yayın yaptı. CNN Türk’ün cenaze sırasında uzun uzun AKP mitingini yayınlaması tepki çekti. NTV spikeri Erhan Ertürk, Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan’ın “Benim oğlumu Allah almadı, Tayyip aldı” sözlerini canlı yayında sansürledi. Kanal D canlı yayınında da yurttaşlar muhabire tepki gösterdi. Muhabir Cem Tekel, “Grup buraya karanfil bırakmak istemişti. Ancak bir arbede ardından müdahale geldi. Şuan da Taksim meydanının dört bir tarafı polis tarafından çevrildi.” diyerek haberi geçince çevredeki yurttaşların tepkisiyle karşılaştı. Bir yurttaş “yalan söylemeyin” diyerek, “Arbede falan değil, polis halkına saldırıyor. Çocuklarına saldırıyor” diyerek tepki gösterdi. Kanal D rejisi apar topar bağlantıya son verdi.
Yandaşlardan provokasyon
Berkin Elvan’ın cenazesi ve sonrasında çıkan olaylar dünyada da günün konusu oldu. Dünya basını Berkin Elvan’ın cenazesini ve ardından düzenlenen protesto gösterilerine yapılan polis müdahalesini böyle gördü. WALL STREET JOURNAL: Cenaze töreninden sonra yaşanan çatışmalar Türkiye’nin seçimler öncesinde istikrarsızlığa sürükleneceği ve Tayyip Erdoğan yanlılarıyla karşıtları arasındaki kutuplaşmayı daha da artıracağı yolundaki endişeleri besliyor. CNN: Türk polisi, 15 yaşındaki bir çocuğun cenaze törenine katılan binlerce kişiyi dağıtmak için tazyikli su ve göz yaşartıcı gaz kullandı. Bütün öğleden sonra gerçek bir insan seli Berkin Elvan’ın cenazesinin ardından sokaklara döküldü. Başbakan Erdoğan şu ana kadar da Berkin Elvan’ın ve ailesinin adını ağzına almadı.
testoların ilginç yanı, Avrupa ve Kuzey Amerika’da 26 şehirde daha insanların sokaklara dökülmesiydi. ANSA: Berkin Elvan’ın ölümünün ardından Türkiye dışında Paris, Londra, Viyana, New York, Berlin ve Stockholm’de de gösteriler düzenlendi. EL AHRAM: Türk polisi 15 yaşındaki bir çocuğun ölümünü protesto eden yüzlerce kişiye göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su sıktı. PRESS TV: 15 yaşındaki bir çocuğun cenaze töreninde hükümet karşıtı on binlerce gösterici toplanarak Erdoğan hükümeti aleyhine gösteri yaptı. XINHUA: Berkin Elvan’ın İstanbul’daki cenazesine 500 binden fazla insan katıldı. Protestocular, cenaze töreninin ardından 10 ayrı şehirde daha hükümet karşıtı gösteriler düzenleyerek hükümetin istifasını istedi.
Cenazeyi dünya konuştu BBC: Yeniden başlayan huzursuzluk, hakkındaki giderek artan yolsuzluk skandalları nedeniyle kaderini belirleyebilecek seçimler öncesinde Erdoğan üzerindeki baskıyı artırıyor. DAILY TELEGRAPH: Berkin Elvan’ın cenazesinde sokakları dolduran binlerce kişinin öfkesi, geçen yazki protesto gösterilerini şiddetle bastıran ve polisi kahramanlık gösterdiği için öven Türkiye Başbakanı Erdoğan’a yönelikti. INDEPENDENT: Elvan’ın ölümü bütün ülkeyi ayağa kaldırdı ve geçen yılki protestolarla hükümete yönelik yolsuzluk suçlamalarıyla biriken öfkeyi tetikledi. FRANCE 24: Elvan’ın ölümünün ardından başlayan protestolar sadece Türkiye ile sınırlı kalmadı, dünyanın çeşitli köşelerinde binlerce kişi sokaklara döküldü. Pro-
Berkin Elvan’ın cenazesinin
D
Vasfiye Özkoçak
Vasfiye Özkoçak’ı kaybettik
T
ürkiye’nin ilk kadın muhabiri Vasfiye Özkoçak 91 yaşında hayatını kay-
ünya güzelimiz Keriman Halis Ece karşılayacak Feriköy’ün kapısında Berkin’i... Hoş geldin yavrum diyecek, sarılacak okuldan gelir gibi, annelik edecek ona. Ali Sami Yen amcası koşacak nefes nefese, koltuk altında futbol topuyla, var mısın japon kale maça diyecek, gazozuna. Erol Günaydın dedesi seslenecek hemencecik şuradan... O kara kaşlı güzel yüzünü güldürebilmek için, ayı yogi taklidi yapacak. Unutulmazlar kabristanıdır Feriköy. Berkin de unutulmayacak. Salah Birsel’den şiirler dinleyecek. Çocuk edebiyatımızın en önemli yazarlarından Güngör Gençay abisi oturacak yanına, Ay’a Seyahat’i okuyacak, Balıklar Ovası’nı,
Berkin Barut Yüklü Yıldızlar’ı okuyacak. Kerime Nadir teyzesi orada. Kitaplarını verecek ona. Fatma Aliye halası orada. Hani şu, Türk edebiyatının ilk kadın romancısı olan, 50 liralık banknotların üstünde fotoğrafı bulunan Fatma Aliye... Berkin okurken, saçını okşayacak. Yeşilçam’da yeri doldurulamayan Vahi Öz orada. Efsane şapşal uşak Cevat Kurtuluş orada. Kadir Savun, Mualla Sürer, Turgut Özatay,
Mustafa Varank ise attığı tweet’lerle Doğan Medya Grubu’nu hedef gösterdi. Kalp krizi sonucu şehit olan polis memurunun taşlanan aracın içinde olduğunu iddia eden Varank, Doğan Medya Grubu’nun “alakası yokken gazdan vefat ettiğini söylediğini” yazdı. Oysa polis memurunun gazdan etkilendiğini Doğan medya değil, hastane başhekimi açıklamıştı. Varank, diğer paylaşımlarında Hürriyet gazetesi ve eylemcileri hedef aldı. Geçtiğimiz günlerde internette yayınlanan ses kaydında Varank ile Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye arasında geçtiği iddia edilen görüşme ortaya çıkmıştı. Sümeyye Erdoğan, Varank’a AKP’nin sosyal medya ordusunu kastederek, “Bizim trollere söylesene, TT kampanyamıza destek versinler. Esprili ama güzel şeyler yazsınlar” demişti. Takvim gazetesi de “Çapulcu işbaşında” başlıklı dünkü manşet haberinde, mağazalarına Berkin genelgesi göndererek eğlenceleri iptal eden Cem Boyner’i hedef aldı. “Cem Boyner iser malzeme yığdığı mağzalarını sığınak yaptı” ifadelerine yer verilen haberde, Berkin’in cenazesi “terör örgütü” gösterisine benzetildi. Geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan bir başka ses kaydında, Sabah ve Takvim gibi “havuz” gazetelerine Bilal Erdoğan’ın manşet attırdığı ortaya çıkmıştı.
Mine Mutlu, Reha Yurdakul orada. Aile gibi kucaklayacaklardır, seyrettireceklerdir Berkin’e, siyah-beyaz filmler dönemindeki Türkiye’nin, aslında ne kadar rengârenk olduğunu. Tiyatro isterse, sahne hazır... Perde açılır, Zafer Önen, Ekrem Dümer, Engin İnal, Birsen Kaplangı, Ünal Gürel, liste çook uzun, iz bırakmış emektarlar orada. Unutulmazlar kabristanıdır Feriköy. Berkin de unutulmayacak, asla. Sana gelince usta... Hatırlanmak bile istenmeyeceksin. Yatacak yerin yok, bilesin. Tükürmesinler diye mezar taşına, toma bekleyecek başında. Yılmaz Özdil - Hürriyet - 13.03.2014
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Berkin’e üzüldük mü gerçekten..
Cem Din len miş
14 yaşında bir çocuk.. Gezi gecesi evinden çıkıp sokağın karşısındaki bakkala giderken, kafasına yediği gaz bombası fişeği ile komaya girmişti. Aylarca dayandı ama başaramadı. Ardından “Üzüntü” mesajları başladı.. Cumhurbaşkanı üzgündü.. Meclis Başkanı üzgündü. Siyasal parti liderleri üzgündü. Büyük kulüpler üzgündü.. Herkes, her kurum üzgündü. İş adamları, sendikalar, aklınıza ne gelirse.. Görünüşe göre, bu ülkenin her zamankinden fazla birlik beraberliğe ihtiyacı olan günlerde, ortamı germek için ellerinden geleni yapan, sabahtan akşama birbirlerine söven, aşağılayan, adeta halkı kamplara bölmek için çırpınanları, 14 yaşındaki bir çocuğun ölümü birleştirmişti.. Görünüşe göre.. O mesajları yayınlayanlar, o konuşmaları yapanlar ne derece içtendiler acaba?. Ne derece üzgündüler gerçekten?.. Yoksa bu ölümü de, emelleri için kullanma peşinde miydiler?... Yeni Berkin olayları yaratmak için ellerinden geleni.. Yürüyenlerin yolları su fışkırtan Tomalarla, gaz bombası atan polislerle kesildi.. Yayınlara maskeli TV spikerleri girdi. Bütün dünya sabaha kadar, terör yaşayan bir Türkiye seyretti.. İstediğiniz bu muydu, Sayın Valiler?. Ülkenizin yüzünü böyle mi ağarttınız?. Gençleri Taksim’e, Kızılay’a ve Konak’a sokmadınız.. Yunan’ı denize döktünüz yani.. Dünyaya “Helal olsun Türkiye’ye” dedirttiniz öyle mi?. Türkiye bıçağın sırtında yürüyor.. Tabii tahrikçiler var.. Tabii ortalığın karışmasından, kana bulanmasından medet umanlar var.. Bunlara engel olmak, Türkiye’yi Ukrayna, Irak, Suriye, Lübnan, Mısır, Tayland’a çevirmek isteyenlere fırsat vermemek için, ulusun her bireyi ile soğukkanlı, anlayışlı ve hoş görülü olmak zorundayız.. Hıncal Uluç - Sabah - 13.03.2014
‘ın binası kaçak çıktı
betti. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) eski Başkan Yardımcılarından, 2003 Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü ve Basın Şeref Kartı Sahibi, TGC Sosyal Dayanışma Vakfı Önceki Başkanı Vasfiye Özkoçak, vefat etti. TGC Yönetim Kurulu, 91 yaşında hayatını kaybeden Vasfiye Özkoçak’ın vefatıyla ilgili bir mesaj yayınladı. Mesajda “Değerli önceki Başkan Yardımcılarımızdan Vasfiye Özkoçak’ı kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Usta gazeteci Vasfiye Özkoçak’ı sevgi ve saygıyla anıyoruz. Ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz” denildi.
Zaman gazetesinin İstanbul Bahçelievler-Yenibosna’daki binasının okul vaadiyle alındığı ancak matbaa tesisleri ve gazete binasının yer aldığı arsada, okul faaliyetiyle ilgili herhangi bir işlem yapılmadığı iddia edildi. Sabah gazetesinde yer alan habere göre dönemin imar planlarında eğitim ve kültür alanı olarak gözüken ancak 2004 yılında Feza Gazetecilik AŞ tarafından Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nden satın alınan arsa üzerine inşa edilen bina, 2005’te hizmete açıldı. Arsa okul yapma amacıyla devletten satın alınmasına karşın şimdi Zaman’ın binası inşa edildi . Habere göre binaya iskan alabilmek amacıyla arsanın bir kısmı iletişim lisesi olarak gösterildi ancak ticari yayıncılık faaliyeti uygulanıyor. Yenibosna 1543 ada 8 parsel üzerindeki arsaya ilk başvuru 11 Kasım 1996’da yapıldı. Milli Emlak Genel Müdürlüğü ile yapılan protokolle özel okul yapmak amacıyla Yenibosna’daki 18 dönüm arazi kiralandı. “İletişim lisesi ve uygulama bölümü yapacağız” diye arsaya ruhsat alındı. 36 bin metrekarelik inşaat yapma hakkı tanınan ruhsatta, 7 bin 700 metrekare okul, 19 bin 410 metrekare idari bina, 8 bin 900 metrekare ise basın atölyeleri olarak ayrıldı. 2002 yılında da aynı ruhsat yenilendi. Sadece Zaman gazetesi ve aynı grubun yayınları için kullanılan arsa 2004’te Feza Gazetecilik AŞ tarafından satın alındı.
YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 06.30 Muhabbet 08.00 Televizyon Gazetesi 10.00 Ekopolitik 11.00 Haftaya Bakış 12.00 Haber Masası
08.00 Güne Başlarken 10.00 Ezgi ile Haber Saati 14.00 Öğleden Sonra 17.00 Akşam Haberleri 19.00 Halk Haber 19.35 Hakan Aygün Analiz 20.00 Ombudsman 21.00 En Ana Haber 22.00 Müjdat Gezen ile Telesohbet 00.00 İsmail Dukel ile Günsonu Haber
07.30 Uyan Türkiye 10.00 Keyifli Sabahar 13.00 Haber 13 13.30 Türk Filmi 14.10 Yereli Yönetenler 15.00 Bahar’la Güzel Şeyler 17.00 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 21.00 Açık Tribün 22.00 Gündem Ehl-i Beyt 00.00 Ana Haber “T” 01.00 Gonca Elmas 7 Renk
09.20 Sormak Gerek 10.00 Biz Bize 11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 14.20 Habercinin Saati 15.30 Dünyadan Haberler 16.00 Güncel 17.30 Ekonomi’de Bu Hafta 18.30 Günce 20.00 Ana Haber 21.30 Bekleme Odası 23.30 Ata’nın Mirası
09.00 Parametre 10.35 Paranın Gündemi 11.00 Karşı Gündem 12.00 Bugün 14.00 Günlük 16.00 Dünya Hali 16.30 Paranın İzi 17.00 Haber 18.00 Ana Haber 19.30 Habere Dair 20.45 Eğrisi Doğrusu 22.15 Baştan Sonra
10.30 Seçim Aktüel 11.00 Haber Merkezi 12.30 Spor Aktüel 13.00 Öğle Bülteni 14.00 Günün İçinden 16.20 Dünya Bülteni 18.00 Akşam Haberleri 18.15 Gece Gündüz 19.00 Haber 21.10 Tadı Damağımda 21.55 % 100 Futbol 23.10 Meydanların Sesi
06.45 Günaydın 09.00 Doktorum 11.00 Mutfağım 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Ana Haber 20.00 Yalan Dünya 23.15 Beyaz Show
06.45 Bugün 09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.30 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 16.30 En Güzel Bölüm 17.00 Beni Affet 19.00 Star Ana Haber 20.00 Medcezir 23.30 Dizi
08.30 Yeni 1 Gün 10.00 Her Şey Dahil 12.00 Gülben 14.00 Film: Ayrılık Kolay Kolay 16.00 Adını Feriha Koydum 17.45 Pepee 18.15 Show Ana Haber 19.00 Büyük Risk 20.00 Dila Hanım 23.15 Makina Kafa
07.00 Gülhan’ın Galaksi Rehberi 08.40 Aramızda Kalsın 12.00 Özge ile Yeni Hayat 14.30 Anlatacaklarım Var 17.00 Komedi Dükkanı 18.30 Survivor Panorama 20.15 Film: Not: Seni Seviyorum 23.45 Saba Tümer’le Bu Gece
07.00 Kahvaltı Haberleri 08.30 Nihat Hatipoğlu Sorularınızı Cevaplıyor 10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert 13.00 Kızlar ve Anneleri 15.00 Alemin Kralı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 Ana Haber Bülteni 20.00 Huzur Sokağı 23.00 Dizi
08.40 Sen de Gitme 10.00 Eline Sağlık 11.30 İyi Fikir 12.40 İyi Şeyler 13.20 Elde Var Hayat 14.35 Aileler Yarışıyor 16.20 Zengin Kız Fakir Oğlan 18.40 Seçmenin Sesi 19.00 Haber 19.55 Tanıklar 22.40 Gönül Hırsızı 00.50 Film: Çocuklar
10.35 Gündem 11.35 Açık Büfe 12.35 Haber Kameramanı 13.35 Gündem 15.30 Haber Özet 15.35 Sadece Sinema 16.10 Türkiye Ajansı 16.35 Bin Kişiye Sorduk 18.00 Haber 21.00 Yol Arkadaşım 22.45 İnsan 23.05 Kırımoğlu
09.00 Haber 10.25 Dünya Raporu 11.00 Haber Masası 12.00 Haber Masası 13.00 Gün Ortası 14.40 Ekonomide Görünüm 16.00 Güne Bakış 16.40 Ekonomide Görünüm 18.00 Akşam Raporu 20.00 Televizyon Gazetesi 21.00 Tek Tek Özel 23.15 Acayip İşler
09.30 Gündem Özel 11.00 Nazım Usta ile Mutfak Keyfi 12.30 Parantez 13.30 Film 15.00 Hong Gil Dong 16.00 Hayat ve Sağlık 18.00 Kum Saati 19.30 Ana Haber 20.15 Hong Gil Dong 21.30 Analiz 23.00 Film
07.00 Geri Sayım 10.00 Piyasa Ekranı 12.00 Finans Cafe 14.30 İş Dünyasından 15.00 Piyasaya Bakış 17.30 Piyasaya Bakış 18.30 Kung Fu Panda 19.00 The Simpsons 20.00 2 Broke Girls 21.00 Revolution 22.00 Film: Çifte Tehdit
09.00 Hayallerinin Peşinde 10.00 Cleveland Ateşi 11.00 Dallas 12.00 Ellen Show 13.00 Hayallerinin Peşinde 14.00 Kanun ve Düzen 17.00 Hayallerinin Peşinde 18.00 Cleveland Ateşi 20.00 Ellen Show 21.00 CSI: NY 22.00 The Tonight Show 23.00 Treme
06.45 İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat 10.00 Doktorlar 12.30 Yemekteyiz Anadolu 14.30 Unutma Beni 16.30 Esra Erol’da Evlen Benimle 19.00 Ana Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Karagül 23.45 Dizi
09.00 Bir Bulut Olsam 11.00 Bıçak Sırtı 13.00 Menekşe ile Halil 15.00 Hanımın Çiftliği 16.50 Ejder Avcıları 17.20 Fırıldak Ailesi 17.40 Music Box 18.10 Donanım Haber 19.30 Film: Cazibe Kanunları 21.30 Film: Ateşle Oynayan Kız 23.15 Sesli Güldüm
14.00 Edebiyat Cephesi (t) 15.00 Haber Merkezi 18.00 Spor Ana Haber 19.00 Ana Haber 20.00 Çift Vuruş 22.00 Kral Çıplak 00.00 Gece Raporu
Hazırlayan: Ece KIRBAŞ
14 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Postmodernizm’in dayanılmaz hafifliği
Don Don Don ald ald Judd Judd İsim İsim Donald Don Don siz siz aldJudd ald ald 1984 1984 Judd,,,,,İsim Judd İsimsiz İsim siz1984 siz siz 1984 1984 1984
Kurtuluş Savaşı Destanı sahnede!
Modernizm, II. dünya savaşıyla kendisini ayakta tutan değerleri bir anda kaybetmiştir. Jameson’nın söylediği gibi ‘Modernite karşıtını yitirdiğinde sona erer.’
II
yaşayacaktır. Figüratif kopuşun örneklerinin görüldüğü modernist hareketin Amerika’da devam etmesi sınırlı bir etkisi olmasına rağmen New York ekolü sanatçılarına verilen abartılı destek zihinlerde kuşkuya neden olmuştur. Hakim sınıfın abartılı desteği Amerika’nın siyasi bakışına ters bir durum. Çünkü gerçeküstücülükle bağları olan soyut-dışavurumcu sanatçılar, siyasal anlamda Motherwell bir sosyalist, Pollock, Stalinci, Rothko, bir anarşistdir ve Amerika’nın karşısındadır. Amerika hür dünyanın önüne inanmadığı bu değerleri destekleyerek çıkmaktadır. Bu işaret postmodernizm’in karakteristik özelliğinin ilk deşifresidir. Post modernizm geç kapitalis evrenin kültürel mantığını temsil etmediğini göstermiştir.
Derviş ERGÜN
. Dünya savaşı sonunda, I. Dünya savaşından kalma hesapta bir yanlışlık olmadığı Almanya’ya anlatılır.! Ancak Almanya ikna olmuş değildir, neyse deyip şimdilik kesin hedefleri derin dondurucuya koymuştur.! Savaş sonrası Sosyalist Blokta siyasi kazanımlar özellikle Kruşçev’in desteğiyle, 1945 1960 yılı arasında Çin, Hindistan, Pakistan, Mısır, Cezayir, Küba, Angola vb. ülkeler sömürge egemenliğinden kurtulur, bağımsız devlet olurlar. (Demokrat Parti, Cezayir’in bağımsızlığını tanımamıştır. Bu ülkemiz için esef vericidir.) 1960’ların düşleri hezimete uğrayınca, 1970’lerde devrimcilikten eser kalmaz, boşluğu Nœ- Liberal, AngloSaxon, Evangelist siyaset doldurur. Bu emperyalizm adına sermayenin küresel bir zaferidir. Diğer yandan Postmodernizm’in kesin sınırlarının çizildiği kırılma noktasıdır. Sistemin önü açılmıştır, yönetimi ele geçiren muhafazakar üst yapı siyasal, ekonomik ve sosyal alanda ona karşı duran bütün güçleri tasfiye etmekle kalmaz, olabilecek bütün siyasi alternatifleri de yok ettiğini gösterir. Benzer senaryo ülkemizde de devreye sokulur. Aynı sınıftan insanlar sağ-sol, mezhep ve etnik temelde çarpıştırılıp çürütülür. Kurtuluş, ulus devletin ölüm fermanı olan, 24 Ocak Kararları’na razı olmak. Böylece 1980 darbesi halka dayatılır. Postmodernizm, bir hakim düzen kurmuştur. Tek renkli bir siyasetin ve medyalaşmış bir teknolojinin hakimiyeti, özgürlükler olarak pazarlanıyor oluşu, modernizm koşullarının tamamen ortadan kalktığını gösterir.
Andy Warhol, ‘Marilyn’,1967 Andy Warhol, ‘Mao’, 1972
lumsal çelişki yada burjuva karşıtı imgelerden beslenir. Simgecilik, dışavurumculuk, kübizm, fütürizm, konstrüktivizm, gerçeküstücülük, vb..avangard hareketleri temsil eden Modernizm, II. dünya savaşıyla kendisini ayakta tutan bütün bu değerleri bir anda kaybeder. Jameson’nın söylediği gibi “Mo-
dernite karşıtını yitirdiğinde sona erer.” Sanat, yeni adresinde, Amerika’da ya piyasaya karışacak yada egemen sınıfın denetimine girecektir. Ruhu henüz ölmediğinden, Modernizm, Amerika’da Pop Art’ın çıkışına kadar Soyut Expresyonizm çatısı altında kısa bir dönem daha
bu böyledir: Önce insanlar... Üstelik, tahliye edilen insanların çoğu benim dostum... Kimini uzaktan tanırım, ama kafadarlığım vardır onlarla. Şimdi kafadarlarım hapishaneden tahliye ediliyorsa ben bu olayın “insanî” tarafına bakmayacağım da sözde hukukî ve siyasî taraflarına mı bakacağım? Öğğğğğğğg... Bu son ikisinden bahsetmeyin! Öğğğğğğg, öğğğğğğğğğg! Kusturmayın beni! Kafadarlarımın en kıdemlisi Doğu Perinçek’tir. 1966 yılından
beri tanırım onu. Son tahliye edildiği güne kadar, ömrünün yaklaşık beşte biri hapishanede geçti onun. Bu çok önemli bir ölçüttür: Çünkü okurlarım bilir ki, “davaya inanmak”, bütün zorluklara, alçaklıklara direnmek, bildiği yolda gitmek demektir. Birkaç ay önce Erzincan’daydım. Ben 1960’lı yıllarda, Erzincan’da bir buçuk yıl kadar halk eğitim uzmanı olarak çalışmıştım; o dönemden eski dostlarımla buluştuk. Hepsi de Eğinli, yani Kemaliyeliydi ve Doğu’nun babası Sadık Perinçek’i yakından tanıyan insanlardı. Belki kimi okurlarım bilmez: Sadık Perinçek, Erzincan milletvekilliği yapmıştır, yörede çok sayılır ve sevilir. Bu kez de Sadık Bey’in vasıflarını sayarak övgüler sıraladı arkadaşlar. “Şimdi nerede öyle sağlam, kültürlü siyasetçi?” de-
ahmetsay@aydinlikgazete.com
Ahmet Say, bu hafta kendisine soru sorulmasını istemedi. “Ben, içimden geldiği gibi, tahliyeleri yazmak istiyorum, soru-cevap biçimi buna uygun değil” dedi. Onun bu isteğini anlayışla karşılıyoruz ve sözü Ahmet Say’a bırakıyoruz. “Hapishaneden tahliye” dendi mi, ben öncelikle işin siyasî ya da hukukî tarafına değil, İNSANÎ tarafına bakarım. Batan gemiden yük tahliye edilmiyor. Batan gemiden insanlar tahliye ediliyor. Bütün dünyada, bütün denizlerde, bütün ummanlarda
Nazım Hikmet’in Türk Kurtuluş Savaşı’nı yazdığı destandan uyarlanan Kuvayi Milliye - Kurtuluş Savaşı Destanı İstanbullularla buluşuyor. Büyük bir prodüksiyon olan Kurtuluş Destanı, Tiyatro 2000 tarafından sahneleniyor. Kurtuluş Savaşı, 1919’da memleketin içinde bulunduğu ağır koşullar ve insanların yılgın, ümitsiz, çaresiz bir sefaletten nasıl kendilerini kurtarmaları ve özgürlükleri için nasıl olağanüstü bir güçle ayağa kalkmalarının destanıdır. Nazım Hikmet bu eserde, şiirselliğin yanında koyduğu tarihsel perspektif içinde anlattığı somut gerçekle Kurtuluş Savaşı Destanı’nın hem anlatanı hem savunanı durumundadır. Bu eserde, değerli tiyatro oyuncuları Tamer Levent, Mehmet Ali Kaptanlar, Nişan Şirinyan, Yurdaer Okur, Cenk Sözeri, Efe Tunçer, Devrim Evin, Payidar Tüfekçioğlu ve anlatıcı olarak Zeliha Berksoy yer alıyor. Büyük ressam Abidin Dino’nun Kurtuluş Savaşı Destanı için yaptığı eserler, ayrıca değerli kompozitör
Ses 1885 - Ortaoyuncular Tiyatrosu, İstanbul 18 Mart 2014 20:00 Muammer Sun’un Kurtuluş Senfonisi oyunun yönetmeni Zeliha Berksoy tarafından sahneye konuldu. Oyunun dekorunu Gökhan Yücesal, ışık tasarımını Yakup Çartık, makyajı Mira Civelek ve müzik direktörlüğünü İlteriş Sun yaptı.
Ankara Sanat Tiyatrosu, Ankara 14 Mart 2014 20:00
İlk postmodern avangard hareket: Minimal Sanat
‘Modernite karşıtını yitirdiğinde sona erer.’ Batıda, II. Dünya savaşı öncesi, gerilimlerin, mücadele alanların henüz tek bir kalıba girmediği ancak farklı eğilimlerin başladığı bir dönemdir. Aristokrasi hala ayakta, kentleşme büyük oranda tamamlanmış ancak geri alanda yarı tarım toplum karakteri varlığını sürdürmektedir. 1930’lara gelindiğinde, ekonomide bir durgunluk, buluşlarda azalma, sanayileşme ve teknolojinin ilerlemesinde bir doygunluk gözlenir. Siyasi açıdan bunalımlı yıllardır. Sanat, klasik, gelenekten veya makine estetiğinden, modern kültür dokusundan, top-
KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN...
Modernizm, postmodernizm pratiğinde bir meta değerine dönüşen nesne konumundadır. Postmodernizm’in estetik sınırları içinde gösterilen, popüler figürle oyun oynamak, gelenekseli başat olduğunu göstermek, melez çalışmalar üretmek, figüratif anlatımı öne çıkarmak, özneyi merkez kabul etmek, taklit çalışmalar modernizmin de içeriğinde olan estetik pratiklerdir ve bu özelliklerin varlığından bir kopuş söz konusu değildir. Asıl kopuş endüstriyel çoğaltmaları üreten Pop Art’dan ziyade katı bir soyutlamaya dayanan Minimal sanatın ortaya çıkış anıdır. Modernizm’in etkisinde devam eden çalışmalara keskin bir yanıt veren, ilk Postmodern avangard hareketin, Pop Art değil de, Minimal sanat olduğu gösterilmektedir. Ancak başka bir çelişkiyi de görmek gerekir. 1920’lerde makineden esinlenip bir estetik, bir ideoloji çıkarılırken, 1970’lerde yeni icat edilen makinenin estetik imge üretebilmesi ve çoğaltabilmesi Postmodernizm’in bir imge makinesinin buyruğu altında oluşu durumu. Sanat sonrası çalışmaların baş aktörü Andy Warhol’un çoğaltmalarında görüldüğü gibi. Nesnenin estetik bir pratikle sanat eserine dönüşmesi yerine bir nesnenin kendisinin sanat eseri sayılması, onayının gerçekleşmesi. Danto’ya göre ‘bunun kararını sanatçı verir şeklindedir...Süpermarketlerdeki malları müzedeki yeniden üretiminden ayıran tek şey, ikincisini Warhol’un yapmış olmasıdır.’
diler. Özellikle eskilerden saygın bir gazeteci dostum, onun siyaseti, dolayısıyla Kemaliye’yi bırakmaması için çok çaba gösterdiğini söyledi. “Bütün çabalarım nafileydi” dedi. Şöyle diyormuş Sadık Perinçek: “Bu dönemin siyaset anlayışını artık doğru bulmuyorum. Siyaseti, doğru yoldaki yeni kuşağa bırakmak gerek. Oğlum Doğu, işte bu yolda...” Kemaliyeli saygın gazeteci dostum, bunu söyledikten sonra biraz düşünür gibi yaptı ve sözünü şöyle sürdürdü: “Neylersin ki Doğu Perinçek hapiste! Demek ki doğru siyasetin yolunu tutan kuşak, zincire vurulurmuş bu dönemde...” Doğu Perinçek tahliye olunca ilk işim, Erzincan’daki saygın gazeteci dostumu “gözün aydın” diye aramak oldu.
‘Ödenmeyecek Ödemiyoruz’ Dario Fo tarafından kaleme alınan “Ödenmeyecek Ödemiyoruz”, Ankara Sanat Tiyatrosu’nda “Kaçanlar, kovalayanlar, ayağı takılan polisler, provokatör olarak suçlanmakla hiç-
‘Adolf’
bir şey yapmamak arasında kalanlar, öfkeli çapulcular ve yaşanan şiddeti önemli haberler arasında göstermeyenler. Tüm bu tanıdık söylemleri 1970’lerde Dario Fo yazdı. Biz sadece oynadık. İyi seyirler...”
Bo Sahne, İstanbul 14 Mart 2014 20:30
Hitler’in Berlin’deki sığınağında geçirdiği son 12 saati konu alan tek kişilik oyun “Adolf” tiyatroseverlerle buluşmaya devam ediyor. Pip Utton’un yazdığı oyunda, Burak Sergen rol alıyor. Oyun hakkında Pip Utton, şöyle diyor: “Bence tiyatronun birçok görevi ve işlevi var. Bunlardan biri de izleyicinin karşısına çıkıldığında onların arkalarına yaslanarak oyunu izlemelerini değil, koltuklarında dikilerek bazı gerçeklerle yüzleşmelerini sağlamaktır. Bazen bunu yapmanın tek yolu onları, aslında görmek istemedikleri şeylerle yüzleştirmektir ve Adolf da böyle bir oyun.”
T.C. KÜÇÜKÇEKMECE 3. ASL YE HUKUK MAHKEMES NDEN KAMULA TIRMA LANI ESAS NO : 2013/321(2013/320 birleşen dosya) Esas KAMULA TIRILAN TA INMAZIN BULUNDU U YER : İSTANBUL KÜÇÜKÇEKMECE MEVK : KARTALTEPE MAHALLESİ ADA NO : 145 PARSEL NO : 15 VASFI : Arsa YÜZÖLÇÜMÜ : 105 m2 MAL K N ADI VE SOYADI : KEMAL NALBANTOĞLU KAMULA TIRMAYI YAPAN DAREN N ADI : T.C. BAŞBAKANLIK TOPLU KONUT İDARESİ BAŞKANLIĞI KAMULA TIRMANIN VE BELGELER N ÖZET : İstanbul ili, Küçükçekmece ilçesi, Kartaltepe mahallesi, 145 ada, 15 parselde kayıtlı taşınmaz.
Kamulaştırmayı yapan davacı idare, malikleriyle cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için davacı idare tarafından mahkememizin 2013/321 esas say l dosyas ile birle en 2013/320 Esas say s nda dava aç lm t r. A-)Meşruhatlı davetiyenin tebliğinden itibaren 30 gün içinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltme davası açılabilir. B-) Açılacak davalarda husumet T.C. BAŞBAKANLIK TOPLU KONUT İDARESİ BAŞKANLIĞI’na yöneltilmelidir. C-) 30 gün içinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açanların dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde kamulaştırma işlemi kesinleşecek ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz mal kamulaştırmayı yapan idare adına tescil edilecektir. D-) Mahkemece tesbit edilecek kamulaştırma bedeli hak sahipleri adına T.C Vakıflar Bankası Valide Sultan Şubesine yatırılacaktır. E-) Konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delillerin davetiyenin tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde mahkemeye yazılı olarak bildirilmesi gerekmektedir. Keyfiyet 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 4650 sayılı Kanunun 5.maddesi ile değişik 10.maddesinin 5.fıkrası uyarınca İLAN olunur. 05/03/2014 BASIN: 16501 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
14 MART 2014 CUMA
Hazırlayan: Sema SEZEN
Kahraman kovboy ilaç endüstrisine karşı!
Burçak EVREN
Festivallik filmlerin gişedeki fiyaskosu
U
Akademi, dört dörtlük bir Amerikan karakteri olan Woodroof’u es geçmedi ve En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını gözü kapalı McConaughey’e verdi Matthew McConaughey
ERCAN DALKILIÇ
2
Mart 2014’te sahibini bulan Akademi Ödülleri’nde 5 dalda Oscar’a aday olup En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ve En İyi Makyaj-Saç Oscar’larını kazanan, C.R.A.Z.Y. ve Ruh Eşim (Café de Flore) filmleriyle tanıdığımız Kanadalı yönetmen Jean-Marc Vallée’in son filmi Sınırsızlar Kulübü (Dallas Buyers Club); maço, homofobik, alkolik, bunun yanında bir kaybeden olan parttime elektirikçi, part-time rodeo binicisi-bahisçisi Ron Woodroof’un 1986’da AIDS olmasıyla birlikte değişen hayatını konu alıyor. Gerçek olaylardan uyarlanmış Sınırsızlar Kulübü; Ron Woodroof, gerçekten de ilaç tekellerine karşı koymuş, alternatif bir satış ağı yaratarak birçok AIDS hastasına yardımcı olmaya çalışmış ve doktorların bir aylık ömrün kaldı demesine karşın, kendi yöntemleri ve yurtdışından getirdiği kanunsuz ilaçlarla 6 yıldan fazla bir ömür sürmüş. Tabii bunları yaparken Amerikan Rüyası’nı da dibine kadar yaşamış! Filmin en büyük sorunu da burada zaten; bir yandan ilaç tekellerine karşı bir mücadeleyi anlatan, onların ilaç değil zehir sattığının altını çizen film, diğer yandan da Woodroof’un içeni girdiği evreni allayıp pullayıp anlatan bir yapıya sahip. Bu eksiksiz olarak Amerikan Rüyası’nın aktarımı sayılmasa da, bundan esintiler taşıdığı da bir gerçek. Woodroof, birçok şeyi yapan, ne
ceremiyor -bana kalırsa. Gelgelelim Akademi, dört dörtlük bir Amerikan karakteri olan Woodroof’u es geçmedi ve En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını gözü kapalı McConaughey’e verdi. Buna ek olarak az ama öz filmde oynayan karakter oyuncusu Jared Leto’nun, transeksüel Rayon ile kazandığı Oscar’ı sonuna kadar hak ettiğini söyleyebiliriz sanıyorum. Son yorumda; Sınırsızlar Kulübü, ikircikli söylemlerine aldırmaksızın izlendiğinde, öne çıkan oyunculukları, dinmeyen temposu ve klasik bir yükselişçöküş hikayesini Hollywood’un abecesine uygun olarak, profesyonelce perdeye aktaran bir seyirlik. ‘Kahraman’ın sözlükteki karşılığına denk düşen, her yönüyle kusursuz bir kahraman örE KÜNY 0 5/1 b) neği olan Ron Woodroof’un ilaç Clu ers Buy llas (Da Sınırsızlar Kulübü tekellerine bir Zagor edasıyla lée Val arc n-M Jea en: Yönetm Filmde hem Matthew McConaughey hem de Jared Leto, oyunculuklarıyla göz dolduruyor. attığı bu fiske, sizi muhtemelen llack Wa lisa Me , ten Bor ig Cra o: ary Sen tatmin etmeyecek, ama yine de ey, Jennifer Oyuncular: Matthew McConaugh ilaç endüstrisine karşı söylemin lendiği gibi liberal, ortalamacı görmenizde bir fayda var. Leto ed Jar , Garner öneminden bir şey eksiltmiyor. bir tını görüldüğü üzedk. 117 / ABD / 3 201 Yapım: Kapitalizm, para söz konusu re. Fakat Oscar projesi olunca sağlık filan dinler mi hiç? olarak üretilmiş bir En çok kâr ölümcül hastalıkların filmden daha fazlasını yaptığını, nasıl yaptığını takip ilaçlarından elde edildiğine göre; beklemedek de abes edemediğimiz bir karakter olup sistem, hastaları olabildiğince zaten. çıkıyor bir dakikadan sonra; te- uzun yaşatmak ve maksimum Filmin en büyük matik olarak filmin hangi ka- ilaç tüketmelerini sağlayarak iş- gücü oyunculuklar kuşnaldan yürüdüğünü bir türlü kes- lerliğini devam ettirmekle yü- kusuz: Benim öteden tiremiyorsunuz. kümlü. Sınırsızlar Kulübü de, beri ısınamadığım, ortabunu bütün çıplaklığıyla ortaya lama bir oyuncu bulduMatthew McConaughey’in koyuyor; fakat ana argüman şu- ğum Matthew McCoödülü şaşırtıcı nun üzerine kurulu: evet, para naughey, Ron karakteBelirttiğimiz gibi, film tematik kazanın ama bunun da bir sınırı rine fiziksel olarak büsJared Leto, canlandırdığı transeksüel Rayon karakteriyle olarak oldukça dağınık; ne var var! Bu söylem en nihayetinde bütün girse de, yine En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oskar’ını kazandı . ki, bu filmin tamamına yayılan bir Hollywood filminden bek- inandırıcı olmayı be-
‘Only You’ veya ‘Sadece Sen’ VEYSEL BOĞATEPE
B
ir asırlık geçmişe sahip Türk Sineması’na baktığımızda hatırı sayılır bir üretim söz konusu ama özgün yapımları ayırdığımızda durum hiçte iç açıcı değil. Filanca filmden esinlenerek yapılan filmler dahi esin kaynakları olan özgün yapımların kötü bir taklidi olmanın ötesine gidemiyor. Bugün vizyona girecek olan “Sadece Sen” adlı filmi, 12 Mart Salı günü gala sonrasında izledim. Hikâyesi, görme engelli bir kadın ile boksör bir erkek üzerine kurulu ve Güney Kore/2011 yapımı “Always/Only You” adlı filmden esinlenmiş. Kore yapımı filmle aynı adı taşıyor ve karakter analizleri de birbirinin benzeri.
Devamlılık sorunu ve hatalar “Sadece Sen” ile “Always/Only You”nun hikaye olarak ortak çıkış noktası, düzensiz bir hayat yaşayan eski bir boksör ile gözleri görmeyen bir kadın arasında geçen aşk hikayesidir. Kore yapımında görmeyen karakteri Han Hyo Joo, boksör karakterini ise So Ji Sub canlandırırken, Türk yapımında ise Belçim Bilgin görmeyen karakteri, İbrahim Çelikkol ise boksör rolünü üstleniyor. Her iki filmde de eskiden
ğinin okumasını dahi yapmak mümkün değil.
Ali, sevgilisinin ameliyatı için yasa dışı bir boks turnuvasına katılıyor.
Tersine Ninja kanunu
Hollywood filmlerinde sıkça başvurulan “tersine Ninja kanunu”, aksiyon sahnesinde uygulanmaya çalışılmış ancak hem başarısız olmuş hem de vuruş efektleri aşırı abartılmış. Bu sahneye geçiş, Ali’nin sevgilisinin ameliyatı için 20 bin Türk lirası bulma arayışıyla başlıyor. Böyle büyük bir operasyon için 20 bin lira, üstelik Türk lirası? İşte Ali, bu para için Bulgaristan’da mafya tarafından organize edilen KÜNYE boks turnuvasına katılıyor. Eski Sadece Sen boksör Ali (İbrahim Çelikkol), boksör olan karakterleri su Yapım: Boyut Film / 2014 kendisinden hayli güçlü rakibi taYapımcı : Murat Tokat satıcısı olarak görüyoruz. Her rafından öldüresiye dövülüyor. SonTür: Dram ikisinin de geçmişleri, gelerasında kovalamaca başlıyor ve bu Yön: Hakan Yonat cekleri ve hatta yazgıları bile seferde arabayla çarpıyorlar. n birbirinin aynısıdır. Ne var ki final, “kavuşma”ya Senaryo: Aslı Zengin , Ceren Asla him Çelikkol, odaklı olduğundan ve ölmemekte Dramatik kurgu, olguların Oynayanlar: Beçlim Bilgin, İbra Baskın, Barış direnen Ali’yi bu seferde karnınsıralanışı, olayların bağlantısı, Kerem Can, Nemci Yapıcı, Cezmi l Demiröz dan, birkaç defa bıçaklıyorlar.ÖlEro konunun gelişme ve çatışmaArduç, Erol Gedik, Levent Sülün, lan Ars et Fotoğraf: İsm sında kopukluklar ve hatalar düğünden emin olmak için de deoldukça fazla. Ayrıca dramatize nize atıyorlar. Bu olaylar silsilesi etmek, duygu yoğunluğunu üst farklı zaman ve mekanlarda değil, seviyelere çıkartmak için de şarkı- baston ile gelmesi, Ali’ye çiçek aynı sahnede gerçekleşiyor ancak lara fazlasıyla yer verilmiş ancak vesaire gibi objelerin yerini sorması Ali ölmek nedir bilmiyor. dramatize edeyim derken, gerçek- ve sağa sola çarpması seyircinin likten uzaklaşmış ve klip havasına gözüne sokulurken, Ali’nin “Gel Final, filmi kurtarmıyor dönüşmüş. Kaldı ki; daha ilk ta- beraber diziyi izleyelim. Yağmur Dram türündeki “Sadece Sen”, nışma esnasında Hazal’ın beyaz dindikten sonra gidersin” repli- tam 145 dakikada ancak final ya-
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
İbrahim Çelikkol
Belçim Bilgin
pabiliyor. Sürenin uzun olmasının temel nedeni hikayeyi anlatamamaktan kaynaklanıyor. Ali’nin Bulgaristan’dan gönderdiği veda mektubu aslında filme en uygun final sahnesini olacakken, “bir yıl sonra” gibi bir sekans geçişi yapılıyor ki, ikinci bir final ile film kotarılmaya çalışılıyor. Esinlenme bile diyemeyeceğim “Sadece Sen”, bana bir kez daha iyi senaryolardan kötü filmlerin yapılabileceğini ancak kötü senaryolardan iyi filmlerin asla yapılamayacağını daha hatırlatmış oldu.
lusal ve uluslararası festivallerde ödül kazanan filmlerimiz, kimi olumlu eleştiriler almasına karşılık, ne var ki, gişede istenilen ve arzu edilen başarıyı bir türlü yakalamayı başaramıyor. Bir avuç seyircinin izlediği filmler, yalnızca aldığı ödüllerle yetinmek zorunda kalıp, izlenmemiş olmanın beraberinde getirdiği “hatırlanmayacak filmler” kervanına katılıyor. Sinemamızın yaklaşık son beş yılına egemen olan durum bu. Elbette ki bu izlenmemiş ya da hatırlanmayacak filmler kervanına katılan her film bunu hak etmiyor, en azından bu tür filmlerin, belirli sayıda da olsa, asgari düzeydeki izleyenini loş salonlara çekmesi bekleniyor. Daha doğrusu umut ediliyor. Ama ne var ki bu da olmuyor. Diğer bir açıdan, hatırlanmayacak filmler kervanına katılan film sayısının her yıl katlanarak çoğalmasının tüm suçunu izleyene de yüklemek pek doğru değil. Bu kategoriye giren çoğu filmin, bırakın seyirciyi bir yana, gösterilecek sinema dahi bulması başarı sayılmalıdır. Oldukça kişisel durumları-öyküleri anlatan bu filmlerin festivallerde nasıl öldüğünü artık bilmeyen yok. Çünkü ulusal festivaller yarışmaya katılan filmler arasından en iyisini seçiyor ve onu ödüllendirmek zorunda kalıyor. Zorunda kalıyor diyorum, çünkü festivallere katılan filmlerin bir çoğu, festivale katılacak nitelikli film olmamasından yararlanıp bu kulvarda yarışmak zorunda kalıyor. Hal böyle olunca da, her biri ticari bir işletme olan sinemalar, festivallerin bu açığını doğal olarak, kapatmıyor, ara sıra kapatmaya çalıştığında da gişe açısından istediği sonuca varamıyor. Bir festivalde, oldukça geniş bir sinema salonu ağına sahip kişiye, bu yarışmada izlediğiniz kaç filmi sinemalarınızda göstereceksiniz, diye bir soru sormuştum. Aldığım yanıt ise, herkesin kolaylıkla tahmin ettiği gibi, hiçbirini, olmuştu. Gerçekten de o filmlerden hiç birini göstermedi. Bu da, ödül kazanmakla, bir sinemada gösterime girmek arasındaki o garip çelişkiyi ortaya koymaya yetmişti.
Seyirci karşısına çıkamayan filmler Garip ama gerçek olan bu çelişkinin özünde, birçok kişinin artık seyirci için değil de festival için film yapma gerçeği yatıyor. Zaten birçok yapımcı-yönetmen de bunu açıktan açığa değilse de üstü kapalı olarak ima etmekten çekinmiyor. Peki böyle bir şey olur mu? Seyircisinin karşısına çıkmayan, çıkamayan bir film, nasıl olur da sinemamıza şu veya bu şekilde bir katkı sağlar? Ya da katkı sağlaması düşünülür? Sanırım esas sorun burada. Bu tür filmler, belirli bir seyirciye ulaşılması için mi, yoksa yapanların aldıkları ödüllerle statü kazanması için mi yapılıyor? Bu tür filmlerin aldığı ödül miktarıyla, seyirci sayısı kıyaslandığında, ne yazık niçin yapıldığı da ortaya çıkıyor. Kuşkusuz yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada bu tür filmlerin geniş seyirci yelpazesine sahip olmadıklarını biliyoruz. Üstelik bir filmin niteliğinin seyirci sayısıyla ölçülemeyeceği de bir gerçek. Ama tüm bunlara rağmen iki, üç bin seyircinin altında seyirci toplayan filmleri hangi kategoride değerlendireceğiz? Ya da değerlendirmemiz gerekir. Sanırım sorun burada. Kamerayı eline, destekleme kurulundan aldığı yardımı cebine koyup, festivallerdeki eş/dostun yardımıyla da ödül kazanan bu tür filmler gereğinden fazla piyasaya sürülünce, yönetmeni bol, üretimi bereketli ama seyircisi olmayan bir sinemaya dönüşüyoruz. Bu da sinemamızın geleceği için pek hoş bir şey değil.
T.C. STANBUL ANADOLU 19. ASL YE HUKUK MAHKEMES LAN Say : 2013/440 Esas Davacı, T.C.BAŞBAKANLIK TOPLU KONUT İDARESİ BAŞKANLIĞI ile Davalı, MAKSİM KOMPOZİT ÜRÜNLER SAN. VE TİC.LTD.ŞTİ. aleyhine dava konusu İstanbul İli, Tuzla İlçesi, Orhanlı Mahallesi, kain, 941 parsel sayılı taşınmazın maldaki 2942 sayılı kanunun 27. Maddesi hükmü gereği 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 10. Maddeleri uyarınca kamulaştırma işlemi yapılacak olması nedeniyle, kamulaştırmayı yapan idare tarafından açılan kamulaştırma davası mahkememizin 2013/440 esasına kaydedilmiş olup, mahkememizce
tespit edilecek kamulaştırma bedelinin T.C Ziraat Bankası Kartal Şube Müdürlüğünde davalılar adına açılacak hesaba yatırılacağı, davanın davanın duruşmasının 20/03/2014 günü, saat 11:15 İstanbul Anadolu 19. Asliye Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda yapılacağı 4650 sayılı kanun ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun 10/4 maddesi gereğince ilan olunur. BASIN: 16500 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
T.C. GEBZE 2. CRA MÜDÜRLÜ Ü FLAS DA RES LAN DOSYA NO : 2014/1 FLAS MÜFL S : BAYRAMOĞLU TAŞIMACILIK İNŞAAT DAĞITIM TEMİZLİK HİZMETLERİ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ (Gebze Ticaret Sicil Memurluğu 6486 sicil nolu) Borçlu müflis şirket hakkında Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/604 Esas 2014/46 Karar sayılı ilamı ile 11/02/2014 tarih saat: 14:58 itibari ile İFLASIN AÇILMASINA karar verilmiştir. İcra İflas Kanununun 166. maddesi gereğince tebliğ ve ilan olunur. BASIN: 16553 (www.bik.gov.tr) Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
T.C. STANBUL ANADOLU (SULH HUKUK MAH.) SATI MEMURLU U TA INMAZ KIYMET TAKD R RAPORUNUN LANEN TEBL Sayı : 2013/226 Satış İstanbul İl, Üsküdar İlçe, Sultantepe (Hacehesna Hatun) Mah., Yeni Dünya Sokağı Üzerinde kain 105 pafta, 525 ada, 21 parsel sayılı 230,00 m2 miktarlı, kat mülkiyetli altı katlı, on bir daireli kargir apartmanda, 2. Katta 24/200 arsa paylı (9) nolu bağımsız bölümün Memurluğumuzun yukarıda numarası yazılı dosyasındaki 17/02/2014 tarihindeki kıymet
takdir raporunda kıymetinin 650.000,00 TL olduğu hissedarlar Okan Uğur AYTEKİN Tc:44527393412, Emrullah BİTLİS, Mustafa BİTLİS’e Tebligat Kanunun 28. Maddesi uyarınca ilanen tebliğine ve ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra tebligat yapılmış sayılacağı hususu ilanen tebliğ olunur. BASIN: 16513 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
SOL AÇIK
Hazırlayan: Fırat KORSAN
14 MART 2014 CUMA
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
FATURA KESİLDİ:
Halit
DERİNGÖR
S
üper Lig’in 24. haftasında oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe müsabakası taraftarların çıkardığı olaylar sebebiyle, 45+10. dakikada hakem
hderingor@hotmail.com.tr
Kavgasız yaşayamıyoruz!
Z
aman zaman yineleyip dururuz; “Bizim, ülke olarak dünyada hiç dostumuz yok” diye. Doğruluk payı var. Peki biz acaba ülke insanları olarak, birbirimize dost muyuz? Saygı gösteriyor muyuz? Tersine Piranalar gibi birbirimizi yiyoruz. Yaşadığımız şu günlerde bunun bir çok örneğini görüyoruz. Tüm Türkiye olarak birbirimizle kavga içindeyiz. Devletin tepesinden tutun da bireylere kadar. Neden böyle olduk? Aslında bu, psikologları ve sosyologları ilgilendirecek bir konu. Sporu ele alalım. Sporu, özellikle de futbolu yöneten kimseler birbirleri ile dost mu acaba? Hiç gördünüz mü kulüp başkanlarının ve yöneticilerinin sevinçte ve üzüntüde birbirlerine destek olduklarını. İnanır mısınız bunca yıl top koşturdum, hem içerde hem de dışarıda. Özellikle de ulusal savaş nedeniyle Türkiye ile Yunanistan arasında büyük düşmanlık olduğu zamanlarda yaptığımız maçlarda bile Trabzonspor maçındaki gibi olaylarla karşılaşmadık. Peki Trabzonspor maçında izlediğimiz sahnedeki Frankeştaynları kim yarattı acaba? Bunu düşünüyor muyuz? 1975 yıllarına kadar böyle sahneler statlarımızda görülmezdi. Bir çok nedeni olabilir ama bana sorarsanız büyük nedenlerden biri; bu yıldan sonra kulüplerin içine giren sermaye grupları ve de spor medyasıdır. Eski yıllarda kulüp başkanları birbirlerine karşı çok saygılıydı. Kadıköy’de Mano Palas ve Moda Palas’ta kampa girdiğimiz zaman Fenerbahçe ve Galatasaray Başkanı çok yakın olan bu otellerde birbirini ziyaret eder ve başarılar dilerdi. Şimdi ise bir kulübün mutluluğu, diğerinin mutsuzluğu haline geldi. Aziz Yıldırım bir yıla yakın hapiste yattı. Hiç gördünüz mü? Hapishane’ye gidip Yıldırım ile görüşen diğer kulüp başkanlarını. Onun kurtulması ya da motive olması için ne kadar ilgi gösterdiler? Bırakın kurtarmayı daha kötü olması için çaba gösterildi. Rakip bir kulübün başkanı ya da yöneticileri ile oturup sohbet edip yemek yendi mi? Ya da kahve içildi mi? Aslında ben Fenerbahçeliyim. Aziz Başkan da tüm Fenerbahçelilerin olduğu gibi benim de başkanım. Saygı ama Azizci değilim. Çünkü onun da vefa açısından, dostluk açısından diğerlerinden farkı yoktur. Zannederim toplum olarak böyleyiz. Fenerbahçe 3 takım ile neredeyse bir kan davası içinde. Hele Trabzon’u söylemeye gerek yok. Fenerbahçe sanki başka bir ülkenin takımı Trabzonspor için. Örneğini de geçtiğimiz günlerde gördük. Bildiğiniz gibi Kadıköy Fenerbahçe burnunda Fenerbahçe ile Galatasaray lokalleri yan yanadır. Ama bu iki tesisin arasına duvar çekilmiştir. Bir gün, Galatasaray lokalinde yemek yerken gruba hitaben bir konuşma yapmak gerekti; “Kaldırın bu iki tesis arasındaki utanç duvarını da her iki kulübün üyeleri iki tesise de girip, çıkabilsinler” demiştim. Hatta yöneticilere de biraz sitemkar olarak, bunun sebebi sizlersiniz dedim. Ama bu söylediklerim yeterli olmadı. O duvar hala bütün haşmeti ile duruyor. Zamanında üç büyük Kulübün dostluğunu kurmak için çok çalıştık. Bu nedenle Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş dernekleri yan yana geldik. Türkiye çapında bir birlik kuracaktık. Ve düşmanlıkları bertaraf edecektik. Bu amaçla her ay bir kulüp diğerleri için yemek ziyafeti düzenledi. Zaman içinde bu üç büyük kulübün derneğini aynı mekanda birleştirmek fikri ağır bastı. Ama bunun için ortak bir mekan bulunması gerekti. Bunu Beşiktaşlı Recep Adanır’ın bir arkadaşı sayesinde hallettik Beyoğlu semtindeki bir apartmanın iki katı bize tahsis edildi geçici olarak. Üç kulübün bayrağının dalgalandığı görkemli bir açılış töreni düzenlemiştik. Umutlandık. Bir süre sonra kalıcı ve tapusu kendimize ait olan bir mekan bulmak farz oldu. Bunun için de güçlü bir desteğe ihtiyacımız vardı. Şimdi 100 yaşında olan Spor Ali lakaplı Galatasaraylı futbolcu Başbakan Turgut Özal’ın yakınıydı. Ondan, bizi Özal ile görüştürmesini istedik. Mekan talebinde bulunacaktık. Randevuyu aldık. Ben Cihat Arman, milletvekili Ali Tanrıyar, Galatasaraylı eski futbolcu Naci Özkaya, Beşiktaşlı eski futbolcu Nazmi Bilge, Galatasaraylı eski Federasyon Başkanı Ulvi Yenal ve İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan ile birlikte toplantıya katıldık. Dalan, “ben araziyi veriyorum” dedi. Dedi ama bir türlü gerçekleşmedi bu. Sonuç olarak kulüplerin yöneticileri ve futbol ile uğraşan! Yazılı ve görsel basının sayesinde kulüpler arasındaki sportmence rekabet bu günkü gibi kan davasına dönüştü.
6 MAÇ CEZA! Bülent Yıldırım tarafından tatil edilmişti. Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’na sevk edilen Karadeniz ekibinin cezası belli oldu. PFDK, Trabzonspor’a ‘kötü te-
zahürat’ hadisesinin bu sezon 4. kez gerçekleşmesi sebebiyle 1 maç saha kapatma ve 80 bin TL para cezası, taraftarların çıkardığı olaylar sebebiyle ise 5 maç saha kapatma cezası olmak üzere, toplamda 6 maç saha kapatma cezası verdi. Bu karara göre; Bordo-Mavili takım, bu sezon Kasımpaşa, G.Bir-
liği, G.Antepspor ve Galatasaray mücadelelerini kadın ve çocuk seyirciler önünde oynarken, gelecek sezonun ilk iç saha karşılaşmasında ise yine kadın ve çocuk taraftarlar tribünleri doldurabilecek. Öte yandan PFDK tarafından Beşiktaş ve Bursaspor’a da 1’er maç seyircisiz oynama cezası verildi.
BAŞKANVEKİLİ ABDULLAH KİĞILI TRABZON’DA YAŞANANLARLA İLGİLİ AÇIKLAMA YAPMAYACAKLARINI SÖYLEDİ
F.BAHÇE SUSKUN
3 haftadır formasından uzak kalan Portekizli Alves, antremanlardaki disiplinli çalışmasıyla teknik heyetin beğenisini topladı.
Katıltığı bir ödül töreninden sonra konuşan Kiğılı, “Yönetim Kurulu olarak ortak karar aldık. Bu maçla alakalı hiçbir soruya cevap vermeyeceğiz ve tartışmalardan uzak kalacağız” ifadesini kullandı
İ
stanbul Ticaret Üniversitesi’nin akademik denetiminde, Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerindeki şirketlerin kamuoyu nezdindeki itibarını ölçümleyen Türkiye İtibar Endeksi 2013 yılı sonuçları açıklandı ve ödüller sahiplerine verildi. 12 sektörün mercek altına alındığı araştırmada Fenerbahçe adına ödülü Başkan Vekili Abdullah Kığılı alırken Galatasaray adına ise ödülü Galatasaray Kulübü CEO’su Lütfü Arıboğan aldı.
‘Yan yana olmak iyidir’ Kiğılı ve Arıboğan salona birlikte girerken, çıkışta ise basının birlikte görüntü ve fotoğraf alma isteği yoğun olunca; Kiğılı; “Fenerbahçe ile Galatasaray yan yana
gelince ilgi yoğun oluyor. Böyle günlerde yan yana olmak iyidir, böyle güzel görüntülere ihtiyaç var” şeklinde konuştu. Kiğılı, ödül töreninin ardından açıklamada futboldaki son gelişmeleri değerlendirdi. Çıkan olaylar nedeni ile tatil edilen Trabzonspor-Fenerbahçe maçı ile alakalı
e n o f a d Vo a’nın Aren hali son
Beşiktaş’ın eski yöneticisi Metin Keçeli, “Beşiktaş gelecek sezon da maçlarını dışarıda oynayacak. Toplamda 2 tam sezon İnönü Stadı kapalı kalacak. Sonraki sezona yetişirse ne mutlu” dedi
B
Olimpiyat’ta oynamak zor Siyah-Beyazlı takımın orta sahasının vazgeçilmez isimlerinden biri haline gelen Veli Kavlak, BJK TV’ye konuştu, “Atatürk Olimpiyat Stadı’nın zor koşullarına rağmen iyi sonuçlar aldık. “Orada futbol oynamak için zor bir yer. Arena’yı çok arzuluyoruz” dedi.
Alves ve Egemen dönüyor Savunmadaki kurgusu sakatlıklar ve kart cezaları nedeniyle bozulan Ersun Yanal, bu hafta rahatlıyor. Erciyes maçına kadar Egemen ve Alves’in iyileşmesi bekleniyor. Sol diz çapraz bağlarında ödem ve iç şan bağlarında kanama olan Egemen Korkmaz’ın özel tedavisi devam ediyor ve oyuncunun yarın takımla birlikte çalışmalara başlamasının beklendiği belirtildi. Takımla çalışmalara başlayan Bruno Alves’de ise bir sıkıntı görülmedi ve ağrısı da olmayınca antremanı tamamladı. Alves’in pazar gününe kadar takımla çalışabileceği belirtildi.
BERKİN İÇİN SİYAH FORMA
‘ARENA Ağustos’a yetişmez’ eşiktaş Başkanı Fikret Orman 18 Ocak’ta yapımı devam eden Vodafone Arena’nın Ağustos ayında biteceğini söyledi ama işin aslı ortaya çıktı. Radyospor’da konuşan Beşiktaş’ın Eski İkinci Başkanı Metin Keçeli, “Fikret
olarak Yönetim Kurulu olarak ortak karar aldıklarını beliten Kiğılı, “Bu maçla alakalı hiçbir soruya cevap vermeyeceğiz ve tartışmalardan uzak kalacağız” dedi. Fenerbahçe Yönetim Kurulu’nun aldığı karar olduğu iddia edilen Fenerbahçe’nin A2, U-19 ve U-17 takımlarının Trabzon’a gitmemesi için girişimde bulunacak iddialarını da yalanlayan Kığılı, “Asla böyle bir karar yok. Bizim Fenerbahçe Yönetim Kurulu olarak Trabzon’un aleyhine aldığımız herhangi bir kararımız yok” dedi.
Orman’ın o sözleri yanlış anlaşıldı. Beşiktaş gelecek sezon da maçlarını dışarıda oynayacak. Toplamda 2 tam sezon İnönü kapalı kalacak. Eğer sonraki sezona yetişirse ne mutlu Beşiktaş’a diyorum” dedi. Fikret Orman ile konuştuğunu ifade eden Keçeli, “Orman’ın ‘İnönü Ağustos’ta bitecek’ açıklaması yanlış anlaşıldı. Bu açıklamadan sonra kendisiyle konuştum. Bana dedi ki; ‘Bu stadın Ağustos’ta bitmesi söz konusu olabilir mi? Ben onu başka anlamda söyledim. Dünyanın tüm imkanları gelse bu stat yetişmez’ Orman sanırım Ağustos’ta kabası biter diye söylemiştir. Beşiktaş 1.5 sezon daha oynayacağı bir stat bulmak zorunda” diye konuştu.
Galatasaray Divan Kurulu’nda üyeler, Berkin Elvan’ın vefatı nedeniyle bugün oynanacak Karabükspor maçına siyah forma ile çıkılması önerisinde bulundu
Ö
nceki gün yapılması planlanan ancak Berkin Elvan’ın cenaze töreni sebebiyle ertelenen Galatasaray Spor Kulübü, Mart Ayı Olağan Divan Toplantısı, Galatasaray Lisesi Tevfik Fikret Salonu’nda yapıldı. Toplantıda bazı üyelerin Berkin Elvan için bu haftaki maç sonrasındaki ilk maçta siyah forma ile çıkılması önerisi okundu. Buna diğer üyeler de alkışlarıyla destek verdi.
GGaallaattassaarraayy SSllaavvcchheevv’’iinn ppeeşşiinnddee
Borç 638 milyon TL Toplantıda önümüzdeki
hafta yapılacak Mali Kongre öncesinde hazırlanan bütçe bilgileri muhasip yönetici Mete İkiz tarafından slayt gösteri ile sunuldu. İkiz şu bilgileri açıkladı: “Kulübün ve şirketlerin borç yapısı ayrı ayrı bütçelendi. Borç 638 milyon TL. Satış gelirleri bu yıl 405 milyon tl den 492 milyon TL’ye yükseldi. Bu sezon gelir artışı ile G.Saray Kulübü Avrupa’nın geliri en yüksek kulüpleri arasında 17. sıraya yükseldi. Kur farkından bu sene 38 milyon TL zarar edildi.”
76 günlük hasret bitecek mi?
Bulgaristan’ın Litex Lovetch ekibinde forma giyen orta saha oyuncusu Simeon Slavchev, Galatasaray’ın takibinde. Rus basını tarafından ortaya atılan iddiaya göre, aralarında West Ham United, Brugges, Roma ve Kaiserslautern’in de bulunduğu birçok ekibin genç orta sahayı istediği belirtilirken Roma’nın resmi teklif yaptığı vurgulandı. Oyuncunun da gönlünün Roma’dan yana olduğu ifade edilirken Galatasaray’ın 9 Mart’ta Litex-Razgrad arasında oynanan maçta Slavchev’i izlemek üzere gözlemci gönderdiği yazıldı. 20 yaşındaki Bulgar futbolcu ön libero ve merkez orta saha olarak oynayabiliyor. Slachev, futbolu ve yüz hatları ile Galatasaraylı Selçuk İnan’ı andırıyor.
Süper Lig’in 25. haftasında Galatasaray bugün deplasmanda Karabüspor ile karşılaşacak. Bu sezon Süper Lig, Şampiyonlar Ligi ve Türkiye Kupası’nda da yoluna devam eden Sarı-Kırmızılı ekip, iç sahada gösterdiKARABÜKSPOR ği iyi performansı deplasman maçlarına yansıtamazken tam 76 gün- GALATASARAY dür dış sahada kazanaSAAT: 20:00 mıyor. 20:00’da başlaSTAT: Necmettin Şeyhoğlu yacak maçta Galatasaray HAKEM: İlker Meral bu hasterine son verYAYIN: Lig TV mek istiyor.
Gözler Sivas’a çevrildi T 25 yaşına giren Henrique için doğum günü pastası kesildi.
rabzonspor Teknik Sorumlusu Hami Mandıralı, Sivasspor ile oynanacak maçı kazanarak Avrupa kupalarına katılmak için avantaj yakalamak istediklerini söyledi. Oyuncularına Fenerbahçe maçında yaşananları unutmaları konusunda uyarılarda bulunan Man-
dıralı, “Avrupa kupalarına kesinlikle katılmalıyız. Bunun için de en önemli rakibimiz olan Sivasspor karşısında galip gelmeliyiz. Avrupa kupalarına katılmak için avantaj yakalamak istiyorsak bu maçı kazanmalıyız” ifadelerini kullandı.
14 MART 2014 CUMA
Suçlu sadece futbol mu?
S
on günlerde ülkemizde yayımlanan gazetelerin birinci sayfaları ile spor sayfalarının birbirine ne denli çok benzediğinin farkında mısınız? Aslında sayfaların neresine bakarsanız bakın ülkemizin bir yangın yeri olduğunu net biçimde görürsünüz. Bu bağlamda futbolu kötü, yaşamı iyi bir ülke görüntüsünün ortaya çıkması olanaklı değildir. Bir ülkeyi hiçbir zaman yönetecek deneyim ve birikimi olmayanların iş başına gelmesinin doğal sonucudur medyadaki görüntüler. Olaylar nedeniyle “anne sen çıkma, hareket edemez, olaylardan etkilenirsin. Ben daha hareketli olduğum için ekmek almaya ben gideyim” diyen bir çocuğun polis tarafından öldürülmesinden daha acı, toplumsal yaşamımızı karamsarlığa sürükleyen başka ne olabilir ki? Bu, bir çocuğun ölümü değil, bir ülkenin utancıdır ki, ülkeyi yönetenlerin alnına bu utanç bir daha çıkmayacak bir şekilde kazınmıştır. Ülkeyi bu hale getirenler yaşamlarıyla, eserleriyle değil utançları ile anılacaklar. Bu acı ve kolay kolay kapanmayacak yaranın yanında, TrabzonsporFenerbahçe maçının yarıda kalması ne kadar önemlidir? Trabzon’da yaşanılanların toplumsal adalete ilişkin güvensizlikle bağlantılı olduğunu yadsıdığımız, gazetelerin birinci sayfalarındaki yangın ile ilişkisini kuramadığımız sürece şiddet konusunda aşama kaydetmemiz olanaklı
değildir. Türkiye’nin her alanda yaşanılası bir ülke olmasının yolu en tepeden Futbol Federasyonu’na değin tüm yöneticilerin değiştirilmesinden geçmektedir. Bunun için de önümüzde olanak vardır. Toplumu ötekileştiren, kendinden olmayanı yok sayıp bertaraf etmek isteyen bir anlayışın egemen olduğu ülkemizde çocuklarımızın, gençlerimizin öldürülmesinden daha doğal ne olabilir ki? Bugünkü koşullarda ülkemizde şöyle bir düşünce sistemi oluştu: İnsanlar arasında duygudaşlığı değil ayrımcılığı, ötekileştirmeyi körükleyen yöneticiler olayları kendi düşünce ve inançları doğrultusunda yorumlayıp, uygulamaya koydukları için ne kendileri ne de halkın bir kesimi olguların gerçek anlamını kavrayamamaktadırlar. Başkalarının düşüncesine saygı duymayan kalıpsal yaklaşım ülkeyi yönetenlerin beyninde on yılı aşkın bir zamandır kökleşti, bilinçaltında bütünleşti ve ayrımsama, ötekileştirme sürecinin altında en başta kendilerinin kalacağı bir döneme gelindi. Şimdi yaşananlar bu dönemin uzatma dakikalarıdır. Doğaldır ki, işin doğrusu değinmeye çalıştığım denli yüzeysel değil, çok daha karmaşıktır; Önemli dinsel, siyasal, ideolojik inançlar ya da sporsal olaylar tek bir nedensel etkene bağlanamaz. İnsanların özellikle yönetenlerin düşünce ve davranışları ortaya çıkışları
bakımından hemen her zaman çok değişkenlidir. İnançlar da bunun dışında kalmaz. Gerçekte olan şey, dünyadaki olay ve olguları yaşamları boyunca biriktirip kendi inançları doğrultusunda karşı düşüncede olanları ötekileştirip, yaşamın onca çeşitlilik ve varsıllığına karşın yaşanılanların içinden kendi düşüncelerine uygun olanları seçip ideolojilerini pekiştirirken, kendileri gibi olmayanlara karşı kepek indirenlerin yönetime gelmelerinin bir sonucudur Belkin Elvan ve Trabzon’da futbolun başına gelenler... Yaşamları boyunca biriktirilen dünya görüşlerinin, sanıların, önsezilerin, eğilimlerin ve önyargıların son derece tehlikeli bir hal alan “tek tip mercekleri” aracılığıyla süzgeçten geçirdikten sonra yaşama katmaları bütün bu karmaşanın önemli nedenlerinden biri olsa gerek. Olay ve olguları ayıklayarak, kendi inançlarınıza uyanları seçmeniz anlaşılabilir, zaten bunu yapıyor ve uyguluyorsunuz ancak karşı inanç ve düşünceleri yok etmek yolunda bir düşünce sistemi oluşturmak, bu sistemin doğruluğu uğrunda özel bir kanıtlama yöntemi peşinde koşmak sizi yoldan çıkartır. Zaman içinde açtığınız yan yolda koşmanıza bile engel olur, savrulur, yan yoldan da çıkarsınız... Hiçbir zaman unutmayınız ki, akıl ve bilim gemi, inanç atının ağzındadır. Dizginler çekiştirir, yön verir, yatıştırır, kandırır, yaltaklanır ve ayartır, ama sonuçta akıl ve bilim atın kendi doğal yolunda gitmesini sağlar.
TÜKENMEZ KALEM
Hazırlayan: Hüseyin ŞUEKİNCİ
Hoeness’e hapis şoku
Metin TÜKENMEZ metintukenmez@aydinlikgazete.com
Trabzonsporluların özümsemesi gereken... Trabzonspor’un öz değerlerinden, kendine özgü yerel üretim merkezini devre dışı bırakarak uzaklaştığını, böylesi bir uygulamanın yıllarca sürmesi sonucunda kendine yabancılaştığını bugün her Trabzonlu bilir. Ancak son yıllarda Trabzonspor’u yönetenlerin gereksiz bir “üç büyük karşıtı” anlayışı körüklemesi aynı zamanda onlarla yine gereksiz bir çekişme içine girmesi henüz anlaşılabilmiş değil. Bu nedenle kör bir çekişme anlayışı farkında olmadan kör bir milliyetçilik anlayışına dönüşmektedir. Böyle bir anlayıştan her zaman Trabzonspor’un zarar göreceği açıktır. Çünkü Türkiye’de üç büyükler futbol üretiminin tekelleşmesi Trabzonspor ise paylaşılması, geliştirilmesi ile ayakta kalabilir. Trabzonspor her yıl 8 ile 12 yabancı futbolcunun uğrak yeri olmaktan kurtulup, aklın önderliğinde sürdürülmesi gereken üretime dayalı kurumsallığın savunulduğu yer olmalıdır. Bu söylemin nedeni şudur: Trabzonspor’un geçmişte başını çektiği üretim sisteminden beklenen pratik çıkarlar, salt Trabzon kentinin
değil Tüm Karadeniz Bölgesi’nin hatta doğunun bile futbola ilişkin sorunlarına çare olabilecek bir yapılanma içinde olmaktı. Yoksa İstanbul’un üç büyüklerini ya da Türkiye’nin genel yapısında olduğu gibi, birbirleriyle yarış halindeki karmakarışık çıkar gruplarının istem ve beklentilerine kapılıp kendisiyle çelişmesi değil... Üç büyüklerde futbol emeğinin yarattığı değerler, belli kimse ya da grupların tekelinde olduğu için, futboldan beklenen pratik çıkarlar bir bakıma insanların bu değerlere en tez ve kısa yoldan ulaşabilme isteklerini kamçılayıp şahlandırır. Trabzonspor bu şahlanmanın peşine koşmamalı. Trabzonspor’un üç büyüklerle baş edebilmesinin öncelikli yolu, Trabzonlu çocukların ve gençlerin, futbola ilişkin gereksinimlerinin yaşamsal gerçekler doğrultusunda geliştirilmesi, ortak değerlerde birleştirilmesi, yeniden ayağa kalkmanın ancak Yusuf Erdoğanlarla, Emrelerle gerçekleştirilebileceğine inanılması, bu düşüncelerin pratikte anlamlı hale getirilmesiyle olanaklıdır...
BİR SKANDAL DAHA! Doping, rüşvet ve yolsuzluklarla gündeme gelen federasyonlarda, skandallar halkasına bir yenisi daha eklendi. İşitme Engelliler Federasyonu Başkanı Osman Arslan hakkında yurt dışına adam kaçırma iddiasıyla soruşturma başlatıldı
İ
şitme Engelliler Federasyonu Başkanı Osman Arslan hakkında görevi kötüye kullandığı iddiası gündeme bomba gibi düştü. Arslan hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ‘yurt dışına adam kaçırma’ iddiası ile yapılan şikayet dosyası, savcılıkça incelenerek Basın Suçları Soruşturma Bürosu’na gönderildi. Osman Arslan hakkında, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdür-
lüğü Teftiş Kurulu’na yapılan yurt dışına insan kaçırdığı iddiasıyla yapılan şikayet, savcılığa intikal etmişti. Teftiş Kurulu raporunda, Başkan Osman Arslan’ın gri pasaport alma nitelikleri taşımayan Özkan Çetin hakkında emniyet pasaport dairesine gönderdiği yazı ile Arslan’ın görevini kötüye kullandığına işaret etti. Soruşturmayı tamamlayan Savcı Veli Güney, Federasyon başkanı hakkında görevini kötüye kullandığına dair kararını
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
vererek, dosyayı 12.03.2014 tarihinde, Basın Suçları Soruşturma Bürosuna gönderdi. Teftiş Kurulu’nun hazırladığı rapor doğrultusunda, Osman Arslan’ın iki yıl hak mahrumiyeti istemiyle Spor Genel Müdürlüğü ceza kuruluna gönderildiği öğrenildi. Ceza onaylanır ve Başkan hakkında iki yıl hak mahrumiyeti çıkarsa federasyon ile ilgili kayyum atanabilecek ve seçim kararı alınacak.
İşitme Engelliler Federasyonu Başkanı Osman Arslan
Almanya Mahkemesi Bayern Münih Başkanı Uli Hoeness’e vergi kaçırmak suçundan 3 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Münih Eyalet Mahkemesi’nin sözcüsü Andrea Titz, Hoeness’in mahkeme tarafından vergi kaçırmaktan, 7 ayrı suçtan 3 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldığını bildirdi. Hazırlanan iddianamede, 7 ayrı olayda vergi kaçırmakla suçlanan Hoennes’in 3,5 milyon avro vergi kaçırmasının yanı sıra 33 milyon avro geliri beyan etmediği ve mali işlemlerden zarar ettiğini beyan ederek 5,5 milyon avro menfaat sağladığı öne sürülmüştü. Kararı, hem Hoeness’in hem de savcılığın temyize götürebileceği olanağının bulunduğu bildirildi.
Eczacıbaşı Bakü’de
Eczacıbaşı Bayan Voleybol Takımı, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenecek 2014 Bayanlar Şampiyonlar Ligi Dörtlü Finali için Bakü’ye gitti. Eczacıbaşı, 15-16 Mart tarihlerihlerinde yapılacak Final Four yarı finalinde VakıfBank’la karşılaşacak. Mücadele 15 Mart Cumartesi günü TSİ saatiyle 14.00’te başlayacak karşılaşma sonucunda, bir Türk takımı finale yükselecek. Final Four yarı finalinde oynayacak diğer maçta ise Rusya’nın Dinamo Kazan takımı ile Azerbaycan’ın Rabita Baku takımı karşılaşacak.
Efes kritik virajda
Erkekler Avrupa Ligi L. Kuban - G.Saray Saat: 20.00 Anadolu Efes, Avrupa Kadınlar Avrupa Ligi Ligi E Grubu Polkowice - Fenerbahçe Saat: 18.00 10. hafta ma- Perfumerias - Galatasaray Saat: 20.30 çında, bu ak- Beretta - Kayseri Saat: 20.30 şam Panathinaikos’u ağırlayacak. Panathinaikos’la Avrupa kuplarında 21. kez karşılaşacak olan Lacivert-Beyazlılar, 20 maçın 7’sini kazandı, 13’ünse ise sahadan mağlup ayrıldı. Mücadele saat 20.00’da başlayacak. Avrupa kuplarındaki günün diğer maçları ise şu şekilde.
T.C. GAZ OSMANPA A 2. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2008/3334 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: Ta nmaz n Özellikleri : İstanbul İl, Gaziosmanpaşa İlçe, Küçükköy Mahallesi, 3437 Ada, 7 Parsel 142,00 M2 yüzölçümlü üç katlı ve altı daireli kargir apartman niteliğinde 16/90 arsa paylı birinci kat 4 nolu bağımsız bölüm de kayıtlı olup taşınmaz İstanbul ili Gaziosmanpaşa ilçesi Fevziçakmak Mahallesi 764.sokak N:9 mevkiinde zemin kat+2 normal kattan ibaret 3 katlı bir apartmandır. Apartmanın dış cephesi boyalı olup, boyalar eskimiş vaziyettedir. Dış kapısı demir, giriş sahanlığı ve kat sahanlıkları karo mozaik, merdiven basamakları dökme mozaik kaplıdır. Her katta çift daire mevcuttur. Mevcut apartman yaklaşık olarak 20 yıllıktır. 1 .kat 4 nolu bağımsız bölüm olan mesken nitelikli taşınmazın dış kapısı ahşap 1 yatak odası, salon, mutfak, banyo, Wc, koridor ve 2 adet balkondan ibaret olup 50.00 m2 civarında bir alana sahiptir. Dairenin salomyatak odası ve koridorun yer döşemeleri mineflo, duvarlar plastik boyalıdır. Mutfak, banyo, Wc ve balkonların yer döşemeleri karo seramik, mutfak ve banyo - Wc nin duvarları yarıya kadar karo fayans kaplıdır. Dairenin iç kapıları ahşap, dış pencereler ve balkon camekanları alüminyumdur. Dairede doğalgazve kalorifer yoktur. Taşınmazın konum itibarı ile alt ve üst yapısı tamamlanmış her türlü belediye ve sosyal imkanlardan istifade edecek konumda civarın talep gören konut alanında kalmaktadır. mar Durumu : Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 04.09.2013 tarih 45600 sayılı yazılarına göre 07.08.2006 tarih 1/1000 ölçekli Tem Güneyi Rev.uygulama imar planında bitişik nizam 4 katlı konut alanında kalmaktadır. K ymeti : 45.000,00 TL KDV Oran : Alacaklı Girişim Varlık Yönetim AŞ ve satışa iştirak edecek 3.şahıslar KDV’den istisna tutulacaktır. Kayd ndaki erhler : “2981 ve 3290 sayılı kanunlar uygulaması nedeniyle imar uygulamasına tabi tutulmuştur, “şerhi mevcut olup şerhle birlikte satılacaktır. 1. Sat Günü : 29/04/2014 günü 11:00 - 11:10 aras 2. Sat Günü : 27/05/2014 günü 11:00 - 11:10 aras Sat Yeri : İSTANBUL GAZİOSMANPAŞA 2.İCRA MÜDÜRLÜĞÜ ODASI
Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır, ihale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2008/3334 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 28/02/2014 (İİK m. 126)_ (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. BASIN: 16715 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
T.C. ANKARA 1. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/13509 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri : TA INMAZIN Özellikleri : Ankara ili Keçiören ilçesi Yakacık mahallesi 4149 ada 10 parsel sayılı zemin kat 1 nolu bağımsız bölüm mesken niteliğindeki taşınmaz Özellikleri: Dairenin giriş kapısı çeliktir. Daireye ait doğalgaz sayacı bulunmaktadır., Binanın zemin katında bulunmaktadır. 1 nolu daire, antre, 3 oda, salon, mutfak, wc ve banyodan oluşmakta olup, odalardan 2 tanesi salona açılmaktadır. Antrenin zemini seramik kaplı, duvarları ve tavam sıva üzeri plastik boyalıdır. Salon ve 3 odanın zeminleri marley kaplı, duvarları ve tavanları sıva üzeri plastik boya yapılıdır. Mutfak zemini seramik kaplı, duvarları ve tavam sıva üzeri plastik boyalıdır. Mutfak tezgahı ve evyesi mermer olup, tezgah alnı seramik kaplıdır. Alt ve üst mutfak dolapları, Aspiratör ve Luna Ocean marka hermetik tip doğalgaz kombisi bulunmaktadır. Banyo zemini ve duvarları 1,50 metreye kadar seramik kaplı duvarların kalan kısmı ve tavam sıva üzeri plastik boya yapılıdır. Lavabo ve batarya mevcuttur. Wc zemini ve duvarları 1,50 metreye kadar seramik kaplı, duvarların kalan kısmı ve tavanı sıva üzeri plastik boya yapılıdır. Alaturka wc taşı ve lavabo bulunmaktadır. İç kapılar eski tip ahşap doğramadır. Pencereler ise ahşap doğrama ve tek camlıdır. Tüm pencereler demir korkulukla kapatılmıştır. Dairenin ısınma sistemi doğalgaz kombili kat kaloriferi şeklinde olup, daire güneş görür ve mesken olarak kullanılmaktadır. Daireyi kiracı kullanmaktadır. Dairenin bulundu u bina ise; 3 kapı numaralı Murat Apart mam, her türlü alt yapısı mevcut her türlü belediye hizmetlerinden faydalanma imkanına sahip bir bölgededir. Bina, 1 bodrum kat+ zemin kat +3 normal kat olup, betonarme karkas yapı tarzında inşa edilmiştir. Dış cephesinde, sıva üzeri boya yapılmıştır. Binanın giriş kapısı demir doğramadır. Giriş zemini ve merdivenler mozaik kaplamadır. Merdiven yan duvarları 1,20 metre yüksekliğe kadar mozaik kaplı, merdiven yan duvarlarının kalan kısmı ve tavam sıva üzeri boya yapılıdır. Binanın normal katlarında 4 er adet daire bulunmaktadır. Ayrıca açık otoparkı mevcuttur. Saftşma karar verilen dairenin tapu kaydında eklentisi olarak kömürlü ü de bulunmaktadır. Adresi : Yakacık mahallesi Çilek Sok. No. 3 Zemin Kat Murat Apt Keçiören Ankara Yüzölçümü : 59 m2 Arsa Pay : 54/1000 imar Durumu : Taşınmazın bulunduğu parselin ayrık nizam 4 katlı emsalli konut alanı kullanımına ayrıldığı belediyece bildirilmiştir. K ymeti : 80.000,00 TL KDV Oran : KDV kanunu gereği satış üçüncü kişiler de dahil KDV den muaft r.
Kayd ndaki erhler : İpotek, İİK nun 150/c şerhi 1. Sat Gönü : 21/04/2014 günü 10:00 - 10:05 arası 2. Sat Günü : 21/05/2014 günü 10:00 - 10:05 arası Sat Yeri : 1 NOLU MEZAT SALONU (ANKARA ADLİYESİ YANI) Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanh alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artana günündenönceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirakedeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından do ğan vergiler satış bedelinden Ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarım dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir, ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yaürmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde İsteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir 6- İş bu ilan İİK’nun 127. Maddesi gereğince tapuda adresi bulunmayan tapuda ismi tam olma yan veya tapuda kayıtlı adresinde bulunrnmayan ve adli tebligatı iade edilen tebligat yapılamayan ilgililere tebliğ yerine kaim olunur. 7- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/13509 Esas saydı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 06/03/20I4 BASIN: 16601 (www.bik.gov.tr)
Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de
halklailiskiler@aydinlikgazete.com
Normalin 3 katı tuz tüketiyoruz
KURULUŞ 1921
Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Kenan Ateş tuz tüketimi konusunda şu bilgileri verdi: “Tuzun böbreğe ve kalbe zararı var, felce yol açıyor. Sağlıklı yaşam için günde 5 gram tuz alınması yeterli. Oysa toplumumuzda günlük tuz tüketimi bunun üç katı kadar. Aşırı tuz tüketimi hipertansiyon, kalp hastalıkları,
14 MART 2014 CUMA
inme ve kronik böbrek hastalığı için çok önemli bir risk faktörü. Ayrıca mide, akciğer ve mesane gibi bazı kanserlerle ve osteoporozla da ilişkisi gösterilmiş. Günlük tuz tüketiminin 5-6 grama düşürülmesi kalp hastalıkları, inme ve kronik böbrek hastalığına bağlı ölümleri % 20 oranında azaltabilir.”
İdrar testi ile kanser tanısı
Prof.Dr.Coşkun ÖZDEMİR
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ekibi, kanser tanısı için yeni bir yöntem geliştirdi. Belki de çok yakında biyopsi gibi işlemleri geride bırakarak çok basit gebelik testine benzer kağıt testler ile kanser tanısı koymak mümkün olacak
Kök hücre hikayesi
M
assachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT)’de bulunan bilim insanları kanser teşhis oranlarını geliştirmek ve insanların daha erken tanı ile tedavi edilmesine yardımcı olacak basit, ucuz bir kağıt test geliştirdiler. Tanının; gebelik testine benzer şekilde çalışarak idrar örneğinde dakikalar içinde bir kişide kanser olup olmadığını ortaya koyabildiği bildirildi. Bu yaklaşım; bulaşıcı hastalıkları tesbit etmeye yardımcı olacağı gibi, yeni teknoloji aynı strateji ile bulaşıcı olmayan hastalıkların belirlenmesine de olanak tanımaktadır.
K
MIT profesörü ve Howard Huges Tıp Enstitüsü araştırmacısı Dr. Sangeeta Bhatia
Kırsalda bile uygulanabilecek Teknik; MIT profesörü ve Howard Huges Tıp Enstitüsü araştırmacısı Dr. Sangeeta Bhatia tarafından geliştirilen herbiri yüzlerce biyolojik belirtecin (biomarker) salınmasını tetikleyen, sonra hasta idrarında saptanabilen tümör proteazları ile etkileşen nanopartiküllere dayanmaktadır. Araştırmacılar, “Bu yeni sınıf sentetik biyolojik belirteçleri bulduklarında, yüksek derecede özelleşmiş bir alet kullanarak analizleri yaptıklarını vurgulamıştır. Gelişmekte olan dünyada, bu tekniği herhangi bir özel ekipmana gerek kalmadan kırsal bir ortamda bile işlenmemiş numunelere uygulanabilecek bir kağıt testine uyarlamanın heyecan verici olacağını düşündüklerini belirtmişlerdir. Basit bir okuma ile hatta mobil bir telefondaki bir resim tarafından uzaktan bir alıcıya iletilebileceğini de ifade etmişlerdir.
İşe tümör sinyallerini yükselterek başlandı MIT’nin Bütünleştirici Kanser
coskunoz@superonline.com
TANISAL CİHAZ İÇİN İLK ADIM Araştırmaları Enstitüsü ve Tıbbi Mühendislik ve Bilim Enstitüsü üyesi, yayımlanan çalışmanın proje yürütücüsü kıdemli yazarı olan Dr. Bhatia, bu parçacıkları (sentetik idrar biyolojik belirteçler ve kağıt mikroakışkanlar kullanılarak bulaşıcı olmayan hastalıklar için Bakım-teşhis noktası) dünyanın saygın dergilerinden Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS)’da 24 Şubat’ta tanımladı. 2012’de Dr.Bhatia ve arkadaşları kendi başına tesbit etmesi zor olan tümör proteinlerinden kaynaklanan sinyalleri yükseltmek için sentetik biyolojik belirteç teknolojisi kavramını tanıttılar. Bu
Araştırmacılar, çalışmalarında “Kağıt testi ile tayin edilebilen idrar sinyalleri üreterek bulaşıcı olmayan hastalıklar için sentetik biyolojik belirteç olarak hizmet eden ekzojen ajanların tasarımını tanımladıklarını ve bu sentetik biyolojik belirteçlerin; proteaz duyarlı peptit alt brimleri ile bağlanmış-kodlanmış raportör genlerle birleşmiş nanoparçaproteinler matriks metalloproteinazlar (MMPler); normalde hücreleri yerlerinde tutan hücre-dışı matriks (ekstrasellüler matriks) proteinlerini keserek, kanser hücrelerinin orijinal yerlerinden başka yerlere kaçışlarına-sıçramalarına yardım ederler. MIT nanoparçacıkları de-
cıklar içerdiğini” yazmışlardır. Teslimat anında nanoparçacıklar; artmış proteazların peptit alt birimlerini kestikleri ve raportörleri idrara bıraktıkları hastalık bölgelerini pasif olarak hedef alırlar. Raportörler sandviç bağışıklık-tahlili (immunoassay) ile saptanmak için tasarlanmışlardır ve bunların direkt olarak işlenmemiş idrarda ölçümü (kanğişik MMPleri tarafından hedeflenen peptitler tarafından kaplanır. Bu parçacıklar MMPlerin; böbrekde biriken ve idrarla atılan yüzlerce peptidi kesdiği tümör bölgelerinde toplanırlar. Teknolojinin özgün versiyonunda, bu peptitler bir kütle
tifikasyon) araştırmacılar tarafından gösterilmiştir. Farede yapılan testlerde; araştırmacılar kolon tümörlerini aynı zamanda trombozis sebebi ile oluşan kan pıhtılarını tam olarak saptayabilmişlerdir. Dr. Bhatia “bu testin ileride hastalarda yararlı bir tanısal cihaz için ilk adımı temsil ettiğini” söylemiştir. spektrometresi kullanılarak tesbit edilmiş. Bununla birlikte bu aletler gelişen dünyada her zaman el atında hali hazır değildirler, bu yüzden araştırmacılar parçacıkları yanal akış deneyi kullanarak kağıt üzerinde analiz edilebilir olarak uyarlamışlardır.
Her 6-7 erişkinden birinde böbrek sorunu var Her y l Mart ay n n ikinci Per embe günü Dünya Böbrek Günü olarak kutlan yor. Türk Nefroloji Derne i, bu y l sekizincisi kutlanacak olan Dünya Böbrek Günü çerçevesinde böbrek sa l ve hastal klar konusunda kamuoyunu bilgilendirmek ve erken tan n n önemini vurgulamak amac yla “Sa l kl Ya am çin Böbreklerinizi Koruyunuz” temas ile çe itli etkinlikler düzenledi. Etkinlikler kapsam nda, 10-16 Mart haftas “Tuza Dikkat Haftas ” ilan edilirken, 13 Mart günü de Dünya Böbrek Günü olarak belirlendi. Türk Nefroloji Derne i taraf ndan 13 Mart günü yap lan bas n toplant s nda, Türkiye’de her 6-7 eri kinden birinin böbreklerinde sorun oldu u, her 10 ki iden birinin ise böbrek hastas oldu u kaydedildi. Dernek yöneticilerinin kamuoyuna aç klad bilgilerden sat rba lar öyle:
Kronik böbrek yetmezliği belirtileri Türk Nefroloji Derne i’nin yapt bir tarama çal mas na göre, Türkiye’de her 6-7 eri kinden birinde çe itli evrelerde kronik böbrek hastal bulunuyor. Kronik böbrek yetmezli i sinsi ve h zl ilerleyen, te histe geç kal nabilen bir hastal k. Kronik böbrek yetmezli i son evreye gelene kadar dola m, bo alt m ve sindirim gibi vücuttaki birçok hayati sistemi olumsuz etkiliyor. Bu nedenle insanlar farkl ikayetlerle hekime ba vuruyor. Halbuki genellikle bu hastal klar n arkas nda kronik böbrek yetmezli i yat yor. Kronik böbrek yetmezli inin belirtileri öyle
s ralan yor: Kans zl k, halsizlik, s k idrara ç kma, a z kurulu u, nefes darl , ayaklar ve ellerde i me, bulant ve kusma.
Hastalıktan korunmak için 8 altın kural Toplant da konu an Türk Nefroloji Derne i Ba kan Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, diyabet hastalar ba ta olmak üzere yüksek tansiyon, kalp damar, obezite hastalar ile ileri ya taki ki iler ve ailesinde böbrek hastal olanlar n risk alt nda oldu unu vurgulad . Kronik böbrek hastal ndan korunman n alt n kurallar n da anlatan Süleymanlar sözlerine öyle devam etti: “Kronik böbrek hastal ndan korunman n sekiz alt n kural bulunuyor. Düzenli egzersiz yap n. Sa l kl beslenin, vücut a rl n z koruyun. Tuzu azalt n. Yeterli s v al n. Sigara kesinlikle içmeyin. A r kesici ilaçlardan kaç n n. Kan bas nc n z ve kan ekerinizi düzenli ölçtürün. Risk grubunda iseniz böbreklerinizi düzenli kontrol ettirin.” Türk Nefroloji Derne i kinci Ba kan Prof. Dr. Turgay Ar nsoy da hastal n evreler ilerledikçe belirti verdi ini, bu yüzden de te his için geç kal nd na vurgu yapt . Türk Nefroloji Derne i’nin yapt ara t rmada 100 ki iden yaln zca 2’sinin hastal n fark nda oldu unu aktaran Ar nsoy, böbrek hastal nda kesin tan için birkaç basit testin yeterli oldu unu dile getirdi ve u aç klamay yapt : “Kanda kreatinin ölçümü yap lmal . Bir de basit bir idrar tetkiki yap lmal . drarda protein kaça ya da kan var m yok mu bunun ortaya konmas gerekiyor.”
ök hücre (stem cell) ile ilgili geçtiğimiz yıllarda birkaç yazı yazdım. Bunlar halkın aldatılmasını önlemeyi amaçlayan uyarı yazıları idi. Kök hücre, yıllardır üzerinde yoğun çalışmalar yapılan ve çok sayıda hastalık için büyük bir umut. Ne var ki umut varsa umut ticareti de var demektir. Kök hücre bazı kan hastalıkları için başarı ile kullanılıyor ancak henüz dejeneratif hastalıklarda klinik uygulama aşamasına gelinememiştir. Ama ne gam, bütün dünyada kök hücre tedavisi vaad eden çok sayıda merkez var. Çin bu konuda başı çekiyor ve yıllardır dünyanın dört bir tarafından Çine uçaklar dolusu hasta gitti. Biz de doğrusu bu alanda geri kalamazdık. Bir kaç yıl önce, tıp fakültesi öğretim üyesi bir profesör çok iddialı bir şekilde ortaya çıktı ve “ben omurilik felçlileri ve ALS hastalarını iyileştiririm” dedi. Çok satışlı bir gazetemiz günlerce ön sayfasında bu doktorun ve bu tedavinin reklamını yaptı. Gazete, konunun uzmanı bilim insanlarına sorma gereği görmedi. Ne de olsa reyting var... Büyük paralar ödenerek yapılan bu tedavinin sonuçları malum: fiyasko. Bu akademisyen, tıp fakültesindeki görevinden ayrılmak zorunda kaldı, ama beni ve gazeteyi uyarı yazılarımdan dolayı mahkemeye vermekten geri durmadı. Şimdi bir özel hastanede icrayı tababete! devam ediyor. Başbakanın ona büyük güveni olmalı ki konsültasyonlara davet ediyor. Yılmak yok, atışlara devam. Medyadaki yayınlarla birlikte kök hücre çalışmaları yapan bazı akademisyenlerin uyandırdığı umutlarla hastalığı ilerleyen çocukları için çırpınan aileler, doğaldır ki, yıllardır kök hücre umuduna sarılmaktan vaz geçmediler. Doğru olanı, yani henüz klinik uygulama aşamasına gelinemediğini söylediğimiz için bizim derneğe sitem eden ve hatta daha ileriye giderek suçlamalar yapan bir grup kas hastası yakını birbirlerine destek olarak sağlık bakanlığını kök hücre isteği ile sıkıştırmayı sürdürdüler. Bunlardan bir tanesi Çanakkale’den Başbakan’a başvurdu. Başbakan onları bir helikopter tahsis ederek bu amaçla Dışkapı Hastanesine gönderdi. Bu hastanenin sağlık kurulu, kök hücre tedavisini onayladığını ve yapılmasının uygun olduğunu bildirdi. Aile Sağlık Bakanlığına başvurdu, ancak reddedildi. Sağlık Bakanlığı önceki yıllardan bazı tecrübeler edinmişti. Bu defa aile mahkemeye gitti. Mahkeme bu tedaviyi onayladı. (Üyeler arasında kök hücre konusunda uzmanlar! olmalı). Sanırım Danıştay da bu karara uydu. Böylece Sağlık Bakanlığı ısrarından vaz geçti. Bana söylendiğine göre, bu tedavi için Diyanet İşleri de fetva verdi. Hasta, Acıbadem Hastanesine yatırıldı. Mehmet Ali Aydın bakanlıkla görüşerek bu tedavi için hastane masraflarının bakanlıkça ödeneceği vaadini aldı. Hasta nörologların değil, kök hücre çalışmaları ile tanınan Prof. Ercüment Ovalı’nın gözetiminde kaldı ve kök hücre tedavisi böylece uygulandı. Bu bilgiyi değerli bir meslektaşım, nörolog Prof. Ayşe Kocaman’dan almıştım. Aynı hastaneden nörolog Dr. Elif Ilgaz’ın da bu tedaviden haberi yoktu... Hasta evine döndü, ancak tedavinin sonuçları hakkında hasta ve ailelerin umutlarını pekiştiren bazı söylentiler dışında güvenilir bir bilgi edinemedik. Prof. Kocaman kendilerine sık sık telefon edildiğini ve “hastanenizde kök hücre yapıldığını öğreniyoruz, biz de yararlanabilir miyiz?” diye sorgulandıklarını anlatıyor... Çok ilginçtir, Sağlık Bakanı değişince, “bakanlık Mehmet Ali beye ödeme vaadini yerine getirmiyor ve bütün masraf onun üzerinde kalıyor” iddiaları ortaya atıldı. İlginç olan bir başka nokta da kök hücre çalışmaları nedeni ile Nobel alan Japon Prof. Yamaha içinde Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkeleri kök hücre istismarı konusunda uyararak “dejeneratif hastalıklar için çok başlangıçtayız ve henüz klinik uygulamaların uzağındayız” diyor... Sağlık Bakanlığı’nın elbette bu olay konusunda güvenilir açıklamalarda.bulunması beklenirdi. Yapılan bu tedavinin sonucu nedir? Gerçekten dünyada ilk defa yurdumuzda bir başarı mı elde edilmiştir? Nasıl bir izinle yapılmıştır? Bundan sonraki program nedir? 14 Mart’ta Hilton’da bir basın toplantısı ile bu çalışma ve tedavilerde bugün varılan yer hakkında bilgi verileceği duyuruldu. 20-23 Mart tarihlerinde Kocaeli Üniversitesi’nde uluslararası katılım ile kök hücre kongresi yapılacak. Bu kongrenin bu konuda aydınlatıcı olacağını umarız. Buna büyük ihtiyaç var. Orada bir kas hastasına (Duchenne müsküler distrofi) kök hücre uygulayan Prof. Ercüment Ovalı da konuşmacı. O’nun çalışma ve deneyimlerini dinleyeceğiz... Binlerce, on binlerce hasta ve aile huzursuz kaygılı ve ayni zamanda büyük umutlarla bir bekleyiş içinde bulunuyor. Yetkili makamlardan ve bilim insanlarından gelecek inandırıcı ve doğru bilgilere, hasta ve aileleri gibi tıp dünyasının da çok ama çok büyük ihtiyacı var.