cut / kesik

Page 1


cut


kesik



As a woman I have no country. As a woman my country is the whole world. / Bir kadın olarak ülkem yok. Bir kadın olarak ülkem Dünya’dır. Virginia Woolf


STATEMENT This is only a tradition. Indeed terrible but essentially not wicked. Not a shame on humanity, it is humanity itself. It is primitive. It is about protecting and it is about being protected. It is unawareness. It is practicing the evil, without knowing that it is evil. It is innocent. It is pain. It is bloodshed. Has a deep scar. An unforgettable day. A story to tell. A fairy tale. It is culture. It is meaningful. It is what has lost its meaning. It is what has been left back in the past. Carried along to day. What today tries to get rid of. Not at all the way it looks to be, viewed from the West. The unwritten rules of the village. It is real. A piece ripped away from the woman. Women struggling to remain women.


BEYAN Bu, sadece bir gelenektir. Korkunçtur, ama özünde kötü niyetli değildir. İnsanlığın utancı değildir, insanın kendisidir. İlkeldir. Korumaya ve korunmaya dairdir. Bilinçsizliktir. Kötüyü, kötü olduğunu bilmeden yapmaktır. Masumdur. Acıdır. Kanlıdır. Yarası derindir. Unutulmayan bir gündür. Hikayedir. Masaldır. Kültürdür. Anlamlıdır. Anlamını yitirendir. Geçmişte kalandır. Bugüne gelmiş olandır. Bugünün kurtulmak istediğidir. Batıdan göründüğü gibi değildir. Köyün yazısız kuralıdır. Gerçektir. Kadından kopan bir parçadır. Kadının, kadın olmaya devam etme çabasıdır.


In the bush on a boulder. Blood stands still, dries. Doesn’t flow to the earth. knife; covered with red clothe, with a prayer inside.

Çalılıklarda bir kayada. Kan akmaz, kurur, Karışmaz toprağa. bıçak; kırmızı kumaşa sarılı, içinde bir duayla.



Ethiopia - ORIMIGNA/ Radda Barmen/ National Committee on Traditional Practices in Ethiopia (NCTPE)


History of Female Genital Cutting

Kadın Sünnetinin Tarihçesi

The origins of the practice are unclear. It predates the rise of Christianity and Islam. There is mention made of Egyptian mummies that display characteristics of FGC. Historians such as Herodotus claim that in the fifth century BC the Phoenicians, the Hittites and the Ethiopians practised circumcision. It is also reported that circumcision rites were practised in tropical zones of Africa, in the Philippines, by certain tribes in the Upper Amazon, and in Australia by women of the Arunta tribe. It also occurred among the early Romans and Arabs. As recent as the 1950s, clitoridectomy was practised in Western Europe and the United States to treat ‘ailments’ in women as diverse as hysteria, epilepsy, mental disorders, masturbation, nymphomania, melancholia and lesbianism. In other words, the practice of/FGC has been followed by many different peoples and societies across the ages and the continents.

Bu geleneğin nasıl ortaya çıktığı tam olarak bilinmemektedir. Hıristiyanlık ve İslam dinlerinin doğuşuyla ortaya çıktığı sanılmaktadır. Mısır mumyalarında kadın sünnetine benzer izlere rastlanmıştır. Herodot gibi tarihçiler İsa’dan önce beşinci yüzyılda Fenikelilerin,Hititlerin ve Etiyopyalıların kadın sünneti yaptığını iddia etmiştir. Afrika’nın tropikal bölgelerinde, Filipinlerde, Amazon’un üst kısımlarındaki bazı kabilelerde ve Avustralya’daki Arunta kabilesinde de kadın sünneti yapıldığına dair belgeler e rastlanmıştır. Romalılarda ve Araplarda da kadın sünneti yapanlar olmuştur. 1950’ler gibi yakın bir zamanda, Batı Avrupa’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nde, kadınlarda histeri, epilepsi, akli bozukluklar, mastürbasyon, nemfomani, melankoli ve lezbiyenlik gibi durumları tedavi etmek amacıyla klitoridektomi yapılmıştır. Başka bir deyişle kadın sünneti, yıllar boyunca farklı toplumlar, kültürler ve farklı ülkelerde uygulanmıştır.


Fadiga says: “no excision”* Fadiga “eksizyona hayır” diyor.*

*Fadiga dit non a l’excision




Sometimes referred to as female genital mutilation (FGM), female circumcision, or female genital mutilation/cutting (FGM/C), female genital cutting (FGC) is practiced on two to three million women and girls each year. It is prevalent in 28 countries in Africa, as well as certain areas of the Middle East and Asia. FGC is also practiced by immigrant populations living in Europe, the US, and other countries.

Bazen genital mutilasyon, kesme, sirkumsizyon olarak da anılan kadın sünneti her yıl iki ila üç milyon kıza uygulanmaktadır. Afrika’daki 28 ülkede çoğunlukta olmak üzere, Orta Doğu ve Asya’da da bazı bölgelerde kadın sünneti yapılmaktadır. Avrupa’da ve Amerika’da yaşayan bazı göçmen topluluklar da kadın sünneti yapmayı sürdürmektedir.



Fadiga wants human rights.* Fadiga insan haklar覺na sayg覺 g繹sterilmesini istiyor.*

* Fadiga est pour la promotion des droits humains.


Tostan is a nongovernmental organization. Based in Senegal, West Africa, Tostan is dedicated to educating and empowering Africans who have had little or no access to formal schooling. Tostan works primarily in rural regions to provide basic education and increase community engagement in projects related to health and hygiene, child welfare, human rights and democracy, the environment, and economic development. http://www.tostan.org

Tostan bir sivil toplum kuruluşudur. Merkezi Afrika’nın batısındaki Senegal’de bulunan Tostan, okula gitme imkanı sınırlı olan ya da hiç imkanı olmayan Afrikalıları eğitmek ve bilinçlendirmek için çalışmaktadır. Tostan esas olarak kırsal kesimlerde, temel eğitimi vermek ve sağlık ve hijyen, çocuk bakımı ve koruması, insan hakları ve demokrasi, çevre ve ekonomik gelişme gibi konularda projeler düzenleyerek toplumsal dayanışmayı arttırmaya yönelik çalışmalar düzenlemektedir. http://www.tostan.org




The word “mutilation” emphasizes the gravity of the act. Some United Nations agencies use the term “female genital mutilation/cutting” wherein the additional term “cutting” is intended to reflect the importance of using non-judgemental terminology with practising communities. Both terms emphasize the fact that the practice is a violation of girls’ and women’s human rights.

Mutilasyon kelimesi bu uygulamanın tehlikesini ve ciddiyetini vurgulamaktadır. Birleşmiş Milletler örgütlerinden bazıları “genital mutilasyon/kesme” terimini kullanmaktadır; buradaki “kesme” kelimesi, bu uygulamayı yapan topluluklara karşı yargılayıcı bir ifade kullanmamak amacıyla seçilmiştir. Her iki terim de sünnetin, kızların ve kadınların insan haklarını ihlal eden bir uygulama olduğunun altını çizmektedir.



Immediate complications resulting from FGC include severe pain, infections, shock, and hemorrhage that can lead to death. The use of a single unsterilized instrument in cutting multiple girls may facilitate the transmission of HIV/AIDS. Some longer-term consequences include infertility and a dramatically elevated risk of labor complications such as hemorrhage, infection, maternal death, and stillbirth or brain damage of the baby.

Sünnetin neden olduğu komplikasyonlar arasında, şiddetli acı, enfeksiyon, şok ve zaman zaman ölüme neden olabilecek şekilde kanama yer almaktadır. Çok sayıda kızı, steril olmayan tek bir aletle kesmek, HIV/AIDS gibi hastalıkların bulaşmasına yol açabilmektedir. Sünnetin uzun süreli etkileri arasında kısırlıkla birlikte kanama, enfeksiyon, anne ölümleri, ölü doğum ve bebeklerde beyin hasarı gibi doğum sırasında meydana gelebilecek komplikasyonlar yer almaktadır.


helloyellowstudio


*Her 16 saniyede bir Dünya’nın bir yerinde bir kız sünnet ediliyor.


130 million girls have already undergone FGC worldwide. Generally, girls between 2 weeks and 12 years undergo FGC. After participating in Tostan’s program, people started questioning the practice of FGC.


Dünya çapında 130 milyon kız sünnet edildi. Genellikle, 2 haftalık ve 12 yaş arasındaki kızlar sünnet ediliyor. . Tostan’ın programlarına katıldıktan sonra, insanlar uygulamayı sorgulamaya başladı.


Community Panel of FGC and Forced / Child Marriage Kedougou, Senegal, 20.02.2010


Kadın sünneti ve Zoraki evlilikler / Çocuk evlilikleri karşıtı halk paneli Kedougou, Senegal, 20.02.2010


The community panel is organized on an earth football field. Halk paneli Kedougou’daki toprak bir futbol sahasında yapıldı.


Stop forced and child marriages. Zoraki evlilikleri ve çocuk evliliklerini durdurun.

*Halte aux mariages prĂŠcoces et / ou forcĂŠs.




Girl playing a local instrument made out of calabash. Sukabağından yapılan, yerel bir müzik enstrümanı çalan kız.


A man dancing during the community panel. Halk panelinde dans eden bir adam.



Maryam Sheikh Abdi

The Cut Poem

I was only six years old when they led me to the bush. Too young to know what it all entailed, I walked lazily towards the waiting women.

Beni çalılıklara götürdüklerinde altı yaşındaydım. Ne olduğunu anlayamayacak kadar küçüktüm beni bekleyen kadınlara doğru yürüdüm.

Deep within me was the desire to be cut, as pain was my destiny: it is the burden of femininity, so I was told. Still, I was scared to death . . . but I was not to raise an alarm.

Dediler ki, her kız kesilmek istermiş, sanki bu acı kaderimde varmış gibi: bu kadın olmanın en ağır yüküdür dediler. Yinede çok korkmuştum… ama panik yapmamalıydım.

The women talked in low tones, each trying to do her tasks the best. There was the torso holder she had to be strong to hold you down. Legs and hands each had their woman, who needed to know her task lest you free yourself and flee for life.

Kadınlar alçak sesle konuşuyordu, işlerini en iyi şekilde yapmaya çalışıyorlardı. Gövdeyi tutma işini üstlenen kadın diğerlerinden daha kuvvetli olmalıydı. Kolları ve bacakları tutan başka kadınlar vardı. Canınızı kurtarmak için kaçmanızı önlemek için her biri işini en iyi şekilde yapmalıydı.





The cutting began with the eldest girland on went the list. Known to be timid, I was the last among the six. I shivered and shook all over; butterflies beat madly in my stomach. I wanted to vomit, the waiting was long, the expectation of pain too sharp, but I had to wait my turn. My heart pounded, my ears blocked; the only sound I understood was the wails from the girls, for that was my destiny as well.

İlk önce yaşı en büyük olan kızı sünnet ettiler ve sonra diğerleri. Biraz çekingen olduğumdan sona kalan altı kişi arasındaydım. Korkudan titriyordum, Heyecandan karnımda adeta kelebekler uçuşuyordu. Midem bulanıyordu, beklemek çok zordu, beni bekleyen acıyı tahmin etmek ise daha acı vericiydi, ama sıramı beklemem gerekiyordu. Kalbim hızla çarpıyordu, kimseyi duyamıyordum; Duyduğum tek şey kızların feryatlarıydı, beni bekleyen de buydu.

Finally it was my turn, and one of the women winked at me: Come here, girl, she said, smiling unkindly. You won’t be the first nor the last, but you have only this once to prove you are brave! She stripped me naked. I got goose pimples. A cold wind blew, and it sent warning signs all over me. I choked, and my head went round in circles as I was led.

Sonunda sıra bana geldi, kadınlardan biri bana göz kırptı: “Gel buraya”, dedi, sert bir gülümsemeyle. Bunu yaşayan ne ilk ne de son kişisin, ama bize cesaretini kanıtlaman için sadece tek bir şansın var! Beni tamamen soydu, tüylerim diken diken olmuştu. Soğuk bir rüzgar esti adeta beni uyarırcasına. Tıkandım. Kalakaldım.


The imam of the village gives his speech during the community panel. Köyün imamı, halk panelinde konuşmasını yaparken.



The practice of FGC is not prescribed by Islam, nor in the Bible. In fact, the practice predates Islam, and many religious leaders have denounced it. The practice cuts across religions and is practiced by Muslims, Christians, Ethiopian Jews, Copts, as well as by followers of certain traditional African religions. FGC is thus more a cultural than a religious practice.

Ne İslamiyet’te ne de kutsal kitapta kadın sünnetinin zorunlu olduğuna ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Hatta bu uygulama İslam dininden çok önce ortaya çıkmış ve pek çok dini lider kadın sünnetinin yapılmaması gerektiğini savunmuştur. Kadın sünneti Müslümanlar, Hıristiyanlar, Etiyopyalı Yahudiler, Kıptiler ve pek çok farklı Afrika dinine mensup kişilerce uygulanmaktadır. Kadın sünneti bir uygulama olmaktan çok kültürel bir uygulamadır.

dini


Don’t betray her trust in you. / Kızınızın size olan güvenini sarsmayın.

Circumcision is an incurable pain. / Kadın sünneti iyileştirilemez bir yaradır.

It is a mutilation of her humanity. / Bu onun insanlığının zarar görmesidir.

Egypt - Center for Development Services (CDS) Female Genital Mutilation Task Force

Circumcision is a deformation. / Kadın sünneti deformasyondur.


People praying at the community panel. Halk panelinde dua eden kalabal覺k.


Soldiers and reverends watching the community panel. Halk panelini izleyen askerler ve din adamlar覺.


Egypt - Cairo Family Planning Association Torture with no benefit / Faydasız bir eziyet

İmam Gazali - İhyau Ulumi’d Din - 3


Egypt- Center for Development Services (CDS) Female Genital Mutilation Task Force Circumcision is a harm, not a necessity. / Kadın sünneti gereklilik değil, zarardır.




Obediently, I sat between the legs of the woman who would hold my upper abdomen, and each of the other four women grasped my legs and hands. I was stretched apart and each limb firmly held. And under the shade of a tree . . .The cutter begun her work . . . the pain . . . is so vivid to this day, decades after it was done. God, it was awful! I cried and wailed until I could cry no more. My voice grew hoarse, the cries could not come out, I wriggled as the excruciating pain ate into my tender flesh. Hold her down! cried the cursed cutter, and the biggest female jumbo sat on my chest. I could not breathe, but there was nobody to listen to me. Then my cries died down, and everything was dark. As I drifted, I could hear the women laughing, joking at my cowardice.

Söyledikleri gibi karnımın üstünden tutan kadının bacaklarının arasına oturdum, çevremdeki diğer dört kadın, kollarımı ve bacaklarımı kavradı. Her uzvumu sıkı sıkı tutup,çekiştiriyorlardı. Bir ağacın gölgesinde… Sünnetçi kadın işine başladı… acı…bugün, olaydan yıllar sonra bile hala hissettiğim o acı, Tanrım, korkunçtu! Artık ağlayacak halim kalmayana dek ağladım ve bağırdım. Sesim kısıldı, çığlıklarım duyulmaz oldu. Dayanılmaz acı içime işlerken kıvrandım durdum. Sıkı tutun! diye bağırdı sünnetçi kadın, ve aralarındaki en iri kadın üzerime oturdu. Nefes alamıyordum, ama kimse beni dinlemiyordu. Sonunda sesim kesildi, her yer karardı, karanlıkta, korkaklığıma gülen kadınların kahkahalarını duyabiliyordum.






The WHO has identified four types of female genital cutting:

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dört çeşit kadın sünneti vardır:

- Type 1 (also referred to as clitoridectomy) – cutting away of the clitoral hood, with or without removal of all or part of the clitoris.

- 1. Tür (klitorektomi) klitorisin hepsini alarak ya da almadan klitorisin üst kısmının kesilmesidir.

- Type 2 (also referred to as excision) – removal of the clitoris, together with part or all of the labia minora (the inner vaginal lips). This is the most widely practiced form.

- 2. Tür (eksizyon) klitorisin, iç dudakların bir kısmı ya da tamamıyla birlikte kesilmesidir (libia minora). Bu en yaygın uygulamadır.

- Type 3 (also known as infibulation) – removal of part or all of the external genitalia (clitoris, labia minora and labia majora), and stitching or narrowing of the vaginal opening, leaving a very small opening, about the size of a matchstick, to allow for the flow of urine and menstrual blood.

- 3. Tür (infibülasyon) cinsel organın tüm dış parçalarının (klitoris, iç ve dış dudaklar) alınması ve vajina girişinin idrar ve kan akmasına yetecek kadar bir açıklık bırakılarak daraltılması (bir kibrit çöpü kadar) ve dikilmesidir.

- Type 4 covers a variety of procedures including: pricking, piercing, or incision of the clitoris and/or labia; stretching the clitoris and/or labia; burning of the clitoris and surrounding tissues; scraping of the vaginal orifice or cutting of the vagina; insertion of substances into the vagina to cause bleeding or to tighten or narrow it.

- 4. Tür pek çok uygulamayı içinde barındırır: kesmek, delmek, klitorisi ve/veya dudakları dikmek, uzatmak; klitorisi ve çevresindeki dokuları yakmak; vajina ağzını kazımak ya da vajinayı kesmek; vajinaya yabancı maddeler yerleştirerek, kanamasını, sıkışmasını ya da daralmasını sağlamak gibi.


It must have been hours later when I woke upto the most horrendous reality. The agonizing pain was unbearable! It was eating into me, every inch of my girlish body was aching. The women kept exchanging glancesand talked loudly of how I would go down in history,to be such a coward, until I fainted in the process. Allahu Akbar! they exclaimed as they criticized me.

Saatler sonra uyandım ve korkunç gerçeği fark ettim. Acı dayanılmazdı! Beni için için kemiriyordu, acıyı minik bedenimin her noktasında hissediyordum. Kadınlar aralarında bakışıyor, yüksek sesle konuşuyorlardı, korkak olduğumu söylüyorlardı… ta ki ben bayılana kadar. Allah-u Ekber! diye bağırdılar, beni eleştirircesine.

I looked down at my self and got a slap across my face. Don’t look, you coward, came the cutter’s words; then she ordered the women to pour hot sand on my cut genitals. My precious blood gushed out and foamed. Open up, snarled the jumbo woman, as she poured the sand on me. Nothing they did eased the pain.

Görebilmek için aşağı baktım, sünnetçi kadın suratıma okkalı bir tokat yapıştırdı, “Bakma buraya ödlek” dedi, Sonra kadınlardan kesilmiş olan cinsel organımın üzerine sıcak kum dökmelerini istedi. Her yer kan olmuştu, hayat kaynağım oluk oluk akıyordu. Aç bacaklarını dedi devasa kadın, sıcak kumları üzerime dökerken. Ama yaptıkları hiçbir şey acımı dindiremiyordu.



cut

cease cut off fell drop to chop to hew to clip to dock

sever

to to stop to cease to discontinue to disconnect to cut off

block

to abandon sever close down intersect slash butcher fair lay wrap up slice arrest determine

off

crop

curtail cut back

close cut out cut down break

carve gride halt clip


kesik

kesmek kesme makasla kesme kesim

dilim

parça kumaş biçmek indirmek devam etmemek kırmak görmemezlikten gelmek hadım etmek seyreltmek ortadan kaybolmak kesişmek

kesilmek kesilmiş parça yontmak kes yarık yol açmak yarma kesinti indirim

yara usul indirilmiş incitmek oymak

kırpmak

budamak vuruş

darbe

şekil biçme

azaltma doğramak katetmek yontulmuş



You Yara

don’t have to be cut to be woonded. / lanmak için kesilmek gerekmez.



The red bracelet represents baby’s virginity. Bebeğin kolundaki kırmızı ip, onun bakire olmasını temsil ediyor



Virgin Mary / Bakire Meryem

“In your hand are virtue and power” “Erdem ve güç ellerinde”


Virginity The word virgin comes via Old French virgine from the root form of Latin virgo, genitive virgin-is, meaning literally “maiden” or “virgin”—a sexually intact young woman. The Latin word probably arose by analogy with a suit of lexemes based on vireo, meaning “to be green, fresh or flourishing”, mostly with botanic reference—in particular, virga meaning “strip of wood”. Virgin c.1200, “unmarried or chaste woman noted for religious piety and having a position of reverence in the Church,” from O.Fr. virgine, from L. virginem (nom. virgo) “maiden, unwedded girl or woman,” also an adj., “fresh, unused,” probably related to virga “young shoot.” For sense evolution, cf. Gk. talis “a marriageable girl,” cognate with L. talea “rod, stick, bar.” Meaning “young woman in a state of inviolate chastity” is recorded from c.1300. Also applied since early 14c. to a chaste man. Meaning “naive or inexperienced person” is attested from 1953. The adj. is recorded from 1550s in the literal sense; figurative sense of “pure, untainted” is attested from c.1300.


Bekaret ~ Ar. bakārat genç kızlık, kız olma hali < Ar. bikr > ilk doğan evlat, genç kız -> bikir 1 . Kızlık: 2 . Saflık, temizlik, masumluk: 3 . Sanat ve düşüncede özgünlük, yenilik. 4 . Doğallık, tazelik. Bakir < Ar. bikr; ilk doğan evlat, genç kız -> bikir 1 . Cinsel ilişkide bulunmamış (erkek). 2 . El değmemiş, kullanılmamış. 3 . İşlenmemiş (toprak). 4 . Eskimemiş, yıpranmamış, yeni. Bekar < Ar bakārat ;genç kızlık < Ar bikr > ilk doğan evlat, genç kız - > bikir 1 . Evlenmemiş kimse: 2 . Evli olduğu hâlde ailesinden ayrı, yalnız yaşayan kimse. Bikir ~ Ar bikr >ilk doğan evlat, yeni, taze, turfanda, genç kız veya erkek 1 . Kızlık


Don’t let them do it! The person who brought up this virginal membrane issue was Avicenna. He made an explication around 1000 A.D.: “There is a membrane inside a woman!” After conducting many researches on women cadavers, it is proved in the 18th century that, yes there is a membrane! This marvelous discovery has been used by men through out the history in order to separate women as “girls” and “woman” and to make them sexual slaves. This substantial reality took its well-deserved place in ever level starting from the books of monotheistic religions and to the Regulation of Price and Discipline of the Ministry of National Education of the Republic of Turkey. Children committed suicide, women had to have psychological treatment but no one stopped peeping on women’s membrane. -ece temelkuran (virginity test is a crime 2001/07/28/milliyet))


Yaptırmayacaksın! Bu zar meselesini başımıza tebelleş eden kişi İbni Sina’dır. Tarih MS 1000’i gösterirken açıklamıştır: “Kadının içinde bir zar var!” 18. yüzyılda kadının üzerinde çeşitli ciddi kadavra çalışmalarıyla kesinlikle kanıtlanmıştır ki, zar var! Bu şahane buluş tarih boyunca erkekler tarafından kadınları “kız” ve “kadın” olarak ikiye ayırmak için, onları cinsel olarak köleleştirmek için kullanıldı. Bu mühim gerçeklik tek tanrılı dinlerin kitaplarından Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı Ödül ve Disiplin Yönetmeliği’ne kadar her düzeyde hak ettiği yeri aldı. Çocuklar intihar etti, kadınlar psikolojik tedavi gördü ama kimse, kadının zarını dikizlemekten vazgeçmedi.

-ece temelkuran (bekaret testi suçtur-2001/07/28/milliyet))


Cultural anthropologists have discovered that romantic

love and sexual jealousy are universal features of human relationships. Social values related to

vir-

ginity reflect both sexual jealousy and ideals of ro-

mantic love, and appear to be deeply embedded in human

nature.


Kültür antropologları, aşkın ve cinsel kıskançlığın

evrensel özelliği olduğunu keşfet miştir. Bekarete ilişkin sosyal değerler , hem insan ilişkilerinin

cinsel kıskaçlığı hem de ideal aşk duygusunu yansıtmış ve

insan doğasının derinliklerine işlemiştir.



Mothers organize the circumcision of their daughters because that is considered part of raising a girl properly, of being a responsible mother…. women in central Guinea…said that their religion required that parents do three things for their daughters: “to educate them, to circumcise them, and to find them a good husband”.* *Yoder, Abderrahim, and Zhuzhuni 2004, p. 13.

Anneler kendi çocuklarının sünnetini düzenler, çünkü bu iyi bir kız çocuğu yetiştirmenin, sorumluluk sahibi bir anne olmanın bir parçası olarak algılanır…. Gine’nin orta kesimindeki kadınlara göre…dinleri gereğince anneler kız çocukları için üç şey yaparlar : “onları eğitirler, Sünnet ederler ve onlara iyi bir koca bulurlar”.* * Yoder, Abderrahim, ve Zhuzhuni 2004, s. 13.


Fatmata is breastfeeding her daughter Nima.

Fatmata kızı Nima’yı emziriyor.









Cornflake Girl- Tori Amos Never was a cornflake girl Thought that was a good solution Hanging with the raisin girls She’s gone to the other side Givin us a yo heave ho Things are getting kind of gross And I go at sleepy time This is not really happening You bet your life it is Peel out the watchword Just peel out the watchword She knows what’s goin on Seems we got a cheaper feel now All the sweetcaze are gone Gone to the other side With my encyclopedia They musta paid her a nice price She’s putting on her string bean love This is not really happening You bet your life it is Peal our the watchword Just peel out the watchword Never was a cornflake girl Thought that was a good solution Rabbit where’d you put the keys girl And the man with the golden gun thinks he knows so much Thinks he knows so much Rabbit where’d you put the keys girl



Cornflake Girl” is a song by American singer-songwriter Tori Amos. It is the eighth track on Amos’ 1994 album Under the Pink.The inspiration for “Cornflake Girl” came from Alice Walker’s novel Possessing the Secret of Joy, about a young African woman going through the ritual of female genital cutting.. Amos was angered by the idea that a mother could subject her daughter to such a brutal act, and the song arose as an exploration of the idea of betrayal between women. In the song two types of women are referred to: the “Raisin Girls” are “multicultural” and open-minded, while the “Cornflake Girls” of the title are “narrowminded and full of prejudice”. Cornflake Girl” şarkıcı-söz yazarı Tori Amos’un 1994 tarihinde piyasaya çıkan “Under the Pink” adlı albümündeki sekizinci şarkıdır. Bu şarkıyı Alice Walker’ın “Possessing the Secret Joy” adlı romanından esinlenerek yazmıştır. Romanda Afrikalı genç bir kızın sünnet töreninde yaşadıkları anlatılmaktadır. Amos, bir annenin kızına böyle acımasızca bir şey yapması karşısında dehşete düşer ve kadınlar arasındaki bu ihaneti araştırırken bu şarkıyı yazar. Şarkıda iki tür kadından bahsedilir: “Rasin Girls” olarak geçenler multikültürel ve açık fikirliyken, “Cornflake Girls” olarak bahsedilenler ise dar görüşlü ve önyargılı kişiler olarak anlatılmıştır.



The new generation is lucky that they don’t undergo the procedure in The Gambia anymore.


Gambiya’daki yeni nesil şanslı; çünkü artık onlar sünnet edilmiyor.


Ha! How will you give birth? taunted the one with the smile. I was shaking and biting my lower lip. I kept moving front, back and sideways as I writhed in pain. This one will just shame me! cried the cutter. Look how far she has moved, how will she heal? My sister was embarrassed, but I could see pain in her eyes . ..maybe she was recalling her own ordeal. She pulled me quickly back to the shed. The blood oozed and flowed. Scavenger birds were moving in circles and perching on nearby trees. Ish ish, the women shooed the birds. All this time the pain kept coming in waves,each wave more pronounced than the one before it. The women stood us up but warned us not to move our legs apart. They scrubbed the bloody sand off our thighs and small buttocks, then sat us back down. A hole was dug, malmal, the stick herb, was pounded; The ropes for tying our legs were ready. Charcoal was brought and put in the hole, where there was dried donkey waste and many herbs these were the cutter’s paraphernalia.

Hadi bakalım! Nasıl doğuracaksın şimdi? diye sataştı gülerek. Titriyordum, korkudan alt dudağımı ısırdım. Acı içinde kıvranırken öne arkaya, sağa sola doğru gidip geldim. Bu beni utandıracak! diye bağırdı sünnetçi kadın. Bak hemen hareket etmeye başladı, nasıl iyileşecek bu? Ablam utanmıştı, ama gözlerindeki acıyı görebiliyordum… belki de kendi çektiği acıları hatırlıyordu. Beni hızla çekerek kulübenin içine soktu. Kan hızla akıyordu. Leş yiyen kuşlar tepemizde uçuşuyor, yakındaki ağaçlara tüneyip bekleşiyorlardı. Kışt kışt, diyerek kovdu kuşları kadın. Acı katlanarak büyüyor ve her seferinde daha da şiddetleniyordu. Bizi ayağa kaldırdılar bacaklarımızı kapalı tutmamızı söylediler. Bacak aramızdaki kanlı kumları temizlediler, sonra tekrar oturttular. Bir çukur kazılmıştı, içinde malmal, çöp bitkiler vardı. Bacaklarımızı bağlayacakları ipler hazır duruyordu. Kömür getirdiler ve içinde kurumuş eşek pisliği ve pek çok farklı ot bulunan çukura koydular. Bunlar sünnetçi kadının kullandığı özel malzemelerdi.


Frida Kahlo- My Birth




Burkina Faso- Comité National de Lutte Contre la Pratique de L’excision

For my health, I refuse excision. / Sağlığım için, kadın sünnetini reddediyorum.


Africa Regional - IPADOUR/PAU

Against excision. / Eksizyona karşıyız.


Over 4000 communities in Africa have publicly declared abondonment of FGC.


Afrika’da 4000’in üzerinde topluluk kadın sünnetini bıraktıklarını deklare etti.


Declaration of abondoment of FGC and Forced / Child marriage Kedougou, Senegal - 21.02.2010


Kadın sünnetini ve Zoraki Evlilikleri / Çocuk Evliliklerini Bırakma Deklarasyonu Kedougou, Senegal - 21.02.2010


Kedougou Regional Decleration Steering Commitee welcomes you all.* Kedougou Bölgesel Deklarasyon Yönetim Komitesi.sizleri ağırlamaktan memnuniyet duyar.*

*Le Comite de Pılotage de la Declaration Regionale de Kedougou vous Souhaite La Bienvenue


Our vision: Dignity for everyone.* Vizyonumuz: Sayg覺nl覺k herkesin hakk覺d覺r.*

*Notre Vision:La Dignite Humaine Pour Tous



People of the Mali is for the promotion of human rights.* Mali halkı İnsan Haklarının korunmasını ve geliştirilmesini istiyor.*

* La Communaute Malienne dit oui a la Promotion du Respect des Droits Humains.



...It is not a battle, we are talking about civilization, participation and collectivity. It is not a battle, it is an awakening, an awareness. ...Bu bir mücadele değil, burada medeniyetten, katılımdan ve birlikte hareket etmekten bahsediyoruz. Bu bir mücadele değil, bir uyanış, bir bilinçlenmedir.


Women are waiting for the Minister of Family of Senegal and Molly Melching to arrive to Kedougou.


Kadınlar Senegal’in Aileden Sorumlu Devlet Bakanı’nın ve Molly Melching’in Kedougou’ya varmasını bekliyor.


The minister of Family arrives to Kedougou for the declaration ceramony. Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Deklarasyon töreni için Kedougou’ya varıyor.


Molly Melching,Tostan executive director arrives to Kedougou for the declaration ceramony. Tostan genel başkanı Molly Melching Deklarasyon töreni için Kedougou’ya varıyor.


Molly Melching came to Senegal as an exchange student from the University of Illinois. After completing her studies, Molly stayed to work as a Peace Corps volunteer in Dakar, creating the first radio program for children in national languages. Her work soon took her to rural villages, where she found that many development efforts were not addressing the true needs and realities of the communities. Relying heavily on community feedback, Molly and a team of Senegalese cultural specialists began to methodically develop a new type of development program, one that respectfully engaged communities in the process by working in their own language and using traditional methods of learning. Their efforts grew throughout the 1980s, leading Molly to found an organization in 1991. Based on a suggestion from friend and renowned African scholar Cheikh Anta Diop, Molly named the organization Tostan—a word that means “breakthrough” (as in the hatching of an egg) in the Wolof language. The word also implies spreading and sharing, the fundamental goal of the Tostan program. Over the past 15 years, Tostan—now operating in six countries and 17 languages—has developed Molly’s original concepts into a leading model for community development. Molly Melching never left Senegal and continues to work with the hundreds of talented employees and volunteers that have joined Tostan along the way, spreading Tostan’s program, as well as a vision of human dignity for all, to new communities and countries.


Molly Melching Senegal’e Illinois Üniversitesi’nin öğrenci değişim programıyla geldi. Eğitimini tamamladıktan sonra, Dakar’da kalarak Peace Coprs’da gönüllü olarak çalışmaya başladı ve ulusal dilde çocuklar için yapılan ilk radyo programını başlattı. Bu işi sayesinde şehir dışındaki kırsal alanlara gitti ve yapılan gelişim çalışmalarının toplumların gerçek ihtiyaçlarına yönelik olmadığını gördü. Molly ve Senegal kültür uzmanlarından oluşan bir ekip , toplumdan aldıkları görüş ve fikirlere dayanarak, yeni bir gelişim programı tasarladı, bu program toplulukların kendi dillerinde geleneksel eğitim yöntemlerini kullanarak çalışmalarına imkan vererek toplumların bu süreçte aktif rol almasını sağladı. Bu çabaları ve ekipleri 80’li yıllar boyunca gelişti ve büyüdü ve Molly 1991 yılında bir kuruluş kurdu. Oldukça tanınan Afrikalı bir bilim adamı olan arkadaşı Cheikh Anta Diop’un önerisi üzerine, kuruluşa, Wolof dilinde “büyük ilerleme” anlamına gelen Tostan adını verdi. Bu kelime aynı zamanda Tostan programının temel amacı olan yaymak ve paylaşmak anlamlarını da içinde barındırır. Bugün altı ülkede 17 dilde çalışmalarını sürdüren Tostan, son 15 yıl içerisinde Molly’nin ana fikirlerini geliştirerek toplumsal gelişimin kılavuzu haline getirdi. Molly Melching hala Senegal’de yaşamakta ve bu zamana kadar Tostan’a katılan yüzlerce yetenekli çalışan ve gönüllüyle birlikte, Tostan programını ve tüm insanlara, yeni toplumlara ve ülkelere değer verilmesi gerektiğini savunan görüşü aşılamak için çalışmaktadır.




The herbs were placed on the charcoal and we were ordered to sit on the hole. As I sat with smoke rising around me, I could hear the blood dropping on the charcoal, and more smoke rose. The pain was somehow dwindling but I felt weakand nauseated. Maybe she is losing blood? my sister asked worriedly.No, no. It will stop once I place the herbs, cried the cutter impatiently. The malmal was pasted where my severed vaginal lips had been, and then I was tied from my thighs to my toes with very strong ropes from camel hide. A long stick was brought and the women took turnsshowing us how to walk, sit and stand up. They told us not to bend or move apart our legs. This will make you heal faster, they said,but it was meant to seal up that place.

Otları kömürün üzerine koydular, Ve bize çukurun üzerine oturmamızı söylediler. Dumanlar çıkan çukurun üzerinde otururken,kömürün üzerine damlayan kanın sesini duyuyordum, Kan damladıkça daha fazla duman çıkıyordu. Acı yavaş yavaş azalıyordu, ama kendimi çok yorgun ve zayıf hissediyordum, midem bulanıyordu. Belki çok fazla kan kaybediyordur? Dedi ablam endişeli bir sesle. Hayır, hayır. Otları koyduktan sonra kanama durur, dedi sünnetçi kadın sabırsızca. Kesilen vajina dudaklarının üzerine malmal’ı sürdüler, Deve tüyünden yapılan iplerle kalçamdan ayak bileğime kadar bacaklarımı birbirine bağladılar. Uzun bir sopa getirdiler ve kadınlar sırayla bu sopayı kullanarak nasıl yürüyeceğimizi ve nasıl oturup kalkmamız gerektiğini gösterdiler. Bacaklarımızı kırmamamız ve ayırmamamız gerektiğini söylediler Böyle daha çabuk iyileşirsiniz.



AMAM - Photographs: Corbis, Carles Nin, Eduardo Colesi


More than 140 million women in the world are condemned to feel nothing.

Dünya’da 140 milyondan fazla kadın bir şey hissetmemeye mahküm.




http://www.tostan.org/web/module/events/pressID/144/interior.asp


Senegal: Kadın Sünnetinin tamamen durdurulması gündeme geliyor Senegal hükümeti 2015 yılının sonuna kadar yerel topluluklar ve sivil toplum kuruluşu olan Tostan’ın oluşturduğu ulusal eylem planını uygulamaya koyuyor. Dakar, Senegal, 18 Şubat 2010 – Senegal’deki binlerce topluluk, yıllar içinde güçlerini birleştirerek, kadın sünnetine karşı bir örgütlenmeye gidiyor, Senegal hükümeti 19 Şubat Cuma günü, tüm ülkede kadın sünnetinin 1015 yılına kadar bırakılmasını amaçlayan kapsamlı strateji planını açıklayacak. Senegal Başbakan ‘ı Souleyman Ndéné Ndiaye’ın da katılacağı bir oturumda açıklanacak olan strateji çoğunlukla, 1991’den beri Senegal’de faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşu olan Tostan’ın geliştirdiği insan hakları yaklaşımına dayanmaktadır. Tostan’ın ortak ilgi alanlarını içeren katılım modeli sayesinde, 1997 yılından beri Senegal’de yaklaşık 4.200 topluluk kadın sünnetini tamamen bıraktıklarını açıkladı. UNICEF’in yakın zamanda yaptığı bir araştırma, Tostan programına katılan topluluklarda kadın sünnetinin uzun süreli olarak bırakıldığını doğrulamıştır.


Convention of the national action plan of FGC 2010-2015 19.02.2010, Dakar, Senegal


Kadın sünnetini bırakmaya yönelik 2010-2015 ulusal eylem planı toplantısı 19.02.2010, Dakar, Senegal





The drop of the first urine, more burning than the aftermath of the razor,passed slowly, bit by bit, one drop after another drop,while I lay on my side... There was no washing, no drying, and the burning kept on for hours later.But there was no stool . . . at least, I don’t remember. For the next month this was my routine. There was no feeding on anything with oil,or anything with vegetables or meat.Only milk and ugali formed my daily ration. I was given only sips of water:This avoids “wetting” the wound and

İlk kez tuvaletimi yapıyorum, jiletten sonraki yanma hissinden çok daha kötüsü, Yan yattım…. Yavaş yavaş, azar azar Damla damla aktı Yıkama, kurulama yok, Yanma saatlerce sürdü. Bir oturak bile yoktu, ya da ben hatırlamıyorum Önümüzdeki bir ay boyunca hep aynıydı, Sebze ya da et yok, yağlı bir şey yemek yok. Günlük yemeğim sadece süt ve ugali idi. Az az su içmeme izin veriyorlardı, Az su içersen “yara” daha az ıslanır, daha çabuk iyileşirsin dediler.







We would stay in the bush the wholeday. The journey from the bush back home began around four and ended sometimes at seven.All this time we had to face the heatand bare-footedly slide towards home . . . with no water, of course. We were not to bend if a thorn stuck us,never to call for help loudly as this would “open” us up and the cutter would be called again. Everything was about scary do’s and don’ts.

Tüm günü çalılıklarda geçiriyorduk. Saat dörtte başlayan eve dönüş yolculuğu bazen yediye kadar sürüyordu. Bu süre boyunca sıcağın altında çıplak ayaklarla eve dönmeye çalışıyorduk... su yok, bir damla su yok. Ayağımıza çalı batsa bile eğilmek yok, yüksek sesle yardım istemek yok, yoksa yaramız “açılabilir” ve sünnetçiyi yeniden çağırmak gerekebilir. Her şey korkutucu kurallardan ibaretti.

I stayed on with the other five for the next four weeks. None of us bathed;lice developed between the ropes and our skin,biting and itching the whole day and night. There was no way to remove them,at least not until we healed.

İlerleyen dört hafta boyunca sünnet olan diğer beş kızla kaldım, banyo yapamadık; bitlendik, ipin deriye değdiği yerler gece gündüz yanıyor ve kaşınıyordu İpleri çıkartmak imkansızdı en azından iyileşene kadar.

The river was only a kilometer away. Every morning the breeze carried the sweet scent of its waters to us, making our thirst more real.

Nehir sadece birkaç kilometre uzaktaydı. her sabah rüzgar, suyun tatlı kokusunu taşıyor, susuzluğumuzu daha fazla hissettiriyordu bize.


Prime Minister of Senegal, Mr Suleymane N’dene N’DİAYE and Minister of Family, Ndeye Khady Diop


Senegal Başbakanı, Suleymane N’dene N’DİAYE ve Senegal Ailden Sorumlu Devlet Bakanı, Ndeye Khady Diop



The day the cutter was called back each of us shivered and prayed silently, each hoping we had healed and there would be no cutting again. Thank God we were all done except one unlucky girl who had to undergo it all again,and took months to heal.

Sünnetçi kadını geri çağırdıkları gün hepimiz korkudan titriyor ve sessizce dua ediyorduk, iyileşmiş olmayı ve yeniden kesilmek zorunda kalmamayı umuyorduk. Tanrıya şükür, bir şanssız kız hariç hepimiz iyileşmiştik, O iyileşememişti ve her şeyi yeni baştan yaşamak zorunda kaldı İyileşmesi aylar aldı.




A young group of people are performing a scene about FGC. Bir grup gen癟, kad覺n s羹nnetiyle ilgili k覺sa bir oyun sergiliyor.


Right to life and health.* Sağlık ve yaşam hepimizin hakkı.*

*Droit a la vie et a la sante



Our heads were shaved clean. The ropes untied, lice dropped at last. We were showered and oiled, but most important was the drinking of water. I drank until my stomach was full, but the mouth and throat yearned for more. It was over. All over my thighs were marks from the ropes,dotted with patches from the lice wounds. Now I was to look after myself, to ensure that everything remained intact until the day I married.

Saçlarımızı kazıdılar. İpleri çözdüler, sonunda bitlerden kurtulduk. Yıkandık ve yağlandık, Ama en önemlisi su içmekti. Midem suyla dolana kadar içtim, ağzım ve boğazım suya doyamıyordu. Bitmişti. Bacaklarım ip izleri ve bit ısırıklarıyla doluydu. Artık kendime bakmam gerekiyordu, evlenene kadar her şeyin olduğu gibi kalmasını sağlamalıydım.



Sade- Pearl There is a woman in somalia Scraping for pearls on the roadside There’s a force stronger than nature Keeps her will alive That’s how she’s dying She’s dying to survive Don’t know what she’s made of I would like to be that brave She cries to the heaven above There is a stone in my heart She lives a life she didn’t choose And it hurts like brand-new shoes Hurts like brand-new shoes There is a woman in somalia The sun gives her no mercy The same sky we lay under Burns her to the bone Long as afternoon shaddows It’s gonna take her to get home Each grain carefully wrapped up Pearls for her little girl Hallelujah Hallelujah She cries to the heaven above There is a stone in my heart She lives a life she didn’t choose And it hurts like brand-new shoes


Aida is reading the booklet of the convention of the national action plan of FGC Aida Kadın Sünnetini durdurmaya yönelik ulusal eylem planı kitapçığını okurken




Women in The Gambia Gambiya’nın kadınları


I don’t remember my age at the time, My mom told me that few days after the cutting I went to play, climbed a tree and hurt myself and I started bleeding heavily, They had to rush me to the hospital. Sünnet olduğumda kaç yaşındaydım hatırlamıyorum. Annemin anlattığına göre; sünnetten bir kaç gün sonra, oyun oynarken, ağaca tırmanmaya kalkmışım. Tırmanırken yaram açılmış ve çok kanamam olmuş. Beni hastaneye götürmek zorunda kalmışlar.


Musukoi Darboe- Kunube Village / Kunube Köyü


I will not cut again, before I was the one who cut my grandchildren, but since I started going to TOSTAN classes, I didn’t cut my other three granddaughters, they are not cut. Bir daha asla kimseyi kesmeyeceğim. Önceden kendi torunlarımı sünnet eden bendim, ama Tostan’ın derslerine katıldıktan sonra diğer üç torunumu sünnet etmedim.


Jali- Sira Sakilibaa - Manneh Kunda Village / KĂśyĂź


There is a difference between me and an uncut woman. The way we behave is totally different. Sünnetsiz bir kadınla benim aramda fark var. Onun davranışlarıyla benimkiler bambaşka.


Koddu Darboe- Kunube Village / Kunube Köyü


It causes serious bleeding and because of that it is very hard for you to socialize and get together with people.

Ciddi bir kan kaybı oluyor;bu yüzden de bir süre toplum içine çıkamıyor, insanlarla birlikte olamıyorsunuz.


Fatou Damba - Kunube Village / Kunube Köyü


They have taken my daughter to be cut. After the cutting, she bled a lot when I was carring her on my back. I was devastated. I sit on the bed and I cried a lot. Everybody told me that it is because of devils and that I should take her to the spiritual leader called “Marabus”. She suffered a lot. It took me two years to heal her. She lealed but I suffered alot.

Kızımı sünnet etmek için benden aldılar. Sünnetten sonra, onu sırtımda taşırken çok kanaması oldu. Çok üzüldüm, oturup ağladım. Herkes bana kızımın şeytanlar yüzünden bu kadar çok kanadığını ve onu “Marabus” denilen ruhani lidere götürmem gerektiğini söyledi. Kızım çok acı çekti. Kızımın iyileşmesi iki yıl sürdü. Kızım iyilieşti ama ben çok acı çektim.


Nyalin Suwaye- Madina Koto Village / Madina Koto Köyü


Awasarr.



I feel like they have taken something away from me. God created me with it and I believe he had a purpose doing so; but they took it from me because of our Mandinka culture and beliefs.

Beni sünnet ederek, benden bir şey alıp götürdüler. Tanrı beni böyle yaratmış ve bunun da bir nedeni olmalı; ama onlar Mandinka kültürü ve inançları yüzünden bunu benden aldılar.


Mai Makallo - Madina Koto Village / Madina Koto KĂśyĂź


At that time I didn’t know what they removed from my body. I thought it was just a tradition. but now I know its effects on me and the things it took from me. So I will never cut my girl.

O zaman vücudumdan ne kestiklerini bilmiyordum. Bunun sadece bir gelenek olduğunu düşünüyordum. ama şimdi vücudumun hangi parçasını aldıklarını ve bunun beni nasıl etkilediğini biliyorum. Bu yüzden kızımı asla sünnet ettirmem.


Marandin Jawla with his son Ousainou / oğlu Ousainou’yla Madina Kolo Village / Madina Koto Köyü


I was eight years old when I was cut. It was very difficult for me. I was too young, I had lots of difficulties. It was a terrible day, lots of things happen. It was very painfull, that day was really painfull.

Sünnet olduğumda sekiz yaşındaydım. Çok küçüktm, benim için çok zor bir dönemdi. Kötü bir gündü, çok şey yaşadım. Çok acı çektim, o gün gerçekten çok acı çektim.


Mammy Ceesay - Madina Koto Viilage / Madina Koto Köyü


If a man truely loves me, he wouldn’t care if I am cut or not.

Eğer bir adam beni gerçekten seviyorsa, sünnetli olup olmamamı umursamaz.


Jarra Camara- Madian Koto Village / Madina Koto KĂśyĂź


It is a sin.

Bu bir g羹naht覺r.


Mbamata Manneh- Manneh Kund Village / Manneh Kunda KĂśyĂź


An old former cutter in The Gambia

Gambiya’da eski bir sünnetçi kadın



Abandonment of FGC changed a lot of things in our community. But in the past it destroyed many of us.

Kadın sünnetini bırakmak toplulumuzda çok şeyi değiştirdi. Geçmişte bu konudan çok zarar gördük.


Jainaba Janneh- Manneh Kunda Village / Manneh Kunda KĂśyĂź


My human rights to health is not respected.

İnsan haklarıma ve sağlık haklarıma saygı gösterilmiyor.


Fanta Damba- Manneh Kunda Village / Manneh Kunda KĂśyĂź


I can’t remember the day I was cut. The only thing I remember is the day I got married. It was so tough for me.

Sünnet olduğum günü hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey; evlediğim gün. Benim için çok zordu.


Kaddy Manneh -Basse Town / Basse Kasabas覺


Sometimes I forget; because I can not bring it back...

Bazen unutuyorum; çünkü geri getiremem ki...


Fatoumata Krubally -Basse Town / Basse Kasabas覺


Basse Town / Basse Kasabası Kaddy Manneh Fatoumata Krubally Bubacarr Barry Lakamay Gaye Ousainou J. Touray Ansoe Kambaye Sarah Cooper Dawda Jallow Alhagie A.F Jallow Zeinab Al-Mudafar Demba Sambou Kunube Village / Kunube Köyü Musukoi Darboe Koddu Darboe Fansu Darboe Fanta Damba Manneh Kunda Village / Manneh Kunda Köyü Yahya Bangura Jali-Sira Sakilibaa Mbamata Manneh Jainaba Janneh Madina Koto Village / Madina Koto Köyü Faye Camara Mai Makallo Nyalin Suwaye Jarra Camara Bintou Camara Mammy Ceesay Marandin Jawla


Advisor / Danışman: Orhan Cem Çetin Illustrations / İlüstrasyonlar: Cemre Yeşil Publication Design / Kitap Tasarım: M.Nezih Bilgin- Cemre Yeşil French-English Translator / Fransızca-İngilizce Çeviri: Hande Erkin Mandinka Translator / Mandinka Çeviri : Ousanionu J. Touray Gambia Assistant / Gambiya Asistan : Ousanionu J. Touray Sound Design / Ses Tasarım : Deniz Güngören Editing / Kurgu: Berrak Çolak - Cemre Yeşil Photographs / Fotoğraflar: Cemre Yeşil Told by / Anlatan: Cemre Yeşil

/ 2010 /


Thanks / Teşekkürler Gülce Oral Erhan Okşak Semsa Yeşil Orhan Cem Çetin İhsan Yeşil Faik Ali Yeşil Ousainou J. Touray Sabine Panet Anna Zoe Williams Molly Melching Amina Dickerson Aida Papa Awasarr Berrak Çolak Deniz Güngören Hande Erkin Saygın Serdaroğlu


Faik İçil Sema Yenal M. Nezih Bilgin Esma Şimşek Burçak Çoşkundeniz Bartın Batur Caner Özyurtlu Alper Özyurtlu Nazan Üstün Nurgül Kıvılcım Yavuz Elif Uluhan Merve Kılıçer Melike Akyar Giorgia Tausi Aylin Çakı İbrahim Kaya Georgina Mann and all the Tostan crew / ve tüm Tostan ekibine...


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.