CATERING g u i d e
14.ear
/Y Yıl
Yıl / Year :14 Sayı / Issue: 78 Kasım November 2018 www.ardayayin.net Fiyatı / Price:15 TL ISSN 1308 - 4585 “Hakemli Dergi”
2
Kasım 2018
HİJYEN VE SAĞLIĞINIZ DÜŞÜNÜLEREK ÜRETİLMİŞTİR
32 NO İNOX KIYMA MAKİNASI KEMİK TESTERESİ
K.H 120 KÖFTE HAMBURGER ŞEKİLLENDİRME MAKİNASI
KARIŞTIRICI MAKİNA 150 Lt.
SUCUK DOLUM MAKİNASI
KUŞBAŞI DOĞRAMA MAKİNASI
42 NO E 130 ŞASELİ KIYMA MAKİNASI
ALEXANDER 42 NO E 130 KIYMA MAKİNASI UNGER SİSTEM
SEKTÖRÜNDE UZMAN KURULUŞ Osmangazi Mah. Ahmet Yesevi Cad. No:6/2 Esenyurt/İSTANBUL Tel: +90 212 238 63 99 Tel: +90 212 256 48 89 Fax: +90 212 255 00 43 Fax: +90 212 237 32 73
info@yilmazetmakinalari.com www.yilmazetmakinalari.com.tr 2
Kasım 2018
/kilikyatr
www.kilikya.com.tr
KasÄąm 2018
3
Kasım 2018 Eylül 2018
5 5
www.tamamutfak.com.tr
■ Yerinde yemek üretimi ■ Taşıma yemek■ Özel İkramlar ■ Restoran
1979 yılından bu güne toplu yemek üretimi, restoran - kafeterya işletmeciliği ve özel ikram hizmetleri veren, sektörün butik firmasıdır. Güvenli / güvenilir ve lezzetli yemekleri; sürdürülebilir kalite, teslimat ve fiyat prensiplerine uygun olarak üretmek için düşünüyor, planlıyor, projelendiriyor ve çalışıyoruz.
İLETİŞİM İkitelli Atatürk Mah. Marmara Sanayi Sitesi Yönetim Binası No:3 K.Çekmece - İstanbul 6
Tel:+90 212 550 00 15 Faks:+90 212 494 29 69 info@tamamutfak.com.tr. Kasım 2018
KÜLSAN A.Ş
Yıllarca beraber...
POLİKARBONAT
GASTRONORM KÜVETLER
THERMOCASE
Yıllarca beraber...
..VE daha fazlası için web sitemizi ziyaret edin www.plastport.com
Kasım 2018
9
İ Çİ ND E Kİ LE R 10
Kasım 2018
18 20 26 28 30 39 42 49
Kasım 2018
11
CATERING g u i d e İmtiyaz Sahibi-Sorumlu Müdür
Merhaba
Dursun ARIK dursun.arik@ardayayin.net
Yeni sayımızla sizlerleyiz.
Reklam Yönetmeni
Oldukça yoğun gündemi olan günler geçiriyoruz. Enflasyon ve kurlardaki artış hepimizin canını yakmaya devam ediyor.
Zerrin ÖZCAN zerrin.ozcan@ardayayin.net
Yayın Danışmanı
Abone Sorumlusu
Sabah ÖCAL abone@ardayayin.net Translator: Yağmur Özge ARIK
Toplu Yemek ve Catering Sektörü Danışma Kurulu
Engin Güner - TAMA Mutfak Basri Kalaycıoğlu - Parıltım Yemek Rouzberi Gergeri - Ziba Catering Kemal Sofuoğlu - Ayso Catering Tolga Yetkinşekerci - Özgaziantep Salim Taş - Taş Kardeşler Faruk Dural - Üçöğün Catering Cihangir Bayer - Resport Catering Sadık Çelik - Keyveni Yemek Vedat Kurdoğlu - Sistem Group Yüksel Güven - AŞ-SAN Catering Kemal Saldır - Seçsan Yemek Ahmet Selimoğlu - Saray Yemek
Artan konkordato ilanları da her sektörü sarsacak boyuta ulaştı. Dergimizde yer alan konulardan biri bu oldu. Haksız rekabet ve kazanç doğuran bu uygulama inşallah kontrol altına alınacak
Editör'den
Engin GÜNER eguner@tamamutfak.com.tr
Gündemin diğer bir konusu ise artan fiyatarın Toplu yemek sektörüne olan etkisi bu konuyu Yazarımız ve bir dönem de İYSAD Başkanlığı yapan Sadık Çelik kaleme aldı. Açlık insanoğlunun en büyük problemlerinden biri olmaya devam ediyor. Dünyamızda her akşam 800 milyon insan aç yatıyor. Buna karşılık dünyanın diğer yerlerinde yüzbinlerce ton gıda çöpe atılıyor. Gıda israfının önlenmesi başlıbaşına bir sorun. Sayfalarımızda bu konuya da yer verdik. Gıdanın diğer bir bileşeni ise gıda ambalajı ambalajın satın almadaki etkilerini de sayfalarımızda bulabileceksiniz. Her zaman olduğu gibi köşe yazarlarımız ın yazılarını da keyifle okuyacaksınız. Geçtiğimiz ay bizim için yoğun fuar çalışmalarına neden oldu. Bu sayımızda İstanbul'da Sirha ve İzmir'de Ibatech Fuarlarında okuyucusu ile buluşacak.
Danışma Kurulu
Yeni sayımızda görüşünceye kadar esen kalın.
Ebru AKDAĞ Yüce CANOLER Feray ALPAY Mehmet Baki ASUTAY
Hayırlı ve bl kazançlı günler diliyoruz.
Catering Guide HAKEMLİ bir dergidir Yıl: 14 Sayı: 77 20-Ekim 2018 Fiyatı:15 TL ISSN 1308 - 4584
Baskı: Ofset Fotomat - Ülken Alagün
İvedik O.S.B 24. Cad..2271 Sk. No:17 Yenimahalle - Ankara Tel: 0312 395 37 38
Temsilcilikler
Zonguldak: Cahit AKMAN - 0544 649 51 67 Antalya: Erdal ARIK - 0533 648 75 22
Dağıtım
Yurtiçi Kargo - Ajanspres Kurye Ayda bir yayınlanır. Yılda 10 sayı çıkar. Catering Guide Dergisi basın meslek ilkelerine uyar. İmzalı yazıların sorumluluğu yazarlarına, ilanların sorumluluğu ilan verene aittir. Catering Guide de yayınlanan yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Editör
“Güncelle, Bilimi Birleştiren Dergi” Bilimsel Kurul
Prof. Dr. Ahmet AYAR - Sakarya Üni. Müh. Fak. Gıda Müh. Bölümü - aayar@sakarya.edu.tr
Editör Yardımcısı Dr. Öğr.Üyesi Muhammed YÜCEER - Çanakkale 18 Mart Üniversitesi
Doç. Dr. Mine ERGÜVEN - İstanbul Aydın Üniversitesi
Doç. Dr. Gülgün Yıldız TİRYAKİ - Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Prof. Dr. Osman KOLA - Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Doç. Dr. Saadettin TURHAN - Ondokuz Mayıs Üniversitesi Doç. Dr. Gülen Yıldız TURP - Ege Üniversitesi Doç. Dr. Yalçın ÇOŞKUNER - Karamanoğlu Mehmetbey Üni.
Prof. Dr. Şebnem TAVMAN - Ege Üniversitesi
Doç. Dr. Suzan Öztürk YILMAZ - Sakarya Üniversitesi
Prof. Dr. Zerrin ERGİNKAYA - Çukurova Üniversitesi
Doç. Dr. Gülgün F. ŞENGÖR - İstanbul Üni. Su Ürünleri Fakültesi
Prof. Dr. Ahmet Hilmi CON -19 Mayıs Üniversitesi
Doç. Dr. M. Kürşat DEMİR - Necmettin Erbakan Üniversitesi
Prof. Dr. Beraat ÖZÇELİK - İTÜ Kimya Metalurji Fak.
Dr. Öğr. Üyesi Ayla ARSLANER - Bayburt Üniversitesi
Doç. Dr. Hasan VARDİN - Harran Üniversitesi
Dr. Öğr. Üyesi Durmuş SERT - Necmettin Erbakan Üniversitesi
Prof. Dr. Murat TAŞAN - Namık Kemal Üniversitesi
Dr. Öğr. Üyesi Özge Duygu OKUR - Bülent Ecevit Üniversitesi
Prof. Dr. Cemalettin SARIÇOBAN - Selçuk Üniversitesi
Dr. Öğr. Üyesi Pınar Oğuzhan YILDIZ - Ardahan Üniversitesi
Prof. Dr. Mustafa ARDIÇ - Aksaray Üniversitesi
Dr. Öğr. Üyesi Oktay YEMİŞ - Sakarya Üniversitesi Prof. Dr. İbrahim ÇAKIR - Abant İzzet Baysal Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Sümeyra S.Tiske İNAN - Karamanoğlu Mehmetbey Üni. Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Yaman - ABD
www.ardayayin.net 12
Kasım 2018
Yönetim Yeri - AR-DA Yayın & Pazarlama: Sağlık-1 Sokak No: 24 / 3 Sıhhıye - Ankara Tel & Faks: 0312 430 33 10 info@ardayayin.net, ardayayin@gmail.com
Kasım 2018
13
Bakınca Görülecektir Dursun ARIK
0507 179 56 02 dursun.arik@ardayayin.net
"I am sorry " yeterli olmamalı Ülkenin biri uzun zamandır aynı siyasi ekip tarafından yönetiliyormuş. Bu ekip ne yaparsa ülkenin yüzde ellisi kayıtsız şartsız inanıyormuş. Ta ki… Ekonomi kendi şartlarını dayatıncaya kadar. Ekonomi kendi şartlarını dayatınca yönetimin aslında icraat değil, göz boyacılığı yaptığı da gün yüzüne çıkmış.
“Bir okulda kimyadan geçme notu yüzde elliydi. Bir öğrenci bu notu tutturmak için şaşmaz bir sistem bulduğunu iddia ediyordu. Sınavda, her sorunun cevabını işaretlemeden önce elindeki parayı havaya fırlatıyor ve yakaladıktan sonra cevabı hiç tereddütsüz işaretliyordu. Ertesi günü kendinden emin bir şekilde profesöre giderek, notunu öğrenmek istediğini söyledi. Profesör çocuğa baktı ve "Ha sen misin" dedi. Sonra cebinden para çıkarıp havaya fırlattı ve "Kaldın!" dedi.” Ekonomi ülkenin yöneticilerine kaldın, cevabını verdiktensonra ülkede ciddi bir kriz patlak vermiş. Enflasyon ve döviz kurları öngörülenin iki katına çıkmış. İşsizlik alıp başını gitmiş. Yılların deneyimli iktidarı olayları yok sayma ve kriz yokmuş gibi davranma eğilimine girmiş. Her şey güllük gülistanlık havası vermeye çalışıyormuş. Bir yandan da olmayan krizle mücadele etmeye çalışıyorlarmış. “Renkli kişiliğiyle ün yapan bir felsefe hocası, yılın son sınavını yapmak üzere sınıfa girmiş. Öğrenciler merakla soruları bekliyorlar, felsefe hocası sınıfa şöyle bir bakmış, derken sandalyesini kaptığı gibi kürsünün üzerine koymuş. "İşte 100 puanlık tek soru" demiş. "Bana bu sandalyenin var olmadığını ispat edin" Herkes yazmaya girişmiş, hızlı hızlı yazanlar, harıl harıl düşünenler, derken aralarından biri kâğıda tek bir cümle yazmış sonra kâğıdını verip çıkmış.
14
Kasım 2018
Sonuçlar açıklandığı zaman görülmüş ki; koca sınıfta 100 üzerinden 100 alan tek kişi var, o da sınavı 2 dakikada bitirip çıkan öğrenci… Öğrencinin kağıdında yazılı olan tek cümle "Hangi sandalye" Halktan birileri de çıkıp; "Mademki kriz yok, DONKİŞOT musunuz olmayan canavarlarla mücadele ettiğinizi söylüyorsunuz." diyemiyormuş. Bu ülkenin en büyük sorunu, her şeyin en iyisini bildiğini iddia eden ve bunu da her fırsatta ispat etmeye çalışan yöneticilermiş. Liyakatin yerini adam kayırmacılığın aldığı bu ülkede yapılan yapanın yanına kar kalıyormuş. “Temel bara gitmiş. Biraz sonra bara bir adam girmiş ve sıska uzun boylu bir adamın kafasının üzerine bir şişe koymuş, çekmiş silahı ateş etmiş şişe paramparça... Ateş eden adam elini kaldırmış; - I am Pekosbill... Demiş ve çıkıp gitmiş. Daha sonra bara bir başka adam girmiş ve yine o sıska adamın kafasının üzerine bir konserve kutusu koymuş, çekmiş silahı ateş etmiş kutu paramparça... Ateş eden adam elini kaldırmış; - I am Redkit... Demiş ve bardan çıkıp gitmiş... Temel bunları seyrettikten sonra dayanamamış, eline bir elma almış ve o sıska adamın kafasının üzerine yerleştirmiş, çekmiş silahı ateş etmiş ve adamı tam anlının ortasından vurmuş... Elini kaldırıp; - I am sorry... Demiş ve çıkıp gitmiş...” Allahtan bunlar bizim ülkemizde olmuyor. Yoksa Temel elini kolunu sallayarak çıkıp gidebilir miydi?
BAŞYAZI
Engin GÜNER
eguner@tamamutfak.com.tr
Mevzuat ve tüketici bilinci
Bizler gıda üreten; genelde ticari, özelde ise gıda işletmeleriyiz. Tabi olduğumuz bir mevzuat manzumesi var. Yeni yatırım için fizibilite yapılırken en önemli husus kâr olmakla birlikte, işi kuracağımız yerin yasal niteliklerinin, iş için uygun olup olmadığına bakarız. İşletmelerimizi kurduktan sonra da, çeşitli kurumlardan ruhsat, lisans, onay alır ve bunların denetimine tabi oluruz. Gelin bunları bir gözden geçirelim. Mahallin belediyesinden işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı, ilçe tarım müdürlüğünden gıda kayıt belgesi, mahallin vergi dairesinden sicil numarası, mahallin SGK merkezinden işyeri numarası, sanayi veya ticaret odasından kapasite raporu, sanayi sicil belgesi, elektrik-doğalgaz-su abonelikleri, araçlar için K belgesi, sürücüler için SRC belgeleri ve psikoteknik rapor, istihdamı zorunlu personel için sözleşme vb. Bunların, böyle bir paragrafta yazıldığına bakılmasın. Bazı prosedürler birbirini bekledikleri için bunların alınması aylar süren çalışma, bir sürü dosya hazırlığı ve ciddi miktarda harç ve masraf ödeyerek gerçekleşir.
Tüm bunları yaptıktan sonra periyodik işler başlar. Her ay SGK’ya aylık bildirim, vergi dairesine KDV, muhtasar, BA/BS beyannamesi ve ödemeler, belediyeye tabela vergisi ve çevre temizlik vergisi, elektrik, su gaz, parası ödenir, kapasite raporu, K belgeleri, psikoteknik rapor vb. belli periyodlarda yenilenir. İşe başlandıktan sonra belli aralıklarla ilçe tarımdan uzunca bir check-list ile gelip, gıda işyerini denetlerler. SGK, Çalışma Müdürlüğü veya vergi dairesi de belli zamanlarda ya işyerinde denetler ya da evrakları isteyip, evrak üzerinden denetim yapar. Hata görürse ya düzeltilmesi için süre verir, ya da yasal yaptırım uygularlar. Madem böyle mükemmel bir sistemimiz var da, neden hala daha 3-5 çeşit yemekler minicik paralara satılıp da insanlar zehirleniyor? Her şey denetim altında da, dışarıya yemek yemeye çıktığınızda temiz, normlara uygun lokanta bulamıyorsunuz? Neden tıraşsız, üzerinde iş kıyafeti olmayan, sade bir önlükle lokanta tezgahlarında yemek dağıtan, açıkta döner kesenler var? Madem herkes sigorta açısından denetleniyorsa, neden lokantalarda akşamları Türki Cumhuriyetler’den gelen çekik kaşlı çocuklar, Suriyeliler ve diğerleri sigortasız çalıştırılıyor. Sokak aralarında pis pasaklı yemek fabrikaları geceden sabaha kadar hiçbir kurala tabi olmadan yemek yapabiliyor? Bunun belli başlı sebepleri var. Gündüz çalışıyorsanız, sabit bir yeriniz varsa ve kayıt içindeyseniz, işyeriniz küçükten biraz halliceyse, devlet sizi her türlü denetler ve normlara uydurtur. Bu tıpkı her işi yapan bir evlat ya da personele bir çok işi yüklemek, beklentileri karşılayamayacağını bildiğiniz bir evlat ya da personele fazla iş vermemeye benzer. Devletin memuru işini yaparken, kural olarak sorunlu işlerle uğraşmak istemez. 16
Kasım 2018
Kim işini düzgün yapıyorsa ona gider. Gittiğinde de her şeyin tam olmasını bekler. İşini düzgün yapmayanla bir sürü münakaşa, niza, itiş-kakış, tehdit, yalvarma, tutanak, ceza kombinasyonlarına girmek istemez. Diğer bir sebep; güvenlik güçleri hariç, devletin yukarıda saydığımız hiçbir kurumu mesai saatleri dışında çalışmaz. Denetim sadece mesai saatleri içinde yapılır. Hal böyle olunca, akşam hava karardıktan sonra vergi, sigorta, gıda güvenlik normunu hak getire…. Bir diğer sebep; memur kayıtdışı şahıs işletmelerine ticari firmalar gibi bakmaz. Hep gariban gözüyle görür. Uğraşmaya değer bulmaz. Oysa yukarıda saydığımız nev’iden işyerlerinin toplam hacim içindeki yeri, normlara uygun işletmelerden çok daha fazladır. Devlet vergi, sigorta, gelir kaybına uğrar. Vatandaşın sağlığı bozulur, bunun tedavi giderleri yine devletin üzerinde kalır. Çalışanlar sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında kalır, emeklilik süreleri ya uzar, ya da hiç gelmez. Tabii en büyük zararı da, normlara uyan işletmeler çeker. Biz yıllardan beri söylüyoruz. Ancak değişen hiçbir şey olmadı. Ama söylemeye devam edeceğiz. Şimdi yılbaşı yaklaşıyor. Fiyatlar güncellenecek. İşletmelerine yemek alan şirketler veya kurumlar yeni yemek tekliflerini toplamaya başlayacaklar. Cicili biçili dosyalarda, şık hanımlar beyler teklifler getirecekler. Bir sürü resim ve sertifikayla işletmelerini anlatacaklar ve fiyat teklifi verecekler. Sakın ama sakın siz bunlarla yetinmeyin. Günümüz dijital teknolojisi ile her türlü resmi üretmek çok kolay. Yukarıda da anlattığımız üzere, birçoklarının da belgeleri var. Ancak denetimler sağlıklı yapılmadığı için o güzel katalog getiren firmaların bir kısmının filli durumları içler acısı... Hizmet aldığınız, almayı düşündüğünüz işletmeleri mutlaka ziyaret ettin. Bir tavsiyemiz de dışarıda, lokantalarda yemek yiyenlere… Gittiğiniz lokantanın Gıda Kayıt Belgesi olup olmadığını kontrol edin. Yemek üretimi ve servisi yapan personelin iş kıyafetine ve temizliğine dikkat edin. El yıkamak için bile olsa mutlaka tuvaletlerine bakın. Zira tuvaletler, işletmenin mutfağının aynasıdır. Döner gibi ürünler açıkta kesildiği takdirde, sporlu bakterilere maruz kalabilirler. Eğer bu türden ürün tüketecekseniz, kapalı ortamda pişirilmiş olmasına özen gösterin. Belli ki devletin mevzuatı ve memurları haksız rekabetin önüne geçip, normlara uygun işletmeleri kollayamıyor. Haksız rekabetin önüne geçmenin ve sağlıklı hizmeti almanın bir diğer ve en önemli ayağı da tüketicinin bilinçli olmasından geçmektedir. Unutmayın, ucuz etin yahnisi her zaman pek olur.
Kasım 2018
17
Enflasyon
Sofraların yeni sultanı "KURU SOĞAN" Soğanın fiyatı yüzde 100 zamlandı, beklenti 10 lira
Soğan ve patates fiyatları yeniden tırmanışa geçti.Soğanın kilosu pazarda 5 lira. Patates de 4 lirayı buldu. Toptancılara göre soğanın kilosu yılbaşında 10 lirayı bulabilir. Toptancıların soğan fiyatlarındaki artış beklentisi, pazar tezgahlarına yansırken, soğanın fiyatı, yüzde 100 artışla 2,5 liradan 5 liraya çıktı. Pazarcı esnafı, soğanın kilosunun yılbaşına kadar 10 lirayı bulacağını öne sürdü. Patatesin kilosu da 4 liraya ulaştı. Toptancılar, ilkbahara yani yeni ürün çıkına kadar fiyat artışının devam edeceği görüşünde. Son günlerde soğanın fiyatının 2 katına çıktığını belirten esnaflar artışın devam edeceğini söyledi. “Böyle giderse kısa süre sonra soğanın fiyatı 7 lirayı bulur."diyen esnaf fiyat artışının nedeni olarak düzensiz yağışları işaret etti. Pazarda konuştuğumuz esnaf "Yağışlardaki düzensizliğe bağlı olarak üretici şebeke suyuyla tarlasını sulamak zorunda kaldı. Sular asitli olduğu için ürün-
18
Kasım 2018
lere zarar verdi. Bu yüzden soğanlar çürüdü. Kış boyu Ankara’ dan gelecek soğanlarda aynı sıkıntı yaşanır” dedi. Türkiye’de soğanın yüzde 60’ının Ankara Polatlı ’dan karşılandığını belirten pazarcı esnafı bu yıl aynı yerden aldıkları soğanın yarısının çürük çıktığını belirtti. Yılbaşına kalmadan soğanların tükenebileceğini savunan esnaf, kalan üründe de fiyat artışının kaçınılmaz olduğunu söyledi ve ekledi: “Benim tahminlerime göre soğanın kilosu yılbaşına kadar 10 lirayı bulacak. Çünkü taze soğan en erken mayısta çıkıyor. Kalan 5 aylık sürede devlet bir tedbir almazsa soğanın durumu çok sıkıntılı. Devlet ithalat kararı alıp dışarıdan soğan getirebilir. Ankara, Eskişehir ve Sivrihisar’da yetişen soğanlar hastalık çıktığı için çöpe gidiyor. Ben haftalık alıp halden getiriyorum. Haftada 2 ton alıyorum. Geçen sene de aynı miktarı çok daha ucuza alıyordum.”
GIDA SOĞUTMADA
Marmara Sanayi Sitesi L Blok No:243 İkitelli - İstanbul Tel: 0212 472 09 75 (2 H)Faks: 0212 42720974 GSM: 0533 626 44 05 www.fdr.com.tr e.mail:info@fdr.com.tr Kasım 2018
19
Kasım 2018
25
Köşe yazısı / Toplu Yemek Sektörü Sadık ÇELİK
Keyveni Kurumsal Yemek Yönetim Kurulu Başkanı
Gıda fiyatlarındaki önüne geçilmez artışlar yemek sektörüne darbe vurdu
Türkiye’de hızla büyüyen ve geniş bir kitleye istihdam olanağı sağlayan yemek sektörü, gıda yani hammadde fiyatlarının artışı sebebiyle zor günler yaşıyor. Günde 5-6 milyonu aşkın kişiye yemek hizmeti veren sektör, içine düştüğü olumsuz durumdan kurtulmanın yollarını arıyor.
Ağustos ayında yaşanan dolar yükselişi tüm piyasa dengelerini alt üst etmişti. Son dönemde biraz düşüşe uğrasa da bu durum piyasadaki fiyat artışını etkilemedi. Tüik verilerine göre Ekim ayı enflasyon rakamları açıklandı. Aylık yüzde 2,67 yıllık yüzde 25,24 oldu. Ülkemizin yaşamış olduğu ekonomik süreçten her sektör büyük oranda etkilendi. Ancak en büyük darbeyi alan sektörlerden biri de ne yazık ki hazır yemek sektörü oldu. Kötü sonu sektörün içindeki insanlar kendi kendilerine hazırladı. Son aylarda yemek sanayisinin ana girdileri olan, yağ, et, tavuk, un, hububat, bakliyat, meyve-sebze gibi ürünlerin yani temel gıdaların neredeyse %100’ü aşkın zam göstermesi, toplu yemek sektörüne oldukça büyük zararlar verdi. Son bir yıl içerisindeki fiyat değişimlerine bakacak olursak, 14 TL’ye alınan 5 kiloluk iyi kalitede bir salça, şuanda 48 TL ve üzerinde satılıyor. 53 TL’ye alınan 18 lt’lik bir teneke ayçiçek yağı, şu anda 110 TL ve yine üzerinde fiyatlara satılıyor. Bu arada bu fiyatları kendi markam olan Keyveni’de de kullandığım kaliteli markalardan örnek veriyorum. Daha ucuza satılan kalitesiz hammaddeler de var. Ama biz aldığımız, ödediğimiz fiyatları biliyoruz. Soğanı geçen yıl 60 kuruşa alıyorduk fakat şuanda 3 TL’ye alıyoruz. Üretici, çiftçi maalesef az ürün ekmiş, hem de hastalık bulmuş. Önümüzdeki günlerde soğanın fiyatının 5 TL’nin üzerine hatta 10 TL’lere yaklaşacağı söyleniyor. Patatesin durumu da aynı soğan gibi… Çünkü çiftçi ülkemizde ne yazık ki artık üretim girdilerinden dolayı ürün ekmiyor. Üretimden çıkmış durumda. Mazot, yakıt, tohum, gübre, işçilik el yakıyor. Ülkemizde bu dönemde üreten adeta cezalandırılıyor. Türk lirası geçen yıla göre yüzde yüz değer kaybetti. Ben bu konuyu arzu edenlerle, istedikleri yerde yüz yüze tartışmaya varım. Ülkeyi yönetenlerle de, sektörü idare ettiklerini sananlarla da yüzleşelim. Bu işi dürüstçe, hakkıyla yapan bir üretici olarak gelinen durumdan benim canım yanıyor. Üretim yapamaz hale geldik. Sektörün artık bindiği dal koptu ve sektör acımasızca ‘Ayı’ piyasasının eline geçti. Bunlar da uluslararası fonlardır. Maalesef diğer alanlarda olduğu gibi bizim alanımızda da sektörü konsülde ediyorlar. Ülke insanlarının canını yakıyorlar. Uluslararası fonlar insan sağlığıyla oynadıkları için suç işlediklerini düşünüyorum. Hem 20
Kasım 2018
yerli üreticiyi bitirdiler hem de yerli üreticileri sahadan sürerek kendileri tüketiciye zehir yediriyorlar. Sağlıksız gıdalar, hazır gıdalar, tedavülden kalkmış kayıt dışı gıdalar, naylon gıdalar bu işletmeler tarafından satın alma kapasitelerini kullanarak yemek verilen öğrenciye, askere, kamu çalışanına ve özel sektör çalışanlarına yani milyonlarca kişiye ulaşıyor. Bu noktada Türk halkının sağlığına kıyılıyor. Ben bu konuda, bu tip işletmelerle her yerde tartışmaya varım. Bu adalet kanalı da olur, bir TV kanalı da olur. 40 yıla yakındır bu sektörde onurumla ve şerefimle var olmaya çalışıyorum. Bu sektörde var olan yöneticilerden, CEO’lardan, uluslararası tekellerin yöneticilerinden daha da iyi bir eğitim geçmişi olan ve felsefeyi de bilen biri olarak düşündüğümü ve inandığımı özgürce dile getiriyorum ve ülkem insanı için bu konunun açık bir şekilde yüz yüze gelinerek konuşulması gerektiğine inanıyorum. Gerçekten bu duruma çare arıyorum. Kendi markam Keyveni, bu uluslararası tekellerle savaşılan dalgalı ve fırtınalı okyanusta yani ‘Ayı piyasası’nda kendi dürüstlüğünü, varlığını ve kalitesini korumaya çalışıyor. Anti kartel yasaları, anti törs yasaları gelip benim ülkemde de işlesin ve bu işletmeler insanların hayatına kastettiklerinin hesabını versinler. Yemek sektöründe var olan sorunları açıkça konuşabilecek kişi sayısı çok az. Olan da ya hayatını yitirdi ya da sektörden çekildi. Bu sektörün aldığı darbe sadece Ağustos ayında yaşanan kur artışı değildir. Dünden bugüne gelen son 20 yılın sorunudur. Yabancıların sektöre girişi 90’lı yılların ortalarında başladı ve o günden bu güne var olan süreçte eğimli bir arazide yukardan aşağıya kaydık. Parasal güçlerini, sistemlerini, cazibelerini kullanarak ucuz fiyat politikasını, haksız rekabeti, kalitesizliği getirdiler yani kısaca sektörü bitirdiler. Bizim yerli arkadaşlarımız bunlarla aşık atmaya çalıştılar çünkü oyunun yanlış tarafında bulundular. Sektör de yok oldu, insanların sağlığı da bozuldu. Yemek sektöründen beslenen insanların sağlığı ne yazık ki artık tehdit altındadır. Bugün 7-8 TL’lere yemekler alınıp satılıyor. Bu fiyatlara iddia ediyorum ki sağlıklı yemek sunulamaz. Tekrar yineliyorum ki, bu durumun önüne geçmek için sektör olarak yüzleşmeye ihtiyacımız var. Uluslararası fonlar ve onların yerli işbirlikçileri bu ülkeye ihanet etmiştir. Sundukları yemekler yemek demeye bin şahit istiyor. Haykırıyorum ki, tedbir alınsın ve bu işe el konulsun. İlgili bakanlıklar ya da Sayın Cumhurbaşkanı herkese sesleniyorum; artık meselenin radikal çözümlerle ele alınması gerekiyor. Ben üzerime düşen görevi yapmaya hazırım.
KÜLSAN A.Ş Kasım 2018
21
Firma Haberi
Külsan yetkilisi
Nora Nora
“Fuarlar öz katılımcı, çok ziyaretçi mantığı ile hareket etmeli” DRinKWaRE Drinkware
Külsan A.Ş 'nin temelleri 1974 yılında Külahçıoğlu Kardeşler tarafından İstanbul’da atıldı. Külsan sektörün öncü markalarından 5 kıtada 55 ülkeye ürün satışı yapıyor. Geniş üretim kapasitesi ve yaygın bayi ağı ile 81 ilde ürünlerinin satışını gerçekleştiriyor. Külsan ürünlerini tasarım ve patentleri kendilerine ait olan Thermoset, HappyChef, Gastro Boutique, Arcoform ve Arcomel markaları altında üretiyor. 2009 yılında piyasaya sunduğu ve dayanıklılığından dolayı ‘kırılmaz’ denilen Thermoset ürünleriyle büyük beğeni topladıklarını belirten Külsan yetkilisi Hostech by TUSİD ’de fuara ilişkin izlenimlerini bizimle paylaştı: “Hostech by TUSİD, sektörde iki yılda bir uluslararası arenada düzenlenen dünyanın ikinci büyük organizasyonu. Fuar, geçtiğimiz senelere kadar sektör için çok kıymetliydi. Halen bu önemini korumaya çalışmasına rağmen gerek TUSİD yönetiminin gerekse CNR Fuarcılık idaresinin katılımcılar nezdinde nitelikli bir ayrıştırma yapamaması sebebi ile değerini düşürüyor. Fuarda, günübirlik firmaların katılımcı olarak yer aldıklarını görüyoruz. TUSİD VE CNR Fuarcılık’ın taklitçi ve emek hırsızlarını katılımcı listelerine koymamaları, ürünlerini sergilemelerine müsaade etmemeleri gerekir. Fuarın değerini artırmak için ‘öz katılımcı, çok ziyaretçi’ mantığı ile hareket etmekte fayda var.”
“İyiler yerine taklitçiler geliyor” Fuarlarda kaliteli ürünler üreten ve pazarı kuvvetli firma-
Classic Classic
22
Kasım 2018
Soft Soft
ların tercih edilmesi gerektiğine vurgu yapan Külsan yetkilisi, bu sayede yabancıların da yüksek beklentilerle organizasyona katılım sağlayacağını söyledi. “Bu sene yabancı katılımcı sayısından memnunuz ama ne yazık ki Avrupa ’dan gelen sayısı yok denecek kadar az. TL ’nin değer kaybı karşısında gelen ziyaretçi sayısının daha yüksek olması gerekirdi. Avrupa’dan otel ve restoranlara tedarik sağlayan firmaların sayısı çok daha fazla olmalıydı. Gelenlerin büyük bir kısmı Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerindendi. Bu gibi durumlar fuarın uluslararası olma yeteneğini her sene kaybetmesine yol açmakta. Bu olumsuzluklara rağmen Külsan olarak fuardan memnun ayrıldıklarını söyleyen yetkili; "Thermoset ürünlerimizle ziyaretçilerden tam not aldık" dedi. 2019 yılından yeni ürünler ve yeni işler beklediklerini ifade eden Külsan yetkilisi sözlerini şöyle tamamladı: “Külsan olarak 9 yıldır Türkiye ve Dünya'da tek üretici konumunda olduğumuz Thermoset ürünlerimize sektörün ilgisi yoğun oldu. Fuar süresince standımız bir an olsun boş kalmadı. Yurt dışından çok büyük siparişler aldık. Yurt içinden beklediğimiz ziyaretçi rakamlarına malesef ulaşamadık. Külsan olarak, önümüzdeki süreçte de yurt içi ve yurt dışı fuarlardaki yerimizi almaya ve sektördeki gücümüzü artırmaya devam edeceğiz.”
BaBY LiFE Baby Life
Kasım 2018
23
Köşe yazısı / Teknoloji - Yazılım Timuçin ARAL
Sistem Analisti - Çözbim Bilgi İşlem Ltd.Şti. timucinaral@cozbim.com.tr GSM: 0535 610 40 25
Bütçe...Bütçe...Bütçe...
Aslında en önemli planlamanın adıdır BÜTÇE. Firmaların gelecek zamanlara ait finansal planlamalarını yaparak; gerçekleşen finansal durumlarının, planlanan ile gerçekleşenin anlık takip edebilmesinin, ileri de çıkabilecek finansal sıkıntıların önüne geçebilmesinin adıdır BÜTÇE. Bütçe olmadan yapılan finansal işlemler, her türlü riskleri içinde barındırır. Örneğin; arabanızla uzun yola çıktınız ne yaparsınız?, gideceğiniz yer kaç km. uzaklıkta?, Ne kadar zaman da gidilir?, Hangi yerlerde durmak gereklidir? gibi soruların önceden planlı yanıtlarını, tecrübe veya eski yolculuklarınıza bakarak yaparsanız, yoldaki gidişatınızı planlanana bakarak, iyi mi? kötü mü? olduğunu sorgulayabilir, daha kontrollü bir yolculuk yapmış olursunuz.
Ticarette de böyledir aslında, planlı olan tüm işlemlerin gerçekleşen durumla karşılaştırılması yapılmalıdır. Bizler de Bütçeyi ne devlet olarak ne de ticari firmalar olarak becerebilmiş değiliz. Çok kurumsal firmalarda bütçenin anlam ve öneminin kavranmış olduğunu görüyorum.
Mutlak bütçe yaparak finansal geleceği planlamalı, gidilen yoldaki sıkıntıları rahatlıkla görebilmeliyiz. Bütçeleri sınıflayarak daha da takibini kolaylaştırabiliriz; 1-Gider Bütçesi, 2-Stok Alım Bütçesi, 3-Üretim Bütçesi, 4-Satınalma Bütçesi, 5-Personel Bütçesi vb. bütçeler oluşturarak, aylık planlanan ile gerçekleşen arasındaki finansal durumu inceleyerek ilgili bütçenin nasıl bir seyir izlediği çok rahatlıkla takip edilebilir, bütçenin delinmesi veya aşılması durumunda önlemlerin alınması sağlanabilir.
ÇÖZBİM Yemekçi MRP/ERP ve ARAL Ticari Entegre Sistemlerimizde BÜTÇE modülü daha kurumsal çalışma yapısı amaçlanarak, planlan ile gerçekleşen bütçe kalemleri çok rahat takip edilebilmektedir. Geliştirdiğimiz BÜTÇE sistemimizde, İlgili bütçeye ait tanımlar ve aylık planlanan değerler belirtildikten sonra sistemimiz tüm finansal işlemlerinizi ilgili bütçeyle karşılaştırarak sizlere, bütçenin ne durumda olduğunu grafiksel olarak gösterir. Örneğin Gider Bütçesine, kırtasiye giderinizin mart ayında 1.000 TL olması yönünde planlama yaptığınızı düşünelim. Sistemimiz artık kırtasiye ile ilgili alınan Mart ayına ait işlemleri; bütçeyle otomatik olarak karşılaştırır, bütçeye yaklaşma veya bütçeyi geçmesi halinde direk uyarı sistemini devreye sokar. Diyelim ki; Mart ayının 10’cu günü itibariyle kırtasiye giderleri 900 TL’sını bulmuş ise sistem bütçe aşılacak uyarısında bulunur. Firmalar da gerekli sorgulamaları, araştırmaları yaparak bütçe ile kontrollü bir şekilde finansal işlemlerini takip ederler. 1 Aşama da, Takip etmek istediğiniz bütçe kalemlerinizi belirleyin. 2 Aşama da, Sisteme girilen işlemlerle bütçe karşılaştırmalarını inceleyin. 3 Aşamada, Bütçenin aşılması veya aşılmasına yaklaşılması durumlarında önlemlerinizi alın. Böylece finansal durumunuzu maliyetler sonuçlanmadan önlem almanıza olanak sağlamış olursunuz. Bütçesiz ticaret, kontrolsüz araç kullanmak gibidir! Kontrolsüz ticaret de zararın ta kendisidir. Bütçeli çalışmalar dilerim.
24
Kasım 2018
Kasım 2018
25
Köşe Yazısı / Beyaz Et Yüce CANOLER
Ziraat Yüksek Mühendisi yucecanoler@mynet.com
Dünyanın hedefi “SIFIR AÇLIK” Birleşmiş Milletler Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) bu yıl Dünya Gıda Günü temasını “2030 Yılında Dünyada SIFIR AÇLIK mümkündür” şeklinde belirledi Dünya Gıda Günü seminer ve sempozyumlarından biri de 20 Ekim 2018’de Ankara’da yapıldı. TMMOB mensubu Gıda Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası ve Kimya Mühendisleri Odasının ortaklaşa düzenledikleri “Gıda ve Tarımda Dışa Bağımlılık açlık ve yoksullukla Mücadele” konulu sempozyumun açılış konuşmasını Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Zeki Taydaş yapmıştır. Bu konuşmada dile getirilen hususlar özet olarak şöyledir;
“Birleşmiş Milletlere bağlı beş örgüt (FAO, IFAT, UNİCEF, WFP, WHO) 2017 yılı için “Dünyada Gıda Güvencesi ve Beslenme Durumu” isimli bir rapor hazırlamıştır. Raporda, Dünya Gıda Günü etkinlikleri ve açlıkla mücadele konusunda yapılan çalışmalar sonucu Dünya üzerinde açlık çekenlerin sayısında bir miktar azalma sağlandığı belirtilmiştir. 2000 yılında açlık çeken nüfus sayısı bir milyar dolayında iken 2015 yılında bu sayının 777 milyona gerilediği ancak, son üç yıl içerisinde bu rakamın artış eğilimi göstererek 2018 Ağustos ayında 830 milyonun üzerine çıktığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla 2030 yılı için hedeflenen “sıfır açlık için çalışmak” olan 2018 yılı teması da tartışılır hale gelmiştir. Yaklaşık 7,5 milyar nüfuslu dünyada dokuz insandan birinin aç olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Ülkemizdeyse Birleşmiş Milletlerin tanımladığı gibi bir açlık durumunun söz konusu o lmadığı, yetersiz ve dengesiz beslenme sonucu bazı sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalındığı bilinmektedir. Dünya üzerinde, tarımsal aktivitelerin şirketler tarafından yönlendirilir duruma gelmesi önemli bir ekonomi stratejisidir. Tek ürüne dayalı tarımsal üretim yapan uluslararası firmalar tarım için büyük bir risk oluşturmaktadır. Dünyada bu üretim anlayışının hâkim olmasıyla da açlık ve yetersiz beslenme ortaya çıkmaktadır. Bugün itibariyle, hemen her alanda olduğu gibi gıda alanında da sayısı 10 adedi geçmeyen çok uluslu şirketler dünya piyasasına hâkim durumdadır. Küresel ölçekte dört şirket piyasayı tohumda %58,2, tarımsal kimyasallarda %61,9, gübrede %4,3, hayvansal
26
Kasım 2018
ilaçlarda %53,4 oranında kontrol etmektedir. Hayvansal üretimde bu oranlar tavukçulukta %97, domuz ve sığırda ise yaklaşık %66 düzeyine ulaşmıştır. Bu şirketlerden altı tanesi dünya tahıl ticaretinin %85`ini, sekiz şirket ise kahve satışlarının %60`ını kontrol etmekte, özellikle insanların temel besin ihtiyacı olarak bilinen mısır, pirinç, buğday ve soya gibi tarım ürünü gıda maddelerini hâkimiyetleri altına almak için de büyük savaşlar vermektedirler. Dünyada gıda konusunda kıtlık olmadığını, tarımsal üretimin toplam talebin üzerinde olduğunu, gıdaya erişimin sağlanamamasında temel sorunun adil olmayan gelir ve ürün dağılımının olduğunu dolayısıyla açlığın nedeninin yetersiz gıda değil temelde yoksulluk olduğunu vurgulamak gerekir. (Uzun süreli yoksulluk ise açlığı getirir) Çatışma ve savaş altındaki ülkelerde yaşayan insanların gıda güvencesizliği ve yetersiz beslenme ihtimali çatışmalardan etkilenmeyen ülkelerdekinden daha yüksektir. Kronik gıda güvencesizliği ve beslenme yetersizliği ile karşılaşanların büyük çoğunluğu savaş, iç savaş ve çatışmalardan etkilenen ülkelerde yaşamaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine göre tahmini olarak 815 milyon yetersiz beslenen insandan 489 milyonu bu çatışmalardan etkilenen ülkelerde
yaşamını sürdürmektedir. Günümüzün hastalığı aşırı ve lüks tüketim alışkanlığı, gıdaya adil ulaşmanın önündeki en büyük engellerden birini oluşturmaktadır. Aynı zamanda bu alışkanlık gıdada israfı beraberinde getirmektedir. Bu kadar aç insanın olduğu bir dünyada, üretilen gıda maddelerinin %10' unun tüketilmeyerek çöpe atılması anlaşılmayacak bir durumdur. Günde yaklaşık 1,3 Milyar ton gıda çöpe giderek heba olmaktadır. Sadece bu tüketilmeyen ya da tüketilemeyen, çöp olarak son bulan üretim fazlasıyla bile açlık çeken insanları doyurabilmek mümkündür.” TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koraman da 3 Oda Başkanı adına yaptığı açılış konuşmasında özet olarak şunlara değinmiştir; “insanın en önemli temel hakkı gıdaya erişim ve doymaktır. Temel
ticaret kuralları gıda maddelerine aynen uygulanamaz. Diğer ticari mallara uygulanabilen yüksek fiyat artışları gıdaya uygulanamaz. Ülke nüfusumuzun %22’si açlık sınırında mücadele ederken %8’i açlık çekiyor. Gıda üzerinden büyük kazançlar amaçlanamaz. Üretimden ve yatırımdan uzak, dışa bağımlı politikalar tercih edildiği sürece bu durum düzeltilemez.” FAO Gıda Güvenliği Uzmanı Keigo Obara, “SOFI 2018 Dünyada Gıda Güvencesi ve Beslenme Durumu Raporu” başlıklı konuşmasında önemli tespitleri şu şekilde sunmuştur;
- ihracattaki sınırlamalar ve stokçu ithalat yaklaşımı gıdanın bulunabilirliğini önemli düzeyde belirlemektedir. - Son dönemde gıda sektöründe ciddi alan bulan finansal pazar ve tarımsal mallarla yapılan borsacılık sürecin önemli aktörlerindendir. - Bu yollarla spekülatif bir pazar yaratılmıştır. - 2007 nin ilk 9 ayında %30 büyüyen bu pazar birilerine yüklü paralar kazandırırken, pahalılaşan gıda yüzünden milyonlar açlığa mahkum olmaktadır. -Sahra Altı Afrika’da: 6-23 aylık çocuklardan, tüm besin gruplarından ‘yeterince’ tüketebilenlerin oranı; Nijer’de %8,8, Togo’da %13,5, Mali’de %26,8’dir. Afrika ülkelerinin pek çoğu %40’lara dahi ulaşamamaktadır.
“2000’li yılların başında 1 milyar civarında olan aç insan sayısı 2015 yılında 777 milyona gerilemiştir. Ancak bu seviyenin daha aşağılara indirilmesi gerekirken açlığın giderek arttığı ve 2017 yılında 820,8 milyona ulaştığı tespit edilmiştir.” Dünya üzerinde açlık çekenlerin sayısı 2000 yılından bu yana azalmaya başlamışken 2015 ten itibaren artışa geçmiş olması dikkat çekicidir. Bu sene ortaya atılan “2030 yılına kadar sıfır açlık” hedefi daha işin başında caydırıcı bir direnişle karşılaşmıştır. “Kıtalara Göre Açlık Çeken Nüfus Sayıları” tablosunda görüleceği üzere son 3 yılda Dünyada açlık çeken nüfus %4,7 artmıştır. Bunların çoğu savaş ve çatışmalar olan ülkelerde yaşamakta ve çoğunluğu çocuklardan oluşmaktadır. Açlık çekenlerin en yüksek oranlarda arttığı kıtalar %21,7 ile Okyanusya ve %20,7 ile Afrika’dır. Yoğun nüfusuna ve sürmekte olan savaş ve çatışmalara rağmen açlık çekenlerin azaldığı tek kıta da %-1,5 oranıyla Asya olmuştur. FAO Gıda Güvenliği Uzmanı Keigo Obara’nın sunumunda yer dikkatimi çeken yansılara da yer vermek isterim;
Gıda Krizinin “Resmi” nedenleri: - Savaşlar ve çatışmalar, İklim felaketleri, Ekonomik büyüme, Tüketim artışı (israf ekonomisi), Kırdan kente göç. - Emperyalist ülkeler, uluslararası kuruluşlar aracılığı ile 1960’lardan beri tarımda önerdiği çözümler zıraati, zırai ticarete dönüştürmüşlerdir. - Bu süreç yerel tohumların kaybı ile ticari tohumlara, gübrelere ve petrolle işleyen makinelere bağımlılık ile su kaynaklarının azalması, toprağın tuz oranının artması ve kullanılan kimyasalların sağlığa zarar vermesine yol açmıştır. - Bu süreç, bağımlı kapitalist ülkelerin tarımsal üretim alanlarında kendine yeter hale gelmelerine engel olmuş, sonucunda da günümüzde yüz milyonlarca insanın açlığa mahkum olmasını doğurmuş ve bu durum uluslararası anlaşmalarla garanti altına alınmıştır.
İnsan olarak vazgeçilmezlerimiz SOFI Raporunda şöyle özetlenmektedir: - Yeterli ve dengeli beslenme, - Temiz içme ve kullanma suyu, - Sağlıklı konut-barınma, - Temiz çevre (Hava, toprak, okyanuslar ve denizler, göller ve akarsular) - Eğitim, - İş-Üretmek, - Ulaşım, - Sağlık hizmeti, - BARIŞ - ÖZGÜRLÜK Sağlık kişisel bir durum değil, toplumsal yaşantının bir sonucudur.” Yaklaşık 2 miyar insan yeterli vitamin ve mineral alamamaktan sağlığını kaybetmiş durumdadır. İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)’nin yaptığı araştırmaya göre; Türkiye’deki çocuk sayısının %24,6’sı açtır. Yine ülkemizde açlık sınırının altında 15 milyon, yoksulluk sınırında yaklaşık 40 milyon insanımız bulunmaktadır. Dünya genelinde her yıl beş yaşın altında 6 milyon çocuğun yetersiz beslenme nedeniyle öldüğü bilinmektedir. İçme suyuna erişemeyen 700 milyon insanı da bu hazin tabloya eklersek açlık ve susuzluk sorununun boyutlarını daha iyi ifade etmiş oluruz. Dünyada her yıl üretilen gıdanın üçte biri çürüme, çöpe atılma, dökülüp saçılma, fire verme ve benzeri şekillerde kayba uğramakta, başka bir deyişle israf edilmektedir. Yaklaşık 1,3 milyar tonu bulan bu gıda atıklarının küresel tahmini maliyeti yıllık 2,6 trilyon Amerikan Dolarıdır. Bu gıda kayıplarının 1/3’ü dahi telef edilmeyip ihtiyaç sahiplerine adil bir şekilde dağıtılabilse işte o zaman “yeryüzünde Sıfır açlık” hedefine ulaşılabilir diye düşünüyorum. Önce sömürgeler edinerek insanları ve doğal kaynakları sömüren güçler, ellerinden her şeylerini aldıktan sonra yoksullaştırdıkları bu ülkeleri kaderlerine terk etmelerinin bir sonucu değil midir bugün gelinen nokta. Şimdilerde açlık ve yoksullukla mücadele çağrısı yapanlar, bu sorunların ortaya çıkmasına sebep olanlar değil midir?
Kasım 2018
27
Sivil Toplum
TUSİD’de görev değişimi Endüstriyel Mutfak, Çamaşırhane, Servis ve İkram Ekipmanları Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nde görev değişimi. Güçlü Kaplangı başkanlığındaki yeni yönetim kurulu, görevi Hostech by TUSİD fuarı gala yemeğinde devraldı. Endüstriyel mutfak, çamaşırhane, servis ve ikram ekipmanları alanlarında faaliyet gösteren firmaları bir araya getiren sektör örgütü TUSİD’in yeni Yönetim Kurulu Başkanı Güçlü Kaplangı oldu. 2 yıldır TUSİD Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdüren Ahmet Gürkaynak’tan görevi devralan Güçlü Kaplangı, 2 yıl süre ile TUSİD Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlenecek. Yapılan genel kurulun ardından görevi devralan Güçlü Kaplangı ile yeni yönetim kurulu; sektörün geliştirilmesi, desteklenmesi gereken alanlarında standartları yükseltmek ve sektörde teknolojik-sosyal dayanışmayı sağlamak için çalışmalar yürütecek. TUSİD’in yeni Yönetim Kurulu Başkanı Güçlü Kaplangı, konuyla ilgili yaptığı açıklamada: “1991 yılında kurulan derneğimiz, sektörünün ilk ve tek kuruluşu. Yaklaşık 145’den fazla firmayı temsilen 290’a yakın üyesi bulunan derneğimiz bugüne kadar gerçekleştirdiği faaliyetlerle sektörü sahiplenip geliştirmeye devam ediyor. Türkiye’den dünyanın her yerine sektörümüzden 300’e yakın imalatçı firma tarafından endüstriyel mutfak ürünleri ihraç ediliyor, yeni yönetim kurulumuzda yer alan ekip arkadaşlarımızla birlikte bizler, 13 milyar TL pazar büyüklüğündeki endüstriyel mutfak sektörünün cirosunu artırarak dış ticaret hacmi ve ihracatımızı 3 katına çıkarmayı hedefliyoruz” dedi. 28
Kasım 2018
Endüstriyel Mutfak, Çamaşırhane, Servis ve İkram Ekipmanları Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TUSİD), sektörünün ilk ve tek kuruluşu olarak 1991 yılında kurulmuştur. Endüstriyel mutfak, çamaşırhane, servis ve ikram ekipmanları alanlarında faaliyet gösteren firmaları bir araya getiren ekonomik sektör örgütü TUSİD, işkollarının önde gelen tüm firmalarını çatısı altında toplamıştır. Ayrıca, konaklama ağırlama sektörüne mal ve hizmet veren çok sayıda kuruluş da örgütün bünyesinde yer almaktadır. TUSİD, üyeleri arasında mesleki, teknolojik ve sosyal dayanışmayı sağlamak ve söz konusu alanlarda standartları yükseltmek için çalışmalarını sürdürmektedir.
RESTORAN, OTEL VE YİYECEK İÇECEK SEKTÖRÜNÜN
ULUSLARARASI FUARI 29 Kasım - 1 Aralık 2018 İSTANBUL KONGRE MERKEZİ (ICC) HARBİYE - 6. BULUŞMA Detaylı bilgi almak ve kaydınızı hemen yaptırmak için
www.sirha-istanbul.com
Made by
Destekleyenler
BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİNCE TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ (TOBB) DENETİMİNDE Kasım DÜZENLENMEKTEDİR. 29 2018
Köşe Yazısı / Gıda Hijyeni Mehmet Baki ASUTAY
Hijex Biyosidal Ürünler Hijyen Grup Gıda Hijyeni Grp Koord.
Temizlerken kirletmeyelim /Kirlenmeyelim ! (Klor ve Alkol bazlı ürünler üzerine) Gıda sektöründe kullandığımız endüstriyel temizleme kimyasalları ile Biyosidal Ürünler (Dezenfektanlar) yanlış ürün ve yanlış kullanım sonucu tehlikeli ve ciddi sağlık sorunlarına sebep olabiliyor. Sadece gıda ve sağlık grubunda değil, evsel olarak kullandığımız ürünlerinde de çok masum olduğunu söyleyemem. Dünyamızda insan, hayvan ve çevrede oluşan hastalıklar, zararlı patojenlerle (mikroorganizmalarla) daha çok savaşmamızı gerektiriyor. Gelişen teknolojilerle birlikte, yeni kimyasal ürünlerle de tanışmaya başladık. İçerisinde birçok kimyasal bulunan yeni nesil temizlik ve dezenfeksiyon ürünleri daha az kullanımla birlikte çok daha etkin görev yapıyor. Reklamlarda bolca izlediğimiz ürünlerin 1 damlasıyla bilmem kaç adet tabak yıkanabiliyor. Ne kadar güçlü değil mi? Dünyada ekonomisi gelişmiş ülkeler artık zararlı kimyasallar yerine doğaya ve insana zarar vermeyen yeni teknolojik Organik temizleme ve dezenfeksiyon ürünleri kullanılmaktadır. Sektörün en hassas konularından biri olan hijyen ve sanitasyon maalesef gün boyu çalışıp, üreten, yorulan personele yaptırıldığında hassasiyet ortadan kalkıyor ve istemeden de olsa yanlışlıklar yapılıyor. Daha çabuk ve kolay işlem yapılsın diye fazla kullanılan kimyasallar hem çalışanların kendisine, hem malzemelere hem de çevreye büyük ölçüde zarar veriyor. Oysaki daha profesyonel olarak bu işin eğitimini almış gündüz veya gece vardiyalarında çalışanlardan ayrı eğitimli bir ekibin oluşturulması. Tabii modern temizleme; hijyen santralleri veya otomatik dozajlamalarla doğru ürün kullanarak. Yoksa çalışanın insafına bırakılarak “göz kararı, bir bardak, bir maşrapa” ile çözüm olmuyor. Bilinçsizce yapılan kullanımlar işletmelerin maliyetlerinin de artmasına sebep oluyor. Avrupa’da ve Amerika’da yasaklı veya kullanılması tavsiye edilmeyen birçok kimyasalın ülkemizde sıkça kullanıldığını görmek beni üzüyor. Onlar zararlı kimyasal ürünlerden uzaklaşıp doğal ürünlere dönerken, bize stoklarındaki zararlı bir çok kimyasalı satıyorlar. Yurt dışındaki tanıtımlarında doğal ürünleri kendi ülkelerinde pazarlarken bizim ülkemizde satmıyorlar, zira ülkemiz onlar için devasa bir Kimyasal Pazar! -ne gariptir ki numune istediğinizde bile yollamıyorlar!“Klor ve klor bileşikleri, yüksek düzeyde oksitleyici özelliğe sahip olup farklı yapılarına rağmen birbirlerine benzer kimyasal reaksiyonlar gösterirler. Yoğunluk ve temas süresine göre yüksek, orta ve düşük düzeyde dezenfeksiyon sağlar.(Günaydın ve ark., 2011).” 30
Kasım 2018
Aynı zamanda; “En sık kullanılan klor dezenfektanı olan hipokloritler sodyum hipoklorit olarak sıvı veya kalsiyum hipoklorit olarak katı halde bulunabilirler. En sık %5,25 - %6,15’lik konsantrasyonları kullanılmaktadır. Bu bileşikler, biyofilmdeki mikroorganizmaları inaktive etmesi, ucuz olması, toksik etki bırakmaması, suyun sertliğinden etkilenmemesi gibi birtakım avantajlara sahiptir. Bununla birlikte oküler iritasyona sebep olabilmesi, 500 ppm üzerinde metallere korozif etkiler bırakması, kumaşların rengini değiştirmesi, organik materyal ve proteinden etkilenmesi gibi dezavantajlara sahiptir” (Rutala ve ark., 2008). Etkileri pH ile ters orantılıdır. pH düştükçe etkisi artar. Hipokloritler ışıkta yıkıma uğrarlar. Bu nedenle ışık geçirmeyen plastik kaplarda kapalı şekilde saklanmalıdır. En çok çamaşır suyu grubu ürünler (Sodyum hypo klorit) ile alkol bazlı ürünlerin kullanılmasına dikkat etmeliyiz. Her ne kadar Bakanlığımız bu ürünlere izin vermiş olsalar da (Gıdaya temas hariç), biz direkt veya endirekt bunları gıdaya bulaştırıyoruz (Kimyasal çapraz bulaşma). Hepimizin bildiği kıvamlı çamaşır suları aynı zamanda birer dezenfektandırlar. Jel formülüne yakın ürünler dikey yüzeylerde tutunabilme özelliğinden çokça tercih ediliyor ancak kullanmakta olduğunuz tezgâhlar paslanmaz, mermer, poliamid gibi Bakanlığının istemiş olduğu yüzeylerde olsa en ufak bir çizik, yarık, çatlakta kalıp daha sonra orada işlediğimiz ürünlere bulaşabiliyorlar. Ne kadar iyi durulama yaparsanız yapın fırça ile mekanik bir güç uygulamadığınız sürece oraya sıkıca yapışıyorlar. Ayrıca sıcak / ılık su ile kullanımlarda gaz fazına geçip akciğer bronşlarımıza kadar ulaşıyorlar. Evlerde de banyo ve tuvaletlerde sıkça rastladığımız bir durum. Bu kimyasal maddeler inhalasyon olarak bulantı, kusma, boğaz ve solunum yollarında çok ciddi sorunlara yol açabiliyor (İsterseniz kullandığınız kimyasal maddesinin ambalajındaki kullanma kılavuzunu bir okuyun, gerçi o da ayrı bir sorun ama, ufak puntoları okuyabilmek için büyüteç lazım. Her ne kadar Bakanlığımız bununla ilgili bir standart getirdiyse de uygulamada ve kontrolde çok eksiğimiz var, sanırım burada birazda iş bilinçli tüketiciye düşüyor). Akciğer, böbrek, astım, körlük ve son zamanlarda sıkça rastladığımız kanser vakalarına sebebiyet verebiliyorlar. Benim en çok üzerinde durduğum konu ise klor bazlı dezenfektanların sebze, meyvelerin dezenfeksiyonunda kullanılmaları. Ülkemizde Bakanlığımızın hiçbir klor bazlı ürüne izin vermemiş olmasına rağmen piyasada satılan “son durulama maddesi,
Hijyenik Temizleyici” gibi sebze meyve de kullanılan ürünler klor içeriyor veya klor kendisi direkt kullanılıyor. Bahane ise hazır, nasıl olsa belediyelerimizde içme sularında da klor kullanmıyor mu? Tabii işin rengi öyle değil, içme sularında kullanılan klor sadece sudaki mikroorganizmaları elimine etmek için çok az oranda kullanılıyor (yasal sınır 0,3-0,5 ppm yani bir ton sudaki gram miktarı). Oysaki sebze meyveleri dezenfekte etmek için en az 500 ppm kullanılmalı ki bu da zararlı ve çok iyi durulama yapılmasını gerektiriyor. Bakanlığımızda buna göz yumuyor, denetimlerde yetersiz kalıyor. Oysaki bu madde toksik (zehir), kanserojen bir ürün olup sebze meyveler için kullanılması çok tehlikeli. Avrupa ve Amerika Organik Tarım konseyi kesinlikle bu ürünü önermiyor. Önermiş oldukları Süper Okside Suya ise bizim Bakanlığımız halen izin vermiş değil (sebebi ise daha trajik “ kötü hijyeni maskelemek için kullanılması uygun görülmemiştir” deyip sağlığımızdan sorumlu olmalarına rağmen topu taca atıyorlar)! Gelelim şu Alkol bazlı temizleme ve dezenfeksiyon maddelerine. Gıda sektöründe en çok kullanılan alkol bazlı el dezenfektanı / antisepsisi ve alkol bazlı durulama gerektirmeyen yer yüzey dezenfektanları ve temizleme maddeleri. “Sağlık ve Gıda alanında kullanılan alkol, etil alkol veya izopropil alkoldür. Alkoller bakteriyostatik olmaktan çok bakterisidal nitelikte aktivite gösterirler. Bununla birlikte tüberkülosidal, fungisidal ve virusidaldir, ancak bakteriyel sporlara etkisi yoktur. Etki mekanizması mikroorganizma proteinlerinin denatürasyonudur. Alkolün su içermeyen formuna göre çözeltileri daha etkilidir çünkü protein denatürasyonu su varlığında kolaylaşmaktadır” (Rutala ve ark., 2008). Alkoller, Tıbbi amaçlı kullanılan natüre alkol(analiz amaçlı absolute / saf alkol), kozmetik sektörü için denatüre alkol (kolonya, parfüm, deodorant gibi), boya, baskı ve matbaacılık sektörlerinde denatüre alkol etken bir çözücü olarak kullanılmaktadır. Peki, nedir bu DENATÜRE ALKOL? Denatürasyon: Etil alkolün içilmesini ve içki imalinde kullanılmasını önlemek amacıyla, içine renk ve / veya koku ve/veya tat veren, ancak girdi olarak kullanılacağı imalata zarar vermeyen maddelerden bir veya birkaçının katılması işlemini ifade eder. Alkolden alınan yüksek vergiler nedeniyle evde içki üretiminin yaygınlaşması, devlet müdahalesini de beraberinde getirdi. Yeni mevzuata göre, etil alkolün her 100 litresine artık 1.2 gram ' denatonyum benzoat' katılarak piyasaya sunuldu; etiketinde "Gıda amaçlı kullanılması uygun değildir!" ifadesi var. Peki, Denatonyum benzoat nedir? Wikipedia’da geçen ‘denatonyum benzoat’ maddesi şu şekilde tanımlanmıştır: “(Etil alkol ve parfüm üretiminde kullanılan, ticari adı bitreks olan madde) 10 ppm kadar küçük seyreltmeleri bile çoğu insan için dayanılmaz ölçüde acıdır. Yenmesi uygun olmayan maddelerin yenmesini önlemek için caydırıcı ajanlar olarak kullanılırlar. Denatonyum denatüre alkol, antifiriz, tırnak yeme önleyiciler, solunum maskeleri, hayvan kovucular, sıvı sabunlar ve şampuanlarda kullanılır.” Kısaca özetlemem gerekirse, devletimiz içilmesini ve içki yapılmasını önlemek amacıyla, doğal etil alkol içerisine acılık veren bir kimyasal ekletmiştir. Üretici firmalar tıbbi amaçlı alkolün
pahalı olması sebebiyle denatüre alkol kullanıyorlar. İster çıplak elle, isterseniz de eldiven üzerinde kullandığımız alkol bazlı dezenfektan -her ne kadar alkol uçup gitse de eldeki acılık gün boyunca kalıyor, isterseniz dilinizin ucuyla bir tadın- sonuçta bu acılık gıda sektöründe üretmiş olduğumuz ürünlere bulaşıyor; çok az bile olsa hassas üretilen ürünlerde daha çok hissediliyor. İşte biz bu nedenle alkol bazlı el dezenfeksiyon ürünlerine karşı çıkmaktayız. Bazı üretici firmalar, sentetik bir alkol olan ve içince sarhoşluk vermeyen (bu sebeple Helal organizasyon firmalarınca da kabul edilen) isopropil alkol içeren ürün kullanılmasını tavsiye ediyor (yani kötünün iyisi, isopropil alkolün etkisini artırmak için içerisine başka aktif kimyasal maddelerinde konulması gerekiyor). Ancak son zamanlarda, alkolün de zararlı bir kimyasal ürün olması sebebiyle, su bazlı el ve cilt dezenfeksiyonu ürünleri daha öne çıkıyor. Alkolün yanıcı, çözücü olması ve cilt üzerindeki kesik, yara ve çizikler üzerinde tahriş etmesi, göz ve solunum yollarını etkilemesi sebebiyle çok tavsiye etmiyorum. Su bazlı yeni nesil el ve cilt solüsyonları açık yaralar üzerinde bile kullanılıyor. Süper Okside Su adıyla geçen bu ürünlerin kullanımı gün geçtikçe yaygınlaşıyor (antibakteriyel el ve cilt olduğu gibi antibakteriyel yara ve mukoza solüsyonu olarak bakanlığımızın Biyosidal Ruhsatıyla satılıyor). Durulama gerektirmeyen endüstriyel veya evsel temizleme maddelerini artık her yerde görmemiz mümkün. Fast Foodlarda, restoranlarda camsil olarak bilinen temizleme maddeleri masaların, yüzeylerin üzerine püskürtülerek, bezle silinip geçiliyor. Sorulduğunda ise “alkol uçuyor” diyorlar. Oysa ki içerisindeki deterjan yüzeyde kalıyor ve bir şekilde bizim gıdamıza bulaşıyor. Evimizde kullandığımız parfümlü genel temizleme maddeleri de öyle. Çocuklarımız ve bizler çıplak ayakla bütün gün bu kimyasallara maruz kalıyoruz. Bence uygulama sonrası tembellik yapmadan durulamada fayda var (ayak tabanından almış olduğumuz kimyasallar beynimize kadar ulaşabilir). Toksik ve kanserojen olmayan yeni nesil nano Süper Okside Su (Super oxidized Water), yer-yüzey, gıda alanı, veteriner dezenfektanı olarak kullanıldığında zararlı etkilere maruz kalmıyoruz. Çünkü bu dezenfektan insan ve hayvan vücudunda doğal olarak üretildiği gibi doğada da oluşmaktadır. Avrupa ve Amerika Organik Tarım Konseyi, çiğ gıdaların üzerinde bile kullanılmasını tavsiye etmiştir (kırmızı ve beyaz et, sebze, meyve). Lütfen ürünlerin kullanım talimatlarını okuyun ve temizlik yaptığınızı düşünürken kendinize, ürünlerinize ve çevreye zarar vermeyin! Temizleyeceğim derken Kimyasal olarak kirletmeyin /kirlenmeyin (çevreye olan zararlarını da bir başka sayımızda anlatmaya çalışacağım). KAYNAKLAR -http://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=7.5.15462&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch= Resmi Gazete Tarihi: 30.10.2011 Resmi Gazete Sayısı: 28100 - ( www.organic-farming.europa.eu) - European Commission - Agriculture and Rural Development ,Directorate B: Multilateral relations, quality policy Unit B4 – Organics ,Office L130 – 03/232 ,B-1049 BRUSSELS /BELGIUM -http://ec.europa.eu/agriculture/organic/home_en
Kasım 2018
31
Köşe Yazısı / Toplu Yemek Büşra Gülşah GÜNCÜ Gıda Mühendisi b.gulsah_guncuhotmail.com
BURASI SURVİVOR DOSTUM Merhabalar, . İki sayıdır yokum. Beni çok özlediniz biliyorum. Fuarda beni soranlar olmuş. İlginiz alakanız için çok teşekkür ediyorum. Bu sayıda toplu yemek sektöründe yeni işe başlayan gıda mühendislerinin yaşadığı zorluklardan bahsedeceğim. .Olaylara hem aşçı hem gıda mühendisi hem de işveren açısından bakacağız.
Gıda Mühendisi: ‘Diplomama Kurşun Mu Döktürsem?’ Mezun oldunuz. Elinizde pamuklara sarıp sarmalamak istediğiniz bir diplomanız var. Artık Gıda mühendisisiniz. Boru değil. İnsanlar size değer verecek. Önünüze kırmızı halılar serilecek. Çalışanlar elinde yelpaze peşinizden koşup:’Efendim var mıdır bir isteğiniz?’ diyecek. Düşüncelerinize her koşulda saygı duyulacak. ‘Tabii ki efendim, bundan sonra duş eli yerine çamaşır suyu ile banyo yapıp o şekilde geliriz’. Kim istemez ki böyle olsun ama değil. Hele ki yeniyseniz. Onları çoğu zaman ikaz edeceksiniz. ‘şunu öyle yapma böyle yap’. ‘Ay hayır, o oraya koyulur mu hiççç’. ‘Onu yıkamadan mı doğradınız yoksa ben mi yanlış gördüm?’. ‘Tırnaklarınızın içi Beyoğlu çöplüğünden pis!’ ‘Önlüğünüzün üzerindeki yemek artıkları kaç yetimi doyurur haberiniz var mı?’ Siz bunları söylerken onlar size Çinli turistin Selamınaleyküm diyen adama baktığı gibi bakacak. Sanki farklı lisan konuşuyormuşçasına anlam veremeyecekler. Sonra sinirlenip, Çince bir şeyler söylemeye başlayacaklar. Bu sefer de siz anlamayacaksınız. Size ters gelecek.
Aşçı: ‘Kim O Ya Kim O ? Yemek yapıyorsunuz. Canınız burnunuzda. Teriniz alnınızdan ayak parmaklarınıza ulaşmış. Biri gelmiş başınızın dibinde. Dır dır da dır. İşi yok gücü yok yıllarca oturmuş. Sizin başınıza bela olmak için ne yapabilirim diye düşünmüş.. Bunun için gitmiş bir de okul okumuş. İş tecrübesi desen yok. Hayat tecrübesi desen çocuğun ya da kardeşin yaşında (yani daha çömez). Sizse yıllarınızı bu işe vermişsiniz. Kafanıza kepçe yiyerek büyümüşsünüz. İtibarınızı, otoritenizi üç günlük bebeye yedirecek göz var mı sizde? Hem mühendis boş boş gezmek ve can sıkmak dışında neye yarar ki? Eldiven takmadan defalarca kez yemek yaptınız. Kimse zehirlenmedi. Bu mühendislerin kafada var herhalde biraz?
İşveren: ‘Aman Ustam, Canım Ustam, Sen Ne Dersen Tamam Ustam’ Toplu Yemek sektöründe faaliyet gösteren bir firma kurdunuz. 32
Kasım 2018
Lezzetli yemek yapan aşçıları da özenle seçip işe aldınız. Sıra başlarını okşayıp onları kaybetmemekte. Onlar sizin için velinimet. Onların sırtından para kazanıyorsunuz. Aşçının gönlünü hoş etmek lazım. Kırk takla atarsınız ‘Tabii ki usta. Sen çok haklısın. Ennn ennn çokkk sen haklısın. Hatta tek sen haklısın. Sen neden canını sıkıyorsun ki? Ayak tırnağın çorbanın içine düşmüşse ne olmuş yani? Mühendis abartıyor. Daha dün geldi. Deneme aşamasındayız zaten. Takılma sen ona. Sen bence çok yeteneklisin. Her adam bunu başaramaz Yetenek sizsiniz’e katılmayı düşünmüş müydün?’ Toplu yemek sektörü insanı hem yaşatma hem de öldürme yeteneğine sahiptir. Çünkü insan yaşamak için beslenmeye ihtiyaç duyar. İnsanların beslenmesine ön ayak olarak onları yaşatırsınız. Bir zehirlenme olduğunda ise öldürürsünüz. İnsanlar yemeklerinizi yerken ruhunu size teslim eder. Ve Dünyaya bir Azrail yeter.
Gıda
mühendisleri
yemek
sektörünün
sigortasıdır.
Sigorta biterse işiniz biter. Onların istek ve önerilerini dikkate alırken aşçıların tepkisini de almamanız gerekir. Bir gün mühendis işe gelmezse belki sorun yaşarsınız belki de yaşamazsınız. Ama bir gün aşçı işe gelmezse kendinizi büyük bir kaosun içerisinde bulursunuz. Söylemleri ile aşçıyı bunaltıp kaçırmış mühendise şunu diyemezsiniz: ‘ Deney tüpüne sağlık. Çok pis çalışıyordu. Sayende mutfaktaki toplam bakteri sayısı azaldı. Canın sağ olsun. Müşterilere yemek veremezsek müşteriler bizi bırakır. Kapıyı kilitleyip çıkmak zorunda kalırız. Olsun daha iyi. Her gün her gün iş. Ne öyle. Bıkmıştım zaten iyi oldu. Sayende üzerimden büyük bir yük kalkacak. Çünkü donuma kadar her şeyimi kaybedeceğim’ Sizi bilmem ama ben savaşçı bir ruha sahibim. Zaman zaman pes eder gibi görünsem de hedefimden vazgeçemiyorum. Çocuk gibiyim. Tutturdum mu tutturuyorum. ‘anneeee, bananeeee ben ondan istiyorum. Ondann. Evettt başarıdannnn’ Emeklemeden yürüyemez; yürümeden koşamazsınız. Emekleyen bir bebeğe koş derseniz beceremez ve bunu denerken çok canı yanar. Çocuklar ağlaya ağlaya büyürler. Bazı şeylerin gerçekleşmesi zaman ister. Peki ya Sonuç? Burası Survivor dostum… Hayatta kalmak için savaşmak zorundasın…
Kasım 2018
33
Köşe Yazısı / Toplu Yemek Memnune DEMİREL Gıda Mühendisi demirelmemnune@gmail.com www.memnunedemirel.com.tr
BANA BİRAZ GÜVEN VER
Gıda güvenliği dendiğinde aklımıza ne geliyor? Evet, biraz beyin jimnastiği lütfen
Sebep: Müşterilerin çok detaylı araştırma yapmadan maliyete odaklı seçim yapıyor olması ilk sırada.
•
Kaliteli gıda
Diyordum ki, arkalardan bir ses,
•
Sağlıklı gıda
Evett bıyıklı beyefendi buyurun sizi dinliyoruz;
•
Adı üstünde güvenilir gıda
* ‘ Seçimlerimizi yaparken firmaların kalite belgelerini sorguluyoruz, kullanılmasını istediğimiz marka tercihlerimizi bildiriyor ve mutfaklarına ziyaret de gerçekleştiriyoruz. Sonuçta aynı şartları bize daha uygun maliyetle sunan firmayı tercih etmemizin neresi hatalı olabilir? ‘
Aslında tek bir cümle olarak; Sağlığımız için tehlike oluşturmayan gıda diyebiliriz. Deriz de, bu sona ulaşabilmek için Gıda ‘nın topraktan sofralarımıza sunulduğu ana kadar gıda zincirinin tüm aşamalarını başarıyla tamamlamış olması gerekir ki, bu konu aslında çok yönlü bir alan olarak karşımıza çıkar. Benim kendi tabirimle ‘ yüksek eğitimini tamamlamış gıda ‘ . Biz bugün konuyu kendi alanımızda daraltarak inceleyelim. Toplu yemek sektöründe güvenli gıda üretimi; Başta insan sağlığı için önemli bir konu olmasının yanı sıra sektörde haksız rekabete sebep olan konuların da arasında yer almakta. Neden haksız rekabete sebep olabilir? Tam anlamıyla müşterilerimize güvenli gıda sunabilmek için; • Satın alma aşamalarında kaliteli ve dolayısıyla bütçemizi biraz yukarıya çekecek ürünleri tercih etmemiz gerekecek. • Gıda güvenliği sistemimizin kurulu ve tabii ki bu kesinlikle yeterli değil uygulanıyor ve denetleniyor olması gerekecek. • Personelimiz kalifiye ve gerekli tüm eğitimleri almış olmalı. • En önemlisi de firma ilkelerimizin bu konudan asla taviz vermemesi şart. Tüm bunları ve beraberinde getirdiği başka konuları da tam anlamıyla sağlayabiliyor olmak da ne yazık ki ekstra bütçe olarak karşımıza çıkacak ve yemek maliyetlerimize dâhil olacak. Siz tüm bunları yaparken diğer tarafta merdiven altı olarak tabir ettiğimiz bir çok firma ve hatta üzülerek söylemeliyim işini düzgün yaptığını düşündüğümüz orta ölçekli firmalar da bu sınıflandırmaya girebiliyor, tüm bu masraflardan kaçınarak daha ucuz maliyetle üretim yapıp satışa sunacaklar. Ve ne yazık ki tercih de edilecekler.
34
Kasım 2018
Tamam diyelim ki ihale açtık, katılımcı yemek firmaları geldi istediğimiz belgeleri sundu sorun yok, her şey yolunda. Peki, ön ziyaret sonrası çalışmaya başladığımızda firmaya hangi periyotlarla ziyaret gerçekleştirdik? Size gerçekten vaat edilenle sunulanlar aynı şeyler mi? Kontrol sağladık mı? Duruma dışardan bakalım; arka planda neler olabilir? Beyin jimnastiğine devam • Gıda güvenliği için kalite belgelerini artık firmaların % 90 ında görmek mümkün. Fakat çoğu firma sadece iş alabilmek için bu belgeleri sağlıyor. Bu konuya sadece bir belge gözüyle değil insan sağlığını koruyacak bir sistem gözüyle bakan firmaları ayırt edebilmemiz gerekiyor. Güvenilir gıda üretimi ve sunumu; satın almasından, depolamaya, üretim (hazırlık, pişirme vs) aşamalarına, sonrasında taşıma ve servise kadar gıda zincirinin bozulmadan yürütülmesini gerektiriyor. Belge tek başına bunları yapamaz, uygulamayla olabilir. • Satın alma tarafında; gıda ve onunla temas eden tüm malzemelerin alımı yapılırken tedarikçi firma değerlendirmeleri de aynı kurallar ışığında yapılmalı ve çalışacağımız yemek firmasının bu konuda standartları olmalı. ( tedarikçi kalite belgeleri sorgulanacak, üretim sahası denetimleri belli periyotlarla yapılacak… vs.) Olması gereken bunlarken bir diğer tarafta size A markasını vaat edip, cüzi miktarlarda da depolarında bulundurup reelde B markasını kullanan firmalar var.
• Personel; kalifiye ve eğitimli olması sorunların minimuma indirilmesi için çok önemli. Fakat kalifiye olmasını bir kenara bırakıyorum sigortasız, günübirlik personel çalıştıran birçok firma var. Bunların sağlık raporlarının sorgulanmamış olabileceği ilk aklıma gelen detaylardan. Gerisini sizin hayal gücünüze bırakacağım. Personel kaynaklı hata ve bulaşmalardan da birkaç örnekleme yapalım; * Kişisel hijyen kurallarını uygulamıyor olması. * Üretim esnasında hijyen kurallarına uymaması. * Depolama, ürün dondurma ve çözündürme, pişirme esnasında yapılacak hatalar. Vs daha bir çoklarını ekleyebiliriz tüm bu hatalar sonucunda gıda zehirlenmeleriyle karşılaşmamız tabii ki kaçınılmaz bir son. • Depolama hatası demişken ondan da kısaca bahsedersek; Firmanın altyapısı gereği depolama alanı yeterli olmayabilir veya tamamen uygunsuz olabilir. Eğer uygun koşullarda ;(sıcaklık, nem vs) depolama yapamıyorsak zaten bozulma kaçınılmaz olur. Yetersiz depolama alanında ise; Gerekli depo düzeni sağlanamayacağından ; ( pişmiş ve çiğ ürün arı depolanacak, açılan ürün streçlenecek, sıralamada en temiz ürün en üstte kirli ürün en altta olacak, sebzeler ve et ürünleri aynı soğuk depoda olmayacak, kimyasallar gıda yanında bulunmayacak… vs.) bu durumda da çapraz bulaşma riski ortaya çıkacak. • Üretim Sonrasında ise servise sunulacak duruma gelen yiyecekler, uygun koşullarda ve kaplarda taşınarak soğuk zincir bozulmadan müşteriye sunumu gerçekleştirilmiş olmalı.
Siz de ziyaretlerinizde tüm bu konulara dikkat edebilirsiniz. Ve düzgün bir işletmede üretim ve onu etkileyen tüm birimler; hem kendi bünyelerinde belli periyotlarla iç denetimler, hem de bağımsız dış denetimlerle denetleniyor olmalı ki bir aksama varsa bulunup önlem alınabilsin. Baştan sona herhangi bir aşamada meydana gelebilecek ve fark edilmeyen hatalar Zincirleme kazaya sebep olabilir Evet, sevgili dinleyicim tekrar sizdeyim. Umarım sorunuza biraz olsun açıklama getirebilmişimdir, Tabi bu konuyla alakalı her ayrıntıyı detaylandırmak istersek günlerce konuşmamız gerekir. Sizin müşteri olarak seçim yaparken gözlemleyebileceğiniz birkaç noktaya değinerek kısaca anlatmaya çalıştım. Sizin de bilinçli bir müşteri olarak tüm bunları sorguluyor olmanız gerekecek. Bu son cümleyi ne yazık ki üzülerek söylüyorum. Keşke her şey kusursuz olabilseydi… * Devlet tarafından yapılan denetimler etkili ve sonuç odaklı olabilseydi. * Sertifikasyon ve belgelendirme firmalarının tamamı güvenilir olabilseydi. Firmanın belgesi varsa kesinlikle güvenilir gıda üretiyordur diyebilseydik. * Her firma eğitimli ve kalifiye personel çalıştırsaydı… vs Bizler de en uygun fiyatı veren firmayı seçerken hepsinin eşit şartlarda üretim sağladığını düşünebilseydik. Bize biraz güven verebilselerdi... Sevgiyle kalın
Kasım 2018
35
Köşe Yazısı / Hukuk
Gülden TÜRKYAMAN
Avukat
gulden@turkyaman.com
Ücrete fazla mesai ücretinin dahil olduğu İş Sözleşmeleri
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla
2018/15931 sayılı kararında da; “ İş sözleşmelerinde fazla
yükümlüdür. İşçi imzasını taşıyan bordrolar sahteliği ispat
çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kural-
edilinceye kadar kesin delil niteliğinde olup, imzalı bordroda
lara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle
görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. “Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil
sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir.” Denmekle aylık ücret içine dahil edilen fazla mesai ücretinin 270 saatle sınırlı olacağı kabul edilmiştir.
niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıt-
Ancak, fazla mesai ücretinin, Sözleşmede yazılı ücrete da-
lanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca
hil olabilmesi için, öncelikle işçi ile işveren arasında imzalı
gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı
Sözleşmede belirtilen ücretin asgari ücret olmaması gerek-
vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen
mektedir.
yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup
E. 2013/7967 K. 2015/1437 sayılı kararı;”davacının son ücreti
olmadığı araştırılmalıdır.
Mahkemece aylık brüt 2040 TL. kabul edilmiş olup, bu ücret
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki
T.C.YARGITAY
9.
HUKUK
DAİRESİ’nin
aynı tarihteki asgari brüt ücretin yaklaşık 2,4 katı olduğundan, iş akdinin yıllık 270 saate kadar olan fazla mesainin ücrete dahil olması yönündeki hükmünün uygulanmasına engel bir durum yoktur. “ şeklindedir.
ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden
Yukarıda da belirtildiği üzere; fazla mesai ücretinin ücrete
daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir.
dahil olması ve ücretin de asgari ücretin üzerinde olması
Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda,
kaydıyla dahi; sözleşmeyle belirlenen, ücrete dahil olan
işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı
fazla mesai süresinin yıllık 270 saatle sınırlı olduğu kabul edil-
belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı
mektedir. Dolayısı ile işçinin fazla mesai süresinin bu sürenin
halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay
üzerinde olması halinde, yıllık 270 saate kadar fazla me-
değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla
sai ücreti mahsup edilmek suretiyle fark fazla mesai ücreti
yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması,
talep hakkı doğacaktır. Nitekim, buna ilişkin T.C. YARGI-
ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille
TAY 9. HUKUK DAİRESİ’nin 12.5.2016 tarih, E. 2015/2011
ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.” 1
K. 2016/12040 sayılı kararı; “İş akdi altındaki imza davacı
Yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca; Fazla çalışmaların aylık ücret içinde ödendiğinin öngörülmesi ve buna uygun ödeme yapılması halinde, yıllık 270 saatlik fazla çalışma süresinin ispatlanan fazla çalışmalardan indirilmesi gerekmektedir. Nitekim, T.C.Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin E. 2015/21259K.
tarafa sorularak, imzanın davacıya ait olması halinde, yıllık 270 saat, haftalık bazda yapılacak hesaplamada haftalık 5,2 saat fazla mesainin hesaplanan fazla mesai süresinden mahsup edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi hatalıdır.” şeklindedir.
1 T.C. YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ, T. 17.9.2018, E. 2015/35159, K. 2018/18942
36
Kasım 2018
G
E
T EN F RE LU
Sağlıklı
doğal ürünler... 0232 472 00 60 info@minakimya.com www.minaglutensiz.com
Kasım 2018
37
Vitamin ve mineral içeriği yüksek gıdalar ile hastalıklara savaş açın Bağışıklık sistemi vücudu mikroplara, bakterilere ve virüslere karşı koruyan en önemli savunma sistemidir. Hastalıklara yakalanmamak ya da daha az hasarla atlatmak için sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, yeterli uyku ve stresten uzak durabilmek çok önemli. Günümüzde değişen iklim koşulları ve zor yaşam şartları nedeniyle bağışıklık sistemini güçlü tutmak da oldukça zorlaşıyor. Ancak yaşam kalitesini artırmak için, tüketilen gıdalara dikkat etmek şart. Sofra/Compass Group Türkiye Ülke Diyetisyeni Emel Terzioğlu Arslan, mevsim geçişlerinde vücut direncinin güçlendirmek için sağlıklı bir yaşam tarzının yanında dikkatli beslenmenin de önemine dikkat çekiyor.
Antioksidan içeren sebze ve meyve tüketimi çok önemli Bağışıklık sistemini güçlendiren besinlerin sahip olması gereken en önemli özellik antioksidan kapasitenin yüksek olmasıdır. Antioksidan içeriği yüksek olan besinlerin başında meyve ve sebzeler geliyor. Bu dönemde beslenmenizde özellikle elma, armut, nar, portakal, mandalina, kivi gibi meyveler ile ıspanak, karnabahar, brokoli, pazı, roka, maydonoz, soğan, sarımsak, kereviz gibi sebzelere mutlaka yer verin.
Bol bol C vitamini alınmalı Nar, mandalina, portakal, kivi gibi meyveler ve maydonoz, brokoli, roka gibi sebzeler antioksidan özelliği olan C vitaminini bol miktarda içerir. Bu sayede bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı direncimizi artırır.
Doğal antibiyotik soğan ve sarımsak Yüzyıllardır soğan ve sarımsağın ünü devam ediyor. Hem çok iyi bir antioksidan hem de mükemmel bir antibiyotik olarak vücudu enfeksiyonlara karşı koruyorlar.
38
Kasım 2018
Probiyotik olmazsa olmaz Bilim insanları yıllar sonra bağırsağın ikinci beyin olduğunu ilan ettiler. Bağışıklık sistemini direk ilgilendiren organın bağırsak olduğu ortada. Dolayısıyla vücut direncini arttırmak adına bol bol probiyotik içeren gıdalar tüketilmesi gerekiyor. Kefir ve yoğurt bunların başında geliyor. İçerdikleri dost bakteriler sayesinde bağırsak sağlığını koruyarak bağışıklık sistemini güçlendiriyorlar.
Vitamin ve mineral deposu zencefil ve zerdeçal Zencefil ve zerdeçal kış aylarının vazgeçilmezleri olarak beslenmemizde mutlaka yer almalı. Zencefil B3, B6 vitaminleri, demir, kalsiyum, fosfor, potasyum, magnezyum gibi zengin vitamin ve mineral içeriği sayesinde birçok hastalığa iyi geliyor ve bağışıklığı güçlendiriyor. Zerdeçal da bol miktarda A ve E vitamininin yanında demir, manganez, potasyum, bakır, B6 vitamini gibi vitamin ve mineraller açısından oldukça zengin. Bu sayede serbest radikallerin oluşmasını engelleyerek, vücut direncinin düşmesini önlüyor.
Yulafı sık tüketmeli Olmazsa olmazlardan biri de yulaf. Yulaf, içerdiği beta-glukan sayesinde antimikrobiyal ve antioksidan özellik gösterir. Beta-glukan bağışıklığı güçlendirir ve yara iyileşmesini hızlandırır.
Su içmeyi ihmal etmeyin Son olarak unutmamamız gereken bir nokta, su tüketimi. Kuru ve soğuk havalar vücuttan su kaybına neden olabiliyor. Ayrıca kış aylarında su içme isteğimiz de azalabilir. Bu nedenle su içmeye özen göstermeli ve günde en az 8-10 bardak su tüketilmeli.
Güncel haber
Türkiye’de 3,5 milyon çalışanı, on binlerce kurumsal şirket, restoran ve marketi etkileyecek yeni yasal düzenlemeler Kasım ayının sonuna doğru hayata geçerken, lider yeni nesil finansal teknoloji ve hizmet şirketi Multinet Up, sektörün yeni dönemine tam olarak hazır. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın, Perakende Ticarette Uygulanacak İlke ve Kurallar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 22 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardından uygulanması için tanınan 6 aylık süre 22 Kasım’da doldu. Yeni yönetmelikle gelecek değişiklikleri kendi bünyesinde tam adaptasyonla hayata geçiren Multinet Up, iskontoların devre dışı kalması ve komisyon oranlarının azalmasıyla sektöre yön verecek önemli unsurları inceledi. Saygın araştırma şirketlerinden İpsos’un 2018 yılında yaptığı araştırmaya göre, yemek kartı uygulaması seçiminde en önemli faktörlerin sırasıyla vergi avantajı, iskonto sağlanması ve çok sayıda restoranda kullanılabilmesi olduğu görülüyor. Ayrıca araştırmaya göre, yemek kartı sektöründe en yüksek tavsiye oranına sahip firma Multinet Up olarak öne çıkıyor. Bu başarıda, Multinet Up’ın Türkiye’de en fazla kampanyalı noktaya sahip olması, en fazla kart kullanılan üye iş yerine sahip olması, dijital uygulamaları ve çok kazandıran “TATLIPARA” sadakat programının etkili olduğu söylenebilir.
Yemek kartları sektöründe 3,5 milyon çalışanı etkileyen düzenleme hayata geçiyor
Sektörde yeni dönemi değerlendiren Multinet Up CEO ’su Demirhan Şener, yemek kartı şirketi tercihlerinin de yeni yönetmelikle değişeceğini ve bu süreçte öne çıkardıkları faydalar ve kolaylıklarla farklılaşmayı başardıklarını belirtti. Konu hakkında görüşlerini paylaşan Şener, “Araştırmalara göre, sektörde yemek kartı tercihi vergi avantajı, iskonto sağlanması ve çok sayıda restoranda kullanılabilir olmasına göre belirleniyor. Yeni yönetmelikle beraber iskonto devre dışı kalmış oluyor. Bu durumda, en önemli tercih sebebi yemek kartı şirketinin anlaşmalı restoran sayısı ve kampanyalı olduğu nokta sayısı olacak. 21.000 kurumsal müşterimiz, 2 milyon kart kullanıcımız ve 40.000 üye işyerimiz ile, Türkiye’nin lider yemek kartı şirketi olmanın bu yeni dönemde konumumuzu daha da güçlendireceğine inanıyoruz. Ayrıca Multinet Up olarak, müşterilerimize yüzde 100 vergi avantajı sunmaya devam ediyoruz. Yemek kartı üzerinden çalışanlara sağlanan yemek ödeneği ile şirketler tüm vergi kalemlerinden muaf olarak yıllık kişi başı en az 4 bin TL tasarruf sağlayabiliyor. Bu da yemek giderlerinde yüzde 50'ye yakın avantaj anlamına geliyor” dedi.
Kasım 2018
39
Meyve Suyu
Meyve suyunda Meyve oranı azaltılamaz Meyve suyunda meyve oranı düşürüldü mü? Meyve suyu ve nektar arasındaki fark nedir, meyveli içecek ne anlama gelir? Prof. Dr. Aziz Ekşi, tüketicilerin kafasını meşgul eden soruları yanıtlıyor.
Meyve Suyunda Meyve Oranı Azaltılamaz Türkiye’de halk arasında meyve suyu ve benzeri içeceklerin tümüne meyve suyu denildiğini belirten Prof. Dr. Aziz Ekşi, “Meyve suyu endüstrisi, bu konuda yaygın bilgilendirme için uzun yıllardır gayret gösteriyor. Meyveden üretilen bir içeceğe Meyve Suyu denilebilmesi için yasal gereklilikler, Türk Gıda Kodeksi’nde net olarak düzenlenmiştir. Meyve suyunda meyve oranı yüzde 100’dür ve bu oran hiçbir şekilde azaltılamaz. Meyve oranı yüzde 100’ün altındaki bir ürün, meyve suyu olarak satışa sunulamaz, yasaktır” dedi.
Meyve suyu nedir, Nektar nedir, Meyveli içecek hangi anlama gelir Türk Gıda Kodeksi’nde yasal olarak tanımlanmış 4 kategori olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Aziz Ekşi, “Bunlar meyve suyu, meyve nektarı, meyveli içecek ve meyve aromalı içecektir. Meyve suyu yüzde 100 meyve içerir ve bu ürün için ‘Yüzde 100 Meyve Suyu’ ifadesi kullanımına yasal olarak izin verilir. Meyve nektarları, yüzde 25 ila 99 arası meyve içerir. Nektarlara yasal olarak izin verilen ölçüde su, bazı meyvelerin kendisinde de bulunan sitrik asit ve şeker ilave edilebilir. Meyve suyu ve meyve nektarının ortak yanı; raf ömrünün koruyucu madde ile değil pastörizasyon ile sağlanmasıdır. Meyve oranı açısından meyve suyu ‘meyveye en yakın’, nektar da ‘meyve suyuna en yakın’ içecektir. Meyve oranı, meyve nektarına göre daha düşük olan iki içecek tipi ise, meyveli içecek ve aromalı içecek olarak adlandırılır. Meyveli içecekte meyve oranının minimum yüzde 10 olması gerekir” şeklinde konuştu.
Meyve suyu beslenmeye yarar sağlar; etikete dikkat edelim
Tüketicilerin, satın aldıkları ürünün çeşidine ve meyve oranına dikkat etmesinin önemine dikkat çeken Aziz Ekşi, “Ürünün türü gibi, içerdiği meyve oranının da etikete yazılması gıda kodeksince zorunlu tutulmaktadır. Yüzde 100 meyve suları, beslenmeye yarar sağlar. Bu özellik, meyve oranı ile doğrudan bağlantılıdır, zira 40
Kasım 2018
meyvelerin içerdiği mineral, vitamin gibi diğer yararlı maddeler, ancak meyve oranı ölçüsünde içeceğe yansır” şeklinde konuştu. Günümüzde gıda ürünlerinin sadece besleyici özellikleri için değil, lezzet ve eğlence amaçlı da tüketilebildiğini söyleyen Aziz Ekşi, “Meyveli içecekler de, Türk Gıda Kodeksi’ne yani yasalara uygun şekilde üretilen ürünlerdir. Bu ürünler uzun zamandır üretilir ve içerdikleri meyve miktarı da bellidir. Daha az meyve içerdikleri için daha düşük maliyetliler. Son dönemde, nektarların ÖTV kapsamına alınması gibi nedenlerle, tüketici talebinde ve buna bağlı olarak bazı markaların arzında bu tür içeceklere doğru bir kayma oldu. Ancak, daha besleyici özelliklere sahip ürün isteniyorsa, eğer içecek meyveye yakın olsun istiyorsak, öncelikle meyve suyunu veya meyve nektarını tercih etmeliyiz. Bu ayrımı görebileceğimiz en güvenli kaynak da ürün etiketidir. Meyve oranının yalnız besin değerine değil, içeceğin tadına da yansıdığını da görüyoruz.” dedi.
Ambalaj ve etiket yazılarını okuyun
Meyve suyu ambalajlarının üzerinde ve etiketlerinde, besin değerlerinden tüketimde dikkat edilecek hususlara pek çok yararlı bilgi yer aldığına dikkat çeken Prof. Dr. Aziz Ekşi, “Ürünle ilgili kafamızı meşgul eden pek çok sorunun yanıtı, kolay anlaşılır bir dille ambalajlarda ve etiketlerde yer alıyor. Bunları okumak, meyve suyunu iç rahatlığı ve keyifle tüketilmesini sağlayacaktır” dedi.
Hem insana hem de tarıma yarar
Meyve suyu endüstrisinin ve özellikle de meyve suyu ürünlerinin, meyvelerin sıvı gıda halinde zaman ve mekandan bağımsız şekilde tüketilmesini sağladığını belirten Prof. Dr. Aziz Ekşi, “Bu endüstri sayesinde, batı illerinde yetişen bir kış meyvesi, meyve suyu olup, yaz vakti doğuda sıvı gıda olarak tüketilebiliyor. Bu sayede tarım üreticisi de ürünlerini zaman baskısı olmadan değerlendirebiliyor. Meyve suyu endüstrisinin katma değeri de buradan kaynaklanıyor” dedi. Türkiye meyve suyu endüstrisi, ülkemizin yıllık 20 milyon tonluk meyve üretiminin, 1 milyon tonluk kısmının işlenmesini sağlıyor. Meyve türüne göre, dört kata dek katma değer sağlayabilen meyve suyu endüstrisi, yaklaşık bir milyon tarım işçisinin de istihdam kapısını oluşturuyor.
Perkende
TPF Başkanı Mustafa Altunbilek
"KDV indiriminden marketler mahrum bırakılmamalı” Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı Mustafa Altunbilek; Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın açıkladığı vergi indirimlerinin ekonomiyi atağa kaldıracağını söyleyerek; "Marketler de bu indirimden mahrum bırakılmamalı." dedi.
Türkiye'nin istihdamda en büyük üçüncü sektörü olan perakende, istikrarlı büyümesini sürdürmek ve tüketicilerin daha uygun fiyata alışveriş yapabilmeleri için KDV indirimini gündeme aldı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın açıkladığı vergi indirimlerini büyük bir memnuniyetle karşıladıklarını belirten TPF Başkanı Mustafa Altunbilek; "Yerel zincir marketler olarak konut, otomotiv, mobilya ve beyaz eşya sektörlerini canlandıracak vergi indirimlerinin, iç talebi ve istihdamı artıracağını düşünüyoruz. Perakendeciler olarak, bu indirimlerin market reyonlarına da uğraması için hükümetimizden destek bekliyoruz" dedi. Ekonomiyi atağa kaldıracak vergi indirimlerinin marketlerde de uygulanmasıyla tüketicilerin sepetlerini daha uygun fiyata dolduracağını vurgulayan Altunbilek; “Toptanda olduğu gibi yerel zincir marketlerimizde de manav, kırmızı et, bakliyat, unlu mamuller, zeytin ve zeytinyağı ürünlerinde KDV’nin yüzde 8’den yüzde 1’e düşürülmesi tüketiciye yarar. Bu ürünler tüketicilerin en çok ihtiyaç duyduğu, geri dönüşümün en hızlı alınacağı ürünler” açıklamasını yaptı.
“Vatandaşımıza daha uygun fiyatlı ürün satmak istiyoruz"
Yerel perakendenin agresif bir büyüme beklentisinde olmadan, istikrara dayalı bir şekilde çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Altunbilek, şu bilgileri verdi: “Yerel zincirler olarak vatandaşımıza daha uygun fiyatlı ürün satmak istiyoruz. KDV indirimi ile kayıt dışılık, haksız rekabet gibi önemli konuların önüne geçilirken, tüketiciler Türkiye genelinde daha ucuza alışveriş yapabilecek. Devletimizin sağlayacağı destek, yapacağı düzenleme ile vatandaşımız marketlerimizden yüzde 7 daha ucuza ürün alabilecek. Minimum kârlarla tüketicilerimizi memnun etmemiz, rekabet ederek gücü kendimizde bulmamız gerekiyor. Yüzde 8 yerine yüzde 1 KDV tüketicide alım gücünü artıracak. Bizlere rekabet gücü kazandıracak. Eylül ayında uygulamaya başladığımız 'Yerli Üretim, Yerel Marketten Alınır' kampanyamız kapsamında Türkiye genelindeki 4 bine yakın marketimizde yerli ürünleri raflarımızda önceliklendiriyoruz. KDV indirimi yerli üreticilerin de desteklenmesini, nefes almasını, istihdama daha fazla katkı yaratmalarını sağlayacak.”dedi
Kasım 2018
41
İş Dünyası
İş dünyasının temsilcileri, ‘Business Weekend’ etkinliğinde buluştu
İş dünyasından konkordato tepkisi
Konkordato isteyen firma sayısı her geçen gün artarken iş dünyasından gelen tepkiler de yükseliyor. İş insanları, k onkordato uygulamasını suiistimal edildiğini ve bu nedenle uygulamanın yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirtirken; mobilya sektörü temsilcileri kalifiye elemanda yaşanan ciddi açık yüzünden “Arkadaşını getir işçi yap, altın kazan” kampanyası başlattıklarını açıkladı. İş dünyasının önde gelen isimleri Havva Kızılırmak İletişim ajansı tarafından, ilki TÜGİK ev sahipliğinde İstanbul’da düzenlenen “Business Weekend’’de bir araya geldi. Seramikten mobilyaya, mücevherden tekstile kadar birçok sektörden iş insanları arasındaki iletişimi artırmak ve ekonomideki son gelişmeleri değerlendirmek amacıyla düzenlenen buluşmaya son dönemde alınan konkordato kararları damga vurdu.
Türkiye’nin tanınmış iş insanları, LE Meridien İstanbul Etiler’de gerçekleştirilen “Business Weekend”de bir araya geldi. Havva Kızılırmak İletişim Ajansı tarafından düzenlenen, ilki TÜGİK ev sahipliğinde gerçekleştirilen buluşmaya TÜGİK (Türkiye Genç İş İnsanları Konfederasyonu) Genel Başkanı ve NG Kütahya Seramik Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral’ın yanı sıra; Güneydoğu Un Sanayicileri Derneği Başkanı Erhan Özmen, Doğtaş Mobilya YK Başkanı Davut Doğan, Zen Pırlanta YK Başkanı Emil Güzeliş, Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı ve Terteks YK Başkanı Sinan Öncel, Canpark Yatırım Holding Başkanı Cem Gür, İHK Holding YK Başkanı İbrahim Halil Korkmaz, Ateşsönmez Kimya YK Başkanı ve TÜGİK YK Üyesi Engin Ateşsönmez ile Aksen Hukuk Bürosu Kurucusu Av. Hüdaverdi Aksen katıldı.. 42
Kasım 2018
TÜGİK Genel Başkanı Erkan Güral:
‘Konkordato üzerine kitap bile yazıyorlar” Business Weekend buluşmasının ana gündem maddesi, şirketlerin iflastan korunmak için başvurduğu ve son üç aydır hız kazanan konkordato ilanları oldu. Düzenlemenin iyi niyetle çıkarıldığını ancak bazı şirketlerin aynı anlayışla yaklaşmadığını belirten TÜGİK Genel Başkanı Erkan Güral ‘’2016’da Google’da konkordato kelimesi 66 bin kez aranmış. 2017 de 100 bin, 2018'de 370 bin kez arama yapılmış. Konkordato üzerine kitap bile yazıyorlar artık. Yeni düzenlemenin makamlar tarafından gündeme alınması sevindirici’’ diye konuştu.
GUSAD Başkanı Erhan Özmen:
‘’Uygulama suistimal edilir oldu’’ Güneydoğu Un Sanayicileri Derneği Başkanı Erhan Özmen, konkordato uygulamasının suiistimal edildiğini ifade ederek, bu kararı alan firmalara uyarıda bulundu: ‘’İş insanları 1 ay sonra, 5 ay sonra, 1 yıl sonra karşısına ne çıkacağının yeteri kadar farkında değil. Ben asla böyle bir yola girmem. Üretim ve verimliliği arttırmak yerine böyle kolay bir yolu seçmek. Bu bizim biraz toplumsal zafiyetimiz. Biz hep kolay yoldan zengin olmak, kolay yoldan lükse ulaşmak, kolay yoldan, altını doldurmadan her şeyi çok keyifli yaşamak isteriz. Sen böyle bir kararla itibarını kaybediyorsun. Tüm varlığını, benliğini bırakıp çıkıyorsun. İyi niyet için kurulan bir sistem tamamen suistimal edilir hale gelmiş.’’
Aksen Hukuk Bürosu Kurucusu Av. Hüdaverdi Aksen, Türkiye ’de ticari kuralların çok iyi uygulanması ve takip edilmesi gerektiğini vurguladı.
Doğtaş Mobilya YK Başkanı Davut Doğan:
BMD Başkanı Sinan Öncel:
Sektöründe yaşanan sıkıntılara değinen Doğtaş Mobilya YK Başkanı Davut Doğan “altın”la kalifiye eleman aradıklarını açıkladı: Doğan, ‘’Mobilya sektöründe rekabet büyük. 35 bin üretici var. İşsizlik olmasına rağmen ciddi kalifiye eleman açığı yaşıyoruz.Çanakkale’de alışveriş merkezinde stand açıp kampanya yaptık,‘arkadaşını getir işçi yap altın kazan’ diye. Bu konuda sıkıntımız büyük.’’
“25 dolara sweatshirt satıyoruz” Business Weekend’e katılan Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı ve Terteks YK Başkanı Sinan Öncel ise ekonominin ahlaki kurallara uyan “iyi iş insanları”sayesinde ileriye tanışabildiğinin altını çizdi. Türkiye’nin son yıllardaki markalaşma başarısının gurur verici olduğunu ifade eden Öncel ‘ ’Kosova'ya Sırbistan'a, Marakeş'e gidiyorsunuz. Bir bakıyorsunuz LCW, Koton, Defacto gibi Türk markaları çok ciddi popüler. Oranın Damat’ı, Armani’si olmuş. Bunun hazzı parayla ölçülemez. Markalı ürün ihracatı giderek artıyor. Kilogram fiyatı normal markalara üretim yapan üreticilerle kıyaslanınca 3-4 katına çıkmış vaziyette. 5 dolara sweatshirt satmak yerine 25 dolara satıyorsunuz. Bu çok önemli birşey’ diye konuştu.
“Arkadaşını işçi yap, altın kazan”
İHK Holding YK Başkanı İbrahim Halil Korkmaz: “Türkiye’ye çok turist gelmesi önemli” “Nitelikli turist mi, nicelikli turist mi” tartışması hatırlatan İHK Holding YK Başkanı İbrahim Halil Korkmaz ise “2019 senesinin de turizm sektörü açısından çok iyi geçmesini bekliyoruz. Rakamları daha da yukarılara taşıyabilmek için uğraşıyoruz. Öncelikle Türkiye’ye çok sayıda turistin gelmesi önemli. Ardından nitelik, nicelik tartışmasını yapabiliriz“ diye konuştu.
Kasım 2018
43
Araştırma
Çöpte Kaybolan Servet TSKB Ekonomik Araştırmalar tarafından hazırlanan, ‘TSKB Bakış’ isimli rapor serisi “Atıkta Değer Var” başlıklı raporla devam ediyor. Türkiye’de sadece yerleşim birimlerinde bir yılda geri dönüştürülmeyen atık tutarının 1,5 milyar TL ’nin üzerinde olduğu belirtilen raporda, ulusal ve küresel çapta geri dönüşümün çevresel ve sosyal kazanımlarıyla ekonomik boyutunun önemine dikkat çekiliyor. Dilara Ay Erişen tarafından hazırlanan raporda, mevcut durum ortaya konulurken, tüm kesimlerin alması gereken önlemlere yer veriliyor. TSKB Ekonomik Araştırmalar, yeni çalışmasında milyarlarca liraya ulaşan atık ekonomisine odaklanıyor. “Atıkta Değer Var” başlıklı rapor, Türkiye’de sadece yerleşim birimlerinde bir yılda geri dönüştürülmeyen atık tutarının 1.5 milyar TL’nin üzerinde olmasına dikkat çekiyor. Ulusal ve uluslararası alanda geri dönüşümün çevresel ve sosyal kazanımlarının yanı sıra ekonomik boyutlarının da her geçen gün önem kazandığına işaret eden raporda, kamu, özel sektör ve bireyler bazında yapılabilecekler anlatılıyor. Bilim insanlarının, plastik tüketiminde herhangi bir değişiklik olmaması halinde 2050 yılı itibarıyla okyanuslarda balıktan daha fazla plastik olacağı öngörüsünde bulunduklarına dikkat çekiliyor. Dünya nüfusunun yüzde 16’sını oluşturan gelişmiş ülkelerin, toplam çöp miktarının yüzde 34’ünü ürettiği ifade edilen raporda, Dünya Bankası’nın yüzyılın ortası itibarıyla Avrupa ve Kuzey Amerikalıların günümüzden yüzde 25 fazla atık üreteceği tahminine de yer veriliyor. Aynı zaman diliminde Doğu Asya ’daki atık üretiminde %50, Güney Asya’da %100, Sahraaltı Afrika ’da ise % 200 artış öngörülüyor. Raporda, yüzyılın ortalarında yıllık toplam küresel atığın 3,4 milyar tona yaklaşmasının beklendiği ifade ediliyor.
Türkiye geri dönüşüm konusunda henüz yolun başında 2015 itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 6,3 milyar ton plastik atığın yalnızca % 9’u geri dönüştürülürken, % 12 ’si yakılarak, %79’u çöp depolama sahalarında veya doğada biriktirilerek bertaraf edilmiş durumda. TÜDAM’ın Ağustos 2016’ da yayınladığı, “Geri Dönüşüm Sektörü Teşvik Raporu” na göre Türkiye’ de yalnızca yerleşim birimlerinde yılda yaklaşık 6 milyon ton geri dönüştürülebilir atık oluşuyor. Ekonomik değeri 1.5 milyar TL olan yaklaşık 5 milyon ton çöp ise toprağa gömülüyor. Öte yandan, Türkiye’de geri dönüştürülebilir atıkların toplanması ve gömülmesi için kamu kaynaklarından ek olarak yılda 750 milyon lira aktarılıyor.
Türkiye 2023 yılında atıkların yüzde 35’ini geri kazanmayı hedefliyor
44
Kasım 2018
Atığın ekonomik, ekolojik ve sosyal maliyeti düşünüldüğünde, ekonomileri ‘döngüsel’ hale getirmenin, atık miktarını azaltmanın ve yeniden kullanımını teşvik etmenin önemli bir ihtiyaç olduğunun altı çizilen raporda, bu konuda Türkiye’nin 2023 yılına ilişkin hedeflerine yer veriliyor. Türkiye’nin 2023 yılında oluşan atığın yüzde 35’ini geri kazanım, yüzde 65’ini düzenli depolama yönetimiyle bertaraf etme hedefinin bulunduğunu hatırlatan Dilara Ay Erişen, şu bilgiyi paylaşıyor: “Tabloyu bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, işlevsel bir atık yönetiminden önce kaynakların etkin kullanımı için malzemelerin ekonomik ve çevresel açıdan sürdürülebilir olacağı bir sistem yaratmanın önemli olduğunu görüyoruz. Bunun için kamu kesimi, özel sektör, hane halkları başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin geri dönüşüm konusunda üzerine düşeni yapması elzem görünüyor. Çevresel ve sosyal kazanımların yanı sıra atıkların geri kazanımının ekonomik boyutu gün geçtikçe daha da önem kazanıyor. Mevcut kaynakların kullanımı ve geri kazanımı, atık üretiminin azaltılarak yeniden kullanılabilecek çok sayıda maddenin geri dönüşümü, kaynak israfının önlenmesi ve maliyetlerin aşağıya çekilmesi, ülkeleri bir adım öne taşıyacak gibi görünüyor.”
Atık miktarını azaltmak için neler yapılmalı? “Atık miktarını azalt, yeniden kullan ve geri dönüştür” prensibinin tüm sektörlerde uygulanabilir olduğu savunulan raporda, firmaların geri dönüşümün odağındaki bazı konular dâhil olmak üzere fark yaratmak konusunda çeşitli önlemler alabileceği vurgulanıyor. Bu alanda, şirketlerin geri dönüşüm konusunda odağına alabileceği konular ise şöyle listeleniyor: • Ambalajların geri dönüşüm ve döngüsellik düşünülerek tasarlanması, • Ürünlerin de geri dönüşüme uygun şekilde tasarlanması, • Alımların yerel (mikro) tedarikçilerden yapılması, • Tedarikçi seçiminde sürdürülebilirliğe dikkat edilmesi, • Enerji, su kullanımı ve emisyon azaltımına odaklanılması, • Atık yönetiminin merkezileştirilmesi ve optimizasyonu, • Çevre dostu bertaraf uygulamalarının desteklenmesi, • Malzemelerin geri dönüştürülmesi, • Malzemelerin yeniden kullanılması, Tüm iş, üretim ve tüketim süreçlerinin sürdürülebilirlik kapsamında düzenlenmesinin önemine dikkat çekilen raporda, bu durumun şirketlere olduğu kadar ekonomiye ve doğaya da önemli kazanımlar sağlayacağı ifade ediliyor.
Yeme Bozukluklarında Tedaviye Geç Kalmayın En belirgin yeme bozuklukları olan Anoreksiya Nervoza ve Bulimia Nervoza nedir? İstanbul Okan Üniversitesi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Hakan Atalay, yeme bozukluklarını ve psikolojik sebeplerini açıkladı. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Beden Kitle İndeksi (BKİ) 17 kg / m2’nin altı anlamlı ölçüde “düşük ağırlıklı” kabul edilir.
Kendinize Beden Ağırlığınıza Göre Değer Vermeyin! Anoreksiya Nervoza’nın esas özelliği, kişinin enerji alımını yaşına, cinsiyetine, gelişim dönemindeki ihtiyaçlarına uymayacak şekilde kısıtlaması ve sonuçta kilo kaybetmesi ve beden ağırlığının normalin altına düşmesidir. Ayrıca, kişinin beden ağırlığını ve biçimini algılaması da bozuktur. Bazıları tüm bedenini şişman olarak görürken bazıları da zayıf olduğunun farkında olmakla birlikte bedeninin (kalça, karın, gibi bazı kısımlarını) “şişman/yağlı” görebilir. Kendisine yanlış beden algısına göre değer verir ya da vermez ve zayıf olduğunu kabul etmez.
Kişi Ayna Karşısından Ayrılmaz Kişi sık sık tartılır, bedeninin bazı kısımlarını ölçer durur ya da ayna karşısından ayrılmaz. Doktora genellikle aile üyeleri tarafından getirilir, çünkü kendisi durumundan şikayet etmez, doktora gelirse bile yememenin ortaya çıkardığı psikolojik ve bedensel sorunlar yüzünden gelir. Beslenme yetersizliğinden kaynaklanan bu sorunlar diş çürümelerinden (adetlerin kesilmesi gibi)
hormonal düzensizliklere, sindirim güçlükleri ve bağırsak hastalıklarına, kansızlığa, böbrek hasarına, hatta beyin küçülmesine kadar uzanabilir. Bu yüzden, psikiyatriden önce kadın doğumculara, gastroenterologlara, endokrinologlara ya da diş hekimlerine gidebilirler. Olguların bir kısmı örneğin, kalp kası erimesine bağlı kalp yetmezliğinden ya da sodyum, potasyum gibi elektrolitlerin dengesizliklerinden dolayı hayatını kaybedebilir. Dolayısıyla, kimi durumlarda yatırılarak tedavi edilmesi gerekir.
Bulimia “Tıkınırcasına Yeme” Ataklarıyla Kendini Gösterir Bulimia Nervoza, sonuçları açısından Anoreksiya ile benzerdir. Sadece davranış biçimleri değişir. Bulimia “tıkınırcasına yeme” ataklarıyla kendini gösterir. Genellikle abur cuburdan oluşan gıdalar hızla ve çoğu kez gizlice tüketilir ve bunun sonucunda kişi pişmanlıkla bu “yükten” kurtulmak için kusar; boşaltım sistemlerini hızlandırmak için ilaçlar kullanır ya da çok fazla egzersiz yapar.
Tedaviye Geç Kalmayın! Tedavide öncelikli olarak bedenin fizyolojik dengesinin kurulması, beslenmenin düzenlenmesi esastır. Aynı zamanda psikofarmakolojik ve psikoterapötik müdahalelere de başlanır. Yatırılması gerekmeyen ve uygun zamanda başlanmış ilaç ve psikoterapiyle izlenen hastalarda hastalığın seyri tedavi görmeyen olgulardan çok daha olumludur ve ölüm nadir görülür.
Kasım 2018
45
Kısa Haberler
Demir Hayat’tan Memorial Sağlık Grubu’na özel sağlık sigortası Türkiye’de sağlık sigortası sektörünün önde gelen şirketlerinden Demir Hayat, Memorial Sağlık Grubu hastaları için özel yeni bir sağlık sigortası ürünü oluşturdu. Demir Hayat Sigorta tarafından hayata geçirilen Ekinoks Plus ürünü, Memorial Bahçelievler Hastanesi’nde düzenlenen etkinlikle acentelere tanıtıldı. Ekinoks Plus’ın yatarak tedavi, yatarak+ayakta tedavi, doğum teminatı gibi ihtiyaca göre ve her bütçeye uygun farklı plan alternatifleri bulunuyor. Üstelik benzer sigorta ürünlerine göre yüzde 30’a kadar avantajlar sağlıyor.
Sağlık Grubu hastanelerinde hem kaliteli hem de özel anlaşmamız sayesinde daha uygun fiyatlı sağlık hizmetlerinden yararlanabilecekler. Demir Hayat olarak müşterilerimize hasta olduklarında akıllı ve farklı ürünlerle verdiğimiz hizmetlerin yanı sıra, onların sağlıklı ve daha iyi yaşamalarına destek veren uygulamalarımız da devam edecek. Ekinoks Plus ürünü alan her müşterimiz Zorlu Center’daki Memorial Wellness Merkezi’nden %20 indirimli olarak faydalanabilecek.”
Memorial Sağlık Grubu’nun tüm merkezlerinde geçerli
Ekinoks Plus ürünümüz ile sigortalılarımız Memorial
Memorial Sağlık Grubu CEO’su Uğur Genç ise, Memorial’ın özel sağlık sigortası kullanıcılarının en çok tercih ettiği hastanelerden biri olduğunu belirterek, “Memorial Sağlık Grubu olarak sektörde 18. yılımızı geride bıraktık. Ülkemizde bir ilk olan bu özel ürün sayesinde hastalarımızın hayatlarını kolaylaştıracağımıza, onların sağlıklı kalmalarına ve kaliteli bir yaşam sürmelerine daha fazla katkıda bulunacağımıza inanıyorum. Bu ürün Memorial Sağlık Grubu’nun tüm hastanelerinde geçerli olacak” şeklinde konuştu.
Antalya’nın büyük projelerinin yalıtım tercihi İzocam oldu
Doğru yalıtım malzemeleri ve doğru uygulamalar, binalarda ısı verimliliği sağlayarak hem doğal kaynakların korunmasına hem de enerjide dışa bağımlı olan ülkemizin ekonomisine katkı sağlıyor. Isı ve ses yalıtımlı, enerji verimliliği yüksek, yangın güvenliği sağlanmış binalar enerji tüketiminin azaltılmasında çok önemli rol oynuyor.
Ekinoks Plus ürününün tanıtım etkinliğinde konuşan Demir Hayat Genel Müdürü Viktor Hodara; “Özel tasarlanan ürünümüzde limitsiz doğum gibi çok önemli ve kapsamlı teminatlara ek olarak, zengin asistans hizmetleri de bulunuyor” dedi. Hodara, şöyle konuştu: “Asistans hizmeti kapsamında sigortalı, ücretsiz VIP check-up, diş paketi ve özellikle tavsiye ettiğimiz online doktor hizmetimizden faydalanabiliyor.
Zeminden çatıya, tesisattan ara bölmelere kadar her uygulama alanı için nitelikli yalıtım malzemeleri üreten İzocam, bir konuta içeriden uygulanabilecek yalıtımdan, sanayi yapılarına, okul ve hastanelere kadar her türlü binanın yalıtım ihtiyacına yanıt veriyor. Türkiye’de ve dünyada yalıtım sektöründe yedi farklı ürünü aynı çatı altında üretebilen tek şirket konumunda olan İzocam; ısı, ses yalıtımı ve yangın güvenliği için Antalya’nın önde gelen projelerinin tercihi oldu.
46
Kasım 2018
İlginç bilgiler
HUAWEI Mate 20 Pro ile çekilmiş İstanbul’un göz alıcı mantarları
İstanbul Belgrad Ormanı’nda gastronomi ve tıp uygulamalarında kullanılan çok değerli mantar türleri, HUAWEI Mate 20 Pro’nun süper makro çekim özelliği ile tüm detaylarıyla karşınızda. İstanbul’un en önemli doğal alanlarından biri olan Belgrad Ormanı, yararlı ve yenilebilir nadide mantarlar haricinde, dünyanın en zehirli mantarı olarak gösterilen Köygöçüren mantarına da doğal ev sahipliği yapıyor. Binlerce farklı mantar türüne ev sahipliği yapan İstanbul Belgrad Ormanı’nda görüntülenen bazı çok değerli mantar türleri, dünyada da ciddi anlamda şöhret sahibi…
Ölümsüzlük Mantarı: Kırmızı Reishi Kırmızı Reishi veya Ganoderma Lucidum mantarının ticari anlamda çok önemli bir değeri var, çünkü bu mantar cinsi Ölümsüzlük Mantarı olarak biliniyor. Asya ülkelerinde özel olarak yetiştirilen mantarın gramı yüzlerce liraya satılıyor.
Japonya’da kilosu 1000 dolar: Matsutake Mantarı Dünyada nadir bulunan Matsutake Mantarı, Türkiye’de tamamen doğal alanında, yetişiyor. Dünyanın en pahalı yiyecekleri arasında gösterilen Matsutake Mantarı, ülkemizde köylüler
Mantarlar hakkında doğru bilinen yanlışlar • Beyaz mantarların zehirli olmadığı inancı yanlış. Birçok zehirli mantar türü beyaz renklere sahip. Özellikle orman zeminindeki ışık oyunları sebebiyle aslında beyaz olmayan, örneğin açık yeşil bir mantarı beyaz zannetmek de olası. • Bir mantar türünü böcek veya hayvanlar yiyebiliyorsa insanların da yemesinde sakınca olmadığı düşüncesi yanlış, çünkü mantarlar her canlıyı farklı etkileyebiliyor. Örneğin çoğu
tarafından kilosu ortalama 20 TL’ye satılıyor. Çeşitli işlemlerden geçerek özel kutularla ihraç edilen mantar, Japonya’da kilogram başına 1.000 Amerikan Doları fiyatlara alıcı bulabiliyor.
Dünyanın en ölümcül mantarı: Köygöçüren Yenmesi sonucunda bir hafta içerisinde insanı öldürebiliyor. Şapkasının üst kısmı zeytin yeşili renginde olan bu mantar türü, İstanbul Belgrad Ormanı’nda özellikle sonbahar aylarında görülüyor.
HUAWEI Mate 20 Pro mantarları nasıl bu kadar detaylı çekiyor? HUAWEI Mate 20 Pro piyasadaki en iyi akıllı telefon kamera sistemine sahip. Ultra geniş açı lens desteğiyle gelen üçlü Leica kamera, kullanıcılara geniş bir perspektiften çekim seçeneği sunuyor. Mate 20 Pro yeni kamera sistemi, objektiften 2,5 cm uzaklığa kadar nesnelerin net görüntülerinin çekilmesine imkan veren makro özelliği ile de bir ilke imza atıyor. Cihazın ultra geniş açılı ve makro desteği sunan lens yapısı, Mate 20 Pro’yu aynı zamanda çok yönlü bir kamera haline getiriyor. zehirli mantar sincap ve böcekleri hiç etkilemezken insanları günler içerisinde öldürebiliyor. • Zehirli mantarlar hemen öldürmeyebilir. Örneğin zamanla böbrek yetmezliğine yol açarak beş ay sonra da yiyen kişiyi öldürebilen mantar cinsleri var. • Zehirli mantarlara dokunmak zarar vermez, mantarın zehri ancak sindirim sistemine karıştıktan sonra etkisini göstermeye başlar.
Kasım 2018
47
Faydalı Bilgiler
DOĞRU ANKASTE KULLANIMI İÇİN ÖNEMLİ İPUÇLARI
Mutfağınızdaki ankastre ürünlerden daha fazla verim almak, daha az enerji tüketmek ve ömürlerini uzatmak istiyorsanız bunları bilmenizde fayda var. Dünyada davlumbaz üretiminde ilk 10, Avrupa’da ise ilk 5 arasında yer alan Silverline’nin Marka Direktörü Dilek Kosova tüketiciye ankastre ocak, fırın ve davlumbazı doğru ve verimli kullanımın ipuçlarını veriyor.
Davlumbaz çalışırken pencere açmayın. Mutfaktaki buharı en etkili biçimde gidermek için davlumbaz pişirme işlemine başladığında açılmalı ve pişirme sonlandıktan birkaç dakika sonra kapatılmalı. Açılan pencere alçak basıncı yok ederek davlumbazın çalışma performansını olumsuz etkileyecektir. En iyi sonucu almak için ocakla aynı genişlikte bir davlumbaz alınmalı. Çekiş kapasitesinin düşmemesi için yağları tutan alüminyum filtrenin 3 haftada bir mutlaka temizlenmeli. Enerji tasarrufu ve en yüksek performans için pişirme yoğunluğuna uygun fan kademesi seçilmeli. Çekiş kapasitesinin düşmemesi ve daha düşük ses seviyesi için baca montajı mümkün olduğunca kısa ve bacada az eğim olacak şekilde yapılmalı. Eğer hava akışı karbon filtre ile sağlanıyorsa, karbon filtre kullanım sıklığına göre yılda 1 veya 2 defa yenisi ile değiştirilmeli. Aksi halde filtreden geçen kokular temizlenmez.
Fırın kullanırken yemek içeriğine uygun doğru pişirme fonksiyonunu kullanın. 48
Kasım 2018
Yemeklerin hazırlanması için çeşitli fonksiyonlar mevcuttur. Alt ısıtma; alttan pişirilmesi gereken yemekler, yemek ısıtmak ve kavanozları sterilize etmek için kullanılır. Üst ısıtma; önceden pişirilmiş yemeklerin ısıtılması, donmuş yiyeceklerin çözülmesi için kullanılabilir. Alt/Üst ısıtma; Klasik pişirme fonksiyonudur, ısı hem alt hem üst ısıtıcıdan gelir. Börek, poğaça gibi hamur işi yiyeceklerin pişirilmesi için tavsiye edilir. Yiyecekler pişerken fırın kapağını sık sık açmak her seferinde soğuk havanın fırın içerisine girmesine, dolayısıyla da enerji kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle pişirme esnasında fırın kapağını mümkün olduğu kadar az açılmalı. Birçok yemek için rezistanslı turbo fan fonksiyonu kullanılabilir. Bu fonksiyon sayesinde ısı yemeğin üzerine homojen şekilde yayılır. Ayrıca bu fonksiyon ile birkaç tepsi yemeği aynı anda pişirilebilir.
Ocak kullanırken soğuk sıvıları camdan uzak tutun. Üründen yüksek verim elde edebilmek için tencere tabanı büyüklüğüne uygun yanıcı göz tercih edilmeli ve kaplar bekin üzerine ortalanmalı. Orta ve küçük çaplı yanıcılar düğmelere yakın, büyük çaplı yanıcılar ise düğmelere en uzak bölüme konumlandırılmıştır. Düğmelerin hasar görmemesi için büyük kaplar düğmeye yakın gözlerde kullanılmamalı. Enerji tasarrufu için tencere altı düz tercih edilmeli ve kapağı kapalı şekilde kullanılmalı.
Gıda Ambalajı
Türk tüketicisi satın alacağı ürünün ambalajına dikkat ediyor
Tetra Pak’ın tüketici alışkanlıklarını araştırdığı Trendipedia 2018 adlı rapor*; Türkiye ve dünyada tüketicilerin yiyecek ve içeceklerle ilgili tercihleri konusunda çarpıcı gerçekleri gözler önüne serdi.
Türk tüketicisi etiket üzerinde nerede ve nasıl üretildiği açıkça belirtilmiş yiyecek ve içecek ambalajlarını da dünyadaki tüketicilere göre daha fazla tercih ediyor. Türkiye’de bu oran yüzde 51 iken dünya çapında yüzde 42’de kalıyor.
Dünya çapında tüketicilerin sağlıklı ürün seçimi, çevre, markaların şeffaflığı, marka deneyimi gibi konulardaki görüşlerinin incelendiği rapora göre Türkiye’deki tüketim tercihleri küresel tercihlerle çok yakın bir tablo çiziyor.
Çevreci ve organik ürünlere ilgi artıyor
Ipsos Global Advisor** araştırma şirketi ile 26 ülkede gerçekleştirilen araştırmaya göre dünyada ve Türkiye’de tüketicilerin yüzde 61’i artık fiziksel ve zihinsel olarak iyi hissetmek için tükettikleri gıdalara daha hassas yaklaşıyor. Ürün içeriğinin sağlık açısından faydalı olduğunu anlamaya yardımcı olan ambalajları tercih edenlerin oranı Türkiye’de yüzde 60 iken; dünya çapında bu oran yüzde 50’nin altına düşüyor.
Ambalajın üzerindeki bilgi, satın alma tercihlerini etkiliyor Türkiye’de her 4 tüketiciden 3’ü günümüzde sayısı hızla artan markalar arasında güvendiği markanın kendisi için artık eskisinden çok daha önemli olduğunu söylüyor. Rakamlar dünya genelinde tüketicilerin yüzde 44’ünün, Türkiye’de ise her iki tüketiciden birinin günümüzde kime ya da hangi markaya güveneceğini bilmekte güçlük çektiğini gösteriyor. Hem dünyada hem Türkiye’de tüketicilerin yüzde 56’sı, üretim ve içerik bilgilerini paketlerinin üzerinde bulabileceği ürünlere daha fazla para ödeyebileceklerini söylüyor.
Türkiye’de çevreye duyarlı ve organik gıdaların tüketimi konusunda da bilincin arttığı gözlemleniyor. Tetra Pak Trend Raporu’na göre Türkiye’de çevre dostu yiyecek ve içecek tercih edenlerin oranı yüzde 46 iken dünya genelinde bu oran yüzde 36’da kalıyor.
Türkler kişiselleştirilmiş ve farklı ürün tercihinde tüm dünyayı geride bırakıyor Markalar tarafından yaygın bir şekilde kullanılan dijital baskı ile özelleştirilmiş ambalajlar, benzersiz ve özel tasarımlar, çeşitlilik tüm dünyada marka takipçilerinde benzersiz bir izlenim bırakıyor. Tetra Pak Trend Raporu’na göre Türk tüketicisi kendini farklı hissetmeyi dünyadaki tüketicilerden daha fazla önemsiyor. Dünya genelinde her 3 kişiden biri farklı olmayı sevdiğini söylerken; Türkiye’de farklı olmak her iki kişiden biri için önem taşıyor. Yiyecek ve içeceklerde kişiselleştirilebilir paketlere daha fazla para ödemeyi kabul eden tüketicilerin oranı da dünya genelinde %38. Türkiye’de bu yüzde 47’ye çıkıyor. *Global Consumer Trends 2017 Euromonitor, Ipsos Global Trends 2017 **Ipsos Global Advisor tarafından yapılan araştırma kapsamında 26 ülkede 20.000’den fazla (16-24 yaş aralığında) tüketici ile görüşüldü.
Kasım 2018
49
Anadolu'ya sadakat treni " DİVRİĞİ" Magma Dergisi Kasım ayında, yayın hayatının 5. Yılını kutluyor. Bu kapsamda “Anadolu’ya Sadakat Treni” adı altında, okuyucuları ile birlikte gezi planlamışlardı. “Ah o trende bizde olsaydık. Divriği’yi birlikte gezseydik!....” dememek için bizde katıldık.
YOLA ÇIKIYORUZ 28 Ekim Cumartesi günü sabah 10.50 “Güney Ekspresi” ile hareket ettik. Katılımcılar için seyahatin ulaşım, konaklama kısmını Tamzara Tur organize ediyordu. Trenin 3. ve 4. vagonlarını bizim için ayırmışlardı. Trenimiz, zamanında oflaya poflaya, tangır tungur hareket etti. Ağır ağır bozkırın içine doğru yol aldık. Yol boyunca Magma Dergisi ile Doğa Derneği, bizlere Anadolu coğrafyası, Türkiye’nin önemli doğa alanları, bozkırın habitatı, hakkında detaylı bilgiler verdiler. Kurumuş otlar, tarlalardaki anızlar, sararmış yapraklar sonbaharın en güzel renklerini sundu. Kızılırmak nehrinin beslediği bitkiler, yeşil renkleriyle sarıp sarmaladı. Penceremden başı dumanlı Erciyes, şahinler, kartallar ile sevimli bir tilki geçti. Anızların arasında kuyruğunu kaldırmış mutlu mutlu koşuyordu. TCDDY’nin çizelgesine göre trenimiz saat 23.17’de Çetinkaya istasyonunda olması gerekiyordu. Yaklaşık iki saat rötarla, gece saat 01.00’de ulaştık. Bir saatlik araç yolculuğundan sonra nihayet Divriği’ye vardık. Kalacağımız yerlerin tercihini önceden yapmıştık. Biz kampçılar Kale, Ulucami manzaralı Taşbaşı Belediye parkında kampımızı kuracaktık. Parkta, otel ile düğünlerin yapıldığı büyük bir kıl çadır vardı. Saat 2.00 ’yi geçmişti. Otelde ki yetkili, kıl çadırda kalabileceğimizi söyleyince balıklama atladık. Hep birlikte mat, uyku tulumları ile çadıra yayıldık. Sabaha kadar deliksiz uyuduk. Bazı arkadaşlar biraz üşümüşler. Sinan, kalkar kalkmaz hemen halkla muhabbete başladı. Kahvaltı yapabileceğimiz yerleri keşfetti. Mis Unlu Mamulleri’ni tercih 50
Kasım 2018
ettik. Yanılmamışız! Su böreği, sıcak peynirli ve sade katmeri, ketesi yanında nefis domatesi, yerel keçi peynirine eşlik eden taze çay nefisti. Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın.
DİVRİĞİ ULU CAMİİ VE DARÜŞŞİFASI Saat 10.00’da Cumhuriyet Meydanında buluştuk. İlk durağımız UNESCO, “Dünya Kültür Mirası” listesinde bulunan Ulu Camii oldu. Aslında camii, darüşşifa ile türbeden oluşan büyük bir külliye. Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengücek Beyliği döneminde 1228 yılında başlanıp 1243 yılında tamamlanmış. Camii, Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah; Darüşşifa ise eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmış. Mimarı ise Baş Mimar Muğis oğlu Ahlatlı Hürrem Şah. Sade bir yapısı olan kompleksin, dört kapısı ile sütunlarında muazzam taş işçiliği ve süslemeleri bulunuyor. Karşıdan baktığınızda motifler simetrik. İncelemeye başladığınızda asimetrik olduğunu, on binlerce motifin tek olduğunu fark ediyorsunuz. Hayretler içinde kalıyorsunuz! Rehberimizin söylediğine göre, Yaradan ile yaratılanların tekliği vurgulanmak istenmiş. Kompleks 2016 yılında restorasyona girmiş. Üzeri çelik konstrüksiyon ile kapatılmış. Sadece dışarıdan görülebiliyor. 2021’de tekrar ziyarete açılacakmış.
DARÜŞŞİFA KAPISI İlk olarak Şifahane Taç Kapısı ile karşılaştık. İç alınlıkta Selçuklu’yu temsil eden yıldız motifleri var. 22 tane beşgen yıldız, eserin banilerinin Peygamber efendimizin 22.kuşaktan yakını olduğunu temsil ediyormuş. Kapı üzerinde, bayrağımızda ki gibi yıldız ve hilal var. Hilallerin ağzı kapalı, İslamiyet’in her yeri kuşatacağını temsil ediyormuş. İki pencerenin ortasında ki sütun “denge sütunu” imiş. Denge sütunları normalde dönüyormuş. Ancak 1939 Erzincan depreminden etkilenmiş şimdi dönmüyormuş. Hastane, özellikle ruh ve sinir hastalıkları için yapılmış.
Hayallerime dokunmak
Hastalar Kuran-ı Kerim okunarak, su sesi, tasavvuf müziği dinletilerek tedavi edilmeye çalışılıyormuş. Belli aralıklarla gelen diğer doktorlar, halka tellallar aracılığıyla duyuruluyor, hastalıklarına derman olunmaya çalışılıyormuş.
BATI KAPISI Kilim, seccade, dantel motifleriyle bezenen kapıda, ince taş işlemeciliği zirveye ulaşmış. Ortada ki kilit taşı demircileri temsil eden güğüm başı motifli. Altında laleler ile yaprakları var. Lale, tasavvufta tek soğandan, tek çiçek verdiği için Allah’ı temsil ediyormuş. Altında ki yazıda yaptıranın Ahmet Şah olduğunu yazıyormuş. Kapının iki tarafındaki sütunlar denge sütunuymuş. Yine 1939 depreminden etkilendikleri için dönmüyormuş. Denge sütunları külliyenin toplamında üç tane imiş. Amacı, camii ile şifahane binalarının dengede olduğunu göstermekmiş.
cehennemin boş, bütün güzelliklerin cennete bulunduğunu anlatmak istiyormuş. Kapının dışında ise taşa ahşap motifleri işlenmiş. Kapı üzerinde çeşitli yazılar var. En önemlisi, yaptıranın Ahmet Şah olduğunu yazan kitabe. Yazının başlangıcına gül, bitimine ise bülbül nakşedilmiş. Gül Peygamberimizi, bülbül de onun Allah’a olan aşkını temsil ediyormuş. Son kapımız Şah Kapısı restorasyon nedeni ile kapalı olduğundan göremedik. Her ne kadar içini göremedik ise de, bu muhteşem yapıya hayran kalmamak imkansız! Süslemelerde ki ince işçilik, onlardan da ince fikirlerle örülü olduğunu öğreniyor, ne kadar incelerseniz o kadar farklı fikirler, o kadar ince bir zevk ürünü olduğunu kavrıyor bir kez daha hayran kalıyorsunuz.
Bu kapıda birde gölge oyunu varmış. Mayıs ile Eylül ayları arasında ikindi namazına 45 dakika kala ilk önce Kuran okuyan, ezana 5 dakika kala namaza durmuş insan gölgesi oluşuyormuş.
Divriği Belediyesi diyor ki: ”Divriği Ulu Camisini görmeden ölmeyin!”
Kapının sol tarafında Anadolu Selçukluları’nın çift başlı kartal motifi var. Mengücek Beyliğini temsil eden Şahin ise hemen yanında. Şahin’in Anadolu Selçuklularına saygıdan boynu eğri, fakat bir ayağı havada. Eğer bir haksızlık olursa gereğini yaparız demek istiyormuş.
İlçenin geçmişi Hititlere dayanıyor. Geçmişten sadece Mengüçek ile Asur Kaleleri kalmış. Mengücek Kalesinde bulunan Aslanlı Burç ise çok iyi korunmuş.
CENNET KAPISI İhtişamlı kapının üzerindeki süslemeler cennetin katmanlarını tasvir etmekteymiş. Kapının iki tarafında bulunan hayat ağacı motifiyle güneş kursu; sonsuzluğu, ahiret hayatını, cenneti temsil ediyormuş. Üzerinde lotus çiçekleri var. Hemen yanında kaynayan kazanlar cehennemi, üzerinin boş olması ise
DİVRİĞİ
Birbirinden güzel konakları, sivil mimarinin en güzel örneklerini gösteriyor. Ayanağa, Mühürzade, Abdullahpaşa Konakları bunlardan birkaç tanesi. Genellikle iki katlı kerpiç evlerin yapımında ardıç ağacı kullanılmış. İç avlulu, cumbalı inşa edilmiş. Tavanda alçı yada ahşap süslemeler var. Restorasyonu tamamlananlar müze, sergi evi, restoran olarak kullanılıyor.
Kasım 2018
51
Bekir Çavuş Hamamının maalesef temelleri kalmış. Aşağı Hamam ise halen hizmet veriyor. Ufak bir ayrıntı sadece erkeklere! İpek yolu üzerinde ki ilçenin pek çok camisi, iki tane Kilisesi, tarihi köprüleri, türbeleri, medresesi, arastası ile gezilip görülecek pek çok yeri var. Ne kadar hızlı hareket et sekte hepsini ziyaret edemedik. Öğleden sonra Divriği Belediyesinin araçları ile Tuğut Köyü’ne gittik.
TUĞUT (ÇİĞDEMLİ) KÖYÜ Yamaca kurulmuş Köy, Divriği’ye 20 km mesafede. İlçe gibi çok eski bir geçmişe sahip. Köyden Divriği’ye veya İstanbul’a göç eden aileler dönüşlerinde konak benzeri iki, üç katlı büyük evler yaptırmışlar. Doğadan plakalar halinde çıkarılan taşlar üst üste yığılıp aralarına ince bir çamur sürülerek inşa edilmiş. Bazı duvarlarda verev dizinler oluşturmuşlar. Bunlara kırlangıç kanadı adını vermişler. Evlerin birinci katlarından birbirlerine geçiş yapmışlar. Türkiye de çok yaygın olmayan bu mimariye daha çok İtalya, Yunanistan, İspanya da rastlanıyor. Sokaklar, kaldırımlar taş döşenmiş. Köşe başlarında büyük, anıtsal çeşmeler var. Ancak çok göç verdiğinden köyün büyük kısmı kullanılmaz durumda. Eskiden hayvancılık yapılan köyde gelen ve giden sürülerin karışmaması için derenin üzerine yan yana iki tane köprü yapılmış. Birinin Roma dönemi, diğerinin Osmanlı dönemi olduğu tahmin ediliyor. Tuğut Köyü, başka ülkelerde olsa çoktan müze köye çevrilmiş olurdu. Çok acil koruma altına alınarak sit alanı ilan edilmesini fazlasıyla hak ediyor. Divriği Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı maalesef ellerindeki bu büyük nimeti yeterince değerlendiremiyor. Yolunuz düşerse Tuğut Köyünü ziyaret etmeyi ihmal etmeyin. Akşam, Mağma kurucu ve çalışanları ile birlikte hoş bir sohbetten sonra saydam gösterisi izledik. Daha sonra Kubilay Akdemir’den gece, tutulma fotoğrafları hakkında bilgi alıp, çok eğlenceli bir toplantı yaptık. Yatmaya gittiğimizde bizi hoş bir sürpriz karşıladı. Otel, kıl çadırda üşüyen arkadaşlardan dolayı kampçılara salonu kullanmak için izin vermiş. Çadır açmamıza gerek kalmadan uyku tulumlarımızda güzel bir uyku çektik. Tabi ki gece kimse üşümedi! Sabah erkenden toplandık.
ÇALTI KANYONU İstikamet Çaltı Kanyonu oldu. Çaltı deresinin oluşturduğu derin kanyonu birde tüneller parçalamış. “Doğu Ekspresi” buradan geçiyor. Buda kanyona farklı bir güzellik katmış. Tünellerin içinde yürümek çok tehlikeli olduğundan, dışarıdaki patikadan yürüyüş yaptık. Derenin kenarındaki sazlar, kaya oluşumları, bozkırın renkleri, derenin rengine bulanarak bize tadına doyulmaz iki saatlik bir yürüyüş keyfi yaşattı. Bütün koşuşturmaya rağmen Cumhuriyet Meydanında ki
52
Kasım 2018
“29 Ekim Cumhuriyet Bayramı” etkinliklerine katılmayı ihmal etmedik. Tören sonrası Belediyenin araçları ile Cürek Maden Köyü’ne gittik.
CÜREK MADEN KÖYÜ Köy, Atatürk’ün önderliğinde, 1938 yılında bölgede ki demir cevherini rahatça işlemek için Almanlar tarafından planlanmış. Atölyesi, garajı, çamaşırhanesi, işçi pavyon ve pansiyonları, merkezi ısıtmalı kalorifer tesisatlı, bahçeli lojmanları, fırını, idari binası, sosyal tesisleri, yüzme havuzu, tenis kortu, futbol sahası, piknik alanları, meyve bahçeleri, bölge hastanesi, okulu, çocuk bahçesi, sineması, marketi olan müthiş bir projeyle 1942 yılında tamamlanmış. Memurlar, işçiler aileleriyle Köy’e taşınmışlar. 1960 larda nüfusu 5.000 kişiden fazla imiş. 1980’lerden itibaren önemini yitirip, 2004 yılında tamamen terk edilmiş. Gittiğimizde tüm camlarının kırıldığını, radyatörleri ile iş makinalarının çalınmış olduğunu, marketin üst katında çok eski faturaların bulunduğu dosyaların yerlere saçılmış olduğunu içimiz sızlayarak gördük. Çalışanlar, sanki panik halinde kaçmışlar. Kendimi Pompei’de imişim gibi hissettim. Köy terk edildikten sonra, herhangi bir koruma önlemi alınmadığı için maalesef yağmalanmış, 2013 yılında Sivas Kültür Envanteri web sitesinde yazıldığı üzere Erken Cumhuriyet dönemi eseri olarak tanımlanan köy için, bakımından sorumlu kurum olarak Erdemir A.Ş.’yi belirtip yaz okulu, kamp, Mühendislik Fakültesi, Maden Mühendisleri için eğitim kampı yapılması önerilmiş. Aradan geçen bunca zamanda gerçekleşen tek şeyin özelleştirildiği ve kaderine terk edilmiş olduğunu anladık!
EVE DÖNÜŞ Cürek dönüşü çantalarımızı alarak saat 16.00’da ki Sivas trenine yetiştik. Yolculuğumuz üç saat sürdü. Sivas’a vardığımızda, bizi kötü bir sürpriz bekliyordu. Saat 21.30 da gelmesi gereken Güney Ekspresinin saat 23.45’te gara ulaşacağını öğrendik. Moralimizi bozmadık. Güzel bir akşam yemeği yiyip, neşeli sohbetler yaptık. Neyse üç saat rötarla trenimize bindik. Sorunsuz geçen yolculuğumuzdan sonra ertesi gün saat 12.30 da Ankara Garına ulaşabildik. Yani tren, beş saat rötar yaptı. İnanılır gibi değil. Tüm ülkelerde tren kullanıyoruz. Hepsi dakik. TCDDY uyuyor mu? Diyeceğim ama evet uyuyor. Maalesef söyleyecek söz bulamıyorum.... Dolu dolu geçen üç günümüzün ardından, Magma Dergisine daha nice başarılı yayın yılları dileyip, tüm grup Ankara Garında vedalaştık. Yeni dostlarımızla, bir sonraki etkinlikte birlikte olmak dileğiyle ayrıldık. Böylece bizimde yazımızın sonuna geldik. Mağma Dergisi’ne bu özel kültür gezisine önderlik ettiği için, Tamzara Tur’a başarılı organizasyonu için, Divriği Belediyesi’ne yardımları için çok teşekkür ederiz. Her ne kadar sürç-i lisan ettimse af ola diyorum. Gelecek ay buluşmak üzere, her şey gönlünüzce olsun.....
Kasım 2018
53
Kahve
Türkiye’nin en sevilen kahvesi ödülü bu yıl da Nescafé ’nin Nescafé, tüketicilerin gönülden bağlı olduğu markaları belirlemeyi amaçlayan Türkiye’nin Lovemark ’ları araştırmasında en sevilen kahve markası seçildi. MediaCat önderliğinde Ipsos tarafından 11’inci kez gerçekleştirilen Türkiye’nin Lovemark ’ları araştırmasında ödüller sahiplerini buldu. Araştırmaya kahve kategorisinin eklendiği 2015 yılından bu yana aralıksız olarak Türkiye’nin en sevilen kahvesi seçilen Nescafé, bu yıl da aynı ödülün sahibi oldu. Brand Week kapsamında düzenlenen törende ödülü alan Nescafé İletişim ve Marka Müdürü Deniz Yanık, “Nescafé, 80 yıl önce çözünebilir kahveyi icat ederek yepyeni bir kategorinin doğuşuna öncülük etti. Aradan geçen sürede ise kahve severlerin beklenti ve ihtiyaçlarını yakından takip ederek yenilikçi ve öncü rolünü sürdürdü. Bugün günlük yaşamda ikonik ve sevilen anlarla özdeşleştirilen Nescafé insanlara tam istedikleri şekilde bir fincan
54
Kasım 2018
kahve hazırlama fırsatı sunuyor. Samimi, erişilebilir ve günlük hayatın parçası haline gelmiş bir marka olarak, kahve severlerin gönlünde yer ettiğimizi gösteren bu ödülü dördüncü kez almaktan büyük mutluluk duyuyoruz” diye konuştu.
Araştırma Yöntemi Türkiye’nin Lovemark ’ları araştırması MediaCat önderliğinde Ipsos tarafından, bilgisayar destekli telefon görüşmeleri tekniği (CATI) yöntemiyle gerçekleştiriliyor. Araştırma sonuçlarının mevsimsellik etkisini azaltmak üzere araştırma periyodu geniş tutuluyor. 2018 yılında araştırma 12 Mart – 29 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirildi. Bayram ve resmi tatillerde CATI sahası yapılmadı. Etkin bir anket tasarımı adına sorgulanan kategoriler ikiye ayrılarak homojen yapıda iki test grubundan veri toplandı. Türkiye temsili çalışmada, 15 – 55 yaş arası yüzde 50 kadın ve yüzde 50 erkek, toplamda 3 bin 90 bireyle görüşüldü.
Kısa Haberler
Erikli lezzeti şimdi cam şişesinde
Türkiye’nin sevilen suyu Erikli, yeni cam şişesini tüketicilerin beğenisine sundu. Erikli cam şişe, 330 ve 750 ml’lik seçenekleriyle raflarda yerini aldı. Erikli’nin tüketici odaklı bir marka olduğunu, vurgulayan Erikli & Nestlé Waters Türkiye Genel Müdürü S. Serdar Seyhanlı şunları söyledi: “Estetik, tasarım ve sunumun önem kazandığı, görselliğin ön planda olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu durum ambalajlı su sektörünü de etkiliyor. Şık restoranlar suyu cam şişede servis etmeyi tercih ediyor. Cam şişe pazarının hacmi
son 5 yılda % 23 büyüdü. Biz de tüketicilerimizin masalarına çok yakışacak yeni cam şişemizi, tasarladık ve üretime başladık. ”
Cam segmenti sektörün büyümesine katkı sağlayacak Ambalajlı su pazarının büyümesini sürdürdüğünü belirten Seyhanlı, “Araştırma şirketi Nielsen’in 2018 Perakende Paneli FMCG (Hızlı Tüketim Ürünleri) Raporu’na ait veriler, bu yılın ilk yarısında içecek sektöründe ambalajlı su pazarının yüzde 15’lik büyüklüğe ulaştığını gösteriyor ve maden suyu ile birlikte bu oran yüzde 20’ye ulaşıyor. Bu büyüme ivmesinin devam edeceğini öngörüyoruz. Cam segmenti de, şu an payı küçük olsa da, büyümeye önemli katkılar sağlayacaktır. Sektörün lideri olarak biz de, henüz yeni gelişmekte olan cam ambalajlı su segmentini, ambalajlı su pazarını geçtiğimiz yıllarda büyüttüğümüz gibi büyüteceğiz” dedi.
Gripten korunmanın püf noktaları
Mikropların ürememesi için altın kural: Kış aylarının gelişi ile birlikte virüse bağlı hastalık salgınları da başladı. Grip gibi bulaşıcı hastalıklardan korunmanın yolu hijyenden geçiyor. Ortak kullanım alanlarındaki hijyen kurallarına dikkat etmek, mikroplardan korunmanın altın kuralı. Virüse bağlı hastalıklardan öncelikle hijyen kurallarına dikkat ederek korunmak mümkün olabiliyor.
Evde alınacak basit önlemler hayat kurtarıyor Evde gripten korunmanın da basit yöntemleri bulunuyor. Hasta kişiyle temasta bulunmamak, ortak eşyaları sürekli dezenfekte etmek gerekiyor. Belirli aralıklarla evi havalandırmak, mikropların üreme hızını düşüyor.
Tek kullanımlık havlu ile kurulama elden bulaşma riskini düşürüyor
Ortak alan hijyeni
Gripten korunmada en etkili yöntem ise kişisel hijyene özen göstermek ve özellikle elleri sık sık yıkamak. Yıkama işlemi bittikten sonra muhakkak tek kullanımlık kağıt havlu ile kurulamak gerekiyor. Yapılan araştırmalar, kağıt havlu kullanımı bakteri bulaşma riskini yüzde 77 engelliyor.
Ortak alanda işletmeler hijyenden sorumlu Restoran, okul, hastane, AVM gibi ev dışı tüketim noktalarındaki hijyenin işletmeler tarafından sağlanması gerekiyor. Kapı kolları, asansör düğmeleri, merdiven tırabzanları, banyo ve tuvaletler, oyun alanları, bekleme salonları gibi bölgelerde etkili ürünlerle temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi büyük önem taşıyor. İşletmelerin ihtiyaçlarına yönelik çözüm geliştiren Eczacıbaşı Profesyonel, konsantre temizleyicileri ile işletmelere hijyen konusunda destekçi oluyor.
Kasım 2018
55
Sağlık Köşesi
Ispanaktan yumurtaya, mercimekten avokadoya…
Bu besinler anne olma şansını artırıyor
Günümüzde her 7 kadından biri hamile kalmakta güçlük çekiyor ve ilerleyen yıllarda obezite, sigara kullanımı, alkol, aşırı kahve tüketimi gibi hatalı yaşam ile beslenme alışkanlıkları nedeniyle bu oranın ikiye katlanacağı öngörülüyor. Bunun nedeni ise yumurtanın sayısı ile kalitesinin bu faktörlerden olumsuz yönde etkilenmesi. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Semavi Ulusoy, yumurtanın kalitesi ile sayısını artırabilmek için öncelikle sağlıklı ve dengeli beslenmek gerektiğini vurgulayarak, “Özellikle folik asit, omega 3, A, D ve E vitamini ile çinko ve selenyum içeren besinleri düzenli tüketmek çok önemli. Bu bileşenler genel olarak tükettiğimiz günlük gıdalarımız olan tahıl, taze meyve, sebze ve kuruyemişlerde bolca bulunuyor” diyor.
Yağsız et (tavuk, kırmızı et): Demir ve esansiyel yağ asitleri
açısından zenginler. Demir eksikliği kadınlarda yumurta oluşumu ve yumurtlama sorunlarına neden olabiliyor. Yumurta: Polikistik Over Sendromu (PCOS) ve miyom gibi iyi huylu ur nedeniyle gelişen döllenme sorunlarının aşılmasına katkı sağlıyor.
Kabuklu deniz ürünleri: B12 vitamini açısından çok zengin olan deniz ürünleri döllenmiş yumurtanın rahme yerleşmesine yardımcı oluyorlar. Somon: Omega 3 yağ asitleri açısından çok zengin olan somon yumurta kalitesini artırıyor.
Süt ve süt ürünleri Kalsiyum, D vitamini ve probiyotik deposu olan süt ve yoğurt, döllenme sorunlarının aşılmasına yardımcı oluyor.
Sebzeler Yeşil yapraklı sebzeler: İçerdikleri zengin folik asit sayesinde yumurta kalitesini artırıyorlar. Ayrıca genetik anormalliklere bağlı düşük riskini de azaltıyorlar. Brüksel lahanası: Döllenmiş olan yumurtanın rahme yerleşmesine yardımcı oluyor.
Lahana: Lahana di-indol methan açısından zengin bir besin. Bu
madde infertilitenin yaygın sebeplerinden olan endometriozis ve miyom oluşumuna karşı koruyucu etki gösteriyor.
Patates: C vitamini açısından zengin ve lüteal faz yetmezliği olan
kadınlarda faydalı oluyor.
Havuç: Yumurtlama (ovülasyon) oranlarını artırırken, oluşan hamileliğin düşükle sonuçlanma riskini de azaltıyor.
Meyveler Nar: Rahmin en iç tabakası olan endometriumun döllenmiş yumurtanın yerleşmesi için hazırlanmasına yardımcı oluyor. Avokado: Rahmin iç tabakası endometriumun olgunlaşmasına katkıda bulunarak döllenmiş yumurtanın rahme yerleşmesine yardımcı oluyor.
Muz: Yumurtanın kalitesini artırıyor. Kırmızı meyveler: Progesteron hormonunun hücre içine nüfuz etmesine yardımcı olup lüteal faz yetmezliği riskini düşürüyor.
Hayvansal Proteinler 56
Kasım 2018
Baharatlar Zerdeçal: Adet düzensizliğinin önlenmesinde fayda sağlayarak doğurganlığı artırıyor. Sarımsak: Antioksidanlar ve selenyum açısından zengin. Selenyum yumurta kalitesini artırıyor.
Yağlar ve yağlı tohumlar Zeytinyağı: Kadınlarda insülin direncini azaltarak doğurganlığın artırılmasına katkıda bulunuyor.
Kabak ve ayçiçeği çekirdeği: Sağlıklı bir üreme sistemi için gerekli olan çinkoyu yüksek oranda içeriyorlar. Keten Tohumu: Omega 3 ve lignin açısından çok zengin. Lignin, miyom boyutlarının küçülmesine katkıda bulunarak doğurganlığın artırılmasına yardımcı oluyor.
Kuruyemişler Badem: İçerdiği E vitamini ve omega 3 yağ asitleriyle yumurta kalitesini artırıyor.
Ceviz: Omega 3 yağ asitleri, magnezyum ve lif açısından zengin olan ceviz antioksidan etkiyle yumurta kalitesini artırıyor.
Kurubaklagiller Mercimek ve fasulye: Yumurtlama (ovülasyon) oranlarını artırıyor ve oluşan hamileliğin düşükle sonuçlanma riskini azaltıyorlar.
Gıda Ambalajı
Tüm Ambalajları 2025 itibarıyla tamamen geri dönüşüme uygun hale getirmeyi taahhüt ediyor
• 2020 itibarıyla kağıt bazlı ambalajlama malzemeleri için sürdürülebilir tedarik kaynakları bulunmuş olacak • 2020 itibarıyla tüm dünyada 65 milyon kg. ambalajlama malzemesi bertaraf edilmiş olacak • 2025 itibarıyla tüm dünyadaki pazarlara geri dönüşüm bilgileri verilmiş olacak
Mondelēz International, 2025 itibarıyla tüm ambalaj materyallerini geri dönüşüme uygun hale getirme ve geri dönüşüm bilgilerini temin etme yönündeki yeni taahhüdünü açıkladı. Şirket, işbirlikleri kurup çalışmalarda bulunarak tüm dünyadaki pazarlarda ambalajlama materyallerinin toplanıp geri dönüşüme sokulmasını temin edecek. Bu yeni taahhüt, firmanın döngüsel bir ambalajlama ekonomisini hayata geçirme stratejisinin bir ayağını oluşturuyor ve sıfır ambalaj atığı hedefli uzun soluklu vizyonunu gerçekleştirmesine katkıda bulunacak. Söz konusu duyuru, şirketin insanlara doğru atıştırmalıkları doğru zamanda ve doğru şekilde sunmak suretiyle Mondelēz International‘ın yeni amacının da bir yansımasını oluşturuyor. Bu çerçevede, şirket ürünlerini sürdürülebilir kaynaktan tedarik edilen, üretilen ve teslim edilen, tedarik zinciri üzerinde pozitif katkısı olan içerik malzemeleriyle üretecek. Araştırma, Geliştirme, Kalite ve İnovasyon Bölümü Başkan Yardımcısı Rob Hargrove şu yorumda bulundu: “Atıştırmalık ürünlerde global ölçekte lider bir firma olarak, ambalaj atıklarını azaltmak ve ambalajlar için döngüsel bir ekonomi oluşturmak adına aktif bir katkımız olması bakımından sürdürülebilir kaynaklardan temin edilen materyalleri ve geri dönüşüme uygun ambalajları kullanma taahhüdünde bulunmaktayız. Plastik atıklar ve gezegenimiz üzerindeki etkisi, tüketicilerimizin çok dikkat ettiği ve bütüncül bir yaklaşım gerektiren geniş ölçekli, sistematik bir sorun. Sektördeki iş ortaklarımızla ve resmi ve özel kuruluşlarla birlikte, çevre üzerinde pozitif bir etki yaratacak pratik çözümlerin geliştirilmesine yardımcı olabiliriz.”
Sıfır Ambalaj Atığı Hedefi Şirketin bu stratejisi, iki amacı yerine getirerek sıfır ambalaj atığını hedefleyen uzun soluklu vizyonunun gerçekleştirilmesine yönelik bir adım. Bu amaçlar, tüketicilerin ambalaj malzemelerini geri dönüşüme sokmalarını kolaylaştırmak ve geri dönüşüm oranlarını iyileştirmek adına sektörel işbirliğini desteklemek olarak sayılabilir. Bunu başarmak için firma aşağıdakileri taahhüt etmekte: • Tüm ambalaj malzemeleri 2025 itibarıyla geri dönüşüme uygun materyalden üretilecek. Şirket, ambalaj malzemesi
üreticileri için döngüsel ekonomi rehberi hazırlayacak, öncelikleri ortaya koyacak ve ambalajlama gamında kullanılacak veya kaçınılacak materyalleri belirleyecek. • Tüm kağıt-bazlı ambalaj malzemeleri için 2020 itibarıyla sürdürülebilir tedarik kaynakları güvence altına alınmış olacak. • 2020 itibarıyla tüm dünyada 65 milyon kg. ambalajlama malzemesi bertaraf edilecek. Bu hedef, firmanın 2013’ten beri 53.5 milyon ambalajlama materyalini ortadan kaldırmadaki başarısını temel alıyor ve kullanılan ambalaj miktarını asgariye indirirken ürünleri taze ve güvenli halde tutmak doğru miktarda malzeme kullanma taahhüdüyle de tutarlı bir yaklaşım. • Geri dönüşüm bilgileri 2025 itibarıyla tüketicilere ulaştırılmış olacak. Tüm dünyadaki lokal geri dönüşüm sistemlerinin yaygınlığı düşünüldüğünde, şirket, tüketicilerin ürünleri kullanım sonrasında ambalajları geri dönüşüme sokmasını veya tekrar kullanmasını kolaylaştırmak için çalışmalar yapacak. • Şirket, atıkları azaltmak ve gerçek hayattaki geri dönüşüm oranlarını iyileştirmek adına hayati öneme sahip atık yönetimi altyapısı geliştirmek adına sektörel işbirliklerini ve kamu-özel ortaklıklarını destekleyecek.
Sürekli İlerleme Ambalajların tasarımını sürekli olarak iyileştirmek suretiyle, Mondelēz International, ambalajların çevre üzerindeki etkisini minimuma çekecek düzeyde anlamlı bir ilerlemeyi halihazırda sağlamış durumdadır. Firmanın ambalajlarının çoğu şu anda geri dönüşüme girmekte, geri dönüştürülmekte veya geri dönüşüme hazır hale getirilmektedir. Ambalajlarının yaklaşık %75’i, cam, kağıt veya metalden yapılmış olup kağıt bazlı ambalajlarının yaklaşık %70’i, geri dönüştürülmüş kaynaklardan gelmektedir. Uygulanan yüzlerce optimizasyon programı sayesinde son yıllarda kullanılan ambalaj miktarında düşüşler görülmüştür: • İngiltere’ de, Cadbury Heroes kapları %17 daha az plastik kullanılacak şekilde tekrar tasarlandı ve neticede bunların nakliyesinde kullanılan kamyon sayısında %30 azalma gerçekleşti. • Asya, Ortadoğu ve Afrika’da, çikolata ürünleri için ikincil ambalajlarda ve sevk malzemelerinde sağlanan iyileştirmeler sayesinde yılda 1 milyon kg’dan fazla oluklu karton tasarrufu sağlandı. • ABD’de, Oreo kurabiyelerinin ambalajları, %23 daha ince üretildi. Bu da, karton ihtiyacını yıllık yaklaşık 1.5 milyon kg. kadar düşürdü.
Kasım 2018
57
Kısa Haberler
Yeni Yıl Hediyeleriniz Beko’dan Beko, bu yıl da yılbaşı için birbirinden özel hediye seçenekleri sunuyor. Beko’da uzun yıllar sağlıklı içecekler hazırlamanın ve mutfakta mucizeler yaratmanın en büyük yardımcıları BKK 3098 M Vitaminist™ Kişisel Blender ile BKK 1392 M Homechef Profesyonel Mutfak Makinesi gibi onlarca hediye seçeneği bulunuyor.
BKK 1392 M Homechef Profesyonel Mutfak Makinesi Döküm gövdesi ve tasarımı ile mutfaklara şıklık katan Homechef Profesyonel Mutfak Makinesi, 4,6 litrelik paslanmaz çelik karıştırma haznesi ile kalabalık misafirler
için hazırlanan yiyeceklerde büyük kolaylık sağlıyor. Zaman ayarlama özelliği bulunan BKK 1392 M, 12 farklı hız seçeneği sunuyor.
BKK 3098 M Vitaminist™ Kişisel Blender Birkaç dakika içinde hazırlanabilen sağlıklı içeceklerle vitamin, mineral ve protein ihtiyacını karşılamaya yardımcı olan BKK 3098 M Vitaminist™ Kişisel Blender, 22.000 RPM dönüş hızı ve farklı hız ayar seçenekleri ile sebze, meyve ve faydalı kuruyemişleri kısa sürede pürüzsüz hale getiriyor.
Restoran Yemek şirketlerine menülerinde "rekabet ihlali" cezası yeni dönem
ve kafe gibi toplu tüketim yerlerinin menülerinde tüketicilere sunulan gıdanın adının yanında alerjen bileşenlerinin belirtilmesini zorunlu hale getirdi.
Rekabet Kurumunun internet sitesinde yer alan duyuruya göre, Edenred Kurumsal Çözümler, Multinet Kurumsal Hizmetler, Network Servisleri, Set Kurumsal Hizmetler, Sodexho Avantaj ve Ödüllendirme Hizmetleri ve Win win Hizmet Yönetimi Sanayi ve Ticaret AŞ'nin rekabeti ihlal edip etmediklerine yönelik yürütülen soruşturma tamamlandı.
Hangi alerjenler için uyarı yapılacak?
Rekabet Kurulunca, yemek kartı sektöründe faaliyet gösteren 3 şirkete rekabeti ihlal ettikleri gerekçesiyle 7,7 milyon lira idari para cezası verildi
Rekabet Kurulunca, Sodexho, Edenred ve bunların kurdukları Network Servisleri AŞ'nin koordinasyon doğurucu faaliyetleriyle rekabeti ihlal ettikleri kanaatine ulaşıldı. Bu kapsamda, adı geçen teşebbüslerden Sodexo'ya 3,2 milyon lira, Edenred 'e 3,9 milyon lira, Network Servisleri 'ne ise 624 bin lira idari para cezası verilmesi kararlaştırıldı.
Uymayanlara ceza kesilecek
Tarım ve Orman Bakanlığı restoran gibi toplu tüketim yerlerinin menülerinde alerjen bileşenlerinin belirtilmesini zorunlu hale getirdi. Hürriyet Ekonomi yazarı Meltem Özgenç’in haberine göre; Tarım ve Orman Bakanlığı lokanta, restoran
Bakanlık bu bileşenleri müşteriye sunmayan yerlere 2019 yılı sonu itibarıyla ceza kesecek.
Tarım ve Orman Bakanlığı 2019 Yılı Bütçe Sunum kitapçığında yer alan ayrıntılara göre alerjen bileşenler arasında gluten içeren gıdalar, kabuklular ve ürünleri, yumurta ve ürünleri, balık ve balık ürünleri, yerfıstığı ve ürünleri, soya fasulyesi ve ürünleri, süt ve süt ürünleri, sert kabuklu meyveler, kereviz ve ürünleri, hardal ve ürünleri, susam tohumu ve ürünleri, kükürt dioksit ve sülfitler, acı bakla ve ürünleri, yumuşakçalar ve ürünleri yer alıyor.
KÜLSAN THERMOSET NASIL BİR HAMMADDEDİR? THERMOSET bir petrol türevi değildir. Plastik türevi değildir. Biliyorsunuz, plastik ve türevi ürünlerde sıcak gıda - içecek tüketilemez,kansorejen madde açığa çıkar. THERMOSET, melaminin kuvvetlendirilmiş bir formudur. Ancak melamin değildir. Bu esnek ve anti - bakteriyel kimyasal hammadde THERMOSET olarak biliniyor 58
Kasım 2018
Firma Haberi
Kilikya, Beyrut Cooking Festivalindeydi Kilikya, yemek, içecek ve mutfak ekipmanlarının en iyilerini ve en yeni trendlerini yansıtan 8. Beyrut Cooking Festivalinden memnun ayrıldı
Kilikya , 8-10 Kasım tarihleri arasında Beyrut’da 8. Kez gerçekleştirilen Beyrut Cooking Festivalinde en iyi şef, içecek danışmanı ve yaşam tarzı uzmanı ile sayısız çalıştayların yapıldığı organizasyonda şalgam , sirke ve sos ürünleri ile festivale değer kattı. Gastronomi dünyasının ilgisini çekerek kullanım alanlarını genişletici bağlantılarda bulundu. Kilikya, yemek, içecek ve mutfak ekipmanlarının en iyilerinin ve en yeni trendlerinin yansıtıldığı, insanların yeni tatlar bulduğu, en yeni aşçılık eğilimlerinin verildiği, yerel ve uluslararası yenilikçi ürünleri bulabildikleri Beyrut Cooking Festivalinde yeni ambalajları ile Beyrut’dan ve Dünyadan gelen mutfak severlerlerin ilgisini gördü. Kilikya Şalgam , kendi ürünlerini tanıtmanın yanında ülke gıda sektörü imajına da önemli katkılar sağlayıp, bu fuar vesilesi ile hem dünya çapında Türk Malı imajını güçlendirme hem de marka bilinirliğini arttırma fırsatı elde etti.
Şalgam üretiminde liderlik yolunda ilerleyen, sos ve içecek sektörünün önde gelen üreticilerinden olan Kilikya Şalgam üretim kapasitesi, tesisleri ve ihracat potansiyeli ile Türkiye’de önemli şirketler arasında yer almaktadır. Kilikya Şalgam Türkiye ‘de 9 bölge Müdürlüğü ile yaygın dağıtım ağı , ulusal ve yerel marketlerde bulunurluğu ile Türkiye pazarının %95 ‘ine hizmet vermektedir. Avrupa, Amerika, Rusya, Uzakdoğu gibi 30 ‘ u aşkın dünya ülkelerine ihracat gerçekleştirmektedir. Kilikya Şalgam , yüksek kalite standartları , müşteri memnuniyeti, pazardaki lider konumu, inovatif bakış açısı, teknolojik altyapısı, Ar-Ge yatırımları ile Türkiye'ye ve dünyaya üstün kaliteli ve güvenli ürünler sunarken , şalgamda vazgeçilmez bir içecek alışkanlığı yaratmaya devam etmektedir.
■ Kadayıf ■ Yufka ■ Kuruköy yufkası ■ Sigara Böreği ■ Makarna ■ Mantı Demetgül Mahallesi 408. Cadde (Eski 1. Cadde) No: 11/ B Yenimahalle - Ankara 0543 673 23 63 - 0553 076 02 00 Kasım 2018
59
Kırmızı Et
Et kampanyaları zirveden inmiyor Tüm Türkiye'deki markalar için fiyat/rekabet araştırma hizmetleri sunan BrandZone, 2018 Ocak-Eylül ayları arasında et, kümes hayvanları ve konserve balık kategorilerinde düzenlenen kampanyaları ele aldı. Şarbon haberlerine rağmen et tüketiminin zirveden inmediği görüldü. Tüm basılı ve online fiyat verilerini araştırıp takip eden, en güncel pazar araştırma hizmetleri sunan BrandZone, 2018 Ocak-Eylül ayları arasında et, kümes hayvanları ve konserve balık kategorilerinde düzenlenen kampanyalarını ele aldı.
‘Şarbon’ et kampanyalarını etkilemedi Yurt dışından ithal edilen hayvanlarda şarbon hastalığı çıktığı yönündeki iddialara karşın et kampanyalarının hız kesmeden sürdüğü görüldü. BrandZone verilerine göre; yüzde 50’lik kampanya oranı ve 7 bin 830 kampanya adedi ile et kategorisi en çok kampanya düzenlenen kategori oldu. Yüzde 41’lik kampanya oranı ve 6 bin 452 kampanyayla kümes hayvanları kategorisi ikinci sırada yer alırken, üçüncü sırada yer alan konserve balık kategorisinde ise yüzde 10’luk kampanya oranı ile bin 505 adet kampanya düzenlendi.
Et kategorisinde en çok kampanya düzenlenen ay bin 193 kampanya ile mayıs ayı oldu. Kurban Bayramı’nın olduğu ağustos ayında 848 kampanya düzenlenirken; şarbon haberlerinin basında sıkça yer aldığı eylül ayında ise 746 kampanya yapıldı.
Et kampanyalarında ‘Sucuk’ ilk sırada 2018’in ilk 9 aylık verilerine göre et ürünlerinde 2 bin 828 kampanya adedi ile sucuk kampanyaları açık ara ilk sırada yer aldı. İkinci sırada yer alan köfte kampanyaları ise bin 469 kampanyayla ikinci sırada yer alırken; bin 200 kampanya ile salam üçüncü sırada yer aldı. Kırmızı et&kavurma 1006 kampanyayla sıralamada dördüncü olurken; sosis 629 kampanyayla beşinci sırada yer buldu. Pastırma 502 kampanyayla altıncı; jambon&füme ise 196 kampanyayla yedinci sırada yer aldı.
Kümes hayvanlarında lider piliç! BrandZone verilerine göre; kümes hayvanları kategorisinde 4 bin 730 kampanyayla piliç kampanyaları zirvede yer aldı. Hindi de ise bin 722 kampanya düzenlendi.
Kaya Çiftliği 2019’u ihracata ayırdı
verdiği önemin meyvesini 2018’de alarak büyüme oranını yüzde 60-70’lere çıkardı. Otomasyona verdiği öncelikle yatırımlarını geliştiren marka, çalışan eğitimi ve insan kalitesini de artırarak 2018 için koyduğu hedeflerin yüzde 120 üstüne çıktı.
Yıllık yüzde 10-20’lik büyümesini yeniden yapılanma süreci ile 2018’de yüzde 60-70’lere çıkartan Kaya Çiftliği, 2018 hedeflerinin yüzde 120 üstüne çıkmış oldu. Marka 2019 yılında teknolojiye yatırımını artıracak, yurt dışı ve HORECA hedeflerine ağırlık verecek.
22 ilde 100’ü aşkın şubeye ulaşan Kaya Çiftliği yeniden yapılanmasını 2019 yılında da devam ettirecek. Kaya Çiftliği Marka Direktörü ve Yöneticisi Burak Gökay Kaya, “Yeni yazılımlarla mağaza sorumlularını daha nitelikle hale getirip kendi stokunu tutabilme, koruyabilme, takip edebilme, verileri merkezimizden online olarak görebilme şansına sahibiz. Daha geniş bir etki alanı ve daha fazla kişiyi yetkilendirerek kontrol alanımızı geliştirdik ki bu da 2018’de bize kazanç sağladı” dedi
Beyaz peynir, taze kaşar peyniri, tereyağı, yoğurt ve farklı peynir çeşitleri üreten Kaya Çiftliği 2016’da start verdiği yeniden yapılanma sürecinin ve marka yatırımına
60
Kasım 2018
Kasım 2018
61
Firma Haberi
Vestel teknolojisine CES’ten İnovasyon Ödülü Vestel Beyaz Eşya, Vakum Teknolojisi ve FermentStore buzdolapları ile dünyanın en büyük tüketici elektroniği fuarı CES’ten İnovasyon Ödülü kazandı. Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan “CES, tüketici elektroniği sektörünün en önemli buluşma noktalarından biri. 155 ülkeye ihracat yapan bir marka olarak bu fuarlar yeni teknolojilerimizi tanıtmak için büyük bir fırsat. Geliştirdiğimiz teknolojiler ile aldığımız inovasyon ödülü markamızın dünya trendlerini ve standartlarını belirleyen şirketlerden olduğunu bir kez daha kanıtladı” dedi. Vestel’in Vakum Teknolojisi ve FermentStore teknolojili buzdolaplarına, dünyanın en büyük tüketici elektroniği fuarı CES’ten İnovasyon Ödülü geldi. 28 kategoride yüzlerce markanın teknolojilerinin yarıştığı CES Unveiled ödülleri 8 Kasım’da New York’ta sahiplerini buldu. Vestel’in ödüllü ürünleri, 8-11 Ocak 2019’da Las Vegas’ta düzenlenecek CES 2019 Fuarı’nda da sergilenecek. Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan “Vestel bir TV ve beyaz eşya üreticisi olmanın ötesinde bir teknoloji şirketi. Tüketicinin hayatını kolaylaştıracak yeni teknolojiler yaratarak trendleri takip eden değil öncü olan bir konumdayız. Tüketicilerimizi dinliyor ve onların ihtiyaçlarını, taleplerini dikkate alarak üretim yapıyoruz. Sürdürülebilirlik ve çevreci yaklaşımla daha az enerji, su tüketen, daha sessiz makineler üretmenin yollarını ararken bir yandan da hayatı kolaylaştıracak, değişen yaşam koşullarına göre şekillenen yeni teknolojiler oluşturmanın peşindeyiz. CES, tüketici elektroniği alanında çok önemli bir buluşma noktası. Aldığımız inovasyon ödülü ile Vestel markamızın dünya trendlerini ve standartlarını belirleyen şirketlerden olduğunu bir kez daha kanıtladık. Emeği geçen bütün çalışma arkadaşlarımı kutluyorum” dedi. Vestel Beyaz Eşya’nın ödül kazanan Fermentstore teknolojili buzdolabı kullanıcıların yoğurt, kefir gibi gıdaları özel bir bölmede sağlıklı bir şekilde mayalamalarını ve bozulmadan saklamalarını sağlıyor. Buzdolabının kokması, yiyeceklerin kokularının birbirine karışması ya da ürünlerin paketi açıldıktan sonra hemen bozulmasının önüne geçen Vakum Teknolojisi ise ürünleri vakumlayarak hem ömürlerini 8 kata kadar uzatıyor hem de koku sorunlarının önüne geçiyor. 62
Kasım 2018
Fuar
Gastronomi sektörünün en prestijli fuarı
Gelenekselleşen mutfak kurallarını yıkacak Gastronomi sektörünün en prestijli etkinliği olarak adlandırılan Sirha, Türkiye’deki 6’ncı yılı için hazırlıklarını sürdürüyor. Türkiye ’deki bir ilki gerçekleştirerek gıda-içecek, ekipman ve hizmet sektörünü bir araya getiren ve yalnızca profesyonellere yönelik olan bu fuar, İstanbul Kongre Merkezi’nde 29 Kasım – 01 Aralık tarihlerinde bir kez daha gastronomi trendlerini belirleyecek. Sirha, İstanbul’daki görkemli etkinliğinin yanı sıra dünya üzerindeki 4 büyük metropol olan Budapeşte, Lyon, Meksiko, Sao Paulo’ da konumlanıyor. İnovatif ürünlerin ve sektörün ihtiyaçlarının lanse edildiği Sirha fuarlarının İstanbul ayağında bu yıl, Anadolu’dan gelen çok sayıda yeni, yerli ve küçük üretici; dünyaca ünlü markalarla yan yana boy gösterecek. Sirha İstanbul’un bu yılki ana etkinliği ise Omnivore olacak. Mutfakta Yaratıcılık Festivali olarak adlandırılan Omnivore, uluslararası şeflerin, geleneksel mutfak kurallarını yıktığı, yeni trendlere yer açtığı, dinamik bir platform olarak görülüyor. 2006 yılından beri organize edilen Omnivore, yemek pişirme sanatına yepyeni bir bakış açısı getirmeyi hedefliyor. Yenilikçi şeflerle avangart ve alternatif bir yaklaşım sunan Omnivore’un en temel amacı yerel lezzetleri, lokal ürünleri kullanarak, ön plana çıkarmak ve yeni yetenekler, kültürler ve teknikler ile Omnivore mutfak sanatının şartlandırılmış tanımlarını yıkmak. Bu yıl Sirha Istanbul’un ana etkinliği olarak ön plana çıkan Omnivore, Türk şefleri, İtalya’dan, Rusya’dan ve Fransa’dan gelecek olan uluslararası platformlarda tanınan şeflerle bir araya getirecek. Dünyaca ünlü davetli şefler arasında, sınırları zorlayan yaratıcılığı ile bilinen sakatatçı İtalyan şef Diego Rossi, ‘Food Truck’ konsepti ile tanınan Rus şef Ivan Shishkin ve dondurma tutkusu ve değişik lezzetleri karıştırmasıyla ünlü Fransız şef Henri Guittet bulunmakta. Omnivore kapsamında çeşitli çalışmalar olacak. 3 gün boyunca sürecek olan Sirha İstanbul kapsamında tam 25 Master-class (oturum) organize edilecek. Her master-class esnasında farklılıklarıyla öne çıkan şefler kendi kurallarını ve reçetelerini anlatacak. Bu sayede şefler ve sektör profesyonelleri hem yeni fikirler edinecek, menülerini geliştirecek hem de yeni trendleri yakalayabilecek. Bu oturumların yanı sıra ‘Omnivore Pop-up’ yemekleri de organize edilecek. Omnivore’a daha önceden katılmış olan şefler, kendi restoranlarında, yurtdışından gelen şefleri ağırlayarak yemek ve mutfak kültürleri üzerine konuşacaklar. Son olarak da, yine Omnivore kapsamında ‘Omnivorious Party’ isimli bir etkinlik organize edilecek. Master-class’larda da yer almış olan şeflerin canlı olarak yemeklerini pişireceği bu eğlenceli davet esnasında misafirler alışılmışın dışında olarak şefler ile daha yakın temasta bulunabilecek.
Kasım 2018
63
Yeni Ürünler
Mılkman bir yıllık Ar-Ge çalışmasıyla dünyanın ilk cevizli sütünü üretti Türkiye’yi sağlıklı süt ve süt ürünleriyle buluşturan, Saray Holding kuruluşu Milkman, iki yeni lezzeti Fındıklı Süt ve Cevizli Süt’ü piyasaya sürdü. Milkman, bir yıllık Ar-Ge sürecinin sonunda, yerli ve milli üretimle nü, Türkiye’nin ise ilk fındıklı sütünü piyasaya sürdü.
Sağlıklı yaşamın anahtarı Milkman’in yeni tatları cevizli ve fındıklı sütler, içerdikleri vitaminleriyle sağlıklı beslenmeye yardımcı oluyor hem de farklı tatları ile tüketicileri yepyeni lezzet deneyimleriyle buluşturuyor.
Milkman’in yeni sütlerinin yatırımına ilişkin açıklamalarda bulunan Milkman Yönetim Kurulu Başkanı Samed Özdağ; “Bir yıllık Ar-Ge sürecinin sonunda dünyanın ilk cevizli sütünün üretimini gerçekleştirdik. Aynı zamanda Türkiye’de de bir ilke imza atarak fındıklı sütlerimizi de tüketicilerimizle buluşturduk. ” dedi.
Milkman Fındıklı Süt ve Milkman Cevizli Süt’ün bir bardağı D ve B12 vitaminleri, folik asit, kalsiyum ve fosforun 4 yaş ve üzeri sağlıklı bireyler için günlük referans alım değerinin yüzde 37,5’ini karşılıyor.
Pakmaya’dan Dünyada ilk ve tek:Mayalı kek harçları
poğaça harçlarından sonra şimdi de yeni Pakmaya Mayalı Kek Harçlarını sunuyor. Artık kek yapmak için hamur kabartma tozu ve şekerli vanilin gerekmiyor. Pakmaya Mayalı Kek Harçları doğrudan una ekleniyor, 10 dakikada mayalanıyor.
Mayalı harçlar serisini yeni kek harçlarıyla zenginleştiren Pakmaya, yine büyük bir yeniliğe imza atıyor. Dünya’da ilk ve tek mayalı kek harçlarıyla ‘Şimdi mayalı kekler zamanı’ diyor: Sade ve kakaolu çeşitleriyle el emeği keklerin lezzetini katlıyor. Pakmaya Mayalı Kek Harçlarıyla kabarmayan kek kalmıyor! Pakmaya, mayası içinde ekmek, çörek ve
Yeni yılda kahve keyfini her yere taşımak isteyenlere özel bir hediye:
Homend Kişisel Filtre Kahve Makinesi
Akıllı, enerji tasarruflu ve şık ürünleriyle göz dolduran Homend, yine unutulmaz bir yılbaşı hediyesiyle sevdiklerinizin gönlüne taht kuracak, Coffeebreak 5004 kişisel filtre kahve makinesi alışılmışın dışında bir kahve keyfini istediğiniz zaman, gittiğiniz her yere götürmenizi sağlayacak. Homend’in kahve severlere özel ürün gamının en yeni üyesi Coffeebreak 5004 kişisel filtre kahve 64
Kasım 2018
Pakmaya’nın sofralara yeni lezzetler, hanımlara yeni kolaylıklar sunmak için sürdürdüğü araştırma ve geliştirme çalışmalarının yeni ürünü Pakmaya Mayalı Kek Harçları ile her defasında kabarması ve lezzeti garanti, içi nemli ve yumuşak kekler yapmak artık çok kolay. Akşamüstü çayları... Okuldan dönen çocukların ikindi kahvaltıları... Misafir günleri... Pakmaya Mayalı Kek Harçları ile kabarma ve lezzet garantili kekler zamanı başlıyor. makinesi, 24 saat programlama özelliği ve paslanmaz çelik termosuyla muhteşem bir yeni yıl hediyesi olmaya hazır. Her zaman sahibinin konforunu düşünerek çalışan Coffeebreak 5004, otomatik programlama özelliği sayesinde günün her anında taze demlenmiş filtre kahve keyfi sunuyor. Coffeebreak 5004’ün paslanmaz çelik termosu, yeni demlenmiş kahvenizi sıcaklığını ve tadını koruyarak istediğiniz yere götürmenizi mümkün kılıyor. Az yer kaplayan özel tasarımı, çıkarılabilir ve kolay temizlenebilir naylon filtresi ve şık lcd kontrol ekranı sayesinde Coffeebreak 5004 ile bundan böyle her zaman en lezzetli kahveyi sunan, 7/24 açık kişisel bir kahve dükkanınız olacak!
Yeni Ticaret Kapıları Açar Key to Markets
ANKARA EKMEK, PASTA MAKİNELERİ, DONDURMA, ÇİKOLATA VE TEKNOLOJİLERİ FUARI
um Ankara
si 7-10 Mart 2019 - Congre Hotel, Restaurant, Cafe Bar Ekipmanları Fuarı ile eş zamanlı
www.ibatechankara.com
İZMİR EKMEK, PASTA MAKİNELERİ, DONDURMA, ÇİKOLATA VE TEKNOLOJİLERİ FUARI
ir 6-8 Aralık 2018 - Fuar İzm
Gaziemir
www.ibatech.com.tr/izmir
“BU FUAR 5174 SAYILI KANUN GEREĞİ TOBB (TÜRKİYE ODALAR BORSALAR BİRLİĞİ) DENETİMİNDE DÜZENLENMEKTEDİR.”
Kasım 2018
65
Kısa Haberler
Doğuş Çay’dan “Çay”ın belgeseli
Çeyrek asırdan fazladır, Rizeli çay yetiştiricileriyle birlikte emek verip, çay tadını özenle koruyan Doğuş Çay, National Geographic iş birliği ile “çay”ın toprakta yeşerdiği ilk andan ince belli bardaklarımızla muhabbete ortak olduğu ana kadar olan yolculuğunu anlatan bir tanıtım filmi çekti. “En Güzel Çay Doğuş Çay” sloganı ile belleklerde, tadı ile damaklarda iz bırakan, Rize’nin doğal zenginliği ve en önemli geçim kaynağını oluşturan; sofraların, sohbetlerin, dostlukların vazgeçilmez eşlikçisi “Çay” National Geographic uzmanlığı ile çekilen tanıtım filmiyle ekranlara konuk oluyor. Üçü, dünyanın en büyük çay fabrikaları arasında yer alan Rize’de 5 adet çay işleme, Ordu’da ise 1 adet çay paketleme tesisi bulunan ve yıllık 220 bin ton yaş çay üretim kapasitesine sahip bu tesislerden çıkan Doğuş Çay, Türkiye’nin dört bir yanında insanların en güzel anlarına eşlik ediyor.
Üzerine kar yağan tek çay Rize'de üretilir, tüm Türkiye'de tüketilir diye tarif edilen ‘Çay’ın serüveni “Ben Rize'den hiç çıkmadım. Ama topladığım çay Türkiye'nin her yerine gitti. Rize'nin adını herkese duyuran, çayımızdır. Ben bu çaya bakınca hayatımı görüyorum. Çocukluğumu, çocuklarımı, Rize'yi görüyorum...” diyen Rizeli kadınlarla başlıyor. Rize’nin çiftçilerinin el emeğinden çıkan, tüm Türkiye’nin vazgeçilmezi ve dünyada üzerine kar yağan tek çay olan ‘Türk Çayı’nın hikayesinde Doğuş Çay’ın lezzetine, berraklığına ve ait olduğu Karadeniz topraklarına has özellikleri de vurgulanıyor. Çiftçilerin topladığı yaş çayların alım merkezinden otomatik çay yükleme ve boşaltma araçları ile el değmeden fabrikalara oradan da paketleme aşamasına kadar süren yolculuğuna Karadeniz’in muhteşem görüntüleri de eşlik ediyor.
Sütlü Tatlı Üretimi Fevzi Çakmak Mah.Turgut Özal Bulvarı No:21 Taşoluk Arnavutköy - İstanbul Tel: 0212 6821040 Faks: 0212 6821035
info@renkgida.com.tr
www.renkgida.com.tr 66
Kasım 2018
Kısa Haberler
"lokmacı baba" kitapçılarda Lokmacı Baba diye tanınan Niyazi Dumlu'nun aynı ismi taşıyan kitabı Cenova Yayınları etiketi ile yayınlandı. Niyazi Dumlu "Lokmacı Baba" kitabında meslek yaşantısından kesitler sunuyor. Keyifle okunacak bir kitap Bir insan düşünün; yaşamı boyunca çektiği çileleri ve acıları, hamurla yoğurup tatlıya dönüştürüyor. Düşünün; o insan tatlısını sunarken damaklara tat verip yüreklere sevgi, barış ve kardeşlik diye haykırıyor. Elinizdeki bu kitap; yaptığı her baklava diliminde, her tepsi börekte, her çörek çeşidinde, her pastada ve her lokmada, sıla hasretini, ana özlemini, kardeş acısını, ihaneti, yoksulluğu, çaresizliği, yalnızlığı harmanlayıp Türkiye’de “Konuşan Baklava”yı icat eden ünlü bir tatlıcının hayat öyküsünü deşifre ediyor. Dönemin Cumhurbaşkanları Özal ve Demirel tarafından, Çankaya Köşkü’nde pek çok kez ağırlanıp ABD eski First Lady’si Hillary Rodham Clinton’a tatlı bir jest ile baklava sunarak âdeta dünyaya ismini duyuran Niyazi Dumlu, onurlu mesleğinin 50. Sanat Yılı’nı “Lokmacı Baba” adlı bu çarpıcı kitabıyla hayata dair tüm ezberleri bozuyor.
Yemeğimizi gözlerimizle mi yiyoruz? Sanal gerçeklik üzerine yapılan çalışmalar, içinde bulunduğumuz ortamın tat algımızı değiştirdiğini kanıtladı
Yediğimiz yiyeceklerden aldığımız tadı sadece yiyeceğin tadı değil içinde bulunduğumuz çevre de etkiliyor. Cornell Üniversitesi’nde sanal gerçeklik kullanılarak yapılan ve Journal of Food Science dergisinde yayınlanan çalışma, bireylerin yiyecekler konusundaki algısının içinde bulundukları çevre ile değiştiğini gösterdi.
Araştırmacılara göre bir yiyeceği tüketirken sadece tadını ve kokusunu algılamayız. Çevremizden de duyusal uyaranlar alırız. Yiyecek konusundaki algımızı gözlerimiz, kulaklarımız ve hatta içinde bulunduğumuz çevre ile ilgili anılarımız da etkiler.
Aynı peynir, farklı tatlar Bu konuda yapılan araştırmada, sanal gerçeklik gözlüğü takılmış 50 paneliste birbirinin aynısı olan üç küflü peynir örneği, gözlüğe yansıtılan üç ayrı çevresel düzenek içerisinde tattırıldı. Panelistlere sanal gerçeklik gözlüğü aracılığıyla standart bir tadım kabininde, parkta bir bankta ve bir ahırda oturdukları hissi verildi. Peynir örneklerinin birbiri ile aynı olduğunu bilmeyen panelistler, örnekleri tadarak beğenileri, tuzluluğu ve keskinliği açısından değerlendirdi. Denekler ahır ortamında tattıkları peynirin keskinliğini diğer iki ortamda tattıklarına göre ciddi oranda yüksek olarak değerlendirdi.
Diğer yandan, tuzluluk puanlamalarında her üç ortamda istatistiksel anlamda önem taşıyan herhangi bir fark gözlenmedi.
Gıdaların duyusal analizinde çığır açılıyor Araştırmacılar, çalışmanın amacının sanal gerçeklik teknolojisini gıdaların duyusal analizine adapte edebilecek, kolay uygulanır ve hesaplı bir yöntem geliştirmek olarak açıklandı. Çevremiz, yemek deneyimimizin önemli bir parçasını oluşturuyor. İçinde bulunduğumuz ortam, yediğimiz yemeğin tat algısını etkileyebiliyor. Çalışmanın yazarları, sanal gerçekliğin bu tür testler için kullanılabileceğini gösterdiğini ifade ediyor. Sanal gerçeklik, çevrenin özelliklerini görsel olarak yenilen yiyeceğe aktarıyor.
Kasım 2018
67
KÜÇÜK İLANLAR Toplu yemek üreticileri Firma Adı: Pırlanta Yemek Adresi: Fatih mah. 188. Sk. No:16 Sarnıç Gaziemir - İzmir Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Tel: 0232 281 24 00 Faks: 0232 281 54 00 e-mail: info@pirlantayemek.com.tr www.pirlantayemek.com.tr Firma Adı: Poligon Catering Adresi: Uğur Mumcu Mah. N Cad. No 61 Sultan Gazi - İstanbul Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Tel: 0533 238 59 67 - 0212 594 76 15 www.poligoncatering.com.tr e-mail: poligoncatering@hotmail.com Firma Adı: Karmen Catering & Organizasyon Adresi: Konutkent Mah. 3028. Sk. No: 2A/208 Çankaya /Ankara Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Telefon: 0312 911 16 86 GSM: 0544 786 11 04 e-mail tugba@karmenkurumsal.com www.karmenkurumsal.com Firma Adı:Beyoğlu Catering Adresi: Atatürk Bul.No:133 Konacık Bodrum-Muğla Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Tel: 0532 169 03 32 www.beyoglucatering.com e-mail:beyoglucatering@hotmail.com Firma Adı: Taş Kardeşler Adresi: Evren Mah. Sanayi. Sk. No:3 / 6 Güneşli Bağcılar - İstanbul Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Telefon: 0212 630 25 20 Faks: 0212 550 48 08 e-mail: info@yutasyemek.com www.taskardesler.com Firma Adı: Sefam Tur. Gıda Org. İşl.Tic. Ltd. Şti Adresi: Kurtköy Mah. Ankara Cad. Başkale Sk. No:2 D: 6 Pendik - İstanbul Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Tel: 0216 304 14 14 www.sefamcatering.com e-mail: sefam@sefamcatering.com Firma Adı: Etiler Gıda San.– Siesta Catering Adresi: F. S.Mehmet Mah. Mücevher Sokak No:4 Sarıyer İstanbul Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Tel: 0212 229 92 50 Faks: 0212 229 25 56 e-mail:info@etilergida.com www.etilergida.com
İletişim Bilgilerinizi LOGO'lu olarak Bir yıl süre ile Sadece
250 TL'ye Yayınlıyoruz
Firma Adı: Ziba Yemek Üretim Tesisi Adresi: Osmangazi Mah.3140 Sk. No:2/2 Esenyurt - İstanbul Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Tel: 0212 503 46 59 www.zibacatering.com e-mail: info@zibacatering.com Firma Adı: Öğün Ekmek Unlu Mamul. Gıda Yemekçilik San. ve Tic. Ltd. Şti. Adres: OSB 2.Etap 24. Cad. No:24 Döşemealtı Antalya Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası-Catering Tel: 444 00 94 Faks: 0242 258 18 37 www.ogunyemek.com Firma Adı: Resport Restaurant Pastacılık Org. C: 27 Toplu Yemek San. ve Tic. A.Ş M: 41 Y :100 K: 4 Adresi: Defterdar Mah. Otakçılar Cad. No:80 Eyüp - İstanbul Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Telefon: 0212 613 91 13 www.resport.com.tr e-mail:info@resport.com.tr
C: 100 M: 98 Y :31 K: 22
Firma Adı: Ayso Gıda ve Yemek Üretim sanayi Adresi: Armağanevleri Mah. Mithatpaşa Cad. Bora Apt.No:197/2 Ümraniye - İstanbul Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Telefon: 0212 7279925 Faks: 0212 7279939 e-mail: alidemir@aysocatering.com www.aysocatering.com Firma Adı: Erencan Yemek Üretim Gıda San. Tic. Ltd. Şti Adresi: Girne Mah. Narlıdere Cad. No: 64/B Maltepe / İstanbul Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Tel: 0216 388 42 66 GSM: 0539 883 06 91 e-mail: Firma Adı: Aydın Yemekçilik Adresi: İnönü Mah.382 Sk. No:11 Ceyhan -Adana Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Tel: 0322 613 17 19 GSM: 05341 844 8739 aydin-yemek@hotmail.com www.aydinyemekcilik.com Firma Adı: Mutfak Akademi Toplu Yemek Üretimi Adresi: Üçevler Mah. Burçak Sk. Oruç Plaza K:1 No:4 Nilüfer / Bursa Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering GSM: 0553 809 40 46 - 0530 469 59 56 e-mail:muhasebe@mutfakakademi.com.tr www.mutfakakademi.com.tr Firma Adı: Rasyo Hazır Yemek San. ve Tic Ltd. Şti Adresi: M. Kemal Paşa Mah. Yıldırım Bayazıt Cad. Mahir Sk. No: 16 / A Avcılar - İstanbul Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Tel: 0212 423 40 03 e-mail: info@rasyocatering.com www.rasyocatering.com
KÜLSAN THERMOSET NE KADAR DAYANIKLIDIR? Makul kullanım şartlarında % 95 kırılmaya dayanıklıdır. Örneğin, bir garsonun taşıdığı tepsiden tabakları düşürdüğünü var sayalım. Böyle bir durumda THERMOSET tabakların kırılma ihtimali çok düşüktür. Ancak, sert bir şekilde beton zemine atılırsa kırılabilir ya da yüksekten dik kenarı üzerine düşerse bazen kırık görülebilir. 68
Kasım 2018
Küçük İlanlar Hazır Gıda Üretimi Firma Adı: Zahra Gıda San.Tic.Ltd.Şti Adresi: Dostluk Sk. No:12 K:1 Kağıthane - İstanbul Faaliyet alanı: Hazır Gıda Üretimi Tel: 0212 280 19 12 - 0532 722 1911 e-mail: info@zahragida.com www.zahragida.com
Bulgur Üreticisi Firma Adı: Sezer Pak Tabldot Adresi: İspot Cami Mah. Kurtuluş Cad. No: 103 / A Keşan - Edirne Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Tel: 0543 530 21 22 e-mail: sezerpak@hotmail.com www.paktabldot.com
Firma Adı: Önersan Gıda Nak.İnş.Tar. San ve Tic.Ltd. Adresi: OSB 1.Bulvar No: 9 Artuklu - Mardin Faaliyet alanı: Bulgur Üreticisi Tel: 0482 502 04 02 Faks: 0482 502 04 03 e-mail: info@onersanbulgur.com www.onersanbulgur.com
Diğer
Firma Adı: Eges & Egem Yemek ve Catering Hİzmetleri Adresi: Ulukent Sanayi Bölgesi 10007 Sk. No: 2/4 Menemen - İzmir Faaliyet alanı: Yemek Fabrikası - Catering Tel: 0232 8332729 GSM: 0553 211 83 15 e-mail: info@egesyemek.com.tr www.egesyemek.com.tr
Pasta - Tatlı Üreticisi
Firma Adı: Donuk Pasta Üretim ve Pazarlama A.Ş. Adresi: Arslanbey Mah. Uzun Sk. No.46 Kartepe / Kocaeli Faaliyet alanı: Donuk pasta üretimi Tel: 0850 532 00 41 GSM: 0535 464 84 21 e-mail: muhasebe@milanocakes.com.tr www.milanocakes.com.tr Firma Adı: Teşvikiye Saray Gıda San.ve Tic. A.Ş Adresi: Mahmutbey Mah. Tansu Sokak No:19/4 Bağcılar- İstanbul Faaliyet alanı: Şekerli Mamuller Tel: 0212 999 28 00 www.saraymuhallebicisi.com
Sos Üreticisi
Firma Adı: Ezineli Gurme Adresi: Koşuyolu Mah.Alidede Cad. Demirli Sit. No: 9 / B Kadıköy - İstanbul Faaliyet alanı: Kahvaltı Tel: 0216 402 11 44 GSM: e-mail:info@ezineligurme.com www.ezineligurme.com Firma Adı: TurgayBey Toptan Gıda Sanayi Adresi: Mega Center Gümrük İskelesi Cad. A Blok No: 537 Bayrampaşa - İstanbul Faaliyet alanı: Balkan Süt Avrupa Yakası Distribütörü Tel: 0212 437 25 55 GSM: 0544 634 25 25 e-mail: turgaytoptan@gmail.com Firma Adı: : Kaan restoran Kafetarya Gıda Tic. A.Ş Adresi: Şerifali Mah. Barbaros Cad. Şehit Sk. No :27 Ümraniye- İstanbul Faaliyet alanı: Resttoran ve Cafeterya Tel: 0216 302 16 13 Faks: GSM: 0534 648 15 71 e-mail: tugba.sen@happymoons.com.tr web: www.happymoons.com.tr Firma Adı: Arpet Kalıp Plastik Sanayi Adresi: İvedik OSB 1333 Cad.. No: 20 Yenimahalle - Ankara Faaliyet alanı: Kalıp ve plastik sanayi Tel: 0312 395 20 43 Faks: 0312 395 20 82 GSM: 0549 630 02 08
Endüstiriyel Mutfak Malzemesi Firma Adı: Çelikay Elek. Ev Alet İnş. End. Mutfak Eşy. Ltd. Şti Adresi: Plevne Cad. No:88 Gülveren Mamak Ankara Faaliyet alanı:End.Mutfak Sanayi Tel: 0312 319 08 08 Faks: 0312 319 20 60 e.mail: muhasebe@celikaymutfak.com www.celikaymutfak.com
İçecek Çözümleri Firma Adı: Kurel Gıda Tarım ürünleri Adresi: Özsan Sanayi Sitesi 11.Blok No:5 Malatya Faaliyet alanı: Kahvaltılık ve Yemeklik Sos Üretimi Tel: 0422 238 04 74 Faks: 0422 238 36 42 e-mail:info@bamu.com.tr www.bamu.com.tr
Firma Adı:Bevus End.İçecek Çözümleri San.Tic.Ltd. Adresi: Uphill Court Towers Barbaros Mah. Dereboyu Cad.Fesleğen Sk. A1 A Blok D:20 Ataşehir - İstanbul Faaliyet alanı: İçecek Çözümleri Tel: 0216 688 05 33 Faks:0216 688 68 03 e-mail:coskun@bevus.com.tr www.bevus.com.tr
Kasım 2018
69
Kitap Hayattır
İçinde yaşadığımız küre, iki dünyaya ayrılmıştır: Bildiğimiz coğrafya dünyası ve kitapların dünyası. - Leigh Hunt
Zerrin ÖZCAN
zerrin.ozcan@ardayayin.net
Şimdilik Bu Kadar ’da, birbirinin dostu iki sıra dışı kadın, uzun soluklu ve keyifli bir sohbetle hayat hikâyelerini anlatıyor. Serra Yılmaz'la Emine Uşaklıgil’in pek çok ortak noktası var: köklü ailelerden geliyor olmaları, uzun yıllar yurtdışında yaşamaları, dolayısıyla “çok dilli” ve “çok kimlikli” olmaları gibi. Ayrıca ikisi de sevdikleri işi yapmakta, hayallerini gerçekleştirmekte, sözlerini söylemekte hep direten, ödün vermez kişiler olmuşlar. Serra Yılmaz sinema ve tiyatro severlerin gönlünde taht kurmuş dünyaca ünlü bir sanatçı olmakla kalmıyor, aynı zamanda da hayli etkili bir aktivist ve başarılı bir simultane tercüman. Dillere destan aşçılığı, iflah olmaz seyyahlığı da cabası... Emine Uşaklıgil ise gazeteciliğin yanı sıra sinema sektöründe çalışmış.
Gencecik, yalnız ve okumuş bir garsonun Londra anıları “Hey garson!” diye seslenen veya “Hey garson!” diye seslenilen biriyseniz, bu kitabı seveceksiniz! Ünlü akademisyen ve yazar Murat Sevinç, 20’li yaşlarda Londra’da garsonluk yaparken başından geçenleri anlatıyor bu kitapta. Daha ilginci… gündelik insan ilişkileri içinde eşitlik, tahakküm, görgü, kültürel çatışmalar, sınıfsal farklar… gibi meseleleri açığa vuruyor. Murat Sevinç’in bugünden geçmişe bakarak anlattıkları çok samimi, eğlenceli ve ufuk açıcı. Gayet leziz ve doyurucu. Tadını çıkarın!
Mantolu Kadın
70
Kasım 2018
Elçin Poyrazlar, üçüncü romanı Mantolu Kadın’ı hep kitap aracılığıyla okurlarına ulaştırıyor. Mantolu Kadın, kadına şiddet konusuna da göndermeleri olan, soluksuz okunacak bir polisiye.
Bir ruh ve iki bedenin Sarsıcı hikâyesi Herkesin zaman zaman yaşadığı kimlik bunalımını bambaşka bir bakış açısıyla anlatan sürükleyici bir roman: Rosa’nın geçirdiği gizli beyin ameliyatının ardından yeni bir bedende uyanışının sarsıcı hikâyesi.
Çizgilerin içine doğan çocuğun çizgidışı hikâyesi... İrem Uşar’dan, insanı tektipleştiren ve sınırlarını belirleyen kurallar üzerinde düşünmeye davet eden modern bir masal! Doğadaki çeşitliliğe ve renkliliğe rağmen insan eliyle yaratılan yaşamın tekdüzeliğini düşündüren kitap, bir çocuğun çizgi-
lerle derdini konu ediniyor, toplumsal kalıpları ve düzen kavramını zekice sorguluyor. Lina ’nın düz çizgilerle başı derttedir. Yaya geçitlerinin, otobanların çizgilerini çizen babasının işi, tüm hayatlarına yansımıştır. Aile üyeleri çizgili kıyafetler giymekte, evin ortasından bir çizgi geçmekte, her şey dümdüz biçimlenmektedir. Okulun ilk haftasında da Lina’nın karşısına çizgiler çıkması, bardağı taşıran son damla olur. Bahçıvanın torunu Âdem’le birlikte, insan eliyle yapılmamış, dümdüz bir çizgi aramaya başlarlar. Acaba doğada böyle bir çizgi bulmak mümkün müdür?..
Latife Tekin dokuz yıllık bir aradan sonra iki romanla okuyucunun karşısına çıkıyor.
Manves City ve Sürüklenme
Latife Tekin, Manves City ve Sürüklenme Sürüklenme ’nin isimsiz anlatıcısı ’yle yaşadığımız acımasız ve hoyrat gün- görünüşte sivil toplum örgütü gibi işleyen bir oluşumun destekçisidir. lere ayna tutuyor. Manves City, Türkiye’nin büyük şirket- Bir yolculuk dönüşü, önce uçakta lere teslim olan bir beldesinde, Erice’ de karşılaştığı tekinsiz bir kişinin, sonra bir yaşananları gözler önüne seriyor. Yıllar kâhini andıran karizmatik taksicinin, sonra hapisten çıkıp memleketine dönen hatta gökyüzü ve yeryüzündeki tarifsiz Ersel, dev üretim tesislerinin ve fabrikal- güçlerin tesiri altında sürüklenip durur. arın ele geçirdiği bir Erice ’yle karşılaşır.
Yazma, Yaratma ve Okuma Cesareti Uzun yıllardır yaratıcı yazma üzerine dersler veren Aydın Şimşek’in Yazma, Yaratma ve Okuma Cesareti - Yaratıcı Yazarlık Atölyesi adlı kitabı Destek Yayınları’ndan çıktı. Yazar bu kitapta yazın hayatındaki kırk yıllık tecrübesini ve birikimlerini aktarmasının
yanı sıra yazmaya gönül verenler için bir yol haritası çıkarıyor. Yalnızca yazmak isteyenler için değil iyi bir okur olmak için de ipuçları veriyor. Yazma nedenini tek bir şeye indirgememiz mümkün değil. Çoklu, parçalı ve bazen de yazarın kendisinin de anlam veremediği şeyler dünyasından ortaya çıkan bu istencin dışavurumu, her seferinde aklın sınırlarıyla açıklanamaz. Yazma serüveninde sezgi, nedensizlik ve bireyde var olan kör noktalar da işin içindedir.
Jozef Nasi Büyük Hayalin Peşinde Kanuni’nin Yahudi Bankeri Dona Gracia ve Yahudi Casus Josef Nasi kitaplarıyla okurları tarihimizin bilinmeyen kahramanlarıyla tanıştıran Aaron Nommaz, yeni kitabı "Josef Nasi - Büyük Hayalin Peşinde" ile Osmanlı dönemini tarihi gerçekler ışığında anlatmaya devam ediyor. Destek Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan Josef Nasi Büyük Hayalin Peşinde’yi okurken dönemi tüm gerçekliğiyle gözlerinizde canlandıracak, sürükleyici anlatımına kapılacağınız kitabı elinizden bırakamayacaksınız. “On altıncı asrın ikinci yarısı II. Selim tahtta;
imparatorluğumuza sığınan ünlü banker ve tüccar aile Dona Gracia ve yeğeni Jozef Nasi Osmanlı sarayının gözdesi. Avrupa ile bütün bağları ve istihbaratı çok uzun yıllardır onlar sağlıyorlardı. Jozef Nasi’yi II. Selim Naksos Adası’nın dükü tayin ediyor. Batı’daki Hıristiyan bir imparatorun yapamayacağı bir tayini Osmanlı Padişahı yapıyor. Tayin edilen de bir Yahudi. Bu manzara bile o zamanki dünyayı dehşete düşürmeye yeter ama arkasında da bir akıl var.İmparatorluğun en önemli Sadrazamlarının, Kaptan-ı Deryalarının yaşadığı bir çağda ünlü bir Yahudi bankerin hayatı ve padişah sarayıyla içiçeliği bu ciltte akıcı bir şekilde tasvir ediliyor.” İlber Ortaylı
Kasım 2018
71
Mekan Tanıtımı
İspanya’nın ünlü lezzeti La Viña’da Zorlu Center’da kapılarını açan ve kısa sürede şehrin en beğenilen mekânları arasına giren La Viña, iddialı lezzetlerini misafirleriyle buluşturuyor. İspanyol mutfağının klasiklerinden olan Paella, her damak zevkine uygun alternatifleriyle La Viña’nın öne çıkan lezzetleri arasında yer alıyor. İspanyol mutfağının Türkiye’deki en iyi temsilcisi olmaya aday La Viña, İspanyol şef Javier Duarte Campos’un danışmanlığı ile şekillenen zengin menüsünde özel tatlara yer veriyor. Menüde Gazpacho, Tortilla Espana, Bomba de la Barceloneta gibi İspanyol mutfağının öne çıkan lezzetlerin yanı sıra, farklı malzemelerle hazırlanan Paella’lar özellikle dikkat çekiyor. “İspanyol pilavı” olarak adlandırılan paella; Tavuklu & Sebzeli, Deniz Mahsullü, Sebzeli ve Enginarlı çeşitleriyle farklı damak zevklerine hitap ediyor. Paylaşımlık pilavlar olarak servis edilen paellalar dışında arzu edenler için Enginarlı ve Siyah Mürekkepli Pilav da La Viña menüsünde yer alıyor. Keyifli bir atmosfer ve özel lezzetler
İspanyol mutfağından özel lezzetleri şık sunumlar ile birleştirerek sunan La Viña, dekorasyon detaylarıyla da şehrin en keyifli mekânlarından biri olmayı başarıyor. Londra ve Dubai’de başarılı birçok mimari projede imzası bulunan Atelier EPJ’nin Umut Özkanca’nın fikirleri ile harmanlayarak tasarladığı mekân, ambiyansındaki dinamik, eğlenceli ve renkli detaylarla feminen bir duruş sergiliyor. Geniş iç alanı ve açık alanda konumlanan konforlu terasında misafirlerini ağırlayan La Viña, zengin menüsü, keyifli atmosferi ve başarılı DJ performanslarıyla şehrin en gözde adreslerinden. 72
Kasım 2018
Kasım 2018
3
4
Kasım 2018