BULGARİSTAN TÜRKÜ'NÜN GÖZÜYLE AZERBAYCAN

Page 1

Bulgaristan Türkü’nün Gözüyle Azerbaycan

Rafet ULUTÜRK’ÜN

GEZİ NOTLARI


“Bulgaristan Türkünün Gözüyle Azerbaycan” Haziran - 2019 BULTURK Yayınları No - 62 Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği’nin 2000- 2019 Tarihlerinde Azerbaycan gezilerinden “B u l g a r i s t a n T ü r k ü n ü n G ö z ü y l e A z e r b a y c a n ” konulu kitap hazırlandı

Ra f e t U L U TÜR K

Birinci baskı tarihi: Haziran - 2019

Kitabı İsteme Tel: 0212 511 63 47 www.bulturk.org; www.bghaber.org; info@bulturk.org Adres: Yıldırım Mah. Şehit Kamil Balkan cad.No.114/A Bayrampaşa İstanbul Tel: +90 212 511 63 47 EPosta: info@bulturk.org / Web: www.bghaber.org

Kitabın tüm yayın hakları BULTÜRK Yayınları’na aittir.


BULTÜRK Yayını; Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Adına Rafet ULUTÜRK Genel Başkan

Hazırlayan; Rafet ULUTÜRK

Redaksiyon; Dr. Nedim BİRİNCİ Raziye ÇAKIR

Dizgi, Kapak, sayfa tasarımı ve İnternet Sorumlusu; Murat ULUTÜRK Düzelti Ertaş ÇAKIR Baskı: Akademi Matba Davutpaşa Mahallesi Güven Sanayi Sitesi C Blok No:230 Topkapı / İstanbul Tel: 0212 493 24 67-68 Web: www.bulturk.org.tr / info@bulturk.org Web: www.bghaber.org rafetuluturk@yahoo.com

Bulturk Yayınları - 2019




6

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Türk Genç Yazarları Bakü’de Buluştu

AGİT, İnsan Hakları ve benzeri kuruluşlar nerede?!. 12 Dekabr 2012 Dünya Türk Genç Yazarları Türk Dünyasının Şah Damarı Bakü’de “Geldik Gördük, Yazdık” adlı proje çerçevesinde bir araya geldiler Bakü’de Dünya Türk Genç Yazarlar Birliği (DTGYB) Azerbaycan Cumhuriyeti Gençlik ve Spor Bakanlığı yanında Gençlik Fonu ve Avrasya Uluslararası Araştırmalar Enstitüsünün de desteği ile hayata geçirdiği, “Geldik, Gördük, Yazdık” Projesi kapsamında bir araya geldiler. Türk Dünyası’nın her yerinden katılan Türk yazarlar kendi aralarında kültürel yakınlaşma, bütünleşme ve işbirliği yapmak, geliştirmek ve pekiştirmek amaçlı “Geldik Gördük, Yazdık” adlı projenin 05 – 11 Kasım 2012 tarihleri arasında Azerbaycan’ın Bakü kentinde temelleri atıldı. Burada asıl amaç Azerbaycan halkının sıkıntılarını, haklı oldukları Dağlık Karabağ sorununu ilk önce Azerbaycan dışında yaşayan Türklere ve ardından tüm acı gerçekliği ile dünya gündemine taşımaktır. Bu proje adına, Balkanlar’dan Altaylar’a; Türkmenistan’dan Sibirya’ya; Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar, Türklerin yaşadığı her coğrafyadan gelen Türk Genç Yazarları bir araya geldiler. “Dilde, Fikirde ve İşte Birlik” şiarını hayata geçirmek için 12 devletten 18 delege bu toplantıya iştirak etti. Azerbaycan devleti dünya standartlarında Ben de İstanbul Atatürk havaalanından AZEL hava yolları ile yola çıktım. Azerbaycan uçakları da kalite ve hizmet hususunda Türk Hava Yolları’na eriştiklerini gördüm. Teknolojinin son ürünleri kullanıldığına tanık oldum ve çok memnun kaldım. Ayni zamanda burada Azerbaycan devletinin dünya standartlarına ayak uydurduğunu görüyorsunuz.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

7

Hosteslerde çok saygılı ve bilgilendiriciydiler, bu kısa zamanda eskiden neredeyse hiçbir iz kalmamış. Yani dünyaya ayak uydurmada Azerbaycanlı kardeşlerimizi zirveye çıktıklarını görebilirsiniz. Uçak yolculuğunda bulutların üzerine o yüksekliğe çıktığında bulutlar kendi esrarlı yerini kaybetmeye başlarlar. Ulaşılmaz olmalarından kaynaklanan bir hayranlığımız vardır bulutlara karşı fakat şimdi bulutların üzerinde dans etmiş bir şövalye olarak, bulutların öyle insandan daha yüce bir şeyler olmadığı hissine kapılıyor insan. Ayrıca kuşlarında istediği yöne uçabilmelerinden başka, uçağa binen insanlardan daha hür olduklarına inanmazsınız artık. Uçaktan inseniz de hürriyet bıçakla kesilir gibi kesilmez, tekrar havalanacağını bilmek teselli ediyor insanı. Ama her şeye rağmen yine de uçaktan inmek her şey için yeni bir başlangıçtır. Dilerim her uçağa binişim de bu başlangıçların iyi meyveleri ile sonuçlanmış olur. Azerbaycan Devleti nereden nereye geldiği net olarak görünmektedir. İlk-1, 2 ve son 3 numarada


8

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Azerbaycan Cumhurbaşkanlığında

Türk denizine niçin göl dediklerini düşündüm?...

Uçaktan Azerbaycan Haydar Aliyev Hava Limanı’na indik bizleri kapıda Azerbaycanlı kardeşlerimiz hep bilinen o güler yüzleri ile karşıladılar. Aramızda o sıcak kucaklaşmalardan sonra İlgar kardeşimiz bizi kendi özel arabası ile kalacağımız yere doğru yola çıktık. Bizleri Bakü merkeze yakın “Modern” otele götürdüler. Burada da bizleri Ekber Goşalı Başkanımız ve ekibi samimi bir şekilde karşıladılar, hepimizle ayrı ayrı ilgilendiler ve odalarımıza kadar götürüp yerleştirdiler. Bakü’de otel çok güzeldi, balkona çıktım Hazar Denizi görünüyordu, birden geçmişe döndüm ve bu Türk denizine niçin göl dediklerini derin derin düşündüm?... Bakü’de güneş her gün genç olanlar ve de yüreği genç kalanlar için bambaşka doğar. Burada aramızda bir de İbad Hüseynov Gazimiz vardı, yanında da bir Albay kendisi gazimizin komutanıymış meğer. Albay anlatıyordu: “Biz ilk Kurultayda Türkiye’de 1993 yılında Özbek, Kırgız, Kazak, Azerbaycanlı, Türkmenlerin kardeş olduğunu orada öğrendim, hatta baya şaşırmış idim bu nasıl olur diye. Amma bu gün artık hepimiz bunu öğrendik, işte şimdiden sonra da aramızda kaynaşmayı da sağladıktan sonra artık büyük işler yapmaya başlayacağız” dedi. Gazimizin filmini seyrettik nasıl Ermeniler ile savaşmış. Yemekten sonra Gazimiz ile birlikte toptan hatıra fotoğrafı çektirdik. Güneş her gün genç olanlar ve de yüreği genç kalanlar için bambaşka doğar. Güneş ondan nasiplenmeyi bilenler için sonsuz bir güç kaynağıdır. Güneşin doğması yorgunlukların kader defterine devredilmesi demektir.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

9

Haydar ALİEV’in Mezarında Burada Türk Genç Yazarları da bu şekilde Hazar denizinin kıyısında her sabah güneşi karşılarlardı. Kahvaltıda akşam görüşemediğimiz arkadaşlarımızla kucaklaştık, yeni arkadaşlar ile tanıştık, önceden yapılan programda ufak bir değişiklikten sonra bu gün Azerbaycan’ın bağımsızlık savaşında şehit düşen kahramanlarının ziyareti ile başladık. Azerbaycan’ın Ölümsüz Şehitlerini Ziyaret Azerbaycan Milli Meclisi Milletvekili Ganire Paşayeva’nın ev sahipliğinde Azerbaycan’ın ölümsüz lideri merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in mezarını, Şehitler Hiyabanı’nı ve Bakü Türk Şehitliği’ni ziyaret ettik. Türk Dünyasından gelen tüm yazarlar şehitliklere hep birlikte çiçek ve çelenk koydular. Ardından Zarife Aliyeva, Fahri Hıyaban’a geçerek, gazetecilerden Çingiz Mustafayev, Salatın Esgerova, Şair Ali Riza Ulutürk ve Ali Mustafayev ile birlikte bir de burada Bulgaristan Türkü de Balkanlardan da şehitlerin olduğunu gördüm burada Türk şehitliğinde ve diğer kahramanları da ziyaret ederek dualar okundu. Şehitlik ziyaretinde basına açıklama yapan Azerbaycan Uluslararası Avrasya Enstitüsü Başkanı Sn.Ganire Paşayeva, “Karabağ sorununun çözümünde ve bu sorunun tüm dünyaya duyurulmasında ortak hareket etmeliyiz, 18 ülke ve topluluktan katılanlar, Azerbaycan’ın gerçekliklerini yakından tanıyacaklarını” söyledi. Karabağ ve Hocalı soykırımının Türk Dünyası’nın ortak problemi olduğunu vurgulayan Paşayeva, bu sorunların çözümünde ve Hocalı soykırımının dünyaya tanıtılmasında ortak hareket edilmesi gerektiğinin üzerini çizerek “Burada yatan tüm şehitler Türk Dünyasının şehitleridir” diye belirtti.


10

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Bakü Şehitliğinde

Karabağ-Türk Dünyası’nın Ortak Problemi

Uluslararası konferans; Azerbaycan’ın Atatürk merkezinde düzenlenen “Karabağ-Türk Dünyası’nın Ortak Problemi” Uluslararası Konferansı ile görevimize başladık. Azerbaycan’da Atatürk Merkezi, TİKA, TÜSİAB, Avrasya Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü SB, Azerbaycan Cumhuriyeti Gençliğe Yardım Fonu, ATHEM ile ortaklık içinde 18 Türk Devlet ve Topluluğundan (Türkiye, Türkmenistan, Bulgaristan, Romanya, Makedonya, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Gagauz yeri-Moldova, Başkurdistan-RF, Kırım-Ukrayna, Kerkük -Irak) 18 genç yazar ve gazeteci Azerbaycan’da bir araya geldiler. Açılışa Azerbaycan Milletvekili Sn. Ganira Paşayeva, konuşmasında; “Bu gün Türk Dünyası’nın her yerinden yazarların Bakü’ye gelmesi ve


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

11

Azerbaycan Türklerine sahip çıkmanızdan dolayı sizleri kutluyorum. Sizlere Azerbaycan topraklarına hoş geldiniz sefalar getirdiniz” dedi. Devam etti, “Türk Dünyası’ndan gelen yazarların yeni bir bin yılın başında Azerbaycan’da toplanması çok anlamlıdır. Biz Türkler - dostluk ve sevgi hareketiyiz. Bizler tarih boyunca kendi kültürümüzün kıymetini pek bilmedik. Şimdi Türk ülkeleri istiklallerine kavuşuyor. İstiklalin korunması milli ve manevi güçlerin kuvvetlenmesine bağlıdır. Amacı Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Problemi’nin Türk Dünyası’nın ortak problemi haline getirmek ve buraya gelen yazarların dili ile dünya kamuoyuna duyurmak olan bu toplantı, eminim ki, büyük sonuçlar doğuracak ve haklı Karabağ meselemizi Türklerin gözlemleriyle dünyaya yansıtılacaktır. Çünkü dünya artık içinde Türk’ün olduğu meseleler olunca önyargılı ve taraflı bir tavırla gerçekleri göz ardı etmekte ve haklı olan davalarını dünya görmezlikten gelmektedir. İşte değerli gençler bu gün TÜRK BİRLİĞİNE ne kadar ihtiyaç olduğunu bir kez daha ortaya çıkmıştır.” dedi. Ardından Dünya Türk Genç Yazarlar Birliği Başkanı Ekber Goşalı ise, “Geldim, Gördüm, Yazdım” adlı bir proje kapsamında düzenlediklerini, misafir yazar ve gazetecilerin ülkelerine döndükten sonra Karabağ konusunda kaleme alacakları yazıların kitapta toplanacağını ifade etti. Toplantıda Dünya Türk Genç Yazarlar Birliği (DTGYB) Başkanı Ekber Goşalı, Türkiye Cumhuriyeti Bakü Büyük elçiliği Kültür Müşaviri Seyit Ahmet Arslan, KKTC Bakü Temsilcisi Sadettin Topukçu, TUSİAB Başkanı Murat Bakır, Türk Cumhuriyetleri ve topluluklarından Türkiye, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Gagauz Yeri (Moldova) Bulgaristan, Romanya, Kırım, Makedonya ve Irak’tan gelen temsilciler birer konuşma yaptılar. Konuşmacılar Türk Dünyası Birliği konusunda, Karabağ gerçeklerinin dünya kamuoyuna duyurmak için yapılan ve yapılması gerekenler hakkında düşüncelerini belirtiler. Türk Dünyası’nın her köşesinden gelen yazarlar konuşmalarını genel olarak eğitim, ekonomi, kültür, siyaset ve gelecekleri üzerine yaptılar. Bu konuşmaları dinlerken bazen gözlerimiz doldu, bazen sevindik, bazen de göğsümüz kabardı. Bizler bu konuşmaların hepsini Türk Dünyası’nın umutlu geleceğine uzanan eller olarak görmekteyiz ve hepimiz öyle görmeliyiz. Şahsen bu toplantılarda Dünya Türkleri’nin durumu hakkında çok şeyler bilmediğimizi öğrendim. “İNSANLAR İÇİN ÖĞRENMENİN BAŞI OLAN, SONU OLMAYAN BİR UĞRAŞ” olduğunu bir kez daha idrak ettik. Bulgaristan Türklerinin mensubu olarak ben de Azerbaycanlı kardeşleri-


12

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

mize destek vermek için katıldığım toplantıda özetle aşağıdaki konuları vurguladım:

BULTÜRK Temsizlcisi Rafet ULUTÜRK’ün konuşması; Türk Dünyasının Şah Damarı olan Azerbaycan Türklerine Bulgaristan’ın Kocabalkan, Rodop, Dağlarından ve Deliorman ovasından kucak dolusu selamlar getirdim. “Biz Türkler, devletsiz yaşamadık, yaşayamayız ve dünya devlet kurmayı bizlerden öğrenmiştir, ancak artık Türk gibi başlayıp Türk gibi bitir dedirtmeliyiz. Artık gerçek ve doğru tarihi anlatmak lazım, binlerce film yaparak, on binlerce dizi üreterek Türk tarihini dünyaya göstermemiz lazım.

Her şey sabır işidir, benim Türk gençlerine üç tavsiyem olacak: 1. Hayallerinizin sonu olmayacak 2. Ağır şartlar karşısında düşüp yıkılmayacak 3. İnanç ve dava adına savaşırken kesinlikle mükâfat beklemeyeceksiniz.

Bedenleri ruhlara galebe çalanlar, asla büyük işler başaramazlar, ruhlar bedenlere galebe çalmalı. Birde şahsınıza yapılan zulmü affedin ki zalim olmayasın. Fakat Devletinize veya Milletinize yapılan zulmü hiç bir zaman asla ve asla affetmeyiniz. Muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

13

Ayrıca buradan 2 önerim olacak; 1. Artık Türk Dünyası’nın bir takvimini yapmalıyız, bu da Türk Dünyası’nın önemli olaylarının sıralandığı ve belirli tarihlerde anma törenlerini anımsatacak bir takvim 2. 1950-60 yılları arasında komünizmi yaymak üzere Komünist Rusya tarafından Bulgaristan’a Azerbaycanlı öğretmenler gönderilmiş, fakat kısa sürede bunların Türkçülük yaptığının ve yaydığının farkına varınca apar topar rejim tarafından geri gönderilmişlerdir. İşte bu gün Bulgaristan’da Türkçülüğe hizmet eden bu öğretmenlerimizden hala sağ olanları araştırıp bulalım ve Bulgaristan’da sağ olanlarla tekrar buluşturalım. Gerek Bulgaristan’da gerek Azerbaycan’da bir araya getirelim, böylece Azerbaycan Türkü ile Bulgaristan Türkü’nün kaynaşmasında büyük bir adım atılmış olacaktır. Karabağ ve Hocalı soykırımının sadece Azerbaycan’ın problemi değildir bu artık tüm Türk Dünyasının ortak problemidir. Burada gördüklerimizi tüm Türk Dünyası’na kendi bölgelerimize ulaştıracağız. 200 yıldır bizim gözlerimizi kapatan Rusya artık başarılı olamayacaktır, bu dönemin sonuna gelindi. Artık Dünyada yeni bir güç oluşuyor ve bu gücün fikri desteği ve kuruculuğu bize hepimize görev yüklemektedir. Bu güç Türk Dünyası olacak, bu gücün bu günkü güçlerden farkı adaleti kendi çıkarına göre değil, çıkarlarını adalete göre ayarlamasıdır. Bizler Türk Yazarları şunu çok iyi biliyoruz ki,


14

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi) “Bir Kalem, Bin Silahtan Üstündür” bunu çok kısa zamanda herkes kavrayacaktır.

Buradan tüm Türk Dünyası’nın analarına sesleniyorum; “Çocuklarınızı yetiştirirken onları Dünyayı yönetebilecek bilgi, beceri, birikim ve ahlakla donatarak yetiştiriniz. Biz bu ağır işin altından kalkamasak da, sizin büyüttüğünüz gelecek kuşaklar bu ağır yükü bulunması gerektiği olan yüksekliklere rahatlıkla taşıyacaklardır. Türk Birliğine Dünyanın ihtiyacı vardır; bunu herkes idrak etmeli, dünyada kim adaletin hâkim olmasını isterse, bu birliğe destek olup sahip çıkmalıdır.” Son olarak da işgal altındaki Dağlık Karabağ, sadece Azerbaycan Türkleri’nin sorunu değil, bu sorun tün Türk Dünyası’nın hatta insanlığın sorunudur” diyerek sözünü bitirdi. +

HAYALLER BEYAZ KÂĞITLARA DÖKÜLDÜ Buraya Türk Dünyası’ndan gelen yazarlar, genç beyinler geleceğe dair beklentilerinde ne varsa onları masaya koydular, ideallerini hayallerini bembeyaz kâğıtlar üzerine yazdılar. Bu hayallerin bizden sonra gelecek nesillerin gerçekler olacağının bilincindedirler. Buradan çıkan sonuç Karabağ, sadece Azerbaycan’ın sorunu değil. Karabağ bütün Türk Dünyasının sorunu olduğu ortaya çıkmış oldu. Bir ülkü için bir ülke için kalplerinde aynı şeyleri geçirenler bir aradaydılar.

Lütfen Dünyaya Gerçekleri Duyuralım Tüm bu gerçekler ortadayken bu organizasyonun amacına uygun olarak okuyanlardan ricamız, Dağlık Karabağ probleminin dünyaca tanınması ve netice alınması için elinizden gelen katkıyı yapmanızdır. Lütfen gerçekleri dünyaya duyuralım bir birimize yardımcı olalım. Bakü’nün en başarılı öğrencileri Türk okulunda Bu gün 7 Kasım günü Azerbaycan Devlet Üniversitesinde “Geçmişten Günümüze Azerbaycan-Türkiye’de Vakıflar” Uluslararası konferansa katıldık. Öğle yemeğinde Bakü’de bulunan Özel Türk okulunda bizleri misafir ettiler. Okulu gezdik ve gördük ki, bu okulda akıllı tahtalardan başlayarak her tür son teknoloji kullanılmış. Burada yok yok tüm odalarda kamera, müdür istediği dersi anında dinleyebiliyor. Bir problem yaşandığında ve-


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

15

lilere kim haklı, kim haksız anında olay izletiliyor. Bakü’nün en başarılı öğrencileri bu okulda olduğunu öğrendik ve çok mutlu olduk. +

Kız Kalesi (Kız Galası)

Ardından Bakü şehrini gezmeye başladık ve ilk olarak Kız Kalesi’ni (Kız Galası) ziyaret ettik. Kız Galası’na gittiğimizde ise buradan Bakü’nün büyüleyici manzarasını izledik, anlattıklarına göre aynı yere eskiden savaş esnasında kadın ve çocukları saklıyorlarmış. İçinde kuyu var su için, her katta ufak ufak odalar var, her odada da ufak pencereler var. Kız Galası Hazar’ın hemen yanında bulunmaktadır. Buraya düşman hiç bir zaman girememiş ve hiç bir yerinde de değişiklik veya yıkılma olmamış, bundan dolayı da burası hiç değişmediğinden bu yeri bakire bir kıza benzetiyorlar. Kız Kalesi Bakü’nün, aynı zamanda Abşeron’un en muhteşem ve gizemli mimarlık abidesidir. Kale eski kale duvarlarının (İçeri Şehir) güney doğusunda, Deniz kenarı Park’ın (Bulvar) yakınında yerleşmektedir. Yüksek kule şeklindeki bu nadir abidenin birçok tarihi ve mimari sırrı henüz açığa kavuşturulamamıştır. Yüksekliği 28 m, birinci katın çapı 16,5m’dir. Birinci katta duvarın kalınlığı 5 m.’ye ulaşır. Kalenin iç kısmı 8 kata ayrılmıştır. Her kat yonma taşlarla yapılmış, kümbet şekilli tavanla örtülmüştür. Kale 1964 yılında müze olarak faaliyete başlamış, 2000 yılında UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmış-


16

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

tır. Azerbaycan’ın simgelerinden biri olan Kız Kalesi Azerbaycan parası üzerinde defalarca tasvir edilmiştir. Ardından sahil boyunda dolaştık, burada bulunan kafeteryalarda kahve ve çay içtik.

+

Türk Dünyası Yazarları Adına Verilen Yemek Burada yemeği Azerbaycan Milletvekili Sn.Ganira Paşaeva Turan Restoranda verdi. Restoranın sahibi Azerbaycan halkının sevdiği Azerbaycan Gazisi’ymiş. Onunla tanıştık sohbet ettik. Bu gecede de Türk Dünyası’nın problemleri konuşuldu ve herkes kendi problemlerini dile getirdi. Ayrıca bazılarının da çözüm önerilerini ortaya koydular. Sonunda bu anlamlı buluşmanın anısına Milletvekilimize hediyeler verildi.

Ermeni ve Rus Mezalimini Yerinde Gördük Yollar çok güzel üç şeritli tek yöne doğru hızla ilerliyorduk, Rusya zamanından eser yoktu. Yolda giderken genel tarihi bilgiler verildi.

Bakü, Ermeni değil Rus İşgalinden Kurtuldu dediler. Azerbaycan’da bu işgalin ve tecavüzlerin sonucunu bazı rakamsal değerler ile verildi: Bu işgal sonucu bir milyon yüz bin kişi göç etmek zorunda kalmış. 20 bine yakın insan katledilmiştir, 50 bin insan sakat kalmıştır. 5 bin insandan bugün halen haber alınamamaktadır. Bu işin insani boyutu da var veya olması gerekmez mi, nerede insan hakları? Birde bunun ekonomik ve sosyal boyutu vardır. Maddi boyuta detaylı girerek vaktinizi almak istemem ama o günkü değeri ile bu zulmün Azerbaycan`a maliyeti 60 milyar dolardır. 21. yılına girdiğimiz bu trajedi-


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

17

nin ekonomik, sosyal, insani boyutunu tahmin etmek herhalde zor olmasa gerek. İşte bu zor dönemlerde Azerbaycan hem bağımsızlığını korumaya çalışıyor, hem de toprakları işgal olmuş, mecburi göçe zorlanan insanlara bakmak, doyurmak, okutmak, sağlığını korumak için çaba sarf ediyordu. Dolayısıyla Ermeni işgaline maruz kalan toprakların yeniden ülkenin kontrolüne geçmesi sağlanmalı ve 21 yıldır işgal edilmiş haklarının tazminat hakkını istemelidir bu konuda da tüm Türk Dünyası bu haklı davasında Azerbaycan’ın yanında olmalıdır. Kısa bir Tarih; 15 Eylül 1918 tarihinde Azerbaycan’da Mehmet Emin Resulzade tarafından kurulan Milli Azerbaycan Cumhuriyeti’nin varlığını kabul edemeyen Kızıl ordu güdümündeki Ermeni çeteleri Bakü olmak üzere Karabağ bölgesini tedrici olarak işgal etmişlerdi. Bu işgal ve katliamlar karşısında sıkıntı yasayan kardeş Azerbaycan Cumhuriyeti yöneticileri Osmanlı yönetiminden acil yârdim talebinde bulunur. Osmanlı yönetimi aldığı kararla, Genel Kurmay Başkan Vekili Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa komutasındaki Türk İslam Ordusunun Azerbaycan’a gönderir. Nuri Pasa komutasında ki Türk Ordusu 15 Eylül 1918 tarihinde kardeş Azerbaycan’a girer. İşgalci güçlerle yapılan çatışmalar sonrası, Agsu, Göyçay, Kürdemir ve Samahi gibi bölgeler kurtarılır. İki aylık süren çatışmalar ve ilerlemelerle Ağustos başında Türk-İslam ordusu Bakü’ye girmeyi başarır ve Bakü düşman işgalinden


18

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

kurtarılır.

Azerbaycan Halkına Yapılan Soykırımlar; Ermenileri kullanarak Ruslar tarafından Azerbaycan halkına karşı yapılan soykırımları:

1) 31 Mart 1918 soykırımı- resmi düzeyde Azerbaycan Türklerinin soykırım günü olarak anılır. 2) 20 Ocak 1990 Bakü katliamı – Sovyet tankları Bakü’de yüzlerce Azerbaycanlıyı katletmiştir. 3) 26 Şubat 1992 Hocalı soykırımı - Bu acımasız ve amansız soykırım, insanlık tarihine en korkunç toplu terör eylemlerinden biri olarak geçmiştir. Hocalı trajedisi, yaklaşık iki yüz yıl boyunca Ermeni şoven-milliyetçileri tarafından Azerbaycanlıya karşı uygulanan etnik temizlik ve soykırım politikasının devamı ve en kanlı sayfasıdır. Soykırım politikasının ve icraatının ağır sonuçları iki milyon kadar Azerbaycanlının kaderini şu veya bu şekilde etkilemiştir. 4) 1994 Mayıs’ında zorlukla varılan ateşkese rağmen 17 yıldır 75 kilometrelik Azerbaycan – Ermenistan sınırında sular durulmuyor. Cephe hattı boyunca dağlarda yüzlerce keskin nişancı tutan Ermenistan ateşkese rağmen yüzlerce cana mal olan 1300 defa sınır ihlali yapmıştır. 5) 2012 yılının son aylarında cephe hattındaki hareketlilikte artış yaşanmaktadır. Azerbaycan devleti Rusya ve Ermenistan’dan tazminat hakkını istemelidir, bu haklı davasını dünyaya duyurabilmek Dünya’da yaşayan


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

19

tüm Türklerin hepimizin görevi olmalı. Bu haklı davayı biz buraya Türk Dünyasından gelen yazarlar kalemlerimizle bunu önce insanlarımıza daha sonra da bunu dünyaya duyuracağız. 6. Ermeniler, her türlü yüzsüzlüğü, hileyi ve yalanı ortaya koymaktan çekinmiyorlar. Dünyanın çeşitli yerlerinde sempozyumlar, paneller düzenliyor, sergiler açıyorlar. Bütün hedef Dünyada Türkleri soykırımcılıkla, işgalcilikle suçlamaktır. Sözde Ermeni soykırımı ile ilgili düzenlenen bu etkinliklere İngilizlerin HSCB Bankası ve Brıtısh Aırways’ın sponsor olarak destek verdiği de tespit edilmiş. Axa Sigorta Grubu içinde yer alan bu kuruluşların Ermenilere destek vermesi “altımızı oyuyorlar” anlamına gelmiyor mu? Bazı konulara dikkat etmek, bizi içten ve dıştan vurmak isteyenlerin oyununa gelmemek gerekiyor. Bugüne kadar dış baskılar nedeni ile Ermenilere çok büyük tavizler vermek durumunda kaldık, değdi mi? Kendi milli çıkarlarımızı niye ön plana almadık, niye düşünmedik bunları da sorgulayalım. Bunları not edelim ve gereken ne ise halkımıza bunları iyi anlatalım ve halk gerekeni zaten yapacaktır. +

TOVUZ RAYONUNDAYIZ

Saat 14.00 da TOVUZ’a geldik, burada Ayan Palace oteline geçtik, bu hotelin içerisi muhteşem bir görüntüsü vardı, otelin her yeri altın kaplamalı


20

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

her yerden ışık saçıyordu. Ayan Palace’nin hemen altında Haydar Aliyev parkı ve az ilerisinde Tovuz Olimpiyat Spor Kompleksinin yakın olması da ziyaretçiler için bir ayrıcalıktı. Eşyalarımızı otele koyduk ve hemen yemeğe geçtik. Burada TOVUZ Valisi ile bir toplantı yapıldı bazı tarihi bilgiler verildi ve daha sonra Alibeyli köyüne gitmek için yola çıktık. Bakü’nün dışında ilk durağımızı Tovuz İlçesi oldu. İlçede İcra Başkanı Tevfik Zeynalovla yapılan görüşmede Ermenistan’la kilometrelerce sınırı olan bölgenin coğrafi konumu, altyapısı, kültür nesneleri vb. hakkında detaylı bilgiler verildi, bizi ilgilendiren sorulara cevaplar verildi. Gezi boyunca Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva bizlerle refakat etti. Aynı zamanda Avrasya Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Dr. Ganire Paşayeva’nın eşliğinde önce Ermenistan’la ön cephede bulunan Tavus’un Alibeyli ve Hacallı köylerine gittik. Burada konuklar Ermenistan tarafından Rus silahları ile vurulmuş okul kapısını ve duvarlarını ve evleri gördük. Ermenilerin Rus snayperleri ile yaraladıkları köylülerle görüştük, sohbet etme imkânı bulduk. İnsanlar kendi köylerinde rahat dolaşamıyorlar bu gün dünyada böyle bir tane daha köy var mı? Ben bilmiyorum ve bunu ilk defa duydum ve gördüm, maalesef bunlar bu gün aylar Ekim 2012 yıllarında halen bunlar yaşanıyor olması çok acı çok. Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nin 1300 kez ateşkesi bozmuş ve sivil insanları, özellikle kadınları, çocukları, yaşlıları vurmuşlar. İnsanlarımızın kendi avlusunda, bahçesinde, evlerinin önünde, tarlada ve köyün neredeyse her yerinde Rus snayperlerle hedef alması gibi hiçbir kurala sığmayan vahşet eylemleri hakkında bilgiler alırken şaşkınlığımızı gizleyemedik. Tanık olduğumuz manzaralardan sarsıldık, Azerbaycan gerçeklerine bu ana kadar bu kadar olduğunu inanın düşünemedik bile. Maalesef bu yazılanlar hepsi gerçek. Ağdam İlçesi (Quzanlı)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

21

bölgesine gelen yazarlar Uluslararası Avrasya Basın Fonu (BAMF) Başkanı Umut Rahimoğlu, Ağdam İcra Başkanı 1. Yardımcısı Zülfü Gasimov ve İcra Başkanı temsilcilerinin katılımıyla Bayrak Meydanı’nı ve Şehitler Anıtı kompleksini ziyaret edildi. Ayrıca burada 8 bin yıllık tarih bulunmuştur ve bu gün tam sonuçlar bekleniyor Japonya’dan. İşte 8 bin yıllık tarih yakında ortaya çıkacaktır. Burada kazılar yapılmış üstleri örtülmüş, buraya açık bir müze yapılacağını da söylediler. +

Tuzak oyuncağınız oldu mu? Tovuz Alibeyli köyü Azerbaycan - Ermenistan sınırında 75 km’lik bir mesafede. Eski tarihlerde Azerbaycan-Ermenistan sınırında Ruslar Ermeni askerleri kullanarak Azerbaycan tarafına içine patlayıcı koydukları oyuncakları Tovuz nehrine bırakarak Türk çocuklarının ölmesine neden oluyorlar. Tovuz Bölgesindeki Alibeyli Köyü, keskin nişancıların gölgesinde yaşamaya alışık onlarca köyden bir tanesi. Tovuz savaş yıllarında da en çok Azerbaycan Türkü’nün şehit düştüğü bölge olarak kayıtlarda yer alıyor. Her şeye rağmen bu insanlar burada yaşamalarına devam etmektedirler. Burada bulunan bir nehir, bu nehir Ermenistan’dan Azerbaycan’a akıyor ve Rus uşakları Ermeniler, bunu bile kendileri için ne kadar küstahça kullanıyorlar. Bu nehirce çocuk oyuncakları atıyorlar ve bu oyuncaklar Azerbaycan’a geçtiğinde çocuklar bu oyuncakları alıyorlar ve eve giderken oyuncaklar patlıyor. Bu oyuncakların içine Ermeniler patlayıcılar yerleştirmişler. Evet, yanlış okumadınız oyuncakların içine patlayıcı yerleştirip patlamasını sağlıyorlar…


22

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Ermenistan sınırında Ermeni askerler içine patlayıcı koydukları oyuncakları Tovuz nehrine bırakarak Türk çocukların ölmesine neden olanları şiddetle kınıyoruz. Bunu yapanlara insan diyemeyiz, bu insanlık olamaz.

Evine Götürdüğü Oyuncak Elinde Patladı Bu köyden 13 yaşındaki Aygün Şahmalıyeva nehirde bulduğu bir oyuncağı evine götürmüş. Bu oyuncakla oynamaya başlar ve bir anda oyuncak patlar. Aygün evine götürdüğü oyuncağın patlaması ve şarapnel yaralanması sonucu hayatını kaybetmiştir. İşte bu gün bu dünyayı yönetenlere oyuncakla çocuklara kıyanlardan hesap sormak için sesleniyoruz ve soruyoruz Türk çocukları gibi sizin çocuklarınızın da tuzak oyuncağı oldu mu diye. Neredesiniz, insan hakları, AGİT, Birleşmiş Milletler, adaletiniz nerede? Yoksa bunlar sizin çocuklarınız değiller, siz ikiyüzlülükle bunu da geçiştirip birilerini kandırdığınızı mı zannediyorsunuz. Dağlık Karabağ’da sınıra yakın Alibeyli Köyü’nde Ermeni askerler sürekli ateş açıyorlarmış. İki ülke arasındaki sınır çatışmaları 1994’teki ateşkese rağmen hala sürüyor. Bu Alibeyli köyünde evler dikkatimizi çekti, çünkü evleri Ermeni sınırına taraf olan yere duvar yapılmış ve tüm ev çatıya kadar kapatılmış. Bu tarafta hiçbir pencere bile yok nedeni de Rus keskin nişancılarından görülmemesi için. Çünkü Ermeni sınırından keskin nişancılar insanları vuruluyormuş.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

23

İşte bunu bu gün okuyanlar anlamakta zorluk çekebilirler, fakat maalesef acı gerçekler bunlardan ibaret. Köyde okul bombalanmış yeni bir okul yapılmış onu da eski okulun arkasına yapmışlar ki sınırdan görünmesin çocuklar diye. Düşünebiliyor musunuz? Burada yaşamak çok zor, gerçekten burada yaşayan bu kahraman köylüleri bir kere daha kutluyorum ve önlerinde saygı ile eğiliyorum. Her gün evine silah atılacak ve yaşamaya devam edeceksin bu kolay bir iş değil. Çocuğunu okula gönderiyorsunuz okula silahlar ile atış yapılıyor ve bunu da AGİT ve bir sürü uluslar arası sivil toplum kuruluşları gelip gidiyorlar buralara amma hiçbir çözüm bulunamıyor. Hatta insanların anlattıklarına göre AGİT yetkilileri bu köye maskelerle kurşun geçmez yeleklerle gelip geziyorlarmış bu köyde düşünebiliyor musunuz? Ya bu köyde yaşayanlar, nasıl bir hayat sürdürüyorlar?

Küresel güçler Küresel Adaleti uygulamamakta ısrarcı İşte dünyada ikiyüzlü Avrupa, Rusya v.s. bunların hepsi de Ermenistan’da bir asker ölse pireden deve yapıyorlar. Ya bu çocuklar ne yapsınlar, yine sormadan geçemeyeceğim, nerede insan hakları, nerede Birleşmiş Milletler. Maalesef dünyada hak güçlü olanın olmuş, çünkü bu gün küresel güçler KÜRESEL ADALETİ uygulamamakta ısrarcı ve düşünülmüyor bile.


24

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Bu da Türkler dünya yönetiminden gittiklerinden beri hep böyle devam etmekteler. İşte bu gün şunu iyi anladık ki, Türk Dünyası artık birleşmeli, çünkü Birleşmiş bir Türk Birliği oluşturulana kadar bu olaylar, bu adaletsizlik devam edecektir. İşte bunun için Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Cumhuriyetleri tekrar bir araya gelerek dünyada söz sahibi olmaları ne kadar gerektiğini tüm dünyada yaşayan Türkler bunu çok iyi görmeleri gerekir. Ancak böyle dünyaya adalet dağıtabilir, dünya ancak o zaman adaletli yönetime kavuşabilir. Türkler Küresel Güç olduklarında Küresel adaleti de gerektiği gibi uygulayacaktır dünya ve insanlık bundan emin olsun... Azerbaycan Türkleri 17 yıl içerisinde bir sivil, çocuk veya ihtiyar öldürmemiştir, ya Ermeniler kaç çocuk ve sivil insan öldürdüklerini saya bilmişler midir? Dünyada küresel güçler bu soruyu hiç sormuşlar mıdır? Burada Azerbaycanlı kardeşlerimiz Ermeniler ile savaşmıyor, burada savaş Rusya ve Fransa’dır, bunların da yarınlarını düşünmeleri gerekir çünkü burada yetişen çocuklar nefretle büyüdüklerini bilmelidirler. Burada yaşayan yaşlılar da evlatlarına vasiyetleri bu şehitlerin kanı yerde kalmamasıdır. Bu gün güçlü olan devletler yarın güçsüz olduğu zamanı ve torunlarını da düşünmeleri gerekmez m.?

Müze gezileri Bu hüzünlü tablodan sonra Tovuz şehrindeki Haydar Aliyev Müzesi ve Azerbaycan’daki ilk Âşık (Ozan) Müzesi olan - Hüseyin Bozalqanlı Müzesi tanışmış, şehrin gece manzarasını, ayrıca Haydar Aliyev Caddesini


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

25

seyretmişlerdir. Tavuz’dan Ağdam İlçesi’ne giden misafirler Gence’de Nizami ziyaret edildi. Ardından Azerbaycan Milli ince sanat müzesine geçtik. Daha sonra âşıklar müzesine gittik, âşıkların sazlarını ve resimlerini gördük. Ayrıca Haydar Aliev Müzesinde hatıra defterini imzalamak Türk Dünyası Yazarları adına bize Bulgaristan Türkü’ne nasip oldu. Akşam da Âşıkları dinledik, 3 erkek, 1 Bayan ve 1 Bayan piyanoda. Türküleri, besteleri, sözleri ve sazları ile çok anlamlı ve güzel bir geceydi. +

Köylerdeki 40 bin kişi cephe hattında

Türkiye Cumhuriyetinin dünyada çok güçlenmesi gerekir Sıfır noktasındaki köylüler ile beraber gezdiğimiz bir köyün vatandaşlarının son birkaç yıldır evlerinden çıkıp bir iki kilometre ötedeki ata-baba mezarlıklarını ziyaret etmekten korkar hale gelmişler. Azerbaycan resmi makamlarının verdiği rakamlara göre toplam 180 bin nüfusu olan Tovuz Reyonu’nda 40 bine yakın kişi cephe hattında yaşıyor. Devlet, sınırda yaşayan halka mali yardım sağlıyor. Kaba bir hesapla üç kişilik bir aileye verilen para ayda 100 Manat: Devlet sınırda yaşamı destekleyen bir politika izlemeye çalışıyor. Zaten bölge halkının da Türk topraklarını bırakıp gitmeye niyeti yok. +

Savaşmaya hazırız

Azerbaycan Milletvekili Sn. PAŞAYEVA Azerbaycan’ın sorunun diplomasi ve görüşmeler yoluyla çözümünden yana olduğunu söylüyor ve ekliyor, “Ancak barış görüşmeleri bir sonuç vermezse, Azerbaycan devleti kendi toprak bütünlüğünü sağlamak için tüm imkânlarını kullanacaktır olmadı mı bizler artık savaşmaya hazırız” dedi.


26

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Peki, Azerbaycan Türkleri gerçekten de savaşmaya hazır mı? Askeri olanaklar düşünüldüğünde sorunun yanıtı “evet”. Hatta sokaktaki vatandaş bile “Beş günde tüm Ermenistan’ı temizleriz” görüşünde. Ancak Rusya’nın Erivan’a verdiği güçlü destek devam ederken savaş ilanı demek bölgede Türkiye’de dâhil birçok aktörü karşı karşıya getirebilecek bir fitili ateşlemek demek. İşte bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’ni dünyada daha çok güçlenmesi gerekir. Bunu da, Türkiye dışındakiler bunu çok iyi bilmekteyiz tabi bunu Ankara’ya da bir anlatabilsek.

Ziyaretimizi Ağdam İli şehri ile devam ediyoruz Bu şehrin %70 işgal altında. Orta Garbent Köyü’ndeyiz

Köyün içine girdik yürümeye başladık az ileride bir cenaze vardı ve bu cenazeye de katıldık İçeride hepimize çay ikram ettiler, birlikte dua ettik ve başsağlığı diledik. Daha ileride bir taş duvarının önünde bir ev vardı, o evden bir yaşlı anne çıktı elinde torunun resmini tutuyordu. Torunu Fariz evin önünde oynarken bir kurşun Ermeni sınırından çocuğun oyununu oracıkta bitirivermiş ve şehit olmuş 9 yaşında. Bu olayı yazmak ve okumak bile zor; ya bu ateşin düştüğü ailenin hali… Evet, dünya kadınlar gününü kutlar iken Farizin annesi ve babaannesine de bu dünyada insan haklarından bir “hediye” mi acaba? Geçtiğimiz yılın Mart ayında Ermeni snayperinin açtığı ateş sonucunda 2011 yılının 8 Mart dünya kadınlar gününde Ağdam reyonunda yaşayan 9y. Fariz Badalov evinin önünde vurulmuş. 8 Mart saat 17.00 da 2011 de sınırdaki Orta Garbent köyünde 9 yaşındaki Fariz Bedelov, Ermeni keskin nişancı askerlerin 2 km’den açtıkları ateş sonucunda Rus kurşunu ile can vermiş. Ardından bu evin arkasına Ermeni sınırı tarafına 886 metre duvar yapılmış. Sınırdan görülmesin diye, her şeye rağmen bu Ermeniler, yarın Ruslar onları bıraktıklarında ne yapacaklar merak ediyoruz diyor halk. Ateşkes ihlalinin son kurbanları çocuklar olunca Azerbaycan’ın rahatsızlığı öfkeye dönüştü. Dünyada yapılan hiç bir şey karşılıksız kalmaz, ektiğinizi inşallah çok yakında biçersiniz. Bu yaşananları tüm Türk Dünyası hiçbir zaman unutmamalıdır. Düşünebiliyor musunuz evinin önünde oynarken oğlunuz vuruluyor? Bunlara insan denebilir mi bilmiyorum. Halk ise burada evlatlarına şunu söylüyor, Rusları ve Ermenileri hiçbir zaman unutmayınız. Bir atasözümüz der ki, “rüzgâr eken fırtına biçer”, yarın Ermenilerin ve Rusların torunları bu rüzgârları biçmeye hazırlıklı olsunlar. Bir başka atasözümüzde “Türk’e kefen biçenin ölümü korkunç olur” der. Bizim evlatlarımıza vasiyetimiz bu akan kanlar yerde kalmamasıdır. Bu sınır boyunda köylerde yaşam aşağı yukarı hep aynıdır.

Gazimiz Azer Nariyev


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

27

Ağdam Köyü’nde yaşayan Azer Nariyev 2004 yılında Ermeni askerlerin okula saldırısı sırasında kendini siper ederek 7-8 balayı (çocuğu) kurtarmış ancak omuriliğine saplanan kurşunlar onu sakat bırakmış. Cansu Çamlıbel’e, sınırın sıfır noktasında o günleri anlatan Azer, ömür boyu koltuk değneklerine mahkûm kalmış. Her gün hayatlarının tehlikede olmasına, sıkıntılara ve çektiği acılara rağmen bir gün bile Ağdam’dan taşınmayı düşünmemiş. Tovuz’daki sınır birliğinin Azeri Komutanı, Ermeni keskin nişancıların kullandığı Rus yapımı silahların 2-3 kilometreden vurabildiğini, 1.5 ila 2 kilometreden ateşlendiğinde öldürdüğünü anlatıyor.

Komutan anlattı;

+

Tovuz Rayonu’nun Sınır Komutanı, son dönemde neredeyse her gün Ermeni tarafının tacizine maruz kaldıklarını anlatıyor ve bizim bölgede gezmemizden dolayı yaşadığı tedirginliği gizlemiyor. Komutan, komutasındaki Azerbaycan keskin nişancılarının saat başı nöbet değiştirdiği söylüyor. Dağın eteklerinde göze çarpan zırhlı araçlar, acil durumlarda askerlere destek sağlayacak teçhizatla donatılmış. Düşünebiliyor musunuz yaşadığınız evinizin önünde bile vurulabilirsiniz. Ayrıca sınıra bakan pencereden varsa evinde de rahat değilsin demektir. Onun için sınır tarafta bulunan tüm pencereler kapatılmış yeni binalar ise duvarlarla kapatmaktadırlar. Evet değerli okuyucular belki anlamakta zorluk çekiyor olabilirsiniz, amma maalesef gerçekler bunlar. Bizlere köylüler yalvarıyorlar burada sadece gerçekleri ortaya çıkartın yazın ve sizlerden yalan yazmanızı istemiyoruz sadece gerçekleri gördüklerinizi yazın diyorlar.

AGİT, İnsan Hakları ve benzeri kuruluşlar nerede Bu duruma rağmen bu kahraman köylüler burada çoluk çocuk yaşamalarına devam ediyorlar ve biz burada ata topraklarını kimseye bırakmayacağız, bunu her kez böyle bilsin diyorlar. Biz Türkler Ermenilerden korktular, kaçtılar dedirtmeyeceğiz. Ayrıca bu köyde ve diğer yakın köylerde de bayramları insanlarımıza zehir ediliyor. Bayramda her zaman o Rus keskin nişancıları iş başında ve rahat bir bayram geçirdiklerini hatırlamıyorlar, asıl bayramlarda silah sesleri yükseliyor ve bayram zehir ediliyor. Bu köyde bir de traktörcü ile görüştük o da traktörü ile çift sürerken bacağından vurulmuş. Biz burada rahat çalışamıyoruz, kendi tarlalarımızda bile silah sesleri dinmiyor, daha çok geceleri çalışıyoruz. Gece ay ışığı varsa yine çalışamıyoruz, çünkü ay ışığından traktör görünüyor. Bunlara rağmen burada 1 - 2 m. boş kalmamıştır, tüm tarlaların işleniyor olması bizleri çok memnun etmiştir. İşte bunları gördükçe burada yaşayan Türk köylülere hayranlığımız bir kez daha da arttı.


28

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Kısaca evinin içinde, önünde, sokakta, okulda ve topraklarında bile çalışmak için gözler hep sınırda. Evet, buna da yaşamak diyen AGİT, İnsan Hakları ve benzeri kuruluşlar nerede? Buraya AGİT, BM’den gelenlerin raporlarını görmek isterdim, bu gördüklerinden neleri yazabildiklerini… Görmüyor musunuz, kör müsünüz, yarın sizin de bir evladınız ölmesi mi gerekir. Buraya gelen AGİT ve BM temsilciler kurşungeçirmez yelekler ile köylerde geziyorlar. Evet, buna iki yüzlülük değil de ne denilir… Bu da herhalde bu insanları korkup köylerini bıraksınlar diye yapıyorlar, amma yanılıyorlar hiç kimse buradan gitmeyi düşünmüyor, her şeye rağmen tarlalarını gece de olsa çalışıyorlar. Böyle bir köyde yaşayabilen bu kahraman köylülerin önünde saygıyla eğiliyor ve sabırlar diliyoruz kendilerine. Gülen her zaman gülmez, ağlayan her zaman ağlamaz. Biz Türkler 200 yıldır ağlıyoruz, artık gülmek bizim de hakkımız… +


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

29

Terter şehrine geldik Azerbaycan - Ermenistan cephe hattında 2012 yılın 10 ayında 15 Azerbaycan askerinin şehit olduğunu belirtiyorlar, ayrıca 18 askerin de yaralandığını belirtiler. Son 10 aylık süre içerisinde Ermeniler Rusya’nın destekleri ile yaklaşık 1.300 dolayında ateşkes ihlali yaptığını söylediler. +

İşte ikiyüzlü insan hakları yine yok? Günün ikinci yarısı konuklar Terter İlçesi’nin düşmanla temas hattının yakınındaki Kapanl köyünde bulunmuşlar. Onlara eşlik eden Tartar İcra Başkanı yardımcısı Ramiz Şabanov işgalci Ermenistan ordusunun bu köye devamlı ateş altında tuttuğunu, ateş hattına yakın köylerde sivil halkın yaşadığı sorunlardan konuştu. Geçtiğimiz ay, Kurban Bayramı günü mayına basarak ölen 25 yaşındaki Elmaddin Guliyev’in ailesini ziyaret ettik. İki küçük torunu öksüz kalmış, dedesi her şeye rağmen bu iki oğlunun bunların kanını yerde bırakmayacağını, bunları sadece bunun için yetiştireceğini söylüyordu. Çatışmaların çoğu Ağdam, Füzuli, Goranboy ve Terter bölgelerinde meydana gelmiş. Kapanlı köyünde halk tarlalarını çalışamıyorlar, bir traktörcü konuşuyor; Ben akşamları çalışıyorum traktörüm ile çünkü gündüzleri silah atılıyorlar Ermeni sınırından. Hatta bazı geceleri ay ışı oldu günlerde de çalışamıyoruz. Bizler böyle kendi tarlalarımızda hatta köyde bile rahat dolaşamıyoruz. Kurban bayramında kurban kesmeye giderken yolda mayına basarak şehit olur arkasında iki öksüz çocuk kalır. Evet bu sınır boylarında insanların problemleri her yerde olduğu gibi hep aynı Rus snayperleriydi. Burada da köy halkı her yerde olduğu gibi bıktık artık bu silahlardan, dışarıdan yabancılar gelip gelip gidiyorlar amma hiçbir çözüm yok. Burada bu köyde mayınlara basanlar da çok. Yabancılar geliyorlar sözde araştırmalar yapıyorlar AGİT ve benzeri kuruluşlar ikiyüzlülüğünüz ortaya çıkmadı mı, sizlerde hiç mi vicdan yok, buraya gelenlerin raporlarını merak etmiyor değilim, amma bir sonuç yok…


30

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

+

Allahaemanet Köyü mevkii, Burası Azerbaycan-Ermenistan sınırının en kuzeyindeki noktalardan biri olan Allahaemanet Köyü mevkii, son dönemde hareketliliğin en çok görüldüğü noktalardan. Sıfır noktasını simgeleyen demir bariyerler, Azerbaycan Terkleri’nin serbestçe gidebildiği son nokta. Buraya Tüm Türk Dünyasından gelen arkadaşlar hep birlikte sınıra kadar gittik. Bu sınıra yakın Azerbaycan Türklerine ait bir de mezarlık varmış 200 metre uzaklıkta. Bu mezarlığa giderken bile insanlar vuruluyor, evet insanlar dedelerinin mezarlarını ziyaret edemiyorlar. Bu da insan haklarından sayılıyor amma kime? Bir eve gidiyoruz evin camı yok aylardan ekim yıl 2012; evet, camları yok. Silahlarla kırılmış, bıktık artık diyor bir yaşlı nine yeter yeter artık diye bağırıyordu. Eve girdik evin duvarlarında içeride kurşunların izleri net görünmektedir, evet evin içinde dışındaki duvardan daha çok kurşun yaraları var. Ev iki kat 3 oda var katta amma onlar hepsi 5 kişi arka tarafta bulunan bir odaya yerleşmişler ve o odadan çıkamıyorlar. Bunlara rağmen ben evimi bırakmam diyor, camları onlar kıracak ben takacağım diyor ve ekliyor, Ruslar Ermenistan’ı bıraktığında ne yapacaklar merak ediyor ve o günü sabırla bekliyorum diyor. Evet, bizim çocuklarımız bu Rus keskin nişancıları unutmayacaklardır bundan emin olabilirsiniz. Bu gün bu Rus keskin nişancıları, Ruslar bu tohumları bizim köyümüze serpiyorlar ya yarın…


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

31

Gence’de Nizami türbesini ziyaret Türk Dünyasının en büyük şairlerinden biri olan Nizami, 1141’de Gence’de doğdu. Asıl adı Cemaleddin Ebu Muhammed İlyas bin Yusuf’tur. Dünyada Fars şairi olarak tanıtılan Nizami kendi eserlerinde özellikle memleketi Gence’ye olan sevgisini dile getirmiştir. İlk kez Leylâ ile Mecnun’u, mesnevi şeklinde yazanlardandır. Tüm şiir Farsça yazılmıştır. Hemse (Khamse) ya da Beş mücevher (Panj Ganj) denilen eserleriyle meşhurdur. Henüz hayattayken ün kazanan Nizami en önemli eserini ‘Hamse’ adı altında topladı. Hamse’de, Nizami’nin 1177’de yazdığı ‘Sırlar Hazinesi’, 1180’de yazdığı ‘Hüsrev ve Şirin’, 1188’de yazdığı ‘Leyla ve Mecnun’, 1196’da yazdığı ‘Yedi Güzel’ ve 1197-1209 arasında yazdığı İskendername adlı mesneviler yer alır. Genceli Nizami’nin kıymetli eserleri, kendisinden sonra gelen büyük sair ve düşünürleri de etkiledi. Nizami’nin ‘Hamse’de işlediği konular, daha sonra Sadi Şirazi’nin ‘Bostan’ında, Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin ‘Mesnevi’sinde, Emir Hüsrev Dehlevi’nin ‘Hamse’sinde, Arif Erdebili’nin Ferhadname’sinde, Ali Şir Nevai ve Abdurrahman Cami’nin ‘Hamsal’larında ve Muhammed Fuzuli’nin ‘Leyla ve Mecnun’unda yeniden işlendi.


32

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Nizami eserlerinde haksızlığa nefretler yağdırdı. İnsana ve insanlığı yüksek değer verdi. Sevgi, hürriyet ve mesleği yüceltti. Vatan, toprak ve hayat gibi kavramları ilahileştirdi. Hayatın anlamını insana ve insanlığa saygıda gören mütefekkir şair Nizami, eserlerinde Türkçe’deki deyim ve atasözlerini bol miktarda kullandı. Avrupalı araştırmacılar 17’inciyüzyıldan itibaren Nizami’nin eserleriyle ilgilenmeye başladılar, önce Fransız d’Erbelo, ardından Hammer Purgştal, Nizami hakkında bilgi veren yazılar yazdı. Daha sonra V. Baher, Eduard Braun, M. Hautsta, R. Levi, Rıpka ve Arberri başta olmak üzere, birçok batılı Nizami’nin eserlerini tercüme ederek, hakkında makaleler yayımladı. Eserlerinin önemli bölümünü, dönemin akımına uygun olarak ve Şah Ahistan’ın isteği üzerine Farsça kaleme alan Nizami, İran edebiyatı üzerinde de önemli etki yaptı. Rusça’ya da eserleri tercüme edilen Nizami’yi Türk Dünyası, Mehmet Emin Resulzade’nin ‘Azerbaycan Şairi Nizami’ (Ankara-1951) adlı eseriyle tanıdı. +


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

33

Son durak GUBA şehri Türk Devletleri ve topluluklarından yazarlar Azerbaycan’ın Guba kentinde Azerbaycan’ın Guba Şehrine Bağlı Eğri köyünde Kafkas İslâm Ordusu’nun 1918 yılında şehit olan 2 Türk Askerinin anısına yaptırılan Şehitlik bulunduğunu öğrendik. Bu şehitlerin isimlerinin Hacı Sefer ve Hacı Ali olduğunu ve memleketlerinin belirtilmediği söylendi. Azerbaycan’da 1130 Türk Askerinin Şehit olduğunu bildirilmiştir. Şehitlerin anılarını yaşatmak istediklerini söylediler.

Türkler ve Yahudilere Soykırım

Bu gün de Guba toplu mezarlığı ziyaret ettik. Ayrıca burada yeni bulunan bir toplu mezarlı olduğunu buraya da SOYKIRIM MEZARLIĞI diyorlar. DTGYB Başkanı Ekber Goşalı ve Guba Gençlik-Spor İdaresi Müdürü Mustafa Nöhbalayev toplu soykırım mezarlık hakkında, genellikle 1918 yılında Ermenilerin kendi destekçilerinin yardımı ile yaptıkları soykırımlar hakkında konuk yazarları bilgilendirmişler. Mustafa Nöhbalayev iki ülke kardeşliğinin 1918’den daha öncelere dayandığını belirterek uluslararası arenada gururla Türkiye ile kardeş olduklarını ifade ettiklerini söyledi. Ağayev “Biz dünyada tek değiliz. Bizim dünyada Türkiye gibi bir kardeşimiz var’’ dedi.


34

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Türk Devletleri ve topluluklarından yazarlar 10 Kasım’da Azerbaycan’ın Guba kentindeki Soykırım Mezralığını ziyaret ettik. Buraya geldiğimizde gözlerimize inanamadık, 600 kişinin kafatasları çocuk, kadın hepsi var. İlginç olanı burada soykırıma uğrayanların Azerbaycan Türk’ü ve Yahudilerin bir arada olmalarıdır. Bunların kafataslarında çiviler var bazılarında, bazılarının başları parçalanmış ve her türlü işkence yapıldığı ortada. Buradan numuneler alınmış ve şu anda Japonya da halen araştırılıyormuş, ileride net olarak çıkacak bunların ölüm nedenleri ve kimler oldukları.

+ Azerbaycan Doğalgazı Avrupaya Ulaşacak Ayrıca şu işbirliği de çok önemli; Türkiye ve Azerbaycan tarafından işletilecek olan TANAP, Azeri doğalgazının Avrupa’ya ulaştırılmasında Türkiye’nin önemli bir istasyona ev sahipliği yapması ile gerçekleşecek. Yabancı enerji devlerinin büyük ilgi gösterdiği bu projeye İngiliz BP, Fransa Gaz de France, Almanya RWE, Avusturya OMV ile Norveç, Bulgaristan ve Macaristan’ın enerji şirketleri ortak olmak için çaba gösteriyor. Yapılan anlaşmaya göre projede Azerbaycan’ın payı % 80, Türkiye’nin payı % 20 olacak. Ortaklık başvuruları iki ülke tarafından değerlendirilip hayata geçirilebilecek. Eğer, diğer ortaklara pay verilecekse bunun Azerbaycan’ın % 80’lik payından olacağı da yapılan anlaşmada yer alıyor. Azerbaycan gazının Türkiye ve Avrupa’ya taşınması hiç kuşkusuz küresel güçlerin kontrolündeki kartellerin engellerine takılmıştı. Ancak, iki ülke arasındaki sıkı işbirliği, bunun kırılması ile sonuçlandı.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

35

Projenin hâkimlerinin Türk olması, Azerbaycan ve Türkiye petrol şirketlerinin bu işi üstlenmesi, enerji alanında atılan devrim gibi bir adım olarak görülmelidir. Buraları ziyaret eden genç yazarlar, burada gördüklerini kendi bölgelerinde ve kendilerinden sonra gelecek nesillere gerçekleri bırakacaklarının bilincindeydiler. Artık tarihten bahsederken, tozlu sayfalarda saklanan altın harflerden değil, bu harflerin oluşturduğu kelimelerden de değil, o kelimeleri fikirleştiren yepyeni bir tarihten söz etmeliyiz. Büyük ve genç potansiyeline sahip olan Türk Dünyası bizlere ayrı bir dinamik katacak ve birçok olayı daha bilinçli bir şekilde idrak etmemizde yardımcı olacaktır. Türk Dünyası Gençleri dünyanın dört bir yanından iman, bilgi, dürüstlük, cesaret ve ülkü getirip burada gerçeklerle harmanladılar bunları. Getirmiş oldukları bilgileri gerçeklerin süzgecinden geçirip, burada doğruları buldular. Sırtlarında geleceğin yükünü taşıyor muşçasına sorumlu davrandılar. Gördükleri her şeyi sorguladılar, öğrenmeye gayret ettiler ve böylece net olarak her şeyi gözleri ile gördüler, elleri ile dokundular buradan ötesi eline kalemleri alıp gördüklerini yazmak olacaktır. Türk yazarları şunu çok iyi bilmekteler ki, HAYAT NEYİ NİYE YAPACAĞIMIZI DÜŞÜNEBİLECEĞİMİZ KADAR UZUN. AMA DÜŞÜNMEDEN YAPTIKLARIMIZI TELAFİ EDEBİLECEĞİMİZ KADAR UZUN OLMAYABİLİR.


36

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Türk Dünyası’nın her yerinden gelen genç Yazarlar bu yaşananları yerinde görme imkânı buldular ve bu yönde bıkmadan, yorulmadan gecelerini gündüzlerine kattılar. Gördükleri her şeyi not ettiler ve insanlarına her bilgiyi ulaştırmaları için buraya gelen herkes çok büyük gayret gösterdiler. Burada gerçekten büyük işler yapıldığını herkes bilmelidir. Tarihten de bilindiği gibi Türk Milleti büyük işleri tarihten bu yana hep yapmıştır ve bizlerde bunu devam ettireceğiz. Yalnız zaman mekân ve metot değişebilir, dün Çanakkale’de top tüfek ve süngüyle yapılanlar bu gün burada eğitim, bilgi ve kalemle yapılıyor. Yarında neyi nasıl gerektirirse onu öyle yapacaktır. KİM NE DERSE DESİN, BÜTÜN DÜNYA BUNUN KARAKTER MESELESİ OLDUĞUNU ER YA DA GEÇ ANLAYACAKTIR. Buraya gelen yazarlar, gelecekte Türk Dünyası’na çok daha önemli katkılarda bulanacaklarını inancımız tamdır. Son olarak “İşgal altındaki Dağlık Karabağ sadece Azerbaycan’ın değil, tüm Türk Dünyasının sorunudur” Bu sorunun çözümü için bizler el ele, omuz omuza olmalı; bu uğurda Türk Dünyası olarak birbirimize kenetlenmeliyiz. Bu “Geldik, gördük, yazdık” konulu etkinliğin hazırlanmasında hedefine ulaşması için tüm Türk Dünyasını dolaşmalarını diliyor, bu etkinliğe emeği geçenleri de yürekten kutluyoruz. Burada gördüklerini not ederek yarın bölgelerine gittiğinde onları daha detaylı yazacaklarının sözünü verdiler ve böylece bu araştırmalarının da sonuna gelindi. + Ayaklarımızı geçmişin üzerine koyup, kollarımızı geleceğe doğru uzattık Görüyoruz ki yirmi yıl önce konuşulması, hatta düşünülmesi bile zor olan şeylerin bugün bütün açıklığı ile gerçekleştirdi. Burada Türk yazarları çok güzel sonuçlar çıkardılar. TÜRK DÜNYASI GENÇLERİ GELECEKLERİNİ TAYİN EDİLMESİNİ BEKLEMİYORLAR GELECEĞE YÖN VERME YARIŞINA GİRİYORLAR. Evet, akıl ve gönül kesiştiğinde hakikat meydana çıkar. Bu noktadan bir birimizin çevresinde ellerimizi sallayarak vedalaşıyor ve memleketlerimize, geriye dönüyoruz. Bu gün sınırların kalkmasından bahsedenler çoktur, fakat bizler Türk Yazarları bu işi aramızda kalplerdeki sınırları kaldırdık işte bizimde amacımız kalplere, gönüllere girmektir.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

37

Azerbaycan’da misafirliğimiz sona erdi, şahsen yıllarca okuyup sahip olamayacağım şeyleri burada gördüm öğrendim. Ayaklarımızı geçmişin üzerine koyup, kollarımızı geleceğe doğru uzattık. Bu toplantını düzenlenmesinde emeği geçen Sayın Ekber GOŞALI kardeşimize, özellikle bizlere imkân sunan Azerbaycan’ın Kahraman Milletvekili Ganira PAŞAEVA’ya ve emeği geçen herkese bir kere daha teşekkür eder ve bizlere bu fırsatı tanıdıklarından dolayı kendilerini hiçbir zaman unutmayacağımızı ve her zaman gönlümüzde olacaklarını bilmelerini istiyoruz. Azerbaycan’da İlgar kardeşimiz bizleri hava alanına kadar yine kendi arabası ile götürdü. Azerbaycan Milletvekili Ganira PAŞAEVA ve kardeşimiz Ekber GOŞALI ile birlikte bize ayrılırken şunu söylediler “KARDEŞLERİM EKSİK KALANLAR İÇİN ÖZÜR DİLERİZ, FAZLASI İÇİN TEŞEKKÜR İSTEMEYİZ”


38

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Bizlerde özür dilemek bize düşer, siz Türklüğü Türk yapan değerlerden biri olan Misafirperverliği bizden esirgemeyerek bu güzel topraklarda yaşamayı hak ettiğinizi ispatladınız. Her gün kurşunların altında bile yaşayabilen Kahraman Azerbaycan halkını kutluyor ve TÜM AZERBAYCANLI KARDEŞLERİMİZ SAĞ OLUN VE SONSUZA DEK VAR OLSUNLAR. Tanrı Azerbaycan Halkını korusun ve yüceltsin. + Silahımız olan kalemlerimizi Dağlık Karabağ için seferber ediyoruz Dağlık Karabağ probleminin dünyaya doğru bir şekilde anlatılması için silahımız olan kalemlerimizi tümünü seferber etmeye hazırız. Buradan Azerbaycan “Turist” gibi gelip gidenlere (AGİT, BM vs.) sesleniyoruz: Lütfen Azerbaycan’ı gezerken sadece bakmayın, gerçeği görün ve “insan” olarak kendinizi orada yaşayanların yerine koyarak düşünün.

Her gün tarlanıza giderken, sokakta yürürken, hatta evinizde çocuğunuza taciz ateşi açıldığını hayal edin. İnsan kalabilmiş isek bunun hayalinin bile ne kadar ıstırap verici olduğunu çok rahat anlayabiliriz. İşte o insanlar


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

39

bunu her gün değil “hayal” bizatihi yaşıyorlar. Her gün ölüp ölüp diriliyorlar. İşte burada bizim görevimiz yaşanan bu insanlık dramını dünyaya duyurmak ve bu durum biran önce düzeltilmesi için sesimizi her yere ulaştırmaya çabalamalıyız. Buradan Ermenistan`a özellikle de Rusya’ya sesleniyor, derhal işgali altındaki Azerbaycan topraklarından çekilmesi çağrısında bulunuyoruz.


40

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

KÜRESEL ADALETİ yeniden oluşturmalıyız Başta büyük Türk Dünyası’na, bütün İslâm ve Hıristiyan âlemine sesleniyoruz: Azerbaycan halkının haklı davasını görmezden gelmeyin... Gelin gerçekleri görün, “insanlık” adına destek verin. Eminim ki, bizim kalemlerimiz, bunlara hatta dünyaya ulaşacaktır yeter ki, insanlık insani duygularını kaybetmemiş olsunlar. Bugün dünya Küresel Güçlerden çok Küresel Adalete muhtaçtır. Eskiden olduğu gibi Türklerin başta olduğu KÜRESEL ADALETİ yeniden oluşturmalıyız. Azerbaycan Devleti Rusya ve Ermenistan’dan tazminat hakkını her platformda önemle dile getirmelidir. Türk Cumhuriyetleri bu konularda öncü olmalı Azebaycanı haklı davasında desteklemelidir. Türk Dünyası dünyada “adaletin tesisi” için dünya çapında stratejiler geliştirmeye başlamalıdır. Bunun için hep birlikte emek sarf etmeliyiz. Biz Balkan Türkleri ve de özellikle Bulgaristan Türkleri zalimin zulmünün ne olduğunu çok iyi biliriz. Yirminci yüzyılda bütün insanlığın karşısında alınlarımıza silah dayayarak adımızı değiştirdiler ve zorla Hıristiyan yapmaya çalıştılar. Böyle zulümler ancak ortaçağda görülmektedir. Bu nedenle Azerbaycanlı kardeşlerimizin halini anlayabilenler bizleriz ve de onlara elimizden gelen desteği esirgememeliyiz. Hepimizin yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır. Bulgaristan’da kamuoyu oluşturabiliriz ve de bunu mutlaka yapmalıyız. Azerbaycanlı kardeşlerimizin dertlerine, sevinçlerine kayıtsız kalınmamalı, Türk Dünyası ile Azerbaycan arasında köprü kurarak bu çalışmaların devamı sağlanmalıdır. Tüm Azerbaycan Türkleri Sağ olsunlar ve sonsuza dek var olun. Rafet ULUTÜRK Bulgaristan temsilcisi


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

41

TÜRK DÜNYASI KURULTAYI XI.

AZERBAYCAN nın BAKÜ ŞEHRİNDE YAPILDI Rafet ULUTÜRK Türk Dünyası’nda kültürel yakınlaşma ve bütünleşmeye hizmet gayesi ile her yıl geleneksel olarak düzenlenen Türk Dünyası Kurultayı’nın XI. si 17 -- 21. 11. 2007 tarihleri arasında Bakü- Azerbaycan da yapıldı. Dilde, fikirde ve işte birlik şiarının hayata geçirilmesi için 1500 delegenin katıldığı Türk Dünyası’nın ekonomi, sosyal ve kültürel meseleleri üzerine toplantılar düzenlendiği ve çözüm önerileri üretilmeye çalışıldığı bu kurultaya bizlerde Bulgaristan Türkleri adına Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğinin Genel Başkan Yardımcısı Nafiye Yılmaz ile birlikte katıldık. İstanbul da THY giderek arkadaşlarla görüştük ve hep birlikte uçağa bindik ve maceramız böylece başlamış oldu. Uçağın motoru çalışır ve hızlanır, motorun çalışmasından bir iz kalır kulaklarında. Pervane çalışır ve döner. Pervanenin dönmesinden bir serinlik yayılır bağrına. Hızın yavaş yavaş artığını fark edersiniz. Kımıldamalar harekete hareket uçuşa dönüşür. Uçağı ilk defa binen bir insan yükseklere çıkacağını düşünür. Yükseklik bulutlarla sınırlıdır onun için özgürlük göklerle anlatılır. Uçağı binmeden önce yaşadıkların geçer bir film şeridi gibi gözünün önünden. Ve başlarsın düşünmeye. Akşam geç saatlerde varırsın Bakü ye otelin camından baktığını hatırlarsın. İnsansız ve araçsız caddeler. Şehrin uykusu ne yamandır. Sokak lambaları can sıkıntısıdır. Yere yalnızca yere bakan lambalar. Düşündüm de Türk Dünyasının istikbali ancak böyle lambalar yüzünden körlenir. Çünkü ideallerin lambaları insanlardır. Ancak ışığı ileriye ve ufka insanların kalplerinde olan davalar bakidir. Uçak yolculuğunda bulutlar algı sisteminizdeki esrarlı yernii kaybeder. Ulaşılmaz olmalarından kaynaklanan bir hayranlığınız vardır bulutlara. Ama şimdi bulutların üzerinde hava ile dans etmiş bir şövalye olarak bulutların öyle çok yüce bir şeyler olmadığı hissine kapılırsınız. Ayrıca kuşların da istediği yöne uçabilmelerinden başka uçağa binen insanlardan daha hür olduğuna inanmazsınız artık. Uçaktan inseniz de hürriyet bıçakla kesilir gibi kesilmez trajedidir, tekrar kalkacağını bilmek teselli. Ama yinede uçaktan inmek her şey için yeni bir başlangıçtır. Dilerim uçağa yeniden binişim her şeyin bitişi olmaz. Bakü havaalanında bizleri Azerbaycanlı kardeşlerimiz karşıladılar. Bizlerden pasaportlarımızı toplayarak, bütün işlemleri bizim yerimize kendileri


42

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

yaptılar. Ve bizler için gelen otobüslere yerleştirdiler. Ve böylece otobüslere binip kalacağımız yere doğru yola çıktık. Otelde de bizleri sıcak bir karşılama bekliyormuş. Orada bulunanlar valizlerimizi bile odalara kadar taşıdılar. Odamıza yerleştikten sonra balkona çıktım. Ve o müthiş manzarada Hazar Denizine bakarak bir geçmişe döndüm bir de bu Türk gölüne niçin deniz dediklerini derin derin düşündüm? 2. gün sabah erkenden kalktık. Güneş her gün yüreği genç kalanlar için bambaşka doğar. Güneş ondan nasiplenmeyi bilenler için sonsuz bir güç kaynağıdır. Güneşin doğması yorgunlukların kader defterine devredilmesi gibidir. Bakü de bu şekilde Hazar denizin kıyısında Türk Dünyasının delegeleri doğan güneşi hep birlikte seyrettik. Sabah kahvaltısında akşamdan görüşemediğimiz arkadaşlarımızla kucaklaştık, bir gün erken geldiğimiz için bu gün Bakü şehrini gezmeye karar verdik. Gezimizi burada Azerbaycan’ın bağımsızlık savaşında şehit düşen kahramanları ziyareti ile başladık bu arada Azerbaycan’ın bağımsızlığı için hayatı boyu mücadele eden, iki büyük Lideri de ziyaret ettik. Demokrasiye geçişte Azerbaycan’ın ilk Cumhurbaşkanı seçilen merhum Ebulfez Elçibeyin ve 2.Cumhurbaşkanı merhum Haydar ALİEV’i mezarlarını ziyaret ettik, burada mezarların başında dualar okundu. Daha sonra, Kız Galasına gittiğimizde ise buradan Bakü’nün büyüleyici manzarasını izledik, anlattıklarına göre aynı yere eskiden savaş esnasında kadın ve çocukları saklıyorlarmış. İçinde kuyu var su için, her katta ufak ufak odalar var, her odada da ufak pençereleri var. Hazar’ın hemen yanında bulunmaktadır. Buraya düşman hiç bir zaman girememiş ve hiç bir yerinde de değişiklik veya yıkılma olmamış, bundan dolayı da burası hiç değişmediğinden bu


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

43

yeri bakire kıza benzetiyorlar. Buradan Bakü restoranına geçtik ve burada öyle yemeği yedik. Daha sonra akşam üstü Hazar denizinin kıyısında çok kafeteryalar var oralarda kafe çay içtik. Hazar deniz mi göl mü karar veremediğimizin sularını ve dalgalarını Bol bol seyrettik. Bütün günümüzü Bakü’yü gezmeye ayırmalarına rağmen yine de göremediğimiz birçok yer kalmıştı. 17.11.2007 Cumartesi günü saat 11.00 da Bakü’nün Gülistan Sarayında Kurultay resmen açıldı. Burada açılışı ve ilk konuşmayı ev sahibi Diaspora Bakanı Nazım İBRAHİMOV ve Abdulhalük ÇAY ile birlikte yaptılar. Kurultay, Mete Handan Atatürk’e ve bütün Türk büyüklerinin Haydar Aliyev ve Kurultay geleneğini başlatan Başbuğ Alpaslan Türkeş’in ruhuna bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kurultayın Azerbaycan’da toplanması Türk Dünyası için çok büyük bir olaydır. Bütün Türk Dünyası birleşmeye doğru gidiyor. Türk Dünyası daha da kurumsallaşarak ilişkilerini güçlendirmelidir. Biz birlik olursak kendi öz milli ideallerimizi daha kolay hayata geçirebiliriz. Birlik bizim gücümüzdür. O gün uzak değil. Sizler Azerbaycan’a sevinç getirdiniz. Hoş geldiniz Türk Devletlerinin birlik çiçekleri büyüsün, gelişsin dedi. Ardından Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı R. Tayyip Erdoğan söz aldı. “Haydar Aliyev’in ve Kurultay’ın Başbuğ Alpaslan Türkeş’i rahmet, minnet ve şükranla anarak başladı. Türk Dünyası’nın diriliş meşalesini yakabilmemiz için önünde hiçbir engel yoktur. Sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan şahlanmalıyız. Birlikte inşa edeceğimiz aydınlık bir geleceğimiz vardır. Kara Bağ en ağır meselelerimizden biridir ve kanayan yaramızdır.


44

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Bir milyon Azerbaycan Türkü vatanından sürüldüğü halde batı Dünyasından tek bir ses yoktur. Irak’taki Türkmen kardeşlerimizde aynı durumdadır. Kıbrıs Türkleri de izolasyonlara marurdur. Avrupa bu konuda samimiyet testinde sınıfta kalmıştır. Demek ki tek bir yolumuz vardır. Türkler aramızda daha sıkı bir iş ve güç birliği kurmak, kuvvetli bir dayanışmaya girmek. Çağımız dayanışma çağımızdır. Bizler birbirimizin doğal ortaklarıyız. İş birliği ve dayanışma içinde olmazsak bizi lime lime ederler. İngilizce konuşan ülkeler modelinde olduğu gibi dış politikada aramızda koordinasyon oluşturabiliriz. Dil birliğine ağırlık verelim. Kurumsallaşmaya gidelim. Ekonomik iş birliğini de sorunları çözecek mekanizmalarla geliştirelim. Bu itibarla Türk dili konuşan ülkeler zirvesinin daimi bir sekretaryasını kurmayı öneriyorum. Gündemi belirlenen değil, gündemi belirleyen bir topluluk olmalıyız. Lider ülke böyle olunur.Avrasya’nın zenginlikleri konusunda rekabet yerine iş birliği yaparsak Dünya Türklerin yararına olur.Bu konuda Türkiye ile Azerbaycandaki ilişkiler örnek sayılacak düzeydedir.Bakü-Tiflis-Ceyhan projesi hayata geçirildi. Bakü-Tiflis-Kars demir yolu projesinin de hayata geçirilmesi için çalışmalar devam ediyor. Bu projeleri bütün kardeş halklara kadar yaymamız gerekiyor.” KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’da “En güneydeki Türk Devletinden Türk Dünyasına selam diye başladığı konuşmasında Kıbrıs meselesini anlattı. Ve Karabağ’daki Türklerin acısını en iyi biz anlarız. Çünkü bizde göçe mağruz kaldık. Kıbrıslı Türkler dimdik ayaktadır. Teslim olmak niyeti yoktur. Türk Dünyası birleştikçe koordine oldukça meydana gelecek güç bize de yansıyacak ve sorunlarımız çözümünde en önemli destek olacaktır.” Dedi. Ardından Kırgızistan, Kazakistan ve Türkmenistan’dan katılanlar da kısa birer konuşma yaptılar.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

45

Kurultaya bu yıl Türkmenistan da yıllardan sonra ilk defa resmi temsilci gönderdi. Ve Cenab Hıdır Sapar Bayef, Türk Dünyasının birliğini desteklediğini söyledi. Konuşmalardan sonra devlet başkanları ve Türk Dünyası’ndan gelen heyet başkanları sırasıyla demir dövme merasimine katıldılar. Bu arada Bayrampaşa Belediye Başkanı Hüseyin Bürge ile görüştük ve Balkanlardan gelenler ile bir hatıra fotoğrafı çektirdik. Herkes bol bol fotograf çektirdi. Azerbaycan’ın Genç Milletvekili Ganira Paşaeva bizi akşam yemeğine davet etti. Yemeğe Bulgaristan Türkleri adına Nafiye Topalova ile birlikte katıldık. Burada Afganistan, Macaristan, ABD Türkleri, Irak Türkmen Cephesi’nin Başkanı Dr. Sadettin Ergeç ekibi ile birlikte ve Azerbaycanlı arkadaşlar vardı. Burada güzel bir sohbet oldu.Heyet Başkanları kısa birer konuşma yaptı. Kendi bölgelerindeki problemleri anlattı. Ve geleceğe yönelik görüşlerini belirttiler.Sayın milletvekilimizi bu sıcak ortamdan ve bizlere verdiği önemden dolayı çok çok teşekkür ediyor ve başarılı çalışmalarının devamını diliyoruz. Sayın vekilimizin sıcaklığı ve Azerbaycan davasına sahip çıkması bizleri kıskandırdı. Bizlerde bunlar eksik olduğu için mi, bilemiyorum? Her şeye rağmen Rafet ULUTÜRK ile Vekilimiz birlikte bir birlerine öyle kaynaştılar ki, Bulgaristan’da bir Türkçe okul yaptırılması için Sayın Milletvekilimiz Bulgaristan ile ilgili bu okul eksikliğini bizlere yardımcı olabilieceklerini belirttiler. 1960 yıllarında öğretmenlerimizin sizlere yapmış olduğu desteğin devamını da bizler getirelim dedi.


46

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

(1960 yıllarında Azerbaycan’dan Bulgaristan’a öğretmen gönderiliyor Komünizmi yaymaları için, fakat 5-8 yıl içerisinde onları geriye gönderiliyorlar. Nedenleri de Türkçülük yaptıklarından dolayıdır.) Ayrılışta da hepimizden sık sık görüşelim, bir birimimizi hiç unutmayalım. Eksik kalanlar için özür dilerim dedi. ULUTÜRK’te biz Azerbaycan’da her şeyi unutabiliriz amma sizleri unutmamız mümkün değildir. Çünkü burada bizlere değer veren sizler oldunuz ve misafirperverliğinizi bizlerden esirgemeyerek bu güzel topraklarda bizleri karşıladınız sahip çıktınız. Bu topraklarda Azerbaycan Türklüğünü yaşattığınız için biz sizlere teşekkür ediyoruz dedi. … 3.günü komisyon çalışmaları başladı. Heyet Başkanları bulundukları yerdeki Türklerin hali hakkında ayrıntılı bilgiler sundular. Biz bunların hepsini Türk Dünyasının geleceğinin yolunu çizdiklerine inanıyoruz. Raporlar komisyon Başkanları tarafından tekrar okundu ve oya sunuldu ve oybirliği ile kabul edildi. Her şey en ince noktalarına kadar gözden geçirildi halde itirazı olanların itirazları dinlendi. Bütün bu işlemler sabırla tekrarlandı ve akşama kadar sürdü. Komisyonlardan çıkan sonuçları bir daha tüm delegelere okunup ve oylarına sunuldu. Sonuç bildirisinde yer alacak olanlar değerlendirildi ve hep birlikte bunları tekrar oylamaya sunularak karara bağlandı. Akşama doğru bütün komisyon kararlarına son şekilleri verildi. Bu komisyonlarda büyük işler yapıldığını herkesin bilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Bunu bu gün anlayamayanlar yarın torunları bunu anlayacaklardır.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

47

ZATEN TÜRK MİLLETİ BÜYÜK İŞLERİ TARİHTEN BU YANA HEP YAPMIŞTIR VE DE YAPMAYA DEVAM EDECEKTİR. YALNIZ ZAMAN MEKÂN VE METOT DEĞİŞEBİLİR. DÜN ÇANAKKALE’DE TOP, TÜFEK VE SÜNGÜYLE YAPILANLAR BU GÜN BURADA EĞİTİM, BİLGİ VE İLETİŞİMLE YAPILIYOR. YARINDA BURADA BULUNAN TÜRK GENÇLERİ NEYİ GEREKTİRİR İSE ONU ÖYLE YAPACAKTIR. KİM NE DERSE DESİN BÜTÜN DÜNYA BUNUN KARAKTER MESELESİ OLDUĞUNU ER YA DA GEÇ ANLAYACAKTIR. Buradan da akşam yemeğine geçtik. Daha sonra saat 22.00 da DTGB nin gençleri bir araya geldik. Aramızda fırsatı değerlendirerek bir toplantı yapalım dedik. Buradan da Sayın Milletvekilimiz ve Yürütme Kurulu Başkanımız Ekrem Abdullayev DTGB Başkanlar toplantısının Azerbaycan’da yapılması için yetki verdik. Nisan 2008 de yapılması kararlaştırıldı. Böylece her fırsatı Türk Dünyasının delegeleri kullanmış oldular. 4. Gün Kurultayın son günü 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in katılımıyla renklendi. Demirel’in gerek başbakanlığında gerek cumhurbaşkanlığında kurultayı himayesine alması, unutulmuş değil. Demirel konuşmasında Kurultayın mimarı Alpaslan Türkeş’i rahmetle andı. Divani Lugat’a göre Türk adını Tanrı vermiştir. Bu çınarın dalları 1990’dan sonra yine yeşermiştir. Burada hepiniz bu koca çınarın dalları, yapraklarısınız. dedi.


48

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Komisyonlarda alınan kararlar tekrar okunuldu. Kurultayın kapanış konuşmaları ise Sayın Abdülhaluk Çay ile Azerbaycan’ın Diyaspora bakanı Nazım İbrahimof tarafından yapıldı. Sayın Çay buradaki konuşmasında da Türk coğrafyasının geniş bir alana yayıldığını işaret ederek nerede bir Türk yaşıyorsa bizim onunla orayla ilgilenmemiz görevimizdir. Başka ülkelerde yaşayan Türklerin, o ülkeleriyle aramızdaki dostluk köprülerini oluşturacağına inanıyoruz. TRT’nin ortak Türk televizyonu kurulmasını da değinen sayın Çay TRT Türk kanalının yeni adla yayınlanması düşüncesinin de kabul gördüğünü kaydetti. Ayrıca söz konusu sekreterliğin kurulması konusunda T.C.Başbakanı R.TErdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham ALİEV in ortak karara vardıklarını kaydetti. Türk Deletleri Parlamenter Meclisinin oluşturulması ile ilgili kararlar kabul edildi. Çok yakında bu kararların hayata geçirilmesi amacıyla görüşmelere başlanacağını ümit ediyoruz dedi. Diaspora Bakanı Nazım İbrahimof’da kurultay çalışmalarında 1915 olayları ve Ermeni idaalarına yönelik karar ve çağrıların gerek sonuç bildirisinde gerekse ayrı hazırlanan bir ortak bildiride yer aldığını anımsatarak, bu konun sadece Türkiye’nin değil Azerbaycan ve Türk Dünyası için tehdit ve tehlike anlamı taşıdığını kaydetti. Kasım 2007’de Bakü’de yapılan Kurultaya Azerbaycan ve Türkiyenin yanı sıra Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Moğalistan, Rusya Federasyonu içeri-


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

49


50

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

sinde yer alan Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan Altay, Saha, Yakutistan, Hakasya, Dağıstan, Balkar, Ahıska Türkleri Balkanlardan Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, Makedonya, Kosova Türkleri, Gagauz, Kırım, KKTC, İran, Irak, ABD, Almanya, Avustralya, Belçika, Fransa, İsviçre, Macaristan gibi çeşitli ülkelerden Türk Teşkilatları temsilcileri katıldı. İşte gördüğünüz gibi T.C.Başbakanının Sn.R.T.ERDOĞAN ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham ALİEV’İN sayesinde ilk defa Türk Dünyası kurumlaşmaya yönelik ilk adımı atmış bulunmaktadır. Bundan sonra Türk Dünyası yükselişe geçecektir. Biz Türkler Devletsiz yaşayamayız. Dünya devlet kurmayı bizden öğrenmiştir. Ancak artık Türk gibi başla Türk gibi bitir dedirtmeliyiz. Artık doğru tarihi yazmak gerekir. Binlerce film yaparak Türk tarihini Dünyaya göstermemiz gerekir. Bedenleri ruhları galebe çalanlar asla büyük işler başaramazlar, ruhlar bedene galebe çalmalıdır. Birde şahsınıza yapılan zulmü affedeniz ki zalim olmayın. Fakat devletinize veya milletinize yapılan zulmü hiçbir zaman asla ve asla affetmeyiniz. Yaşadığınız her gün bu fatura-


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

51

yı ödetmekle hükümlü olduğunuzu unutmamalısınız. Muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur.

Rafet ULUTÜRK’ün Konuşma metni Sayın Cumhurbaşkanlarım, Değerli Bakanlar, Milletvekilleri ve STK yöneticileri Sayın Başbakanım, sayın bakanlar, değerli misafirler ve basın mensupları. Bu toplantıyı düzenleyen, Türk Dünyasının liderlerini bir araya getiren TC Dış Türkler ile ilgili Devlet Bakanı Sayın Abdulhaluk Çay’a organizasyon komitesine, ayrıca Sayın İlhan Aliyev’in şahsi gayretlerine Bulgaristan Türkleri adına teşekkür ederim. Sayın konuklar, hepinize konuksever ve güler yüzlü Bulgaristan Türklerinden özellikle de Deliorman, Dobruca, Rila ve Podop gençleinden kucak dolusu sevgi ve selamlar getirdim. Türk Dünyası’nın geleceği ile ilgili önemli kararların alınacağına ümit ettiğim bu toplantının Dünya Türklerine hayırlı, uğurlu olmasını dilerim. Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, Türk Dünyası birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğinde Dünya dengelerini tamamen değiştirecek yeni bir siyasi ve iktisadi güç ortaya çıkacağına ve dünya tarihini derinden etkileyeceğine can-ı gönülden inanmaktayım. Değerli Türk Büyükleri, hiçbir Millete nasip olmayan Büyük bir Tarihe sahip, hasımlarımızın bile hayranlıkla baktığı bu engin Tarihimiz hareket noktamız olmalıdır. Öncelikle, zengin ve hayranlık uyandıran tarihimizi çok iyi öğrenmeli ve öretmeliyiz. Tarihimizi bir avunma kaynağı olarak değil, Mutlu ve muhteşem geleceğe giden bir basamak olarak ele almalıyız. Geçmişteki başarı ve başarısızlıklarımızdan ders çıkartmalı ve adımlarımızı ona göre atmalıyız. Bundan 10 yıl kadar önce Dünya Türk Gençler Birliğinin Kazakistan Kurultayında Türk Dünyasının gelişmesi ve güçlenmesi için Gümrük Birliği, Ortak Merkez Bankası ve Ortak Alfabe geliştirilmesi önerisinde bulunmuş ve orta öğretim dersleri arasına tüm Türk dillerinin öğrenilmesini sağlayacak şekilde bir ders programı oluşturulması yönünde çalışmaların yapılması üzerinde durmuştuk. Bugün, Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün ifade ettiği gibi Türk Dünyası devletleri arasında vizelerin kaldırılması, mal ve hizmetlerin serbestçe dolaşımı, Gümrük Birliğinin sağlanması zamanı gelmiştir ve bir


52

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

an önce bu hedefe yönelik çalışmalara hızlıca geçilmelidir. Türk Dünyası ülkelerindeki doğal kaynaklarıyla tecrübe ve teşebbüs gücü birleşince dünya ekonomisindeki ve siyasi alandaki dengeler lehimize değişecektir. Bu toplantılar atılacak adımlar konusunda bir fikir jimnastiği olduğundan sık sık tekrarlanması faydalı olacaktır. Türk Dünyasının birliği Biz Balkan Türklerini de olumlu olarak etkileyecektir. Yeryüzünde hiçbir güç birleşmiş veya birlikte hareket eden, Türk Dünyasına karşı koyamaz. Hatırlayacağınız gibi bundan bir kaç yıl kadar önce Almanya Güneydoğu’da PKK’ya kullanıldığı gerekçesiyle Türkiye’ye silah ambargosu uygulamıştı. Sayın Nazarbayev’in Almanya’ya gerçekleştirdiği ziyarette Almanlara: “Bizimle iş yapmak istiyorsanız Türkiye ile iyi geçinin.” demişti ve kısa süre de ambargo kalkmıştı. Bu olay bize Türk Dünyasının gücünü göstermek için yeterlidir. Ancak bu haber Türkiye’deki gazetelerde maalesef yeterince yer almadı. Bunları önlemek için medyalarımıza önemli bir görev düşmektedir. İşte tüm bunların gerçekleşe bilmesi için kurumlar bazında bir çalışmanın başlatılması gerektiği kanaatindeyiz. Şu anda Türk Dünyasında bir koordinasyon eksikliği göze çarpmaktadır. Bu dağınıklık ancak gerekli kurum ve kuruluşların oluşması ile ortadan kaldırılabilecektir. Merkezi bir Türk Dünyası sekreteyası kurularak Koordinasyonlu çalışmalara derhal başlanması zaruridir. Sözlerimi noktalarken, daha müreffeh, güçlü, birlik ve bütünlük içerisinde hareket eden bir Türk Dünyası kurulması yönünde Sayın Büyüklerimizin gerekli çalışmaları titizlikle yürüteceklerini hiç kuşku duymamaktayım. Bu itibarla Sayın Büyüklerimize şükranlarımızı arz eder bu Kurultayımızın Dünya Türklerine hayırlara vesile olmasını dilerim. Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği Rafet ULUTÜRK


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

53


54

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Türkiye Azerbaycan Dernekleri Federasyonu

Genel Başkanı Bilal Dündar

Türkiye İstanbul A zerbaycan Başkonsolos

M.Hacıyevin Beyoğlu


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

55

Azerbaycan 2000

VIII.Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı

X . Kurultay – BAKÜ 2000 yılı

DTGB Azerbaycan Başkenti Bakü’de yapılan Kurultay Türk Dünyası Gençlik Günleri 4 -11 Eylül 2000 günlerinde Türk Dünyası gençleri Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de dostluk ve işbirliği günlerinde buluştu. Törenler DTGB tarafından örgütlendi. Buluşma çok başarılı gerçekleşti. “Dilde, Fikirde ve İşte Birlik” – bu defa 25 devletten 180 genç delegeyi toplandı. Balkan ülkeleri Türk gençlik heyetleri önce Ankara’da Türk Ocaklarında toplanıp istişarelerde bulundu ve ardından Bakü’ye beraber uçtuk. Uçaktan inip yere basmak her zaman yeni bir başlangıçtır. Bakü havası. Azerbaycan coşkusu. Kardeş ülke. Ve kucak dolusu çiçekler. Güler yüzlü gençler. Sıcak bir kucaklaşma! Çiçek demetleri kadar güzel bir beraberlik, dava ve ufuk ortaklığı…! Şiirsel bir ortam! “Zagruba Gençlik” adlı masalsı bir yerdeyiz. Yeşillikler, Hazar suları, bizi selamlayan dalgalar, sıcak bakışlı gençler. Özel ilgili. Oteldeyiz. Hazar odamın içinde… Bakü’den 25 kilometre uzakta bir harikalar diyarı. Balkondayım, alın, morun, kırmızı ve sarının dalgalandığı bin bir çiçekli güzellikler denizi ve hepimizi selamlayan martıların Hazar dalgacıklarıyla oynayışı. Gece erişen arkadaşlarımızla bahçe kahvaltısında kaynaşıyoruz. Büyük bir organizasyon olduğu ilk günden belli oldu. İlk günümüzü Türklük incisi Bakü’ye ayırdık. Gezimize Azerbaycan’ın bağımsızlık savaşında şehit düşen kahramanlara saygı ziyareti ile başladık. Demokratik Azerbaycan’ın ilk Cumhurbaşkanı merhum Ebulfez Elçibey’in kabrini ziyaret ettik. Dualar okundu. Mezar taşı ve önderin fotoğrafı öpüldü. Evinde başsağlığı diledik. Kayıp büyük. Ailenin yarası tazeydi. Evin önündeki büyük çadırda 40 gün sürecek matemde verilen yemeğe katılmak bizlere de nasip oldu. Ardından Başbakanlıkta bazı bakanları ziyaret ettik. Demokratik Azerbaycan’ın yarınlarından ilgilendik. Türk Dünyası’nda deniz içinde kurulacak ilk arabasız, bacasız, gürültüsüz bisikletli ve tamamen elektronik, uzaktan kumandalı bir yaşam müjdeleyen projelerle tanıştık. Her dili bir dünya dili, her kültürü dünya kültüründe bir özellik ve bu çalışmalarda genç nesle düşen ödevler üstüne bilgilendik. Öğleden sonra çok muazzam bir gençlik semti olan, Türkçe, Rusça ve İngilizce eğitim veren, Genç Türk beyinleri şarj eden Bakü Devlet Üniversitesi’nde bulunduk. Burada okuyan Bulgaristanlı öğrenci olup olmadığını sordum. 21. Yüzyılı kuracak genç dimağ yetiştirilen çok kocaman bir merkez olan üniversite gurur verici bir hamle üstlenmiş, birlik ve beraberlik ruhuyla okuyan ve gelişen, Dünya Türk Gençlik Birliğine kadro veren, Türk dünyasını ileri taşıyan çok önemli bir


56

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

ELÇİBEYİN EVİNDE eğitim kurumu olabilmiştir. Eski şehirdeyiz. Balkonlu evlerle camiler iç içe. Burada Selçuklu sultanı Murat tarafından 12. yy.’ın birinci yarısında kurulan Kız Kulesi’ndeyiz. Oğuz boylarının Malazgirt yolculuğunun önemli bir durağıdır burası, silindir biçiminde, düşmana kalkan olarak dikilmiş, etrafında hamamlar, dükkânlar, alış veriş merkezi, Azerbaycan kadınının el emeğinin satıldığı tezgâhlar. Kale Hazarla soluyor. Çok gururlu bir duruşu var. Düşman içine hiç girememiş. Bu yüzden olacak, burası hiç değişmemiş ve rehberin anlatımında bir bakire kıza benzetiliyor. Programımız çok yüklü. Bilgi alma amaçlı Azerbaycan Türk İş Adamlarının TÜSİAB Cemiyetini (Türk sanayici işadamları beyneler halk cemiyeti) ziyaret ediyoruz. Genel Sekreter Ekrem DURAN tarafından karşılandık. TÜSİAB’ı anlattı. 1994’te kurulmuş. Amaçları Türk Sanayici ve İş Adamlarının Azerbaycan’a yatırım yapmalarını sağlamak. Azerbaycan’da 1300 civarında İş Adamı var. Faaliyet alanları %25 gıda, %22 inşaat, %14 nakliyat, %11 tekstil ve %14 değişik. TÜSİAB bünyesinde 30.000 kişi istihdam ediliyor. Toplam yatırım miktarı 1,5 milyar US Dolar ve bu rakamla petrol dışı yatırımda birinci sırada olunuyor. TÜSİAB Genel Sekreteri konuşmasında, bütün dünyadan gelen delegelere çalışmalarında başarılar diledikten sonra en iyi temennilerde bulundu. Türk Divan şairi Fuzuli’nin anıtına uğradım. “Leyla ile Mecnun” sanki mutlu kavuşmuşlar gibi gururlu. Fakat bu gurur belki de onun Türk sanatını opera sahnesine taşımış olmasından kaynaklanıyor. Önemli olan Arapça ve Farsça içinde süzdüğü Türkçemizle Divan yaratmasıdır. Bizi dünya edebiyatına taşıyanların yattığı yer nur olsun. Bakü’nün en önemli sahnelerinden biri tiyatro binasıdır. 6.Eylül 2000’de biz de Kurultayımızı resmen açıldı. İlk konuşmayı ev sahibi sıfatıyla Milli Şura Başkanı Ekrem Abdullayev yaptı. Bizi kutladı ve başarılar diledi. DTGB Genel Başkanı Yakup Deliomeroğlu rapor sundu. O, DTGB Türk Dünyası’nın çeşitli bölgelerinde Kurultaylar düzenleyebilen tek teşkilattır dedi. 21. yy.’la girerken X. Kurultayın Türklüğün eşiği ve beşiği


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

57

Azerbaycan’da toplanması çok anlamlı olduğunu belirtti. Bizler dostluk ve sevgi hareketiyiz. Bizler tarih boyunca kendi kültürümüzün kıymetini pek bilmedik. Şimdi Türk ülkeleri istiklallerine kavuşuyor. İstiklalin korunması istikbalin korunmasına milli ve manevi güçlerin kuvvetlenmesine bağılıdır vurgulaması yaptı. Azerbaycan Gençlik Bakanı konuşmasında “Bakü özünün en şerefli günlerini yaşıyor. Kurultay Türk Gençlerinin aralarındaki birliği kuvvetlendirecektir” dedi. Türkiye Cumhuriyeti Azerbaycan Büyük Elçisi E.Tezcan söz aldı ve “Biz Türkler devletsiz yaşayamayız, dünya devlet kurmayı bizlerden öğrenmiştir, ancak artık Türk gibi başlayıp Türk gibi bitir dedirtmeliyiz.” Dedikten sonra, “Dünyada yalnız kendi Milletin için çalışmanın faydası yoktur. Bütün insanları esas almalıyız. Telefonda sesimizi duyurmamız için karşı tarafın da telefonu açması gerekir. BAKINIZ BİR ÇAĞRI ÜZERİNE VATİKANDA BİR MİLYON HRİSTİYAN GENCİ TOPLANABİLDİ. Bizlerde bu tür organizasyonlar yapmalıyız. Bundan böyle doğru tarihi yazmak lazım, binlerce film yaparak, Türk tarihini dünyaya göstermemiz lazım. Her şey sabır işidir, benim sizlere gençlere üç tavsiyem olacak” dedi. 1 . Hedeflerinizin sonu olmayacak; 2 . Ağır şartlar karşısında yanıp yakılmayacaksınız; 3 . Mükafat kesinlikle beklemeyeceksiniz. Bedenleri ruhlara galebe çalanlar, asla büyük işler başaramazlar. Ruhlar bedenlere galebe çalmalıdır. Birde, şahsınıza yapılan zulmü affedin ki, zalim olmayasınız. Fakat Devletinize veya Milletinize yapılan zulmü hiç bir zaman asla ve asla affetmeyiniz. Muhtaç oldunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur, diyerek sözünü bitirdi. Türk Ocakları’nın mesajını Türkan HACAROĞLU okudu. Prof. Dr. Celal Bey Türk Ocakları icra heyeti adına bir konuşma yaptı. DTGB Yürütme Kurulu Başkanı Oruç Kavuncu, Kurultaya katılan Azerbaycan Milletvekilleri ve Türk Dünyasının her köşesinden gelen Gençlik Heyet Başkanları kendi bölgelerimdeki problemleri anlattılar. Konuşmalar genel olarak eğitim, ekonomi, kültür ve siyaset üzerineydi. Konuşmaları dinlerken bazen gözlerimiz yaşardı, bazen sevindik bazen de göğsümüz kabardı. Bizler bu konuşmaların hepsini Türk dünyasının umutlu geleceğine uzanan eller olarak görmekteyiz. Şahsen bu toplantılarda Dünya Türklerinin durumu hakkında birçok şey öğrenme imkânı buldum. İNSANLAR İÇİN ÖĞRENMENİN BAŞI OLAN SONU OLMAYAN BİR UĞRAŞ OLDUĞUNU BİR KEZ DAHA İDRAK ETTİM.


58

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

59

Azerbaycan’da X. Kurultay’da Rafet ULUTRÜK’ÜN Konuşması Sayın Başkan, Sayın Bakanlar, Değerli Milletvekilleri, kıymetli Misafirler! Türk Dünyası coğrafyasının dört bir yanında bizleri takip eden değerli basın mensupları! Muhterem dava arkadaşlarım. Her şeyden önce burada bu Kurultayı düzenleyen arkadaşlarımıza ve emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Muhterem delegeler, sayın davetliler! Hayatını Türk Dünyası birliğine, Azerbaycan halkının bağımsızlık ve özgürlük davasına adayan büyük öncü Elçibey’inin doğup büyüdüğü vatanı Azerbaycan’ın bağımsızlına adamış, fikir ve devlet adamı Ebulfez Elçibeyin zamanından önce kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Bağımsızlığa kavuşturduğu Azerbaycan’ın seçilen ilk CUMHURBAŞKANI, ne tesadüftür ki, çok sevdiği Türkiye’de hayata gözlerini yumdu. Elçibeyin yerinin doldurulması zor olacak, ancak biz Türk Dünyası Gençleri onun yürümüş olduğu yoldan yürüyerek yokluğunu bir nebze doldurmaya çalışacağız. Kendisine ALLAHTAN rahmet, bütün Türk Dünyasına da baş salığı diliyorum. Muhterem arkadaşlar, yaslı olduğumuz şu günlerde onuncu Türk Dünyası Gençlik Birliği Kurultayını gerçekleştirmenin gururu içindeyiz. Eminim ki, tarih bize Türk Dünyası Birliğinin temel taşlarını atma görevini yüklemiş bulunmaktadır. Bu görevi başarı ile tamamlayarak, gelecek nesillere bağımsız ve bütünlük içinde bir Türk Dünyası devredeceğiz. Omuzlarımızdaki ağar yükün idrakindeyiz. Muhakkak ki, eskiden olduğu gibi gelecekte de önümüze aşılması güç engeller çıkacak. Ancak biz hiç bir engelden yılmayacağız. Seller gibi önümüze çıkan engelleri çiğneyip aşacağız. Bu gün Türk Dünyası’nın birçok yerinde olduğu gibi, büyüdüğüm ve yaşadığım Bulgaristan’da da Türkler büyük problemler ile karşı karşıyadırlar. Bildiğimiz gibi Balkanların en önemli meselelerinden birisi etnik temizlik veya soykırımdır. Hepiniz Bosna, Kosova v.s. bölgelerde soykırım ve etnik temizlik politikaları trajedisine şahitsiniz. Ancak etnik temizlik Bulgaristan’da bir asır sürdü, halen de sinsice devam etmektedir. Soykırım üzerinde çok istişareler yapıldı, birçok kitap yazıldı.


60

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Nazi Almanya’sında Yahudilerin başına gelenler, Birleşik Amerika’da çıkan 360 soykırım kitabında anlatıldı, onlarca film çekildi. Amaç dünyayı uyarmak, yinelemesini önlemekti. Fakat Soğuk Savaş yıllarında sözde sosyalist, sözde hümanist ideolojiler, Bulgaristan Pomaklarına, biz Bulgaristan Türklerinin eritilerek asimile edilmemizi amaçlayan soykırıma ses yükseltmedi. İnsanı bir kimlik, bir kişilik, ulusal veya etnik bir benlik olarak yok etmenin de bin türü olduğunu gördük. Ve bu vahşetin hiçbir uluslararası antlaşmada ya da ulusal yasada kapsamlı tarif bulmadığını biliyoruz. 1984 -1989 Bulgaristan Türklerinin başına gelen trajik olyların çok ağır olduğunu gören Azerbaycan halkının büyük önderi Haydar Aliev bize çok yardım etmeye çalıştı. O, Bulgaristan’da Türklere ilk ağır saldırıların başladığı Aralık 1984’te olayı hemen Sovyetler Birliği Komünist Partisi Politik Bürosuna iletti. SBKP Merkez Komitesi Politik Bürosu bizim meselemiz için, Aliev’in ısrarı üzerine özel oturuma toplandı. Diktatör Jivkov’a müdahale etmesi için Mihail Gorbaçov’a çok baskı yaptı. Onun yardımıyla varılan genel kanatta şu sonun varıldı: “Jivkov deli mi ne! Bize ‘sen Rus değilsin deyip başka millete geçirmek gibi bir şey bu adamın yaptığı. Dünyada bunun eşi yok. ‘ şeklinde olmuştur. Haydar Aliev Politik Büro toplantısında aynı şekilde konuşma yaptı. Aliev Politik Büroda yarattığı havan yararlanarak bizimle dayanışıyor Jivkov’u kınıyor ve durdurmak istiyordu. Ama M. Gorbçov özel tedbir alınmasına karşı çıktı. Gorbaçov bu toplantıda “Biz Bulgaristan’ının işine karışamayız!” demesinden sonra Aliev yeniden söz aldı ve bizi şöyle desteklemişti: “Başka ülkelerin iç işlerine karışıyoruz da, mesela Afganistan ve Çekoslovakya’nın, neden bu konuda Bulgaristan’ın iç işlerine karışamıyoruz ya!” Gorbaçov ve ekibi güya işe karışmadı, ama gizlice Jivkov’u desteklediler, bunu Slav kardeşliği adına yaptılar. Tartışma gece geç saatlere kadar sürdü. Aliev onlara Gustav Husak’ı Moskova’ya davet edip, istifa etmesini istediklerini hatırlatmıştı.” Biz Azerbaycan önderinin bu büyük yardımlarını asa unutmayacağız. O bizim için şöyle demiştir: “Bulgaristan Türkleri genellikle tarımda, kır işlerinde çalışan, iş sever, cesur, korkmaz ve milliyetçidirler. Bulgaristan halkıyla hiçbir problemleri olmamıştır. Çok iyi anlaşırlar. Onların başına bela kesilenler idareciler ve milliyetçi sapıklardır.” Bu, Türk dünyasındaki parlak dayanışma örneklerinden biridir. Ebediyen minnettarız. Uluslararası hukukta 3 tür soy kırım tanımlanmıştır. 1. Fiziki 2. Kültürel 3. Ekonomik. Bulgaristan’da bunların hepsi denendi. Denenmeler devam etmektedir. Jivkov döneminde önce fiziki daha sonrada kültürel soykırımdan geçildi. 1972 - 73 yıllarında isim ve din değiştirme; 1984- 89 yılında isim ve Türk Müslüman kimliği değiştir-


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

61

me zulmünü bilmeyen yoktur. İnsanları kitle göçüne zorlamak da ayrı bir soykırım biçimidir. Bizim başımız gelenler kültürel soykırım girişimlerinin dünyada en göze çarpan örnekleridir. Ancak bu konuşmamda somut örnekler üzerinde fazla durmayacağım. 1989 yılında Jivkov iktidarına son verilmesinden sonra Bulgaristan’da etnik temizlik ve soykırımın duracağı bekleniyordu, ancak durmak bir yana ekonomik soy kırım hat safhaya ulaşmış bulunmaktadır. Siyasi baskılarla elde edilemeyen nihai hedefe ekonomik çaresizlik yaratılarak ulaşılmaya çalışılıyor. Bulgaristan böyle işsizlik ve sefalet görmemiştir. Nüfus ülkeyi yoğun bir şekilde terk ediyor. 1990’dan sonra Türklerin yaşadığı bölgelerde yatırım yapılmadığı gibi yapılmaya çalışan yatırımlarda kasıtlı engeller ile karşı karşıya kalınmış ve yapılamamıştır. Ayni şekilde hükümetlerde Türklerin yaşadığı bölgelere ayrılan ödenekleri mümkün olduğunca kısıtlamaya gitmekte, yatırımlara da destek verilmemektedir, hatta engellenmektedir. Vatandaşı işsiz, aç ve gelirsiz bırakmak sessiz sedasız yürütülen bir ekonomik soy kırımdır. Bu gün Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerde ahali açlık ile boğuşmaktadır, bu nedenle çareyi Türkiye ye göç etmekte bulmaktadır. 1989 yılında 350.000 civarında insan Türkiye ye göç etmiştir. Bu göç Jivkov’ un zorunlu göç ile etnik temizlik uygulamasının neticesidir. Ancak 1990 - 2000 yılları arasında 1.000.000’nun üzerinde insanımız Bulgaristan’ı terk etmek zorunda kalmıştır. Ekonomik hayat devletin desteklediği ve gizli servis elemanlarının oluşturduğu mafyanın eline geçmiştir. Ekonomide Türklere yer verilmemesi için her türlü engellemeler yapılmış ve de yapılmaya devam etmektedir. Böylece Türk nüfusu ekonomik hayattan dışlanmış ve yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmıştır. İş isteyenlere ancak Bulgar isimleri ile çalışma izni verilmiştir. Bu nedenle birçok insan kendi öz adını almaktan bile çekinmiştir. Çünkü bu dünyada açlığa herkes yenik düşer, bunu da herkes çok iyi bilmektedir. Vakıf mallarının verilmesinde de her tür Bizans oyunu oynanmış ve vakıflara tahsisi engellenmiştir. Kiliseler mahkemeye başvurmadan beyanname ile mallarına kavuşur iken Türk vakıfları mallarına sahip olabilmek için her halükarda mahkemeye başvurmak zorundadırlar. Vakıf mallarının yağmalanmasına göz yumulmuş, desteklenmiştir. Bulgaristan’ın bu icraatları bizim dilimizde ekonomik soykırımdan başka bir şey değildir. Böyle devam ederse Bulgaristan etnik temizliği yakın bir gelecekte tamamlanmış olur. Bu nedenle etnik temizlik konusunda Balkan ülkelerinden en başarılı olanı Bulgaristan’dır diyebiliriz. Ülkede 1.500.000 Türk nüfusu kovmayı başarmış hiç bir eleştiriye de maruz kalmamıştır. İlginç olanı da Balkanlarda


62

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

etnik meselelerin çözümünde Bulgaristan örneği furyasını başlatmış, “yavuz hırsız” misali kendisini temize çıkarmaya çalışmıştır. Daha da ilginç olanı Hak ve Özgürlük Hareketinin etnik sorunların çözümünde Bulgar Örneğine sahip çıkması olmuştur. Totaliter etnik zulüm ve asimile etme siyaseti sözde demokrasi koşullarında dil, kültür ve din haklarını tamamen vermemek ya da kısıtlı tutma engellemeleriyle “Bulgar Etnik Modeli” şeklini aldı. HÖH partisi bu siyaset çizgisini toplumu bölme ve Türkleri, Pomakları ve Çingeneleri kapsüle etme ve kör oy makinası haline getirme sinsiliğine oyuncak etti. Acaba HÖH’ ün yöneticileri etnik meselelerin çözümünü Türkiye’ye göçe zorlamakta da görüyorlar. Acaba bu göçlerin asil bunların ardındaki çıkarlar kimin? Yukarıda izahını yaptığım ekonomik soykırım konusunda dünyanın dikkatini çekilmesini arzu ederken, Kurultayımızın sonuç bildirisinde de yer almasını talep ediyorum. Sayın delegeler şimdiye kadar birçok düşünceler öne sürüldü, tartışıldı, çeşitli konulara temas edildi. Ancak somut neticelere henüz ulaşılamadı. Bu nedenle somut neticelere ulaşacak fikirler üretip, hayata geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Önümüzdeki 25 yıl içinde ulaşılması gereken hedefleri tespit ederek 5’er yıllık kısa vadeli dönemlerde planlayarak çalışmalarımızı sürdürmemiz gerektiği kanaatindeyim. Türk dünyasındaki somut problemleri ele alarak halledilmesi yoluna gitmeliyiz. Gelecekte, bizden sonraki nesillere yani arkamızdan gelen gençlere bayrağı devrederken biz şunu hedefledik, şunu planladık, şu kadarını gerçekleştirebildik, şimdi de devamını getirmek için şu yüksekte dalgalanan bayrağımızı şerefle sizlere devrediyoruz diyebilmeliyiz. Emin olmalıyız ki, arkamızdan gelen gençler bizden bunların hesabını soracaklardır. Bu nedenle öncelikle bir DTGB haberleşme, araştırma ve bilgilendirme merkezi kurulması şarttır. Böyle bir merkezin kurulması için en uygun yerin İstanbul olduğu kanaatindeyim. Bu merkeze Türk Dünyası’nın her yerinden aylık raporlar halinde bilgiler aktarılacaktır ve yapılması gerekenler tespit edilerek hayata geçirilecektir. Ancak böyle bir merkezin oluşturulması ile Türk Dünyası Gençlerinin çalışmaları hız kazanabilir ve tespit edilen hedeflere ulaşılabilir. Aksi halde çalışmalarımız zamanla sönebilir. Faaliyetlerimizi yoğun bir şekilde yürütebilmemiz için maddiyata ihtiyaç olduğu bir gerçektir. İşte bu problemin çözülmesi için de daha önce birçok konuşmamda belirtiğim gibi, bir Türk Dünyası Ekonomi Merkezi oluşturulması şarttır. Günümüzde teknolojinin imkânlarından en iyi şekilde yararlanmaya gitmeliyiz. Genç işadamlarımızın kendi aralarındaki ticareti kolaylaştırmanın yollarını bulmalıyız. Çünkü yürüteceğimiz siyasi faaliyetlerin ekonomik faaliyetler ile yan yana olacağı muhakkaktır. Türk


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

63

Dünyasının iktisadi, sosyal, siyasi, çevreyle ilgili, kültürel hayatının her yerinde bulunmalıyız. Burada bu Kurultayda fikirlerimizi netleştirip, plan ve programlarımızı yapıp, kitapçık haline getirerek tüm TÜRK Dünyasına bunları yaymalıyız. Böylece ürettiğimiz fikirleri hayata geçirmek için ilk adımımızı da atmış oluruz. Halk önce okur ve sonra eyleme geçer, işte bunun için bu kitaplarımız önemli sadece çıkartmak değil bunları doğru kişilere ulaştırmak daha önemlidir. Değerli kardeşlerim, her şeye rağmen bizler umutlarımızı yitirmemeliyiz, yarınlar bizim olacaktır demektense, yarınlar için çok çalışmalıyız. Gelecek ona yatırım yapanlarındır, işte bu nedenle bizlerde bugünden her bölgede örgütlenmeye başlamalıyız, her şeyden önce tarihimizde birlik ve beraberliğimizi sağlamalıyız. İnsanlarımıza farklı yerlerde yaşamamıza rağmen farklı olmadığımızı anlatabilmeliyiz. Ben de bir Kazakistan’da, Çuvaşistan’da, Sırbistan’da kalabilirdim buna inanarak kardeş olduğumuzu kendimize anlatabilirsek, işte bunu başarmışız demektir. İşte o günden sonra Türk Dünyası’nın önüne hiç bir güç durmayacak - duramayacaktır. Bunu dünya çok iyi biliyor. Her şeyden önce araştırmaya çok önem vermeliyiz, bizler dünyada gelişen teknolojiden faydalanma yollarını aramalıyız. Büyük ve şanlı tarihimize ancak bu yeni teknolojiler sayesinde tekrar hep birlikte kavuşacağız. Bunlarda ancak Türk Dünyası’nın birliği ve bütünlüğü ile mümkündür. Bugün artık Türk Dünyası’nın birlik ve beraberliğe ne kadar ihtiyaç olduğunu çok iyi anlamaktayız. Tüm devletlerimizde neler kaybettiğimizi artık görmeye başladık, işte bunun için bir an önce bir merkez oluşturup bunu harekete geçmeliyiz. Bu toplantının düzenlenmesinde emeği geçen tüm kardeşlerime tekrar teşekkür ediyor, bu düşüncelerimin ışığında bütün katılımcı arkadaşları kutluyor ve bu Türk Dünyasının Gençlik Birliği ‘nin X. Kurultayının Türk Dünyası’na hayırlı olmasını dilerim. Tanrı Türk Dünyasını korusun ve yüceltsin. Saygılarımla Rafet MURAT Gün bitince havuz başı Türk Dünyası folklor geceleri yaşandı. Her gece içimizden ayrı bir teşkilat, ayrı bir topluluk sahneye çıkıyordu. Özgün giysi ve müzik aletleriyle, şarkı ve türkülerle Hazar’ı coşturdu, dalgalar Türk topluluklarından gelen halk oyunlarına ayak uydurdu Güneş her gün gençler ve de yüreği genç kalanlar için yeni umutlarla do-


64

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

ğar. O, ondan nasiplenmeyi bilenler için sonsuz bir güç kaynağıdır. Güneşin doğması yorgunlukların kader defterine devredilmesi demektir. Burada Dünya Türk Gençleri de bu şekilde Hazar denizinin kıyısında güneşi karşılarken her sabah yeni umutla doğdu. Komisyonlar kuruldu. Gruplar halinde çalışmalarımız başladı. Bilgisayarlar açık. Gelece planlarımız ise üzerinde. Gerçeklerle yoğurulmuş ve buradan doğan hayaller hepimizi coşturuyor. Yeni bir fikir dünyasından, yeni atılımlardan söz ediyoruz. Tek kişiden bir şey yapması istenmiyor. Gruplar topluluklar karar alıyor. Büyük projeler sahaya açılıyor. Hedefteki insan toplulukları. Grupların gönenci, toplumsal mutluluk. Binlerce genci okutmak. Başka bir binlik grubu yaratıcılığa yönetmek. Türk Dünyası Gençleri dünyanın dört bir yanından iman, bilgi, dürüstlük, cesaret ve ülkü getirip Türklük meydanında harmanladılar bunları. Getirmiş oldukları bilgileri gerçeklerin süzgecinden geçirip, komisyonlarda tartışıp doğruları buldular. Sırtlarında geleceğin yükünü taşıyormuşçasına sorumlu, hiç çökmemesini istedikleri bir binanın temelindeki taşları tek tek koyuyormuşçasına titiz davrandılar. Komisyon raporları, işte böyle ortaya çıkmış oldu. Yapmamız gerekende zaten budur. ÇÜNKÜ HAYAT NEYİ NİYE YAPACAĞIMIZI DÜŞÜNEBİLECEĞİMİZ KADAR UZUNDUR. AMA DÜŞÜNMEDEN YAPTIKLARIMIZI TELAFİ EDEBİLECEĞİMİZ KADAR UZUN OLMAYABİLİR. Türk Dünyası’nın her yerinden gelen genç liderler bu bilincin yeşermesi, dallanıp budaklanması, gürleşmesi için çalışmaları gerektiğinin bilincindedirler ve bu yönde bıkmadan, yorulmadan gecelerini gündüzlerine kattılar. Burada gerçekten büyük işler yapıldığını herkes bilmelidir. Tarihten de bilindiği gibi Türk Milleti büyük işleri tarihten bu yana hep yapmıştır ve bizlerde bunu devam ettireceğiz. Yalnız zaman mekân ve metot değişebilir. Bugünün silahı, son teknoloji, beyin gücü, üst akıl yani kükreyen zekâdır. Yarında neyi gerektirirse o öyle yapılacaktır. KİM NE DERSE DESİN BÜTÜN DÜNYA BUNUN KARAKTER MESELESİ OLDUĞUNU ER YA DA GEÇ ANLAYACAKTIR. Bu komisyondan çıkan sonuçlar bir daha tüm delegelere okunup yine oylarına sunuldu. Hepsi oy birliği ile kabul edildi. En sonunda da her zaman olduğu gibi sonuç bildirisi hazırlandı. Böylece 10. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı’nda sonuna gelindi. Görüyoruz ki on yıl önce konuşulması, hatta düşünülmesi bile zor olan şeylerin bugün bütün açıklığı ile


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

65

gerçekleştirdi. Burada Türk gençleri çok güzel sonuçlar çıkardılar. TÜRK DÜNYASI GENÇLERİ GELECEKLERİNİ TAYİN EDİLMESİNİ BEKLEMİYORLAR GELECEĞE YÖN VERME YARIŞINA GİRİYORLAR. Türk genci artık oyun kurandır. Evet, böylece bu Kurultayın da sonunda hepimiz ellerimizi sallayarak geriye dönüyoruz. Bu gün sınırların kalkmasından bahsedenler çoktur, fakat bizler Dünya Türk Gençleri bu işi aramızda çözmeye karar verdik. Bizler Türk gençleri kalplerdeki sınırları kaldırdık işte bizimde amacımız kalpleri fethetmek, gönüllere girmektir. Azerbaycan’da misafirliğimiz sona erdi, şahsen yıllarca okuyup sahip olamayacağım şeyleri burada öğrendim. Ayaklarımızı geçmişin üzerine koyup kollarımızı berberce geleceğe uzattık. Azerbaycan’da kardeşlerimiz bizleri hava limanında uğurladılar. Kurultayın düzenlenmesinde Türkiye Cumhuriyeti’ne, Azerbaycan Devletine, Ekrem Abdullayev kardeşimize ve emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Uçağın camından Hazar Denizine de el salladım. Bizi uğurlayan dalgalar yükseldi. Dalgalar coştu. Tanrı Türk Dünyasını korusun ve yüceltsin. Sağ olun ve sonsuza dek var olun.


66

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

DTGB X. Kurutayına sunulan rapor. Bulgaristan’da Ekonomik Soykırım

Bundan 10 yıl önce Totaliter sosyalizm zincirlerini kırdığını ilan eden Bulgaristan Cumhuriyeti, demokratikleşmeyi, adalet düzeni kurmayı ve azınlık topluluklarının hak ve özgürlüklerini sağlamayı başaramadı. Kuşkusuz 10 yıl gibi bir sürenin sosyal dönüşümler için yeterli olabileceği görüşünde değiliz. Fakat 1991-92’de kooperatifçi tarımı dağıtan Filip Dimitrov hükümetinden ve 1995-1997 yılları arasında yeniden tek başın iktidar olan sosyalist maskeli komünistlerin Jan Videnov iktidarının, devlet işletmelerini sözde bono halinde, halka senet olarak dağıtmasından sonra, sanki yapılacak hiçbir şey kalmamıştı. Oysa gerçek talan o zaman başladı. “A” gruptan demir döküm ve petrol-kimya, “B” gruptan tekstil, dokuma, cam, konserve fabrikaları el değiştirdi ve yok pahasına el değiştirdi, hurdaya çıkarıldı ve yerlerinde yel esti. 30 yıl işsizlik sorununu çözdük törenleri düzenleyen memleketimde birden herkes işsiz kaldı. Üretim yapan ama sürüm pazarı olmayanlar bile kendilerini iş borsasında buldular, iş ve işçi bulma kurumlarındaki kuyruğun uzadıkça uzaması, torbasını alanı dış ülkelere çıkmaya zorladı. Sayın arkadaşlarım, bugün Türk Dünyasının birçok yerinde olduğu gibi, büyüdüğüm ve yaşadığım Bulgaristan’da Türkler son derece büyük ve büyük problemler ile karşı karşıyadırlar. Rejim değişmesiyle ekonomik sorunlar kendiliğinden çözülmüyor. Burada söz konusu olan kooperatifçi bir üretimden özel bireysel tarımsal üretime geçilmesi ve bunun yoğun iş gücü göçü, köylerin gençsin kalması durumunda gerçekleştirilmesi sorunudur. Üstüne bir de Avrupa’nın üretimin standartlaştırma sorunu baş belası olmuştur. Daha önce kooperatifleştirilen kendi toprağını işlerken sadece bir tarım işçisi olan köylülerimiz, günümüzde hem toprak sahibi, hem toprak emekçisi, hem tüccar hem de pazarcı gibi bir sürü işleri birlikte yaparken zorlanıyorlar. Durumu somut bir örnekle anlatırsam, kendi köyümde önceleri 2 000 dönüm toprak işlenirken, şimdi ancak 100 dönüm toprak işleniyor. Genelde, 1985’te 1 650 000 iri bş hayvanı olan Bulgar tarımcıları, 2000 yılında ancak 160 bin sığır bakıyor. Bu onların Pazar payının, gelirlerinin ve yaşam standardının 10 defa düştüğüne ve sefillik sınırı altına sığındığına kanıttır. Bu anlamda ekonomik soykırımdan söz etmek istiyorum. Durmak bir yana bizde ekonomik soy kırım hat safhaya ulaştı. Özellikle de Türk azınlığını vurdu. Çünkü biz genelde tütün gibi teknik kültür üretiyorduk ve şimdi bu ürünler kota sistemine bağlandı ve birde üretimi tam 10 misli azaldı.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

67

1990’dan sonra, adına karma nüfuslu iller dediğimiz, Türklerin yaşadığı bölgelerde yatırım yapılmadığı gibi yapılmaya çalışan yatırımlar da kasıtlı engellerle karşı karşıya kalıyor. Ayni şekilde hükümetler de Türklerin yaşadığı karma bölgelere ayrılan ödenekleri mümkün olduğunca kısıttı. Bu bir sessiz sedasız ekonomik soy kırımıdır. Kotaların azaltılması, üretim ve ürünü sertifikalandırma işlerinin yürütme tarafından engellenmesi Türklerin elini kolunu bağlamıştır. Bu gün Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde ahali açlık ile boğuşmaktadır, bu nedenle çareyi Türkiye ye göç etmekte arıyor. 1989 yılında 350.000 kişimiz Türkiye ye göç etmek zorunda kaldı. Bu göç, Jivkov’ un zorunlu göç ile etnik temizlik uygulamasının neticesidir. 1990 – 2000 yılları arasında 800.000 den fazla insanımız Bulgaristan’ı terk etmek zorunda kaldı. Ekonomik hayat devletin desteklediği ve gizli servis elemanlarının oluşturduğu mafyanın eline geçti. Ekonomi yönetiminde Türklere görev verilmemesi için her türlü engellemeler yapılıyor. Ekonomik ve ticari hayattan dışlanan Türk nüfus ve yerini yurdunu terk etmek zorunda kalıyor. Türklerden ancak Bulgar isimleri ile çalışmak isteyenlere iş gösterildi. Bu nedenle birçoğumuz öz adını geri almaktan çekindi. Çünkü açlığa herkes yenik düşer. Bulgaristan Türklerinin mal ve mülkünün, taşınmazlarının büyük bir kısmı vakıf malıydı. 1953’te genel devletleştirme ve kooperatifleştirme esnasında hepsine el konmuştu. 1993’ten sonra bu ülkelerin geri alınmasına ilişkin bir yasa çıkmış olsa da, Türklerin taşınmazları hemen hemen geri verilmedi. Olay mahkemelere düştü, sonuç alınmıyor. Vakıf mallarının verilmesinde de her tür Bizans oyunu oynanıyor. Malların Müslüman vakıflara tahsisi engelleniyor. Son dönemde vakıf mallarının yağmalanmasına göz yumulmuş, desteklenmiştir. Bulgaristan’ın bu icraatları bizim dilimizde ekonomik soykırımdan başka bir şey değildir. Böyle devam ederse Bulgaristan etnik azınlık temizliği yakın bir gelecekte tamamlanmış olur. Bu nedenle etnik temizlik konusunda Balkan ülkelerinden en başarılı olanı Bulgaristan’dır diyebiliriz. Ülkede 1.200.000 Türk nüfusu kovmayı başarmış, malın mülküne el atmış ve hiç bir ciddi eleştiriye de maruz kalmamıştır. İlginç olanı da Balkanlarda etnik meselelerin çözümünde Bulgaristan örneği furyasını başlatmış, “yavuz hırsız” misali kendisini temize çıkarmaya çalışmıştır. Daha da ilginç olanı HÖH Lideri Ahmet Doğan’ın Bulgaristan Örneği konusuna sahip çıkması olmuştur. Acaba Ahmet Doğan etnik meselelerin çözümünü Türkiye’ye göç ettirmekte mi görüyor? Yukarıda izahını yaptığım ekonomik soykırım konusunda dünyanın dikkatini çekilmesini arzu ediyor ve Kurultayımızın sonuç bildirisinde de yer almasını talep ediyorum. Rafet MURUT “UFUK” Vakfı


68

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Rafet ULUTÜRK’ün Konuşma metni Sayın Milletvekilim Öncelikle sizi saygıyla selamlıyoruz. Bir millet iki devlet biz bir millet iki devlet sözünün övünülecek bir söz olduğu kadar sorumlulukları olduğunun da fakındayız. Dolayısı ile Azerbaycan’ı kendi vatanımız mutluluğunu mutluluğumuz sorununu sorunumuz kabul ediyoruz. Sizi kendi büyüğümüz olarak görüyoruz bunun gereği olarak Karabağ’ın da bizim milletimizin sizin devletinizin toprağı olduğunu dünyaya tekrar haykırmak sadece devlet olarak değil millet olarak da kardeşlerimizin yanında olduğumuzu göstermek Türk milleti olarak Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu ve kalması gerektiğini dünya kamuoyuna tekrar duyurmak istiyoruz. Malumunuz olduğu üzere 14 Ekim 2009 tarihinde Türkiye’nin Bursa şehrinde yapılacak olan Türkiye –Ermenistan futbol müsabakasının bu amacımızı gerçekleştirmek için bize uygun fırsatı vereceğini düşünüyoruz. Yine malumunuzdur Ermeni yetkililer bu spor müsabakasına siyasal anlamlar yüklenilmeye çalışılmaktadır. Bu siyasi ayak oyunları ile Türkiye’ye baskı uygulanarak sınır kapsını açtırmaya çalışarak Türkiye ile Azerbaycan devletlerinin arasını açmak ve Karabağ işgalini bir oldubitti hareketi ile devletimize kabul ettirmeye çalışmaktadırlar. Biz millet olarak bu siyasi oyuna karşı ilk tepkimizi Kayseri’de ‘kardeşlerimizin katillerini şehrimizde görmek istemiyoruz’ kampanyasında topladığımız 250 bin imza ile gösterdik ve Spor müsabakasının yapılacağı şehrin değiştirilmesine katkı sağladık. Bursa’da oynanacak müsabakada ise daha farklı bir yol izleyerek gerçekleştireceğimiz organizasyon ile kardeşlerimizin yanında olduğumuzu göstermek istiyoruz. Düzenleyeceğimiz çalışmalarda kesinlikle Ermenistan’dan gelen sporculara veya taraftarlara yönelik hoş olmayan hiçbir hareket yapılmayacaktır. Bizim hedefimiz Ermeniler değil Dünya kamuoyuna Türk Milletinin Kardeşlerinin yanında olduğunu, Karabağ ‘da yaşanan ermeni katliamlarını unutmadığını, BİR DEVLET İKİ MİLLET olduğumuzu ve iki devletimizin sorunlarının bütün milletimizin sorunu olduğunu göstereceğiz. Müsabakanın başta Türkiye ve Ermenistan olmak üzere bir çok ülkede yayınlanacağını takip edileceğini takdir edersiniz. Bu müsabaka sayesinde yapılacak Tribün organizasyonu ile önemli mesajlar verebileceğimizi biliyoruz. Kayseri’deki organizasyona katkı sağlayan kurumlar, Balkan göçmenleri şehri olan Bursa’da Bulgaristan Türkleri Derneklerimiz, gerçekleştirdikleri tribün organizasyonları ile Ülkemizin en önemli taraftar guruplarından olan Bursaspor taraftar gurupları ile yapılabilecek organizasyon ile ilgili


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

69

görüşmeler yaptık. Temin edilecek Azerbaycan Bayrakları, Hocalı Katliamı, Türk Azeri Kardeşline vurgu yapan pankartlar ve değişik malzemeler kullanarak Bu spor müsabakasına gerekli cevabımızı vereceğimiz gibi 20 bin kişilik stadyumda binlerce kişi tarafından tek yürek olarak verilecek mesajlar dünyada Azerbaycan lehine bir kamuoyu yaratabileceğimizi ümit ediyoruz. Bu amaçla çalışmalarımıza başladık. Şu ana kadar müsabaka 200 bilete sponsor sağladık ve görüşmelerimiz devam ediyor müsabaka zamanına kadar 1000 civarında bilete temin edebileceğiz. Bunun yanı sıra Azerbaycan bayraklı tişört bastırmak için temaslarımız var. Azerbaycan bayrakları temin etmeye çalışıyoruz. Yapacağımız organizasyon ile ilgili değerli fikirlerinizi ve yardımlarınızı bekliyor saygılar sunuyoruz. Yapacağımız organizasyon ile ilgilenirseniz ve bu müsabakada esansında tribünlerde yer almak isterseniz Bursa’daki belediyeler veya dernekler vasıtası ile sizin resmen davet edilmenizi sağlayabiliriz. Sayın vekilim çalışmamıza göstereceğiniz katkı ve desteklerinizden dolayı şimdiden teşekkür eder Saygılar sunarız, Rafet ULUTURK Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği


70

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Rafet-ULUTURK - 05.06.2015

YENİ RUHA SELAM

Sayın Ekselansları, Değerli Sivil Toplum Örgütü Başkanları ve temsilcileri. Sevgili Can Azerbaycan’ımızın Can Dostları, Öncelikle bizleri buraya davet eden Sn. Lale hanıma teşekkür ediyorum. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham ALİEV’in Liderliğinde tarihte İlk defa 50 Avrupa ülkesinden 6 bin sporcu, 2 hafta boyunca 23 spor dalında boy ölçüşecek. Bu barışçı yarışmanın bir Müslüman ve kardeş ülke Azerbaycanın Başkenti Bakü’de, Sayın Mihriban Alieva’nın şeref başkanlığında gerçekleşecek olması, hepimiz için kıvanç ve gurur vesilesidir. Eski Kıta’da bu denli büyük bir sportif etkinlik ilk kez bir Müslüman Türk Bayan girişimiyle gerçekleşiyor. 7 yıllık bir hazırlık sonucu, 6 bin sporcuya birden ev sahipliği yapmak, yeni, geniş ve güzel ama zorlu bir yolun başlangıcıdır. Atılımlı gelişmesiyle Türk Dünyasının Şah Damarı olan ve bir Avrupa İncisi olan YAHŞI BAKÜ, daha önce yaşamadığı büyük bir heyecan yaşıyor. Avrupa Olimpiyat ateşini yakmakla geleceğin de MUTLULUK ATEŞİNİ YAKIYOR. Şu günlerde Bakü adeta coşuyor. Bu büyük coşkunun ilk fitili yeni 50 spor tesisi açılışı ile başlıyor. Daha da önemlisi, kardeşten yakın olduğumuz bu ülkede, dünyaca bilinen Sn. Mihriban Alieva gibi bir şerefli bayanın “Bakü 2015 Birinci Avrupa Olimpiyatları” gibi dev bir organizasyona imza atması, dünya kadınlarının büyük hayallerinin Türk-Müslüman bir ülkede gerçekleşmesi yeni kıvılcımların çıkması için bir ilham kaynağıdır. Kendisini selamlıyor ve tüm Türk Dünyası onunla gurur duyuyor. Bu örnekle, Türk dünyasında yeni bir uyanışa, dirilişe ve görkemli başarıya tanık olduğumuzu, hep birlikte paylaşıyoruz. Türkiye’de bulunan STK temsilcileri, Türk Halkları Kongresi Genel Başkanı ve Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK Başkanı olarak ve diğer soydaş dernek, vakıf ve federasyonlar adına ve Türkiye başta olmak üzere, Eski Kıtadaki tüm Müslüman devlet ve azınlıkları hiç ayrım yapmadan, kutsal bir yüzleşme olan spor sahalarında bir araya gelmelerini destekliyor ve en içten başarılar diliyoruz. Ayrıca başta Sn. Mihriban Alieva olmak üzere bu organizasyonda emeği geçen herkesi kutluyor


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

71

ve başarılı geçmesini diliyorum. Mehriban Arif kızı Aliyeva Azerbaycan’da barışın ve mutlu geleceğin anahtarını bulmakla övünebilir. Ufuktaki yarın, YAŞAM GÜCÜNÜ, farklılıkları, spor ve kültür dallarında yarışmaktan alacak, almalıdır. Yeni medeniyet, “dinlerin çatışmasından doğacak” iddiasında bulunanların tüm savlarını çürüten Bakü olimpiyatları, güzelliklerin, farklılıkların yarışlarından beklediğimize inançlı bir işaret ve semboldür. Bu büyük uluslararası etkinliğe destek veren Türkiye’den STK arasında yer almak bizler için onurdur. Hepinizi kutluyorum. Her an her yerde beraber olacağımıza inanıyorum. Katılan tüm Sporculara başar dilerim. Sağ olun. Yine bu büyük görevi üstlenen Katun Alieva’ya başarılarının devamını dilerken Allah yar ve yardımcısı olsun. Teşekkür ederim. Rafet ULUTÜRK Türk Halkları Kongresi GENEL BAŞKANI


72

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Azerbaycan kardeş halkını selamlıyoruz Rafet ULUTRÜK 13 Haziran 2015

“Bakü 2015 Birinci Avrupa Olimpiyatları” başladı. Konu: Bakü Olimpiyatları Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de 50 ülkeden sporcu gençlerin dostluk ateşi parladı. İlk defa bir Müslüman ülkede, Türk dünyasının gözdesi kardeş Azerbaycan’da “Bakü 2015 Birinci Avrupa Olimpiyatları” Hazırlık yarışları düzenleniyor. Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyib Erdoğan ve daha birçok devlet ve hükümet başkanları açılış törenlerinde hazır bulundu. Son üç buçuk yılda 50 yeni Olimpiyat ebatlarına uygun sportif tesis kuran ve Olimpiyat ateşinin ilk defa yandığı Eski Kıta gençliğinin en iyi koşullarda yarışması ve en yüksek başarılar elde edebilmesi ve dünya olimpiyatlarında hepimizi şerefle temsil etmesi için en üstün koşullar en elverişi şartlar yaratılmıştır. Sovyetler Birliğinden ayrılıp çeyrek asır önce bağımsız Cumhuriyet bayrağını yükselten Azerbaycan, Devlet Başkanı Sayın İlhan Aliev ve Olimpiyat Komitesi Girişim Konseyi Başkanı ve dünyaca ünlü bir sporcu olan eşi Sayın Mihriban Alieva yönetiminde 21. yüzyılın eşlinde seyrek rastlanan bir başarıya, dünya gençlerini dostluk ve kardeşlik yarışında bir araya getirmeyi başardılar. Kendilerini BULTÜRK –Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği ve tüm soydaşlarımız, dernek, kulüp ve federasyonlarımız adına içten başarı dileklerimizle en samimi bir şekilde kutluyoruz. Olimpiyatlar dendiğinde bizler Bulgaristanlı Türkler KOCA YUSUFU, LÜTFÜ AHMEDOV’U, HÜSEYİN MEHMEDOV’U, NAİM SÜLEYMANOĞULUNU VE HALİL MUTLUYU ve daha birçok olimpiyat şampiyonu, olimpiyat ödülü ile ödüllendirilmiş sporcu kardeşimizi anmadan geçemeyiz. Onlar bizin Türk topluluğumuzun, halkımızın, vatanımızın ve dünya spor kültürünün şanı ve şerefidir. Biz, 1964 Tokyo Yaz Olimpiyatlarında ağır sıklet serbest güreşte Razgratlı Lütfü Pehlivanın İranlı Hamit Kaplanı nasıl tuş ettiğini bütün halkımızın nefes kesip nasıl izlediğini asla unutamayız. Bayrak töreninde o zaman kuşkusuz canımızdan fazla sevdiğimiz vatanımızın bayrağı yerine başka bir devlet bayrağının göndere çekilmesine tep-


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

73

ki gösteren Lütfü Ahmedov “Ben Bulgaristan Halk Cumhuriyeti adına güreştim ve Olimpiyat Şampiyonu oldum. Lütfen vatanımın bayrağı göndere çekilsin!” deyip, ödüllendirme töreninin bir daha düzenlenmesini istemiş ve göndere bayrağımızı çektirmişti bunları gençlerimize hatırlatmalıyız. 1985’te hiçbir hizmetimiz, hiçbir değerimiz, hiçbir başarımız dikkate alınmadan, kimliğimiz sıfırlanarak isimlerimizi değiştirmeye kalkanlar Olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonu şerefli kardeşimiz Lütfü Ahmedov’un isim ve soy ismini de değiştirdiler. L. Ahmedov dünya sporcularının gözünde daha da devleşirken, totaliter Bulgar devleti dünya önünde en haysiyetsiz devlet şerefsizliğini hak etti ve lanetlendi. Geçmişimizde unutulması mümkün olmayan olaylar var ki, bugün Bulgaristan bayrağını yeniden en yükseklerde dalgalandırma şevkimiz ve hevesimiz kırılmış durumdadır. Bazı yaraların sarılmasını beklemek yanlış olur. Onursuzluğa, baskı ve teröre, totaliter düzene karşı halkça başkaldırımız-da başı çeken gençlerimizin ön saflarında yine sporcularımız, Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonlarımız vardı. Üç kez Olimpiyat, 8 kez dünya şampiyonu olan, 46 kez dünya rekoru kıran, hepimizin gururu olmaya devam eden haltercimiz Naim Süleymanoğu 1984’te Avusturalya’dan Türkiye’ye kaçmakla, kurtuluş yolu arayan mert ve kararlı sporcu direnişçilerimize örnek oldu. Türkiye’de sportif başarı yoluna devam etti ve 1992’de Dünya’nın en İyi Sporcusu seçildi. O, Bulgaristan Türkerinin insan hakları ve özgürlüklerimiz uğruna mücadelesinde bayrak olarak dalgalanmaya devam ediyor. Olimpiyat oyunları mucizeler yaşatan bir beklentidir. İnsanoğlu hayatın birçok dalında ulaştığı yüksek başarıları olimpiyatlara borçludur. İşte bir örnek: 10 yaşında bir Japon çocuğun en büyük hedefi, dünyaca ünlü bir judocu olmakmış. Ama beklenmedik bir trafik kazası tüm hayallerini yok etmiş, sol kolunu tam omuz hizasından kaybetmiş. Bütün hayalleri yıkılmış. Tek kolla nasıl judocu olunur ki? Ama gene de ailesi oyalansın diye, onu Japonya’nın en ünlü judo hocalarından birinin yanına vermiş. Hoca çocuğa tek kolla yapabileceği bir fırlama hareketi göstermiş ve üzerinde çalışmaya başlamışlar. Çocuk iki haftada hareketi ezberlemiş. Hocası “Güzel oldu,” demiş. “Şimdi daha hızlı yapmaya çalış bakalım”. Oğlan zamanla hareketi şimşek hızıyla yapmaya başlamış. Sonra hocasına gitmiş. “Bu hareketi çok iyi öğrendim artık. Bir başka harekete geçeriz artık,” demiş.


74

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

“Başka harekete gerek yok. “ demiş hocası. “Sen sadece bu hareketi bileceksin, bu harekete çalışacaksın ve bu hareketi dünyada en iyi yapan olacaksın. O sana yeter…” Çalışmalar bir yıl sürmüş. “Günün birinde hoca, öğrencisine artık olimpiyatlara katılma zamanının geldiğini söylemiş.” Tek kolu, tek hareketle olimpiyatlara katılmak mı? Olan itiraz edecek olmuş. .. Hocası, “Sen öğrendiğin hareketi yap, gerisini merak etme.” Diye öğütlemiş. Turnuva başlamış. Bizimki şaşılacak bir hız ve kolaylıkla finale gelmiş. Finalde karşısına iki misli heybetli en büyük judocu çıkmış. Hocası, “Kendi oyununu yap, gerisi tamam.” Demiş gene. Karşısında yarısı kadar, üstelik de tek kollu çocuğu gören dev gibi bir rakibi biraz da umursamaz yaklaşınca kendini bir anda önce havada, sonra yerde bulmuş. Tek kollu çocuk kazanmış. Kucağında kupası, göğsünde madalyası büyük bir mutluluk içinde evine dönerken dayanamamış ve sormuş: “Hocam ben bunların hepsini nasıl yendim?” Hocası gülümsemiş… Üç sırrın var oğulum: Birincisi aklına bir hedef koydun.; İkincisi, judonun en zor fırlatma hareketlerinden birini o kadar iyi öğrendin ki ben bile senin gibi yapamam; Üçüncüsü, bu öğrendiğin harekete karşı bir tek savunma hamlesi vardır. Hareketi yapanın sol kolunu tutmak.” Bakü Olimpiyatlarından mucizeler bekliyoruz. Bu yarışmada Bulgaristanlı Türklerin her dalda temsil edilmemesinden çok üzgünüz. Fakat umudumuzu yitirmiş değiliz. 1984’ten sonra biz Bulgaristanlı Türkler halk topluluğu daha önce elde ettiğimiz kazanımlarımızdan birçoğuna henüz yeniden kavuşamadık. Bu bakıma Azerbaycanlı kardeşlerimizden öğreneceğimiz birçok şey var. Çok bilge parti ve devlet yönetimi olan Azerbaycan halkı yalnız spor kollarında değil, anadil, öz kültür, ekonomi, maliye ve uluslararası ilişkiler alanında da örnek ve imrenilecek başarılar elde etmeyi başardı. Azerbaycan halkının başarılarını anlamakta, bir Meksika öyküsü bize şöyle yardımcı oluyor.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

75

Azerbaycan’da olduğu gibi Meksika’nın kimi yörelerinde de soğuk ve sıcak yeraltı suları birbirine çok yakın noktalarda yer üstüne çıkmaktadır. Bir gün, bu yörelerden birinde gezmekte olan bir turiste rehber, bu suların çıktığı yerde çamaşır yıkayan yerli kadınları gösterdi. “Burada kadınlar, sıcak suda çamaşırlarını yıkarlar, sonra da soğuk suda durularlar.” Dedi. Turist, bu doğa olayı karşısında duygulanır ve: “Ne kadar şanslı bu yörenin kadınları.” Der. “Doğa onlara çamaşırlarını yıkama konusunda bile gereken yardımı yapmış.” Rehber, “Hiç de öğle değil. Anlamında başını iki yana sallar ve “Bir de şu kadınlara sorun bakalım.” der. Onlar her çamaşır yıkayışlarında, “Soğuk suyla sıcak suyu veren Tanrı, sanki sabunu neden vermemiş ki” diye söylenir dururlar. Azerbaycan’ın başarısı sabunu, petrolü, doğal gazı, insanların vatan ve yarın sevgisini ve umudunu bulmasında gizlidir. Bu başarıya ulaşılmasında Azerbaycan’ın Lideri Sayın İlhan Aliev’in öncülüğünde ve Sn. Mihriban Alieva gibi bir şerefli bayanın “Bakü 2015 Birinci Avrupa Olimpiyatları” gibi dev bir organizasyona imza atması, dünya kadınlarının büyük hayallerinin Türk-Müslüman bir ülkede gerçekleşmesi yeni kıvılcımların çıkması için bir ilham kaynağıdır. Ayrıca Mihriban Alieva ailesinin bilgeliği ve arasız çabaları olağanüstü büyük ve sonuç belirleyici rol oynamıştır. Olimpiyat haftasında dünya Azerbaycan kardeş halkını selamlıyor ve kutluyorum. Saygılarımla,


76

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Zor Gün Dostu Raziye ÇAKIR Tarih: 11 Mayıs 2019 Hazırlayan: BGSAM ekibi Konu: Bizi De Seven Büyük Önder Haydar Aliyev. Bulgaristan Müslüman Türklerinin yaşadığı 1984-1989 zulüm döneminde, isimlerimizin geri verilmesi, baskı ve terörün durdurulması, hapislerdeki ve toplama kamplarında ve sürgündeki yakınlarımızın salıverilmesi, azınlık haklarımızın tanınması uğruna bütün varlığıyla mücadele eden Azerbaycan halkının ve mazlum halkların büyük önderi Haydar Aliev’ı 96. Doğum gününde saygı ve rahmetle anıyoruz. Bulgaristan Türkleri olarak, önder Aliev’in kahramanlık dolu hayatından bizim haklarımız uğruna verdiği mücadele sayfalarından birini açarak, Azerbaycan halkına minnet duygularımızı iletiyoruz: TÜRK ÜNLÜLERİ Üç cilt, Birinci kitaptan bir alıntı. “Yabancılaştırma politikası akademik düzeyde sürekli sürdürüldü. 1984 Aralık ayında en yüksek zirvesine kadar taşındı. Dünya karşısında utanmadan-sıkılmadan çatlak sesleri duyuldu: “Bulgaristan’da Türk yok, onlar Türkleştirilmiş Bulgarlardır.”dediler. Bu falsoya belki kendileri de inanmadı. Belki emir başka bir ülkeden geliyordu. Bulgaristan’da Türk ve Müslüman adlarını Bulgar ve İslav adlarıyla değiştirme eyleminde bir zamanki Sovyetler Birliği’nin parmağı olduğunu kaynağından alalım. Bu hususta Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev bilgi veriyor. “Bulgaristan Türklerine karşı isim değiştirme ve kültürel soykırım başladığında SBKP MK Politik Büro üyesiydim. Bu konu Politik Büroda tartışıldı. Bulgaristan Türkleeri için Politik Büro’da T. Jivkov’a müdahale etmesi için Mihail Gorbaçov’a çok baskı yaptım. Politik Büro bu mesele için özel olarak toplandı. Rus üyeler bile bu mesele için Jivkov’u tenkit ediyorlardı. “Bu adam deli mi?” Bize, “sen Rus değilsin” deyip başka millete geçirmek gibi bir şey bu adamın yaptığı. Dünyada bunun eşi yok şeklindeydi tepkiler. Politik Büro oturumunda ben de aynı şekilde sert konuştum. Oluşan tepki havasından faydalanıp Jivkov’u durdurmak istiyordum. Ama, Gorbaçov hepimize karşı çıktı. Türkiye hükümeti de Gorbaçov’a bir mesaj


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

77

göndererek isim değiştirme kampanyasını durdurmasını istemişlerdi. Bu konuda Gorbaçov’un ağırlığını koyması istenmişti. Politik Büro bu konuda bir karar alacaktı. Gorbaçov bu işe karışmak istemedi. “Biz Bulgaristan’ın iç işlerine karışamayız!… Söylediği buydu. Ben bunun üzerine dayanamadım. Başka ülkelerin iç işlerine karışıyorsunuz da, neden Bulgaristan’ın iç işlerine bu konuda karışamıyoruz? Diye sordum kendisine. “Gorboçov sanki bu işe karışmadı ama Jivkov’u gizlice İslav kardeşliği adına destekledi. Tartışma gece geç saatlere kadar sürdü. Ben gene ikna etmek için, Gustav Husak’ı buraya davet edip, istifa et! Diye emir verdiklerini hatırlattım. Çekoslovakya’ya karışırsın da, neden Bulgaristan’a karışamazsın? Tabii, orada Türkler var, olur mu hiç?! “Bulgaristan Türkleri halkını ve vatanını sever, namuslu, çalışkan insanlardır.” dedim. *** Haydar Aliyev Haydar Ali Rızaoğlu Aliyev, 10 Mayıs 1923‘te Azerbaycan’ın Nahcivan Özerk Cunhuiryeti’nde doğdu. Bir işçi ailesinin çocuğu idi. 1939 yılında Nahcivan Pedagoji Teknik Okulu’nu bitirdikten sonra şimdiki adı Azerbaycan Devlet Petrol Akademisi olan Azerbaycan Sanayi Enstitüsü’nde eğitimine devam etti. Ancak ülkenin içinde bulunduğu savaş dolayısyla eğitimine devam edemedi. 1941 yılından itibaren Haydar Aliyev, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Halk İçişleri Komiserliğinde ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Halk Komiserleri Meclisi’nde Şube Müdürü olarak görev yaptı. Ardından 1944 yılında çalışmak için devlet güvenlik teşkilatlarına gönderildi. Bu dönemden itibaren devlet güvenlik teşkilatlarında çalışan Haydar Aliyev, 1964‘ten Azerbaycan SSC Bakanlar Kurulu yanında devlet güvenlik komitesinde başkan yardımcısı, 1967 yılından itibaren ise başkan olarak görev yaptı ve tuğgeneral rutbesine kadar yükseldi. Daha sonra şimdiki adı Sank Patersburg olan Leningrat’ta özel yüksek öğrenim gördü. 1957 yılında Azerbaycan Devlet Üniversitesi Tarih bölümünü bitirdi. 1969 yılında Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin toplantısında, AKP MK Birinci Sekreteri seçildi ve böylece partinin en yüksek konumlarından birine getirilmiş oldu. Ardından 1982 yılının Aralık ayında SBKP MK Politbüro üyeliğine seçilerek SSCB Bakanlar Kurulu Başka-


78

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

nı Birinci Yardımcısı görevine getirildi. Buradaki milletvekilliği görevini yaklaşık 20 yıl sürdüren Haydar Aliyev, 5 yıl ise SSCB Yüksek Sovyeti Başkanı Yardımcısı olarak da çalıştı. 1987 yılının Ekim ayında, SBKP MK Politbüro’nun Genel Sekreteri olan Mihail Gorbaçov‘un yürüttüğü Perestroyka ve Glasnost politikalarını protesto ederek görevinden ayrıldı. 20 Ocak 1990‘da Kızıl Ordu’nun Bakü’de gerçekleştirdiği büyük basıkından dolayı Moskovo’daki Azerbaycan temsilciliğine gelerek burada bir bildiri yayımladı. Bildiride Sovyet Rusya’nın bu yaptığı kanlı olayı protesyo etti ve olayla ilgili kişilerin cezalandırılmasını talep etti. Dağlık Karadağ sorunu’nun başgöstermesi ile başlayan süreçte SSCB’nin politikalarını eleştirdi. İstediği sonuçları alamaması üzerine 1991 yılının Haziran ayında SBKP üyeliğinden istifa etti. Hayatının geri kalanını geçirmek üzere Azerbaycan’a dönen Haydar Aliyev, bir süre Nahcivan’da kaldı. Burada Azerbaycan Yüksek Sovyeti milletvekili olarak görev yaptı. 1991 ile 1993 yılları arasında Nahcivan Otonom Cumhuriyeti Yüksek Meclisi Başkanlığı ve Azerbaycan Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti Başkanlığı gibi görevlerde bulundu. Ayrıca 1992 yılında Nahcivan’da düzenlenen parti kongresinde, Yeni Azerbaycan Partisi’nin parti başkanı seçildi. 1993 yılında ülkede kriz sinyalleri belirmişti. İç savaşın eşiğine gelinmesi ve bağımsızlığın tehlikeye düşmesi sebebiyle halk Haydar Aliyev’in başa geçmesini istemekteydi. Bu gelişmeler üzerine hükümet Haydar Aliyev’i Bakü’ye davet ederek 15 Haziran‘da göreve çağırdılar. 24 Temmuz 1993 tarihinde Haydar Aliyev, Milli Meclis’in kararı doğrultusunda Azerbaycan Cumhurbaşkanı olarak göreve getirildi. Kısa bir süre sonra gerçekleşen 3 Ekim 1993 seçimlerinde de halk bir kez daha Haydar Aliyev’i cumhurbaşkanı seçti. 11 Ekim 1998 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimlerde de sonuç değişmedi ve Haydar Aliyev, oyların %76’sını alarak bir kez daha Azerbaycan Cumhurbaşkanı seçildi. 15 Ekim 2003 tarihinde yapılacak olan bir sonraki genel seçimlerde de halk Haydar Aliyev’in aday olmasını istese de sağlık durumunun kötüye gitmesi sebebiyle bunu kabul etmedi. Halk tarafından iktidarda olması istenen Haydar Aliyev, yaklaşık 30 sene kadar politikanın içinde aktif rol oynadı. İktidarda olduğu dönem boyunca ülkenin sosyal, kültüre, ekonomik ve içine girdiği en zor durumlarda bile halkın ısrarla Haydar Aliyev’i iktidarda istemesi onun Azerbaycan tarafın-


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

79

dan ne kadar çok sevildiğinin göstergesidir. Haydar Aliyev, sağlık problemlerinin artması nedeniyle seçimlere katılamamış olsa da, seçimlerde oğlu İlham Aliyev‘e desteğini sürdürdü. Babasından aldığı mirası en iyi şekilde koruyacağına inanan halk oğlu İlham Aliyev’i 2003 seçimlerinde cumhurbaşkanı olarak seçti. Seçimlerden kısa bir süre sonra Haydar Aliyev’in rahatsızlığı ciddi boyutlara ulaştı ve tedavi için gittiği ABD’de 12 Aralık 2003 tarihinde vefat etti. Haydar Aliyev birçok ödül, nişan ve yine birçok ülkenin fahri doktora ünvanına sahip oldu. 4 kez Sovyetlerin “Lenin Nişanı”nı alan Aliyev, “Kırmızı Nişan” gibi Sovyetlere ait birçok nişan daha kazandı ve iki defa Sosyalist Kahraman ilan edildi. 13 Nisan 1999‘da Türkiye Cumhuriyeti’nin o zamanki cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından kendisine “Atatürk Barış Nişanı” layık görüldü. Son


80

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Azerbaycan Çırası

28 Haziran 2015

BÜYÜK DOSTLUKLAR EBEDİDİR. Önce, bu uluslararası Bulgaristan – Azerbaycan – Türkiye ilişkileri Konferansımızda bizleri bir araya getiren Bilim Kurulu Başkanlığımıza ve üyelerimize; foruma ev sahipliği yapan Bayrampaşa Belediye Başkanımız Sn. Atila AYDINER’E önce teşekkür ederim. Sayın dostlar, Sayın Azerbaycanlı konuklar, Sayın Kaymakamım, Sayın Belediye Başkanlarım, Sayın Milletvekillerim ve en başta doğum gününü birlikte kutlamak için bizi bir daha buluşturan, şanlı yaşamıyla yiğitlik destanı yazan, Tür Dünyasının ve CAN Azerbaycan’ımızın Milli Kahramanı ve dünyaca adalet davamızda hepimizin de kahramanı olan Sayın İbad HÜSEYİNLİ kardeşim. Değerli bilim dünyası temsilcileri, Kıymetli STK Başkanları ve yöneticileri, Sayın basın mensupları, değerli katılımcılar, çok değerli üyeler ve misafirler. Hepiniz Hoş geldiniz! Şeref Verdiniz! Değerli dostlar, bir çıradan ateş olur, o ateş bütün dünyayı ısıtır – diyenler ne kadar haklı! BULTÜRK –Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği ile Bakü’de başlayan “Gittik, gezdik gördük, soykırım mezarlığına çelen koyduk, kahraman heykellerini çiçeklerle donattık, Bakü, Kuba, Tovuz ve Gence bizi mesth etti” dönemi geçti, karşılıklı dostluğumuzdan BULGARİSTAN – AZERBAYCAN – TÜRKİYE İLİŞKİLERİ ULUSLARARASI SOSYALOJİK BOYUTTAN İŞTE BU KONFERANS DOĞDU. Azerbaycan’a sevgi ve takdir, Azerbaycan’ın İlham çırası, gönül ateşi binlerce kalbi alevlendirdi, ruhları aydınlattı. İki hafta önce ebedi Azerbaycan Ateşi bir de, Avrupa Olimpiyatlarında parladı. O an hepimiz daha önce hiçbir zaman gururlanmadığımız kadar gururlandık, gönlümüz övgü ve kıvançla doldu, DOLDU VE RAHMET TAŞTI. Türk benliğini, Türk ve İslam dünyasını ve de Yaşlı Kıtayı alabildiğine kucaklayan bu içten dostluk, kardeşlik ve spor dallarında yarışma hevesini bu denli yükseklere kaldıran Azerbaycan halkına, çağdaş Azerbaycan devleti


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

81

kuran Haydar Aliyev’e, zeki ve bilge önder İlhan Aliyev’e ve ekibine çok büyük bir teşekkür borçluyuz. OLMAYAN YERDE YOKTUR! OLAN YERDE BOLDUR! VAR OLAN YERDE HERKESE YETECEK KADAR VARDIR.

Bu sözlerin derin anlamında, Azerbaycan’da yalnız petrol ve doğal gaz değil, öncelikle tüm dünyaya yeni bir medeniyet ışığı verecek kadar büyük bir aydınlık ocağı var olduğu işareti gizlidir. Zeus’tan çalınan ebedi ateşi Prometeus Kafkaslara taşımadı mı? Asya bozkırlarında atları evcilleştiren atalarımız Hazar’ı aramadı mı? Dünyaya yetecek enerjiyi Azerbaycan halkı Hazar Denizi altında bulmadı mı? Güneş ışık ve enerjisini her sabah dünyaya bahşederken ne kadar adaletli ve cömertse, Azerbaycan halkı da aydınlık çırasından ışık isteyenlere aynı cömertlikle davranmıştır. Biz Bulgaristan Türkleri, 1878’de Osmanlı’dan koparılınca devletsiz kaldık, yeni iktidarlar 1945’lere kadar eski irfan ocaklarımızı tamamen söndürdü. Lise ve yüksekokulları hayallerimizden bile silindiğinde, köy okullarında öğretmenlik yapacak kadromuz bile kalmadığında, karanlığın bu denli zifiri olduğu bir dönemde, ruhumuzda Azerbaycan nuru yandı. Bakü’den gelen BİLGE hocaların, doçent ve profesörlerin öncülüğünde ve yardımıyla Kırcaali, Razgrad, Şumen, Ruse ve Sofya’da pedagoji okulları açıldı. Sofya Üniversitesinde 4 fakülte Türkçe tedrisata başladı. Bulgaristan birden bire aydınlandı. Şumen Dram Tiyatrosu’nda Azerbaycan piyesleri sahnelendi. Bülbül oğlunun şarkıları gönüllere girdi. Gençler Nizami’yi Türkçe ezberlemeye koyuldu. Kızlar – Şirin, oğlanlar ise – Ferhat oldu. Yaşlılarımız dünyaya Fuzuli gözüyle bakmaya başladı. Bulgaristan Türkleri 1953’te birden bire Azerbaycan’a sevdalandı. Daha önce böyle bir aydınlık, böyle bir sıcaklık ve perspektif görmemişlerdi. Bizlerde, yani Bulgaristan’da Azerbaycan çırası böyle yandı. Türk kardeşliğinin sembolü, geçmiş ve geleceğimizi birleştiren ateş oldu. Eğer bugün Bulgaristan Türkleri edebiyatından, modern çizgileri olan özgün bir etnik kültürümüzden, Türk kimliğimizin varoluşundan söz edebiliyorsak, bugün çok ÇOK BÜYÜK ölçüde 1950’lerde ülkemizde Türklük çırası yakan Azerbaycanlı aydınlara borçluyuz. Kendilerine bugün de teşekkür ederiz.


82

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Bu vesileyle, son çeyrek asır çalışmalarıyla Özgün Azerbaycan-Türk kültürünü çağdaş dünya uygarlığına başarıyla dâhil eden, bu bakıma Müslüman dünyasının öncüsü olan, gelenek ve göreneklerimizi yaşatan, emsalsiz Hazar Kültürünü her zamankinden daha fazla koruyan bugünkü Azerbaycan devlet yönetiminin bu başarılarını en içten kutluyorum. Türk tarihini yaşatmak; Türk geleceğini birlikte kurmak ve büyütmek; yeni dünya halkları medeniyetinde renk olmak, hepimiz için kıvançtır. Yine bu anlamda olmak üzere, aydın Türk ve Müslüman yaratma davasına hizmet ederken, 1953’te ülkemize gelip sınıf odalarımıza giren Bakülü, Tovuzlu, Gencel’i öğretmenler halkıma “ÖĞRENMENİN BAŞI OLAN, SONU OLMAYAN BİR UĞRAŞI” olduğunu öğretirken, Türk âleminin de sonsuz bir derya olduğunu, yalnız her sabah pırıl pırıl olan güneşin değil, insanlığa ait tüm bilgilerin ve aydınlığın, medeniyetin, insanlığın ve hoşgörünün, cömertliğin de Doğu’dan doğduğunu ve herkes için var olduğunu bizlere öğrettiler. Biz, Omar Hayyam Hafız, din kurallarına paralel dünyayı çözme ve yönetme yöntemleri olduğunu onlardan öğrendik. Bulgaristan Türkleri öz sanat ve edebiyatlarını onların öğrettiği yazı dilinde ve Latin alfabesiyle kaleme aldık. Öz tarihimizi Türkçe yazdık. Türk olarak örgütlendik, aydınlandık, daha sonraki totaliter yasaklar döneminde, baskılara rağmen, Azerbaycan aydınlarının bizde yaktığı çırayla adalet ararken ayaklandık, asla yılmadık, kimseye el açmadan dirilmeyi başardık. Azerbaycanlı aydınlar bize “muhtaç olduğumuz kudretin damarlarımızda mevcut olduğunu gösterdiler.” Biz onlara inanmıştık, inanıyoruz. Kendilerine buradan bir daha sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz. Sayın DOSTLAR, bizim Bulgaristan Türkleri bugün de sizlerin ebedi ateşinize ihtiyacımız var. Hem aydınlanma, hem de ısınma bakımından, size gereksinim duyuyoruz. “Evro-vizyon” yarışlarına Bakü’de katılmak, Olimpiyat hazırlıklarını birlikte yapmak, TANAP gaz boru hattından Bulgaristan’a da gaz almak sanki yeterli değil. Azerbaycan halkının başka bir tarihsel fonksiyonunuz, öz göreviniz de var ki, onu birlikte gerçekleştirmemiz gerekiyor. Önce halklarımızın birbirini daha yakından tanıyabilme kapısını sonuna kadar açmamız zorunlu oldu. Birbirini tanımayan insanlar birbirine faydalı olamaz. Biz, soydaşlar son 26 yılda Türkiye’yi tanıdık, dünyamız değişti. Daha bü-


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

83

yük Türk olduk. Bulgaristan’a Türklük taşıyanlardan birileri olduk – gazetelerimiz, elektronik yayınlarımız, kitaplarımız halkın sıcaklığını kazandı. İyi ve kötü günde birlikteyiz, birlikte bayram ediyor, birlikte hayal ediyoruz. Ortak davamızda sanki eksikliklerimiz var. Bulgaristan’da artık Azerbaycan filmi oynatılmıyor. Kardeş Azerbaycan yazarlarının raflardaki yerleri boş… Masallarınızı, öykülerinizi dinlemek istiyor çocuklarımız…. Azerbaycanlı sanatçıların eskiden olduğu gibi şimdi de Radyo efirini ve gönülleri doldurmasını bekliyoruz. Bulgaristan’da son 20 yılda sayın Prof.Dr. Elçin İskenderzade beyin eserlerinden başka Türkçe ve Bulgarca yeni eserlerinizi okuyamadık. Azerbaycan’ı tanıtan rehber kitaplara ihtiyaç duyuyoruz. Bunlar Bulgarca da olabilir. Bu etkinlikleri BULTÜRK aracılıyla gerçekleştirebiliriz. Kapımız Can Azerbaycan’a açıktır. 1950’lerde Şumen dram tiyatrosunda “Ferhat ile Şirin’i” izleyenlerin torunları bugün de aynı piyesi görme arzusuyla yanıp tutuşuyorlar. Tarihi aydınlatan büyük halkların yeni ödevi, yılların yükünü taşımakta zorlanan eski kıta Avrupa şimdi de yeni ışık bekliyor. Beklenen petrol ve doğal gaz ışı ile birlikte manevi nurdur. Bu ödev artık ortak ödevlerimizden biri oldu. Ayrı ayrı yanan ama birleşince yanmayan Hidrojen ve Oksijen’ı parçalayıp yeni enerji kaynakları arayanlara selam olsun, en büyük ateş insanların gönlündeki dostluk ve kardeşlik ateşidir. Ve bu ateşi yaşatan bizleriz. Yüzyılda Amerika’da en fazla basılan ve okunan eser Mevlana Cellalettin Rumi’nin MESNEVİSİ olduysa, 21. Yüzyılda Avrupa’da en büyük baskı sayısında çıkan ve en fazla satan eser neden Nizami, Fuzuli, Hafız ve ya diğer Azerbaycan aydınlıkçılarımız olmasın. Onların incileri kalem ucundan deri sırtına döküleli 1000 (bin) yıl oldu ama ışığın eskisi ve yenisi olmaz. Azerbaycan çırası güneş ışığından bir parçadır. Yeni dönemde Azerbaycan’ın Avrupa kapısı Bulgaristan olabilir. Böyle bir ihtiyaç kapısı artık kapımızı çaldı. Türk Dünyasının Şah damarı olan Azerbaycan böylesi dev bir atılımın motoru ise Türkiye ve onun sevilen Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan olabilir. Bulgaristan Başbakanı Sayın Boyko Borisov’un bu gibi gelişme perspektiflerine olumlu bakacağına inanıyorum. Engin topraklara bir defa bol nur saçan bir halk, halkımız, biz Türkler el ele


84

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

verip aydınlık, dostluk ve işbirliği çırasını bir daha yakmak zorundayız. Büyük işler hep 3 kişinin ortak eseri olmuştur. Bundan böyle de öyle olacaktır. Türkiye Azerbaycan ve Bulgaristan güç birliğinde bölgeyi dönüştürecek gücü herkes görebiliyor ve eylem bekliyor. Sayın dostum kardeşim İbad Hüseyinli ve Atilla dergisi sahibi Sn. Gülşen hanıma, bizi bu denli anlamlı ve perspektifli vesilelerle bir araya getirmeyi başardığı için sizleri kutluyorum. Bu konferansımıza gelip bizlere destek veren tüm katılımcıları kutluyor ve hepinize teşekkür ederim. Not: Konferans açılışında konuşma metni

Rafet ULUTÜRK BULTÜRK Genel Başkanı


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

85

Haydar Aliev’ın 93. Doğum Yıldönümü 10 Mayıs 2016

Azerbaycan’ın 3. Cumhurbaşkanı merhum Haydar Aliyev, doğumunun 93.doğum yıl dönümde İstanbul Sarıyer Kireçburnu Haydar Aliyev Parkı’nda anıldı. Haydar Aliyev anıtının önünde yapılan saygı duruşu ve iki ülke milli marşlarının çalınmasıyla başlayan tören, Azerbaycan Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Mesin HACIYEV’in konuşmasıyla başladı. Ardından – Haydar Aliyev Parkı’nda düzenlenen törende, başkonsolos ve beraberindeki heyet, Haydar ALİYEV anıtına ve parkın içinde bulunan Atatürk anıtına da karanfil bırakıp saygı duruşunda bulundu. BULTÜRK Derneği olarak bizlerde hazır bulunduk. Değerli İstanbullu Azerbaycan dostları, basın mensupları! DEĞERLİ K A R D E Ş L E R İ M, Avrupa ve Asya arasında, diyarlar güzeli Can Azerbaycan’da yetişen ve insanlığa yarının yolunu gösteren bir yıldız olan, modern Azerbaycan’ın kurucusu, büyük önder Haydar Aliev’in aziz anısını, 93. doğum yıl dönümünde, onun adını taşıyan dünyanın yeni merkezi İstanbul’da şu güzelim parkta birlikte anmak, sıcak beraberliğimiz, çok anlamlıdır. Anlamlıdır, çünkü Haydar Aliev bir devlet adamı ve halk önderi olarak yeni tarihin en kritik döneminde yaşamış, zamanının en sert virajlarını başarıyla alırken birçok halka örnek olmuştur. Büyük başarıları arasında Azerbaycan’ın milli kimliğine, bağımsızlık ve egemenliğine dönmesi; halkının özgürlüklerini elde etmesi; kısa bir sürede farklılıklardan derlenen yeni medeniyete Azerbaycanlı öz – kimliğini ve İslam ruhuna örülmüş yenidünya görüşünü katması yakın ve birçok yakın ve uzak halkla birlikte biz


86

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Bulgaristanlı Türk Müslümanlarına da örnek olmuş ve olmaktadır. Hemen söyleyeyim, 1950’lerde oluşan Bulgaristanlı Türk kimliği Azerbaycan aydınlarının paha biçilmez öz katkılarıyla biçimlenmişti. Bu nedenle, Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK ve Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezi BGSAM heyeti olarak bu anma töreninde hazır bulunmamız bizim için çok büyük anlam taşıyor. 1878 Rus – Osmanlı Savaşından sonra, Bulgaristan’da kalan bizler yaklaşık bir yüzyıl Türk Müslüman kimliği oluşturma davası verdik. 1950’den sonra Azerbaycanlı bilim adamları, Prof. Doçent, Doktor ve öğretmenler ordusu ülkemize Bulgaristan’a gelip, bize Türk kimliği ve kültürü, dil dokusundan ve din atkısından oluşur, gelin biz önce anadil dokusunu yayalım, edebiyat dili şeklinde, sözlü yazılı halka aşılayalım dememiş olsalardı, biz bugün de eski karanlıklarda bocalamaya devam edecektik. Milli kimliğimizde, özgün edebiyat ve tarihimizin dirilmesinde bize usta eli oldunuz, dost eli uzattınız. Ektiğiniz tohumlar aydın ordumuzu yarattı. Ne mutlu bize. Biz Bulgaristan Türkleri, 1878’de Osmanlı’dan koparılınca devletsiz kaldık, yeni iktidarlar 1945’lere kadar eski irfan ocaklarımızı tamamen söndürdü. Lise ve yüksek okulları hayallerimizden bile silmişti, köy okullarında öğretmenlik yapacak kadrolarımız kalmamıştı, karanlığın bu denli zifiri olduğu bir dönemde, ruhumuzda Azerbaycan nuru yandı. Bakü’den gelen BİLGE hocaların, doçent ve profesörlerin öncülüğünde ve yardımıyla Kırcaali, Razgrad, Şumen, Ruse ve Sofya’da pedagoji okulları açıldı. Sofya Üniversitesinde 4 fakülte Türkçe tedrisata başladı. Bulgaristan birden bire aydınlandı. Şumen Dram Tiyatrosu’nda Azerbaycan piyesleri sahnelendi. Bülbül oğlunun şarkıları gönüllere girdi. Gençler Nizami’yi Türkçe ezberlemeye koyuldu. Kızlar – Şirin, oğlanlar ise – Ferhat oldu. Yaşlılarımız dünyaya Fuzuli gözüyle bakmaya başladı. Bulgaristan Türkleri 1953’te birden bire Azerbaycan’a sevdalandı. Daha önce böyle bir aydınlık, böyle bir sıcaklık ve perspektif görmemişlerdi. Bizlerde, yani Bulgaristan’da Azerbaycan çırası böyle bir yanmıştı ki! Türk kardeşliğinin sembolü, geçmiş ve geleceğimizi birleştiren ateş oldu. Eğer bugün Bulgaristan Türkleri edebiyatından, modern çizgileri olan özgün bir etnik kültürümüzden, Türk kimliğimizin varoluşundan söz edebiliyorsak, bunu ÇOK BÜYÜK ölçüde ülkemizde Türklük çırası yakan Azer-


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

87

baycanlı aydınlara borçluyuz. Kendilerine bugün de teşekkür borçluyuz. Öz tarihimizi Türkçe yazdık. Türk olarak örgütlendik, aydınlandık, daha sonraki totaliter yasaklar döneminde, baskılara rağmen, Azerbaycan aydınlarının bizde yaktığı çırayla adalet ararken, bundan 27 yıl önce totaliter baskı ve teröre karşı 1989 Mayısında ayaklandık, asla yılmadık, kimseye el açmadan dirilmeyi başardık. Azerbaycanlı aydınlar bize “muhtaç olduğumuz kudretin damarlarımızda mevcut olduğunu gösterdiler.”Biz onlara inanmıştık, inanıyoruz. Kendilerine buradan bir daha sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz. Ortak davamızda sanki eksikliklerimiz var. Bulgaristan’da artık Azerbaycan filmi oynatılmıyor. Kardeş Azerbaycan yazarlarının raflardaki yerleri boş… Masallarınızı, öykülerinizi dinlemek istiyor çocuklarımız…. Azerbaycanlı sanatçıların eskiden olduğu gibi şimdi de Radyo efirinden gönülleri doldurmasını bekliyoruz. Bulgaristan’da son 20 yılda sayın Prof.Dr. Elçin İskenderzade beyin eserlerinden başka Türkçe ve Bulgarca yeni eserlerinizi okuyamadık. Azerbaycan’ı tanıtan rehber kitaplara ihtiyaç duyuyoruz. Bunlar Bulgarca da olabilir. Bu etkinlikleri BULTÜRK aracılıyla gerçekleştirebiliriz. Kapımız Can Azerbaycan’a açıktır. 1950’lerde Şumen dram tiyatrosunda “Ferhat ile Şirin’i” izleyenlerin torunları bugün de aynı piyesi görme arzusuyla yanıp tutuşuyorlar. Tarihi aydınlatan büyük halkların yeni ödevi, yılların yükünü taşımakta zorlanan eski kıta Avrupa şimdi de yeni ışık bekliyor. Beklenen petrol ve doğal gaz ile birlikte manevi nurdur. Bunlar artık ortak ödevlerimizden biri oldu. Ayrı ayrı yanan ama birleşince yanmayan Hidrojen ve Oksijen’ı parçalayıp yeni enerji kaynakları arayanlara selam olsun, en büyük ateş insanların gönlündeki dostluk ve kardeşlik ateşidir. Ve bu ateşi yaşatan bizleriz. Yeni yüzyılda Amerika’da en fazla basılan ve okunan eser Mevlana Cellalettin Rumi’nin MESNEVİSİ olduysa, 21. Yüzyılda Avrupa’da en büyük baskı sayısında çıkan ve en fazla satan eser neden Nizami, Fuzuli, Hafız ve ya diğer Azerbaycan aydınlıkçılarımız olmasın. Onların incileri kalem ucundan deri sırtına döküleli 1000 (bin) yıl oldu ama ışığın eskisi ve yenisi olmaz. Azerbaycan çırası güneş ışığından bir parçadır. Siz yeni medeniyet taşında incisiniz. 100 yıla yakın bir zaman kesimi içinde Azerbaycanlı konuk bilim öncülerinin bizi Türk ve Müslüman ocağında ısıttı, Türklüğü ayakta tuttu, tutmaya


88

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

devam ediyor. Azerbaycan aydın ordusunun öncülüğünde memleketimizde öğretmen ordusu yetişti, ders odaları, kütüphaneler aydınlandı, ışık saçan dernekler kuruldu, gazete ve dergiler çıktı, anadilimizde radyo yayınları başladı, edebiyat ansiklopedilerimize 100 şair, 100 yazar sığmadı, şarkı ve türkülerimiz yeni namelerle yankılandı. En önemlisi de, Azerbaycanlı aydın ordusu bize yepyeni bir dünya görüşü aşıladı, bilimsel düşünme öğretti, insan kardeşliğimizi yeni anlamla zenginleştirdi, ışık bu kez Bulgaristanlı Türklerin kendi aydın ordusunu oluşturdu. Onlar bize “güneş içmeyi” öğrettiler. Size minnettarız! Teşekkür ederiz. Bu büyük davada – bir halkı aydınlatmaktan daha büyük bir dava olamaz – bugün aziz hatırasını andığımız, davasını örnek aldığımız, kendisine, Azerbaycan, Orta Asya, İslam âlemi, Balkanlar ve dünya halkları için yaptıklarıyla övündüğümüz büyük devlet adamı Haydar Aliev’in muzaffer davası ve yarattığı parlak umutlar yaşadıkça önem kazanıyor. Çağdaş Azerbaycan’ın yeni bir bilim, kültür, yaşam biçimi, kalkınma ve medeniyet örneği olması, bizim için övünçlü kıvanç kaynağıdır. Bu özlü ve şerefli davanın sayın devlet Başkanı İlham Aliev tarafından bugün zaferden zafere götürülmesi, bizim hem uzak hem de yakın memleketimiz Bulgaristan dahi yarınlarını Azerbaycan ekonomisiyle kaynaşmada, Hazar doğal gazının bize de enerji kaynağı olmasında görüyorsa, yeni başlayan 21. yüzyıl ortaklığımızın son derece büyük anlamı hemen ortaya çıkıyor. İyi ki Varsınız. İyi ki ölümsüz önder Haydar Aliev’i biz de tanıma imkanları bulabildik. İyi ki, yeni umutlarımızı Azerbaycan’ın genç önderi İlhan Aliev’e bağladık. Bu önemli günde, Azerbaycanlı kardeşlerimize ne içten sağlık ve başarı dileklerimizi, kalpten selamlarımızı iletmenizi rica ediyorum. Sağ olun! Var olun! Sizlerle birlikte olmanın umudu bile, son derece heyecan verici. Teşekkür ederim.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

89

TÜRK MİRASININ KORUNMASI İÇİN YAPILMASI GEREKENLER Çağdaş dünya gündeminde yer almaa başlayan Türk dünyası hızla gelişen, keskinleşen ve mekanını genişlendiren çatışmaların işerisinde kendi varlığını korumak için mücadele vermektedir. Maalesef ki, bölgelerdeki çatışmaların en büyük darbesi de kültürel mirasa dokunduğundan çatışma bölgelerindeki türk varlığı tehlikede kalmıştır. Bu durumda ortak projelerin gerçekleştirilmesine, Türk kültür mirasının korunması için ciddi çalışmalara ihtiyaç ortaya çıkmaktadır. Teknolojinin geliştiği çağdaş dönemde Türk halkları arasındaki ilişkilerin zayıf olması teessüf doğuruyor. Lakin internetin mevcutluğu ortaya geniş oimkanlar çıkarmıştır ki, bu imkanları yeterince kullanmak başarısına sahiplenmemesiz gerekiyor. Doğu Türküstanda, Azerbaycanın Karabağ Bölgesinin, Kerkük ve Mosulun, Suriyedeki ve Efganistandaki Türklerin, Bulgaristandaki Türklerin baskılar altında kalması onlara mahsus kültürel mirasın da yokolması tehlikesini göz önünüe almamızı gerektiriyor. Bir halkın meskunlaştığı. Yaşadığı yerdeki varlığını kanıtlayan tarihi kütürel miraslar bunlardır: 1. Tarihi abideler. Anıtlar. 2. Mezarlar. 3. Yer isimleri Maalesef ki, Türk dünyasında bu mirasın korunmasında büyük boşluk vardır. Bu gün Doğu Türküstan Türkleri Af¬ganistan Türklerinin, Azerbaycan Türkleri Bulgaristan ve Balkan Türklerinin problemleri, yaşantıları, tarihi hak¬kında malumatsızdır. Bu bilgisizlik ortak problem¬lerin çö¬zülmesinde ortak faaliyetin oluşturulma¬sına engel olu¬yor. Bu durum da çözümsüzlüğe getiriyor. Çünkü her kes ayrı ayrılıkta faaliyet gösterdiğinden sesler duyulmuyor, bir güç oluşturulamıyor. Ortak problemlerin ortak halli yollarını aramak gerekiyor. Düşünüyorum ki, önce birbirimizle ilişkileri artırmalıyık, bilgi alış-verişini daha çevik hale getirmeliyiz. Bunun için medyanın biribiryle irtibatta çalışması gerekiyor. Dünya Türk mirasını koruma altına almak günümüzde önemli meseledir. Bu amaçla projeler hazırlamak gerekiyor. Her şeyden önce Türk anıtları kayda alınmalıdır. Anıtların rəsmləri çəkilməli, nə zaman, kimler tarafından inşa edildiği ve hakkındaki diger bilgiler yazıya alınmalı, kitap halinde yayınlan¬malıdır. Sonra bu anıtların kouma altına alınması için uluslararası örgütlere müracaat edilmelidir.


90

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Yer isimleri de çok önemlidir. Bazi isimler hatta bin, iki bin yıllık tarihi kendisinde yansıtıyor. Türklerin yaşadığı arazilerdeki Türk kökenli yer (şehir, köy, dağ, dere, çay, göl ve diger) isimleri kayda alınmalı, anlamı hakkında bilgiler de bu kayıtlara eklenmelidir. Nihayet, halk edebiyatına da dikkat yetirilmelidir. Halk efsane ve revayetleri, latifeler, yazarı belli olmayan şiirler ve şarkılar, ata sözleri de toplanmalı, yazıya alınmalıdır. Kalb sözle dolu olan yaşlı kuşak zaman geçtikce azalıyor. Onların taşıdıkları söz hazinesine sahip çıkmamız lazım. Türk sofra kültürü dünyanın en zengin sofra kültürleri sırasındadır. Maalesef ki, son zamanlar bazi Türk sofra numunalerinin talif hakkını başka milletlerden olan şahıslar tarfından satin alınmaktadır. Mesela, Paklava, Dolma, Ayran, Lavaş gibi nimetlerimize Yunanlar, Almanlar, Ermeniler sahiplenmeye çalışıyorlar. Ermenistan’da hatta Dolma festiveli düzenlemekle ginnesin rekorlar kitabına düşmek isteyen Ermeniler Dolma’nın uluslararası alanda ermeni mutfağına ait olması ile ilgili çalışmalarda bulunuyorlar. Bu olgular bizleri sofra kültürümüze de sahiplenmeye çağırıyor. Bölgeler üzre türk mutfağının örnekleri kayıtlara geçirilmeli ve Türk yemeği, tatlısı, içkisi Türk kültür mirası gibi koruma altna alınmalıdır. Bunlar hem kitap şeklinde, hem site halinde, hem de CD halinde toplanmalı ve Türk mtfağı gibi yayılmalıdır. Tabii ki bunlar proje şeklinde gerçekleştirilmelidir. Bu tür projeleri grçekleştirmek için Proje merkezi kurmak istiyorum. Bu merkez Türklüğe hizmet eden projelere mali desteği aramağa çalışacaktır. Bu bir gerçektir ki, sen, senin olana sahiplenmezsen, ona başkaları sahiplenir. Dr. Aygün Hasanoğlu.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

91

KARABAĞ SAVAŞINDA BİLİNMEYEN GERÇEKLER Bayrampaşa’da “Karabağ Savaşında Bilinmeyen Gerçekler” konulu Konferans yapıldı. Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK) ile Türkiye Üniversite Mezunları Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği, “Karabağ Savaşında Bilinmeyen Gerçekler” konulu Konferans Bayrampaşa Belediyesi altında bulunan Konferans salonunda yapıldı. Karabağ Savaşı sırasında Ermeni terörist Monte Melkonyan’ı yakalayarak öldüren ünlü Komutan Ibad Huseynov’un misafir olarak yer aldığı konferansa Bultürk Başkanı Rafet Ulutürk ve yönetim kurulu üyeleri, Türkiye Üniversite Mezunları Derneği İçtimai Birliği Baskanı Cengız Bayramov, Azerbayca’nın İstanbul Konsolosu Emma Heydarova, Atilla dergisi temsilcileri, Azeri Sanatçılar Briliant Dadashova, Azeri kızı Günel, İrade İbrahimova; Elyane Ahmedova ve Türkiye’de öğrenim gören Azeri Öğrenciler ile çok sayıda vatandaş katıldı. İstiklal Marşı ve Azerbaycan Milli Marşlarının okunmasının ardından, kalabalığa konuşan Bultürk Başkanı Ulutürk, Azerbaycanlı kardeşlerimizin haklı oldukları davalarında seslerini duyurmakta katkı sağlamak için bu konferansı yaptıklarını ifade ederek Karabağ Savaşının sadece Azerbaycan’ın değil, tüm Türk Dünyasının davası olduğunu belirtti. Azerbaycan’a katıldıkları bir konferans ve gezinin asıl amacının Azerbaycan halkının sıkıntılarını, haklı oldukları Dağlık Karabağ sorununu ilk önce Azerbaycan dışında yaşayan Türklere ve ardından tüm acı gerçekliği ile dünya gündemine taşımak olduğunu ifade eden Ulutürk; Dünyada hakkın güçlü olanın olduğunu, bunun da Türkler dünya yönetiminden gittiklerinden beri hep böyle devam ettiğini, bunun için Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Cumhuriyetleri tekrar bir araya gelerek dünyada söz sahibi olmaları gerektiğini vurguladı. Balkan Türkleri ve de özellikle Bulgaristan Türkleri zalimin zulmünün ne olduğunu çok iyi bildiğini belirten Ulutürk:”Böyle zulümlerin ancak ortaçağda görülmektedir.” Dedi ve organizsayona destek veren Belediye Başkanı Aydıner’e, yardımcısı Ahmet Tüfekçi’ye teşekkür etti.


92

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Türkiye Üniversite Mezunları Derneği İçtimai Birliği Başkanı Cengiz Bayramov, bir Azeri Türkü olarak kendilerinin de bütün Türklerin sorunlarını kendi sorunları gibi kabul ettiklerini, aynı milletin ve ırktın evlatları olarak Karabağ’da yaşayan Türklerin sorununun bütün Dünya Türklerinin sorunu olduğuna degindi. “Azerbaycan Ordusu büyük Türk ordusunun bir parçasıdır” diyen Cengiz, Azerbaycan’ın Ulusal Arenada barıştan yana bir millet olduğunu ve dünyaya adalet getirmek için gönderilmiş şanlı ırkın evlatları olduklarının altını çizdi. Bayrampaşa Belediye Başkanı Atila Aydıner, Başkan Türk dünyasında Azerbaycan’ın yeri bambaşka olduğunu ve Karabağ’ın Azerbaycan’ın vazgeçemeyeceği topraklardan birisi olduğunu ifade eden Aydıner, 1988 de başlayıp 1994’te sona eren Karabağ savaşı içinde dinsel ,etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketlerini ve sivil katliamlarını barındıran yakın tarihimizin en kanlı savaşlardan biri olduğunu hatırlattı ve Ak Parti Hükümetinin “Ermenistan Azerbaycan topraklarından çekilmedikçe, Türkiye Ermenistan’a karşı olumlu bir adım atamaz” diyerek Ermenistan ile ilgili tavrını net olarak ortaya koyduğunu söyledi.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

93

Azerbaycan’ın İstanbul Konsolosu Emma Heydarova Konferansı düzenleyenlere çok teşekkür ederek, Karabağ’ın geri alındığı zamanda böyle bir kalabalıkta tekrar beraber olmayı arzuladıklarını belirtti. Ünlü Komutan Ibad Huseynov yaptığı konuşmasında burada olmaktan dolayı çok mutlu olduğunu ifade etti.”Türk olduğumdan çok gurur duyuyorum” diyerek salonda alkış tufanı koparken, damarlarında dolaşan kanın Türk kanı olduğunu ve Türk birliğinin korunması gerektiğini söyledi. Konuşmaların ardından Azeri Sanatçılar kürsüde kısaca düşüncelerini belirttikten sonra birer şarkı seslendirerek salondakilere hoş bir vakit yaşattılar.. Plaket töreninin ardından toplu hatıra fotoğrafı çekilmesiyle program son buldu. Kaynak: Haber: Mehmet Altun


94

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Rafet ULLUTÜRKün konuşması Türk Dünyasının Şah Damarı olan Azerbaycan Türklerine Bulgaristan’ın Kocabalkan, Rodop, Dağlarından ve Deliormandan gelen misafirlerimize bu konferansımıza teşriflerinizden dolayı teşekkür ediyor hepinize hoşgeldiniz. “Biz Türkler devletsiz yaşamadık, yaşayamayız ve dünya devlet kurmayı bizlerden öğrenmiştir, ancak artık Türk gibi başlayıp Türk gibi bitir dedirtmeliyiz. Artık gerçek ve doğru tarihi anlatmak lazım, binlerce film yaparak, on binlerce dizi üreterek Türk tarihini dünyaya göstermemiz lazım. Her şey sabır işidir, benim Türk gençlerine üç tavsiyem olacak: 1. Hedeflerinizin sonu olmayacak 2. Ağır şartlar karşısında düşüp yıkılmayacak 3. İnanç ve dava adına savaşırken kesinlikle Mükâfat beklemeyeceksiniz Bedenleri ruhlara galebe çalanlar, asla büyük işler başaramazlar, ruhlar bedenlere galebe çalmalı. Birde şahsınıza yapılan zulmü affedin ki zalim olmayasın. Fakat Devletinize veya Milletinize yapılan zulmü hiç bir zaman asla ve asla affetmeyiniz. Muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur. Ayrıca burada 2 önerim olacak; 1. Artık Türk Dünyasının bir takvimini yapmalıyız, bu da Türk Dünyasının önemli olaylarının sıralandığı ve belirli tarihlerde anma törenlerini anımsatacak bir takvim 2. 1950-60 yılları arasında komünizmi yaymak üzere Komünist Rusya tarafından Bulgaristan’a Azerbaycanlı öğretmenler gönderilmiş, fakat kısa sürede bunların Türkçülük yaptığının ve yaydığının farkına varınca apar topar rejim tarafından geri gönderilmişlerdir. İşte bu gün Bulgaristan’da Türkçülüğe hizmet eden bu öğretmenlerimizden hala sağ olanları araştırıp bulalım ve Bulgaristan’da sağ olanlarla tekrar buluşturalım. Gerek Bulgaristan’da gerek Azerbaycan’da bir araya getirelim, böylece Azerbaycan Türkü ile Bulgaristan Türkünün kaynaşmasında büyük bir adım atılmış olacaktır. Karabağ ve Hocalı soykırımının sadece Azerbaycan’ın problemi değildir bu artık tüm Türk Dünyasının ortak problemidir. Burada gördüklerimizi tüm Türk Dünyasına kendi bölgelerimize ulaştıracağız. 200 yıldır bizim


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

95

gözlerimizi kapatan Rusya artık başarılı olamayacaktır, bu dönemin sonuna gelindi. Artık Dünyada yeni bir güç oluşuyor ve bu gücün fikri desteği ve kuruculuğu bize hepimize görev yüklemektedir. Bu güç Türk Dünyası olacak, bu gücün bu günkü güçlerden farkı adaleti kendi çıkarına göre değil, çıkarlarını adalete göre ayarlamasıdır. Bizler Türk Yazarları şunu çok iyi biliyoruz ki, Bir Kalem, Bin Silahtan Üstündür bunu çok kısa zamanda herkes kavrayacaktır. Buradan tüm Türk Dünyasının analarına sesleniyorum; “Çocuklarınızı yetiştirirken onları Dünyayı yönetebilecek bilgi, beceri, birikim ve ahlakla donatarak yetiştiriniz. Biz bu ağır işin altından kalkamasak da, sizin büyüttüğünüz gelecek kuşaklar bu ağır yükü bulunması gerektiği olan yüksekliklere rahatlıkla taşıyacaklardır. Türk Birliğine Dünyanın ihtiyacı vardır bunu herkes idrak etmeli, dünyada kim adaletin hâkim olmasını isterse bu birliğe destek olup sahip çıkmalıdır.” Son olarak da işgal altındaki Dağlık Karabağ, sadece Azerbaycan Türklerinin sorunu değil, bu sorun tün Türk Dünyası’nın sorunudur.” diye sözünü bitirdi.


96

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

97


98

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

99


100

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

101

BULTÜRK’ün Faaliyetleri

BULTÜRK’ün Faaliyetleri • Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK hem Bulgaristan’da hem Türkiye’de soydaşlarımıza yönelik faaliyet gösteren bir dernek olarak kurulmuştur. Dernek olarak yaptığımız çalışmalar özetle aşağıda sunulmuştur. 1. BULTÜRK 33 kurucu üye ile 2002 yılında başlayarak 2003’te resmi olarak Bayrampaşa’da faaliyetlerine başlamıştır. 2. 2004 yılında kendi gazetesini çıkarmaya başlamıştır. Gazetemizin kısa ismi BULTÜRK’tür. BULTÜRK; “Bulgaristan Türkleri’nin Sesi Gazetesi”. Gazetemiz aylık siyasi ve aktüel olarak yayınlanmaktadır. Haziran 2017 itibarıyla 121. sayısı yayınlanmıştır. (Web adresi www.bghaber.org, www.bulturk.net) 3. Derneğimiz yönetim kurulumuzda arkadaşlar ile dostlarımızın da katkıları ile İstanbul Bayrampaşa ilçesinde içerisinde konferans salonu da bulunan kendi Genel Merkezine kavuşmuştur. Kendilerini tüm Bulgaristan Türkleri adına kutluyor ve teşekkür ediyoruz. 4. Derneğimizin Genel Merkez konferans salonunda her 15 günde bir; konferanslar, sohbetler ve seminerler yapılmaktadır. Burada gençlerimizin yeni arkadaşlıklar ve dostluklar kurmalarını hedeflerken, aynı zamanda Türkiye ile dünyadaki güncel ve siyasi gelişmeler hakkında bilgi sahibi olmalarını amaçlamaktayız. Kısacası Balkanlar ve Türk Dünyasını odak noktamıza alarak kapsayıcı ve çok yönlü seminerler düzenlemeyi kendimize görev edindik. Böylece üyelerimizin ve toplumumuzun bilinç düzeyini arttırmayı ve ülkesine, milletine daha yararlı ve duyarlı bireyler olmaları için gayret sarf ediyoruz. 5. Bulgaristan’da ve Türkiye’de geniş katılımlı olması ve çok yönlü sorular içermesiyle yankı uyandıran bir anket çalışması yapmayı da başardık. Bulgaristan’da 8.000, Türkiye’de 5.000 olmak üzere toplam 13.000 denek ile 33 sorudan oluşan anket yaptık. Anketimiz hem yerel hem de ulusal basında büyük ilgi çektiği gibi son derece çarpıcı sonuçları da ortaya koymuştur. Aynı zamanda Bulgaristan’da ortaya çıkan sonuçlar açısından aşırı Bulgar milliyetçilerin tepkisine neden olmuştur. Böyle bir çalışma şimdiye kadar Bulgaristan’da hiçbir kuruluş tarafından yapılamamıştır. Biz dernek olarak yapmış olduğumuz faaliyetlerle gençlerimizin ufkunu açmak ve teşvikte bulunmayı hedefledik. Gelecekte bu tür faaliyetler içinde olan kuruluşlarımızın veya teşkilatlarımızın sayısının artmasını umut ediyoruz.


102

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

6. 23 Ekim 2011 tarihinde gerçekleştirilen Bulgaristan’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Derneğimizin öncülüğünde ve desteği ile Bulgaristan tarihinde ilk defa Türk-Müslüman Cumhurbaşkanı adayı bu makama aday oldu. Gururla diyebiliriz ki dernek olarak maddi-manevi katkılarımızla ve cesaretimizle karşı çıkan birçok kişiye rağmen bu yoldan dönmeyerek ilk kez Müslüman-Türk bir kişiyi Bulgaristan Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkartmayı başardık. Ayrıca sadece ve sadece BULTÜRK’ün ve üyelerimizin bireysel çabalarıyla bu seçimde seçmenlerden 50.000 civarında oy alabilmemiz de bizleri hayli memnun etmiştir. Bulgaristan’da Cumhurbaşkanlığı seçim yarışına 21 aday katılmış ve bu yarışı bizim adayımız 9’ncu sırada tamamlamıştır. 7. İstanbul’da bulunan Bulgaristanlı öğrencileri BULTÜRK Derneği olarak bir araya getirdik. BULTÜRK derneğinin gençlik kolları bu gelen öğrencilerimiz sayesinde Sn. Alpay DİNÇER başkanlığında kurumuştur. Artık BULTURK, Gençlik kollarına kavuşmuş oldu ve ayrıca Kadın Kolları da kurulmuştur. 8. Sivil toplum kuruluşu olarak, Bulgaristan Parlamentosu’nun 1970’li ve 1980’li yıllarda, ülkede yaşayan Müslüman ve Türklere karşı Jivkov iktidarı tarafından uygulanan asimilasyon sürecinin kınanmasını Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da ilk defa bir basın toplantısı ile kamuoyuna duyurduk. Bu basın toplantımıza Sofya Büyükelçimiz Sn. İsmail ARAMAZ da katılarak bizlere destek oldular. 9. Bulgarların 1912 yılında kutladıkları Kırcaali’nin kuruluşunu, bizler de 1434 yılı olarak Bulgaristan’da ilk defa Kırcaali’nin kuruluşunu kutladık. Rivayet edilmektedir ki; Kırca Ali, Akdeniz’den yola çıkarak 70 köyden sabah namazına giden her köyden bir kişi olmak üzere topladığı inançlı, cesur ve aktif gençleri yanına alarak buraya Hıdırellez’e üç gün kala gelmiştir. (Kırcaali kelimesinin anlamı; 1. Kırıcı (dövüşçü), 2. Kırcı (dışarıda çalışan), 3. Kır saçlı (saçları beyazlamış, olgun) anlamlarına da gelen Kırcaali’nin anısının yaşatılması için, bu günde (hıdrellezden 3 gün önce) bu şirin şehrin kurucusunu ve kuruluşunu kutladık. Başlattığımız bu anlamlı faaliyetin, Kırcaali’ye yakışır biçimde kutlamaya devam ederek güzel bir gelenek haline getirilmesini ümit ederiz. 10. Sosyal Haklar; Bulgaristan’dan Türkiye’ye çalışma stajlarının 1991 ve sonrası göç edenlerin de bu haklardan yararlanabilmeleri için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na imza kampanyası ile toplanan dilekçeler derneğimizin üst yazısı ile teslim edilmiş olup, konunun takibi tarafımızdan yapılmaktadır.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

103

11. Türkiye’de ilk defa “Bulgaristan’daki Mayıs 1989 Ayaklanmalarının yıl dönümünü anma toplantısı” Derneğimizce organize ederek İstanbul Üniversitesi’nden öğretim üyelerimizin de katkılarıyla geniş çaplı akademik bir bilgi şölenine dönüştürülmüştür. 12. İstanbul’da Bulgaristan aydınlarının 1’nci ve 2’nci büyük buluşmasını organize ettik. 13. Dünya Türk Yazarlar Birliği tarafından Türk Dünyası’nın şah damarı Azerbaycan Bakü’de gerçekleştirilen “Geldik, Gördük, Yazdık” adlı projede BULTÜRK olarak yerimizi aldık ve konu ile ilgili yazımızı yazdık gazetemizde de yer verdik ve kendilerine de ilettik. 14. “Dünya Türk Gençler Birliği Liderler Zirvesi” ni (Başkanlar Toplantısı) ev sahibi STK olarak Sofya’da 2010 Mayıs ayında Hotel Vitoşa’da tertip ettik. Daha sonra 2012 senesinde İstanbul’da Derneğimizin öncülüğünde yine bir “Dünya Türk Gençler Birliği Liderler Zirvesi” ni yaptık ve Aralık 2013’de İstanbul’da “Dünya Türk Genç İş adamları 1.Kurultayı” nın organizasyonunda da yer aldık. 15. Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da ırkçıların Cuma namazı kılan cemaate saldırmasına karşılık, İstanbul Balat’ta Bulgar kilisesi önünde protesto gösterisi düzenledik. Onların o sert ırkçı tutumuna karşın biz İstanbul’da Bulgar kilisesi önünde kilise cemaatine Müslümanlığa yakışır şekilde tüm kiliseden çıkanlara sevginin sembolü karanfiller dağıttık ve buradan uyardığımızı da belirttik. 16. Türk Dünyası Basın Mensupları üyesi olarak Yalova toplantısına katıldık. 17. BULTÜRK Derneği olarak çıkartılan kitaplar; BULTÜRK faaliyetleri 2003-2009 arasını ve 2010-2014 arası kitapçık haline getirdik. Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezinin Makaleleri ve Analizleri 25 ciltte topladık. Sofya Hatıraları. Güneş Ne Zaman Doğacak “Hak ve özgürlükler uğruna tüketilen umutlar”. Bu kitap ve kaynaklarımızı Bulgaristan ile ilgilenen tüm STK ve Devlet görevlilerine teslim ettik. Konuyla ilgili tüm faaliyet ve çalışmalarımız “www.bghaber.org” adresinde yer almaktadır. 18. Bulgaristan Parlamentosu Hükümeti tarafından yine ilk defa bir sivil toplum kuruluşu olarak resmi davet aldık. Dernek olarak 30 kişilik bir heyet ile Bulgaristan Parlamentosunda o günün iktidar partisi GERB’in Grup Başkan


104

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

Vekili ve İçişleri Bakanı Sn. Tsvetanov tarafından ağırlanıp, basına açık resmi görüşmelerimizi karşılıklı olarak ifade ettik. Bulgaristan’da ve Türkiye’de yaşayanların problemlerini ilettik. 19. Bulgaristan’da GERB Partisi ile Kırcaali Çeroçene İlçesinde ilk defa bayramlaşmada bir araya geldik. 20. Bulgaristan’dan 1877 Rus-Türk harbinden sonra göç eden insanlarımızı araştırmaya başladık. Yakın bir zamanda Bulgaristan’da ve Türkiye’de net olarak Bulgaristanlıların nüfusu tespit edebilmek amaçlanmıştır. 21. Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk Kardeşlik ve İşbirliği Kurultaylarına BULTÜRK olarak her zaman yerimizi aldık. 22. Türk Dünyası Belediyeler Birliği toplantılarında her zaman yerimizi aldık. 23. Dernek merkezimizde oluşturulan kütüphane için Bulgaristan ile ilgili çıkan kitaplar Bulgaristan ve Türkiye’de toplanmaya başlanmıştır. Bulgaristan Türkleri ile yazılan tüm kitapları toplayarak büyük bir kütüphane oluşturmayı hedeflemekteyiz. 24. Bulgaristan’da yapılacak Avrupa Birliği Parlamento Seçimleri, Genel seçimler ve Yerel seçimlerde her zaman hazır olduğumuzu belirtip konuyla ilgili uzmanlarımızla hazırlanan raporlarımızı da ilgili mercilere iletmekteyiz. 25. 2014-2015 döneminde İstanbul’da “Büyük Göç”, “Bulgaristan’da Kültürel Soykırım”, “Soydaşlarımızın Sorunları” vb. konulu uluslalar arası katılımlı forum, panel ve sempozyumlar düzenledik. 26. Aralık 2015’te Azerbaycan Bakü’de Türk Dünyası STK’lar toplantısına katıldık. 27. Ocak 2016’da BTA-Bulgar Telgraf Ajansı Basın Merkezinde Sofya’da 22 Ocak 2016’da Komünist dönem suçlarının zaman aşımına uğramasına ilişkin meclis kararının bozulması amacıyla düzenlenen basın toplantısına katıldık. 28. “20.Yüzyılda Türk Dünyasında Soykırımlar” paneli yaptık. Konuşmacılar; Azerbaycan’dan Akif NAGİ ve Agil SEMEDBEYLİ, Bulgaristan’dan Sabri İSKENDER. Bayrampaşa Kültür Merkezi. 04.10.2016. 29. Türkiye çapında bütün göçmen derneklerimizi sarsılmaz ve yenilmez bir inançla “BULGARİSTAN DERNEKLERİ” FEDERASYONU kurmak için çalışmalar başlatıldı. 13.11.2016 - Bayrampaşa. 30. “Kıbrıs Görüşmelerinde Son Durum” konulu Panel Düzenledik. Konuşmacı olarak KKTC Yeniden Doğuş Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Erhan ARIKLI. Bayrampaşa Kültür Merkezi. 26.11.2016.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

105

31. Türk Dünyası Belgesel Film Yarışması’nda BULTÜRK olarak yerimizi aldık. 32. ETNOSPOR etkinliklerine katıldık ve çadırımızı düzenleyerek toplumumuzu tanıttık. Ağustos 2016. 33. Çanakkale Zaferi ve Şehitlerimizi Anma Konferansı yaptık. Mart 2013 ve Mart 2017. 30. Eski Zara (Stara Zagora) Kazanlık ilçesinde 15 Temmuz anma toplantısı yapıldı. (Bulgaristan’da Bulgarlara 15 Temmuz darbe girişimi anlatıldı). 15 Temmuz 2017. 31. Davet edildiğimiz “Rumeli-Balkan Buluşması 23 Mart 2017” organizasyonu için BULTÜRK Derneği Yönetim Kurulu olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yerimizi aldık. 23 Mart 2017. 32. Ankara Temsilciliğimiz bir heyet ile “Suriye ve Irak’tan Gelen Sığınmacıların Sorunlarının Değerlendirilmesi” konusunda Ankara Göç İdaresi İl Müdür Vekili Adem SEZER’e ziyaret bulundular.07 Şubat 2017. 33. Ankara Temsilcimiz Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı İsmail CİNGÖZ tarafından Polatlı Türk Ocağı’nda “Balkanlar’da Türk Varlığının Tarihi Süreci” başlıklı konferans verildi. 24 Şubat 2017. 34. Ankara Temsilcimiz Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı İsmail CİNGÖZ; Türk Dünyası ve Türk Dış Politikası -Siyasi, Ekonomik ve Kültürel Boyutuyla- Çalıştayı’na, Balkanlar konusunu değerlendirmek üzere katılmıştır. Ankara/13 Mayıs 2017. 35. Eyüp Belediyesine Ziyaret Ve Plaket 36. BULTÜRK Pütürge Belediye Başkanı Ile Birlikte İstanbul’da 37. İstanbul’da Türk Dünyası Dernekler Toplantısı 38. “Doğu Türkistan Kanayan Yaramız” Konferansı Bayrampaşa’da 39. Bulgaristan’dan Hürriyet Şeref Partisinin Yöneticileri İstanbul’da BULTÜRKBulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneğini ziyaret ettiler. 40. BULTÜRK Bulgaristan’da 15 Temmuz Şehitlerini Anıyor… 42. Molova’da Gagavuz Yerinde Kıpçak köyünün yortunda 43. Türk Dünyasında Kadın Konferansımıza Gelenlere Teşekkürler


106

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)

BULTÜRK Genel Merkezinde Düzenlenen Konferanslar • TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Toğurul İsmayil, “Azerbaycan’ın HOCALI SOYKIRIMI” adlı konferansta konuşmacı olarak katıldı. Mayıs 2014. • İstanbul’da “Karabağ Savaşında Yaşanan ve Bilinmeyen Gerçekler’’ adlı bir konferans düzenledik. Konferansımıza söz konusu savaşa bizzat katılmış Azerbaycan Milli Kahramanı İbad HÜSEYİNOV konuşmacı olarak katıldı. Ekim 2015. • “Balkan” romanının yazarı Halide ALPTEKİN, Balkanlar konulu konferans verdi. Nisan 2014. • Ünlü yapımcı ve yönetmen Osman SINAV, BULTÜRK Genel Merkezinde “Hayal ve Strateji” konulu konferansı ile BULTÜRK üyelerimizle birlikte oldu. 10.12.2012 • “Refet Rodoplu’yu Anma Toplantısı’na Dr. Müjgân DENİZ konuşmacı olarak katılım sağladı. Kasım 2013. • “Bulgaristan’ın Geleceğinde Türk Gençliğinin Yeri ve Önemi” konulu konferansta konuşmacı Araştırmacı Gazeteci Yazar Şamil Kucur katıldı. Aralık 2015 • Azerbaycan Milli Kahramanı İbad Hüseyin, “Bugünün Attila’sı” konulu konferansı gerçekleştirdi. Ekim 2013 • İstanbul Bayrampaşa’da “20.Yılında 89 göçü” Konferansı yapıldı. Ekim 2011 • Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın katılımlarıyla “Balkanların Geleceği” konulu konferans düzenlendi. Mart 2015 • Bulgaristan’dan gelen öğrenciler ile Türkiye’deki öğrencileri iftar yemeğinde bir araya getirildi. Genel Merkezde düzenlenen iftarda “Bulgaristan Türklerinin Geleceği” konulu söyleşi gerçekleştirildi. Eylül-2012 • Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği, Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü ile ortaklaşa “20. Yılında 89 Göçü” konulu bir Uluslararası Konferans düzenledi. Ekim 2009. • 18-21 Haziran 2014 tarihleri arasında BULTÜRK ve İstanbul Üniversitesi Avrasya Enstitüsünün işbirliği ile “25. Yılında 89 Göçü ve Uluslararası Bulgaristan Sempozyumu” düzenlendi. Haziran -2014.


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

107

• Aziz ŞAKİR, “Bulgaristan’da Mezar Taşları” konulu konferansı sundu. Nisan 2013 • Raziye ÇAKIR,“1989 Göçünde Yaşananlar” konulu bir konferans sundu. Nisan 2013 • Bayrampaşa Belediye Başkanı Atilla AYDINER merkezimizi ziyaret ederek Bayrampaşa ilçesine yapılan hizmetleri aktarmayı müteakip Balkanlarda yaptıkları “Kardeşlik Sınır Tanımaz” konulu bir konferans verdi. Agustos-2015 • İbrahim KÖŞDERE, “Bulgaristan Türkeri’nin Türkiye’deki Konumu” konulu bir konferans sundu. Mayıs 2015 • Araştırmacı yazar Yrd. Doç. Dr. Süleyman Özmen, “Afgan Aydınlanmasının Mimarı Serdar Mahmud Tarzi Han ve Anıları” isimli kitabıyla Afganistan ve Orta Asya gerçeklerini dernek üyelerimizle paylaştı. Aralık 2015 • - Yeni Kapı Mitingi’nde yerimizi aldık - 7 Ağustos 2016 • - Birlik ve Beraberlik Gecesi - GOP - 2016 • - Birlik ve Beraberlik Gecesi - Bayrampaşa - 2017 • - Bulgaristan Türkleri’nin Büyük ve Güçlü Türkiye İçin Evet Gecesi - 7 Nisan-2017. • - Etnospor Mayıs 2017 Yenikapı/İstanbul • - 14 Temmuz 2017 Bulgaristan Kazanlık ilçesinde “15 Temmuzu şehitlerimizi anma ve darbeyi anlattık. • - 1.Ordu Komutanı Orgeneral AVSEVER’i ziyaret – 31 Temmuz 2017 • •Bulgaristan’da kalan taşınmazların geri iadesi ve vatandaşlık konularında dernek genel merkezimizde her ayın başında Bulgaristan’dan gelen avukatlar ve aracılık eden uzman kişiler tarafından ücretsiz olarak bilgilendirme toplantısı yapılmaktadır. • Şumnu Nikola Kozlevo Belediye Başkanı makamında ziyaret • Kazanlık Türk Ulus Derneği Başkanı Menderes KUNGÜN’ü makamında ziyaret • Bulgaristan BSP başkan yrd. Zlateva ile Kırcaali’de görüşme yapıldı. • •Derneğimizde gençlerimiz için ücretsiz olarak Bulgarca ve İngilizce dil kursu verilmektedir.


108

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

109


110

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

111


112

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

113


114

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

115


116

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

117


118

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

119


120

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

121


122

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

123


124

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Bulgaristan Türkü’nün Gözünden Azerbaycan

125


126

BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi)


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.