Nisan 2012 Sayı: 4 Merhaba Yeni bir sezon geldi çattı. Oteller bakımını, kadrosunu, eksiklerini tamamlıyor. Bir aya kalmaz bütün oteller, tesisler açılmış, önemli bir doluluğa ulaşmış olurlar. Yine işin kolayına kaçılıyor. Yine ucuz emek, düşük kalite ürünler, ucuz pazarlama politikası ile başlayacak yeni bir sezon. ‘’ Turizmde Çeşitlilik (Kültür Turizmi) ve Turizmde Emek’’ konusunda mart ayında yaptığımız panelde konuşmacı olan Faruk PEKİN ve prof. Dr Tuncay NEYİŞÇİ hocalarımız ‘’Ülkemizin avantajlarını imkânlarını ve Türkiye olarak turizm de yapabileceklerimiz’’i anlattılar Turizm sezonumuzun her gecen yıl bir öncekinden daha da kısaldığını, daha geç başlayıp daha erken bittiğine dikkat çektiler.
1 Mayıs işçi sınıfının birlik, mücadele, dayanışma günü. İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, emekliler, işsizler yüz binlerle 1 Mayıs ta alanlara akacak. Bütün ‘’Turizm işçilerini ‘’ bu büyük TÜRKÜ’ ye, çoluk çocuk yüreklerini yüreklerimize katmaya davet ediyoruz Ülkemizde zor günler yaşanıyor. İşsizlik, açlık, yoksulluk her geçen gün artıyor. Her geçen gün özgürlüklerimize, haklarımıza saldırı var. Adaletsizlik, almış başını gidiyor. Bizler Barış için, özgürlük için, demokrasi için, iş için, savaşsız bir dünyada sömürüsüz, baskısız, insan onuruna yaraşır bir yaşam için birlikteyiz. Biz özgürlükçü, eşitlikçi, sivil demokratik bir anayasa ve yasalar için, İnanç ve düşünce özgürlüğü için sesimizi yükseltiyor, Özgürlükten, demokrasiden, barıştan ve sosyal devletten vazgeçmeyeceğimizi ilan ediyoruz. 1 Mayısın doğuş nedeni olan 8 saatlik iş gününden, kıdem tazminatından ve tüm kazanılmış haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz.
Bu taleplerimizi haykırmak için meydanlarda olacağız.
Gelen turistlerin harcama kapasiteleri ve ülkeye kişi başı bıraktıkları döviz konusunda bilgiler verdiler. Gerilemeye ve dünyadaki yerimize dikkat çektiler. Henüz hiç yapılmamış olan sosyal turizme, yeterince ağırlık verilmemiş olan kültür turizmine, sağlık turizmine, inanç turizmine, kış turizmine dikkat çektiler. Un var, şeker var, yağ var. Helva yapacak usta lazım. Ülke çapında bir turizm politikası yok. Yâda birileri eksik yanlış bir politika belirlemiş, işin tarafları dâhil edilmemiş, bu politika kontrolsüz ve bilinçsizce uygulanmaya çalışılıyor. İş barışı, sürdürülebilirlik, müşteri memnuniyeti, ülke menfaatleri, insan hakları, işçi hakları, çocuk hakları, kadın hakları çiğneniyor. Uluslar arası sözleşmeler yok sayılıyor. Dünya çalışma örgütü (İLO) Türkiye’yi kara listeye almış. Ne önemi var? 1 Mayıs işçinin emekçinin birlik mücadele ve dayanışma günü. 8 saatlik iş günü, ücretli haftalık tatil, sendikal haklar gibi olmazsa olmaz haklar ve talepler için 150 yıl önce verilen mücadelelerde işçiler katledildi, sendikacılar idam edildi, vuruldu. Sonunda işçi-
ler bu hakları kazandılar. Bu gün sürdürülen emeğe karşı topyekûn saldırı sonucu asgari ücret düzeyinde ücretlerle turizmde günde 14–16 saat çalışıp hak edilen ücreti dahi alamamak, güvencesizlik, sendikasızlık, kayıt dışılık kabul edilemez. Buna dur demek zorundayız. Hele turizmde, güler yüzlü personel olması gereken emek yoğun bir sektörde böyle pervasızca, şuursuzca davranmak en hafif tabiri ile ‘’bindiği dalı kesmek’’ olarak söylenebilir. Ülkeye ve turizme ihanettir. İşçiler ve devlet ücretsiz fazla mesailerden, eksik sigorta ve vergi gösterimlerinden, kayıt dışı çalıştırmalardan büyük kayıplara uğramaktadır. Son zamanlarda teftişlerin sıklaştığını, iş yerlerine büyük cezalar yazıldığını, işin kontrol edilmeye başlandığını tespit ediyoruz. Sendikalar yasası ile ilgili çalışmalar, konfederasyonlar ve hükümet arası diyaloglar ve mutabakatlar güme gitti. Kapalı kapılar arkasında Türk-iş başkanı ile hükümet arası ikili görüşme ile işverenlerin talepleri doğrultusunda yeni yasal düzenlemeler şekillendirilmeye çalışılıyor. Hiçbir yenilik ve sendikal özgürlük getirmezken eskisinden de daha kötü, birçok yasakçı ve kısıtlayıcı madde getiriyor. Sendikalar yasası sendikacılık yapılamasın mantığını korumaya çalışıyor. İLO normları, örgütlenme özgürlüğü bir başka bahara kaldı. Kamu çalışanlarına grevsiz, içi boşaltılmış bir sendikalar yasası tüm tepkilere rağmen, yandaş sendikaların, sarı sendikaların desteği ile meclisten geçiriliverdi. 12 Eylül mahkemelerde göstermelik yargılanıyor. Vicdanlarda ve tarihin sayfalarında çoktan mahkûm edildi. Faşist zihniyetin ürünleri ve kurduğu düzen tüm kurumları ve kuralları ile ne yazık ki hala ülkemizi yönetmeye devam ediyor. Demokratlığı kimselere bırakmayan egemenler 12 Eylülü ve darbecileri yargıladıklarını iddia ederken, 12 Eylül anayasasının ve yasalarının temel mantığını korumaya çalışıyor. ‘’Halk örgütlenemesin, işçiler sendikalar örgütlenemesin, sömürü baskı ve zulüm devam etsin’’ diye var güçleri ile savaşıyorlar. Bizden öncekiler bedeller ödediler zincirlerini kırdılar, haklar kazandılar. Fikirler ve ilkeler ürettiler. Bizde bu fikirlere ve ilkelere sahip çıkarak, mücadele geleneklerimize ve yeni koşulların somut şartlarına uygun yöntemlerimizi belirleyerek, Türkiye emekçileri, turizm işçileri için, bir işçi emekçi baharı yaratacağız. YAŞASIN İŞÇİNİN EMEKÇİNİN BİRLİĞİ YAŞASIN BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMAMIZ YAŞASIN 1 MAYIS. Mustafa YAHYAOĞLU Dev-turizm-iş Genel Bşk. Devrimci turizm işçileri sendikası aylık ücretsiz bülten. Sahibi: Mustafa Safvet YAHYAOĞLU Yazı işleri Müdürü: Burhan KAYAOĞLU Basıldığı yer: Can Ajans
Dünyanın En Tuhaf Mahluku Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, - demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!
Nazım Hikmet Ran Adres: Üçgen mahallesi Anafartalar cad.Saraçoğlu iş merkezi 78/93 ANTALYA Tel: 0242 244 69 96- 0533 553 12 79 Web: http://devturizmis.org Mail: info@devturizmis.org
DİSK Genel Başkanı Erol Ekici’nin, Aşkale’de ve Tuzla’da yaşanan iş cinayetlerine ilişkin açıklaması:
İŞÇİLERE ÖLÜMLERDEN ÖLÜM BEĞENDİREN SORUMLULAR YARGILANMALIDIR! · Göçükte kalıyoruz, tersanede demir levhalar altında eziliyoruz, çadırlarda yanıyoruz, barajlarda boğuluyoruz, patlamalarda ölüyoruz! İşçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin bir maliyet unsuru olarak görülmesi ve güvencesizliğin, taşeronlaştırmanın, örgütsüzleştirmenin bir sonucu olarak işçiler üçer, beşer, onar onar ölüyor. Yanarak, düşerek, elektriğe kapılarak, göçük altında kalarak, çadırlarda yanarak, barajlarda boğularak öldürülüyorlar! Her ay tersanelerde 100’ün üzerinde işçi patronların azami kâr hırsları uğruna iş cinayetine kurban gidiyor
DİSK-KESK-TMMOB-TTB: DARBECİLERDEN HESABI EMEKÇİLER SORACAK! Darbelerle hesaplaşmak, emperyalizmle olan bağımlılıkla hesaplaşmaktır! Darbelerle hesaplaşmak, emekçilerin haklarına yönelik saldırılarla hesaplaşmaktır! Darbelerle hesaplaşmak, halkların kültür ve kimliklerini yok sayan tekçi, ırkçı, şoven anlayışla hesaplaşmaktır! Darbelerle hesaplaşmak, zorunlu din dersleriyle, toplumun gericiliğin kuşatması altına alınmasıyla hesaplaşmaktır! Darbelerle hesaplaşmak, işsizlikle, güvencesiz çalışma ve sendikal haklara saldırılarla hesaplaşmaktır! Darbelerle hesaplaşmak, onun ürünü olan AKP iktidarı ile hesaplaşmaktır! Darbelerle hesaplaşmak, bugünkü kapitalist sömürü ve baskı düzeni ile hesaplaşmaktır! BU OYUNU BİZ EMEKÇİLER BOZACAĞIZ! Eşit, özgür, kardeşçe ve bağımsız bir Türkiye kurma mücadelesinde sömürü düzeni ile hesaplaşarak darbelerle ve darbecilerle de gerçek bir hesaplaşmayı emekçiler mutlaka yapacaktır.
AÇLIK SINIRI 1047 TL, YOKSULLUK SINIRI 3312 TL Araştırma Enstitümüz (DİSK-AR) Mart ayı için açlık ve yoksulluk sınırın verilerini açıkladı. TÜİK Hanehalkı Harcama Kalıbı, TÜİK Madde fiyat ortalamaları ve 4 kişilik bir ailenin sağlıklı bir biçimde alması gereken kalori miktarı üzerinden hesaplanan beslenme kalıbı dikkate alınarak hazırlanan raporun sonuçlarına göre, 4 kişilik bir aile için açlık sınırı 1047, yoksulluk sınırı ise 3312 TL olarak gerçekleşti. Araştırmanın sonuçlarına göre sağlıklı beslenmek için yetişkin bir kadının yapması gereken günlük harcama tutarı 9,01 TL olurken, bu rakam yetişkin bir erkek için 9,28 TL, 15-19 Yaş erkek çocuk için 9,82 TL, 4-6 yaş bir kız çocuğu için 6,80 TL oldu. Buna göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için yapması gereken günlük gıda harcaması 34,92 TL. ASGARİ ÜCRETLİ AÇLIK VE YOKSULLUK SINIRINA YENİLDİ Yıllık olarak (geçtiğimiz yılın aynı ayına göre) açlık sınırı 84, yoksulluk sınırı ise 265 TL artış gösterdi. 2012 yılında asgari ücret ise bir önceki yılın aynı ayına göre asgari geçim indirimi dahil, 630 TL’den 701’TL düzeyine yükselmişti. 71 TL’lik bu artışa göre asgari ücret ile açlık sınırı ve yoksulluk sınırı arasındaki fark iyice açıldı.
İşçiler isyanda Metin Kasapoğlu Caddesi üzerindeki Ayhan Kadam İş Merkezi’nde bulunan Aslanbey Restoran işletmecisi Cemal Gürsoy, işletmenin 24 Mart’ta açılışını yaptıklarını ama içki ruhsatı sorunu nedeniyle 25 Mart’ta kapatmak durumunda kaldıklarını söyleyerek, “Tadilatlar ve konsept tespiti için görüştüğümüzde bana Barış Bey ve İlkhan Bey tarafından içki ruhsatı başvurusu yapıldığı bilgisini verdiler. Restoran için 70 milyar civar bir para harcadım. Ayrıca restoran için alınması gereken mallara gerek beni gerek sektörde yıllarca deneyimi olan çalışanlarımızı kefil ettiler. Açılıştan bir gün sonra mal sahibinin içki ruhsatı için olur vermediğini ve ruhsat başvurusunun olmadığını öğrendim. Konsept gereği çalışamaz duruma geldik. Kapılarımızı açtığımız gün tekrar kapatmak durumunda kaldık” diye konuştu. Çalışanlar adına konuşan Personel Müdürü Tunç Yetiş ise 22 kişinin mağdur olduğunu tüm işçilerin 21 bin 500 lira alacağı olduğunu söyleyerek, “ Muhatabımız olan İlkhan Bey’le görüşmeye çalışıyoruz. Ama alacaklarımızı vermiyor. Çalışanlar ve Cemal Gürsoy ile beraber Ruhsat Sahibi İlkhan Konuş’la görüştükleri açıklaması yapan Turizm Çalışanları Derneği (TUDER) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Yahyaoğlu ise, “ Biz ister üyemiz olsun ister olmasın tüm turizm çalışanlarına elimizden gelen maddi ve manevi her türlü desteği vereceğiz. İşçilerimizin alacaklarının bugün (Çarşamba) itibariyle ödenmesi talebinde bulunduk. İlkhan Konuş bize hiçbir ödeme yapmayı düşünmediğini ifade etti. Biz de TUDER olarak hukuki işlemleri başlatacağız. Gerekli yerlere başvurularımızı yapacağız. Sorunun takipçisiyiz” diye açıklamada bulundu.
Kamu da Grevsiz toplusözleşme dönemi Kamu emekçilerine grevsiz toplusözleşme hakkı tanıyan ''Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'' Resmi Gazete'de yayımlanarak, yürürlüğe girdi. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun adı “Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu”şeklinde değiştirildi. Kanuna göre, sendika kurucusu olabilmek için en az 2 yıldan beri kamu görevlisi olarak çalışma şartını, sendika kurucularının kuruluş işlemleri için valiliklere nüfus cüzdanı örneği ve ikametgah belgesi verme zorunluluğunu kaldırıyor. Konfederasyon kurucuları, ilk genel kurula kadar sevk ve idare edeceklerin kimlikleri yerine sadece isimlerini bildirebilecekler. Sendika şubelerinin genel kurullarının delegelerle yapılabilmesi için 500 değil, bin üyesi olması gerekecek. 3 yılda bir toplanan olağan genel kurullar, 4 yılı aşmamak üzere tüzüklerde belirtilen sürede yapılacak GREV YOK HAKEM KURULU VAR Toplusözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanması ve toplantı tutanağı imzalanamaması halinde Devlet Personel Başkanlığı tarafından görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlandığına dair tespit tutanağı tutulacak. Toplantı tutanağı imzalanmasından veya görüşmelerin uzlaşmazlıkla sonuçlandığının tespit tutanağı ile belirlenmesinden itibaren üç işgünü içerisinde sözleşmenin ilgili bölümlerini imzalamaya yetkili olanlar tarafından imzalamaya yetkili oldukları bölümler için Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulabilir.
4+4+4 yasası meclisten geçti. KESK’in yoğun mücadelesine rağmen AKP yasayı geçirdi. İmam-Hatiplerin orta kısımlarının açılmasından, çıraklık yaşının düşürülmesine kadar haklı olarak birçok madde tartışıldı. Ancak biz turizm işçilerini ve sektörünü yakından ilgilendiren bir madde hakkında neredeyse hiç konuşulmadı. Buna göre yeni yasada 20 işçi üzerinde çalıştıran işletmelere konan “çalıştırdığı işçinin % 20’si kadar stajyer çalıştırma” kısıtı kaldırıldı. Artık stajyer çalıştırmanın bir sınırı olmayacak. Stajyerlik sisteminin en çok kullanıldığı sektörlerden birisi turizm sektörü. Bu maddeyle aslında AKP, turizm patronlarına şunu söylüyor: “Ey turizm patronları, zaten esnek
çalışma koşulları ve sezonluk işçi çalıştıran bir sektörde kar üzerine kar ediyorsunuz. Bu yasayla birlikte sezonluk dahi aldığınız işçilerin yerine yeni eğitimini almış, ücret maliyeti az, staj dosyası sizin elinizde olan stajyer isimli işçileri size yolluyorum. Ve artık stajyerlerin sayısı kısıtlı değil, istediğiniz kadar tepe tepe sömürün!”
Patronlar açısından, çok daha ucuz maliyetli stajyer işçiler bu yasayla birlikte daha da sömürülebilir işçiler haline gelecekler. Bu sayede stajyer işçiyle kadrolu işçi arasında yaratılan rekabet artacak. Aynı zamanda bu turizm emek piyasasında ortalama ücretleri de düşürecek. Asgari ücretle çalışan komi yerine ondan çok daha az ücrete zorla talim olan stajyer işçi tercih edilecek. Stajyer işçiler, aynı otelin kadrolu işçileri gibi işçidir. Aynı emeği dökmekte aynı patron tarafından sömürülmekte ancak daha az ücrete talim etmektedirler. İşçilerin arasında yaratılmaya çalışılan, “stajyer, kadrolu, geçici” gibi isimlerle anılan bu rekabete karşı turizm işçileri birlik olmalı. Ancak birlikte kendi sınıfımızın mücadelesini verebiliriz. Yoksa patronlar ve onun uzantısı hükümet bizi iştahla bölmeye devam edecek! İsmail YILMAZ
1 Mayıs, 1886 yılında ABD’nin Baltimor
nın birlik, mücadele ve dayanışma sembolü
kentinde toplanan İşçi Sendikaları Kongre-
oldu.
si’nin 8 saatlik işgünü talebi için mücadeleyi
1 Mayıs 1886’dan üç yıl sonra, 14-21 Tem-
yükselttiği ilk gündür 1 Mayıs. O gün İşçi
muz 1889’da Paris’te toplanan II. Enternas-
Sendikaları Kongresi’nin kararı doğrultusun-
yonal I. Kongresi 1 Mayıs 1890’da tüm ül-
da Amerika çapında yüzbinlerce işçi iş bıra-
kelerde gösteriler yapılmasını kararlaştırdı.
karak alanları zaptetti. 8 saatlik işgünü ta-
Gerek 8 saatlik işgünü talebi için, gerekse
lebine militan bir şekilde sahip çıktı.
de 1887’de katledilen dört işçi önderinin
Amerika’da giderek yükselen işçi sınıfı mü-
anısına birçok ülkede görkemli gösteriler
cadelesinin 1 Mayıs 1886’da ulaştığı bu dü-
düzenlendi. Dünya işçileri birlik ve dayanış-
zeyi, provokasyonlar ve şiddet yoluyla bas-
ma içerisinde militan bir ruhla alanlara çıktı-
tırılmaya çalışıldı. 3 Mayıs günü işçilerin
lar. 1891’de Brüksel’de toplanan II. Enter-
düzenlediği bir gösteriye saldıran polis bir
nasyonal 2. Kongresi ise 1890 gösterilerinin
göstericiyi katletti. Daha sonraki gösteride
başarısı üzerine 1 Mayıs gösterilerinin her
ise gözü dönmüş polisler gösterici kitlenin
yıl geleneksel olarak kutlanması kararını
üzerine rastgele kurşun sıktılar. Alan kan
aldı.
gölüne dönmüştü.
İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele
Bu olayın ardından çok sayıda sendikacı ve
günü olan 1 Mayıs böylesine zorlu ve can
işçi önderi tutuklandı. Düzmece iddialara
bedeli bir mücadelenin ürünüdür. Tüm dün-
Cumhuriyet Sonrası
1924 1 Mayısı'nı "İşçi Bayramı" olarak kut-
ya işçilerinin bir sınıf olarak burjuvaziye karşı kazandıkları bir mevzidir 1 Mayıs.
TÜRKİYE'DE 1 MAYIS'LAR Anadolu'da 1 Mayıs ilk kez Osmanlı döneminde, 1905 yılında İzmir'de kutlandı. Bunu 1909 Üsküp kutlaması izledi.
İstanbul'da ilk kez 1 Mayıs kutlaması 1910'da yapıldı.
1920 1 Mayısı'nda ışgal idaresinin ve Osmanlı hükümetinin yoğun baskılarına karşın 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak kutlandı. İşçiler Haliçten başlayarak Karaköy üzerinden Beyoğlu'na kadar bir yürüyüş yaptılar ve "Bağımsız Türkiye" yazılı bir pankart taşıdılar.
layan işçilerin bu eylemi engellenmek istendi. Sekiz saatlik işgünü için bildiri dağıtan
dayanan bir fezleke hazırlandı. Verilen siya-
1921'in 1 Mayısı'nda İstanbul'un hemen
si karar sonucu birçok işçi ağır cezalara
tüm işçileri, özellikle şirket-i Hayriye, Seyrü
çarptırıldı. Albert Persons, Adolph Fischer,
Sefain, Haliç ıdaresi ve Tramvay şirketi çalı-
1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükun Kanu-
George Engel ve August Spies isimli 4 işçi
şanları 1 Mayıs'ı kutladılar.
nu sonrasında kutlamalara izin verilmedi ve
önderi ise idama mahkum edildi. Bu karar
birçok işçi tutuklandı.
1935 yılına kadar hemen hemen her yıl
11 Kasım 1887’de infaz edildi. Louis Lingg
1923 1 Mayısı'nda çok sayıda yerli ve ya-
ancak gizli kutlanabildi. 1 Mayıs'ın bundan
ise idamına birkaç gün kala yüzünün yarısı
bancı işletmede çalışan işçiler greve çıktı.
sonraki tarihi "yasak" larla yazıldı.
patlayıcılarla yok edilmiş bir halde hücresin-
İşçi taleplerinin arasında, "yabancı şirketle-
de ölü bulundu.
re el konulması, 1 Mayıs'ın resmen işçi bay-
1935 yılında çıkarılan "Ulusal Bayram ve
Burjuvazinin tüm baskı ve tehditlerine, yo-
ramı olarak tanınması, sekiz saatlik işgünü,
Genel Tatiller Hakkında Kanun" adıyla çıka-
ğunlaştırdığı terörüne rağmen 1 Mayıs sa-
hafta tatili, serbest sendika ve grev hakkı"
rılan düzenleme ile "Bahar ve Çiçek Bayra-
dece Amerika’da değil tüm dünya işçi sınıfı-
vardı ve birçok işçi tutuklandı.
mı" olarak genel tatil günlerine dahil edildi.
başlayacak olan kutlamalar için alan, saba-
2006 yılında en geniş katılımın yaşandığı ilçe Kadıköy oldu. Çeşitli sendikalar ve
hın erken saatlerinde itibaren dolmaya başladı. İşçiler, emekçiler, öğrenciler, kadınlar, çocuklar... bayramlarına sahip çıkmış, coşkularını donanmış ve alanları özgür ruhlarıyla doldurmaya başlamıştı. Taksim alanında, iğne atsan yere düşmeyecek bir katılım vardı. Dönemin DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in konuşmasının sonlarına doğru, çevredeki binalardan halkın üzerine ateş açıldı. Yaşanan paniğin ardından 37 insanı27 Mayıs 1960' dan sonra da "yasaklar"
mız yaşamını yitirdi ve 200'den fazla yaralı
yaşandı. Toplu Sözleşme, Grev ve Lokavt
vardı.
Kanunu'nun kabul tarihi olan 24 Temmuz, işçi sınıfına 1 Mayıs'ın yerine bayram olarak
1978 yılında, önceki yıl yitirilen 37 insanın
dayatıldı. Ancak bu girişimlerin hepsi, ka-
acısını içinde yaşayan yüzbinler yine Taksim Alanı'ndaydı...
1979 yılında Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul'da mitinge izin vermedi. İzmir Konak Meydanı'nda kutlandı.
80 sonrası 12 Eylül Askeri darbesinin yasaklar zincirinde 1 Mayıs da yer alıyordu. Böylece yeni bir yasaklı dönem başladı. Ama tüm yasaklara rağmen; kısa süreli iş bırakmalar, bayramlaşmalar ve bildiri dağıtılması gibi etkinliklerle, bu onurlu günün anısının belleklerden silinmesine izin verilmedi...
1987: 7 yıllık aradan sonra sendikalar öncülüğünde bazı milletvekilleri, aydın, sanatçı ve bilim adamları ile birlikte yaklaşık 1000 kişilik bir grup Taksim Anıtı'na 1 Mayıs şehitlerini anmak üzere çelenk bırakmak isterarlı mücadeleler sonucu geri döndü.
diler. Polis sadece milletvekillerinin araçla anıta ulaşmasına izin verdi.
Görkemli 1 Mayıslar
1989: Taksim'de biraraya gelen kitleye saldırıldı. Mehmet Akif Dalcı isimli bir işçi yaşa-
En kitlesel 1 Mayıs, 1976'da kutlandı. Bu
mını yitirdi.
miting DİSK'in öncülüğünde Taksim Meydanı' nda yapıldı. O gün Taksim
1990: Yine Taksim'e yürümek isteyenlere
Meydanı' nı 400 bin emekçi doldurdu.
izin verilmedi. Çıkan çatışmada İTÜ Öğrencisi Gülay Beceren felç oldu.
Bu yüzden 1977 yılındaki gösterilerin daha bir görkemli kutlanmasından tedirgin olan
1996: 1980 sonrasının en kitlesel mitingi
kesimler bulunmaktaydı... Ama her şeye
gerçekleştirildi. Kadıköy'ü dolduran yaklaşık
rağmen Taksim Alanı'na beşyüzbin emekçi-
150 bin insan toplandı ama yine açılan ateş
nin akması engellenemedi... Saat 14.30'da
sonrası 3 kişi yaşamını kaybetti.
gruplar saat 12:00 sularında Rıhtım Caddesi`ne yürüdü. Düzenlenen miting sonrası saat 16:00 sularında gruplar tamamen dağıldı. 2007 yılında 1 Mayıs'ı tekrar Taksim'de kutlayarak aynı zamanda 1977'de olan olayları anmak isteyen grupları polis; silah, biber gazı ve gaz bombası kullanarak durdurmaya çalıştı. 100'den fazla kişi yaralandı. Valiliğe göre 580, diğer kaynaklara göre 700'e yakın gözaltı gerçekleşti. İbrahim Sevindik adındaki bir vatandaş hayatını kaybetti. 2008 Nisan'ında, 1 Mayıs'ın "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması yasal olarak kabul edildi. 2008 yılında sendikaların hükümetle 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlama konusunda uzlaşamaması sonucunda sendikalar, Taksim'e yürüme kararı aldı ve bazı sol görüşlü partiler de bu yürüyüşe katılacaklarını açıkladı. Bunun üzerine, güvenlik güçleri bir gün öncesinden hazırlıklara başladı ve sabah 06:30'dan itibaren Şişli'de, Osmanbey'de, Pangaltı'da, Nişantaşı'nda, Okmeydanı'nda, Dolapdere'de ve Kurtuluş'ta olaylar çıktı. 2009 DİSK, KESK, TMMOB, TTB üyelerinden, uluslararası emek örgütleri temsilcilerinden, sosyalist gruplardan, feministlerden oluşan, sayısı 5 bini aşan grup, 1 Mayıs'ı Taksim meydanında kutladı. 2010 Taksim'de 33 yıl sonra yapılan 1 Mayıs gösterisine 6 büyük sendika ve sol gruplar katıldı. İlgi, coşku ve heyecan büyüktü. Katılanların sayısı 200 bin civarında tahmin ediliyor. 2011 1 Mayıs’ında İşçilerin Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü 1 Mayıs, İstanbul Taksim Meydanı’nda ve tüm Türkiye’n de coşkuyla kutlandı.
İŞ AKDİNİN ASKIYA ALINMASI UYGULAMASI Turizm son yıllarda Türkiye’nin önemli ekonomik kaynaklarından birisi haline gelmiştir. Bu önem çalışan işçi sayısı ve sorunları açısından bakıldığında ise devlet ve patronlar tarafından pek önemsenmemektedir. Turizm işçisi yalnız ve örgütsüzdür. Turizm sektöründe son yıllarda işçilerin daha fazla sömürülmesi amacıyla, sezon sonunda iş akitlerinin askıya alındığı veya ücretsiz izne gönderiliği tüm turizm çalışanlarının yaşadığı önemli bir sorundur. Bu açıdan bu sayımızda çok kısa olarak bu soruna ilişkin hukuksal bilgiler verilecektir. 4856 Sayılı İş Kanununda “İş Akdinin Askıya Alınması” ile ilgili düzenlemelere bakıldığında 6 Halde İş Akdinin Askıya Alındığı görülmektedir. 1)İş Sözleşmesinin Geçici Askerlik veya Kanuni Ödev Sebebiyle Askıya Alınması 2)İş Sözleşmesinin Sağlık Sebepleriyle Askıya Alınması 3)İş Sözleşmesinin Zorlayıcı Sebeplerle Askıya Alınması 4)İş Sözleşmesinin Ailevi Sebeplerle Askıya Alınması 5)İş Sözleşmesinin Yıllık Ücretli İzinlerde Askıya Alınması 6)İş Sözleşmesinin Toplu İş Uyuşmazlıklarında Askıya Alınması Bunun dışındaki hallerde İŞVERENCE BELİRSİZ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ İLE ÇALIŞAN İŞÇİNİN iş akdinin ASKIYA ALMASI gibi bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak Mevsim ve kampan-
ya işlerinde çalışma sezonunun bitmesi ile iş akdi askıya alındığı ve askı hali yeni sezonun başlangıcına kadar devam ettiği görülmektedir. İşçinin yeni sezonda işe başlatılmaması veya hiç çağrılmaması durumunda iş akdinin işveren tarafından yeni sezonun başlangıcında sona erdirilmiş olduğu ve koşulları varsa ihbar ve kıdem tazminatlarının bu tarihe göre ödenmesi gerekir. Bunun dışında uygulamada ücretsiz izin, ya da zorunlu tatil olarak adlandırılan askıya alma halleri ancak işçilerin bunu kabul etmesiyle başka bir anlatımla bu hususta taraflar arasında açık veya gizli bir sözleşmenin oluşmasıyla mümkündür. Aksi halde kullandırılan bu izin zoraki bir izin olacaktır ve işçi işverenden bu izin süresi kadar ücret talep edebileceği gibi, bu nedene dayanarak iş sözleşmesini haklı bir şekilde sona erdirecek ve yasal haklarını (ihbar, kıdem) talep edebilecektir. İş sözleşmesinin işveren tarafından tek taraflı olarak son-
landırılıp sonra Yeniden başlattığı durumlarda (girdi çıktı işlemlerinde) işçinin hem senelik izin hakkı vardır ve hem de bu süreler toplanarak ihbar ve kıdem tazminatlarının hesaplanması gerekir. İş sözleşmesinin işveren tarafından işçinin onayı alınmadan yapılan ücretsiz izin uygulamasını Yargıtay iş akdinin feshi olarak yorumlamaktadır. İşçi ücretsiz izinde iken (yani askıda iken) işçi işverene "beni işe başlat" diye ihtar çekerse ve işveren de başlatmazsa yine iş sözleşmesi işverence feshedilmiş sayılır. Ancak bu durum askı süresinin başlangıç ve bitiş tarihleri belirtilmemişse geçerlidir. Turizm işçisinin sezon sonunda kaderi olan bu durum karşısında alacağı tavra gelince, bunun bir tek cevabı yoktur. Ancak en önemli cevabın ÖRGÜTLÜ işçinin ÖRGÜTLÜ tavrı olduğu açıkça ortadadır. Av Bilal DOGAN
TÜKETİCİ HAKLARI HER HAK BİR SORUMLULUĞU GEREKTİRİR Alışverişlerimizde belge edinme alışkanlığımız henüz oluşmadı. Aslında, satın aldığımız her hangi bir ürün veya hizmetle ilgili edineceğimiz belge, tüketici haklarımızın korunması aşamasında bizi sonuca ulaştıracak en önemli etken olacaktır. Bazen ayıp olacak diye bazen da fiyatı ile ilgili pazarlık yaptığımız için belge edinmeyiz veya satın aldığımız kişiyi tanıyorsak ondan belge istemenin ayıp veya güvensizlik olacağını düşünürüz. Oysa bu davranışımızla, tüketici olarak kendimizi ne kadar korumasız bıraktığımızın farkına varmayız. Belge almamak her ne kadar bizim alışkanlığımız olsa da diğer taraftan belge vermemek satıcının da sık sık baş vurduğu bir sorumluluktan kurtulma yolu olarak uygulanıyor. Perakende satış fişi vermemekle vergiden kurtulmanın, garanti belgesi veya Türkçe kullanma kılavuzu vermemekle satış sonrası sorumluluktan kurtulmanın düşüncesinde olan satıcı çoğu zaman tüketicinin belge talebini reddediyor. Oysa fiş, fatura, garanti belgesi, Türkçe kullanma kılavuzu veya servis fişi gibi satışla ilgili belgeleri vermek satıcıların yasal zorunluluklarıdır. Bu zorunluluğu satıcıya hatırlatmak ayıp ve yanlış bir davranış olarak algılanmamalı ve satış sonrası yaşayabileceğimiz sorunların çözülebilmesi için mutlaka ürünle ilgili tüm belgeleri talep etmeliyiz. Satış esnasında alınan fiş, fatura v.b. belgeler mutlaka muhafaza edilmelidir. Zira o ürünle ilgili bir sorun yaşandığı takdirde ürünü kimden ve ne zaman satın aldığımızın tek belgesidir. Ayrıca garanti kapsamında yapılacak olan işlemler fatura ibraz edilemediği takdirde mümkün olmayacaktır. Sadece fiş veya faturanın muha-
faza edilmiş olması garanti işlemleri için yetmeyecektir. Servis yetkilileri garanti belgesini de talep edeceklerdir. Ürünün garanti belgesini de mutlaka edinmeli ve belgenin, satıcı tarafından eksiksiz ve doğru olarak doldurulduktan sonra kaşelenmiş olmasına da özen göstermeliyiz. Satıcı tarafından kaşelenmeyen ve satış tarihi olmayan garanti belgeleri servisler tarafından geçersiz sayılmaktadır. Bir başka önemli belge ise servis hizmetleri ile ilgili. Satın aldığımız her hangi bir üründe garanti süresi içerisinde oluşan arıza için servise gitmiş veya servis yetkililerini çağırmış isek, servis hizmetinden sonra yetkiliden bir servis fişi edinmemiz yasal haklarımızı koruyabilmemiz için oldukça önemli. Aldığımız servis fişi üzerinde tarihin ve arızanın tarifinin yer almasına da ayrıca dikkat etmemiz gerekiyor. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasanın defolu (arızalı) ürünlerle ilgili kısmında “eğer bir ürün aynı arızayı en az üç kez, farklı arızaları ise en az dört kez tekrarlamış ise ve bundan dolayı tüketicinin o üründen fayda sağlayamaması durumunda satıcı ürünü bir yenisi ile değiştirmek zorundadır” deniliyor. İşte servis fişleri bu anlamda önem taşımaktadır. Ancak servis fişleri ile arızanın türünü ve sayısını belgeleyebileceğimiz için özellikle garanti süresi içerisinde herhangi bir arızanın giderilmesi için çağrılmış olan servis yetkililerinden mutlaka bir servis fişi talep etmeliyiz. Her hak beraberinde bir sorumluluğu oluşturur. Hakların Koruna bilmesi için öncelikle sorumlulukların eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir. Her ne kadar belge vermek satıcının sorumluluğu dahilinde olsa da tüketimle ilgili gerekli belgeleri edinmek ve onları muhafaza etmek de bizim sorumluluğumuzdur. Ancak bu sorumluluğumuz yerine getirdiğimiz takdirde yasal haklarımızın korunması mümkün olacaktır. Tükenmeden tüketebileceğimiz günleri birlikte yaratmak dileğiyle, hoşçakalın. Ali Ulvi Büyüknohutçu Tüketici ve Kiracı Hakları Derneği (Tükider) Genel Başkanı Kent Konseyi Tüketici Hakları Çalışma Grubu Başkanı
Daha gün doğmadan doğar turizm işçisi kadın sokaklara… Şiirsel bir anlatımla başlamak istedim bu haftaya. Oysa yaşanan hiçte öyle değildir kadın açısından. Eğer sabah vardiyasında çalışıyorsa çok erken kalkmak zorundadır. Çocuğu, için kahvaltı hazırlamak, giyeceklerini hazırlamak, hazırlanıp kör karanlıkta yollara düşmek zorundadır. Servis güzergâhına gidip servise binmelidir önce. En az bir saat süren bir yolculuktan sonra hemen kahvaltı sırasına durmalı, kahvaltısını yapıp, üniformayı giyip Saat 8:00 de çalıştığı bölümde işbaşı yapmalıdır. Kadın açısından bakıldığında diğer işkolları kadar yorucu bir o kadar da çetindir turizm iş kolu. Peş peşe açılan devasa tesisler sadece misafir memnuniyeti odaklı çalışırlar. Personel memnuniyeti onlar için önemli değildir. Sadece kar dertleri olduğu için çalışan personelin iş dışında da bir hayatları olduğunu göz ardı ederler çoğu zaman. Oysa bir işyerinde 150 kadın çalışanı
olan işveren çalışanların çocuklarına gündüz bakımevi açmak zorundadır. Yasa var ama yaptırımı olmadığı için çoğu işveren (şikâyet olursa) cezayı ödemekle bu yükümlülükten kurtuluyor. Kadın istihdamının önündeki en büyük engellerden birisi kreş sorunu. Özel kreşler yüksek ücretlerle çalışıyor ve cumartesi Pazar çalışmıyor. Oysa turizm işçisi kadın Pazar günleri izin kullanamaz çoğu zaman. Aldığı maaşla özel kreşlere de veremez çocuğunu. Bu durumda yapılacak şey ya işi bırakmaktır yâda bir büyükten medet ummaktır. Turizm sektöründe doğum izni yoktur dedirtebilecek uygulamalar vardır. Hamile işçi makbul işçi değildir. Çoğu zaman bir bahaneyle işten çıkartılır. Süt izni uygulaması yoktur. Yemek saatleri yarım saate çekilmiştir nerdeyse. Mesai artık işin bitim saatidir. Ne zaman biterse iş, mesai de o zaman biter. Üzücü olanı artık iki kişinin yapabileceği işi bir kişiye yaptırıyor olmasıdır işverenin. Çoğu zaman bedenen çalışır kadın işçi. Yorucu bıktırıcı detayları vardır yaptığı işin. Bir de sürekli gülümsemek zorunluluğu vardır misafirlere. Oysa akşam yemeği hazırlamaktadır kafası çoğu zaman. Ya da yapılacak ütüde, çocuğun dersinde, temizlenmesi gereken evinde. Çünkü toplumun kestiği görev kesindir, tartışılmazdır. Kadın evin işlerini yapmakla da mükelleftir. Çalışması bunlardan kurtulması demek değildir. Turizm işçisi kadının günlük iki mesaisi vardır. İş, ev, çocuk varsa çocuk.
Mazeret izni yoktur turizm işkolunda. İşletmelerin az personele çok iş yaptırmak gibi uygulamaları sürdükçe de olmayacaktır. Bir kişinin işe gelmemesi gedikler açar tesiste. Bu yüzden ceza verilir işe gelemeyen personele. Bir izni iptal edilir çoğu zaman. Çoğu tesisler sezonluktur. Nisan başı açılır. Ekim sonu kapanır. Bu demektir ki işçilerin yıllık İzin gibi bir hakları olmayacaktır. Alacak izinlerini çoğu zaman kullanamayacaklardır. Ve kışın işsiz kalacaklardır. Turizmde kadın işçi olmak kışları çalışamamak demektir. Komik ücretler karşılığında (ekstra eleman olarak) yoğunlukta açık olan tesislerde. Hiçbir güvencesi olmadan, kaçak olarak çalışmak demektir. Çözüm ne diyeceksiniz?
Çözüm sendikalı olmak, haklarınızı vermelerini beklemeden talep etmektir. Sendikalı olmak gücündür. Fatma KAYAOĞLU
Uğur MUMCU’ nun katledilişine tepki. Antalya Demokrasi platformu yürüyüşü. 25 Ocak 1993
Clup Aldiana Paradise Apart Hotel, Turtel Side Hotel, Tutes Sorgun Hotel, İber Hotel Side Palace, Novhotel Turkuaz Hotel İşçleri protesto yürüyüşü. 1992
Antalya Kaleiçi Marina Hotel Grevi 1992