Zoom Eylül 2013

Page 1

ZOOM [ Kıbrıs’ın ilk aylık turizm, haber, magazin, aktüalite dergisi ]

ZAYIFLAMANIN YENİ YOLU

DOPAMİN DİYETİ

MİGRENE ÇARE BULUNDU GİBİ

ideal kiloda bile hasta olabilirsiniz

Koton ve Journey Yeni sezonu açtı

Az uyku uyumayin çünkü!..

Rauf Ersenal;

KIBRIS'IN

Kayıp Işığı

Plates yap Ağrıdan Kurtul

Mavi gözlüler için Hayat daha zormus

Nasuh Mahruki'den zoom,a özel

Fettah Can ZOOM

Özel röportaj

İki şehir, iki hikaye;

VİYANA-VILNIUS YIL:6 SAYI:67

Rahat uyumak Mümkünmüs

Pink Martini Turne yolunda

EYLÜL 2013

9 694851 900049 10 TL - TÜRKİYE FİYATI 15TL




MERİT LEFKOŞA HOTEL & CASINO Tüm organizasyonlarınızı, özenle sahipleniyor

TOPLANTI SEMİNER KONFERANS GALA GECELERİ DÜĞÜN NİŞAN DOĞUM GÜNÜ OUTSIDE CATERING

Teras A-La Carte Restaurant VIP Lounge Sultan Restaurant Merit Cafe Lobi Bar English Pub Bilgi ve Rezervasyon: 600 55 00 info@meritlefkosa.com / sales@meritlefkosa.com www.merithotels.com


Tüm Kıbrıs Halkının Hizmetindeyiz




T

N

R

EST

AUR

A

Eşsiz deniz manzarasında, taze balık çeşitleri, zengin balık mezeleri ile yemeğin keyfini çıkarmak size kalmış...

Rezervasyon; 4 0533 885 000

info@shayna-beach.com www.shayna-beach.com Çatalköy / Girne

Profil Reklam 227 7595

Balık a d ' a n y a Sh yenir



[ Dış Basın Birliği tarafından verilen 'EN İYİ DERGİ GRUBU' ödülü ]

11

ZOOM

www.cypruszoom.com zoommagazin@gmail.com (Sahibi) Genel Yayın Yönetmeni Birol Bebek (Sahibi) Genel Yayın Koordinatörü Gülsüm Gözenler

34

Yayın Kurulu Başkanı Mesut Günsev Reklam Pazarlama Profil Reklam KATKI KOYANLAR Reha Arar / Derya Beyatlı Tuğberk Emirzade / Sanem Koç Aygen Ersalıcı / Zehra Bilgen Rauf Ersenal / Ali Özçil Grafik-Tasarım Profil Reklam Yayın Danışmanları Banu Bebek - Ersin Gözenler Stil Danışmanı Nurhan Günsev

24

42

22

Reklam Rezervasyon ofis: (0392) 22 77 595 (0533) 825 70 00 (0542) 875 96 66 (0533) 868 95 81 (0542) 875 55 04

Yayın Türü Aylık Süreli Turizm-Haber-Magazin Sanat - Aktüalite Dergisi Baskı Pelin Ofset www.pelinofset.com.tr ZOOM YAYIN GRUBU, Profil Reklam ve Danışmanlık Limited Şirketi’ne aittir. Köşklüçiftlik / Lefkoşa - Posta Kutusu 888

ZOOM [ Kıbrıs’ın ilk aylık

turizm, haber,

alite dergisi

magazin, aktü

]

57

Y

DÜNYANIN EN ESKİ TAKVİMİ NEREDE BULUNDU?

Serinlemek istiyorsan bir daha düsün!

Kıbrıs'tan bir yıldız daha mı doğuyor?

KUŞAĞININ

FARKI NE?

Bilgisayar faresinin mucidi öldü T: AĞIR EDEBİYA

Tuğla Kitaplar Limasolbank

için

ya "Bir dün daha var"

Rüzgarın aşkı kitesurfing

URY GLASTONB nnem de Cennet te; cehe

Büyülü Kent a

Varşov

YIL:6 SAYI:66

açgil Bülent Ort YER"

"KIBRIS BÜYÜLÜ BİR

36

AĞUSTOS 2013

900049 9 694851 15TL FİYATI 10 TL - TÜRKİYE

45

70

52 ZOOM DERGİ GRUBU Tüm yayınlarında çevre örgütlerine, çevre bilinciyle destek vermektedir.

63 8 ZOOM


r e l ş e d r a k t r ö d SALONU

P A B E K & T N A R U RESTA hmacun kebap - la dürüm za pide - piz lata balık - sa fast food

Evlere Paket Servis

Lefkoşa M ağusa Ana yolu Üzeri Tel: 232 47 / Demirha 66 - 232 51 n 40 - 0542 8 56 5147


birolbebek@gmail.com

Birol Bebek Genel Yayın Yönetmeni

Bu ne dünya kardeşim böyle Bu ne dünya kardeşim, gezen gezene. Bu ne dünya kardeşim böyle. Bir kez olsun çıkıp gitsem, dolaşsam o yerlerde. O rüya dolu ülkelerde. Bu ne dünya kardeşim, üzen üzene. Bu ne dünya kardeşim böyle. Kimseyi incitmeden, kırmadan tek bir kalbi. Yaşamak elbet en güzeli. Yeliz söylemişti bu şarkıyı. O zaman küçüktüm, şarkıyı dinlerken özellikle başlardaki nakaratı hep tekrar ederdim. Sözleri de, melodisi de çok güzeldi. Bir ara yıllar sonra yeniden popüler olmuştu şarkı. Hak ediyorda zaten, unutulacak gibi de değil. Bakın aynı yine aklıma geldi, internetten açıp sözlerin tamamını okudum. Aynı şarkıyı, aynı keyifle dinlemek münkün; ama şimdi anlamlı olan, şarkının başındaki değil sonundaki sözleri. Bende yazıma o sözlerle başladım. Buradan güzel şeyler yazmak isterdim ancak; son günlerde bir savaş çığırtkanlığıdır gidiyor. Mısır yerle bir, Tunus bu yoldan geçti, Libya'yı zaten hatırlıyorsunuzdur. Irak'ta akan kan durmuyor. Sıra Suriye'de. Her yıl uluslararası kanalların, dünya televizyonlarının, bayram günleri sınırda dikenli teller arasında bayramlaşan insan selini gösterdiği Hatay-Suriye sınırı, şimdilerde araf sanki.

10 ZOOM

Korkuyorum ama; böyle giderse Amerika oraya da, "Baharı" getirecek. Yeliz olmasa bile; birileri bu şarkıyı tekrar repertuarına alıp söylemeli. En azından şarkının başındaki sözlerden etkilenip, farklı düşünmeye başlarız. Atatürk bir asker olmasına karşın, savaş konusunda çok güzel söylemiş. "Yurtta barış, Dünyada barış" Lütfen birileri duysun artık. Bize gerekli sadece barış ve huzur; ve aynı şarkının bu sözleri; Ne bir kürk ister bu sen gönlüm. Ne bir han nede saray, Ye iç eylen çok kısa ömrün. Sev çünkü sevmek en kolay. Ne bir kürk ister bu sen gönlüm. Ne bir han nede saray, Ye iç eylen çok kısa ömrün. Sev çünkü sevmek en kolay... Umarım mesaj alınmıştır. Alınmadıysa özetliyorum. Huzur ve Mutluluk için tek şey gerekli: O da BARIŞ. Ama her yerde.


haber

ERKEKLER ŞIKLIK YARIŞINDA

E

YEDİĞİNİZ AHTAPOT İSE

DİKKAT EDİN

DÜNYADA NESLİ TÜKENMEKTE OLAN TÜRLER, BAZEN RASTLANTI İLE DE OLSA ORTAYA ÇIKIYOR. İŞTE BU OLAYLARA SON ÖRNEK ALTI KOLLU EŞİNE AZ RASTLANIR AHTAPOT "HEXAPUS".

B

u haber aslında yayınlandı. Bizim de dergimizde kullanıyor olmamızın nedeni, bahse konu türün ülkemiz karasularında olma ihtimalinin yüksek olması. Ahtapotu ne kadar sevdiğimiz, özellikle de ahtapot turşusuna olan ilgimiz malum. 'Hexapus' denilen altı kollu ahtapot türü, beş yıl öncesine kadar hiç görülmemiş. İngiliz deniz bilimcileri tarafından 2008 yılında keşfedilen ahtapota, altı kere evlenen İngiltere Kralı Sekizinci Henry'ye gönderme yapılarak, 'Hexapus Henry' adı verilmiş. Tatil için Yunanistan'a giden 49 yaşındaki makina mühendisi Labros Hydras, şnorkel ile dalış yaperken gördüğü 'hexapus'u denizden çıkarmış.

rkek giyimde kalite ve ustalığın imzasını taşıyan Abdullah Kiğılı, detay işçiliklerin öne çıkarıldığı ve modern dokunuşlarla oluşturulan koleksiyonuyla, iddialı görünmeyi seven erkeklerin tercihi oluyor. Bambu ağacından elde edilen ceketlerin hafif dokusu ve slimfit kalıp pantolonların şıklığı, bu sonbaharda erkeklerin vazgeçemediği ürünler arasında olacak. Erkeklerin ihtiyaç duyduğu rahatlığı tasarımla buluşturan marka, koleksiyonlarında her zamanki gibi sadelik, tasarım ve fonksiyonelliği ön plana çıkartıyor. Özel tasarım bambu ceketler, bedenin nefes almasına yardımcı oluyor.

Hydras ve oğlu, genellikle uygulanan yöntemle, ahtapotu taşa vurarak öldürdükten sonra yakındaki bir tavernaya gidip pişirmişler. Tavernanın şefi, 'hexapus' çok nadir bulunan bir tür olduğu için onu pişirmeyi reddetmiş ve Hydras'a ahtapotu öldürmesinin bir hata olduğunu söylemiş. Yunanistan'da doğan ve artık ABD'nin Washington D.C bölgesinde yaşayan iki çocuk babası Hydras, şefin sözlerine aldırmadan 'hexapus'u kızartıp, domates, limon dilimleri eşliğinde yemiş. Yemeğini bitirdikten sonra, şefin uyarısının doğruluğunu araştıran Hydras, yaptığı hatanın ciddiyetini fark edince dehşete düşmüş.

Kadınlar İçİn dünyanın en İyİ otomobİlİ

2012

yılında Polk tarafından “Sınıfının Dünyada En Çok Satılan Otomobili” ilan edilen Ford Fiesta; Yeni 1.0 lt EcoBoost modeliyle, 18 kadın otomotiv yazarından oluşan jüri tarafından “2013 Women’s World Car of the Year” (Kadınlar Dünyasında Yılın Otomobili) ödülüne layık bulundu. 2012 ve 2013 “Uluslararası Yılın Motoru” ödüllü 1.0 lt EcoBoost motoruyla Yeni Fiesta aynı jüri tarafından ayrıca; “2013 Women’s World Car of the Year Economy Car” (Kadınlar Dünyasında Yılın Ekonomik Otomobili) da seçilerek ikinci kez ödüllendirildi. Bu yıl beşinci kez düzenlenen organizasyonun ödül töreni Ekim ayında Londra’da yapılacak.

www.cypruszoom.com

11


haber

Size bir iyi, Bir de kötü haberimiz var:

FESTİVAL BAŞLADI AMA BİLETLER İLK GÜNDEN TÜKENDİ

L

efkoşa Türk Belediyesi’nin

Kenter Tiyatrosu “Toplu Hikayeler”,

(LTB) düzenlediği 11. Kıbrıs

Ankara Devlet Tiyatrosu "Ben Ödü-

Tiyatro Festivali 2 Eylül - 2

yorum", Bi Tiyatro “Küçük Prens”,

Ekim tarihleri arasında gerçekleşi-

Lefkoşa Belediye Tiyatrosu “Ada”,

yor.

Tiyatro Pera “Akdeniz”, Antalya

Sanatseverler, bir ay süresince 13

Devlet Tiyatrosu “Othello” ve Ankara

oyunun sahneleneceği festivalde,

Ekin Tiyatrosu “Söz Meclisten İçeri”

kombine biletler ilk günden tükendi

oyunlarını sahneleyecek.

tek biletlerin sayısı ise bitmek üzere.

Festival çerçevesinde Lefkoşa Belediye Tiyatrosu “Ada” oyununu iki

13 OYUN SAHNELENECEK Ankara Devlet Tiyatrosu "Hürrem

ye Orkestrası her oyun öncesinde,

yesi Şehir Tiyatroları "Zengin Mutfa-

fuayede müzik dinletisi sunacak.

ğı" ve "Ateşli Sabır" , Trabzon Devlet

“Ada” oyunu hariç tüm oyunlar YDÜ

Tiyatrosu "Bu Da Geçer, Ya Hu", Sadri

AKM’de; “Ada” oyunu ise Lefkoşa

Alışık Tiyatrosu “Sonbaharı Bekler-

Belediye Tiyatrosu (LBT) Salonu’nda

ken” ve “Küçük Adam Ne Oldu Sana”,

sahnelenecek.

G

ibetsu (Girne Belediyesi Tiyatro Stüdyosu) Pasadembo adlı tiyatro oyunuyla turneye çıktı. Geçtiğimiz ay başlayan turne Eylül ayında da devam edecek. Tiyatroseverler Esentepe, Beyarmudu, Vadili, Alsancak, Dörtyol, İskele, Mehmetçik, İnönü, Gazimağusa, Korkuteli, Paşaköy ve Tatlısu’da Gibetsu’nun oyununu izleme fırsatı bulacaklar.

Yazan: Bekir KARA Yöneten: Güler ŞEN Oynayanlar: Demet Şazi KIZILOKGİL Ufuk ASİLÇAĞ Osman MURABIK Seren UĞUR Osman ÖZTOSUN Serhat TEKİN

12 ZOOM

TURNE PROGRAMI DÖRTYOL 10 Eylül 2013 Salı İSKELE 12 Eylül 2013 Perşembe MEHMETÇİK 14 Eylül 2013 Cumartesi İNÖNÜ 17 Eylül 2013 Salı

Festival süresince Lefkoşa Beledi-

Sultan", İstanbul Büyükşehir Beledi-

“GİBETSU” TURNEDE

“PASADEMBO” oyunu komedi olması yanında izleyiciye güçlü mesajlar veriyor. Geleneksel aile yapısı içinde anne, baba, kız ve yıllarca hasreti çekilen erkek evladın ekseninde; komşu ilişkileri, yaşam mücadelesi ve kaçırılan fırsatlara ayna tutuluyor. Oyunda ayrıca yaşamın vazgeçilmezinin ne para-pul, ne şan-şöhret olmadığı, tek zenginliğin sağlık olduğu anlatılıyor. İşte bu senaryonun öncesini ve sonrasını konu eden sosyal içerikli çok komedi bir Kıbrıs oyunu.

kez oynayacak.

GAZİMAĞUSA 20 Eylül 2013 Cuma KORKUTELİ 24 Eylül 2013 Salı PAŞAKÖY 26 Eylül 2013 Perşembe TATLISU 28 Eylül 2013 Cumartesi


Profil Advert 227 7595

Web / e-mail

barındırma ve alan adı kaydı

Rakiplerinden bir adım önde ol, güvende ol. www.datumcenter.com www.

datumcenter 13149-12498

Adres: No:2 Fener Sokak Kızılbaş, Lefkoşa - Kıbrıs Tel: (0090 392) 444 22 98 - Fax: (0090 392) 225 84 25

www.gigabyteltd.com


haber

KÖTÜ BESLENİYORSANIZ İDEAL KİLODA BİLE HASTA OLABİLİRSİNİZ

H

erbalife Türkiye Danışman Diyetisyeni Canan Aksoy, metabolizmanın sağlıklı işleyebilmesi için

onu ayakta tutan besin gruplarının tümünün düzenli ve dengeli biçimde tüketilmesi gerektiğini söylüyor. “Kötü beslenen birey, ideal kiloda olsa dahi, çeşitli hastalıklara yakalanması kaçınılmazdır” diyen Aksoy, beslenmenin, yaşamımızı sürdürmemizde en zorunlu gereksinimlerimizin başında geldiğinin altını çiziyor. Gözlerimizi dünyaya açtığımız andan başlayan beslenme sürecinde, ebeveynler ve yaşanılan çevre ile sosyal yaşantımız önemli rol oynuyor. Bu nedenle kimi gıdaları fazla tüketiyor, kimi gıdaları da ya gereğinden az, ya da hiç tüketmeyebiliyoruz. Metabolizmanın sağlıklı işleyebilmesi için tüm besin gruplarının düzenli ve dengeli biçimde tüketilmesi gerekiyor. Kişinin kilosunun azlığı ya da fazlalığının kötü beslenme alışkanlığının sadece en yaygın göstergesi. Kötü beslenen bireyin, ideal kiloda olsa dahi, çeşitli hastalıklara yakalanması kaçınılmazdır. Temel olarak vücudumuzun ihtiyaç duyduğu 50 çeşit besin öğesi, günlük olarak düzenli ve yeterli bir şekilde tükettiğiniz zaman sağlıklı ve dengeli besleniriz.

14 ZOOM

Sağlıklı beslenmek için altın öneriler Sağlıklı beslenme konusunda şu ipuçlarına dikkat: - Öğünlerinizde bütün besin gruplarına yer verin. Bunu sağlamak için tabağınızı 4’e bölün. Bir parçasını sebze veya salata, bir parçasını protein (Et-tavuk-balıkyumurta-peynir-kurubaklagiller) bir parçasını tahıl (Ekmek-çorba-pilav-makarna) ve bir parçasını da süt grubu olarak düşünün. - Günde 5-7 porsiyon sebze-meyve–salata tüketin. Vitamin, mineral ve posa ihtiyacınızı karşılamaya yardımcı olacağı gibi uzun süre tok kalmanıza da yardımcı olacaktır. - Süt ve süt ürünlerine her öğünde yer vermeye çalışın. Kalsiyum sadece büyüme çağında ihtiyaç duydugumuz bir mineral değildir. Kemik sağlığını ve tansiyonu dengelemek açısından da her yaşta ihtiyaç duydugumuz bir mineraldir. - Katı yağ tüketiminden kaçının. Yemeklerinizi sıvı yağda pişirin. Yağın fazla olmamasına ve yanmamasına özen gösterin. - Tuz tüketimine dikkat edin. Ülkemizde yapılan çalışmalar günlük tuz tüketimimizin neredeyse 30 grama çıktığını gösteriyor ki, günlük tuz ihtiyacı 5 gram civarındadır. - Rafine edilmiş ürünler yerine posası içinde kalan ürünleri tercih edin. Beyaz ekmek yerine tam tane ekmekleri, pirinç yerine kabuklu pirinç veya bulguru tercih edin. - Güneş ışığından faydalanın. D vitamininin en önemli kaynağı güneştir. Hergün en az 20-25 dakika uzun kemiklerinizin güneş görmesini sağlayın. - Sağlıklı yemek pişirme yöntemlerini tercih edin. Kızartma yerine fırınlama veya sebzelerle pişirme gibi. - Şeker ve şeker içeren ürünlerden mümkün olduğunca kaçının veya tüketimini azaltın. - Alkol kullanmayın, kullanıyorsanız ılımlı alkol denilen miktarları aşmamaya çalışın. Haftada 2-3 kadeh ılımlı alkol olarak tanımlanır. - Kuru baklagiller vücudumuzun süpürgesidir. Haftada 1-2 gün sofranızda mutlaka kuru baklagillere yer verin.



haber

↘ EKLEM RAHATSIZLIKLARINA ÇÖZÜM

PİLATES! Ç

alışırken vücudumuzda hissettiğimiz ağrılar ve bitmeyen kronik yorgunluğumuz iş verimimizi düşürüyor. Yapılan araştırmalarda kas iskelet sistemi probleminin, çoğunlukla masa başı çalışanlarda ve öğrencilerde görüldüğü ortaya çıkıyor. Uzun süre aynı pozisyonda kalmaktan oluşan vücut duruşu bozukluğu için ise pilates egzersizleri öneriliyor. Performans ve kondisyonlarda iyi seviyede olmanızı sağlayan pilates egzersizleri, vücudunuzu kontrol edebilmenizi sağlıyor. Çalışırken yaşadığınız boyun ağrıları, eklem ağrıları ya da klavye kullanmaktan oluşan ağrılar, pilates egzersizleriyle son buluyor. Pilates kasları esnetiyor ve stresi ortadan kaldırıyor. Masa Başı Çalışanlar İçin Egzersiz Önerileri Çalışırken yaşanan bacak ağrıları, diz ve bel ağrıları önlem alınmadığı takdirde ileriki yaşam için sorun teşkil ediyor. Dizlerin aynı pozisyonda uzun süre kalması sonucunda, diz ekleminde oluşan sürekli gerilme, eklemin beslenmesinin bozulması, diz kaslarındaki kuvvetsizlik diz rahatsızlıklarına zemin hazırlıyor. Uzmanlar, masa başında tüm gün hareketsiz kalmak sağlığınızı ve formunuzu tehlikeye atacaktır. İş ortamında yapacağınız 5 dakikalık egzersizler sizi rahatlatır. Uzun vadede sağlıklı omurga, vücut ve eklemler için ise size özel oluşturulan pilates egzersizlerine başlamanız gerekiyor. Doğru eğitmenlerle yapacağınız vücudunuza özel pilates egzersizleriyle sağlıklı kalın.“

16 ZOOM

Doğru Pilates nasıl yapılmalı? Pilates egzersizlerinde başarılı olabilmek için öncelikle pilatesin 6 prensibini bilmek gerekiyor. Konsantrasyon, kontrol, merkezlenme, akıcı hareket, kesinlik ve nefes egzersizleri, sizi hayalinizdeki vücuda kavuşturuyor. Yapılan araştırmalar sonucunda düzenli pilates yapanların bağışıklık sistemi kuvvetleniyor ve pilates yapmayanlara göre daha az hasta oluyorlar. Pilatesin sadece zayıflama amacıyla değil, sağlıklı yaşam için de gerekli olduğunu savunan uzmanlar ‘Pilates hareketleri kalbi yormuyor ya da vücuda basınç uygulamıyor. Pilates ile bütün kaslarınızı çalıştırıyorsunuz ve sağlıklı bir omurgaya kavuşabiliyorsunuz. Ancak pilatesin doğru eğitmenlerle yapılması gerekiyor. Doğru yapıldığı takdirde hiçbir sakatlanma riski yok. Pilatesi her yaştan herkes yapabilir çünkü Pilates diğer egzersizlere oranla insana kendini bitmiş tükenmiş hissettirmiyor.’ diyor.

Masa başı çalışanlarının ortak sorunu, sabah oturdukları masadan ancak mesai bitiminde kalkıyor olmaları. Uzun süre aynı pozisyonda kalan eklemler bir süre sonra vazifelerini yitiriyor ve eklem ağrıları oluşuyor. Düzenli yapacağınız Pilates egzersizleriyle ve kendinize ayıracağınız 5 dakikalık pratik egzersizlerle, sağlıklı çalışın!


İstanbul

spontan

fotoğraf: birol bebek

F

arklı kareler için mekan zenginliği önemli. İstanbul bu detay açısından ideal bir yer. Fotoğraf meraklıları için adeta bir açık hava stüdyosu olan kentte, güzel kareler çekebilmek, bazen sadece deklanşöre basmaya bakıyor. Yolda, sokakta her yerde karşınıza çıkabilecek bu mazaralar nedeniyle hep tetikte olmak gerekiyor. KadıköyBeyoğlu arasındaki gemi yolcuğunda pencereden çekilen fotoğrafta, tarihi Galata Kulesi görülüyor. Kısa bir zaman aralığına sığan bu kare, deniz, gökyüzü arasına sıkışan Galata Kulesi, çekim sırasında yaratılan açı ile doğal bir çerçeve arasına yerleştirilmiş .

www.cypruszoom.com

17


haber

SİBİRYA'NIN SOĞUĞUNDAN KIBRIS'IN SICAĞINA

K

ıbrıs dünyaca ünlü isimleri ağırlamaya devam ediyor. Evinden çok uzaklarda dünyaca ünlü yapımlarla adını duyuran; Olga Frolova, geçtiğimiz ay Kıbrıs'taydı. Emmy ödüllü televizyon dizisi Monk ve Taksi gibi dünya çapında izlenme rekorları kıran filmde rol alan Frolova, tatil için geldiği Kıbrıs'ta ZOOM'a konuştu. Asıl mesleği Avukatlık olsa sa, ışıkların cazibesine dayanamadığının altını çizen isim, hayatını model ve artistlik yaparak kazanıyor. Amerika macerasına son veren modelin, bundan

18 ZOOM

sonraki planları ise reklam filmleri. Asıl mesleğinin avukatlık olduğunun altını çizen Olga Frolova, İstanbul-Moskova arasında sık sık gidip geldiğine işaret ediyor. "Nerede yaşıyorsun?" sorusuna "Moskova ve İstanbul" diye yanıt veren modelin asıl hedefi İstanbul. Reklam ve filmlerlerde rol almak istediğinin altını çizen model, İstanbul dışında da şansını deniyor. Dergi baskıya hazırlandığı sıralarda İspanya'ya giden model, seyehatleri arasındaki kısa sürelerde Kıbrıs'a tatil için geldiğini belirtiyor.


spontan

fotoğraf: ümit esinler

Selimiye

H

er zaman, yerli yabancı fotoğraf meraklılarının dikkatini çekmeyi başaran Selimiye Camii, günün farklı saatlerinde, farklı bir görüntü sergiliyor. Sayfadaki fotoğraf, artık ZOOM ailesinden saydığımız Ümit Esinler'in objektifinden. Ters ışıkta enteresan kareler çeken fotoğraf ustası, bukez Camii sutunları içinden süzülen ışığın yere yansıması ile ortaya çıkan figürü, bir turistle görüntülemiş. Kendi başına güzel olsa da, insan unsuru ile farklı bir güç kazanan fotoğraf, arka plandaki sarı taşlarla tarihi hissetmemizi sağlıyor...

www.cypruszoom.com

19


haber

S

osyal yaşamını açık alanlarda geçirenler güneş ışını tehlikesiyle karşı karşıya. Uzmanlar güneş ışınlarının şapka ve güneş gözlüğü takmayan kişilerde kalıcı görme hasarı oluşturabileceğinin altını çiziyor. Açık renkli gözlerde az olan melanin pigmenti vücudumuzu ultra viyoleye karşı koruyan bir yapı taşı. Bu nedenle açık gri ve mavi gözler güneşin zararlı ışınlarından en çok onlar etkileniyor. Güneş mor ötesi yani ultraviyole denilen ışınlarıyla göz ve retina tabakasına zarar yakıyor. Kalıcı güneş yanıklarına sebep olabilen bu yanıklara maruz kalmamak için ultraviyole koruması olan güneş gözlüğü kullanmak neredeyse şart. Kalıcı görme hasarı Gözümüzün ağ tabakasındaki makula denilen görme merkezine direkt gelen güneş ışınlarının görme merkezini yakabiliyor. Buna tıpta Solar Retinopati deniyor. Özellikle güneş tutulması gerçekleştiğinde, tutulmayı izlemek için güneşe bakanlarda bu duruma sık olarak rastlanıyor. Kısacası güneşe devamlı bakan kişilerde kalıcı görme hasarı gelişebiliyor. Uzmanlar, bu nedenle güneş ışınlarından korunmak için güneş gözlüğünün şart olduğunun altını çiziyor. Güneşin gözümüze dik olarak geldiği saatlerde bu korunma daha da önemli olduğuna işaret eden uzmanlar, güneş ışınları güneş daha yukarı konumda olduğu için başımızın üstüne doğru gelirken kısmen göz korunur, kışın ise göze daha dik gelir. Fakat yazın beyaz duvarlar ve parlak yüzeylerden yansıyan güneş ışığı daha fazla olduğu için gözlerdeki hassasiyet ve kısılmaya neden olarak daha çok zarar verir” diyor.

MAVİ GÖZLÜLER İÇİN HAYAT DAHA ZORMUŞ! 20 ZOOM

Açık renkli gözlüler tehlikede Güneş ışınları göze zarar vermişse, gözde sulanma, yanma ve kapaklarda kısılma ile karşısında konuştuğu kişinin yüz hatlarını net görememe gibi sonuçlarının olabileceğini vurgulayan uzmanlar, “Güneşe bağlı göz hasarında hasta süratle tam teşekküllü bir göz hastanesine başvurmalı ve acilen müdahalesi yapılmalıdır” diye konuşuyor. Açık renkli gözlere sahip kişilerin güneş ışınlarından daha fazla etkileneceğine vurgu yapan uzlanmara göre: “Açık renkli gözlerde melanin pigmenti az. Melanin pigmenti vücudumuzu ultra viyoleye karşı koruyan bir yapıtaşı. Bu nedenle açık tenli, açık renk gözlere sahip kişilerde koruma mekanizması zayıf. Güneş ve güneş ışınlarına karşı çok daha fazla hassas. Açık gri ve mavi gözler güneşin zararlı ışınlarından en çok etkilenen gözler.”


haber

SAYGIN Kuyumculuk

aşkını bulan çiftlere Çift 1425 TL

Çift 1450 TL

Çift 1480 TL

Çift 1435 TL

Çift 850 TL

Çift 1490 TL

Çift 1750 TL

215 TL

225 TL

220 TL

Kadınlar Pazarı Sokak No: 15 Lokmacı Kapısı / Lefkoşa +90 392 229 1361 / +90 533 868 6969 / mertali96@yahoo.com

12 Ay Taksit İmkanı


röportaj

AŞKIN SESİ

FETTAH CAN ↘

GÜLBEN ERGEN'DEN,

HANDE YENER'E, MURAT BOZ'DAN, LEVENT YÜKSEL'E KADAR TÜRKİYE'NİN ÖNDE GELEN SANATÇILARINA ŞARKI SÖZÜ VERMENİN YANI SIRA, KENDİ YORUMUYLA DA GENİŞ BİR HAYRAN KİTLESİNE SAHİP OLAN FETTAH CAN, ZOOM DERGİSİ İÇİN AYŞEGÜL ZAYİM'İN SORULARINI YANITLADI.

22 ZOOM

RÖPORTAJ: AYŞEGÜL ZAYİM

T

ürkiye de ve ülkemizde çok sevilen; şarkılarını bir çok ünlü sanatçının okuduğu, farklı ses tonu ve duygusallığıyla gönlümüzde yer etmiş, etkili cümleleriyle dilimize pelesenk olan sanatçılardan Fettah Can ZOOM’a konuştu. Mütevazı duruşuyla bizi etkilemeyi başaran sanatçı, erken yaşta girdiği sanat camiasında, şimdilerde farklı bir konumda. Ünü her geçen gün biraz daha büyüyen sanatçı ile dünü ve bugünü konuştuk. 16 Yaşında babanızın ısrarları üzerine müziğe başladınız. O dönem ile şimdiki Fettah Can arasında çok şeyler değişti mi? Tabii ki o yaşlardaki Fettah ile şimdiki ben arasında dağlar kadar fark var. O dönemde yaptığım şeyler müzikle hiç alakası olmayan şeylerdi, hayatın başka bir tarafında duruyordum fakat babamın biraz uzağı görmesiyle alakalı bir durum. Bir şekilde müzikle uğraşmamı istedi ki, kendisi de şarkı söylemeyi çok severdi. Onunda çok güzel bir sesi vardır. O gençliğinde kendisinin yapamadığı herşeyi benden bekledi aslında. Biraz da böyle bir durum oldu. Beni bir şekilde bu işin içine koydu. Bende daha ilk yılımda şarkılar yazıp birilerinin okumasını sağladım. İlk bestenizi ne zaman yaptınız? Hiç hatırlamıyorum. Konservatuvarın ilk yıllarında yaptım ama, inanın hangisi olduğunu hiç hatırlayamıyorum. O zaman; yani 16 yaşındayken düşünür müydünüz Türkiye›nin en popüler bestecisi olabileceğinizi? Evet bunu düşünüyordum, hissediyordum. Konservatuvara girdiğim ilk günden itibaren bu işin gerçekten benimle alakalı bir iş olduğunu düşündüm. Bu zaten çok zor birşeydir. İlk yılımda şarkı sattım. Peki hisleriniz nasıl kuvvetli midir? İleriyi görebiliyormusunuz? Bazen çok kuvvetli olabiliyor ama ileriyi görmek şöyle birşey; insan istediği kadar plan yapar ama kaderi yazamaz ama insanın kendiyle alakalı bir takım planlarını görebiliyorum. Ben şunu hep gördüm. Bu sektör içinde gerçekten çok büyük şeyler üretebileceğimi gördüm ve hepsini bu güne kadar yaşadım. Türkiye’de ve yurtdışında yaşadım. Mesela benim için çok özel birşeydir bu. Yunanistan ile ilgili ilk projemde platin plak ödülünü aldım. O yüzden bunları hissedebilyorum. Şimdi yine yurtdışında bir takım projeler oluyor, onlar içinde çalışıyorum ve Türkiye’de bir çok sanatçı arkadaşıma şarkı yazıyorum, veriyorum bir taraftan da konserler ve kendi planlarımız oluyor. Bu arada albüm yaptınız kendi bestelerinizi seslendiriyorsunuz ama, merak ediyorum kendi bestelerinizi seslendirmenin yanısıra


www.cypruszoom.com

23


röportaj

"ELBISE DIKER GIBI O KADAR ÇOK ŞARKI YAPTIM KI. MESELA HANDE YENER’IN IKI ALBÜMÜNDE 22 ŞARKIMIZ OLMUŞ. BU YÜZDEN BIZ ONA ELBISE GIBI ŞARKILAR GIYDIRMIŞIZ.

LEVENT YÜKSEL’IN “BU AŞKIN KATILI SENSIN”DE ONA UYGUN DIKILMIŞ BIR ŞARKIDIR." diğer sanatçılar içinde beste çalışmaları devam ediyormu? Tabii tabi onu hiç eksik etmiyoruz. Şöyle de düşünebilirsiniz. Ben üretken bir adamım. Zamanım oldukça şarkı yazıyorum. Her yazdığım şarkıyı da benim okuyabilme şansım yok zaten. Şarkılarınızı kendiniz okuyorsunuz, sanatçılara veriyorsunuz. Mesela, "Yalnızlık" şarkısını Gülben Ergen okuyor, "Armağan" şarkısını Hande Yener okuyor. Üç yıl önce bir gazetede röportajınızı okumuştum. Başlık, "Fettah Can besteleriyle ünlüydü, şimdi kendi söylüyor" diye yazılmıştı. Merak edip internetten sizi dinledim, orada akustik söylüyordunuz, Bugün Hande Yener, Gülben Ergen ya da Murat Boz o şarkılarınızı okuduğunda sizin tarzınızla onların tarzı oturuyor mu? Şöyle düşünün, her şarkıyı her yorumcu kendine göre yorumlar. Şimdi şarkının ana bir hattı var. O hattı ona veriyorum ve onun

24 ZOOM

üzerinde ufak tefek rütuşlar yapılıyor. Şarkıyı yaparken zaten önce ben söylüyorum, onlara verdiğimde de şarkı eğer renk olarak, lezzet olarak tını olarak, iyi parlamayan yerler olursa küçük küçük müdehaleler yapıyoruz. Çünkü herkesin aynı şeyi iyi söyleyebilecek, ya da tam lezzeti verecek diye bir garantisi yok. Çünkü herkesin hayata dair, kendine dair yorumları var. Şarkı da öyle birşey, bir fikir vardır o fikri siz alır yorumlarsınız. Peki sizce şarkıyı yazan, yaşayan daha iyi yorumlamaz mı? Hayır. Bazen şarkıyı verdiğim kişi çok daha iyi yorumlayabiliyor. Çünkü sesine çok yakışabiliyor, onun hayat tarzına uyabiliyor, yorumu çok yakışıyor. Sanatçıya göre beste yaptığınız oldu mu? Çok yaptım. Yani elbise diker gibi o kadar çok şarkı yaptım ki. Mesela Hande Yener’in iki albümünde 22 şarkımız olmuş. Bu yüzden biz ona elbise gibi şarkılar giydirmişiz.

Levent Yüksel’in “Bu aşkın katili sensin”de ona uygun dikilmiş bir şarkıdır. Tükiye’deki en ünlü sanatçılar sizin yapmış olduğunuz çocukları büyütüyor yetiştiriyor, buna istinaden sormak istiyorum, bu nasıl bir duygudur, egonuz yüksek midir mesela? Sanatçının egosu olmak zorundadır, ama kompleksi olmamalıdır. Egosuz sanatçı olmaz. Alkışlar, hayranlar; yani ego olacak ama kompleks başka bir şeydir, başka bir boyuta girer o zaman. Sanatçı egolu olmalıdır ama kompleksli olmamalıdır. Sonuç olarak bunu ne için yapıyorsunuz? Tabii ki sokaktaki dinleyici için. Çok duygusalsınız, bu şarkılarınızdan da belli, peki bu duygusallığın sonunda insanın ‘ayy nasıl acı çekmiş’ diyesi geliyor. Çokmu acı çekiyorsunuz? Yok öyle birşey. Öyle düşünmeyin nolur. Ben acı çekerek şarkı yazmıyorum, o bir he-


hediye yaradılış özelliği. Ben anlık duygular yaratabiliyorum kendi kafamda hafızamda, o yarattığım duygular içinde birileri oynuyor, ben onları izliyorum ve yazıyorum, benim için böyle birşey. Yani o acıyı ben çekmiyorum kafamda yarattığım karakterler çekiyor. Tabii birde etrafınızdan da etkilenebiliyorsunuz dur. Tabiki, şöyle de düşünebilirsiniz. İzlediğiniz küçücük bir şey sizi darmadağın edebilir. Bu bir film olabilir, hayatın kendisi olabilir, herşey olabilir. Bu yüzden ben şöyle bakıyorum duruma ben bu hediyeyle yaşayan ve bunun farkında olan biri olduğum için oradan istediklerimi alıp bir şarkıya koyabiliyorum.

Mağusa'da, Kaleiçi'nde özel bir mekan. Mimarisi, sunumu ile Kıbrıs'ı teneffüs edebileceğiniz kafede, tarihin ve mekanın keyfi sizi bekliyor.

Son albümünüzde özellikle ülkemizde mandalinalar çok sevilmişti, sizin için albümde ki en güzel şarkı nedir? Benim için hepsi çok özeldir. Sebebi, normalde birinci sınıf sanatçılar bir albüm için şöyle der altı ay bir yıl stüdyoda çalışma yaptık ama biz onbeş günde tamamladık. Bu sanırım birazda müziğin mutfağında olmanız ayrıca aranjör olmanız la da alakalı sanırım? Bu aslında şöyle bir durum. Bu albümü biz sahnede çalıştığım arkadaşlarımızla kendi orkestramla yaptık, o yüzden biz ilk stüdyoya girdiğimizde, ne arajman vardı ne başka birşey. Dedik napalım? Dedik ki napalım nasıl çalalalım hemen karar verdik ve sekiz günde tüm kayıtlar bitti sonra tekrar tekrar okumalarımı yaptım eksik olanları gözden geçirdik ve onbeş günün sonunda albüm bitti. Hem müziğinde mutfağındasınız, hemde sahnedesiniz. Hangisi daha havalı ve zevkli birşey. Hangisini yapmaktan daha çok keyif alıyorsunuz. İkisininde çok fazla. Çünkü sahnede şarkı söylediğinizde o egoyu anlık alıyorsun, hemen geliyor ama birine şarkı verdiğinde o şarkı patlıyor insanlar çok dinlemeye başlıyor haftalarca senin şarkı konuşuluyor o arada sen gülümsüyorsun ve ego tavan oluyor. Evet son olarak ileride ki planlarınızı sorabilirmiyim? Şarkı yazmaya devam ediyorum ve tabii ki diğer sanatçı arkadaşlarıma da yazmaya devam ediyorum. Bunun dışında yeni albüm için çalışmalar yapıyoruz ve tabii ki konserler devam ediyor. Bize vermiş olduğunuz röportajdan dolayı ZOOM dergisi adına çok teşekkür ediyoruz. Sizi ülkemizde görmekten inanılmaz keyif aldık. Ben teşekkür ederim. Kıbrıs’ı çok seviyorum. Daha çok gezmek gibi bir şansım olmadı, fakat her yerini gezip görmek ve özellikle de, o çok ünlü yemeklerini tatmak istiyorum. Kuzey Kıbrıstaki tüm hayranlarıma sevgiler.

[

www.cafemalia.com cafemalia@hotmail.com Tel: (0392) 366 71 17 GSM: (0533) 880 82 15 Kaleiçi/MAĞUSA

[


haber

BANYODA ESTETİK VE KONFOR

KONFOR ve SAĞLIK İÇİN

E

G

eliştirdiği teknoloji ve yarattığı tasarımlarla öne çıkan döşemelik deri, süet, kumaş markası Sertex ‘Water Based’ adını verdiği su bazlı döşemelik deri ürünleri sağlık vaat ediyor. İnsan sağlığına zararlı olduğu kanıtlanan toksik maddelerin kullanılmadığı ürün böylece bulunduğu ortama zararlı kimyasal salınımı yapmıyor ve insanların soluduğu ortam atmosferinin kalitesini bozmuyor.

Evlerde, iş yerlerinde ve toplumsal yaşam alanlarında sık sık temas halinde bulunduğumuz oturma mekanları sağlığı tehdit eden maddeler içeriyor. Sertex, geliştirdiği teknoloji ve tasarımlarla insan sağlığına zararlı olduğu kanıtlanmış DMF (Dimethylformamide) ve diğer uçucu toksik maddelerin kullanılmadığı Atlantis serisiyle bu konuda hassasiyetini ortaya koyuyor.

C-Quals’dan Fransa’da Kültürel Değişim Gezisi

26 ZOOM

stetik, modern ve şık tasarımlardan vazgeçemeyenlerin tek tercihi İsviçreli dünya markası Geberit, AquaClean 8000plus serisi ile rahatlığın ve konforun adresi oluyor. Lüks banyoların vazgeçilmez parçası olan marka, otomatik taharet özelliğine sahip klozet sistemi AquaClean 8000plus ile konfor ve hijyeni bir araya getiriyor. Hayat kalitenizi yükseltecek olan AquaClean 8000plus, otomatik taharet özelliği ile hijyeni, masaj fıskiyesi ve kurutma opsiyonlarıyla konforu, çocuk emniyet kilidi ile güvenliği sunuyor. Bir klozetten çok daha fazlası sunan model, kullanıcı profiline sahip, uzaktan kumanda ile de yönetilebiliyor.

C

-Quals öğrencilerinden 15 kişilik bir grup,C-Quals Başkanı Ferdiye Ersoy- Reynier, eğitmenler Duygu Meren ve Gwenael Ruaud eşliğinde Fransa’nın Normadie bölgesinde ve Paris’te, Avrupa Birliği Kültür Değişim Programı’na katıldı. Program, Evreux bölgesinden on beş Fransız öğrenci ve üç Fransız eğitmenle birlikte gerçekleştirildi. Katılımcılar, gezinin ilk gününde Gravigny Belediye Başkanı tarafından kabul edildi ve orada Kıbrıs Türk kültürünü tanıtma fırsatı buldu. Öğrenciler, önümüzdeki yıl Avrupa Birliği Kültürel Değişim programı kapsamında katılımcı öğrencilere Eylül ayında C-Quals Lefkoşa Akademi’de yapılacak törenle Avrupa Birliği ‘Youth Pass’ sertifikaları katılacak olan öğrencilere verilecek.


haber

Joyce Elizabeth ile Yatak odasında yeni stil

N

ostaljik ve romantik çizgileriyle Lazzoni Mobilya’nın zarif çizgisi olmayı başaran dünyaca ünlü tasarımcı Joyce Elizabeth’in ortaya çıkardığı yeni stil yatak odaları, ilgi çekiyor. Marka bu tasarımcılar ile yapığı çalışmaları ile Türk mobilyasını, küresel bakışla bütünleştirerek, alanında dünya pazarının önemli aktörlerinden biri olmayı başardı. Özellikle büyükşehirlerde yaşayanların ihtiyaçlarına odaklanan marka, yatak odalarında da ABD’nin genç ve başarılı tasarımcısı Joyce Elizabeth ile klasik ve modern tarzı, ince bir çizgi ile birleştirdi. Firmanın dördüncü kuşak temsilcisi Efe Kababulut, koleksiyonda keskin çizgi-

lerden kaçınılmasının yanı sıra renklerin dilinin de sonuna kadar kullanılmasının dikkat çekici olduğunu söylüyor. Joyce Elizabeth koleksiyonu yatak odalarının kısa sürede yurt içi ve dışında büyük beğeni topladığını ifade eden Efe Kababulut, renklerle birlikte yatak odalarında sade bir şıklığı, aynı zamanda ferahlığı yaşatmayı hedeflediklerini kaydeden Kababulut, şunları söylüyor: “Joyce Elizabeth ile güzel bir uyum yakaladık. Birbiri ile örtüşmeyen stilleri bir araya getirerek yeni bir stil yarattı. Onun ince çizgileriyle birlikte Lazzoni, zarafetin doruk noktasına ulaştı. Elizabeth ile beraber çalıştığımız her projeden farklı

tatlar aldık, farklı şeyler öğrendik. Joyce Elizabeth, bizi kısa sürede çözdü. Koleksiyonu ile sadece Türkler’e değil modern yaşam tarzını benimseyen tüm insanlara hitap etmeyi başardı. Sanırım koleksiyonun çok beğenilmesindeki etkenlerden biri ve belki de en önemlisi de Elizabeth ile Lazzoni’nin yakaladığı bu eşsiz ahenk. Mat lake yatak Elizabeth’in yatak odalarında modern ve sadeliği bir arada yakalamak isteyenlere sunduğu alternatiflerden sadece biri. Yatak karyola ayaklarının bombeli kesilmiş olması klasik bir hava yaratırken yatak başlığının aynı oranda açılı kesilmesi farklı bir uyum yaratıyor.”

YAZ AYLARININ ETKİSİ, SAÇLARA BOHEM STİLLE YANSIYOR

M

oda defilelerinde ön plana çıkan saç modellerinin trend olmasıyla, 2013 yaz sezonunun saç modasını Neva Kozmetik dağınık ve bohem saç modelleri olarak ilan etti. Yaz boyunca ıslak da kullanılabilen ve oldukça feminen bir görünüm yaratan bohem saç stili, Neva Kozmetik’in ürettiği NFX Xtreme Saç Köpüğü ile hayat buluyor. Doğal seksi dalgalar ve saçların ön kısmından alınmış saçlarla yanlardan yapılan örgüler ile bohem saç stiline özgün bir hava katabilirsiniz. Çok titizlik gerektirmeyen bu stil, NFX Xtreme Saç Köpüğü ile saçınızı daha dolgun gösterecek. Saça kolay şekil vermek,

hacim kazandırmak ve yaratıcı buklelerin uzun süre dayanıklı kalmasını sağlamak için bu ürünü kullanmak yeterli olacak. Islak saça uygulanabilen saç köpüğü, saçlarınıza kalıntı bırakmadan hem parlaklık kazandıracak, hem de saçlarınızın daha kalıcı şekil almasını sağlayacak. Bohem stilin en belirgin özelliği dağınık dalgaları saç köpüğü sayesinde, isteğinize göre sabitlemenize olanak sağluyor. Bu şekilde saçlarınızı dağınık at kuyruğu şeklinde toplayarak spor bir görünüm yaratabilecek, omuzlarınıza dökülen bir modelle de feminen bir görünüm kazanabileceksiniz.

www.cypruszoom.com

27


mesutgunsev@gmail.com

Mesut Günsev

KİTAPLARIN DÜNYASINDA

O

n altıncı kez taşınıyoruz.. Salonda

Babamın mesleğinden dolayı o kadar çok

yığılmış kolilerin arasında sıkışmış

yere tayin edildik, o kadar çok taşındık ki, bu

oturuyor, duvarları kaplayan iki

kütüphanelerden eski olan, bu taşınmalara

katlı evdeki her boşlukta yer almış kitapları-

fazla dayanamadı ve bir yerden sonra kırıldı

ma bakıyordum.

gitti.

Yaklaşık on bin kitap. Aslında 65 yılı geçen bir ömrün sessiz ta-

ğı, metalden rafları ve rafları tutan yuvarlak

nıkları gibi bana bakıyorlar.

metal boruları olan ama taşınma esnasında

Ne yapacağım kitapları?

tamamen birbirinden ayrılabilen portatif bir

Çoğunu ikinci kez okumadım bile. Bir kısmı

kütüphane yaptırdı kendisine.

zaten referans kitapları, ansiklopediler. Hele

Senelerce de o kütüphane onların yatak

romanlar, dergi koleksiyonları. Atatürk'e ait

odasında yer aldı. Şimdi de ağabeyimin evini

3 binden fazla yazılmış eser. ”Bunları bir yere

süslüyor...

ver, bağışla, at, kurtul. Ne yer, ne taşıyacak

Belki de, o zamanlar, evler sobalı olduğu için

güç, ne de tekrar okuyacak zaman var. Kitap

sobaların olduğu odalardan birine konulurdu

öldü kardeşim. Artık bilgisayar var..

kitaplıklar. Salona yerleştirilmiş güzel bir

Tablet devri.. Tıkla oku..”bu ve buna benzer sözler kulaklarımda yankılanıyor.

kütüphane hiç de alışageldiğimiz bir şey değildi o günlerde.

Tam sırada gözüm önümdeki bilgisayara

O nedenle bir kuralmışçasına bilinç altıma

ilişiyor. Bir gönderi. ”Kütüphaneler, çocuk-

işlemiş olmalı ki, evlendiğimde kaloriferli bir

luğum, Gezi, Valdez” başlıklı, Gülay Doğan

eve taşınmamıza rağmen kütüphaneyi salo-

imzalı, aslında bir sergiye davet yazısı. Ama

na kurup kurmama konusunda sıkı bir tartış-

sergi geçmiş, İstanbul’da açılan Manola Val-

ma yaşanmıştı evde.

dez’ in resim – heykel sergisi ve Taksim Gezi

“Salonda da kütüphane mi olurmuş canım,

olaylarında kurulan o müthiş “anlamlı” “Park

arkadaki oturma odasıdır onun yeri" savını

Kütüphanesi” ile ilgili satırlar. Kendi kütüp-

can siperane savunduğumu çok iyi hatırlıyo-

hanesini de anlatmış Doğan.

rum.

”Hafızamdaki ilk kütüphaneler, açık yeşil ve ahşap rengi iki kütüphane. Açık yeşil olan diğerine göre daha kısa, ahşap renkli olansa diğerine göre daha eski. Havuz problemi gibi oldu ama, anlayacağınız ikisi de çocukluğumun kütüphaneleri :) Çocuk kitaplarına ve çocuk boyuna daha uygun olan ağabeyimlerle paylaştığım “bizim” odamızda, babamın kütüphanesiyse "onların" odasında dururdu.

28 ZOOM

Babam da hemen, kendisinin tasarladı-

Ne saçma, ne kalıp bir düşünceymiş meğerse. Şu andaki fikrimse kütüphanenin salonda ve en geniş duvarda yer alması yönünde. Hatta salon yetmez her odada evin her yerinde küçüklü büyüklü kütüphaneler olmalı. Kitaplarımın ilk sayfasına da alındığı yeri ve tarihini not ederim. Hangi sene alıp okumuşum ve nereden almışım ?


dedi ki! “Damak tadı olmayan aşçı sınavında jüri olamaz. Kitap tadı olmayan da hayat jürisinde…”

Çetin Altan

tecrübe Sofradan eksilen tabak, tabaktan eksilen lokmadan daha önemlidir. Soframızdaki tabaklar ve çevresindeki gülen yüzler hiç eksilmesin…

şair dedi ki “Son İstiklal Gazisi’ni de Toprağa verdiğimiz gün Çek yeni bir Kurtuluş Savaşı usta!” İlk sayfanın sağ üst köşesinde yazan tarihe ve not aldığım şehir ya da mekana tekrar baktığımda yeniden hatırlarım o günde ya-

Akgün Akova

şananları. “ Bunları sanki ben yaşamışım gibi. Sonra rafların arasından bana göz kırpan iki mavi soluk bez cilt göz kırpıyor bana. ”Çocuk Haftası” Her hafta sabırsızlıkla bekleyip 75 kuruşa Yeldeğirmeni'ndeki tütüncü amcadan satın aldığım dergiler.. 1958’li yıllar.. İlk iki cildi. Aslında demiryolcu olan ama hat sanatı ile de uğraşan, cilt yapan “Hafız Bey Amca” bana ciltlemişti. Tüm yaşamım boyunca benimle gelen ciltler. İşte sevgili Gülay Doğan’ın yazısı, Hafız Bey Amca’ nın ciltleri (Nuh Naci Nuzumlalı)benim kararımı kolaylaştırdı.. Kitaplarımın hepsi benimle beraber yeni eve gidecekti. Peki benden sonra. Benden sonra tufan. Sevgili sahhafım rahmetli Ferda Anaol’u hatırladım “Mesut, Atatürk kitapları geldi bir çuval. Adam ölmüş.. Karısı ertesi gün getirdi çuvalı. Gel al!.” Şimdi kitaplarımı paketliyorum. Her akşam zayıf, çelimsiz çocuğa Cağaloğlu’nda okuduğu Akşam Kız Sanat Okulu'ndan dönerken Galata Köprüsü'nün altındaki seyyar satıcıdan aldığı yeni bir kitabı getiren ve okuma bilmeyen tek çocuğuna, kendisi okuyan, yeşil mantolu rahmetli annem de bana göz kırpıyor. Hissediyorum. ”Oğlum bizim sermayemiz yok. Okuyacaksın!” diyor. ”Okumaya devam ediyorum anne”

www.cypruszoom.com

29


KIBRIS'IN KAYIP IŞIĞI

Rauf Ersenal

İ

nsanoğlunun, yaradılışından beri ışığa olan bağımlılığı devam etmektedir. Bu öylesine önemli ve hayati bir bağımlılıktır ki, yaşamın kaynağı olduğu daha ilk tanışmayla anlaşıldı. Gözlerimizi kapatarak kendimizi bir an ışığın olmadığı zifiri karanlık bir odada hayal edelim... Sanırım bu basit hareketle ışığın ne anlama geldiğini anlarız. Işık hayattır ve o olmazsa hayat da olmaz. Lefkoşa’da doğup büyümeme rağmen ilkokul yıllarında yaz tatilininin birkaç haftasını köydeki yeğenlerimle geçirmek için sabırsızlanırdım. Sabahleyin güneş henüz doğmadan davar sürüsünü güden yeğenlerimin bu işi nasıl yaptıklarını hep merak eder onlarla eşeğimiz de yanımızda doğaya koyulurduk. Bir iki saat yürüdükten sonra bir ağacın gölgesinde oturur dağarcıktan çıkan ekmek, zeytin, hellim, domates yanında hemen orada sağılan sütle kahvaltımızı yapardık. Bu tarz kahvaltı alışık olmadığım ama inanılmaz keyif

30 ZOOM

aldığım bir deneyimdi benim için. Davar zillerinin sesi mükemmel bir orkestra müziği, davar kokusu ise dünyanın en güzel kokusu gelirdi bize, o küçücük yaşlarda. Güneşin batışıyla akşamları mum ve fanozlu lamba ışıklarında oturur sohbet ederdik kısa da olsa. Çünkü güneşin batışıyla hayat dururdu. Geriye kalan tek şey gündüzden sinek bombaları ile ilaçlanmış serin kerpiç odalarımızda erkenden garyolalarımıza yatmak olurdu köy yaşamında... Ta ki ertesi sabah güneşin doğuşunu davar zilleriyle karşılayana kadar. Doğrusu çok korkardık gecenin karanlığında. Büyüklerimizden dinlediğimiz hikayeleri abartır, o küçücük beynimizde kurgular ve hayaletlerden tutun da devlere kadar ne varsa kafamızı kurcalardı. Gecenin sessizliğinde damda yürüyen kedilerin kiremitleri oynatarak geçişlerinden bile ürperir, devlerin yürüdüğünü zannederdik. Güneşin doğuşu ne kadar da önemli hale gelmişti burada benim için?


Beyaz Tepeler diye isimlendirilen bir yerde ilk defa bir kara yılanın genişçe bir delikten içeriye girişini görmüştüm.. Ardından merakla koştum ama o sıcak yaz gününde süratle karanlıkta kayboldu. Bu deliğin insanlar tarafından kazılarak oluşturulduğu her halinden belliydi. Yerde etrafa saçılmış kırık testi parçacıkları vardı. Diğerlerinden farklı kırık bir parçayı aldım ve cebime koydum. Çok ilginç gelmişti bana. Akşam üzeri davardan dönünce ilk işim onu Rayıf dedeye göstermek oldu. Güneş yine batmak üzereydi. Yine karanlık, yine korkular... Bana "bir dakika" deyip ilk defa açıldığını gördüğüm bir odaya girdi ve elinde küçük bir parçayla geri döndü. “Bak oğlum, şimdi sana bu elindeki kırık parçanın ne olduğunu, ne işe yaradığını anlatacağım. Önce bir potin bağından kısa bir parça kesip küçük testinin ağız kısmından içeriye itti ve sonra üst kısmındaki küçük delikten zeytin yağı döktü içerisine. Birkaç dakika sonra kibritle yaktı. Mum gibi yanıyordu. “ Bulduğun kırık parça bir kandilden geriye kalan kısımdı. Bu sana getirdiğim ise sağlam

bir kandildir ve çok eskiden insanlar geceleri etrafı bu kandillerle aydınlatırlardı” dedi. O kırık parçayı alıp Rayıf dedeye ne olduğunu sormasan öğrenmek için aradan belki de çok uzun yıllar geçecekti. Bu benim için ilginç bir dersti. Ona, bunu nereden bulduğunu sorduğumda, “Ben de tıpkı senin yaşlardayken babam bir gün davardan döndüğünde dağarcığından bu kandili çıkardı ve bana verdi.” Rayıf oğlum, bu kandili sakla çünkü bu kandili bizden çok önce yaşamış köylülerimizden hatıradır. Yani bu köye, bu topraklara aittir.” demişti . Kim bilir, bu kandil ışığında hangi çocuklar rahat uyuyabilmişti gecenin karanlığında. Hangi çocuklar dünyaya gelmişti. Hangi insanlar şiirler yazıp dans etmişlerdi. Hangi insanlar bakır madeni bulmak için karanlık dehlizlerde taşımıştı bu kandili binlerce yıl önce... Ve bu günlere geldi sapasağlam aydınlatıyor yine etrafı. Gecenin karanlığında esen meltemle adeta dans ederek yüzümüze yansıyan gülüşü gibiydi biraz önce batıp giden güneşin sanki de. O küçücük yaşlarda yaşadıklarım ilerleyen

yıllarda Kıbrıs arkeolojisi ve özellikle seramikleri üzerine uzun yıllar araştırma yapmama vesile oldu kendi sınırlı olanaklarım içerisinde. İyi de olmuş aslında. 40 yıl önce cebime koyduğum kırık bir pişmiş toprak kandilin beni hala daha aynınlattığını bilmek inanılmaz bir keyif benim için. Ve bugün bu satırları ve bundan önceki yazılarımı sizlerle paylaşabiliyorsam eğer işte bütün sebebi bu küçücük pişmiş toprak ve kafamda canlandırdığım hikayesidir. Kandiller, insanın yaşadığı her yerde kullanılmıştır. Sadece evleri değil, cadde ve sokakları da aydınlattı, tapınakları, agoraları, tiyatroları, gladyatör dövüşlerini de... Antik çağlarda kandiller mezar hediyesi olarak ölen kişinin yanına konuyordu. Belki de yeniden hayata döndüğünde karanlıktan aydınlığa ona yol göstermesi için bırakılmıştı. Özellikle Akdeniz bölgesi ve Kıbrıs’ta zeytin yağının bol üretilmesi, kandillerin bu yağla yakıldığını bize göstermektedir. Zeytin yağı, hem çok daha uzun süreli yanmakta, hem de benim tesadüfen fark ettiğim doğal bir sinek

GEÇMIŞTE NKL ÖĞRENCISI OLAN BIRSEN TEZER, NKL’NIN, VODAFONE FREEZONE 16. LISELERARASI MÜZIK YARIŞMASIN’DAKI BAŞARISI ILE GURUR DUYUYOR VE EKLIYOR “GEÇ ÜRETMEYE BAŞLADIM. O YÜZDEN DAHA YAPACAKLARIM VAR”

www.cypruszoom.com

31


kovucu işlevi görüyordu. Adak olarak yakılmaları yanında, Roma’da yeni yıla girilmesiyle birlikte, insanlar birbirlerine kandil hediye ederlerdi. Bu amaçla kullanılan kandillerin üzerinde “Annum Novum Faustum Felicem”- “Mutlu ve Bereketli Yeni Yıl” yazardı. Bugün adak mumu yakan insanların bu alışkanlığı ta o zamanlara mı dayanmaktadır acaba. Girne Kalesi ve St. Barnabas müzelerinde, Kıbrıs’ta yapılan arkeolojik kazılarda ele geçirilen birçok kandil sergilenmektedir. Bu objeler küçük oldukları için üzerlerindeki motifler gözden kaçmaktadır. Bu motifler, dönemin sosyal, kültürel ve dini inançlarını anlatan motiflerdi. Halbuki St. Barnabas’taki kandillerin her biri bir kitap olacak bilgiyi saklamaktadır. Lefkoşa’nın Rum kesimindeki Müzelerde de yüzlerce kandil sergilenmektedir. Bununla da sınırlı değil Kıbrıs kandillerinin serüveni.

32

ZOOM


Yıllar önce Kıbrıs’tan kaçırılan yüzlerce, hatta binlerce antik kandil ünlü müzelerde sergilenmektedir. New York Metropolitan Müzesi'nde sergilenen yüzlerce kandil arasında bir tanesi dikkatimi çekmişti. Üzerinde Gladyatör kabartması olan bu kandili birebir ürettim. Odun fırınında pişirdikten sonra içerisine zeytin yağı koyarak yaktım. İç mekanda yaklaşık 6 saat yanan bu kandil, hafif esintili dış mekanda 3 saat yanabildi. Bir süre önce Lefkoşa’daki Leventis Müzesini ziyaretimde ilginç bir kandil gözüme çarptı. Bu kandil bana yabancı değildi. Amerika'da sergilenen ve benim yeniden yaptığım kandilin ikizi tam karşımdaydı. Aynı atölyede ve aynı kişi tarafından üretilmiş kandillerin birisi Kıbrs’ta diğeri New York’taydı... Üzerinde, başında miğferi olan, sol elinde kalkan, sağ elinde kılıç tutan, sırtı dönük bu gladyatör şimdiye kadar gördüğüm en güzel gladyatör kandillerinden birisiydi. Bu kandiller Kıbrıslı Gladyatörler için özel mi üretilmişti acaba? Antik çağlarda Kıbrıs’ta gladyatör dövüşlerinin yapıldığı bilinmektedir. Örneğin Kourium’daki villada bulunan yer mozaiklerinde iki gladyatörün dövüşü canlandırılmaktadır. Birçok yaşam ışığının söndüğü arenaların karanlık dehlizlerinden ellerinde taşıdıkları bu kandillerle halkın önüne çıkıyorlardı. Yaşam savaşını kaybeden gladyatöre mezar odasında kısa bir süre de olsa ışık saçan bu kandillerdi. Bugün adeta Kıbrıslı sahibinin kaybolan ışığı gibi sessiz ve sakin bir yerde izleyenlere birşeyler anlatmak istercesine duruyor binlerce kilometre uzaklarda...

Kıbrıs Kültür Evi Haftasonu Otantik Kıbrıs Kahvaltısı Özel Günlerinizde Otantik Kutlama

Mağusa / Kıbrıs Tel:+90 0533 861 97 04 +90 0533 861 81 64 / +35 799 952 262 web: www.melandrahouse.net


haber

BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR, HER NE KADAR GENLERİN OBEZİTEDE ÖNEMLİ ROL OYNADIĞINI GÖSTERMİŞ OLSA DA, OBEZİTENİN OLUŞUMUNDA HİÇBİR ZAMAN TEK FAKTÖR ROL OYNAMAZ. GENLERİMİZ KADAR BİZ DE DE HATA OLABİLİR. İŞTE ŞİMDİ YÜZLEŞME ZAMANI!

FAZLA KİLONUZUN SUÇUNU

GENLERİNİZE ATMAYIN

34 ZOOM


F

azla kilolarımızın ilk suçlusu “SU”dur, çünkü “su içsek yarıyor”dur. İkinci suçlu ise genelde ailelerimizdir. Genlerimize fazla ağırlığımızın suçunu yüklemeyi genelde uygun buluruz. Bilimsel araştırmalar, her ne kadar genlerin obezitede önemli rol oynadığını göstermiş olsa da, obezitenin oluşumunda hiçbir zaman tek faktör rol oynamaz. Genlerimiz kadar biz de de hata olabilir. İşte şimdi yüzleşme zamanı! Bahane 1: Ailemde kimse diyet ile zayıflayamadı. Gerçek 1: Kalıtımsal olarak diyabete yatkınlık, tiroid hastalıkları riski taşıyor olabilirsiniz. Öncelikle gerekli kan bulgularını bir uzman doktor eşliğinde kontrol ettirmelisiniz. Eğer fazla kilolarınıza sebep bir hormonal bozukluğunuz yok ise genlerinizi suçlamaktan vazgeçmenin zamanı geldi. Ayrıca aile fertlerinin diyet ile sonuç alamamalarının sebebi belki de beslenme programlarını tam anlamıyla uygulamamış olmalarından kaynaklanıyordur. Bu gerçeği de göz ardı etmemelisiniz. Adım 1: Ailenizde kalıtımsal bulunan hastalıklar açısından gerekli tetkikleri yaptırın. Eğer bir sağlık probleminiz var ise mutlaka doktor kontrolünde gerekli tedaviyi almanız gerekiyor. Bir sağlık probleminiz yok ise bir diyet uzmanı eşliğinde diyet programına başlayın ve ailenizde, sosyal çevrenizde size gerçekten destek olacak kişileri bulun ve bu konuda size yardımcı olmalarını rica edin. Bahane 2: Ailemde hiç kimse sağlıklı beslenmiyor� Gerçek 2: Ailenizin veya birlikte yaşadığınız kişilerin beslenme alışkanlıkları sağlıklı olmayabilir. O zaman belki de ilk adımı siz atmalısınız. Eğer başka bir aile ferdi yemekleri hazırlıyorsa, ondan kızartma yiyecekler yerine yemekleri ızgara, haşlama, fırında yapmasını rica etmelisiniz. Bir tencere yemeğe eklediği yağ miktarını yarıya indirmesinin bile bir başlangıç olduğunu unutmayın. Eğer yemekleri siz hazırlıyorsanız, yemeklere eklediğiniz yağ miktarını azaltın, sağlıklı pişirme yöntemleri tercih etmeye başlayın. Evdekiler bir anda ısınamayabilir, ama yapacağınız ufak değişiklikleri de fark etmeyeceklerdir. Adım 2: Birlikte yaşadığınız kişiler ile yediğiniz yemekler konusunda iletişime geçin. Dışardan çok fazla sipariş veriyorsanız daha sağlıklı olanları tercih etmeye başlayın. Her hafta mutfağınızda ufak ve sağlıklı bir değişiklik yapın. Bahane 3: Spor yapmaya alıştırmadılar. Gerçek 3: Ailenizdeki herkes sportif olmayabilir. Egzersizden hoşlanmayan bir çok aile ferdi olabilir. Bunun bir bahane olmadığını unutmayın. Bedeninizi korumak ve iyileştirmek tamamen sizin sorumluluğunuzda. Adım 3: Bir anda bütün yaşam tarzınızı değiştiremeyebilirsiniz. Ufak değişiklikler ile başlayın. Asansör yerine merdiven kullanın, kendinize bir adım sayar alın ve günde 10.000 adım atmaya çalışın. Ailecek çıkacağınız akşam yürüyüşlerinin keyifli olabileceğini göz ardı etmeyin. Bahane 4: Büyük bir aileyiz, organizasyonlar bitmiyor. Gerçek 4: Kalabalık bir aile olduğunuzdan ötürü akşam yemekleri, beş çayları, düğünler bitmek bilmiyor olabilir. Böyle ortamlarda her ne kadar “Bir kereden bir şey olmaz”, “Ölümü gör” gibi sözler söylense de, yapılan her çeşidi yemek zorunda olmadığınızı unutmayın. Üzerinizde çok baskı varsa her çeşitten tadımlık alıp durmayı öğrenmenin vakti geldi de geçiyor. Adım 4: Aile toplantılarında her çeşit besinden tüketmek zorunda olmadığınızı unutmayın. Kibarca teşekkür etmenin yetmediği yerlerde, “diyetteyim” demek yerine tok olduğunuzu söylemek ısrarın önünü kesebilir.

İLKNUR GELİNLİK

2014 Rezervasyonları 2013 fiyatlarıyla başlamıştır facebook.com/ilknur.gelinlik (0542) 856 3325 (0392) 365 5080 İsmet İnönü Bulvarı Hasipoğlu Apt 6-B/MAĞUSA www.cypruszoom.com

35


haber

DENİZ VE HAVUZDAN SONRA

MAYONUZU ÇIKARIN!.. ↘

36 ZOOM

UZMANLAR YOĞUN OLARAK KULLANILAN HAVUZLARDA INSANLARIN BURUN FLORALARINDA, CILT ÜZERINDEKI BAKTERILER, IDRAR VE GENITAL AKINTILARA BULAŞMIŞ TÜM MIKROPLAR HAVUZ SUYUNA GEÇTIĞINI SÖYLÜYOR. ÇOCUKLAR TÜM BU BAKTERILERE KARŞI ERIŞKINLERE GÖRE ÇOK DAHA DUYARLI. DENIZ VE HAVUZDAN SONRA SADECE HAVLUYLA KURULANMAK IŞE YARAMIYOR.


Y

az mevsiminde yoğun olarak kullanılan havuzlarda insanların burun floralarında, cilt üzerindeki bakteriler, idrar ve genital akıntılara bulaşmış tüm mikroplar havuz suyuna geçiyor. Çocuklar tüm bu bakterilere karşı erişkinlere göre çok daha duyarlıdır. Sağlık için gerekli şartlara sahip olmayan havuzlar dışında kimi zaman da kanalizasyon bulaşan deniz suyu çocuklarda bir çok enfeksiyonu, özellikle idrar yolu enfeksiyon riskini artırabiliyor. Bunun yanında kanalizasyon bulaşan deniz suyu kulak enfeksiyonları, göz iltihabı, ciltte mantar ve ishal gibi sindirim sistem sorunlarını da yol açabiliyor. Bol sıvı alımı çok önemli Sağlığınız için yüzmeyi bırakmak zorunda

değilsiniz. Sadece havluyla kurulanmak işe yaramaz. Ancak bakterilerin üremeleri için uygun ortam oluşturan nemli mayoların çıkarılmasıyla, çocuklarınızı korumak için en büyük önlemi almış olursunuz. Denizden ya da havuzdan çıktıktan sonra mutlaka duşta yıkanmalı ve sonrasında kuru elbiseler giyilmelidir. Ayrıca idrar yolu enfeksiyonlarından korunmak için genel önlem olarak, bol miktarda sıvı alınmalı ve özellikle de şeker içeriği düşük meyve suları bolca tüketilmelidir. Sıvı alımı idrar yola enfeksiyonlarından korunmak için çok önemlidir. Yüzmeden önce de duş alın Denize girmek havuz suyuna kıyasla daha güvenlidir. Havuzdan bulaşan hastalıkların çoğu klorlama, filtreleme ve temiz su ilave edilmesi gibi yöntemlerle önlenebilir. Yüz-

me öncesi mutlaka duş alınmalıdır. Bu şekilde vücuttaki ter, idrar ve dışkı ile bulaşmış enfeksiyon potansiyeli taşıyan etkenlerinin uzaklaştırılması sağlanmış olur. Kız çocuklarında daha fazla görülür İdrar yolu enfeksiyonu geçiren çocuklarda yüksek ateş, bulantı, kusma, karın ağrısı, idrarında kan görülmesi, kötü kokulu idrar en sık görülen şikayetlerdir. Yakın zaman içinde havuzda bulunan çocuklarda bu şikayetlerden herhangi biri mevcutsa en kısa zamanda hekime başvurmalıdır. İdrar yolu enfeksiyonları kız çocuklarında anatomik sebepler nedeniyle erkek çocuklara göre daha sık görülmektedir. İdrar yolu enfeksiyonu içinde de en sık sistit (idrar torbası iltihabı) görülmektedir. İdrar yolu enfeksiyonu tedavi edilmezse ciddi böbrek hasarına yol açabilir.

www.cypruszoom.com

37


haber

SUat suna, soner olgun aynı sahnede Merit Park Otel'in gözde mekanı Sunset Bar, ünlü isimleri ağırlamayı sürdürüyor. Ay içinde mekanda sahne alan Suat Suna, Kayahan’ın şarkısı ile Kıbrıs'a merhaba dedi. Kendi repertuarının yanısıra, farklı şarkıları da yorumlayan sanatçı, sempatik tavırlarıyla dikkat çekti. Sunset Bar’ın eşsiz deniz manzarası eşliğinde, programında duygusal şarkılara da yer veren isim hayranlarına duygusal anlar yaşattı. İzleyenlere büyük keyif veren gecede, sahneye çıkan bir başka isim ise Soner Olgun'du. Suat Suna'ya sahnede eşlik eden isim, kendi programı öncesinde izleyenlerden büyük alkış aldı...

TATİLCİLER SILA İLE COŞTU Bayram tatilini Kuzey Kıbrıs’ta Merit Park Hotel’de geçirenler, Sıla konseriyle keyifli bir tatil yaşadılar. Kendisini izlemeye gelen binden fazla kişiye konser veren sanatçı, şarkılarıyla olduğu kadar danslarıyla da dikkat çekti. Programında eski ve yeni albümündeki şarkılarından seslendiren ünlü isme, hayranları gece boyunca eşlik etti. Orkestra arkadaşlarıyla birlikte göbek dansı da yapan yıldız kendine özgü tarzı ile hayranlarına “Vur Kadehi Ustam” şarkısını seslendirdi.

38 ZOOM


altay bayramda coşturdu Bayram tatilini Merit Park Hotel geçirenler Kösezade Turizm ve Seyahat Acentesi Genel Müdürü Andaç Günay ve eşi Altay ile eğlenme fırsatı buldu. Konserine eşine yazdığı "canım" şarkısıyla başlayan Altay, "hayde gidelim" isimli şarkıda da konukların tabaklara vurarak kendisine tempo tutmalarını istedi. Kendisini izlemeye gelen meslektaşı Soner Olgun’u da sahneye davet eden Altay, Olgun’a büyük saygı duyduğunu ve kendisine örnek aldığını belirtti. Soner Olgun’un seslendirdiği "Ben seni sevdiğimi" şarkısında Altay da davulla eşlik etti.

sunset onunla güzel Girne Merit Park Otel'in Sunset Barı, ünlü isimleri ağırlamaya devam ediyor. Mekanda sahne alan Soner Olgun, şarkı ve şiirleriyle Sunset'e gelen hayranlarına müzik ziyafeti yaşatıyor. Her şarkısı ayakta alkışlanan sanatçı, seyircilerinin arasına karışarak şarkılarını onlarla birlikte söylüyor. Her programında büyük beğeni toplayan isim, sahne performansı ile de alkışı hak ediyor.

www.cypruszoom.com

39


1

24

12 13 14

KOTON ve JOURNEY

2

YENİ SEZONU AÇTI

M

3

oda hız kesmiyor. Başkentin seçkin mağazalarından Koton ve Journey, yeni sezon ürünlerinin satışına başladı. Ayakkabı'dan, çantaya, takıdan saate kadar tüm kıyafet ve aksesuarlarını bulabileceğiniz mağazalarda yeni sezon ürünleri de raflardaki yerlerini aldı. Canlı renklerin dikkat çektiği yeni sezon ürünlerinde, yüzlerce çeşit, onlarca farklı renk alıcılarını bekliyor.

4

15

8

5 6

9

10

7

1. JOURNEY GÖMLEK 99.99TL 2. KEMER 29.99TL 3. JOURNEY PANTALON 99.99TL 4. KOLYE 25.99TL 5. JOURNEY BLUZ 79.99TL 6. KEMER 17.99TL 7. JOURNEY ETEK 99.99TL 8. ÇANTA 69.99TL 9. AYAKKABI 49.99TL 10. KOTON GÖMLEK 69.99TL 11. KOTON TAYT 39.99TL 59.99TL 12. KOLYE 25.99TL 13. JOURNEY BLUZ 49.99TL 14. KEMER 17.99TL 15. JOURNEY PANTALON 99.99TL 16. KOTON PANTALON 79.99TL 17. KOTON GÖMLEK 69.99TL 18. KOLYE 25.99TL 19. AYAKKABI 59.99TL 20. ÇANTA 39.99TL 21. KOTON BLUZ 59.99TL 22. KOTON PANTOLON 59.99TL 23. KOTON GÖMLEK 59.99TL 24. JOURNEY BLUZ 79.99TL 25. JOURNEY HIRKA 99.99TL 26. JOURNEY PANTOLON 149.99TL 27. KOTON PANTOLON 79.99TL 28. KOTON ELBİSE 89.99TL 29. ÇANTA 59.99TL 30. ÇANTA 84.99TL 31. JOURNEY BLUZ 59.99TL 32. KEMER 29.99TL 33. JOURNEY PANTALON 139.99TL 34. KOTON CEKET 79.99TL 40 ZOOM

11


moda

18

17

16

21

19 20

22 34

23

31

32

24 25 26

27

33

28 30 29

www.cypruszoom.com

41


MAĞUSA KALEİÇİ'NDE

FARK ARAYANLARA

T

elevizyon ekranından dünyanın öbür ucundaki, birbirinden enteresan mekanların izleyip içinizden "biz neden yapmıyoruz" demişsinizdir. Ama artık ülkemizde de konsept kafeler, sıradışı mekanları var. İşte buna son örnek, Mağusa Kaleiçi'nden. Kaleiçi'nin tarihi dokusuna uyum sağlama adına, duvarlarındaki taştan, sıvanın rengine kadar tüm ayrıntıları ince ince yeniden yapan işletme sahibi Nilgün Şenyiğit, tüm detaylarında Kıbrıs dokusu yer alan bir mekan yaratmış. Önünden geçerken, içeri girmeden edemeyeceğiniz bu şirin mekanın ev yapımı limonatası ile serinlemek, ya da bir kahve molası verip nefes almak size iyi gelecektir. Eğer daha uzun kalacaksanız da sorun yok. Mekan içindeki wifi bağlantısı ile face'inizde gezinti yapıp maillerinizi kontrol edebilir siniz. Belki de buz gibi bir efes, bu molanın en ferahlatan detayı olabilir. Az kalsın unutuyorduk. Acıkmış iseniz de sorun değil. Atıştırmalık yiyecek seçenekler, yemek saatine kadar sizi idare edecektir. Haftanın her günü 08.30-18.30 saatleri arasında açık olan mekan, 300 yıllık geçmişi ile, içinde tarihi hissedebileceğiniz tüm detaylara sahip..

Café Malia'nın, ikinci yüzü arka sokağa bakıyor. Mekana sonradan restore edilerek eklenen bu detay, kafeye, eski İtalyan filmlerinde sıkça gördüğünüz küçük ara sokakların görüntüsü gibi. Aynı hava mekanın içinde de peşinizi bırakmıyor..

42 ZOOM


haber CAFE MALIA, MAĞUSA KALEIÇI'NIN EN ENTERESAN DETAYLARINI BARINDIRAN BIR MEKAN. BÖLGENIN 300 YILLIK TARIHI DOKUSUNA UYGUN OLARAK RESTORE EDILEN KAFE, BÖLGEYI ZIYARET EDENLERE KEYIFLI BIR ALTERNATIF OLARAK DIKKAT ÇEKIYOR..

Café Malia, iki farklı yüze sahip. Çarşının içine bakan tarafı, küçük ahşap masalarla, kısa molaların; keyifli araların buluşma noktası.. Yerli yabancı herkesin dikkatini çeken mekan, atıştırmalık alternatifleri ile de beğeniliyor.

www.cafemalia.com cafemalia@hotmail.com (0533) 880 82 15 Kaleiçi/MAĞUSA

www.cypruszoom.com

43


bu bir reklamdır

haber

RAHAT UYUMAK MÜMKÜN!

Y

az sıcakları hala etkisini sürdürüyor. Bu sıcak günlerde en az su içmek kadar kaliteli uyku uyumak da büyük önem taşıyor. İyi bir uykunun başlıca ölçüsünün kişinin sabah dinç uyanması ve kendisini gün içinde zinde hissetmesi olduğunu söyleyen Liv Hospital Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ferah Ece “Uyku bozuklukları solunum düzensizliklerine, bu düzensizlikler de kişi-

nin gece boyunca bazen kısmi bazen de tamamen uyanmasına sebep olduğuna işaret ediyor. Bunun; yarı, ya da tam uyanıklık durumları hastanın derin ve kesintisiz uyku kalitesini bozduğunun altını çizen uzmanımız, «kalitesiz bir uyku, işte verimi düşürür, konsantrasyonu bozar, hatta kilo bile aldırır” diyor. İşte size, özellikle de sıcak havalarda rahat bir uyku geçirmek için alınacak önlemler:

Bu saatler KAÇMAZ

G

ÖNERİLERE UYUN, RAHAT UYUYUN • Kilo verin: Kilo verince uyku sırasındaki solunum düzelecek ve uyku daha dinlendirici olacak, gündüz uykululuk hali azalacaktır. • Alkol ve uyku ilaçlarından kaçının: Yatmadan en az dört saat önce alkol alımı kesilmelidir. Aşırı alkol solunumu baskılar ve uykuda solunum durmalarının sıklığını ve ağırlığını artırır. Alkol ve uyku ilaçları, kas gevşetici, anksiyete önleyici, ağrı kesici gibi ilaçlar, üst solunum yolu kaslarında gevşemeye yol açıp hava yolu tıkanmasına neden olabilirler. • Sigarayı bırakın: Sigaranın neden olduğu tahrişin, horlama ve apne ağırlığını arttırdığı düşünülür. Sigaranın bırakılması uykuda solunumun düzelmesinde çok yardımcıdır. • Sırt üstü yatmayın: Sırt üstü yatma boyun ve boğazdaki yumuşak dokuların arkaya doğru kaymasına ve bunun sonucu olarak hava yolunun daralmasına ya da tam tıkanmasına yol açar. Hastanın sırtına yerleştirilecek yastıkçıklar ya da pijamasının arkasına dikilecek bir cebe yerleştirilen tenis topu hastanın sırt üstü yatmasını engelleyebilir. • Hassasiyetiniz yoksa yatak odanızda klima kullanın: Sıcağa hassas kişilerin genel kanının

44

ZOOM

aksine yatak odalarında dikkatli kullanılan klimalar uyku kalitesini artırır ve hastalıklara yol açmaz. Ancak filtrelerin sık temizlenmesi veya değiştirilmesi ve nem oranının çok düşürülmemesine dikkat edilmelidir. • Rahat ve ortopedik yastık seçin: Özellikle yaşlılar eklem problemleri olanlar, artrozu bulunanlar kalp ve akciğer hastalığı olanların vücuda destek sağlayan rahat yatak ve yastıklarla yatmaları uyku kalitesini artırır. Kemik, kas ve eklem hastalığı olanların ortopedik yatak ve yastık kullanması gerekir. • Çarşaf, nevresim kılıfı ve yastık kılıfınız pamuklu olsun: Hava akımına izin veren bir madde olması sebebiyle pamuklu kumaş önerilir. • Yemeğinizi yatmadan en az 3 saat önce yiyin: Midenin boşalmasına izin vermek, yatınca solunumun ve kalp üstünde basınç oluşmasını azaltmak için gereklidir. • Akşam yemeklerinde yağlı, kızartmalı ve baharatlı yemeklerden kaçının: Akşam yemeklerinde yenilen yağlı, kızartmalı ve baharatlı yiyecekler reflüye de yol açabildiklerinden uykuya dalmayı güçleştirip uyku kalitesini bozacaktır.

erçeği le arasındaki tek farkı fiyatı olan saatleri bulunabileceği tek adres Kıbrıs. Özellikle Kıbrıs'a gelen ziyaretçilerin çok tercih ettiği saatlerin adresi Lefkoşa'da Arasta çarşısının gözde kuyumcusu Saygın Altın&Saat'te. Başka hiçbir yerde bulamayacağınız birinci kalite, Japon mekanizmalı saatlere sizinde ulaşmanız çok kolay. Eğer saat takmaktan hoşlanıyor ve tercihiniz kaliteden yana ise, yüzlerce çeşit sizi bekliyor.. Tel(0392) 229 1361


haber gezi

Dünya Kültür Başkenti

VILNIUS www.cypruszoom.com

45


fotoğraflar: oya avkan

yazı & fotoğraflar: banu bebek

B

ir ay aradan sonra yeniden bir büyük MERHABA. Baltık Ülkeleri gezimizin ikinci durağı Litvanya’nın başkenti Vilnius oldu. Vilnius seyehatimizde her zaman olduğu gibi yolculuk öncesinde gereken hazırlıkları yapmış, ön bilgileri toplamıştık. Görülecek yerler listemiz hazırdı. Vilnius’a giderken yol üzerinde bulunan (Vilnius’a 29 km uzaklıkta) Galve Gölü'nün ortasındaki yarımadaya inşa edilmiş Trakai Kalesi'ni ve müzesini ziyaret ettik. Göl kıyısında bulunan Trakai, Litvanya’nın en önemli şehirlerinden biri olarak gösteriliyor. Trakai kalesi Karay Türkleri'nden kalan miraslarıyla önemli bir turistik nokta haline gelmiş. Karaylar ilk olarak 14.yy'da Dük Vytautas tarafından Kırım’dan buraya getirilmişler. Buraya yerleşen Karaylar, hem bölgeyi hem de Dükü korumuşlar. Günümüzde burada yaklaşık 300 Karay kökenli Türk yaşıyor. Baltık bölgesinde Orta Asya’dan çıkan bu Türk Boyu’nun museviliği nasıl kabul ettiğini dil bilimciler hala anlayamamış. Trakai oldukça küçük bir yerleşim yeri. Galve Gölü ve gölün üstünde bir adacık üzerinde kurulu olan Trakai Kalesi bir kartpostaldan fırlamış güzellikte. Dilerseniz kale etrafındaki bot ve tekne turlarına katılabilir, gölde yüzebilir, çeşitli su sporlarını deneyebilirsiniz. Ayrıca göl etrafındaki restoran ve kafelerde hoşça vakit geçirebilirsiniz. Ama Karayların geleneksel yemeği olan "Kıbın" adlı böreği tadmadan ayrılmayın. "Kıbın" hamurun içine koyun ya da sığır eti konularak yapılıyor. Alışveriş için ise buraya özgü ahşaptan yapılmış ürünleri bulabilirsiniz. Ayrıca Trakai Şatosu'nun olduğu göl kıyısında ufak tezgahlar kuruluyor. Buradan da baltık kehribarı gibi hediyelik eşyalar alabilirsiniz. Yol üzerindeki Trakai gezimizden sonra Polonya Ovası'nı geçerek Litvanya’ya vardık. Litvanya’da çok yağmur yağdığı için Litvanca da Litvanya Yağmur Ülkesi demek. Vilnius Litvanya’nın başkenti. Nüfusu 555 bin. 500 tarihi eseriyle dünya Mirasları Listesine girmiş. 1503-1522'de şehir surları inşaa edilmiş. Şehir kapısı ve 3 kulesi bulunuyor. 2009'da Dünya Kültür Başkenti olmuş. Vilnius çok milletli bir şehir. Burada Karaylar'ın ibadethanesi ( 4 cami) var. Sovyetler zamanında fizik enstitüsü olarak kullanılmış. Zorunlu askerlik 2008 yılında kaldırılmış. İntihar oranının en yüksek olduğu 3. Ülke. Efsaneye göre; Litvanya dükü Gediminas Trakai’deki kalesinden av için çıkar. Yorulunca bir tepenin eteklerinde uyuyakalır. Rüyasında 100 kurt kadar güçlü ve uluyan bir kurt görür. Kalesine geri dönüp Bilge Lizdeika'ya anlamını sorar. Lizdeika’nın önerisi üzerine geri döner ve rüyayı gördüğü yere 100 kurt kadar aşılmaz güçlü bir kale yaptırır. 1324’te Gediminas tarafından kurulan Vilnius şehri de adını içinden

46 ZOOM

Vilnius'taki evlerin sokağa bakan yönünde kapı yok ve 3 penceresi var ise, o evde Koray Türkleri'nin yaşadığını anlıyorsunuz.

Tütsülenmiş et (shilandis), Baltık Denizi'nin tütsülenmiş yılan balığı, balla servis edilen lor peyniri, patatesli gözleme yer alıyor. Başlıca ulusal içeçekleri olan Midus baldan yapılan hafif bir içki. En popüler yerel biraları svyturys, deniz feneri anlamına geliyormuş. Diğer bilindik biraları; Kalnapilis (ben içtim tavsiye ederim), Utenos, yine denemiş olduğumuz Baltijos'tur. Hafif şekerli olduğunu söyleyebilirim. Alaus Namai ev yapımı bira. Degtine ise Votkaları.


gezi

Alışveriş için ise buraya özgü ahşaptan yapılmış ürünleri ahşaptan yapılmış ürünleri ve Trakai magnetlerinden bulabilirsiniz. Ayrıca Trakai Şatosu'nun olduğu göl kıyısında ufak tezgahlar kuruluyor. Buradan da baltık kehribarı gibi hediyelik eşyalar alabilirsiniz.

Nehrin üstündeki köprüde asma kilitler bulunuyor. Evli çiftler ömür boyu evli kalalım diye evliliklerini kilitleyip kilitlerin anahtarlarını nehre atıyorlarmış. Katolik oldukları için boşanmaya sıcak bakmıyorlar.

www.cypruszoom.com

47


gezi

48 ZOOM


Göl kenarında açık olan küçük tezgahlarda alışveriş için hatıra ürünler bulabilirsiniz..

Bu da şehrin delisi. Elinde süpürgesi, kovası, sokak ortasında "Amerika, Amerika" şarkısını söylüyor.

bir yılan gibi kıvrılarak geçen Vilnia nehrinden alır. Bu kaleden şehrin her yeri görülebilir. Vilnius’un amblemi, sırtında İsa’yı bir nehirden karşıya geçiren Aziz Christopher’dır. UNESCO, Vilnius’un eski şehrini Avrupa’nın en büyük barok şehri olarak ilan etmiş. Burada Katolik ve Ortodoks Kiliseleri var. Nehrin üstündeki köprüde asma kilitler bulunuyor. Evli çiftler ömür boyu evli kalalım diye

evliliklerini kilitleyip kilitlerin anahtarlarını nehre atıyorlarmış. Katolik oldukları için boşanmaya sıcak bakmıyorlar. Tatlıları meşhur. Özellikle elmalı tatlısını (rudenelis) denemelisiniz. 16.yy'da inşaa edilmiş Gate of Down, Meryem Ana gibi bir hayat süren Rahibe Teresa için yapılmış. Geçitin diğer tarafına bakacak olursanız, şehri düşmanlardan korumak için mevzilenmiş askerlerin bulunduğu odacıkları görürsünüz. Yeni zama-

www.cypruszoom.com

49


gezi

Vilnius’a giderken yol üzerinde bulunan (Vilnius’a 29 km uzaklıkta) Galve Gölü'nün ortasındaki yarımadaya inşa edilmiş Trakai Kalesi'ni ve müzesini ziyaret ettik. Göl kıyısında bulunan Trakai, Litvanya’nın en önemli şehirlerinden biri olarak gösteriliyor. Trakai kalesi Karay Türkleri'nden kalan miraslarıyla önemli bir turistik nokta haline gelmiş. Köprü sizi kaleye götürüyor.

nın kutsal geçiti, başka zamanların koruma kalkanı olmuş. 16. Yy'dan kalma Şafak Kapısı denilen bu geçitten geçince eski şehirde bir meydana çıkıyorsunuz. O kapının altından geçince tüm günahlardan kurtulanılacağına inanılıyor. Biz de tüm günahlarımızı geride bırakarak gezimize devam ediyoruz. Vilnius’ta gezilecek yerler hep birarada. Yürüyüş yaparak gezmek çok kolay. Geçilen her sokak Ortaçağ Avrupası’na yolculuk hissi veriyor. Vilnius’un en önemli 2. Caddesi Pilles Gatve (sokağı). Katedrali karşımıza aldığımızda sağ taraftan giderken taşlı bir yol göreceksiniz. Bu sokakta hediyelik eşya, takı satan çeşitli dükkanlar ve kafe ve restoranlar bulunuyor. Burada amber takılar çok meşhur. Çam ağacının reçinesi olan amber kuzeyin altını olarak adlandırılıyor. 200 farklı renge sahip. Bu sokaktan yukarıya doğru çıktıkça Town Hall adı verilen belediye binası bulunuyor. Burada kocaman bir meydan göreceksiniz. Onun solundan devam edilirse Türkiye Vilnius Büyükelçiliği'ni görürsünüz. Bir gün siz de oralara gidecek olursanız bir selam verebilirsiniz. Gelelim farklı lezzetler tadmaya... Tütsülenmiş et (shilandis), Baltık Denizi'nin tütsülenmiş yılan balığı, balla servis edilen lor peyniri, patatesli gözleme yer alıyor. Başlıca ulusal içeçekleri olan Midus baldan yapılan hafif bir içki. En popüler yerel biraları svyturys, deniz feneri anlamına geliyormuş. Diğer bilindik biraları; Kalnapilis (ben içtim tavsiye ederim), Utenos, yine denemiş olduğumuz Baltijos'tur. Hafif şekerli olduğunu söyleyebilirim. Alaus Namai ev yapımı bira. Degtine ise Votkaları. Güzel sevimli bir yerde uygun fiyata kendime bir ziyafet çekeyim diyorsanız; restaurant stekhouse LOKUS önerebilecegim çok şirin bir yer. Gediminas Castle Tower Vilnius’u üstten görebileceğiniz bir yer. Kaleye iniş çıkış 4 litas. St. Anne Kilisesi Vilnius’ta bulunan en güzel kiliselerden biri. Bu yoldan ileri devam edersek daha çok sanatçıların ikamet ettiği Uzupio Res Publika bulunuyor. Sehehatimiz devam edecek. Gelecek ay turumuzun en güzel yeri Haçlar tepesi ve Riga'yı gezeceğiz.

50 ZOOM


www.cypruszoom.com

51


DOPAMİN DİYETİ İÇİN ÖRNEK MENÜ Bu menü; 25-35 yaş arası, hiçbir sağlık sorunu olmayan, fiziksel aktivite düzeyi orta kadınlar için örnek olarak verilmiştir. Beslenme programı parmak izi gibidir, sadece kişiye özel düzenlenmelidir. KAHVALTI: 1 su bardağı yarım yağlı süt 6 yemek kaşığı yulaf ezmesi Ara-1:

15 adet fındık veya 12 adet badem veya 3 adet tam ceviz

ÖĞLE:

1 porsiyon tavuk sote veya ızgara tavuk veya ördek eti Yoğurtlu semizotu salatası 2 dilim tam buğday ekmeği

Ara-2:

1 adet tost (bol beyaz peynirli, tam tahıllı ekmeğe, yağsız)

AKŞAM:

1 adet ızgara balık 4 yemek kaşığı zeytinyağlı deniz börülcesi Mevsim salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile) 4 yemek kaşığı dolusu fırında patates ezmesi

Gece:

52 ZOOM

1 porsiyon meyve 20 gram bitter çikolata


haber

DOPAMİN, BEYNİMİZDE SİNİR İLETİMİ SAĞLAYAN EN ÖNEMLİ İLETİCİ SALGILARDAN BİRİ. GENELDE YEMEK YERKEN, CİNSEL İLİŞKİDE, EGZERSİZ YAPARKEN, DANS EDERKEN VE KİŞİNİN EĞLENDİĞİ AKTİVİTELERDE DAHA FAZLA SALGILANIYOR. DOPAMİNİN YETERSİZ SALGILANMASI DURUMUNDA; KONSANTRASYONDA GÜÇLÜK, UYKUSUZLUK, YORGUNLUK, AKSİYETE, YEMEK YEMEĞE EĞİLİM, GECE YEME SENDROMU GİBİ SORUNLAR ORTAYA ÇIKIYOR.

ZAYIF KALMANIN YENİ YOLU

DOPAMİN DİYETİ D

ünya’da ve ülkemizde obezite ve diyabet, yüksek kolesterol, hipertansiyon gibi hastalıkların görülme oranları her geçen sene yükseliyor. Bilimsel otoritelerin tahminine göre birkaç sene içerisinde dünya nüfusunun neredeyse yarısı obez olacak. Obezitenin oluşumu ve tedavisi ile ilgili bilimsel araştırmalar son sürat devam ediyor. Bu araştırmaların sonuçlarına göre beyinden salgılanan dopamin seviyelerini yükseltecek beslenme programı, zayıf kalmanın bir yolu. Dopamin, beynimizde sinir iletimi sağlayan en önemli iletici salgılardan biri. Genelde yemek yerken, cinsel ilişkide, egzersiz yaparken, dans ederken ve kişinin eğlendiği aktivitelerde daha fazla salgılanıyor. Dopaminin yetersiz salgılanması durumunda; konsantrasyonda güçlük, uykusuzluk, yorgunluk, aksiyete, yemek yemeğe eğilim, gece yeme sendromu gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Çünkü dopamin vücutta konsantrasyon, odaklanma, öğrenme, yaratıcılık, dikkat gibi unsurlardan sorumlu. Aynı zamanda beyinde enerji üretimi, duygusal kontrol ve hareket kontrolü üzerinde de etkileri olduğu biliniyor . Dopamin seviyeleri düştüğünde iştah artışı gözleniyor. Yapılan bilimsel çalışmalarda, doyma duygusunun dopamin seviyeleri ile ciddi alakalı olduğu ortaya kondu. Alkol, sigara, kafein ve şeker tüketiminin vücudumuzda dopamin seviyelerini etkilediği biliniyor. Sigarayı bırakan kişilerin yemeğe yönelmelerinin bir sebebi de bu. Nikotin ile yemek dopamin seviyelerini eşit etkiliyor. Nikotin yoksunluğu yüzünden düşen dopamin

seviyesinin artması için kişi yemeye yöneliyor. Çok yiyen kişilerde de durum benzer. Tıka basa yemek yeme durumu uzun süre devam ettiğinde, beyinde dopamin aktivitesi azalmaya başlıyor, bunun sonucunda tokluk hissi daha kısa sürmeye başlıyor ve kişi tıka basa yemek yeme döngüsünde takılı kalıyor. Eğer sizde son bir hafta içinde en az iki kere gece kendinizi buzdolabının önünde bulduysanız ve tıka basa yemek yediyseniz dopamin seviyelerinizde dengesizlik söz konusu olabilir. Yüksek dopamin seviyesini sağlamak yemek yeme isteğini bastırır ve tokluk süresini uzatır. Vücutta dopamin salgısını arttırmak için, L-tirozin amino asidini beslenme de yüksek tutmak gerekir. Bu madde, bir çeşit protein yapı taşıdır ve tavuk, ördek, fasulye, peynir, yulaf, bitter çikolata, hardal otu, yosun, deniz börülcesinde daha yüksek miktarlarda bulunur. L-tirozini destek olarak kullanmanın da açlığı önlemede ve iştahı azaltma da etkisi olduğu düşünülmektedir. Günde 500-1000 mg arası yaklaşık 4 hafta düzenli olarak L-tirozin alımının yeme dürtüsünü azalttığı bilimsel çalışmalar ile ortaya koyulmuştur. Fakat bu desteği kullanmadan önce doktorunuza danışmanızda fayda var. Yapılan bilimsel çalışmalar, balık yağının dopamin sentezinde önemli etkileri olduğunu kanıtlamış durumda. Özellikle omega-3 yağ asitlerinin bu etkiye sahip olduğu biliniyor. En kaliteli omega-3 kaynağı balık. Semizotu ve fındık, badem ve ceviz de bitkisel omega-3 kaynakları. Bu besinlerde dopamin diyetinde bulunması gereken besinler arasında yer alıyor.

www.cypruszoom.com

53


?

haber

Migreni Hangi gıdalar tetikliyor

B

ulantı, kusma, ışığa ve sese aşırı duyarlılık gibi be-

ağrısının ortaya çıkmamaması. Ortaya çıkışına kadar

lirtileri olan migren ne yazık ki tüm dünyada hem

saatler, bazen bir gün geçebiliyor. Bu da tetikleyen gıdayı

kadınlarda hem de erkeklerde çok sık görülüyor.

veya faktörü belirlemeyi güçleştiriyor. Migrende gıdalara

Anneden geçen yatkınlık, cinsiyet, yaşam ve iklim koşulları

Uzmanlar antikorlarını kullanarak çapraz karşılaştırmalı,

çok tek yanlı, zonklayıcı, şiddetli, bulantının sıklıkla eşlik

kontrollü, çift kör olarak yaptıkları klinik çalışmayla

ettiği, ağrı sırasında ışığın, sesin rahatsız ettiği, dört saatten

hastaların 266 gıdaya karşı IgG antikor düzeylerinin

üç güne kadar uzayabilen baş ağrısı atakları ile kendini gös-

ölçülebildiğini söylüyor. Çalışmadan yola çıkarak hastanın

terebiliyor.

hassas olduğu gıdaların belirlenebildiğini belirten Ertaş,

Ağrının migren atağı sırasında beyin zarında ve beyin

kişiye özel olarak bu gıdaları içeren (provokasyon diyeti,

zarındaki damarlarda oluşan geçici iltihabi durum olduğunu

uyarıcı diyet) veya bunlardan arınmış (eliminasyon diyeti,

söyleyen Liv Hospital Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Ertaş,

önleyici diyet) diyet hazırlanabildiğinin de altını çiziyor.

bu iltihabi reaksiyonun oluşmasında regl (kadınlarda), rüz-

Yapılan klinik çalışmanın sonucunda da önleyici diyet

gar, klima, açlık, fazla veya az uyku, stres, fiziksel efor, sigara

sırasında atak sıklığı, baş ağrılı gün sayısı, baş ağrısı için

dumanlı ortam ya da fazla ışıklı ortamlar yanı sıra gıdaların

kullanılan ilaç sayısı ve ilaç kullanmayı gerektiren baş ağrısı

da migrenin belirleyicileri olabileceğini belirtiyor ve ekliyor:

sayısında istatistiksel anlamlı olarak azalma oluyor. Bu

“Genetik yatkınlıkla birlikte çevresel ve kişisel faktörlerin de

çalışmanın sadece gıdalara karşı oluşan antikorların kişiden

çıkışında etkili olduğu migreni tetikleyen gıdaları fark etmek

kişiye nasıl çeşitlendiğini göstermiyor. Aynı zamanda

sizi hastalığa karşı koruyabilir.”

yalnızca bu antijenlerden arınmış gıdalardan oluşan diyet uygulamanın bile baş ağrılarında ne denli anlamlı bir azal-

Önemli olan tetikleyen gıdayı bulmak Migreni tetikleyen gıdaların tespit edilmesinin oldukça güç, bunun nedeni tetikleyiciye maruz kalındığı anda baş

karşı gelişen IgG.

gibi çok çeşitli faktöre bağlı olarak ortaya çıkan migren, daha

maya neden olduğunu ortaya koyması açısından oldukça önemli.

UZMANLAR ANTIKORLARINI KULLANARAK ÇAPRAZ KARŞILAŞTIRMALI, KONTROLLÜ, ÇIFT KÖR OLARAK YAPTIKLARI KLINIK ÇALIŞMAYLA HASTALARIN 266 GIDAYA KARŞI IGG ANTIKOR DÜZEYLERINİN ÖLÇÜLEBILDIĞINI SÖYLÜYOR. BU UYGULAMAYLA HASTANIN HASSAS OLDUĞU GIDALAR BELIRLENEREK, KIŞIYE ÖZEL DIYET HAZIRLANIYOR.

BU KURALLARA UYUN, AĞRIDAN KURTULUN - Sabah banyo yapıp sokağa çıkmayın. Gece banyo yapıp saçınızı iyice kurutun. Banyo yapıp dışarı çıkarsanız başınız esintiyi daha çok hissedecektir. - Rüzgarda durmayın. Başa doğrudan gelen rüzgarı önlemek çok önemli. - Ev veya araçta klimayı doğrudan yüzünüze üfletmeyin. Çok şiddetli çalıştırmayın.

54 ZOOM

- Migreninizi lodos tetikliyorsa o gün dışarı çıkmamaya çalışın. Kapıyı bile açıp o havayı içeri aldığınızda evinizde lodosun etkisini yaşama şansınız var. - Araba yolculuğunda pencereyi esintiyi hissedeceğiniz şekilde açmayın. Kapalı ortam migren için tetikleyici olabilir. Sigara gibi mesela. Ama yine de arabada içeri hava girsin diye

doğrudan yüzünüze esecek şekilde camı açmayın. - Saç kurutma makinesini ılık ayarda kullanın. Ne çok sıcak ne de çok soğuk olmalı. Vücut ısısına yakın olmalı ve hızlı üflememeli. - Jöle sürmeyin. Çünkü jöle iletkenliği artırıyor. Aslında anneler çocuklara kızmakta çok haklı. Genç migrenli hastalarla büyük bir sıkıntımız bu.


Uzmanlar dünyada milyonlarca kişinin en büyük sorunu olan migren konusunda araştırmalarını sürdürüyor. Kesin olmasa da, çözüme yönelik yaşanan gelişmeler ise herkesin odak noktası halinde. Özel diyetlerle kısmen de olsa çözüm yolu görünen migren için ortaya atılan bu yeni öneri ise dikkat çekici..

www.cypruszoom.com

55


röportaj

Onun İçin "Zor" Yok

NASUH MAHRUKİ RÖPORTAJ: ECEM ÜMİTLİ

D

ağcılık denilince akla gelen ilk isim Nasuh Mahruki... Onu cesaret gerektiren outdoor sporlara olan tutkusuyla da tanıyoruz. Aynı zamanda AKUT ile birbirinden güzel projelere imza atan Nasuh Mahruki ile gündeme dair sıcak bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine en son çıkan kitabını ve Gezi Parkı olaylarını sorduk... İlklere imza atmış ve ülkemize belirli şeyler kazandırmış birisinin Gezi Parkı olaylarında böyle bir kaza geçirmiş olması herkesi çok üzdü. Bize yaralanmanızdan ve sonucunda geçirdiğiniz operasyonlardan bahsedebilir misiniz? Maalesef dört tane kemiğimi kırmışım, sağ diz altı bacağımda tibia ve fibula kemikleri kırıldı, her ikisinde de parçalı kırıklar vardı, çiviler ve plakalarla toparladılar. Dirseğimi kırdım ve yine plakalar ve çiviler takıldı. Bir de omzumda akromion kemiğimi kırmışım ona müdahale edilmedi, zaman içerisinde kaynayacak. Sizin gibi insana ve doğaya bu kadar bağlı olan birisi şu anda yaşanan olaylar ve geçiriyor olduğumuz dönem hakkında ne düşünüyor acaba? Bu olaylar korkunç, günümüz Türkiyesi'nde kabul edilebilecek şeyler değil. Vatandaşımızın üzerinde böylesine orantısız bir güç kullanılması, bütün bu olaylar yaşanırken devletimizin sağlık birimlerinin ortada görünmemesi bence kabul edilemez şeyler. Birey hak ve özgürlükleri; müzakere edilebilecek, taviz verilebilecek konular, polisin şiddeti

56 ZOOM

ya da başka türlü gerekçelerle vatandaşın elinden alınabilecek konular değildir. Zaten çağdaş dünya bu yüzden hayretler içerisinde izliyor Türkiye’yi. Çünkü onlar için, yani batı medeniyetini temsil eden bütün ülkeler için, birey hak ve özgürlükleri hiçbir şart altında pazarlık konusu yapılamaz ve taviz verilemez. Böyle bir şiddet uygulayamazsınız bir batı medeniyetinde. Türkiye çok ilginç bir süreç yaşıyor ama çıkacağız bir şekilde içinden. Yine bu protestolarla bağlantılı olarak AKUT hakkında yanlış söylemlerde bulunuldu ve siz de karşı açıklamada bulundunuz. Yorumlarınızı alabilir miyiz bu konu ile ilgili? Sosyal medyadaki söylemlerden bahsediyorsunuz... Çok anlamsız ve hiçbir gerçeklik payı bulunmayan bir iddiaydı ama maalesef yine şöyle bir şey yapılmaya çalışılıyor şu anda, özellikle başbakanımız Afrika’dan döndükten sonra böyle yeni bir süreç geliştirdiler ve şöyle bir iddia atıldı ortaya; “biz bu olayın istihbaratını üç ay öncesinden almıştık, aslında bu küresel medyanın ve küresel odaklarının Türkiye’nin gelişmesini, kalkınmasını, ilerlemesini, PKK olayını çözüyor olmasını durdurmak isteyenlerin bir oyunudur. Ve sokaklara çıkan milyonlarca insan ise bu mihrakların piyonlarıdır” gibi fantastik bir dünya anlatılmaya çalışılıyor bize. Bu anlatmaya çalışılan baştan sona yalan bir şey ama kendi seçmen kitleleri üzerinde de bir etkisi var diye hesap ediliyor anladığım kadarıyla... Bizi de bir şekilde bu havuza dahil etmenin

taktiksel bir denemesini yaptılar ama o kadar da değil tabii ki, bu yapılanlar asla inandırıcı değil. Bakın Mehmet Ali Alabora bununla ilgili aynı şekilde suçlanıyor, KGB bununla ilgili suçlanıyor, Çarşı grubu yine aynı şekilde, ve belki başka birtakım kitleler ve insanlar daha... Bu iddialara inanmak için düşünemiyor, hiç bir yaşananı göremiyor olmak lazım. Bizi de bu olayın içine çekmeye ve suçlamaya çalıştılar, ben de konunun nereye götürüleceğini bildiğim için bu denli detaylı bir açıklama yazısı yazdım. AKUT’ta gönüllü olarak yer alabilmek için atılması gereken adımlar nelerdir peki? Katılan herkes AKUT’un yönetsel süreçlerinde, eğer isterlerse ve buna uygunlarsa operasyonel konularında yani arama ve kurtarma gibi çalışmalarında yer alıyorlar. Bunlarla ilgili bütün eğitimleri biz kendimiz veriyoruz. İlk olarak bir tanışma toplantısına katılmaları gerekiyor, bu toplantılar rutin olarak her ay gerçekleştiriliyor zaten. Biz kendimizi yani AKUT’u anlatıyoruz sonrada karşı tarafı dinliyoruz ve en verimli nasıl bir ünitede gönüllüsü olarak nerede yer alabileceklerine karar vermeye çalışıyoruz. Bundan sonra da aramıza katılan arkadaşlarımızı AKUT’un organizasyon işleri ve yönetsel süreçlerini takip eden çeşitli alt birimlere yönlendiriyoruz. Böylece AKUT’un bir parçası olmaya başlamış oluyorlar. Operasyonel anlamda kendilerini geliştirmek istiyorlarsa da arama kurtarma ile ilgili birimleri takip ediyorlar.


Türkiye'de 'dağcılık' denince akla ilk gelen ismi olan Nasuh Mahruki Yedinci kitabı "Kendi Everesti'nize tırmanın" ile tarihe yeni bir not düştü. Gezi Parkı olayları'nda kaza geçiren isim, hem kitabı, hem de Gezi Olaylarını hakkında sorularımızı yanıtladı...

www.cypruszoom.com

57


röportaj

Son kitabınızın adı “Kendi Everest'inize Tırmanın” hakkında okurlarımızı kısaca bilgilendirebilir misiniz acaba? “Kendi Everestinize Tırmanın” benim yedinci kitabım ve bir kişisel gelişim kitabı. Kendi hayatımda geriye dönüp, özellikle 20 yaşımdan sonrasına baktığımda, dağcılığa başladıktan sonraki bütün süreçlerin analizini, kendi yaşam yolculuğumu bir kişisel gelişim yolculuğuymuş gibi değerlendirip hangi adımları attığım, olaylara nasıl yaklaştığım, bakış açılarım ve vizyonumla ilgili soruların cevaplarını araştırarak 64 adımdan oluşan başarı ve mutluluğun zihin haritası adını verdiğim bir süreç çıkardım ortaya. Kitabın adı “Kendi Everestinize Tırmanın”, üst başlığı ise şu: “Herkes Everest’e Tırmanamayabilir Ama Herkesin Tırmanabileceği bir Everest'i Vardır”. Burada anlatmak istediğimse; “Aslında hepimizin kendi içine dönerek kendini keşfedip bu keşfettiği benliği ile ilgili potansiyelinin doruğuna ulaşmayı hedeflemesi en doğrusu olacaktır. Birbirimiz ile değil, kendimiz ile yarışmalıyız. Çünkü birbirimiz ile yarıştığımız zaman ya da bir başkasını önümüze bir hedef olarak koyduğumuz zaman limiti de beraberinde koyuyoruz aslında, yani o noktayı, o başkasını geçmek

58 ZOOM

bizim için asıl hedef olmuş oluyor ve kendimizi sınırlamış oluyoruz. Ama kendimiz ile yarıştığımız, kendimizi aşmayı hedeflediğimiz zaman sınır olmuyor ve gidebildiğimiz yere kadar gitmeyi hedefliyoruz, bu durum bizi hep daha da ileriye taşıyor. Bir de her zaman bu işin altında dinamik olmak, gayret etmek ve çalışmak gerekir. Bu işin kaynağı çalışma arzusudur. Yeteri kadar gayret edersek gerçek-

çi hedeflerimize ulaşabiliriz.” Kitabım ile bunu anlatmaya çalışıyorum insanlara. Halkın bu kadar çok sevdiği biri olarak acaba şu anda aklınızda aktif bir şekilde siyasette yer almak var mı ya da ileride böyle bir şey düşünür müsünüz? Geleceği tabi ki şimdiden kestiremem; olabilir veya olmayabilir. Tamamen Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlara, benim o konuda yapabileceğim şeylerin olmasına ve daha bir sürü farklı faktöre bağlı. Ama ben bir sivil toplum örgütü lideri olarak ve bir sosyal girişimci olarak zaten ülkem ile ilgili yapmak istediğim birçok şeyi yapabiliyorum. Etrafımda binlerce insan var, onlar ile gerçekten ciddi bir hareket alanına sahibiz hep birlikte. AKUT’un içerisinde, dernek, spor kulübü, çocuk akademisi, enstitüsü, üniversite toplulukları, liselerde kulüpleri gibi birçok faaliyet alanı var. Bu durum tabii ki hem beni çok mutlu ediyor, hem Türkiye’ye ciddi miktarda büyük bir katkı sağlıyor. O yüzden bundan daha fazlasını yapabileceğim bir süreç olursa ancak böyle bir şeye niyetlenebilirim diye düşünüyorum. Bu süreçte o noktada değilim, şimdilik bunu söyleyebilirim.


spontan

FOTOĞRAF AŞKINA

B

u fotoğrafı sanırım sadece yabancılarda görebilirsiniz. Usta fotoğrafçı Ümit Esinler'in çektiği fotoğraf, göründüğünden çok daha fazlasına sahip. Güzel bir ışık, muhteşem bir kadraja sahip fotoğrafın, arka planında, bizde olmayan bir tezatı görmek mümkün. Türklerde "Çocuk çocukla ne yapılır" sözüne inat, tatile çıkan çift, sırt çantaları ve extra yüklerine karşın gördüklerini fotoğraflamakta ısrarlılar. İşte bu anda basılan denklanşör ortaya böyle bir fotoğrafın çıkmasını sağlamış. Keşke kendilerinden habersiz çekilen bu fotoğrafı onlarda görebilseydi...

www.cypruszoom.com

59


DeryaBeyatlı

B

ir merhaba ile başladı herşey, sıcacık bir merhaba ile. Tanıştırıldığımız an üzerimize empoze edilen milliyetimiz, geçmişimiz, kimliğimiz nedeniyle birbirimize saldırmamamız öğütlendi usulca. Ortadoğunun barbar topluluklarındandık ya biz, yapardık! ‘Niye kavga edelim ki ?’ sorusunun naifliğine mi, içtenliğine mi şaşırayım diye kararsızken, sımsıkı bir kucaklama geldi hayatımda ilk kez gördüğüm bir insandan, dahası tanıştığım ilk Yunandan. Tuhaf, kahpe filan da görünmüyordu pek. Bu basit soru belki zamanı çoktan gelmiş bir politik bilincin zihnimde yeşermesine çanak tutuyor, belki sonradan beni anlatacak bir yaşam felsefesinin ilk tohumunu atıyordu yüreğime, bilemiyorum, ama ben bir daha aynı ben olmadım, onu biliyorum. Hiç yapışık ikiz olmadık Vena ile biz, bu ikimizin de kişiliğine tersti. Hatta büyük bir hevesle, bir çok olumsuzluğu aşarak giriştiğimiz aynı evde yaşama deneyimimiz büyük bir fiyaskoyla sonuçlandı. Kırmadık, kırılmadık ama hiç, hep anlamaya çalıştık karşımızdakini, çoğunlukla anlamadık da saygı duyduk, kabul ettik birbirimizi olduğumuz gibi. Bağıra çağıra kavga ettiğimiz de oldu Kardak krizi patladığında, Türkiye’deki depreme birlikte salya sümük ağladığımız da. Papandreou ile İsmail Cem halay çekerken eşlik bile ettik, rakı tokuşturaraktan. Birbirimizi kıyasıya eleştirdik de, en mahrem yaralarımızı da gösterdik utangaçca. Güç bulduk bu dostluktan biz, beraber büyüdük, hayatı birlikte öğrendik. Genceciktik, umut doluyduk, dünyayı değişterecek, devrimler yapacaktık birlikte, öyle sanmıştık. Birbirimizin ülkesini ziyaret etmek bile yasaktı oysa bize, hiç anlamamıştık nedenini, hala birçok şeyi anlamıyoruz zaten biz. Her yıl başka bir şehirde buluştuk sonrasında, 5 yıl sonra bir Nisan sabahı kapılar açıldığında ilk misafirim tabii ki Vena olacaktı. 19 Temmuza denk gelmişti Kıbrıs’a gelişi, gece geç vakitti, Larnaka’da, benim ülkemdeki ilk buluşmamız biraz tuhaftı. Ertesi sabah Lefkoşa yolunu tutmak üzere geceyi bir Larnaka otelinde geçirmeye karar verdik, muhabbete başlamak için eve varmayı bekleyemezdik. Yorgunduk ikimizde, ama öyle özlemiştik ki sabahı vuran sohbetlerimizi, sabredemezdik.

60 ZOOM

Sabah 5:30’da sirenlerle uyanıp kendimizi balkona attığımızda ne olduğunu hiç anlamamıştık. Bilinçaltı korkularımız bana yangın, Vena’ya deprem paniği yaşatmıştı. Kıbrıslı Rumların 20 Temmuzu andığını ilk anlayan Vena oldu, benim tarihten bile haberim yoktu sabahın köründe. O anki paniğimiz görülmeye değerdi. Aman tanrım 20 Temmuz’da Kıbrıs’tayım, üstelik bir Kıbrıslı Türk ile birlikte, diye ilk o dile getirdi ikimizin de yüreğini sıkıştıran korkuyu. Şimdi hatırladıkça gülüyoruz o geceye ve bütün bize öğretilenlerin yarattığı önyargılara, saçma korkulara. Hiç durmadan dalga geçiyoruz kendimizle, geçmişimizle, ülkelerimizin yaptıkları ve aslında daha çok da yapamadıkları ile. Yunan hükümetinin belki de kuzey Kıbrıs’a gelen ilk Yunan olan Vena’ya salladığı ‘Orada ölürsen cesedini geri almayız bak’ tehdidi de, barikatta yaşadığımız kimdir, nedir, niye geldi, siz nasıl arkadaş olursunuz sorgulaması da aynı derecede meze oluyor kahkahalarımıza. Ne tuhaflıklar yaşadı 15 yıllık dostluğumuz, ‘Çok iyi insan, Yunan olamaz, bunda kesin Türk kanı var’ dan ‘Üzülme Kıbrıslı Türk olsan da çok tatlısın’ a uzanır aldığımız yorumlar. Bizi hep tuhaf bir ikili olarak tanıdı çevremiz, bazen kabul etti, çoğu zaman uzak durdu. Hep güldük geçtik, hiç takılmadık, hala takılmıyoruz bunlara. Bu yıl Mykonos’tu buluşma yerimiz. Yunanistan’da kriz var, maddi durumum berbat, sen gel dedi. Gittim, sözleştiğimiz tarihten bir gün geç olsa da. Lütfen beni iş için ektim de oldu beni karşısında bulduğunda ilk sözü. Vallahi iş için dedim, muzip bir gülümse giyip gözlerime. Hala yalan söylemeyi öğrenemedin, bence vazgeç artık, deneme bile derken hatırladım hemen bu dostluğun sıcaklığını. Her an kendin olmanın, olabilmenin o vazgeçilmez rahatlığını, gülümsedim. Kızma bana dedim, hiç değişmeyeceksin sen diye geldi karşılık, sıcak bir sarılmanın ardından. İki yıl geçmişti son görüşmemizin üstünden. Topu top on kez ya konuşmuş ya konuşmamıştık bu arada, ama sanki dün akşam ayrılıp bu sabah yeniden buluşmuş iki can dostuyduk biz. Hayatlarımız, yaşadığımız ülkeler defa defa değişmiş, biz de değiştik sanmıştık bu sürede. Oysa birbirimizin karşında hala yirmili

yaşların başında tanıdığımız o çocuk vardı ve o hep aynıydı. Birçok şey değişse de öz hep aynı kalıyor ve sımsıkı tutunuyordu çırılçıplak gördüğü benzerine. ‘Senin bu dünyanın bir yerlerinde soluk alıyor olman bana güç veriyor. Bir karar almaya çalışırken onaylayıp onaylamayacağını düşünüyorum önce, sen olsan ne yapardın diye sorgulayıp sonra tam tersini yapıyorum, biliyor musun ?’ diyor. Onaylamayacağım şeyler yapacaksan niye benim ne yapacağımı merak ediyorsun ki diye bakıyorum şaşkınlıkla. Çünkü ne yaparsam yapayım umurunda ol-


↘ ‘SARILMAK

MUTLULUĞU İKİYE KATLAMAK, ACIYI İKİYE BÖLMEKTİR’ Servet Saygınoğlu

m i b l a K ı d l a k e d ' Ege mayacağını, beni hep destekleyeceğini biliyorum, bu da bana özgürlük veriyor diyor. Sözün bittiği yer. Kadehimi bu dostluğa kaldırıyorum ve dost kelimesinin anlamı olarak sözlüklere bu kaydedilsin diyorum. Hatta her tüm ilişkilerin tanımı bu olsun, bu özgürlük veren güven duygusu. Ya da güven veren özgürlük hakkı. Mykonos güzel bir ada, bir o kadar da çılgın. Sanatçılar resim yapmak, fotoğraf çekmek için hep buraya geliyorlarmış, aldığı ışık müthişmiş bu adanın, yaşayarak öğreniyorum. Sadece sanatçılar değil dünyanın her

yerinden gençler de akıyor Mykonos adasına sürekli. Hiç bitmeyen bir parti adanın tüm sokaklarında, plajlarında, barlarında, tavernalarında devam ediyor sanki. Katılabildiğin noktadan katılıyor, bir kaç saat uyuyup bıraktığın yerden devam ediyorsun. Tatil mi yapıyorsun fiziki işkenceye mi maruz kalıyorsun pek anlamasan da, sarıyor Mykonos’un ‘Ye, İç, Dans Et ve Hiç Uyuma’ sloganı, ayak uydurmamak imkansız, uyduruyoruz biz de.

ahkam kesmeler, bilmişlikler, çeşitli ukalalıklarla ama hep sevgiyle, anlayışla sarmalanıyor. Paylaşmaya, çoğalmaya doyamıyoruz.

Beş günlük tatilimiz felsefe, aşk, hayat, dostluk, siyaset konularında sıkı tartışmalarla, hiç sona ermeyecek sandığımız karşılıklı

6 Ağustos 20Y13unanistan Mykonos -

Son akşamlar hüzünlüdür benim için bir evvelden, vedalar hiç olmasın isterim, hep devam etsin paylaşımlar. Beni benden de iyi tanıyan dostum, melankoliyi daha gelmeden havada yakalıyor, buruşturup fırlatıyor. Vedalaşmadan ayrılıyoruz hep yaptığımız gibi ve bir kez daha benim kalbim Ege’de kalıyor.

www.cypruszoom.com

61


gezi

SANATIN BAŞKENTİ

yazı ve fotoğraflar

ZehraBilgen

AVRUPA'NIN EN GÜVENLİ ŞEHİRLERİNDEN BİRİ OLAN VİYANA, ÖZELLİKLE KÜLTÜR SANAT TUTKUNLARI İÇİN MÜKEMMEL BİR SEÇENEK. TARİHİ DOKUSU, MÜZELERİ, SANAT ESERLERİ, ŞEHİRDEKİ CAFE KÜLTÜRÜ İLE YAŞAYAN BİR ŞEHİR OLARAK DİKKAT ÇEKEN VİYANA'DA SİZİN İÇİN GEZDİK.

H

ayatım boyunca yeni yerler görmek, yeni bişeyler tatmak, yeni birileriyle tanışmak ve yeni keşiflerin içinde kaybolmak beni hep mutlu etmiştir. Yeni keşifler, hayata farklı pencerelerden heyecanla, tutkuyla ve coşkuyla bakmamı sağlıyor. İçimdeki tutku, heyecan ve coşku sıfır noktama ulaşmam için sihirli bir iksir oluyor. Mayıs ayında odamda kendi kendime kalmışken, “Zehra nereyi keşfetmek istiyorsun?” diye sordum… - Cevap anında geldi . “PRAG” … Birkaç turizm acentesiyle görüşmem ve internette yaptığım araştırmalar sonucunda kararımı verdim. Keşif güzergahımı “Viyana-Prag- Budapeşte” olarak belirliyorum. İçimdeki çocuk heyecanlı, kıpır kpır… Arkadaşımla yolculuk tarihini yaz iznimin başlangıç tarihi olan 22 Temmuz olarak belirliyoruz. Evet 7 gece 8 gündüzlük maceramıza başlamak için sabırsızlanıyorum. Günler geçiyor ve heyecanla beklediğim büyük gün kapıya dayanıyor. Valizimi hazırlarken büyük bir heyecan içimi kaplıyor. Valizime kurabiye, bisküvit ve benzeri atıştırmalık yiyecekler koymayı da ihmal etmiyorum. 22 Temmuz sabahı saat 07:10’da Ercan Havaalanın’dan Sabiha Gökçen Havaalanı’na uçmaya başlıyoruz…. Arkadaşımla heyecanla sohbet etmeye başlıyoruz. Konumuz belli; neler yiyeceğimiz, nereleri göreceğimiz, keşfeteceğimiz ve hangi kareleri denklanşörümüze basıp hayata geçireceğimiz… Uçak biraz soğuk. 1 saat 15 dk sürecek olan yoluculuğumuzda, üşümememiz için yanımıza iyiki de hırka almışız. Saat 08:35 gibi Sabiha Gökçen Havaalanı’na ulaşıyoruz. Yorgunluk kahvemizi içmek için uygun bir kafeye oturuyoruz. Rehberle buluşma vaktimiz olan 10:30’ a kadar kafede zaman geçiriyoruz. Tabii tahmin ettiğiniz gibi internet kurtlarına dönüşüyoruz. Danışmanın önünde Tur Operatörümüz Engin Aymete beyle buluşuyoruz. Engin bey hakkında ilk izlenimim, iletişimi ve enerjisinin çok iyi olduğu. Benim için rehberin enerjisi her zaman önemli olmuştur. Valizlerimizi uçağa veriyoruz ve pasaportlarımızı görevliye uzatıp kendimizi duty free’ye atıyoruz. Unutmamanız gereken önemli bişey var. Eğer TC Pasaportuyla yolculuk yapacaksanız, 15 TL tutarında damga pulu almanız geriyor. Hemen danışmanın yanında damga pulu satış noktası bulunuyor. Viyana’ya uçağımız 10 dakika rötarla saat 12:25’de kalkıyor. Yaklaşık 2 saat 15 dakikalık bir yolculuk bizi bekliyor. Yolculuklarda genellikle kitap okumama rağmen, bu sefer uyuyakalıyorum…

62 ZOOM


www.cypruszoom.com

63


gezi

Uçak tekerleklerini açarken gözlerimi açıyorum. Viyana›ya hoşbuluyoruz. Valizlerimizi alıp otobüsle otelimizin yolunu tutuyoruz. Bu ayki yazımda, keşfimin ilk durağı olan Viyana’dan bahsedeceğim. Ne yiyebileceğinizden, nereleri ziyaret edebileceğinizden, nerelerde eğlenebileceğinizden ve şehrin genel bilgisini vereceğim. Viyana güvenli, yaşam kalitesi yüksek, geliri ve ekonomisi iyi bir kent. Ayrıca Petrol Kimya Merkezi Endüstrisi de bu kentte. Gerçek Viyanalı, Avusturyalı değil, daha çok bir kokteyldir. Macar, Polonyalı, Romen karışımı bir kokteyl. Ne de olsa Viyanalılar, Avrupa’nın büyük bir kısmında 600 yıl kadar hüküm sürmüş çok uluslu görkemli Habsburg İmparatorluğu’nun çocukları .Viyana ülkenin 9 eyaletinden; yüzölçümü bakımından en küçüğü. Viyana’da birçok başkentin aksine nüfus azalıyor. 1900’larda 2 milyonu aşan

64 ZOOM

nüfus, bugünlerde 1.7 milyona inmiş olmasına rağmen Avusturya’nın en kalabalık kenti. Avusturya’nın başkenti olan Viyana›nın nüfusu, ülke nüfusunun yaklaşık dörtte biri kadar. 20. Yüzyılın başında tasarım ve mimarinin merkezi olan şehir, Jugendstill ile mimar Otto Wagner ve ressam Gustav Klimt gibi isimleri ön plana çıkarıyor. Şehrin en görkemli katedrali olan Stephansdom’a vardığınızda artık şehrin tam merkezinde ve en hareketli cadde olan Karntner’in üzerindesiniz. Hemen devamında Graben ve Kohlmarkt’la beraber Karntner adeta şehrin vitrini. Bu bölge sadece yaya trafiğine açık olduğundan, hayatın tüm renklerine şahitlik edebilirsiniz. Viyana’da trafikte insanlar çok saygılı, özellikle yayalara karşı çok duyarlılar. Trafik ışığının olmadığı yerler de bile yayaya yol veriyorlar. Viyana, Avrupa’nın en düzenli ve kompakt şehirlerinden biri. Yaşam çok kolay. Opera binası’nın önünden geçerken rehberimiz bize ulaşımla ilgili çok önemli bir bilgi veriyor. Opera Binası’nın önünden, Ring’in üzerinden devamlı dönüp duran 1 numaralı tramvaya binip, yaklaşık 20 dakika içinde şehrin tüm önemli binalarının görülebileceğinin altını çiziyor. Tabi biz bu turu otobüsle yapıyoruz. İlk olarak sağımızda içinde Mozart Heykeli bulunan Burg Parkı ve Efes Müzesi’ne de ev sahipliği yapan Hofburg Sarayını görüyoruz. Solda ise sırayla Sanat ve Doğa Tarihi Müzeleri, Müzeler Bölgesi, Parlamento, Belediye Sarayı, Viyana Üniversitesi ve Votiv Kilise eşlik ediyor bu görsel yolculuğumuza. Schwedenplatz’a geldiğimizde solumuzda Tuna’da inşa edilen yapay kanallardan birini görüyoruz. Ulaşım her bakımdan tranvay ve metro ile kolay. Yalnızca dikkatli olmanız gereken bir nokta var. Metroya biletsiz binenlere ağır cezalar uygulanıyor. Avrupa›da modanın 2. merkezi olarak gösterilen Viyana, kadınlar için ayrı bir öneme sahip. 3 yıldızlı President adında otelimize ulaşıyoruz. Odalarımıza yerleşiyoruz. Her yer tertemiz. Çeşmeden su içebileceğimiz bilgisini aldığımız için kana kana su içiyoruz. Marketlerde minarelli suların haricinde, kırmızı kapaklı suların damak tadımıza daha uygun olduğunu öğreniyorum. Resepsiyondan internet şifremize alıp odamızda biraz dinleniyoruz. Otelden çıkıp, Stephansdom’a doğru yürüyoruz. Karntner Caddesi›nin devamında Devlet Opera Binası bulunuyor. Buradan bilet alıp Opera seyredebilirsiniz. İsterseniz gününüzü fayton turu ile renklendirebilirsiniz. Stephansdom’un yanında bekleyen faytonculara 65 Euro verip, 35 dakikada şehrin önemli yerlerini görebilirsiniz. Hafif bir esintiyle bereber bu gezintiye yapmak huzur veriyor. Artık karnım zil çalıyor. Viyana’nın meşhur yemeği olan Schnitzel’i yemek için meşhur Mozart kafenin yolunu tutuyoruz. Porsiyonları görünce gözlerime inanamıyorum. Ama afiyetle koskoca Schnitzel’i meşhur beyaz şarapları ile yiyoruz. Üzerinede meşhur Mokka Gespritzt (Konyaklı Kahve) içiyoruz. Toplamda her birimiz bu enfes yemeğe, tatlıya ve konyaklı kahveye 40 Euro veriyoruz. Bu kadar para vermek istemiyorsanız daha ucuza yiyebileceğiniz kafelerde mevcut. Viyana’da mağazalar saat 19. 00 gibi kapanıyor. Pazar günü ise tamamen kapalılar. Buradada dünyanın her


haber gezi

yerinde olduğu gibi çok sayıda Türk bulunuyor. Köşe başlarındaki büfeleri genellikle Türkler işletiyorlar. Büfeler 24 saat açık oluyor. Açıktığınızda Türk dostlarımızdan karnınızı doyurabiliyorsunuz. İlk günümüzün yorgunluğuyla otelimize dönüp rahatlıkla uykuya dalıyorum. İkinci günümüze süprizlerle uyanıyorum. Otelimizde kahvaltı harika,şampanya bile mevcut. Enfes kahvaltıdan sonra otobüsümüze atlayıp yola koyuluyoruz. Opera Binası’nın paralelinde bulununan Karlskirche, şehrin en güzel kiliselerinden biri. Yaz aylarında Belediye Binası’nın önünde kocaman bir alana geniş bir perde ve sahne önünde birbirinden muhteşem gösteriler, konserler düzenlendiğini rehberimizden öğreniyoruz. Akşam için ekstra turlar arasında olan Klasik Müzik konseri için planlar yapıyoruz. Viyana’ya gelipte klasik müzik dinlemeden gitmek olmazdı. Klasik Müzik konseri ücretinin rehber vasıtasıyla gidecek olursanız 50 Euro ödemeniz gerekmektedir. Ancak şehir meydanında siz bilet alırsanız, arka sıralardan 30 Euro’ya dinleyebilirsiniz. Otobüs direksiyonu şehir dışına doğru sürmeye başlıyor. Gündüz programımızı iple çekiyorum. Viyana ormanları içinde yapacağmız yarım günlük bu gezimizin ilk durağı olan Seegrote yüzyılın başında maden olarak açılmış yapay bir

mağara. Mağara soğuk olduğundan, üzerinize çeketinizi almayı unutmayın.Unutursanız bile girişte 50 cent’e battaniye kiralanıyor. Nazilerin ilk jet uçağını üretmek için fabrika olarak kullanıldığı mağarada çalışan esirlerin günlerini geçirdikleri atölye ve şapeli görüyoruz. Daha sonra mağaradaki gölde tekne ile geziyoruz. İkinci durağımız olan Heiligenkreuz (kutsal haç) manastırı ise Avusturya’nın en eski ve önemli dini yapılarından biri. XII.yy’dan kalma bu yapı 1529 ve 1683 yılları arasında Osmanlı saldırılarına hedef olduğunu rehberimizden öğreniyoruz.Gezintimizin devamında filmlere konu olan Mayerling Faciası’nın (1889 yılından Veliaht Prens Rudolf’un kendisini ve 17 yaşındaki metresi Mary Vetsere’yı öldürmesi olayı) geçtiği Mayerling av köşkündeki Prens Rudolf anısına yapılmış şapeli ziyaret ediyoruz. Etkileyici ve büyüleci hikayenin içine çekiliyorum. Viyana’ya dönüş yolumuzun üstünde ise sıcak su banyoları ve şarapları ile tanınmış Baden Şehri’nin içinden geçiyoruz. Günün yorgunluğu üzerimize çöküyor. Bu yapmış olduğumuz tüm gezinin bedeli 50 Euro. Eğer siz ulaşımı ve bilgileri bir şekilde halledebileceğinizi düşünebiliyorsanız Şapele giriş ücreti 6 Euro, mağaraya ise 7 Euro. Otelimize sonunda ulaşıyoruz. Otelimizin karşısında Şehir Tiyatro Binası bulunuyor. Ey-

www.cypruszoom.com

65


gezi

lül ayındaki festivalde, bu binanın binlerce insan ağırladığını internetten okumuştum. Şuanda bina sakin ve ihtişamıyla eylül ayını bekliyor. Banyomuzu yapıp Klasik Müzik Konserine hazırlanmaya başlıyoruz. Bir saat sonra rehberimizin, yolculuk arkadaşlarımızından birinin ayağı kırıldığından dolayı hastahanede olduğunu öğreniyoruz. Konser programımız iptal olduğundan dolayı, otelimizin çaprazında bulunan İtalyan restorantında soluğu alıyoruz. Tahmin edin restorant sahibi nereli? Tabiki Türk. Harika bir makarna yiyorum… Viyana’dan ayrılmadan şiddetle bu restorantta uğrayıp makarna yemenizi tavsiye ediyorum. Keyifle yemeğimizi yedikten ve uygun bir hesap ödedikten sonra, şehir meydanında dolaşıp özgürce keyip yapıyoruz. Son gün açık dükkan bulamadığımız için meşhur Mozart Kugeln çikolatalarını havaalanından almayı planlıyoruz. Sizde bu çikolatalardan almadan sakın uçağa binmeyin. Viyana Sarayları, kentin önemi ve tanıtımı için çok önemlidir. Hofburg Sarayı, 1275 ile 1918 yılları arasında farklı imparatorların yaptıkları değişik mimari tarzlardaki yapılardan oluşan saray çok görkemlidir. İçerisinde bulunan Hazine Dairesi, 21 odadan oluşan hazinede kraliyet mücevherleri, dini objeler bulunmaktadır. Kaiserappartements ise, imparatorların ve imparatoriçelerin dairelerinden oluşuyor. Neu Burg bölümünde ise, 1895’den beri Efes’i kazanan Avusturyalıların Türkiye’den getirdikleri objeler yer almaktadır. Burggarten ve Volksgarten olarak geçen parklar sarayın etrafında yer alıyor. Schönbrunn Sarayı, adını burada bulunan bir su kaynağından alıyor. Türkler buradaki av köşkünü yıkınca kraliyet ailesi için yazlık saray olarak planlanmış. Odaların bir kısmı çok görkemli. Burada bulunan aynalı odada Mozart 6 yaşında konser vermiş. Avrupa›nın en eski hayvanat bahçesi burada bulunuyor. Girişte 10 Euro verip Imperial turu yapabilirsiniz. Hergün açık. Son olarak Belvedere Sarayı’ndan söz etmek istiyorum. Saray 1683’te Türklerin geri çekilmelerine neden olan Savoylu Prens Eugene’e bir teşekkür olarak yapılmıştır. Üç tane müze bulunuyor. Gustav Klimt’in Jugendstill tarzındaki yaptığı eserlerin bulunduğu bölüm üst binadaki müzede yer alıyor. Klimt’in meşhur «Öpücük» isimli çalışmasıda burada bulunuyor. Sarayın içindeki Barok Sanatı müzesi görülmeye

66 ZOOM

değer. Pazartesi hariç her gün saat 10:00-18:00 arası ziyaret edebilirsiniz. Bu üç sarayın bahçeleri cennet gibi ve dolaşmak ücretsiz. Sabah erkendan Prag’a gitmek için yola çıkıyoruz. Öncesinde ise yolumuzun üzerinde olan Cesky Krumlov’u keşfetmek konusunda tüm ekip anlaşıyoruz. Vitana Nehri’nin kıvrımları içerisinde bir ada gibi gözüken Cesky Krumlov’a ulaşıyoruz. UNESCO miras listesinde olan, Prag’dan 180 km. uzaklıktaki bu şirin kent tam bir ortaçağ kentidir. Şehirdeki St. Vitus Kilisesi ve 13.yy’da yapılmış olan Cesky Krumlov kalesi dikkat çeken iki önemli yapıdır. Kale içerisindeki kuleden tüm kenti izlemek insanın yüzünde kocaman bir gülümseme yaratıyor. Kent kafeleri, restorantları, müzeleri, rengarenk binaları, alışveriş mağazaları ile yeşilliklerin içerisinde çok sayıda turisti ağırlamak için bekliyor. Serbest zamanımızda sokakaralarında kayboluyoruz. Yüzümüzde kocaman bir gülümseme, boynumuzda fotoğraf makinemizle farklılıkların içerisinde kayboluyoruz. Karnımız açıkıyor ve kendimizi küçük, sevimli bir kafeye teslim ediyoruz. Vejeteryan pizza ve bira ile karnımız ve da-


haber

www.cypruszoom.com

67


haber

mak tadımız bayram ediyor. Hesabı gördüğümüzde dahada mutlu oluyoruz. Sadece 11 Euro’ya karnımız doyuyor ve daha da önemlisi keyfimiz kat ve kat artıyor. Yeni bir yer keşfetme bedeli olarakta, rehberimize yanlızca 35 Euro ödüyoruz. «Prag yolcusu kalmasın» deyip yolumuza devam ediyoruz. Yolculuğumuz devam ederken, geride bıraktığımız Viyana’yı düşünüyorum. Şehrin şıklığı, binaların ihtişamı, leziz şarabı ve Schnitzel tadı, Mozart Kugeln çikolataları, trafikteki yayalara saygı, İtalyan restorantında yediğim leziz makarnanın tadı, doğanın seni içine çekişi, turistlerin bu şehiri gezerken ne kadar mutlu oldukları ve çektiğim fotoğraflar aklımdan geçiriyorum. Orta Avrupa gezinizde Viyana’ya uğramadan rotanızı başka yerlere çevirmemenizi tavsiye ediyorum. Gelecek ay aşıklar Şehri «PRAG» gezi yazımda buluşmak üzere. Bol keşifli günler…

68 ZOOM


AUSTURYA: Resmi adı: Avusturya Başkenti: Viyana Saat Farkı: Kıbrıs’tan ve Türkiye’den 1 saat geri Dini: yüzde 78 Roman Katolik, yüzde 5 Protestan, yüzde 18 Diğerleri Para Birimi: Euro Türk Büyük Elçiliği: Priz Eugen Str. 40 1040 Wien Tel: (1) 505 73 38-505 04 27 GİYİM: Gideceğiniz mevsime göre mevsimlik kıyafetler. Temmuz ayında gidecekseniz, tamamen Türkiye ve Kıbrıs’taki hava durumuna göre yanınıza kıyafetler alın. Mutlaka şemsiye veya yağmurluk yanınızda bulundurun. ALIŞVERİŞ: Dükkanlar sabah 09:00- 19:00 arası açık olup öğlen tatili yok. Uluslararası kredi kartıları hemen heryerde geçerli. Merkezdeki birçok ATM’den kredi kartı ile nakitte çekilebiliyor. ULAŞIM: Toplu taşımacılık çok gelişmiş olup metro, tramway ve otobüsler çok kolay ve ucuz. Bu biletleri otel resepsiyonundan, gazete bayiilerinden ve metro girişlerinden temin edebilirsiniz. Taksi ise genelde pahalı bir ulaşım aracı, gece-gündüz farkı yok. YEMEK: Eğer Domuz eti yemiyorsanız, dikkatli olmanızda fayda var. Çünkü domuz eti hemen hemen heryerde bulunuyor. Dünyaca ünlü Schnitzel’in yanı sıra tatlıları ve şarapları çok meşhur. Ayrıca İtalyan pizzacıları, Mc Donalds, hemen hemen heryerde bulabilirsiniz. Yemek diğer Avrupa Ülkelerine göre daha pahalı. PASAPORT VE PARA: Pasaportunuzu otel kasasına bırakmanızı tavsiye ediyorum. Casino girişleri dışında hiçbir yerde pasaportunuza ihtiyacınız bulunmuyor. Metrolarda ise dikkatli olmanız gerek.

GİTMENİZİ TAVSİYE EDECEĞİM CAFE-RESTORANTLAR-BARLAR: • Skybox • Hummer Bar • Landtmann Cafe • Mozart Cafe • Museum Cafe • Schwarzenberg Cafe • Demel Cafe • Hawelka Cafe • Central Cafe • Coburg Restourant • İmperial Restourant • Fabios Restourant • American Bar • Porgy& Bess ( Jazz bar) • Floridita ( Küba bar) • Birdland ( Canlı müzik) • Sky Bar ALIŞ VERİŞ MERKEZLERİ: • Ringstrassengalerien • Outlet Parndorf • Shopping City SÜD Not: İndirim sezonu ocak sonu ve haziran sonu. NEREDE KALINIR: • PRESIDENT Tel: +43 (1) 59990 www.accorhotels.com • HOTEL EUROPA Tel: 5155940 www.austria-ternd.at • CHRISTINA Tel: 5332961 www.pertschy.com • PENSION WILD Tel: 406 51 74 www.pension-wild.com • INTERCONTINENTAL WIEN Tel: 711220 www.vienna.intercontinental.com

FESTİVALLER: Bahar Festivali: www.musikverein.at Viyana Festivali: www.festwochen.at Jazz Festivali: www.viennajazz.org

www.cypruszoom.com

69


haber

PINK MARTINI AVRUPA TURNESİNE

İSTANBUL'DAN BAŞLIYOR! “

Sympathique”, “Hang on Little Tomato”, “Hey Eugene!”, “Splendor in the Grass”, “Joy to the World”, “1969” ve “A Retrospective” albümleri ile büyük bir hayran kitlesine sahip, her albümleri ile altın ve platin plak kazanan Pink Martini, grubun 24 Eylül’de tüm dünyada yayınlanacak yepyeni albümü “Get Happy“‘nin Avrupa turnesinin ilk 2 konseri için Türkiye’ye gidiyor. Grup, Pink Martini 26 Eylül’de Congresium Ankara ve 27 Eylül’de İstanbul Kongre Merkezi’nde hayranları ile buluşacak. 18 aylık uzun ve maceralı “Get Happy” kayıtlarının yolculuğuna Phyllis Diller’ın vefat etmeden önce yapmış olduğu son kayıt ‘Smile’ şarkısı ile başlayan grup, Avustralyalı başarılı kabare divası Meow Meow, alımlı ve alışılmadık Fransız Philippe Katerine, yakışıklı ve ışıl ışıl radyo superstarı Ari Shapiro, sıcakkanlı harika kardeşler The Von Trapps ve muhteşem bir performansla Rufus Wainwright’ın albümlerine konuk olması ile hayranlarına muhteşem bir müzik şöleni sunuyor. ‘Quizas Quizas Quizas’ , ‘Sway’ , ‘Smile’ gibi unutulmaz eserleri yepyeni albümlerinde yorumlayan grup, Türk sevenlerine de büyük bir sürpriz yaparak ‘Üsküdar’ şarkısını ‘Get Happy’’ye eklediler. Samurayların aşk şarkılarından 1930’ların Küba müziğine, Fransız şansonlarından Brezilya sokak şarkılarına kadar dinlemesi en keyifli şarkıları tozlu raflardan bulup çıkaran topluluk, Storm Large’ın kulak pası silen sıcak vokali ve yepyeni şarkılarının dünya prömiyeri ile yine unutamayacağınız iki konserle Pasion Turca himayesinde 26 Eylül’de Congresium Ankara ve 27 Eylül’de İstanbul Kongre Merkezi’nde olacak.

PINK MARTINI YEPYENİ ALBÜMLERİ ‘GET HAPPY’NİN AVRUPA TURNESİ KAPSAMINDA 26 EYLÜL’DE CONGRESIUM ANKARA ve 27 EYLÜL’DE İSTANBUL KONGRE MERKEZİ’NDE!

PINK MARTINI Hakkında “Pink Martini’nin hayatı seven enerjisini ve orijinalliğini sıkıştırabilecek bir kalıp ya da tanım yok…” BBC Music Review. Pink Martini 1994 yılında Klasik piyano eğitimi alan Harvard mezunu Thomas M. Lauderdale tarafından Portland’da kuruldu. Pink Martini kurulduğu günlerde politik tavrı olan, sivil toplum örgütlerinin yardım ve bilinçlendirme amaçlı organizasyonlarında sahneye çıkan bir orkestra olarak yola çıkmıştı. Thomas M. Lauderdale’in Harvard’dan sınıf arkadaşı China Forbes, orkestraya 1995’te katıldı. Pink Martini kurulduğu ilk günlerden beri farklı dillerde, farklı kültürlerin şarkılarını dünyaya sunmaya ve dünyaca ünlü Senfoni orkestralarıyla sahne almaya devam ediyor.

70 ZOOM

The Boston Pops, San Francisco Senfoni Orkestrası, Hollywood Bowl Orkestrası ve Los Angeles Filarmoni orkestrası gibi ünlü orkestralarla zengin bir evrensellik yakalayan Pink Martini daha önceki üç albümüyle 2 milyondan fazla satış rakamına ulaştı. Pink Martini Sympathique adlı ilk albümlerini 1997’de yayınlar yayınlamaz Fransa’nın ünlü “Victoires de la Musique “ ödüllerinde “Yılın şarkısı” ve “ En İyi Yeni Sanatçı” kategorilerinde aday olarak uluslararası bir fenomen haline geldi. 2004, yılında yayınlanan ikinci albümleri “Hang on Little Tomato”, Amazon albüm satışları listesinde 1 numara olmayı başarmıştı. Grubun üçüncü albümleri Hey Eugene! hem Billboard en çok satan albümler listesinde ilk 30’da yeraldı hem de ikinci kez Amazon albüm satış listele-

rinde 1 numara olmayı başardı. Pink Martini’nin yeni stüdyo albümleri “Splendor in the Grass”ı da kendi plak şirketleri Heinz Records etiketiyle çıkardılar. Kendilerini “Dünyanın değişik köşelerinden melodileri ve ritimleri bir araya getirip, modern bir formda sunan müzik arkeologları” şeklinde tarif eden topluluğun kurucu üyesi piyanist Thomas M. Lauderdale, “Bir müzik belgeseli hazırlıyor gibiyiz; dünya vatandaşı ve müzik elçileri olarak, her zaman değişik kültürlerin geleneklerini, dillerini, tarihlerini bilmek ve çalışmak zorundayız. ABD’li bir grubuz, ancak zamanımızın büyük bir bölümünü Avrupa’da geçiriyoruz. En büyük amacımız, hangi kültürden olursa olsun, dünya üzerinde çok geniş bir dinleyici kitlesine seslenebilmek” diye ekliyor.


www.cypruszoom.com

71


sanemkoc1@windowslive.com

Sanem Koç

MEDENİYET DEDİĞİN

F

ilmlerin etkisiyle çocukluğumu-

sağ kaldı. Ama, virüs doğanın göbeğinde

böyle bir şey tarafından yok edilme ihti-

zun gelecek hayallerini şekil-

tasadüf eseri oluştuğu için, doğal olarak

mali beni korkuttu desem yalan olmaz.

lendiren, insanın uçma isteğini

çözümünü bulmak da baya bir zaman

Hani, izlerken, bazı olasılıkların gerçeğe

cevaplandıran, yakın zamanda gerçekle-

aldı. Ve, bu sürede kaos ve ölüm dünyayı

çok yakın olması, yaşam ile ölümün ara-

şeğini umduğum uçan arabaların gökyü-

sardı. İşte bu noktada, medeniyetimizin,

sındaki o ince çizginin, aslında hayatımız-

zünü süslemesini merakla bekliyorum.

gözle görülmeyen bir şey tarafından na-

da bir çok konuda kendini gösteriyor ol-

sıl da kolayca yok edileceğini farkediyor

duğunu farketmek gerçekten korkutucu.

Dünyada o kadar şey olurken, işimiz uçan arabalara mı kaldı diye düşünüle-

Düşünün bir kere, mutlu mesut, sıradan

bilir. Ama insan hayaller kurmadan günü,

Böyle ölümcül ve kaotik bir ortamda, in-

hayatınız devam ederken, bu düzenin

zamanı nasıl geçirebilir. Aslında uçan ara-

sanoğlunun nasıl birden içindeki şeytanı

bozulması için uygar dünyanızda hiç bir

ba hayali, konuyla hiç alakası olmayan bir

ortaya çıkarabileceğini, taş devrine nasıl

neden yokken, bir sabah kapınızı açıyor-

filmden etkilenince aklıma geldi.

da kolayca dönebileceğimizi görmek in-

sunuz ve artık herşeyin tamamen değiş-

sanı düşündürtüyor doğrusu.

tiğini görüyorsunuz. Hem de neden?

Geçenlerde “Salgın” adlı filmi izlerken, medeniyet kavramı ve bunun gelişimin-

Küçükken, gelecek zamanda uçan araç-

de büyük rol oynayan teknoloji kavramı-

ların ve uzay gemilerinin olma hayalini

na odaklandım birden. Film de doğanın

içselleştiren biri olarak, bu hayallerimin

Daha yeni tanıştığımız bir virüs tarafından. İş te, bu noktada, uçan arabalara veda

içinde tesadüfen oluşmuş, insan-

etme vakti geliyor kanımca. Bir

lar üzerinde ölümcül etki yaratan

hapşırık mesafesinde kol gezi-

bir virüs ile ilgili.

nen ölümün ve açlığın etkisiyle,

Filmin benim için en can alıcı

sağ kalanlar en temel içgüdüyle

noktalarından birisi de, konuyla

hayatta kalmaya çalışıyor do-

ilgili dünya çapında bir uzmanın,

ğal olarak. Böyle bir durumda

araştırma yaparken hastalıktan

kim takar yasaları, düzeni, in-

ölmesi oldu. Belli konularda uz-

san olmayı, politikayı, ırkı,dini,

manlık kazanan insanlar, belirli

günlük hayatımızın sıkıcı so-

sayıda dünya çapında. Düşünün

runlarını.

bir kere, kaynağı tam olarak bi-

İnsanın karnı açken, her türlü

linmeyen, doğanın kötü bir şa-

tehlikeye açık ve aynı zamanda

kası olarak insanoğluna öksürük

bir o kadar tehlikeliyken, insan-

paketinde sunulan bu virüs, bizi

lıktan ve medeniyetten bah-

iyileştirmesi gerekenlere de uğ-

setmek zor geliyor gerçekten.

rarsa halimiz nasıl olur?

Ve bu düşüncelerin hiç gerçek-

Neyse ki, film de dünyayı kurtarmaya yetecek kadar uzman

72 ZOOM

insan.

leşmemesini dilemekten başka bir şey gelmiyor gibi elden...


KUZEY KIBRIS DİSTRİBÜTÖRÜ: EKİN ADADEMİR LTD. Neşe Sok.No:9 Ekin Adademir Ltd.binası Hamitköy-Lefkoşa. Tel: 0392 225 49 50/53/62 Fax: 0392 225 49 51 www.ekinadademirltd.com info@ekinadademir.com


74 ZOOM


haber

KIBRIS HAKKINDA HERŞEY NİTOVİKLA GARDEN HOTEL

Farklı bir yerde tatil yapıp, kafamı dinlemek istiyorum diyorsanız aradınız adresi bulduk. Buram buram Kıbrıs kokan Nitovikla Garden Hotel, Kıbrıs'ın folklorik yapısını görmek, onu yaşamak isteyenlere sıradışı bir deneyim sunuyor. Karpaz Bölgesi'nin şirin köylerinden Kumyalı Köyü'nde yer alan otel, bir köy yaşamının doğallığını, Kıbrıs kültürünün zenginliğini, hem otel içinde hem de menüsüne yansıtmış. Size sadece bu deneyimi yaşamak kalıyor. Üstelik istediğiniz anda Karpaz'ı gezip, keşvedebileceğiniz bir noktada olması da bir başka detay olarak aklınızda bulunsun. www.thenitoviklagardenhotel.com

www.cypruszoom.com

75


haber

BİR ÇAY KAŞIĞI TUZLA;

ÖMÜR NASIL UZAR? T uzun vücut için vazgeçilmez; ama aşırı tüke-

kaşığı tuz alıyoruz. Halbuki hedefimiz günde 2 çay ka-

tilmesinin de zararlı olduğu bilinen bir gerçek!

şığını geçmemek olmalıdır. 6 çay kaşığını birden 2 çay

Aşırı tuz tüketimi hipertansiyon başta olmak

kaşığına indirmek hemen mümkün olmayabilir ama

üzere felç, kalp krizi, kalp yetmezliği, böbrek hastalığı,

günlük tüketimimizi bir çay kaşığı azaltsak bile yararı

mide kanseri, böbrek taşı, kemik erimesi ve vücutta

çoktur. Günde bir çay kaşığı daha az tuz alırsak yıllık

şişlik gibi değişik sorunlara yol açıyor. 2012 yılında ya-

kalp krizi riskimizi yüzde 5, felç riskimizi yüzde 3 ve

pılan araştırmaya her insan günde ortalama 15 gram

ölüm riskimizi yüzde 4 azaltmış oluruz. Üstelik yıllar

tuz alıyor.

içinde sağlayacağımız yarar da katlanarak artar. Tu-

Günlük alınan tuzun iki çay kaşığına indirilmesinin

zun azaltılmasının pek çok hastalığın tedavisi için ge-

kalp krizi ve inmeye bağlı ölümleri önlenebileceğini

rekli. Size sormadan çayınıza ya da kahvenize şeker

söyleyen Liv Hospital Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Tekin

ekleyebiliyorlar mı?

Akpolat “Günde bir çay kaşığı daha az tuz almak yıllık kalp krizi riskini yüzde 5, felç riskini yüzde 3 ve ölüm riskini de yüzde 4 azaltmış oluruz. Üstelik yıllar içinde sağlayacağımız yarar da katlanarak artar” diyor.

Öyleyse neden size sormadan yemeklerinize tuz ekleyebiliyorlar? Buna izin vermeyin, sağlığınızı koruyun. Çocuklar ailelerini örnek alıyor

Günlük tuz tüketimi 15 gramdan az olmalı!

Tuzun azaltılması kan basıncını kontrol altına alma-

Ülkemizde en önemli tuz kaynaklarının başında ye-

nın yanı sıra hipertansiyon gelişimini de önleyebilir.

mek pişirilirken eklenen tuz ve ekmek geliyor. Sofrada

Hipertansiyon sorunu ile karşılaşmamak için yapıla-

kullanılan tuzluk günlük tuz alımının yaklaşık yüzde

cak işlerden birisi de tuzun azaltılmasıdır. Birçoğumu-

15’ini oluşturuyor. Bu nedenle tuzluk kullanmayarak,

zun eli yemeğin tadına bile bakmadan tuzluğa gidiyor,

yemeğe ilave tuz atmayarak yapılan tuz kısıtlaması

eskiden bol tuzlu yiyenler yaşlanınca, hipertansiyon

yetersiz kalıyor. Dünya Sağlık Örgütü; hipertansiyon,

hastası olunca tuzun tadını unutmak zorunda kalıyor.

kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları başta olmak üze-

Ailelerinin bol tuzlu yediğini gören çocuklar da aşırı

re obezite, diyabet ve bazı kanser türlerinden korun-

tuz tüketimine yöneliyor. Tuz tüketimini kontrol altına

mak amacıyla günlük tuz tüketimini 5 gram’dan az

alarak sadece yaşlılıkta değil daha erken yaşlarda hi-

olarak öneriyor. Bu da günlük tükettiğimiz tuz mikta-

pertansiyonun ortaya çıkmasını da önlenebilir. Hiper-

rını üçte birine indirmemiz gerektiği anlamına geliyor.

tansiyonu olan hastalar daha az tuzlu yiyerek yüksek kan basınçlarının kontrol altına alınmasını da kolay-

Yemeklerinize tuz katılmasına izin vermeyin Günlük tuz tüketiminin günde 5 grama indirilmesi ile her yıl dünyada kalp krizi ve inmeye bağlı 2.5 milyon ölüm önlenebilir. Küçük bir çay kaşığının yaklaşık 2.5 gram tuz aldığını düşünürsek biz günde yaklaşık 6 çay

laştırırlar. Yüksek tansiyon için önemli olan sofra tuzu olarak bilinen NaCl’dür. Batı tarzı beslenmede kişiler günde ortalama 8-9 gram tuz alırlar. Bu tuzun günde 5 grama düşürülmesi kan basıncının kontrol altına alınmasını kolaylaştırır.

TUZ TÜKETİMİNİ AZALTACAK 10 PRATİK ÖNERİ 1. Yemeğin tadına bile bakmadan tuz koy-

kullanabiliriz

mayın. Tuzsuz yemek çok tatsız diyorsanız

6. Dışarıda yemek yerken seçici olun

biber, sirke, limon suyu ve değişik bitkilerle

7. Nane, kekik, soğan, sarımsak yemeklere

yemek tatlandırılabilir.

tuz olmadan lezzet verir. Etleri sarımsak, sir-

2. Tuzsuz ekmek yiyin. Taze sebze yiyin. Kon-

ke, limon suyu ile terbiye edin.

serve, turşudan uzak durun.

8. Sebze, meyveler genel olarak az tuz içerir

3. Yemek pişirirken tuz koymayın, pişirdikten

9. Taze fındık, ceviz, semizotu yemeğe lezzet

sonra da koymayın.

katar

4. Tuzu azaltılmış peynir yiyin.

10. Alışveriş yaparken gıda etiketindeki tuz

5. Doktor veya eczacıya danışarak yapay tuz

miktarına bakalım.

76 ZOOM


Günlük alınan tuzun iki çay kaşığına indirilmesi ile, kalp krizi ve inmeye bağlı ölümler önlenebilir. Günde bir çay kaşığı daha az tuz almak yıllık kalp krizi riskini yüzde 5, felç riskini yüzde 3 ve ölüm riskini de yüzde 4 azaltmış oluruz. Üstelik yıllar içinde sağlayacağımız yarar da katlanarak artar.

www.cypruszoom.com

77


haber

AZ UYKU

GÖZ BOZUYOR

U

ykusuzluğun vücuttaki bir takım hastalıklara yol açtığı artık bir gerçek. Peki uykusuzluk göz sağlığında nasıl bir etki bırakıyor? Uykusuzluğun, uyku apnesi geçmişi olan orta ve ileri yaştaki kişilerde ciddi rahatsızlıklara yol açarak, görme kaybına neden olabileceği belirtiliyor. Sağlıklı bir göze sahip olmak için kaç saat uyumak gerekiyor? Uykusuzluk gözde ne gibi problemlere yol açıyor? Çok uyumanın göz sağlığına bir faydası var mı? Cevapları merak edilen bu soruları uzatmak mümkün. Peki uyku ile göz sağlığı arasındaki paralelliği nasıl kurmalıyız? Sağlıklı bir yaşam ve sağlıklı gözler için 6-8 saatlik düzenli uyku uyumak gerektiğinin altını çizen uzmanlar, özellikle yoğun tempoda çalışanların düzenli uyku uyumaları ve mümkünse öğle yemeğinden sonra gözlerini 5-10 dakika dinlendirmeleri gerektiği belirtiliyor. Yapılan bilimsel çalışmalar, sağlıklı bir göz için günde en az 5 saatlik uykuya ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Her akşam aynı saatlerde uyumak gözleri dinlendirmektedir ve karanlıkta uyumanın gözler için daha faydalı olduğunu altı çiziliyor. Masa başı çalışanlar dikkat Uzamanlar, uykusuzluğun en çok masa başı çalışanları (Bilgisayar karşısında) etkilediğini belirtiliyor, bu nedenle masa başı çalışanların 20-20-20 kuralına göre gözlerini dinlendirmeleri gerektiği konusunda uyarılarda bulunuyor. Bu kuralı her 20 dakikada bir 20 saniye 20 metre uzağa bakmak olarak tanımlanıyor.

78 ZOOM

İnsanlar genel olarak normalde bir dakikada 15-20 kez gözlerini kırparlar. Ama konsantrasyon seviyesi arttıkça, kırpma sayısı azalır. Bilgisayarda çalışırken dakikadaki göz kırpma sayısı 5’e düşer ve göz sürekli açık olduğu için gözyaşı buharlaşıp uçar. Bu da gözlerinin kurumasına sebep olur. Uzun süre bilgisayarda çalışırken bilinçli bir şekilde gözleri daha fazla kırpmakla gözyaşı tabakası ve gözlerin nemliliği korunmuş oluyor. Uykusuzluğun sonuçları Uykusuzluk, uyku apnesi öyküsü olan orta ve ileri yaştaki kişilerde Anterior iskemik optik nöropati (AION) gibi ciddi göz rahatsızlıklarına yol açabiliyor. Bu durum özellikle yaşlanma ile ortaya çıkan kan damarlarının iltihab kapmasına neden oluyor. Yetersiz kan akımı ise optik sinirde hasar oluşturup, görme kaybına neden oluyor. Uykusuzluğun göz sağlığı üzerinde meydana getirdiği diğer rahatsızlıkları şöyle sıraladı: • Uykusuzluk gözaltı kapaklarında ödeme ve göz kapağı şişliklerine veya torbalanmaya yol açar. • Gözlerin etrafında koyu halkalar oluşmasına yol açar. • Uykusuzluk nedeniyle göz kapağı kaslarında spazm görülür (kapak seyirmesi ). Bu istemsiz kas kasılmalarına myokymia adı verilir. Bu göz kapağı spazmları ağrılı değildir, görüşe zarar vermez ama rahatsız edici olabilir. • Uykusuzluk göz kuruluğuna yol açabilir. Göz kuruluğuna bağlı ağrı, batma, yanma, ışığa karşı hassasiyet, kaşıntı, kızarıklık ve bulanık görme görülebilir.


Radyo

dinlemeyi

özlemistik. .

f / radyojuke 90.9

www.radyojuke.com

Atatürk Caddesi, Candemir 7 Apt., No: 9-10, Yenişehir / Lefkoşa | 444 1661

f / radyojuke 90.9 Atatürk Caddesi, Candemir 7 Apt., No: 9-10, Yenişehir / Lefkoşa | 444 1661


spontan

ADA'YI KEŞFEDİN

F

otoğrafı gören herkes, eminim "Ada'da hala keşvedilmeyi bekleyen yerler var" diye aklından geçirmiştir. Kayalar - Akdeniz köyü yolu üzerindeki bu yer, hem gezginler, hem de fotoğraf tutkunları için olağanüstü bir manzara olarak dikkat çekiyor. Arabanıza binip, farklı yerler görmeyi aklınızdan geçiriyorsanız, yeni rotanızı verdik. Özellikle bahar aylarında, müthiş bir manzara ile karşı karşıya kalacağınız bölge, amatör fotoğrafçılara da eşsiz bir malzeme sunuyor. Gün batımını beklerseniz, karşınıza çıkacak fotoğrafı şimdiden hayal edin. Çünkü vakit kısa, çekilecek konu ise müthiş zor olacak. Hazır olun.

80 ZOOM


www.cypruszoom.com

81


haber

Kadınlar için 9 süper gıda

T

ükettiğimiz gıdalar ile sağlıklı kalmak arasındaki güçlü bağı hepimiz bilsek de iş uygulamaya gelince başarılı olamıyoruz. Doğru seçilen gıdalar ile hem sağlıklı, hem fit, hem de genç kalmanın

mümkün olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Ataşehir Tıp Merkezi Diyetisyeni Nilay Keçeci, sofralardan eksik edilmemesi gereken 9 süper gıda önerisi ve bunların faydalarını sıraladı:

Havuç A vitamini içeriği de yüksek olarak bilinen havuç, hem sinir sistemi hem göz hem de cildimiz için oldukça önemli bir gıdadır. Cilde parlaklık verir, nem kazanmasını sağlar ve yenilenmesine yardımcı olur. Kabızlığa iyi gelir, kalp dostudur ve iltihabik hastalıklarda etkilidir.

Brokoli Özellikle cilt sağlığı üzerinde olumlu etkisi olan brokoli, antioksidan özelliği ile cilt yenilenmesini hızlandırır ve yaşlanmayı geciktirir. Cildimizi esnek tutar, morarma ve çürümenin önüne geçer, kansere karşı korur. Akne oluşumunu önler, cilt kuruluğunu azaltır. Bunun yanında mide ve bağırsak sistemimizin düzenlenmesinde de olumlu etkileri vardır.

Kivi Kivi hem vücudu mutluluk veren seratonin hormonunun salgılanmasına yardımcı olur hemde cildi güzelleştirir ve besler, kolestrerol düşürücü ve tansiyon düşürücü etkileri bulunmaktadır. C vitamini içeriği yüksek olan kivinin içeriği hücre DNA sını korur, kan şekeri regülasyonuna yardımcıdır

82 ZOOM


haber

Düşük yağlı yoğurt Yoğurtta bulunan faydalı bakteriler barsakları ve sindirim sistemini düzenliyor ve rahatlama sağlıyor. Bunun yanında kadınlarda mide ülseri ve vajina enfeksiyonu risklerini azaltıyor. Henüz kanıtlanmamış olmakla birlikte, haftada üç ila beş kez tüketilen az yağlı yoğurdun kadınlarda göğüs kanseri riskini azalttığı yolunda görüşler var.

Yağlı balıklar Balıkların en faydalı yeri olan omega-3 yağ asitlerini haftada iki üç kez yiyerek almak mümkün. Somon, sardalye vb. gibi balık çeşitleri, hücre zarını güçlendirdikleri gibi, kalp hastalığı, hipertansiyon, depresyon, eklem ağrısı gibi rahatsızlıklara karşı korunmaya katkıda bulunuyorlar.

Fasulye Protein ve lif açısından son derece zengin olan fasulyeyi haftada üç dört kez tüketmekte fayda var. Fasulye kalp krizi ve göğüs kanseri riskini azaltmakla kalmıyor ayrıca kadınlık hormonlarının dengeli ve istikrarlı olmasına da katkıda bulunuyor. Uluslararası kanser araştırmalarına yer veren International Journal of Cancer adlı bilimsel makale dergisi araştırmacıların fasulye türlerinin ve mercimeğin göğüs kanserini önleyici etkileri olabileceğine dair bazı çalışmalar bulunduğunu duyuruyor.

www.cypruszoom.com

83


Tüm kırmızılar Kadınların domates, kan portakalı ve karpuz gibi likopen zengini gıdaları haftada üç - beş kez tüketmeleri tavsiye ediliyor. Güçlü bir antioksidan olan likopenin erkeklerde prostat kanseri riskini azalttığı gibi, kadınlarda da meme kanseri riskini azalttığını ortaya koyan yeni araştırmalar var.

Çilek ve Böğürtlen Çilek, böğürtlen, kızılcık ve ahududu gibi meyveler aynı şarapta olduğu gibi anti kanserojen özelliklere sahip ve hücre onarıcı olduğu bilinen antokyan maddesini içerirler. Antokyanlar meme, mide ve bağırsak kanseri risklerini azaltan önemli antioksidanlar arasındadır. C vitamini ve folik asit açısından çok zengin olan bu meyveler, cildin yaşlanmaya karşı korunmasına da katkıda bulunuyorlar.

D vitamini ile takviye edilmiş az yağlı süt veya portakal suyu Kadınların günde belirli miktarlarda D vitaminine ihtiyacı bulunuyor. Kalsiyumun kemiklere faydalı olabilmesi için barsaklardan emilmesi gerekiyor. D vitamini alımı kadınlarda kalsiyum kaybı nedeniyle kemik kırılmalarına kadar olumsuz sonuçlara yol açabilen osteoporozun yanı sıra şeker hastalığı, multipl skleroz (MS), göğüs, kolon ve yumurtalık kanseri risklerini de azaltıyor. Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan araştırmalar D vitaminin barsak ve yumurtalık kanserini önleme potansiyeli olduğunu ortaya koydu.

84 ZOOM


haber

"Bwin WPT Merit Cyprus Classic’13 Turnuvası" sona erdi:

TURNUVAYA PLAJ PARTİSİYLE FİNAL

M

erit Crystal Cove Hotel’de düzenlenen "Bwin WPT Merit Cyprus Classic’13 Turnuvası"na katılan yarışmacılar, finali plaj partisiyle yaptı. Dünyaca ünlü oyuncuların da katıldığı turnuva, aynı zamanda muhteşem partisiyle de hatırlanacak. Otelin iskelesinde kurulan özel sahnede gerçekleşen partide, ünlü DJ’ler Eric Cubeechee ve DJ Mizrachi, performanslarıyla dikkat çekti. Lübnanlı şarkıcı Christina Haddad, güçlü sesiyle gecenin coşkusunun sebeplerinden biriydi. Brezilya’dan gelen samba grubunun kıvrak müziği ve danslarıyla coşturduğu turnuva katılımcılarıyla otel misafirleri, ateş dansı yapan grubun gösterileri ilgiyle izlendi. Havai fişek gösterileriyle devam eden parti, dansçı kızların programıyla sabah ilk saatlerine kadar sürdü.

www.cypruszoom.com

85


fotoÄ&#x; r af: birol bebek

spontan

86 ZOOM


FO TOĞ RA FIN GÜCÜ

F

otoğraf tutkunlarına fikir verme adına sayfalarımıza taşıdığımız bu görüntüler, ülkemizin güzelliklerini ortaya koyma açısından da önem taşıyor. Sıradanmış gibi görünen bu fotoğrafı farklı kılan, neredeyse karenin ortasından geçen yol. Aslında biraz daha yukarıdan çekilebilmiş olsa çok daha güzel bir kareye dönülebilirdi. Bahar aylarında çekilen bu fotoğraf, gökyüzünün mavisini, yüzeydeki yeşil örtüyü birbiri ile kaynaştırmış. Düşük asa kullanıldığı için, küçük detaylar da hissedilebilir durumda. En önemlisi ise yolun kıvrılan şekli. Bu görüntü belki de bu fotoğrafa bu şekilde bakmamızın başlıca sebebi. O nedenle çektiğiniz kareleri, farklı bir detayla birlikte düşünmek iyi fikir. Aklınızda bulunsun.

www.cypruszoom.com

87


röportaj

Lily & Rose Tasarımcıları

Liana Kalma ve Roys Elhadef

L

ily and Rose tasarımcıları Liana Kalma ve Roys Elhadef'in, valizinin hafifliğine şaşmamak gerek; içinde sadece mükemmel kalıplarıyla büyüleyen Lily and Rose bikinileri ve pareoları var. Eğer bütün kışınızı spor salonlarında geçirmediyseniz acilen bu bikinileri denemenizi tavsiye ediyoruz. Yarattığı farka şaşıracaksınız!

Lily and Rose tasarımcıları Liana Kalma ve Roys Elhadef.

Neden sezonu bu kadar kısıtlı bir ürün üzerinde koleksiyon çıkarmayı tercih ettiniz? Açıkçası bu işe başlarken biz de bu kadar kısıtlı bir ürün üzerinde çalışma yapmaya biraz riskli bakıyorduk fakat daha sonradan gördük ki içimize tamamen sinen bir koleksiyonçıkarmak ve bu koleksiyonun en ince detaylarıyla ilgilenip onu üretmekçok uzun bir süre zarfını gerektiriyor... Bu nedenle verdiğimiz her kararın doğru olduğuna inanıyor, aldığımız riskin kesinlikle alınması gereken bir risk olduğunu düşünüyoruz... Ayrıca bizim tek sezonda çıkardığımız ürünlerimizi müşterilerimizle buluşturmamız onların bizi özlemesine ve birsonrakikoleksiyonu heyecanla beklemelerine sebep oluyor bu da bizi mutlu eden bir etkentabii. Bikini ve mayolarınızı bu kadar özel ve güzel kılan sırrınız nedir? Bikini ve plaj koleksiyonumuzun en çarpıcı özelliği kesinlikle özel olarak çizilip yapılan nakışlar, son olarak üzerine tamamen elde dikilen boncuk işlemeler ve tabii ki İtalya›dan getirilen parlak kumaşlar... Sırrımız aslında renkleri, nakışları ve küçük ışıltıları kullanarak kadınlara kendilerini güvenli hissettirmek. İyi bir ürün için en önemli faktör kalıplardır. Bizim kalıplarımız da vücuda çok güzel bir şekilde oturuyor. Tabii bir de en önemli faktör kadınları anlamak ve onların ihtiyaçlarına göre hareket etmek. Bir kadına asla beğenmediği bir şeyi giydiremezsiniz çünkü içinde kendini güvenli ve mutlu hissetmez, özellikle de kendini en «çıplak” hissettiği bikinileri giyerken...

88 ZOOM

Kadınlar karmaşıktır hepsinin vücut tipi, boy uzunlukları, zevkleri, ten renkleri hatta gözlerinin renkleri bile farklıdır ve bu farklılıklar hepsinin farklı bir bikini sevmesine neden olabilir. Biz de renk alternatiflerimiz, farklı vücutlara hitap edebilen kalıplarımız ve nakış desenlerimizle her kadına hitap etme çabası içerisindeyiz. Bu nedenle çok çalışıp çok fazla kadın gözlemlemeyiz işte asıl sır burada... Bikini alırken nelere dikkat etmeliyiz? Bikini alırken kesinlikle vücut tipinize göre bikiniyi seçmelisiniz. Neyi beğendiğiniz değil neyin size yakıştığı önemlidir. Tasarladığımız kişi tek bir yaş grubu değil aslında. Hep tekrar ettiğimiz gibi; kendine güvenen, kendiyle barışık ve bu şekilde bizim bikini ve mayolarımızı güzelce taşıyan her kimse bizim için hedef kitlesidir. Bu kişi 18 yaşında bir öğrenci de olabilir 45 yaşında bir bayan da... Kişilerin, tasarladığımız bikinileri doğru seçmeleri bizim için de önemli, sonuçta kendine ne kadar uyan bir modeli giyerse kişi o kadar güzel gözükür ve kendine o kadar güveni gelir... Örneğin göğsü küçük birinin balkonet dediğimiz modelleri tercih etmesini öneriyoruz. Çünkü bu tip modeller göğsü alttan desteklediği ve içlerine push-up eklenebildiği için göğsü olduğundan çok


daha büyük gösterebiliyor. Ayrıca bizim çok sık karşılaştığımız yanlış bir düşünce var kadınlarda, basenleri büyük olan kadınların baseni tamamen kavrayan bikini altları giymeleri onları kapamaktan çok, büyük göstermesine neden olur. Ne kadar büyük bir bikini altı seçerseniz o kadar olduğunuzdan daha kilolu gözükürsünüz. Bu sene mayo modelleri gerçekten çok şık, karın bölgesinden rahatsız olan kadınların ise mutlaka mayo koleksiyonumuza bakmalarını öneririz. Siz modellerinizi tasarlarken yanmayı mı ilk planda tutuyorsunuz yoksa şıklığı mı? Herkes aynı dümdüz siyah üçgen bikini giyse plajların ne zevki kalır ki? Kadınız biz, özümüzde kıskançlık denen bir duygu var inkar etsek de hepimiz de var... Diğer kadınları gözlemler ve onlarda beğendiğimiz şeyin bizde olmayanı isteriz. Kim herkesin kolay bulacağı bikinileri kıskanır? Kesinlikle bu markanın özü hem farklı hem de yanmak için fonksiyonel olmasıdır... Her zaman bu özelliğimizi korumaya önem gösteriyoruz. Örnek verecek olursak üçgen bir bikini modelimiz var hiçbir yerini kapatmadan bütün fiyonklu bir bikini üstü yaptıysak denizden sonra kurumayacağı için mutlaka onu çıtçıtlı yapıyoruz, askılarımıza mutlaka kanca koyup onların takıp çıkarılabilir olmasını sağlıyoruz çünkü hiçbirimiz askı izinden hoşlanmıyoruz. Sonuçta bu bikinileri tasarlayan bizleriz ve bizde kadınız, bizimde aynı isteklerimiz ve ihtiyaçlarımız var... Fakat itiraf etmeliyiz ki çok beğendiğimiz bir model yanmaya elverişli değilse bile çok güzel ve gösterişli olduğu için onu da koleksiyona ekliyoruz... Bazen güzel olmak bazı fedakarlıklar ister! En son bir bikini tasarladık mesela, yüksek bel olmasına rağmen kolayca katlanabilir bir parça ekledik bikiniye, böylece hem yanılabilir hem de şık bir bikini oldu. Bir de kullandığımız nakışlar var, suya oldukça dayanıklı iplikler kullanıyoruz, böylece yanılabilir modeller tasarlayıp üzerlerine nakış yaptık mı her iki faktörü de atlamamış oluyoruz. Zaten tercih edilmemizin en büyük nedeni bikiniyle şıklık sunmamız. Eskiden yalnızca mayokiniler ve happy hourlarda yalnızca genç kızların giyebildiği giymesi karmaşık olan mayolar vardı. Artık hem cool hem şık görünen hem de rahatlığınızdan ödün vermeden giyebileceğiniz bikini ve mayolar moda... Tabii bu da bizim işimizi tatlıca zorlaştıran bir unsur..

Bikinide trendler var mı? Bikinide aslında aksesuar bakımından trendler var tabii ki. Çok gelişmiş bir sektör olsa da markalar genelde hep aynı tarz aksesuarlar kullanıyor fakat amaç olmayanı tasarlayıp müşterinin beğenisini kazanmak. Renkler de sezon sezon değişiklik gösterebiliyor örneğin geçen yaz neon renk ve kurukafa en çok kullandığımız detaylardı. Hangi kumaşta, nakış için iplik renginde veya küçük bir boncukta neon görsek kendimizi tutamayıp hemen alıyorduk fakat bu sene renkler arasında mint rengi en göze çarpanı. Neon hala sezonda tutulsa da geçen sezondaki hakimiyetini korumuyor. Morla mint yeşilinin uyumunu kesinlikle öneriyoruz çünkü her ten rengini canlı gösterme özelliği var. En sevdiğinizgörüntü nedir? Evet bu sene plaj giyimimizi tığ ve ketenleri kullanarak oluşturduk. Hem rahat hem şık oldukları için oldukça beğeni kazandılar. Tığ uzun elbiseler mayoların renklerine uyacak şekilde üretildi. Her sezonun vazgeçilmez ren-

gi siyah tabii ki tüm modellerde mevcut fakat bu sene gold, mint, mor ve beyaz oldukça revaçta. Tığ pantolon ve kaftanlarımızı onlara özel olarak tasarlanan püsküllü kemerlerle bütünleştirdik. Böylece hem sade hem şık hem de işlevsel bir görüntü elde ettik. Plajda kadınlar çok fazla kat kat giyinmekten hoşlanmıyor bu nedenle tek parça modeller her zaman ilham verici. En sevdiğimiz görüntü salaş şıklık, herşeyden azar azar; ne çok sade ne çok süslü. Nakışlı siyah beyaz Lilyand Rose bikini üzerine giyilmiş gri keten tünik, plajda rahatsız etmeyecek olan aksesuarlar ve tabii vintage bir gözlük bizim plajda en sevdiğimiz görüntü. İlerisi için planlarınız neler? İlerisi için planlarımız aslında büyük ama emin adımlarla doğru bir yere gelmek istiyoruz bu nedenle şimdilik acelemiz yok. Katıldığımız fuarlar bizi her geçen gün biraz daha profesyonelliğe götürüyor. Çokbüyük bir hayalimiz var ama burada söylersek büyüsü bozulur, olunca söyleriz inşallah. İkimizde hayalperestiz, hayal kurmak bizi mutlu ediyor...

www.cypruszoom.com

89


haber

Eğer meraklısıysanız Bunları online alabilirsiniz

M

obilyadan aksesuara, ev tekstil ürünlerinden ev elektroniğine uzanan geniş ürün yelpazesi ve ev dekorasyonunda trendleri yansıtan koleksiyonları ile büyük ilgi gören altincicadde.com, ilk defa "Garage Sale" düzenliyor. Ürünlerin yüzde 90’lara varan indirim oranlarıyla satışa sunulacağı "Altıncı Cadde Garage Sale Günleri", evinde tarzını göstermek isteyen herkesi, Eylül ayı itibariyle İstanbul'da Trump Alışveriş Merkezi’ne bekliyor. Gelemeyen ancak koleksiyonlarla ilgilenenler webten de alışveriş yapabilecekler. En yeni, en farklı, en tasarım ürünlere en uygun fiyatlarla sahip olacağınız Garaga Sale Günleri kaçırılmayacak fırsatlar sunacak. Tüketiciler ürünlere dokunarak, deneyimleyerek alma şansına sahip olacak. Orijinal tasarımlar, exclusive ürünler ve ithal koleksiyonlardan oluşan ürünlerini farklı konsept ve temalarla müşterilerinin beğenisine sunan site, Garage Sale Günleri’nde ağırlıklı olarak özel ithal ürünlerden oluşan geniş bir ürün yelpazesine yer verecek.

www.altincicadde.com

90 ZOOM


haber

EVDEN ÇIKMADAN

EVİNİZİ DÖŞEYİN

KONUTLARDAKI MEKAN DARLIĞI SORUNUNA YENI TASARIMLARIYLA SON VEREN TÜRKIYE’NIN ILK VE TEK, SADECE ONLINE MOBILYA FIRMASI NUEV, DEĞIŞIK MEKANLARA UYUM SAĞLAYABILEN MOBILYALARLA TÜKETICILERIN KARŞISINA ÇIKIYOR.

K

onutlardaki mekan darlığı sorununa yeni tasarımlarıyla son veren Türkiye’nin ilk ve tek, sadece online mobilya firması Nuev, değişik mekanlara uyum sağlayabilen mobilyalarla tüketicilerin karşısına çıkıyor. Özellikle ev ve işyeri değiştirirken tüketicilerin mekana göre mobilya alma zorunluluğunun yarattığı sıkıntıya çözüm getirmek isteyen, ürünlerini Ankara’da 24 bin metrekarelik fabrikada, 50 yıllık Lazzoni üretim tecrübesi ve garantisiyle üreten Nuev, her mekana uyum sağlayabilen mobilyalar üreterek tüketicilerin sıklıkla mobilya değiştirme ihtiyacının önüne geçmeye çalışıyor.

Yaşam alanlarının küçülmesi ile yaşanan yer sorununun daha fazla hissedilmeye başlamasından yola çıkan Nuev, konutları mobilyaya uydurmanın dışına çıkarak mobilyaların mekanlara göre şekillenmesini sağlıyor. Daha önce yatak olabilme özelliğine sahip “Box Yataklı Puf” ile müşterilerinin karşısına çıkan Nuev, şimdi de lego fikrinden esinlenerek “Puzzle Kitaplık-TV Ünite”yi tasarladı. Birden çok alınması halinde farklı tasarımlarla kullanılabilen ve konut değişikliğinde büyütülüp küçültülebilen mobilya, özellikle dar mekanların daha büyük görünmesini de sağlıyor.

www.cypruszoom.com

91




Kıbrıs'ın ilk Binicilik Okulu

Karaoğlanoğlu/GİRNE 0533 851 38 13

Tunaç Riding

Club

• • • •

Binicilik dersleri Dağ gezisi + Piknik turları Engel atlama dersleri Çocuklar için Midilli ve Pony'lerle eğitim


KIBRIS! IN “İLK ve TEK” YEMEK ve İÇKİ KÜLTÜRÜ DERGİSİ

e mutfak yemek, içki v

isi

kültürü Derg

e m r Gu Kıbrıs’ın

YIL:2 SAYI:24

yıl:2 sayı:24

EYLÜL 2013

90001 8 9 694851 E FİYATI 15TL 10 TL TÜRKİY

Gurme

Eylül sayısı bayiilerde w w w. c y p r u s z o o m . c o m w w w. i s s u u . c o m / c y p r u s z o o m Derginin tüm sayılatını bu adresten okuyabilirsiniz


AGAMA AGAMA OUTDOOR OUTDOOR Equipment & Expedition Equipment & Expedition

Adres: Bellapais, Girne Tel: +90 392 815 3721 Gep: +90 533 869 0530 E-mail: tugberkemirzade@hotmail.com www.agamaoutdoor.com

Adres: Girne Gep: (+90 533) 869 0530 tugberkemirzade@hotmail.com www.agamaoutdoor.com


haber

SERCEM GROUP

North Cyprus

FOR SALE

0392 444 0717 - 0548 883 0717

SATILIK OTEL Adanın en güzel balıkçı restoranlarının bulunduğu, Mağusa Körfezi’nde Balıkçılar Köyü olarak bilinen Boğaz’a (Monarga) yürüyüş mesafesinde olan otel, Ercan Havaalanı’na 35 dakikalık mesafede, tarihi şehir Mağusa’dan 15 dakikalık mesafede bulunmaktadır. Otel deniz sahilinde yer almaktadır.

• Hotel 4 binadan oluşmaktadır ve toplam 60 odalıdır. Bu odalar üç farklı tiptir. Odalardan 42 tanesi hotel bloğundadır. Hotel binası üç katlıdır; resepsiyon da bu binada yer almaktadır. Bu 42 odadan 6 tanesi (yani her katta 2 adet olmak üzere) suit odadır. Geri kalan 36 tanesi tamamen birbirinin aynıdır. • Toplam 60 odanın diğer 16 tanesi ise mevcut iki bungalow bloğunda yer almaktadır. Bu odalarda, hotel bloğundaki 42 taneden farklı olarak açık mutfak ünitesi yer almaktadır. • 60 odanın diğer iki tanesi ise hotelin girişindeki en küçük bloğun üst katındaki 2 odadır. Bu odalar da, hotel bloğundaki gibi mutfak ünitesi olmayan odalardır. Hemen girişteki bu bloğun zemin katında ise, dükkan amaçlı düşünülmüş farklı büyüklükte iki ayrı oda yer almaktadır. • Hotel bloğundaki standart odalar 25 m2 büyüklüğündedir. Suit odalar ise 50 m2’dir. Bungalow bloklarındaki odaların her biri ise 40 m2’dir. • Hotel binasının güneyinde tesisin tümüne hizmet verebilecek yani yaklaşık 150 kişilik bir restoranı bulunmaktadır. Bu restoranın mutfak ekipmanları başta olmak üzere eşyaları mevcuttur.

• Girişteki binanın 2 odası dışında tüm odalar eşyalıdır. 60 odanın 58’inde mini bar, klima, koltuklar, perdeler, yatak örtüleri ile iki kişilik bir yatak veya tek kişilik iki yatak standart olarak mevcuttur. • Tesisin toplam arazisi yaklaşık 40 000 metrekaredir. Bu arazi Karpaz - İskele ana yolundan itibaren sahile kadar uzanmaktadır. Mevcut binalar 12 dönümlük bir alan üzerinde yer almaktadır. Tesiste 2 tane de açık yüzme havuzu bulunmaktadır. • Yüzme havuzlarından bir tanesi 190 m2 büyüklüğündedir. Öteki yüzme havuzu ise 220 m2 dir. • Mevcut tesisin yaklaşık toplam 150 kişilik yatak kapasitesini 350 ye çıkarmak üzere ilave tesis inşaatı için planlar hazırdır. Tesisin 350 yatak kapasitesine çıkarılması durumunda casino çalıştırılabilmesi mümkün olabilecektir. • Otel sahili yaklaşık 20 dönümlük alandan oluşmaktadır. Yat limanı olmaya elverişlidir. • Proje özel izinle maksimum 1000 yatak kapasitesine kadar çıkarılabilir.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.