Zoom Nisan 2014

Page 1

[ Kıbrıs’ın ilk aylık turizm, haber, magazin, aktüalite dergisi ]

5

Egzersizin beyninizi olumlu etkileyen yolu

GÜZEL BİR UYKU UYUMANIN

20 YOLU

Aslı İzveren

Öteki insanların ülkesi;

Ege Özadam

NEPAL

'O AN'lar hiç unutulmasın diye;

ESKİ KONAK

MEYHANE

HÜNKAR Önce Kıbrıs'ta

YIL:7 SAYI:74

NİSAN 2014

9 694851 900049 10 TL - TÜRKİYE FİYATI 15TL


ŞiŞeler boŞaldıkça cebiniz doluyor. depozitolu efes Malt’ın ’ın boŞ ŞiŞeleri 15 kuruŞ* ediyor.

* tavsiye edilen satıŞ fiyatıdır.

MALT bosaldıkca 21,5x28.indd 1

19.03.2014 19:01



LEFKOSA OTTOMAN ILANLAR.fh11 2/28/14 5:20 PM Page 1 C

Composite

M

Y

CM

MY

CY CMY

K




www.pilottrading.com

Cosmetica Önder AVM Lefkoşa - Cosmetica Lemar Lefkoşa - Cosmetica Lemar Fuar Lefkoşa - Cosmetica Erülkü Demirhan Cosmetica Önder AVM Mağusa - Cosmetica Lemar AVM Mağusa - Cosmetica Lemar Girne/Karaoğlanoğlu - Cosmetica Lemar Girne/Karakum - Cosmetica Ziya Rızkı Caddesi


isi

k kültürü derg

ki ve mutfa s’ın yemek, iç

Kıbrı

yıl:3 sayı:31

eas Oasis Of e S

Michelin Yıldızı

de Turizme Y ni Ne var?

"BAL"

ı Okumuş pastac

HANDE ÖZBİLİR

Kıbrıs HÜNKAR'ı ile tanışıyor

EN MEZELER

dirmek için n le ç ü g ı ız n Hafıza elisiniz?

Nasıl beslenm

alıcı'dan Aygen ErsYe mekler iş m en en D

Gurme

eri Yemek Tarifl

7'den, 70'eşta?, Ne yemeli? Hangi ya

YIL:3 SAYI:31

9 694851

10 TL TÜRK

Gurme

NİSAN 2014

90001 8

İYE FİYATI 15TL

Nisan sayısı bayiilerde www.cypruszoom.com


Yiğit Grafik 0850 3031200


[ Dış Basın Birliği tarafından verilen 'EN İYİ DERGİ GRUBU' ödülü ]

ZOOM

14

10

www.cypruszoom.com zoommagazin@gmail.com (Sahibi) Genel Yayın Yönetmeni Birol Bebek (Sahibi) Genel Yayın Koordinatörü Gülsüm Gözenler Reklam Pazarlama Profil Reklam KATKI KOYANLAR Reha Arar / Derya Beyatlı Tuğberk Emirzade / Sanem Koç Aygen Ersalıcı / Zehra Bilgen Rauf Ersenal / Ali Özçil / Ege Özadam

16

Grafik-Tasarım Profil Reklam

20

Yayın Kurulu Mesut Günsev Yayın Danışmanları Banu Bebek - Ersin Gözenler Stil Danışmanı Nurhan Günsev

Reklam Rezervasyon ofis: (0392) 22 77 595 (0533) 825 70 00 (0542) 875 96 66 (0533) 868 95 81 (0542) 875 55 04

Yayın Türü Aylık Süreli Turizm-Haber-Magazin Sanat - Aktüalite Dergisi Baskı Pelin Ofset www.pelinofset.com.tr ZOOM YAYIN GRUBU, Profil Reklam ve Danışmanlık Limited Şirketi’ne aittir. Köşklüçiftlik / Lefkoşa - Posta Kutusu 888

[ Kıbrıs’ın ilk aylık

turizm, haber,

alite dergisi

magazin, aktü

]

22

Gönyeli'de Meyhanelerin Amirali;

Tekerlek Ömer'in yeri

Onur ve Tügen

Çelik

11 Günde, 7 Ülke, 20 Şehir Nasıl gezilir?

YIL:7 SAYI:73

30

MART 2014

900049 9 694851 15TL FİYATI 10 TL - TÜRKİYE

40 37 ZOOM DERGİ GRUBU Tüm yayınlarında çevre örgütlerine, çevre bilinciyle destek vermektedir.

8 ZOOM


birolbebek@gmail.com

Birol Bebek Genel Yayın Yönetmeni

Teknoloji insana karşı Bir "oh" çekmeye fırsat olmuyor. 'Ayı bitirdik dergiyi gönderdik' dediğimizde diğer ayın süresinde geri sayım başlıyor. Anlayacağınız, zaman öyle hızlı geçiyor ki, dinlenmeye fırsat olmuyor. Neyse ki işler yolunda. Paniğe gerek yok. Kontrol bende. Herkes rahat koltuklarında oturabilir. Kısa bir süre sonra, ülkenin en iyi dergisi elinizde olacak. Yeni sayı çıkana dek bunu okuyabilirsiniz. Bu işi şaka tarafı tabii. Ama "ülkenin en iyi dergisi" cümlesi konusunda çok ciddiyim. Bu ay yazmak için onlarca konu aklımdan geçti. Hangisini yazsam diye düşünürken, şu karara vardım. Ciddi bir yazı yazmanın gereği yok. Eminin herkes benimle aynı fikirdedir. Baksanıza memleket karikatür dergilerini aratmıyor. Sosyal; sosyal olmayan tüm medyayı sallayan Tavuk sevici arkadaşın hikayesinin dumanı hala üzerinde. Geyik esprilerin ana kaynağı şimdilik bu olay. Bahse konu restoranı biliyorum. Önünde çok güzel bir ağaç vardı, eminim dükkan görünsün diye kökünden kesilmişti. Önünden geçerken ağacın kesilmesine kızıp beddua etmiştim. Ahım da tutmuş olabilir.

Neyse her durumda yaşananlar ülkemiz açısından da iğrenç ötesi. Bir de bu reklamlarda birşey gördüm. Hani aynı televizyona bakıp başka başka kanal görebiliyormuşuz. Ahanda aile temelden çöktü. Yazıyorum buraya göreceksiniz. Zaten boşanmalar hat safhada, şimdi evlide kalmayacak. Anlaşılan o ki, bu teknoloji artık alehimize işliyor. Düşünsenize şimdi bile evin içinde kimse kimse ile konuşmuyor. Herkesin elinde akıllı telefonlar, habire kurcalıyor. Olmazsa Tv'ye kilitlenip, dizilerin içinde boğulunuyor. Arada birkaç kelime konuşursa millet yeterli. Son çıkan televizyon modeli onu da alıp götürüyor. Kafada gözlük, kulaklarında kulaklık, herkes kopmuş vaziyette. Eskiyi nasıl özlemez insan. Konuşan, okuyan, tartışan insanlar. Dostluk muhabbet aşk. Belli ki teknoloji hayatımıza girdikçe, insanlık uzaklaşacak. O yüzden lütfen dergimizi iyi inceleyin. Gidilecek güzel yerler, birlikte vakit geçirilecek hoş mekanlar sizi bekliyor. Biz sizin için gördük, tatdık, yaşadık yazdık. İyi keyifler. Kalın sağlıcakla.

www.cypruszoom.com

9


haber

ÇOK İYİ BİLDİĞİNİZ ŞEYLERİN HİÇ BİLMEDİĞİNİZ ÖYKÜLERİ! Bisikletin atası olan aracın, at arabasından bozma pedalsız bir “koşma makinesi” olduğunu hayal edebiliyor musunuz? Heavy metal müziği bir kazaya borçlu olmamız sizce de ilginç değil mi? Peki hamburgerin köklerini Orta Asya’da aramaya ne dersiniz? İsyankâr saçları ıslah etmekte kullandığımız tarağın kölelikle bir ilişkisi olduğunu söyledik diyelim, nasıl bir bağlantı kurarsınız? Durun, daha bitmedi… Kot pantolonun neden “kot” diye anıldığı konusunda bir fikriniz var mı? Ya da gökyüzünde salınışı insana mutluluk veren uçurtmanın bir zamanlar savaşlarda kullanıldığını biliyor muydunuz? Yıldıray Karakiya günlük hayatımızda yer eden bazı büyük buluşların kültür tarihinin derinlerine dalıyor, bugün sıradan saydığımız nesnelerin sıradışı yolculuğuna ışık tutuyor. Rujdan gitara, çikletten telefona, musluktan ayakkabıya 21 Sıradan Şeyin Sıradışı Tarihi, gözümüzün önündeki nesneleri daha yakından tanımamızı sağlarken bazen de can acıtan öyküleriyle onlara bakışımızı değiştirecek. Bize ise bu küçük kitapta saklı bilgilerle hem eğlenceli hem derin sohbetlere dalmak kalacak! Kitapta yer alan 21 sıradan şey: Uçurtma, ayakkabı, çamaşır makinesi, gitar, hamburger, tarak, yoğurt, kitap, telefon, musluk, bisiklet, çiklet, ayna, gözlük, müzik albümü, şemsiye, yoyo, kaşık, kot pantolon, ketçap, ruj.

İSPANYOL DİVA PALOMA SAN BASILIO, DÜNYA VEDA TURNESİ KAPSAMINDA TÜRKİYE'DE

BU ÇAKININ HERŞEYİ ÖZEL Tüm dünyada bir fenomen haline gelen İsviçre Çakısı’nın mucidi Carl Ensener 2013 yazında yaşama veda etti. Victorinox, çok değerli aile büyüğü ve lideri Carl Elsener anısına çok özel Damascus çeliğinden, özel ahşap yüzeyinde Carl Elsener’in imzasını taşıyan 7.000 adet ile sınırlı Explorer modelini üretti. “Explorer”çakısının en büyük özelliği Damascus çeliğinden olması. Damascus çeliğini diğer çeliklerden ayıran özellik, farklı çeliklerden dövülerek elde edilmesi ve desenli yapısı. Damascus çeliğinin bir diğer özelliğide, dövülerek imal edildiği için normal çelikten daha sağlam ve kaygan olması. Daha şık ve karizmatik bir görünüme sahip olan Damascus çeliği uzun ömürlülüğü sayesinde günlük kullanımda da tercih ediliyor. Sadece çeliğiyle değil sapıyla da fark yaratan özel seride Senyör Carl Ensener’in imzası da bulunuyor, Victorinox bu çok özel eseri, özel koleksiyon kutusu ile Victorinox koleksiyonerlerinin beğenisine sunuyor. Fonsiyonlar 1. büyük damast bıçağı 2. küçük bıçak 3. tirbüşon 4. konserve açacağı ile 5. küçük tornavida 6. şişe açacağı ile 7. tornavidalı 8. kablo sıyırıcılı 9. delik açıcı,genişletici 10. anahtar halkası 11. makas 12. çok amaçlı çengel (taşıyıcı) 13. yıldız tornovida 14. büyüteç FİYATI : 699.00 TL

10 ZOOM

Müzik kariyerine başladığı 1975 yılından bugüne kadar 30’dan fazla albüm yayınlamış ve Latin müziğinin Avrupa’dan çıkan en ünlü yıldızlarından biri olmayı başarmış Paloma San Basilio, Latin Müzik Akademisinin “Yaşam Boyu Başarı” ödülünü kucaklamış bir diva. Caz ve bolero tarzlarını bir araya getiren albümü ”Invierno Sur” ile buluşan diva, 2 yıllık çok uzun bir veda turnesi ile tüm dünyayı turlayacak. Grammy ödülü'nün de içinde olduğu onlarca ödülün sahibi sanatçı, muhteşem bir repertuar ile 40 yılı aşkın müzikal yolculuğunu anlattığı dünya veda turnesi kapsamında Türkiye'de ilk kez 25 Nisan'da İstanbul'da İş Sanat'ta! Bugüne kadar New York’taki Carnegie Hall’den Caracas The Teresa Carreño Tiyatrosu’na, Las Vegas’taki Caesar Palace’tan Puerto Rico’daki The Bellas Artes Tiyatrosu’na kadar dünyanın en prestijli sahnelerine çıkan ve Şöhretler Kaldırımı’na el izini de bırakan Paloma, bugüne kadar yayınladığı 30 albümüyle ve sayısız ödülüyle Latin Dünyasının en büyük kadın şarkıcılarından biri . Latin Müzik Akademisinin “Yaşam Boyu Başarı” ödülünü kucaklamış bir diva olarak sanatçı İspanya’nın süperstarı olarak gösteriliyor.


haber

Saçaklı Ev Kültür ve Sanat Merkezi 9-16 Nisan 2014 Saat,18:00

DETAY

Erdoğan Ergün’ün stencil çalışmaları

Saçaklı Ev Kültür ve Sanat Merkezi’nde sergilenecek

Y

akın Doğu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Grafik Tasarım Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Erdoğan Ergün, ay içinde Saçaklı evde çalışmalarını içeren bir sergi açıyor. Sergisi ile ilgili sorularımızı yanıtlayan Ergün, gerek toplumdan topluma, gerekse zamana bağlı olarak değişkenlikler gösteren görsel kültür içerisinde, grafik tasarım da kendine göre değişkenlikler gösterdiğinin altını çizdi. Sanatçı, "Bu değişkenlikler, grafik tasarımda akım veya trend olarak adlandırdığımız moda olgusunu da beraberinde getirmektedir." diyor. İnsanların bu trendleri duygusal birikimleriyle, kültürleri, politik yaklaşımları veya bireysel alışkanlıklarıyla değerlendirip, tükettiğini kaydeden Ergün, sanatçıların, toplumun sosyal ve duygusal niteliklerini gözönüne alarak, toplumda yaşayan bireylerin estetik değerlerini tanımlayıcı biçimde üretim yapmak durumunda kaladığına işaret ediyor. Şablon baskı (stencil), grafiti ile aynı tavrı sergileyen

ve uzantısı olarak görülen street art (sokak sanatı) içerisinde önemli bir rol oynadığına vurgu yapan sanatçı, Şablon Baskının "Kağıt, karton, metal vb. malzemelerin yüzeyine uygulanan tasarımların, oyulması veya kesilmesi ile oluşturulmaktadır. Şablonun yüzeyinde oluşan boşluklar sayesinde tasarım, yüzeylere spray boya veya rulo gibi malzemeler aracılığı ile uygulanmaktadır. Bu bağlamda, şablon baskı tekniği, her renk için ayrı katmanların oyulduğu, keskin kenarlı bir kalıp hazırlama yöntemidir." diyor. Erdoğan Ergün; günümüzde, grafiti uygulamaları gibi şablon baskılar da sadece dış mekânlarda değil, iç mekânlarda da aranılan ve sıkça kullanılan bir yöntem olduğunu belirtiyor. Ergün sergisinde çalışma yüzeylerini duvar gibi görerek, izleyicilere yeni bir deneyim sunmayı, sokak sanatını iç mekanlara yansıtmayı amaçlayarak, betimlemelerini sanatseverlerle paylaşacak. Merak edenler sergiyi 9-16 Nisan tarihleri ararasında mesai saatleri içinde izleyebilecek.

Erdoğan Ergün 30 Ekim 1972 yılında Ankara’da doğdu. Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü'nde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başladı. Yüksek lisans ve sanatta Yeterlik programını Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde tamamladı. Güdümlü araştırma projelerinde görev aldı, birçok karma sergiye katıldı, çeşitli yarışmalarda jüri üyeliğinde bulundu, ulusal ve uluslararası sanatsal atölye çalışmaları gerçekleştirdi. Sanatçı halen YDÜ, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Grafik Tasarım Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor.

BoraJet Havacılık ve BoraJet Teknik Artık bağımsız iki şirket

T

ürkiye'nin tek bölgesel havacılık şirketi olan BoraJet Havayolları, bundan böyle BoraJet Havacılık ve BoraJet Teknik olarak iki bağımsız şirket ile faaliyetlerini sürdürecek. Uçak ve makine mühendisleri dahil 72 uzman personelle hizmet veren ve Borajet Teknik adı altında faaliyet gösteren yeni şirket, ATR 42 ve ATR 72 olmak üzere ATR Turbo-prop tipi uçakların hat ve üst bakımını üstleniyor.

İstanbul Atatürk Havalimanı’nda 1500 m2, Ankara Esenboğa Havalimanı’nda ise 1200 m2’lik hangarları bulunan BoraJet Teknik, Sabiha Gökçen Havalimanı ve Adana Havalimanı’nda hat bakım istasyonlarıyla da havacılık sektörüne hizmet veriyor. Bombardier Global Express XRS tipi uçaklar için hat bakım servisi yetkisine sahip olan şirket, bu uçakların servisini İstanbul’da gerçekleştiriyor. www.borajet.com.tr

www.cypruszoom.com

11


haber

HERKES OKEY’E DÖNÜYOR Masaydı, ıstakaydı, yeşil örtüydü ya da okeye dördüncüydü derdini ortadan kaldıran mobil oyun OkeyTürk, Joygame Mobil farkıyla yepyeni ara yüzünde okeyseverlerle çok yakında buluşuyor. Joygame Mobil tarafından geliştirilen OkeyTürk, yepyeni arayüzü ve sade tasarımıyla mobil dünyasına muhteşem bir dönüş yapıyor. Öğrenci, çalışan, genç, yaşlı, küçükten büyüğe milyonların sevdiği OkeyTürk, yeni mobil versiyonuyla oyunseverleri bekliyor. Türk oyunseverlerin vazgeçemediği okey oyununa yeni bir renk, yeni bir soluk getiren Joygame Mobil, kuş atan, balık yüzdüren, tarla bahçe ekmekten sıkılan herkesi gerçek oyun ve rekabet deneyimine çağırıyor. OkeyTürk’te oyun sırasında yaptığınız hamleler, size rozet ve başarı puanı olarak geri dönüyor. AppStore ve GooglePlay’den ücretsiz olarak indirebileceğiniz OkeyTürk’te isterseniz kendi sıkletinizde bir rakip ya da keyifli sohbetler edebileceğiniz arkadaşlar bulabilirsiniz.

12 ZOOM

‘ÇİN MALI’ ALGISI DEĞİŞECEK

MUCIZE INSAN Tolgahan ÖZSEVEN sıradan bir insan. Cesur ve kararlı. Kilo vermeyi aklına koydu, onu hiç bir zorluk durduramadı! Yemek yemeyi, tatlı yemeyi çok seviyordu. 
Ama Tolgahan’ın hepsinden çok istediği bir tek şey vardı: Kilo vermek... 3 yıla yakın bir sürede tam 203 kilogram vererek kendi hikayesinin kahramanı oldu. Atam Yayınları, kendi yöntemleriyle 3 yıl gibi bir sürede 203 kilo veren Tolgahan Özseven’in kilo verme serüvenini okurlarla buluşturuyor. Bu kitabı okuduktan sonra yediğiniz her şeyi gerçekten gözden geçirmeye başlayacaksınız. Tolgahan Özseven, beslenme konusunda yapılabilecek son derece sıradan hatalarla, 302 kilo gibi uçuk rakamlara ulaşmış. Herhangi bir insan için bu rakamlara ulaşmak imkânsız diye düşünüyorsanız, Tolgahan’ın yaşam öyküsünü okuduktan sonra, bu düşüncelerinizi değiştirebilirsiniz. Bu öykü, sadece sınırları zorlayan bir şişmanlama örneği değil, aynı zamanda sadece sağlıklı beslenme ve sağlıklı bir yaşam biçimiyle verilmiş 203 kiloluk bir zaferi de içeriyor. Aslında doğal beslenme ya da sağlıklı beslenme, günümüz insanının bedensel ve aynı zamanda ruhsal ihtiyaçlarını karşılayabilecek yegâne beslenme biçimi. Bu mucizevî formülün nasıl ortaya çıktığını ve uygulandığını bu kitapta bulacaksınız! Her şey gibi zayıflamanın en kolay yolu olarak sunulan çeşitli zararlı ilaçların, yöntemlerin ve nicelerinin insanların karşısına çıkarıldığı bir dönemde, tüm bunlara karşı doğal yollarla zayıflamayı savunan ve başaran Mucize Adam Tolgahan Özseven, size bu kitapta kendi kendine bulduğu yöntemlerini ve başarı hikayesini anlatarak ilham kaynağı olacak.

Çin ürünlerinin kalitesizliğinden ve sağlıksız olmasından yakınanları yakından ilgilendirecek China Homelife Turkey, 5-8 Haziran 2014 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi Büyükçekmece’de gerçekleştirilecek. Ev tekstilinden, mobilyaya, inşaat malzemelerinden hediyelik eşyaya kadar birçok ürünün yer alacağı fuar, Brezilya, Dubai, Hindistan, Mısır, Polonya ve Ürdün’den sonra Türkiye’de ilk kez düzenleniyor. Günümüzde Çin, başka hiçbir ülkenin sunamadığını sunuyor ve alıcıların olanaklarına ve ihtiyaçlarına göre ihracat yapıyor. Ev sektöründe geniş bir yatırıma sahip olan ülke, Çin mallarına karşı olan olumsuz algıyı değiştirecek. Kalite Kontrolünden Geçmiş 25 Bin Marka Türkiye ve tüm Avrasya’dan 10 binin üzerinde profesyonel ziyaretçinin 500'ü aşkın firma ile aynı platformda buluşacağı China Homelife fuarında; kontrolden geçirilmiş, yüksek kaliteli 25 bini aşkın seçkin marka sergilenecek. Tüm Ürünler Tek Bir Fuarda China Homelife fuarı uzakdoğu potansiyelinden faydalanmak isteyen ​​ girişimciler için önemli bir fırsat. Tekstil, hazır giyim, ev tekstili, yapı malzemeleri ve ekipmanları, ev gereçleri, elektrikli ev aletleri, mobilya, aydınlatma ürünleri, inşaat malzemeleri, hediyelik eşya, mutfak ve banyo donanımları başta olmak üzere pek çok ürünün yer alacağı fuar, dünya çapında China Homelife fuar serisinin Türkiye ayağını oluşturuyor.


ZAHİROĞULLARI TRAKTÖR

HAYDAROĞLU MH. HASAN ŞAŞ BLV. KARATAŞ YOLU ÜZERİ NO:74/A YÜREĞİR/ADANA Tel: 0 (322) 322 04 45 Fax: 0 (322) 322 04 43

info@zahirogullari.com

Desteklerinden dolayı teşekkür ederiz.


haber

AKSESUARDA YENİ TREND:

“AKILLI SAATLER”

Matthew Mcconaughey ve Jared Letto

Oscar’ı kaptı!

D

allas Buyers Club’ın iki yakışıklı oyuncusu bu yıl en iyi erkek oyuncu ve en iyi yardımcı erkek oyuncu dallarında Oscar ödülünün sahibi oldular. Türkçeye ismi Sınırsızlar Kulübü olarak çevrilen film, AİDS, homofobi, ilaç sektörünün karanlık yüzü, transseksüellik gibi konuları ele almış. İşlediği temaların çokluğu nedeniyle her biri üzerinde ayrı ayrı derinlemesine bir anlatım yapmasa da, abartıya ve gereksiz duygusallığa girmeden hikâyeyi güzelce aktarmayı başarmış yönetmen. Kısacası film net ve sadeydi. Sistem eleştirisini de güzel becermişti. Matthew Mcconaughey gibi sı-

14 ZOOM

radan filmlerin sıradan oyuncusundan bu kadar iyi bir performans görmek de şaşırtıcıydı. Rol için bir deri bir kemik kalmış. Jared Letto ise zaten ‘Requiem for a Dream’ ve ‘Mr. Nobody’ filmlerinde hayranlık uyandırıcıydı, rolünün altından başarıyla kalkması pek de şaşırtıcı olmadı. Bir adamın AIDS olduğunu öğrendikten sonraki değişimini, homofobik bir karakterdeyken bir eşcinselle arkadaş oluşunu ve ona bağlanışını, dar bakışlı, hoşgörüsüz biriyken çevresinden soyutlanıp bambaşka biri oluşunu ve tüm o büyük şirketlerle tek başına savaş verişin, anlatıyor film. Kesinlikle izlenmeye değer.

Sabancı Topluluğu’nun yenilikçi online alışveriş platformu Kliksa; müşterilerini, mükemmel Fransız tasarımını ve Güney Kore teknolojisini bir arada sunan ve hayatı kolaylaştıran “akıllı saatlerle” buluşturuyor. Evde, işyerinde, plajda, spor yaparken ve otomobil kullanırken gelen aramalara bluetooth özelliğiyle yanıt verme imkânı sunan APPScomm L6 akıllı saatler, yaratıcı tasarımları ve fonksiyonlarıyla dikkat çekiyor. Kullanıcılarına cep telefonlarını çantalarından çıkarmadan, gelen çağrıları ve mesajları anında yanıtlama şansı sunan akıllı saatlerin; ince ve kalın bilekler için 2 model seçeneği ve kıyafetleriyle kombin oluşturmak isteyen aksesuar severler için ise şampanya, siyah, kırmızı ve beyaz olmak üzere 4 renk seçeneği bulunuyor. Sert parlak dış yüzeyi ve yumuşak silikon iç dolgusu sayesinde kullanım kolaylığı sağlayan APPScomm L6 akıllı saatler, cep telefonlarından bağımsız olarak saat ya da bileklik olarak da kullanabiliyor. Iphone ve Android cep telefonlarıyla uyumlu saatler, arayanı gösterme, gelen aramaya cevap verme veya reddetme seçeneklerinin yanı sıra titreşim ile uyarı imkânı da sunuyor. Akıllı saatlerin fiyatları 149 ile 169 TL arasında değişiklik gösteriyor.



haber

Asya’da yeni bir kuş türü keşfedildi

B

Canlı, capcanlı;

Amonra

G

irne’nin yeni mekanlarından Amonra, Çarşamba-Cuma-Cumartesi canlı müzik dinlenilebileceğiniz, uygun fiyatları ve sıcak atmosferiyle son derece keyifli bir akşam geçirebileceğiniz bir yer. Mekan güler yüzlü çalışanları, özenle hazırlanmış dizaynı ve ev ortamını aratmayacak rahatlığıyla dikkat çekiyor..

Salty’s Fish and Chips

Y

eni Liman Çemberine yakın Salty’s Fish and Chips, hem yeri hem de sıcak atmosferiyle canınız balık çektiğinde uğrayabileceğiniz, aynı zamanda da take away olarak lezzetlerden yararlanabileceğiniz bir yer. Morina balığından tutun karidese kadar çeşitler var. Üstüne üstük fiyatlar da çok uygun bizden söylemesi!..

16 ZOOM

ilim insanları, türünün yalnızca tek bir örneği olan yeni bir kuş familyası keşfetti. Tüneyen ötücü kuşlardan serçe familyasını inceleyen araştırmacılar, hayat ağaçlarında 10 farklı dal tespit etti. Uzmanlar, çalıkuşu ve diğer ötücü kuşlara benzeyen yeni kuş türünün ‘Elachura’ olarak tanımlanmasını tavsiye ediyor. Araştırma, Biyoloji Mektupları (Biology Letters) adlı dergide yayımlandı. İsveç Uppsala Üniversitesi Ziraat Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Per Alstrom, “Türünün tek örneği olan bu kuş, en büyük grup olan tüneyen kuşlar içinde yaşayan en eski temsilci. Bu familya dünyadaki 10 bin 500 kuş türünü yüzde 36’sını kapsıyor” dedi. Araştırmayı Uppsala Üniversitesi ve Çin Bilim Akademisi ortak yürüttü. Daha önce Spelaeornis formosus, olarak bilinen Elachura formosa, Himalayalar’dan Çin’in güneyine kadar uzanan bölgede tüneyen ötücü kuşların küçük bir türü. Prof. Alstrom bu türü, “çok gizemli ve subtropikal dağlık ormanlardaki karışık bitki örtüsünün derinlerine gizlendiği için gözlemlemesi güç” olarak tanımlıyor. Çalıkuşuna benziyor “Fakat, erkek kuşlar kuluçka döneminde kendilerine has çok tiz bir sesle ötmeye başlıyor. Bu ses Asya’daki hiçbir diğer kuşun sesine benzemiyor. Bazen çalıların arasında bir dala konmuş halde görülebiliyor.” Prof. Alstrom, bu yeni tür kuşun daha önce fark edilmemiş olmasını da ‘çalıkuşu ve diğer ötücü kuşlarla’ büyük benzerlikler taşımasına bağlıyor. Uzman, Elachura’nın diğer türlerle aynı doğa şartlarında yaşadığı için gelişim sırasında benzerlikler doğabileceğini söylüyor. Biyologlar, kuşların kalıtımsal yapılarını anlamak için DNA’larındaki moleküler farkları inceledi ve gelişimlerini açığa çıkardı. Araştırmacılar geçtiğimiz yıllarda da benzer yöntemlerle yaptıkları keşiflerde aladoğan türünün, atmacadan çok, şakrakkuşu türüne yakın olduğunu tespit etmişti. Prof. Altrom, moleküler incelemelerin kuş türleri arasındaki bağı anlamak için büyük öneme sahip olduğunu ve bu yolla yapılan araştırmalarda, flamingo ve dalgıç kuşları ile şahin, papağanı ve ötücü kuşlar, tarla kuşu ve bıyıklı baştankara arasındaki ilişkilerin de gözlemlendiğini söylüyor. Prof. Alstrom, “Daha fazla tür incelendikçe, gelecekte yeni keşifler de yapılabilir. Ama, Elachura gibi keşfedilmeyi bekleyen türünün tek örneklerinden çok fazla kalmadığını düşünüyorum” diyor.



haber

Red Lobster R

ed Lobster’ın atmosferine ve bulunduğu yere tek kelimeyle bayıldık! Aslında öyle güzel lezzetler sunuyorlar ki; insan kimseyle paylaşmasın sadece kendine kalsın istiyor. Alsancak Bölgesi'nde yer alan Red Lobster’ın sahibi Erol Bey İngiltere’de edindiği birikimi adamıza taşıyan, tam bir balık uzmanı. Mezeler de dahil sadece deniz ürünleri sunan Red Lobster, balık tutkunları için harika bir yer. Aman rezervasyon yapmayı unutmayın!..

Hürdeniz Balık Restoran K

ıbrıs’ta balık restoranı denilince akla ilk gelen mekanlardan biri Hürdeniz’dir. Peki balık yerken neye dikkat ederiz? En başta tazeliğine, sonra da fiyatına değil mi? İşte Hürdeniz hem taze, hem de lezzetli balıklar sunuyor. Açık ve kapalı kısmı olan restoranda, tam bir balıkçı atmosferi içerisinde keyifli dakikalar geçireceğiniz garanti.

18 ZOOM


haber

Çoraplar çiçek açtı

I

lık bahar mevsiminin gelmesiyle dolabınızda taytlara ve incecik çoraplara yer açın. Çorapta günün modasını sunan Daymod, mevsimlik taytlar ve incecik yaz çoraplarıyla gardırobunuzun en iyi tamamlayıcısı oluyor. Modayı yakından takip etmeyi seviyorsanız Daymod tam size göre! Yeni nesil modayı ayaklarınıza getiren Daymod, sezonun en çok tercih edilen parçalarından tayt ve ince çorap koleksiyonunu kadınların beğenisine sunuyor, Daymod tayt koleksiyonu şıklık ve rahatlığı bir araya getiriyor. Çiçek, kelebek ve floral desenlerin hakim olduğu koleksiyon sezon trendlerini yaz renkleriyle harmanlayarak farklılık yaratıyor. Yaza geçişte en önemli yardımcılarımızdan olan yazlık çoraplar ise farklı ten rengi seçenekleri ve incecik yapısıyla, hem bacaklarımızı daha pürüzsüz ve fit gösteriyor hem de varlığı belli olmuyor. 5 denye inceliğindeki Safir 5 ve açık ayakkabılarla giymeye uygun Dekolte Parmaksız modelleri, bu yaz alışveriş listenizde mutlaka olmalı. www.daymod.com

www.cypruszoom.com

19


haber

Hünkar Rakı Uluslararası Pazarlama ve Satış Direktörü Alp Altuner

Türkiye'nin ilk butik rakısı

R

HÜNKARÖnce Kıbrıs'ta

akı pazarına yeni bir marka daha giriyor. Türkiye'de üretilen, "Hünkar" isimli rakı, ülkemiz yanında, Almanya, İngiltere, ABD ve Avustralya'da satışa sunulacak. Ancak marka için Kıbrıs'ın ayrı bir önemi var. Bu ay itibarıyla pazara girecek rakının ilk ihracatı ülkemize oldu. Sektörün en yeni markası olan "Hünkar"ın yaratıcılarına hikayesini sorduk. Piyasaya çıkmadan tadına bakma şansı bulduğumuz Hünkar Rakısı'nın detaylarını sizin için derledik. Hünkar Rakı Uluslararası Pazarlama ve Satış Direktörü Alp Altuner'den aldığımız bigilere göre, Hünkar Rakı, üstad rakı uzmanların tecrübeleri ışığında, Ege Bölgesi’nin en lezzetli üzümleri ve eşşiz Anadolu anasonu ile birlikte bakır imbiklerde özenle damıtılmasıyla üretiliyor. Damıtma(distilasyon) sürecinin en güzel ve en kıymetli yeri olan ‘’göbek’’ kısmı alınıyor. Saf kaynak suları ile 45 dereceye getirilerek dengelenen Hünkar Rakı, uzun bir dinlenme süresi sonunda kendine has keyifli içim ve mükemmel rayihasına kavuşuyor. Özgün Reçeteler, Tüketicilerin Beklentilerine Göre Belirlendi Türkiye’nin ilk butik rakısı olan Hünkar Rakı’nın, diğer rakılardan farklı ve daha iyi olmasını sağlayan stratejiler, Hünkar Rakı Uluslararası Pazarla-

20 ZOOM

ma ve Satış Direktörü Alp Altuner ve ekibi tarafından oluşturuldu. Sadece Türkiye’de değil, rakı tüketimin yaygın olduğu; KKTC, Almanya, İngiltere, Fransa, ABD ve Avustralya gibi ülkelerde geniş çaplı ‘’Rakı Tüketicisinin Beklentileri’’ analizleri yapıldı. Analiz sürecinde tüketicilerle birlikte “rakı eksperleri”, “degüstatörler”, meyhane ve restoran işletmeciliği yapan ‘’gurme işletmeciler’’in

de görüşlerini çalışmaya dahil eden profesyonel ekip, çıkan sonuçlara göre 3 grupta üretim kararı alarak Hünkar Rakı çeşitlerini belirlediler. - Hünkar Rakı-Klasik: Kararında sertlikte geleneksel rakı sevenler için - Hünkar Rakı-Yaş Üzüm: Yumuşak içimli ve taze aromalı rakı sevenler için - Hünkar Rakı-Diamond: Tok içimli ve yoğun aromalı rakı sevenler için Şekersiz Üretim ve Yüksek Kalite Standartları Hünkar Rakı’nın tüm çeşitleri, en gelişmiş modern üretim teknolojileri ve hassas rakı damıtma ustalığı ile üretiliyor. Alkol kalitesinin ve nefasetinin en üst seviyede olduğu Hünkar Rakı’nın üretiminde “şeker hiç kullanılmıyor”. Bu hassasiyetle “şekersiz” üretilen Hünkar Rakı çeşitleri, diğer rakılara göre çok daha uzun süre ile en az 6 ay dinlendirildikten sonra şişeleniyor. Bu durum üretim tekniğiyle ilgili gibi görünse de, rakı tüketicisi, rakının bu özelliğini; güzel tadından, hoş içiminden ve baş ağrısı gibi olumsuzluklar yaşanmaması ile doğrudan hissediyor. Diğer rakılarda olan üretim sürecinde formüle şeker katılması, alkolde ortaya çıkan istenmeyen tat ve kokuları gizlemek için yapılmaktadır. Bu durum firmaların daha yüksek miktarlarda ve düşük maliyetli üretim


haber kaygılarından veya kalite seviyesini ve stabilizasyonunu ayarlayamayan eski tip üretim tekniklerinden kaynaklanmaktadır. Rakı tüketicileri, üretimde şeker katkısı olup olmadığını, şişe etiketlerinin arkasında veya yanında bulunan ‘içindekiler’ kısmından ‘rafine beyaz şeker’ olup olmadığına bakarak anlayabilirler. Keyfin Hünkarı’nın Kendine Has Ayrıntıları Hünkar’da tat ve içim keyfi gibi tüketicinin doğrudan fark edebileceği kalite unsurları, şişe dekor tasarımı ve kapak gibi detaylarda da kendini gösteriyor. Şişede bulunan logo, ön ve arka şişe yüzeyleri yaklaşık 500 yıllık rakı tarihi kadar eski kültürel sembollerle bezenmiş durumda. Uzman tasarımcı ve deneyimli sanatçılar ile Türkiye’de ilk kez bir içki şişesinin arka yüzeyi bir sanat eseri gibi metinlerle ve çini usulü desenlerle süsleniyor. Kullanılan dekor ve metinler, kültürel anlamlar içeriyor. Şişenin içindeki rakı kalitesi gibi kapakları da özel olarak belirlenmiş. Dünya lideri bir firmanın ürettiği ve dünyanın en kaliteli güvenlik sistemine sahip, diğer rakılara göre daha kolay açılabilen, patentli Hünkar Rakı kapaklarının üretimi İtalya’da yapıldı. Hünkar için KKTC’nin Yeri Ayrı İhracat pazarlarında odaklı bir büyüme stratejisi belirleyen Hünkar Rakı ilk üretimin tamamlanmasını takiben hemen KKTC, ABD, Almanya, İngiltere, Fransa ve Avustralya ihracat bağlantılarını gerçekleştirdi. Bunların içinde Kıbrıslı rakı tüketicilerine büyük önem veriyor. Çünkü Kıbrıs tüketicisi kalite algısı yüksek ve yeniliklere açık bir tüketici profili sergiliyor.

Hünkar Rakı ve “Cipro Investment and Trading” Tütün ve alkollü içecekler pazarında premium ürünlerle tüm adaya başarılı bir şekilde servis veren Cipro Investment and Trading, 2013 yılında Türkiye’de üretime başlayan Hünkar Rakı’nın ‘’en iyi rakı olma’’ yolculuğunda başından beri yer alıyor ve Hünkar Rakı’nın KKTC distribütörlüğünü de gerçekleştirecek. Hünkar Rakı baharda Kıbrıs tüketicisine “Hünkar Sensin” diyecek Türkiye’nin tanınmış rakı eksperleri ve üstadlarının tecrübelerini en üst noktada aktardığı “Butik Rakı” Hünkar, bu ay içinde Kıbrıslı tüketiciler ile buluşacak. Kıbrıslı ise, şeker katılmadan üretilmiş ilk ve tek rakı: Hünkar Rakı’yla tanışmış olacak.

HÜNKAR RAKI “THE PREMIUM TURKISH” TÜRK RAKI PAZARI, ''KEYFIN HÜNKARI'' SLOGANI ILE TÜKETICILERE SUNULAN HÜNKAR RAKI LANSMANIYLA TÜRKIYE’NIN ILK BUTIK RAKI MARKASI ILE TANIŞTI. www.cypruszoom.com

21


Her daim renkli:

Backwood

F

otoğraf Sanatçısı Emre Ekinci’nin "Tekâmül" isimli kişisel fotoğraf sergisi, geçtiğimiz ayın görülmeye değer organizasyonlarından biriydi. Girne’de “Art Rooms at the House”da görücüye çıkan sergi, siyah-beyaz fotoğrafların çoğunlukta olduğu, sanat yönünün ağır bastığı bir görüntü ortaya koydu. Sanatçının "Varolmaya yönelik bir sergi olarak"

22 ZOOM

nitelediği proje izleyenler tarafından büyük beğeni topladı. Yaşamış önemli filozofların sözlerinden alıntıyla desteklenen sanatçı, sergiyi en iyi Ömer Hayyam'ın şu rubaisi ile anlatmış; Varlığın sırları saklı senden, benden; Bir düğüm ki, ne sen çözebilirsin ne ben Bizimki perde ardında dedikodu


haber

Bir indimi perde, ne sen kalırsın, ne de ben" Anlamak için sıradan bir bakıştan fazlasının gerektiği fotoğrafların yoğunlukta olduğu çalışmalardaki felsefi yaklaşımı sanatçının kendisine sorduk. İnsanların gördüğünden; anladığımızın ötesinde yaşamlar olduğunu kaydeden Ekinci, bu boyutlara açılan kapılara dikkat çekiyor. Aslında belki de hepimizin aklından geçen bu boyuta fotoğrafla geçiş yapan sanatçı, farklı model ve mekanlarda, uzun pozlama tekniği ile oluşan fotoğraflarını sergiye taşımış. Fotoğrafta kullanılan bu teknik, sabit olanların dışındaki tüm objelerin fotoğraf üzerinde silik bir şekilde yer almasını sağlıyor. Sanatçıya göre bu kareler, "ruhun olgunlaşması ve ruhun yolculuğu"nu görsel olarak anlatıyor. Emre Ekinci, çoğu zaman izleyenlere gördüğünden fazlasını çağrıştıran siyah-beyaz fotoğrafların, serginin ismindeki gibi bir anlam yaratmasına çalışmış. Zaten Farsça'da "Ruhun Yolculuğu" anlamına gelen "Tekamül" kelimesi de sergideki fotoğraflara daha farklı bir gözle bakmanızı sağlıyor. En önemlisi de çoğu mistik bir görüntü sergileyen fotoğrafların, photoshop'ta değil de, fotoğrafçılık teknikleri ile ortaya çıkmış olması. Nilsen Kutchuk’un Küratör’ü olduğu sergi; anlattıkları ile hep hatırlanacak; ancak anlatılmak istenilenlerin doğal ışık ve fotoğraf teknikleri ile yapılmış olması, fotoğrafa gönül verenlerin, takdiri ile karşılandı. Zaten kafandan geçenleri, artı farklı ilaveler yapmadan aynı karede buluşturabiliyorsan fotoğrafçısın. Emre Ekinci de bu ikinci sergisi ile isminin altına bir kalınlaştırılmış bir çizgi çekerek "fotoğrafçıyım" diyor.

Sergide sadece bir fotoğraf özel bir alanda sergilendi.Renkli olarak çekilen bu fotoğraf, serginin adının anlattığı "Ruhun Yolcuğu" anlamını da net olarak ortaya koyuyor...

www.cypruszoom.com

23


haber

Özel bir yer arayanlara;

Cengiz's Restaurant&Bar

H

aftasonu farklı bir yere gitmek istiyor ve aklınıza bir mekan gelmiyorsa yorumayın biz sizin için bulduk. Esentepe köyü girişinden yaklaşık 100 metre sonra sağda, yol üzerinde çok özel bir mekan mutlaka dikkatinizi çekecektir. Uzun yıllar ülkemizin sayılı restoranlarında yöneticilik yapan Cengiz Tacer'e ait "Cengiz's Restaurant&Bar", alışılmadık bir mekan olarak beğeni topluyor. Her zaman sıcak kanlı bir karşılama bulacağınız mekan, birbirinden lezzetli menüsü yanında sıcak ortamı ile keyif verici. Ancak haftasonları öyle özel bir programı varki mutlaka gitmelisiniz. Pişmesi saatler süren özel bir menü, kendilerinin yaptıkları butik pastalar, başka yerde rastİşletme sahibi Cengiz Tecer kızı Yelda ile. Gidenlerin çok beğendiği bu mekan leziz, temiz üstelik inanılması güç fiyat tarifesi ile dikkat çekiyor...

↘ 24 ZOOM

CENGİZ'S RESTAURANR&BAR ÖZELLIKLE HAFTA SONLARI ÖĞLE-AKŞAM ARASI ÖZEL BIR MENÜ HAZIRLIYOR. PIŞMESI UZUN SÜREN BU YEMEĞE BAŞKA YERDE RASTLAYAMAYACAĞINIZI SÖYLERSEK ABARTMIŞ OLMAYIZ..

lamayacağınız hizmeti ile seveceğiniz bu özel menünüyü mutlaka beğeneceksiniz. Menüsü kadar fiyatları ile de hemen dikkatinizi çekecek restoran&bar her zaman olduğu gibi önce yabancılar tarafından keşvedilmiş. O yüzden zaman kaybetmeden siz de gidin, beğeneceğimize eminiz...


Yiğit Grafik 0850 3031200


portre

SEDA KUYUCU KORDAL; EGE ÖZADAM

"HER ZAMAN, KENDİME DAHA FAZLA NE KATABİLİRİM, DAHA İLERİYE NASIL GİDEBİLİRİM DİYE DÜŞÜNDÜM."

Kuzey Kıbrıs Turkcell ile nasıl çalışmaya başladınız? Üniversite’den mezun olduktan sonra iş arama sürecine girdim. Bir yıl boyunca iş aradım ve karşıma hep ‘tecrüben yok’ cevabı çıktı. Münhalleri takip ediyor, şirketlere özgeçmişimi bırakıyordum ve her mülakatta yeni şeyler öğrenmekteydim. Kuzey Kıbrıs Turkcell’in müşteri temsilcisi arandığına dair gazete ilanını gördüğümde başvurmaya karar verdim. Yüz kişi birden sınava girdik ve mülakat süreci çok hızlı ilerledi. Sınavın ardından yöneticilerle görüşürken bana sınavımın nasıl geçtiğini sorduklarında ‘fena geçmedi’ cevabını verdim. .Bu cevap üzerine çok iyi bir not aldığımı öğrendim Başımdan kötü mülakat deneyimleri geçmişti ve biraz bunlardan bahsettim. Başka bir firmada işe alındığım halde sırf ertesi gün başlamadım diye ay başı işe başlayacağımda yerime başkalarını aldıklarını öğrendiğimi anlattım ve görüşmemde bu kötü deneyimimi paylaştım. Onlara benim için kurumsal bir yerde çalışmanın önemini aktarırken belki mesleğimi icra etmekten bile önemli olduğunu söyledim. Hedefim bir yerden başlayıp ilerlemekti. Görüşmeden bir hafta sonra aranıp yeniden mülakata çağırıldım. İşe başlayan diğer arkadaş ayrılma kararı almıştı ve ben de böylece şirkette çalışmaya başladım. Sonraki süreç nasıl gelişti? Sonrasında ön ofiste Müşteri temsilciliği yaptım ve bir arkadaşın doğum izine çıkması üzerine çağrı merkezine geçmeye gönüllü oldum. Bir yandan da hayalim her zaman yüksek lisans yapmaktı. İngiltere’de master yapabilmek adına bir yıl ödeneksiz izin talep ettim. Kadroyu tutmak için uzun bir zaman olduğu söylendi fakat döndükten sonra yine görüşmek üzere söz alıp İngiltere’ye gittim. İngiltere benim için güzel bir tecrübeydi. Farklı bir çevre edindim, yüksek lisans hayalimi gerçekleştirdim. Kıbrıs’a geri döndüğümde bir süre daha pozisyon açılması için bekledim. Sonrasında da o dönemde yeni kurulan şikayet çözüm destek ekibine katılmam teklif edildi. O günden sonra adım adım şuan bulundu-

26 ZOOM

ğum pozisyona geldim. Her zaman kendime daha fazla ne katabilirim, daha ileriye nasıl gidebilirim diye düşündüm. Ekibim önceleri sadece raporlama ekibiydi. Farklı pozisyonda deneyimlerim olduğu için altından kalkabileceğim düşünülerek müşteri hizmetleri, ardından da çağrı merkezi ekibime eklendi. Şu anda da çağrı merkezinin dinamiklerini, arka taraftaki evrak sürecini, raporlama ve teknik geliştirmelerini de yönetiyorum. Mezun olduğunuz güne geri dönersek eğer, kafanızda ne vardı ve şuan neredesiniz? Bana hedeflerim sorulduğunda cevabım her zaman bir ekibim olmasını istiyorum şeklindeydi. Beş-altı kişi dahi olsa bir ekibim olması beni heyecanlandırıyordu. Şimdi düşündüğümde hayalimi küçük tutmuşum diyorum. Neden Kuzey Kıbrıs Turkcell? Başvurmamın nedeni Kıbrıs’taki en kurumsallaşmış şirket olmasıydı. Endüstri Mühendisliği okumamdan dolayı analitik yapım da gelişmişti ve Kuzey Kıbrıs Turkcell kendimi gösterebileceğim, kariyer yapabileceğim bir yerdi. Eğer geçmişe dönebilseydim, mutlaka GSM sektörüne yönelik bir eğitimi tercih ederdim. Dünyanın gözünün üzerinde olduğu, son derece revaçta olan bir sektör. Kuzey Kıbrıs Turkcell ile çalışmak size avantaj katıyor mu? Kesinlikle katıyor. Bize sunulan büyük bir hazine var. Tabii avantajların farkında olup, size gelmelerini beklemek yerine takip etmek gerek. Örneğin bir rapor hazırlıyorsanız satış noktasını tanımanız gerekir. Mağazaları ziyaret edip, onların dertlerini ve önerilerini dinlemeniz gerekir. Biz bunların hepsini dikkate alarak ilerliyoruz. İşinize nasıl katkı sağlayacağınızı öncelikle kendinizin bilmesi gerekiyor. Yoğun bir iş hayatınız var. Özel yaşamla dengelerken sorun çıkıyor mu? Kimi zaman ipin ucu kaçmıyor değil. Bazen zevklerinizden mahrum olabiliyorsunuz. Ben eşim konusunda çok şans-

lıyım. Her zaman desteğini görüyorum. Kıbrıs’ın avantajı evinizin işinize ve ailenize yakın olması. En azından zamandan tasarruf ediyorsunuz. Kıbrıs yoğun çalışma hayatınız varsa yaşamak için uygun bir yer. İş stresini azaltmak için ne yapıyorsunuz? Köpeğim var. Köpeğimle enerjimi atabiliyorum. Onunla yürüyüş yapmak ve bahçemde çiçeklerle uğraşmak bana çok keyif veriyor. Size ilham veren birileri var mı? Çocukluğumdan beri piyanoya ilgim vardı ve piyano öğretmenlerime çok gıpta etmişimdir. Belki de şu anki çalışma disiplinim piyano çalıştığım dönemden geliyordur. Çünkü piyanoda başarıya ulaşmak için disiplinli bir şekilde çalışmak gerekir. Bana sürekli destek olan eşim ve bana disiplini çalışmayı yılmamayı öğreten annem ve babam hep örnek aldığım bana ilham veren isimler olmuştur. Kendinizi geliştirmek için neler yapıyorsunuz? Kendimi geliştirmek için sürekli gerek işimle gerekse zevk aldığım çeşitli kitaplar okuyorum. Aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Turkcell’in yıl içerisinde çalışanlara uyguladığı eğitim programları var. Bu programlardan kendimize uygun olanları seçip eğitimlere katılıyoruz. Konferans, seminer de işimizin bir parçası. Bunun yanında her zaman karşınızdaki kişilerden öğreneceğiniz ve kendinize katabileceğiniz bir çok bilgi olduğunu düşünüyorum. O yüzden iletişim çok önemli, belki en büyük cevher. Geleceğin yöneticilerine tavsiyeleriniz var mı? Sabırlı ve talepkar olmak gerekiyor. Ben hep talepkar oldum. 'Neden bu toplantıda yokum?', 'neden bu konferansa katılmıyorum?' diye sordum kendime. Tabii hemen yönetici olmayı düşünmek yerine, her daim kendinizi geliştirmeyi hedefleyerek adım adım ilerlemek çok önemli. Yeni öneriler getirmekten hiçbir zaman korkmamalıyız.


DETAY

Son okuduğunuz kitap? Seda Akgül ‘Kişilik mi Dişilik mi’ Son izlediğiniz film? Julia Roberts filmeleri. En son gördüğüm ve çok etkilendiğim Çağan Irmak filmi “Benim Dünyam”. Çağan Irmak’ın tüm filmlerini de severek izliyorum. Hobileriniz? Piyano çalmak, köpeğim Lokum’la oynamak ve bahçemle uğraşmak Parfüm tercihiniz? Çeşitli parfümler. Michael Kors Yasemin kokusu ve Victoria Secret Bombshell favorilerim arasında. Marka tercihiniz? Apple ürünleri.

Seda Kuyucu Kordal 1981 yılında Lefkoşa’da doğdu. 20 Temmuz Fen Lisesisin lise öğrenimini gördükten sonra Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde Endüstri Mühendisliği eğitimi aldı. Yüsek Lisansını İngiltere’de Birmingham Üniversitesi'nde tamamladı. Sekiz yıldır Kuzey Kıbrıs Türkcell'de, Satış Performans Geliştirme ve Müşteri İlişkileri Bölüm Müdürü olarak görev yapıyor.

www.cypruszoom.com

27


haber

BİR BAŞKA BAHARDIR;

KIBRIS'TA BAHAR Nisan geldi.… Güzel Kıbrıs’ın en güzel mevsimi bahara merhaba diyeli bir ay oldu. Yeşil Ada ismine en yakışır güzelliklere bürünmeye, yeşeren ovalar papatyalarla bezenmeye, kışın soğuğundan kurtulan ağaçlar da çiçeğe durmaya başladı. Bahar, aynı zamanda yenilenmelere, yeni ümitlere, yeni aşklara da "merhaba" deme zamanıdır. Yapıştırın dudaklarınıza bir ıslık ve söyleyin bir bahar şarkısı ve taaa İstanbul’dan okurumuz Ayşe Edis’in gönderdiği, gelen bahar günleri ile birlikte yapacağınız "bahar temizliği"ne de bir ışık tutan, yol gösteren satırlarına göz atın derim ben… “Yazmayan kalemleri. Sayfası bitmiş defterleri. Kulpu kırık fincanları. ‘Zayıflayınca giyerim’ kotunu. Son 5 aydır giymediğiniz kıyafetleri. Arka balkona tıkıştırdığınız, bir gün yüzünü yenilerim pırıl pırıl olur dediğiniz o sandalyeyi. Dibi kararmış tencereyi. Taşındığınız hangi evden kaldığı, hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları. Sırf genç ve güzel çıkmışsınız diye yanınızda o hiç sevmediğiniz tiple poz verdiğiniz fotoğrafı. Çekmecenin dibindeki müzik kasetlerini (kaset mi kaldı allah aşkına) Atın. Ohh bir ferahlayın bakalım. Tamam mı? Şimdi ihtimalleri atın. ‘Olacaktı, son anda olmadı’ları atın, olmamış işte. Takılıp kaldığınız o günü. Düşünüp durduğunuz o lafı.

28 ZOOM

mesutgunsev@gmail.com

Mesut Günsev Atın. Küstüğünüz için uzun zamandır görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü. Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan o ‘olayı’ Atın. O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini Kestiğiniz eski gazete küpürünü İçinizi kemiren o ukteyi Atın. Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk intikam yemeğini de dökün. Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz, dışarıdan bir döner söyleyin daha iyi. Buzdolabının üzerindeki diyet listesini (faturaların altında duruyor) Depodaki koşu bandını. Atın. Cevabı olmayan soruları Kaçırdığınız fırsatları Atıldığınız işleri

Beceremediğiniz ilişkileri Kişisel gelişim kitaplarını Atın. Arkanızdan konuşanları. Önünüzü kapayanları. Alamadığınız terfiyi Oturamadığınız evi ‘Şimdiki aklım olsa’ları Aldığınız en kötü karneyi. Hatta en iyi karneyi. Çalışmayan saatleri. İşe yaramayan fikirleri. Kaçan trenleri. Zamansız yaşlandıran dertleri. ‘O gün’ olanları. Halının altına süpürdüklerinizi. Dolabın dibine iteklediklerinizi. Atın. Bakın, ne güzel güneş çıktı.” Evet, sevgili okurun dediği gibi bir temizlik yapmanın da zamanı galiba. Ama bana göre bahar sadece ağaç dallarının çiçeklere durduğu bir mevsim değil. Aynı zamanda yeni aşkların filizlendiği, eski aşkların yenilendiği de bir mevsimdir.Aslında eskiler baharın gelişini "cemre"nin düşüşü ile de takvimlendirir. Baharın bilindiği gibi üç cemresi vardır. Önce havaya, sonra suya, en son da yere düşer… Aşkın da üç cemresi vardır: “Önce göze, sonra gönle, en son da ruha düşer. Göze düşerse beğeni olur… Gönüle düşerse aşk olur… Ruha düşerse vazgeçilmezin olur… Sevgi olur…” Tüm baharlar size hep sevgileri getirsin…


tecrübe YAŞLANDIKÇA GENÇLEŞEBİLMEK Gençlik bir hayat devresi değil, bir akıl halidir. Yıllar cildi buruşturabiler, ancak heyecanların bitişiyle ruh buruşur. İnsan, kendine olan; Güveni kadar genç, kuşkusu kadar yaşlı, cesareti kadar genç, korkuları kadar yaşlı, umudu kadar genç, bezginliği kadar yaşlıdır. Hiçkimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz. İnsanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir. Kalbi sevdikçe, neşe duydukça, güzellikleri fark ettikçe, beyni yeni şeyler keşfettikçe, herkes gençtir. İnsanları yaşadıkça, yaşlandıklarını sanırlar. Oysa yaşamadıkça yaşlanırlar. İnsan, yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır. W.E Gladstone

ŞAİR DEDİKİ!..

dedi ki! Yoklama alıyorum sessiz olun! Kaygı? burda! Hüzün? burda! Yalnızlık? burda! Mutluluk? … Mutluluk? Cemal Süreya

“Tek bir bedduam var; Sarıldığın her insanda beni hatırla” Bob Marley

www.cypruszoom.com

29


tarih

S

abah saat 05.00. Denizden gelen sına sokulmaları bu mevsimin kavurucu hafif esintiyle birlikte yosun kokusıcağını onlara unutturmaya yetiyordu. su o gün mavi suların tüm cömertliOltaya takılan her balıkta attıkları sevinç ğini göstereceğinin habercisiydi. Büyükler çığlıkları gittikçe gözden kaybolan babatüm hazırlıklarını geceden yaptıkları için larına kadar ulaşıyordu. yanlarına yeterli suyu ve yiyeceği alarak 10 bin yıl sonra ertesi sabah, aynı saatte yavaş yavaş denize açılıyorlar. Orkinosladün avladıkları balıklardan arta kalanrı avlamak için uzun sopaların ucunda çok lar ile avda kullandıkları obsidyenler ile keskin siyah obsidyenleri var. Temmuz ve kemik kancalar hala yerli yerindeydi. Ta Ağustos aylarında orkinosların kıyıya iki Rauf ki; Doğu Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Ersenal üç mil kadar yanaşmaları, denizin hareBölüm Başkanı Doç.Dr. Müge Şevketoğlu ketsiz duruşu küçük sandalların güvenle liderliğindeki kazı ekibi oraya ilk kazmadenize açılıp geri dönmeleri için son deyı vurana kadar. Aslında kazma sözcüğü rece uygundu. Ama her türlü olumsuzluğa karşı da su böylesi bir çalışma için çok ağır gelir. Neredeyse iğneyle kabaklarından yaptıkları cankurtaran simitlerini de kuyu kazmak gibi bir şey onların yaptıkları. Beş yıldır yanlarına alarak adeta geri dönüşü garantiye aldıkla(2003 itibarıyla) burada bir elde fırça bir elde mala toprının mesajını verdiler geride bıraktıklarına. Kıyı boyu rağın altına gizlenmiş ilk Kıbrıslılar'dan arda kalanlar sıralanan çoluk, çocuk, kadın ve yaşlılar hep birlikte anaraştırılıyor. Henüz ilk Kıbrıslılar'a ait tek bir kemik bulaşılmaz birşeyler mırıldanarak denize açılanlara el sallunamadı. Sadece evlerinin temelleri, kullandıkları aletlarlarken köyün en yaşlısı denize birşeyler bırakıyordu ler, süs eşyaları ve yediklerinden arda kalanlar. adeta onları kutsarcasına. Küreklerin ahenkle suya her Tatlısu (Akatu) köyünün kıyısında Çiftlikdüzü diye bideğişinde çıkardığı seslerle kıyıdakilerin ilahileri doğal linen yerde Antik çağ coğrafyacısı Strabon’un Geograpbir orkestra konserine dönüşmüştü. Bir yanda bunlar hika’sında behsettiği antik liman kenti Aphrodision’un devam ederken, diğer tarafta yüksekçe bir tepe üzerinhemen yanıbaşında 10 bin yıl öncesiyle bugün arasında de taşları özenle daire çeklinde dizerek ortasını kuru ot bağ kurmaya çalışan bir avuç insanın omuzlarında öyve dallarla doldurmakla uğraşanlar vardı, gece dönüş lesine büyük bir yük var ki; bu güne kadar Kıbrıs Tariyolunu bulmaları için denize açılanların. Yakılacak ateş hine dair ezberleri bozacak bulguları içeriyordu. Onların onlara yol gösterecek ve yuvalarına geri döneceklerdi sayesinde, Kuzey Kıbrıs 30 yılda ilk defa uzun süreli sissağ salim. temli ve bilimsel arkeolojik kazıya şahit oluyordu. KıbKüçükler yavaş yavaş aradan sıyrılıp o günkü taze yirıs arkeoloji tarihinde bir devrim yaratacak nitelikteki yeceklerini bulmak için üzerlerinde kemik kancalarının bu ilk, Kıbrıs’ın geçmişine dair bir ok bilinmeyene ışık bulunduğu kamış oltalarını alarak kulübelerin hemen tutacak. Hatta bu güne kadar okullarımızda okutulan altındaki koyda balık avlamaya koyuldular. Sokan, sarKıbrıs tarihinde bu döneme ait tüm bilgilerin değiştirilpa, ızgaro ve melanaların sürüler halinde kayaların aramesini gerektirecek önemde bir çalışma.

30 ZOOM


Doğu Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Doç.Dr. Müge Şevketoğlu liderliğindeki kazı ekibi Tatlısu bölgesinde neredeyse iğneyle kuyu kazıyor. Beş yıldır (2003 itibarıyla) burada bir elde fırça bir elde mala toprağın altına gizlenmiş ilk Kıbrıslılar'dan arda kalanlar araştırılıyor.

TATLISU (AKATU) KÖYÜNÜN KIYISINDA ÇIFTLIKDÜZÜ DIYE BILINEN YERDE ANTIK ÇAĞ COĞRAFYACISI STRABON’UN GEOGRAPHIKA’SINDA BEHSETTIĞI ANTIK LIMAN KENTI APHRODISION’UN HEMEN YANIBAŞINDA 10 BIN YIL ÖNCESIYLE BUGÜN ARASINDA BAĞ KURMAYA ÇALIŞAN BIR AVUÇ INSANIN OMUZLARINDA ÖYLESINE BÜYÜK BIR YÜK VAR KI; BU GÜNE KADAR KIBRIS TARIHINE DAIR EZBERLERI BOZACAK BULGULARI IÇERIYORDU. KIBRIS ARKEOLOJI TARIHINDE BIR DEVRIM YARATACAK NITELIKTEKI BU ILK, KIBRIS’IN GEÇMIŞINE DAIR BIR OK BILINMEYENE IŞIK TUTACAK. HATTA BU GÜNE KADAR OKULLARIMIZDA OKUTULAN KIBRIS TARIHINDE BU DÖNEME AIT TÜM BILGILERIN DEĞIŞTIRILMESINI GEREKTIRECEK ÖNEMDE BIR ÇALIŞMA. . www.cypruszoom.com

31


Akeramik yani seramiğin henüz keşfedilmediği Neolitik Çağ Kazı Projesi gerçekten oldukça zor bir dönemi kapsamaktadır. Uzun yıllar ve sabır gerektiren böylesi bir projeye damgasını vuran en güzel değer özveridir. Görebildiğim ve dinleyebildiğim kadar bu projenin yürütülmesindeki en önemli yapı taşı özveridir. Özveri ve inanç olmasaydı 5 yıldır böylesi zor koşullarda projenin yürütülmesi imkansızdı. Hele kazıların başladığı ilk yıl ekibin kazı evi olarak kullandığı tatlısu ilkokulundan kazı alanına taşınması için gerekli para bulunamayınca kazıda görev yapan arkoloji öğrencilerinin tarlalardan bala toplama karşılığı mal sahibi tarafından taşınmaları son derece etkileyici bir deneyimdi. Bu amaçla yapılan sınırlı yardımlara rağmen kendi yağı ile kendi ciğerini kavuran bu bir avuç insanın önümüzdeki yıllarda yüz akımız olacak bilim adamları olarak tüm insanlığı selamlayacaklarından eminim. Nuh Tufanı’nın henüz gerçekleşmediği, yazı ve tekerleğin Sümerler tarafından icat edilmediği, Gılgamış Destanı’nın

32 ZOOM

önemli gelişmeler tam da bu dönemde kendini göstermektedir. Bu aşamada, o dönem kakkında daha fazla teknik ayrıntıya girme hakkını kendimde görmüyorum. Benim daha çok üzerinde durmak istediğim, ülkemizde yaşanan birçok olumsuzluğa rağmen bireysel çabalarla sessiz sedasız çok güzel işlerin de yapılabildiğini gündeme getirmektir.

yazılmadığı, firavunların görkemli piramitlerinin henüz inşa edilmediği, Babil’in asma bahçelerinin henüz yükselmediği, Olimpos Dağındaki kutsal ateşin henüz yakılmadığı, madenciliğin ve keramiğin henüz bilinmediği bir zamanda Akatu’da yaşamış insanların duygu, düşünce ve inançlarına dair hiçbir ipucunun bulunmaması zaten konunun zorluğunu göstermektedir. İnsanların yerleşik yaşama geçmeleri, köy yaşantısı, tahıl ve hayvancılıktaki

Birçok ülkeden bilim adamı ve arkeoloji bölümü öğrencileri ile bizim bilim adamlarımızla öğrencilerimizden oluşan yaklaşık 30 kişilik kazı ekibi yazın kavurucu sıcaklarına rağmen ülkemizin geçmişini ve ilk Kıbrıslıları arıyorlar. Bu konu birçok insanın ilgisini çekmeyebilir. Bu normaldir. Ancak, otuz yılda bilimsel anlamda bu ülkede gerçekleştirilen ilk uzun süreli arkeolojik kazı olması konunun ne denli önemli olduğunu sanırım bizlere göstermektedir. Ülkemizde arkeoloji haberleri ya yol yapımları esnasında tesadüfen ortaya çıkan eserlerin kurtarma kazılarıyla ya da polisiye haberlerle gündeme gelmektedir. Eski Eserler ve Müzeler Dairesinde kadrolu birçok değerli arkeoloğumuz


tarih

bulunmaktadır. Ancak, onları sanırım bürokrasi çarkları arasında harcıyoruz. Onlara arkeolog olarak değil de memur gözüyle bakıldığı için bu ülkenin kültür mirasını gün ışığına çıkarmalarına dolaylı olarak mani olan anlaşılmaz bir sistemi yarattığımız kanaatindeyim. İşte bu çarkların arasından sıyrılmayı başaran ve kendini bilime adayan genç bir arkeolog ile onun yetiştirdiği öğrencilerinin, 10 bin yıl önce Anadolu’da başlayan ve Tatlısu (Akatu)’da devam eden serüveni canlı tutmaya çalışmaları basit ve sıradan bir olay değildir. Kazı çalışmaları esnasında evler, araç gereçleri ve yediklerinden arta kalanlardan başka henüz ilk Kıbrıslılarla ilgili fiziksel bir bulguya ulaşılamadı.

İlk elin değeceği ana kadar orada bir yerlerde saklanıyorlar ama yine o dönemde çok değerli olan 2 bin adet obsidyeni gelecek nesillere hediye ettiler. Kıbrıs arkeoloji tarihinde ilk kez bu miktarda obsidyenin bir arada bulunması son derece önemli bir olaydır. Ok ve mızrak ucu olarak kullanılan obsidyen çok az yerde bulunan o denemin en önemli ve hayati malzemelerindendir. İtalya adaları, Karpatlar ve Ege’deki iki Ada dışında bu hammaddenin en önemli yatakları Anadolu’da bulunmaktadır. Büyük özverilerle gün ışığın çıkarılan her nesnenin ilk Kıbrıslıların geçmişine ışık tuttuğu gibi gelecek nesillere de son derece önemli bir miras olarak kalacağını görmek

bizleri son derece mutlu etmektedir. Ülkemizin yakın tarihi ile yakın geleceği arasında sıkışıp kaldığımız bu günlerden bir günlüğüne de olsa sıyrılarak Adamızın daha uzak bir geçmişine yolculuk yapmak bizler için son derece keyif verici bir deneyimdi. 10 bin yıl önce başlayan serüveni yaşatma uğraşı veren DAÜ Arkeoloji Bölüm Başkanı Doç.Dr. Müge Şevketoğlu’nun kazı alanını ziyaretimizde büyük bir sabırla bulgu ve bilgilerini bizlerle paylaşması, Yüksek Lisansını tamamlamak üzere olan ve yakın bir gelecekte adından çok söz ettireceğine inandığım arkeolog Demet Karşılı, Alman obsidyen uzmanı Lothar, İrlandalı arkeolog Peter ve tüm kazı ekibiyle tanışmamız bizler için onur vericiydi. Onlarla tanıştık, şimdi sıra ilk Kıbrıslılarla onların tanışmasında. Bu yazımı tam 10 yıl önce yazmıştım Kıbrıs Gazetesi'nin okuyucu köşesinde. Sizlerle yeniden paylaşmak istedim. Çünkü bu macera hala devam etmektedir aradan geçen yıllara rağmen. O günün öğrencilerinden bazıları bugün öğretim görevlisi olarak çalışıyorlar Üniversitelerde. Örneğin DAÜ’de öğretim görevlisi olarak görev yapan Bülent Kızılduman’ı bir süre önce Kaleburnu Geç Bronz Çağı kazılarında kazı başkanı olarak görmek çok güzel bir sürprizdi benim için. Aradan geçen zamanda bu kazı çalışmalarına devam edildi ve sonunda ilk Kıbrıslılar'dan birisiyle tanışma onurunu yakaladığını öğrendim kazı ekibinin.

www.cypruszoom.com

33


haber

Girne Karakum'daki Porsche Showroom'un açılışında çok sayıda ülkemizin tanınmış simaları göze çarptı..

34 ZOOM


Porsche Showroom

Girne Karakum'da

Ü

lkemizde otomobil pazarına bir dünya devi dahil oldu. Lüks otomobiller katagorisinde dünyanın önde gelen markalardından biri olan Porsche artık ülkemizde de satışta. Tech 911 Ltd tarafından Girne Karakum Bölgesinde yer alan Porsche Showroom'unun açılışı Mart ayının son günlerinde

düzenlenen törenle hizmete girdi. Çok sayıda ünlü simanın hazır bulunduğu açılış, markanın adına yakışır bir görüntü sergiledi. Yalçın &Ceylan Halil, Ferit Tanoğlu girişimiyle açılan showroom'da Porsche'un seçkin modelleri sergileniyor. Yüksek motor gücü yanında lüks donanımı ile marka dünyanın en iyileri arasında.

www.cypruszoom.com

35


haber

Bayramoğlu'nda

Ayakkabınız hazır

B

iz kadınlar şık görünmeyi severiz, ancak bir o kadar da rahat olmak isteriz. Ayakkabı, ise tartışmasız şıklığımızın en önemli faktörlerinden biridir. Bayramoğlu, yeni koleksiyon ayakkabı modelleriyle hem

36 ZOOM

rahatlık, hem de güzel görünüm imkanı sağlıyor. Neden adım atarken canımızı acıtan ayakkabılarla kendimize eziyet edelim? Birbirinden güzel çeşidiyle, dudak ısırtan yeni modelleri mutlaka görmelisiniz...


1

2

5

4

haber

3

6

Bahar için

Sezon açıldı 7 9 11 10

8

12

H

13

14 15

avalar ısınıyor bayanlar artık dolabımızı değiştirme vakti! KOTON ve JOURNEY yine yapmış yapacağını ve her zevke uygun kıyafetlerle yeni sezonu açmış. Sezonun modasını takip etmek için mutlaka uğramalısınız! İş için giyecek bir şey bulamıyorum diyor olabilirsiniz, ya da gündelik giysilerinizden sıkılmışsınızdır... Renklenmek canlanmak istiyorsunuzdur. Hadi o zaman KOTON ve JOURNEY'e!

18

17 20

22

16 19

21

1-KOTON ELBİSE 89,99 TL 2-KOTON GÖMLEK 49,99 TL 3-JOURNEY ELBİSE 169,99 TL 4-KOTON GÖMLEK 49,99 TL 5-JOURNEY ELBİSE 149, 99 TL 6-KOTON GÖMLEK 39,99 TL 7-KOTON ETEK 59,99 TL 8-KOTON PANTOLON 49, 99 TL 9-KOTON ELBİSE 79,99 TL 10-KOTON GÖMLEK 59,99 TL 11-KOTON BİLEKLİK 23,99 TL 12-JOURNEY ETEK 99, 99 TL 13-JOURNEY ELBİSE 119,99 TL 14-KOTON BİLEKLİK 19,99 TL 15-KOTON CÜZDAN 29,99 TL 16-KOTON ÇANTA 49,99TL 17-KOTON SPOR AYAKKABI 39,99 TL 18-KOTON BABET 49,99 TL 19-KOTON ÇANTA 69,99 TL 20-KOTON ÇANTA 69,99 TL 21-KOTON CÜZDAN 29,99 TL 22-KOTON BİLEKLİK 19,99 TL

www.cypruszoom.com

37


Mekanın her köşesinde fotoğraflardan, eşyalara Kıbrıs'a özgü detayları bulmak mümkün...

38 ZOOM


Mekanın adı Eski Konak olsa da, tarihi binanın içindeki kemerli yapı nedeniyle birçok kişi "Kemerli Konak" diyor. Henüz üniversitede öğrenci iken bir arkadaşı ile birlikte meyhane işine giren Oğul Bekir Damdelen, kısa sürede yanlız kalmış. Ama sonrasın tüm aile fertleri birlik olup meyhaneyi bugüne getirmişler. Oğul Damdelen'in eğitimi, baba Damdelen'in tecrübesi, kızkardeşi İsmet ve anne Şerife Damdelen bugün mekanın patronu ve elemanı olarak kendi işlerinin başında...

Tarihi keyifle buluşturan mekan;

ESKİ KONAK

MEYHANE

"JOHNNIE WALKER BLACK LABEL İLE YENİ YERLER"İN BU AYKİ ADRESİ "ESKİ KONAK". GÖNYELİ'NİN BU SEVİMLİ MEKANI BÖLGEDE MEYHANE İŞLETMECİLİĞİNİN FARKINI ORTAYA KOYUYOR..

M

eyhaneler konusunda fark aramaktan bu ay itibarıyla vazgeçtik. Artık şundan eminiz. Her mekanın kendine has özel-

likleri var. Mekana; birbirinden lezzet farkıyla ayrılan menülere, bölgeye; eksilen, bazen de artan meze detaylarına, en önemlisi de işletmenin sahibine göre; her meyhane bir başka renkli, bir başka güzel. Mart ayında yine böyle bir mekandaydık. Meyhaneleri ile adeta bu sektörün lokomotifi olan

Gönyeli; yine, yeni adresimizdi. Ay başında gitmeyi planladığımız yeni meyhanemiz Eski Konak oldu. Adından anlaşılacağı üzere meyhanemiz, eski Kıbrıs mimarisinin tipik özelliklerini taşıyan bir dokuya sahip. Net olmamakla birlikte, bir asrı aşan tarihi ile dikkat çeken Eski Konak, içinde adına yakışır bir mimariyi barındırıyor. Ama bizim konumuz meyhane. Kapıdan girer girmez, karşımızda bizi gülümseyerek karşılayan işletme sahipleri ile dakikalar içinde kaynaşıyoruz.

www.cypruszoom.com

39


mekan

40 ZOOM


Kısa bir tanışma sonrasında, mekana şöyle bir göz atıp sonrasında masamıza geçiyoruz. Sipariş bizim meyhanelerimizde küçük bir detay. Meyhaneye gelen herkesin önüne gelenler aynı; sadece ne içeceğiniz soruluyor. Bizim içeceğimiz belli. Johnnie Walker Black Label. İçimiyle, rengiyle, tadıyla keyif veren viskimizi sipariş edip masamıza oturuyoruz. İçkimiz gelince de ilk işimiz bardağımızı doldurup bir yudum almak oluyor. Keyifli bir sohbet için mutlaka bir yudum almak şart. Mekan Kıbrıs'ta yaygın olarak görmeye alıştığımız, tipik bir aile işletmesi. Dakikalar içinde Baba, Rayıs, oğul, Bekir ve anne Şerife Damdelen hepbirlikte masayı donatıyor. Yeniden restore edilen bu eski yapının içi de tarihi detaylarla süslenmiş. Hemen sohbete geçiyoruz. İlk öğrendiğimiz Eski Konak'ın Gönyeli'nin en eski binası olduğu. Yaklaşık 4 buçuk yıldır faaliyette olan mekanın aslında fikir babası oğul Bekir Damdelen. YDÜ Turizm bölümü mezunu olan Bekir Damdelen, daha öğrenciyken bir arkadaşı ile ortak olarak başladığı işte kısa bir süre sonra tek başına kalmış. Sonrasında ise ailesinin desteği ile bugünlere

Kıbrıs meyhanelerinde görmeye alışkın olduğumuz mezeleri ile dikkat çeken mekan, özellikle farklı mezeleri menüye dahil etmemeye özen gösteriyor. "Kıbrıs'ta Meyhanecilik kültürdür" diyen Baba Rayıs Damdelen, "kendi mezelerimizi tercih ederek, bir bakıma kültürümüze sahip çıkıyoruz" diyor..

www.cypruszoom.com

41


kadar gelmiş. Şimdilerde ise tüm aile güçbirliği yapmış ve Eski Konak'ın işletmeciliğini yapıyor. Bu arada masadaki mezelerin, gelen ara sıcakların tadına bakıyoruz, içkimizden yudumlayıp sohbetimize devam ediyoruz. Oğul Damdelen'in girişimi ile başlayan sonrasında baba Rayıs Damdelen'in tecrübesi ile ilgi odağı olan mekan, anne-kız, baba-oğulun ortak eseri gibi. Pazar hariç hergün açık olan mekanda, sadece cumartesi günleri canlı müzik yapılıyor. Meyhane diyoruz ancak mekan özel odaları ile de dikkat çekiyor. 16 kişilik 2 özel toplantı odası olan mekan, zaman zaman özel gurupları da ağırlıyor. "SADECE KIBRIS MEZELERİ" Meyhane fikrinin sahibi oğul Damdelen olsa da, baba Damdelen'in baskın kişiliği gözle görülebiliyor. Sohbetin odağındaki baba Damdelen, servis ettiği mezelerde Kıbrıs kültürünü yaşatmaya çalıştıklarını altını çiziyor. "Masalara asıl Kıbrıs Mezeleri servis yapıyoruz" diyen baba Damdelen, meyhanelerin de Kıbrıs Kültürü'nün bir parçası olduğuna işaret ederken, Gönyeli'nin eskiden beri meyhaneleri ile popüler olduğunu belirtiyor. Sohbet devam ederken, ara sıcaklar, meyhane masalarının vazgeçilmezi etler masamızda. Johnnie Walker Black Label dolu bardağımızdan bir yudum alım keyifle sohbetimize devam ediyoruz. Gece boyunca Damdelen ailesinin tüm fertleri ile tanışıp konuşuyoruz. Zaman zaman bize eşlik eden aile fertleri, meyhaneden, meyhanecilikten tabii ki doğal olarak hep Eski Konak'tan bahsediyor. Çakıstezinden, bıldırcın yumurtasına; baklasından, pancarına gelen tüm mezeler Kıbrıs meyhanelerinin kültürünü yansıtıyor. Finalde ise yine Kıbrıs var. Gadmer, ceviz, turunç ve kabak macunu, pastelli yanında; özellikle Gönyeli'de ki meyhanelerde görmeye alışkın olduğumuz Gırbaç için yorum yapmak yersiz olur. Onlar için "süper karma" desek daha doğru olacak. Az kalsın unutuyorduk, her gittiğimiz yerde mutlaka soruyoruz, "peki sizin içki favoriniz nedir" diye. Wiski özellikle de Johnnie Walker Black Label'dan hoşlandığını söyleyen baba Damdelen, sonuna eskilerden bir cümle ekliyor; "Sohbetin yanında Lamba suyu bile içilir" Çok haklı ancak siz yine de en kalitelisini, Johnnie Walker Black Label'i tercih edin. İyi keyifler...

42 ZOOM


mekan

GÖNYELI'NIN EN ESKI BINASI OLMA ÖZELLIĞINE SAHIP ESKI KONAK MEYHANESI'NIN DUVARLARINDA, KONAĞIN ESKI SAHIPLERININ FOTOĞRAFLI TARIHINI BULMAK MÜMKÜN. ORIJINALI KORUNARAK RESTORE EDILEN YAPI, KIBRIS MIMARISININ EN GÜZEL ÖRNEKLERINDEN BIRI OLARAK DIKKAT ÇEKIYOR.. www.cypruszoom.com

43


haber

Marks & Spencer İlkbahar–Yaz 2014 Kadın İç Giyim Koleksiyonu

R

omantik dokunuşlar, canlı renkler ve olağanüstü şıklık Marks & Spencer İlkbahar – Yaz 2014 Kadın İç Giyim Koleksiyonu’nu tanımlıyor. Soozie Jenkinson'un tasarımlarında aşkın izleri, çiçek desenleri yumuşak geçişler, pastel tonlar ve canlı renkler heykelsi görünmenizi sağlayacak özel kalıplarla birleşiyor. Yüksek bel külotlar, ‘long line’ sütyenler, bu sezon modern kadının vazgeçilmezi olmaya hazırlanıyor. Cazibe ve çekiciliğin, feminen dokunuşlarla harmanlandığı baştan çıkarıcı parçalar, markanın İlkbahar-Yaz 2014 Kadın İç Giyim Koleksiyonu’ndaki yerini alıyor.

44 ZOOM


haber

Kadınları Baştan Çıkaran

7 Erkek Parfümü

G

üzel kokmak bir kadını etkilemenin en kilit noktalarından. Niye mi? Çünkü koku hafızası en gelişmiş hafızalardan biri ve beğendiğiniz kadını kokunuzla etkilediyseniz sizi unutma şansı çok çok az. Karakterinize en çok uyan ve sizi gerçekten yansıttığını düşündüğünüz parfümü henüz bulamadıysanız kadınların en çok sevdiği 7 parfüme bir göz atın. Unutmayın parfümün kalıcılığı için parfümü doğru yere sıkmak çok önemlidir. Nabzın attığı yerler, boyun, bilekler, kulak arkası ve diz araları gibi vücudun nemli ve sıcak yerleri parfümün kalıcılığını destekleyen en iyi yerlerdir. Beğendiğiniz ürüne en yakın Cosmetica mağazasından ulaşabilirsiniz. Cosmetica’lar, tüm Lemar’lar, Önder Mağazaları ve Girne Ziya Rızkı

caddesinde. Ayrıntılı bilgi; www.pilottrading.com Calvin Klein Size ait bu özel koku, koku ürünlerinin üç temel ilkesini yansıtıyor: bireysellik, bütünlük ve seksilik. Davidoff Cool Water Davidoff Cool Water, okyanustan aldığı ilhamla derin bir tazelik hissi veriyor. En iyi erkek parfümlerinden biri olan Cool Water, maskülen karakteriyle öne çıkıyor. Taze çiçekler ve odunsu akorlarıyla ten ile adeta bütünleşiyor. Cool Water, enerjik, maceracı, güçlü ve seksi erkeklere özel… Davidoff Cool Water Notaları: Üst notalarda lavanta, kişniş, nane, biberiye, portakal çiçeği; orta notalarda yasemin, oakmoss, sardunya, sandal ağacı; alt notalarda musk, amber, sandal ağacı, sedir ağacı. Giorgio Armani Code Code Ultimate erkekler için duygusal notaları

ve aynı zamanda lüksü çağrıştıran farklı bir duruşu harmanlıyor. Lacoste Essential Özgürlüğün ruhunu, zevk ve rahatlığı ifade eden bir parfümdür. Time release teknolojisi sayesinde kokunun tüm gün ferahlığın sürdürmesini sağlar. Üst notalarda domates yaprakları, turunçgil, meyve ve sulu notaları, kalp notaları siyah biber ve gül notası olmak üzere çiçeksi akor. Bvlgari Parfüm Aqva Pour Homme Bvlgari Aqva Pour Homme, okyanusun derin mavisinin ferahlığını taşıyan bir koku. Aqva Pour Homme, güçlü ve çekici erkeği temsil ediyor. Su akorları ve odunsu notaların meyve ve baharatlar ile harmanı ile hem doğal hem de yenileyici bir etki yaratmakta. Aqva Pour Homme, büyüleyici kokusu ile baş döndürüyor. Bvlgari Aqva Pour Homme Notaları: Üst notalarda portakal, mandalina portakalı, turunç; orta notalarda deniz yosunu, lavanta, pamuk çiçeği; alt notalarda paçuli, sedir ağacı, odunsu notalar, amber. Burberry Parfüm BRIT For Men Burberry Brit For Men, kural tanımayan enerjisi ve kendine güveni ile kışkırtıcı karışımı temsil ediyor. Odunsu ve oryantel kokulara sahip Burberry Brit cüretkar ve modern erkeği cezbedici bir yolculuğa çıkarıyor. Burberry Brit notaları: Üst notalarda mandalin, bergamot, zencefil, kakule; orta notalarda sedir ve gül; alt notalarda Tonka fasülyesi, amber ve paçuli. Issey Miyake Intense Men Issey Miyake L’Eau D’Issey Pour Homme Intense büyüleyici kokusu şıklığın yeni simgesi. Huzur verici, maskülen, baharatlı motiflerle bezenmiş parfüm her zaman çekici ve karizmatik görünmek isteyen erkeklere özel. Issey Miyake L’Eau D’Issey Pour Homme Intense notaları: Üst notalarda mandalina, bergamot ve portakal; orta notalarda tarçın, mavi lotus, hindistan cevizi ve safran; alt notalarda amber ve papirus ağacı.

www.cypruszoom.com

45


haber

D

oğal dinlenme biçimimiz olan uyku, bedensel fonksiyonlarımızın en önemlilerinden biri. Ancak stres, depresyon, amfetamin, antidepresan türü ilaçlar, yüksek ses, açlık, tokluk, ışık, sigara, çay, kahve, zihnin meşgul olması gibi birçok sebep uyku kalitemizi etkiliyor. Bu yüzden pek çok sağlık sorununun sebebi uykusuzluk ya da kalitesiz uyku. Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa, sağlıklı bir yaşam için güzel bir uyku uyumanın 20 basit yolunu sizler için yazdı. ÇAY İÇİN: Bitki çayları yatmadan önce gevşemenize yardımcı olur. KİTAP OKUYUN: Yoğun bir günün heyecanını yatıştırmak için favori kitabınızı elinize alın i-PAD’İNİZİ UZAKTA TUTUN: Teknoloji ürünü cihazlardan gelen mavi ışık gün içinde olanları düşünmenizi sağlar, bu sebepten dolayı uyumadan en az yarım saat önce bu cihazları kapatın. ATIŞTIRMALIK BİR ŞEYLER ALIN: Bal, süt ve fındık gibi atıştırmalıkların içerisinde olan bileşimler uykuyu tetikler. GERME EGZERSİZİ YAPIN: Germe ağrılarınızı azalttığı gibi aynı zamanda sizi sakinleştirerek uykuya hazırlar. MEDİTASYON: Meditasyon zihninizi temizleyerek sizi uykuya meyilli hale getirir. IŞIKTAN SAKININ: Alarm, cadde lambası, elektronikler- bunların hepsi sizin derin bir uyku uyumanızı engeller. Işık kirliliğini engellemek için bir şeyler ile bunları örtün. SICAK BİR DUŞ ALIN: Duş kaslarınızın gevşemesine sebep olur, buda duşa kolay dalmanızı sağlar. EGZERSİZ: Gün içinde egzersiz ile enerjinizi harcamak, akşam uykuya dalmanızı hızlandıracak AKŞAM YEMEĞİNİZİ ERKEN Yİ-

Güzel bir uyku uyumanın 46 ZOOM

YİN: Yatağa dolu bir mide ile girmek, yatarken sizi rahatsız edecektir, akşam yemeğinizi erken saatlerde ve hafif bir şekilde yiyin ŞARAPTAN UZAK DURUN: Gece yatmadan içilen içki huzursuz bir uyku uyumanızı sağlar. STRESTEN UZAK DURUN: Tedirgin ve kaygılı olmak sizi her zaman uyanık tutar, bütün gün ve gece boyunca stresten uzak durmanın yollarını bulun ve zihninizi temizleyin. HUZUR VERİCİ BİR KOKU: Lavanta ve çay ağacı yağı huzur verici kokulardır. Yatağınıza ve saçınıza birkaç damla bu kokulardan damlatın. DOĞRU ISIYI BULUN: Sağlıklı bir uyku uyumak için en uygun sıcaklık 18-22 derece aralığıdır. YOGA YAPIN: Germe egzersizlerinin yanı sıra yoğa çalışmaları aynı zamanda zihninizin de rahatlamasını sağlar. UYUKLAMAYIN: Dinlendirmeyen bir uyku sizi gün içinde uyuklamaya sevk eder, fakat bu sadece gece uykunuzun daha da kaçmasına sebep olur. YENİ BİR YATAK ALIN: Ağrı ve acılar ile uyanıyorsanız, yatağınız yeteri kadar sizi dilendirmiyor olabilir ortalama 8 yılın üzerinde ise yatağınızı değiştirin. ÖĞLEDEN SONRAKİ KAHVE MOLALARINI BIRAKIN: Kafein herkesi farklı etkiler fakat gece yatakta dönüp duruyorsanız öğlenden sonraki kahve keyfinizi bırakmanın zamanı gelmiş demektir. DOĞAL REÇETELER DENEYİN: Birçok insan kediotu ve melatonin gibi takviyelerin doğal, sağlıklı bir uyku için birebir olduğunu söyler. BİR RUTİNİNİZ OLSUN: Güzel bir uyku uyumak, bedeninizi ve ruhunuzu iyi bir gece uykusuna hazırlamak, dinlenip sakinleşmek için kendinize zaman ayırın. Uyku öncesi ritüeli yapmak için listeden birkaç şey seçin.

20

YOLU


KARTON ÇANTA

Kıbrıs’ın yemek, içki ve mutfak

kültürü Dergisi

Gurme ZOOM

ık reklam ve danışmanl

% 100 YERLİ ÜRETİM

İsteğe bağlı karton çantalar. Sınırsız renk ve ebatlarda imalat yapılır. Teklif isteyin 0533 868 9581


haber

YOLCULAR EL BAGAJINDA

STANDART İSTİYOR

H

avayolu şirketlerinin uçağa alınabilecek el bagajı konusunda farklı standartlar koyması, seyahatseverlerin aklını karıştırabiliyor. Uçak bileti, otel ve araba kiralama fiyatlarını aynı platformda karşılaştıran uluslararası seyahat arama motoru Skyscanner’ın 2500 uluslararası katılımcıyla gerçekleştirdiği son ankete göre, seyahatseverlerin yüzde 89’u el bagajlarının ölçü ve boyutlarının tüm havayollarında aynı standartta olmasını istiyor. Uçak seyahatlerinde kayıtlı bagajın yanı sıra yolcunun yanına alabileceği el bagajı için her havayolunda izin verilen ölçü ve ağırlıklar değişebiliyor. Bu durum birçok seyahatseverin kafasını karıştırmışa benziyor. İnternet sitesi ile olduğu kadar mobil uygulamalarıyla da dünyada seyahat etmek isteyenlerin hayatını kolaylaştıran ve en hesaplı alternatifleri sunan Skyscanner’ın, 2500 uluslararası seyahatsever ile gerçekleştirdiği ankete göre katılımcıların yüzde 27’si, el bagajları havayolu tarafından belirlenen standartlara uymadığı için ekstra ücret ödemek zorunda kaldıklarını belirtiyor. Seyahatseverlerin yüzde 89’u ise el bagajlarının ölçü ve boyutlarının tüm havayollarında aynı standartta olmasını istiyor. Uygulamalar havayoluna göre değişebiliyor.

48 ZOOM

Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nin (IATA) el bagajı için tavsiye ettiği standartlar bulunmasına rağmen havayolları kendi el bagajı standartlarını belirlemekte özgür bırakılmış. Bu durum da havayolları arasında kimi farklılıklara yol açabiliyor. Thomas Cook Hava Yolları sadece 5 kg el bagajı kabul ederken, British Airways yolcuların uçağa 23 kiloya kadar el bagajı getirmelerine izin veriyor, Türk Hava Yolları’nda ise bu sınır 8kg. İngiliz havayolu şirketi EasyJet kilo sınırı koymamasına rağmen, garantili olarak 50x40x20 cm boyutlarında el bagajını kabul ederek tüm Avrupa havayolları arasında en küçük el bagajına izin veriyor. Anket sonuçlarına göre yolcular bu sınırlamaları aşabilmek için çeşitli yöntemlere de başvurmaktan çekinmiyor. Katılımcıların yaklaşık yüzde 25’i en ağır kıyafetlerini üzerlerine giyerek kilo sorununu çözmeye çalışırken, yüzde 10’u uçağa fazladan çanta soktuğunu itiraf ediyor. Skyscanner yolculara kolaylık sağlamak için başlıca Avrupa havayollarının kabul ettiği el bagajı ölçü ve boyutlarını derleyen bir kılavuz hazırladı. İşte o liste:

HAVAYOLU ŞİRKETLERİ BAGAJLAR İÇİN FARKLI ÖLÇÜ VE BOYUTLAR UYGULASA DA, ANKETLER İSE "BAGAJLARA STANDART GELSİN DİYOR."

Havayolu

İzin verilen boyut

Ağırlık

Aeroflot

55x40x20cm

10kg

Air Berlin

55x40x20cm

8 kg (Laptop ile 10kg)

Air France

55x35x25cm

12kg

Alitalia

55x35x25cm

8kg

British Airways

56x45x25cm

23kg

EasyJet

50x40x20cm

Kilo sınırı yok

Flybe

55x40x23cm

10kg

German Wings

55x40x20cm

8kg

Iberia

56x45x25cm

Kilo sınırı yok

Jet2

56x45x25cm

10kg

KLM

55x35x25cm

12kg

Lufthansa

55x40x23cm

8kg

Norwegian

55x40x23cm

10kg

Ryanair

55x40x20cm

10kg

İskandinav HY

55x40x20cm

10kg

Thomas Cook

55x40x20cm

5kg

Transaero

55х40х20 cm

10kg

Türk Hava Yolları

55x40x23cm

8kg

Pegasus

55x40x20cm

8 kg

AnadoluJet

55x40x23cm

8 kg

Atlasjet

56x45x25cm

8kg

Volotea

55x40x20 cm

10kg

Vueling

55x40x20 cm

10kg


TUZSUZ AŞIM AĞRISIZ BAŞIM

B

irçoğumuzun düşünmeden yemeklere bol bol serptiği tuz, vücudun baş düşmanı. Uzmanların tuz ile ilgili belirlediği motto ise «Tuzunuzu değiştirin». Tuz yerine baharat, limon suyu, nar ekşisi ya da sirke kullanımına ağırlık vermek tuz tüketimini sınırlamak açısından önemli bir kilit nokta. Liv Hospital Nefroloji Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Tekin Akpolat, hipertansiyon, kalp, böbrek hastalıkları başta olmak üzere obezite, diyabet ve bazı kanser türlerinden korunmak amacıyla günlük tuz tüketimini 5 gram ile sınırlamak gerektiğine dikkat çekiyor. Prof. Akpolat “Size sormadan çayınıza ya da kahvenize şeker ekleyebiliyorlar mı? Öyleyse neden size sormadan yemeklerinize tuz ekliyorlar? Buna izin vermeyin, sağlığınızı koruyun” diyor. Günde 15 gram tuz alıyoruz! Tuzun azaltılması kan basıncını kontrol altına almanın yanı sıra hipertansiyon gelişimini de önleyebilir. Hipertansiyon sorunu ile karşılaşmamak için yapılacak işlerden birisi de tuzun azaltılmasıdır. Yüksek tansiyon için önemli olan sofra tuzu olarak bilinen NaCl’dür. Batı tarzı beslenmede kişiler günde ortalama 8-9 gram tuz alır. Bu tuzun günde 5 grama düşürülmesi kan basıncının kontrol altına alınmasını kolaylaştırır. Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıklarının 2012 yılında yaptığı araştırmaya göre günde ortalama 15 gram tuz alıyoruz. En önemli tuz kaynakları yemek pişirilirken eklenen tuz ve ekmektir.

haber

TUZ TÜKETİMİNİ AZALTACAK

10 PRATİK ÖNERİ 1. Yemeğin tadına bile bakmadan tuz koymayın. Tuzsuz yemek çok tatsız diyorsanız biber, sirke, limon suyu ve değişik bitkilerle yemek tatlandırılabilir. 2. Tuzsuz ekmek yiyin. Taze sebze yiyin. Konserve, turşudan uzak durun. 3. Yemek pişirirken tuz koymayın, pişirdikten sonra da koymayın. 4. Tuzu azaltılmış peynir yiyin. 5. Doktor veya eczacıya danışarak yapay tuz kullanabiliriz 6. Dışarıda yemek yerken seçici olun 7. Nane, kekik, soğan, sarımsak yemeklere tuz olmadan lezzet verir. Etleri sarımsak, sirke, limon suyu ile terbiye edin. 8. Sebze, meyveler genel olarak az tuz içerir 9. Taze fındık, ceviz, semizotu yemeğe lezzet katar 10. Alışveriş yaparken gıda etiketindeki tuz miktarına bakalım.

www.cypruszoom.com

49


portre

Yazar Erol Ateş, yazdığı "Karpaz'da Aşk" romanını bir dizi projesi olması konusunda yapım şirketlerinden ciddi teklifler aldığını belirtiyor.

A

"KARPAZ'DA AŞK" var

nnesi Kıbrıslı olmasına karşın Ada'yı yeni keşveden isimlerden yazar Erol Ateş, "Karpaz'da Aşk" adlı romanıyla gündemde. Geçtiğimiz ay içinde kitabın içinde konu edilen bölgede ZOOM'un sorularını yanıtlayan Ateş, kitabı, romana konu alan kahramanlarını anlattı. Altı yıl önce Ada'ya özel bir iş için gelip sonrasında kalmaya karar veren isim, edebiyat tutkunu bir insan. Annesi Kıbrıs’lı olan yazarın Talihsiz Sultan, Prenses Leyla’nın Aşkı gibi bir çok eseri var. Son olarak Karpaz’da Aşk romanını kaleme alan Erol Ateş, eserlerinde ağrlıkla aşk temasını işliyor. Kıbrıs da mı yaşıyorsunuz? 6 yıldır Kıbrıs'ta yaşıyorum. Annem Kıbrıslı. Sonra bir iş için geldim ve kalmaya karar verdim. Yazarlık burada mı başladı? Hayır başka kitaplarım da var. Okul yıllarımdan beri edebiyata meraklıyım. Askeri liseye gittim ve orada bu tutkum öğretmenlerimin dikkatini çekti. Talihsiz Sultan, Prenses Leyla’nın Aşkı gibi bir çok eserim var. Bir tanesi starda dizi olarak çekildi. Bize kitaplarınızdan bahseder misiniz.

50 ZOOM ZOOM

İlk kitabım 1968 yılında yazdığım Talihsiz Sultandı. Prenses Leyla'nın Aşkı'da 1970'lerin başında yayınlandı. Bir kaç romanım daha var. Romanlarınızdaki konular hayal ürünü mü, yoksa gerçek mi? Her romanın içerisinde gerçeklik payı vardır. Fakat hiçbir romancı bu sorunun cevabını tam olarak vermek istemez. Karpaz'da Aşk'da böyle. Hatıralara hürmeten isim zikretmeyiz . Romanda zaten gerçeğe en yakın olan yazım şeklidir. Yazma fikri nasıl ortaya çıktı? Ben bir arkadaşım vasıtasıyla Karpaz'ı gezmeye geldim. Altınkum'u gezdim, kiliseyi gezdim ve kilisenin arkasındaki Rum okulunu gördüm. O an bir ilhan geldi ve birkaç gün sonrasında da yazmaya başladım. "Karpaz’da Aşk" kitabının konusu ne? Karpaz'da öğretmenlik yapan Helen adındaki bir Rum kız ve Türkiye'den gelen bir teğmenin aşkını anlatıyor kitap. Ailesi uzakta olduğu için Karpaz'da bir pansiyonda kalan Helen, bu sırada Türkiye'den görevli, gelmiş olan bir teğmene aşık oluyor. Olaylar bunun üzerine gelişiyor. Peki ya bunun tam tersi olsaydı, ka-

dın Türk, oğlan Rum olsaydı? Yönetmen Panikos'la bir görüşmem olmuştu, kendisine bir kitabımı hediye ettim. "Kitap çok güzel fakat çekimi yapabilmemiz için erkeği Rum, kadını Türk yapsak olur mu?" dedi ben kabul etmedim. Benim amacım aşkın milliyet tanımadığını göstermek. Eğer sizin dediğiniz gibi yapsaydım tamamiyle gerçek dışı olurdu. Romanlarınız teması hep aşk mı? Ben duygusal bir insanım. Romanlarımı yazarken ağladığım çok olmuştur. Ben hiç cinayet romanı yazamam örneğin... Herkese verilmiş bir yetenek var. Yakında başka proje varmı? Karpaz'da Aşk kitabının dizi olması konusu gündeme geldi. Bununla ilgili gelişmeler var. Olursa bu projeyi hayata geçirmeye çalışacağım. Gözle görülebilen duygu yoğunluğu ile dikkat çeken yazar Erol Ateş, kitaplarında yoğun olarak aşk temasını işlemiş. Bu normal. Ancak ilginç bir detay gözümüzden kaçmıyor. Son kitabında Türk subay ile Rum Kız ın aşkını yazan Ateş, bir başka kitabında Güneydoğu'da görev yapan Teymen ile PKK'lı bir kadının aşkını kaleme almış. Hikayelerdeki bu benzerlik, dikkat çekiyor..


haber

Kaç yıl oldu? 2014 Fırat Budacı Fırat Budacı’nın Uykusuzda yayınlanan "Kaç Yıl Oldu" köşesine rastlamamış olanınız yoktur. Hani şu ‘Konya’da bir markette avakadonun yanında kullanma klavuzu verileli 6 yıl...’ veya ‘Akrep Nalan köpeği Bahtiyarın üzerine basıp ölümüne sebep vereli 20 yıl...’ gibi geçmişteki olaylara yer veren köşeden bahsediyorum. İşte her yıl olduğu gibi Fırat Budacı bu yıl da köşesini kitaplaştırdı ve kendisi böylece neşemize neşe katmaya devam etti. Birbirinden güzel anektotların yer aldığı bu kitabı okuduğunuzda gülmekten kırılacaksınız.

G

irne-Cratos Hotel yolu üzerinde Karakum Anaokulu'nu bulup denize doğru yolu takip edin. Kısa bir süre gittikten sonra sol tarafınızda 'Terrace'ı hemen fark edeceksiniz. Camekânla kaplı mekanın, hemen önüne arabanızı park edin ve hiç düşünmeden içeriye girin. Yazdıklarımızı uyguladığınız taktirde uzun zamandır aradığınız güzel ortamı buldunuz demektir. İster mekana adını veren Terasına çıkıp denizi izleyrek içkinizi yudumlayın, isterseniz, içerinde kahvenizi için birşeyler yiyin. Tercihiniz ne olursa olsun, hep aklınızda kalacak bir yer olacağı kesin. Bizden söylemesi...

Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali Yapıkredi Yayınları Edebiyat tarihimizin en önemli yapıtlarından Kürk Mantolu Madonna, daha çok hikayeleriyle bilinen Sabahttin Ali’nin kıymeti bilinmemiş bir eseri. 1940-1941 yıllarında Hakikat Gazetesinde tefrika olarak yayınlanmış, 1942’de de kitaplaştırılmıştır. Raif adlı bir türk genci ile Maria Puder adında bir almanın aşkının anlattığı eserde Sabahattin Ali, insan psikolojisini ve davranışlarını çözümler ve öyle gerçekçi bir anlatım sergiler ki; aşka inanmak istersiniz. “Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim.” diyen Raif’in hikayesini okurken, belki de kazanmaya bu kadar yaklaşmışken kaybettiklerinizi hatırlayacaksınız. Saatleri Ayarlama Enstitüsü Ahmet Hamdi Tanpınar Degah Yayınları “Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... bu da gösterir ki, zaman ve mekan, insanla mevcuttur!” Tutunamayanlar, Aylak Adam gibi muhteşem eserleri okuyup Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü gözden laçırdıysanız eğer, şimdi elinize almanın tam zamanı! Eserinde psikolojik terapi sürecini, Türk modernleşmesini, kadin haklarındaki gelişmeleri, türk aydının dogu ile batı arasındaki kimliksiz halini ironik bir dille tiye alan ahmet Hamdi Tanpınar’ın bize katacağı çok şey var. İçinde bulunduğumuz kaos çağında hayatta kalmaya çalışan birinin ve sanırım hepimizin romanı. İstanbul Kırmızısı Ferzan Özpetek Can Yayınları Bir yönetmen olarak başarılı yapımlara imza atan Ferzan Özpetek, gezi olayları çevresinde geçiyor. Yazar yaşadığımız tarihi belgelendirip, toplumsal olayları irdelemiş “Hiçbir şey aşktan daha önemli değildir.” diyor . Sizce de hiçbirşey aşktan önemli değil midir? Bence değildir. Yüreğimizin yerinden fırlarcasına atmasını sağlayan, bir anda gözümüzü kör edip damarlarımıza kan pompalayan ve her bir zerremize yaşadığını hissettiren tek duygu aşktır.

Cafe Deniz

A

dına bu kadar yakışan mekan görmemiştik. Karakum Ana Okul'una dönen sokaktan içeri girip, denizi bulana kadar arabanızı sürün, yolun bittiği yerde Cafe Deniz sizi bekliyor olacak. Muhteşem bir manzara, sıradışı bir cafe. Dışarıda masalar açık üzerinde çiçekleri ile oturulabilir. Tek

sorun işletme sahibi siz oradayken, yerinde olmayabilir. Ancak dizilerde rastlayabileceğiniz bu özel mekanı sizin için keşvettik. Gidilmeye değer. Oturduğunuz yerden güneşin batışını da, doğuşunu da izleyebilir siniz. Ama her ihtimale karşı yanınızda içkiniz olsun...

Er Mektubu Görülmüştür Kolektif Kırmızı Kedi Yayınevi Askerden dönüldükten sonra saklanan mektup zarflarının üzerindeki damgada yazar ‘Er mektubu görümüştür’. Kolektif hazırlanan bu çalışma ise Balyoz mağduru Türk Subaylarına gönderilen destek mektuplarını kapsıyor. Yılmaz Özdil’in deymiyle “Balyoz adı verilen davanın, millet vicdanında beraat ettiğinin kanıtıdır bu mektuplar”. Günün birinde hakikate ulaşılacağına ve adaletin geleceğine inanan insanlar tarafından yazılan mektuplar, karanlıkta bir meşale gibi yanıyor.

www.cypruszoom.com

51


DÖNSÜN DÜNYA

G

eçen gün telefonumu karıştırırken, earth (dünya) adlı programa rastladım, hemen ana ekrana yükledim. Hani, boş zamanlarımda telefonda oyun oynamak yerine, parmağımın ucuyla dünyayı tanıma fikri, daha eğlenceli geldi doğrusu. Sonsuzluğun ortasında gibi gözüken dünyayı izlemek ve parmağınızın ucuyla döndürmek ilginç. Çocukluğumun kocaman dünyası, şimdi avuçlarımın arasında. İstediğim yere gidebiliyorum anında. Hiç gitmediğiniz, görmediğiniz ve merak ettiğiniz bir yeri detaylı olarak görebilmek insana, sanki gerçekten oradaymış gibi bir his veriyor. Bir de, insanın kendi yaşadığı yeri yukarıdan görmesi ise daha da bir ilginç oluyor. Tabi, insan dünya üzerinde böyle kolayca hakimiyet kurunca, hükmünün geçtiği tüm ülkeleri merak ediyor. Ve, “dünyada kaç ülke var” diye goole arama motoruna hemen yazıyor. Sonra da, gözleri şaşkınlıkdan açılmış bir şekilde ekrana bakakalıyor. Dünyadaki ülke sayısı ile ilgili farklı rakamlar, ekranı doldurmuş, size, bu nasıl olabilir yani dedirttiriyor. Konuya, genel olarak, BM’nin üye ülke sayısına göre belirlediği 192 rakamı hakim. Fakat, neyin bir ülke olduğu neyin olmadığına karar vermek BM'nin yetki alanında değilmiş. Bunun dışında, dünyadaki örgütlerin resmen tanımış oldukları ülke sayıları ise şöyle: Uluslararası Futbol Federasyonuna (FIFA) kayıtlı ülke sayısı: 208 ülke Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) kayıtlı ülke sayısı: 193 ülke Dünya Ticaret Örgütüne (WTO) kayıtlı ülke sayısı: 153 ülke

52 ZOOM

sanemkoc1@windowslive.com

Sanem Koç Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Yardım Fonuna (UNICEF) kayıtlı ülke sayısı: 190 ülke Uluslararası Basketbol Federasyonuna (FIBA) kayıtlı ülke sayısı: 213 ülke. Bununla beraber, A.B.D dünyada 190 ülkenin var olduğunu kabul ederken, CocaCola listelerindeki ülke sayısını 200’den fazla olarak açıklıyor. Ülkesi tanımıyor, ama şirketi tanıyor. Paranın yüzü tatlı dedikleri, şu ince ayar çizgi... Bir haber kaynağınd a ok uduğuma göre, bu kadar farklı rakam çıkmasının ana nedeni, bir ülkeyi tam olarak ifade eden genel bir tanımlamanın mevcut olmaması. Düşünün ki, biz, bırakın dünyayı keşfetmeyi, ayı bile ziyaret etmiş insanoğlu olarak, bu konuda net bir tanımlama bile yapamıyoruz. Durum trajıkomik değil de, nedir?!!!

Tabi, farklı kaynaklara bakıldığında, ülke ve devlet tanımlamaları mevcut. Bunlardan en geçerli olanlardan biri de, her uluslararası hukuk öğrencisinin bilmesi gerektiği düşünülen Montevideo Konvansiyonu. Bu konvansiyona göre, bir ülkenin devlet sayılabilmesi için toprak, halk, hükümet ve diğer devletlerle ilişkide bulunabilme yeteneği gibi dört kriter belirlenmiş. Fakat, konvansiyon, bu kriterlerin hangi ülkeler için geçerli olduğunu söylemiyor. Böylelikle, bu kriterleri baz alıp liste hazırlayanlar, farklı farklı rakamların ortaya çıkmasına neden oluyor. Teknoloji sağolsun, herşey küçülüyor. Dünyamız da bundan nasibini aldı ve cebimize girecek hale get ir ildi. Ama, yukarıdaki sonuçlara bakılırsa, şu küçülüp cebimize giren dünyamız üzerinde, tam olarak kaç ülke bulunduğunu bile net söyleyemiyoruz. Ne ilginç değil mi? Bu sonucu şekillendiren politik nedenleri de düşününce, insanoğlu olarak, insan olarak, önümüzde daha katetmemiz gereken uzun bir yol var gibi görünüyor...


haber

Y

az aylarında güzel bir görünüm için bronzlaşma hevesi aynı zamanda zararlı güneş ışınlarına direkt maruz kalan cildin çabuk yaşlanmasına neden oluyor. Bu nedenle yazın kısa zamanda bronzluğa kavuşmak yerine, uzun vadede kalıcı bir bronzluk sağlamak için güneş kremi kullanmalı. Cildin çabuk yaşlanmasını önlemek için kullanılacak güneş kremlerinde bazı özelliklere dikkat etmek gerekir.Güneş kremi alırken UVA ve UVB ışınlarına karşı mutlaka etkili olması gerekir. UVA, uzun dalga boylu güneş ışığıdır ve cildin derinlerine nüfuz edebilir. UVA ışınları güneş yanığı yapmamasına karşın, uzun vadede cilt kanseri ve deri yaşlanmasına neden olabilir. UVB, kısa dalga boylu güneş ışığıdır ve bu ışınlar güneş yanıklarına ve deri kanserlerine yol açabilir. Bu nedenle güneş kreminiz hem UVA hem UVB ışınlarına karşı koruyucu olmalı. Güneş koruyucularında en önemli kriter ‘faktör’dür ancak çok yüksek faktörlü bir güneş kremi, 20 faktörlü güneş kreminden daha fazla yarar sağlamaz. Bu nedenle 20 faktörlü koruyucu yeterli olacaktır çünkü 20 faktörlü bir krem de sizi güneş ışınlarından yüzde 80-90 oranında korur. Ancak, güneş kremi 2-3 saatte bir mutlaka yenilenmeli, deniz ve havuz sonrası yeniden sürülmeli.

Güneş kremi alırken

de cildin doğal olarak bronzluk kazanmasını sağlamaktadır. Carroten ışıltılı vucut sütünün içerisinde bulunan shea yağı cildinizi besler ve ciltte yumuşaklık verir bununla birlikte ipeksi bir görünüm kazanmasını sağlar. Carroten vucut sütü yapışmayan yapısı ve kolay sürülen dokusuyla cilt tarafından hemen emilen ve cilde ferallık veren bir bakım sütüdür.

Nelere dikkat etmek gerekir?

Carroten Bronzlaştırıcı Sprey Süt Koyu Renkil Güneşe Yatkın Ciltler İçin Koyu Tenli Güneşe karşı toleraslı olan cilt tipleri için üretilen carroten bronzlaştırıcı sprey süt. Hindistan Cevizi ve Havuç içeriği ile bronzlaşmayı hızlandıran etkiye Ayçiçek yağlarıda eklenerek güçlü bir formül ortaya çıkarılmıştır. A+E vitamini ile ciltlerin erken yaşlanmasına karşı etikli bir şekilde koruma sağlanmaya çalışılmıştır. Aynısefa ve Kasımpatı özetleri ile cildin beslenmesini sağlar ve güneşten etkilenen cildin beslenmesini sağlamaktadır. UV ışınları için koruma sağlamaz daha fazla bronzlaşma sağlamak amacıyla UV ışınları koruması eklenmemiştir.

Carroten Brozlaştırıcı ve Koyu Renkli Tenler İçin Etkili Bronzlaştırıcı Krem Jel Carroten Güneşe yatkın ciltler için üretilmiş ve hızlı brozlaşmayı sağlayan güneş kremidir. Havuç yağı ve hindistan cevizi yağı içerdiği için hızlı bronzlaşmayı sağlamaktadır. A+E vitaminleri cildin erken yaşlanmasını engellemekte ve carroten hızlı brozlaştırıcı jel de A+E vitaminleri ile cildi beslemektedir. Aynısefa çiçeği ve kasımpatı ekstresi içerdiği için cildin derinlemesine koruma altına alınmasını ve yatıştırmasını sağlamaktadır. Carroten yoğun bronzlaştırıcı jel UV filterisi içermez ve hızlı bronzlaşmayı sağlar Carroten hızlı bronzlaştırıcı jel krem güneşe çıkmadan yaklaşık olarak 20 dakika önce uygulanmalıdır. Carroten Güneş Sütü Işıltılı Vücut Bakım Sütü Carroten güneş sonrasında cildin nem dengesini koruma amacıyla ve vucuttan kaybedilen nemin geri alınması için kullanılan carroten güneş sütü içerisinde bulunan aloe vera ve d-pantenol ile vucudun güneş sonrası bakımını yapmaktadır. Cilde parlaklık veren içerdiği ışıltılı inciler sayesin-

Carroten Güneş Sonrası Vucut Kremi Yoğun olarak nemlendirici içeren carroten vucut kremi Güneşlendikten sonra Brozlaşmanın kalıcı olmasını sağ-

lamaktadır Bronzlazşmanın uzun süreli olarak etkili olmasını ve korunmasını sağlayan pathenol içermektedir. Carroten Krem ile Bronzlaşan yüzeye uygulandığında cildin uzun süre nem seviyesini korumaya yardımcı olmakla birlikte soyulmasını engelleyen aloe içermektedir. Ciltteki serbest radikallare etkisiz hale getirerek cildin erken yaşlanmasına engel olmakta ve içerdiği E vitamini ile cilt yüzeyinin yeniden yapılanmasına yardımcı olan allantoin içermektedir. Carroten güneş sonrası vucut bakım kremi cilt tarafından hızlı bir şekilde emilmekte ve carroten kerimin sürülmesi oldukça kolay olacak şekilde hazırlanmıştır.

Beyaz tenlilerin dikkat etmesi gerekenler - Beyaz tenliler, renk hücreleri az olduğundan güneş yanığına ve uzun vadede zarara daha açık. - Ten rengi açık kişiler güneş kremini kış aylarında da kullanmalı. - Açık tenliler güneş kremlerini daha sık yenilemeli. - Havuz ve deniz sonrası mutlaka koruyucu sürmeli. - Beyaz tenlilerin yaz aylarında şemsiye altında oturmalı, tişört giymeli ve her zaman şapka takmalı. Carroten güneş kremi ürünlerilye sağlıklı ve zinde bir brozluk ve güneş ışınlarının zararlı etkenlerinden kendinizi korumanın kolay ve uygun fiyatlı yoluyla bunu başarabilirsiniz.

www.cypruszoom.com

53


röportaj

ZOOM ÖZEL

BEYAZ PERDE YOLUNDA

T

ürkiye'nin ilk "büyükler için çizgi film"i olarak gösterilen Fırıldak Ailesi, kısa sürede inanılmaz bir yol aldı. İnternette her geçen gün izlenme sayıları katlanan çizgi film, şu sıralar TV 2 ile de yeniden televizyona dönmüş durumda. Benim de merakla izlediği çizgi film, yüzbinlere ulaşan izleyici kitlesi, fenomene dönüşen çizgi kahramanları ile, aynı zamanda sektörede öncü-

Varol Yaşaroğlu çizdiği karikatürleri ve animasyonlarındaki gibi renkli biri midir? Renkli bir kişiliğim olduğunu düşünüyorum. Sabit durmayı sevmiyorum, bu anlamda hep üretme çabasında bir insanım. Yeniliklerden hoşlanırım, hayattaki en kötü şeyin sabit ve durağan kalmak olduğunu düşünüyorum... Projelerimi hayat geçirirken de herkesin yaptığını değil, farklı olan yapmak istiyorum. Çizgiyle ilk buluşmanız nasıl oldu? Daha ilkokula başlamadan çizgiyle tanıştım. Henüz 5-6 yaşlarındayken Pembe Panter çizimleri yapan bir çocuktum. Pembe Panter’i çizenler gibi çizmek isterdim ve sürekli, defterler dolusu çizim yapardım. İlk karikatürüm Milliyet Kardeş Dergisi’nde yayınlandı. Hatta o dönemde karikatürlerimi çok beğenen Milliyet Kardeş Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Soner Atadan Olgun,

54 ZOOM

lük yapıyor. Sinema için çalışmaların devam ettiğini öğrendiğimiz Fırıldak Ailesi, beyaz perde için gün sayıyor. Çizgi filmin yaratıcısı Varol Yaşaroğlu, internet üzerinden de olsa ZOOM'un sorularını yanıtladı. Fırıldak Ailesi, sonrasında başlayan yeni projeler konusunda bilgi veren Yaşaroğlu, gelecek için umutlu. Öyle görülüyor ki Fırıldak Ailesi'yle başlayan rüzgarın devamı olacak gibi...

dergide bana bir çizgi bant köşesi verdi. Ve bir çocuk karakter yaratıp maceralarını çizmeye başladım. Aileniz çizgiye olan ilginizi nasıl karşıladı? Genelde aileden “oğlum ne yapacaksın, çizgici mi olacaksın, çöp adam mı çizeceksin? Bundan para kazanılır mı?” gibi tepkiler çok gelir. Bizde ise tam tersi annem çok destek oldu bana. Bu konuda aydın düşünüp, beni hep destekledi. Sevdiğiniz çizerler kimler? En çok sevdiğim çizerlerin başında André Franquin gelir. Türkiye’de daha çok Spirou ve Gaston çizgi romanları ile tanınır. Bana göre çok üstün bir çizer ve birçok çizeri etkilemiş bir üstad. Türkiye’de ve dünyada Reiser’den Enki Bilal’a, Yalçın Çetin’den Oğuz Aral’a,

Uğur Gürsoy’dan Erdil Yaşaroğlu’na kadar beğendiğim birçok çizer var. Ama çizgileriyle en çok içimi ısıtan çizer: Engin Ergönültaş. O dünya çapında üstün bir çizer. Karikatür çizerken esin kaynaklarınız genelde neler oluyor? Hayata dair her şey karikatürlerimin ve animasyonlarımın konuları olabiliyor. Hayatın renkliliğinden besleniyorum aslında. Renkli olan her şey dikkatimi çekiyor, duvardaki renkli resimler, duvardaki grafitti, gazete bayisindeki rengarenk dergiler, parktaki heykel, dikiz aynanın üzerinde sallanan bir maskot... Tüm bunlar estetik duygumu harekete geçirmeye yetiyor. İşinizin zor yanları var mı? Çizmeyi seven bir kişi için işin zor yanı olmaz çünkü sevdiğiniz işi yaptığınız için za-


Varol Yaşaroğlu karikatüre merakının çocukluk yıllarına dayandığını belirtiyor. Onu diğer meslektaşlarından ayıran en büyük özellik, ailesinin karikatüre karşı olan ilgisini her zaman destetlemeleri olmuş.

ten sonsuz bir tatile çıkmış gibi hissedersiniz kendinizi. Belki ticari mekanizmaların devreye girdiği yer işin zor kısmı olabilir. Hayaller ile ticari mekanizmaların uygun noktada birleşmesi gerekiyor. Buradaki denge şaşarsa zorluk başlıyor. 'Fırıldak Ailesi' Projesi nasıl şekillendi? Küçüklük hayalim olan bir proje bu. Hep çizgi film dizi yapmak istemişimdir. İnternetin ilk yayılmaya başladığı dönemde bilgisayar teknolojileri ile bireysel olarak evlerimizde dahi çizgi filmler yapılabileceğini ve bunların internet ortamında yayınlanabileceğini keşfettim. Böylece aydınlandım. İnternet ortamında benim gibi çizgi dünyasına gönül vermiş insanlarla tanıştım. Hep birlikte Türkiye’nin en çok izlenen internet mizah sitesi grafi2000.com’u oluşturduk. İnternette yayınlanabilir flash animasyonlarla TV dünyasına ısınmaya başladık. Komedi programı ile flash animasyonların ilk kez broadcast kalitesinde televizyonlarda yayınlanabileceğini gösterdik. Yani şu anda Fırıldak Ailesi gibi bir çizgi film diziyi hayata geçirebilmemiz için gerekli koşulların sağlanması ve bu koşulların sağlanabileceği sürecin geçmesi gerekiyordu. Ve tabi ki hemen ardından bilgisayar teknolojilerini çok iyi kullanıp animasyonları gerçekleştirecek çok güçlü bir ekip. O ekibi oluşturmak en baştaki görevlerimden biri oldu. Çünkü biz bilgisayar teknolojilerini çok yakından takip eden bir şirket olarak, özellikle 2d animasyon teknolojileri açısından zamanın hep ilerisinde olduk. Çizgi film üniversitelerinden mezun olan insanlara dahi kullandığımız programları öğretmek zorundaydık. Böylece şu anda her biri birbirinden yetenekli yaklaşık 40 kişilik süper bir ekibe sahip olduk. Ayrıca işin temeli senaryo. Bir dizinin en temel taşı senaryonun sağlam olması gerekir. Bunun için de doğru senaristi ve senaryoyu beklememiz gerekiyordu. Coşkun Irmak ile hiç tereddütsüz başladık. Animasyon projesinin ruhunu en iyi yansıtabilecek kişilerden biri de zaten şirketimizin diğer ortağı Berk Tokay. Berk Tokay da genel yönetmenliği üstlenince “hazırız!” diyebildik. Ardından ilerleyen bölümlerde Can Dizdaroğlu’nun senaryoları ve yönetmenliği de işin içine katılınca tadından yenmez bir projeye imza attık. Fırıldak Ailesi’nin hayata geçmesi için en önemli faktörlerden biri de bir TV kanalının bu projeye inanması idi. Star TV, televizyon kanallarında bir boşluğu dolduracak ve öncü olacak Fırıldak Ailesi projesine inandı. Fırıldak Ailesi TV2’de yeniden ekranlara döndü, ekran yolculuğu ne kadar sürecek? TV2 kanalı Fırıldak Ailesi’nin internette yayınlanan 20 bölümünü satın aldı. Onları tekrar ederek yayınlıyor. TV2’de yayınlandığından beri çok güzel tepkiler alındı. Fırıldak Ailesi’nin bu bölümlerini internette izleyememiş birçok yeni izleyici kazanıldı. Şu anda Fırıldak Ailesi internet sevdasında, ara ara TV’ye de göz kırpıyor. Biz de yolculuğumuza merakla devam ediyoruz. Mecra fark etmiyor bizim için, önemli olan kendimizi geniş izleyici kitleleri ile tanıştırabilmek. İnternette yayınlandığından bu yana Fırıldak Ailesi Facebook Fan sayfası

600.000 kişiyi geçti. Ve fan kitlesi çok büyük bir ivme ile artıyor. Bizim için önemli olan bu işte; Fırıldak Ailesi’ni 1 kere izleyen kişinin bir daha peşini bırakmaması. Böyle olunca bizden mutlusu yok. Fırıldak ailesi büyükler için yapılan bir çizgi film, argo konuşmalar, zaman zaman güncel olaylarla dalga geçen bölümler var, internette özgür olunabilir ama TV’de bağlayıcı yasaklar var. Buna nasıl çözüm buldunuz? “dittt” sesleri ile buraları kapatırsanız espri kalmıyor geriye. Haklısınız. Bunun için kesin bir çözümümüz yok ama internette ve TV’de yayınlanacak bölümler ayrımını yapmak zorundayız. TV’de yayınlanacak bölümlerde çok fazla “Dittt” sesi olmamasına özen göstermek zorundayız. Bölümlerin birinde “Orhan abi’yi daha fazla görmek istiyoruz” şeklinde bir diyalog geçti. Anladığım kadarıyla Orhan abi bir fenomen olma yolunda. Sizce de öyle mi? Evet, Orhan ve hemen arkasından Gültekin gibi yan karakterler oldukça çok sevildi. Birçok izleyici Orhan’ın çıkacağı sahneleri sabırsızlıkla bekliyor. Türk halkı tiplemeleri çok seviyor. Eğer bir tip ile duygusal bir bağ kurduysak, o tipin ağzından çıkabilecek herhangi bir kelime ya da cümle ile dünyanın en mutlu insanı olabiliyoruz. Orhan da bunu başarabilen bir tip. Genel olarak Fırıldak Ailesi üyelerinin ayrı ayrı birçok seveni var. Sabri ya da Dürdane fanatiği olanlar da çok. Ama özellikle Orhan’ın, genelde çıktığı sahnelerde adeta bir kurtarıcı rolünü üstlenmesi, izleyicilerle çok güçlü bir empati kurulmasını sağladı. Fırıldak ailesinin bu kadar başarılı olmasını seslendiremeye de bağlıyorum. Bu konuyla ilgili siz ne düşünüyorsunuz? Fırıldak Ailesi ilk yayın hayatına başlamadan önce yaklaşık 2 ay ses denemeleri yaptık. Gerçekten çok zorlu bir süreçti. Türkiye seslendirme açısından oldukça başarılı bir seviyede. Ancak bizim yaşadığımız zorluk, Türkiye’de yetişkinlere yönelik yerli bir çizgi filmin daha önce seslendirilmemiş olmasından kaynaklandı. Reklam filmleri, yerli ve yabancı çocuk çizgi filmlerinde başarılı birçok sanatçının yanında ünlü isimlerden de tam istediğimiz sonucu

www.cypruszoom.com

55


dik. Ama deneye-yanıla, derdimizi anlata anlata sonunda doğru isimler ile çalışma imkanı bulduk. Seslendirme üzerinde durduğumuz en önemli konu: Karakterlerin seslerinin doğal ve bizden olması idi. “Bizden” olması çok önemli bir konu. Çünkü TV kanallarımızda yetişkinlere yönelik yerli çizgi film dizisi yoktu. Hep yabancı çizgi filmler seslendirildi. Haliyle yabancı çizgi film seslendirmelerinde, karakterlerin yabancı olması, seslendirmelerin "bizden" olmasını gerektirmiyordu. Bu kaygı ile seslendirilmiyorlardı. Fırıldak Ailesi dizisinde yabancı çizgi film seslendirmelerindeki gibi sesler kullanacak olursanız, alacağınız eleştiri belli: “Bunlar bizim annelerimiz, babalarımız, anneannelerimiz gibi konuşmuyor, doğal değiller” İşte buna çok dikkat ettik. Bu yüzden oldukça uzun süren bir ses kastı belirleme aşaması oldu. Aylarca usta seslendirmecilerin yanında birçok ünlü oyuncuya ait, değişik ses örnekleri dinledik. En son geldiğimiz noktada içimiz çok rahat. Karakterlerimize en uygun sesleri bulduğumuzu düşünüyoruz. Yıldız Fırıldak (Anne karakteri): İlk sezondaki sesi Demet Akbağ’a aitti; ilk defa animasyon seslendirmesi yaptı. Ama Yıldız karakterini seslendirmek için stüdyoya girdiği andan itibaren, seslendirmesiyle birdenbire bir Yıldız olup çıktı. İkinci sezonda bayrağı Gülen Karaman teslim aldı. Gülen Karaman seslendirme konusunda oldukça deneyimli bir sanatçımız. Birçok dizide, animasyon filminde onun başarılı seslendirmesi var. Simpsons dizisinin Mage Simpsons’ı, Aşk-ı Memnu’nun Firdevs’i, Harry Potter’ın Petunia Teyzesi.. Ve daha pek çok başarılı seslendirme. Şu anda da Yıldız deyince artık aklımıza Gülen Karaman geliyor. Sabri Fırıldak(Baba karakteri): Bület Kayabaş; Disney’in ünlü çizgi film serisi "Winnie the Pooh"da hem Winnie hem de Pooh karakterini seslendiren çok usta bir sanatçımız. Sabri karakterini öyle büyük bir ustalıkla ve enerjiyle seslendirdi ki hepimiz hayran olduk. Dürdane Çektir (Anneanne karakteri): Tülay Bursa; Şirinler çizgi dizisinde ilk kez "Şirine" karakterini seslendirdi. Ayrıca "Mavi

56 ZOOM

Ay" dizisindeki "Maddie" karakterini yani Cybill Shepherd’ı seslendirmiştir. Sesiyle Dürdane karakteriyle öylesine özdeşleşti ki, sanki Dürdane karakterini yıllardır tanıyormuşuz sandık. Gerçekten çok başarılı bir sanatçı. Tosun Fırıldak (Ailenin bebeği): Oya Küçümen; bebek ve çocuk seslendirmelerinde marka bir isim. Ondan başkasının seslendirmesini düşünemezdik. Afet Fırıldak (Ailenin liseye giden kızı): Tülay Köneçoğlu; onu Artiz Mektebi’nin yetenekli oyuncusu olarak tanıyanımız çoktur. Ama sesini öylesine ustalıkla kullandı ki, artık onu daha çok "Afet Fırıldak" olarak hatırlayacağımız kesin. Zeki Fırıldak (Ailenin liseye giden oğlu): Keremcan Köse; Harry potter filminde Prof. Dumbledore’un sesi olarak tanıyorsunuz onu. Ve vizyona giren birçok gişe filminde usta bir seslendirmeci olarak çalıştı. Zeki karakteri için de büyük bir ustalık ve kıvraklıkla, doğru sesi yakalayarak hepimizin gönlünü kazandı. Ayrıca seslendirmenin dışında, seslendirme yönetiminin ve seslendirme stüdyosunun da çok iyi olması gerekiyor. Animasyon filminde stüdyo, ses dizayn, mixaj, foley gibi teknik unsurların da mükemmel olması gerekiyor. Bu yüzden ses konusunda Türkiye’nin en iyi seslendirme stüdyoları ile çalışıyoruz. Amerika’da büyük bütçeli çizgi filmleri dünya starları seslendiriyor. Fırıldak Ailesi’nde de başta seslendirme için bu kadar ünlü isim nasıl bir araya gelmişti? İlk sezonda Demet Akbağ da vardı, şimdi yok sanırım. Neden vazgeçti? Animasyon dizi için, seslendirme konusunda en önemli konu: Doğru ses. Ünlü olması bu anlamda çok önem taşımıyor. Amerika’da çizgi film dizilerinde görev alan seslendirmenlerin birçoğu komedi oynayan ya da stand-up yapan ünlü isimler oluyor. Bu isimler aslında ünlü olmalarının dışında seslerini mizahi açıdan oldukça başarılı kullanan kişiler. Ama iş sinema filmi olunca genelde bu özelliklerin dışındaki birçok ünlü isimle de çalışıyorlar ve bunun filmin tanıtımına da etkisi çok oluyor. Demet hanımla, diğer birçok projesi ile birlikte bizim projemizi yürütemeyecek noktaya geldiği için, yollarımızı ayırdık. Fırıldak Ailesi’ni çok severek seslendiriyordu ama şartlar buna elvermedi. Fırıldak Ailesi TV’de yayınlanırken daha uzundu, şimdi bölümler 10-15

dakika arasında değişiyor, bu kadarlık bir bölüm için kaç kişi, ne kadar çalışıyor? TV’de yayınlanırken Fırıldak Ailesi için 40 civarında kişi çalışıyordu. İnternetteki bölümler için ise bu sayı yarı yarıya düştü. Bu tamamen bütçeler ile ilişkili bir konu. İnternet dizimiz için bile oldukça kalabalık bir ekip ile çalışıyoruz. Animasyon tüm teknolojik gelişmelere rağmen hala zor ve pahalı bir iş. Fırıldak Ailesi’nin bir de mobil oyunu çıktı diye duyduk, bu çalışmaya artık mobil oyun işine de girdiğinizi söyleyebiliriz. Nasıl gidiyor proje? Yeni oyunlar düşünüyor musunuz? Oyunumuzu şöyle tanıttık: “Yıllar boyunca yastık altında birikmiş olan Dürdane’nin altınlarının peşinde koşan Sabri’ye yardımcı olmalısın. En yüksek puanı al ve arkadaşlarınla paylaş. Tamamen ücretsiz olan bu oyunda Tosun senin yanında, ancak Gültekin ve Orhan’a dikkat. Oyunu indirmek için; Google Play Store’da ya da App Store içerisinde “Koş Sabri Koş” adıyla aratabilirsiniz. Oyun oldukça yüksek indirme oranlarına ulaştı. Bu bizim çıkış oyunumuzdu. Bundan sonra daha geliştirerek macera ve aksiyon dozunu arttırmalıyız. Yakında bu oyunun Facebook versiyonu da çıkacak. Hatta Facebook oyununda başarı elde edenleri hediyelerimiz ile ödüllendireceğiz. Sabri’sini reklamlarda görmeye başladık. Projeyi biraz anlatabilir misiniz? Fırıldak Ailesi’nin sponsoru olan Cookplus. com’un TV’de yayınlanan sinema kuşaklarına verdiği sponsorluk desteğinde “Yılın En İyi Mutfak Yardımcı Oyuncu Adayı” olarak Sabri Fırıldak yer aldı. Sabri Fırıldak, sinema kuşaklarında yayınlanan reklamlarda “Cookplus sinema keyfini sundu”, “Cookplus Sinema Keyfini sunar”, “Cookplus’ın sunduğu sinema keyfi devam ediyor” ve “Cookplus’ın sunduğu sinema keyfi devam edecek” anonslarını yaptı. Renkli ve geri dönüşü olan bir çalışmaydı, herkes tarafından beğenildi. Son yaptığımız bir reklam çalışması da Karaca firması için oldu. Bu reklam fikri, yeni kurduğumuz çocuk kanalı “Grafi2000 Çocuk” içerisinde yayınlanan “Bella Mella Me” adlı serimizden çıktı. “Bella Mella Me” bir koyun ve iki çocuğun çocuklara hem eğitici hem de eğlendirici şarkılar söylediği bir animasyon serisi. Bu seri animasyonlar internette çok sevilince, Karaca firmasının annelere ve çocuklarına özel ürünlerine ait reklamları, “Bella Mella me” serisinin karakterleri ile gerçekleştirdik. Hazırladığımız bu animasyon reklamlar, TRT Ço-


röportaj

cuk kanalında gösterilmeye başladı. Çok da güzel tepkiler aldık. Sektörünü değerlendirmenizi istesek neler söylersiniz? Ülke olarak animasyon konusunda daha yolun başındayız diyebilirim. Şuan bir sektör olabilmek için animasyon stüdyolarının yasalarla, teşviklerle desteklenmesi gerekiyor. Bu noktada özellikle sponsor bulma konusunda oldukça sıkıntılı bir ülkeyiz. Ama yine de vizyoner kuruluşlarımız var ve böyle öncü projelere öncülük yapabiliyorlar. Bunlardan birisi de: CookPlus markası. “Türkiye’nin yetişkinlere yönelik ilk çizgi film dizisi” Fırıldak Ailesi’nin 2.Sezon bölümleri, www. youtube.com/grafi2000 kanalında webisode’lar halinde yayınlanmaya başladı. CookPlus.com da, Fırıldak Ailesi’ne sponsor olma girişimi ile Türkiye’de dijital ortamda, animasyon webisode devriminin öncülüğü yaptı. Fanatikleri tarafından yeni maceraları merakla beklenen Fırıldak Ailesi, Grafi2000 Prodüksiyon tarafından hazırlanan yeni bölümleri ile internet ortamında haftalık, düzenli periyotlar halinde her hafta Çarşamba günü 20.30’da yayınlanıyor. Facebook, Twitter, İnstagram gibi sosyal medya platformalarımıza üye izleyicilerimiz Youtube kanalımızın izlenme trafiklerini doğrudan etkiliyor. Youtube kanalımızın istatistikleri incelendiğinde üye sayısı ve izlenme oranlarında çok hızlı bir yükseliş göze çarpıyor. Bu da bize önümüzdeki senelerde önemli bir eğlence kanalına sahip olacağımızın sinyallerini veriyor. Animasyon sektörünün gelişmesi için bu tür dijital platformlara da yatırım yapılabilir diye düşünüyorum. “Çınar” projeniz de oldukça dikkat çekti. Bu tarz yeni projeler yapmayı düşünüyor musunuz? TRT Çocuk’da "Çınar" adlı animasyon dizimiz devam ediyor. İlk defa tarihimiz bir animasyon macerası olarak izleyicilere sunuluyor. Ayrıca sunduğu görsellik de dünyada bir ilk. Oldukça karmaşık animasyon tekniklerinin bir araya gelmesi ile realistik çizgi roman kareleri görselliğinde bir dizi oluşturduk. Dizi film, her bölüm kendini olayların içerisinde rol alan biri olarak hayal eden “Çınar” karakteri üzerinden çocuklara hayal kurdurmayı amaçlıyor. Bu tekniğe dayalı fantastik diziler ya da sinema filmleri yapmayı istiyoruz. Çalışmalarımızı bu yönde sürdürüyoruz. Tecrübe ve deneyimlerinizi genç kitlelere ulaştırmak adına animasyon ve karikatür üzerine bir akademi kurma fik-

riniz var mı? Böyle bir akademi fikri çok sıcak geliyor bana. Animasyon sektörünün gelişmesi için, yetişmiş elemana çok ihtiyaç var. Animasyon konusunda eğitim veren üniversitelerimize destek olabilecek böyle yapılara ihtiyaç var. Özellikle bu yapılar, zaten sektöre hizmet veren deneyimli kadrolardan oluşmalı. Teori alanındaki bilgiler pratik bilgilerle birleştirilebilirse, animasyon konusunda çok daha hızlı yol alabiliriz. TV Dünyasına kazandırdığınız karakterleri sinemada da görebilecek miyiz? Fırıldak Ailesi’nin sinema filminin hazırlıklarına başladık. Tretman ve senaryo çalışmalarımız sürüyor. Ayrıca sinema filmini hazırlarken, şu anda kullandığımız 2d tekniğinin ötesine geçip, 3d teknikler de kullanacağız. Bu konudaki araştırma ve geliştirme çalışmalarımız da doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Çok güzel bir sinema filmi yapacağımıza yürekten inanıyoruz ve çok heyecanlıyız. Bu arada yeni bir çocuk kanalı kurduğunuzu öğrendik. Biraz bu projeden de bahsedebilir misiniz? Neler var kanalda? “Grafi2000 Çocuk” kanalında “Bella Mella Me” adında bir animasyon serimiz var. Çocuklara eğlendirici şarkılar eşliğinde yararlı bilgiler veriliyor. Ayrıca diş sağlığı konusunda eğitici bir animasyon serimiz var: “Çürük Ali & mikrop Necati”. Adından da anlayacağınız gibi oldukça komik bir proje ama bir o kadar da eğitici ve öğretici. Bu kanala yakın zamanda çok daha fazla içerik gireceğiz ve Türkiye’nin en iyi çocuk kanallarından birisi haline getirmek için elimizden geleni yapacağız.

TÜRKİYE'DE "BÜYÜKLER İÇİN İLK ÇİZGİ FİLM" OLAN FIRILDAK AİLESİ RÜZGARI İLE YELKENLERİNİ AÇAN VAROL YAŞAROĞLU, BU RÜZGARLA AÇILMAYA DEVAM EDİYOR. FIRILDAK AİLESİ’NİN SİNEMA FİLMİ İÇİN ÇALIŞMALARIN SÜRDÜĞÜNÜ MÜJDELEYEN YAŞAROĞLU, ŞU SIRALAR AÇTIĞI ÇOCUK KANALININ, EN İYİ ÇOCUK KANALLARINDAN BİRİSİ OLMASI İÇİN UĞRAŞIYOR..

Yakın bir zamanda hayata geçireceğiniz yeni projeleriniz olacak mı? Yukarıda bahsettiğim gibi Fırıldak Ailesi’nin sinema filmi için çalışmalarımız sürüyor. Ayrıca "Çınar" görselliğinde başka bir tarihi animasyon sinema filminin hazırlıklarını da sürdürüyoruz. Onun da şu anda senaryosunun bitirilmesi için çalışıyoruz. Yakın bir zamanda kendi karakterlerimize ait ürünlerin (bardak, tshirt, oyuncak vs.) olduğu bir alışveriş sitesi kurma yolunda ilerliyoruz. Oyun çalışmalarımız da sürecek. Ayrıca karakterlerimizin içinde yer aldığı bir çizgi roman serisi de hazırlamak gibi bir amacımız var. Hiç Kıbrıs’a geldiniz mi? Evet geldim. Survivor’in final çekimleri için davet edilmiştim ve orada çok eğlenmiştim. Kıbrıs’ı sevdim ve tekrar geleceğim.

www.cypruszoom.com

57


KARDIR YAĞAN ÜSTÜMÜZE GECEDEN, YAĞMURLU, KARANLIK BİR DÜŞÜNCEDEN, ORMANIN UĞULTUSUYLA BİRLİKTE VE DÖRTNALA DÜMDÜZ BİR MAVİLİKTE KAR YAĞIYOR ÜSTÜMÜZE, İNCEDEN.

Ahmet Muhip DRANAS

DeryaBeyatlı

KAR YAĞIYOR ANKARA’YA

K

ar ile ilk kez Ankara’da tanışmıştım, çok sevmiştim beyazlığını, sakinliğini, huzurunu. Öncesi ve sonrasında hayatı ne kadar zorlaştırsa da büyüleyeci buldum üzerime konan minik taneleri her daim. Botları, bereleri kuşanıp attım hep kendimi pamuk pamuk yağan karın altına. Sabah uyandığımda bulduğum bu beyaz örtü masumiyeti çağrıştırdı bana, saflığı, temizliği, zaman zaman dostluğu ve aşkı ama hep Ankara’yı. Bir Mart sabahında yine kendimi karın altında buluyorum. Yıllar sonra, yine Ankara’da. Tadını çıkarıyorum üzerime yağan karın, masumiyeti düşünüyorum, saflığı, Berkin’i... Berkin Elvan’ın cenazesi var bugün İstanbul’da. 15 yaşındaki çocukların futbol maçı olur, mezuniyet töreni olur, ilk randevusu olur, cenazesi olmaz diyor bir örgüt. Bir başkası çocuklar uyurken susulur, ölürken değil diye tweet atıyor. Suçlular susar, susanlar da suçlu... Sustukça sıra geleceği için değil, yaşananlara isyan ettikleri için sokaklara dökülüyor gençler, çocuklar, yediler, yetmişler. Ekmek almaya giderken vurulan Berkin ve bir somun ekmek, mücadelenin simgesi haline geliyor Türkiye’de. Direniş devam ediyor. Ekmeğini alan çıkıyor meydana, susmayacağız diyor. Türkiye susmuyor. Ankara’da kar yağıyor. Başkent bu utancı örtmeye çalışıyor. Saflığı, temizliği, çocukluğu anlatıyor kar ince ince, Berkin’i anlatıyor. Çok çocuk öldü bu ülkede, şimdi mi aklınıza geldi yas tutmak, diye bir eleştiri çalınıyor bir yandan kulağıma. Haklısın diyorum, çok... Hep ağlayanlar vardı da biz duymuyorduk, şimdi daha çok ağlıyoruz, hepsi için ağlıyoruz. Her çocuk cenazesinde kar var mıydı acaba diye düşünüyorum... ‘Ekmek almaya o yoldan gitmeseydi canım

58 ZOOM

o da’ yorumu kanımı dondururken, ‘Neofili’ benzetmesi ile iyice zıvanadan çıkıyorum... Belki de susmalı bazen diyorum, tek kardan medet ummalı. AK PAK olabilmek için, son çare kar olmalı. Eylem var Ankara’nın her yanında, eylemde gaz, gazda gözyaşı. Kızılay’ı polis kuşatmasında buluyorum. Dolmuş ararken Güven Park’ta, TOMA ile karşılaşıyorum. Dört bir yandan panolarda tek bir resim görüyorum, sürekli görüyorum, her yerde görüyorum. Bakıyor, gözlemliyor, kim ne yapmış biliyor, hem doğacak çocuklara karışıyor, hem yapılacak alışverişin adresine. Herşey yolunda diyor belediye seçim bürolarında, gülümsüyor. Açılışlara katılıyor kükrüyor. yüzde 50 diyor, ben diyor, ben, tek ben...

Kralın resminin binalardan sarkıtıldığı, heykelinin meydanları süslediği ülkeler geçiyor aklımdan. Baskıyı sokaklarında soluduğunuz şehirler, rejime karşı ağzınızı açamadığınız Başkentler... Burak Can kaybediyor bu kez hayatını bir Berkin eyleminde. Gencecik bir ışık daha sönüyor. Televizyon ‘gözüne gözüne sık’ diyen bir polis memurunu gösteriyor. Sunucu haberleri yanında bir ekmek ile okuyor. Dostların gözleri yaşarıyor hala, 24 saat önce gittikleri eylemde soludukları gaz yakıyor. Ben sütün gaza iyi geldiğini öğreniyorum. Kar yağmaya devam ediyor Ankara’da, inceden. Başkent aklanmıyor...

16 Mart 2014 Ankara


haber

LÜBNAN

ARTIK YANI BAŞIMIZDA

M

erit Park Hotel mart ayı içerisinde bünyesine dünya mutfaklarından bir yenisini daha ekledi. Meraklı olanlar bilirler, Lübnan güzel kızları ve erkekleriyle ünlüdür. İşte adıyla da dikkat çenen Aisha Restoran, Lübnan’ın bu güzel yüzünü adamıza başarılı bir şekilde yansıtmış. Adamıza pek de uzak olmayan bu ülkenin lezzetlerini göz dolduran sunum eşliğinde tadabileceğiniz otantik bir restoran olan

Aisha, farklı damak tatlarına meraklı olanların tercih edebileceği bir yer. Müzik, mekanın atmosferi, yemekler... Girne’de olduğunuzu unutup kendinizi Ortadoğunun Paris’i Beyrut’ta buluveriyorsunuz. Merit Park bizler için Lübnan’ı adamıza getirmiş... Lübnan’lı ustanın hünerine diyecek yok. Asya lezzetlerini tercih eden ben bile, önüme serilen mezelere çatalımı batıramadan duramadım. Şimdiden afiyet olsun!

www.cypruszoom.com

59


SERTİFİKALARI AB İÇİN YETERLİ BİZİM İÇİN AZ DÜNYA İÇİN FAZLA

DETAY Murat Kaya Lefke’de doğan Murat Kaya, 4 yıl Hollanda'da sonrasında ise Almanya'da yaşadı. Dayısı ile birlikte Almanya'da ve Hollanda'da lazer konusuyla ilgili işyerleri açtı, ancak, tatil için döndüğü Kıbrıs'ta ailesinin isteği üzerine yeniden yerleşti. Kaya, ülkemizde denkliği olmasa da, Almanya'da uluslararası geçerliliğe sahip sertifikalarının yanı sıra, Kıbrıs'ta da üniversite eğitimi aldı...

0533 842 3943 -0548 839 3943 - muratkaya82@windowslive.com

60 ZOOM

Murat Kaya'nın Almanya Sağlık Bakanlığı'ndan onaylı sertifikaları ile AB'de herhangi bir ülkede güzellik salonu, açma-işletme ve çalışma hakkına sahip, ancak ülkemizde denklik almaya çalışıyor. Aldığı eğitim ile; diskodan, sağlık için kullanılan lazer araçlarına kadar tüm lazer makinalarını, kullanma ve geliştirme hakkı olan Kaya, geliştirdiği 3 cihazın da patentine sahip.


röportaj

MURAT KAYA UZUN SÜRE YURTDIŞINDA YAŞADIKTAN SONRA, TÜM YATIRIMLARINDAN VAZGEÇIP ÜLKEMIZE DÖNEN ISIMLERDEN BIRI. ALMANYA'DA ALDIĞI EĞITIMI, ÜLKEMIZDE "YOK" SAYILAN KAYA, AYNI ZAMANDA KENDININ GELIŞTIRDIĞI 3 CIHAZIN PATENTINE SAHIP..

Ü

lke olarak kendi değerlerimizin farkına varma konusunda sorunlarımız olduğu kesin. Bunun son örneği küçük bir rastlantı sonucu karşımıza çıktı. Kafe işleten Murat Kaya’nın lazer epilasyon ve vücut şekillendirme konusunda sözleri dikkatimizi çekmişti. ‘Bunları nereden biliyorsun’ sorumuza aldığımız cevabın altından böyle bir hikaye çıktı ki inanılacak gibi değil. Lefke’de doğup büyüyen Kaya, ergenlik döneminde gittiği Hollanda’da 4 yılı aşkın bir süre yaşadıktan sonra, Almanya’daki dayısının yanına gitmişti. Biefeld’de dayısı ile birlikte iş kurmaya karar verdi. Bir lazer makinası aldılar. Ancak bununla ilgili hiçbir bilgiye sahip değildi. Küçük bir araştırmayla Almanya’nın ülke çapında üne sahip Laser Vision Beauty Centrum’u keşvetti. Kaydını yaptırıp, iki yıl eğitim aldı. Almanya Sağlık Bakanlığı onaylı sertifika sahibi oldu. Aldığı eğitim Lazer aletlerini kullanma üzerineydi. Bununla da yetinmedi, sonrasında Lumenis adında yeni bir kurs programına katılarak, aldığı sertifikaya bir yenisini daha ekledi. Bu sertifika sahibine, disko ışıklarından tutun da, güzellik salonlarında kullanılan lazer makinalarına kadar tüm lazer makinalarını kullanma ve geliştirme hakkı veriyor. Her iki serfika da tüm AB üyesi ülkelerde geçerli. Elindeki diplolamalar ile herhangi bir AB ülkesinde güzellik salonu açma, işletme, çalışma hakkına sahip, tek sorun bunun ülkemizde denkliğinin olmaması. Kendinin geliştirdiği 3 cihazın patentine de sahip olan Kaya, 8 yıldır Ada'da. Bugün hala sahibi olduğu hakları almak için uğraşıyor. Küçük bir rastlantı sonucu bulduğumuz Murat Kaya, ilginç hikayesi hakkında ZOOM'un sorularını yanıtladı; Laser Vision Beauty Centrum nedir? Almanya'da mevcut Güzellik ve eğitim merkezlerinden biridir. Orada Estetisyenlik altında, Lazer epilasyon ve vücut şekillendirme eğitiminin verildiği bir bölüm var. Bu bölüm, sadece Almanya'da değil, Avrupa'da da en çok tercih edilen popüler bölümdür. Burada ne öğreniyorsun? Tamamen makina ve cihaz ve teknolojiyi öğreniyorsun. İnsan gücü değilde ma-

kinalar üzerine uzmanlaşıyorsun. Hem de makinaların insanlarda olan etkileri, hangi makinanın hangi işe yaradığı, ne etki yaptığı konusunda uzmanlaşıyorsun. Onların gücünü özelliklerini kullanıyorsun. İnsan sağlığı ile uğraşıyorsun. Lazer ciddi bir iş. Eğer makinayı iyi tanımıyorsan, yan etkilerini, sonuçlarını bilmiyorsan, ciltte dönüşü olmayan hasarlar bırakabilirsin. Neden bu kadar önemli Laser? Lazer bugünün en gelişmiş makinaları, çağımızın aleti, hemen hemen heryerde kullanılan bir teknoloji. Sağlıkta, ameliyatlarda, fabrikalarda, eğlence mekanlarında da kullanılıyor. Sizin uzmanlığınız hangi konu ile ilgili? Laser Vision Beauty Centrum dışında, Lumenus adında bir setifikam daha var. Onun belgesini almak çok zor. Bu sertifikayı aldığında, lazerin her çeşidine hakimsin anlamına geliyor. Lumenus, diskolardaki lazerlerden tutunda, lazer epilasyon cihazına kadar her türlü lazer cihazını kullanma yetkisi veriyor. Orada bu sertifikayı kim onaylıyor? Almanya'da bu merkezlerden alınan sertifikaları Sağlık Bakanlığı onaylıyor. Ülkemizde ise Eğitim Bakanlığı tarafından onaylanıyor. Almanya'da sağlık daha ön planda. Eğer siz Sağlık Bakanlığı'nın onayladığı bir belgeyi almışsanız, kendi merkezinizi açma, ya da bu merkezlerde çalışma hakkına sahipsiniz. AB'nin tüm üye ülkeleriden bu sertifika geçerli. Lumenus ise tüm dünyada bilinen bir sertifika. Ada'ya neden döndün? Aile özlemi. Almanya'da işyerimi kurmuştum. Frankurtta bir, Hollanda'da 2 ofis açmıştık. Tatil için geldim ailemden ayrılamadım. Mesleğimi ülkemde yaparım dedim. Bu arada YDÜ'de okula başladım 2009'da bitirdim okulu. Yani o zamandan bugüne bir gelişme olmadı mı? Ada'ya geldiğimden beri mesleğimi icra etmek için savaş veriyorum. Örneğin ben-

den bir doktorun iznini istediler, doktorun bu cihazların sorumluluğu bendedir demesi gerekiyordu. Hükümet değiştikçe cihazları kontrol eden birimler de değişti. Kendi işyerimi açmaya karar verdim ve belediyeye başvuru yaptım. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan denklik almam gerektiğini söylediler. Kaç saat eğitim aldığıma, nereden aldığıma baktılar. Bizdeki güzellik uzmanı ve estetisyenler saç, manikür, ağda, masaj yapıyorlar, senin diplomanın biz de denkliği yok dediler. Esnaf ve Zanaatkarlar Odası'na yönlendirildim, beni uygun kategoriye koyacaklardı. Onlar da 'bizde böyle bir kategori yok' dediler. Bu arada başka bir hükümet geldi ve yasalar değişti. CTP hükümetinin istedikleriyle, UBP'nin istedikleri aynı değildi. Herşeye sıfırdan başlamam gerekti. Sağlık Bakanlığı 'bizde böyle yasa yok, hazırlık yapıyoruz, siz de bize yardımcı olur musunuz' dediler. Yine beni belediyeye yönlendirdiler. İzin formu yazıp imza attı. 'Tarafımdan sana bir sene boyunca işini yapma izni verildi' dedi. Bir yıl sonra aynı kişinin beşediye başkanlığı pozisyonluğunda olmama riski olduğu için kabul etmedim. Eğitim Bakanlığı'na yönlendirildim. Ve hala başladığım yerdeyim. Rum tarafına geçersem okul bile açabileceğimi söyledim. Sertifika verebilmek hakkım da var. Milli Eğitim Bakanlığı benim diplomama denk olarak manikur pedikur sertifikası vermeyi önerdi. Mesleğinden koptun mu? Hayır, Güzellik uzmanalarına teknik servis yapıyorum, danışmanlık yapıyorum. Patentiniz var dediniz. Neyle ilgili? Ben yaklaşık 10 yıldır bu işin içindeyim. İlk başlarda tamirle başladım. Benim tasarladığım bana ait patenti olan 3 cihaz var. Bir tane de dayımla beraber tasarladığımız makina var. Şimdi ne yapıyor sunuz? Güzellik uzmanlarına danışmanlık makine tasarımı yapıyorum ve ithal ediyorum, salonlardaki arızalı cihazlara bakım, teknik servis ve tamirini yapıyorum, benden makine alan salonlara makineyle ilgili eğitim veriyorum.

www.cypruszoom.com

61


haber

Bu anlar hi癟 unutulmas覺n diye;

62 ZOOM


S

on yıllarda , özel anların, özel fotoğrafçılarla ölümsüzleştirilmesi trendi moda oldu. Bu modayı takip eden profesyonel fotoğrafçılar yeni trendi, yeni stratejilerle hayata geçiriyor. Ülkemizin sayılı fotoğrafçıları arasında gösterilen Harun Uçar da bu trendi takip eden isimler arasında. Çektiği fotoğrafları, yeni photoshop tek-

nikleri ile sıradışı bir görüntüye dönüştüren Uçar, zaman zaman senaryo ve prodüksiyonlarla desteklediği çekimleri ile, özel anları, unutulmaz anılar arasına taşıyor. Özellikle düğün öncesi çekimleri ile dikkat çeken profesyonel fotoğrafçının çalışmalarında, fotoğrafa sonradan yapılan müdahale değil, çekilen fotoğraflardaki usta kompozisyonlar dikkat çekiyor..

www.cypruszoom.com

63


Stüdyoda başlayan fotoğrafçılık mesleğini, uzun süre ülkemiz basınında devam eden usta fotoğrafçı Harun Uçar'ın fotoğraflarında, sonradan yapılan müdahalerden daha çok, kompozisyonlar dikkat çekiyor. Stüdyo fotoğraflarında sonradan eklenen arka planlar, Uçar'ın fotoğraflarında doğal ortam olarak kullanılmış. Bu önemli ayrıntı, fotoğrafa ve o ana özel bir anlam katıyor... harunphotos@gmail.com - 0533 866 1968

64 ZOOM


haber

www.cypruszoom.com

65


haber

D

ünyada doğrudan satışta ilk sırada olan AVON, bu konuda Kıbrıs'ta da söz sahibi. 2013 yılı sonu itibarıyla 1550 satış temsilcisine ulaşan marka, bir önceki yılın başarılı satış temsilcilerini ödüllendirdi. 180 kişilik özel bir davetli grubun katıldığı yemekte Başman Group of Companies bünyesindeki AVON Kozmetik, Yıldızlar Klübü'ne girmeye hak kazanan 85 temsilcisi de vardı. Girne'nin gözde mekanı Tango To Buddha'da gerçekleşen organizasyonda, Grup Mood Trio programıyla beğeni topladı. Başman Gruop bünyesinde 29 yıldır faaliyet gösteren AVON, pazar payı ile sektörün öncüleri arasında yer alıyor..

66 ZOOM


AVON yıldızlarını Tango To Buddha'da ağırladı

AVON, Tango To Buddha'da düzenlediği organizasyonla, geçtiğimiz yılın en iyi performans gösteren temsilcilerine ödül verdi. Gecede, AVON Yıldızlar Klübü'ne katılan 85 yeni temsilci de yer aldı...

www.cypruszoom.com

67


gezi

YAZI VE FOTOĞRAFLAR EGE ÖZADAM

Y

eni Zelanda’nın en eğlenceli şehri olan Rotorua ziyaretçisine bin bir çeşit aktivite sunan harika bir kent. Doğa sporlarını sevenlerin, Yeni Zelanda’nın hızla büyüyen bu şehrine mutlaka gitmesi gerek. Ayrıca Hobbit filminin çekildiği sete de iki saatlik bir yolcuğun ardından kolaylıkla ulaşılabiliyor. Orta dünya ayrı bir âlem. Bir kere o âlemin içine girdiniz mi kaybolursunuz, diyardan diyara gezersiniz... Shire’a vardığımda internetten araştırma yapmış olmama rağmen şaşırdım. Film setinin olduğu gibi bırakıldığını biliyordum da, açıkçası bu kadarını da beklemiyordum. Peter Jakson Hobbit Filmi için helikopterle uçarak uygun çekim alanı ararken bu bölgeyi keşfetmiş. Yüzyıllık ağaçlar, küçük bir göl, yemyeşil tepeler ve tepelerin arasına gizlenmiş 44 adet Hobbit evi. Tabii Hobbitlerin buluşma noktası Green Dragon’unu da unutmamak gerek. Filmle ilgili hikâyeler dinleyip, Hobbit

68 ZOOM


Tauranga’da beş farklı seviyede rafting imkânı veren nehirler var. Benim yaptığım 3. Seviye olmasına rağmen, bazı anlarda yüreğim ağzıma geldi diyebilirim.

Rotorua

Kia Ora! evlerinin etrafında gezdikten sonra Green Dragon’da mola verdik. Cidra içip, yine o kocaman kalori deposu harika muffinlerden yedim. Hobbitton girişindeki hediye dükkânını ziyaret ederek Shire turumuzu sonlandırdık. Rotorua’daki en muhteşem zamanım rafting yaparken geçti. Nehrin buz gibi sularında kürek çekerken adrenalin se-

viyem doruğa ulaşmıştı. Hiç bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum. Tauranga’da beş farklı seviyede rafting imkânı veren nehirler var. Benim yaptığım 3. Seviye olmasına rağmen, bazı anlarda yüreğim ağzıma geldi diyebilirim. Kaituna nehrinde yaptığım jetboat turu da rafting macerası kadar olmasa da keyifliydi. Yanımda oturan iri yarı adam

adam, bot her manevra yaptığında beni sıkıştırtırsa da hayatta kalmayı becerdim. Ayrıca hem rafting, hem de jetboat sırasında görülen yerler gerçekten de çok güzel. Rotorua aynı zamanda termalleriyle ünlü bir şehir. Tabii termal denince akla içinde kulaç

www.cypruszoom.com

69


gezi

Rotorua Yeni Zelanda’nın hızla büyüyen şehri, mutlaka gitmesi gerek. Ayrıca Hobbit Filminin çekildiği sete de buradan iki saatlik bir yolcuğun ardından kolaylıkla ulaşılabiliyor.

Kutsal su anlamına gelen Wai-OTapu’daki termal havuzların ısısı çok yüksek, zaten kükürt kokusuna dayanmak bile zor. Bölgede büyük volkanik kraterler, üzerinden buhar çıkan alanlar, yeşil, siyah gibi birçok renkte termal havuzlar, silikat tortusuyla kaplı toprak bölgeler ve hergün aynı saatte patlayan Lady Knox gayzeri var.

70 ZOOM ZOOM


atılan Afyondaki havuzlar, ya da girilebilen Pamukkale suları gelmesin. Kutsal su anlamına gelen Wai-O-Tapu’daki termal havuzların ısısı çok yüksek, zaten kükürt kokusuna dayanmak bile zor. Bölgede büyük volkanik kraterler, üzerinden buhar çıkan alanlar, yeşil, siyah gibi birçok renkte termal havuzlar, silikat tortusuyla kaplı toprak bölgeler ve hergün aynı saatte patlayan Lady Knox gayzeri var. Rotorua’yı özel yapan bir diğer şeyse ülkenin Maori Başkenti olması. Yeni Zelanda’nın yerlileri Maoriler, Polinezya ve Fiji’den gelmişler bu adaya. Benim tanıştığım Maori’lerin hepsi beyaz adama benzemiş, Sam Amcanın dünyasına ayak uydurmuşlardı. Dinlediğim kadarıyla bu insanları ataları savaşçı bir kavimdi. Rafting öncesinde Maori rehberimizle dua edip, nehirden izin almamız beni çok etkilemişti mesela. Maorilerin savaşa gitmeden önce yaptıkları haka dansı görülmeye değer bir ritüel. Yeni Zelanda rugby takımı da maçlara çıkmadan önce haka dansı yaptığı için dünya bu savaş çağrısını tanımış. Maori dansları, el sanatları, yaşam şekilleri Te Puia adındaki Maori Kültür Merkezinde görülebilir. Ayrıca burada da Wai-O-Tapu kadar çeşitli ve büyük olmasa da termal havuzlar var. Te Puia’da göreceğiniz bir diğer şey ‘kivi’. Kivi sadece bildiğimiz meyveye denmiyor, aynı zamanda Yeni Zelanda’lılara ve Yeni Zelanda’da yaşayan bu ülkeye özgü bir hayvana da deniyor. Koyu kahverengi tüyleri olan, bir tavuk büyüklüğündeki bu kuş bir gece hayvanı. Gündüzleri saklanarak, yuvasında geçirmeyi tercih eder ve bu kuşun dişileri yavrularıyla ilgilenmez, bu görevi erkeklere bırakır. İsimleri çıkardıkları “kee-wee kee-wee” sesinden geliyor. *Maori dilinde İyi ol demek, merhaba anlamında da kullanılıyor

kivi

www.cypruszoom.com

71


haber

5

Egzersizin beyninizi olumlu etkileyen yolu

E

gzersizin sizin fit ve zayıf kalmanıza yardımcı olduğunu biliyorsunuz. Ama bu spor salonuna gitmenin tek sebebi değildir. Aynı zamanda ruhunuz içinde çok yararlı. Yrd. Doç. Dr. Gamze Şenbursa, egzersizin sadece vücudunuza değil ruhunuza da nasıl yardımcı olduğunu sizler için yazdı: DEPRESYONU HAFİFLETMEYE YARDIMCI OLUR: Araştırmalar göstermiştir ki egzersiz sıkıntıyı uzaklaştırmakta çok etkilidir, hatta major depresif bozuklukların tedavisine de yardımcı olur. Geçen sene Texas South western Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, antidepresan etkisi yaratmak için doktorlar tarafından hastalara tavsiye edilecek egzersiz dozlarını da içeren bir klinik rehber bile oluşturdu. HAFIZANIZI GELİŞTİRİR: Kalp atışınızın yükselmesi beyne giden kan akışını arttırır ve bu da hafızanız ve genel beyin fonksiyonlarına yardımcı olur. Egzersiz öncesi ve sonrası beyin yapısının araştırıldığı bir çalışmada, araştırmacılar çalışmaya katılan bireyler terledikten sonra beynin bazı bölgelerinde hacim artışı olduğunu buldular. Burada egzersizin etkisi oldukça belirgindir: Hastalar dikkat ilgili yaptıkları testlerde ve hafıza değerlendirmesinde egzersiz sonrasında yüzde 10-15 daha iyi sonuçlar verdiler. STRESİNİZİ AZALTMAYA YARDIMCI OLUR: Stresli olduğunuzda - ki sıklıkla yapılacaklar listesi çok uzundur- muhtemelen bu kadar şeyin arasına bir de egzersizi sıkıştırmaya çalışmanın sizin için daha da sinir bozucu olacağını düşünüyorsunuz. Oysa Kolorado Üniversitesi’nde geçen yıl yapılan bir çalışmaya göre zorunlu olarak bile egzersiz yapsanız bu sizi stres ve anksiyeteden korur. Yani bahanelerinizden kurtulun ve kendinizi çileden çıkmış hissettiğinizde bile spor salonuna gidin. DİKKATİNİZİ DAHA FAZLA TOPLAMANIZI SAĞLAR: Egzersiz ile ilgili yapılmış 100’den fazla çalışmayı değerlendirdikten sonra Iowa Üniversitesi’ndeki araştırmacıların çıkardıkları sonuç; kuvvetlenme antrenmanı dikkatinizi daha fazla toplamanıza yardımcı olur çünkü o da dikkat gerektirir. Her şeyden öte yanınızdaki adam sinirle ve şikayet ederek sizi çıldırtırken, egzersizleri düzgün nefes teknikleri ile ve hareketin şeklini bozmadan antrenmanınızı tamamlamak ciddi bir efor gerektirir. HEDEFLERİNİZE SADIK KALMANIZA YARDIMCI OLUR: Başka bir grup araştırmacıya göre; kardio antrenmanı uzun ve devamlı efor gerektirir, bu antrenmanı sürekli yapmak sizin bir görevi istikrarlı bir şekilde takip etme yeteneğinizi geliştirir. Bu da uzun vadeli çaba gerektiren (egzersiz ile alakası olmayan) hedefleri gerçekleştirmenize yardımcı olur.

72 ZOOM


GÖZ ALERJİLERİ KABUSUNUZ OLMASIN

D

ünya nüfusunun yüzde 20’si, mevsimsel göz alerjilerinden etkileniyor! Göz alerjisi polen, rutubet, toz parçacıkları ve hayvan tüyü gibi iç ve dış mekan alerjenlerine karşı gelişen bir reaksiyondur. Bu alerjenler göze girer ve göz kapağının içine yerleşerek gözün nemli kalmasını sağlayan hat şeklindeki dokunun iltihaplanmasına yol açarlar. Göz alerjisi yaşayan kişilerde genel belirti olarak oluşan iltihaplanma sonucunda rahatsız edici kumlu göz hissi, kırmızı, kaşınan, yanan, yaşlanan şişkin gözler sorunu ile karşılaşır. Bu sorunlar öksürük veya baş ağrısı şikayetleri ile beraber görülebilir. Hatta birçok kişide geçici bulanık görme şikayeti gözlemlenir. Göz alerjisi mutlaka tedavi edilmelidir Göz alerjisine karşı en iyi savunma, öncelikle alerjinizi tetikleyen maddelerle temastan kaçınmaktır. Eğer herhangi bir alerjen ile temasınız olduysa gözlerinizi dikkatlice yıkamanız ve biraz suni gözyaşı damlatmanız gerekir. Alerjenlerle temastan kaçınmanız mümkün değilse derhal tedaviye başlamalı ve belirtiler ortadan kalkıncaya kadar devam etmelisiniz. Size uygun tedavi için doktorunuza mutlaka danışmalısınız.

Kontakt lensinizden vazgeçmek zorunda değilsiniz Alerjik kişiler belli dönemlerde bu rahatsızlıkla başa çıkabilmek için lenslerine veda ediyor. Hem göz alerjisiyle başa çıkmak hem de gönül rahatlığı ile kontakt lens kullanmak günlük kullan-at lenslerle mümkün. Alerjilere ilişkin rahatsızlığı ya da kaşıntıyı ortadan kaldırmak için 1•DAY ACUVUE® TruEye® ya da 1•DAY ACUVUE® MOIST® günlük kullan-at kontakt lensleri göz doktorunuza sorabilirsiniz. Her gün yeni bir çift lensin sağlayacağı hijyen, aynı çift lensi defalarca takmak suretiyle maruz kalabileceğiniz toz, polen ve diğer rahatsız edici maddelerin birikmesini engellemenize yardımcı olur. Aynı zamanda bu lensler, bazı kullanıcılarda kendi başına alerji yaratan lens solüsyonlarıyla temasa da gerek bırakmaz. Günlük kullan-at lensler her gün temizlenme zorunluluğunu ortadan kaldırarak zamandan kazanmanızı da sağlar. 1•DAY ACUVUE® TruEye® ya da 1•DAY ACUVUE® MOIST® kontakt lensler alerji ile başa çıkmada etkili bir strateji ve bu sorunu yaşayan birçok kişi için sağlıklı bir seçim olarak karşımıza çıkıyor.

haber

Göz alerjisini Engelleyebilirsiniz Göz alerjileri yaşam konforunuzu oldukça olumsuz etkiler. Göz sağlığınızı korumanın ve alerjilerden etkilenmemenin ipuçları ise şöyle: - Göz alerjilerini engellemek için gözlerinize dokunmaktan ve ovalamaktan kaçının! - Ellerinizi sık sık su ve sabunla yıkayın! - Alerjenleri azaltmak için yatak çarşaflarınızı, yastık kılıflarınızı sıcak su ve deterjanla yıkayın. Çok iyi durulanmış olmalarına dikkat edin! - Makyaj yapmaktan kaçının ve makyaj malzemelerinizi kimseyle paylaşmayın! - Başkasının kontakt lensini asla kullanmayın!

www.cypruszoom.com

73


Hale Ergen harergen@hotmail.com

Sürgün Tadındaki Aşk... Çok değil bundan bir zaman önce, Dün, Bugün, Belki de yarın olacak bu zaman dilimi... Hayatın gelgitleri, med cezirleri içerisinde debeleşirken, Katran karası her gecenin bir sabahı olduğunu düşünürken, Bir gün gelir... Ve anlarsın, Hayatındaki insanların aslında bir sebepten ötürü var olduklarını, Olacaklarını... Ve birgün gelir, Anlarsın kimi sevdiğini, Ya da sevdiğini sandığını, Ama bugun, Ama yarın, Ama o gün gelir her nasıl vasıl olursa, Ve Giden' e teşekkür edersin... Hatırlıyorum da, Sevgisiz yaşayamayacağımı sanırdım. Çok korkardım aşksız kalmaktan, Ne zaman canım çok yandı, Yine ders almadım. Ne zaman senden uzak kalmayı başardım, Hissettiğim korku yerini ilk zamanlar sudan çıkmış balık haline bıraktı.

74 ZOOM ZOOM

Sonra bir gün baktım ki, aslında ben seni değil senin inançlarını, Mücadeleci kişiliğini sevmişim. Sonra bir gün baktım ki, aslında ben seni aramızdaki uzaklıktan, hasretlikten Dolayı sevmişim. Ve birgün geldi, O gün anladım ki ben senden çoktan gitmişim... İlkbaharın güzel ve aydınlık, aşk kokan günlerinden biri, Oturmuşum çiçekleri yeni açmış olan elma ağacının altına, Bakıyorum şu an, Elimdeki günlüğe, Sayfalarından toparladığım; Sene 2006, Biz varken ben gitmisim. Sene 2009, Biz varken ikimiz gitmişiz. Sene 2010, Biz yokuz ikimiz varız. Sene 2013, Meger Biz sadece gittigimizi sanmişiz. Sene 2014, Biz ayrılamayız diye yazmışım ama hikaye... Yıllardır bir araya gelemeyen insanlar nasıl olur da ayrılamazmış? Zaten ayrılmışız da haberim yokmuş. Ve aylardan Mart 2014, Biz çoktan yokmuşuz. Bir günlüğün sayfalarından size yazdıklarım...

Seviyorum böyle zamanları, Bana deniz mevsiminin gelmek üzere olduğunu hatırlatıyor. İlkbaharın dem ve mutluluk kokan şu günleri içimde tarifsiz kelebekler uçuruyor... Yine yaz mevsimi gelecek bir vakit sonra, Ben yine kumlarda deniz kabuğu arayacağım, Ben yine denizin haşin ve kışkırtıcı derinliğine dalıp sayısız ölü deniz kabuğu çıkaracağım, Ve yine bir akşamüstü seyre dalacağım gün batımını, Yüzümde ve dudaklarımda keyif dolu gülümsemeyle... Küçük bir deniz kabuğuyum, Berrak sularda bekleyen, Sevdiğime birgün dokunmayı, Ve onun kulağına hasret kokan, sürgün tadında aşkı fısıldamayı... Ve zamanın ötesinde, Eşsiz bir gecenin içinde, Yıldızlara fısıldayan bir sevgili var, Günlerin bitişinde, Toprak kokan gündüzün ışığında, Rüzgara karşı gülümseyen, Bir sevgili var...


haber

Y

az yaklaşırken zayıflama ve formunu koruma paniği başladı. Çok sayıda ünlü isim de zayıflamak için kendini diyete ve spora verdi. Kimileri yaşam koçları kimileri ise adrese teslim diyet yemek hizmeti veren Rafinera’yla form tutuyor. Yaşam koçuyla zayıflamak isteyen ünlüler 3 bin Euro, Rafinera’yla zayıflayan ünlüler ise günde 29 TL ödüyor. İşte ünlülerin sağlıklı yaşam ve kilo vermek için tercih ettiği sağlıklı mönüler: Seda Sayan (1100 kalori) Kahvaltı: Çörek otlu labne, lavaş kıtırları, domates-salatalık dilimleri Ara 1: Cevizle doldurulmuş kuru incir Öğlen: Fırında portakallı tavuk but ve otlu patlıcan salatası Ara 2: Dereotlu yoğurt ve salatalık dilimleri Akşam: Mantar sote, nar ile sislenmiş pancarlı Akdeniz yeşillikleri salatası ve kekik sosu Ece Erken: (1100 kalori) Kahvaltı: Ispanaklı gül böreği Ara 1: Kırmızı meyveli pelte Öğlen: Piliç soteli patlıcan beğendi, esmer ekmek ile Ara 1: Kabak mücver, dereotlu yoğurt-salatalık dilimleri Akşam: Burgundy usulü et köfteleri, mevsim yeşillikleri

ÜNLÜLERIN SAĞLIKLI YAŞAM REÇETELERI

Gamze Karaman: 1500 kalori Kahvaltı: Fritata, zeytinli domatesler ve esmer ekmek dilimi Ara 1: Yaban mersinli yoğurt Öğlen: Meksika fasulyeli kıymalı kepekli dürüm ve Balzamik soslu mevsim yeşillikleri Ara 2: Mozaik pasta Akşam: Tavuklu alinazik ve çavdarlı ekmek Berksan 1600 kalori. Kahvaltı: Meyveli karabuğday pancake, keçiboynuzu pekmezi Ara 1: Çilekli yoğurt Öğlen: Avokadolu hindi but wrap, kuru üzümlü kırmızı lahana salatası Ara 2: Çikolata soslu muz dilimleri Akşam: Bezelye ve nane pestolu bonfile, kök sebze püresi ve ıspanaklı bulgur pilavı Ebru Destan (1100 kalori) Kahvaltı: Ispanaklı gül böreği Ara 1: Kırmızı meyveli pelte Öğlen: Piliç soteli patlıcan beğendi, esmer ekmek ile Ara 1: Kabak mücver, dereotlu yoğurt-salatalık dilimleri Akşam: Burgundy usulü et köfteleri, mevsim yeşillikleri

www.cypruszoom.com

75


DENIZ SEVIYESINDEN YÜKSEKLIĞI NEDENIYLE, "DÜNYANIN ÇATISI" OLARAK NITELENEN NEPAL, BU KEZ BIZDEN BIRINI AĞIRLADI. ASLI IZVEREN, NEPAL GEZISINI ZOOM IÇIN FOTOĞRAFLAYIP YAZDI... 76 ZOOM


gezi

Öteki insanların ülkesi;

NEPAL YAZI VE FOTOĞRAFLAR ASLI İZVEREN

19 Nisan Cuma - 20 Nisan Cumartesi 19:30 uçağı için Ercan Havalimanı’ndaydık. Uçağımız 10 dakika rötarlı kalktı. Yolculuk sırasında uyuduğumuz için yemeği kaçırıyoruz. Saat 20:40 civarında uçağımız İstanbul’a yaklaşıyor. Şehir ışıl ışıl. Boğaz görünüyor. Herhangi bir düzen, nizam olmamasına rağmen tüm ışıklar yere serilmiş ışıklı bir halı gibi şehrin üzerinde bulunduğu toprağı örtüyor. Piste indiğimizde tipik bir Kıbrıslı gelene-

ği, kaptan pilot alkışlanıyor. İstanbul, tarihi güzellikleri ve harika dokusuna rağmen, kaotik yapısından, insan kalabalığından dolayı çok sevdiğim bir şehir hiç olmamıştı. Fakat 6 güne kadar bu fikrim tamamen değişecek, İstanbul’a adım attığım an bu şehre aşık olacaktım. Uçak alanına adımızı attığımızda ilk işimiz valizlerimizi alıp Nepal’e uzanacak olan yolculuğumuzun ilk durağı Sharjah uçuşu için

check-in masasına yönlendik. Herşey düzenli ve kolayca bulunur bir şekilde tasarlanmış. Vakit kaybetmiyorsunuz. Check-in açılmadığı için oturup birşeyler yemeğe karar verdik. Bu güzel yolculuğu birlikte yapacağımız fotoğraf sanatçılarıyla nasılsa check-in sırasında buluşacağımız için rahatça yemeğimizi yedik. Nitekim düşündüğüm gibi, check-in’e gittiğimizde birçoğu ordaydı. Gezi’den sorumlu İstanbullu fotoğtafçı Zehra Arslan ve

www.cypruszoom.com

77


Nepal halkının vazgeçilmezi filler. Şimdilerde turistleri gezdirmek için kullanılan filler, ulaşımın zor olduğu bölgelerde yerli halkın en önemli yardımcısı.

eşi Hakkı Ceylan bizleri grubumuzdaki insanlarla tanıştırdı. 2010 senesinde yaptığımız Beyrut gezimizden beri görmediğim Zehra ve Hakkı’nın yanında çok sevdiğim Selma Ablam’da gruptaydı. Transit yolcu olacağımız için yaklaşık 24 saat boyunca valizlerimizi hiç düşünmeden Birleşik Arap Emirlikleri’nden geçip Nepal’e ayak basınca alacağımız valizlerimizi verir vermez rahatladık. Seyehatin ilk durağında kısa bir turla Birleşik Arap Emirlikleri'ni keşvetme şansı da bulduk. Tekrar Sharjah havaalanına döndüğümüz-

78 ZOOM

de check-in işlemlerimizi yapmak için sıraya girdik. Muhaceret memurları çoğunlukla kadın. Siyah çarşaflar içinde ve çok kaba davranıyorlar. Ellerini masaya vurarak ve bağırarak insanları tek tek çağırıyorlar. Genellikle tek bir kelime bile etmiyor, yüzünüze bakmıyorlar bile. Kadınların siyah çarşaflar içindeyken, bizlerin rahat yazlık kıyafetler içinde olmamızın bu tavırlarında etkili olabileceğini düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Uçakta, kalkışta ve inişte hoparlörlerden dua sesleri yükseliyor. Air Arabia ile uçuyoruz. Uçak konforlu ve servis çok iyi. İnternetten

sipariş eklenen yemekler dışındaki yemekler de temiz ve lezzetli. Yaklaşık 4 buçuk saatlik yolculuğun ardından sonunda Kathmandu’dayız. Kathmandu havaalanı Dubai ve gördüğüm birçok havalimanının aksine küçük ve bakımsız olmasına rağmen çalışanlar oldukça neşeli, güler yüzlü ve yardımsever. Keyifle işlemlerimizi yaptırıyoruz. Memurlar şakalaşıyor, şarkı söylüyor. Vize almak çok kolay. Hemen orada bir fotoğrafla formu dolduruyorsunuz, hemen 15 günlük turist vizenizi veriyorlar. İşin en ilginç yanı, işlemleri yaptırırken elektrikle-


gezi

rin kesilmesi, buna rağmen kimsenin neşesini bozmadan işlemlere devam ederek bize yol göstermeleriydi. Nepal’de her hane günde 14 saat elektiriksiz kalıyor. Bunu bölge bölge ve belirli saatlerde yaptıkları için insanlar alışmış durumda. Birkaç Nepalli yanımıza gelerek valizlerimizi alıp almadığımızı soruyor. Alandan çıkıyoruz. Dışarısı oldukça karanlık ve hafif bir yağmur var. Onlarca araba park yerinde yolcularını bekleyenlerle dolu. Hızlı adımlarla otobüsümüze doğru gidiyoruz. Ben tıpkı diğer araçlar gibi küçük ve eski model bir araç beklerken

tüm bu eski arabaların içinde otobüsümüzü gösterdiklerinde hem üzülüyor hem de seviniyorum. Açıkçası burada bulunacağımız zaman içinde her ne kadar da yöresel bir araçla seyahat etmeyi arzuluyor olsam da, günlerce saatler boyu süren yolculuklarda konforlu bir otobüsle olacağımız fikri beni sevindiriyor. Otobüsün önünde yağmura rağmen bizi bekleyen rehber ve şöför hepimizin boynuna birer şal geçirip, Namaste! Diyor. Yani, merhaba, hoşgeldiniz anlamında. Otelimizin olduğu bölgeye gidene kadar karanlıktan hiçbirşey göremiyoruz. Araç büyük olduğu için dar so-

kaklara girmesi zor olduğundan, bir yerde duruluyor ve bizi uçak alanında görmüş olduğum türde araçlara yönlendiriyorlar. Benim boylarımda insanlar için bile oldukça alçak tavanları olan bu araçlarla otelimizin olduğu sokaklara giriyoruz. Valizlerimizi ayrıca otele götüreceklerini söylüyorlar. Otelimize vardığımzda valizlerimizin bizden önce orada olduğunu görüyoruz. Herkese anahtarları veriliyor ve yaklaşık 1 gün süren yolculuğumuzun sonunda, Nepal maceramızın ise başladığı noktada odalarımıza çekiliyoruz. Önceden internetten edindiğim bilgiler doğrultusunda, zorda kalmadıkça çeşmelerden akan su ile yıkanmama kararı alsam da, odada akan sıcak suyu görünce, yolculuk

www.cypruszoom.com

79


yorgunluğuna dayanamayıp kendimi Nepal’in sıcak suyuna(ki daha sonraları bir arkadaşımız, yalnızca lağım sularında yaşayan bir solucan türüne rastladığını belirttiğinde bile yıkanıyoruz) teslim ediyor, ardından da sabah 7 de kalkmak üzere kendimi uykuya teslim ediyorum. 21 nisan pazar Sabah 7’de uyanıp hemen kahvaltıya iniyoruz.

Tüm gurup hazır bir şekilde kahvaltı ardından yola koyuluyoruz. Otobüsümüz biraz uzakta olduğu için yürümemiz gerekiyor. Yürüdüğümüz bu sokaklar inanılmaz manzaralara ev sahipliği yapıyor. Sağlı sollu renksiz evler, her adım başı küçük tapınaklar insanların huzurunu kaçırmayan olağandışı bir kirlilik dikkatimizi çekiyor. İnsanlar evlerinin önünde neredeyse toprak olan

asvaltın üstünde et kesiyor, hem de eti kestikleri bıçakları yerdeki taşların üstünde bileyerek. Bir film setinde yürür gibi dakikalarca yürüyoruz. Gördüğümüz herşey aklımızı başımızdan alıyor. Başıboş sahipsiz gezen cılız inekler, heryerine uyuz bulaşmış zayıf, tüyleri yarım yamalak köpekler, çıplak ayaklarıyla sokaklarda dolaşan insanlar. Ve bir de en rahatsız edici şey, adeta kornayı yeni keşfetmişçesine motosikletlilerin durmadan kornaya basarak yolda ilerlemeleri. Aramızdan zigzag çizerek ilerleyen motosikletler hep bir telaş içinde, insanların genelde yüzlerinde maske var. Hava kirliliğinden kurtulmanın çaresini bu şekilde bulmuşlar. Bunun haricinde günün bu vaktinde kafası güzel olan bir genç koşup koşup başını kapalı demir bir kepenge vuruyor. Kendisini hiç görmüyor gibi yapıp ilgilenmeden yürümeye devam ediyoruz. Nişanlımın yanına gelip ona ingilizce küfürler savuruyor. Elbette ki dümdüz yürümeye devam ediyoruz. Genç, hızını alamayıp başını birkaç kez daha kepenklere vurduktan sonra karman çorman olan elektrik kutusunu açıp içini kurcalamaya başlıyor. Grubun birbirinden kopmaması için hızlı

Dünyadaki bilinen en eski tapınak olan Maymunlar Tapınağı olarak da bilinen, Swayambunath Stupa tapınağına gidiyoruz. Bu tapınak 12.yüzyılda yapılmış. Burada onlarca maymun görebilirsiniz.

80 ZOOM


gezi adımlarla bu mahallelerden çıkmaya çalışıyoruz. Otobüsümüze vardığımzda günlük programımız gereği Thamel bölgesindeki tapınakların olduğu bölgeye gidiyoruz. Rehberimiz bize bu tapınaklarla ilgili bilgi veriyor. Burada birkaç saat vaktimiz olduğu için ayrılıyor ve rehberimizin bize buluşmak için belirlediği evin yolunu tutuyoruz. Buluşma yerimiz, yaşayan tek tanrıça olan Kumari’nın evi. Kumari’ler henüz daha çocuk yaştayken tapınaklara kapatılıyorlar. Kimseyle evlenmiyorlar. Evlenmeme sebepleri bir kuraldan ibaret değil. Geçmişte bir Kumari ile evlenen gencin aynı gece ölmesi uğursuzluk sayıldığı için bu tanrıçalarla kimse evlenmek istemiyor. Aslında birçok budistin gelip ziyaret ettiği, taptığı, dualar ettiği bu kızların yerinde olmayı kimse istemiyor. Yeni nesil ‘yeni bir Kumari’ olmaktan kaçınırken, aileleri de çocuklarını tanrıça yapmak istemiyormuş. Grupla saat 10’da buluşacağımız yeri keşfettikten sonra rahat rahat kendimizi tapınakların arasına atıyoruz. Yapılar genelde ahşap, bazı tapınaklar yüzlerce yıllık ağaç kütüklerinin içinde, veya ağaç, tapınağın üstünde çıkmış . Bunu kestiremiyoruz. O kadar eski ve o kadar bakımsızlar ki, bu kadar turistin buraya gelip herhangi bir hastalığa yakalanmadan dönmesini anlayamıyoruz. Ara ara hafif bir yağmur yağıyor. Zaten belediyesi olmayan bir kent olduğu yetmezmiş gibi, etrafa yayılan çöplerin yanına gelip tuvaletini yapan insanların olması, sokak köpeklerinin de bu çöplerin içinde gezmesi, zaman zaman bana ülkemi özlettirmiyor değil. Kumari’nın evinde belirlenen saatte buluşuyoruz. Fakat küçük tanrıça kendini göstermiyor. Hergün aynı saatte bahçesinde önce balkona çıkıp gülümseyen tanrıçamız yağmurun etkisinden olsa gerek o gün ıstırahat etmeyi tercih ediyor. Nepal’de herhangi bir belediye yok. Hükümet dağılmış fakat yeni bir seçim yapılması için gerekli zemin olmadığı için seçim süreci askıda. Sokaklardaki çöpleri ellerinde kürekler olan bazı işçiler topluyorlar. Tapınakların arasında gezerken, açılan ayakkabı bağcıklarım, yağmurlu yerlerde çamura bulanıyor. Birçok yerli beni uyarmasına rağmen dokunup bağlamamak için direniyorum. Nitekim, zaten çok eski ve yırtık olan bu ayakkabılarımı akşama eve döndüğümde bir naylona koyup, bir daha görmemek üzere odanın bir köşesine koyuyorum. Tüm gün Thamel Meydanı , Durbar Square gibi, Kathmandu’nun en önemli ve görülmesi gereken yerlerini gezdikten sonra otelimize dönüyoruz. Akşam yemeği bizim için hazırlanmış olduğundan bir an önce

yemeğe oturuyoruz. Yemekler baharatlı olsa da çok fazla yabancı olmadığımız tatlar. Nepal’de her yemekte muhakkak pirinç var. Pilav olarak veya tane tane, bazen kuru şekilde, bazense çorba olarak. 22 nisan pazartesi Yine kahvaltının ardından sabah 7:30 da harekete geçiyoruz. Bu kez Kathmandu’dan ayrılmak için. Yolumuz uzun. Kathmandu’nın 180 km Kuzeyinde bulunan Chitwan Şehrine doğru yola çıkıyoruz. Yolculuğumuz konforlu fakat uzun sürüyor. Normalde 180 km’yi gidebileceğimiz sürenin neredeyse üç katı uzunluğunda bir zaman diliminde gidiyoruz. Bunun başlıca sebebi yolların tehlikeli ve kötü olması. Bir diğer nedeni ise düz olmayışları. Dağların arasında ‘S’ çizerek ilerliyor otobüsümüz. Ara ara bazı kareler yakalamak için durduğumuz oluyor. Bu gibi durumlara bazılarımız sigara molası, bazılarımız ihtiyaç molası, bazıları ise fotoğraf molası ismini kullanıyor. Ben genellikle keşif merağı içinde sağı solu araştırıyorum. Ana dilleri Nepalese olmasına rağmen en küçük çocuklar bile genellikle ingilizce konuşabiliyorlar. Yol kenarlarında evler genellikle derme çatma çalılardan veya kerpiçten yapılmış. Köyler dağ eteklerinde konuşlanmış olsalar da, yol boyunca birçok evi görmek mümkün. Köylüler çeltik ve pirinç tarlalarında çalışıyor, banyolarını tüm dağ etekleri boyunca uzanan nehirde veya evlerinin dışındaki taş banyoların içinde yapıyorlar, çamaşırlarını yine bu nehirlerde yıkıyorlar. Bir ev hariç hiçbir evde televizyon görmedik. Muhtemelen elektrik olmadığından daha birçok elektronik eşyaları da yok. Denizden yüksekliği nedeniyle dünyanın damı olarak nitelenen Nepal’in sıcak bir iklimi yok. Akşamları serin bile olabiliyor. Heryerde bir zamanlar Nepal’e Avustralya’dan getirilip evcilleştirilen vahşi dingo cinsi köpeklerden var. Neredeyse hiç kedi görmedik. Bunun dışında kartal gibi yırtıcı kuşlara da rastlamak mümkün. Yaklaşık 6 saat süren yolculuğumuzun her molasında çay-kahve içebileceğimiz yerlerde durduğumuz için küçük bakkal dükkanı tarzında mekanlardan atıştırmalık birşeyler bulup yemeye çalıştık. Bir de yanımıza aldığımız bisküvilerle karnımızı doyurduk. Nepal bizlere göre inanılmaz ucuz bir ülke. Yıllık milli gelir 250 dolar. Bu da bizim 1 haftada Kıbrıs’ta harcadığımız paraya denk geliyor. Arkadaşlarıma, kendime aldığım orjinal kaşmir paşminalar, orjinal olmasa da birebir aynısı olduğunu düşündüğüm son derece güzel bir back pack çanta, öğlenleri yediğimiz tüm yemekler, her gittiğim yerden aldığım hatıra objeler ve ödediğim tüm

vizeler bu fiyata dahil diyebilirim. Bir milletvekili maaşının aylık 250 dolar olduğunu da eklemeden geçemeyeceğim. Chitwan’a vardığımızda dosdoğru otelimize gidiyoruz. Otelimiz Chitwan Milli Parkı’nın içinde, ahşap bungalowlardan yapılmış son derece mütevazı, bahçe içinde ve temiz bir konaklama tesisi. Odaya ilk girdiğimizde elektrik olmaması, elektriğin yine kesik oluşu ve jeneratörü henüz çalıştırmayarak tasarruf ettiklerini gösteriyor. Buna aldırış etmiyoruz. Çünkü zaten tüm gün otelde yatıp dinlenmek dışında yapmak istediğimiz çok daha güzel planlarımız var. Gidip nehirde güneşin batışını izlemek gibi. Bunu yapmadan önce köyün hediyelik eşya satan dükkanlarında biraz geziniyoruz. Ardından ise bir sonraki gün fillerin yıkanacağı nehire gidip birer Everest Birası eşliğinde güneşin batışını izliyoruz. 23 Nisan Salı Bizim için kapıda bekleyen ciplere binip ormana doğru yola çıktık. Otelimiz milli parkın içinde konuşlanmış olduğundan dolayı birkaç dakika içinde fillere binip ormana dalacağımız yerde bulduk kendimizi. Burada bizden başka birçok turist sıra sıra fillere binerek ormanın derinliklerinde kaybolmaya başlamıştı bile. Ahşap ve merdivenlerle çıkılan yüksek kulelere çıkarak 4’er kişilik guruplar halinde filin üzerine oturduk. Fil, bir de filin baş kısmına oturan Nepalli ile beraber yavaş yavaş adım atmaya başladı. Ben bu noktada biraz rahatsız oldum. Hayatımda ilk defa kocaman bir canlının üzerinde olma fikri bir yana, üzerinde ahşap bir tahta ile 5 kişiyle ormanda bizi gezdirecek olan filin rahatsız oluyor olma fikri beni huzursuz etti dersem yalan söylemiş olmam sanırım. Ormana girmek için önce bir nehirin içinden geçtik. Timsahlar nehrin içinde veya kıyısında olduğu için fil ağır ağır suyun içinden geçerken bir timsah görme şansı yakaladık. Ardından ise ormana doğru yolumuza devam ettik. Ormandaki fil gezimiz sırasında, ormanda çeşit çeşit tropik ağacın arasında yavaş yavaş ilerlerken, normalde insan görse koşarak uzaklaşan birkaç su aygırı, ceylan, geyik gibi hayvanlar görsekte, bizim görmeyi ümit ettiğimiz bir kısmı da bu 932km2’lik bu alanın içinde bulunan 250 Nepal-Bengal kaplanından biriydi. Dünyada nesli tükenmeye başlayan hayvanlar listesinin ilk sıralarında yer alan bu kaplan cinsini görmek bu kadar büyük bir alanın içinde şans olsa da biz ümitliydik. Yeterince sessiz olunduğu takdirde görülebileceği gerçeğiyle ormanın derinliklerinde dolaştık. Bizden ayrı bir grup sadece kaplanın sesini duyduklarını, buna rağmen büyük bir heyecan yaşadıklarını anlattıklarında yakınlarda bir kaplan

www.cypruszoom.com

81


olabileceğini anladık. Fil safarideki rehberimizin anlattığı bir olaya göre, geçmiş yıllarda filin üstünde safariye çıkan bir çift, kaplanı görünce ani bir refleksle çığlık atmış, kaplan da fili ısırmaya kalkınca fil kaplanı öldürmüş. Bu gibi bir olay yaşamamış olmak ayrı güzelken, en azından uzaktan da olsa bir Bengal kaplanı görmenin çok güzel bir his olacağı ümidiyle yaklaşık 1 saat ormanda dolaştık. Kocaman bir filin üstünde 1 saatten fazla bir süre çıt çıkarmadan bir ormanın derinliklerinde dolaşmak

82 ZOOM

unutulamaz bir deneyimdi bizler için. Kaplanı göremesek de, olabildiğince keyifli bir macera yaşadık diyebiliriz. Hem kimbilir, belki kaplanı daha sonra görecektik... Fil safariden sonra otelimize dönüp biraz dinlendik, fotoğraf makinalarımızın objektiflerini değiştik; zira safaride yanımızda fazla hiçbirşey taşıma şansımız yoktu. Ve tekrardan yola koyulup bu kez de bizleri gezdiren filleri yıkamak için nehre gittik. Onlarca fili biraz da zorla suda yıkıyorlar. Biz de, bazı turistlerin ve sırf

fotoğraf çektirmek için nehrin pis sularında filin üstüne çıkıp hortumuyla kendisini yıkamasını emreden sahibine itaat eden filleri izledik. Nehirde yıkanmalarına rağmen mutlu görünmeyen fillere bol bol muz verdik ve güneşin batışını izledik. Öğlen yemeği için otele döndüğümüzde yemek bizim için hazırlanmıştı. Yemekte yine pirinç ve bu kez yanında domuz eti vardı. Yemekler her zamanki gibi lezzetliydi. Grupta birkaç kişinin damak tadına uymaması dışında


gezi

genel olarak yemekleri beğendik ve herhangi bir sağlık sorunuyla da karşılaşmadık. Öğleden sonra yeni bir macera için tekrardan ciplere doluşup nehire gittik. Burada bizi bekleyen sürpriz, kuşkusuz incecik bir tahtadan yapılan, su üstünde kayık pasta gibi her an eriyip gidecekmiş gibi duran uzun kanolardı. Hiç sallanmadan oturmamız gereken bu kanolarla yaklaşık 1 saat boyunca nehirde ilerledik. Bu sırada nehrin kenarında birçok timsah görsekte sessizlik içinde aynı zaman-

da timsahları ve diğer kanoları fotoğraflayarak usulca ilerledik. İnanılmaz bir dinginlik hissiyle süzülerek nehrin bir kısmını kanoyla ilerledik. Belirlenen buluşma noktasına geldiğimizde bir grup milli park içinde yer alan bazı köy evlerine ziyaret için ayrılırken, biz kaplan peşindeki maceraperestler ormanda yine bir saat sürecek bir yürüyüş için yolumuzu değiştirdik. Suya giren su aygırı, manda gibi büyükbaş hayvanların geçiş yolunu takip ederek yerli bir rehber eşliğinde ormana gir-

dik. Bundan sonraki yolculuğumuz yine tamamen kaplanı görme ümidine odaklandığı için sessizce ormanda ilerledik. Açıkçası kaplan karşımıza çıksa, ki muhtemelen çok aç olduğu için çıkmış olacaktı, yanımızda herhangi korkutucu bir alet veya aracımız olmadığı için bu yürüyüşümüz tamamen ucu açık bir maceraydı. Buna rağmen içimizdeki bu doğa enerjisiyle ve rehberimizin yardımıyla ormanda ilerlemeye devam ettik. Yüksek ve tropik ağaçların arasında devasa karınca yuvaları

www.cypruszoom.com

83


gezi

"Kathmandu’da bu nehir kıyısında ölüleri önce suda yıkıyorlar, sonra da yakıyorlar. Gördüğümüz manzaralar karşısında etkilenmemek elde değil. Tabii ki beni etkileyen şeyin yalnızca ölüleri yakmaları olduğunu söylemek eksik bir bilgi olabilir. Birde üstüne inanılmaz derecede pis ve neredeyse lağım suları kadar pis bir nehirde önce ölüyü yıkamaları, sonra maymunların ve köpeklerin aynı suda yüzüp etrafta dolaşmaları, ardından da ölünün küllerinin aynı suya dökülmesi..."

ve çamurlu toprağa çıplak ayaklarımızla basarak parkurumuzu tamamladık. Birkaç yerde gördüğümüz kaplan dışkıları dışında herhangi bir ize rastlamasak da, yaptığımız bu adrenalin, macera ve toprakla bütünleşen bu gezinin unutamayacağım zamanlar arasında yer alacağı kesin. Dönüşte, fillerin bulunduğu bir çiftliğe gittik. Fillerin yanına yaklaşmak yasak çünkü hepsi vahşi filler. Ayrıca beni üzen bir diğer şey ise, yine buradaki fillerin mutsuzluğuydu. Ayaklarından zincirle bir kazığa bağlı olan bu fillerin serbest dolaşım alanları olmasına rağmen, geceleri açık kaldıkları takdirde, köydeki evlere gidip heryeri talan ettiklerini öğrendik. Birkaç metre mesafeden onları biraz izleyip ayrıldık. Dolu dolu geçen bu günün ardından otelimize gidip bir süre dinlendikten sonra, Nepal geleneksel gecesine katılmak üzere köy merkezine gidiyoruz. Bir salonda, genellik-

84 ZOOM

le gençlerin oluşturduğu bir grup yerli bizlere harika bir dans, figür ve müzik ziyafeti yaşatıyorlar. Yoğun ve yorgun geçen günün ardından Nepal sınırları içinde bulunan en temiz suyla banyo yaparken günün yorgunluğunu gezi notlarıma yazacaklarımı düşünerek attığımı söyleyebilirim. Gece otelin yemekhanesinden aldığım bir bardak şarap eşliğinde gezi notlarımı yazdıktan sonra sabah yine erken uyanarak her dakikayı değerlendirmek üzere uykuya dalıyoruz. 24 Nisan Çarşamba 2 Günlük Chitwan Milli Parkı Konaklamasından sonra yola çıkma ve yeni güzellikleri keşfetme zamanı gelmişti. 5 saatlik bir otobüs yolculuğu sonrasında Nepal’in diğerlerine göre en turistik ve en düzenli şehrine varıyoruz. Pokhara’ya.. Burası bana Fethiye Ölüdeniz’deki

Hisarönü’nü hatırlatıyor. Oteller, dükkanlar, sokaklar... Yalnız aradaki fark, Hisarönün’de olmayan birşey var burada. Kocaman uçsuz bucaksız bir nehir ve Himalayalar. Otele eşyalarımızı bırakıp Nehire iniyoruz. Küçük kanolar kiralayıp nehirde gezintiye çıkıyoruz. Nehir suyu temiz olduğundan dolayı nehir boyunca yıkanan çocuklar, çamaşır yıkayan kadınları fotoğraflıyoruz. Yemeğimizi nehre 5 dakika mesafede olan otelimizin restoranında yiyerek Himalayalar’ın eşsiz manzarasını izlemek üzere yola koyuluyoruz. Temiz hava ve manzara hepimize iyi geliyor ve günlerin yorgunluğunu Himalayalar’ı izleyerek kahvemizi yudumlayarak atıyoruz. Deniz yüksekliğinden baya bir yukarıda olduğumuz için üşüdüğümüzü hissediyoruz. Kendi el emeğiyle yaptıkları paşminaları satan Nepalli bir çiftten, kalınca ve renkli bir paşmina satın alıyorum. Yumuşacık ve insanın içinı ısıtan,


bırakıyoruz. Bundan sonraki zamanımızda çarşıda gezip alışveriş yapıyoruz. Nepal ile ilgili bir diğer ilginç ayrıntı ise, baktığınız her yerde Marujana bitkisi görmeniz. Yol kenarlarında, tapınakların üstlerinde, evlerin bahçelerinde. Bizdeki kendiliğinden biten otlar gibi Nepal’de heryerde Maruaja(esrar gibi bir çeşit uyuşturucu) bitkisi var. İnsanlar genellikle sigara kullanmıyor. Maruajana için ise ‘ismini bilmiyoruz, bunu içiyoruz ’ diyorlar. Dahası var... Etrafta kokain ağaçları da görmek mümkün. Bir zamanlar yün ipliğine rakip olarak görüldüğü için piyasadan silinen maruajana Liflerinden yapılan türlü eşyaların satıldığı dükkanlar buluyoruz. Çantalar bu ürünlerin başında geliyor. İlk bakışta hasır ipliği gibi görünen bu malzemenin aslında bildiğimiz marıajana olduğunu anlatıyorlar. 25 Nisan Perşembe Yine sabah 7 buçukta yola koyuluyoruz. Artık dönüş yolculuğu başladı sayılır. 8 saatlik bir yolculuğumuz var. Bu yolculukla tekrardan Kathmandu’ya varmış olacağız. Yol boyunca verdiğimiz molalar, içtiğimiz depozito şişe kolalar, kanadı kırık kuşa ip bağlayıp gezdiren Nepalli çocuklar,

keçi yünüyle yapılmış bu paşminaların fiyatı 1000 Rupi, yani yaklaşık 20 TL civarında. Ne yazıkki çantamda çok fazla yerim ve kilo hakkım da olmadığı için bu kalın paşminalardan daha fazla alamıyorum. Himalayaların tadını çıkardıktan sonra otelimze dönmeden, yol üstünde bulunan bir yerleşim merkezinde durup biraz portre çalışması yapmaya karar veriyoruz. Herkes fotoğraf makinalarını alıp sokaklarda dağılıyor. Yaklaşık 15-20 dakika sonra inanılmaz güçlü bir yağmur başlıyor. Hepimiz çil yavrusu gibi dükkanların ve evlerin saçaklarının altına koşarken, çıplak ayaklı küçük çocukların hiçbişey yokmuş gibi sokakta oynamaya devam etmelerini izlemek tarifi yapılamaz duygulara yol açıyor bizlerde. Yağmur dindiğinde otelimize dönüp eşyalarımızı

fotoğrafını çektiğimiz rengarenk insanlar, 8 saati unutulmaz bir anı olarak beyinlerimize kazımamıza neden oluyor. Uzun yolculukların yorucu olduğu gerçeğini kimse inkar edemez elbette. Fakat bu doğa harikaları içinde bazen camdan bir filmi seyreder gibi saatlerce bakarak insan hayatı hakkında düşünmeden edemiyor. Kathmandu’ya vardığımızda akşamüstü oluyor. Otelimize gitmeden Dünyadaki bilinen en eski tapınak olan Maymunlar Tapınağı olarak da bilinen, Swayambunath Stupa tapınağına gidiyoruz. Bu tapınak 12.yüzyılda yapılmış. Burada onlarca maymun görebilirsiniz. Elinizdeki yiyeceklere saldırabilirler demelerine rağmen ben içeceklere de saldırabileceklerini düşünmemiştim. Tapınağın içindeki bir kafeteryadan aldığım kolayla rahat rahat dolaşırken bir tanesi arkamdan sinsice yaklaşıp elimdeki kolaya vurup yere atıyor. Döke döke içiyor kolayı. İnsanlara zarar vermiyorlar fakat yiyeceklere ve içeceklere çok düşkünler anlaşılan. Tapınakta onlarca budist dua ediyor, bizler de dağılıyoruz, otobüsün hareket edeceği vakte kadar tapınağı dolaşıyoruz. Tapınağın bir başka özelliği ise manzarası. Buradan baktığı-

nızda tüm şehir ayaklarınızın altında. Bol bol fotoğraf çekiyoruz. Buradan ayrılıp otelimize gidiyoruz. Öğlen ise tekrardan hazırlanıp Bhaktapur’a, yani, Kathmandu kenti içindeki en eski yerleşim yerine gidiyoruz. Burası Kathmandu’nun içinde, ama tüm şehirden izole bambaşka bir ahşap tapınak-kasaba. Kendi belediyeleri yani yönetimleri var. Nepal’in kültür başkenti diyorlar buraya. Bhaktapurdaki Durbar Meydanı dünya 1979’dan beri dünya kültür mirasları arasında yerini almış durumda. Burada çeşit çeşit tapınaklar, dükkanlar, hatta Sturbucks tarzı bir kahve dükkanı bile bulunuyor. Bhaktapur’da çok ilginç bir anım oluyor. Yanımıza gelen Samim isminde bir çocuk bizimle sohbet ediyor. Yaklaşık 11-12 yaşlarında olan Samim, çok zeki bir çocuğa benziyor. Bizden ona bir İngilizce sözlük almamızı istiyor. Ona para vermemizi kabul etmiyor. Sözlüğü bizim ona almamızı istiyor. Sözlüğün fiyatı 20 dolara geliyor. Bu bir sözlük için çok pahalı bir fiyat olsa da ben ona sözlüğü almayı kabul ediyorum. Çocuğun gözlerindeki ışık, insanlarla sohbet şekli, kendini diğer çocuklardan hemen ayırıyor. Yüzünüze boş boş bakıp ‘dictionary’ diyen çocuklardan

Nepal ile ilgili bir diğer ilginç ayrıntı ise, baktığınız her yerde Marujana bitkisi görmeniz. Yol kenarlarında, tapınakların üstlerinde, evlerin bahçelerinde. Bizdeki kendiliğinden biten otlar gibi Nepal’de heryerde Maruaja(esrar gibi bir çeşit uyuşturucu) bitkisi var. İnsanlar genellikle sigara kullanmıyor. Maruajana için ise ‘ismini bilmiyoruz, bunu içiyoruz ’ diyorlar. Dahası var... Etrafta kokain ağaçları da görmek mümkün.

www.cypruszoom.com

85


gezi bir farklı olduğuna inanıyorum Samim’in ve kahvelerimizi içince gidip ona sözlüğü almak için söz veriyorum. Samim az ve öz konuşuyor. Kahvemi bitirince hadi gidip alalım diyorum. Seviniyor ve benimle gel diyor. Gideceğimiz yerin uzak mı yakınmı olduğunu soruyorum. Hemen bu arka sokakta diyor. Samim önde ben arkada yürüyoruz. Küçücük daracık sokaklardan ilerleyerek kitapçıya doğru yol alıyoruz. Geçtiğimiz sokaklar, meydandaki gibi turistlerle dolu değil. Burada daha çok çocuklar gençler sokakta Samim yürürken arkasından bakarak bizi inceliyorlar. Ben biraz tedirgin oluyorum ve sık sık geldik mi? Daha çok mu var gibi sorular soruyorum. Birkaç dakika yürüyerek küçük bir markete geliyoruz. Samim markette duran adama kitabı soruyor. Adam iki sözlük çıkarıyor. Biri bildiğimiz Redho-

olan meydana. Döndüğümüzde Samim bana sözlük için teşekkür ediyor ve beni hiç unutmayacağını söylüyor. Ve ayrılıyoruz. Bir süre sonra yanımıza başka çocuklar da geliyor ve bizden sözlük istiyorlar. Benim kafamda soru işaretleri dönmeye başlıyor. Samim beni dolandırmış olabilirmiydi? Samim ve Bakkal birlikte mi çalışıyorlardı? Turistlerden para almak için bir yöntemmiydi bu? Birkaç çocuğu ve bişeyler satmaya çalışan kadını sıkıştırıp sorgulasak da hiçbir zaman gerçeği öğrenemeyeceğime emin olarak Bhaktapur’dan ayrılıyoruz. Burada iki ihtimal olduğunu varsayıyorum. Ya, çocuklar bakkallar ile organize bir şekilde turistleri dolandırıyorlar, ya da çocuklardan okulda İngilizce sözlük istiyorlar ve onlarda sözlüğü

use kırmızı renk küçük bir sözlük, bir diğeri de büyük, kalın ve deri kaplı bir sözlük. Ben fiyatını soruyorum. 20 dolardan fazla söyleyince ben küçük olanı almayı öneriyorum. Ama Samim büyük olanı istediğini söylüyor. O farklı diyor. Onu istiyor. Bense yanımda o kadar para olmadığını söylüyorum. O zaman dönelim arkadaşlarından da alalım para onlarda kesin vardır diyor. Bir daha o yolu yürümeyi gözüm yemediği için peki diyerek sözlüğü alıyorum. Samim elinde sözlükle bense yanında yürüyerek, bu sefer kısa yollardan, yani evlerin içinden geçerek meydana geri dönüyoruz. Geri dönüş daha kısa sürmesine rağmen tek plan bir film çekimi gibi akıp giden bir film karesinde gibi hissediyorum kendimi. İnsanların yaşamlarının tam orta yerinden geçip giderken. Meydana doğru, turistlerle dolu

alma yolunu, bakkallarsa para kazanma yolunu bulmuşlar. Her durumda yüreğim rahat yoluma devam ediyorum. Geceyi Kathmanduda daha önce gecelediğimiz otelde geçiriyoruz. Yorgunluktan bitap düşmüş halde erkenden uyuyoruz. Yarın geri dönüş yolculuğu başlayacak. 26 Nisan Cuma Bugün Kathmandu’ya ve dolayısıyle de Nepal’e veda edeceğimiz gün. Yalnız ayrılmadan bizler için önceden planlanmış sürprizimiz olduğunu bildiğimiz için yine fotoğraf makinalarımız ellerimizde. İlk önce yine bir tapınağa gidiyoruz. Burası çok büyük bir tapınak. Burada tıpkı Mekke’deki hac gibi insanlar dönüyor. Saat yönünde dönüyorlar. Dönüp durukça dilencilere para veriyoruz. Nişanlım, budist bir rahip bulup sohbet et-

86 ZOOM

meye başlıyor. Ona sorduğumuz sorulara cevap veriyor. Yaşadığı hayat için üzülsem de, kendi yaşantısından memnun görünüyor. 18-19 yaşlarındaki bu genç rahip neredeyse kırk yıllık dostu gibi bizimle samimi bir fotoğraf çektiriyor ve ona bu güzel sohbetinden dolayı teşekkür ederek ayrılıyoruz. Nepal’i terketmeden önce gideceğimiz son yer yani Zehra Abla’nın ve Hakkı Abinin bizler için hazırladığı sürprizin bir parçası olan göreceğimiz şeyi herkes kaldırmayabilir. Aslında ben biraz zorlandım diyebilirim. Ölü yakma törenine gidiyoruz evet. Kathmandu’da bu nehir kıyısında ölüleri önce suda yıkıyorlar, sonra da yakıyorlar. Gördüğümüz manzaralar karşısında etkilenmemek elde değil. Tabii ki beni etkileyen şeyin yalnızca ölüleri yakmaları olduğunu söylemek eksik bir bilgi olabilir. Birde üstüne inanılmaz derecede pis ve neredeyse lağım suları kadar pis bir nehirde önce ölüyü yıkamaları, sonra maymunların ve köpeklerin aynı suda yüzüp etrafta dolaşmaları, ardından da ölünün küllerinin aynı suya dökülmesi... Tüm bunlar yetmezmiş gibi birkaç metre ileride genç bir kız bu suyla saçlarını yıkıyor. Hem de şampuanla köpürte köpürte. Tüm bunlar olurken, etrafta çocuklar suyun içinde savrulan küllerin arasında birşeyler arıyor. Rehberimizden edindiğimiz bilgilere göre aradığı şey, yakılan kişinin altın dişleri olabilirmiş. Bugün yakılan genç bir kız. Hastalıktan ölmüş. Kocası başında ağlıyor. Çok acıklı bir filmi seyreder gibi dar nehrin diiğer kıyısında oturmuş izlemekteyiz. Daha cesaretli ve metanetli olanlarımız yakından fotoğraflamak için köprüden geçip yakılan bölüme ilerliyor. Etrafta boş gezen öküzler, maymunlar, köpekler... Kısacası karmakarışık ve düzensiz ilkel bir krematoryum işte burası. Rüzgarın da etkisiyle tabiri caizse; ölü kokuyoruz ve daha fazla izleyemeyeceğimi anladığım an kendime bir köşe bulup oturuyorum. Hemen yanımda budist bir adam, önünde mumlar, pirinç ve türlü baklagillerden bir karışım yapıyor. Karşısında da genç bir adam var. Birlikte dua gibi birşeyler okuyup genç adamın yapraktan yapılmış tabağını önündeki malzemelerle dolduruyorlar. Ardından genç adam bu tabağı nehre bırakıyor. Bir çeşit adak olduğunu öğreniyoruz. Sürprizin bir diğer parçası için çağrılıyoruz. Rengarenk kıyafetler giyip, upuzun rasta saçları olan Sadular’da oradaki yüksek duvarın arkasında yaşıyorlar. Bizler için izin alıp birkaç kişilik gruplar halinde bizleri içeriye alıyorlar. Sadular bizlerle fotoğraf çekiyorlar hem de evlerini dıştan da olsa görmemize izin veriyorlar. Evleri dediğim şey aslında uyudukları yerler olarak açıklanabilir. Önleri açık küçük odacıklar, içlerine giremiyoruz. Etrafta bir sürü asksı ve Marujana


www.cypruszoom.com

87


gezi bitkisi. Saduların gözleri kıpkırmızı, onları fotoğraf çekerken çok hoşlarına gitmese gerek, bizlere hoş olmayan ifadeler takınıyorlar. Tabii anlıyoruz ki hoşlarına gitmeyen şey aslında fotoğraf çekmeniz değil, beleş fotoğraf çekmeniz. Her fotoğraf karesine ayrı para istiyorlar. Verdiğiniz miktarı beğenmiyorlar. Burada bence bir tezatlık bulunuyor. Sadu’lar, dünyevi şeylerden, yani para, mal mülk gibi maddecilikten elini ayağını çekip yaşamayı seçmiş insanlar ise, neden turistlerden turistlere poz veriyorlar veya para istiyorlar... Demekki bunlar yalancı Sadu, turistik Sadu’lar. Olsun, bizler de üç beş kuruş vererek unutulmaz anılar yaşatmaya yardımcı fotoğraflarımızı çekip yolumuza devam ediyoruz. Nepal maceramız bu törenle sonlanıyor. Uçaklanına doğru yol alıyoruz. Ardından Dubai ve İstanbul. Dönüş yolunda Dubai’de zaman geçirmiyoruz. Doğrudan uçuşumuzu gerçekleştirip evimize dönmek için sabırsızlanıyoruz. Nepal çok güzel ve görmeye değer biryer olsa da, medeniyeti, temizliği ve hijyeni özlemişiz besbelli. İstanbul’u hiç görmediğim bir gözle görüyorum bu sefer. Medeniyetin eşiği. Yazımın başında yazdığım gibi, İstanbul’a aşık oluyorum. Herşey o kadar düzenli ve harika geliyor ki Nepal’den sonra... Birkaç gün İstanbul’un da tadını çıkarıp adaları falan geziyoruz. Ben çıplak gözle hiçbişeyi kaçırmadan izlemeyi tercih ettiğim için çok fazla fotoğraf değeri olan kare çekmesemde, Nepal anılarımız hem anı fotoğraflarımla hem de beynime azınmış bir şekilde adaya dönüyorum. Nepal gezimden edindiğim benim için en önemli izlenim ise, meditasyon hakkında olsa gerek. Biz şehir insanlarının neden meditasyon, yoga yada bu gibi rahatlama tekniklerini yaptığı hakkında bir fikir sadece. Gezdiğimiz tüm bütün dağlık bölgeler, şehir ve hatta en zengin yerinde bile.. Yani aslında Nepal gibi fakir ve medeniyetin olmadığı yerlerde insanlar elektriksiz, televizyonsuz, teknolojisiz, dünyadan kopuk bir şekilde yaşamayı sürdürürken bir köşede oturup boş boş kendilerini dinliyorlar. Bizlerin hiç yapmadığı birşey. Onların içinde hep bir huzur... Bizler ise bu huzuru bulabilmek için işte bu insanların aslında gün boyu yaptıkları şeyi yapay bir çevrede yapmaya çalışıyoruz. Çoğunlukla da başarılı olamıyoruz. Aklıma gelen soru şu oluyor bu noktada... Bizler mi şanslıyız/şanssızız ; ki bu kaosun içinde yaşam ve yaşadığımız bu suni dünyaya odaklanma mücadelesi veriyoruz? Yoksa onlar mı şanslı ki küçük huzurlu ve basit dünyalarında tek amaçları hayatta kalmak ve sağlıklı olmak... Çeltik tarlalarından pirinç toplayarak, çocuk yaparak, nehirde çamaşır yıkayarak... Elleri nasırlaşana kadar tarla çapalayarak... Hangimiz daha şanslıyız?

88 ZOOM


haber

Merit Lefkoşa Hotel&Casino’da Yıldızlar Geçidi Devam Ediyor

R

um Taverna geleneğinin Türkiye’de öncülüğünü yapan Yunan muziğinin başarılı ismi Gallis Galley, geçtiğimiz ay Merit Lefkoşa Hotel&Casino’da çok özel bir gece

yaşattı. Gallis zengin repertuarı ve eğlenceli sahne şovu ile misafirlerin gönüllerini fethetti.Türkçe ve Yunanca şarkıların söylendiği gecede pisti dolduran genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle ikiyüzden fazla misafir bir dakika bile yerlerine oturmadı. Usta dansçılara taş çıkartan misafirler gecenin sonunda memnuniyetlerini dile getirdiler.

İsrailli Hadad’tan Tatlıses şarkısı

2

002 yılında katıldığı Eurovision Şarkı Yarışması’nda İsrail’i temsil eden ve ülkesinin sevilen şarkıcıları arasında yer alan Sarit Hadad, Kuzey Kıbrıs’ta Merit Royal Hotel’de sahne aldı. Otelin St. Hillarion Salonu’nu dolduran konuklarını güler yüzlü ve sempatik tavırlarıyla karşılayan Sarit Hadad, gece boyunca temposu hiç düşmeyen bir konser verdi. Kendisini dinlemeye gelen Merit Royal Hotel misafirlerinin alkışları eşliğinde parçalarını seslendiren şarkıcı, konserinde hep hareketli parçalara yer verdi. Çaldığı darbuka ile konuklarını hayran bırakan ve dans ettiren İsrailli şarkıcı, gecenin ilerleyen saatlerinde verdiği org solo ile dinleyenlerini büyüledi. Fransızca, İngilizce ve Arapça’dan oluşan zengin bir repertuar sunun Sarit Hadad’in en büyük sürprizi ise, İbrahim Tatlıses’in “Haydi Söyle” isimli parçası oldu.

www.cypruszoom.com

89


haber

Zyphr Bar

Tavla Şampiyonası’nın Galibi Danimarkalı Michael Larsen

L

efkoşa'nın en kaliteli mekanlarından biri olan Zyphr Bar son derece klas bir yer. Her Cuma akşamı, Ada'nın en iyi gruplardan birisi olarak gösterilen Ahmet Evan ve ekibinin sahne aldığı mekan keyif veren ortamıyla beğeni topluyor. Daha önce yolunuz düşmediyse çok şey kaçırmışsınız demektir, daha fazla şey kaçırmak istemiyorsanız da cuma akşamları soluğu Zyphr'de alın. Aman yer ayırmayı da unutmayın!

G

erçekleştirdiği turnuvalar ile Kuzey Kıbrıs’ta yeni bir turizm kanalı oluşturan Merit Turizm Grubu, bu kez dünyaca ünlü tavla oyuncularını misafir etti. Merit Park Hotel’in ev sahipliğinde, 26 ülkeden yüzlerce oyuncunun katılımıyla Kuzey Kıbrıs Açık Tavla Şampiyonası yapıldı. Avraham Eytan tarafından organize edilen turnuva bu yıl yoğun ilgi gördü. Oyuncular; ana kademe turnuvaları, şampiyonlar grubu, intermediate grup, devam eden günlerde de çiftler, takım turnuvaları ve yan aktivite turnuvaları ile kıyasıya mücadele etti. Önceki gün büyük heyecanla oynanan final karşılaşmasıysa Danimarka’dan Michael Larsen ile Alman Rainer Witt arasında gerçekleşti. Karşılaşmayı, 21-10 skoruyla kazanan Michael Larsen, Kuzey Kıbrıs Açık Tavla Şampiyonası’nın galibi oldu.

Erkan Güleryüz ile 90’lara yolculuk

M

erit Park Hotel’de sahne alan Erkan Güleryüz, konuklarına nostalji dolu bir gece yaşattı. Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Ferdi Tayfur, Sertab Erener, Levent Yüksel, Ebru Gündeş, Kenan Doğulu, Tarkan ve Ümit Besen gibi pek çok şarkıcının sevilen eserlerini seslendiren Güleryüz’e konukları da hep bir ağızdan eşlik etti.

90 ZOOM


Bütün şarkıları Kadınlara gitti

8

Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Merit Park Hotel’de sahne alan Erol Evgin, sahne performansı ile birkez daha büyüledi. Sahnede pasta sürprizi 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ye ilgili üzerinde “Dünya Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun” yazan pastayı kadın hayranlarıyla birlikte kesen Erol Evgin, bol bol hatıra fotoğrafı çektirdi. Evgin, Türkiye’nin kadınları ile kalkınacağını, onlara çok güvendiği ve buna yürekten inandığını belirtti. Erol Evgin konserinin sonunda Merit Park

Hotel’in Kıbrıs’ın en güzel otellerden biri olduğunu, buraya üçüncü kez geldiğini ve her geldiğinde çok mutlu olduğunu belirtti. Konserinin çok güzel geçtiğini söyleyen Evgin, kendisini dinlemeye gelen Merit Park Hotel misafirlerine teşekkür etti ve “Eğer siz de güzel bir gece geçirdiyseniz yarın dostlarınıza anlatırken adam hiç yaşlanmamış, sesi de hiç değişmemiş deyin” dedi. Sanatçı konserini sevilen parçası “Sevdan Olmasa” ve son zamanların en popüler şarkısı olan “Ankara’nın Bağları” ile sonlandırdı.

Cenk Tevet İle Müziğe doydu..

M

erit Park Hotel’de geçtiğimiz ay ilk kez sahne alan Cenk Tevet, geniş repertuarı ve gitarıyla misafirlerine keyifli bir gece yaşattı. Megastar Tarkan'ın kuzeni olan Cenk Tevet, 18 yıllık sahne hayatından elde ettiği deneyimle hazırladığı ilk albümü “Ayna”yı geçtiğimiz yıl çıkarmıştı. Albümünde yer alan parçaları Merit Park Hotel konukları için seslendiren Cenk Tevet, şarkıları kadar gitar performanslarıyla da alkış aldı.

www.cypruszoom.com

91


haber Banu Bebek ve Emine Yanıker'ın doğum günü kutlaması için biraraya gelen mesai arkadaşları Eminem Restaurant'ta çok özel bir gecede buluştu...

Eminem Restaurant

S

osyal paylaşım konusunda faal bir arkadaş grubu olan Şht. Hasan Cafer İlkokulu öğretmenleri, geçtiğimiz ay özel bir kutlama için biraradaydı. İki arkadaşlarının doğum günü için ortak bir kutlama yapan gurup, keyifli bir gece geçirdi. Aynı gece Eminem Restaurant'a gelenleri de fotoğraflayan ekip, ZOOM okurları ile paylaştı..

Hem spor, Hem sosyal etkinlik

H

avvaTunaç anısına, Tunaç Riding Club tarafından geçtiğimiz ay ilki düzenlenen "Engel Atlama Yarışı" büyük ilgi gördü. Yarışmadan çok sosyal bir aktiviteye dönüşen organizasyonu ilk olmasına karşın kalabalık bir grup izledi. Üç kategoride yapılan yarışmada 10-12 Yaş Grubunda Kaya Debbağ, 14-16 Yaş Grubunda Jasmine Çelebioğlu, 18-19 Yaş Grubunda ise Çağhan Karadağ birinciliği elde etti. Geçtiğimiz ay ilki düzenlenen organizasyonun geleneksel hale getirilmesi planlanıyor...

ZOOM 92 ZOOM


haber

Bahçe Padem

A

lsancak’taki Bahçe Padem Kafe Restoran sabah akşam hizmet veren, ailenizle ve arkadaşlarınızla keyifli zaman geçirebileceğiniz, mutlaka keşfedilmesi gereken bir yer. Biz ziyarete gittiğimizde Züleyha Hanım’ın

ikizleri Ata ve Yağmur’un doğum günü vardı ve çocuklar kendileri için dizayn edilmiş bahçede eğleniyorlardı. Çocuğunuzun doğum günü yaklaşıyor ve nerede kutlayacağınızı bilmiyorsanız Bahçe Badem’i bir yere not edin...

www.cypruszoom.com

93


2014

Kıbrıs Festivalleri

Şubat - Hotel, Restoran, Kafe ve Gastronomi Fuarı - Orkide Yürüyüşü - Türk Film Günleri (Şubat-Nisan) - Lefkoşa Müzik Festivali (Şubat-Nisan) - Eşek Günü (Büyükkonuk Ekoköy)

Mart - DAU Uluslararası Sualtı fotoğrafçılığı ve Film Festivali - 10. Tepebaşı Lale Festivali (3. Hafta) - 10. Avtepe Kıbrıs Lalesi Festivali - Geçitkale Geleneksel 10 Mayıs Kutlamaları - 4. Beşparmak Tiyatro Festivali - DAU Uluslararası Futsal Turnuvası - HASDER Çocuk ve Hikâyeler Festivali - Eğitim ve Kitap Fuarı - İskele Belediyesi Kültür ve Sanat Festivali - 7. Uluslararası Şiir Toplantıları - 3. Bağlıköy Ekogün - 7. Lapta Turizm Festivali (MartNisan-Mayıs-Haziran)

Nisan - Bellapais İlkbahar Müzik Festivali (Nisan-Mayıs) - 6. Mormenekşe Enginar Festivali - 23. Nisan Kurtuluş ve Çocuk Bayramı - 5. Yiğitler Köyü Global Enginar Festivali - 8. ODTÜ Tiyatro Festivali - 2. Hisarköy Bahar Festivali - 2. Gönendere Kültür ve Sanat Festivali - Müzik Express Rock’n DAU - Güzelyurt GÜSAD Festivali - 6. Mağusa Çocuk Festivali -Değirmenlik Geleneksel Çocuk Festivali -2. Akdeniz Ayrelli Festivali -3. Kıbrıs Kültür ve Sanat Festivali (Kanavaç)

94 ZOOM

Mayıs - GÜSAD Güzelyurt Kültür ve Sanat Festivali - Güzelyurt Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali - Bellapais İlkbahar Müzik Festivali (Nisan-Mayıs) - 3. Mehmetçik Eko gün - 5. Hisarköy Orkide Festivali - LAU İlkbahar Şenlikleri - 2. Luricina Köy Festivali - GAU İlkbahar Şenlikleri - 6. Kıbrıs Tango Festivali -ODTÜ Bahar Şenlikleri -DAU Kum Heykel Festivali -DAU Bahar Şenlikleri -16. UKÜ ‘Yaza Merhaba’ Şenlikleri -YDÜ Bahar Şenlikleri -6. Esentepe Kayısı Festivali (Nisan-Haziran) -HASDER Çocuk Festivali -9. Kıbrıs İpek Festivali (Bellapais Manastırı) -14. Büyükkonuk Geleneksel Ekogün -18. Kuzey Kıbrıs Uluslararası Müzik Festivali -4. Mağusa Gençlik Günleri

Haziran - 4. Yıldırım Karpuz Festival - 4. Folklor ve Çocuk Festivali - 17. Türksoy Opera Günleri - 19. İskele Folklor Festivali (CIOFF) - 37. Güzelyurt Portakal Festivali (Haziran-Temmuz) - 46. İskele Festivali - 11. HASDER Çocuk Cümbüşü - 6. Hamitköy Kültür ve Dayanışma Şöleni - 3. Alaniçi Hasat Festivali - 5. Dikmen 11 Meşale Festivali - 18. Uluslararsı Mağusa Kültür ve Sanat Festivali (Haziran- Temmuz) - 4. Çınarlı-İncirli Mağara Kültürü ve Sanatı Festivali - 5. Lefke Ceviz Festivali - 9. Yeşilırmak Çilek Festivali - 4. Vadili Çocuk Festivali - 8. Gönyeli Çocuk Festivali


ajanda

Temmuz - Beyarmudu Patates Kültür ve Sanat Festivali - Geleneksel Kısa Film ve Belgesel Festivali (TemmuzAğustos) - 19. Gönyeli Uluslararası Folklor ve Kültür Festivali - 7. Geleneksel Karpaz Sahil Cümbüşleri - 7. Esentepe Yabani Kayısı Festivali

Ağustos - 3. Alayköy Tahıl Festivali - 3. Taşkent Kültür Festivali - 11. Lefkoşa Belediyesi Uluslararası Folklor Festivali - 6. Ozanköy Harnup Pekmezi Festivali - Serdarlı Belediyesi Babutsa Festivali - 7. Yeniboğaziçi Siyah Kupa Festivali - 8. HASDER Lefkoşa Gençlik Günleri - Mağusa Kültür-Sanat Festivali (Ağustos-Eylül) - 3. Çamlıbel Köy Şenlikleri - 26. Kitap Festivali (Ağustos-Eylül) - 54. Uluslararası Mehmetçik Üzüm Festivali

Ekim - 13. Zeytin Festivali (Girne) - 5. Çatalköy Kültür ve Sanat Günleri - GAU Geleneksel Cumhuriyet Koşusu - 15. Büyükkonuk Geleneksel Ekogün - Devlet Folklor Federasyonu Folklor Cümbüşleri Aralık - DAU Şarkı Günleri - UKÜ Yeni Yıla Merhaba Şenlikleri - GAU Yeni yıl Kutlamaları Kasım - 7. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali - Kuzey Kıbrıs Lefke - Uluslararası Sanat Festivali - 6. Kitap Festivali - 6. Cumhuriyet Folklor Festivali - Güzelyurt Tiyatro Günleri - 5. Lefke Hurma Festivali - 4. Klasik Ralli - 11. YDU Uluslararası Fotoğraf Günleri - 3. Doğanköy Alıç Festivali

Eylül - 7. Geçitkake Hellim Festivali - 12. Kıbrıs Tiyatro Festivali (Lefkoşa) - 7. Tatlısu Harnup Festivali - Kuzey Kıbrıs Uluslararası Müzik Festivali (Eylül-Ekim) - Fençlik Merkezi Cümbüşleri - Kıbrıs Türk Sanatçıları Müzik Festivali - Avrupa’nın İncisi Güzellik Yarışması - UKÜ Uluslararası Gece - 3. Kalkanlı Çakısdes Festivali (Son Hafta) - 8. Vadilili Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali - 8. Yıllık Latin Dansları ve Müzik Festivali - 2. Geleneksel Mutfak Festivali - 2. Lefkoşa Klasik Caz ve Dünya Müziği Festivali - Efes Blues Festival

www.cypruszoom.com

95


AGAMA AGAMA OUTDOOR

Tunaç Riding

AGAMA Club OUTDOOR OUTDOOR Equipment & Expedition

Equipment & Expedition Equipment & Expedition

• • • •

Binicilik dersleri Dağ gezisi + Piknik turları Engel atlama dersleri Çocuklar için Midilli ve Pony'lerle eğitim

Karaoğlanoğlu/GİRNE 0533 851 38 13

Adres: Bellapais, Girne Tel: +90 392 815 3721 Gep: +90 533 869 0530 E-mail: tugberkemirzade@hotmail.com www.agamaoutdoor.com

Girne (0 533) 869 0530 tugberkemirzade@hotmail.com www.agamaoutdoor.com

Adres: Girne

Kıbrıs'ın ilk Gep: (+90 533) 869 0530 tugberkemirzade@hotmail.com Binicilik Okulu www.agamaoutdoor.com


PROFESYONEL FOTOĞRAFÇILIK

Menü - Katalog - Mekan - Portre - Eğitim

Referans ZOOM YAYIN GRUBU YAYINLARI

profil reklam ve danışmanlık 0533 825 7000



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.