HDV BULTEN SAYI 13

Page 1

H O L L A N D A

D İ Y A N E T

V A K F I

A Y L I K

H A B E R

B Ü L T E N İ

MAYIS • 2010 SAYI 14

4

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez Hollanda’da

6

HDV Şube Yöneticileri Semineri Rotterdam’da Yapıldı

12

HDV 2010 Kültür Fuarına (Multifestijn) Katıldı


HDV BÜLTEN ÖNSÖZ

Bu sayıda

Cevdet KESKİN

Hollanda Diyanet Vakfı İdari Koordinatör

Değerli HDV Bülten Okuyucuları,

M

ayıs 2010 tarihli, 14. Sayı, HDV Bültenle tekrar birlikteyiz. Mayıs ayı sayımız yine gerek Hollanda Diyanet Vakfı tarafından ve gerekse HDV Şubeleri tarafından yapılan faaliyetlerle dolo dolu sizlerle buluştu. Mayıs ayında Yarışmalar, Futbol Turnuvaları, geçen sayımızda yer veremediğimiz 23 Nisan kutlamaları ve hepsinden önemlisi 8-9 Mayıs tarihlerinde yapılan şube yöneticileri semineri gibi etkinliklere yer vermeye çalıştık. Hollanda Diyanet Vakfımızın gençlere yönelik önemli faaliyetlerinden biri olan “Vakıf Kupası” futbol turnuvası bölge elemeleri ve finali yine Mayıs ayında gerçekleştirildi. Buna dair haberleri de bu sayımızda okuma imkanı bulacaksınız. Ayrıca, Din Hizmetleri Müşavirliği ve Hollanda Diyanet Vakfı işbirliği ile organize edilen “Dini Bilgiler ve Genel Kültür Yarışması”, “Güzel Ezan Okuma Yarışması”,

Hollanda Diyanet Vakfı Aylık Haber Bülteni SAYI 14 | MAYIS 2010 hdvbulten@gmail.com hdvbulten@diyanet.nl Islamitische Stichting Nederland Hollanda Diyanet Vakfı Javastraat 2 2585 AM Den Haag T. 070-3624481 F. 070-3644565 www.diyanet.nl info@diyanet.nl 2 | SAYI 14 | MAYIS 2010

“Kur’an-ı Kerimi Güzel Okuma Yarışması” ve “Hutbe Yarışması” gibi bütün HDV şube camilerinin önce bölge daha sonra da Final yarışmaları gerçekleştirildi. Yine Mayıs ayının ilk haftasında (8-9 Mayıs) Hollanda Diyanet Vakfı tarafından HDV Şube yöneticilerinin katıldığı yatılı Şube Yöneticileri semineri Rotterdam’da düzenlendi. Rotterdam Eğitim Merkezinde yapılan bu seminere Türkiye’den Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı, Prof. Dr. Mehmet Görmez hocamız katılarak, şube yöneticilerimiz ve din görevlilerimizle birlikte oldu. Bu toplantıda, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez hocamızın şube yöneticilerimize yaptığı duygu yüklü konuşmasını Şube yöneticilerimize yaptırdığı ufuk turunu ayrıntılı bir şekilde okuma imkanı bulacaksınız. Kısaca HDV Bülten bütün bu güzel faaliyetlerle bu ay da yine sizlerle. İzin sezonunun yaklaştığı Haziran ayında buluşmak dileğiyle hepinizi Yüce Mevla’ya emanet ediyor selam ve saygılarımı sunuyorum.

Genel Yayın Yönetmeni Doç. Dr. Bülent Şenay Hollanda Diyanet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Cevdet Keskin HDV İdari Koordinatörü HDV Bülten Yayın Kurulu Cevdet Keskin Sabri Gündoğan Abdullah Kaya Tasarım Bülent Yiğittop Baskı Drukkerij Dizayn 010-4254030

HDV Personeli Adı Soyadı

Cevdet Keskin 2 Sabri Gündoğan 3 Abdullah Kaya 4 Erdal Çetinkaya 5 Ali Korkmaz 6 Uğur Kaya 7 Orhan Yemenoğlu 8 Turgay Ergezen 9 Osman Ergin 10 İlhan Karataş 11 Önder Erkoç 1

Görevi

İdari Koordinatör Muhasebe Sekreter Cenaze Fonu İletişim&Medya Gençlik Koordinatörü Cenaze Fonu Cenaze Firması Cenaze Firması Cenaze Firması Muhasebe Yardımcısı


HDV BÜLTEN BAŞYAZI

Modern Çağda Din ve Peygamber mi? (V) Doç. Dr. Bülent Şenay

Hollanda Diyanet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı

3. İnsan ve ÇEVRE - I

D

eğerli dostlar, modern çağda din ve peygamber konusundan ve peygamber kıssalarından bahsetmeye devam ederken önceki yazımızda dinin kul hakkına çok önem verdiğini, sadece vicdan meselesi olmayıp, vicdandan başlayıp yaşama biçimine kadar uzanan, başkalarının vicdanından kaynaklanan toplumsal alana saygılı olmaya kadar etkisi olan bir dünya ve yaşam görüşü ortaya koyduğunu ifade etmiştik. Kısaca, insan ve toplum ilişkisinden bahsetmiştik. İnanan insan, en geniş anlamda doğal çevre de dahil olmak üzere “fıtrat, tabiat ve kainât”ın Allah’ın emaneti olduğunu her zaman hatırlar. Bu duyarlılıkla yaşayan mümin, en net ifadesiyle ‘çevre’sine karşı duyarlıdır. İnsanın çevresi, kendi fıtratıyla başlar. Tabiat bir çevredir. Kâinat/evren bir çevredir. Bu çevre içinde hayatını sürdürür insan. Kendi hayatı kadar, evren ve tabiat da emanettir. Evren ve tabiat, Allah’ın en büyük ayetleridir. Ayet demek hakikata götüren belirleyici delil ya da işaret demektir. Hakikat nedir? Hakikat, insanın yalnız aklıyla ulaşabileceği bilgi düzeyinin ötesinde, sezgisi, kalbi idraki ve irfanıyla da gayret ettiğinde vahyin yardımıyla anlamayı ümit ettiği varlık düzeyidir. Kuran-ı Kerim’de, yeryüzünde, gökyüzünde, ağaçlarda, çiçeklerde, kuşlarda ve pek çok canlının kendine özgü yaratılmış varlığında, Allah’ın varlığı, kudreti, cemali, celali ve hikmetine işaret eden deliller bulunduğu ve bunları ancak kendi kalbinin körelmesine izin vermeyenlerin görebileceği anlatılır. Kuran-ı Kerim insanın üç tür çevreye özenle bakmasını tavsiye eder. Kainat, Tabiat ve Fıtrat. Kainatın boşuna yaratılmamıştır. Hiç bir şey boşuna yaratılmamıştır. Çok tanrıcılık mümkün değildir. Her şeyi yaratan Tek Allah’tır. Kutsal kitaplar ve özellikle Kuran-ı Kerim, her şeyin varlığının kaynağında tek bir Tanrı‘nın var olduğuna işaret eder. Kainatın kendine ait bir denge içinde devam etmekte oluşu, ancak Allah’ın ona verdiği bir denge planıyla mümkündür. Buna âdetullah ya da sünnetullah denir. Kurân-ı Kerim’e göre dünyada fesat ve bozulmalar, insanların bizzat kendilerinin kazandıkları (günahlar) yüzünden ortaya çıkar. Kurân-ı Kerim bunu açıkça beyan eder: “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” (Rûm, 30: 41) Ekolojik

kriz, bir “fesat”tır. Fıtratına yabancılaşan insan “ifsad” eder, yani bozar. Fıtratına sadık kalan ise “ıslah” ve “imar” eder. Nitekim Bakara Sûresinin 11. âyetinde “Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler” buyrulmuştur. Fıtratına yabancılaşmak, insanın Allah’a kulluğunu unutup, “böbürlenip” sonunda da kendisini unutmasıdır. “Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.” (Haşr, 59: 19) Islah ve imardan uzak bir hayat ekolojik kriz doğurur. Ekolojik krizin bedeli, bizzat insanların kendi çekecekleri sıkıntılarla yaşanır. Çevre kirlenmesi, her şeyden önce manevi bir kirlenmeden doğar. İnsanlar hayatın ve tabiatın Allah tarafından yaratılmış ve insana israf etmeden kullanması için verilmiş bir emanet olduğunu unuttuklarında, sonuç yalnız manevi değil aynı zamanda ekolojik bir krizdir. Dolayısıyla çevre kirliliği, bir metafizik kirlenmedir. Çevre kirliliğinin çözümü, insanın yeniden eğitimiyle mümkündür. Ekolojik krizi azaltmak ve aşmak için, insanın eğitileceği husus, “geri dönüşüm” yöntemlerinin nasıl kullanılacağı gibi konular değil, bizzat, insanın fıtratı, tabiat ve evren hakkında Allah’ın yarattığı emanetler olarak yeniden bilinçlendirilmesidir. Çünkü insan unutan bir varlıktır ve Yaratıcı’yı unutan insan, hayatın anlamını da unutacaktır. Hırs, menfaat ön plana çıkacak ve çevre artık ne pahasına olursa olsun tüketilecek bir mal olarak görünecektir. Kendi fıtratına yabancılaşan modern insan, toplama, biriktirme ve tüketme dairesi içerisinde yaşamaktadır ve artık bir “geri-dönüşüm” kültürü icat etmiştir. Bu gerçek Kurân-ı Kerim’de şu ayetlerle net biçimde ortaya konulur: “Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay haline!” (Hümeze, 104:1-2) ayetinde işaret edilen husus budur. Kurân-ı Kerim’de ekolojik krizin temelindeki en önemli sebep olarak “israf” vurgulanır. İsraf modern hayatın en önemli özelliklerinde birisi olmuştur. Kurân-ı Kerim’de “Ey Ademoğulları! Her mescide çıkışınızda ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez.” (Araf, 7:31) Dünyada ve bölgemizde olan gerilimli olayların Yüce Allah tarafından hayırlara dönüştürülmesini diliyorum. Ülkemizin her türlü şerden uzak olmasını temenni ediyor, “Allah devlete ve millete zeval vermesin” diyorum. Selam ve dostlukla. MAYIS 2010 | SAYI 14 | 3


HDV BÜLTEN

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez Hollanda’da

D

iyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez, 8-9 Mayıs 2010 tarihlerinde Hollanda’ya bir çalışma ziyaretinde bulundu. Hollanda Diyanet Vakfı’nın organize ettiği şube yöneticileri seminerine katılmak üzere Hollandaya gelen Prof. Görmez, iki gün boyunca yoğun programlara katılarak 9 Mayıs tarihinde Türkiye’ye döndü. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez Hollanda’da önce Diyanet İşleri Başkanlığımızın Hollanda’daki Din hizmetleri konusunda bilgi aldı. Şube Yöneticileri seminerine katılan Başkan yardımcısı din görevlileriyle de toplantı yaptı. Başkanlığın Türkiye dışında gerçekleştirdiği hizmetlerin başlangıcından itibaren günümüze kadar ulaştığı seviyeyi Şube yöneticilerine ve din görevlelilerine aktaran Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in konuşması, zaman zaman duygusal anların yaşanmasına sebep oldu. 4 | SAYI 14 | MAYIS 2010


HDV BÜLTEN

D

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Din Görevlileriyle buluştu

iyanet İşleri Başkanlığının Yurt dışı din hizmetlerinden sorumlu Başkan yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Hollanda’da görev yapan din görevlileriyle biraraya geldi. Yoğun yurtdışı programına rağmen 8 ve 9 Mayıs tarihleri arasında HDV Şube yöneticileri için yapılan eğitim seminerine katılmak üzere Hollanda’ya gelen Prof. Dr. Mehmet Görmez, Hollanda’da görev yapan, fahri geçici ve resmi 135 din görevlisine hitap etti. Prof. Görmez konuşmasında yurtdışı hizmetlerinin tarihi seyrini anlatarak yurtdışında din hizmetlerinde ulaşılan seviyeye dikkat çekti. “90’lı yıllarda 20 civarında ülkede hizmet veren Diyanet İşleri Başkanlığımız şu anda 80 ülkede din hizmeti vermektedir.” dedi. Yurdışında din görevinin zor bir görev olduğunu ifade eden Mehmet Görmez, bu hizmete ihtiyaç duyan ve buralara kadar gelerek camiler açan bu

insanlara hassasiyetle yaklaşılmasını ve hikmet’le kendilerine bu hizmetin sunulmasını istedi. Prof. Dr. Mehmet Görmez konuşmasını şu sözlerle bitirdi: “Ben burada bulunan şube dernek yöneticilerimize din hizmetinde. Yönetim ve din görevlisi iki önemli unsurdur. Din görevlilerimize mukayyed olun onlar anne babalarının dualarıdır. Çünkü herkes çocuğumuz, mühendis dok-

tor vs. olsun iyi para kazansın derken din görevlilerimizin anne babaları benim çocuğum din görevlisi olsun dinine milletine hizmet etsin diye dua ederek bu görevi seçmişlerdir derken, siz din görevlilerine de şube yöneticilerimize hikmetle muamele edin çünkü bu dinin buralara ulaşmasını sağlayan ve sizin buradaki varlık sebebiniz olan onlardır.” dedi.

MAYIS 2010 | SAYI 14 | 5


HDV BÜLTEN

HDV Şube Yöneticileri Semineri Rotterdam’da Yapıldı Hollanda Diyanet Vakfına bağlı Camilerde yöneticilik yapan şube yöneticilerinin katıldığı yatılı seminer 8-9 Mayıs 2010 tarihlerinde HDV Rotterdam Eğitim Merkezinde yapıldı.

S

eminere Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Brüksel Din Hizmetleri Müşaviri Prof. Dr. Halife Keskin Lahey Din Hizmetleri Müşaviri ve Hollanda Diyanet Vakfı Başkanı Doç. Dr. Bülent Şenay, Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Fevzi Hamurcu, Deventer Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mustafa Kahraman, Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı Arif Yakışır, Federasyon ve HDV Yönetim Kurulu üyeleri ile HDV Şube Yöneticileri katıldılar. 8 Mayıs 2010 tarihinde HDV Eğitim merkezinde yapılan seminere İstiklal Marşı ve ardından Kur’an tilavetiyle başlandı. Din Hizmetleri Müşaviri ve Hollanda Diyanet Vakfı Başkanı Doç. Dr. Bülent Şenay açılış konuşmasını yaptı. Şenay Konuşmasında özetle “İnsanların, dinini yaşamasının, dilini konuşmasının entegrasyona aykırı olmadığını vurgulayarak, kendi dinine ve diline sahip çıkan insanın daha 6 | SAYI 14 | MAYIS 2010

çok özgüven sahibi olacağını, bunun da, topluma katılımı artıracağını, gettolaşmayı önleyeceğini ve toplumsal barışı, huzuru tesis edeceğini ifade etti. Anadilinin yasaklanması, imam eğitiminin tartışılması, aile birleşimine getirilen engeller, yaşlanan bir toplumun huzur evleri ihtiyacı, üniversite öğrencilerinin sorunları, bölünmüş aileler ve aileden koparılan çocuklar gibi pek çok meselenin yaşandığı bir coğrafyada bu camianın, bu sorunların üstesinden gelmek , din hizmetlerini en kapsamlı şekilde sürdürebilmek için, canla-başla çalıştığına dikkat çeken Bülent Şenay, verdikleri hizmetlerin artarak devam edeceğinin ve çalışmalarının, sorunların çözümünü kolaylaştıracağını, Hollanda toplumuna çok büyük katkılar sağlayacağının altını çizdi. Din Hizmetleri Müşaviri konuşmasının sonunda seminere katılmak üzere Türkiye’den teşrif eden Diyanet İş-

leri Başkan Yardımcısı, Prof. Dr. Mehmet Görmez’i konuşmalarını yapmak üzere kürsüye davet etti.

Türkiye’den özel davetli olarak bu programa katılan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Diyanet’in Yurtdışı Hizmet Anlayışı” konulu bir konferans verdi. Prof. Dr. Mehmet Görmez bir buçuk saate yakın konuşmasında şunları söyledi: “Sözlerime daima bir duayı


HDV BÜLTEN serlevha yapmayı adeta prensip haline getirdim. Konuşmama o dua ile başlamak istiyorum. O dua da şudur: Yurtdışında millet varlığımızı muhafaza etmek için, Anadolu’nun bağrından kopup dünyanın muhtelif yerlerine göçen kardeşlerimizi, hem kendi inancına, kültürüne, tarihine, kimliğine bağlı olarak yaşamasında, hem de içinde yaşadıkları toplum ile birlikte huzur ve barış içerisinde yaşamalarını sağlamak için yıllar önce bu topraklara gelerek camiler inşa eden, bu müesseseleri kuran bütün büyüklerimize, ahirete irtihal edenlere Cenab-ı Allah’tan rahmetler diliyorum. Yüce Rabbimiz, onların makamlarını cennet eylesin, onları Peygamberine komşu eylesin. Hayatta olanlara da, sıhhat ve afiyet içerisinde daha nice hizmetler yapmalarını nasip etsin. Hem şahsım hem teşkilatım hem de milletimiz adına sizlere bir teşekkür borcumuz var. Nedir o? Hollanda, Kutlu Doğum münasebetiyle 4 Nisan Pazar günü Arena stadyumunda bir gurur tablosu yaşattınız. Pek çok açıdan büyük bir gurur tablosuydu. O anı sizlerle yaşayamadığım için kendimi şanssız addediyorum. 2005 yılında Avrupa’da başlattığımız kutlamalar, daha önce birbirinden ayrılan bütün millet varlığımızı bir araya getiriyor. 14 asır önce sevgili Peygamberimiz geldiğinde, nasıl ayrılan, parçalanmış yürekleri birbirine kenetlediyse, onun ruhaniyeti, onun maneviyatı 14 asır sonra her yıl adeta aramıza gelerek, Avrupa’nın muhtelif yerlerinde bir rahmet eli misali üzerimizde dolaşarak, bizleri yeniden birleştiriyor, yeniden buluşturuyor. Bizleri birleştiren, buluşturan Allah’a hamd O’nun Habibine salat ve selam ediyorum. Bize tüzük ne gerek… Bülent Şenay hocamız “Bizler tüzük hazırlamasak da, Peygamberimizin hadislerini duvarlara assak, bize yeter de artar bile” diye güzel bir söz söyledi. Bu görevleri üstlenen her arkadaşımız, kim olursa, hangi makamda olursa olsun her mü’min, Peygamberimizin hadislerini değil sadece bir tek hadi-

sini levha yapıp karşısına assa, başka tüzüklere gerek kalmaz. Peygamber efendimizin gerçekleştirdiği fetihler sonrasında her tarafa vali ve yöneticiler gönderiyordu. Hiç ummadığı insanlar dahi vali ve yönetici olmak için sıradaydılar. İşte, tam o sırada Resulü Ekrem Efendimiz orada muhteşem bir ifade buyururlar: “Hepiniz baş ve başkan olmak istiyorsunuz, olun ama, şu iki şeyi asla unutmayın; bunlar, dünyada ‘emanettir’, ahirette de ‘nedamettir’. Eğer bu iki hissi göze alıyorsanız, o zaman toplumların, toplulukların, cemaatlerin yöneticiliklerini alın üstünüze...” Onun için biz, camia olarak bu iki kavramı daima gözümüzün önünde tutmak zorundayız. Biz bir sorumluluk üstlendik, bu, Allah’ın bize verdiği bir emanettir, milletimizin emanetidir. Tek tek her mü’min kardeşimizin emanetidir. Tarihimizin, kültürümüzün emanetidir. Eğer bu emanete en küçük bir ihanetimiz olursa, o vakit devreye nedamet, yani pişmanlık girmelidir. Ahiret gününde, kıyamet gününde Allah bu ihanetin hesabını bizlere sorar. Rabbim, bunun hesabını düzgün verenlerden eylesin!..

Ufuk turuyla ibretlik hatıralar… Diyanet İşleri Başkanlığı, Misak-ı Milli sınırları içerisinde hizmet vermekle yükümlü olan bir kurum. Kurumumuz, 3 Mart 1924 yılında kurulmuştur. 1924 yılından 1965 yılına kadar, hiçbir Diyanet İşleri Başkanı; bırakın yurtdışında bir hizmet yürütmeyi, resmi bir hüviyet ile herhangi bir yurtdışı seyahati bile gerçekleştirememiştir. 1965 yılında, zamanın Diyanet İşleri Başkanı merhum İbrahim Bedrettin Elmalı’nın, Tunus’a yaptığı ziyaret sonrası kıyametler kopartılmıştı. Bakanlar kurulu acil toplanmış, uçak 3 saat bekletilmiş ve medya günlerce konuyla alakalı yayın yapmıştır. Şimdi bir o günlerinin başkanlığını bir düşünün, bir de geçenlerde başkanlığımızın Arena’da gerçekleştirdiği ve 40 bin kişinin katıldığı programı düşünün. Daha da ilerisi; kaçak olarak hacca giden Diyanet İşleri Başkanımız bile olmuştur. Milletimiz zor günlerden geçmiştir. Allah’a hamd olsun, Sünnetullah icra ediyor. Bütün nehirler kendi mecrasında akacaktır; bu, Allah’ın yeryüzüne koyduğu Sünnetullahtır, kanundur. Tunus’a giden başkan, saraya kadar olan yol güzergahında biriken halk tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmıştır. Türkiye’deki gazeteler, ertesi gün manşetten olayı “Şeyhülislam gibi karşılandı” şeklinde kamuoyuna duyurarak, adeta kelle istiyordu. Libya’ya geçmesi gereken başkan, Türkiye’den ulaşan bir nota ile oradan derdest edilerek Türkiye’ye gönderilir. Zamanın Devlet Bakanı Rafet Sezgin, Diyanet MAYIS 2010 | SAYI 14 | 7


HDV BÜLTEN

İşleri Başkanı’na “Derhal istifa et” talimatı verir. Başkan, “Ben istifa etmiyorum, siz görevden alıyorsanız alın!” der. İki ay boyunca mücadele edilir, ardından Bakanlar Kurulu kararıyla, Başkanın görevine son verilir. Sahipsiz bırakılan millet Aynı yıllarda, Allah’ın bir tecellisi olarak, sizin Avrupa’ya göçünüz başlıyor. Kısa bir süre için geldiniz, bir traktör parası biriktirince dönecektiniz. Sizleri buraya gönderirken, biz devlet olarak, millet olarak şunları düşünmemişiz: “Bunların bir de manevi hayatı var. Bunlar sadece etten kemikten ibaret varlıklar değil. Bunların kıblesi, namazı, cuması, bayramı, orucu, ramazanı, cenazesi ne olacak?” diye düşünmemişiz. Bu hayati meseleleri Diyanetde düşünmemiş, devletde düşünmemiş; kimse düşünmemiş. Birinci kuşak buraya geldiğinde bu gerçeklerle, bu can yakan sorunlarla karşı karşıya kalınca, “bu sorunu ancak biz çözeriz” dediler ve işe koyuldular. Çocuklarına gönderecekleri paraları kestiler, namaz kılabilecekleri mekanlar kiralamaya, almaya başladılar. Kiliseler kiralanır, bayram ve Cuma namazları kılınırdı. Bu kadar yol alındıktan sonra da, gelip diyanetin kapısını çalmışlar ve “Ey Diyanet! Gel, bize dinimiz anlat, namazımızı kıldır, bize lazımsın ve bize hizmet etmelisin!” demişler. Bizim kapımızı onlar zorlamış, biz gelip hizmete talip olmamışız. Bunu, başkanlığın 8 | SAYI 14 | MAYIS 2010

içinde bir idareci olarak itiraf ediyorum. Hizmetleriniz asimilasyonu önlemiş ve Model olmuştur. Bu yol böyle açılmış. Açılmış da ne olmuş? 1970’li yıllardan itibaren 26 bin din görevlisi/imam Anadolu’dan Avrupa’ya bu amaçla gelip gitmiş. 2000’e yakın arkadaşımız sürekli görev yapmaktalar. Sizlerin başkanlıkla, ele ele, gönül gönüle, omuz omuza vererek kurduğunuz bu iş gereği, gerçekleştirilen iki büyük hadise vardır: Bunlardan bir tanesi, Avrupa’da yaşayan millet varlığımızın asimilasyondan korunmuş ve muhafaza edilmiş olmasıdır. En azından yüzde 60 oranında millet varlığımızın muhafaza edilmesinde, asimilasyona uğramamasında, kendi tarihine, kendi kültürüne, kendi inancına bağlılığında, sizin büyük katkılarınız olmuştur. Başkanlıkla sizin kurduğunuz bu işbirliği büyük hizmetlerin altına imza atmıştır. Peygamber Efendimiz, “İnsanlara teşekkür etmeyi bilmeyen, Allah’a da şükretmeyi bilmez” buyuruyor. Bu münasebetle biz, millet olarak hepinize müteşekkiriz. Çünkü bu çalışmalarınız Avrupa’da vuku bulacak büyük bir asimilasyonu önlemiştir. Ama siz, ikinci bir şey daha yaptınız: O nedir? O da, sizin Avrupa’da bir ‘model’ olduğunuz gerçeğidir. Başka kültürler içerisinde , barış ve huzur içerisinde yaşamanın usulünü başka topluluklara da öğrettiniz. Bize gelen Avrupalı

yöneticilere ben iftiharla şunları söylüyorum: “Avrupa’da üç model oluştu. Fransa’da Mağrip-Cezayir modeli. İngiltere’de Hint-Pakistan modeli. Hollanda ve Almanya’da da Türk modeli. Bana bu üçünü de bir mukayese edebilir misiniz?” diye sorduğumda, cevap almakta zorlanıyorum. O kardeşlerimi hafife almak için bunları söylemiyorum. Ama böyle bir imkana sahip olmayan milletlerin varlığından bahsediyorum. Kendi öz vatanlarında kurulan bir Başkanlıkla ilişkiye girerek bu dernekleri oluşturup, din hizmetlerini birlikte yürütme geleneği, sizin başlattığınız bir gelenektir. Bu gelenek, Avrupa’da bir modeldir. Bazı yöneticiler bu modelin kıymetini bilmiyor olabilirler. Ama siz onlara iftiharla hep şunu söylemelisiniz: ‘Biz bu topraklarda, hem kendi dinimize, kültürümüze, kimliğimize bağlı kalmayı, hem de sizinle birlikte barış ve huzur içerisinde yaşamayı öğretmiş ve başka camialara da model olmuş bir topluluğuz.’ Başarının sınırı neresidir? Bizler, vaktinden 20 yıl sonra başladık bu çalışmalara. O yüzden henüz olmamız gereken yerde değiliz. Yüzde 60 oranındaki başarı grafiğini yüzde yüzlere çıkardığımız gün, bu işi başardık demektir. İki şeyi garanti altına aldığınızda başarılı olmuş sayılırsınız. Nedir onlar? Anadolu’dan Avrupa’ya göçmüş hiçbir insanımız, kendi kimliğine uzaklaşmadan, içinde yaşadı-


HDV BÜLTEN ğı toplumla barış içerisinde yaşadığı gün, biz hedefimize ulaşmışız demektir. Bir tek insan bile dışarıda kalmış ise, başarılı olduğumuzu söylememiz mümkün değil. Sizin, Diyanet İşleri Başkanlığı ile başlattığınız bu çalışmalar, 80’li yıllarda kurumsallaştı. 150’ye yakın Camii yöneticileriyle yaptığımız bu toplantı, kurumsallaşmamızın bir göstergesidir. Bu kurumsallaşma ve bu çalışmalarınız başkanlığımıza başka bir tecrübe öğretti. Rusya ve Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte ortaya Türk Cumhuriyetleri çıktı. Burada yaşayan insanlar da tıpkı sizin 40 yıl önce yapmış olduğunuz gibi gelip başkanlığımızın kapısını çaldılar ve dediler ki, “Ey Diyanet! Biz aslında sizin atalarınızdık. Buhara, Semerkant, Taşkent, Özgen, Maverün Nehir , Fergane Vadisi, aslında İslam medeniyetinin merkeziydi. Biz çok büyük bir tarihin, büyük bir medeniyetin çocuklarıyız. Biz sizlerle hem din kardeşiyiz hem de aynı ırkın mensuplarıyız. Ama biz büyük bir felaket yaşadık. Biz 100 sene, inancımızdan, tarihimizden, kültürümüzden tamamen uzak kaldık. Şimdi biz, yeniden inancımızı öğrenmek istiyoruz, tarihimizle ve medeniyetimizle yeniden buluşmak ve barışmak istiyoruz, gelin bize yardım edin!.” Daha önceki Avrupa tecrübesi olmasaydı, Diyanet İşleri Başkanlığı hiçbir şey yapamazdı. Hazırlıksız yakalanırdık, yine de öyle oldu, zira bu talep geldiğinde elimizde Rusça bilen bir tek imamımız yoktu. Ama müşavirlik, ataşelik kurmayı, kurumlarla ilişkiye

geçmeyi, din görevlisi göndermeyi çok iyi biliyorduk. Bunu da sizlerden öğrenmiştik. Bu, Allah’ın bir lütfu, bir keremiydi. Yürek sızlatan hadiseler Hizmet götürülen o mahrumiyet bölgelerinde öyle olaylar yaşandı ve yaşadık ki, anlatması günler sürer. Yanımda götürdüğüm Kur’an-ı Kerim’i görebilmek için, misafir olduğum evin önünde kuyruklar oluşmuştu. İman ettiği kitabını, dünya gözüyle görebilmek, öpebilmek ve koklayabilmek için insanlar sıra halinde saatlerce beklemekteydiler. Öyle yerler, öyle insanlar gördüm ki, cuma biliyorlar, bayram biliyorlar, özlemişler ama, namaz kılacak yerleri yok, kıldıracak imam yok, kıblesini tayin edecek insan yok. Bunca zaman geçmesine rağmen hala zaman zaman bu tür yerlerle karşılaşmaya devam ediyoruz. Millet olarak oralara camiiler, mescidler açtık. Oralarda hizmete açılan her camii ve mescitte, sizin buralardan gönderdiğiniz yardımlar bulunmakta. Kırım’da yapılan bir camiinin sizin gönderdiğiniz paralarla yapıldığını öğrendim. Yurtlarından sürgün edilen, ama sonradan millet olmayı öğrenen Kırım halkı için irili-ufaklı 63 camii yapılmış. O mescitler orada, dini hayatın neşvünema olmasını, ayağa kalkmasını sağlamış. Biz bunları sizlere anlatmakta geciktik. Moğolistan’ın yüzde 5’i Hıristiyandır, 80 kilisesi var. Yüzde 40’ı Müslümandır, bir tane bile camisi yoktur. Konyalı kardeşlerimiz

bizim aracılığımız ile orada ilk kez bir camii yaptırıyorlar. İnşaat sürerken biz eşleriyle birlikte iki din görevlisi atadık. Bu iki babayiğit kardeşlerimiz 24 saat çalışmaktalar. Komşularından birisi imama, “Ne olursun, bir ezan vakti Türkiye’ye telefon ediver de, o ezanı bir duyayım, bir dinleyeyim” diye istekte bulunuyor. Aynı hadiseyi ben Gürcistan’da yaşadım. Bu yüzyılın başlarında, Sarp Sınır Kapısı’ndan girdiğinizde sağ tarafınızda 112 tane Laz köyü var idi. Bunların hepsi Müslümandı ve hepsinde de ibadethaneler bulunmaktaydı. Şimdi ise bu köylerin tamamı Hıristiyanlaşmış ve hepsinde de kilise vardır. Batum Misak-ı Milli sınırları içerisindedir ancak, sınırlar çekilince kendi haline terk etmişiz, ilgilenmemişiz, 100 yıl içerisinde bir nesil değişmiş, değiştirilirmiş. Eğitim Bakanlığı, kreş ve anaokulu eğitimini kiliseye devretmiş. Çocuğunu anaokuluna göndermeyen ilkokula gönderemiyor; her Müslüman, çocuğunu ilkokula gönderebilmek için, önce kiliseye göndermek zorunda. Kiliseye giden çocuk ise, papaz tarafından önce vaftiz edilmekte. Hiçbir insan hakları örgütünün raporunda böyle bir haksızlığa yer verilmemekte. İstanbul’da bir kilisenin yanında bir yaprak kımıldasa, Avrupa Birliği temsilcileri bize bunun hesabını soruyorlar, ancak, yanı başımızda böyle insanlık suçları işleniyor, hiçbir insan hakları örgütü veya temsilcilerinden ses yoktur. Bir asrın zulmü Sarp Sınır Kapısı’nda iki yaşlı teyzeye rastladım. “Ne yapıyorsunuz burada” diye sorduğumda aldığım cevap beni iliklerime kadar titretti: “Oğlum, biz her Cuma buraya gelir ve sınırdaki camiden okunan ezan sesini dinler gideriz. Allah’a, bu sesi duyarak gitmek istiyoruz” dediler. Kırgızistan’daki ilahiyat fakültemiz bugüne kadar 610 mezun verdi. Kazakistan’da üç MAYIS 2010 | SAYI 14 | 9


HDV BÜLTEN yıl önce kurulan ilahiyat fakültemiz, bu yıl ilk mezunlarını verecek. Azerbaycan’daki fakültemiz 380 mezun verdi ve mezun olanların pek çoğu göreve bile başladılar. Tataristan’ın başkenti Kazan’da, Moskova’da, Ufa’da, Sint Petersburg’da, Karaçay Çerkezya’da, Kabardin Balkarya’da, imam yetiştiren küçük enstitülerimiz bulunmakta. Bütün eksiklileri tarafımızdan giderilmekte. Hizmet ağımızı üç bölgeye ayırıyoruz. Türkmenistan’ın başkentine yaptırdığımız, Ertuğrul Gazi Camii’si için 21 milyon dolar harcamışız. Aşkabat’ta, Hoca Ahmed Yesevi türbesi yanında çok büyük bir camii inşaatımız devam ediyor. Kırgızistan’da büyük bir camii projemiz devam ediyor. Bu bölgelerde güzel şeyler yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Balkanlar çok farklı bir bölge. Asırlardır bizim bir parçamız olmuşlar. Arnavut’u, Makedon’u, Boşnak’ı, Rumen’i, Kosovalısıyla öyle iç içe yaşamışız ki, İstiklal şairimizi bile biz oradan almışız. Pek çok yazar mütefekkir ve alimimiz bu bölgeden olmuş. Dolayısıyla bu bölgede büyük bir medeniyet bırakmışız. Kurduğumuz bu büyük medeniyetin çocuklarıyla yüz yıl ayrı kalmışız. Bu bölgeler de bağımsızlıklarına kavuşunca, diğer bölgeler gibi başkanlığımızın kapısını çalarak “din hizmetlerinde bize yardımcı olun” demişler. Bu istek sonrasında biz o bölgelere de gitmeye başladık. Sofya’da Yüksek İslam Enstitüsü kurduk. Üç ayrı yerleşim biriminde imam hatip lisesi açtık. Buradan yetişen çocuklar, kendi inançlarını, kendi tarihlerini, kendi kültürlerini, kendi medeniyetlerini, başta kendi aileleri olmak üzere bölge halkına öğretmeye başlamışlardır. Halk arasında ‘Çingene’ dediğimiz Romenler ki, ben onlara “Ümmetin, ümmi bırakılmış saf çocukları” diyorum; onlar gururla ve iftiharla, “biz Müslümanız” diyorlar ama, uzak kalmışlar, el uzatmamışız, öğretmemişiz. Tarihte de hatalarımız olmuş. Ama bundan sonra bu gibi hatalara düşmemiz, aynı hataları devam ettirmemiz affedilmez olur. Bu insanların çocukları da kurduğumuz bu okullarda eğitim almaktalar.

10 | SAYI 14 | MAYIS 2010

Verilen emanetin teslimi Mecidiye’de, Sultan Abdulmecid’in açtığı medresenin yerinde İmam Hatip Lisesi kurduk. Buradan mezun olan çocuklar o bölgelerde imamlık yapıyorlar. Doğu Makedonya’daki 72 Türk köyünün hepsinde camii ve mescit vardı ama, hiçbirinde imam yoktu. Şimdi ise her birinde görevli var. Arnavutluk’ta ilahiyat fakültesi kurma çalışmamız devam ediyor. Başkanımız bugünlerde o bölgenin müftüleriyle bir toplantı yapacak. Tarih şuuru yeniden dirildiği, yeniden canlandığı için verilen hizmetler yerini kolayca bulmakta ve ürünlerini, meyvelerini toplamaktayız. Karadağ –Rojaye kentine başkanımızla bir ziyarette bulunduk. Şehir bomboştu. Meğer halk, şehir meydanında bizi beklemek için toplanmışlar. Alana vardığımızda büyük bir coşkuyla ve kalabalıkla karşılaştık. 15 dakika kutlama nedeniyle konuşma yapamadık. Konuşma sonrasında bölge müftüsü başkanımıza iki hediye verdi. Biri, Kur’an-ı Kerim, diğeri Türk bayrağı idi. Hediyeler açıldığında ise müftü, “Siz buralardan ayrılırken bizlere iki şey emanet etmiştiniz. Biz bu ayrılık döneminde gururla, iftiharla bu iki emaneti muhafaza ettik, şimdi size takdim ediyoruz” dediler. Osmanlı’nın son hariciye nazırı Şemsi Paşa’dan 100 yıl sonra Sancak kentine, Dışişleri Bakanımızla birlikte bir ziyaret gerçekletirdik. Cuma günü herhangi cami’ye Cuma namazı kılmak için girdiğimizde, halkın tamamı ayağa kalkarak, tekbirler getirmeye başladılar. Gözyaşları içerisinde 15 dakika bu görüntüleri seyrettik. Sadece bu bölgeler değil; iki hafta önce başkanımızla birlikte Suriye’deydik. Suriye’nin meşhur Ümeyye Camii’nde,

başkanımız kürsüye çıkıp Arapça bir konuşma yaptı. Bütün telefonlar kayıt yapıyor, bütün gözler yaş akıtıyordu. Ardından imam hutbeye şöyle başlıyordu: “Müjdeler olsun bize! Biz kaybettiğimiz kardeşliğimizi bulduk” 2005 yılıydı, Afrika’dan gelen din adamları başkanlığımızdan bir talepte bulundular ve “Siz bizi neden unuttunuz, neden biz sizin gündeminizde yoğuz? Bizi İstanbul’da bir gün bir araya getiremez misiniz?” dediler. Bu istek doğrultusunda biz başkanlık olarak, 2006 yılında Afrika’daki Müslüman ülkelerin Diyanet İşleri Başkanlarını bir araya getirdik. Pek çok Diyanet İşleri Başkanı açılış konuşmasında şu ifadeyi kullandı: “Gönderdiğiniz davet mektubunu çerçeveletip bir şeref belgesi olarak odamızın en üst köşesine astık” Bir çoğu da “Sultan Abdulhamid’den sonra aldığımız ikinci mektuptu, onun mektubunun yanına astık” ifadesini kullandılar. Bu toplantı meyvesini vermeye başladı. Kayseri’de, yurtdışından öğrenci alan büyük bir İmam Hatip Lisemiz var. Bu okulumuzda, Afrika’dan gelen 263 öğrencimiz eğitim görmekte. Gana’dan Yeni Gine’ye, Tanzanya’dan Nijerya’ya kadar pek çok ülkeden öğrencimiz var. Onlar inşallah, yıkılan bu kardeşlik köprülerini yeniden kuracaklar. Arkadan vuranlar Araplar mıydı? Belarus’ta bir teravih namazı kılıyoruz. Arkamda 4 saf erkek, 3 saf kadın var. Her iki rekat sonrası peygamberlerin özelliklerini anarak selam yolluyorlar. Son iki rekat sonrasında ise, “Lailehe İllallah, Muhammedün Rasulullah/ Lailehe İllallah Abdulhamid halifeti Rasulullah” dediler. Abdulhamid’in


HDV BÜLTEN kim olduğunu bilmeyen bu insanlar, atalarından gördüğü şekliyle ibadetlerini sürdürmekteler. Bunun yanında, “Kardeş Müftülükler Projesi” başlattık. Her müftülüğümüz, dünyanın çeşitli yerlerindeki bir başka müftüyle kardeş oldular. Oraya gidiyor, onu çağırıyor, ihtiyaç tespiti yapılıyor, bu bilgiler cemaatle paylaşılıyor ve insanlarımız da bu yardım seferberliğine katılarak; oralara yeni camilerin, yeni hizmet mekanlarının kurulmasına, okulların açılmasına, öğrencilere burs verilmesine katkıda bulunuyorlar. Bişkek ve Çankırı müftülükleri “kardeş müftü” ilan edilmişlerdi. Bişkek müftüsü, Çankırı müftülüğünün davetlisi olarak İstanbul’u ve ecdadın o eşsiz eserleri olan camileri ziyaret ediyor. Sultan Ahmed, Süleymaniye, Eyyüb Sultan, Fatih, ve ardından Yeni Camii. Hepsini de büyük bir heyecan ve şaşkınlıkla izliyor. Bu gezinti sonrasında Yeni Camii’nin yanında kıbleye yöneliyor, dizleri üzerine çökerek: “Allah’ım, bana öyle bir güç ver de, şu Yeni Cami’i kucaklayıp Bişkek’in tam ortasına yerleştireyim. Türk kardeşlerim bana kızmazlar; çünkü ben, Sultan Ahmed’i, Süleymaniye’yi, Fatih’i, Eyyüb Sultan Cami’lerini istemiyorum, sadece Yeni Cami’yi istiyorum” diye bir niyazda, duada bulunuyor. Heyet bu gezi sonrasında Çankırı’ya müftülüğe geliyor. Çok geçmeden, İstanbul’da ticaretle uğraşan Çankırılı bir işadamı müftülüğe gelerek 1 milyon Dolarlık bir çek bırakıyor ve “Sayın müftüm, bu zarf içerisinde bir çek var, bununla Bişkek’te bir cami yaptırın” diyor. İşte, biz böyle bir milletiz, böyle bir milletin çocuklarıyız. Dünya ile bu şekilde bir ilişki kurarken, irtibatımız artarken, İslam ülkeleriyle olan münasebetimiz kesilmiş, azalmış. Onları ihmal etmişiz. Suriye ile irtibat yok, körfez ülkeleriyle ilişkimiz yok, Mısır’la münasebet yok; bütün İslam dünyasıyla ilişkiler zayıflamış. Şimdilerde Allah’a hamd olsun, o zayıflayan, bitmeye yüz tutan ilişkiler yeniden canlandı, kuvvetlenerek artmakta. Uluslar arası İlahiyat Projemize gereken ilginin gösterilme-

sini arzu ediyorum. Zira bu proje, geleceğimize yapılan en kârlı yatırımdır. Türkiye’den din görevlimizi bu tarafa gönderirken ona, “Siz oraya vardığınızda dernek başkanınızın kıymetini iyi bilin. Çünkü onlar, sizin hizmet edeceğiniz kurumları, müesseseleri kurdular. Bizim yurtdışındaki millet varlığımızın muhafazası için gece gündüz uğraşıyorlar. Bu nedenle onların değerini iyi bilin” diye tembihliyorum. Dernek başkanlarıyla yapılan toplantılarda da, analarımızın, babalarımızın duaları olan imamlara sahip çıkılması gerektiğini söylüyorum. Bu hizmetler ancak, dernek başkanları dernek başkanlıklarını, hoca efendiler de hoca efendiliklerini bildikleri zaman taçlanır. Dernek başkanı, hoca efendinin bizatihi cemaati olduğunu idrak ederek, hoca efendi de, dernek başkanını o hizmete vesile olan, o hizmetin altyapısını oluşturan insan olarak görmelidir. İkisi birden bu anlayışla hareket ettiklerinde aşamayacakları engel kalmaz. El ele, gönül günüle, omuz omuza vererek birlikte yapılacak olan hizmetlerin meyveleri hem tatlı hem de bol olacaktır. Cena-

bı Hakk’tan, ifa ettiğimiz görevlerin mesuliyetinin müdrikinde olmayı, bu hizmetlerin dışında kalmış bütün kardeşlerimizi kucaklayan ve kuşatan hizmetler sunmayı bizlere nasip etmesini diliyorum.” Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in bu konuşmasından sonra seminer programın diğer bölümlerine geçildi. İki gün boyunca uzmanları tarafından farklı konuların ele alındığı programda, Cevdet Keskin (Vakıf Koordinatörü), Sabri Gündoğan (Muhasip), Orhan Yemenoğlu, Turgay Ergezen, Prof. Dr. Halife Keskin (Brüksel Din Hizmetleri Müşaviri), Muhsin Göktaş (CMO), Serdar Koker (TEMA), Arif Yakışır (TİKDF), Mustafa Özcan (Meclis Üyesi), Yücel Aydemir (Meclis Üyesi), Murat Can (Psikolog), kendi uzmanlık alanlarıyla alakalı birer sunum yaptılar. Programın son bölümünde HDV Şube yöneticileri tarafından dilek ve temenniler dile getirildi. MAYIS 2010 | SAYI 14 | 11


HDV BÜLTEN

HDV 2010 Kültür Fuarına (Multifestijn) katıldı

H

ollanda Diyanet Vakfı Yönetim Kurulu Hollanda’nın Utrecht şehrinde yapılan ve Hollanda İslam Merkezi Vakfı tarafından organize edilen, “Kültür Fuarı’na” (Multifestijn) ana sponsor olarak katıldı. Hollanda’nın Utrecht şehrinde 13-16 Mayıs 2010 tarihleri arasında organize edilen Mul-

12 | SAYI 14 | MAYIS 2010

tifestijn Kültür Fuarının açılışı 13 Mayıs 2010 tarihinde yapıldı. Fuar açılışına T.C. Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan, Din Hizmetleri Müşaviri ve Hollanda Diyanet Vakfı Başkanı Doç. Dr. Bülent Şenay ile Kültür ve Turizm Müşaviri Ahmet Temurci ve çok sayıda davetli katıldı. Hollanda İslam Merkezi Vakfı öncülüğünde son dört yıldır organize edilmekte olan fuarda, Hollanda Diyanet Vakfı da, biri tanıtım, diğeri de Diyanet İşleri Başkanlığımız ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınlarından oluşan kitapları sergilemek üzere iki stantla yer aldı.

Dört gün boyunca yaklaşık yüz bin kişi tarafından ziyaret edilen Kültür fuarında, hemen hemen her çeşit ürünün sergilendiği bölümlere rastlamak mümkün. Ayrıca, Mehteran, Karagöz ve Hacivat, gibi kültür ve sanat gösterilerinin de yapıldığı fuarda çocuklar için oyun mekanlarına da yer verildi. Fuara bilet alarak giren ziyaretçilere bilet numaralarına göre çekilişler yapılarak, çekilişte ismi çıkanlara ana sponsorlar tarafından çeşitli hediyeler verildi. Hollanda Diyanet Vakfı tarafından da, çekilişte ismi çıkan ziyaretçilere Diyanet yayınlarından oluşan kıymetli birer kitap seti hediye edildi.


HDV BÜLTEN

HDV Amersfoort Mevlana Camii’nden 23 Nisan Şenliği

1

6 Mayıs 2010 tarihinde HDV Amersfoort Mevlana Cami tarafından gerçekleştirilen Çocuk şenliğine çocukların yanısıra çok sayıda vatandaş da katıldı. Program İstiklal Marşıyla başladı. Açılış konuşmasında Amersfoort Mevlana Camii Din görevlisi Fatih Özen Çocuk eğitiminde ailenin ve çevrenin önemi üzerinde durdu. Böyle eğlenceli organizasyonların çocukları büyüklerle buluşturmanın onları daha iyi motive ettiğini söyledi. Sunucusundan şiirlerine, halaylarından türkülerine kadar program çocuklar tarafından gerçekleştirildi. Kültürümüzün bir parçası olan Hacivat-Karagöz ve Nasrettin Hoca çocuk-

ların güzel gösterileri ile katılanların beğenisini topladı. Caminin avlusuna konulan oyun platformu çocuklara unutamayacakları bir gün yaşattı. Amersfoort Mevlana Camii Yönetim Kurulu da gelen bütün vatandaş ve çocuklara yemek ikram edildi.

HDV Apeldoorn Eyüp Sultan Camii’nde Fıkıh Dersleri

H

DV Apeldoorn Eyüp Sultan Camiinde 2009-2010 yılı boyunca her hafta yapılan, orta yaş grubu fıkıh derslerinin sonuncusu, Deventer Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mustafa Kahraman’ın iştirakiyle, yapıldı. İlmihal-I (İman ve İbadet) ve İlmihal-II (İslam ve Toplum) kitaplarının takip edildiği derslere devamlılık oldukça güzel oldu. Camii Din Görevlisi Abdil Karakus tarafından verilen dersler yetişkin öğrenciler tarafından ilgiyle takip edildi. Katılımcıların “öğrendikçe, ne kadar bilgiye ihtiyacımız olduğunun daha iyi farkına varıyoruz” şeklindeki ifadeleri, derslerin anlaşıldığını gösteren güzel ifadelerdir. Ataşemizin, daha çok, güncel sorulara cavap verme şeklinde işlemeyi tercih ettiği son ders, Ramazan ayından sonra devam etme dilekleriyle tamamlanmış oldu. MAYIS 2010 | SAYI 14 | 13


HDV BÜLTEN

23 Nisan Çocuk Bayramları Coşkuyla Kutlandı Amsterdam Transvaal Enformasyon Sosyal ve Kültür Merkezi Vakfı`nın öncülüğünde Eyüp Sultan Cami Derneği ve Cami Kadın Kollarının da destekleriyle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı velilerin, çevre sakinlerinin, gençlerin ve çocukların yoğun katılımlarıyla büyük bir neşe ve coşku içinde kutlandı.

V

eliler, gönüllüler, dernek yöneticileri ve öğrencilerin ortaklaşa çalışma ve hazırlıkları sonucu ortaya zengin bir program çıktı. Bayram kutlamalarında; anadillerinde ders alan bugünün küçükleri yarının büyükleri çocuklar ve öğrenciler aktif olarak görev aldılar. Program, İstiklal Marşı`nın hep beraber okunması ile açıldı. Bir öğrenci, Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin 90 ncı kuruluş yıldönümü münasebetiyle günün önem ve anlamını içeren bir konuşma yaptı. Şiirlerle devam edildi. Kültürümüzün bir parçası Nasreddin Hoca`nın “Sen de haklısın hanım !” adlı fıkrası oyun şeklinde çocuklar tarafından canlandırıldı. Programa, Rotterdam Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. M. Fevzi Hamurcu bey de katıldı. Kısa konuşmasıyla herkesin bayramını kutlayarak bizleri onurlandırdı. Bu arada Eyüp Sultan Camisi din görevlisi Cemalettin Yiğit, anadilin önemi, çocuklara yönelik anadil eğitiminin zorunluluğu ve Hollanda`daki Türk toplumunun anadil eğitimiyle ilgili hassasiyetlerini içeren güzel ve anlamlı bir konuşma yaparak, kültürel değerlerimiz üzerine katılımcıların dikkatini çekti. Bunun akabinde küçük çocuklarımızdan okul şarkıları dinledik. Daha sonra program bir öğrencimizin canlandırdığı Barış Manço pleybekiyle neşelendi ve salonda nostaljik bir 14 | SAYI 14 | MAYIS 2010

hava estirdi. Yine kültürümüzde yer tutan “gelin kaynana” skeci sahneye konularak izleyicilerin büyük beğenisini topladı. Müzikli danslı rontlar grubunun sahneye çıkışı ve seyircilerin onlara eşlik etmeleriyle adeta salon konser havasına büründü. Yine çocukların sundukları çeşitli tekerlemeler programa renk kattı. Ayrıca ıspanaklı yumurta pleybeki salondaki tüm seyircilerin beğenisini kazandı. Kadınlar kolu başkanı Müzeyyen Uygur hanımefendi de kısa konuşmasıyla yapacakları faaliyetleri, dilek ve temennilerini dile getirdi. Programın en son bölümünde çuvalla yürüme ve yoğurt yeme yarışları yapıldı. Bu yarışmalar çocukların aşırı istek ve yarışmalara katılımlarıyla tamamlandı. Ancak, bayramın ve yarışmaların heyecanı gençleri de sarmış olacak ki, gençler de yoğurt yeme yarışmasına katılmayı yüksek tezahuratlarla dile getirdiler. Nihayet küçük kardeşleri gibi onlar da yoğurt yeme yarışına katılıp, o zevki tatmış oldular. Bayrama da ayrı bir renk katılmış oldu. Program, bayram kutlamalarına katılan ve programa emeği geçenlere teşekkür konuşmasıyla son buldu. Çıkışta vakfın küçük ikramı tüm çocuklara dağıtılarak bayram kutlaması noktalandı.


HDV BÜLTEN

HDV Almelo Yunus Emre Camii’nde Kermes Kutlaması 17 ve 18 Nisan 2010 tarihinde HDV Almelo Yunus Emre Camisi’nin düzenlemiş bulunduğu Türk Kültür Günleri ve Kermesine katılım beklenen üzerinde gerçekleşti.

A

lmelo ve çevresinde bu güne katılan Türk ve Hollandalılar Hollanda ‘nın ilk Türk Camisini’ziyaret etme ve Türk mutfağıyla tanışma imkanını buldular. Almelo Belediye Daimi Encümen Azalarından, Drs. Theo Schouten, Belediye Başkan Yardımcısı. J.M.M. Kuik-Verweg ve yine belediyeden

G.H. Van Woudenbergh’de camimizi ziyaret ederek bu anlamlı günde Cami Cemaatini yalnız bırakmadılar. Türk toplumunun Hollanda’da birlik ve dirlik içerisinde olmasının en güzel örneğini veren bu günlerin toplumsal huzura ve İslam Dininin emin kaynaktan tanıtılmasına büyük katkı sağlamaktadır.

HDV Amsterdam Fatih Camii’ni Ziyaret Eden Hollanda Eski Uyum Bakanı Eberhard Van Der Laan, Geert Wilders için Özür Diledi Program öncesinde camii içerisinde ayaküstü Fatih Camii İmamı Mehmet Yürek ile Hollandaca bir konuşma yapan Eski Bakan Eberhard van der Laan kısa sürede Hollandacayı öğrenmesinden dolayı Amsterdam Fatih Camii İmam’ı Mehmet Yürek’i tebrik etti.

H

ollanda’da 4. Balkenende kabinesinde İşçi Partsi PvdA’nın Uyum ve Entegrasyon’dan sorumlu eski bakanı olan Eberhard van der Laan Amsterdam Fatih Camii’ni ziyaret etti. Düzenlenen programa Bakan van der Laan ile birlikte Amsterdam Merkez Belediye Meclis Üyesi ve adayı Freek Ossel, Kuzey Hollanda Eyalet Meclis Üyesi Songül Akkaya, Hollanda Türk Demokratlar Koordinatörü Mikail Güneş eşlik etti. Fatih Camii Başkanı Yaşar Taş, İmam Mehmet Yürek’in yanı sıra Amsterdam Fatih Camii cemaati de düzenlenen günde hazır bulundular.

ülkenin bir parçasısınız. Siz de bizim gözümüzde Hollandalısınız. Bazı kendini bilmez kişilerin özellikle söylemiş oldukları yakışıksız sözler ve haksız söylemlerden dolayı sizlerden özür diliyoruz. Sizler Hollanda adına bir kazançsınız. Bizler bunun bilincindeyiz” dedi. Daha sonra Amsterdam Fatih Camii cemaati ile karşılıklı soru cevapların ardından camii lokalinde Türk çayı ve kahvesini içen Bakan van der Laan vatandaşlara veda ederek camiden ayrıldı.

Hollanda Uyum Eski Bakanı Berhard Vander Laan, Amsterdam Fatih Camii’nde yaptığı konuşmada Hollandalı Türklerin çok ciddi başarılara imza attığını bu güzide eseri koruyarak bu güne getirdikleri için memnuniyetini dile getirdi. Van der Laan “Amsterdam’da birlikte yaşıyoruz ve yaşamaya da devan edeceğiz. Sizler bu MAYIS 2010 | SAYI 14 | 15


HDV BÜLTEN

Amsterdam Mescid-i Kuba Öğrencilerinden Yarışmalarda Başarı

A

msterdam Noord –Hollanda Bölgesindeki Yarışma Haarlem HDV Selimiye Camii’nde yapıldı. Kuran-ı Kerimi Güzel Okuma Yarışmasında Arif Akif Yüksel birinci oldu. Amsterdam Noord Hollanda Bölgesindeki Yarışma Haarlem HDV Selimiye Camii’nde yapıldı. Kuran-ı Kerimi Güzel Okuma Yarışmasında Dilek Karacagün ikinci oldu. Amsterdam Noord-Hollanda Bölgesindeki Yarışma Haarlem HDV Selimiye Camii’nde yapıldı. Ezanı Güzel Okuma Yarışmasında Bayram Şahin üçüncü oldu. Amsterdam NoordHollanda Bölgesindeki Dini Bilgiler Yarışması Hoorn HDV A. Kadir Geylani Camii’nde yapıldı. Öğrencilerimizden, Tuba Bakır, Melek Karacagün ve Kübra Açık bölge dördüncüsü olmuşlardır. 16 | SAYI 14 | MAYIS 2010


HDV BÜLTEN

HDV Amsterdam Eyüp Sultan Camii’nde Anneler Günü Kutlandı Program, saygı duruşu ve İstiklâl Marşı`nın ardından Eyüp Sultan camii öğrencilerinden Tarık Yurt`un Kur’an-ı Kerim okumasıyla başladı. Ardından günün anlam ve önemi ile ilgili Eyüp Sultan Camii din görevlisi Cemalettin Yiğit bir konuşma yaptı.

D

in görevlisi konuşmasında: “9 Mayıs anneler gününün kaynağı Amerika Birleşik Devletleri`ne dayanmaktadır. Oradan bütün dünyaya yayılmıştır. Ülkemiz Türkiye`de 1955 yılında kutlanmaya başlanmıştır. İlk kutlamada Nene Hatun Erzurum savunmasındaki kahramanlıkların anısına yılın annesi seçilmiştir. O günden beri anneye karşı yapılması gereken görevler irdelenmektedir. Genellikle anneler bu günde bir buket çiçekle veya çesitli hediyelerle hatırlanmaktadır. İslam Dini bir anneler günü ilân etmemiştir. Çünkü, hergün anneler günüdür. Anne, her zaman gönüllerde muhteremdir. Faniler arasında en muazzez varlıktır ana. O, yeryüzünde dolaşırken gökteki bir baş ve cennet ayaklarının altındadır.

ana-babaya öyle muhtaçtır. Sevgilerimizi yüreğimizde büyüterek, sözlerimize ve davranışlarımıza yansıttığımız ölçüde onları mutlu edebiliriz.”

Günün anısına kadın kolları başkanı, geçmişten bugüne camiye büyük emeği geçen bayan Fatma Köymen’e çiçek takdim etti.

Daha sonra kürsüye gelen kadın kolları başkanı bayan Müzeyyen Uygur-Aliyazıcıoğlu anneler gününü kutlayarak bu gibi sosyal faaliyetlerde daha çok bir araya gelerek birçok işleri başarabiliriz ifadesinde bulundu. Program, kız öğrencilerin ve Gülizar Yiğit Hoca hanımın söylediği annem adlı ilahiyi, kaside ve şiirlerle takip etti. Duygulu anlar yaşandı. Rahmete kavuşan anneler dualarla anıldı. Programa katılan misafirlere bu gün ile ilgili sunum ve slaytlar gösterildi.

Programa katılan davetlilere yiyecek ve içecek ikram edilerek program sonlandırıldı.

Anne, bir milleti birleştiren ailenin en önemli unsurudur. Bir milletin istikbali aslında annelerin elindedir. Zira dünyayı güneş, evi de anne aydınlatır. Anne, bir sanatçı ise, eseri yavrusudur. Anne sevgisi karşılıksız bir sevgidir. Anne-babaya ve akrabaya iyilik yapma sorumluluğu Kur’an ve hadislerden örnekler vererek konuşmasını şöyle bitirdi: Toprak tohuma, tohum yağmura, yağmur buluta ne kadar muhtaç ise insan da MAYIS 2010 | SAYI 14 | 17


FIKIH KÖŞESİ

Azîmet ve Ruhsat Sözlükte azîmet “bir şeye kesin olarak yönelmek, niyetlenmek» anlamındadır. Fıkıh ilminde ise, «meşakkat, zaruret ve ihtiyaç gibi ârızî bir sebebe bağlı olmaksızın ilkten konmuş olan ve normal durumlarda her bir mükellefe ayrı ayrı hitap eden aslî hüküm» demektir.

A

zîmet farz, vâcip, sünnet, müstehap niteliğindeki bir davranışın yapılmasını; haram, mekruh gibi davranışların da yapılmamasını ifade eden bütün teklifî hükümleri içine alır. Meselâ namaz, oruç, hac başta olmak üzere Allah’ın kullarını yükümlü tuttuğu bütün dinî vecîbeler genel tarzda her mükellef kişi için konulmuş birer azîmet hükmüdür. Aynı şekilde şarap içme, domuz eti yeme, zina etme gibi haram olan fiiller de her mükellefi bağlayıcı genel hükümlerdir. Azîmetin karşıtı ruhsattır. Sözlükte «kolaylık, devamlı olan» ruhsat, fıkıh ilminde «meşakkat, zaruret, ihtiyaç gibi ârızî bir sebebe bağlı olarak azîmet hükmünü terketme imkânı veren ve yalnız söz konusu ârızî durumla sınırlı bulunan hafifletilmiş ve geçici hükmü» ifade eden bir terimdir. Meselâ mükelleflerin oruç tutması bir azîmet hükmüdür. Fakat hasta ve yolculara karşılaştıkları güçlük sebebiyle, oruç tutmama kolaylığı tanınmış ve bunlardan tutamadıkları oruçlarını normal hale dönünce kazâ etmeleri istenmiştir. Domuz etinin yenmesi, şarabın içilmesi haram olduğu halde, susuzluktan veya açlıktan ölme tehlikesiyle karşılaşan kimseye bu azîmet hükmünü terkedip domuz etinden veya şaraptan hayatî tehlikeyi atlatacak miktarda yemesi içmesi mubah kılınmıştır. İbadetlerin şekil şartlarıyla ilgili birçok ruhsatın tanınmış olması da burada hatırlanmalıdır. Bu ruhsatlar, zaten mükellefiyetlerin çok az ve sınırlı tutulduğu İslâm dininin rahmet ve kolaylık dinî olmasının, Allah’ın kulları için zorluğu değil kolaylığı dilemiş bulunmasının tabii sonuçlarıdır. Dinin teklifî hükümleri incelendiğinde birkaç çeşit ruhsatın bulunduğu görülür. 18 | SAYI 14 | MAYIS 2010

a) Haramı İşleme Ruhsatı. Zaruret veya zaruret derecesine varan ihtiyaç hallerinde haram bir fiil mubah hatta vâcip hale gelebilir. Haramı işleme ruhsatının bulunduğu bazı durumlarda mükellef azîmet hükmüne uymakla ruhsattan yararlanma arasında serbest bırakılır. Ölüm tehdidi altında kalan kimsenin imanını gizleyip küfrü telaffuz etmesine ruhsat vardır. Bu mubah olmakla birlikte bu kimse imanını açıklamakta direnir de öldürülürse şehid olur. Âyette böyle bir ruhsat yazıldığı gibi (en-Nahl 16/106) Hz. Peygamber böyle bir zorlama sonucu öldürülen müminin şehid olduğunu haber vermiştir. Bazı durumlarda ise mükellefin azîmet hükmünü terkedip ruhsattan yararlanması vâcip hale gelir. Açlık yüzünden ölüm tehlikesiyle karşılaşan kimsenin domuz eti yiyerek veya ölüm tehdidi altında bulunan kimsenin dini tebliğden vazgeçerek hayatını kurtarması vâcip olduğundan, bu kimsenin azîmet hükmünde ısrar edip ölmesi halinde günahkâr olacağı görüşü hâkimdir. Âyette de zaruret karşısında kalan için bu tür bir ruhsattan söz edilir (el-Bakara 2/173). b) Vâcibi Terketme Ruhsatı. Farz veya vâcip olan bir fiilin edasında mükellef için ek bir meşakkat bulunduğunda, bu vâcibi terketme ruhsatı tanınır. Ramazan orucu bütün mükelleflere farz olduğu halde hasta ve yolculara, sonradan kazâ etmek üzere oruç tutmama kolaylığı tanınmıştır. Mükellef bu ruhsattan yararlanıp yararlanmamakta serbesttir. Ölüm tehlikesi gibi ağır sonuçların söz konusu olmadığı durumlarda azîmete göre mi, ruhsata göre mi davranmanın daha sevap olduğu hususunda İslâm âlimleri farklı görüşler ileri sür-

müşlerdir. Meselâ Hanefîler’e göre, yolculuk esnasında dört rek‘atlı farz namazların kısaltılarak ikişer rek‘at kılınması esasen bir azîmet hükmüdür. Bu sebeple de yolcunun bu namazları ikişer rek‘at kılması asıldır. Buna karşılık, yolcunun oruç tutmama ruhsatı bulunsa bile, ilgili âyetin dolaylı ifadesinden de hareketle (el-Bakara 2/184), zorlanmayacaksa oruç tutmasının daha faziletli olduğu ileri sürülmüştür. c) Genel Kurala Aykırı Bazı Akidleri ve Hukukî İşlemleri Yapabilme Ruhsatı. Bazı akidler ve hukukî işlemler İslâm hukukunun o konudaki genel kurallarını veya genel şer‘î delillere aykırı olduğu halde insanların duyduğu ihtiyaca bağlı olarak mubah sayılmıştır. İleride teslim edilecek bir malın peşin para ile satın alınması demek olan selem akdi, mevcut olmayan bir malın satımı mahiyetinde olsa da, insanların ihtiyacına binaen Hz. Peygamber tarafından câiz görülmüştür. Eser siparişi sözleşmesi de (istisna) böyledir. d) Önceki semavî dinlerde mevcut ağır hükümlerin İslâm’da kaldırılmış olması da, ilâhî teşriin genel seyri içinde İslâm ümmeti için ruhsat hükmündedir. Namazın, ibadete ayrılmış yerin dışında geçerli olmaması, ganimetlerin haram olması, malın dörtte birinin zekât olarak kesilmesi hükümlerinin müslümanlar hakkında kaldırılmış veya çok hafifletilmiş olması böyledir.

(Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı İlmihali)


HDV BÜLTEN

Assen’da 23 Nisan Coşkusu 25 Nisan 2010 Pazar günü HDV Assen Mevlana Camii’nde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı münasebetiyle bir kutlama programı yapıldı.

C

ami bahçesinde öğle namazı sonrası cami dernek yöneticilerinden Erdur Ünal’ın ‘hoş geldiniz’ konuşması ile program başladı. Kız öğrencilerden Melike Gündoğan’ın Kur’ân-ı Kerîm tilavetini Melek Gündoğan’ın okuduğu İstiklal Marşı takip etti. Kız ve erkek öğrencilerin okudukları dini ve milli içerikli şiirlerden sonra cami din görevlisi Tacettin Bıyık günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yaptı. Mevlana Camii ilahi korosunun ud ve darbuka eşliğinde seslendirdiği ilahilerden sonra, küçük kız öğrencilerden oluşan ‘playback’ grubu da şarkılarını seslendirdi.

Programın ikinci bölümünde yarışmalar vardı. Yoğurt yedirme yarışması, halat çekme yarışması, ağızda kaşıkla yumurta taşıma yarışması, çuval yarışması, sandalye kapmaca yarışması ve erkek çocuklar arasında tertiplenen futbol turnuvası bu bölümü oluşturdu. Assen’daki Müslüman-Türk cemaatinin yoğun ilgisinin gözlendiği programda bütün çocuklar için oyun standları kuruldu. Program bitiminde kendilerine hediyeler verildi. Ayrıca cemaate döner yeme ve sıcak-soğuk içeceklerden içme imkanı da sunuldu. Program cemaat tarafından büyük beğeni ve takdir topladı.

MAYIS 2010 | SAYI 14 | 19


HDV BÜLTEN

HDV Barneveld Ulu Camii’nde Kermes

1

4-15 Mayıs tarihlerinde HDV Barneveld Ulu Camii avlusunda cami yararına kermes düzenlendi. İlk defa düzenlenen kermes çok güzel geçti ve başta Hollandalılar olmak üzere çok yoğun ilgi gördü. Kermeste kitap, cd, hanımların evlerinde yaptığı el işleri, Akçaabat köfte, ızgara balık, tavuk ızgara, semaver çayı, dondurma, mantı, gözleme, su böreği, Türk kahvesi, pasta türü yiyecekler ve meşrubat çeşitleri ziyaretçilere sunuldu. Kermeste Hollanda televizyonuda çekimler yaptı. Ayrıca Barneveld belediye başkanı da ikinci gün kermesi ziyaret etti.

Almelo Belediye Başkanı HDV Almelo Yunus Emre Camii’ni Ziyaret Etti

A

lmelo’nun yeni belediye başkanı bayan J.H.M. Hermans – Vloedbeld HDV Yunus Emre Camisini ziyaret etti. 27 Mayış 2010 tarihinde gerçekleştirilen ziyarette, Almelo Belediye Başkanı bayan J.H.M. Hermans - Vloedbeld HDV Almelo Yunus Emre Camisi’nin ve Türk toplumunun var olan sorunları ve HDV Almelo Yunus Emre Camisi’nin şu andaki ve gelecekteki Hollanda toplumundaki yeri ve entegrasyona katkıları görüşül20 | SAYI 14 | MAYIS 2010

müştür. HDV Almelo Yunus Emre Camii Yönetim Kurulu Üyelerinin yanında bu toplantıya, Din Görev-

lisi Abdülkadir Canlı Hocamız ve mahalle yönetimden Kadir Biçici’de katıldı.


HDV BÜLTEN

Al-i İmran Suresi, Ayet 3-4

Kendisinden önceki Kitapları tasdik eden Hak Kitap’ı sana indirdi. Önceden insanlara yol gösterici olarak Tevrat ve İncil’i de indirmişti. O, doğruyu yanlıştan ayıran Kitap’ı indirdi. Doğrusu Allah’ın ayetlerini inkar edenler için şiddetli azab vardır. Allah güçlüdür, mazlumların öcünü alır.

Ebu Sa’îd (radıyalla hu anh) hazretleri der ki: “Hz. Peygamber (a leyhissalâtu vesselâm) şöyle bu yurdular: “Kim: ‘Rab olarak A llah’ı, din olarak İslâm’ı, Res ûl olarak Hz. Muhammed’i seçtim (ve onlardan mem nun kaldım)’ derse cennet ona vâ cip olur”. Ebu Dâvud,

Salât 361, (1529).

MAYIS 2010 | SAYI 14 | 21


HDV BÜLTEN

Avrupa’daki Türkler

Dr. M. Fevzi Hamurcu Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi

B

ugün Avrupa’da 3, 5 milyon vatandaşımız yaşamaktadır. Yaklaşık yarım asırdır Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerine dağılmış bu Türk nüfusu hem ülkemiz hem de geniş bir coğrafyaya yayılan 250 milyonluk Türk dünyası için büyük bir güç kaynağıdır.

ile mukayese etme imkânı bulan vatandaşlarımızın kısa vadeli planları, orta veya uzun vadeli planlara dönüştü. Pek çok kişi artık Türkiye’ye geri dönmeyi düşünmez oldu. Kısacası, memleketteki hesap Avrupa’daki hesaba uymamıştı.

1970’li yıllardan itibaren misafirlikten vazgeçip AvBilindiği gibi, 1960’lı yıllarda sanayileri için gereken rupa’da ev kurmaya ve ailelerini de yanlarına getirerek işgücünü kendi vatandaşlarıyla karşılayamaz duruma yerleşik hayata geçmeye başladılar. O andan itibaren, var gelen bazı Avrupa ülkeleri, başka ülkelerden işçi davet olan sorunlara yenileri eklenmeye başladı. Birinci nesli edince pek çok vatandaşımız Avrupa’ya gelmeye başla- oluşturan bu vatandaşlarımızın bir kısmı şu anda emekdı. Geldikleri ülkelerde misafir gibi li olmuş, bir kısmı da emekli olmak karşılandılar, en zor işlerde bile başaüzeredir. Geldikleri rıyla çalışarak kendilerini ispat ettiler ve zamanla pek çok iş dalında aranır Birinci neslin çocukları biraz daha ülkelerde misafir oldular. genç yaşta Avrupa’ya geldiler. Bunlagibi karşılandılar, rın bir kısmı eğitim ve öğrenime AvKöyünü, kentini bırakarak Avrurupa’da da devam etti. Bu nesil, anne en zor işlerde pa’ya gelen vatandaşlarımızın kafasınve babalarının karşılaştığı sorunlardan bile başarıyla da önceleri kısa vadeli planlar vardı. daha karmaşık olanlarını çözmek zoKimisi bir traktör parası biriktirip runda kalsalar da bulundukları ülkeçalışarak köyüne dönerek baba mesleği olan lerin vatandaşları ile nispeten daha iyi kendilerini ispat diyalog kurabildiler. Bugün pek çok çiftçiliği daha güzel yapacaktı. Kimisi biraz sermaye biriktirip memleketin- ettiler ve zamanla Avrupa ülkesinde faaliyet gösteren deki işini büyütecekti. Herkes ekonove çok sayıda Avrupalıyı da istihdam mik hedeflerine ve beklentilerine göre pek çok iş dalında eden işletmeler, genellikle ikinci nesle farklı planlar yapmıştı. mensup müteşebbisler tarafından kuaranır oldular. ruldu. Avrupa’daki vatandaşlarımız, bir yandan sermaye biriktirmek için var güçleriyle çalışıyorVatandaşlarımızın Avrupa’da kalıcı olduğu artık Avrular, öte yandan sosyal, kültürel, dinî ve ekonomik yön- palılar tarafından da kabullenilmiştir. Bulundukları üllerden kendilerine yabancı olan yeni çevrelerine uyum kelerde kiracılıktan kurtulup kendi evlerini satın almaya sağlamaya çalışıyorlardı. Bunu başarabilmek ve bir ta- ve yatırımlarını artık oralarda yapmaya başlamışlardır. kım maddî-manevî ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çe- Bütün bu gelişmeler bize göstermektedir ki, Avrupa’da şitli dernekler ve vakıflar kurdular. Bu kurumlar millî ve doğan üçüncü nesil ve onların çocukları orada yetişecekmanevî değerlerin sonraki nesillere taşınmasına büyük lerdir. Bu noktadan itibaren ortaya çıkacak sorunların katkı sağladı ve ileriki yıllarda kurulacak daha etkin ku- ve ihtiyaçların, birinci ve ikinci neslin karşılaştıklarınrum ve kuruluşlara da öncülük etti. dan çok farklı ve karmaşık olacağı aşikârdır. Bu nesillerin, hem kimliklerini kaybetmeden millî ve manevî Yıllar ilerledikçe ilk günlerde çekilen sıkıntıları gi- değerlerine bağlı olarak yetişmesi hem de bulundukları dermenin yolları öğrenilmeye başlandı. Türkiye’nin o ülkelerde uyum için yaşayabilmeleri için herkese büyük günkü ekonomik durumunu Avrupa’nın refah düzeyi görevler düştüğü unutulmamalarıdır.

22 | SAYI 14 | MAYIS 2010


HDV BÜLTEN

İslam Barış Dinidir

Dr. Mustafa Kahraman Deventer Din Hizmetleri Ataşesi

Sevgili okurlar,

Medine’ye hicretinden sonra Evs ve Hazreç kabilelerini barıştırmış ve aralarındaki asırlık kan davasına son vermiş, Veda hutbesinde de kan davalarını tamamen kaldırdığını, kaldırdığı ilk kan davasının da Abdulmuttalib’in torunu Iyas bin Rabia’nın kan davası olduğunu beyan etmiştir.

Kur’an’da Allah Teala “Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslam’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.” (Bakara, 2/208) buyurmaktadır. Geniş anlamıyla uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam anlamına gelen Barış; adalet ve insan haklarına saygı ve uzlaşma kültübarış, bütün insanların kardeşçe, birarada uyum içinde rünü yaygınlaştırarak sağlanabilir. İslam’ın prensipleri, sabulunmasıdır. İslâm kelimesi s-l-m kökünden türemiştir. dece belirli bir coğrafya veya belirli ırklar için gelmemiş, Kelime anlamı olarak s-l-m barış, esenlik, güven, huzur, hükümleri bütün ırkları kapsayan, insanı sosyal konum ve itaat, boyun eğme ve teslimiyet anlamlarına gelmektedir. cinsiyetine göre ayırt etmeyen ve bütün insanları muhatap Buna göre İslâm’ın bir anlamı da barış kabul eden bir yapıdadır Yüce dinimiz ve güvenlik demektir. Barış ve esenlik anlamındaki ‘selam’ da bu kökten gel- İslam yeryüzünde Barış ve huzurun zıddı olan fitne mektedir. Günümüzde Müslümanlar ve fesad dinimizce hoş görülmemişbarış ve adaleti birbirleriyle karşılaştıkları zaman setir. Kur’an’da Bakara suresinde iki ayrı lam verirler. Selâm veren kimse selâm yerde fitnenin adam öldürmeden daha amaçlamış; vermekle, karşısındaki kimseye güven, şiddetli, daha büyük bir şey olduğunu kini, nefreti, barış ve esenlik dilemiş, kendisinden iki ayrı ayette açıklamıştır. (Bakara, ona bir kötülüğün gelmeyeceğini telkin 2/191,217) Yine Kur’an, barışın zıddı düşmanlığı, etmiş olur. olan bozgunculuğun yapılmamasını bozgunculuğu, emretmiştir. (Araf, 7/56) Savaş ise bir Barışın İslam’daki önemi büyüktür. merhametsizliği emir olmayıp sadece haklı sebeplerle Yüce dinimiz İslam yeryüzünde barış yapılmasına müsaade edilen bir izin ve zulmü ve adaleti amaçlamış; kini, nefreti, düşdurumudur. (Hac, 22/39) İslâm’da manlığı, bozgunculuğu, merhametsizlisavaşın meşru amaçlarından biri zulyasaklamıştır ği ve zulmü yasaklamıştır Aslında bütün mü, haksızlığı ortadan kaldırmaktır. Aslında bütün ilâhi dinlerin mesajları barışa yöneliktir. İslâm’da savaş başkalarına zulmetmek Zira bütün ilâhi dinlerin gayesi, düniçin değil, yapılan zulmü ve haksızlığı ilâhi dinlerin ya ve ahirette insanların mutluluğunu, kaldırmak için meşru kılınmışmesajları barışa ortadan saadet ve selametlerini sağlamaktır.. tır. Onun için savaşta düşmana zulmeGönderilen tüm Peygamberler barışın dilmez, savaşmayan yaşlılara, kadınlara, yöneliktir. gerçekleşmesi için çaba harcamışlardır. çocuklara, din adamlarına, mabetlere Özellikle Hz Peygamber, evrensel barışı gerçekleştirmek dokunulmaz. Dinimizde savaşta haddi aşmak da doğru göiçin gönderilmiştir. Kur’anı Kerim Hz peygamberin ev- rülmemiştir. (Bakara, 194). Ayrıca, savaşta karşı taraf barış rensel barışı temin için gönderildiğini “ Biz seni alemle- yapmak isterse, müslümanların buna uyması istenmiştir. re rahmet olarak gönderdik” (Enbiya, 21/107) ifadesi ile (Nisa, 4/90) açıklamaktadır. Peygamberimiz de namazlardan sonra ve diğer zamanlarda dualarında barış ve huzuru istemiş ve şöyle demiştir: “Allahım barış ve esenlik sensin ve barış ve Sonuç olarak barışın tüm toplumlara ve insanlığa faydaesenlik ancak senden gelir” Bu ifade bugün Müslümanların sı vardır. Barışın ve huzurun olduğu yerde insanlar mutlu namazlarını bitirip selam verdikten sonra Allahümme en- ve huzurlu olurlar. tesselamü ve minkesselam sözüdür. Ayrıca Peygamberimiz MAYIS 2010 | SAYI 14 | 23


HDV BÜLTEN

HDV Bergen Op Zoom Ulu Camii’nde Yaşlılara Saygı Programı Düzenlendi

B

ergen Op Zoom’a ilk gelen neslin Türk toplumuna yapmış oldukları hizmete teşekkür etmek için ve onların bu toplum için ne kadar önemli olduklarını göstermek için yapılan programdan önce hazırlıklar yapılarak öncelikle ilk nesil olarak gelenlerin ismi tespit edildi. Daha sonra kendileriyle ropörtajlar yapılarak kısa metrajlı bir film hazır-

landı. Filmin başına vefat edenler ve Türkiye’ye kesin olarak dönenlerin resimleri kondu. Programa kendileriyle ropörtaj yapılan kişilerin aileleri onların haberi olmadan süpriz bir şekilde çağrıldı. Programa İstiklal Marşı’nın söylenmesi ve rahmeti ilahiyeye kavuşmuş olanlar için Kur’an-ı Kerim okunmasıyla başlandı. Daha sonra camii yönetimi adına Mehmet Okumuş

ve Din Görevlisi Mehmet Aydın, kısa bir konuşma yaptılar. Ardından program için hazırlanmış olan film izlendi. Programda duygusal anlar yaşandı. Yaşlılar kendileri için ilk defa böyle bir programın düzenlendiğini belirterek bu programda katkısı olan Yusuf Dağdelen’e, Din Görevlisi Mehmet Aydın’a, Kadınlar Kuluna, Camii Yönetimine, Gençlik Kulu Başkanı Hasan Türk’e teşekkür ettiler. Programa halk ozanı Ömer Kadan türküleriyle katkıda bulundu. Son olarak ilk nesil cemate gül dağıtıldı.

Müslüman Oldu

Ö

ğretmen emeklisi olan, islam dinini araştırarak müslüman olmaya karar veren kardeşimiz, camimizde kelime-i şehadet getirerek müslüman oldu ve Rıdvan ismini aldı. İslam dini ile müşerref olan Rıdvan’a, din görevlimiz Mehmet Eroğlu ihtida belgesini takdim etti. İslam dinine girdiği için mutlu olduğunu söyleyen Rıdvan’a, hayatında başarılar ve mutluluklar diliyoruz. 24 | SAYI 14 | MAYIS 2010


HDV BÜLTEN

Enkhuizen’da Yarışma Heyecanı Hollanda Diyanet Vakfı’nın düzenlemiş olduğu NoordHolland bölgesi 2010 Yılı Dini Bilgiler Yarışması HDV Hoorn Abdülkadir Geylani Camii’nde yapıldı.

1

5 Camiyi temsilen grupların katıldığı Hoorn elemelerinde sorulan 30 sorunun neticesinde Zandaam Sultan Ahmet Camii öğrencileri, 280 puanla birinci olurken, Enkhuizen Alaaddin Camii’ni temsil eden öğrencilerin de aralarında bulunduğu 5 Cami 260 puan alarak ikincilik-üçüncülük mücadelesi verdiler. Yedek beş soru sonunda Enkhuizen Alaaddin Camii’ni temsil eden Adem Özer, Harun Yaleze ve Mücahid Kırmalı’dan oluşan grup dördüncü olarak ilk defa katıldıkları bu yarışmada HDV Enkhuizen Alaattin Camii’ni temsil ettiler. MAYIS 2010 | SAYI 14 | 25


HDV BÜLTEN

Deventer Bölgesi Din Görevlileri Piknikte Buluştu

D

eventer bölgesinde görev yapan din görevlileri Apeldoorn şehrinde 04 Mayıs 2010 Salı günü aileleriyle beraber piknik programında buluştular. Din Hizmetler

Ataşesi Dr. Mustafa Kahraman’ında ailesi ile beraber katıldığı programda din görevlileri çeşitli sportif faaliyetler yaparak ve sohbet ederek hoşça geçirdiler. Görevlilerin ve ailelerinin daha yakın-

dan kaynaşmasına ve tanışmasına vesile olan bu tür faaliyetlerin belli zamanlarda tekrarlanmasının faydalı olacağını ifade eden din görevlileri ve aileleri, yemek ve çay faslından sonra ayrıldılar.

HDV Delft Sultan Ahmet Camii’nden Coşkulu 23 Nisan Kutlaması

2

5 Nisan Pazar günü 11.00 de Delft Sultan Ahmet Camiinde çok renkli ve özellikle çocuklarımızın unutamayacakları bir 23 Nisan Bayramı kutlandı. Din Görevlisi, Cami Yönetimi , Bayanlar ve gençlik kollarının özverili çalışmaları ile hazırlanan program havanında güneşli olması nedeniyle çok sayıda katılımın olmasına sebeb oldu. Din Görevlisi, yaklaşık 100 e yakın öğrencinin programa şiirler, oyunlar ve yarışmalar yoluyla yer almasını sağlayarak nerdeyse katılan tüm çocuklarımıza 23 Nisan çoskusunu tattırmaya çalıştı. İstiklal Marşımız, Bayrak Şiiri ve Gurbette Bayram Sabahı isimli şiir ve Marşları heyecanla ve duyguyla okuyan öğrencilerimiz ayakta alkışlandı ve katılanlara çok farklı ve anlamlı duygular yaşattı. 26 | SAYI 14 | MAYIS 2010


HDV BÜLTEN

HDV Vaassen Sultan Ahmet Camii’nde Kermes

T

arihi ve Kültürel değerlerimizi gelen yerli ve yabancı dost ve misafirlerimize en iyi bir şekilde tanıtmak ve Camiimize yapılacak ek inşaat için maddi katkı sağlamak amacı ile ilk defa Vaassen Sultan Ahmet Camiimizde kermes düzenlendi. Çok sayıda vatandaşımızın ve Hollandalıların katılım gösterdiği programa Deventer Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mustafa Kahraman, Epe Belediyesinden Vethoudur Rene de Vries, Epe Belediye Meclis Üyesi Kenan Aldemir ve Kiliseler Birliğinden de birçok din adamı katıldılar.

tanıtıcı broşürler halkımızın büyük ilgisini çekmiştir. Din Görevlisi, Camii Yönetim Kurulu ve Gençlik Kolları Üyelerinin gelen misafirlerle yakından ilgilendiği pragramda ayrıca Camiyi gezen Hollanda’lılara İslamiyet hakkında bilgi sunumu ve gençlerimiz için hazırlanan futbol turnuvası ve çocukların eğlendiği oyun parkı, etkinliğin diğer beğenilen kısımları idi.

Kermes programı özellikle Türkiye’mizin afişler ve sinevizyon eşliğinde Hollandalı konuklara tanıtımı yapılan bölümü ve mahalli imkanlarca oluşturmaya çalıştığımız şark köşesi yanında, Ebru sanatçısı Yusuf Akkaya ‘nın Ebru eserleri ve Türk mutfağının seçkin örnekleri, gelen konukların beğenisine sunuldu. Bu tür etkinliklerde Türkiyeyi ve Türk kültürünü toplumumuza ve Hollanda toplumuna tanıtma faaliyetleri son derece önem arz etmektedir. Bunun için daha önce, tanıtım müşavirliğimizden temin edip gelen konuklara dağıttığımız Türkiyemizdeki bölgeleri tarihi ve turistik mekanları MAYIS 2010 | SAYI 14 | 27


İSLÂM BÜYÜKLERİ

İMÂM-I MUHAMMED (Şeybânî):

İ

mâm-ı a’zam Ebû Hanîfe’nin derslerinde yetişen İslâm âlimlerinin en üstünlerinden ve büyük müctehid. Adı, Muhammed bin Hasen’dir. Künyesi Ebû Abdullah’tır. 135 (m. 752) senesinde Vâsıt şehrinde doğdu. 189 (m. 805)’de Rey şehrinde vefât etti. Dedelerinden olan Hürmüz, hocası İmâm-ı A’zamın da ceddi olup; Bağdâd sultanı idi. Bu zât Hz. Ömer’i görüp îmân etmişti. İmâm-ı Muhammed Şeybânî, Vâsıt şehrinde doğdu. Önce Kur’ân-ı Kerîmi öğrenip ve sonra bir kısmını ezberledi. Ayrıca başlangıçta Arap lügatini ve rivâyetini de öğrenmiştir. Yaşadığı Kûfe şehri Eshâb-ı kirâmdan çoğunun yaşamış olduğu yer olup, hadîs ve fıkıh ve diğer ilimlerin beşiği idi. Daha 14 yaşında iken İmâm-ı a’zamın ders halkasına katıldı. İlk katılışında dînî bir suâl sorup, cevap aldı. İmâm-ı a’zam (r.a.) ondaki ihlâsı, samimiyeti görerek ona duâ etti. Sonra da Kur’ân-ı kerîmi iyice öğrenmesini tenbih etti. Muhammed Şeybânî yedi gün sonra babası ile İmâm-ı a’zama tekrar gelip, Kur’ân-ı Kerîmi ezberlediğini söyledi. İmâm-ı A’zam ondaki üstün kabiliyeti görüp, babasına “Oğlunda üstün bir kabiliyet ve zekâ var. Onu ilim tahsiline teşvik et” buyurdu. Bundan sonra Muhammed Şeybânî, İmâm-ı A’zama (r.a.) talebe olup, ondan fıkıh ilmini öğrenmeye başladı. Dört sene ondan, daha sonra da aynı usûl üzerine Ebû Yûsuf ’dan ders alıp, fıkıh ilminde yüksek bir dereceye ulaştı Hadîs ilmini ise yine İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf ’tan, Kûfe, Basra, Medine, Mekke, Şam, Irak bölgesi âlimlerinden öğrenmiştir. Üç sene zarfında İmâm-ı Mâlik’ten Muvattâ’yı dinlemiş ve 700 hadîs-i şerîf işitmiştir. İmâm-ı Şâfiî onun şöyle dediğini nakleder: “İmâm-ı Mâlik’in yanında üç sene kaldım. Ondan yediyüz küsur hadîs-i şerîf öğrendim.” Çok zekî 28 | SAYI 14 | MAYIS 2010

olup, mes’eleleri çabuk hatırlamakta ve sür’atli bir şekilde cevap vermekteydi. Muhammed Şeybânî varını yoğunu ilme sarf etmiştir. Muhammed Şeybânî, Kûfe’de ilmi İmâm-ı A’zamdan ve Ebû Yûsuf ’tan başka, Mis’ar bin Kedâm’dan, Süfyânı Sevrî’den, Amr bin Zer, Mâlik bin Mugavvel’den öğrendi. Ayrıca Enes bin Mâlik, Ebû Amr, Evzâî, Zemat bin Sâlih, Bukeyr bin Âmir’den hadîsi şerîf rivâyet etmiştir. Muhammed Şeybânî, öğrendiği ilmi yaymıştır. Ondan ders almaya ve istifâde etmeye gelenler çok kalabalıktı. Evinde oturacak yer kalmıyordu. İsmâil bin Hammâd şöyle der: ”Muhammed bin Hasan’ın ilim meclisi, Kûfe mescidinde yirmi sene devam etti.” Bağdâd’a yerleşip bir müddet kadılık yaptı. Aynı zamanda fıkıh ve diğer ilimleri öğretip, kıymetli talebeler yetiştirdi. İmâm-ı Şâfiî başta olmak üzere, Ebû Süleymân Cürcânî, Hiyam İbni Abdullah Ruzî, Ebû Hafs-ı Kebîr, Muhammed İbni Mukatil, Şedad İbni Hâkim, Mûsâ İbni Nâsır Râzî, Ebû Ubeyde Kâsım bin Selâm, İsmâil bin Nevbe, Ali İbni Müslim Tûsî ve daha bir çok âlim ondan ilim öğrenip, rivâyetlerde bulunmuşlardır. Böylece onun vasıtasıyla İmâmı A’zamın bildirdiği Ehl-i sünnet i’tikâdı ve müslümanların işlerinde, ibâdetlerinde, uyacakları din bilgileri her tarafa yayıldı. İmâm-ı a’zamın fıkhını, ya’nî Hanefî mezhebini yüzlerce kitap yazarak nakleden ve yayan odur. Fıkıh âlimlerinin ikinci tabakasından olup, mezhebte müctehidtir. Hanefî mezhebinde fetva verilirken önce İmâm-ı a’zamın sözüne bakılır, onda bulunmazsa Ebû Yûsuf ’un sözüne bakılır, onda da bulunmazsa İmâm-ı Muhammed’in sözü ile amel olunur.

Güzel ahlâkı ve üstün hâlleri ile meşhûr idi. Bir meclise girdiği zaman herkes dikkatle onu dinlerdi. İlimdeki üstün vasfıyla ve güzel konuşması ile dinleyenleri doyurur, mes’eleleri çözerdi. İmâm-ı Şâfiî, “İmâm-ı Muhammed gibi üstün ahlâk sahibi, edib ve fakîh az bulunur” buyurmuştur. Eserleri: İmâm-ı Muhammed’in eserleri Hanefî mezhebi fıkhını nakleden kaynaklardır. O, İmâm-ı a’zamın derslerinde çözülen mes’eleleri ve onun sözlerini yazmak suretiyle kitaplara geçirmiş ve bu hususta çok kitap yazmıştır. Bu kitaplar iki kısma ayrılır. Birinci kısım Zâhirürrivâye kitaplarıdır. Bunlar: Mebsut, Ziyâdât, Câmi-i kebir, Câmi-i sagîr, Siyer-i kebîr ve Siyer-i sagîr’dir. Bu kitaplar tevatür yoluyla nakledilmiştir. İkinci kısım: Nevâdir denilen kitaplar olup, şunlardır: Keysaniyyât, Hâruniyyât, Cürcaniyyât, Rukleyyât, Ziyadet-üz-Ziyadât. Zâhid-ül-Kevserî’nin yazdığı (Bülûgul emânî fî sîret-il imâm Muhammed İbni Haseniş-Şeybânî) kitabı, İmâm-ı Muhammed’in hayatını ve menkıbelerini uzun anlatmaktadır. Buyurdu ki: “Büyüklük neseble değil, fazîlet ve olgunluk iledir.” “Sâdık arkadaş seni hayra teşvik edendir.” “Bir mecliste ilim ve irfan bulunmazsa, onun yerine o meclisde nefsânî hisler bulunur.” “Kendi nefsini beğenmek kadar ahmaklık olmaz.” “Affetmek aklın zekâtadır.” “Güzel ahlâk kötü nesebi örter.”


HDV BÜLTEN

HDV Den Helder Ayasofya Camii’nde Ders

D

en Helder’de De Dijk okulunda okuyan Beyza Battal, Barış ve hoşgörü dini İSLAM konulu dersini sınıf arkadaslarıyla birlikte onlara anlatmak üzere camiye ziyarette bulundu. Beyza Battal Camide arkadaşlarına dersi anlattı ve onların sorularını cevapladı. Beyza’yı dinleyen öğretmeni henüz 10 yaşına yeni girmesine rağmen İslamı bu kadar açık ve akıcı anlatmasından dolayı kendisine teşekkür etti ve pekiyi vererek ödüllendirdi.

HDV Almelo Yunus Emre Camii’nde Yarışma Finali Hollanda Diyanet Vakfı tarafından Hollanda genelindeki camilerde düzenlenen Kuran-ı Kerim ve Dini Bilgiler Kursu’na devam eden öğrenciler arasında yapılan Kuran-ı Kerimi ve Ezanı güzel okuma yarışmasının finali HDV Almelo Yunus Emre Camii’nde yapıldı.

5

Mayıs 2010’da yapılan yarışmaya, bölge yarışmalarında ilk üç dereceye giren 44 öğrenci kaktıldı. Öğrenci velileri ve Almelo halkının yarışmaya ilgisi oldukça yoğundu. İsa Ünal başkanlığındaki din görevlileri Ömer Altundağ, Tacettin Bıyık, Yüksel Kaya, Mehmet Çoşkun ve Hasan Şakiroğlu’ndan oluşan juri, yarışmada dereceye giren öğrencileri belirleme konusunda oldukça çaba harcadı. Yarışma sırasında bazı öğrenciler, Kuran-ı. Kerim ve ezan okurken oldukça duygusal anlar yaşandı. T.C. Deventer Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mustafa Kahraman’ın da teşrif ettiği, üç saat kadar süren program güzel bir ortamda geçti. Programın sonunda bir konuşma yapan Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mustafa Kahraman konuşmasında, yarışmaya katılan bu çocukların 30-40 yıl önce Avrupaya gelen neslin bir meyvesi olduğunu ve din görevlileri ve dernek yöneticilerinin fedakar çalışmaları sonucunda yetişen bu yeni nesilden çok ümitli olduğunu söyledi.

Yarışmada dereceye giren ve yarışmaya katılan bütün öğrencilere Hollanda Diyanet Vakfı ve HDV Almelo Yunus Emre Camii yönetimi tarafından çeşitli ödüller ve jüri üyelerine çicek takdim edildikten sonra misafirlere yemek ikramı ile program sona erdi.

Dereceye Giren Öğrenciler Ezanı Güzel Okuma 1. Muhammed Tarık Avcı (HDV Harderwijk Mehmet Akif Camii)

2. Hamza Çubukcu (HDV Deventer Merkez Camii)

3. Oğuzhan Sarıyaprak (HDV Rotterdam Kocatepe Camii)

Kuran-ı. Kerimi Güzel Okuma 1. Tuğba Özkılıç (HDV Tilburg Süleymaniye Camii)

2. Emre Osman Aakbaş (HDV Harderwijk Mehmet Akif Camii)

3. Elif Çetin (HDV Deventer Merkez Camii)

MAYIS 2010 | SAYI 14 | 29


ŞİİR KÖŞESİ

Benim münâcâtım Senden yanadır, Sana varan yolum Sensiz varılmaz!.. Yunus Emre

Bî vâcid-i mevcûd, vücûd-ı samedîsin; Allah ehadsin, ezelîsin, ebedîsin! İsmail Safa Bir ağız kim diyesin derd ile Allah Allah! Doldurur yeri göğü nûr ile Allah Allah. Necâtî Bey Bir fâilin icbârı bütün gördüğüm âsâr; Cebrî değilim… Olsam ilâhî ne suçum var?! Mehmed Âkif Bir kitâbullâh-ı âzamdır serâser kâinât Hangi harfi yoklasan mânâsı hep Allah çıkar… Mehmed Âkif Bir şeyde devam yok mu yâ Rab! Her şeyde nedir bu devr-i dâim.. Abdülhak Hâmid Bu kâinatta her şeyde, gökte, Kur’ân’da, Gönülde, canda bir Allah var ki hâlıktır. Abdülhak Hâmid

30 | SAYI 14 | MAYIS 2010


HDV BÜLTEN

HDV Doesburg Anadolu Camii Bahçesine Çocuk Parkı

D

oesburg Anadolu Cami bahçesine çocuklar için yapılan oyun parkının açılışı 22 Mayıs 2010 Cumartesi günü yapıldı. Açılışa T.C. Deventer Başkolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mustafa Kahraman, Doesburg Belediye Başkanı Kees Luesink, çok sayıda Türk ve Hollandalı çocuk katıldı. Doesburg Anadolu Cami kadınlar kolu “DOĞUŞ”un çabalarıyla yapılan oyun bahçesi 37.000 euro ya maloldu. Açılışdan sonra T.C. Deventer Başkolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Mustafa Kahraman, Doesburg Belediye Başkanı Kees Luesink, Din görevlisi Burhan Türk ve Jantje Beton Direktörü Rob van Gaal mini futbol sahasında bir dostluk maçı yaptı. Doguş kadınlar kolunun belediye ile sıcak diyaloğu ve Jantje Beton sponsorluğuyla yapılan oyun bahcesi, çocukların cami içinde ve çevresinde daha fazla birarada bulunmasını sağlayacak. Ayrıca Hollandalı cocukların camilerimiz hakkında önyargılı yetişmelerini önleyecek olan oyun parkı, Türk çocuklarının da yaşadığı toplumla daha iyi kaynaşmasını hedefliyor. MAYIS 2010 | SAYI 14 | 31


HDV BÜLTEN

HDV Heerlen Kuba Camii’nden 23 Nisan Kutlaması

H

DV Heerlen Kuba Camii Yönetim Kurulu ve din görevlisi tarafından, 25 Nisan Pazar günü camide Din derslerine devam eden öğrenciler için Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı dolayısıyle bir program düzenlendi. Hollandalı öğrencilerin de iştirak ettiği program halkın ve özellikle öğrencilerin begenisini topladı.

32 | SAYI 14 | MAYIS 2010


HDV BÜLTEN

Leerdam’da 23 Nisan Kutlaması

H

DV leerdam Anadolu Camii Yönetim Kurulu ve Din Görevlisi tarafından 23 Nisan Ulusal Eğemenlik ve Çocuk bayramı dolayısıyla bir kutlama programı organize edildi. Programa çocukların yanısıra, Cami Yönetimi, Din görevlisi ve Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Fevzi Hamurcu da katıldı.

MAYIS 2010 | SAYI 14 | 33


HDV BÜLTEN

HDV Rotterdam Mevlana Camii’nden “Anneler Günü” Programı

5

Mayıs 2010 tarihinde Rotterdam Mevlana Camiinde Anneler günü dolayısıyla “Dinimizde Annelerin yeri ve önemi” konulu bir konferans yapıldı. Konferansı veren Din görevlisi Bayram Danacı konuşmasında “Analık, fıtri bir duygudur, Analık duygusunda, ilahi vasıflar vardır. Rahmani duygu ile evlatları arasında ayırım yapmaz ve karşılıksız sever ve karşılıksız verir. Rahim özelliğiyle, merhameti ile evlatlarını canı pahasına korur gereken her türlü fedakarlığı yapar. Mürebbi sıfatı ile insan yetiştirir. Allah, beden ve ruhu aciz ve muhtaç bir halde yaratıyor, insan, annenin şefkat kolları arasında yetişiyor, temiz olan fıtratı anne bir mimar gibi işliyor, tezyin ediyor. Bu sebeple Allah ebeveyne özel ilgi göstermemizi ve dua etmemizi istiyor. 34 | SAYI 14 | MAYIS 2010

Annenin ilgi, sevgi ve şefkati çocuk için aldığı diğer vitaminler kadar gereklidir. Din eğitiminde de annenin yeri çok önemlidir. Çocuk doğru ve yanlışı, ilk olarak anneden öğrenir. Kendisini gözetip kollanmayı, adab-ı muaşereti de anneden öğrenir. Bu yüzden anneler, çocuklarının elbiselerine ve beden sağlığına gösterdikleri özeni ruh sağlığına ve ahlaki gelişimine de göstermelidir. Çocuk anneden, sevgi, şefkat, merhamet, yardım, paylaşma, iyimserlik, hoşgörü vb duyguları ve nitelikleri öğrenir” dedi. Ayrıca çocukların anneleri-

ne yönelik okumuş oldukları şiir ve ilahiler duygulu anların yaşanmasına sahne oldu.Yarışmalara katılan ve dereceye giren öğrencilere hediyeleri anneleri tarafından verildi program cami yönetimin anneler için almış oldukları gülleri çocukların annelerine hediye etmeleriyle son buldu.


HDV BÜLTEN

HDV Zaandam Sultan Ahmet Camii Açık Kapı Günü

Z

(Foto’s Copyright © Nico Roodhart 2010)

aandam Sultan Ahmet Camii yönetim kurulu, kadınlar kolu ve gençlik kolu tarafından Türk kültürünü tanıtmak, Türk ve Hollanda toplumunu kaynaştırmak amaçlı Açık kapı günü organize edildi. 23 Mayıs 2010 Pazar günü cami içinde ve cami önündeki park alanında düzenlenen Açık kapı günü (Open Dag) bir panayır havasında geçti. Kermeste Türk mutfağından çeşitli yiyeceklerin sunumu, hediyelik eşya ve her türlü kitap, cd satışlarının yanında çocuklara yönelik eğlenceler yapıldı. Hollandalı davetlilerin özellikle cami ziyaretine ilgi gösterdikleri görüldü. Camiyi ziyarete gelen Hollanda’lılara rehberler eşliğinde cami gezdirilerek İslam dini ve cami müştemilatı hakkında bilgiler verildi. Türk mutfağından örnek yiyeceklerin de hazırlandığı Açık gün’de ziyaretçilere ikram yapıldı. Cemaatin de katılımın sağlanması için bir de pazar kuruldu. Pazarda geliri cami yararına olmak üzere yiyecek ve içecek satışı yapıldı. Tatil günü olması sebebiyle gerek Hollanda’lılar ve gerekse Zaandam da oturan Tükler tarafından Açık güne oldukça rağbet edildiği görüldü. MAYIS 2010 | SAYI 14 | 35


HDV BÜLTEN

Enkhuizen’de Çocuklardan Örnek Davranış

H

ollanda Diyanet Vakfı şubelerinden Enkhuizen Alaaddin Camii’nde 2425 Nisan 2010 tarihlerinde Cami yararına düzenlenen kermeste küçük öğrenciler fedakar bir davranış sergiledi. Enkhuizen Cemaatinin küçük üyelerinden Nejla Yılmaz ve Kamil Bacaklı düzenlenen kermes’te Caminn borçlarının ödemesi için Camii bütçesine katkıda bulundular. Öğrencilerden Nejla Yılmaz bayram da topladığı bir miktar harçlığı bağışlayarak, Kamil Bacaklı’da kermes esnasında şeker ve sakız satarak topladığı parayı Camiye vererek geleceğimizin emin ellerde olduğunu gösterdiler. HDV Alaaddin Camii Başkanı Erdoğan Özer ve Kadınlar kolu başkanı Cevriye Koopen, bu güzel ve fedakar davranışları için teşekkür ederek çocuklara çiçek takdim ettiler. HOLLANDA DİYANET VAKFI CENAZE YARDIMLAŞMA FONU ISLAMITISCHE STICHTING NEDERLAND ONDERSTEUNINGFONDS IN GEVAL VAN OVERLIJDEN FONA KAYIT OLMAYI İHMAL ETMEYELİM!!!! Meşhur, meşhur olduğu kadar da gerçek bir sözdür. “Acılar paylaşıldıkça azalır. Sevinçler paylaşıldıkça çoğalır.” Vatanımızdan, aile ve sevdiklerimizin birkısmından çok uzaklarda yaşadığımız şu gurbette, başımıza gelebilecek ve bize en çok acı verecek gerçek, ölümdür. Bu gerçekle karşılaştığımızda acımızı paylaşacak, bizi anlayacak ve hepsinden önemlisi yapılması gerekenleri bizim için yapacak bir hizmet kurumuna, ne büyük ihtiyaç vardı. İşte bu ihtiyaçtan doğdu Cenaze Yardımlaşma Fonu. Onun şemsiyesi altına girenler, en acılı gününde bir yardım eliyle karşılaşır, bu yardım eli cenaze sahibine hiçbir külfet yüklemeden gerekli bütün hizmeti görür. O yardım eli, Hollanda Diyanet Vakfı Cenaze Yardımlaşma Fonu’dur ve yirmiyedi yıldır bu hizmeti başarıyla sürdürmektedir. O halde bu fona kayıt olalım. Çevremizdekileri kayıt olmaya teşvik edelim. Bu mükemmel hizmetten hiçkimsenin mahrum kalmasına razı olmayalım. Sağlık ve mutluluklar dileriz. HOLLANDA DİYANET VAKFI CENAZE YARDIMLAŞMA FONU 36 | SAYI 14 | MAYIS 2010


HDV BÜLTEN

HDV Delft Sultan Ahmet Camii gençleri Futbol Turnuvasında İkinci Oldu

H

DV Rijen İmam-ı Azam Camii’nin organize ettiği futbol turnuvasına katılan Delft Sultan Ahmet Camii minikler takımı, turnuvada ikinci oldu. 24 takımın katıldığı turnuvada çok başarılı müsabakalar çıkaran takım ilk defa katıldığı turnuvada finale kadar yükselmesinden dolayı Delft Camii ve Cemaati tarafından tebrik edildiler. Takımın Teknik sorumluluğunu Harun Babayiğit, sponsorluğunu da Sultan Gıda market, Ahmet Şener ve Kemal Armağan yaparken, Cami yönetimi ve Din Görevlisi Mahmut Rauf Arcaklıoğlu’da desteklerini esirgemediler. MAYIS 2010 | SAYI 14 | 37


HDV BÜLTEN

Panningen’de Futbol Şöleni

H

ollanda Diyanet Vakfı tarafından organize edilen Vakıf kupası ön elemelerinin dördüncü ayağı HDV Panningen Camii’nin önderliğinde 22 Mayıs 2010 tarihinde yapıldı. Onsekiz takımın katıldığı turnuva, gayet centilmence geçti. Takımlar kıran kırana mücadele ettiler ve futbol adına yapılması gereken bütün hünerlerini sergilediler. Her maç sonunda rakiplerin birbirleriyle sarmaş dolaş sahayı terk etmeleri organize heyetini fazlasıyla sevindirdi. Turnovada dereceye giren takımlara Rotterdamda ki finallerde başarılar dileriz. Bölge Finalistleri: 1 HDV Nijmegen Eyup Sultan Camii Gençlik Kolları 2 HDV Cuij Ahmet Yesevi Camii Gençlik Kolları 3 HDV Oss Ulu Camii Gençlik Kolları 38 | SAYI 14 | MAYIS 2010


DUYURU

ULUSLARARASI İLAHİYAT PROGRAMI DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI DESTEĞİYLE AVRUPA’DA LİSE ÖĞRENİMİNİ TAMAMLAMIŞ

TÜRK GENÇLERİNE

TÜRKİYE’DE İLAHİYAT ÖĞRENİMİ İMKÂNI ANKARA VE MARMARA ÜNİVERSİTELERİ İLAHİYAT FAKÜLTELERİNDE OKUMAK İSTEYEN TÜRK GENÇLERİ

2010-2011 ÖĞRETİM YILI İÇİN BAŞVURULAR BAŞLAMIŞTIR.

GEREKLİ BİLGİ VE MÜRACAAT İÇİN Lahey Din Hizmetleri Müşavirliği Jan Evertstr.15 2514 BS Den Haag Tel : 070-3617641 Fax : 070-3616912 E-mail : diyanet.lahey@planet.nl


T.C.

Lahey Büyükelçiliği DİN HİZMETLERİ MÜŞAVİRLİĞİ ile

HOLLANDA DİYANET VAKFI tarafından

KAMPANYASI

Dergilerimize abone olmak için; 1. Yıllık abone ücretini Bureau van Sociale Zaken adına ABN AMRO bankası, Den Haag şubesindeki 51.77.34.958 nolu hesabına yatırınız. 2. Adres bilgilerinizin yer aldığı ekteki formu doldurarak Din Hizmetleri Müşavirliğine gönderiniz veya bölgenizdeki HDV Camii Din Görevlisine veya yöneticilerine teslim ediniz. ABONELİK MÜRACAATI

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI SÜRELİ YAYINLARI YURTDIŞI YILLIK ABONE ÜCRETLERİ

Tarih : .......... / .......... /2010

Derginin Adı

HOLLANDA DİYANET VAKFI’NA Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından süreli yayınlar olarak çıkarılan dergilerden aşağıdakilere abone olmak istiyorum. (Abone olmak istediğiniz dergiyi/dergileri işaretleyiniz.)

1. Diyanet Avrupa Aylık Dergi (24 Avro) 2. Diyanet Çocuk Dergisi (24 Avro) 3. Diyanet Aylık Dergi (30 Avro) 4. Diyanet İlmi Dergi (20 Avro) Bir yıllık abonelik ücretini, Bureau van Sociale Zaken adına ABN AMRO bankası, Den Haag şubesindeki 51.77.34.958 nolu hesabına ödedim. Ödeme belgesinin fotokopisini ekte gönderiyorum. Adres bilgilerim aşağıda verilmiştir. Aboneliğimin bugünden itibaren başlatılmasını talep ediyorum.

Yıllık Abone Ücreti

Diyanet Avrupa Aylık Dergi

24 Avro

Diyanet Çocuk Dergisi

24 Avro

Diyanet İlmi Dergi

20 Avro

Diyanet Aylık Dergi

30 Avro

Abonenin:

Adı :....................................................................................................................................... Soyadı :....................................................................................................................................... Adresi :....................................................................................................................................... Posta Kodu :....................................................................................................................................... Şehir :....................................................................................................................................... E-mail adresi :....................................................................................................................................... Telefonu

: +31-......................................................................................................................


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.