I I I I I I I I I I I I I I I
ocรง
Bu kitapçık 18 Aralık 2013- 26 Ocak 2014 tarihleri arasında, Plato Sanat’ta, Marcus Graft’ın küratörlüğünü yaptığı Orhan Cem Çetin retrospektif sergisi sonrası düşünülmüştür. This booklet is a reflection to the Orhan Cem Çetin’s retrospective exhibition curated by Marcus Graft which took place in Plato Art Space between 18 December 2013 - 26 January 2014.
ocรง
RETROSPEKTİF VS. // RETROSPECTIVE ETC. Şener Soysal
Marcus Graf’ın küratörlüğünü yaptığı Orhan Cem Çetin’in retrospektif sergisi, Çetin’in şu zamana kadar yaptığı çalışmaları bir araya getirdi. Bize de çok iyi bildiğimiz fotoğrafları basılı halde seyretme şansı verdi. Ama bu sergi Orhan Cem Çetin’in sadece fotoğrafçı olarak geriye bakışıydı. Peki ya ünvanındaki “vs.” kısmını ne yapacağız? Buradaki titrelerden biri hocalığıyla ilgili. Ama net bir ünvan ben de söyleyemem. Onun yerine işte tam da burada başka bir temsil var: Cemre Yeşil, Orhan Cem Çetin’in resmi öğrencilerinden biri. (Benim gibi gayri resmi öğrencileri, dinleyicilerini, takipçileri de ayrı bir derya.) Şimdiye kadar Çetin’e dair aldığı notlar ve biriktirdikleri ile bir derleme sunuyor. Orhan Cem Çetin’in bilgi veren, paylaşan, sorgulayan yanını da göstermeye çalışıyor. Bu derleme aslında hepimizin eğitim ve fotoğraf sürecine dair bir ‘geriye bakış’ içeriyor. Bu nedenle her izleyicinin kendi hikayesine ait parçalar bulabileceği bir çalışma. Israrla “Böyle retrospektif yok!” diyesim geliyor fotoğraf tasvirlerini hatırlatarak. Aklıma o gelip duruyor; Orhan Cem Çetin’e dair bir çalışmanın önüne birşeyler yazma heyecanı olsa gerek. Belki burada bu ek önsözü bitirmek faydalıdır.
Orhan Cem Çetin’s retrospective curated by Marcus Graft is an assemblage of his previous works. This exhibition gave us the opportunity to revisit the prints of some photographs which we were already quite familiar. However, this exhibition looked back on Orhan Cem Çetin solely through his role as a photographer. Well, what are we supposed to do with the “etc.” part of his title? Being a teacher is just one title out of many titles that are hidden in this “etc.” . I can’t define a clear title as well. Instead, there is another representation: Cemre Yeşil, a former student of Orhan Cem Çetin. (There is a huge amount of people which are unofficial students like me, listeners or followers.). She shares a compilation from some notes and the mementos she collects about Çetin as a way of manifesting how he informs, questions and shares. This compilation has the effect of ‘looking back’ through our journey in photography and education. Therefore, it is a body of work in which we can all find a space. Insistently, I feel like saying “There is no such a retrospective!“ reminding the descriptions of photographs. I just can’t stop thinking about them; it must be the excitement of writing an introduction for a work about Orhan Cem Çetin. Maybe it is better to stop now.
CEM~re Cemre Yeşil
Geriye ‘bakarak’ geriye dönüş. Geçmişe dair bir meditasyon…bir kazı. Tıpkı bir şehrin katmanları gibi, bir insanın katmanları. Şimdinin bakışıyla, geçmişin bakışına tanıklık etmenin nostaljisi. ... ‘Nostalji’ kelimesi insanın evine duyduğu özlemi belirten medikal bir terimmiş aslında. Hafife almamak lazım. Orhan Cem Çetin benim evim oldu fotoğrafa başladığımdan beri. Lise yıllarında gittiğim bir fotoğraf kursunda onunla tanışmak, ondan fotoğraf öğrenmek hayatımı şekillendirdi büyük ölçüde. Küçük yaşta bu hayatta ne yapmak istediğimi bilme şansına onun sayesinde eriştim ve eminim ki bunu yaşayan tek insan ben değilim. Benim gibi bir yığın insan var. Bu yüzden de bu retrospektifin sadece fotoğraf takip edenler için değil, Orhan Cem Çetin’den öğrenenler ve öğrenmeye devam edenler için apayrı bir yerde durduğunu zannediyorum. Ama şunu söylemeliyim ki, biz 2000’li yıllarda fotoğrafla ilgilenen bir kuşak olarak Orhan Cem Çetin’den sadece fotoğraf öğrenmedik. Ve aslolanın bu olduğunu düşündüm ben hep. Orhan Cem Çetin’in kendi fotoğraflarıyla geriye baktığı ve meraklısıyla paylaştığı bu dönemde, ben de kendi gözümle bir Orhan Cem Çetin kazısı yapmaya soyundum. 10 yıla yakın bir süredir tuttuğum defterlerin bir çoğunda, onun ağzından çıkmış laflardan, öğrettiklerinden, bana düşündürdüklerinden, o düşüncelerin savrulduğu yerlerden parçalar var. Kimi fotoğrafa dair, kimi değil. Şüphesiz ki kendi Orhan Cem Çetin kazımda onun fotoğraflarının kocaman bir yeri var…ve hatta kimileri kesişiyor; “Haydarpaşa” gibi, sergide bizi karşılayan özportre gibi. Bu bir anlamda benim de geriye bakışım...kendi geçmişimdeki ve hafızamdaki Orhan Cem Çetin izlerim. Defterlerimden, ‘Bedava Gergedan’dan, sıkça güncellediği blogundan, internette bulunan görsellerden, arayıp da bulamadıklarımdan; hatırladığım gibi, deneyimlediğim gibi, hunharca müdehale ederek yaptığım bir Orhan Cem Çetin düşlemi ...meditasyonu. Bu derlemeyi ne kadar derlersem derleyeyim, fazlası yok, eksiği var. Dolayısıyla bu paylaşımı, paylaştıklarımın birbirinden kopuk içeriklerinden çok, bir bütün ve bir fikir olarak sunmayı tercih ediyorum ve sanırım bunu yaparken ki niyetim biraz da usta-çırak ilişkisine dair düşünmek. Bir çok alanda; felsefe gibi, resim gibi, ustasından öğrenen çırak bir süre sonra ona karşı çıkar ve bu karşı çıkışla kendini vareder. Birine yürekten karşı çıkabilmek için onu takip etmek, onun yakınında olmak gerekir. Bu paylaşım da Orhan Cem Çetin’e yakın duranlar için olsun. Bana öyle geliyor ki, ben ona hiç karşı çıkamayacağım ve hep onun çırağı olmaya devam edeceğim. Ocak 2014, Londra.
Going back, by ‘looking’ back on. A meditation of the past...digging. Just like the layers of a city, layers of a person. The nostalgia of witnessing the past’s gaze through a current gaze ... Originally, the word ‘nostalgia’ was a medical term for homesickness. It shouldn’t be underestimated. Orhan Cem Cetin had been my home since I first began photographing. When I first met him in a photography workshop as a high school student, I didn’t know that he was going to be the one who so strongly directed my life. Thanks to him, I was lucky enough to realize what I want to do in this life when still a teenager and I am sure that I am not the only one. There are many people who had this chance. This is the reason why I believe that this retrospective is valuable not only for the ones who follow the photography scene, but also for those who never stopped learning from him. I need to mention that we as a generation who are interested in photography in the 2000s did not only learn about photography from him. I always thought that this was the real essence. In this period, in which Orhan Cem Çetin looks back through his own photographs and shares them with interested individuals, I attempt to make my own excavation of Orhan Cem Çetin’s work. In all these notebooks of mine from past 10 years, there are plenty of pieces from the things he mentioned, the things he taught to me, the things he made me think about and many pathways of all these thoughts. Some of them are related to photography, some of them not. Beyond the shadow of a doubt, in my own search for him, his photographs have a huge part...and actually, some of them are in common, such as: the “Haydarpaşa” photograph and the self-portrait that welcomes us in the exhibition. In a way, this is a look back on my own past as well... the traces of Orhan Cem Çetin in my own past and my memory. From my notebooks, from ‘Bedava Gergedan’, from his always updated blog, his images on the internet, the images I searched for but couldn’t find, as I remember, as I experienced, cold-blooded manipulations for a phantasy of Orhan Cem Çetin ...or a meditation. This is a never ending completion; always deficient, with short-comings. Therefore, I suggest that this is a continuum, an idea rather than a disjointed content and I assume that my reason for doing this is to create a chance to rethink about the mentor-protégé relationship. In many disciplines, such as philosophy or painting, generally at some point, the protégé that has learnt from the mentor disagrees with him and builds a whole new idea that is against his mentor. This deconstruction becomes his mode of survival. Yet, in order to be devoutly against someone, you have to follow his thoughts and stand close to him. This piece of sharing might be for the ones who stand close enough to Orhan Cem Çetin. I feel like I will never be able to oppose against him and always be his protégé. January 2014, London.
CEHENNEME ÖVGÜ
kandırma bizi, var böyle fotoğraflar!
her şey bir gün bırt olur.
OSEP BEY. // MR. OSEP * Biraz Kimya, Biraz R端ya. // A bit of chemistry, A bit dreamy .
Bu kitapçıktaki tüm fotoğraflar Orhan Cem Çetin’e aittir. All photographs in this booklet are taken by Orhan Cem Çetin. İçerik, Tarama, Çeviri ve Tasarım // Content, Scanning, Translation and Design: Cemre Yeşil Editör // Editor: Nancy Karabeyoğlu Şubat, 2014. Londra. // February, 2014. London. 150 edisyon basılmış ve numaralandırılmıştır. 150 editions published and numbered cemreyesil.com ortaformat.org