15 minute read

Tarık TEZER "Çiğ sütün arzına dair tebliğ" ülkemiz gerçekleri

"Çiğ sütün arzına dair tebliğ" ülkemiz gerçekleri göz önüne alınarak iptal edilmelidir" SETBİR Başkanı Tarık TEZER

Süt ve süt ürünleri dosyamızda SETBİR Başkanı Sayın Tarık Tezer'in görüşlerine başvurduk

Advertisement

Sektör açısından 2019 yılı genel değerlendirmesini yapar mısınız?

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanan verilere göre, Türkiye’de 2019 yılında sığır sayısı 17 688 139 (bir önceki yıla göre %3,8 daha fazla), koyun sayısı 37 276 050 (bir önceki yıla göre %5,9 daha fazla), keçi sayısı 11 205 429 (bir önceki yıla göre %2,6 daha fazla) ve manda sayısı 184 192 (bir önceki yıla göre %3,2 daha fazla) olmuştur.

Ülkemizde 2019 yılında üretilen toplam süt miktarı 22.960.379 ton olmuştur. Bu sütün 20,8 milyon tonunu yani %90,5’ini inek sütü, 1,5 milyon tonunu (%6,6’sını) koyun sütü, 577 bin tonunu (%2,5’ini) keçi sütü ve 79 bin tonunu (%0,3’ünü) manda sütü oluşturmaktadır. 2019 yılında üretilen toplam süt miktarı, 2018 yılına göre %3,8 artmıştır.

Ülkemizde sanayi tarafından toplanan inek sütü, 2019 yılında 9.560.354 ton olup, 2018 yılında toplanan inek sütü miktarından %4,7 daha düşük gerçekleşmiştir. 2019 yılında üretilen içme sütü 1.540.122 ton olup, 2018 yılından %7,3 daha azdır. 2019 yılında üretilen yoğurt 1.181.206 ton olup, 2018 yılına göre %1,5 daha az gerçekleşmiştir. Ayran üretimi 720.120 ton olup, 2018 yılından %1,4 daha az gerçeklemiştir. İnek peyniri 679.059 ton olup, 2018 yılından %6 daha azdır. Tereyağı üretimi 73.840 ton olup, 2018 yılı üretiminden %12,1 daha fazladır. Yağsız süttozu üretimi 67.136 ton olup, 2018 yılı üretiminden %6,2 daha fazladır. Tam yağlı süttozu üretimi 39.588 ton olup, 2018 yılı üretiminden %14,4 daha azdır.

Çiğ süt üretici fiyatları ile son ürün perakende satış fiyatlarına baktığımızda karşılaştığımız tablo şöyle:

Ulusal Süt Konseyi (USK), 1 Ocak - 30 Nisan 2019 tarihlerini kapsayan dönem için en az %3,6 yağ ve %3,2 protein değerine sahip bir litre soğutulmuş çiğ sütün satış fiyatını 1,70 TL olarak tavsiye etmişti. Bu tavsiye fiyatı daha sonra, 1 Mayıs - 14 Kasım 2019 tarihlerini kapsayan dönem için 2 TL, 15 Kasım 2019 - 31 Aralık 2020 tarihlerini kapsayan dönem için ise 2,30 TL’ye yükseltildi. Sonuç olarak 2019 yılında çiğ süt fiyatları, 2018 yılına göre %35,3 oranında arttı. Buna karşılık süt sanayicilerinin ürettiği süt ürünlerinin fiyatlarındaki artış oranı ise %24’te kaldı.

Sektörün dış ticaretine baktığımızda ise 2019 yılında toplam süt ve süt ürünleri ihracatımız 208.151 ton karşılığı 356.850.975 USD olmuştur. 2019 yılında yapılan ihracatımız, 2018 yılına göre miktarsal olarak %8,3, cari olarak ise %9,7 artmıştır. İhracattaki bu artış, süttozu ve peyniraltı suyu tozu ihracatındaki artıştan kaynaklanıyor. 2019 yılında yapılan süt ve süt ürünleri ithalatımız ise, 19.479 ton karşılığı 80.339.409 USD olmuştur. İthalatımız 2018 yılına göre miktarsal olarak %5, cari olarak %11,5 azalmıştır.

Çiğ sütün marketlerde satışı ve vatandaşın evde yoğurt yapımına yönelmesi hakkında görüşleriniz nelerdir? Sektörü nasıl etkilemektedir?

27 Nisan 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan “Çiğ Sütün Arzına Dair Tebliğ” ile ari çiftliklerden alınan çiğ sütün yerel perakendeciler tarafından satışına maalesef, izin verildi.

Anılan tebliğ yayınlanmadan önce görüşlerimizi ve endişelerimizi hem Bakanlığımız ile paylaştık hem de yazılı medyada dile getirdik. Ülkemizde çiğ süt üretiminin tamamı hayvan hastalıkları, toplam canlı sayısı ve somatik hücre sayısı bakımından AB normlarına ulaşıncaya kadar çiğ sütün satışının yasal hale gelmemesi gerektiğini de vurguladık. Kaldı ki bu şartlarda dahi süt mutlaka pastörize edilmelidir.

Ülkemizde 2019 yılı itibariyle 22.960.379 ton çiğ süt üretilmiştir. TÜİK tarafından yayınlanan “sanayi tarafından toplanan inek sütü” miktarı, yani kayıtlı inek sütü miktarı ise 2019 yılında yaklaşık 9,6 milyon ton olmuştur. Bu miktar, maalesef hala üretilen sütün ancak %42’sinin hijyenik koşullarda ve kayıt altında yasal işletmelerde işlendiğini göstermektedir. Dolayısı ile sütte kayıtdışı oranı yüzde 58’dir.

Sektörün bugün için en temel gündem maddesi, bir yandan korku tacirliği ile tüketicinin aklını karıştırarak halk sağlığı riskleri yaratan, bir yandan da üretimi kayıt dışına yönlendirerek, haksız

rekabeti körükleyen ve milli vergi kaybını her geçen gün artıran bilgi kirliliğidir. Genel olarak, yanıltıcı bir şekilde daha doğal ve hatta organik diye adlandırılan sokak sütü, sağlıklı, adresi belli şirketlerce üretilerek garanti altına alınan endüstriyel ambalajlı ürünlere bir alternatif olarak sunulmaktadır. Bakanlığımızdan beklentimiz, ivedilikle söz konusu tebliğin ülkemiz gerçekleri göz önüne alınarak iptalidir. Konu bununla da sınırlı değildir. Taklit ve tağşiş de bir diğer halk sağlığı tehdidi ve milli ekonomi açısından ciddi bir gelir kaybı nedenidir. İşin ticari boyutunda ise tam anlamı ile bir haksız rekabet söz konusudur. Bu konuda da denetimlerin ve kontrollerin yeterli ve etkin bir düzeyde yapılması bir başka beklentimizdir. Türkiye süt ve süt ürünleri sektöründe “İçişleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı”ndan onaylı, kamu otoritesince kayıtlı ve denetimli, 2 bin 301 işletme faaliyet gösteriyor. Sektörümüz her ay 500 bini aşkın çiftçi-üreticiden temin ettiği çiğ sütü, sağlıklı, ambalajlı, hijyenik içme sütü ve süt ürününe dönüştürüyor. Bunun yanı sıra, gerek sağladığı doğrudan istihdam ve gerekse tedarikçilerinden aldığı mal ve hizmet ile 10 binlerce insanımıza da geçim kapısı oluyor. Sektörümüzün ürünleri, yurtiçinde 600 bin satış noktasında, yurtdışında da 88 ülkede tüketici ile buluşuyor. Sektör mevcut kapasitesi, teknolojik altyapısı ve bilgi birikimi ile Türkiye’de üretilen çiğ sütün tamamını işleyebilecekken, kayıt dışının bu kadar büyümesinin başlıca ve en önemli nedenlerinden biri, ambalajlı süt ve süt ürünleri hakkında yayılan bilgi kirliliği. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin altı Bakanlığından izin alarak kurduğunuz işletmelerde sürekli denetimlerle üretim yapacaksınız ama pazarın % 58’ine kayıt dışında, taklit ve tağşiş ile sokakta markette satılan açık ürünler sahip olacak. Maalesef bu ortamın içindeyiz. Ancak aklımız da almıyor. Öte yandan kayıt dışının ulaştığı bu büyüklük, sektörün bugün ödediği vergi kadar bir miktarın da ödenmemesine, dolayısıyla vergi gelirlerinde ciddi bir kayba neden oluyor. Ne yazık ki bugün ülkemizde bilimsel eğitimden geçmiş olmalarına rağmen kimi insanlar, uzmanı olmadıkları halde buldukları her fırsatta sanayinin ürettiği süt ve süt ürünlerini karalayarak ahkâm kesiyor, tüketiciyi çiğ süt içmeye, evde yoğurt yapmaya, ambalajsız ürün tüketmeye özendiriyor. Bu bilgi kirliliği, eğer önüne geçilmez ise halk sağlığını tehdit eden gelişmelere yol açabilir. Süt ürünlerinin AB ülkelerine ihraç edilebilir olması sonucunda nasıl bir hareketlilik bekliyorsunuz? Firmalarımızın ne kadarı buna hazır? Ülkemizde giderek artan sütün tüketilebilmesi için ihracatımızın da artırılması çok önemli. Süt üretiminde dünyada 8. sırada olmamıza rağmen ne yazık ki ihracatta aynı başarıyı yakalayamıyoruz. Şu an AB’ye süt ve süt ürünleri ihracatı amaçlı bakanlıkça onaylı süt çiftlikleri sayısı 142’ye yükselmiştir. AB’ye ihracat izni almış olan süt işletmelerinin sayısı da 19’dur. AB ülkelerine gerçekleştirilen süt ve süt ürünleri ihracatı toplamı 2019 yılında 865 ton karşılığı 2,7 milyon USD olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam miktarsal olarak toplam ihracatımızın binde dördü kadar olmakla beraber AB ülkelerine ihracatımızın açılmış olmasının, Rusya ve Çin’e de ihracat kapılarının aralanması çalışmalarında büyük faydası dokunmuştur.

2020 yılının sektör açısından nasıl geçeceği hakkında öngörü ve düşüncelerinizi alabilirmiyiz? Çiğ süt üretiminin 2020 yılında ortalama %5 artacağını umuyoruz. Süt ürünleri ihracatımız ise 2020 yılında, 2019 seviyelerinde gerçekleşebilir. İhracatımızın artması, rekabet gücümüzün artmasına bağlı. Rekabet gücümüzü artırmaya yönelik bir toparlanma ise ancak çiğ sütte kalite-fiyat dengesinin sağlanabilmesi ile oluşacak. Bu kapsamda verilecek ihracat desteklemeleri de elimizi güçlendirecek. 2019’daki gelişmeler bir kez daha göstermiştir ki iç piyasanın düzenlenebilmesi ve sürdürülebilir bir büyüme için en önemli kaldıraç ihracattır. Bu hem milli ekonominin ihtiyacı olan döviz girdisini sağlayacak, hem de sektörün tüm paydaşlarının yeni yatırım hevesini teşvik edecektir. Dolayısıyla sektörün vizyonunda ihracatın önemli bir yer tutması gerekirken, uluslararası rekabeti göz önüne aldığımızda ihracatta desteklemelere ihtiyaç var. İhracatımız içinde özellikle katma değeri yüksek ürünleri de özel bir destekleme kapsamına alarak ton başına ihracat katma değerimizi ve dolayısı ile ülkemizin sektörel marka değerini yükseltmeliyiz. Süt ürünlerinde ihracatımız yıllara göre 300-350 milyon dolar arasında bir seyir izliyor. Dünya süt ürünleri pazarının 80 milyar Dolar, Dünya süt üretiminde ise 8. olduğumuzu göz önüne alacak olduğumuzda yolun henüz çok başındayız. Oysaki Sektörümüzün erişmiş olduğu tecrübe, bilgi, teknoloji birikimi ve kapasite, çok daha yüksek bir potansiyele sahip. Ancak bu beklentilerin hepsi yurtiçinde süt ve süt ürünü tüketiminin de artmasına bağlı. Tüketicimizin daha çok süt içmesini, süt ürünü tüketmesini gelecek nesillerin sağlığı açısından son derece önemli buluyoruz. Başta Tarım ve Orman Bakanlığımız ile Sağlık Bakanlığımızın ve tüm duyarlı sivil toplum kuruluşları ile sorumlu medya organlarının süt ve süt ürünü tüketimini teşvik etmesini bekliyoruz. "SEKTÖRÜN BUGÜN İÇİN EN TEMEL GÜNDEM MADDESİ, BİR YANDAN KORKU TACİRLİĞİ İLE TÜKETİCİNİN AKLINI KARIŞTIRARAK HALK SAĞLIĞI RİSKLERİ YARATAN, BİR YANDAN DA ÜRETİMİ KAYIT DIŞINA YÖNLENDİREREK, HAKSIZ REKABETİ KÖRÜKLEYEN VE MİLLİ VERGİ KAYBINI HER GEÇEN GÜN ARTIRAN BİLGİ KİRLİLİĞİDİR."

Büşra Gülşah GÜNCÜ Gıda Mühendisi b.gulsah_guncu@hotmail.com

KURABİYE: BEN TABLO DEĞİLİM

Başlığı yazarken Erol Büyükburç’un “Ben saksı değilim. Bana saksı muamelesi yapmayın.” Sözünden esinlendim.

İnsanoğlunun bazı ihtiyaçları zaruri iken bazı ihtiyaçları keyfidir. Örneğin; yeme - içme, barınma, giyinme gibi ihtiyaçları zaruri iken; sinemaya gitmek, masaj yaptırtmak vb. ihtiyaçları keyfidir.

Zaruri ihtiyaçları keyfi ihtiyaçlardan ayıran nokta şudur: zaruri ihtiyaçlarımızı karşılamadığımızda hayatımız ya da yaşam kalitemiz tehlike altına girer. Keyfi ihtiyaçlarımız karşılanmadığında ise sadece keyfimizin kahyası buna biraz bozulur o kadar.

Gerek insanın estetik anlayışı, gerek pazarlama sektöründeki gelişmeler insanın keyfi ihtiyaçlarını zaruri ihtiyaç kategorisine sokup bu amaç uğruna savaşmasına neden olmuştur.

Bundan yıllar yıllar önce Sokrates şunu söylemiştir: “İnsanın ağzı, burnu ve gözünün yüzünde (aynı bölüm ve yakın yerlerde) bulunması tesadüf değildir. İnsan görüp de beğenmediğini, kokusundan haz etmediğini yanlışlıkla da olsa ağzına götüremez. Çünkü zihin uyarı verir ve onu yemek istemez.” Tam olarak cümleleri hatırlamıyorum. Ama söylemek istediği budur.

İnsanlar fani varlıklar olduklarından ötürü bir şeyleri ölümsüzleştirmeyi severler. Heykel, resim vb. sanat eserlerinin en önemli yapılış amacı da budur. Ama unuttuğumuz bir şey var. Manzara resimlerini duvara asıyor ama doğayı kirletiyoruz. Çocuklarımıza kedi, köpek gibi hayvan oyuncakları alıyoruz ama hayvan sevgisi aşılamıyor; hayvanları aşağılayıp hor görüyoruz.

Gıdalara gelecek olursak gıdaları bir tablo olarak görüyoruz. Tam bir tablo. Karşınızda iki restoran mevcut. Birinde organik ürünleri kullanarak hijyenik koşullarda bir tabak hazırlayıp önünüze konuluyor. Görsel açıdan çok cezbedici değil. Diğer restorantta ise aynı yemek görsel açıdan sizi cezbedecek şekilde sunuluyor. Ama kullandığı ürünler hormonlu, tarım ilacı kalıntısı mevcut vs. Biri “tablo” gibi, biri “yemek” gibi. Hangisini tercih edersiniz?

Bir kafeye gidip yıldız şeklinde kurabiyelerden sipariş veriyorsunuz. Gelen kurabiyelerde yıldız şeklinin yamuk olduğunu fark ederek kurabiyeleri şikayet ediyorsunuz.

SEN DE AZ PİCASSO DEĞİLSİN

Aslında yemek değil, tablo yemek istiyoruz. Hepimizin beynine yapışmış bir Picasso virüsü var. Bize sürekli estetik açıdan estetik uyandıran ürünler yememizi öğütlüyor. Beynimizi ele geçirmiş. Garibim mide de ne versen yiyor oburum. “ Gönder abi gönder. Yeter ki boş kalmasın”.

Bağırsaklar : “ Sıkıştırıyorum. Ama ne kadar bağırsam da söz dinletemiyorum.” diyor. Sonra bir de espiri patlatıyor: “ bağırsak suç, bağırmasak suç”

Vücuttaki diğer organlar da ne yapsın. “ Beyin beyimizdir” diyorlar. Organlarımızın bir zihin mekanizması yok. Dolayısı ile yemek ağızdan içeri girdiğinde mesele bitiyor.

Kurabiye abimize kulak verelim. Kurabiye abimiz der ki: “ Ben tablo değilim. Bana tablo muamelesi yapmayın.”

Bir sonraki sayıda görüşmek dileği ile,

Tablo kadar güzel, Hipokrat kadar sağlıklı kalın. Saygılar, sevgiler…

Lezzetin en doğru adresi

Yüce CANOLER Ziraat Yüksek Mühendisi yucecanoler@gmail.com

KANATLI ETİ İHRACATI 2019

Politikacılar ne derse desin Ülkemizde 2019 yılının değerlendirmesini ekonomik krizin olumsuz etkilerini dikkate almadan yapmak mümkün değildir. Ekonomik krizin yarattığı tahribatı kamuoyunun gözünden saklamak endişesiyle yapılan açıklamalar sonucu yaşanan olumsuzlukların etkisini tarafsızlıkla doğru biçimde ölçmek ve ifade etmek günümüzde nerdeyse imkânsız hale gelmiştir. Enflasyon oranları konusunda yapılan açıklamalar başta olmak üzere resmi istatistikler mevcut durumun tespitine baz alınamayacak kadar gerçeklikten uzak kalmış ve itibarsızlaşmıştır. Bu nedenle kanatlı eti ve sakatatı ihracatının 2019 yılındaki durumunu tespit ederken, yılsonu gerçekleşme seviyesini önceki yıl/yıllar ile mukayese ederek değerlendirmenin doğru olacağı kanaatine vardım. Kanatlı eti ihracatımızın geçtiğimiz yıl ulaştığı seviyeyi ve başarı derecesini aşağıdaki şekilde özetledim.

İhracat Miktarı:

Yazıma eklediğim “Türkiye Kanatlı Eti ve Sakatatı İhracatı” başlıklı tablolu grafik 2019 yılının 10 yıllık bir derinlik sürecindeki ihracat performansını göstermektedir. Bir önceki yılla mukayese ettiğimizde;

• 2019 yılında kanatlı eti ve sakatatı ihracat miktarı toplamının %-0,6 bir düşüşle gerçekleştiği görülmektedir.

• En büyük ihracat kalemi olan piliç ve tavuk etleri miktarında %-3,5 düşme olmuştur.

• Hindi eti ihracat miktarında %37 artış sağlanmıştır.

• Tavukayağı ihracatı miktarı değişmemiş bir önceki yılla aynı kalmıştır.

• İleri işlenmiş kanatlı etleri ihracat miktarı %15,6 artmış bulunmaktadır.

İhracat Değeri:

“Türkiye Kanatlı Eti ve Sakatatı İhracat miktar ve Değeri” başlıklı ikinci grafik, yapılan ihracatın yine 10 yıllık bir derinlikte ‘miktar’ ve ‘değer’ konusundaki bilgileri içermektedir. Bir önceki yıla kıyasla:

• 2019 yılında kanatlı eti ve sakatatı ihracat değeri toplamı %1,6 bir artışla sonuçlanmıştır.

• En büyük ihracat kalemi olan piliç ve tavuk etleri değerinde %1,1 artış olmuştur.

• Hindi eti ihracat değeri %48,4 artmıştır.

• Tavukayağı ihracat değeri %-28 düşmüştür.

• İleri işlenmiş kanatlı etleri ihracat değeri %20 artmış bulunmaktadır.

2014 yılında 430.544 ton kanatlı eti ihracatına karşılık sağlanan 699.558.000 USD toplam gelirin 10 yıllık rekoru halen kırılamamıştır.

Kaynak: DTM ve İhracatçı Birlikleri verileri

İhracat Ürünleri:

“Kanatlı” dendiğinde hindi, tavuk, kaz, ördek, bıldırcın gibi hayvanlar kast edilmektedir. “Kanatlı etleri” denildiğinde ise bu hayvanların etleri akla gelmelidir. Ancak, kanatlı eti ve sakatatı ihracatımızın çok büyük bir kısmı tavuk ve piliç etlerinden oluşmaktadır. İkinci sırada hindi etleri gelmektedir.

“2019 Kanatlı Ürünlerinin İhracat Oranları” başlıklı tabloya baktığımızda da ihracatımızın %79 unun tavuk ve piliç eti, %10’unun tavukayağı olduğunu görüyoruz. Çoğunluğu tavuk etinden oluşan “ileri işlenmiş ürünler”in ihracattaki payı %8, hindi etlerinin payı da %2 seviyesinde kalmaktadır.

2019 yılında 82 ülkeye yapılan ihracatın ayak hariç toplamının miktar olarak %57,6’SI, değer olarak %62,4’Ü Irak’a yapılmıştır. Bir önceki yıla oranla miktar hemen hemen aynı kalmış (artış %0,4), değer ise %7 artmıştır.

Irak’ın açık ara birinci olduğu listede ilk 15’e giren ülkeler ( toplam miktarın %4,7 ile %1,3 oranları arasında ihracat yapılmış); Libya, Kongo, Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri, Angola, Gürcistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Katar, Laos, Azerbaycan-Nahcivan, Suudi Arabistan, Türkmenistan, Özbekistan, Gana olarak sıralanmıştır. Toplam 52.753.530 ton tavuk ayağı ihraç edilen Hong Kong ve Vietnam bu sıralamaya dahil edilmemiştir.

İlgili Bakanlıklar ve sektörün uzun yıllar süren temas ve çalışmaları sonucu ticari ve veterinerlik anlaşmaları imzalanarak büyük beklentilerle yıllar önce ihracata başlanan Rusya 2019 yılında yaklaşık 3 bin ton kanatlı eti alımı yapmıştır. 2017 yılında Japonya ile anlaşmalar tamamlanmış ve kanatlı eti ihracatına başlanmıştır. 2019 yılında bu ülkeye 2 bin tonun biraz üzerinde ihracat yapılabilmiştir.

SONUÇ:

2019 yılı Kanatlı eti ihracat miktarı bir önceki yıla oranla %-0,6 azalmış olmasına rağmen ihracat değerinin aynı dönemde %1,6 oranında artması bu yıl ihracatın olumlu sonuçlandığı kanaatini uyandırmaktadır. Tavukayağı ihracat miktarı bir önceki yıla oranla aynı kalmış olmasına rağmen ihracat değerinin %-28 azalmış olması endişe verici bir durumdur. 2020 yılı ihracatının çok daha iyi koşullarda geçmesini diliyorum.

Bilimsel Tavukçuluk Derneği Yeni dönem Yönetim Kurulunu belirledi

1973'de kurulan Bilimsel Tavukçuluk Derneği,1985 yılında Dünya Bilimsel Tavukçuluk Derneğine üyesi olarak uluslararası bir nitelik kazanmıştır Bu tarihten sonra World’s Poultry Science Association (WPSA) Türkiye Şubesi olarak faaliyetini sürdürmektedir. (wpsa.org.tr)

Dernek ülke tavukçuluğunun gelişmesinde, bilimsel ve sanayi alanındaki yeniliklerin Türkiye’ye intikaliyle modern tesislerin kurulması ve gelişen teknolojinin takip edilmesinde, ülkemizin damızlık civciv ihtiyacını yurtiçinden karşılayabilmek için gerekli damızlık materyalin temini ve üzerinde çalışmaların başlatılması gibi önemli konularda etkili çalışmalar yapmıştır. Bilimsel Tavukçuluk Derneği 90’lı yılların başına kadar tavukçuluk sektörü sorunlarının çözümlenmesi için ilgili bakanlıklar nezdinde tek başına çaba harcamış, gerektiğinde çözüm önerilerini Cumhurbaşkanına kadar ileterek tavukçuluğa önemli katkılar sağlamıştır. 21 Ocak 2020 tarihinde Ankara Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü salonlarında Olağan Genel Kurul toplantısını gerçekleştiren Dernek, mevcut faaliyetlerinin değerlendirilmesini takiben 3 yıllık dönem için yönetim ve denetim kurullarının seçimini yapmıştır.

Bilimsel Tavukçuluk Derneğinin Yönetim Kurulu ilk toplantısında Başkanlığa Prof.Dr. Rüveyde AKBAY'ı yeniden seçmiştir. (AKBAY 2004-2008 yılları arasında WPSA nın da Dünya Başkanlığını yapmıştır.)

Başkan Yardımcılığına M. Kemal AKMAN, Genel Sekreterliğe Prof. Dr. Kazım ŞAHİN, Sayman Üyeliğe Doç. Dr. Cengizhan MIZRAK getirilmiştir.

Yönetim kurulu Üyelikleri Gülbenk YALÇIN, Prof. Dr. Sezen ÖZKAN ve Yüce CANOLER ’den oluşmuştur.

"İnsanların taze ve sağlıklı gıdaya en rahat şekilde ulaşmalarını istiyoruz" BC FOODLİNES Yöneticileri Cüneyt KALKAN ve Burak ÇELİKTAŞ Söyleşi

Sebze işleme makinaları üretimi yapan BC FOODLİNES firmasının kurucuları Cüneyt Kalkan ve Burak Çeliktaş ile firma ve ürünlerini konuştuk.

BCOODLİNES hakkında bilgi verir misiniz? Ne zaman nerede kuruldu? Kurucuları kimlerdir?

BC FOODLINES; gıda, makine ve metal imalat sektöründe faaliyet göstermekte olan Cüneyt KALKAN ve Burak ÇELİKTAŞ ortaklığıyla 2018 yılında kurulmuştur. Türkiye’nin gıda makinelerinde dışa bağlılığıyla mücadele etme ve ihracatı arttırma motivasyonu ile müşterilerine kaliteli, standart ve hızlı üretim olanağı sağlayan sebze işleme makinelerini üretmektedir.

Ülkemizin modern dünyanın bir parçası olmasında pay sahibi olmak anlayışıyla hayatımıza daha sağlıklı, daha ergonomik, daha estetik, daha modern çözümler sunmaktayız.

Ürünleriniz hakkında bilgi verir misiniz? Kullanıcılara nasıl bir fayda / kolaylık sağlıyor?

Biz sebze ve meyve işleme makineleri ile insanların taze ve sağlıklı gıdaya en rahat şekilde ulaşmalarını istiyoruz. Hatlarımızda kullanılan yıkama, kurutma ve kesme makineleri ile konveyör ve platformları kendimiz üretiyor; dozajlama ve paketleme firmalarıyla partnerlik yapıyoruz. Müşterilerimiz bizimle sebze

işlemede yüksek kalite ve standardı yakalayarak daha hijyenik bir uygulama yaparken su tasarrufu yapıyor ve en önemlisi zaman kazanıyor.

Hedef kitleniz hangi sektörlerdir?

Makinelerimiz toplu yemek üretim firmaları, büyük mutfaklar, hızlı ve hazır gıda üretim tesisleri, oteller, havalimanları ve taze kesim firmalarında kullanılmaktadır. Müşteri ihtiyaçlarını değerlendiriyor ve en uygun çözümlerle anahtar teslim projeler gerçekleştiriyoruz.

Teknik destek konusunda neler yapıyorsunuz? Ne kadar sürede destek verebiliyorsunuz?

Sunulan her ürün ve hizmette ‘koşulsuz müşteri memnuniyeti’ kavramını ilke edinerek yüksek mühendislik kalitesi ve ‘tam zamanında (JIT)’ değerler üretiyoruz.

Sistemlerimizin yıllarca sorunsuz ve minimum işletme giderleri ile işlevlerini yerine getirebilmesi için tüm sistemler gibi yıkama, kurutma ve kesme sistemleri de periyodik bakım ve kontrolleri gerektirmektedir.

Hizmet de süreklilik anlayışı ile oluşturulan servis ve bakım ağı ile Türkiye genelinde en geç 24 saat içinde her türlü arızaya müdahale edebilecek şekilde kalifiye elemanlardan oluşmuş mobilize ekipler ile 7 gün 24 saat boyunca hizmet sunmaktayız.

2020 hedeflerinizi paylaşır mısınız?

2020 yılında yurtiçi ve yurtdışı fuarlarla BC FOODLINES’ ı daha kapsamlı tanıtmayı ve sosyal medya aracılığıyla yeni müşterililerimize ulaşmayı, ihracatımızı arttırmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki süreçte, referansımız olan mevcut müşterilerimizin kendi hedeflerine ulaşmasındaki destekçisi olurken yeni projelerimizi başarıyla gerçekleştireceğimize inanıyoruz.

This article is from: