Sayfa
4
Sayfa
8
BEYAZ KÖŞE
MURAT GÖÇE
Ne olacak bu Pardus’un hali! “Bugünlerde Pardus için kim ne yapıyor, bilinmez. Bilmiyorsak da bunu bize duyuracak kimse ortada yok.”
Dijital Dönüşümde Sonraki Adım “Dijital Dönüşümde Sonraki Adım” panelinde, teknolojilerin dijital dönüşüm sürecindeki rolleri ve öncelikleri değerlendirildi.
SAYI
HAFTALIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE EKONOMİSİ GAZETESİ www.bthaber.com.tr
1254 3 - 9 Şubat 2020
Sayfa
10
Veri kanallarında doğru entegrasyon öncelik halini almalı Dijitalleşme kurumsal BT süreçlerini geliştirirken, operasyonel süreçlerle bağların güçlenmesini de gerekli kılıyor.
Sayfa
17
Sayfa
3
Girişimlere destek ING Türkiye’de büyüyor ING Türkiye, ING İnovasyon Merkezi kapsamında start-up ekosistemini güçlendirmek için hızlandırma programı başlattı.
Ulusal yapay zeka stratejisini hazırlayan ülkeler bir adım öne geçecek Küresel bazda kamu birimleri ve siyasi otoriteler dijital dönüşümü gözden kaçırmadan, birlikte ilerleme çabasında. Bu sürecin temel taşlarından bir tanesini de yapay zeka oluşturuyor. Yapay zeka konusunda ülkelerin ulusal yapay zeka stratejilerini hazırlamaları büyük önem taşıyor.
BThaber
GÜNDEM
3 - 9 ŞUBAT 2020
3
Ulusal yapay zeka stratejisini hazırlayan ülkeler bir adım öne geçecek Küresel bazda kamu birimleri ve siyasi otoriteler dijital dönüşümü gözden kaçırmadan, birlikte ilerleme çabasında. Çünkü bu alandaki gelişimi gerek bireysel gerekse kurumsal bazda reddetmek imkansız. Ama hükümetlerin de dünyayı yeniden şekillendiren değişimlere ‘doğru’ uyumu önemli. Deloitte Center for Government Insights tarafından hazırlanan "Government Trends 2020" araştırmasına göre, kamuda dokuz temel dönüşüm trendi var: Yapay zeka (AI) odaklı hükümet, dijital vatandaş, davranışsal bilim ile kamunun getirisini geliştirmek, veri ve AI etik kurallarının öne çıkması ve büyük veride etik karmaşası, kamunun ileriye dönük stratejiler geliştirerek öngörüsel analitik kullanımının gelişimi, inovasyonu desteklemek adına bulut, inovasyonu hızlandırmak adına kamuda yaratıcılık için güvenli alanlar oluşturulması, akıllı devlet başlığında kamu hizmetlerini destekleyen akıllı şehir çözümleri ve son olarak, vatandaş deneyiminin kamuda tüm hizmetlerde ön plana çıkması. Kamunun AI harcamaları bireysel AI harcamalarını aşacak Devletin ve kamunun AI olgunluk seviyesinin yükselmesine raporda hem düzenleyici hem de bir kullanıcı şapkası ile bakılıyor. Çalışmaya göre, kamunun bu iki amaç için AI kullanımı ilerleyen yıllarda toplumu ve hatta jeopolitik yapıyı yeniden şekillendirecek. Bu kapsamda uygulamalar bireysel ve kurumsal hayatta vazgeçilmez hale gelirken, doğal olarak devletler ve özel sektör de bu yeni dönemin fırsatlarına uyumlu hale geliyor. 25'ten fazla ülke ulusal AI stratejilerini oluşturdu. Deloitte araştırmasında ülke bazında AI odaklı kamuya dair güncel
örnekler paylaşılıyor. Buna göre, ABD hükümetinde otomasyon sayesinde yaklaşık 1.3 milyar saat tasarruf gündeme gelecek. Küresel bazda 2022 yılına kadar kamunun AI harcamalarının büyümesinin yaklaşık yüzde 44 olması bekleniyor. Bu da bireysel hizmetlerde AI harcamalarına kıyasla daha büyük bir artış hızı demek. Bu alanda daha ileri gidebilmek için devletlerin öncelikle kapsamlı bir ‘ulusal AI stratejisi’ benimsemesi gerekli bulunuyor ve Deloitte raporuna göre, bu stratejinin hedefi de maliyet azaltmak, değer katmak ya da bu iki önceliğin bir kombinasyonu olarak netleştirilmeli. Kamu birimlerinin karşı karşıya kaldığı problemleri tanımlamak ve bunlara hangi AI teknolojilerinin çare olabileceğini belirlemek önemli. Bu 'belirleme' süreci sonrası, doğru adımlarla yapılacak pilot çalışmalar takip edilmeli ve uzun vadeli bir planlama ile hareket edilmeli. Bu arada, AI yetkinliğine sahip insan kaynağını da geliştirmek şart. Hem kamunun kendi iç birimlerinde hem de dışarda bu yetkin AI kaynağının yetiştirilmesi ve geliştirilmesi farklı projelerin hayata geçmesi, var olan ulusal AI kurgusunun da verimli ve güvenli devamı için şart. Deloitte çalışmasında vurgu yapılan bir gereklilik de güncel veri akışını sağlamak, bu akışı sağlayan kanalları ve onlara erişim seviyelerini doğru belirleyebilmek. Faydalar ve riskler karşı karşıya Deloitte çalışması, kamusal süreçlerde AI'ın potansiyel faydalarına dikkat çekiyor. İnsanların değer yaratma fırsatlarını ve kendi bireysel potansiyellerini geliştirmek, kamusal hizmet kalitesini uçtan uca artırmak ve geliştirmek bu potansiyel faydalarda öne çıkıyor. Ekonomik gelişimi
dolaylı olarak desteklemesinin yanında AI odaklı bir fayda da kurumsal kağıt işlerini azaltması olarak öne çıkıyor. Ama kamuda AI kullanımı, böylece devlet işlerinde varlığını geliştirmesi doğal olarak farklı risk potansiyellerini de taşıyor. İlk olarak, kamunun insan kaynağını AI teknolojilerine hazır kılması hiç de kolay bir iş değil. Ayrıca süreç içinde AI teknolojileri doğal olarak gelişirken, kamuda ilgili yenilikler konumlandırılacak ve bu da AI teknolojilerinde sürekli artan bir karmaşa anlamına gelecek. AI yatırımlarında bir son olmadığı, bunların kapsamlı adımlar olması ışığında AI teknolojilerine sürekliliği olan fon desteği yaratmak da ilerleyen süreçte kamunun öncelikli dertlerinden biri olacak. Kaçınılmaz olarak karmaşık algoritmalar, güvenlik risklerini daha büyük ve kontrol edilmesi zor hale getirecek. Ulusal Yapay Zeka Stratejisi Ön Raporu yayınlandı Türkiye’de yapay zeka teknolojilerinin hayata geçirilmesinde yol gösterici bir kaynak olması hedefiyle 10 başlıkta hazırlanan “Ulusal Yapay Zeka Stratejisi Ön Raporu” yayınlandı. Raporda yapay zekanın eğitimden kamu kurumlarına, sanayiden hukuka kadar birçok noktada kullanımına dair öneriler sıralandı. Yapay Zeka Araştırmaları Girişimi ve Door Teknoloji tarafından hazırlanan “Ulusal Yapay Zeka Stratejisi Ön Raporu” yapay zekanın eğitim öğretim, yasal hazırlıklar, kamu görevlilerinin yetkinliği, emek dünyasına etkisi, meslek ve sektörlerde değişim, insan ve yapay zeka ilişkisi, ekonomi ve kalkınma, insan hakları, etik ve hukuk, genel yapay zeka ve vatandaşlık geliri gibi birçok farklı alanlarda yol haritası içeriyor. Yapay Zeka
Araştırmaları Girişimi Sözcüsü ve Door Teknoloji kurucularından Ozan Demir, şu değerlendirmeyi yaptı: “Dünyada 40’a yakın ülkenin ulusal stratejiye sahip olması Türkiye’nin Ulusal Yapay Zeka Stratejisi Ön Raporu’nu hazırlamamızdaki temel çıkış noktamızdı. Artık yapay zekanın yaygın olarak kullanıldığını ve ekonomik kalkınma için hızlı bir şekilde yapay zekaya nasıl adapte olmamız gerektiğini raporda işledik. Ülke dinamiklerimizin dağınık çalışması yerine, ulusal strateji çatısında bir bütün olarak ileri teknolojiye hazırlanmaları gerektiğine inanıyoruz. Yapay zekanın gelişim ve kullanım hızına uygun ulusal planlar hayata geçirilirse birçok soruna çözüm, sorularımıza da cevap bulabiliriz. Örneğin; ulusal bir stratejiyle ekonominin ve kalkınmanın yeni dinamiği yapay zeka olabilir. Ulusal yapay zeka stratejisi için ön hazırlık aşamaları önemli. Hazırladığımız stratejiyi üç evre ile destekledik. Bunlar; hazırlık evresi, deneme everesi ve başlama evresi. Hazırlık evresinde; eğitim yoluyla seviyelerine göre eğitimciler, öğrenciler ve iş dünyası yapay zekaya hazırlanmalı. Ulusal yapay zeka stratejisinin, iş ve eğitim dünyasını kapsayan ulusal bir eğitim planıyla desteklenmesi gerek. Deneme evresinde eğitim çıktılarının ve kazanılan becerilerin yeteneğe dönüşüp dönüşmediği, ulusal yapay zeka stratejisi için başlama aşamasının yakalanıp yakalanmadığı test edilmeli. İnsan kaynağı niteliğinin dünya ile yarışır seviyede olup olmadığını muhakkak anlaşılmalı. Başlama evresinde ise ulusal yapay zeka stratejisi, belirlenen hedefler doğrultusunda başlatılmalı, yapay zeka ekonomisinden pay almak için harekete geçilmeli.”
4
BThaber
BEYAZ KÖŞE
3 - 9 ŞUBAT 2020
Ne olacak bu Pardus’un hali!
MURAT GÖÇE muratgoce@bthabersirketleri.com İlk önce Unix vardı, 60’lı yılların başında ortaya çıksa da 70’li yılların ikinci yarısında yayılmaya başladı, 80’li yıllarda ise birçok büyük sistemlerin işletim sistemi oluverdi. Kişisel bilgisayarların ortaya çıkmasıyla birlikte yeni versiyonu Linux, 91 yılında ürüne adını veren Linus Torwards tarafından duyuruldu, kısa sürede çok kişi ve gruptan destek aldı ve birkaç yıl içinde binlerce bilgisayarın işletim sistemi oluverdi. Linux’un en kısa hikayesi böyle, yani 30 yılda
Unix’ten evrildi, sonraki 30 yılda milyonlarca bilgisayarın işletim sistemi olmakla kalmadı, cep telefonu, sanayi kontrol sistemleri ve güvenlik gerektiren birçok cihazın çalışma yazılımı oldu. Rakibi denilecek Microsoft ürünleri kadar yaygınlaşamama nedeni arkasındaki ABD hükümetinin global çabaları asıl faktör oldu. Daha ziyade muhalif ya da solu temsil eden ama diğer yandan her kesim tarafından güvenli kabul edilen Linux bu gücüne rağmen yaygınlaşmakta zorlandı. Özgür yazılım olarak adlandırıldı, bu konuda kurulan dernekler tarafından desteklendi ama bir türlü olmadı olamadı. Zaman zaman yükselen Linux veya açık kod yazılımları ya da özgür yazılım sesleri kısa sürede sustu veya susturuldu. Mesela bundan 8-10 yıl önce Almanya’nın tüm sistemlerinin Linux’a
geçtiği açıklandı ama şimdilerde durum farklı. Ülkemizde durum daha mı kötü emin değilim ama ben son 10 yıldır sesi artsa da 20 yıldan fazladır aynı konuyu duyuyorum. Yurtdışına lisans parası vermeye son verelim, yerli yazılımımız olsun ve yurtdışına bağımlı olmayalım sözleri şimdi nasılsa yıllardır aynı. Peki neler yapıldı bu konuda? Kendi işletim sistemimiz olsun diye TÜBİTAK çalışmalara başladı, ismini Pardus koyarak Linux çekirdeği üzerinde çalışmalara başladı. 2003 yılından 2011’e kadar yoğun çalışmalar yapıldı, sonrasında TÜBİTAK’ta bunu oluşturan ekip dağıtıldı, 2013 yılında da Debian Linux’a geçmeye karar verdi. O günden bugüne eklentiler yapılmakla birlikte yeni versiyon çıkmadı.
Bu arada Pardus adı, Anadolu Parsı'nın bilimsel adı olan Panthera pardus tulliana'dan gelmektedir. Pardus’u geliştirme ve yaygınlaştırma iddiası ile ortaya çıkan Havelsan’ın ateşi de kısa sürede söndü. Özetle bugünlerde Pardus için kim ne yapıyor, bilinmez. Bilmiyorsak da bunu bize duyuracak kimse ortada yok. Sahipsiz, ilgilenilmeyen, küçük bir insan grubunun çabası ile ayakta kalan mini bir proje halinde. Çabalar bitti mi, hayır. Halen birçok dernek ve grup bu güzel hayalin peşinde koşuyor. Bazı belediyeler, sayıca az kurum ve kuruluşlar Pardus ve ücretli lisans gerektirmeyen açık kaynak kodlu yazılımları kullanıyorlar. Yaygınlaşıyor mu? Hayır. O zaman sıra somut çözümleri sunmaya geldi - Öncelikle Pardus devlet
politikası olmalı ve bizi yönetenler ortaya açık ve tutarlı bir irade koymalıdırlar - Kullanıcılarda Yerli ve milli yazılım bilinci oluşturulmalı - Pardus, TÜBİTAK veya Havelsan konusu değil. Bu belki onların da içinde olduğu akademisyenler, kamu, özel sektör, basın ve kullanıcı halktan oluşan komitelerin, komminitilerin işi. Geçmişte denendi olmadı. Ne TÜBİTAK tekelinde ne de Havelsan söylemleri ile oldu. Bu konuya geniş kitlelerin desteği lazım. Zaten Linux’un ruhu bu. Açık kod, özgür yazılım, geniş katılım. Fakat ne yaparsak yapalım ASLA yabancı ürünlerin Türkiye bilişim sektörüne katkılarını, halen yarattıkları istihdam ve teknoloji önderliğini unutmadan yapalım.
'Pardus kullanmanın herhangi bir zorluğu yok' Eyüpsultan Belediyesi Sistem ve Ağ Yöneticisi Hüseyin Güç sorularımı cevapladı: • Açık kaynak kodlu yazılımların ülkemizde yaşadığı sorunlar neler? Açık kaynaklı/özgür yazılım kültürünün ve bunun getirilerinin neler olduğunun tam anlaşılamamış olması ile icraatların sözde kalıp öze inememesi en büyük etken diye düşünüyorum. Ek olarak siyasi veya sektörel çekişmeler nedeni ile gerçek anlamda bir ekosistem oluşturulamamakta bu durumda açık kaynaklı/özgür yazılımların kullanılmasına ve yaygınlaştırılmasına ket vurmaktadır. Bu durumu oluşturan faktörleri de değişime karşı direnç, dönüşümün geçiş maliyeti, yerleşik ürünlerden vazgeçememe, belirgin bir açık
kaynak/özgür yazılım politikasının olmaması veya çalışanların devletin politikalarını bilmemesi ya da göz ardı etmesi şeklinde sıralayabiliriz. Ortak bir paydada buluşmak yerine, enerjimizi ayrı ayrı projeler geliştirmek ve tüm ilgiyi üzerimize çekmek isteği de açık kaynaklı/özgür yazılımların önünün tıkanmasına yol açmaktadır. Halbuki birçok parlak gencimiz, zeki mühendisimiz ve yeni yetişen neslimiz ile yazılım endüstrisinde atağa geçmemiz gayet olağandır. • Bu sorunlar sizin belediyenizde yaşanıyor mu, nasıl çözümler üretiyorsunuz? Eyüpsultan Belediyesi olarak 2015 yılından beri Pardus ile çalışan bilgisayarlarımız ile vatandaşlarımıza hizmet vermekteyiz. Şunu belirtmem gerekir ki Pardus işletim sistemini
kurup, kullanmanın herhangi bir zorluğu bulunmamaktadır. Gelişen teknik imkanlar ile çalışmadığı bir donanım neredeyse kalmamıştır. Asıl sorun siz bu işletim sisteminde ürettiğiniz çıktıları üçüncü taraflar ile paylaşmak istediğinizde veya Pardus’u yok sayarak hazırlanmış yazılımları kullanmak istediğinizde çıkmaktadır. İşin acı tarafı bu yazılımları geliştiren şirketler bu memlekette kurulmuş olup kendilerini de yerli yazılım olarak ifade etmektedirler. Biz karşılaştığımız her bir sorun için ilgili şirket ile irtibat kurarak bilgisayarlarımızda Pardus işletim sistemi kullandığımızı ve yazılımlarını kullanabilmek için uygun şekilde revize etmeleri gerektiğini belirterek bir orta yolu bulmaya çalıştık. Kimi zaman olumlu ve yapıcı cevaplar aldığımız gibi kimi zaman da
Eyüpsultan Belediyesi Sistem ve Ağ Yöneticisi Hüseyin Güç yaptığımız işin gelip geçici olduğunu sonunda yine lisanslı yazılımları kullanacağımızı anlatan yanıtlar aldık. Bu tür olumsuz durumlarda uygun teknolojileri devreye sokarak her şeye rağmen uygulamayı Pardus üzerinde çalıştırarak ne personelimizi ne vatandaşımızı mağdur ettik. Değişim direnci ve yerleşik uygulamalardan vazgeçememe kısımlarını ise eğitim ile çözdük.
BThaber
E-TOPLUM
3 - 9 ŞUBAT 2020
5
Akıllı şehir uygulamaları ciddi bir ihraç kalemi olabilir Ankara’da düzenlenen ‘Akıllı Şehirler ve Belediyeler Kongre ve Sergisi’nde; 3 ana oturum, 12 panel ve 6 seminer gerçekleştirildi. Etkinliğin ilk gününde düzenlenen ‘Akıllı Şehirler İçin Temel Politikalar’ ana oturumunun moderatörlüğünü Cumhurbaşkanlığı Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu Başkan Vekili; TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal üstlendi. Oturuma; Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Başkan V. Prof. Dr. Şükrü Karatepe, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç, Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Fatma Varank, İçişleri Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Tayyip Sabri Erdil, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır katıldı. Mandal, ‘Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı’ hazırlayan dünyada dördüncü ülke olduğumuza dikkat çekerken Karatepe, problemleri çözmek için yeni politikalar geliştirmemiz gerektiğini belirtti. Karatepe, “Akıllı şehirler; sadece teknolojik alan olarak değil entelektüel bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Akıllı şehir uygulamalarıyla vatandaş ile kamu idaresi doğrudan karşı karşıya geliyor, birebir temasa geçebiliyor. Bürokrasiyi azaltmak için de büyük yarar sağlıyor” dedi. Kalitenin yükseltilmesi için Türkiye’de bilgi ve tecrübenin bir araya getirilmesi gerektiğine vurgu yapan Karatepe, “Her uygulama sıfırdan başlıyor. Keşfedileni herkes yeniden keşfediyor. Akıllı şehirlerin Türkiye’de sahibi yoktu. ‘Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı’ ile işin sahibi artık Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’dır” değerlendirmesini yaptı. Verilerimiz bize karşı kullanılan bir silaha dönüşebiliyor Şehircilik anlayışında veri odaklı yaklaşımla strateji belirlememiz gerektiğini ifade eden Koç, “Dijital dönüşümün olmazsa
olmazı veridir” dedi. Koç, konuşmasında şu noktalara dikkat çekti: Veri günümüzün ham petrolüdür. Veriyi işlemezseniz değer üretemezsiniz. Kurumlar arası iş birliğini geliştirmek ve kamuda veriye dayalı etkin karar alma süreçlerini oluşturmak için kamu kurum ve kuruluşlarımızın tüm uygulama, platform ve altyapı katmanlarında kullandıkları verilere ilişkin standart ve tanımlamaların yer alacağı Ulusal Veri Sözlüğü projemizi başlattık. Önemli olan kamunun arasında paylaşım sağlaması. Bu şekilde mükerrerlik önlenirken verinin standartlaşmasıyla yapay zekâ ile değer üretilebilecek. Verinin korunması ve depolanması büyük önem taşıyor. Çünkü verilerimiz bize karşı kullanılan bir silaha dönüşebiliyor. Verimizi koruyacağız ve Türkiye’nin verisi Türkiye’de kalacak.” 21. yüzyılda ülkelerin şehirleriyle var olduğunun altını çizen Kıran, “Şehirler arası rekabetin olduğu bir noktadayız. Her bir şehrimizin başarı hikâyesi bulunuyor. Diğer yandan tehditler gündemde ve öncelikle şehirlerimizle başa çıkmak zorundayız. Akıllı şehirler kavramını; dünyadaki yeni tehditleri yönetebilme becerisi olarak görüyorum. Göç sorununu çözmeden ülkemizin tehditlerle mücadele etme gücü de olmaz. Bunu da, teknolojik gelişmeleri ve yeni eğilimleri izleyerek yapabiliriz. Kendi özgün politikalarımızı geliştirmeliyiz, o zaman talep edilen oluruz” şeklinde konuştu. e-Belediye sistemi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devrediliyor ‘Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı’ hazırlayan dünyada dördüncü ülke olduğumuzu yineleyen Varank, “Bu eylem planı doğrultusunda çalışılırsa dünyanın pek çok belediyesine örnek olabiliriz. Akıllı şehir uygulamaları ciddi bir ihraç kalemi olabilir” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Akıllı şehirlerin yetkin kişiler tarafından uygulanması çok önemli.
Tüketen değil üreten olmak yolunda gençlerimizin önünü açmalıyız. Strateji belgemizde kamu kuruluşlarına görevler verdik. Akıllı şehir uygulamaları sadece teknik değil sosyal devlet açısından da çok önemli. Belgemizde yerli ve milli üretimi de vurguladık. Diğer yandan 81 ilimizin şehir merkezlerinin dijital ikizlerini oluşturduk. Bu altlığın ve dijitalleşmenin ne kadar önemli olduğunu görmüş olacağız. Akıllı şehir uygulamalarının bizleri mutlu edecek uygulamalarla sınırlı kalmasını temenni ediyorum.” Akıllı güvenlik bileşeni kapsamında konuşacağını aktaran Erdil, “Sadece sensörlerin tasarımıyla ve teknolojik araçlarla akıllı şehir olunmaz. Coğrafyamızdaki şehir yaşamındaki tüm bileşenlerin eşgüdüm içerisinde, ekonomik ve sosyal tasarımıyla mümkün olabilir. Şehir tasarımını, bunun teknik altyapısını ve şehir döngüsünü oluşturmak gerekiyor” dedi. “Ülkemizde teknoloji çöplüğü oluşturuyoruz” ifadesini kullanan Erdil, “Birçok teknolojiyi de düşük kapasiteyle kullanıyoruz” yorumunu yaptıktan sonra şunları kaydetti: “Teknolojiyle oluşturulan akıllı ortamlar ve çözümlemeler; riskleri öngörerek önlem almayı ve etkisiz hale getirmeyi sağlıyor. Terörle mücadele bütünleşik çalışan teknolojik ortamın, yazılımların, otomasyonların önemli bir rolü olmuştur. Belediyelerin işleyişine göre tasarladığımız ve yüzde 80’ini tamamladığımız e-Belediye sistemimizi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devrediyoruz. Bu, akıllı şehirleri ciddi anlamda destekleyecek bir çalışmadır.”
4. Sanayi Devrimi, bu kez dünyaya refahı eşit şekilde getirebilecek mi? Bugün 4. Sanayi Devrimi içinde olduğumuzu ifade eden Kacır, önceki sanayi devrimlerinde olduğu gibi müşteri ve pazar mı yoksa lider mi olacağız sorularını aktardı ve “4. Sanayi Devrimi, bu kez dünyaya refahı eşit şekilde getirebilecek mi?” diyerek şunları paylaştı: “Yüksek teknoloji üreten ve dünyaya ihraç eden ülke olma yolunda yoğun şekilde çalışıyoruz. Savunma sanayinde yerlilik ve millilik büyük önem taşıyor. Sadece savunma teknolojilerinde yerli ve milli olmak yeterli değil. Teknolojinin tüm dikeylerinde yerli ve milli olmazsanız özellikle kritik bileşenlerde tam bağımsız olamazsınız.” Kacır, Bakanlık olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ‘Akıllı Şehir Olgunluk Değerlendirme Modeli’ ile yoğun katkı sağladıklarını vurguladı. ‘Raylı Ulaşım Teknolojileri Enstitüsü' ile liderlik edeceklerine dikkat çeken Kacır, “Biz eğer Türkiye’de akıllı şehirler konusunda yerli-milli çalışmalar yapabilirsek dünya çapında markalar çıkarabiliriz” şeklinde konuştu. “Yerliliği dışlayan kamu ihaleleriyle hep birlikte mücadele etmeliyiz” değerlendirmesini yapan Kacır, şu detayları aktardı: “Türkiye’nin otomobili sadece bir otomobil projesi değil, mobilite ekosistemini dönüştürecek bir projedir.” Mandal da, akıllı şehir uygulamalarının sadece teknolojik değil beşeri ve sosyal ayaklarının da olduğunu kaydederek ilgili tüm paydaşlarla ve ortak akılla üretilmesi gerektiğini vurguladı.
6
BThaber
E-TOPLUM
3 - 9 ŞUBAT 2020
Küresel rekabet için standartların önemi gözardı edilmemeli ‘TBD 2’nci Dijital Dönüşüm Teknolojileri ve Standartları Zirvesi’; Türkiye Bilişim Derneği (TBD) ve Türkiye Standartları Enstitüsü (TSE) iş birliğiyle düzenlendi. Dijital dönüşüm standartlarının ve küresel rekabet endeksinin yükseltilebilmesi için standartlara uyumluluğun hayati önem taşıdığını savunan TBD, geçtiğimiz yıl ‘Dijital Dönüşüm Teknolojileri’ alanında standartların oluşturulmasına yönelik olarak TSE ile iş birliği protokolü imzaladı. Bu yıl 2’ncisi düzenlenen zirvede, Türkiye’nin dijital dönüşüm çabalarının güç kaynağı olacak ‘yerli ve milli standartlar’ masaya yatırıldı. Etkinliğe; Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede, TSE Başkanı Prof. Dr. Adem Şahin, TBD Genel Başkanı Rahmi Aktepe, TSE ve TBD yetkilileriyle sektör temsilcileri katıldı. Büyükdede, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın ‘2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi’ni belirlerken standartların önemli bir bileşen olarak karşılarına çıktığını kaydederken “Bu etkinlik; ülkemizin bilişim sektörüne yönelik kalite altyapısının güçlendirilmesi, ürün, sistem ve hizmetlerin geliştirilmesiyle standartlara uyumluluk açısından büyük önem taşıyor” değerlendirmesini yaptı. Dijital dönüşümde özellikle hizmet veren tarafların, dijital olgunluk seviyelerini yükseltme noktasında standartların kritik
rol oynadığına dikkat çeken Büyükdede, standartlara uyumun gerçekleşmesiyle verimlilik oranının yükseleceğini, bunun da dijital ekonominin büyümesine katkı sağlayacağını ifade etti. Büyükdede, TSE’nin dijital dönüşümde bir yandan standardizasyon faaliyetleriyle diğer yandan da bu alandaki belgelendirme ve test ihtiyaçlarına yönelik çalışmalarıyla çok önemli görevler ifa ettiğinin altını çizerek Enstitünün sunduğu hizmetlerle Türkiye’nin dijital dönüşümüne katkı sağladığını kaydetti. TSE, bilişim standartlarının hazırlanmasında tüm paydaşlarla birlikte hareket ediyor “TSE, bilişim sektörünün ihtiyacı olan standartların hazırlanması, adapte edilmesi hususunda uluslararası standardizasyon kuruluşları ve ülkedeki paydaşlarla hareket etmekte. Geçen yıl yayımlanan ‘Avrupa Birliği Siber Güvenlik Sertifikasyon Yasası’na uygun hazırlanan, nesnelerin interneti gibi konularda uygulanacak belgelendirme faaliyetlerine de yakın zamanda başlayacağız. Enstitümüzde ayrıca kamu ve özel sektörün risklerini tanımlamaları, gizli bilgiler konusundaki risklerini yönetebilmeleri ve bu doğrultuda gerekli güvenlik önlemlerini yerine getirmelerine katkı sağlayan ‘Bilgi Güvenliği
Yönetim Sistemi’ belgelendirmesi yapılıyor” diyen Şahin, kişisel verilerin korunması ve bulut hizmetlerinin uygulanmasıyla ilgili hazırlanan uluslararası standartlar çerçevesinde TSE’nin bu yıl içinde belgelendirme faaliyetlerine başlayacağını aktararak yapılan test faaliyetleriyle ülkede üretilen bilişim teknolojileri ürünlerinin hatalarla birlikte yayınlanmasının önüne geçildiğini, kalitesi yüksek ürünlerin sunulduğunu ve güvenlik açıklıklarının en aza indirgendiğini ifade etti. ‘Nesnelerin interneti çöplüğü’ olmamak için standartlara acilen uyum sağlamalıyız Aktepe, yerli ve milli dijital standartların oluşumu için atılması gereken adımlara ilişkin şu açıklamayı yaptı: “Burada iki öncelikli adım var. Birincisi, uluslararası standartların yakından izlenmesi ve uluslararası standart geliştirme gruplarına aktif katılım sağlanması. İkincisi ise kendi dijital dönüşüm standartlarımızın tanımlanması ve yayımlanması.” Aktepe, TSE ile imzalanan protokol kapsamında, ulusal ve uluslararası dijital dönüşüm standartlarının oluşumuna ve ‘Nesnelerin İnterneti Ekosistemi’nin regülasyonuna ve gelişimine katkı sağlayacaklarına dikkat çekerek “Türkiye'nin ‘Nesnelerin İnterneti Çöplüğü’ne dönüşmemesi için dijital dönüşüm standartlarına acilen
uyum sağlamalıyız” dedi. Lütfen hemen gelin ve standartları siz belirleyin! Etkinlik, TBD Bilişim Standartları Platformu Başkanı Dr. Ziya Karakaya’nın “TBD Bilişim Standartları Platformunun 2020 Hedefleri” konulu sunumuyla sona erdi. Karakaya, bilişim standatlarının; ülkemizin her alandaki üretimini, rekabet gücünü, tüketici güvenliğini, kamu sağlığını, ürün/hizmet güvenirliğini, kalkınmayı ve dijital dönüşümü hızlandıracak en önemli bileşenlerden biri olduğuna dikkat çekerek “Bu bileşen; yatırım, eğitim, ArGe gibi diğer bileşenlerden birçoğunun sağlıklı bir şekilde oluşumu ve devamlılığını da önemli oranda etkilemekte” dedi. Karakaya, “Bilişimin kesmeyeceği hiçbir sektör yok. Bilişim standartları ciddi anlamda çalışılması gereken bir konu. TSE ile Bilişim Standartları Platformu oluşturduk. Tüm sektörden, odak gruplarımıza, katılım ve destek vermelerini istiyoruz. Standartlara yön vermemiz gerekiyor, bu konuya sektör sahip çıkmıyor. Türkiye olarak çok ciddi gücümüz ve potansiyelimiz var. Bilişim konusundaki standartlara yön veriyor olmamız gerek. Lütfen hemen gelin ve standartları siz belirleyin! Neyi, nasıl üreteceğimizi standartlar söylüyor. Odak eksenlerimizin, uluslararası standartlarda birebir karşılıkları bulunuyor” değerlendirmesini yaptı.
TARNET, TEKNOFEST 2020’de tarım teknolojilerini yarıştıracak! Gaziantep'te 22-27 Eylül tarihlerinde düzenlenecek Teknofest’te bu yıl ilk kez ‘tarım teknolojileri’ alanındaki ekipler yarışacak. Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri’nin teknoloji iştiraki olan TARNET, ‘tarım teknolojileri’ alanındaki tecrübesini TEKNOFEST’te katılımcılarla paylaşacak. TEKNOFEST kapsamında gerçekleşecek yarışmalarda ön eleme aşamasını
geçen takımlara toplam 4 milyon liranın üzerinde malzeme desteği sağlanacak. Dereceye girenlere ise 3 milyon liranın üzerinde ödüller verilecek. Tarım teknolojileri alanında düzenlenecek yarışmalar; akıllı tarım teknolojileri, sulama ve gübreleme sistemleri, sera otomasyon sistemleri, tarımda ‘drone’ teknolojilerinin kullanılması, otomatik dümenleme sistemleri, dijital feromon tuzak
teknolojileri, erken uyarı sistemleri ve hayvancılık teknolojileri alt başlıklarında yapılacak. Başvurular 28 Şubat 2020'de sona erecek. Savunma sanayinde yakalanan başarıyı tarım sektörüne de aktarmak istiyoruz. Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürü Dr. Fahrettin Poyraz, Teknofest kapsamında ülkemizin ekilebilir alanlarında verimliliği artıracak ve çiftçilerimizin girdi maliyetlerini
düşürecek projelere önem verdiklerini vurgulayarak mevcut teknolojilerin tarım sektörüne transferi için daha fazla Ar-Ge faaliyetine destek olacaklarının altını çizdi. Poyraz, Teknofest 2020 kapsamında gençlerimize yönelik yapılacak ‘Tarım Teknolojileri Yarışması’ ile ülkemizin savunma sanayinde yakaladığı yerliliği ve başarıyı tarım sektörüne de aktarmak istediklerine dikkat çekti.
BThaber
E-TOPLUM
3 - 9 ŞUBAT 2020
7
‘Bir İşaretin Yeter’ ile engelli çalışanlara fırsat eşitliği yaratılacak Ankara Sanayi Odası (ASO), Hacettepe Üniversitesi ve Türk Traktör iş birliğinde, metal sektöründe çalışan işitme engelli çalışanlar için teknik işaret dili ve dijital öğrenme içerikleri geliştirecek olan ‘Bir İşaretin Yeter’ projesi açılış toplantısı, 22 Ocak tarihinde ASO’da yapıldı. Toplantıya ASO Başkanı Nurettin Özdebir, Türk Traktör Genel Müdürü Aykut Özüner, Proje Koordinatörü Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şener Karabulut, projede yer alan yerli ve yabancı kuruluşların temsilcileriyle akademisyenler ve işitme engelli vatandaşlar katıldı. Özdebir yaptığı konuşmada, “Günümüzde 1 milyardan fazla insanın ya da dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15’inin bir tür engellilikle yaşadığı tahmin ediliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) dünya genelinde çalışma çağında 386 milyon engelli olduğunu kaydetmekte.
Bazı ülkelerde engelliler arasındaki işsizlik oranı yüzde 80’i buluyor. Türkiye’de ise engellilerin işgücüne katılma oranının yüzde 22’ler, istihdam oranının ise yüzde 20’ler seviyesinde olduğu tahmin ediliyor. Engellilerin işgücü piyasasındaki durumlarına bakıldığında hem dünya genelinde hem de Türkiye’de hem iş gücüne katılım oranları hem de istihdam oranlarının çok düşük seviyelerde olduğu görülüyor. Dolayısıyla nüfusun önemli bir kısmını oluşturan engelli bireylerin topluma diğer vatandaşlarla eşit bir şekilde katılmalarının önünde en önemli sorunlardan bir tanesini istihdam sorunu oluşturmakta” açıklamasını yaptı. Teknik işaret dili sayesinde engellilerin nitelikleri yükseltilecek “Devletimiz engelli istihdamını artırmak için öncelikle kota sistemini işletmeye çalışıyor”
ifadesini kullanan Özdebir, şunları kaydetti: “Bizim kısaca ‘Bir işaretin yeter’ sloganıyla gerçekleştirmeye çalıştığımız, metal sektöründe çalışan ve istihdam edilecek işitme engellilere yönelik teknik işaret dilinin geliştirilmesi projesiyle de engellilerimizin niteliklerini biraz daha yükseltmiş olacağız. Bu dilin geliştirilmesiyle birlikte engellilerimiz işlerinde daha başarılı ve verimli olacak, bu da hem işletmeye hem de kendilerine daha fazla değer katmalarına yol açacak.” Özüner ise birçok firmanın engelli çalıştırmasına karşın, belirli alanlar dışında bu kişilerden fazla yararlanılmadığını dile getirerek “Bu projeyle amacımız engelli çalışanlara fırsat eşitliği yaratmak. Engelli bireylerin günlük hayatta olduğu gibi iş hayatında da kendilerini ifade edebilmeleri için ihtiyaç duydukları işaretlerin, yeni kelime anahtarlarının oluşturulmasını hedefleniyoruz. İlk olarak
engelli bireylerin kendilerini en iyi şekilde ifade edebilmelerine destek olunacak, sonra da teknik bilgilerini artırmak için yaklaşık 100 makine parçasının işaret dili oluşturulacak” şeklinde konuştu. Bunun hayata dokunan bir proje olduğunun altını çizen Özüner, “Proje sayesinde işitme engeli, mesleki gelişimin engeli olmayacak” dedi. Karabulut, projeye AB’nin 365 bin avro destek verdiğine dikkat çekerek çalışmaların 31 Temmuz 2022’ye kadar devam edeceğini belirtti. Proje kapsamında belirlenen 100 standart makine elemanı için işaret dilini içeren İngilizce ve Türkçe artırılmış gerçeklik destekli kitapçık, eğitim müfredatı ve kılavuz oluşturulacak. Engelliler, bu içerikleri cep telefonları ve mobil cihazlarıyla kullanabilecek. Daha sonra bu içerikler proje ortağı ülkelerin dillerine de tercüme edilecek.
Eğitim teknolojilerinde en yeniler buluşacak Tarsus Turkey tarafından Milli Eğitim Bakanlığı Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nün (YEĞİTEK) işbirliği ve Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları ile Arçelik sponsorluğunda düzenlenecek olan GESS Türkiye & Türkiye Eğitim Teknolojileri Zirvesi (ETZ) 2020, eğitim teknolojilerine yön veren ulusal ve uluslararası ölçekli tedarikçileri buluşturacak. 2 -4 Nisan 2020 tarihlerinde Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşecek GESS Türkiye & Türkiye ETZ 2020’de
aralarında Arçelik, BenQ, Bilişim Vadisi Teknokent, Canon, Huawei, Pardus - TÜBİTAK Ulakbim, Vestel gibi marka ve kuruluşlar yerini aldı. Türk eğitim sektörünü, yeni işbirlikleri, teknoloji satın almaları, bilgi paylaşımları ve eğitim dünyasının yeniliklerini keşfetmek üzere İstanbul’da buluşturacak olan GESS Türkiye, ETZ ile birlikte gerçekleştirilecek. GESS Türkiye standlarında eğitim sektörüne ürün, hizmet ve teknoloji sunan tedarikçi ve çözüm sağlayıcı firmalar,
eğitim kurumlarının temsilcileri ile bir araya gelirken, zirve tarafında da katılımcılar; bilimsel toplantılar, bildiri sunumları, atölye çalışmaları ve panellerle yeni eğitim yaklaşımları ve teknolojik gelişmeleri paylaşacak, çeşitli uygulamaları deneyimleme imkanı bulacak. Bu yıl ilk kez Türkiye Eğitim Teknolojileri Zirvesi’ne ev sahipliği yapacak olan GESS Türkiye, eğitim teknolojilerine yön veren yerli ve global firmaları çatısı altında buluşturacak.
Evde internetteyiz! Avrupa’da evde internet erişimi olan hanelerin yüzdesi paralelinde, Türkiye’de bu oranın yüzde 88 olduğu görüldü. Evde internet erişiminin en yüksek olduğu ülke ise yüzde 98 ile
Norveç ve İzlanda. Ajans Press’in, Eurostat verilerinden elde ettiği bilgilere göre, Avrupa’da evde internet erişimi olan hanelerin oranı belli olurken, Türkiye’de internete erişebilen hane
halklarının oranın yüzde 88 olduğu görüldü. Evde internet erişiminin en yüksek olduğu ülke ise yüzde 98 ile Norveç ve İzlanda. 39 ülkenin yer aldığı araştırmada evde internet
erişiminin en düşük olduğu ülke yüzde 72 ile Bosna Hersek olarak belirlendi. Türkiye’nin evden internete erişim oranın 2018 yılı ile kıyaslandığında 4 puan artış gösterdiği de görüldü.
8
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI
3 - 9 ŞUBAT 2020
Dijital Dönüşümde Sonraki Adım Divan Otel’de düzenlenen BTvizyon Bursa’da yer alan, moderatörlüğünü Kurumsal Dönüşüm Platformu Koordinatörü M. Göker Sarp’ın yaptığı ve Aktaş Holding Bilgi Teknolojileri Yöneticisi Gökçem Tokay, Biqsoft Yönetici Ortağı Ali Çatak ve IAS Yazılım Genel Müdürü İlker Er ’in konuşmacı olarak yer aldığı “Dijital Dönüşümde Sonraki Adım” panelinde, teknolojilerin dijital dönüşüm sürecindeki rolleri ve öncelikleri değerlendirildi. 2019 yılında Bursa, Gaziantep, Kayseri, Konya, Denizli, İzmir, Ankara’da düzenlenen BTvizyonlar'da ve İstanbul’da düzenlenen Bilişim Zirvesi’nde yer alan “Dijital Dönüşüm ve Akıllı Firmaların Yol Haritası” panellerinde dijital dönüşüm algısı ve atılan ilk adımlar değerlendirilmişti. 2020 yılında düzenlenecek olan BTvizyon’larda dijital dönüşümdeki yeni adımlar ve teknolojilerin uygulanma öncelikleri değerlendirilecek. Sistemlerin birlikte çalışması BTvizyon Bursa’da yer alan “Dijital Dönüşümde Sonraki Adım” panelindeki konuşmacılardan Aktaş Holding Bilgi Teknolojileri Yöneticisi Gökçem Tokay, “Dijital dönüşümü, sistemlerin birbirleriyle entegre olması ve birlikte çalışması olarak kabul ediyoruz. Ancak bunun için öncelikle zihinlerde bu dönüşümü yaşamak gerekiyor, biz de öyle yaptık” diyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dijital dönüşüm sürecimizde yer alan teknoloji ve uygulamalar için ERP (Kurumsal Kaynak Planlama), BPM (Kurumsal Süreç Yönetimi), Döküm Yönetim Sistemi, BI (iş Zekâsı) şeklinde bir önceliklendirme benimsedik. Bundan sonraki adımımızda üretim otomasyonu (MES) sistemini uygulayarak devam edeceğiz.
Bu önceliklendirmeyi doğru şekilde yapabilmek için süreçlerimizde en çok nerde kazandığımız ve kaybettiğimiz sorularını kendimize sorduk ve buna göre kararımızı verdik. Dijital dönüşüm projelerine de diğer projelerde olduğu gibi doğru bir analiz ile başlamak ve gerekli olan zamanı, ekibi ve bütçeyi ayırmak gereklidir. Aksi takdirde birçok uygulama daha etkilerini göremeden yarıda kalıyor ve daha sonra da vazgeçilebiliyor. Böyle uzun dönemli projelerde dışarı bağımlılığınızı da mümkün olduğunca azaltmakta fayda var. Ama öncelikle dijital okur yazarlığı artırmak ile başlanabilir.” Dijital dönüşüm herkes tarafından farklı algılanıyor “Herkes dijital dönüşümü farklı algılıyor ve firmalar da bu yolculukta genelde mevcut yazılım ve mevcut süreçleriyle hareket ediyorlar. Lâkin, mevcut süreçlerini ve yazılımlarını mutlaka gözden geçirmeliler, yazılımları şu an için işlerini görüyor olabilir, ancak dijital dönüşüm sürecinde onları destekleyip desteklemeyeceği konusunda tekrar bir değerlendirme yapmaları gerekir” diyen Biqsoft Yönetici Ortağı Ali Çatak ise konuşmasını şöyle sürdürdü: “Dijital dönüşümün omurgasında olan ERP ’ye geçmeden önce bizler firmalarla mutlaka bir vizyon toplantısı yapıyoruz. ERP takım oyunudur. Tüm süreçleriniz etkilenir. Bundan dolayı ERP’den
önce süreçleri düzenlemek, iyileştirmek, verimli hale getirmek kesinlikle firmaların menfaatine olacaktır. Dijital dönüşüm süreci için, ideal olarak öncelikle ERP (Kurumsal Kaynak Planlama), BPM (Kurumsal Süreç Yönetimi) sistemlerinin uygulanmasını, ardından MES (Üretim Yürüme Sistemleri) ve BI şeklinde bir önceliklendirme yapılmasını öneriyoruz.” Müşterilerin sordukları sorular değişiyor Son dönemde müşteri adaylarının kendilerine sordukları soruların değişkenlik göstermeye başladığının altını çizen IAS Yazılım Genel Müdürü İlker Er de şu bilgileri verdi: “Artık ERP ile birlikte üretim otomasyonu ve iş zekâsı da soruluyor. Dijital dönüşüm ile birlikte bakış açısı değişiyor. Bu yeni dönemde bir ok sistemin birbiriyle konuşması hedefleniyor; bu entegrasyon projelerinden dolayı ister istemez veriler dijitalleşmek zorunda kalıyor. Zaten süreçleri offline olarak yönetmek yıllarca firmalara çok büyük zaman kaybına yol açtı. Ancak değişim
sancılı bir süreç. Hiçbir değişim kolay değil. Dijital dönüşüm de yeni bir konu, bu dönüşüm için değişmemiz ve yeni beceriler edinmemiz gerekiyor. Firmalara maliyeti de oldukça yüksek. Biz de bu yeni dönem için firmalara tüm çözümleri tek elden sunarak dijital dönüşüm maliyetlerini azaltmayı hedefliyoruz. Bu süreçte ERP’nin implemantasyonundan sonra, üretim otomasyonu ve iş zekası uygulamalarını öneriyoruz.” Dijital dönüşüme bakış açısı Panelde yer alan konuşmalar sırasında ayrıca izleyicilere yönelik online olarak anket düzenlendi ve iki adet soru soruldu. Anketin ilk bölümünde katılımcıların dijital dönüşüm projelerinde yer alan yazılım ve teknolojilerin uygulanma öncelikleri konusundaki düşünceleri soruldu. İzleyicilerden gelen yanıtlara göre yazılım ve teknolojiler için en çok tercih edilen uygulama önceliklendirmesi; ERP (Kurumsal Kaynak Planlama), BPM (Kurumsal Süreç Yönetimi), MES (Üretim Yürütme Sistemleri) ve BI (İş Zekâsı) şeklinde oldu. Anketin ikinci bölümünde dijital dönüşümde yer alan en önemli teknolojiler soruldu. İzleyicilerden gelen yanıtlara göre bu teknolojiler; IoT (Nesnelerin interneti), Siber Güvenlik, AI (Yapay Zekâ), Big Data (Büyük Veri), Cloud (Bulut Teknolojisi), AR (Artırılmış Gerçeklik), 3D Baskı Teknolojileri ve Dijital İkiz olarak sıralandı.
BThaber
10 BİLİŞİM DÜNYASI
3 - 9 ŞUBAT 2020
Veri kanallarında doğru entegrasyon öncelik halini almalı Dijitalleşme kurumsal BT süreçlerini geliştirirken, operasyonel süreçlerle bağların güçlenmesini de gerekli kılıyor. Büyük veri yönetimi ve bunun için doğru yatırımları yapmak her ölçekte şirketin önceliği. Handan Aybars Bu konuda farkındalık var. Ama Bilişim Zirvesi 2019 katılımcılarından olan Hitachi Vantara Dijital Çözümler Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Jonathan Bowl’un dikkat çektiği gibi, bu konuda büyük bir karmaşa da söz konusu. Büyük veri yönetiminde temel teknoloji örnekleri olmasına karşılık, “Ama tüm bunları kullanmak, yönetmek, entegre etmek zor ve zaten bu nedenle kapsamlı bir farkındalık gelişmesi de zor oluyor” diyen Jonathan Bowl’a göre, bu durum yatırım yapmayı da zor kılıyor. “Bulut mesela kendi zorluk ve fırsatlarını ortaya koyar ve veri depolamadan veriyi işlemeye kadar farklı imkanları sunar. Tüm bu sorunları çözebilmek içinse bu bahsettiklerimizin özüne inerek adım atmak, yani veri kaynaklarından bilgiyi toplamak, bu farklı kaynaklara hakim olmak, dönüşüm sağlamak, tüm bunları da büyük veri platformlarına, bulut ve uygulmalara katabilmek gerek” vurgusunu yapan Jonathan Bowl’a göre, Pentaho platform tam da bunu yapıyor. Zorlu işlem çalışmalarını Spark gibi framework’lere aktarıyor. “Ayrıca Pentaho düşük kodlu görsel bir metafora sahip. Böylece bahsettiğim büyük veri yönetim hatlarını mümkün olan en pratik yöntemle kurabilmek mümkün oluyor” yorumunu yapan Bowl, dijital dönüşüm sürecinin gereklilikleri konusunda sorularımızı yanıtladı: Dijital dönüşüm sürecinde yapılan temel hatalar neler? Bu aslında sizin neyi dijital olarak dönüştürmek istediğinize bağlı. Arka ofis süreçlerinin maliyetini azaltmak ve bunu yaparken süreçlere hız katmak istendiğinde en temel sorun net
veriye ve akılda net hedeflere, yani çıktılara sahip olmamak. Örneğin; öngörülebilir bakım ile bakım maliyetlerinizi azaltmak istiyorsanız, acaba doğru sensörlere, veri akışına, öngörü modellerine, bu modelleri yönetecek ekibe sahip misiniz? Ön ofis süreçlerinde bir dönüşüm yapmak istiyorsanız, sadece veriye ve çıktılara sahip olmanız yetmez, Potansiyel yeni uygulamalarla yeni bir değer yaratma fırsatınız da olmalı. Bence dijital dönüşümde yapılan bir önemli hata da doğru istidama sahip olmamak. Büyük veri konusunda yetkin kişileri istihdam etmek için tüm sektölerde şirketer yarış içinde. Bu konuda imkanları sınırlı olan şirketlerin de yetkin ve kendileri için doğru teknoloji iş ortakları ile çalışması şart. Kurumsal BT mimarisinde büyük veri analitiğini nasıl konumlandırmak gerek? Büyük veri analitiği aslında sadece büyük miktarda veri üstünde kurgulanan geleneksel analitik değil. Bunu en iyi biçimde konumlandırabilmek
için geleneksel detay analitiğin ötesinde neler olduğuna karar verebilmelisiniz. Bu genelde kurumsal ve mimari değişimleri desteklemek için kullanılan bir durum. Örneğin; hedefiniz pazarlama kampanyalarını geliştirmekse, o zaman kullanılacak verinin işlenmesi ve depolanması için veri gölü oluşturulmalı, veri kaynakları birbiri ile bağlantılı olmalı, algoritmaları yaratmak ve yönetmek için süreçler oluşturulmalı. Bunun ardından gelen bir hedef de aynı şablonu izleyebilir ve benzer kaynakları harekete geçirebilir. Detaylı mimari uyumluluk işinin büyük veri mimarisinde yetkin şirketlere bırakılması ise en iyisi. Dijital dönüşüm yatırımında doğru adımları atmayanları ne gibi sıkıntılar bekler? Bu riskler aslında yıllardır konuşuluyor. Geleneksel süreçleri sayısallaştırmak bu nedenle tek başına iyi ve yeterli değil. Taksi çağırmayı sağlayan bir uygulamaya sahip olmak piyasada büyük bir etki yaratmaz. Burada artık yeni bir değer sunabilmeniz,
Hitachi Vantara Dijital Çözümler Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Jonathan Bowl kesintisiz veya tamamen yeni deneyimler yaratmak için süreçleri yeniden yapılandırma fırsatını değerlendirmeniz gerekir. Bu arada değer zincirlerindeki değer de algoritmalara, yani missal yeni ürün önerilerine, sürücüsüz arabalara, öngörülebilir onarıma dönüştü. İşte bu nedenle, eğer bu bahsettiğim algoritmaları yaratma, yönetme ve icra etme yetkinliğiniz yoksa, bu yetkinliklere sahip olan rakiplerinize de pazar payınızı kaptıracaksınız demektir.
Dijitalle gelişen ‘Dev’ mimarisi Hitachi Vantara Dijital Çözümler SEMEA Direktörü Oylum Tağmaç: “Dijitale aşina şirketlerde DevOps yapısı iyi kurgulanmış durumda. DevSecOps ise DevOps düşünüş tarzını daha ileri götürüyor, yazılım geliştirme döngüsüne güvenliği de alarak, bunu işin sonuna bırakmamış oluyor. BT ve uygulamaların esnek ve dinamik yapısı sayesinde paylaşılan kaynaklar, bulut işlem gücü gibi yenilikler değişim hızının itici gücü olacak. Bu bakış açısına göre güvenlik, geliştirme ekibindeki herkesin sorumlu olması gereken bir kavram. Bu bakış açısını DevOps ile entegre etmek ise öne çıkan bir bakış açısı ve bu felsefe birkaç yıl içinde ana akım olacak. Dijital dönüşüm burada zorlayıcı olacaksa, bu da entegrasyon sürecini hızlandıracaktır. DataOps ise DevOps ile daha az yapısal bağımlılığa sahip. DataOps; veri entegrayonu, kalite, güvenlik ve veri hazırlama/mühendislikten oluşur. Bu özellikler
ve agile yapının yanında DataOps toplam kalite veya 6 Sigma metotlarındaki istatistiki süreç kontrolünü de alarak, veri hatlarını izlemek ve yönetmek için bunları kullanır. DataOps bir ürün değil, doğru veriyi doru zamanda doğru yere koymak için bir çerçeve. DevOps, DataOps ve DevSecOps kavramlarının hepsi teknik değişimin hızlı, güvenli, öngörülebiir, sürekliliği olan ve işbirliğine açık bir yapıda yapılabilmesini destekler. Bu konuda istek var, ama yetkinlik ve teknik olgunluk ise soru işareti.”
BThaber 3 - 9 ŞUBAT 2020
Edge Mimarisi BT'de (Neden) Önem Kazanıyor
DOSYA:
www.bthaber.com.tr
Handan Aybars
Mimari değişim, doğru planlama ile başlamalı Edge computing (uç bilişim) kavramı, küresel bazda her ölçekte şirketin ‘yeni’ BT yatırım gündemi halini alıyor. Kurumsal dönüşümün gerçek anlamda hayata geçmesi ve sürekliliği adına önem taşıyan uç mimariler, aslında yapay zeka, artırılmış gerçeklik, IoT, M2M, kuantum bilişim gibi gündemdeki yeniliklerin anlamlı biçimde hayat bulabilmesi demek. Uç bilişim derken, geleneksel BT’den doğru bir strateji,
doğru iş ortakları ile işbirliği ve doğru donanım ve çözümleri buluşturabilmek ise esas. İşlem gücü, depolama gibi kaynaklar uç bilişimle ağlara taşınırken, verinin işlenmesi için kat etmesi gereken cihazlar arası trafik azalacak. Bu da operasyondan analize tüm süreçlerde hız demek olacak. Azalan operasyonel maliyetlerin yanında, bilişim ve operasyon ekiplerinin arasındaki boşluğun dolması da cabası…
12 DOSYA
BThaber
Edge Mimarisi BT'de (Neden) Önem Kazanıyor
3 - 9 ŞUBAT 2020
SINIR BİLİŞİM, EKOSİSTEMİYLE BÜYÜYECEK
Vertiv Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü Zekai Güler Kurumsal veya servis sağlayıcı ağlarının giriş noktasını temsil eden sınır olarak adlandırabileceğimiz “Edge”, birkaç yıl öncesine kadar yönlendiriciler, anahtarlar ve masaüstü bilgisayarları içeriyordu. Ancak, son yıllarda teknolojideki hızlı gelişmelerle dizüstü bilgisayarlar, tabletler, akıllı telefonlar, giyilebilir cihazlar ve daha fazlası da eklendi. Ardından IoT ile birlikte kameralardan sensörlere birçok cihazın daha denkleme girmesi Edge Computing (Sınır Bilişim) alanında patlamaya neden oldu. “Artık verilerin büyük bölümü sınırda yer alan bu uç noktalarda oluşturuluyor ve bu verilerin daha sınırdayken işlenmesi büyük önem taşıyor” açıklamasını yapan Vertiv Türkiye ve Orta Asya Ülke Müdürü Zekai Güler, bu nedenle uç noktaların yer aldığı sınıra yönelik bir altyapıya ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Verilerin sınırdayken işlenmesi güvenlik, ölçeklenebilirlik, maliyetlerde azalma, daha fazla güvenilirlik, hız ve düşük gecikme gibi birçok avantajı beraberinde getiriyor. “Ayrıca, KVKK ve GDPR gibi yasal gereklilikleri de göz önünde bulundurmak gerek” hatırlatmasını yapan Zekai Güler, ekledi: “Verilerin nerede depolanacağı ve nasıl aktarılacağı dahil olmak üzere bilgilerin işlenme yöntemlerini çok sıkı bir şekilde kontrol eden bu kanunlar, sınır bilişimi daha da önemli hale getiriyor. Bu nedenle mikro veri merkezlerine duyulan ihtiyaç da artıyor.” Teknolojinin hızla gelişmesiyle birçok yeni kavram ve eğilim ortaya çıkarken, önümüzdeki beş yıl içinde “sınır bilişim”
odaklı bir dönüşümün beklendiği görülüyor. “Vertiv olarak sınır bilişimin çok büyük bir potansiyele sahip olduğuna ve bu konuda yatırımların giderek artacağına inanıyoruz” yorumunu yapan Zekai Güler, orta vadeli beklentilerini ise şöyle anlattı: “Sınır bilişim finanstan sağlığa birçok sektörde dijital hizmetlerin sunulması
açısından dijital dönüşümün en kritik parçalarından biri. Finans kuruluşları, telekomünikasyon firmaları, hastaneler, fabrikalar ve birçok yerde hızla kullanıma giriyor. Diğer taraftan, tüketici alışkanlıklarındaki değişiklikler de daha iyi bir müşteri deneyimi sağlamak için şirketleri sınır bilişime yönelmeye zorluyor. Sınır bilişime olanak tanıyacak altyapıyı kurmak, rekabette öne çıkmak açısından önemli. Orta vadede, 5G şebekeleriyle birlikte elde edilecek yüksek bağlantı hızı ve gecikme süreleri sayesinde sınır bilişim uygulamaları iş dünyasına yeni bir kapı aralayacak. Hibrit bilişim, entegre sistemler, sınır bilişim ve benzeri trendler birçok yeni iş modeline, hizmete, inovasyona ve uygulamaya zemin oluşturacak. Sınır noktalarındaki bilişim kaynakları, akılı telefonlar, tabletler, giyilebilir cihazlar, akıllı otomobiller ve diğer bağlı cihazlarla birlikte akıllı şehirlerin de çağ atlamasına neden olacak. Sınır bilişim mimarilerinin önümüzdeki beş yıl içinde en çok konuşulan konulardan biri olacağını ve bu sınır bilişime doğru geçişin hızlanacağını düşünüyoruz. Biz sınır bilişimi uç noktalarda bulunan çeşitli parçalar ve bölümler olarak değil, bütünsel bir çözüm olarak görüyor, raf çözümlerinden soğutma sistemlerine kadar tamamen bütünsel bir açıyla yaklaşıyoruz.”
Uç bilişim mimarisi, iş dünyası için fırsat demek! 4. Sanayi Devrimi’nin sözde kalmaması, fiiliyata geçebilmesi adına gerekliliklerden biri olarak tanımlanan uç bilişim, veri odaklı deneyimleri geliştirecek, IoT, M2M gibi adımların daha sağlam atılabilmesini sağlayacak. İnovatif hizmetler için zengin bir portföyü beraberinde getirme potansiyeline sahip olan uç bilişim, sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik gibi yetkinlikleri de mümkün hale getirecek. Uygulamaları, veri ve işlem yetkinliğini ağın ucuna taşımak, böylece merkezde bir veri merkezi veya bulut mimarisinden uzaklaşmak operasyonel maliyetleri azaltacak, uygulama performansını geliştirecek, ağ trafiğini optimize ederken, veri analitiği için gerçek zamanlı akışı sunacak. Grand View Research araştırmasına göre, küresel uç bilişim pazarı 2025 yılında 28.8 milyar dolara ulaşacak. Spiceworks’ün “2019 State of IT” raporuna göre ise 5 binden fazla çalışanı olan büyük ölçekli şirketlerin yüzde 32’si halihazırda uç bilişim mimarisini kullanıyor, yüzde 33’lük kesim ise 2020 yılında bu yapıya geçmeyi planlıyor. Ama bu planlamanın BT şirketleri ve iş ortaklarının
doğru desteği ile gelişmesi şart. Zira var olan karmaşık BT yapısını sadeleştirmek için uç bilişim mimarisine geçmek hiç de kolay değil. Hele de kurumsal devamlılığın gerekliliği ışığında… Bu noktada kanal iş ortaklarının misyonu ve sorumluluğu artacak ve gelişecek. Kanal iş ortakları için uç bilişim önemli fırsatlar barındırıyor ve iş ortaklarının bu noktada şirketlerle nasıl bir rehberlik ve danışmanlık stratejisi izleyeceği önem kazanıyor. İş ortakları için farklı teknolojileri entegre etmek adına elinde önemli bir fırsat olacak. Daha doğrusu iş ortaklarının müşterinin sahip olduğu yapının değerini artırabilmek için entegre uç ekosisemleri kurgulayabilme yetkinliği şart. Sektör uzmanlarına göre, tedarikçiler de standart sistem çözümleri sunmaktan çıkarak, bütünleşik uçtan uca deneyimler sağlayabilmek istiyor. Bu nedenle BT şirketi ve müşterisi arasında köprü görevi üstlenen kanal iş ortaklarının yetkinliği önemini daha da artıracak. Buluttan uca bir altyapıyı yönetebilen iş ortakları, başarı hikayelerine imza atarken, kurumsal bazda uç mimariye geçiş eğilimini de güçlendirecek.
Tech Data, Teknoloji Geliştiren Şirketler için IBM Çözümlerinin ESA Programı ile Kullanımını Ankara’da Anlattı Tech Data ve IBM’in düzenlediği ‘IBM ile Yeni Nesil Teknoloji Çözümleri’ etkinliği; 18 Aralık 2019 tarihinde ODTÜ Teknokent’te düzenlendi. Tech Data yetkilileri, “IBM ESA ile Türkiye’de teknoloji geliştiren şirketler, çözümlerini IBM çözümleri ile birleştirebilir; daha kapsamlı bir çözüm halinde daha katma değerli servislere dönüşebilecekleri!” çağrısında bulundular. Satışlarımı yönetebilmem için ertesi gün ‘ne olacak’ bilmek zorundayım Tech Data Satış Müdürü A. Özer Dolgun, ‘Büyük Veri ve Analitik Uygulama Örnekleri’ başlıklı sunumunda; doğanın da inanılmaz şekilde ürettiği veriye değinerek “IBM’de bu büyük veriye nasıl bakıyoruz?” sorusunu gündeme taşıdı. Dolgun, şunları aktardı: “Önce veriyi analiz edilebilir hale getirmeye ve veri kalitesini iyileştirmeye çalışırız. Veri havuzcukları (datamarts) inşa ederiz. Bugüne kadar ‘dünün’ analizini istedik. Artık ‘Yarın ne olacak?’ sorusunu sormaya başladık. Stoklarımı, satışlarımı yönetebilmem için ertesi gün ‘ne olacak’ bilmek zorundayım. Ertesi günü tahmin ettikten sonra da tüm portföy benim için alıcı bir kitle değildir. Bazı kampanyaları özelleştirmemiz gerekir. ‘En az kaynakla en yüksek kazancı nasıl elde edebilirim?’ Böylece işin içine optimizasyonu sokmaya başladık. ‘IBM Watson®’çözümü artık bize yorumlar sunuyor. Watson şunu anlıyor: Benim
adıma düşünüp neler görmek istediğimi bana soruyor.” Güvenlik konusuna da dikkat çeken Dolgun, “Parmak izin ve retina bizi dünyada ‘tek’ yapan ‘tek’ şey ve bizi tekil yapan tek şeye kendi verilerimizi kendimiz veriyoruz! Güvenlik olmazsa olmaz! Güvenlik bacağını düşünmezsek maalesef bir şey yapamayız” dedi. Çok küçük iyileşmelerle şirketlere büyük kazanımlar sağlayabiliriz
A. Özer Dolgun
Tech Data Satış Müdürü
Tedarik optimizasyonu ile ilgili bilgi vermeye devam eden Dolgun, değişen taleplere göre hangi kaynağa ne kadar ihtiyaç olduğunun belirlenmesi gerektiğini ifade ederek şunları aktardı: “IBM SPSS ile tahmin ediyor, IBM ILOG ile optimize ediyor, IBM Maximo ile
yönetebiliyoruz. Dünyanın önde gelen kurumsal varlık yönetimi çözümü olan IBM Maximo, en kritik varlık ve kaynaklarınızın en yüksek verimlilik düzeyinde çalışmasını sağlıyor. Bu çözüm; Ereğli Demir Çelik Fabrikası’nda kullanılıyor. Planlı ve planlı olmayan bakımlarımız var. Tahminlenemeyen bakımları öngörebilirsek, bu tür yazılımlar sayesinde çok küçük iyileşmelerle şirketlere büyük kazanımlar sağlayabiliriz” değerlendirmesini yaptı. ‘IBM Cognos® Analytics’ hakkında bilgi veren Dolgun, “Bu, işletmenize ilişkin içgörüleri görselleştirmeyi, analiz etmeyi ve paylaşmayı kolaylaştıran, bulut tabanlı bir iş zekâsı ve analitik çözümüdür” açıklamasını yaparak konuşmasını şöyle tamamladı: “Sürükle-bırak teknolojisiyle tüm raporlarımızı çok hızlı şekilde oluşturabiliyoruz. Bu yazılımlarla beraber sizlerin geliştirdiği teknolojileri birleştirelim; ürününüzü yerli, milli hale getirin; müşterilerinize kendi ürününüzü satın, daha fazla para kazanın!”
‘Düşün, Geliştir, Kazan’ başlığıyla bir sunum gerçekleştiren Tech Data Teknik Satış Takım Lideri M. Bahadır Özgüven, Tech Data’nın IBM’in distribütörlerinden olduğunu kaydederek Tech Data’nın da Türkiye bacağını oluşturduklarını belirtti. Özgüven, “Katma değerli distribütörlük adıyla çözümler geliştiriyoruz. Bu iş modeli neden gerekiyor? Çünkü müşteriler yaptıkları işleri kolaylaştırmak için yeni arayışlar içindeler. Nasıl bir yol haritası çizeceklerini kendileri de bilmiyorlar. Gelişen teknolojiyi takip ediyorlar; daha fazla seçenek, daha fazla bilgi ve daha fazla kontrol istiyorlar. Artık dünyada iş yapış şekilleri değişiyor. ‘Genel bulut’ üzerinden verilen hizmetler dünyada 2015 yılında 70 milyar dolar iken 2019 yılında 141 milyar dolar oldu. Türkiye’de ‘bulut’a çok önyargılı yaklaşılıyor. Türkiye
yakın zamanda bu dalgayı hissediyor olacak. ‘Büyük Veri & Analitik’e 2022 yılında Türkiye’de 477 milyon dolar harcanacak” açıklamasını yaptı. “Elimizde farklı sektörlerde geliştirdiğimiz çözümler olabilir. Bunları IBM teknolojileriyle birleştirmek bizi çok farklı yerlere taşıyabilir” ifadesini kullanan Özgüven,
M. Bahadır Özgüven
Tech Data Teknik Satış Takım Lideri
“Önemli olan fikri bulup geliştirmeniz, IBM araçlarıyla bir araya getirmeniz ve müşterilerin ihtiyaçlarını sağlamanız…” dedi. Özgüven, ESA’nın (Embedded Solution Agreement) neler kazandırdıklarıyla ilgili görüşlerini şöyle aktardı: “Yeni nesil iş ortaklığı mantığında; kendi geliştirdiğiniz ürünleri IBM ürünleri ile birleştirin. IBM ürünlerinin üzerine de bir şeyler
ekleyebilirsiniz. Yeni nesil iş ortaklığında, tüm bunlar ESA ile yapılabilir. Kesinlikle ürün yetenekleriniz gelişiyor. Zamandan tasarruf ettiğiniz için çok daha hızlı satış yapıyorsunuz; IBM ve Tech Data ile yeni pazarlara da giriyorsunuz. İhtiyaç duyduğunuzda, doğrudan hem IBM’den hem de Tech Data’dan teknik destek alabiliyorsunuz. Peki biz Tech Data olarak nerede bulunacağız? IBM ve iş ortakları arasında; IBM ekosistemini bilmeleri açısından Tech Data köprü görevi görecek, yardımcı olmaya çalışacak. ESA anlaşması yaptığımız iş ortaklarımız bulunuyor; pazarlama konusunda da destek oluyoruz. Dünyanın her yerine satış yapabiliyorsunuz. Tech Data yine size yardımcı oluyor. Başarı hikâyelerini dünyada seslendiriyoruz!”
Advertorial
Yeni nesil iş ortaklığı mantığında; kendi geliştirdiğiniz ürünleri IBM ürünleri ile birleştirin
16 DOSYA
Edge Mimarisi BT'de (Neden) Önem Kazanıyor
BThaber 3 - 9 ŞUBAT 2020
KURUMSAL BİLİŞİMDE SÜREÇLER UÇTA TOPLANACAK
Edge computing (uç bilişim) aslında yeni bir trend değil. Ama küresel bazda bilişim sektörünün önde gelen şirketlerinin açıklamaları ve yatırım önceliklerine bakıldığında, 2020 yılında bu konuda önemli adımların atılacağı aşikar. Uç bilişim; temelde bulutta işlemleri alıp, cihaz veya son kullanıcıya yakınlaştırmayı içeriyor. Bu konuda gelişimin de üç temel gerekçesi var aslında. İlki zamana karşı hassasiyeti olan uygulamalar ışığında bekleme süresi ve bunun ilk akla gelen örneği de gerçek zamanlı yanıtların gerekli olduğu IoT yapıları. İkici unsur ağ ve bant genişliği. Çünkü uç bilişim, büyük miktarda verinin taşınmasındaki maliyeti azaltabileceği gibi, böylece ağa bağımlılığı da azaltma gücüne sahip. Üçüncü unsur ise veri gizliliği ve güvenlik. Sonuçta uç bilişim yaklaşımları, şirketlere de veri gizliliği düzenlemelerine uyumda kolaylık sağlayabilir, fikri mülkiyeti korumada avantaj sunabilir. Uç bilişimin itici güçlerinden biri de lokal işlem yetkinliğinin artan önemi. Bu başlıkta aslında birçok uygulama halihazırda son kullanıcıya yakın işleniyor. Ama bunlar bulutta olmayan geleneksel yapılarda işliyor. Bu da uygulama değişimi yapmayı zorlaştırıyor. Sektörlerde dönüşüm vakti ve ilk adımlar… Küresel bilişim dünyası, uç bilişimin birçok sektörde yeri olduğu konusunda hemfikir. Artan otomasyon, yazılım ve veri analitiği, BT ve OT entegrasyonu ile imalat sektörü ise burada öne çıkıyor. Uç bilişim platformları bu tümleşik sistemleri anlamlı biçimde bir araya getirirken, imalat sektörü temsilcilerini de farklı bir anlayışla buluşturuyor. Bu konuda doğru adımları atabilen imalat sektörü şirketleri, endüstriyel IoT’nin avantajlarından
yararlanabilecek, var olan yapıdaki üretim süreçlerini değiştirebilecek uygulamaları mümkün kılabilecek. Örneğin; üretim tesisinde cihazların bakım ihtiyacını öngörebilmek şirketlere önlerini görebilme imkanı sağlayacak, şirketler makinelerinden çok daha büyük miktarda veriyi daha kolay şekilde toplayabilecekler. Bu örneğin 5G ile daha da zenginleşeceği herkesin ortak görüşü. Uç bilişimde öne çıkması beklenen bir sektör de buluta uyumu nispeten ağır ilerlemiş olan sağlık sektörü. Aslında sağlık kuruluşları BT altyapılarında yeniliklere son derece açık, ama bu açıklığın karşısında ülke ülke etkin olan yasal düzenlemeler ve bunların getirdiği sınırlar var. Uç işlem yapısı ise veriyi kendinde güvende tutabilmek, bir yandan da bulutla bağlantılı ticari modeller geliştirebilmek için önemli bir fırsat noktası. İnşaat sektöründe de uç bilişim odaklı çalışmalar, çalışan güveliği ve artan verim adına önem kazanıyor. Örneğin; ortamı ve kirlilik seviyesini takip ederek, belirlenen sınırların aşılması halinde gerçek zamanlı alarmlar üretilmesi bu sayede mümkün. İlerleyen süreçte bu gerçek zamanlı takip ve alarm üretiminde drone kullanımının yaygınlaşması, uç bilişimin yaygınlığının pekişmesi de bekleniyor. Önce bir stratejiniz olsun! Her sektörde ve her şirkette uç bilişim odaklı yapıların kullanım mimarisi, yöntemi ve öncelikleri farklı olacak, bu bir gerçek. Burada önemli olan ise sektörler ve şirketlerin kendileri için en uygun mimariyi belirleyerek ilerleme stratejisine sahip olması. Bu örneklerin de gösterdiği üzere, uç bilişim 2020 yılının öncelikli BT yatırım başlığı olacak. Çünkü başta da belirttiğimiz üzere, geleneksel teknolojiler, modern iş dünyasının
artan ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalıyor. Buna karşılık uç bilişim, gerçek zamanlıya yakın uygulamaları mümkün kılıyor. Örneğin; müşteri veya çalışan memnuniyetini geliştirmek isteyen bir şirket için bütünsel iş verimi adına uç mimari fırsat demek. Farklı çözümleri barındıran uç bilişim mimarilerinin Forrester araştırmasına göre üç temeli var: Uç yönetim katmanları, uç ağlar ve uç bilgi yazılımı. Bu arada, uç bilişimin fonksiyonları ve içeriği, ayrıca tüm sektörlerde tedarikçilerin seviyeleri de farklı mimarileri beraberinde getirecek. Bu, doğal olarak, açık kaynak yazılımların kullanımını daha da artıracak bir faktör. Bu kullanım artışı, küresel bilişim şirketlerinin açık kaynaklı çözümlerinde yenilikleri beraberinde getirecek. Tüm bu adımların gelişmesi ise bağlantı gücü, 5G teknolojik yetkinliği ve bant genişliği ile bağlantılı olacak. Bu nedenle her sektörde her ölçekte şirketin BT dünyasında bu yeni dalgaya hazır olabilmek için geç kalmadan planlarını yapması kritik ve belirleyici. Bu dev potansiyel, büyük beklentileri de beraberinde getiriyor. Mobile Experts araştırmasına göre sunucuları kapsayan uç bilişim altyapısı 2024 yılında yüzde 50 artacak. Uç bilişim cihazlarında adreslenebilir toplam pazarın bu süreçte 2 milyar dolarlık bir değer sunması bekleniyor. Sanayi sektöründe otomasyondan bireysel bazda oyun başlığına, yaygın kullanımı daha da artacak AR/VR uygulamalarına kadar birçok alanda uç bilişim çözümleri önem kazanacak. Böylece bulut hizmeti sunan servis sağlayıcılar, genel veya özel ağları kullanarak daha büyük BT işlemlerini destekleyebilecekler.
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI 17
3 - 9 ŞUBAT 2020
Girişimlere destek ING Türkiye’de büyüyor
ING Türkiye Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı Bahadır Şamlı ING Türkiye, ING İnovasyon Merkezi kapsamında start-up ekosistemini güçlendirmek için hızlandırma programı başlattı. ING İnovasyon Merkezi’nin MVP 1.0 ve daha ileri aşama girişimleri
kabul ettiği bu programa başvurular 7 Şubat 2020 tarihine kadar yapılabilecek. Hızlandırma programına girmeye hak kazanan, sonrasında programı başarı ile tamamlayan girişimlere sponsorluk desteği sağlayacak olan ING Türkiye, ayrıca startup’ları Silikon Vadisi’ne taşıyacak. Programın tamamlanması sonrası başarılı olan start-up’tan bir kişi Draper Üniversitesi’nin 5 haftalık Hero Training Programı ile Silikon Vadisi’ne gidecek. Başvuruların 7 Şubat’ta tamamlanmasından sonra 14 Şubat’ta ING İnovasyon Merkezi’nde eğitim almaya hak kazanan 6 ekip açıklanacak
ve bu 6 ekibe verilecek eğitim sonrası seçilecek 2 start-up da bir sonraki aşamaya geçerek ING İnovasyon Merkezi’nde 1 ay boyunca çalışma fırsatı kazanacak. Bu start-up’lara ürünlerini hızlı geliştirmelerine yardımcı olabilmek için mentorluk, eğitim, networking ve ING ile potansiyel işbirliği gibi konularda fırsatlar sunulacak. 13 Nisan 2020 tarihinde ise Silikon Vadisi’ne gitme fırsatı kazanan girişim açıklanacak. Girişimciler, inovasyonmerkezi@ ing.com.tr adresine girişimlerinin özetini ve programa neden katılmak istediklerini anlatan bir
e-posta yollayarak programa başvurabilecekler. ING Türkiye Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı Bahadır Şamlı, “Startup ve inovasyon ekosisteminin kalıcı bir parçası olmak üzere Levent’teki İnovasyon Merkezimiz artık sadece fintech’lerle değil, Türkiye’deki hemen her startup’la temas kuruyor ve çeşitli işbirlikleri geliştirebilmemizi sağlıyor. Bugün 39 startup ile işbirliğimiz var. ING İnovasyon Merkezi’nde hayata geçirdiğimiz Hızlandırma Programı ile startup’ların hızlı bir şekilde piyasaya çıkmalarına destek olmayı amaçlıyoruz” dedi.
Kripto para için bölgesel büyüme fırsatı Girişim sermayesi fonlarından Bosphorist, Boğaziçi Ventures’ın kurucusu olduğu, kripto para yatırım ve saklama hizmeti konusunda kurumsal çözümler sunan BV Dijital Varlık şirketine yatırım yaparak kripto varlık sektöründeki faaliyetlerine başladı. Boğaziçi Ventures kurucu ortaklarından Barış Özistek, “Boğaziçi Ventures ve Bosphorist Venture Capital’ın güçlerini birleştirmesiyle birlikte Türkiye ve Ortadoğu’nun en güçlü dijital
varlık saklama şirketi ortaya çıktı.” dedi. Bosphorist Venture Capital kurucu ortaklarından Timuçin Bilgör ise “Dijital varlıklar pek çok sektörün dönüşümünü sağlayacak. Boğaziçi ve Bosphorist Ventures ortaklığında kripto yatırımının girişim ekosistemi için de örnek bir yatırım olacağına inanıyoruz” yorumunu yaptı. İki şirket bu işbirliği ile başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu ve Körfez ülkelerinde bankacılık sistemini kullanmayan yaklaşık 440 milyon
kişiye dijital finans hizmetlerini götürmeyi hedefliyor. Geleneksel yatırım araçlarının yerini hızla yenilikçi teknoloji bağlantılı ürünlere bıraktığı günümüz yatırım dünyasında BV Dijital Varlık Saklama Yönetimi (BV Crypto); geleneksel sermayenin de içinde bulunduğu geniş bir yatırımcı kitlesine, başta Bitcoin olmak üzere, yüksek getiri vaat eden kripto dünyasına maksimum güvenlikle giriş imkanı sağlayan yenilikçi bir yapı olarak kuruldu.
Boğaziçi Ventures kurucu ortaklarından Barış Özistek
Güvenliğe dair tüm süreçler detaylı bir plan halini alıyor
Securitas, hizmetleri arasına Güvenlik Yönetim Sistemi’ni ekledi. Güvenlik organizasyonunda ihtiyaç duyulabilecek tüm yasal düzenlemeleri ve talimatları içeren Güvenlik Yönetim Sistemi
ile şirketlere operasyon sırasında gerekli tüm yönlendirmeleri kapsayan özel bir kılavuz ve yol haritası oluşturuluyor. Securitas Güvenlik Yönetimi Sistemi, güvenlik planlamalarında özellikle farklı segment ve iş kollarında birden fazla lokasyonda faaliyet gösteren firmalar için hizmet standardizasyonu, maliyet ve güvenli çalışma ortamı yaratılmasında avantaj sağlıyor. Güvenlik Yönetim Sistemi’nin ilk dayanağını ilgili kanun ve
yönetmelikler oluştururken, ulusal ve uluslararası standartlar da göz önünde bulunduruluyor. Güvenlik Yönetim Sistemi’nin içeriğinde 5188 Sayılı Özel Güvenlik Kanunu uygulamaları, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uygulamaları, standartlar, güvenlik uygulamaları, Acil Durum Yönetim Planı, KVKK kapsamında alınacak önlemler yer alıyor. Raporlama, denetimler ve ihtiyaca özel eğitimler de gerçekleştiriliyor.
Securitas Güvenlik Süreçleri ve Kalite Koordinatörü Hüseyin Erim, “Güvenlik Yönetim Sistemi ile şirketlere tüm güvenlik süreçlerini, kanunlar ve prosedürlerle destekleyen detaylı bir plan haline getiriyoruz. Bu planı belli aralıklarla güncelliyor ve eğitimlerle destekliyoruz. Acil Durum Eylem Planı oluşturarak, olası kriz durumlarında yapılması gerekenleri detaylandırıyoruz. Amacımız; iş ortaklarımıza her zaman kaliteli ve sürdürülebilir hizmet sunmak” dedi.
BThaber
18 BİLİŞİM DÜNYASI
3 - 9 ŞUBAT 2020
Farklı yetkinlikler, chatbot’lara güç katacak Sanal asistanlar ve chatbot’ların 2020’de yapay zeka teknolojilerinin gelişmesine paralel olarak daha akıllı hale gelmesi ve birçok yeni kanalda kullanılması öngörülüyor. Türkiye’nin diyalog bazlı yapay zeka çözüm şirketi CBOT, 2020’ye damga vuracak 5 chatbot trendini sıraladı. CBOT Kurucu ve CMO’su Çiler Ay’a göre, 2020 yılında öne çıkması beklenen chatbot trendleri şirketlerin yapay zeka stratejileri için yol gösterici olacak. Yapay zeka uygulamalarını yatırım hedeflerine alan şirketlerin chatbot alanındaki gelişmeleri yakından takip etmesi ve şirketleri için en uygun chatbot’u kurgulaması gerekiyor. CBOT’a göre 2020’de öne çıkacak chatbot trendleri şöyle: Yapay zeka tabanlı chatbot’ların yükselişi: CBOT’a göre düşük kapsamda basit süreçleri yapabilen kural tabanlı chatbot’lar büyük şirketler için müşteriyi tam anlamıyla memnun etme konusunda yetersiz kalacak ve önümüzdeki dönemde bazı senaryolar için yapay zeka tabanlı chatbot’ların geliştirilmesi zorunlu olacak. Bu chatbotların müşteriyi daha iyi anlamaları, tıpkı bir insan gibi müşteriyle iletişime geçmeleri ve karmaşık sohbetleri yönetebilmeleri tercih edilme
oranlarını artıracak. Kod yazmayı gerektirmeyen platformlar: 2020’de şirketlerin müşterileri ile yazışma veya konuşma yoluyla iletişim kurma konusundaki iştahı arttıkça kod yazılmasını gerektirmeden chatbot hazırlamayı ve değişen ihtiyaçlara göre hızlıca güncellemeyi mümkün kılan platformlar öne çıkacak. Bu alanın daha da gelişmesi ile şirketler; kendi botlarını birkaç sürükle-bırak işlemle veya birkaç tıkla oluşturup gerekli değişiklikleri her zaman yapabilecekler. Kurumsal yapılar ve “Çatı Bot”: Kurumların iç sistemlerinde, çalışanları için oluşturdukları chatbot’lar arttıkça bu botların yönetimini üstlenecek ve kullanıcıya tek bir arayüz ile tüm işlemlerini yapma imkanı sağlayacak bir “çatı bot” ihtiyacı da artıyor. Sistemler kullanıcı ile her zaman ön yüzdeki “çatı bot” ile iletişim kuracak, kullanıcının isteğini anlayarak, arka taraftaki İK botu, finans botu, BT botu gibi özelleşmiş botları diyaloğa çağırarak kullanıcının işleminin yapılmasını sağlayacak. Kişiselleşmiş hizmet veren bot’lar artacak: Etrafımızda kişinin bulunduğu ortamı, geçmiş diyaloglarını, genel seçimlerini bilen ve diyaloğu buna göre sürdüren chatbot’lar
göreceğiz. Aynı anda birden fazla konuda diyalog sürdürebilen, başlıklar arasında geçiş yapabilen chatbot’lar da hayatımıza girecek. İnsanların çeşitli mod ve duygularını sezebilen chatbot’ların gelişimi bu uygulamaların bir satış kanalı olarak tercih edilmesini de sağlayacak. Sanal asistanlar mobil uygulamaların yerini alacak: Hepimiz çok fazla uygulama yüklüyoruz, ama bunların bir kısmını daha sonra ya hiç kullanmıyoruz ya da çok az kullanıyoruz. Bu da hem şirketler hem kullanıcılar için zaman başta olmak üzere kaynak verimsizliğine sebep oluyor. 2020’den itibaren her farklı iş için yeni uygulama yükleme dönemi kapanırken, mesajlaşma platformları ve sesli asistanlar “çok amaçlıçok işlevli” kullanımla yaygınlık kazanacak. RPA ve Chatbot entegrasyonları, otomasyon
CBOT Kurucu ve CMO’su Çiler Ay getirecek: Robotik Süreç Otomasyonu (RPA), chatbot’lar ile entegre hale gelerek birçok şirkete; işlerini otomatik hale getirme, zaman kazanma ve tutarlı süreçlerin inşa etme gibi fırsatlar sunacak. Yapay zeka ve RPA uygulamalarıyla iş yönetimlerini otomatize eden şirketler, tekrar eden işlerde ortaya çıkan zaman kaybını engelleyerek, çalışanlarını daha komplike işlerde istihdam edebilecekler.
Para transferine küresel işbirliği güç verecek
TransferGo CEO'su ve kurucu ortağı Daumantas Dvilinskas
Dünyanın en hızlı büyüyen para transferi şirketlerinden biri olan TransferGo, uluslararası para transferlerini kolaylaştırmak ve bu yılın ilk çeyreğinde 14 yeni pazarda hizmet vermeye başlamak için küresel ödeme platformu Currencycloud ile işbirliği yaptı. TransferGo ile Currencycloud işbirliği böylece 69 ülkede yerini alacak, para transferlerini herkes
tarafından ulaşılabilir hale getirecek. Currencycloud ile işbirliği ve küresel genişleme konusundaki görüşlerini aktaran TransferGo CEO'su ve kurucu ortağı Daumantas Dvilinskas, “Misyonumuz; emek sarfeden bu göçmen toplulukları için alternatif finansal seçenekler yaratmak ve bunlara erişimlerini sağlamak. Currencycloud ile işbirliği, bu
farklı ihtiyaçları daha büyük ölçekle karşılamamıza yardımcı olacak” değerlendirmesini yaptı. Currencycloud Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Satışlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Digby Try, "TransferGo ile işbirliğimiz, şeffaflıktan uzak, pahalı ve karmaşık olan uluslararası para gönderim sürecinin çok daha basit bir hale getirilmesinin bir örneği olacak" dedi.
GELECEĞE TAŞIYAN DİJİTAL ÇÖZÜMLER 14 yıl önce gelecek hedeflerimizi bu slogan ile belirledik. Bugün 22 ülkede 40.000’den fazla ekranı müşterilerimiz adına yönetiyoruz. Türkiye’nin ‘’digital signage’’ markasıyız!
Perakende
Gıda
Sinema
0212 691 64 00 /sistem9
Otel Eğitim
Banka Telekom
Üretim Tesisi Kamu
Enerji
Açıkhava
Ulaşım Otomotiv
Büyük İşletme Sağlık
www.sistem9.com
/sistemDokuzMedya
/Sistem9Medya
/sistem-9-medya
/Sistem9Medya
“Geleceğe Taşıyan Dijital Çözümler”
20 BİLİŞİM DÜNYASI
BThaber 3 - 9 ŞUBAT 2020
İyiler ve kötüler karşı karşıya Modern saldırılara karşı proaktif korunma için kurumlar da entegrasyonu, gelişmiş yapay zekayı ve aksiyon alınabilen tehdit istihbaratını en yüksek seviyede kullanan güvenlik stratejilerini benimsemeli. Handan Aybars Dijital dönüşüm ile birlikte mobilite, bulut teknolojisi ve nesnelerin interneti, yapay zeka gibi hayatımızı kolaylaştıran akıllı sistemlerin kullanım alanları arttı. Bu artışla birlikte, saldırı yüzeyinin de giderek genişledi görülüyor. Sonuçta, siber saldırı metodolojileri yakın zamanda daha akıllı hale gelerek, saldırıların etkisini ve hızını artırdı. “Makine hızında gerçekleşen saldırılar artık yapay zeka ve otomasyon ile aktif şekilde tespit edilmekten kaçınarak, birden çok zafiyeti istismar ediyor” saptamasını yapan Fortinet CISSP, CTO Danışmanı ve Bölge Teknoloji Direktörü Melih Kırkgöz’ün belirttiği gibi, günümüzün küresel tehdit zemininde yaşanan saldırıların hacmini, hızını ve gelişmişliğini düşündüğümüzde, şirketlerin de bu agresif saldırılara makine hızında gerçek zamanlı karşılık verebilmesi gerek. Yapay zeka ve tehdit istihbaratında yaşanacak gelişmeler ise Melih Kırkgöz’e göre, bu savaşta kritik öneme sahip olacak. Siber saldırganlar ise tespit edilmekten kaçınmak, güvenlik özelliklerini ve cihazlarını devre dışı bırakmak için gelişmiş kaçınma tekniklerini daha sık kullanıyor. Bu tespitine Melih Kırkgöz şu eklemeyi yaptı: “Mümkün olan daha fazla saldırı vektörünü kullanmak artık bir başka strateji halini alıyor. Bunun bir örneği olarak, suçlular kamuya açık sınır hizmetlerini daha sık hedef alıyor. Bu durum, şirketlerin oltalama saldırılarından kaçınmak için çalışan eğitiminin sayısını artırmasına ve e-posta güvenlik geçitlerini güncellemesine siber suçluların verdiği bir karşılık olabilir. Sonuçta saldırı vektörü değişiyor, ancak sonuç aynı kalıyor.” Saldırı zemini daha da genişleyecek Şirketler, bağlantılı ortamlarını hala ayrı güvenlik araçlarıyla koruma çabasında. “Şirketlerin bu döngüyü kırabilmesi için ağlarını korurken, suçluların açığa çıkarmak için kullandığı teknolojinin ve stratejinin aynısını kullanmaya başlaması
gerek” vurgusunu yapan Melih Kırkgöz, ekledi: “Şirketlerin, bugün sahip olduğu güçten ve kaynaktan faydalanan, akıllıca entegre edilmiş bir yaklaşım benimsemesi şart. Yapay zeka da bu sorunu ortadan kaldırmak için en önemli fırsatlardan bir tanesi.” Kurumlar, çalışan eğitimine odaklanmanın yanı sıra çalışanlarının cihazlarını güncellemesini, şüpheli davranışları tespit etmesini veya takımlar arasında güvenli siber alışkanlıkları edinmesini sağlamak gibi konulara odaklanabilir ve bütüncül bir güvenlik stratejisi oluşturabilir. Ama tüm bu ‘yapılması gerekenlere’ rağmen, risk dünyası çeşitlenmeye devam edecek. Genişleyen saldırı zemini ve keşif süreçlerinin kolaylaşması, istismar edilebilir potansiyel sıfırıncı gün zafiyetlerini beraberinde getiriyor. “Bu yüzden dijital saldırı yüzeyinin tamamını kapsayan, birbiriyle entegre, ağ ve güvenlik operasyonlarını keşfedilen tehditlere karşı en hızlı aksiyonla ve yapay zeka algoritmalarıyla en doğru noktada bilinmeyene karşı bile koruyabilmeyi sağlayan mimari bazda güvenlik yaklaşımları ön plana çıkıyor” saptamasını yapan Melih Kırkgöz, gelişen risk dünyasında ‘yapay zeka’ etkisini şöyle anlattı: “Daha akıllı ve yapay zekadan güç alan sistemler sayesinde siber suçlular gelişmeye devam ediyor. Öğrenen makineler ve yapay zeka teknolojileri kötü amaçla kullanıldığında siber suçlular için de oyunun kurallarını değiştiriyor. Toplu saldırı bot’ları siber suçluların elinde bir ağa sızmak, iç savunmalara yüklenmek ve veriyi verimli şekilde bulup çıkarmak için kullanılabiliyor. 5G ve sınır bilişimin (edge computing) silah halini almasıyla bireysel olarak istismar edilen cihazlar, kötü amaçlı kodu yaymak için araç olarak kullanılabilir ve istismar edilmiş cihazlardan oluşan bir grup, 5G hızında hedef almak için uyum içinde çalışabilir.”
BThaber
BİLİŞİM DÜNYASI 21
3 - 9 ŞUBAT 2020
Modeminizi ‘doğru’ biçimde kontrol edin
İnternet çağında artık her elektronik cihaz bilgisayar ağına veya internete bağlanabilir nitelikte tasarlanıyor. Ancak, internet üzerindeki tehditler de sürekli yenileniyor. Bu yönüyle güvenlik saldırıları eskiden
büyük şirketleri hedef alırken, artık evleri de hedef almaya başladı. Siber saldırganlar ev içi cihazları kullanarak izini kaybettirip işlediği suçları ilgili abonenin üzerine atabiliyor. Ev ve iş yerlerinde modem’lerin
otomatik güncelleme alabilir olması gerekirken, kullanım süresince de bu güncellemelerin düzenli sağlandığı kontrol edilmeli. Keenetic ise tüm ürünlerini otomatik olarak güncelleyen ve bunu en az beş yıl boyunca garanti eden bir firma. Yılda 10 ve üzeri güncelleme yayınlama ortalaması ile kullanıcılarının internet güvenliğine odaklanan Keenetic, yeni bir tehdit oluştuğu anda hızlı hareket ederek, ara beta yazılımlar da geliştirmekte. Bu sayede kullanıcıyı koruyan marka, ürün garantisinin sadece donanım arıza garantisi olmadığını, yazılımı düzenli güncellenmeyen bir ürünün kısmen öldüğünü,
ele geçirilmişse de artık zombileşip sahibinin kullanımı dışına çıktığının da bilincinde. Örneğin; ülkemizdeki Wi-Fi cihazlarda kullanılan kablosuz iletişim şifreleme teknolojisi WPA2, defalarca kırıldı ve yeni yamalar çıkarıldı. Bu yamalar ise milyonlarca kullanıcıda gerek üretici tarafından cihazların yazılımları güncellenmediği gerekse otomatik güncelleme alamadığı için kullanılmıyor. Bu noktada Keenetic yetkilileri; internet kullanıcılarının modemlerini kontrol etmesi, yazılım güncellemelerini kontrol etmesi, yeni yazılım yayınlanmamışsa da cihazlarını değiştirmeleri önerisinde bulunuyor.
Küresel bulut tercihi ‘hibrit’ halini aldı Bulut bilişim, kurumsal rekabet gücünü artırmaya ve yaygınlaşmaya devam ediyor. Bazı kurumlar kendi bünyelerindeki bulut özellikli BT altyapılarını kullanıyor. Bunlar, kurumsal bir veri merkezinde çalışan veya bir üçüncü taraf hizmet sağlayıcısı tarafından özel olarak barındırılan özel bulut sistemleri (private cloud) olarak nitelendiriliyor. Bunun yanında, Microsoft gibi, üçüncü taraf küresel bulut hizmet sağlayıcılarından hizmet olarak alınan bulut hizmetleri de (public cloud) önemli.
Bulut kullanmak isteyen şirketler, kendi ihtiyaçlarına göre bu iki seçeneğin karışımını sunan hibrit bulut servislerini seçebiliyor, yani kurumsal uygulamalarını kendi BT altyapılarında, diğer hizmetlerini ise küresel olarak sağlanan bulut hizmetlerinde çalıştırabiliyor. Sunduğu maliyet avantajı ve güvenlik gibi faydaları nedeniyle bulut kullanımının arttığını, Ortadoğu bölgesindeki şirketlerin yüzde 43’ünün gelecek iki yıl içinde hibrit bulut kullanmaya başlayacağını belirten
Microsoft Azure & Hibrit Bulut Platformları Direktörü Cüneyt Batmaz, şu yorumu yaptı: “Biz, 140 ülkede güvenle kullanılan Microsoft olarak Azure ve Office 365 ürünlerimizle, BT’de maliyet avantajından güvenli operasyonlara, sistemlerin güncel tutulmasından etkili kaynak yönetimine kadar, şirketleri güçlendiren ve rekabette onları öne geçiren hizmetler sunuyoruz. Azure Hibrit bulut servisimizle, işletmeler verilerini hem
şirket içi özel bulutlarında depolayabiliyor hem Azure’un özelliklerinden faydalanabiliyor. Azure Stack gibi çözümlerimizle bankalar aynı anda yeni bulut teknolojilerini benimserken, kendi bilgisayar sistemlerindeki operasyonlarını sürdürebiliyor. Azure Hibrit avantajlarından faydalanan kurumlar lisans yatırımlarını kullanarak sanal makinelerde yüzde 40 tasarruf elde edebiliyor, yapay zekâ destekli akıllı gerçek zamanlı iç görülerle müşterilerine derinlikli deneyimler sunuyor.”
Yeni bir değişim noktası da Singapur’da DE-CIX’in yeni İnternet Değişim Noktası, 2020 yılının ikinci yarısında faaliyete geçecek ve tamamen DE-CIX tarafından yönetilecek. Yeni lokasyon, DE-CIX Singapur olarak konumlandırılacak, eşleştirme ve bulut dönüşüm gibi farklı bağlantı hizmetlerinin
alınmasını sağlayan DE-CIX’in bağlantı platformu Apollon üzerinden hizmet verecek. DE-CIX Singapur, Güneydoğu Asya’daki en yoğun pazarların birinde, birbirine bağlı bir ekosistem yaratacak. DECIX International CEO’su Ivo Ivanov, “ASEAN Bölgesi’nin
(Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği) kalbi olarak DECIX Singapur, uluslararası ilerlememizde attığımız bir adım. Singapur, son on yıldır bölge için oldukça etkili bir içerik üssü iken, önemli içerik ve bulut bilişim oyuncuları ayak izlerini ASEAN boyunca
genişletmeye başladı. ASEAN pazarları içinde bağlantı oluşturmak isteyen milyonlarca lokal ve uluslararası kullanıcı var. Düşük gecikme süresi talebi ve videoların, ödemelerin, oyun ve diğer uygulamaların yarattığı büyük trafik hacimleri de büyük” dedi.
22 KARİYER Pazarcıoğlu, Software AG Türkiye ve Katar Satış Öncesi Müdürü oldu Software AG’de Türkiye ve Katar Satış Öncesi Müdürlüğü görevine İhsan Deniz Pazarcıoğlu getirildi. Kurumsal yazılım ve altyapı projelerinde; liderlik, kurumsal mimari, takım yönetimi, iş geliştirme ve devreye alma konularında 20 yıllık uzmanlığa sahip Pazarcıoğlu, yeni görevinde Software AG’nin Türkiye ve Katar'daki tüm satış öncesi faaliyetlerden sorumlu olacak. 2001’de Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan İhsan Deniz Pazarcıoğlu, İşletme Yönetimi Yüksek Lisansını 2008 yılında Yeditepe Üniversitesi’nde yaptı. Profesyonel kariyerine İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde 2001 yılında yarı zamanlı Yazılım Geliştirici olarak başlayan Pazarcıoğlu, 2001– 2003 arasında Telsim’de Kıdemli Yazılım Geliştiricisi olarak görev yaptı. 2003 – 2007 yılları arasında Eczacıbaşı-Baxter’da Bilgi Teknolojileri Uzmanı olarak çalışan Pazarcıoğlu, 2007-2009 yıllarında Turkcell Superonline’da Kıdemli Yazılım Geliştirme Uzmanı olarak görev aldı, 20092014 yılları arasında Turkcell’de görev yaptı. 2014 – 2015 yıllarında Oracle Türkiye’de görev yapan Pazarcıoğlu, kariyerine 2015-2018 arasında Pegasystems’ta Türkiye ve Orta Doğu'daki tüm satış öncesi faaliyetlerden sorumlu Kıdemli Satış Öncesi Müdürü olarak devam etti. 2018-2019 arasında SAS Kıdemli İş Çözümleri Yöneticisi olarak çalışan Pazarcıoğlu, 2019 Ekim ayında Software AG’deki görevini üstlendi.
BSH Grubu’nun yeni CEO’su Dr. Carla Kriwet oldu BSH Grubu bünyesinde CEO’luk görevine Dr. Carla Kriwet atandı. Halen, Royal Philips’in sağlık teknolojileri şirketi Connected Care bünyesinde üst düzey yönetici (Chief Business Leader) olarak görev yapan Kriwet’in, teknolojik olarak çok yönlü ürün ve hizmetler içeren faaliyetler konusunda deneyimi uzun yıllara dayanıyor. Royal Philips'te Yürütme Kurulu üyesi olan ve geçmiş yıllarda çeşitli yönetici pozisyonlarında görev alan Kriwet, 2017'den bu yana Connected Care grubundan ve aynı zamanda dijital inovasyonlardan sorumlu. Kriwet, Save the Children Vakfı’nın Almanya Denetim Kurulu üyesi ve öğrencilik döneminde Afrika'da gönüllü yardım görevlisi olarak çalıştı.
BThaber 3 - 9 ŞUBAT 2020
SAP’den bölgesel görevlendirme
2018 yılından bu yana SAP Türkiye’de Operasyonlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı (COO) görevini yürüten Selçuk Öznal, SAP SEFA Bölgesi’nin (Türkiye, Portekiz, İspanya, İsrail ve Fransızca konuşan Afrika ülkelerini kapsayan Güney Avrupa ve Frankofon Afrika bölgesi) yeni Global Kanallar ve Genel Sektör Direktörü olarak atandı. Yeni görevinde Öznal, Türkiye’nin dâhil olduğu bölgede SAP’nin
büyüme hedeflerine ulaşmak ve müşterilerinin başarısına katkı sağlamak için çalışmalar yürütecek. 1988’de İstanbul Teknik Üniversitesi Matematik Mühendisliği’nden mezun olan Selçuk Öznal, ardından yine İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Sistem Analizi Programı’nı tamamladı. Ürün ve satış yönetimi ile iş geliştirme alanlarında 25 yılı aşkın deneyime sahip olan Öznal, SAP Türkiye'ye katılmadan önce Digital/Compaq Türkiye, HP Türkiye, HP MEMA (Ortadoğu, Akdeniz, Afrika) gibi şirketlerde danışmanlık, satış ve yönetim pozisyonlarında görev yaptı. Öznal, 2012’de SAP Türkiye’ye Global Kanallar ve Genel Sektör Satış Direktörü olarak katıldı. 2018’den bu yana SAP Türkiye Operasyonlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı (COO) olarak görev alan Öznal, tüm fonksiyonların verimliliği ve yönetiminden sorumluydu.
Bosch Termoteknik Türkiye’nin Satış Genel Müdürü Arman oldu Isıtma, soğutma ve havalandırma sektörü şirketi Bosch Termoteknik Türkiye’nin Satış Genel Müdürü, Kıvanç Arman oldu. Bosch Termoteknik iş kolunda Türkiye, Orta Doğu ve Kafkasya Genel Müdürü olan Kıvanç Arman, bu bölgelerdeki 17 ülkenin satış operasyonlarının sorumluluğunu üstlendi. Arman son olarak, Bosch Otomotiv Yedek Parça Türkiye, İran ve Orta Doğu Bölge Direktörlüğü görevini yürütüyordu. Kıvanç Arman, 1998 yılında Balıkesir Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra İngiltere’de, East London Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansını tamamladı. Arman, Bosch Türkiye’deki kariyerine 2004’te Proje Mühendisi olarak başladı. ‘Şasi Sistemleri’ projelerinin Türkiye sorumluluğunun ardından Arman, 2006’da merkezi Paris’te bulunan Robert Bosch Fransa Şasi Sistemleri iş kolunda Proje Yöneticiliği görevini üstlendi. Kıvanç Arman, Fransa’daki
merkezden; Malezya, Hindistan ve İran pazarları için yürütülen projelerin koordinasyonunu sağladı. Arman, ardından İran’a Bosch İran İlk Donanım satış yöneticiliğine atandı ve 2010’da Türkiye’ye dönerek Bosch Türkiye İlk Donanım Satış Direktörlüğü görevini üstlendi. Önce Bosch Türkiye ve İran Yedek Parça Direktörlüğü görevini, ardından 2017’de Bosch Otomotiv Yedek Parça Türkiye, İran ve Orta Doğu Bölge Direktörlüğü görevini yürüten Arman, 1 Ocak 2020 itibarıyla da Bosch Termoteknik Türkiye’de; Türkiye, Orta Doğu ve Kafkasya bölgelerinde Satışlardan Sorumlu Genel Müdür olarak atandı.
KARİYER 23
BThaber 3 - 9 ŞUBAT 2020
Türkçe çeviri tamam!
Yazılım Test ve Kalite Derneği (Turkish Testing Board – TTB), yazılım testi sektörüne Türkiye’den ve dünyadan 673 bine yakın test uzmanı kazandıran ISTQB’nin sertifikasyon sınavlarında kullanılan en önemli kaynaklardan birinin Türkçe çevirisini tamamladı. Yazılım testi konusunda uzmanlaşmak isteyen adayların yardımcı kaynağı niteliğindeki Foundation Level Syllabus 2018, “Sertifikalı Test Uzmanı Temel Seviye Ders Programı Versiyon 2018” olarak Türkçeye kazandırıldı. Kapsamını yazılım ve yazılım testi sektörüne ilişkin son gelişmelerin oluşturduğu, son olarak Haziran 2018’de ISTQB tarafından revize edilen kaynakta, çevik yazılım geliştirme dinamiklerinin test üzerindeki etkisi ön plana çıkıyor. Programın
son Türkçe çevirisinin 2011 yılında yayınlandığını hatırlatan Yazılım Test ve Kalite Derneği Başkanı Koray Yitmen, “Derneğimiz bünyesinde yer alan çeviri çalışma grubumuz bu dokümanı sektör profesyonellerine sunmak amacıyla 2019 içerisinde çalışmalara başlamıştı. Çeviriyi Aralık 2019 itibariyle tamamladık. Detaylı ve kapsamlı bir çalışmanın ardından dilimize çevirdiğimiz yeni versiyonla yazılım testi alanındaki en güncel bilgileri Türk yazılım test uzmanı adaylarına kazandırmış olduk” dedi. Yazılım testi uzmanlığının küresel büyümesine dikkat çeken Koray Yitmen, şöyle devam etti: “Sektör geliştikçe, bu alanda uzmanlaşmak isteyenlerin sayısı da artıyor. Ekim 2019 itibariyle Türkiye’de ISTQB sınavlarına giren katılımcı sayısı 4 bine yaklaştı. 3 bine yakın katılımcı ise sınavlarda başarılı olarak ISTQB Uluslararası Sertifikalı Test Uzmanı sertifikalarını almaya hak kazandı. Türkçeleştirdiğimiz doküman ile ülkemizdeki test uzmanı sayısının daha da artmasına destek veriyoruz. Dünya genelinde şimdiye kadar ISTQB sınavlarına giren 920 binden fazla yazılım test uzmanı adayının Temel Seviye Ders Programını indirip en az bir kere okuduğu düşünülürse, bu doküman dünyada en çok okunan yazılım test dokümanı olma unvanını büyük ihtimalle elinde tutmakta. Kitap, yazılım testi sektörüyle ilgilenen herkes tarafından indirilebilecek bir PDF dosyası halinde www.turkishtestingboard.org sitesinde.”
Etkinlikleriniz ile ilgili bilgileri bthabersirketleri.com/EtkinlikDuyuru adresine girebilirsiniz.
BThaber
ETKİNLİK TAKV!M! E T K İ N L İ K L E R
Y U R T İ Ç İ
6 Şubat 2020
20 Şubat 2020
10 Mart 2020 19 Mart 2020
BTvizyon Antalya Toplantısı Antalya AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
BTvizyon Gaziantep Toplantısı Gaziantep AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
GOSB Teknoloji Platformu İstanbul AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
BTvizyon Konya Toplantısı Konya AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
14 Nisan 2020 360 CIO ZİRVESİ İstanbul AYRINTILI BİLGİ: www.360cnp.com
16 Nisan 2020 BTvizyon Malatya Toplantısı Malatya AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
21 Nisan 2020 Cloud Talk Global İstanbul AYRINTILI BİLGİ: www.cloudtalkglobal.com/istanbul/tr/
11 Haziran 2020 BTvizyon Samsun Toplantısı Samsun AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
2 Nisan 2020 BTvizyon Kayseri Toplantısı Kayseri AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
9 Temmuz 2020 Bilişim 500 Ödül Töreni 2020 İstanbul AYRINTILI BİLGİ: www.bilisimzirvesi.com.tr
E T K İ N L İ K L E R 10 Şubat 2020 11th International Smart City Expo 2020 Dubai Dubai AYRINTILI BİLGİ: https://smartcitiesexpoworldforum.ae/
Y U R T D I Ş I
12-13 Şubat 2020 Oracle Openworld Londra, İngiltere AYRINTILI BİLGİ: www.oracle.com/uk/openworld/
24 Şubat 2020 MWC Barcelona 2020 Barcelona, İspanya AYRINTILI BİLGİ: www.mwcbarcelona.com/
15-18 Mart 2020 O’Reilly Strata Data & AI Conference San Jose, ABD AYRINTILI BİLGİ: conferences.oreilly.com/strata-data-ai/ stai-ca
16-20 Mart 2020 Design Thinking and Innovation Week Londra, İngiltere AYRINTILI BİLGİ: futurelondonacademy.co.uk/en/course/ design-thinking-and-innovation
BThaber
24 MEKTUP Merhabalar, Hepimiz için zor bir haftaydı, yine deprem acıları ile yoğrulduk. “Deprem değil, bina öldürür” sözü ezberimizde olmak suretiyle dilerim insanımızın hayatını hiçe sayanlar, hak ettikleri cezalarla yok olurlar. Bu vesileyle haberini vereyim: Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) tarafından düzenlenen DASK Depreme Dayanıklı Bina Tasarımı Yarışması’nın altıncısı için başvurular başlamış. İnşaat mühendisliği ve mimarlık öğrencilerinde deprem ve depreme dayanıklı bina bilincini artırma hedefiyle hayata geçirilen yarışmanın başvuruları 28 Şubat’a kadar www.daskbinatasarimi.com adresinden gerçekleştirilecek. Eğitim, sağlık ve sosyal alanlarda toplumsal gelişimi tetikleyerek, yaşam kalitesini yükseltecek farklılıklar yaratmayı hedefleyen Anadolu Vakfı, 2014’te başlattığı Değerli Öğretmenim projesi kapsamında 2020’nin ilk eğitim programını Nevşehir’de düzenlemiş. 21-22-23 Ocak’ta gerçekleştirilen program ile eğitim alanında görev yapan yöneticilere, idari personellere Davranış Yetkinlikleri Geliştirme eğitimi verilmiş. “Değerli Öğretmenim” projesi ile 6 yılı aşkın sürede 50 ilde 80 binin üzerinde öğretmene ulaşılmış. Anadolu Vakfı, bu proje ile eğitim sistemine araştıran, sorgulayan, toplumsal sorunlara duyarlı ve çözüm odaklı, mesleki yeterliliğe sahip, kişisel gelişimin sürekliliğini önemseyen, evrensel değerleri dikkate alan bakış açısını kazandırmayı hedefliyormuş. Tam da ihtiyacımız…
YIL 25 SAYI 1254
3 - 9 ŞUBAT 2020
“Değerli Öğretmenim” için yeni dönem Sıra çevrede… WWF-Türkiye, ıhlamur ağaçlarının sosyal, ekonomik ve ekolojik önemine dikkat çekmek için Doğadan’ın işbirliği ve Coca-Cola Vakfı’nın katkılarıyla Ihlamur Vadisi Projesi’ni hayata geçiriyor. Proje kapsamında uygun hasat konusunda köylülere verilen teknik desteğin yanı sıra Düzce’nin Yığılca ilçesine bağlı Gökçeağaç köyünde oluşturulan ıhlamur bahçesi ve İğneler köyünde kurulan ıhlamur kurutma tesisi ile doğa ve insan kazanacak. Ihlamur hele şu kış günlerinde limonla buluşarak sadece sağlık açısından değil, biyolojik çeşililik ve ekosistem hizmetleri ile de çok değerli. Bu arada, yapılan yatırımlarla Türkiye’de rüzgar enerjisinin elektrik üretimindeki payı yüzde 8'lere çıkmış. 2020’de rüzgar enerjisi alanında mevcut kurulu kapasiteye ilave olarak yaklaşık 1500 MW civarında kapasitenin devreye alınmasını beklediklerini dile getiren Ülke Enerji Genel Müdürü Ali Aydın, rüzgar enerjisindeki hedefin bu yıl 10 GW sınırını geçmek olduğunu belirtmiş. Yenilenebilir enerji sektörü için Mevcut Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destek Mekanizması (YEKDEM) ise kilit önemde. 2020 Aralık ayında sona erecek olan desteğin sağladığı avantajların altını çizen Ali Aydın, “Rüzgarda büyümenin devam etmesi için sektör olarak, yeni YEKDEM fiyatının hem sürdürülebilir
Bilişim Zirvesi Etkinlik Organizasyon Ltd. Şti. adına Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Neslihan Aksun neslihana@bthaber.com.tr
3 - 9 ŞUBAT 2020
BThaber Grubu Yayın Koordinatörü Ayhan Sevgi ayhans@bthaber.com.tr
www.bthaber.com www.linkedin.com/groups/BThaber twitter.com/bthaber www.facebook.com/BThaber
Okur Temsilcisi Behçet Envarlı benvarli@tbv.org.tr
Bültenlerinizi
bulten@bthaber.com.tr adresine gönderebilirsiniz
hem finanse edilebilir şekilde fiyatlanması gerek” demiş. Bu arada, devamının gelmesini dilediğim bir haberim var. Türk Telekom, Ağrı’da güneş enerjili baz istasyonunu devreye almış. Türk Telekom, bu uygulamayla enerji kaynaklarının verimli kullanılmasına ve yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılmasına katma değer sağlarken, bölgedeki köylerin iletişim kalitesini yükseltmiş. Seyahat alışkanlıkları ile ilgili ilginç bir içeriğim var. Uygulamasını kullandığımız online uçak bileti platformu Turna. com’un 2019 seyahat raporunda, uçak bileti alışkanlıkları hakkında dikkat çekici bilgiler var. Örneğin; çiftlerin en çok seyahat ettiği şehir Amsterdam, öğrencilerin tercihi ise Paris. Yurtiçinde en çok seyahat edilen İzmir-İstanbul destinasyonunu ise İstanbulAntalya, İstanbul-Adana takip etmiş. Yurtdışında İstanbul-Bakü destinasyonu liderliğini korumuş. Bakü’yü, 2019’da Amsterdam, Kyiv ve Londra izlemiş. 2019’da uçak biletinin en ucuz olduğu aylar Ocak, Şubat ve Mart olmuş, erken rezervasyon indirimlerinden faydalanarak uçak bileti satın alan yolcular geçtiğimiz senelere göre artış göstermiş. Yılın ilk çeyreğinde de yeni rotalar belirleyelim o vakit… Sistem entegratörü Data Market, BT sektöründe bir viral reklam çalışması yapmış, hem de YouTube’un önemli içerik üreticilerinden biri olan
Abone ve Dağıtım
btabone@bthaber.com.tr
Ankara Temsilcisi Sedef Özkan sedefo@bthaber.com.tr
Editör Handan Aybars handana@bthaber.com.tr Görsel Yönetmen Sena Çakıroğlu senac@bthaber.com.tr
Cilt, Baskı, Poşetleme: Uniprint San. ve Tic. A.Ş. - Hadımköy İstanbul Asfaltı Ömerli Köyü İstanbul - Tel 0212-798 28 40. l
Batesmotelpro ile eğlenceli bir reklam filmi çekmiş. Bir BT çalışanının günlük rutin acılarına (!) tercüman olunmuş. Sırada yine ilginç bir filmim var ve ‘şans’ kavramı, Maltepe Üniversitesi’nin eseri bilim videoları serisinin ilk filminde ele alınıyormuş. Tamamı çizgilerden oluşan bu bilim videoları, karikatürist Yiğit Özgür’ün elinden çıkmış. Haftanın kitabı, ABD’nin dünyayı nasıl gözetlediğini anlatarak deprem yaratan Edward Snowden’ın çocukluk yıllarından CIA ve NSA’ye, ajanlıktan gerçeklerin kamuoyuna açıklanmasına ve sürgüne uzanan hikayesini işleyen “Sistem Hatası”. Tehlikeli bir şey yaparak gerçekleri anlatan Snowden’a dair detaylar bizi bekler. Haftaya noktayı OPET ile koymak boynumun borcudur. Zira Çanakkale Gelibolu Yarımadası’nda 14 yıldır yürüttüğü “Tarihe Saygı Projesi” ile bölge tarihinin korunmasına destek veren OPET, 2018 Troya Yılı kapsamında “Arkeo-Köy”e dönüştürdüğü Tevfikiye’nin ardından Troya Bölgesi’ndeki bir başka noktada Çıplak Köyü’nde çalışmalara başlıyor. OPET, Anadolu geleneğinin kültür mirasını temsil eden tüm katmanlara dair öğeler, dokular ve öyküler barındıran Çıplak Köyü’nü “Etno-köy”e dönüştürecek bu kapsamda. Üstüne fiziki düzenlemelerin yanı sıra halka yönelik kalkındırma çalışmaları da yapılacakmış. ‘Etno-köy’ konseptini hayatımıza kazandıran OPET sayesinde bu konuda gelişmeler takibimizde olsun. Haftaya buluşalım,
BThaber Genel Müdürü Özlem Unan İş Geliştirme ve Satış Müdürü Abdurrahman Koyuncu Reklam Satış Yönetmenleri Kutay Göçe Arif Şuekinci
Online Editör Atılay Aşkale atilaya@bthaber.com.tr
Reklam Rezervasyon Sorumlusu Suzan Bilken
Yönetim Yeri: Bilişim Zirvesi Etkinlik Organizasyon Limited Şirketi Örnek Mah. Şehit Cahar Dudayev Cad. Örnek İş Merkezi No:14 Kat:5 34704 Ataşehir İSTANBUL Telefon: (0216) 888 0 596 ISSN 1300-6495
Türkiye’nin en köklü bilişim teknolojileri yayını olan BThaber, 1995 yılından bu yana bilişim ve teknoloji dünyasındaki en son haberleri, yenilikleri ve bilgileri okuyucularına kesintisiz bir şekilde sunmaya devam ediyor. Her hafta yüzde 35’i BT, yüzde 65’i ise finans, otomotiv ve sağlık gibi farklı sektörlerde yer alan şirketlerin ve kamu kurumlarının yöneticilerinden oluşan 7500’ün üzerinde kişiye ulaşmakta ve online platformlar üzerinden her hafta on binlerce kişiye erişim sağlamaktadır.
BThaber kontrollü abonelik sistemiyle dağıtılmaktadır. - Fiyatı 1 Kuruş (KDV dahil) - BThaber, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 2/f maddesi hükmü gereği ‘yerel süreli yayın’dır.
WEEKLY INFORMATION TECHNOLOGY AND ECONOMY NEWSPAPER
Countries preparing the national AI strategy will be one step ahead On a global basis, public units and political authorities are trying to progress together without overlooking digital transformation. Because it is impossible to reject the development in this field both on an individual and corporate basis. However, the governments’ ‘correct’ adaptation to the changes that reshape the world is important. According to the “Government Trends 2020” study prepared by the Deloitte Center for Government Insights, there are nine major transformation trends in the public: artificial intelligence (AI) focused government, digital citizen, improve public return with behavioral science, data and AI ethics, big data ethical confusion, the development of the predictive analytical use of the public by developing forward-looking strategies, forming the cloud to support innovation, creating safe spaces for creativity in the public to accelerate innovation, smart city solutions that support public services in the title of the smart state and finally, prioritizing the citizen’s experience in all public services. Public AI spending will exceed individual AI spending The increase in AI maturity of the state and the public is considered in the report with both a regulatory and a user point of view. According to the study, public use of AI for these two purposes will reshape society and even geopolitical structure in the coming years. In this context, while applications become indispensable in individual and corporate life, states and the private sector naturally adapt to the opportunities of this new era. More than 25 countries created national AI strategies. In the
Deloitte survey, current examples of AI-oriented public are shared on a country basis. Accordingly, approximately 1.3 billion hours of savings will come to the agenda thanks to automation in the USA government. The global AI spending growth is expected to be approximately 44% by 2022 on a global basis. This means a higher rate of increase in AI spending compared to individual services. In order to progress further in this area, states must first adopt a comprehensive ‘national AI strategy' and according to the Deloitte report, the goal of this strategy should be clarified as cost reduction, adding value or a combination of these two priorities. It is important to identify the problems faced by public agencies and to identify which AI technologies can address them. After this ‘determination’ process, pilot studies to be carried out with the right steps should be monitored and action should be taken with long term planning. Meanwhile, it is imperative to develop the AI competent human resource. The training and development of this competent AI resource both in the public’s internal units and in a broader perspective is a must for the realization of different projects and for the efficient and safe continuation of the existing national AI setup. Another requirement that is emphasized in the Deloitte study is to provide the current data flow, to determine the channels that provide this flow and the access levels to them correctly. The Deloitte study highlights the potential benefits of AI in public processes. Developing people’s value creating opportunities and their own individual potentials, increasing and improving public service quality end to end are prominent in these potential benefits. In addition to
indirectly supporting economic development, an AI focused benefit also stands out as reducing corporate paper work. However, the use of AI in the public, improving its presence in government affairs naturally carries different risk potentials. First of all, it is not an easy task for the public to prepare human resources for AI technologies. In the light of the fact that there is no end in AI investments and these are comprehensive steps, creating funding with continuous AI technologies will be one of the public’s primary concerns in the future. National Artificial Intelligence Strategy Preliminary Report published The “National Artificial Intelligence Strategy Preliminary Report” was published covering 10 titles, with the goal of being a guiding source in implementing artificial intelligence Technologies in Turkey. The report lists suggestions on the use of artificial intelligence in many areas from education to public institutions, industry and law. The “National Artificial Intelligence Strategy Preliminary Report” prepared by the Artificial Intelligence Research Initiative and Door Technology, covers many roadmaps for various fields such as the effect of artificial intelligence on education, legal preparations, competence of public officials, the world of labor, change in professions and sectors, the relationship between human and artificial intelligence, economy and development, human rights, ethics and law, general AI and citizenship income. Artificial Intelligence Research Initiative spokesperson and Door Technology founder Ozan Demir made the following assessment: “Nearly 40 countries in the world have a national AI strategy. This information
was our starting point in our preparation of the preliminary report for Turkey’s National Strategy for Artificial Intelligence. We have now covered in the report how artificial intelligence is widely used and how we should adapt quickly for economic development. We believe that instead of our country dynamics working in a scattered manner, they should prepare for advanced technology as a whole within the framework of the national strategy. If national plans suitable for the development and usage speed of artificial intelligence are put into practice, we can find solutions to many problems and answer many questions. For example; with a national strategy, the new dynamics of the economy and development can be artificial intelligence. The preliminary preparation stages are important for the national AI strategy. We supported the strategy we prepared with three phases. These are preparatory phase, trial phase and start phase. During the preparatory phase; educators, students and the business world should be prepared for artificial intelligence according to their level through training. The national AI strategy needs to be supported by a national training plan that covers the business and education world. During the trial phase, it should be tested whether the training outcomes and the skills gained have been transformed into talent, whether the start phase has been achieved for the national AI strategy. It must be understood whether the quality of human resources competes with the world. In the start phase, the national artificial intelligence strategy should be started in line with the targets set and action should be taken to get a share from the artificial intelligence economy.”
We are online at home! In parallel with the percentage of households with internet access in Europe, it was observed that the rate is 88% in Turkey. The countries with the highest internet access at home are Norway and Iceland,
with 98%. According Ajans Press via the information obtained from Eurostat, the proportion of households with internet access in Europe is announced and 88% of households has access to
the internet in Turkey. The countries with the highest internet access at home are Norway and Iceland, with 98%. In the study involving 39 countries, the country with the
lowest internet access at home was determined as Bosnia and Herzegovina with 72%. When compared with 2018, the proportion of Turkey’s access to the internet at home increased 4 points.
Global cooperation will strengthen money transfer TransferGo, one of the fastest growing money transfer companies in the world, collaborated with the global payment platform Currencycloud to facilitate international money transfers and to start serving in 14
new markets in the first quarter of this year. Thus, the cooperation of TransferGo and Currencycloud will take place in 69 countries and make money transfers accessible to everyone. TransferGo CEO and co-founder Daumantas Dvilinskas expressed
that: “Our Mission is to create and enable access to alternative financial options for migrant communities. Collaboration with Currencycloud will help us meet these different needs on a larger scale.” As stated by Currencycloud Europe,
the Middle East and Africa Vice President of Sales Digby Try: “Our collaboration with TransferGo will be an example of simplifying the international money transfer process, which is far from transparency, expensive and complex.”
Regional growth opportunity for crypto money Bosphorist, one of the venture capital funds, started its activities in the crypto asset sector by investing in BV Digital Asset, which is founded by Boğaziçi Ventures and offers corporate solutions in crypto investment and custody service. Boğaziçi Ventures founding partner Barış Özistek stated that: “Boğaziçi Ventures and
Bosphorist Venture Capital joined forces and Turkey and the Middle East’s most powerful digital asset storage company emerged.” Bosphorist Venture Capital co-founder Timuçin Bilgör said that: “Digital assets will transform many sectors. We believe that crypto investment in partnership with Boğaziçi and Bosphorist Ventures will be an
exemplary investment for the enterprise ecosystem.” The two companies aim to make mainly Turkey as well as the Middle East and the Gulf countries, about 440 million people, use the banking system in the digital financial services with this cooperation. In today’s investment world, where traditional investment
tools are rapidly replaced by innovative technology-related products, BV Digital Asset Storage Management (BV Crypto) was established as an innovative structure that provides maximum security access to a large investor group, including traditional capital, the promising high return crypto world, specifically Bitcoin.
Support for initiatives is growing in ING Turkey ING Turkey launched the startup acceleration program to strengthen the ecosystem in the context of the ING Innovation Center. Applications to this program, which ING Innovation Center accepts MVP 1.0 and higher level initiatives, can be made until February 7, 2020. ING Turkey will provide sponsorship support to those who are eligible to enter the Acceleration program and complete the program successfully. It will also carry startups to Silicon Valley. after the
completion of the program, one person from the successful startups will visit Silicon Valley for Draper University’s 5-week Hero Training Program. Following the completion of the applications on February 7, 6 teams qualified for training at ING Innovation Center will be announced on February 14, and 2 start-ups to be selected after the training will move to the next stage and work for ING Innovation Center 1 month. To help these startups to develop their products
quickly, opportunities such as mentoring, training, networking and potential cooperation with ING will be offered. On April 13, 2020, the startup, winning the opportunity to go to Silicon Valley, will be announced. Entrepreneurs will be able to apply for the program by sending an e-mail to inovasyonmerkezi@ ing.com.tr explaining the summary of their start-ups and why they want to participate in the program. ING Turkey Technology Deputy General
Manager Bahadır Şamlı stated that: “Our Innovation Center in Levent enables us to make contact and improve various collaborations not only with fintechs but also with each start-up in Turkey in order to be a permanent part of the start-up and innovation ecosystem. Today, we cooperate with 39 start-ups. With the Acceleration Program we have implemented at the ING Innovation Center, we aim to support start-ups to launch on the market quickly.”
SEKTÖRÜNDE ERP GELECEK canias İLE ŞEKİLLENECEK 30 yıllık ERP tecrübemiz ile onlarca sektörde olduğu gibi ELEKTRONİK sektörünün de ihtiyaçlarını çok iyi biliyoruz. ENDÜSTRİ 4.0 çağını yakalamanız için geleceğin teknolojisini üretiyoruz. Advertising & Promotion · Automotive · Aviation & Defense · Building · Chemicals & Paint · Cooling & Heating · Construction Materials · Education · Electronics · Energy · Food · Furniture & Wood Processing · Geology · Glass Processing · Import & Export · Jewelry · Leather · Logistics · Machinery & Industrial Automation · Medical · Metal · Mining · Packaging · Plastic · Retail · Service & Maintenance · Textile & Garment · Tourism
Detaylı bilgi için: www.caniaserp.com /caniasERP
A R A Ş T I R M A YA K I N D A B A Ş L I Y O R ! Katılım koşulları, djtal başvuru ve tüm detaylar çn; www.blsm500.com
‘
‘ Anadolu’dan doğacak yine
MEDENİYETİN İLK ADIMLARI GÖBEKLİTEPE