Academy Garden Dergisi, 3.Sayı (Science&Culture Magazine)

Page 1


ACADEMY

GARDEN

Hoşgeldiniz!

SAYF A 2

Aylık Popüler Bilim ve Kültür Dergisi Aralık 2014 Genel Yayın Yönetmeni

Halil BAĞIŞ Yazarlar

Ahmet AK Ayşegül DANIŞMAZ Ayşe ÖZOĞLU Burcu AKBULUT Busenur BOLAT Dilek DURSUN Fatma Nur FIRAT Halil BAĞIŞ Kaan Furkan ALTINOK

Zaman ne kadar da hızlı değil mi? Bu 3. sayı, Sizlere seslendiğimiz Ekim 2014’ten bu yana zaman kadar hızlı olan bilim de ne kadar da çok yol aldı... Gözlerimizi açıp kapayıncaya kadar çok değişmiş oluyor. Nitekim son 3 ayın en büyük adımını yakın zamanda ’Rosetta’ ile attık. Bu kadar hızlı değişen ve gelişen bilimden bir an bile geri durmak büyük kayıptır. Bilim onu değer verenlere ve değer gördüğü yere uzun vadede başka hiçbir şekilde el edemeyeceğimiz ödüller vadeder. Merak ediyorsanız, Düşlemekten ve keşfetmekten keyif alıyorsanız bir nebze tatmin olmak için sayfayı çevirin. Sizin için yine dolu dolu güzel bir sayı hazırladık. Sıcak kahvenizle Okuyup keyif almanız, beğenmeniz umuduyla, Hoşça kalın..

Mehmet ÇİFTÇİ Mehmet ŞEYHANLI

Her sayıda eleştirileriniz yol gösterici olacaktır. Bizimle iletişime

Merve TURHAN

geçin :

Ruhat MERSİN

acdmygarden@gmail.com

Selin USTA

Yeni sayılarda, görüşmek ümidiyle.

Sümeyye ATMAN Sevgi AKSOY Tuğçe TANIMAK Suna Özlem YENİPINAR

Yazı Araştırma Haşim AKTAŞ Web Hilmi IŞIK

acdmygarden@hotmail.com

ACADEMY

GARDEN


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

SAYFA

DERGİSİ

Ne var Ne yok... Bu ay Ne okuyacaksınız?

4

Bokböceği ve Gökyüzü

YILDIZ TOZUNDAN ATOM BOMBASINA…

ÇOCUKLARI PROFESÖR YAPAN SENDROM:ASPERGER

Astronominin Yıldızları...

KEHRİBAR'DAN ELEKTRON'A

Memler (Kültürel Genler)

Tarihin ilk İzleri; Göbeklitepe

RADON GAZI

Fatmanur Fırat’ın Çizimi

Pluto Cüce Gezegeni ve Uyduları

11 17

20 23

27 30 32

5 9

3


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

SAYFA

DERGİSİ

Bokböceği ve Gökyüzü Ben çocukluğumda yazları gittiğimiz namrun yaylasında bu böceği çok gözlemişimdir. İlginç bir şekilde hayvan gübresini yusyuvarlak hale getirir ve onu bir yerlere yuvarlayarak götürmeye çalışırdı. Çocuk aklımla en şaşırdığım konu ise nasıl o denli ideal küreyi yapabildiğiydi. Tabii birde ismi çok ilginçti, şimdi bakıyorum da ingilizcede de aynı isimle anılıyor, “dung beetles”. İlk kez ITK Gökevini yöneten Alper Ateş'ten duymuştum bokböceğinin eski mısırlılarda çok önemli bir tanrıyla özdeşleştiğini. Yeni okuduğum bir haber dolayısıyla bu ilginç konuyu tekrar wiki'den çalışıp öğrenmem gerekti ve öğrendiklerimi son yapılan bir araştırma ile birlikte size aktarmaya çalışacacağım.Eski Mısırda Khepri tanrısı bu böcek ile (ne kadar kibarım, gördünüz mü, sadece başlıkta kullandım o sözcüğü bir daha kullanmayacağım, sadece böcek diyeceğim) eşdeğer. Neden derseniz küre haline getirdiği hayvan gübresini yuvarlayarak götürmesi ile Khepri tanrısının hergün gökyüzünde sabahtan akşama güneşi iterek hareket ettirmesi ile özdeşleşmiştir. O nedenle bu tanrı tasvir edilirken yüzüne bu böcek yerleştirilmiştir. Sadece gübre yiyerek yaşayan bu böcekler yumurtalarını ölü hayvan vücutlarına ve gübre üzerine bırakırlar. Bu pislik içinde doğup ortaya çıktıklarından dolayı mısırlılar, onların ölü maddeden yaratıldıklarına inanırlarmış. Bunun sonucu olarak da Khepri hergün güneşi yeniden yuvarlayarak doğdurması, tekrar ortaya çıkması ve yenilenmesi ile bu böcek arasında yakın ilişki olduğuna inanıyorlar.Artık Khepri tanrısını bir kenara bırakalım ve gelelim bu böceğin davranışlarına. Erkek olanı dişisine ve yavrularına yiyecek olarak gübre taşır. Ayrıca kuluçkaya pisliklerin üzerinde yattığı için de ona gereksinmesi vardır. Yuvarladığı gübrenin üzerine çıkıp onun üzerinde daireler çizerek dans eden böcekleri inceleyen, İsveç Lund üniversitesinde hayvan davranışlarını konusunda uzmanlaşmış bir grup bilim insanı küçücük beyinleri ve limitli işlem güçleri ile bu böceklerin yönlerini nasıl bulduklarını araştırdılar. Güney Afrika'da bir çiftlikte teneke kutuların içini toprakla doldurup onlara güzel yuva yapan araştırmacılar bol miktarda taze inek gübresinin bulunduğu ortamda böceklerin davranışlarını gözlediler. Böcekler dümdüz bir çizgi boyunca hareket ediyorlardı. Bu düz yolu öyle seçiyorlardı ki paketlediği pisliği çalabilecek diğer arkadaşlarından en uzakta olacak şekilde belirliyorlardı. Çünkü bu böcekler, ilginç bir şekilde top haline getirilmiş yiyeceği birbirlerinden çalmakla ünlüdürler. Gübre topunu başları yere doğru gelecek şekilde yüzleri arkaya (geldikleri yöne) dönük şekilde hareket ederken bir engelle karşılaştıklarında topun üstüne çıkıp dairesel hareketler ile dans ettikleri saptanmış. Neden bu hareketi yapıyorlar sorusunun yanıtını arayan bilim insanları çeşitli deneyler yapmışlar. Bu deneyler sonucunda, böceklerin topun üstüne çıkarak gökyüzünü taradıkları ve güneşi görerek yönlerini saptadıklarını bulmuşlar. Güneş sadece biz insanlara değil bu güzel gezegende yaşayan her canlıya bir şekilde hizmetini götürmektedir. Bu canlıların beyinleri ne kadar küçük olsada Güneş ve yıldızlar onlara yol göstermektedir. İşlem gücü düşük bu küçük beyinler keşke birde üstünde yaşadıkları gezegeni korumayı düşünebilseler.

Ethem DERMAN

4


ACADEMY

GARDEN

SAYFA

5

YILDIZ TOZUNDAN ATOM BOMBASINA… Yaşadığınız çevreye bir bakın. Doğaya, 1800’li yılların başında bilim adamları madhayvanlara, saksınızdaki çiçeklere, yıldızlara denin doğasını anlamaya yönelik çalışmaları ve tabi ki kendinize. Her birimiz mükemmel- sırasında ister istemez bu minik parçacıklarla liğin minik birer sembolü değil miyiz? Koca- karsılaşmışlar. İngiliz bilim adamı Dalton, deman evrende bizi var eden yapıtaşlarıyla bir neyleri sırasında, maddeyi oluşturan ama bütünüz. Hücrelerimiz ve hücrelerimizi mey- yapısını tanımlayamadığı bu temel öğelere dana getiren miniminnacık atomlar. Bizi ve ilişkin ilk kanıtları elde etmiş. Ondan sonra çevremizi, evrenimizi var eden sonsuz da keşifler ardı sıra devam etmiş. atom… J.J. Thomson 1897 yılında elektronu keşfetti. 1900'lü yılların başlarında Ernest Rutherford günümüz atom modelinin temelini teşkil eden yapıyı ortaya koydu: Atomun, kütlesinin büyük bir kısmını oluşturan bir çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Rutherford çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçacığa proton adını verdi. 1932 yılında Chadwick nötronu buldu. Daha sonra kuantum teorisi doğrultusunda Peki ya atomlar sandığımız kadar masum Niels Bohr, Bohr atom modelini ortaya attı mu? “Atom” sözcüğünün ortaya çıkışı İ.Ö. ve elektronların belli yörüngelerde buluna460 yılına kadar uzanıyor. O dönemde yasabildiğini ve bunun Planck sabiti ile ilgili oldumış Demokritus adli bir filozof, bir elmayı örğunu ifade etti. Niels Bohr'un modeli ise monek vererek atomu ve anlamını açıklamış: Bir dern atom teorisine en yakın modeldir. elma alın ve onu ikiye bölün. Sonra bu yarım Bohr'a göre elektronlar çekirdeğin çevresinelmalardan birini tekrar ikiye bölün ve böylede rastgele yerlerde değil,çekirdekten belirli ce sürdürün… Demokritus’a göre, bu şekilde uzaklıklarda bulunan katmanlarda döner. yarım parçaları bölmeye devam ederseniz, Bohr da tasarladığı bu modelle Nobel ödülüsonunda öyle bir an gelecek ki, artık bölemene layık görüldü. yeceğiniz kadar küçük bir parça elde edeceksiniz (ama bıçağınız kesemediği için değil, Peki ya atomlar nelerden oluşuyordu? bölmek mümkün olmadığı için!). İşte, bölünAtom çekirdeği temel parçacık değildir, nükmesi olanaksız bu parçaya Demokritus Yuleon adı verinanca’da ‘bölünemez” anlamına gelen len proton ve nötronlardan meydana gelir. “atomos” adını vermiş.


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

DERGİSİ

SAYFA

6

Elektron ve çekirdeğin içindeki nötron ile Nükleer bombalar bir atomu bir arada tutan, proton kararlı parçacıklardır. Kuarklar bir ara- kuvvetli ve zayıf bağların parçalanması veya ya gelerek nükleonları oluştururlar. Nötron birleştirilmesini içerir. Temel olarak bir atou,d,d kuarklarından, proton ise u,u,d kuark- mum nükleer enerjisi iki türlü açığa çıkarılır: larından meydana gelmiştir. Elektrik yükleri Nükleer Fisyon: Bir nötron yardımıyla bir hesaplandığında nötronun yüksüz (2/3 - 1/3 atomun çekirdeğini daha küçük iki atoma - 1/3 = 0) ve protonun +1 yüklü (2/3 + 2/3 (izotopa) parçalayabiliriz. Parçalanan atom1/3 = 1) olduğu görülür. lar genellikle Uranyum ve Plutonyum’un izotoplarıdır. Bir atom çekirdeğini oluşturan nükleonlar Nükleer Füsyon: İki küçük atom, genellikle aradaki mezon alışverişi ile kararlı parçacık- hidrojen ve hidrojenin izotopları (Döteryum lar ortaya çıkar. Bu olay esnasındaki kuvvet ve Trityum) bir araya getirilerek daha büyük Yeğin etkileşimdir ve çekirdeği parçalanma- bir atom ve/veya iztoplarını oluşturmak dan tutar. Bu olgu ilk kez Hideki Yu(Helyum ve izotopları) suretiyle enerji açığa kawa tarafından ortaya konulmuştur ve bu çıkarılır. Güneş bu şekilde enerji üretmekteolayda en çok rol oynayan mezon pi mezon- dir. dur. Ortalıkta fazla görülmeyen bu parçacıkHer iki durumda da çok büyük miktarda ısı ların ömrü çok kısadır. Yüklü pi mezon sn yaenerjisi ve radyasyon salınır. Bir nükleer şar. santral kurmak için zenginleştirilmiş uranyuBir atom çekirdeğinin her zaman kararlı de- ma ihtiyaç vardır. Uranyumun fisyon tepkiğildir, kararsız atom çekirdeklerinde, ki rad- mesine girerek bölünmesi sonucunda açığa yoaktif maddelerin çekirdekleri böyledir, çe- çok yüksek miktarda enerji çıkar. kirdek parçalanması olur. Bunun nedeni zayıf etkileşim adlı kuvvettir.


ACADEMY

GARDEN

SAYFA

7

Bu bölünme için, nötronlar yüksek bir hızla beklerken ya da taşınırken tamamen güvenli uranyum elementinin çekirdeğine çarpar. Bu bir şekilde durur. çarpışma çekirdeğin kararsız hale geçmesine Atom bombasında patlamanın gerçekleşmesi için nükleer malzeme dışında iki ayrı ve sonrasında büyük bir enerji açığa çıkartan önemli bölüm daha vardır. Bunlardan biri tefisyon tepkimesine neden olur. Gerçekleşen tiklemeyi yapacak olan fünyediyebileceğimiz tetikleyici ilk fisyon tepkimesi sonucunda or- parçadır. Genelde dinamit kullanılır. Bombanın patlaması için bu az miktardaki dinamit tama nötronlar yayılır. Bu nötronlar diğer ilk olarak patlar ve patlamanın etkisi ile dağıuranyum çekirdeklerine çarparak fisyonu nık nükleer malzeme bir araya gelerek kritik elementin her atom çekirdeğinde gerçekleşhacme ulaşır. İkincisi ise nötron kaynağıdır. tirene kadar devam eder. Ortaya çıkan enerji Artık kritik kütlede ve hacimde olan malzekontrol edilmediği takdirde ölümcül boyut- mede zincirleme çekirdek tepkimesini bu lardadır. Kontrol etmek için reaktörlerde faz- nötron kaynağından çıkan nötronlar başlatır ve bundan sonrası kontrolsüz bir biçimde la nötronları tutan ve tepkimeye girmesini devam eder ve patlama gerçekleşir. engelleyen üniteler vardır. Bu sayede kontrollü bir fisyon tepkimesi zinciri sağlanır. Peki ya kontrol edilemeyen bu enerji nelere yol açar? Atom bombası, patlamanın kontrolsüz çekirdek tepkimesi yoluyla sağlandığı bir bomba modelidir. Çekirdek tepkimesi zincirleme ve çok hızlı gerçekleştiğinden ortaya devasa boyutta bir enerji açığa çıkar ve bu da patlama ile beraberinde şok dalgası ortaya çıkarır. Fisyon tipi çekirdek tepkimesine dayalı atom 1945 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin bombalarında yüksek zenginlikte attığı bombalar Japonya'ya çok zarar vermiş(saflıkta) Uranyum (235U) vetir. Termonükleer bombanın bulunmasından ya Plütonyum (239Pu) kullanılır. Günümüzde sonra atom bombası taktik silahı olmuştur. üretilen bombalar daha çok plütonyum içeNükleer silahların üretimine başlanmasına riklidir. Bu yüksek zenginlikte malzeme, zenneden olmuştur. İlk olarak Nazi Almanyasına ginleştirme tesislerinden ya da nükleer reakatılacaktı. Ama savaşta Almanya yenilince törlerden elde edilmektedir. Japonya'ya atıldı. Zincirleme çekirdek tepkimesinin gerçekleşYayılan güçlü radyasyon bugün bile izlerini mesi için, ortamın kritik adı verilen seviyede devam ettiriyor. ya da üstünde olması gerekmektedir. Bunun için de belli miktardaki kütlenin belli bir haAtomdan çıkan radyasyon cimde olması gereklidir. Bu gereken en az kütleye kritik kütle, hacime de kritik hacim Radyasyon, uzayda saniyede 200.000 km. denir. Atom bombalarına kritik kütle sağla- gibi çok yüksek bir hızda hareket eden, gama nacak miktarda malzeme konur fakat bu ışınları, nötronlar, elektronlar ve benzeri birmalzeme öyle bir dağınık yerleştirilir ki, kritik hacim şartı sağlanamaz ve bu sayede bomba kaç tip atom-altı parçacıktan oluşur.


ACADEMY

GARDEN

SAYFA

8

Bu parçacıklar, insan vücuduna kolaylıkla nü- Japonyanın yaşadığı kayba ise, bizleri ve evfuz edebilir ve vücudu oluşturan hücrelere reni oluşturan minik yıldız tozları yani yalnızhasar verebilirler. Bu hasar ölümcül bir kan- ca atomlar neden olmuştu. serin ortaya çıkmasına neden olabilir ya da üreme hücreleri içinde yer alırsa, gelecek kuşakları etkileyecek genetik bozukluklara yol Selin USTA açabilir. Bu yüzden, bir radyasyon parçacığının insana çarpmasının sonuçları son derece ciddidir. Atom patlamalarında ortaya çıkan ışınlar canlılar üzerinde ya doğrudan doğruya ya da patlama sırasında ortaya çıkan parçalanma ürünleri yoluyla etki yapar. Bu parçacık ya da ışınlardan biri madde için- Kaynaklar: de hızla yol alırken, karşısına çıkan atom ya resim için kaynaklar: da moleküllerle çok şiddetli bir şekilde çarpıhttp://www.harunyahya.com/image/atom/ şır. Bu çarpışma, hücrenin hassas yapısı için fission.jpg felaket olabilir. Hücre ölebilir ya da iyileşse bile, içinde belki haftalar, aylar, yıllar sonra http://www.yaratilisgercekleri.com/images/ atoms.jpg kanser dediğimiz kontrol edilemeyen bir bühttp://i40.tinypic.com/2q3syed.jpg yüme başlar. Merkezi patlama noktasından aşağı yukarı http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/ atomfision.gif 1.000 metre çapındaki alan içerisinde radyasyon çok yoğundur. Ölüme yol açan öteki http://insanveevren.files.wordpress.com/2014/02/ etkilerden kurtulanlar kanlarındaki akyuvar- kuantum-21.jpg?w=300 ların hemen hepsini kaybeder, derilerde ya- http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/AE/ ralar belirir, bunların hepsi birkaç günden iki Elektron_Quark.jpg üç haftaya kadar varan kısa bir süre içinde kaynaklar: kanama nedeniyle ölür. Patlama noktasından daha uzakta olanlar üzerinde ise radyas- http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/ atomgucu.htm yonun etkisi değişiktir. Ateş topundan yayılan bu zararlı ışınlarla karşı karşıya kalan in- http://www.metin1.net/atom-nasil-kesfedildi/ san bedeninde 13, 16 ve 22 km. uzaklıklarda http://blog.milliyet.com.tr/hirosima-ve-nagasaki-desırasıyla üçüncü, ikinci ve birinci dereceden atom-bombasinin-ardindan-neler-yasandi-/Blog/? yanıklar oluşur. Sindirim bozuklukları ve ka- BlogNo=343183 namalar daha hafiftir fakat asıl bozukluklar daha sonra ortaya çıkar. Saçların dökülmesi, deri yanıkları, kansızlık, kısırlık, çocuk düşürme, sakat çocuk doğurma... Bu vakalarda da on günden üç aya kadar varan bir süre içinde ölüm görülebilir. Yıllar geçtikten sonra bile göz bozuklukları (göze perde inmesi), kan kanseri (lösemi) ve ışınım kanseri meydana gelebilir.


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

DERGİSİ

SAYFA

9

ÇOCUKLARI PROFESÖR YAPAN SENDROM:ASPERGER ömür boyu sürmesi,sosyal etkileşime ve iletişime zarar vermesi,sınırlı ve tekrarlayan davranışlara yol açmasıyla ayrılır.Otizm ayrıca beynin gelişimini engelleyen bir durumdur.Otistik çocukların çok azı yetişkinliklerinde bağımsız yaşayabiliyor.AS'li bireylerde otistik bireylerin aksine dil gelişim problemleri olmaz,belki biraz geç ama normal bir şekilde konuşabilirler,meslek sahibi olabilirler.AS daha hafif seyreden bir durumdur.

Asperger Sendromu(AS),Otistik Spektrum Bozukluklarından(OSB) birisi.Avusturyalı pediatrist Hans ASPERGER, 1944 yılında sözel olmayan iletişimde sorun yaşayan,empati kurmakta zorlanan ve fiziksel sakarlıklar yapan ve tedavi ettiği dört çocuğu tanımladı.Genç hastalarına 'küçük profesörler' adını takmıştı.Yıllar sonra hastalığa 'Asperger Sendromu' denildi.

Asperger Sendromu'nun en önemli fonksiyon bozukluklarından biri empati yoksunluğudur ve bu durum AS'li bireyin toplumda vurdumduymaz mış gibi algılanmasına sebep olabilir.AS'li birey karşısındaki kişiye uzunca süre uzun bir şeyler anlatabilir ve karşısındakinin sıkılıp bunaldığını farketmeyebilir. Biri ağlarken mutluluktan mı yoksa üzüntüden mi ağladığını kavrayamayabilir.Biri ona kırıldığında bunu anlamayabilir.Elbette bunun sebebi umursamamazlık değildir.

AS'li bireylerin işitsel ve görsel algıları genellikle mükemmeldir.Otistik spektum bozukHans ASPERGER, hastalarının aile üyeleri lukları(OSB) olan çocuklar,genelde düzenlenarasında,özellikle babalar da olan ortak semptomları tanımlamıştır.Araştırmalar bu- li nesneler ve bilinen bir görseldeki en ufak nu doğrulamış,kalıtsallığın etkili olabileceğini değişikliği bile çok çabuk fark edebilirgöstermiştir. AS'li bireylerin beyinleri görün- ler.Yalnızca konuşan kişi için anlamlı olan metülendiğinde yapısal ve işlevsel bazı farklılık- taforlar kullanabilir,konuşurken laf kalabalığı ve ani geçişler yapabilirler. AS'li kişide fiziksel lar olduğu görülmüş ve bazı araştırmaların sonucu AS'nin genetik nedenlere bağlı ola- sakarlık ve sözel iletişimde zayıflık görülür. rak gelişebildiğini göstermiş ama hâlâ kesin Arkadaşlık kurmak AS'li çocuklar için genellikle kolay olmaz. olarak nedeni bilinmiyor. Toplumda otizm ile AS birbirine çok karıştırılır.Otizm AS'den; üç yaşından önce başlayıp


ACADEMY

GARDEN

SAYFA

10

Çocuklar pek göz teması kurmazlar ama ye- ekibe ihtiyaç duyulur. Erişkinlere tanı koytişkin AS'liler toplumsal bir öğrenilmişlikle mak daha zordur çünkü standart tanı ölçütgöz temesı kurabilir.Alaylı konuşma, beden leri çocuklar için belirlenmiş durumdadır. dili, yüz ifadelerini okuma onlar için uzak AS'nin seyri yaşla değişkenlik gösterir. AS'nin kavramlar.Onlara bir şey söylemek istiyorsa- işleyişi ile ilgili bir çok teori vardır ama hiçbiri nız açıkça söylemelisiniz,imaları anlamakta tam olarak işleyişini açıklayamamıştır. Tedavi zorluk yaşarlar. Dar kapsamlı bir konuyla yo- proğramı genel olarak ;ilaç tedavisi,konuşma ğun olarak ilgilenebilirler.Dar bir konuda cilt- terapisi,ebeveynlerin eğitimi,sosyal beceriler lerce, detaylı bilgi toplayabilirler.Bu durum eğitimi,mesleki ya da fizik tedavi,bilişsel davanaokuluna gelindiğinde belirgin bir hale ge- ranış terapisini kapsar. Isaac NEWTON,Albert lir.Harika bir kelime hazineleri olan bu çocuk- EİNSTEİN,Bill GATES,Woody ALLEN gibi bir lar kelimeleri gerçek anlamları dışında pek çok tanınmış kişinin AS'li olduğu düşünülkullanamaz ve anlayamazlar.Mecaz ifadeleri mektedir. Onlar, toplum tarafından 'normal' anlamakta zorlanırlar.Gençlik döneminde olarak kabul edilmiş kesimden farklılar sadeyaşlarına göre çocuksu ve saf olurlar dolayı- ce.Sosyal ve davranışsal bozukluklar nedesıyla kolayca alay konusu olabilirler. Bütün niyle özel bir eğitime ihtiyaç duyabilirler belbunlara rağmen,birkaç yakın arkadaşlık ku- ki ama birçoğu normal eğitim alabiliyor. Belki rup bunu sürdürebilirler. Genellikle AS'li bu durumu hastalık olarak değil FARKLILIK gençler modayla,geleneksel düşüncelerolarak benimsemek gerek. Anlayışlı ebele,sosyal normlarla ilgilenmez. Onun yerine veynlere sahip olmak herkesin istediği bir orjinal ilgi alanları,hedeflerle ilgilidir.Kurallar şeydir evet ama bu çocuklar için sanırım ayrı ve dürüstlükle ilgili yaptıkları seçimler nede- bir öneme sahip. Bu çocuklar genelde ortalaniyle diğer insanlar arasından sivrilirma ya da ortalama üstü bir zekaya sahipler.Yetişkin AS'liler, genelde zayıf ve güçlü ler.Toplum tarafından yanlış anlaşılabiyönlerinin farkına varır.Çoğu evlenir ve çocuk len,kendilerini ifade ederken zorlanan çosahibi olur. Genelde tercih ettikleri meslek cuklar… Öyle ki bu işin sonu depresyona kamühendisliktir. dar gidebiliyor.İyi ebeveynler ve iyi bir eğitim.Sonrasında ne mi oluyor? Dünya değişiAlışkanlıklarına bağlıdırlar. Genelde yapmaya yor… alıştıkları davranışları taviz vermeden,bir diSuna Özlem YENİPINAR siplin içinde devam ettirirler. Hayatlarını bir rutin halinde geçirirler,değişikliği sevmezkaynakça: ler.Genelde aynı saatte uyuyup uyanır,aynı tr.wikipedia.org/wiki/Asperger_sendromu saatte yemek yer , aynı şeyleri aynı zaman- tr.wikipedia.org/wiki/otizm larda yaparlar. www.e-psikiyatri.com/asperger-sendromu-27121

Tanı genelde dört ile on bir yaşları arasında konur. Bunun için bazı testler, farklı ortamlarda gözlemler ve elbette multidispliner bir

www.bilgiustam.com/asperger-sendromu-nedir/ tr.wikipedia.org/wiki/Otistik_spektrum_bozukluğu


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

DERGİSİ

SAYFA

11

Astronominin Yıldızları... İnsanların varoluşundan günümüze kadar geçen sürede bilimsel çalışmalar içinde yer almış kadınlar ve onların değerli buluşları hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz?

Doğal tarih ve eğitim üzerine kırktan fazla kitap yazdı. Çoğu astronomi metninde isminden bahsedilmeyen bilim kadını İskenderiye’li

Bilim meraklıları olarak kaç bilim kadını ismi Hypatia, MS 4.asırda yaşamış en etkili filosayabiliriz? zof,matematikçi ve gökbilimcidir. İskenderiye Bu yazımızda Büyük buluşlara imza atan gi- kütüphanesi,Platon okulunda dersler verdi.. 3. yy’da yaşamış olan ve Cebirin babası olazemli kahramanlar, Gökbilim’inin hanımerak bilinen Diophantus tarafından yapılan fendilerinden bahsedeceğiz. çalışmayı yeniden gözden geçirdi ve yeniledi. Yeni bir düşüncenin zeminini hazırlayan ya Gök cisimlerin hareketleri için Ptolemik moda keşifler yapan fakat bilimde ön plandaki dele dayalı çizelgeler hazırladı. Ne yazık ki erkek kardeşleri ya da eşlerinin arkasında kaHypatia, o dönemde bilime ve bilim yapanlalıp büyük işlerin üstesinden gelen bilim kara karşı olanlar tarafından vahşice öldürüldü. dınları… Antik çağlarda ilk olarak (MÖ 520) li yıllarda yaşayan Theano karşımıza çıkıyor. Asırlar sonra 8. yy’da manastırlardaki rahiKendisi Pythagoras’ın eşi ve dönemin bilim beler,hem anadilinde hem de latince olarak okullarından biri olan Pythagorean okulun- temel okur-yazarlığa ek olarak bilimsel konudaki en ünlü kadın evren bilimcilerden biri- larda eğitim almaya başladılar.bu dönemin dir. bilim kadınlarına en iyi örnek Bingen’li Hildegard’dı. Tıp, din bilimi, doğa tarihi ve evren bilim üzerine çalışmaları oldu. Kendisi Isaac Newton’dan çok önce evrensel çekim yasası üzerine çalışmalar yaptı. Eşmerkezli küreler ve Yer küresi onun çalışma alanları arasındaydı.

THEANO ( MÖ 520)

Eşinin ölümünden sonra bilim okulunun başına geçti ve bilimsel çalışmalarına devam etti. Bir diğeri Cyrene’li Arete (MÖ 370)’dir. Arete, Plato’nun Akademisi’ndeki eğitiminden sonra babası Aristippus tarafından kurulmuş olan düşünce okulunun başına geçti.


ACADEMY

SAYFA

GARDEN

12

Astronom Maslama al-Mayriti’nin kızı olan almıştır. Yayınladığı “Urania Propitia” adlı kiFatıma de Madrid (10.-11.yy) astronomik ve tabında Kepler problemine, uzaydaki üç bomatematiksel çalışmalarını babasıyla bera- yutlu kürelerin maksimum yoğunluğunu kapber yaptı. Yazdığı bir çok kitabı “Fatıma’dan sayan bir çözüm sundu. Düzeltmeler” olarak yayınladı. Cordoba’dan geçen meridyeni ekleyerek El-Khwarizmin Astronomik Tablolarını düzenlediler. Takvimler,Güneş’in gerçek konumu,Ay’ın evreleri ve tutulmalar,trigonometrik ve küresel astronomi üzerine çalıştılar. 1500’lü yılların bilim dünyasında köklü değişimler meydana geldi ve doğa bilimleri için Marie Cunitz, Urania Propitia yeni kapılar açıldı. Copernicus, Kepler, GaliEşiyle beraber gözlemsel çalışmalarını yürüleo ve Newton’un çalışmalarını temel alan bilimsel araştırmalar, popüler bir dille yazıldı. ten Alman gökbilimci Maria Winkelmann Bu dönemde artık herkes bilime daha kolay Kirch(1670-1720)gök atlası ve almanak haulaşmaya başladı. Bu dönemin kadın gökbi- zırlamak için gözlemler ve hesaplamalar yaptı. 1702 yılında kuyruklu yıldız(C / 1702H1) limcilerinden biri olan Sophie Brahe abisi keşfetti. Venüs ve Satürn’ün Güneş’le kavuTycho’nun çalışmalarında ona yardımcı olşumu ve daha sonra Satürn ve Jüpiter’in yakdu.Gezegenlerin konumlarını kaydederek onların yörüngelerini tahmin etti.Yaptığı sayı- laşık kavuşumlarını hesapladı. Özellikle kusız çalışmalar ve gözlemlerden, daha sonra tup ışıkları üzerine gözlemleriyle bilime bir birçok bilimci yararlandı. Kepler yasalarının çok katkısı oldu.Eşinin ölümünden sonra Roçıkışında, Sophia’nın çalışmalarının payı bü- yal Society’de astronom olarak yer almak istesede konsey çalışmalarını yapmasına izin vermedi.

yüktür.

SOPHİE BRAHE (1556-1643)

Gezegenlerin Güneş’in etrafındaki hareketini çalışan bir başka bilim kadını Marie Cunitz (1610-1644)’dir. Gökbilimin yanı sıra resim,müzik ve yabancı diller üzerine eğitim

Nicole-Reine Lepaute(1723 - 1788)


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

DERGİSİ

SAYFA

13

okunan temel kitaplardandır. Kendisi “On the Connecxion of the Physical Sciences”, “Principia” ve “Physical Geography” adlı kitaplarında yazarıdır.

CAROLİNE HERSCHEL(1750-1848)

Matematik, astronomi, coğrafya ve tıpla ilgilenen Wang Zhenyi (1768 - 1797)evren ve Yer arasındaki ilişkiyi tanımlamaya çalıştı. Ay’ın evreleri ve tutulmalar üzerine olan çalışmalarını 'On the Explanation of the Lunar Eclipse' adlı makalede yayınladı.

Caroline Herschel kardeşi William Herschel ile beraber yaptığı astronomik çalışmalarla yıldız astrofiziği ve Güneş sistemi alanlarına yeni kapılar açtılar. Dönemin en büyük Jerome Lalande’ın Paris Gözlemevi müdürlüğü (1768) sırasında pek çok amatör astroteleskoplarını yaparak astronomide büyük gelişmelere imza attılar. Yirmi yıl içinde bu iki nom kadın maaşlı olarak burada çalışırdı. kardeş 1000 çift yıldız, 2500’den fazla bulut- 1759’da Halley kuyrukluyıldızının geri dönüsu ve yıldız kümesi keşfetti. Caroline’in ken- şünün tam zamanının hesabı, 1762 ve 1764 tutulmalarının hesabı gibi işlerde çalışan disi sekiz kuyrukluyıldız buldu. Bu başarısı Mme. Lepaute (1723-1788)’un yanı sıra Royal Society tarafından altın madalyayla Mme. Du Piery ve Lalande’ın eşi Marieödüllendirildi./1/ Jeanne de Lalande Paris Gözlemevi’nin ünlü kadın astronomları oldu./1/ Yeni dönem bilim kadınlarının sayısı arttıkça bilim artık sadece erkeklerin söz sahibi olduğu bir alan olmaktan çıktı. Harvard gözlemevi , astronominin felsefenin bir uzantısı olmak yerine kendi başına bir ders olarak okutulduğu zamanda kuruldu(1839). Bu aynı zamanda üniversitelerin gökbilim araştırmalaMARY FAİRFAX SOMERVİLLE (1780-1872) rında sadece erkekler tarafından yapılan Mary Somerville de kendi çabalarıyla cearaştırmalar için fon alınan bir dönemdi. Astbir ve astronomi eğitimi aldı. Hypatia’nın ronomide gelişen gözlem teknikleri, gözlemeseri olan “Diophantine eşitlikleri” üzerine lerden elde edilen verilerin artmasına neden çalıştı.Güneş rüzgarının elektromanyetik et- oluyordu. Bu da verilerin işlenmesi ve katakilerini, ışık tayfını çalıştı. Astrofizik alanında loglanmasını zorlaştırıyordu. tek çalışması bu değildi. 1827’de Laplace’ın ünlü “Mechanique Celeste”si üzerine eklemeler yaparak “Mechanism of the Heavens”ı yayınladı. Bu kitap Oxford ve Cambridge’de


ACADEMY

GARDEN

SAYFA

14

Özentisiz çalışan erkeklerle sorun yaşayan Harvardlı kadınlardan Maria Salmon Mitcgözlemevi müdürü Edward Charles Pickehell küçük yaşta, okul dışında kalan zamanring 1877 yılında kadınlara astronomi kapıla- larda babasına Halkalı Güneş tutulmasının rını açtığında bu durum değişti. tam zamanlamasını hesaplamasında yardım ediyordu. Babasına gözlemlerde yardım ettiği sırada bir kuyruklu yıldız keşfetti. Bugün (C/1847 T1) olarak bilinen kuyruklu yıldız 1847’de bayan Maria’nın kuyruklu yıldızı olarak anıldı.

HARVARDLI KADINLAR

Pickering’le çalışan kadınlar arasında en önemli isimlerden biri, yıldızların tayf türleri Maria Mitchell (1818 - 1889) için gözlemsel sınıflama sistemi oluşturulması üzerine çalışan, Williamina Fleming Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk profesyo(1881)’dir. Fleming, aynı zamanda, 300’den nel kadın gökbilimcisi olan Maria Mitchell fazla değişen yıldız, 60 bulutsu ve on nova 1865 yılında Vassar Koleji'nde astronomi keşfetti. Fleming’in sınıflama sistemini Annie profesörü oldu. İsmini onurlandırmak üzere Jump Cannon (1896) yeniden düzenledi. Gü- Ay’daki bir kratere Mitchell adı verildi. nümüzde ki ışınım sınıflamasını oluşturdu. Henrietta Swan Leavitt (1902)’in, astronomiye kuramsal katkısı büyüktür. Çalıştığı fotoğraf plakları üzerinde belirlediği Cepheid değişenlerinin dönemleri ile ışınım güçleri arasında bir ilişki olduğunu buldu. Günümüzde bu keşif gökadamız ve gökada dışı cisimlerin uzaklıklarını bulmakta kullanılmaktaAntonia Maury(1866-1952) dır./1/ Başka bir Harvard’lı kadın Antonia Maury bilimle ilgilenen bir aileden geliyordu. 1887’de Vassar Üniversitesi’nde Mitchell’in öğrencisi oldu.


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

SAYFA

DERGİSİ

15

Harvard Gözlemevi’nde asistanlığa başladıTürkiye’de yetişmiş bilim kadınlarından Pağında Mizar görsel çiftinin ve sonrasında Be- ris Pişmiş, İstanbul Üniversitesi matematik ta Aurigae çiftinin yörünge dönemini hesap- ve astronomi bölümünden mezun olan ilk kız ladı. O dönemdeki tayfsal sınıflamayı geliştir- öğrencidir. Evrenin dönmesi üzerine çalışmadi. Maury’nin sınıflama sistemi şuan Hertzp- ları oldu. O fotometrik yöntemlerle genç yılrung-Russel diyagramı olarak bildiğimiz sıdız kümelerini çalışan ilk gökbilimcilerden nıflamanın ta kendisidir. Maalesef kadınların biridir. Keşfettiği 20 açık küme* ve 3 küresel çalışmalarının değerinin önemsenmediği kümeye* ismi verilmiştir. Harvard Üniversitebir dönem olması, onun çalışmalarının dik- sinde çalışmalarını yürüttüğü zamanda tanışkate alınmamasına neden oldu. tığı Meksikalı Felix Recillas ile evlenip Meksika'ya yerleşti. Meksika’da astrofizik ve astronominin gelişmesinde katkıları çok büyüktür. Pişmiş, Meksika’daki kadın astronomlar için öncü rol oldu. Pismis kümelerini merak edenler için link; http://www.univie.ac.at/webda/cgi-bin/ selname.cgi?auth=pismis

z NÜZHET GÖKDOĞAN (1910-2003)

Türkiye’de ise ilk kadın astronom Nüzhet Toydemir Gökdoğan ’dır. İ.Ü. Fen Fakültesi’nde 29 Eylül 1934’te kurulan Astronomi Enstitüsü’nde ilk Türk Doçenti ve Türk üniversitelerinin ilk kadın senatörü ve dekanı oldu. 1954’te kurulan Türk Astronomi Derneği’nin kurucularındandır./1/ JANET AKYÜZ-MATTEİ (1943-2004)

Janet Akyüz-Mattei uluslararası tanınan, kataklismik ve zonklayan değişen yıldızlar alanında uzmanlaşmış bir Türk astronomudur./1/ Üniversite eğitimi için gittiği Amerika’da Maria Mitchell Gözlemevi’nde çalışma teklifi aldı.

PARİS PİŞMİŞ (1911-1999)


ACADEMY

SAYFA

GARDEN

16

. Yüksek lisansını Virginia Üniversitesi’nde (1972) doktorasını ise Ege Üniversitesi’nde (1982) tamamladı. 1973’ten itibaren 30 yıl the American Association of Variable Star /1/ http://www.egebook.ege.edu.tr/files/egeden2.sayi/files/assets/ basic-html/page8.html Observers (AAVSO)’ın yöneticiliğini yaptı. /2/ http://www.sheisanastronomer.org/ /3/ http://www.womanastronomer.com/ AAVSO’nun müdürüyken çoğunluğu amatör olan gözlemcilerin 1911’den itibaren yapıl- Resimler mış gözlemlerini topladığı 10 milyonu bulan http://www.sheisanastronomer.org/index.php/downloads/calendar (C A L E N D A R Women astronomers who made history 2010) veriyle, dünyanın en büyük veri tabanını oluşturdu. Yer konuşlu ve uzay tabanlı amatör ve profesyonel 600 gözlem programını koordine etti. Öğrenciler için 200 eğitim programı hazırladı. İsmini onurlandırmak üzere yeni keşfedilen ana kuşak asteroidlerinden birine onun adı verildi; Asteroid 11695 Mattei. /1/ 2004 yılında lösemi hastalığı nedeniyle onu kaybettik. Ülkemizde ki astrofizik ve astronomi alanlarında çalışmalarını yürüten 20’yi aşkın kadın araştırmacı vardır. Bu yazıda kadın gökbilimcilerin pek bilinmeyen tarihinin aydınlatılması ve tarihte bilimin ilerleyişine katkıda bulunan bu olağanüstü kadınların tarih sayfasında hak ettikleri yeri almaları sağlanmaya çalışıldı. Bilimde daha ileriye gidebilmek adına önce kendimizi bilmeli ve neler yapabileceğimizi görmeliyiz. Bize gerekenler; özgüven, bitmek bilmeyen öğrenme arzusu ve en önemlisi tarafsız destek! Sevgi AKSOY


ACADEMY

GARDEN

SAYFA

17

KEHRİBAR'DAN ELEKTRON'A ni hafif cisimleri çekme ve itme özelliği verilir'' diye yazıyordu.*2 1733'te Stephan Gray'in deneylerini duyan ve bu konuda çalışmaya başlayan CharlesFrancois de Cisternay Du Fay (1698-1739) şu sonuca vardı ''Birbirinden çok farklı iki elektrik türü vardır; bunlardan birine camsı elektrik, diğerine reçinemsi elektrik diyoHikayeyi en baştan almak gerekirse Platon rum''*3 .Camsı elektrik; cam , mücehver ve un ''kehribar çekimi ile mücizeler'' *1 den kristal gibi maddelerin özellikle ipek ile sürbahsettiğini görürüz. Peki kehribar çekimi tünmesinde ortaya çıkan elektriktir. Reçinedir? Kehribar kürke sürtüldüğünde, saçı ve nemsi elektrik; kehribar gibi reçineler ise başka küçük maddeleri çektiği biliniyordu. özellikle kürk ile sürtündüğünde ortaya çıkan Ortaçağda sıkıştırılmış kömür(siyah kehribar) elektiriktir.Bu arada camı sürtüğümüz ipek ve benzeri maddelerin de bu özelliği göster- reçinemsi, kehribarı sürttüğümüz kürk camsı diği farke dilmiştir. Daha sonra sülfür, cam , elektrik özelliğine sahip olur kısaca özetlebalmumu ve mücevherlerinde bu özelliklere mek gerekirse ; İki elektrik türününde bazı maddeleri çektiği ve camsı elektriğin reçisahip olduğu İngiliz tıp uzmanı William Gilbert (1544-1603) tarafından bulundu ve Gil- nemsi elektriği çektiği kabul edilmiştir. Camsı elektirik taşıyanların ve reçinemsi elektrik bert kehribarla keşfedilen bu çekim olayına taşıyanlarında birbirini ittiği gözlemlenmiştir. bir isim koydu. Kehribarın Yunancası Sonuç olarak en sade haliyle aynı elektrik 'elektron' dan 'elektrik' ifadesini ortaya attı. Gözlemlenen bir diğer şeyde elektriğin mad- özelliğine sahip olanlar birbirini iter farklı elektrik özelliğine sahip olanlar ise birbirini delerin sürtünmesi sırasında bir maddeden çeker. Buradan çıkan kuram iki akışkan kuradiğerine aktarılıyor ve bu özellikle başka mıydı. Fakat fizikçiler bu kadar karmaşık bir maddelerin itilip çekildiği gözlemleniyordu. kuram yerine daha basit yani tek akışkanlı Yani elektirik maddenin içinden ,oluştuğu bir kuram arayışı içine girdiler. cisimden ayrılabilir ve aktarılabilirdi. 1729'da Stephan Gray (1667- 1736) Royal Society'nin bazı üyelerine yolladığı mektupta '' sürtülen bir cam çubuğun 'Elektrik Özelliği', ya doğrudan teması ile yada onları birleştiren bir telle diğer cisimlere iletilebilir, böylece onlara çubuğun sahip olduğu özellik, ya-


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

DERGİSİ

SAYFA

18

Hangi kuramın doğru olduğunu incelersek aslında ikisinin de kısmen doğru olduğu sonucuna varırız. Franklin'in yaptığı tanımdaki hata; elektrik fazlalığına (+) yük, eksikliğine de (-) yük demesiydi. Fakat asıl durum elektrik fazlalığının (-), elektrik azlığının (+) olmasıydı. Yani taşınan elektrik türü aslında camsı değil reçinemsi olandır. Franklin 'in haklı olduğu nokta ise kısmen bir tür elektrik olmasıydı, elektrik küçük parçacıklarla yani elektronlarla taşınıyordu. Du Fay'in haklı olduğu durumu incelersek, maddenin yükünü etkiBenjamin Franklin leyen değerin sadece elektronda bulunduğuBenjamin Franklin (1706-1790) 1743'te nu var saymak yerine çekirdeğinde yüke etki elektrikle ilgilenmeye başladı. Franklin elekt- ettiğini hesaba katmalıyız. Ancak böylece Aepinus'un dediğini daha iyi anlarız. Atom riğin 'aşırı derece ince parçacıklar' dan, çekirdekleri birbirini iter, elektronlarla camsı elektrikle ilgili tek bir akışkan olduğu sonucuna vardı. Yani reçinemsi elektrik olu- çekirdekler birbirini çeker. Du Fay'in simetrik şan elektrik eksikliğinden kaynaklanır, camsı iki tür elektrik yükü olduğunu destekleyen elektrik ise elektrik fazlalığı olarak tanımlan- pozitron parçacığı elektronla sadece yük yömıştır. Franklin buradan elektrik eksikliğine nünden faklı ve artı yüklüdür. Yani iki elektrik türü de temel alınabilir. eksi elektrik, fazlalığına da artı elektrik dedi ve tek akışkanlı kuramı ortaya attı. Cisimlerdeki elektrik miktarına (artı yada eksi) elektrik yükü adını verdi. Aynı zamanda elektrik yoktan var edilemez ve vardan da yok edilemez olduğunu yani yükün korunduğunu söyledi. Franklin'in kuramında tek bir eksik vardı. Kuram camsı elektrik taşıyanların biribirini ittiğini ve biri reçinemsi biri camsı elektrik taşıyanların birbirini nasıl çektiğini açıklayabiliyordu fakat iki reçinemsinin birbirini nasıl ittiğini açıklayamıyordu. Bu açığı Franz Ulrich Theodosius Aepinus (1724 - 1802) 1759'da elektiriğin dengeleyici niceliği olmadığında olağan maddenin kendi kendisini iteceğini ileri sürerek çözdü.*4


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

DERGİSİ

SAYFA

19

uzay boyunca ilerleyip cama çarpıyor ve sonra anot tarafından toplanıyordu. Bir kaç yıl sonra Eugen Goldstein ( 1850 - 1930) bu gizemli olay için şu adı ortaya attı : Cahodesrahlen , yani katot ışınları.''*5 Fakat Plücer’ın yanıldığı bir nokta vardı. Işınların katotun yapıldığı maddeden kopan küçük parçacıklar olduğunu düşünüyordu. 1870'lerde İngiliz fizikçi William Crooks ( 1832 - 1919 ) elektCrooces Tüpü rotlar arasına yüksek gerilim uyguladı ve tüElektronun keşfinde bir sonraki durak elekt- pün içinde sarı-yeşil yansımalar gözlemledi. ron boşalması denilen olaydı. İçindeki hava Bunun sebebi tüpün içinde ışınların yani katot ışınları oluşmasındandı. Croocks'un yoruvakumlanmış (düşük basınçlı gaz ortamı oluşturulmuş) bir tüpe yüksek gerilim uygu- mu ise :'' Bu ışınlar, katottan eksi elektrik yülandığında tüpün içinde parlamalar oluşur. kü kopan ve sonra onun tarafından şiddetle itilen tüpün içindeki gaz molekülleridir.''*6 Bu deneylerin en ünlüsü ise diğer tüplerin Bu ışın tüpün içindeki gaza ve elektrotların vakumlarından daha güçlü bir vakumla içi boşaltılmış olan Crooks tüpü ile yapılandır. yapıldığı maddeye bağlıda değildir.Tüpün içine yerleştirilen cisimlerin gölgesinin tüpün Ama ondan önce doğa felsefesi profesörü sonunda cismin gölgesini oluşturduğunu da Julius Plücer ( 1801 - 1868)'dan söz edelim.1885'te Johann Geissler ( 1815 - 1879) gördü.Bu da televizyon teknolojisin ilk adımı oldu. diğerlerinden daha iyi hava vakumayan bir pompa icat etti. Piston yerine cıva sütünları 19. yy da bu ışının hızlı hareket eden eksi kullanarak hava kaçıran contaların kullanımı- yüklü tanecikler olduğu anlaşıldı. George nı ortadan kaldırdı. Plücker 1858 - 59 yılla- Johnstone Stoney ( 1826 - 1911 ) 1891'de rında bu pompayla çalışmalar yaptı. Dene- elektron ismini önerdi ve yaklaşık 10 yıl içinyinden bahsedecek olursak cam tüpün içinde fizikçiler katottan çıkan bu parçacığa deki metal levhaları güçlü bir elektrik kaynaelektron demeye başladı. ğına bağlayıp gözlemeler yaptı ve şu sonuca Tuğçe TANIMAK vardı: ''Tüpün içindeki hava neredeyse tama- *1. Plato, Timaeus, R. G. Bury tarafından çevrilmiştir. (Harvard University Press, 1929 ) s. men boşaltıldığında tüpün büyük bir bölümü 215 *2. S Gray, ''A Letter ... Containing Serveral Experiments Concering Electricity'' , Philosopboyunca ışık yok oluyor, fakat katot (eksi hical Transactions of the Royal Society 37 ( 1731-32 ), 18. elektrik yüklü uç) yakınında cam tüpün üze- *3. C. F. Du Fay , Richmand ve Lenox Düküne elektrikle ilgili mektup, 27 Aralık 1733; Philosophical Transactions of the Royal Society ( 1734 )'de İngilizce olarak basılmış. rinde yeşilimsi bir parıltı ortaya çıkıyordu. *4. F. U. T. Aepinus Testamen theoriae elektricitatus et magnetismi ( St. Petersurg, 1759 ) Parıltının konumu anotun yerleştrildiği yere *5.ATOMALTI PARÇACIKLAR Bir Keşif Serüveni , Steven Weinberg , 2. Basım , Tübitak Popüler Bilim Kitapları s. 24-25 bağlı görünmüyordu. Sanki katottan birşey- *6..ATOMALTI PARÇACIKLAR Bir Keşif Serüveni , Steven Weinberg , 2. Basım , Tübitak ler çıkıyor, tüpün içindeki neredeyse boş Popüler Bilim Kitapları s. 26


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

DERGİSİ

SAYFA

20

Memler (Kültürel Genler) Bilim dünyası artık biyolojik evrimin yanında ğinden güzel sandaletler yapılıyor ama hiç kültürel evrimin de olduğunu kabul etmeye, kimse bu lastilerin üçüncü dünya ülkelerinde kültürel evrimi de ele almaya başladı. Biyolo- ayakkabı yapılmak üzere üretildiğini söyleyejik evrim ilerlerken kültürel evrim de devam mez. Bu sandaletlerin dayanıklılığı ise tamaetmekte ve hatta bazı özel durumlarda kül- men lastiklerin yapılarında gizlidir. Bu tür türel evrim biyolojik evrimi de etkilemekte- sandaletlerin üretimi, bir alete ilişkin alışılmadık bir işlevsel dönüşüme örnek teşkil dir. ( Bunu daha sonraki konunun ilerleyen bölümlerinde örneklerle ele alacağım. ) Yani eder. bilim insanları, kültürümüzün izlerini Biyolojik evrimde, bazı genler kendilerini DNA'mızda da görebiliyorlar. Kültürel evrim kopyalamakta diğer genlerden daha iyidirler. insan topluluklarında görülmektedir. Bazı Mesela, gözde hasarlı foto reseptörlerin oluözel durumlarda ender olarak bazı kuş ve şumuna neden olan bir gen kişinin daha iyi maymun türlerinde de görülmektedir. görmesini sağlayan gen kadar kolay yayılAynı biyolojik evrim gibi kültürel evrim de maz. Bunlar gibi bazı memler de diğerlerine nesilden nesle aktarılmakta ve devam etgöre daha kolay yayılırlar. Bazen de mutasyomektedir. Mesela, dil, giyim ve beslenme na uğramış bir mem, daha önceki durumuna modaları, törenler ve gelenekler, sanat ve mimarlık, mühendislik ve teknoloji gibi özel- göre sahip olmadığı rekabetçi bir özellik kalikler genetik evrime benzer bir yolla evrim- zanırlar ve aktarılırlar. Ama başarıya ulaşmak leşmişlerdir. Nesilden nesle aktarılmışlardır. için genlerde olduğu gibi, bir memin diğer Ama bunun aslında genetik evrimle hiçbir bir meme göre her zaman daha avantajlı olilgisi yoktur. Yani genlerle aktarılmazlar. Bun- ması yani bir entellektüel üstünlüğünün ollara, '' kültürel genler '' denilmesinin sebebi ması şart değildir. Gerekli olan tek şey, memtamamen mecazidir. Zihnimizde daha net lerin kendilerini kopyalayabilmeleri yani akanlaşılması için genlerle benzeştirilerlek tarılabilmeleridir. Ama bu kopyalama biyolobunlara '' kültürel genler '' denilmektedir. jik evrimde olduğu gibi, DNA'nın bir nesilden Memler de aynı genlerde olduğu gibi zamandiğer bir nesle aktarılırken kendini kopyalala mutasyona uğramaktalar yani değişmekması gibi beyinden beyne atlamazlar. Başka telerdir. Ama bu mutasyon tabii ki mecazi anlamda bir mutasyon, yani aslında değişi- insanların davranışlarını izleyerek taklit edemin kendisidir. Mesela, biyolojik evrimde, ek rek aktarılırlar ve bazen başarılı, bazen de uyum, önceden bir uyum sonucu evrimleşen başarısız olurlar. Bazı özel durumlarda kültübir organın, sonrasında yeni işlev için kulla- rel evrim biyolojik evrimi de etkiler. Yani külnılmasıdır. Bu özellik, bir zamanlar karada türümüzün etkilerini DNA'mızda da görebiliyürümeye yarayan balık bacaklarına bakılayoruz. Yani genler ve memler beraber, ortak rak anlaşılabilir. Bu özellik ( yani dönüşüm ) memlerde de bulunmaktadır. Örneğin Nairo- bir evrim geçirebilirler. bi'deki pazarlarda otomobil lastiğinden üretilmiş sandaletler satılmaktadır. Araba lasti-


ACADEMY

GARDEN

SAYFA

21

Örneğin, memeliler ancak süt emdikleri dö- Çünkü sıtma hastalığını taşıyan sivrisinekler bu bölgelerde çok yaygındır. Buralardaki innemlerde süt içerler. Çünkü sütün içindeki laktoz adı verilen şeker memeliler tarafından sanlar sivsineklerle mücadele etmişlerdir bu laktaz adı verilen bir enzim ile parçalanıp si- nedenle. Sıtmanın yaygın olduğu yerlerde nirilirler ve bu enzim de sadece memeli süt diğer yerlerde hiç görülmeyen ya da çok eniçtiği dönemlerde salgılanır. Yetişkin bir me- der görülen bazı kan hastalıkları yaygınlaşmelide laktaz enzimi üretilmemektedir. Çün- maya başladı. Mesela, Afrika ve Akdeniz kıyılarındaki insanlar orak hücreli anemi ile takü sadece süt içtiği dönemde süte ihtiyaç duyduğu için ve sonra süt içmeye gerek ol- nıştılar. İnsanlar tarımla uğraşmadan önce madığı için bu enzim de üretilememektedir. muhtemelen sıtma bu kadar yaygın değildi. Ama memeliler içinde istisna olarak insanlar İnsanlar tarıma başladıkları zaman çiftçilikle yetişkin olduklarında da süt içmeye devam uğraşan insanlar, bu bölgelere göç etmişlerdir ve ormanlar tarlalara dönüşmüştür. Taederler. Oysa ki diğer memelilerde olduğu gibi, çoğu insanda da bu enzim büyüdükleri rımla birlikte bu topraklar üzerinde su birizaman üretilmemektedir. Süt içtiğimizde süt kintileri oluşmaya başlamış ve sivrisinekler laktoz oluşumuna neden olur. Laktoz oluşu- için güzel yaşam ortamları ortaya çıkmıştır. mundan sonra, bununla beslenen bir bakte- Tarlalarda çalışan ve köylerde yaşayan çiftçiler sivrisinekler için kolay birer hedefti. Sıtma rinin hızla kolonizasyonuna neden olduğu mikrobunu sivrisinekler bir insandan diğer için ancak laktozun parçalanmış hali kabul bir insana taşıdılar. Sıtma yayıldıkça sıtmaya edilebilmektedir. Bu bakteri miktarı,laktoz parçalanmadığı ve sindirilmediği için arttıkça karşı mücadeleler de gelişti ve insanlar mügaz oluşumuna ve ishale neden olur. Bazı in- cadele etmeye başladılar. Bunun sonucu olasanların DNA'ları mutasyomnlu olduğu için rak da orak hücreli anemi gibi bazı kan haserişkinliğe ulaştıklarında bile laktaz enzimini talıkları gelişti. Orak hücreli anemi, dünyanın tarım için ödediği bir bedeldir. üretmeye devam ederler ve süt içerlerken hiçbir sorun yaşamazlar. Bu beceri, 10 bin yıl Kültür bazen doğal seçilimi yeni yönlere, yeönce inekler evcilleştirildikten sonra yatılma- ni oluşumlara doğru iterken bazen de insaya başlamışlardır. Hayatlarını hayvan sürüle- nın evrimini yavaşlatırlar. Bir zamanlar ürerini yetiştirerek geçiren insanlar süt içebilme me uygunluğumuzu düşüren genler artık geyeteneğini kazanarak evrimsel bir avantaj sağlamışlardır. Erişkin dönemlerde de laktaz lecek için tehlike teşkil etmiyorlar. Örneğin, '' fenilketonüri '' denilen bir genetik bozukluküretebilmeye yol açan mutasyonlu genler kabileler arasında yayılmıştır. Burada kültürel ta, bebekler bu hastalıkla doğarlar ve '' fenievrimin genetik evrim üstündeki etkisini gör- lalanin '' denilen bir aminoasidi yakamazlar. mekteyiz. Mesela, hiçbir zaman inek yetiştir- Bu hastalığa sahip çocuklar yemek yedikçe meyen Aborjinler ve Amerikan yerlileri ara- kanlarındaki fenilalanin düzeyi artar ve çosında süt içebilme özelliğini sağlayan genler cukların beyinlerine zarar vererek zihinsel mutasyona uğramadıüı ve evrimsel bir avantaja dönüşmediği için mutasyon bu toplum- geriliğe yol açarlar. larda yaygınlaşmamıştır. Kültürel evrimin biyolojik evrime etkisini bazı hastalıklarda da görebiliyoruz. Mesela tropikal bölgelerde sıtma hastalığı çok yaygındır.


ACADEMY

GARDEN

SAYFA

Bir zamanlar fenilketonüriye neden olan mutasyon insanların genetik uygunluğunu düşürürken artık düşük fenilalanin içeren diyetlerle çocukların beyin gelişimleri etkilenmez. Gelişen tıp ve bilim sayesinde doğal seçilimin başarılı ve başarısız genleri ayırt etme işlevini körelttik ve daha fazla değişime yol açmasını zorlaştırdık. Gelecekte kültürel evrim biyolojik evrimi şimdi olduğundan daha fazla yavaşlatacaktır. Doğal seçilim insanların üreme uygunlukları arasında farklar daha büyük olduğunda daha hızlı çalışır, bazı bireylerin hiç çocukları olmazken bazı bireyler daha geniş ailelere sahip olurlar. Artık günümüzdeki insanlar geçmişteki insanlara göre daha sağlıklılar, daha bol gıdaya ve daha çok gelire sahipler. Bunun sonucu olarak daha küçük ailelere sahip olmayı seçerler. Üreme başarısı arasındaki fark azaldıkça doğal seçilim de giderek zayıflıyor. Ayrıca, gelecekte kendi türümüz içerisinde de doğal seçilimin değişiklik yaratması çok zordur. Çünkü ulaşım geliştikçe ve insanlar başka yerlere göç ettikçe ve oralarda evlenmeler sonucu gen akışı hızlanmaktadır. Bu yüzden yeni bir türümüzün ortaya çıkması için yeterli izolasyon olamaz. Bu da gelişen teknolojinin yani kültürel evrimin bir sonucudur. Merve TURHAN

Kaynaklar: Gen Bencildir Kitabı ( Richard Dawkins ) Evrim ( Bir fikrin zaferi ) Kitabı ( Carl Zimmer ) Evrim kullanım klavuzu ( Francisco J. Ayala )

22


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

DERGİSİ

SAYFA

23

Tarihin ilk İzleri; Göbeklitepe arası değişen gün yüzüne çıkarılmamış 14 tapınak olduğu tespit edilmiştir. Göbeklitepe’nin coğrafi konumunu incelediğimizde arkeoloji biliminde Bereketli Hilal diye anılan bölgede; neolitik zamanın hac bölgesi olarak anılan Şanlıurfa’da bulunduğu görülmektedir. Avcı-toplayıcı toplulukların tarımla yerleşik hayata geçtiği savını çürüten bu yapı, Klaus Schmidt’in yaptığı açıklamaya göre taGöbeklitepe Şanlıurfa’nın merkezinden yak- pınmak için yılın belli zamanlarında göçebe laşık olarak 18 km kuzeydoğusunda, neolitik toplulukların burada düzenlenen ayinler sadönemden kalmış tapınak benzeri yapılardır. yesinde bir araya geldiklerinin, en eski kanıt1963 yılında İstanbul Üniversitesi ve Chicago larından birini oluşturur. Yapılan önemli dini Üniversitesi ortak bir çalışma yürütmesiyle törenlerde buluşan göçebe toplulukların zakeşfi başlayan Göbeklitepe’nin 1983 yılında manla tapınak bölgesinin etrafında yerleşik Mahmut Kılıç isimli bir çiftçinin tarlasını sü- hayata geçtiği ve bu şekilde tarımla uğraşılrerken bulduğu oymalı bir taşı, Urfa Müze- maya başlandığı yani tapınakların yerleşik si’ne teslim etmesiyle ve 1995 senesinden hayata geçme safhasında tarımla uğraşma2006 yılına kadar Harald Hauptmann baş- dan önceki dönemde, tarıma teşvik için kanlığında Şanlıurfa Müze Müdürlüğü ve Al- önemli bir adım olarak kabul edilmesi gerekman Arkeoloji Enstitüsü işbirliği ile yüzey tiği karşımıza çıkar. Yapıların biçimlerini inaraştırmaları yapılan bu yapının, 2007 yılın- celediğimizde (üzerindeki el şekillerinden ve dan itibaren Bakanlar Kurulu kararı ile Alman insan boyutlarına yakınlığından tahmin edilArkeoloji Enstitüsü’nden, Klaus Schmidt baş- diği kadarı ile) insanı temsil eden T biçiminkanlığında yürütülen kazı çalışmalarıyla bir- deki dikilitaşlardan oluşmaktadır. likte 6 tapınak gün yüzüne çıkarılmıştır. Yapılan jeomanyetik araştırmalar ve georadar taramaları sonucunda çapı 8 ile 30 metre


ACADEMY

GARDEN

SAYFA

24

dığını fark ediyoruz. Buradan, törenlerin ne olduğu tam olarak kesinleştiremesek de (kan, su, alkol, vb. ) eşliğinde gerçekleştirdikleri fikri oluşuyor.

Yapıların ortak özellikleri incelendiğinde ortada birbirine bakan iki dikilitaşın etrafını çevreleyen daha kısa dikilitaşları görebiliriz. Bu kısa boylu dikilitaşların arasına örülen yatay taşlar, kutsal töreni izleyen kişilerin olduğu varsayımını ortaya çıkartıyor. Ayrıca yapılara tepeden bakıldığında sarmal, elips gibi farklı yapılarda olduğu görülmektedir. Üzerinde birçok hayvan figürleri, sembolik tasvirler bulunmaktadır. Boğa, yaban domuzu, tilki, akrep, yılan, yaban ördekleri, akbaba ve kuğu en çok karşılaşılan örneklerdendir. Bu hayvan tasvirlerinin zamanında kişilik özelliklerine yorulduğu düşünüldüğü gibi, buluşmaya gelen kavimleri de temsil edebileceği düşünülmektedir. Kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkan diğer Göbeklitepe’nin mimari yapısını incelediğibulgular yine dikilitaşların yapımında kullanımizde kireç taşından yapıldığını ve bu taşlalan çakmaktaşından yapılma aletlerdir. İstisrın yapıştırılmasında balçık kullanıldığını göna en obsidyen taşından yapılma aletlerde rüyoruz. Kireç taşı bulunduğu konumdaki en bulunmaktadır. Bu obsidyenin kaynağı çosert taş olmakla beraber kullanılan balçık ğunlukla Bingöl, Göllüdağ ( Kapadokya ) yıpranmaya çok müsait bir yapı oluşturmuşolarak görülmektedir. Ancak bu aletlerde tur. Zamanla yağmur, sel gibi doğa olayları ve kullanılan diğer taşların 500 kilometre mesaböceklerin yuva yapması gibi olaylar dikilifedeki Kapadokya’dan, 250 kilometre uzaktaşları tutan balçığın aşınmasına, bu da bir- lıktaki Van Gölü’nden, yine 500 kilometre çok dikilitaşın zarar görmesine sebep olmuş- uzaklıktan, Kuzeydoğu Anadolu’dan olması tur. apayrı bir bilmeceyi oluşturmaktadır. Tapınak zeminini daha dikkatli incelediğimizde zeminin sıvıyı geçirmeyecek şekilde yapıl-


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

DERGİSİ

SAYFA

25

Taş aletler dışında birçok kireç taşından ve yıllıklı bir çalışma programı yapılacağını açıkbazalttan oyulma taş kaplar, taştan yapılma lamıştır. 2011 yılında UNESCO tarafından boncuklar, küçük figürler, öğütme taşlarıdır. Dünya Miras Geçici Listesi’ne alınmıştır. Bunların dışında birçok heykelde çıkarılmış"Göbeklitepe'deki kazılarda elde ettiğimiz bulgutır. Bunların bir kısmı kireç taşından yapılmış larla, dünyanın bilinen en eski tapınma merkezleolağan boyutlardaki insan başlarıdır. Kırık ya- rinden birinin bu bölgede olduğunu ortaya çıkarpıda olmaları bunların esas heykellerden mıştık. Ancak, son kazı çalışmalarıyla tapınma koptuğunun düşünülmesine sebep olmakta- merkezinin dünyanın en büyük tapınma merkezi dır. Heykeller dışında dikkati çeken bir bulun- olduğunu tespit ettik. Yaptığımız araştırmalarda, Cilalı Taş Devrinde yaşamış insanların, yabani sıtu, 2011 kazılarında ortaya çıkarılan bir ğır, akrep, tilki, yılan, aslan, yaban eşeği, yaban "totem" benzeri eserdir. Boyu 1,87 metre, ördeği ve yabani bitki kabartmalarını incelediğigenişliği 38 cm. olan, kireçtaşından oyulmuş mizde hayvanlarını evcilleştiremedikleri sonucuna totem üzerinde bileşik kompozisyon ve figür- ulaştık. Ayrıca, dikili taşların (Stel) üzerindeki reler yer almaktadır. Göbekli Tepe'de ortaya simler ve kabartmalar o dönemde yaşamış olan çıkarılan bütün bu buluntular böylesi faali- insanların sanatları hakkında bizlere fikir veriyor. Buradaki tapınak, dünyanın bilinen en büyük tapıyetleri gerçekleştirebilmek için kalabalık nağı olma özelliğini taşıyor." grupları bir araya getirmedeki organizasyon gelişkinliğinin, kişisel sanatsal becerilerin ve Prof. Dr. Klaus Schmidt ritüel itkilerin, bir çeşit sanat anlayışının ve Sümeyye ATMAN arayışının varlığını ortaya koymaktadır. Bu http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%B6beklitepe bulgular ışığında bilim dünyası, avcı – toplahttp://www.ntvmsnbc.com/id/25344943/ yıcı toplulukların sosyokültürel yapısı hakkınhttp://onedio.com/haber/dunyanin-ilk-tapinagi-gobeklitepe-hakkindadaki hâkim görüşleri gözden geçirmek zorun- bilmemiz-gerekenler-339697 da olmaktadır. Küresel Miraslar Fonu, 2010 5N1K-CNN TÜRK ‘’ Antik Çağın Yeni Harikası’’ yılında Göbekli Tepe’nin korunması için çok


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

DERGİSİ

Her sayfası Bilimle dolu bir dergi...

HER ACADEMY GARDEN BİR RUHA,ADIYORUZ. ARALIK 2014 SAYISI Marie Curie Ve Tüm Kadın Bilim İnsanlarına ADANMIŞTIR


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

DERGİSİ

SAYFA

27

RADON GAZI Radon, renksiz, kokusuz, tatsız, 86 atom numarası ile periyodik cetvelin soy gazlar(8A) grubunda yer alan radyoaktif bir gazdır. Yoğunluğu 0°C derecede 9.72 g/l’dir. 61,8°C derecede sıvılaşır ve -71°C derecede donar. Daha çok soğutulacak olursa yumuşak sarı bir renk vererek parlar. Sıvı radon -195°C derecede turuncu-kırmızı arası bir renk alır. U238 serisinden bir radyoizotopdur. Ra226 ‘nın bozunması sonucu oluşmaktadır.

Kapalı ortamlarda veya radyoaktif su kaynaklarından oluşan kapalı havuz sistemlerinde yüksek konsantrasyonlara ulaşabilir.

RADON GAZININ ÖZELLİKLERİ Atmosferde bulunan radyoaktif bir gazdır. Biyosferde bol miktarda bulunur. Doğal süreçlerin sonucunda insana zarar verebilen çevresel etmenlerden birisidir. Topraktan havaya sızan radon önemli bir kapalı ortam kirletici faktör olarak belirmektedir. Suda eriyebildiğinden bazen sudan havaya geçişi de olabilir. Normal atmosferde hava olaylarına bağlı olarak seyrelir ve düşük konsantrasyonlara ulaşır.

Radon ve bozunum ürünlerinin konsantrasyonları genellikle okyanuslar ve büyük su kütleleri üzerinde, toprak kütleleri üzerinden çok daha düşük değerdedir. Yarılanma ömrü 3.8 gündür.Aktinon ve Toron, Radon’un radyoaktif izotoplarıdır.


ACADEMY

SAYFA

GARDEN

RADON GAZI NERELERDE BULU-

2. Jeolojik

NUR?

Toprak özellikleri

Deprem

Toprak kayması

Volkan

Radonun ana kaynağı yer küredir ve dünya yüzeyinde yaklaşık 100 ton radon bulunduğu tahmin edilmektedir. Biyosfer tabakasında serbest halde gezen radon difüzyon ve çözünme yoluyla atmosfere kolaylıkla taşınır.

28

RADON GAZININ İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ

Bu taşınma sürecinde radon kaynaklan- Ortalama radon konsantrasyon değeri dış ha3 3 dığı uranyum konsantrasyonuna bağlı olarak va için 7.5 Bq/m ve binalar için 55 Bq/m toprakta, sularda, bina içi ve dışındaki atmos- düzeyindedir. ferde ve ayrıca binalarda kullanılan yapı mal- Radon havadan daha ağır bir gazdır, dolayızemelerinde değişik yoğunluklarda bulunabi- sıyla yükseklik arttıkça konsantrasyonu azallir. maktadır RADON GAZININ BİNAYA GİRİŞ YOLLARI 1. Zemin ve duvar çatlakları 2. Yapının birleşme noktaları 3. Toprak altında kalan duvardaki çatlaklar 4. Zemin yapısında bulunan boşluklar 5. Duvardaki çatlaklar

7. Duvarların içerisinde olabilecek boşluklar

Radon seri bozunmalarla radyoaktif Po, Bi ve Pb elementlerini üretir.

RADON KONSANTRASYONUNU ET-

Bu katı haldeki elementler havadaki tozlara ve su damlacıklarına tutunarak akciğerlere taşınır.

6. Tesisat ve boru boşlukları

KİLEYEN FAKTÖRLER 1. Meteorolojik 

Atmosfer basıncı

Sıcaklık

Nem

Yağış


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

DERGİSİ

SAYFA

29

Solunum sisteminde ortaya çıkan bozunma sonucunda, bronş epitelindeki radyasyon dozu artmakta, bu sürecin her aşamasında radyasyona maruz kalınmaktadır. Bu kümülatif etkiler ile akciğer dokusunda hasar ve kanser riski artmaktadır. İngiltere Milli Radyasyondan Korunma Komitesi’ne göre; İngiltere’deki 41 000 yıllık akciğer kanseri vakalarından en az 2500’ünden, Radyasyondan Korunma Komitesi (ICRP) ‘ne göre de tüm akciğer kanserlerinin % 10’undan radon sorumludur. Sigara ve radon akciğer kanseri riskini artırmakta sinerjist etki gösterirler. Ayrıca aynı düzeydeki radona maruz kalanlarda sigara içenlerin içmeyenlere göre daha fazla etkilendiğini gösteren çalışmalar mevcut. Radon ile birlikte tütün dumanı, asbest, kurşun ,pestisitler ve civanın çocuklar üzerinde daha fazla olumsuz etki gösterdiği ileri sürülüyor. Güler , Ç. Radon Kirliliği, T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Koordinatörlüğü, Ankara, 1997 http:// www.hm.saglik.gov.tr/pdf/kitaplar/css44.pdf RADON The Health Risks and The Health Risks and Solutions ;WHO Kuru,S. Radon Kirliliği ve Halk Sağlığı İlişkisi,Bitirme Tezi,E.U. Diş Hekimliği Fakültesi,2013 Dünya Sağlık Örgütü Radyasyon Klavuzu

Dilek DURSUN


ACADEMY

GARDEN

SAYFA

‘’Usturlab’’ Fatma Nur Fırat

30


AYLIK

POPÜLER

BİLİM

VE

KÜLTÜR

DERGİSİ

Bilimi neden sadece Aylık takip edesiniz ki? Anlık Bilim için sosyal medyada bizi bulun!

Facebook/Academy Garden Twitter/@acdmygarden İnstagram/academygarden Ahsar/Academy Garden Pinterest/Academy Garden

SAYFA

31


ACADEMY

GARDEN

SAYFA

32

Pluto Cüce Gezegeni ve Uyduları Plüto cüce gezegenler sınıfına girdikten sonra mesinden söz etmiştim, biraz karmaşıktı ama nedense çok sevilir oldu. Genellikle bir aile- bu çok daha basit. Şimdi düşünün Pluto üzenin en küçüğü çok sevilir ya ben biraz buna rinde bir noktada oturuyorsunuz ve karşınızbağlıyorum. Diğer bir neden de sistemin en da Charon. Altı küsur gün süren bir Pluto güuzağında olması, hani anneler gurbetteki nünde gökyüzünü nasıl görürsünüz? Pluto yavrularını daha çok severler ya. Son olarak da kendi sistemi içinde uydusu büyük olduğu sanki Pluto gezegenlikten atıldı veya benim için kütle merkezi çevresinde bir yörüngesi söylemimle bir lig aşağıya düşürüldü gibi bir vardır. Bu kütle merkezi Pluto'nun dışına düimaj nedeniyle insanlar onu daha çok sever şer. Güneş sisteminde de aynı olay vardır oldular. Herneyse neden ne olursa olsun yu- ama sistemin kütle merkezi Güneş'in içindekarıda değinmeye çalıştığım her türlü sevgi dir. Pluto'ya uzaklık açısından ikinci uydusu insani bir davranış. Amerikalılar da ilk kez 2012 yılında keşfedilen P5 (Cerberus) uydukendilerinin bulduğu gezegen olduğu için su. Bu uydu Pluto çevresinde 20.2 günde bir onu severler ve NASA "Yeni Ufuklar" adlı bir dolanır, yani Pluto'nun dönme döneminin uzay aracını ona gönderdiler. 2015 yılında yaklaşık 3 katı, o nedenle Pluto ve uydusu Pluto'ya ulaşacak ve onu çok yakından ince- arasında 1:3 eşdönme vardır denir. Bu eşleyecek, büyük olasılıkla yeni uydularını keş- dönmenin değeri Charon için 1:1'dir. Sonraki fedecek. O nedenle ABD basınında Pluto ya- uydunun adı Nix'dir ve dolanma dönemi zıları çoğalmaya başladı ve onunla ilgili araş- 24.856 gündür. Burada da yaklaşık 1:4 eştırmalar da hız kazandı. Son iki ayda yeni bu- dönme vardır. Devam edersek P4 (Vulkan) lunan ve P4 ve P5 geçici adları olan iki uydu- uydusunun dönemi 32.1 gündür, eşdönme suna yeni isim arandı ve halkın büyük desteği değeri 1:5'dir. Son olarak en dış uydusu hydile Vulkan ve Cerberus adları verildi ama he- ra'nın 38.206 dönemi ise 1:6'lık bir eşdönmenüz resmen kabul edilmedi. Bu kadar sözden ye karşılık gelir. Bu değerlerin birincisi hariç sonra size ilginç bir bilgi vereceğim. Charon, hemen hepsinin yaklaşık değerler olduğunu Pluto'nun en büyük uydusu. Çapı Pluto'nun unutmayalım. Bilim insanları bu uyduların yarısı ama kütlesi sadece onun yüzde onu ka- oluştuğu anda farklı yerlerde olduğunu ve dar. Bu da yoğunluğunun çok düşük olduğu- daha sonra bu eşdönemli yörüngelere yerleşnu gösterir. Ama aslı ilginç olan Charon Plu- tiği konusunda hemfikirler. Dolayısıyla şimdi to'nun çevresinde 6.38723 günde bir dolanır. eşdönemi 1:7 veya 1:8 olan uydularını da Pluto ise kendi ekseni çevresinde yine "Yeni Ufuklar" uzay aracının bulacağını düşü6.38723 günde bir döner, ayrıca sistemin küt- nüyorlar. Güneş sisteminde bu eşdönme bir le merkezi çevresindeki yörüngesinin dönemi çok yerde karşımıza çıkıyor ama en bildiğimiz de aynıdır. Gökbilimin en ilginç senkronizas- doğal uydumuzun bize hep aynı yüzünü gösyon (eşdönme) olayı burada da geçerlidir. termesidir. Geçenlerde size Merkür gezegeninin eşdönEthem DERMAN


ACADEMY

GARDEN

SAYFA

33

Nereden Okursunuz? Ücretsiz okuyup indirebileceğiniz platformlar

Mobidik.com ‘dan Academy Garden

İssuu.com Academy Garden


Kar ama cı gütm eyen bilimsel uğra ş

ACADEMY GARDEN

Academy Garden Dergisi Aylık Yayınlanır.

Yıl : 1 Sayı :3 Aralık 2014

Popüler Bilim ve Kültür Dergisi Online yayınlanır, Ücretsizdir

E-Dergi

E-posta: acdmygarden@gmail.com

Kültürel ya da Popüler Bilim yazılarınız Gönderin yayınlayalım! acdmygarden@gmail.com’a gönderin Ocak

Kapak http:// www.digitalrev.com/ joshravn http:// digwall.com/10786/ marie-curie.html

2015 Sayısında okurlar sizin de yazınız okusun.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.