YIL: 1
SAYI: 9
EKİM 2010
AYLIK AKTÜALİTE ve YAŞAM DERGİSİ
ADVERTORIAL
RUHU VE TEMPOSU GENÇ HERKES İÇİN
SİHİRLİ BİR ALTERNATİF
NAKO JEANS
Jean kumaşı; gençliğin dinamik, heyecanlı ve hızlı yaşam tarzına uygun, dayanıklı ve kullanımı kolay bir kumaştır. Çağın ruhuna, yeniliklere hızlı ve etkili bir şekilde ayak uyduran NAKO; gençlerin jeans tutkusunu, sihirli Nako renkleriyle birleştirdi ve Nako Jeans kalitesini üretti. NAKO JEANS; RUHU VE TEMPOSU GENÇ HERKES İÇİN, her türlü kıyafeti tamamlama özelliğine sahip bir iplik kalitesidir. Ülkemizin topraklarında şekillenen ve dünyaya yayılan jaen kumaşlar gibi yerli, çağdaş ve dünya standartlarındadır. Yaşam biçimi açısından hareketli, zamanla yarışan, dinamik kişilerin tercih 4
EKİM 2010
ettiği, örülmesi ve kullanımı kolay NAKO JEANS; özellikle 16. yüzyıldan günümüze kadar gelen jean kumaşlarla kombine edilebilen sihirli bir iplik kalitesi olarak, tüketicisi ile uzun yıllar geçirecektir. NAKO JEANS ile istediğiniz her model atkılar, bereler, hırka ve yelekler, tozluklar, kazaklar örebilir, tarzınıza uygun tüm jean pantalon ve eteklerle kıyaftlerinizi tamamlayabilirsiniz. NAKO JEANS; şıklığınızı, özgün tasarımlarla ayrıcalığa dönüştürebileceğiniz bir iplik kalitesidir.
‘DE NELER VAR?
EDİ TÖR ,ün Notu
12. Bölgeden haberler 20. SİZİN SOKAK Neyi ne kadar biliyoruz?
Cumhuriyetimizin 87 yılı kutlu olsun
Yaz geldi, ramazan başladı, okullar açılacak derken sonbaharla birlikte okullarda açıldı. Geçen ay yazdığım gibi yeni bir maraton başladı. Şu günlerde çocuklarımızla birlikte bir üst sınıfa geçme mutluluğu ve adaptasyon sürecini biz de yaşıyoruz. Ben ilkokul 3. sınıftayım bu sene. Her akşam kızımla birlikte oturuyoruz defter kitabın başına. “Bugün ne gördünüz” kızımla başlıyor konuşma. Önce günlük ders tekrarı ardından ödev yapımı ve ertesi gün hazırlık çalışmalarıyla bitiyor dersimiz. Tabii arada yemek molası. Bunları neden anlatıyorum biliyor musunuz, ben hiç annemle bu programı yaptığımı hatırlamıyorum. Ve kendimce hep sorguluyorum, değişen ne? Eğitim sistemi mi? Yoksa anneler mi? Ben bunun cevabını hala bulamadım, bulan birisi bana da anlatırsa sevinirim. Gelelim bu ayın en önemli konusuna. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı. Biz de bu ay dergimizde Cumhuriyet’i işledik. Hayatımın her döneminde Atatürk ve Cumhuriyet ile ilgili bir şeyler öğrenmişimdir, öğretilmiştir. Bunun yanında geçtiğimiz yıl sevgili Doğan Yıldız’ın “Atatürk ve spor” isimli kitabını hazırladım. İnanın hayatımın en güzel işini yaptığımı düşünüyorum. 452 sayfalık kitabın her sayfasına en az bir tane Atatürk resmi yerleştirmek kadar keyif verici birşey daha olamaz. Evet konumuz Cumhuriyet. Cumhuriyet ile ilgili Ulu Önder Atatürk’ün çok güzel bir sözünü okumuştum, “Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.” Bence bu söz ve ardından “Cumhuriyeti bizler kurduk, sizler yaşatacaksınız” sözü, Cumhuriyetin değerini, o na ne kadar sahip çıkmamız gerektiğini, asla vazgeçmememiz gerektiğini, en büyük değerlerimizden biri olduğunu, çocuklarımıza bu değere sonuna kadar sahip çıkmayı aşılamamız gerektiğini öyle güzel vurguluyor ki... Bunları niye yazıyorum biliyor musunuz? Geçen yıl Cumhuriyet Bayramı’nda bir Bahçeşehirli olarak çok utandım. Büyük bir heyecanla kızımla elimizde bayrağımızla fener alayına katılmaya gittik, ama o kadar az insan vardı ki inanın ağladım. Sebebini kızıma anlatamadım bile. Bu yazıyı okuyan herkesten ricam, ne olur bu 29 Ekim’de bayraklarınızla siz de bize katılın. Çocuklarımıza bu coşkuyu yaşatalım ve CUMHURİYET’imize hep beraber sahip çıkalım.
22. Bahçeşehir’in havası değişiyor 28. Denizden babam çıksa yerim diyorsanız... 22. Bahçeşehir’in havası değişiyor
40
30. Cumhuriyeti biz kurduk, sizler yaşatacaksınız
40. Dünyanın en ilginç hayvanları
32. Hepimiz Bandırma Vapuru’ndaydık
52. Eğitim herkesin hakkı 59. Sağlıklı ve lekesiz bir cilt sizinde hakkınız 60. MSL’yle yağlarınızdan arının 64. 4 Mevsim Engelsiz Yaşam “Ben de birşey yapabilirim” diyorsanız... 69. İnfo 71. Alışveriş
28 16. 18. 24. 46. 54. 58. 62. 63. 66. 70.
HER AY SİZLERLE
İyisiyle kötüsüyle Özkan Baba Bahçeşehir filizleniyor - Filiz Süzer EKONOMİ- Kayhan Öztürk EĞİTİM- Nilgün Uluser İnan YAŞAM KOÇU-Aşkım Kapışmak SAĞLIK-Doç. Dr. Tuğrul Akay PSİKOLOJİ: Özge Genlik ÇOCUK SAĞLIK: Tahsin AKBAŞ GEZİ - Hülya Meral SPOR: Savaş Kahraman
72. MÜZİK- Rüya Ersavcı 73. YEMEK 74. GÜZEL FİKİRLER: Yasemin Yurtman Candemir 76. ASTROLOJİ: Nisa 78. POLİTİKA: Cemal Subaşı 79. KARİKATÜR: Cenk Karlıtepe 80. ONLARA SORDUK 81. BULMACA 82. REHBER
HER REKLAM BİR KAZANÇTIR DİYORSANIZ
BİZE ULAŞIN
607 10 28 532 371 76 93 212
Melike Güntürk
Yayın Koordinatörü (Sorumlu Müdür): Melike Güntürk Tasarım ve Uygulama: Hazan Yapımevi İmtiyaz sahibi: HAZAN YAPIMEVİ Genel Yayın Yönetmeni: Hasan Güntürk
10
EKİM 2010
Yayın Danışmanı: Ali Polat Reklam Müdürü: Nurcan Ercan
Yayın Kurulu: Hatice Gülçür İnanç Hülya Meral Özkan Erdoğan Kapak Tasarım: Naci Koç Hukuk Danışmanı: Av. Şahin Zenginal Teknik Müdür: Aziz Serdar Taştan
İLETİŞİM: Boğazköy Hoşseda Sit. H Blok 7/14 Bahçeşehir/Başakşehir/İst. Tel: 0212 607 10 28 e-mail: 4mevsimbahcesehir@gmail.com 4mevsim@hazanyapimevi.com Facebook: Dort Mevsim Bahcesehir web: www.hazanyapimevi.com
Dağıtım: 4 Mevsim Bahçeşehir Dergisi Baskı: Veritas Printing Center Ltd. Co. Seyrantepe/İst. Tel:0212 269 90 65
4 Mevsim Bahçeşehir Dergisi ayda bir yayınlanır. Bahçeşehir ve işyerleri başta olmak üzere, Ispartakule, Uphill, Banu Evleri, Ardıçlı Evler, Boğazköy, Esenkent, Alkent, Bizimkent, Mesa Nurol, Toskana Vadisi, (Avc›lar-Beylikdüzü işyerleri) bölgelerine ücretsiz dağıtılır. Yayınlanan reklamların sorumluluğu reklam verene aittir.
Katkıda bulunanlar: Arzu Erdoğan, Ece Sevinç, Ertan Dağhan, Devran Öztürk, Murat Sevinç, Onur Yurtseven, Semih Güntürk, Yasemin Sevinç, Yücel Akkoyunlu, Z.Hazan Güntürk
29 Ekim’de BAHÇEŞEHİR prestigemall’de Merkez Tel: 0212 886 77 79
BOLGEDEN
Başakşehir Gelişim Akademisi’nin açtığı kurslar ve eğitimleri El Sanatları Kursu;
Gelişim akademisi yeni kurslarıyla açıldı Başakşehir Belediyesi Gelişim Akademisi sekiz kategoride, 45 dersle yeni dönemine müfredatına eklediği yeni derslerle dopdolu başladı... Geleneksel el sanatları eğitiminden, modern teknik ve sosyal eğitimlere, bilgisayar eğitimlerinden kültür tarih eğitimlerine, atölye eğitimlerinden, dil eğitimlerine kadar açtığı kurslarla, verdiği nitelikli derslerin sonucunda yetiştirdiği öğrenciler ve öğrencilerinin açtıkları el emeği ürünlerin sergilendiği yıl sonu sergileriyle her zaman göz dolduruyor. Gelişim Akademisi 8 kategoride 45 dersle eğitim verdiği kurslarına 2010-
2011 yılı eğitim döneminde geleneksel ve popüler el sanatlarından oluşan yeni dersleri de ekledi. Türk İslam Sanatlarından Minyatür ve Kaat'ı nın yanı sıra İtalya da uygulamaları yapılan ülkemizde ilk kez Başakşehir Gelişim Akademisinde eğitimine başlanacak olan Sospeso, Kıbrısʼın geleneksel el sanatı olan İpek Koza İşlemeciliği ve popüler el Sanatlarından Mis Sabun bu yıl ilk kez verilmeye başlanacak eğitimlerin kayıtları sürüyor.
El Nakışı, Ahşap Yakma Sanatı, Ahşap Dekoratif Süsleme, Biçki–Dikiş, Cam Dekoratif Süsleme, Folyo, Gümüş Sim Örücülüğü, Kristal Taş İle Obje Kaplama, Kurdele Nakışı, One–Stroke (Tek Vuruş), Resim (Yağlıboya-Suluboya), Rölyef, Seramik, Takı Tasarımı, Tel Kırma Türk İslam Sanatları; Ebru, Porselen Dekoratif Süsleme, Tezhip Teknik ve Sosyal Eğitimler; Bahçe – Bitki Bakımı, Cilt Bakımı Ve Makyaj, Diksiyon, Ev Hayvanları Bakımı, Fotoğrafçılık Bilgisayar Eğitimleri; Temel Office, İleri Office, Web Tasarımı, Web Programlama Arkeoloji ve Sanat Tarihi; Arkeoloji ve Sanat Tarihi Müzik ve Dans Eğitimleri; Bale, Bağlama, Gitar, Keman, Piyano, Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği, Ud Dil Eğitimleri;
BİLGİ ve KAYIT: 0212 622 60 62 - 622 60 63 12
EKİM 2010
Almanca, Fransızca, İngilizce
BOLGEDEN
Okul kantinleri DENETLENDİ Başakşehir Belediyesi ekipleri okulların açılmasıyla birlikte Başakşehir ilçesi genelinde okul kantinlerinin denetimlerine başladı. Okulların açılmasıyla birlikte olabilecek gıda zehirlenmeleri, bulaşıcı hastalık, yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı hastalıkları önlemek amacıyla öğrencilerin en çok ilgi gösterdiği yerler olan kantinler; Başakşehir Belediyesi, Ruhsat denetim müdürlüğü ve Sağlık işleri müdürlüğü tarafından denetlendi. Okul kantinlerinde gerekli belge ve izinler kontrol edilerek öğrencilere sunulan ürünlerin son kullanma tarihleri, hijyenik koşulların sağlanıp sağlanmadığı kontrol edildi. Ruhsat ve Denetim Müdürü Mahmut Yavuz ve Sağlık İşleri Müdürü Hasan Basri Gül; Okullarda dönem boyunca yapacakları denetimlerle, öğrencilerin sağlığını tehdit edecek şartların oluşmasını önlemek amacıyla çalışmalarını
sürdüreceklerini söylediler. Denetim ekipleri, öğrencilerin güvenli ve sağlıklı beslenme bilinci kazanmalarına katkı sağlamak, olabile-
cek gıda zehirlenmeleri ve bulaşıcı hastalıklar konusunda çalışanlara bilgi vermek amacıyla toplantılar düzenleyeceklerini de ifade ettiler.
Bilgi Evi’nin yapımına başlandı Başakşehir Belediyesi tarafından Başakşehir 1. Etapta düşünülen Bilgi evinin yapımına başlandı. İçerisinde bilgisayar odaları, kütüphane, toplantı-konferans salonu, atölye ve rehberlik odaları,
öğretmen odaları, mutfak ve çok amaçlı odalar yapılması planlanan iki katlı bina toplam 656 m2ʼlik kullanım alanıyla göz dolduracak. 2010 yılında tamamlanması planlanan Bilgi evi Başakşehirʼli sakinlerini ağırlamaya başlayacak.
GEÇEN AYDAN KISA... KISA... Abdülkadir Aksu’nun Başakşehir ziyareti
30 Ağustos törenle kutlandı Destansı Türk İstiklal Mücadelesini taçlandıran; Misak-ı Milli hedefinin gerçekleştirilmesine zemin hazırlayan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin de temellerini atan; kahraman ordunun cesaret ve fedakarlığının, tarih sahnesinden silinmek istenen bir milletin varoluş mücadelesinin en güzel örneklerinden biri olan 30 Ağustos Zaferi törenle kutlandı.
14
EKİM 2010
İçişleri Eski Bakanı Abdülkadir Aksu, Ramazan Etkinliklerini izlemek üzere Başakşehir Belediyesiʼni ziyaret etti. Başakşehir Belediyesi Bahçeşehir Hizmet Binasıʼna gelen Aksuʼyu Belediye Başkanı Mevlüt Uysal karşıladı. Aksu daha sonra Boğazköy Yürüyüş yolunda verilen iftar yemeğine katıldı.
Başakşehir’de huzurlu bir bayramlaşma Ramazan Bayramıʼnın ikinci gününde Başakşehirʼde bayramlaşma töreni yapıldı. Başakşehirʼde kılınan Cuma Namazıʼnı takiben Sular Vadisi etkinlik alanında gerçekleştirilen törende Başakşehir resmi protokolü birbirleriyle ve vatandaşlarla bayramlaştılar.
İYİSİYLE KÖTÜSÜYLE
ÖZKAN BABA
Ne olacak bu otopark sorunu... Bahçemdeki çiçeklerin boynunu büküp, çamların ön plana çıkmasıyla kış aylarının habercisi Ekim ayı beni hüzünlendirir. Olsun, o da bizim ayımız deyip 4 mevsim köşemde yazmaya başladım. Bu ay ilk durağım Avea... Geçen aydan hatırlarsınız. Avea’yı eleştirmiştik. Oktay bey hemen aradı ve görevli arkadaşı uyardığını, bir daha böyle bir şey yaşanmaması için elinden geleni ardına koymayacağını söyledi... Oktay’ın zaten böyle bir esnaf olmadığını biliyorum önceki yazımda da belirtmiştim... Ben bunu esnaf arkadaşların birbirine sahip çıkması için bir örnek olarak yazmıştım... Avea konusunu kendi sloganıyla bitireyim, “Sizin için var Avea”... Kapıdan çıktım, Tobacco’nun yani Şölen’in önünde insanlar tabakta iştahlı bir şekilde bir şeyler yiyorlar. Şöyle bir göz attım ve Şölen’e girdim... Daha önce Şölen’in sandviçlerini yazmıştım ama zeytinyağlıları ve insanların iştahla yiyişlerini görünce çektim sandalyeyi oturdum masaya... Ahmet Bey’den rica ettim, “Bana karışık bir tabak yapar mısın” diye. Bence siz de deneyin... Aman Allah’ım bu ne... Her taraf araba... Kaldırımlara bile park etmişler. Aşağıdaki resimlerde de göreceğiniz üzere burası Süleyman Demirel İlköğretim Okulu çevresi... Okulun dağılmasına yaklaşık 1 saat var ama her tarafı araba dolmuş bile. Sizde biliyorsunuz ki Bahçeşehirimiz çocuk yetiştirmek için özellikle tercih edilen bir bölge. Durum böyle olunca tüm Bahçeşehirlilerden bu konuya daha duyarlı olmasını bekliyorum.
16
EKİM 2010
Bence çocuklarımızı düşünerek, onların giriş çıkış saatinde biz Bahçeşehirliler, en azından bölgemizdeki okulların etrafına, mecbur değilsek, araçlarımızla gitmeyelim. Durum böyle olunca üşünmedim okulun hemen yanında olan otoparkına kadar çıktım... Dünya kadar boş yer var, hem üstte hem de kapalı olan bölümde... Otoparktan yukarı doğru yürürken, Nurdan hanıma yakalandım... Nurdan hanımda kim diyeceksiniz. Geçen aydan hatırlarsınız Lavvazza’yı Bahçeşehir’e kazandıran yeni işletmecimizden bahsetmiştim. Meğer Barnies de Nurdan hanımın işletmelerinden birisi imiş. Bir kahve teklifine hayır diyemedim. Önce bir etrafı gezip bir menü alıp inceledim. Nurdan hanımın Bahçeşehir’i ve halkını sevdiğini anladım. Çünkü fiyatlar ve hizmet on numara... Kahvemi yudumlarken gözüm yola takıldı kaldı. Kahveyi içtim ama nereye gitti bilmiyorum, yüreğim ağzıma geldi gitti. Okul dağılma saati gelmiş. O minicik çocuklarımızın karşıdan karşıya bir cambazlık edasında ezilmeden geçişi beni şaşkına çevirdi. Buna bence Bahçeşehir Belediyesi veya Esenyurt Belediyesi’nin oda olmadı Büyükşehir Belediyesi’nin acil bir çare bulması lazım. Ya da hepsi birden de olabilir, hepsi aynı parti zaten. Işık mı dikilmesi lazım, okul giriş çıkışlarında zabıta mı koyulması lazım ben bilmem ama bir çocuğumuzun canı yanmadan bir çare bulunmasını yetkililerden rica ediyorum.
Her ay önce iyiler, sonra bir tane kötü yazıyorduk... Bu ay kötülerimiz çoğaldı... Otopark olayından sonra işte size bir düşündürücü olay daha. Bu olay büyük küçük herkesin müdavimi olduğu Burger King’de yaşanmış. Hem de dergimizin editörü yaşamış. Küçük Hazan’ımız menüsünü afiyetle yedikten sonra sandalyenin üzerinde mp3 çalarını bırakıp kalkmış. Daha Esenkent giriş kapısını geçer geçmez farkına varınca hemen geri dönmüşler. Önce Hazan gidip aramış bulamayınca, çalışan kasiyere sormuş. Onun ilgisizliği karşısında ağlayarak geri dönmüş. Annesiyle geri döndüğü zaman aynı kasiyerin verdiği cevap “Ortada çalışanlara sorun” olmuş. Sanki herkes kimin nerede çalıştığını biliyor gibi. Neyse uzatmayayım, eve dönülüp Burger King yetkilisi Ramazan beyin aramasıyla olay devam etmiş. Kendini tanıtıp olayı anlatan, bu durumda kurumu kesinlikle suçlamadığını, herhangi bir müşterinin de alabilmiş olacağını düşündüğünü, ama çalışan personelin en azından küçük bir kıza daha ilgili davranması gerektiğini anlatan editörümüze gelen cevap “Hemen müdahale edileceği, hatta çöplerin bile aratılacağı” olmuş. Ve yarım saat sonra gelen telefonla mp3 çaların bulunduğu haberi verilmiş. Hem de çöpte... Burger King’deki olaylar malesef bununla da sınırlı değilmiş. Bir başka okurum iki gün üst üste kola makinası bozuk olduğu için hamburgeriyle ayran içmesini teklif etmiş kasiyerler. (Gerçi sağlıklı bir şey ama) Sonuçta böyle bir kuruma yakışmayacak durumlar bunlar. Hele Bahçeşehir’e hiç yakışmıyor.
Siz de Bahçeşehir’de şahit olduğunuz iyileri ve kötüleri bana yazın bende araştırıp, herkesi buradan bilgilendireyim… 4mevsimozkan@gmail.com
www.golbalikrestaurant.com
asyon v r e z e R i iรงin: g l i b e v Gรถlet Mevkii Merkez Bahรงeล ehir
0212 669 33 35 0212 669 33 36
BAHÇEŞEHİR FİLİZLENİYOR
FİLİZ SÜZER
Bir zamanlar BAHÇEŞEHİR Bir zamanlar Bahçeşehir mangal yakıp piknik yapmak için geldiğimiz bomboş bir arazide küçük bir çiftlik evinin bulunduğu bir yerdi. Bir gün burada böylesine güzel bir şehir kurulacağı ve bizim de yıllarca bu şehirde ikamet edeceğimiz hiç aklıma gelmemişti. Bahçeşehir kurulduğunda buraya ilk gelenlerdeniz biz de. Yıllar sonra bu kadar büyüyüp gelişen Bahçeşehir bizi o kadar buraya bağladı ki buradan taşınma kararı aldığımız halde ne ben ne de çocuklarım kopamadık Bahçeşehir’den. ÜZÜLÜYOR VE KORKUYORUM Ancak beni son derece üzen bir konuyu da yazmadan geçemiyeceğim. Bahçeşehir’in doğal güzelliğinin kontrolsüz yapılaşma nedeni ile daha çok bozulmasından korkuyorum. Çünkü Bahçeşehir’e bugün baktığımda yıllar önce geldiğim o yemyeşil, o düzenli şehri göremiyorum. Modernleşmek güzel, çağdaş yapılar tabii ki hoşumuza gidiyor. Ama ölçüyü kaçırmamak şartıyla. Aslında Bahçeşehir’de yaşamın ne kadar kolay ve rahat olduğunu şehir içine girdiğim zaman çok daha iyi anlıyorum. Bahçeşehir’in bu kadar gelişmesi ve her
18
EKİM 2010
türlü imkanı bizlere sunması işte belki de bizleri Bahçeşehir’e bağlayan en büyük etkenler. Burada yok yok. Göletimiz doğal güzelliği ve her türlü spor imkanıyla bizleri çekiyor. Yürüyüş parkurlarında yürürken hem keyif alıyor hem de spor yapıyoruz. Aileler dışarıda yemek yemek istedikleri zamanlar Bahçeşehir içerisinde her adımda aradıkları her lezzeti bulabiliyorlar. Birbirinden lezzetli yemekleri yiyebileceğimiz birçok restoranımızın bulunması bizim için çok büyük bir avantaj. Çocuklarımızı huzur içerisinde istedikleri yerlere gönderebiliyoruz. İnsanların birbirlerine en fazla güvendiği yer sanıyorum Bahçeşehir’in ta kendisidir. Bahçeşehir işte bunun için İstanbul’un en güzel en rahat ve en çok tercih edilen yerleşim yerlerinden biridir. Evimi ne kadar çok seviyorsam Bahçeşehir’i de o kadar çok seviyorum. Bahçeşehir’de en büyük keyif aldığım yerlerden biri de kafeler. Huzurla oturabildiğimiz ve doyumsuz kahvelerini yudumladığımız kafelerde saatlerimizi sıkılmadan geçirebiliyoruz. Geçen yıl biliyorsunuz bir sel felaketi yaşadık. Tüm Bahçeşehirliler olarak çok
üzüldük. Allah bir daha göstermesin. Bu felakette Bahçeşehirimizin birbirinden güzel mağazalarla dolu çarşısı Prestij’i kaybettik. Şimdi size bir müjde vermek istiyorum. 29 Ekim’de Prestijimize yeniden kavuşuyoruz. Prestijde yer alan tüm işletmecilerin ve Bahçeşehirli hemşehrilerin gözü aydın.... YİNE EL ELE OLALIM Bu vesile ile ULU ÖNDERİMİZ ATATÜRK’ün kurup bize emanet ettiği Cumhuriyetimizin 87. yılını kutluyorum. Cumhuriyetimize, devletimize, milletimize başarılar ve mutluluklarla dolu nice yüzyıllar diliyorum. Bir de eleştiri yapmak istiyorum. Cumhuriyet Bayramı bizim en önemli bayramlarımızdan biridir. Geçen yıla kadar bu bayramımızı çok büyük bir coşku ve heyecanla kutluyorduk. Geçen yıl ise gerçekten çok üzüldüm. Bir çok Bahçeşehirlinin bu güzel korteje katılmadığını gördüm. Cumhuriyetimiz yediden yetmişe hepimizin. Bu bayram hepimizin bayramı.YÜCE ATATÜRK’ÜN kurduğu Cumhuriyetle bu güzel günlere geldik. Bu yıl ne olur hep birlikte ve el ele olalım.
HOŞDERE YOLU ÜZERİ BAHÇEŞEHİR MOBİLYACILAR SİTESİ A/1 BLOK NO:3 BAHÇEŞEHİR
Tel: 0212
672 29 72
Tel-Fax: 0212
672 29 71
SİZİN SOKAK
Neyi, ne kadar biliyoruz? Bahçeşehir’de yaşıyoruz... Başımıza bir olay geldi, nereyi arayacağız? Bahçeşehirli’nin neyi ne kadar bildiğini merak ettik... Arkadaşımız Nurcan Ercan küçükte olsa bir araştırma yaptı. İşte sonuçları... Nurhan Tanrıkulu 1- Önce eşimi ararım… Daha sonra burası önce jandarma bölgesiydi, şimdi polis bölgesi oldu şimdi ne yapacağımı bilmiyorum açıkçası. 2- En yakın sağlık kuruluşuna götürmek… Burada genellikle Alman Hastanesi oluyor. 3- İtfaiyeyi ararım… Numarasını pek biliyorum diyemeyeceğim sürekli değişiyor… 4- Tepkim ne olur… Genellikle ben Migrosʼdan alışveriş yapıyorum… Hemen Migrosʼtaki yetkili kişiye gidip uyarımı yapıyorum.
Hüseyin Bakır 1- Sigorta şirketini aramak. 2- İlk yardımı aramak. Acil. 3- Alarm sistemi olduğu için alarm sistemi devreye geçer benim orda. Bir de yangın söndürme cihazı var binanın girişinde onu kullanırım ve o arada da itfaiyeyi ararım. 4- Yetkili kişiye bildiririm. Firmanın o andaki alışveriş yaptığım yerin yetkili kişisine bildiririm.
İsmail Yıldırım 1- Direk emniyeti ararım daha sonra sigortayı. 2- En yakın hastaneye ulaştırmaya çalışırım. Eğer çok ciddi bir rahatsızlığı yoksa ben kendim ulaştırırım. Diğer durumda ilkyardımı ararım. 3- İtfaiyeyi aradıktan sonra gerekli müdahaleyi yaparım. Bahçeşehir itfaiyenin numarası 166 olması lazım... 4- Alışveriş yaptığım yerin yetkilisiyle mutlaka görüşürüm. Randıman alamazsam sağlık bakanlığına ulaşmaya çalışırım. 20
EYLÜL 2010
Sorularımız... 1- A
rabanız çalındı. Nereyi ararsınız? 2- Yanınızda bu lanan bir yakını nız aniden rahatsız landı. İlk yapaca ğınız şey ne olur? 3- Evinizde yang ın çıktı. İlk nere yi ararsınız? 4- Gıda alışveriş inizi yaparken sa ğlıksız bir ürün gördün üz. Ne yaparsın ız?
Semra Özbek 1- Eşimi ararım. Sigorta şirketine ulaşması için. 2- En yakın sağlık kurumuna götürürüm, daha ciddiyse 112ʼyi ararım. 3- 110 itfaiyeyi ararım. 4- Market yetkilisine ürünü iade ederim. Daha denetimli olmasını isterim.
Cavit Tan 1- Karakolu ararım. Ya 155ʼi ya da karakolu. 2- Ben kendim müdahale ederim ya da en yakın sağlık ocağı veya sağlık kuruluşu varsa oraları ararım. Ambulansı falan ararım. 3- İtfaiyeyi ararım. 4- Eleştiririm şikayet etmem. Alışveriş yaptığım yerin sahiplerine, patronlarına yaparım…
Burcu Hösükoğlu
1- Polisi ararım. 2- 112ʼyi ararım. 3- 110ʼu ararım. 4- Market yetkilisine başvururum. Kaldırılmasını talep ederim. Tarihlerinin kontrol edilmesini isterim. Eski tarihli olanların kaldırılmasını isterim ona göre herkesin sağlığını tehlikeye atmamalarını rica ederim.
Cevapları...ahçeşehir
B 1- KARAKOL... şu kurulmadığı için z karakolu henü ı... ğl ba a Karakolun an Güvercintepe 34-687 22 46 Telefonu 687 22 Belediyenin 2- AMBULANS... kil aracı sadece hasta na Onun için bulunmaktadır... ız... 112ʼyi aramalısın çeşehir itfaiye 3- İTFAİYE... Bah .. 38 60 yada 110. 669 31 37 - 669 aza sorumlusu 4- ZABITA... Mağ zi yenin çağrı merke haricinde beledi lu telefondan olan 444 0 669 no iz... yardım alabilirsin
Bahcesehir_insert.pdf
29/9/10
09:11:06
C
M
SL�Aktif�Beyaz
Y
BiConcept
CM
MY
CY
CMY
K
Çilek�Room�Bahçeşehir Bahçeşehir�Mobilyacılar�Sitesi� H1�Blok�No:11�Hoşdere Tel.�0�212�672�93�33 www.cilek.com.tr
ADVERTORIAL
Bahçeşehir’in havası değişiyor 2007 yılında hizmete giren ve Bahçeşehir bölgesindeki tek alışveriş merkezi olan Prestige MALL, yeniden Bahçeşehirʼin havasını değiştirmeye hazırlanıyor. Alışveriş keyfiniz hayat buluyor. Bahçeşehirʼin butik alışveriş merkezi “Prestige MALL”, dünyaca ünlü markaları ile giyimden parfüme, gözlükten güzellik salonuna kadar çok özel alışveriş seçenekleri ile geri dönüyor. Alışverişin yanı sıra şık restaurantların bulunduğu ve butik alışveriş merkezi konseptinin en güzel örneğini sunan Prestige MALL, Ekim sonunda sizleri bekliyor. Prestige MALLʼun 8 salondan oluşan sinema kompleksi tamamen yenilendi! Yeni dönemde Cinemaxʼın işleteceği sinema salonlarında 3 boyutlu filmleri de izlemenin ayrıcalığını yaşayacaksınız. Prestige MALLʼda yine hizmet vermeye devam edecek olan Krunch da her yaştan kişilerin birbirinden leziz tatlar eşliğinde keyifli zaman geçirebilecekleri mekânlar arasında yer alıyor. Gençlerin günlük kullanımda da ağırlıklı olarak tercih ettikleri spor giyimin vazgeçilmez markalarından biri olan Nikeʼın ürünlerine yine Prestige MALLʼda ulaşmak mümkün. Elbette spor giyim deyince akla gelen isimlerden biri olan JeansLab ve Sport Point de alışveriş merkezinin vazgeçilmezlerinden.
Çocuklara özel Her yaş grubunda ziyaretçiler için farklı seçeneklerin yer aldığı Prestige MALLʼda, çocuklar Joker Maxi Toys ile eğlenceli zaman geçirebilecek. Bunun yanı sıra çocuk giyimin öncülerinden Mayoral, Emporio Junior ve U.S. Polo Kids miniklerin hizmetinde olacak. Onur Hipermarketʼte yapacağınız keyifli alışveriş sonrası mola vermek için aromalı kahve seçenekleriyle Gloria Jeanʼs en doğru adres olacaktır. Ayrıca
22
EKİM 2010
Jimmy Joker, Burger King, Sbarro, Popeyes gibi alternatiflerin de yer aldığı Prestige MALLʼda çocuklar ya da büyükler yemek yemenin keyfini tadacaklar. Bayanların vazgeçilmezlerinden olan aksesuar, giyim, bakım ürünleri, güzellik merkezi ve ayakkabı markaları arasında Mango, U.S. Polo, Desa, Vakko, Koton, Steve Madden, Mudo, Vingi, First Shoes, The Body Shop, İpekyol, Tekin Acar, Laura Baresse, Yargıcı Accesories, Claries ve S&G Güzellik Salonu Prestige MALL çatısı altında yerlerini aldılar. Vakko, U.S. Polo, Gant, Mudo, W Collection, gibi markalar da bayların alışverişten keyif almalarını sağlamak için alışveriş merkezinde sizleri bekliyor.
Sürpriz kutlamalar Prestige MALL Alışveriş Merkezi, 29 Ekim ile birlikte açılış kutlamalarıyla tekrar hizmete girecek. Dans şovları, müzik grupları, çocuk aktiviteleri, extreme sports gösterileri, tiyatro gösterileri gibi eğlenceli aktivitelere de yer veriliyor. Ayrıca Prestige MALL'da bulunan seçkin markaların yeni sezon ürünlerini sergileyecekleri defileler de yer alacak. Farklı sürprizlerle de ziyaretçileri hoşça vakit geçirebilecekler. Prestige MALL'da geçmişte de olduğu gibi
çocuklara, ailelere, bayanlara ve gençlere yönelik aktiviteler artarak devam edecek. Gölet mevkiinde bulunan Prestige MALL, pek çok yere yürüme mesafesinde olmasının yanı sıra, servis araçlarıyla da ziyaretçilerine hizmet vermeye devam edecek.
Konfor ve güvenlik bir arada Bahçeşehir bölgesinde tek alışveriş merkezi olan Prestige MALL Alışveriş Merkezi yetkilileri, bölge sakinlerinin sürekli arayarak açılışın ne zaman olacağı ile ilgili sorular sorduklarını belirttiler. Hindistan'dan Dubai'ye, İngiltere'den Karayipler'e kadar pek çok ülkede inşaat ve mühendislik hizmetleri yürüten ve son iki yılda 30 tane ödül alan Gifford mühendislerince tasarlanan sel ve taşkın önleme sisteminin yanı sıra diğer felaketlere karşı da tüm önlemlerin alınmış olması, alışveriş merkezini çok daha özel kılıyor. Tüm bu mühendislik ürünü detaylarla yeniden yapılandırılan Prestige MALLʼda güvenlik ve konfor için 20 Milyon TL harcandı.
’da neler var? , Mango,U.S. Polo, Cinemax Sinema Kopleksi 3D zi, rke Me riş şve Alı ll do, Vingi, The Body Prestige Ma Koton, Steve Madden, Mu nt, Ga , kko Va sa, De s, Kid , Krunch, Tekin Acar, U.S. Polo ria Jeans, Emporio Junior Glo , on cti lle Co W l, kyo ries, Nike, Kanyon Shop, İpe Sport Point, JeansLab, Cla es, ori ces Ac cı rgı Ya se, Shoes, Burger King, Laura Bares D&R, Bek Tobacco, First al, yor Ma ys, To xi Ma er an Eczanesi gibi pek Optik, Jok G Güzellik Salonu, Armağ S& , yes pe Po o, arr Sb er, Jimmy Jok a konuk ediyor. de tek olmasının gururuyl çok seçkin markayı bölge
EKONOMİ
Borsa nereye koşuyor? Ekonomi güçlendikçe bankaların kredi verme isteği artıyor. Dolayısıyla burada rekabet oluşmaya başladı. Kredi faizleri, şirketlerin kredibilitesine göre yüzde 9’lara kadar düştü. Şu aşamada artık daha fazla bir düşüş beklenmiyor. Piyasalarda olağanüstü bir dönem yaşanıyor. Dünya genelinde ekonomilerde “ikinci dip” tartışmaları devam ediyor. ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkeler, ekonomileri ayağa kaldırmak için yeni destek paketleri hazırlıyor. Japonya sıkıntıları çözmekte zorlanıyor. Avrupa ise tasarruflarını kaybetmekten korkuyor. Piyasalar ise global ekonomilere ilişkin bu tartışmalara karşı son derece ilgisiz… Özellikle de borsalar aşırı iyimser, tüm olumsuzluklar göz ardı ediliyor. Global piyasalardaki bu işimserlik İMKB’de zirvede desek yanlış olmaz. Referandum sonrası oluşan iyimser havanın etkisiyle 65 bin puanı aşan borsa tüm zamanların rekorunu kırdı. Global borsalar ile kıyaslandığında İMKB’nin bu yükselişi daha normal görülebilir. Çünkü Türkiye makro ekonomik veriler açısından nispeten dünyadan daha iyi. Büyüme rakamları beklentilerin üzerinde geldi, yakında not artırımı yapılacağı konuşuluyor. İşsizlik verilerinde iyileşme var. Türkiye’de makro göstergelerin iyi olduğu ve daha da iyi olacağı konusunda piyasalarda bir konsensüs sağlanmış görünüyor. Üç ay öncesine kadar Türkiye’de büyümenin çok düşük olabileceğinden bahsediliyordu. Örneğin yılsonundaki büyümeye ilişkin tahminler yüzde 5 ile 8 arasında değişiyor. Ekonomi güçlendikçe bankaların kredi verme isteği artıyor. Dolayısıyla burada rekabet oluşmaya başladı. Kredi faizleri, şirketlerin kredibilitesine göre yüzde 9’lara kadar düştü. Şu aşamada artık daha fazla bir düşüş beklenmiyor. Faizlerdeki bu düşüş nedeniyle bankacılıkta kar marjları da düştü.
24
EKİM 2010
Dolayısıyla bankacılık sektörünün üçüncü çeyrek ve dördüncü çeyrek kârlarının geçmiş dönemlerdeki gibi iyi gelmesini beklememek gerekiyor. Bu da borsanın performansını etkileyebilir. Çünkü bankacılık sektörü borsayı sürükleyen, lokomotif sektörlerin
RK KAYHAN ÖZTÜOM
M.C FİNANSGÜNDE ETMENİ N YÖ N YI YA EL GEN
başında geliyor. Borsanın değerinin yaklaşık yüzde 40’ı bankalardan oluşuyor. Dolayısıyla bankaların kârlılıklarında yaşanacak daralmalar borsanın kimyasını bozabilir. Şimdi herkes “borsa yükselişe devam edecek mi?” sorusuna yanıt arıyor. Uzmanlara göre bundan sonraki gidişat biraz karışık olabilir. Çünkü borsa çok yükseldi. Her şey yolunda gitse bile borsanın yükselmesi zor. Borsanın sürekli çıkabilmesi için her şeyin insanların beklediğinden daha iyi gelmesi gerekir. Sadece büyüme ve kârlılıkla olamaz. Mesela aynı zamanda yurtdışındaki durumunda beklenenden çok daha iyi olması gerekir. Ama bundan sonra başka sorunlar çıkabilir. İçeride siyasi tansiyon ve önümüzdeki yıl yapılacak seçim tarihi yaklaşıyor. Dışarıda ise belirsizlik devam ediyor. Her an yeni bir olumsuzluk çıkması sürpriz olmaz. Dolayısıyla bu aşamada biraz daha temkinli olmakta fayda var. Bugün altı ay öncesine göre hisse senedi alma kararını vermek çok daha zorlaştı. Teorik olarak mali yapısı sağlam, ucuz hisseler alınabilir diye düşünülebilir. Ama bu teoriyi herkes biliyor ve teori düzgün işlemiş olsaydı borsa krizleri olmazdı. Kısacası borsa sözkonusu olduğunda gelinen noktada daha dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum. Bunun temel olarak üç nedeni var. 1-Borsa çok yükseldi 2-Global ekonomilere ilişkini belirsizlikler devam ediyor 3-İçeride ekonomik veriler iyi gelse de 2011 yılının seçim yılı olduğunu, yaklaşan seçimler nedeniyle de siyasi tansiyonun yükseleceği unutulmamalı. Bütün bunlara rağmen, borsa yükselişine de devam edilebilir. Ben burada risklere dikkat çekmek istiyorum. Bu riski alıp almamak size kalmış…
Her türlü organizasyonlar (Düğün, Nişan, Doğum Günü, Toplantı vs.) yapılmaktadır.
veren kapı'da hizmet 25 yıldır Kum nt ndal Restaura Neyzen ve Sa Havuz don Rezidans ra p S ir h şe çe Bah şladı. et vermeye ba Başı'nda hizm lık keyfi, seçim Havuz Başı ba üsü ve acağınız men n a rl zo ta k a yapm larıyla şçıların sunum a el n o sy fe ro p or. önünüze geliy
BALIK
‘Denizden babam çıksa yerim’ diyenlerden misiniz? Bu sene bereketli başlayan sezon, balık severlerin ve balıkçıların yüzünü güldürüyor. Özellikle önceki yıllarda tadı damağımızda kalan Palamutu bu sene tezgahlarda bol bol göreceğiz...
Peki hangi balığı hangi ayda yemeliyiz? OCAK: Uskumru Ocak ayında uskumru, lüfer, palamut, istavrit lezzetlerini muhafaza eder. Kefal ve hamsi tam yağlı durumdadır. Çinekop, kofana, minakop boldur. Midyenin mevsimi başlamıştır. Tekir, kırlangıç fazla miktarda avlanır.
ŞUBAT: Kalkan, lüfer Şubat ayına gelindiğindeyse, pahalı sofraların önemli karakteri olan kalkan mevsimi başlar, mayıs sonuna kadar devam eder. Tekir bu ayda bol çıkar. Uskumru, lüfer, palamut ise bu ayda yağını kaybetmeye başlar. Gümüş balığı, kefal ve midye lezzetle yenir.
MART: Kalkan, kefal Mart ayında kefal, levrek ve kalkanın en lezzetli zamanıdır. Uskumru ise çiroz olmaya başlar.
NİSAN: Levrek Nisanda kalkan, lezzet bakımından yine liste başında gelir ve en bol zamanıdır. Mercan, levrek, kılıç, kırlangıç bolca çıkmaya başlar. Dolayısıyla diğer aylara göre bu ayda balık türü daha boldur.
MAYIS: Barbunya, tekir Mayıs ayına bakılınca ıstakoz, levrek, barbunya, dil balığı, tekir, kılıç, kırlangıç, pavurya, karides, iskorpit bolca çıkar, zevkle yenir. Kalkan yavrusu ve gelincik balıkçı ağlarına yüz göstermeye başlar.
HAZİRAN: Verimsiz dönem Haziran ayında balıkların az tutulduğunu ve geçici olarak Karadeniz’e gittiklerini bildiren Prof. Dr. Alparslan, şöyle devam etti: Dip balıkları da yumurtalarını dökmüş olduklarından dolayı dağınık gezerler. Bu sebeple haziran ayı verimsizdir.
TEMMUZ: Sardalya Temmuzda sardalyanın mevsimi başlamıştır. Ekim ayı sonuna kadar lezzetini devam ettirir. Tekir, barbunya yine tadını devam ettirir. Istakoz, pavurya, böcek bol miktarda çıkar.
AĞUSTOS: Palamut Ağustos çingene palamudu mevsiminin açtığı aydır. Sardalya, kılıç, mercan, sinarit, ıstakoz ve pavurya yine nefis lezzetlidir.
EYLÜL: Kolyoz, izmarit Eylülde sardalya, kılıç nefasetini devam ettirir. Palamut irileşmiş olup çeşitli yemeği yapılır. Lüfer, kolyoz, izmarit, kırlangıç bolca çıkar.
EKİM: Her çeşitte bolluk Ekim ayında geçici balıkların yazın Karadeniz’de beslenip Marmara’ya dönüşe başladığı aydır. Bu, balığın her çeşidinin bollaşması demektir.
KASIM: Pisi, torik Kasım ayında ekim ayındaki balıkların bolluğu ve lezzeti devam eder. Pisinin en nefis olduğu aydır. Torik akışı başlar, lakerdası yapılır.
ARALIK: Hamsi, tekir Aralık ayında ise uskumru, lüfer, palamut, torik yağlı olduklarından her türlü yemeği yapılır. Bu ayda tekir boldur, hamsinin de tam lezzetli zamanıdır.
Sular yükselince, balıklar karıncaları yer. Sular çekilince de karıncalar balıkları yer... Balikcinin parasi puldur, karisi dul...
BALIK ATASÖZLERİ
Bana bin balık vereceğine, bir balık tutmasını öğret...
İnsanın iyisi sözünden, balığın iyisi gözünden belli olur... 28
EKİM 2010
Balık ve konuk üç günde kokar...
BÖLGEMİZDE BALIK YİYEBİLECEĞİNİZ MEKANLAR
Palamutun kimliği Palamut genellikle sıcak ve ılık denizlerde, hem açık hem de kıyı taraflarında yaşayan kemikli bir balıktır. Türkiyeʼde en iyi palamutlar Karadeniz ve Marmaraʼda yetişir. Büyük ve keskin dişleri olan palamutun sırtı genellikle mavimsidir, yanlara doğru gümüş renkte, karnı ise beyazdır. Sırtından başına kadar siyaha yakın koyu renkte birçok şerit bulunur. Büyük sürüler halinde yaşarlar. Üreme zamanı mayıs, haziran ve temmuzdur. Sekiz-dokuz yıl yaşarlar. Boyuna göre palamutun da adı değişir:
Palamut vonozu (12-16 cm) Kestane palamudu (16-22 cm) Çingene palamudu (22-28 cm) Palamut (28-35 cm) Zindandelen (35-40 cm) Torik (40-45 cm) Sivri (45-55 cm) Altparmak (55-65 cm) Peçuta (65 cm ve üzeri)
Eğer evde balık yapmak istemiyorsanız balık yiyebileceğiniz temiz, sağlıklı ve lezzetli mekanları sizler için derledik... Balıkçı Kenan 669 95 29 Bayece Restaurant 880 00 01 Göl Balık 669 33 36 Real Balık 669 79 89 Spradon Havuzbaşı Balık Restaurant 608 03 50
TAZE BALIK ALINABİLECEK YERLER Balıkçı Kenan Migros Kiler Onur Pazartürk
EKİM 2010
29
CUMHURİYETİMİZİN 87. YILI
CUMHURİYETİ BİZ KURDUK, SİZLER
YAŞATACAKSINIZ
Atatürk; düşmanın ülkeden atılıp sınırlarımızın belirlenmesinden sonra, çoktan beri tasarladığı cumhuriyetin ilanı üzerinde hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya’da yemeğe çağırdı. Onlara, “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” dedi... Vatanımızın her bir karış toprağını kazsak eminim atalarımızın mutlu yüzleri ile karşılaşırız. Mutlu yüzlerin hikayesi ise 1881 yılında yüce bir ananın dünyaya getirdiği mavi gözlü bir çocuğun doğması ile başladı. Selanikʼte doğan bu ışık yıllar sonra Anadoluʼyu aydınlatacak, Türk Halkı´na yol gösterecek, önderlik yapacak, Türkiye Cumhuriyetiʼni kurup uygar ülkeler seviyesine eriştirecek olan mavi gözlü Atamız idi. Demokrasinin en iyi uygulandığı yönetim biçiminin cumhuriyet olduğunu gören mavi gözler “En büyük eserim” dediği cumhuriyeti 29 Ekim 1923 yılında ilan etmiştir. Cumhuriyetin evrensel tanımı, devlet başkanı ve devletin diğer organlarının seçimle ve belli süreler için göreve geldiği yönetim şeklidir. Türk insanı için ise cumhuriyet bir yönetim şekli olmaktan öte anlamlar ifade etmektedir. Türk Halkı için cumhuriyet Atatükçü Düşünce Sistemine dayanan bir rejimi ifade etmektedir. Türk Halkı için cumhuriyet bir kahramanlık destanının sonucudur. Bu destanı
yazan olağanüstü önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşlarıdır. Bu destanda isimli, isimsiz kahramanlar baş roldedir. Bu şahane, eşi benzeri olmayan destan uzun ve inanılmazdır... Gülümseten, ağlatan, düşünderen, şaşırtan ama hep bize onur veren bir destan. Tüm dünyada hayranlık uyandıran bir destan. Bu destanın oluşmasına neden olan olay ülkemizin yabancı, işgalci kuvvetler tarafından Birinci Dünya Savaşı sonunda itilaf devletleri ile imzaladığımız sözüm ona ateşkes antlaşması olan Mondros Ateşkes Antlaşmasıʼdır. (30 Ekim 1918) Bu işgaller karşısında sessiz kalan İstanbul Hükümetiʼne karşın Mustafa Kemal Atatürk “Geldikleri gibi giderler” diyerek kararlığını, inançlılığını ifade etmiştir. Gitmeleri için yapılan başlangıç 19 Mayıs 1919 yılında Atamızın Samsunʼa gidişidir. Bu başlangıcı unutulmaz kılan ise elbette Türkiye Cumhuriyetiʼnin kuruluşuna kadar uzanan yolun ilk durağının olması, emeklemeden yürüyüşe geçilmesine sahne olmasıdır.
Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız. 30
EKİM 2010
Bu başlangıcı yücelten halkın egemenliğine dayanan bağımsız Türkiye Cumhuriyetiʼne kavuşmanın düşünü kuran Atatürkʼün düşten-gerçeğe geçişinin tanığı olmasıdır. Her Türkʼün beynine kazınan 19 Mayıs 1919 Atatürkʼün Samsunʼa ayak basması; her karışı hak edilen bu topraklarda gömülü atalarımızın yüzlerinde gülümsemeyle, onurla, gururla uyumalarını sağlayan bizlerin ise atalarımızın aziz ruhları önünde saygıyla eğilmemize, onlara layık olabilme adına damarlarımızda dolaşan asil kan sayesinde iç ve dış tehditlere karşı cumhuriyetimizi korumamızı en önemli görevimiz olarak kabul etmemize öncülük eden başlangıçların en mükemmelidir.
BAŞLANGIÇTAN GELİŞMEYE Her türlü kişisel beklentilerden arınmış, ülkesinin bağımsızlığını elde etmekten, bayrağını dalgalandırmaktan başka hiçbir düşüncesi olmayan Türk Halkı elbette boş durmuyordu. Halk yararlı cemiyetler kurmakta, bölgesel direnişler yapmaktaydı. Türk Halkının yok edilişini amaçlayan bu tarih dilimine sessiz kalmayan, bağımsızlık ateşi içinden fışkıran Türk Halkı sessiz çığlıklar atmaya başla-
ĞLU
MÜJDE KÖSEO
mıştı. İstanbul hükümetinin gaflet uykusuna karşın bu sessiz çığlıkları atanlar; kahraman, vatansever Türk Halkı tarafından işgallere karşı direnme amacıyla kurulmuş aynı ruha sahip Kuvayi Milliye diye adlandırılan güçlerdi. Sessiz çığlıkları yeri göğü inleten hale getiren ise tabii ki bütünleştirici bir kişisel özelliğe sahip Selanikʼde doğan ışık. Milli birlik ve beraberliğin bir milletin varlığını sürdürmesi için en büyük etken olduğunu bilen Mustafa Kemal bir mucize yaratarak milli birlik ve beraberliği yaratmış, yararlı cemiyetleri birleştirmiş, kuvayi milliye birliklerinden düzenli orduya geçişi sağlamıştır. Milli mücadelenin ilk aşaması olan Hazırlık Dönemini incelediğimizde yorgun ve yoksul halkın nasıl bir dayanışma içinde olduğunu görürüz. Bugün çok dersler çıkaracağımz milli birlik ve beraberlik bilincini oluşturan hazırlık dönemini, Kurtuluş Savaşıʼnın ne kadar planlı ve akılcı yapıldığını, silahla, topla, tüfekle değil akılla, kararlılıkla, dayanışmayla, vatan aşkıyla kazanılmış bir savaş olduğunu gösteren bir dönemdir. Kurtuluş Destanıʼnın özünde milli beraberliğin olduğu Atatürk´ün bir konuşmasında “Millet ve biz yok, birlik halinde
millet var” cümlesi ortaya koymaktadır. Daha çok savunmaya yönelik geçen savaş döneminde ise ne kahramanlık öyküleri yazılmış, imkansız başarılmıştır. Ve nihayet anlaşmalar dönemine geçilmiş ve Lozan Anlaşması ile (24 Temmuz 1923) Kurtuluş Savaşı bitmiş Türkiye tam bağımsızlığını dünyaya kabul ettirmiştir.
VE CUMHURİYETİN İLANI Savaş kazanılmış ama Atatürkʼün yapacakları bitmemişti. Yeni Türk Devletiʼnin yönetim şeklinin Cumhuriyet olarak kabulu, çağdaşlaşmak için yapılan inkılaplar, modern Türkiyeʼye hızla geçiş çalışmaları Atamızın kısa yaşamına sığdırdığı tartışmasız mükemmel tarihi eserleridir. Yeni kurulan Türk Devletiʼnin yönetim şeklinin cumhuriyet oluşu M. Kemalʼin millete verdiği önemi göstermektedir; çünkü demokrasi cumhuriyetin özüdür. Sanırım Atamızın şu sözü konuya açıklık getirecektir. “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir.”
BUGÜN... Yıl 2010 ...
87 yılı geride bırakan cumhuriyetimiz dimdik ayakta ve sonsuza kadar da dimdik ayakta kalacaktır. Milli iradenin kuvvetiyle her türlü tehlikeleri aşacaktır. Söz Atam. Senin bize bıraktığın reçete elimizde. Bilimsellik temeli üzerine oluşturduğun bu reçete bize birlik ve beraberliği, demokrasinin önemini, demokrasi felç olursa toplumun çökeceğini açıkça anlatıyor. Bir yanımızın kendi kültür ve tarihimizde diğer yanımızın akıl ve bilimin rehberliğinde olması gerektiğini söyleyen bir reçete. Reçetemiz elimizde, asil kanımız damarlarımızda aktığı sürece cumhuriyet erdemini korumak çok kolay. Teşekkürler Atam.
29 EKİM 2010 Cumhuriyet ilan gününü her yıl olduğu gibi hatta her yıldan daha fazla elimizde ay yıldızlı bayrağımızla İstiklal Marşımızı tüm Türkiye´yi inleterek söyleyelim. Söyleyelim ki bu vatan için canını feda eden atalarımıza hala canlarını feda etmekte olan Mehmetçiklerimize layık olalım. Atatürk gibi bir öndere, cumhuriyet gibi bir rejime sahip olmanın gururunu yaşayalım. EKİM 2010
31
CUMHURİYETİMİZİN 87. YIL
Derleyen: Benek ERDOĞAN
Her şey 1919 baharının, güneşin insanın içini ısıtmaya başladığı günlerinde Samsunʼdaki İngiliz işgal kuvvetleri komutanlığından İstanbulʼdaki karargaha bir telgrafın gönderilmesiyle başlamıştı. Deniyordu ki; ‘Bölgedeki Rumlar, Pontus devletini diriltme sevdasına kapıldılar...” Ve de Türklerin bu girişime direnmek için harekete geçebilecekleri, oluk oluk kanın akabileceği, Rum köylerinin korunması için ivedi önlem alınması gerektiği anlatılıyordu. İstanbulʼdaki işgal kuvvetleri temsilcilerinden oluşan Yüksek Mütareke Komisyonu bu mesajı Sadrazam Damat Ferit Paşaʼya iletti ve ‘Önlem almazsanız, biz gereğini yapacağız’ ültimatomunu dayadı. Ferit Paşa panikledi, Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Beyʼi çağırdı. Nazır, tek çare-
32
EKİM 2010
nin bölgeye genç, sevilen ve otoriter bir komutan göndermek olduğunu söyledi. Üç gün önce Ali Fuatʼın aracılığıyla görüştüğü ve ʻAnadoluʼya geçmek istediğiniʼ söyleyen Çanakkale Fatihi Mustafa Kemalʼi tarif ediyordu. Görev kararnamesinin hazırlanmasındaki son halka ise Sultan Vahdettin olmuştu. Padişahʼın huzuruna çıkmasından bir gün önce İzmirʼin işgali haberi gelmişti. Yunan ordusu 20 bini aşkın kuvvetle karaya çıkmış ve İngiltere Bahriye Nazırı Churchillʼin sevincini güçlükle bastırabildiği cümlesiyle ‘Küçük Asya’yı istila ve fetih yolunda, bayrağını dalgalandıra dalgalandıra demiryolu boyunca Ege içlerine ilerlemeye başlamıştı.’ Osmanlıʼnın elinde kalan son birkaç karış toprağın yasa gömüldüğü, Sul-
tanahmet Meydanıʼnda Halide Edipʼin önderliğinde İşgalʼi Telʼin mitingi hazırlıklarının yapıldığı saatlerde Mustafa Kemal, Harbiye Nezaretiʼnde Samsun yolculuğunda kendisine eşlik edeceklerin listesine son biçimini veriyordu. Listeye almak istediği ama çeşitli gerekçelerle atlatıldığı başka isimler de vardı. Örneğin Anadoluʼda emrinde olacak iki kolordudan birini Harbiye Nezaretiʼnde görev yapmakta olan İsmet Beyʼe önermişti. Aldığı yanıt onu biraz üzmüştü: İsmet Bey “Anadolu’ya geçmeyi kendi açımdan erken görüyorum” demeye getiriyordu. Mustafa Kemalʼin girişiminin ne sonuç vereceğini kestiremiyordu. Oysa İstanbulʼda rahat, güvenli ve risksiz bir görevi vardı. “Hem sonra” diyordu, “Saray’da tanıdıklarım var. İstanbul’da
kalıp gelişmeleri size ileterek daha yararlı olabilirim.’’ Bir beklentisi daha vardı: Parisʼteki Barış Konferansıʼna -hani şu Osmanlıʼnın boğazına celladın ilmiğini geçirecek olan Sevr Antlaşmasıʼnın imzalanacağı konferansa- gidecek heyette yer almayı umuyordu. “Paris’e gidersem daha yararlı katkıda bulunabilirim. Şartları iyileştirmeye çalışırım. Ayrıca diplomatik oyunların bir bölümünü öğrenebilirim. Paris dönüşü de size katılırım…’’ Mustafa Kemalʼin teklifine karşı öneriyle yanıt verenlerden biri de Mondros Mütarekesiʼnde imzası bulunan Rauf Beyʼdi: “Samsun’a gitmektense, sivil kıyafetle Batı Anadolu’ya geçeyim, İzmir ve çevresini toplayayım, direnişi toparlamaya çalışayım. Daha son- ra
Ali Fuat’ın Ankara’daki karargahına geçerim. Oradan da size ulaşırım.’’ İstanbulʼda son bir işi kalmıştı Mustafa Kemalʼin. İzmirʼin işgalini haber alınca amcazadesi Abdülmecit Efendiʼnin koluna yaslanarak “Bak, kadınlar gibi ağlıyorum” diyen Vahdettinʼle vedalaşmak. Yola çıkmasına birkaç saat kala Yıldız Sarayıʼna gitti. Vahdettin hemen kabul etti. Vahdettin, “Paşam’’ dedi, “Şimdiye kadar devlete büyük hizmetlerde bulundunuz. Artık onlar tarihe geçti. Bunu unutmayın. Şimdi yapacağınız hizmet hepsinden önemli. İsterseniz ülkeyi kurtarabilirsiniz.’’ Mustafa Kemal, saraydan ayrılırken Vahdettinʼin “Anadolu’dan direnişi başlat’’ değil, tam tersi “Anadolu’da uslu durursan, işgal kuvvetlerini yumuşa-
tıp, vatanın hiç değilse bir bölümünü kurtarabiliriz’’ mesajı vermek istediği sonucuna vardı. Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu Müfettişliğiʼne tayininden (30 Nisan 1919) tam 16 gün sonra Yıldız Sarayıʼna son defa gitti ve Sultan Vahdettin ile son görüşmesini yapıp Şişliʼdeki evine geçerek annesiyle ve kız kardeşiyle vedalaştığı gün 16 Mayıs 1919ʼda bir tarihti ama “Tarihʼʼ ler önemini, kendinden sonraki gelişmelerle ortaya çıkardı. Günlerden Cuma idi. Mustafa Kemal, Galata Rıhtımıʼndan bir motorla Bandırma Vapuruʼna bindiğinde hiç kimse, bundan sonra yaşanacak sürecin yüzlerce yıllık bir imparatorluğun küllerinden bir Cumhuriyet yaratıcılığından; Bandırma Vapuruʼndaki onlarca insan, bu EKİM 2010
33
CUMHURİYETİMİZİN 87. YIL yolculuğun, yüzyılın en büyük tarihi gelişmesine damgasını vuracak bir Ulusal Kurtuluşʼun öyküsünü yazacak bir yolculuk olduğundan habersizdiler. İngilizler çok geçmeden “uyanmışlarʼʼ Rauf Beyʼin rıhtıma kadar gelerek uğurladığı Bandırma Vapuruʼnun Boğazʼdan Karadenizʼe henüz açıldığı saatlerde, gece yarısına doğru İşgal Kuvvetleri Yüksek Komisyonuʼnda ataşemiliter olarak görev yapan Wyndham Deedes telaşla Babıaliʼye Sadrazam Damat Ferit Paşaʼya koşmuştu. Ancak Ferit Paşa sakin bir şekilde koltuğuna yaslanmış, iki parmağını şaklatarak, “Çok geç kaldınız ekselans. Kuş uçtu’’ yanıtını vermişti. Gazi Mustafa Kemal, bu tarihten 15 Ekim 1927 tarihine kadar olan süreci ve gelişmeleri anlattığı, tam beş gün süren ve Büyük Nutuk adıyla belgelenen tarihi konuşmasının bir bölümünde süreci şöyle anlatıyordu: Yani: “Bu geniş yetkinin, beni İstanbulʼdan sürüp uzaklaştırmak amacıyla Anadoluʼya gönderenler tarafından,bana nasıl verilebildiğine şaşabilirsiniz. “Derhal belirtmeliyim ki, bana bu yetkiyi onlar bilerek ve anlayarak vermediler. Ne olursa olsun benim İstanbul’dan uzaklaşmamı isteyenlerin icat ettikleri sebep, Samsun ve yöresindeki asayişsizliği yerinde görüp önlem almak için Samsuna kadar gitmek.’’ idi. Ben, bu ödevin yapılmasının bir görev ve yetki sahibi olmaya bağlı olduğunu ileri sürdüm. Bunda hiçbir sakınca görmediler. O tarihte Genelkurmayda bulunan ve benim amacımı bir dereceye kadar sezen kişilerle görüştüm. Müfettişlik görevini buldular ve yetkiye ilişkin talimatı da, ben kendim yazdırdım. Hatta Savaş İşleri Bakanı olan Şakir Paşa bu talimatı okuduktan sonra imzada duraksamış, anlaşılır/anlaşılmaz bir şekilde mührünü basmıştır. (Mustafa Kemal Atatürk Nutuk, başlık: Müfettişlik görevimin geniş yetkileri, sayfa 13)
Bandırma Vapuru, İstanbul Boğazını aşıp Karadenizʼin hırçın dalgalarını yara yara tam 3 günde, 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü ulaştı Samsunʼa. Peki bu vapurda kimler vardı? Bu tarihi yolculukta ve vapurda Mustafa Kemal Paşaʼdan başka hangi inanmış kahramanlar vardı? Fiilen İngiliz Donanmasıʼnın işgal altında bulunan Karadenizʼe çıkacak olan Bandırma Vapuru ancak İngiliz vizesi ile çıkılabilen İstanbul Boğazıʼnı geçebilmesi ve Samsunʼa gidebilmesi için İstanbulʼdaki İngiliz İrtibat Kumandanı Binbaşı
34
EKİM 2010
Millingenʼin onayladığı liste kaç kişilikti? Bandırma Vapuru Kaptanı İsmail Hakkı Durusu, (Kaptan İsmail Hakkı Durusu ise bu suları tanımıyor Karadenizʼe ilk kez açılıyordu) Mustafa Kemal Paşaʼdan başka kimleri götürüyordu Samsunʼa? Kalyon Burnuʼndan sandallarla Merkez (Dil) İskelesiʼne taşınan, oradan da, o zamanlar Samsunʼun kıyıya çıkan tek rampasını tırmanarak Samsun karasına ayak basan diğer yolcular kimlerdi? III. Kolordu Komutanı Kurmay Albay Re’fet Bey (General Re’fet Bele) Kurmay Albay Reʼfet Bey, Bandırma Vapuruʼndan sandallarla taşınarak Samsun kıyısına çıkan tek rampayı Mustafa Kemalʼin arkasından tırmanırken, bir yanda Anadoluʼda bağımsızlık meşalesinin yakılmasında önemli bir ateş, bir yanda 1. Dünya Savaşıʼnda Filistin Cephesinde edindiği deneyimle hem asker hem diplomat olmanın bilincindeydi. Mustafa Kemal ile Samsun Mıntıka Oteliʼnin penceresinden sokakları arşınlayan İngiliz askerlerini izlerken sözcükleri boğazına düğümlense de, Havzaʼya varıp, yapılacak mitinge katılıp katılmayacağı bilinmeyen Sıtkı Hocaʼnın, toplanan kalabalığı yararak Mesudiye Oteli önündeki meydana kadar gelip: “Ne duruyorsunuz. Yanıyoruz. Ateş saçakları sarmıştır. Silahlanın, kazması olanlar kazmasını, küreği olanlar küreğini kapsın gelsin, olmayanların zımzıkları ne güne
duruyor...ʼʼ sözleriyle Ulusal Kurtuluşʼa inancını pekiştirendi. Sıtkı Hocaʼnın bu sözleri Mustafa Kemalʼin “İlk cürʼeti ve ilk cesareti gösteren, ilk teşkilatı yapan sizlersinizʼʼ Sözlerine tanık, Amasya Tamimiʼne ışık, Sivas Erzurum Kongrelerine feyiz olanlardan biriydi. Ama bilmezdi ki, anlamsızda olsa bir gün, tarih onu, Atatürkʼün kurduğu CHP ile yollarını ayırması, Terakkiperver Fırkası üyesi olması ve Atatürkʼe yönelik İzmir suikastıyla ilgili davada yargılanmasının da satırlarını yazacak. Gerçi sonra beraat edecek ve küsüp köşesine çekilecekti ama… Yani Bandırma Vapuruʼnun Samsunʼa taşıdığı yolcular arasında şanslı olmayanlardan biriydi Albay Reʼfet Bey. Kurmay Başkanı Albay Kazım Beyefendi (General Kazım Dirik 1880-1941) 16 Mayıs 1919 Cuma gecesi. 1878 yapımı, yani 41 yaşında, iki kez batırılıp yeniden yüzdürülmüş, pusulası bozuk Bandırma Vapuru İneboluʼyu geçip dalgalı ufuklara yönelirken, güverteden bir Rumeli türküsünün ezgileri yayıldı. Tiz, utangaç, üstelik sigaranın neden olduğu hırıltı bir sesti bu: “Manastır’ın ortasında var bir havuz...’ʼ Türküyü bitirince birkaç adım gerisindeki gölgeye, Kurmay Başkanı Manastırlı Kazım Beyʼe seslendi. Başını çevirmeden. -Özledin mi memleketi? -Evet komutanım. Ama hemşerilerim
ğini söylüyor. Adam çok heyecanlı. Hatta bir şeylerden korktuğu belli. Mutlaka sizinle görüşmesi lazımmışʼʼ diyeceği ve içeri alınan adamın “Vali Paşam. Mustafa Kemal Paşaʼyı öldürmeye hazırlanıyorlar. Sonra benim motorumla Sakızʼa kaçacaklar. Vicdanım elvermedi...” diye anlatacağı olayın soruşturulmasından aynı vapurla Samsunʼa doğru yol aldığı Mustafa Kemal Atatürkʼe İzmirʼde ortaya çıkan suikast girişimine katıldığı iddiasıyla İstiklal Mahkemesiʼnde yargılanarak idam edileceğini nerden bilebilirdi ki… Ve tarih ondan, Ordu komutanlığı yaptığı sırada çadırında ayı beslediği için Ayıcı Arif Bey ve İzmir suikastçısı olarak bahsedecekti.
sayesinde o hasreti bir nebze giderebiliyorum. -Ben de öyle ben de... Sonra yutkunup sustu. Başını küpeşteye yasladı, son birkaç günbir film şeridi gibi geçti gözlerinin önünden. Mustafa Kemalʼin ordu müfettişi olarak Samsunʼa gönderilmesini sağlayan Kurmay Başkanı Kazım Dirik, Karadenizʼin hırçın dalgalarını döve döve ilerleyen Bandırma Vapuruʼnda Mustafa Kemalʼe: “1913 doğumlu ve şimdi altı yaşında olan oğlum beni ʻilk kez bilerekʼ baba olarak ne zaman tanımıştı acaba?ʼʼ diye sordu. “Tarih, seni ona, Erkan-ı Harbiye Reisi, Orhanʼın babası ve Türk Milletiʼnin kurtuluş neferi olarak anlatacak.ʼʼ Kurtuluş Savaşıʼndan sonra askerlikten ayrılan Kazım Dirik, Bitlis ve İzmirʼde valilik yaptı. Atatürkʼe hazırlanan İzmir suikastı sırasında İzmir Valisiydi. 1935ʼte atandığı Trakya Bölgesi Genel Müfettişliğini ömrünün sonuna kadar sürdürdü. Sağlık Müfettişi Albay İbrahim Tali Beyefendi (Dr. İbrahim Tali Öngören 1875-1952) “Samsunʼdan Havzaʼya gidiyorduk. Altımızda, Birinci Dünya Harbiʼnden kalan Mercedes Benz marka bir otomobil vardı. Şoförde Türk değildi. Yola çıktık, biraz sonra motorda bozukluk oldu ve araba durdu. Otuz altı yaşında zaferler kazanan kumandan Mustafa Kemal Paşaʼnın ne demek olduğunu arkadaşları bilirler.
Kızdı ve asabileşti. Şoförü azarladı ve kendisi makineyi harekete geçirmeye uğraştı. Tabi muvaffak olamadı. Ben, Doktor Refik Saydam ve Kazım Dirik bir köşede duruyorduk. Doğrusu, içimizden neden işe karıştığına hem üzülüyor, hem sinirleniyorduk. İçimizden geçeni anlamış gibi bize baktı ve dedi ki: -On sene sonra sizinle, kendi yaptığımız yollarda, Türk şoförleri bizi istediğimiz yerlere götürecekler! Biz sustuk. İçimizden geçenlerin ne olduğunu bilmem anlatmak lazım mı? Aradan tam on yıl geçti. Ben umumi müfettiş idim. Diyarbakırʼa gelmişti. Bir yola giderken gene otomobil bozuldu. Kafile durdu. Beni yanına çağırdı ve Türk şoförle işlemeye başlayan makineyi işaret etti: -“Vaadimi yerine getirdim!ʼʼ anısını yaşamak istercesine Bandırma Vapuruʼnun sallanışına kendini bırakan Dr. Albay İbrahim Tali Beyʼdi. Sağlık Bakanlığı ve daha sonra Varşova Elçiliği görevlerinde bulundu. Kurmay Binbaşı Arif Bey (1892-1926) 1882 yılında Adanaʼda doğan ve İstiklal Harbiʼnde tümen komutanı olarak görev yapan Kurmay Başkan Yardımcısı ve 1923ʼte Eskişehir milletvekili olarak seçilecek olan Yarbay Ayıcı Arif Bey; Atatürkʼün en sevdiği kent, İzmirʼi emanet ettiği Kazım Dirikʼin odasına girerek özel kalemin: “Adının Şevki olduğunu söyleyen biri sizinle görüşmek istiyor efendim, denizciymiş, çok önemli bir bilgi verece-
Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey (Hüsrev Gerede 1886-1962) Ve tarih, Mustafa Kemalʼi, Bandırma Vapuruʼyla tarihi bir yolculuğa uğurlarken yanındaki silah arkadaşlarından olan ve tarihi, tekerleğinin döndürülemezliği gerçeğinin yarattığı biçimde yazılmasını sağlayan kahramanlardan olarak notunu düşeceklerden biri, Kurmay Binbaşı Hüsrev Beyʼinde soyadının da tarihini yazacaktı. Bu soyadı, Düzceʼde başlayan ve daha sonra yakın yerleşimlere sıçrayan isyanın Geredeʼdeki öncülerinden olan Divitli Eşref Hocaʼnın: “İngilizlere meydan okuyoruz. Bu en büyük küfürdür.ʼʼ Sözlerini ağzına tıkadığı ve isyanı bastırdığı (21 Nisan 1920) yerin; Yunanlıların İzmirʼi işgalinden sonra ilk direniş örgütü kurulduğu Gerede olacağını sanki bilircesine, İstanbul ve çevresinden gelen bilgilerin en ince ayrıntılarıyla inceleyerek Anadoluʼyu da anlamaya çalışan ve sonuçlarını Mustafa Kemal ile paylaşandı. İstihbarat ve Siyasiyat Şubesi Müdürlüğü ve daha sonrada farklı başkentlerde büyükelçilik görevleriyle tarihteki yerini alır. Topçu Binbaşı Kemal Bey (Müfettişlik Topçu Komutanı Korgeneral Kemal Doğan 1879-1951) Trablusgarpʼta tanıştığı Mustafa Kemal ile cepheden cepheye koştuğu gibi Bandırma Vapuruʼnun güvertesinin küpeştesine dayanmış bir an önce karaya ayak basmayı ve… Birdenbire, ışıkları sönük giden Bandırma Vapuruʼna yaklaşan İngiliz gemisini fark edendi. Ancak çok geçti. İngiliz gemisi Bandırmaʼyı adeta sıyırırcasına geçip gitmişti. Bandırma kurtulmuştu... Ülke de kurtulacaktı… Çünkü onlar yıllar sonra kızı Ayferʼin: “Milli Mücadeleyi nasıl başardınız?ʼʼ sorusuna söylediği gibi “Sadece yapmamız EKİM 2010
35
CUMHURİYETİMİZİN 87. YIL gerekeni yaptık.ʼʼ. İngiliz gemisinin sıyırırcasına geçtiğinde de, sadece gereğini yapmışlardı. Bir “Ohhʼʼ çektiler. 3 Eylül 1922 günü, Başkumandan: “Dumlupınarʼdaki başarınızdan dolayı Miralaylığa terfi edildiniz…ʼʼ yazan mektubu almayı ve 6 gün sonra İzmirʼe gireceğini sabırsızlıkla bekliyordu. Ve savaş bitince, ilkokul öğretmeni Mevhibe Hanımʼla 29 Ekim 1923ʼte kıyılan nikahla evleneceği gün dışarıda Cumhuriyetʼin ilanını müjdeleyen top sesleri vardı. Ve yıllar sonra kızı Ayfer: “Ramanʼda petrol bulunduğunu gazetede okuduğunda sevinçten gözleri yaşarmış, akşama kadar çocukluğunun Rumeli türkülerini mırıldanarak dolaşmıştı.ʼʼ Diyecek, babasından kalan mirası da; üzerinde kurşun deliği ve kan izi bulunan bir üniforma… Bir İstiklal Madalyası... Ve “Başkumandan M.Kemalʼʼ imzalı bir mektup… olarak özetleyecekti. Sıhhiye Müfettiş Muavini Binbaşı Refik Bey (Başbakan Dr. Refik Saydam 1881-1942) Bandırma Vapuru Karadenizʼin azgın dalgalarıyla boğuşarak ilerlerken, güverteye hava almak için çıkan Doktor Binbaşı Refik, gecenin sessizliğini boğarcasına, ciğerlerini parçalarcasına duyduğu öksürük sesine doğru yöneldi. Nöbetteki asker, asker duruşuyla pürdikkatti. Yanına yaklaştı. Asker öksürüğünü tutamıyordu. “Asker neyin var?ʼʼ “Bir şeyim yok komutanım, birazdan geçerʼʼ dedi. “Adın ne senin?ʼʼ onbaşı “Sivaslı, Ali oğlu Rıfat komutanım.ʼʼ “Sen biraz istirahat et, nöbet benimdir.ʼʼ Rıfat, içinden, öksürüğüne lanetler okuyordu. Duruşunu bozmadı. Bandırma Vapuru, sadece Ulusal Bağımsızlığın tarihsel öyküsünü yazacak ve Cumhuriyeti kuracak kurmayları değil, bağımsızlıktan sonra ortaya çıkacak yeni düşmanlarla; cehaletle, sefaletle, hastalıkla mücadele edecek kurmayları da taşıyordu. Bağımsızlığı koruyacak tek güç, Türk halkıydı ve sağlıklı bir gelecek de şimdiden kurulmalıydı. Binbaşı Doktor Refik Bey, savaştan sonra Cumhuriyet dönemi sağlık hizmetleri için hep öne çıkan bir isim, bir sembol olacaktı. O, yıllar sonra devletin hizmetinde sadece 554 hekim -Devlet hizmetinde hiç diş hekimi yoktu-, yok denecek kadar hemşire, yatak, eczacı ve ebe ile genç Cumhuriyetʼin ilk Sağlık Bakanı olacaktı. Cumhuriyet kurulduğunda toplam 78 hastane ve dispanseri olan genç Türkiyeʼnin hastane sayısını 15 yılda 397ʼye ulaştıracaktı.
36
EKİM 2010
Piyade Yüzbaşı Yaver Cevad Efendi (Atatürk’ün yaveri ve milletvekili Cevad Abbas Gürer 1887-1943) Vapur Samsunʼa yaklaştıkça, İstanbul telaşlanıyordu. Kuş uçmuştu bir kere. Artık iş, “dönʼʼ çağrısının ötesine geçecek, Mustafa Kemalʼin tutuklanması, derdest edilerek İstanbulʼa gönderilmesi emrine dönüşecekti. Mustafa Kemal bütün bunları düşünmek istemiyordu. Sadece uyumak istiyordu. Piyade Yüzbaşı Yaver Cevad Efendi: “Ekseriyetle uykuda geçirdiği zamana acırdı.” Bir defa bana: “Hayat pek kısa. Çocukluk ve mektep hayatın bir kısmını alıyor. Geriye kalanını ise uyku, yarıya indiriyor.. Uykusuzluğu giderecek ve vücuda verdiği istirahat gıdasını verecek komprimeler (ilaçlar) icat edilse... Bir gün o da olacaktırʼʼ diyecek kadar hayatta kalabileceğini nerden bilirdi. Aynı vapurla Samsunʼa doğru ilerleyenler, ülkenin kaderini ve tarihini yazıyorlardı. Mustafa Kemal, istifasını ve hatta ordudan da ayrılmasını önerecek olanları da beraberinde götürüyordu. Kader… Sonunda, istemeye istemeye arkadaşlarının telkinine uyacak, Harbiye Nezareti ile Padişahʼa hem görevinden hem de ordudan ayrıldığını bildirecekti. Ve bir gün, istifa telgraflarına gelen cevapları okurken Mustafa Kemalʼin, sesindeki titremeyi güçlükle bastırmaya çalışarak bir kahve istediğine ve daha bir öncesinde “sonuna kadar sizinleyimʼʼ gü-
vencesi veren Albay Kazımʼın ayağa kalkıp “Paşam bir istirhamım varʼʼ “Söyle.ʼʼ “Ordudan istifa ettiğinize göre artık yanınızda kalamam. Kazım Paşaʼya gidip bana başka bir görev vermesini rica edeceğim.ʼʼ diyeceğine tanık olacaktı. Kader… Piyade Yüzbaşı Yaver Cevad Efendi: “Kumandan Paşa geliyorlar. Arkalarında bir bölük süvari varʼʼ derken, Mustafa Kemalʼin Harbiye Nezaretiʼnin kendisinden boşalan yerinin Kazım Paşaʼya teklif ettiğini biliyor, bunu kabul etmesinden ve onu tutuklamaya gelmiş olmasından çekindiğini bir film şeridi gibi izleyecekti. Arkasında subaylar dizili olarak Kazım Paşa kapıda görünmüştü. Cevad Efendi tanıklığını şöyle anlatacaktı: “Karabekir ilerledi, yaklaştı, durdu. Hazırola geçti, selam verdi ve “Emrinizdeyim Paşamʼʼ dedi. “Ben, subaylarım, erlerim, kolordum, hepimiz emrindeyiz.ʼʼ Biraz durup tamamladı: “Size makam arabanızı ve süvari muhafız kıtanızı getirdim.ʼʼ Diyecek ve Mustafa Kemal heyecandan sendeleyecek ve bir kabustan uyanmış gibi gözlerini ovuşturarak Kazım Paşaʼyı kucaklayıp iki yanağından öpecekti. Müthişti… Bir diğer müthiş olan da, Karabekirʼin az önce pervasızca çekip giden Kurmay Başkanı Albay Kazım Beyʼi de yeniden Mustafa Kemalʼin emrine vermesiydi. Mustafa Kemal, yıllar sonra kendisini suikasttan kurtaracak olan Albay Kazımʼa acı bir tebessümle bakacaktı. Bütün bun-
liz zırhlısına yakalanacaklardı. Ama Paşa bunu İstanbulʼdan hareketinden hemen önce biliyordu. (Mondros Mütarekesiʼni Osmanlı Devleti adına imzalayan, imzadan birkaç ay önce emekliliğini isteyen, padişahın ricasına rağmen kararında direten ve kurulan hükümeti eleştirerek, ordudan ayrılan ilk fırsatta Anadoluʼya geçip, Mustafa Kemalʼe katılacağı sözünü veren ve bunu kısa bir süre içinde gerçekleştiren Rauf Bey, Paşaʼnın kulağına eğilmiş ve gemisinin İngilizler tarafından batırılacağını söylemişti. Bunun üzerine, Mustafa Kemalʼe: “Bu yolda ölmeyi tercih ettiğini söylemişti.ʼʼ
ların tanığı Piyade Yüzbaşı Yaver Cevad Efendiʼydi ve Cumhuriyetʼin kuruluşuyla birlikte 1941 yılına kadar aralıksız Bolu Milletvekilliği yapacaktı. O yolculukta Gazi Paşaʼnın yanında olanların bir kısmı, sonuna kadar onunla kalmıştı. Gezideki Başyaveri Cevat Abbas öyleydi. İkinci yaver Muzaffer de... Emir Subayı Hayati Bey ve Memduh Beyʼde… Kıdemli Yüzbaşı Mümtaz (Kurmay Mülhakı Mümtaz TÜNAY 1885-1946) Kıdemli Yüzbaşı Mümtaz, genç subaylardandı. Kendisinden bir yaş küçük olan Yüzbaşı Sadık oğlu İsmail Hakkı ile Bandırma Vapuruʼnun sessiz ama dikkatli yolcularındandı. Mustafa Kemalʼin ekibinde olmak onları fazlasıyla sevindiriyordu. Bandırma, Samsunʼa varmış, yolcular Kalyon Burnu denilen yerden sandallarla Merkez (Dil) İskelesinden karaya çıkışlarında askeri mızıka marşı çalmaya başlamıştı. Kıdemli Yüzbaşı Mümtazʼın içi coşmuş, gözleri yaşarmıştı. Hep birlikte Paşa ile karargahının ikametine ayrılan Mıntıka Palas Oteliʼne yürüyerek gitmişlerdi. Bir ara Paşaʼnın yüzüne baktı... Paşa, sakin ama düşünceliydi. Belli ki İstanbulʼdan yola çıktılarından bu yana doğru düzgün uyumamıştı... Kararını vermişti Kd. Yüzbaşı Mümtaz, Paşayı yalnız bırakmayacaktı. Kd. Yüzbaşı Mümtaz, 1885ʼte Silifkeʼde doğmuş, 1902 yılında Harp oku-
luna girmişti. Teğmen rütbesiyle Harp Okulunu bitirerek kura ile II. Orduʼya tayin edilmişti. Bandırma Vapuruʼnda olmak onun için şereflerin en büyüğü idi... 8. Kolordu 3. Fırka 8. Alay 2. Tabur Kumandan Vekilliğinden emekli olacak, 1946ʼda vefat edecekti. Yüzbaşı Sadıkoğlu İsmail Hakkı (Kurmay Mülhakı İsmail Hakkı EDE 1886-1943) Bandırma Vapuru ile Samsunʼa gideceklerini öğrendiğinden beri içi kıpır kıpırdı. Karadenizʼin hırçın dalgalarından hastalansa da bir ara çabuk toparlamıştı kendisini. Samsunʼa gelmişlerdi sonunda. Şehirde İngiliz işgal kuvvetleri vardı ve Pontusçular sokaklarda kol geziyordu.Şehrin manzarası pek parlak değildi kısacası. Paşaʼsına baktı... Mustafa Kemalʼin uykusuz geçirdiği vapur yolculuğunun ardından burada da uykusuz gecelerin oʼnu beklediğini çok iyi biliyordu. Mustafa Kemal, Mıntıka Palas Otelin kendisine ayrılan odasında biraz dinlenmeye başlamıştı ki, Emir Eri Halit, bir İngiliz torpidosunun limana demir atmakta olduğunu nefes nefese söylüyordu Paşaʼsına... Yüzbaşı Sadıkoğlu İsmail Hakkı (EDE), Mustafa Kemalʼin dürbünle zırhlıyı uzun uzun seyretmesine tanıklık etti. Kendilerini Samsunʼa bırakan Bandırma Vapuru, Trabzonʼa doğru yol almıştı çoktan. İngilizler, Bandırmaʼnın izini Samsunʼda bulamayacaklardı. Sinopʼta konaklasalar ve biraz oyalansalardı İngi-
Yüzbaşı Ali Şevket (Müfettişlik Emir Subayı Ali Şevket Öndersev 1884-1940) Yüzbaşı Ali Şevket, Bandırma Vapuruʼnda 9. Ordu Müfettişliği Refakat Zabiti görevlisi olarak bulunuyordu. Paşa gibi o da Selanik doğumluydu. Samsunʼa giderlerken, Mustafa Kemal ile kader birliği yapacağı ve İstiklal Savaşı sonrasında Türkiye Cumhuriyetiʼnin milletvekili (Gümüşhane) olacağını hiç düşünemezdi. Samsunʼa vardıklarında şehrin durumu onu derinden üzmüştü. Başlarına bir şey gelse halk onları koruyamayacak durumdaydı. Şehir işgal kuvvetleri ve Pontusçuların tehdidi altında inliyordu. Yüzbaşı Ali Şevket nelere tanık olacaktı nelere, Samsunʼda kalacakları yeri bile zar zor bulunduğunda, hatta binada eşyalar bulunmadığı için şehirdeki memurların evinden yatak, karyola, mutfak eşyası gibi eşyaların toplanarak yerleşebilir hale getirilmesine tanık olacaktı. Yüzbaşı Ali Şevketʼin içinde hep bir umut vardı. Yolculuk boyunca memleketin içinde bulunduğu durumu düşünmüş ve sonunda kararını vermişti; ne olursa olsun paşayla birlikte olacaktı. Ali Şevket, Milli Mücadele yıllarında Paşaʼsını yalnız bırakmadı. (Mücadelelerin başarıyla sonuçlandığını gören; Duygu Asenaʼnın da dedesi olan Yüzbaşı Şevket,1940ʼta vefat edecektir.) Yüzbaşı Mustafa Vasfi (Karargah Komutanı Mustafa Vasfi Süsoy 1876-1934) Bandırma Vapuruʼnun yolcuları arasında alaydan yetişerek subaylığa kadar yükselebilen tek kişiydi Yüzbaşı Mustafa Vasfi. Arnavutlukʼta, Edirneʼde, Doğu vilayetlerinde vazife görmüş, I. Dünya Savaşı ile birlikte Mustafa Kemal Paşaʼnın mahiyetinde Karargah Komutanlığı yapmıştır. Kaptan İsmail Hakkı Durusuʼnun eEKİM 2010
37
CUMHURİYETİMİZİN 87. YIL mektar Bandırma Vapuru, Çaltıburnu açıklarında dumanını keyifle savurarak Trabzonʼa doğru yol alırken, İngiliz torpido gemisinin limana demir atışını seyretti. Mıntıka Palasʼın puslu camından, Mustafa Kemalʼin mahiyetinde karargah komutanlığı yaptığı için Paşaʼnın ne kadar kararlı ve askerlikte ne kadar başarılı olduğunu yakından biliyordu. Bildiği bir şey daha vardı ki; Mustafa Kemal, saraydan aldığı görevin ötesinde bir şeyler yapacaktı. Hisleri onu yanıltmayacaktı. Mustafa Kemalʼle birlikte çıktığı bu yolculuk onu, Türkiye Cumhuriyetiʼnin kuruluşunu görmesine, Milli Mücadele yıllarında katkı sunmasına, ardından da Tokat milletvekilliğine kadar taşıyacaktı. Üsteğmen Hayati Bey (Kurmay Başkanı Emir Subayı Ve Müfettişlik Kalem Amiri, 1892-1926) Bandırma Vapuruʼnun en genç subaylarından biri olarak binmenin, adını çok duyduğu Mustafa Kemal ile aynı vapurda olmanın heyecanı, üzerine tatlı bir ağırlık olarak biniyordu. Mustafa Kemal Paşa, Kazım Beyʼin emir subayı olarak gelen genç subaya baktı, kendi gençliğini görürcesine “İlk kez mi göreceksin Anadoluʼyu?ʼʼ diye sorduğunda heyecandan titriyordu. “Evet Paşam.ʼʼ “Peki bizleri nelerin beklediğini biliyor musun?ʼʼ “Hayır Paşam, ama sizinle ve değerli komutanlarımla birlikte olmamın ve ölmeye de hazır olmam gerektiğini biliyorum.ʼʼ Sözlerini nasıl söylediğine kendi bile şaşarak, gelecekte bir gün sevdiği insanlara -sanki, Bandırma Vapuruʼnda birlikte yolculuk ettiği komutanlarını en erken terk edeceğini bilircesine- şakaklarından aşağıya inen tere bile aldırış etmeden duruşunu bozmadığını anlatabilmeyi ne de çok istediğini geçirdi içinden. Ve öyle de oldu. Bandırma Vapuruʼndaki 18 kişi arasında en genç yaşta (34) hayata gözlerini yumandı. Ve Ve Ve 1. Osman Nuri oğlu Ali Faik Efendi (Kıdemli Çavuş) 2. İbrahim İzzet oğlu Atıf (Kıdemsiz Çavuş) 3. Aydınlı Ali oğlu Musa (Çavuş) 4. Konyalı Mustafa oğlu Kemal (Çavuş) 5. Konyalı Kemal oğlu Mustafa (Çavuş) 6. Sivaslı Ali oğlu Rıfat (Onbaşı) 7. Sivaslı Rıfat oğlu Ali (Onbaşı) 8. Çatalcalı Tevfik oğlu Adem (Onbaşı) 9. Sincanlı Hüseyin oğlu Mehmed (Er)
38
EKİM 2010
10. Sincanlı Ahmed oğlu Emin (Er) 11. Sincanlı Mustafa oğlu İsmail (Er) 12. Sincanlı İbrahim oğlu Ömer (Er) 13. Alanyalı Kerim oğlu Mehmed (Er) 14. Sungurlulu Hasan oğlu Elvan (Er) 15. Geredeli Mehmed oğlu Mehmed(Er) 16. Mudurnulu Mehmed oğlu Durmuş (Er) 17. Geyveli Mehmed oğlu Ali (Er) 18. Geredeli Şakir oğlu Nuri (Er) 19. Akhisarlı Hasan oğlu Hüseyin (Er) 20. Tokatlı Abdullah oğlu Mehmed (Er) 21. Divrikli Abdullah oğlu Musa (Er) 22. Kadıköylü Mehmed oğlu Hasan (Er) 23. Yenihanlı Bekir oğlu Mahmud (Er) 24. Üsküdarlı İhsan oğlu Mehmed Lütfi (Er) 25. İzmirli Abdullah oğlu Ali (Er) Onlar Mustafa Kemal’e inanmış yüreklerdi... Türkiye Cumhuriyetiʼnin kuruluş sürecini başlatan 19 Mayıs 1919 tarihine; Bandırma Vapuru ile Samsunʼa gelen ve
tarihe adlarını yazdıran bir avuç yürekli ve inançlı insandılar. Onlar, Türk Ulusuʼnun yüreğine isimlerinin yazacağı ve yıllarca ʻMustafa Kemalʼin arkadaşlarıʼ olarak anılacakları bir yolculuğa çıktıklarını belki biliyorlardı belki de bilmiyorlardı... Ancak onlar Mustafa Kemalʼe inanmış yüreklerdi... Bandırma Vapuruʼnda bulunan başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, mürettebattan maiyete kadar herkesi, dün olduğu gibi bugün de, yarın da minnet ve saygıyla anmaya devam edeceğiz…
Tarih 16 Mayıs 1919’du ve hepimiz Bandırma Vapuru’ndaydık. Ve 19 Mayıs 1919’da hepimiz Samsun’a çıkmıştık…
HAYVANLAR ALEMİ
HAYVANLAR Dünya sadece bize değil, aynı zamanda etrafımızda yaşayan bin bir türlü canlıya ait. Biz onların birçoğunu biliyoruz. Peki, ya bilmediklerimiz? Adını bile duymadığımız, ilginç görüntüleriyle hepimizi şaşırtacak birbirinden farklı binlerce canlı var. Bu ay sizinle dünyanın en ilginç hayvanlarının dünyasına bir yolculuk yapmak ve kendi ağızlarından özelliklerini dinlemek istedik...
Armadillo: Arkadaşlarımız kendilerini uzun uzun anlattıkları için ve görsel yönetmenimiz bana bu kadar yer ayırdığı için fazla zamanınızı almayacağım... Benim ana yurdum Güney Amerika. Memeliler grubundanım. Ortalama 75 cm uzunluğundayım. Zırhımı farkettiniz değil mi? Çok özel ve güvende hissettiriyor bu zırh kendimi bana. Böceklerle besleniyorum. Koku alma duyularımız çok geliştiğinden böcekleri toprak altında rahatça bulabiliyorum. Biraz aceleci olduğumdan çok hızlı kazarım toprağı ve bu süre içinde burnuma toprak kaçmasın diye nefesimi tutarım. İlginç bir özelliğimi daha anlatayım size. Hamileliğimizde yumurtalıklarımızda tek bir yumurta oluşmasına rağmen, üreme olayları sonucunda bir defada dört tane yavrumuz olur. Dişi insanların tek yumurta dördüzleri doğurması gibi yani.
40
EKİM 2010
Alpaka: Devegillerden sayılıyoruz, ama kökenimizin hangi türden geldiği konusunda bilim adamları bir kanıya varabilmiş değiller hala. Ortak aldığımız bir kararla biz de gerçekleri açıklamıyoruz. Merak ettikleri sürece bizi korurlar diye. Çünkü tüylerimiz için yeterince rahatsız edildik bu zamana kadar. Bu konuşmadan sonra umuyoruz ki bize gereken önemi ve değeri gösterirsiniz. Biraz da tipimden bahsedeyim. Uzun, ince bir boynumuz, küçük de bir kafamız var. Develerden farklı olarak bizim hörgücümüz yok. 50 cmʼye kadar ulaşan tüylerimiz var. Hamileliğimiz 240 ile 345 gün arasında değişiyor. Bebeğimiz doğduktan sonra onu 8 aya kadar emziriyoruz . Bana ayrılan sürenin sonuna geldik. şimdilik hoşçakalın.
“Yakışıklılıkta değil ama, burunda Karadeniz erkeği ile yarışırım” Uzun Burunlu Maymun: Borneo’dan selamlar. Son yıllarda insanlar bize pek dostça yaklaşmadılar. Aldığım duyumlara göre sayımız giderek azalıyormuş dünyada. 1000’e kadar düştüğümüz söyleniyor. Umarım doğru değildir. Her ne kadar insanların düşmanımız olduğu söylense de, biz dünyada dost canlısı insanların da olduğunu düşünüyoruz ve onlarla tanışabilmeyi diliyoruz. Biz genellikle tropikal ormanlarda, bataklıklarda ve nehir kıyılarında yaşarız. Nehir kıyısı dedik de aklınıza hemen balıkla beslendiğimiz gelmesin. Biz yaprak, meyve ve tohum yeriz genelde. Suya yakınlığımız tamamen keyfimize düşkünlüğümüzden. Güne yüzerek başlamak zinde tutuyor vücudumuzu. Yüzmek kadar sevdiğimiz bir şey daha var. O da yemek yemek. Burnumuzun uzunluğu biraz rahatsız ediyor bu esnada ama hiçbir şeyin bu zevkin önüne geçmesine izin vermiyoruz. Elimizle biraz itiyoruz yemek yerken burnumuzu. Hanımlarımız bu konuda rahat. Onların burunları kendileri gibi zarif ve küçük. Çok kibarım değil mi? Evet, itiraf ediyorum biraz da çapkınız. Türümüzde her erkeğin kendine ait 10 ile 30 kişi arasında bir haremi var. Dişilerimiz küçükken başka haremlere geçebiliyorlar isterlerse, ama büyüyünce buna izin vermiyoruz. Biraz da maçoyuz anlayacağınız. Dürüstçe anlattım türümüzü size. İyi huylarımızdan da kötü huylarımızdan da bahsettim.
EKİM 2010
41
HAYVANLAR ALEMİ
“Dudaklarım doğuştan rujlu” Kırmızı dudaklı yarasa balığı: Benim gibi bir balık görmüş müydünüz daha önce? Görmüş olamazsınız, çünkü benim eşim benzerim yok. Dudaklarım doğuştan rujlu. Ayrıca dünyada dört yüzgecinin üzerinde yürüyebilen tek balık türüyüm. şimdi Axolotlar “Biz de yürüyoruz.” diyebilirler ama onlar balık familyasından değil. Çok megoloman olduğumu düşünmeyin sakın. Benim gibi bir balık yok ama denizaltında öyle canlılar var ki çoğunu tanımadığınıza eminim. Araştırmacılar her gün yeni yeni türler keşfediyorlar. Ben bile bazen hiç görmediğim bir türle karşılaşabiliyorum gezerken. Yeni yeni arkadaşlıklar kuruyorum her geçen gün. Tabii yemek listelerinde yer almıyorsam. Nasıl yürüyebildiğimi mi merak ediyorsunuz? Anlatayım. Kumun üzerinde sizler gibi yürüyerek dolaşmamı sağlayan göğüs yüzgeçlerim var. Bu yüzgeçlerimi kullanarak okyanus zemininde rahatça ayakta durabilirim. Fener balıklarında olduğu gibi benim de burnumun altında, diğer balıkları kandırmak için olta olarak kullandığım küçük deri parçaları var. Bu oltayı kullanarak diğer balıkları, yengeçleri, kurtçukları ve deniz taraklarını yerim. Anlayacağınız üzere etçil bir balığım. Diğer balıkları öldürmem vahşi biri olduğumu zannettirmesin size. Biz hayvanlar yaşamak için öldürürüz sadece. Zevk ve süs için değil.
42
EKİM 2010
Frigate Kuşu: Hava yastığım nasıl arkadaşlar? Komik mi? Neresi komik? Kızlar bayılıyor kırmızı hava yastığıma. Şişirdiğimde çok çekici gözüküyormuşum. Dişilerimiz bizden biraz daha farklı. Onların kırmızı keseleri yok. Başlarında ve karınlarının alt kısmında beyaz tüyleri var. Biz etçil kuşlarız. Balıklarla besleniriz ama yüzme bilmediğimiz için suyun 50-150 metre üzerinde dolanıp, yukarıdan uçan balıkları gözleriz. Bir tane gördüğümüzde, hemen kanatlarımızı kapayıp taş gibi süratle dalışa geçer, suya 1-2 metre kala büyük kanat hareketleriyle yavaşlarız. Sonra da peşindeki balıktan kaçmak için oradan oraya zıplayan uçan balıkla havada buluşmak için fırsat bekleriz.
HAYVANLAR ALEMİ
“Adım tarsier, biraz tırsığım açıkçası”
“Ben öküzün önde gideniyim” Misk Öküzü: Diğer öküzlerden farklı göründüğümü biliyorum ama ben de öküz familyasına mensubum. Soğuk yerlerde yaşıyoruz; Alaska, Kanadaʼnın kuzeyi ve Grönland gibi. Adımız postumuzdan yayılan ve misk geyiğininkine benzer, keskin ama güzel olan bir kokudan geliyor. Bilmiyor olabilirsiniz ama biz 1 milyon yıldır bu dünyada yaşıyoruz. Sayımız azalmaya başladığı için iyi insanlar bizi koruma altına aldılar. Biz yaklaşık 360 kilo civarındayız. Sürüler halinda yaşarız. Bacaklarımız biraz kısa -tamam, tamam bodur- olduğu için yoğun karda manevra yapmakta zorlanıyoruz. Dişilerimiz her mayısta bir bebek doğurur bize. Doğumdan bir saat sonra annesini izlemeye başlıyor yavrumuz. Anneleri kadar biz de yavrumuza gözümüz gibi bakıyoruz. Kimin çocuğu tehlikedeyse erkekler olarak hemen toplanıp siper oluruz yavruya. Yüzümüzü hemen düşmana doğru döner ve bir daire oluşturarak yavruyu bu dairenin içinde saklarız. Gerektiğinde bir kaçımız daireden çıkıp düşmanın üzerine yürürüz. Et ve süt verimimiz yüksek olduğu için avcıların hedefindeyiz.
44
EKİM 2010
Tarsier: Off çok korktum. Beni yer mi acaba? Pardon, biraz korktum da. Niye bakıyor bana anlamadım ki. Kendimden bahsedeyim biraz, belki korkum geçer. Asyaʼnın güneydoğusundaki adalarda yaşıyoruz biz. Gözlerimiz çok büyük olduğu için ilginç bulunuyoruz genelde. Bu nedenle biri bana baktığında ilginç bulduğu için mi bakıyor, yoksa niyeti kötü mü anlamıyorum. Gerçi şaşırmakta haklılar, kabul ediyorum. Gözlerimiz beynimizden bile büyük bizim. Arka bacaklarımız biraz uzun. Kuyruğumuz da 20-25 cm civarında. Tüylerimiz çok yumuşak. Genelde geceleri ortaya çıkar ve böcek avlarız. Daldan dala atlarken arada bir iki kuş da yiyoruz tabii. Hamileliğimiz 6 ay sürüyor. Bebeğimiz bir günde ağaca tırmanmayı öğreniyor. Sizinle konuşmak korkuma iyi geldi.
EĞİTİM
EĞİTİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER - 9
BAŞARIYA odaklanmak “Öğrencilerin çoğu çalışmaktan değil, çalışmanın meyvesinden hoşlanırlar. Başarı, meyvelerin en tatlısıdır ve her öğrenciye göre bir meyve her zaman vardır.” Yeni öğretim yılına başladık. Umuyorum ki, umuyoruz ki çocuklarımız bu yıl okulun kendileri için koyduğu hedeflere kolaylıkla ulaşsınlar. Öğretmenler, okul yöneticileri, anne. R D . babalar bu amaca Ç O D . D R YA N A İN R kilitlenmiş E S LU U NİLGÜN ME VAKFI İR durumdalar ve bütün ŞT Lİ GE Ü İT Ü NEL MÜDÜR OKULLARI GE bir akademik yıl boyunca da ellerinden gelen her özveriyi gösterecekler. Ancak, öğrenciler bunu kendileri için istemedikçe çok da fazla bir şey yapamayacakları açık. Başarının yolu öğrenciyi buna inandırmaktan ve bu inancı sürdürmekten geçiyor. Bu yazımda aslında hepinizin tanıdığı, benim Ayşegül olarak isimlendirdiğim bir öğrenciden söz edecek, Ayşegül’ü içinde yaşatan tüm öğrencilere yardım edebileceğiniz birkaç ipucu vermeye çalışacağım. Ayşegül, sınıfta akademik olarak parlak olmayan bir öğrenciydi. Bazen davranış sorunları da yaşayabiliyordu ve yaşadığı her davranış sorunu onun derslerle ve öğretmenlerle arasındaki mesafeyi biraz daha açıyordu. Mesafeler uzadıkça, ders başarısı kısalıyor, notları küçülüyordu. Özellikle matematik ve fen bilgisi dersleri onun için zorlaştıkça zorlaşıyordu. Her bir dersten aldığı düşük notları da kendisinin en belirgin kişilik özelliği olarak algılıyordu. BAŞARISIZLIK..
46
EKİM 2010
EĞİTİM “Yanlış algıyı değiştirmenin ve öğrencinin kendisine güveniyle birlikte konsantrasyonunu sağlamanın basit ama etkili yolları vardır. Bunlar kısa başlıklarla: Planlı olmak, tutumunu geliştirmek, kendine güvenmek, amaçlarını keşfetmek, erteleme alışkanlıklarını yenmek, korkularından kurtulmak... Bu düşünce beynine daha çok işledikçe, okula ilişkin her şeyden kaçınıyordu. Çalışmak ona başarısız olduğunu hatırlatıyordu, ev ödevleri ise yavaşlığını. Okula yakın bir sokaktan geçmek bile kaygı yaşamasına neden oluyordu. O başarı yollarında kaybolmuş ve hedefe ulaşma konusunda cesaretini kaybetmiş birisiydi. Ayşegül aslında sessiz çığlıklarla yardım istiyor ama duymak için onu fark etmek ve kendisine yanlış cevabın yanlış insan değil, yalnızca yanlış cevap olduğunu; başarısızlığın onun kişiliğinin kalıcı bir parçası olmadığını, değişebileceğini; çalışırsa ve gerçekten isterse ileriye sıçramanın mümkün
48
EKİM 2010
olduğunu anlatmak gerekiyordu. Yanlış algıyı değiştirmenin ve öğrencinin kendisine güveniyle birlikte konsantrasyonunu sağlamanın basit ama etkili yolları vardır. Bunlar kısa başlıklarla: Planlı olmak: Plansız olarak hedefe varmak bir yana, kaybolunur hatta tehlikeli ve dönüşü yorucu yollara sapılabilir. Tutumunu geliştirmek: Okulu yalnızca anne-baba zorladığı için gidilen bir yer olarak görmek yerine, geleceğinin temellerinin atıldığı bir kurum, öğretmenleri de bu amaçta yardımcılar olarak algılamak önemlidir. Kendine güvenmek: Bir ödev, proje
ya da sınavda başarısızlık elde edildiğinde bu, yaptığınız bir şeydir, olduğunuz şey değil. Çalışarak ve soru sorarak her tür başarısızlık yenilebilir, zor testlerden geçilebilir ve duraklanan her noktadan ileriye sıçranabilir. Amaçlarını keşfetmek: Hayattaki eğitim ve kariyer amacınızın üzerinde düşünüp o amaca gidilebilecek en kısa yolu takip etmek gerekir. Okula gitmenin ve başarılı olmanın kısa olmasa da en emin yol olduğunu hatırlamak işe yarar. Erteleme alışkanlıklarını yenmek: Yarının işine bugününkünü ilave etmek, daha sonraki günün işini hiç yapamamaktır. Ertelemeyin. Bugünün ödevi bugün yapılmalıdır ki, yarının dersi daha iyi öğrenilsin, pekiştirmeye zaman kalsın. Korkularından kurtulmak: Başaramamaya, okula, yöneticilere, öğretmenlere ve arkadaşlara ilişkin korku ve kaygılarımız bizim en büyük engelimizdir. En kötüsünün ne olabileceği üzerinde düşünmek ve her tür korkunun beynimizin ürünü olduğunu unutmamak gerekir. Ayşegül bir gün başarısının önündeki en büyük engelin kendisi olduğu keşfetti. Yukarıda sıraladığımız şeyleri yaptı ve o şimdi iyi bir üniversitede araştırma görevlisi. Günün birisinde tüm insanlığa hizmet edecek bir buluş yapmak en büyük hayali ve bunun için çok çalışıyor. Öğrencilerin çoğu çalışmaktan değil, çalışmanın meyvesinden hoşlanırlar. Başarı, meyvelerin en tatlısıdır ve her öğrenciye göre bir meyve her zaman vardır. Aileler ve öğretmenler olarak, öğrencinin yakalayabileceği bir meyveyi kendisine gösterip (kendisine buldurmak her zaman daha iyidir), başarıya odaklanmasını sağlamak ona yapılabilecek en büyük yardımdır.
Daha iyi olmaya çalışmayan iyi olarak da kalamaz.
1996’dan bu yana kazandırıyoruz...
TEK Özel Programları G
Özel dersler ve kişiye özel programlar
G
Yabancı özel okullara özel çalışma programları
G
Ortalama yükseltme ve sorumluluk sınavlarına hazırlık
G
IB destek programları
G
1 - 6. sınıfa kadar etüt ve okula takviye programları
G
G
G
7 ve 8. sınıflara yönelik SBS hazırlık programları 9, 10 ve 11. sınıflara yönelik destek programları LYS – YGS hazırlık programları
BUTİK DERSHANESİ TÜRKMEN EĞİTİM KURUMLARI
Ezberlemeden öğrenmeyi hedefleyen öğrenci merkezli yaklaşım Profesyonel rehber öğretmenler eşliğinde öğrenci psikoloji ve motivasyon sistemi
Eğer; TEK isteğin iyi bir okul kazanmak,
1-4 kişilik sınıflar
TEK eksiğim derslerime motive olabilmek, TEK hayalim çalışmalarımın karşılığını almak, TEK yapamadığım düzenli ders çalışmak, TEK sorunum anlamadığım konularda yeterli desteği bulamamak, TEK beklentim beni anlayan öğretmenlerle çalışmak diyorsanız...
Dershanemiz: Defne 04 K 25 Villa Bahçeşehir/İstanbul Tel: 0212 669 53 72 Gsm: 0533 770 85 50
Bahçeşehir’de adresiniz
TEK
Neden “Çocuk Okulu” “Kelimelerin anlamlarını araştırmak, eğitimin başlangıcıdır” (Antisthenes 440-370 M.Ö.)
20 yy.ın son yıllarında bazı insanlar onun arkasını görebildiler.
Eğitim kelimesinin, Latince karşılığı “education” dır. Bu kelimeyi de kökeninde; beslemek anlamına gelen educare; ve yetiştirmek anlamına gelen educere olarak iki ayrı kelime oluşturur. Beslemek ve yetiştirmek bir süreçtir, yaşam boyu. Yukarıdaki sözün yazıldığı zamana bakarsak insanlık tarihindeki ilk zamanlardan beri filozoflar, öğreticiler bu konuda düşünüyor ve kafa yoruyorlardı. Toplumsal hayatın değişimiyle birlikte eğitimin içeriği de değişe geliyor. Son yıllarda ise okullarda matematik ve fen bilgileri ağırlıklı akademik öğrenmeye yönelindi. Ancak yine tarihte geri gidip bir alıntıyı hatırlayalım: 1930’larda Woody Guthrie pek çok acı gerçek sözlerinden birinde:
“Dünya aklımıza hitap eder. Öğretmen ise daha özel/gizli konuşur: kalbimize hitap eder.” -Haim Ginott-(1922-1975, Psikolog) Howard Gardner (1993) ve Daniel Goleman’ın (1994) duygusal ve sosyal gelişim kavramları ile ilgili çalışma sonuçları da akademik ve hayat başarısında duygusal zekanın IQ’dan daha büyük bir belirleyici olduğunu ortaya koymuştur.
“Çorbanın suyu sulanıp o kadar şeffaflaşmıştı ki, baksanız arkasındaki gazeteyi okuyabilirdiniz.”, diyor. 20. yüzyıl; tüm bilimsel ve teknolojik harikalara rağmen, sulandırılmış bir çorba olarak tanımlanabilir. Sadece pek çok insan aç olduğu için değil. Bilgeliği bilgiye, topluluğu tüketiciliğe, politikayı manüplasyona çevirerek insanlığımızı sulandırdığımız bir yüzyıl oldu. Eğitim de tabii ki bu süreçte payına düşeni aldı. Bu kötü haberdi. İyi haber ise eğitim çorbası o kadar inceldi ki, ve gerçek hayata olan açlığımız o kadar derinleşti ki,
Dalgıç Kuşu Mahalle Defne 5 Ada Villa 3-4 Bahçeşehir
Tel: 0212
608 05 61 - 608 05 62
“Eğitici süreçte çocukların özüne, kalbine, duygularına hitap etmek çok önemlidir. Çünkü ilgiyi çeker, bu da öğrenmeyi ve hafızayı geliştirir.”, diyor Robert Sylwester “A Celebration of Neurons” adlı eserinde (1995). Eğitimi önemseyen bizler de öğretmenlerimizle,
yöneticilerimizle, ailelerimizle ve toplum bireyleriyle; öğretme ve otantik öğrenmenin bütünlüğünü, tekrar hak ettiği öneme ve yere kavuşturmaya karar verdik ki, böylelikle bireyin bütünlüğünün beslenebildiği bir süreç haline gelebilsin.
Okulumuzda: G Toplum, aidiyet ve sorumluluk bilinci yüksektir. G Tüm çocuklar için yüksek beklentiler gerçekleştirilir. G Öğretme ve öğrenme çocuk merkezlidir. G Kendilerini ve öğretmenleri değerlendirme sorumlulukları vardır. G Olumsuz davranışlar çok düşüktür, aile katılımı yüksektir. G Öğretmenlerin profesyonel gelişimleri anlamlıdır.
Bu anlayış ve yaklaşımların ilhamıyla 3-6 yaş çocuklarının öğrenimine sunduğumuz çocuk okulumuzu açtık.
www.adinicocuklarkoydu.com - info@adinicocuklarkoydu.com
RÖPORTAJ
www.ilkevin.com
! ı k k a h n i s e k r e h m i Eğit
İstanbul Beylikdüzü Gürpınar’da özel eğitime ihtiyaç duyan çocuklara ve ailelerine hizmet vermeye başlayan İlk Evin Özel Eğitim ve Rehabilitasyon merkezi, geniş bir alana kurulmuş bina ve bahçe düzenlemesiyle her türlü ihtiyaca cevap verebilen, iyi planlanmış alt yapıya sahip bir kurum. İlk Evin Özel Eğitim ve Rehabilitasyon merkezi, bünyesindeki 17 uzmanı ile çocuklara çok yönlü ve tamamlayıcı eğitimi birlikte sunabiliyor. 7 aylık geçmişe sahip olmalarına rağmen 320 çocuk ve yetişkine hizmet verir hale gelen kurumun müdürü ve uzmanlarıyla görüştük. İlk Evin Rehabilitasyon Merkezi ne zaman kuruldu? Kurum Müdürü İsmail Demir: Kurumumuz 7 ay önce engelli çocukların eğitim ve rehabilitasyonu amacıyla kurulmuştur. Şu an da 17 uzmanımızla 320 çocuğumuza hizmet veriyoruz. Bireysel ve grup eğitimleri, fizik tedavi, uzay terapisi, hipoterapi (at terapisi), hidroterapi (su terapisi) uyguluyoruz. Ayrıca çocuklarımızın ailelerine aile destek ve danışmanlığı da veriyoruz. Çocuklar hangi bölgelerden ve kanallardan geliyorlar? İsmail Demir: Avcılar, Beylikdüzü, Büyükçekmece gibi çevre semtlerden çocuklarımız olmakla birlikte, Çatalca gibi uzak noktalardan da gelenler var.
52
EKİM 2010
2006ʼdan beri rehabilitasyon merkezleri çoğalmaya başladı. Ailelerde artık daha bilinçli ve gelişmelerden haberdar… 2005 yılında çıkan yasayla devlet bu çocukların ücretsiz, 8 saat bireysel 4 saat grup eğitimi görmelerini sağladı. Hastanelerde ve rehberlik araştırma merkezlerinde rehabilitasyon ve özel eğitim merkezlerinin adres listeleri bulunuyor. Uzak noktalarda oturan ailelere sağladığınız kolaylıklar var mı? İsmail Demir: Ailelere servisimiz ücretsizdir. Ayrıca hidroterapi, hipoterapi hizmetleri de ailelere sağladığımız kolaylıklar arasında. Yine aile destek ve danışma birimimizle yaşadıkları sorunları çözmelerine yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu hizmetler için devlet herhangi bir ödeme yapmıyor. Ancak bu tedavilerin çocukların gelişimine katkısı fazla olduğu için biz ailelerden ek bir ücret istemeden uyguluyoruz. İlk Evin Rehabilitasyon ve Eğitim Merkeziʼnin kurucusunun da engelli çocukları olduğu için bu konuya duyarlılığı oldukça yüksektir.
Türkiye’deki ile yurtdışındaki özel eğitim arasında ciddi farklar var mı? İsmail Demir: Avrupa bu konuya 1910ʼlu yıllardan beri eğildiği için belli bir düzeye gelmiş. Orada engelli bir birey normal vatandaş gibi yaşam sürdürebiliyor. Türkiyeʼde ise aşılması gereken çok şey var. Ama biz kurum olarak hem fiziksel yapımızla hem de uzman kadromuzla en iyi hizmeti vermeye çalışıyoruz. Tüm branşlarda uzmanlarımız çalışıyor. Örneğin Avrupa yakasında dil ve konuşma terapistine sahip tek kurumuz. Ailelerin en sık karşılaştıkları sorunlar nelerdir? Psikolog Sevim Serra Felek: Genel olarak aileler zihinsel ya da fiziksel engellilik konusunda ciddi bir bilgiye sahip değiller. Onlara çocuklarının neler yapabileceklerine dair yol göstermemiz gerekiyor. Yaşadıkları sıkıntıları azaltmak ve çocuğun durumunu kabullenmeleri için destek olmak gerekiyor. Hizmet verdiğimiz yaş grubu 2-30 arası. Çocuğun ya da kişinin yaşına ve gerilik düzeyine uygun
bir eğitim planı çıkarıp basamak basamak ilerliyoruz. Ailelerin durumu kabul edebilmesi ve durumu gerçek haliyle anlaması gerekiyor. İlk başlarda durumu kabul etmek istemiyorlar. Bunu sağladığımızda ilerleme kaydetmeye başlıyoruz. Aileyle senkronize bir şekilde ilerlemek, burada yapılanların evde de uygulanmasını sağlamak şart. Özel eğitim alanında nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz? Özel Eğitim Uzmanı Ramazan Sırrı Cılız: Ayda 40 kadar çocukla bireysel çalışma yapıyorum. Öz bakım becerilerinden akademik becerilerine kadar çok geniş bir yelpazede eğitim alıyorlar. Aileler genel olarak çocuklarının akademik bilgiler almasını isteseler de önemli olan çocuğun bulunduğu düzeye göre ilk etapta tamamlaması gereken kişisel gelişimleridir. Akademik bilgiler daha sonra gelir. Bizim başka okullarda da okuyan kaynaştırma öğrencilerimiz de var. Normal öğrencilerle birlikte eğitim görmelerini istiyor ve destekliyoruz. Bu çocuklar sosyalleştikçe daha çok öğreniyorlar. Erken teşhis ve tedavi özel eğitimde de önemli. Aileler bu noktada nelere dikkat etmeli? Ramazan Sırrı Cılız: Gerek doğumdan önce yapılan testler gerekse bebek doğduktan sonra doktor muayeneleri sonucunda bu rahatsızlıklar fark edilebiliyor. Ailelerin fark etmesi zor olabilir ama kuşkulandıkları an da bir uzmana başvurmaları gerekir. Mesela otizm doğduğu anda da ortaya çıkabilir. 4-5 yaşta da ortaya çıkabilir. Çocuk dönen şeylere ilgi duyuyorsa, göz teması kurmuyorsa, dokunulmasından hoşlanmıyorsa bir şeyler ters mi diye düşünebilirler. Kaç yaş grubu ile nasıl çalışmalar yürütüyorsunuz? Fizyoterapi Uzmanı Seçil Özkurt: 2 yaşından 30ʼa kadar değişen bir grupla bedensel engeller üzerine çalışıyoruz. Tanısına görede verdiğimiz eğitim değişiyor. Fizyoterapi konusunda 4 tane uzmanımız var. 2 tane hidroterapi uzmanımız var. At terapi ve uzay terapimiz var ki bize çok iyi olanaklar sunuyorlar. Bu metotla-
“
Ülkemizde engelli sayısı azımsanmayacak kadar çok. Ancak sosyal alanlarda onlar için gereken düzenlemeler yapılmadığı için toplumdan soyut yaşıyorlar. Bu yüzden onları göremiyoruz. Görmeyince yoklarmış gibi davranıyoruz. Ama varlar!
”
rın hepsi bizim tedavimizi kolaylaştırıcı şeyler. Çocukların ihtiyaçlarını belirlerken yapabildikleri şeylerden yapamadıklarına doğru ilerliyoruz. Uzay terapide çocuğun yerçekimine karşı hareketlerini kolaylaştıracak lastik bantlardan yararlanarak ayakta durmasını öğretmeye çalışıyoruz. Bazı çocuklar ayakta durmanın nasıl bir şey olduğunu hiç deneyimlememişler. Yer çekimine karşı bu araçları kullanarak kaslarına ve beynine ayakta durmayı öğretiyoruz. Oturamayan, dönemeyen, yürüyemeyen çocuklara yardımcı oluyoruz. Hidroterapide suyun özelliklerinden ve gücünden faydalanıyoruz. Suyun ısısı, direnci ve hareketi kolaylaştırıcı etkisi ile çocuğun kas gücünü geliştirmesini sağlıyoruz. Aşırı spastik olanları azaltmada ya da gevşek olanları kuvvetlendirmede suyun etkisi oldukça fazla. At terapide de hem çocuğun bağımsız olarak bir aktivite yapması hem de atın üzerinde denge çalışmaları yapması, gövde kaslarını kullanması, başını tutması, sizinle ve atla iletişime geçip ona dokunması önemli. At terapisi bir çok merkezde uygulanan bir tedavi ama maliyetli… Her çocuğa bu imkanı sağlayabiliyor musunuz? İsmail Demir: Günde 5-8 çocuğumuz at terapisi görüyor. Normalde günlük terapinin maliyeti 150 TL. Ama bunun
%70ʼini kurum karşılıyor. Bu durumda aileye maliyet 20-30 TL ye kadar düşüyor. Bazı çocuklardan da ücret almıyoruz. Seçil Özkurt: Özel eğitim alan çocuklara fizyoterapi eğitimi verirken bunu diğer terapilerle birleştirmek, çocuğun gelişimi açısından çok önemli… Sizin çalışmalarınız neleri kapsıyor? İşitme Engelliler Öğretmeni Esin Şenkal: İşitmesini kısmen ya da tamamen kaybetmiş çocuklarla dil ve konuşma terapisi yapıyoruz. Çocuğun var olan işitme kapasitesini maksimum düzeyde kullanarak ona konuşma yeteneğini kazandırmaya çalışıyoruz. Bunu işaret ya da sözel yöntemlerle bazen ikisini bir arada kullanarak yapıyoruz. İşitme ve iletişim çok önemli. Burada geçirdiği zamandan çok ailesiyle beraber olduğu düşünüldüğünde aileyi bu çalışmanın içine ne kadar katabiliyorsunuz? Esin Şenkal: Çocuğun kaç yaşında buraya geldiği çok önemli. Yenidoğan işitme testleri var. Aile bu konuda dikkatli, hastanede doğru yönlendirme yapmışsa işimiz çok kolay oluyor. Çocuk birkaç aylıkken eğitime başlayabiliyor. Çocukla birlikte asıl olan şey aileyi eğitmektir. Ben ailelere “Tüm bildiklerimi size öğretirim, sınıfta ve evde birlikte uygularız. Koordineli çalışmayla ilerleriz” diyorum. Doğumdan işitme kaybı olan bir çocuk erken tedavi ile neler kazanabilir? Esin Şenkal: Çok şey kazanır. Normal duyan birine yakın işitme yetisi kazanabilir. Hayatında işitme ile ilgili kalan tek sorun bazı sesleri bizden daha deforme bir şekilde duyması olur o kadar. Bu yüzden erken tanı, erken tedavi ve kayıp belli bir oranın üzerindeyse implant uygulaması çok şey değiştiriyor hayatlarında. Normal eğitimde de okul öncesi eğitimin önemi sıklıkla vurgulanıyor. Okul Öncesi Eğitim Uzmanı Mesude Ögüden: Çocukların bireysel öğretmenleri ve uzmanlarıyla ortaklaşa çalışıyoruz burada ama biz akademik çalışmalar yerine kişisel, sosyal gelişim, algı gelişimi gibi alanlara yoğunlaşıyoruz. Çocuklar küçük yaşlarda geldiklerinde değişimi daha net ve çabuk görüyorsunuz. Aile olayı erken anladığı için onların da psikolojileri daha çabuk düzelebiliyor. Buradaki okul öncesi eğitim klasik okullardaki gibi değil. Çocuk 13 yaşında da olabilir. Önemli olan algı ve zeka yaşının ne düzeyde olduğu…
- Beylikdüzü - İST. ar ın rp Gü 6 o: N k. So em t Cad. İr Dereağzı Mah. Koruken Fax: 0212 880 99 05
98 9 0 2 8 8 12 02 2 9 2 9 0 8 8 Tel: 0212
EKİM 2010
53
YAŞAM KOÇU
Arabayı KİM kullanıyor?-2 Bilinçli-Yetersiz Aşaması: Bilgiyi nereden alacaksın? Nasıl yapacaksın? Gerekenleri toplamaya başladığında Bilinçli-Yetersiz Aşaması’na girilir. Bu aşamada kişi biliyor, bilgisi var ama becerisi yok. Bilinçlisin ama yetersizsin. İnsan bu aşamada maksimum emek harcar, hata da maksimum olur. İstenilen sonuç minimumdur. İnsanların burada çok sabırlı olmaları gerekir. Hayatta her şey çok geç olur, hayat sabrınızı sınar ve beklemeniz gerekir. Bu aşamaya “Çıraklık boyutu” diyelim. Dikkat ederseniz, her işletmede çıraklar çok emek harcar ama sonuç her zaman emek kadar olmaz. Çıraklar çok fazla sabır gösteremez ve bu aşamada vazgeçerler. Bu yüzden en çok işe giren ve işten çıkan çalışanlardır. Örn.: Yıllar önce, ortaokuldayken bir çantacıda çalışıyordum. Yazlarımı çalışarak değerlendirmek istiyordum. Her yaz başka bir sektöre çırak olarak girerdim. Ustam bana devamlı derinin nasıl yapıştırılacağını gösterirdi. Defalarca yapar ama onun kadar başarılı olamazdım; çok sinirlenirdim. Bu kapının anahtarı, esnek olmaktır. Acıya ve hazza karşı sabırlı olmak esnek olmanın yoludur. Örn.: Diyelim ki üniversiteyi şehir dışında kazandınız. Ailenizden ayrıldınız ve artık yalnız yaşıyorsunuz. Aç kalmamak için birkaç yemek çeşidi bilmeniz gerekiyor. En kolay olanı da menemen olsa gerek. Annenize menemen yapmayı öğrenmek istediğinizi söylediğinizde cahillik aşamasından çıraklığa geçersiniz. Anneniz anlatır, gösterir. Siz yapmaya başladığınızda bilinciniz aşırı açıktır. Defalarca yapmayı
54
EKİM 2010
“Bebekleri düşünün: Emekledikten sonra yürüyebilmek için çok çaba sarf ederler… Ama bir yetişkin gibi yürüyemezler. Çok emek harcasalar da iki adım yürüyüp düşerler.”
denersiniz ama annenizinki gibi olmaz. Evet, sıkılıp bırakabilir ve “Ben bunu yapamıyorum” da diyebilirsiniz. Ustanın yaptığı kolay gibi görünür ama yapmaya kalktığınızda bir türlü olmaz. Bu aşamalardaki bütün çıraklar işyerlerinde “En çok işi biz yapıyoruz ama parayı onlar götürüyor” der. Bebekleri düşünün: Emekledikten sonra yürüyebilmek için ne kadar da çok çaba sarf ederler… Ama bir yetişkin gibi yürüyemezler. Çok emek harcasalar da iki adım yürüyüp düşerler. İnanılmaz bir performans vardır. Ne yapmaları gerektiğini biliyor ama bir türlü istenilen sonuca varamıyorlardır. Şimdi bir düşünün bakalım: Şu an hayatınızın hangi bölümünde çıraksınız? Annelik, babalık, patronluk, oto galeri sahipliği, yazarlık, sanatçılık vb. Yani esnek olun. Acıya ve hazza karşı sabır gösterin. Yoksa hayat sizi bir üst aşamaya taşımayacaktır. Üst aşama hak edenlerdir. Bu aşamada bilgi var, beceri yoktur. İnsanın kendini başarısız hissettiği aşamadır. Ne kadar hızlı yol
AK AŞKIM KAPIŞLEMRİ ve
LİM DAVRANIŞ Bİ ANI İLETİŞİM UZM .net ak sm pi ka m ki www.as
alacağınız isteme gücünüze bağlıdır. Bu aşamadayken başka bir hedef belirlerseniz, öncekinde istenilen sonuca ulaşamayabilirsiniz. Yürümeden koşamazsınız. Bilinçli-Yeterli Aşaması: Yeterli olabilmek için bazı özelliklerin tamamlanması gerekir. Birçok denemeden sonra hatalar azalmaya başlar. Yani artık istenilen sonuçları almaya başlarız. Az performans ile çok olumlu sonuçlar elde edilir. Bu aşamaya da “Kalfalık boyutu” diyelim. Bu boyutta artık öğrenmek istediğiniz süreçte kalfa olmuşsunuzdur. Harcadığınız emek kadar sonuç alırsınız. Yaptığınız işte farkındalığınız vardır. Arabayı nasıl kullandığınızı biliyorsunuzdur. Kullanırken de farkındalığınız vardır. Araba istop etmiyor çünkü nerede ne yapacağınız biliniyor. Yaptığınız işte bilinçli ve yeterlisinizdir. Bilinçli olduğunuz için işinizi nasıl yaptığınızı da anlatmakta zorlanmazsınız. Menemen örneğine dönersek, canınız her istediğinde menemen yapabilir, istediğiniz tadı da alabilirsiniz. Neyi ne kadar koyacağınız bilinmektedir. İnsanlar kalfalık aşamasında (BilinçliYeterli Aşama) yaratıcı olamazlar. Sadece öğrenme gerçekleştirdikleri işi olması gerektiği gibi yaparlar. Diyelim ki yeni bir sektöre girdiniz ve daha önce bilmediğiniz bir iş yapıyorsunuz. Bu işte kalfalık aşamasına gelmeden önce başka bir hedef belirlemezsiniz. Eğer böyle bir şey yapılırsa, başarısızlık olmaz, sadece bunun sonuçlarını yaşarsınız. Bir üst aşamaya geçebilmek için devamlı pratik yapmak gerekir. Devamlı pratik yapıldıktan sonra o işte artık “Ustalık boyutu”na geçilir.
.
M
Tİ İ Ğ E 1 1 0 2 2010-
DI.. A L Ş A B I YIL ÖĞRETİM
Bütün anne ve babalar, çocukları için iyi bir eğitim isterler. Çünkü iyi eğitim, iyi bir geleceğin temelidir. Aileler iyi bir gelecek için, evlatlarına büyük ''zaman ve para'' harcarlar. Çocuklarının gelişimi ve istikbali için harcanan ''zaman ve para'' anne ve babalar için önemsizdir.
Biz ''DOĞU AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ'' mezunu ve ''KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ'' öğrencisi olarak, anne ve babaların, değerli evlatları için harcadıkları ''zaman ve paraya'' önem veriyoruz.
ÇOCUKLARINIZIN EĞİTİMİ VE GELECEĞİ İÇİN YÜZLERCE-BİNLERCE LİRA HARCAMANIZA GEREK YOK. Sevgili anne-babalar, ilköğretim, lise ve üniversite hazırlık öğrencilerine ingilizce dersi veriyoruz. “Paraya ve zamana” önem vererek, çok ucuz ve kalite prensibiyle çalışıyoruz. Aynı zamanda ilköğretim ve lise
öğrencilerine, ders tekrarı ve ödevlerine yardımcı oluyoruz. UCUZ VE KALİTELİ BİR EĞİTİM İÇİN LÜTFEN ÖNCE BİZİ ARAYIN.
GELİP ÖĞRENCİMİZLE TANIŞALIM, İLK DERSİMİZİ ÜCRETSİZ VERELİM. ÖĞRENCİMİZ VE SİZ ANNE-BABALAR MEMNUN KALIRSANIZ, YOLA BİRLİKTE DEVAM EDELİM... YENİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILININ,TÜM ANNE-BABALARA VE ÖĞRENCİLERE HAYIRLI OLMASINI DİLERİZ...
00 3 6 9 3 6 6 Tel: 053 9 4 4 2 3 6 4 Tel: 0537
İ ARAYIN
R
ANI DEĞE
E PARAM V
UN ZAM ÇOCUĞUM
ANIZ BİZ Lİ DİYORS
Yabanc覺 dil!! Neden Anaokulunda?
ANAOKULLARI
Çocuklar 2 yaşından itibaren ikinci bir dili öğrenebilir. Erken öğrenme çocukların dil öğrenmeyi sevmelerini sağlar, okul hayatını olumlu etkiler.
a d r a l ’ N U S O EUR l Yabancı Di l, i ğ e d s r e d bir im ş i t e l i k ü l n gü biçimidir.
Yabancı Dil 24-72 ay arasında günlük hayatın akışı içinde çok kolay öğrenilir. Yabancı bir dil en iyi 6 yaşa kadar öğrenilir. Uzun süre kullanılmasa bile unutulmaz. Hemen hatırlanır. Yabancı Dili erken yaşta öğrenenler İletişimde çok başarılı olurlar. Tek dil bilen yaşıtlarına göre çok geniş bir kültür anlayışı oluşur.
a n ’ U S O I L O F T R O P L İ D A AVRUP İ M İ T İ Ğ E L İ paralel D
608 10 00
Bahçeşehir-Ispartakule www.eurosun.com.tr
SAĞLIK
“Sağlıklı beslenmenin temelinde ne yenildiği değil ne kadar tüketildiği gelmektedir. Temel felsefe az yemektir. Bunun ayrılmaz bir parçası da tabii ki ne kadar yakıldığıdır.” Kalp hastalıkları ve beslenme ilişkisini inceleyen yeni bilimsel araştırmalar, eskiden bilinen bazı doğruları onaylarken, bazılarının da yanlış olduğunu gösteriyor. ‘Yağın tamamen beslenmeden çıkarılmaması’ gerektiği bu yeni bilgilerden en önemlisi, yani kalp hastalarının yağsız beslenmelerine gerek yok. Ancak kalp hastalarının beslenirken günlük kalori limitlerinde kalması ve işlenmiş (rafine) gıdaları az tüketmesi gerekiyor. Kalp hastalarına yıllarca yağdan uzak durmalarını söyleyen araştırmalardan sonra saygın bilimsel dergilerde yayınlanan yeni araştırmalar, yağsız beslenmenin iyi bir şey olmadığını gösteriyor. Çünkü yağ, aynı zamanda karbonhidratın emilimini yavaşlatıyor, karbonhidratın emilimi yavaş olunca kan şekeri de daha yavaş yükseliyor. Rafine (işlenmiş) karbonhidratlar çok tüketildiğinde kandaki şeker seviyesi hızlı ve çok yükseliyor, özellikle bu durumlarda yağsız beslenmek tehlikeli oluyor. Modern dünyada gıdaların çoğunluğu işlenmiştir ve bunların her öğünde tüketilmesi zararlıdır. Beslenmede tehlikeli ürünlerin başlıcaları ise; aşırı et ve işlenmiş et ürünleri, işlenmiş karbonhidratlar, kızarmış ürünlerdir. Bu yüzden beslenmede sağlıklı yağların tercih edilmesi gerekiyor. “Sıvı yağ ve özellikle zeytinyağı düzenli olarak tüketilmelidir. Zeytinyağının bile rafine edilmemiş şekilde tüketilmesi iyi kolesterolü yükseltmesi ve trigliseridleri düşürmesi açısından rafine zeytinyağına göre daha sağlıklıdır” . Aynı şekilde hem çocukların
58
EKİM 2010
Damar sertliğine;
DOÇ. DR. TUĞRUL OKAY
yemekten önce sirkeli salata AL HOSPITAL INTERNATION UZMANI İ OJ OL KARDİY
hem yetişkinlerin rafine karbonhidrat, beyaz ekmek, unlu gıdalar ve tahıl gevrekleri tüketmeleri, içindeki işlenmiş karbonhidrat nedeniyle kan şekerini hızla yükseltiyor. Özellikle mısır gevrekleri ekmekten daha hızlı bir şekilde kan şekerini yükselttiğinden fazla miktarda, sık sık tüketilmemesi gerekiyor. Öğünlerimizin ayrılmaz parçası olan ekmek tüketimini ve işlenmiş karbonhidrat tüketimini azaltmanın yanı sıra bunları yemeden önce özellikle öğlen ve akşam yemeklerinden önce zeytinyağlı sirkeli salata tüketmek çok önemli. Zeytinyağı şekerin emilimini azaltırken, sirke kandaki şekerin yükselmesine engel oluyor. Sağlıklı beslenmenin temelinde ne yenildiği değil ne kadar tüketildiği gelmektedir. Temel felsefe az yemektir. Bunun ayrılmaz bir parçası da tabii ki ne kadar yakıldığıdır. Egzersizi olmayan sağlıklı bir yaşam düşünülmemelidir. Egzersizin mutlaka programlı olması da gerekmemektedir. Alışkanlık olarak asansör kullanmamak, mutlaka arabayı uzağa park etmek veya arabasız yürüyerek gitmek gündelik yaşamın bir parçası olmalıdır.
Yüksek glisemik indeksli gıdalar dediğimiz işlenmiş gıdalar kan şekerinin hızlı yükselmesine neden olurken damarlara asıl zararı veren bu yükselmeye yanıt olarak salgılanan insulindir. Kandaki aşırı insülin damar yatağının içini döşeyen hücreleri (endotel) bozuyor. Bu şekilde kolesterolün damar duvarının içine girmesi kolaylaşıyor. Kandaki kötü kolesterol (LDL kolesterol) de yüksek ise daha kolay damar duvarına oturarak damarların tıkanmasına neden oluyor. Bu kişilerde damar duvarındaki kötü kolesterolü ( LDL) temizleyen iyi kolesterol (HDL) de düşük ise ( 40mg/dl altında) damar sertliği iyice hızlanıp erkenden kalp krizine neden oluyor. Yüksek risklilerde ortak adı “statin” olan ilaçların düzenli kullanılması kötü kolesterol olan LDL’yi azaltıyor, damar sertliği ve ölümü ciddi anlamda düşürüyor. Bu ilaçlar sadece kötü kolesterolü düşürmekle kalmıyor aynı zamanda şeker metabolizmasını da olumlu yönde etkiliyorlar. Bu nedenle kötü kolesterolü düşüren başka grup ilaçlar aynı şekilde damar sertliğini durduramıyorlar. Kalp damar hastalığı olanların şeker hastası gibi beslenmeleri gerekiyor. Kan şekerlerinin normal olması bu beslenme şekline uymamak için bir neden olmamalıdır. Koroner kalp hastalığına aday kişinin de yağdan çok karbonhidrat metabolizmasına dikkat etmesi gerekiyor. Bugün için artık damar duvarlarını bozanın kandaki yüksek insulin düzeyleri olduğu biliniyor. Yüksek insülin düzeylerine izin vermemenin ancak şeker hastası gibi yaşamaktan geçtiğini unutmamak gerekiyor.
SAĞLIK
CILT
Sağlıklı ve LEKESİZ bir
sizinde hakkınız
“Zamanın ve olumsuz faktörlerin cildimizde yaptığı tahribatı yumuşatmak ve geciktirmek elimizdedir!” diyen Dr. Birgül Erden, cilt güzelliği ve ciltte oluşan lekelerle ilgili yapabilecek bir çok şey olduğunuda sözlerine ekliyor... LAZER EPİLASYON Lazerin epilasyon yapma mekanizması: Milisaniyelik atışlarla cilde uygulanan lazer ışını, kıldaki melanin pigmenti tarafından emilir, çevre dokuya zarar vermeden cildi geçerek seçici olarak kıl kökünde yoğunlaşır, burada ısı oluşturur ve kıl kökünü tahrip eder. Birbirini izleyen birkaç seans sonunda uygulama yapılan bölge tüylerden arınır. İlk seanstan itibaren kıl sorunu yaşamazsınız. Kullandığımız cihaz cildinize dokunmadan, 2-3 cm uzaktan atış yapacağından hiçbir hijyen kaygınız olmayacaktır. Cihazımız saniyede 2 atış yapmakta olup, her atışta 1,5 cm çapında bir cilt alanı etkilenmekte, bu nedenle işlem çok kısa sürmektedir.
NEDEN ALEKSANDRİTE LAZER
sıkılaştırarak yüzeysel çizgi ve kırışıklıkları da azaltır.
KAÇ ÇEŞİT KİMYASAL PEELİNG VARDIR ? Kimyasal Peeling yüzeysel, orta ve derin olarak 3 ayrı düzeyde sınıflandırılabilir. Yüzeysel olanlarında kullanılan meyve asitleri, cilde donuk görünüm veren ölü hücreleri temizleyerek sağlıklı hücrelerin yenilenmesini hızlandırır ve cildin canlanmasını sağlar. Alfabeta peelingler daha çok akneye eğilimli hastalarda tercih edilir. Yüzeysel peelingler 2 haftada bir olacak şekilde 6-8 seans olarak planlanır. Her seansta cildin reaksiyonuna göre konsantrasyon ve peelingin ciltte kalış süresi attırılır. Orta peelinglerden en çok kullanılanı TCA peelingler olup işlemden sonra 3-7 gün ciltte kızarıkılık ve soyulma nedeni ile önceden planlanarak uygulanmalıdır.
UYGULAMA SONRASI NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?
Tüm dünyada yaygın kullanımı ile elde edilen deneyimler kullandığımız Alexandrite lazerin diğer Cildin üst tabakasının soyulmasının ardından yöntemlerle kıyaslanamayacak kadar güçlü ortaya çıkan taze cilt güneşe karşı çok hassas olduğunu kanıtlamıştır. Kalıcı olması, yok denecek olduğundan SPF15 ve üzeri koruyucuların her 2 kadar az acı oluşturması, kısa sürede büyük alansaatte 1 tazelenmesi ile cilt güneşten sıkı bir şeklarda uygulanabilmesi, özel bakım gerektirmemesi ilde korunmalıdır. diğer üstün özellikleridir. Lazer Epilasyonʼda kullanığımız Alexandrite CİLT BAKIMI lazer ışını kıldaki koyu rengi sağlayan melanin pigCildimiz güneş ışınları, olumsuz çevre koşulları, Dr. Birgül menti tarafindan emilerek kıl kökünü yok eder. uzun süreli rahatsızlıklar ve ilaç kullanımları, horKaradayı Erden Lazer epilasyon sistemimizdeki hava soğutma sismonlu gıdalar, dengesiz beslenme, sigara gibi temi bu sırada cildi korur ve acı hissini ortadan kaldırır.. etkenlerle yıpranır. Doğal olan yaşlanma süreci ise hormonal Tıbbın önemli teknolojik buluşlarından olan lazer son 30ve genetik (ailesel) faktörlere de bağlı olarak yaşam boyunca 40 yıldır gelişerek bir çok alanda (göz ameliyatlarından diş devam eder. Zamanla cildimizde kırışıklıklar, renk değişikliği, dolgusuna kadar) güvenle kullanılmaktadır. Bu kullanım alan- (sararma, kahverengi lekeler, ince kırmızı damarlanmalar) larından bir yenisi de lazer epilasyondur. Doğru vakada gevşeklik ve esneklik kaybı gözlenir. Bu durum bakımsızlıkla doğru doz seçilerek güvenli kullanım sağlanır. Lazerin epibirleştiğinde gözle görülür şekilde hızlanır ve derinleşir. lasyon amaçlı kullanımında kanserojen etki yoktur, kimyasal Bununla beraber, zamanın ve olumsuz faktörlerin cildimizde bir madde veya radyasyon etkisi olmaz. yaptığı tahribatı yumuşatmak ve geciktirmek elimizdedir! Cildinizi güzelleştirmek için yapabileceğiniz çok şey var. Bu LEKE TEDAVİSİ KİMYASAL PEELİNG yöntemler cildinizi doğru tanımaktan başlayan ve cildin Kimyasal peeling donuk ve cansız görünümlü cildi canihtiyaçlarına yönelik bakım ve uygulamaları içeren bir süreci landırmak için uygulanan yöntemlerden biridir. Ayrıca kapsar. Uzman kişilerin size önerip titizlikle uygulayacakları ciltteki koyu renkli lekelerin tedavisi, yüzeyel kırışıklıkların, profesyonel cilt bakımı, ev bakımınızda kullanmanızı önereakne ve izlerinin tedavisi için de kullanılır. Kimyasal cekleri cilt bakım ürünleri, sağlıklı ve taze bir peeling ile cildin temizliği, doğal rengi, dokusu ve pürüzsücilde sahip olmanıza İÇİN: zlüğü konusunda ciddi gelişme sağlanabilir. Ayrıca cildi yardımcı olacaktır. DETAYLI BİLGİ 36
(0542) 245 23 (0212) 669 89 00
Funda 06-05 Ada B-27 Blok D:2 Bahçeşehir - www.bahcesehirakupunktur.com
SAĞLIK
AMELİYATSIZ LIPOSUCTION
MSL’YLE
YAĞLARINIZDAN ARININ Estetik Danışman Berna Bilir Yılmaz, özellikle kalça ve basende oluşan yağlardan ameliyatsız liposuction (MSL) yöntemiyle arınılabileceğini belirtiyor. Kadınların kâbusu bölgesel yağlanmadan kurtulmak artık çok kolay. Özellikle kalça ve basende oluşan, diyete yanıt vermeyen bu yağlardan ameliyatsız liposuction olarak adlandırılan MSL yöntemiyle kalıcı arınabilirsiniz. Kişiye özel uygulamalar içeren bu sistemi Uzman Estetisyen Berna Bilir 4 Mevsim Bahçeşehir okuyucuları için anlattı: Bölgesel yağlanma nedir, nasıl oluşur? Çoğu kadında bazen de erkeklerde görülebilen bölgesel yağlanma genetik veya çevresel faktörlere bağlı olarak oluşur. Kilo alıp verme, gebelik ya da hastalık dönemlerinden sonra oluşan bölgesel fazlalıklar olabildiği gibi tamamen genetik yapımıza bağlı olan kiloyla bağlantısı olmayan bölgesel yağlanmalarda olabilir. Bölgesel yağlanmanın kilo vermekle giderilmesi mümkün mü? Eğer kişinin kilo fazlası varsa kilo vermekle sorunların bir kısmından kurtulmak mümkün olacaktır. Ancak sürekli kilo alıp veren ya da fazla miktarda kilo vermiş kişilerde mutlaka bölgesel olarak sorunlu bölgeler kalacaktır. Ayrıca genetik olarak var olan yağlanmalar kilo vermekle giderilemez. Zaten bu kişile-
Estetik Danışman Berna Bilir Yılmaz
60
EKİM 2010
rin bir kısmında kilo problemi yoktur. Özellikle kadınlarda görülen kalça ve basenin aşırı yağlanması çoğunlukla diyete yanıt vermez. Bölgesel yağlanma durumunda neler yapılabilir? Öncelikle kişinin sağlık durumunu sorgulayıp, genel muayenesini yapıyoruz. Daha sonra eğer gerekiyorsa kilo vermesi için gerekli prosedürü uygulamaya başlıyoruz. Şu anda bir teknoloji harikası olan ameliyatsız liposuction olarak adlandırılan MLS yöntemiyle harika sonuçlar almaktayız. MLS (MorphoLıpoSculpture) yöntemi nasıl bir uygulamadır? MLS öncelikle tamamen kişiye özel uygulamalar içeren bir sistemdir. Üç adet makineden oluşan üç basamaklı bir sistem olup yağların kalıcı olarak yok edilmesini sağlayan ve kişinin ihtiyacı olabilecek tüm uygulamaları içeren bir sistemdir. Kalıcılık derken neyi kastediyorsunuz? MLS uygulaması yaptığımız hastalarımızda en az beş yıl süreyle aynı bölgede yağlanma olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. MLS’nin kişiye göre seans sayısı farklı mı oluyor? Önce analiz cihazıyla kişinin ihtiyacı olan protokol belirlenir. Burada tek kriter kişidir. Dolayısıyla kişiye özel uygulamanın avantajını hem biz uygulayıcı olarak hem de yöntemi uyguladığımız kişi sonuçlar açısından yaşar. Çünkü kilo sorunları nedeniyle bölgesel yağlanma yaşayan kişiyle genetik olarak bu problemi ya-
şayan kişi ve hatta doğum sonrası bölgesel yağlanması olanlar arasında ihtiyaç duyulan uygulamalar ve seans sayıları arasında fark olacaktır. Ne gibi uygulamalar yapılmakta? MLS uygulamalarını üç basamaklı olarak değerlendirmek gerekiyor. Ana uygulama enjeksiyondur. Kalıcı yağ kaybı sağlayan ve görüntüdeki fazlalıkları yok eden enjeksiyondur. Ancak hastanın ihtiyacına göre enjeksiyon öncesi ya da sonrası uygulamalar da protokol esnasında tanımlanır. Buna göre ultrason, elektroterapi, manyetoterapi battaniyesi, elektroterapi battaniyesi, drenaj gibi sistemin diğer parçaları da hastaya uygulanabilir. Enjeksiyon sonrası ise yine hastanın bağ dokusunun özelliklerine ve kas yapısının durumuna bağlı olarak drenaj veya tonus arttırıcı programlardan biri veya birkaçı uygulanabilir. Enjeksiyon nasıl yapılır, hangi ilaçlar kullanılır? MLS enjeksiyonlarında herhangi bir ilaç kullanılmaz. Hipoosmoler bir sıvı hazırlanır. Yağ dokusu içine zerk edilen bu düşük yoğunluklu sıvı, yağ hücrelerinin içine girerek onların zarlarının tahrip edilmesini sağlar. Aynı zamanda sıvıyı içine alarak şişen yağ hücresi, zarı da zedelendiği için mekanik travmalara karşı da hassas hale gelir. Enjeksiyonun hemen ardından uygulanan ultrasound ile yaratılan ses dalgalarına bağlı mekanik travmayla yağ hücreleri tamamen parçalanır. Uygulamada, kişi acı çekiyor mu? Hayır kişi herhangi bir şey hissetmez çünkü hazırlanan serum karışımında lokal anestezik mevcuttur. Böylece hiçbir acı duymadan işlem tamamlanabilir. Hiçbir diyete spora ve kişisel çabalara cevap vermeyen genetik yağlanmalarda bile sonuç alınmaktadır.
Doğan Cerrahi ve Tıp Merkezi Estetik Birimi Beylikdüzü E5 üzeri No:22 Yakuplu/İstanbul Tel: 0 212 866 86 86 - www.doganhastanesi.com
VIP SPA SAUNA GÜZELL‹K ve SA⁄LIK MERKEZ‹ MASAJ TERAP‹LER‹
ÖZEL ÜYEL‹K F‹YATLARIMIZI SORUNUZ
Genel Masaj Lokal Masaj Reflexsoloji Mix Masaj Hindistan Bafl Masaj› Medical Masaj Relax Masaj Spor Masaj› Shiatsu Masaj› Thai Masaj› Antisitres Masaj› Dörtel Masaj›
Do¤um günleri, k›na geceleri, fas›ll› gelin hamam› gibi birçok özel kutlama için VIP SPA’n›n hamam sefas›nda kendinizi fl›mart›n...
PÜK Ö K e v E S KE AJI S A M X A L RE S‹ E K S A M V‹TAM‹N ELING EL&AYAK
PE
5 9 TL.
15 0530 828 15 34 0212 608 02ri-2 itevle Seyhan Cad. Ber o:5 Kent Villalar› N eflehir-‹ST Ispartakule-Bahç
ÖZEL BANYO VE VÜCUT BAKIMLARI Deniz Tuzu-Yosun Aroma Terapi Cleopatra (Özel) Vücut Peeling S›rt Bak›m› Kil-Yosun Bak›m› Bitki-Meyva Özlü Maskeler Manikür, Pedikür Bölgesel ‹ncelme
PSİKOLOJİ
Çocukluktan yetişkinliğe Değerli Dört Mevsim okuyucuları hepinize yürekten bir merhaba diyorum umarım bu sayfadan sizlerle uzunca bir dönem paylaşımımızı sürdürürüz. Geçen ay hızlı bir giriş yaparak bayramınızı ve 2010-2011 eğitim ve öğretim yılınızı kutlamayı unuttuğumun farkındayım. Bunu sizlerle buluşmam hususundaki heyecanıma bağlamanızı diler, bu konudaki hoşgörünüze sığınırım.
Siz siz olun görmezden gelmeyin! Psikologların en önemli görevi; kişiyi kendi varoluşsal potansiyeli ile yüzleştirerek hangi yaş evresinde tamamlanmamış meselesi olduğunu fark ederek, kişiye bu meselesini dışlayarak, görmezden gelerek değil sadece barındırarak ve özümseyerek aşabileceğinin farkındalığını kazandırmaktır. Yüksek derecede ateşlendiğinizde vücudunuzun tüm bölümünde bir rahatsızlık hissedersiniz ve doktora başvurursunuz. Buna benzer olarak bazen somut olarak ateşiniz olmadığında vücudunuza ateş bastığını hissedersiniz bu ve benzeri bir durumda bir psikolog dan danışmanlık hizmeti almak tıbbi bir fiziksel muayene olmak kadar doğaldır ve her insanın en tabi hakkıdır.
62
EYLÜL 2010
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!! ʻCumhuriyetʼ denilince benim aklıma özgürlük/ bağımsızlık olguları geliyor. Bugün toplum olarak geldiğimiz noktaya baktığımda birbirimizden giderek ayrıştığımızı gözlemlemekteyim. Halbuki; Hayat buluşmanın ve ayrışmanın sentezinde anlam bulmakta… Yaşamımızın ilk 18 ayında bedenimiz ile çevreyi keşfetmeye başlıyoruz, çevremizdeki objeler ve kişiler ile sürekli olarak ayrışıp buluşuyoruz. 3-6 yaş arasında ise düşünce ve davranışlarımızı buluşturup ayrıştırarak kendi yaşam sahamızın zeminini oluşturmaya başlıyoruz. Kendi yaşam sahamızın zeminini oluştururken ise sürekli ʻBENʼ demeyi öğreniyoruz. 6-11 yaş döneminde ise kabul gören düşünceler-duygular ile görmeyenleri ayrıştırıp buluşturmaya başlarken bilincimiz ʻBENʼ yerine ʻBİZʼ de konumlanmaya başlamakta. 11-21 yaş dönemi ülkemiz genelinde
ÖZGE’CE
ÖZGE GENLİK Psikolog
ʻergenlik dönemiʼ olarak adlandırılmaktadır. Ergenlik döneminde, sosyal benlik ile içsel benlik ayrıştırıp / buluşturulmakta. 21- ve sonraki yaş evreleri boyunca beyin, zihin ve çevre buluşturularak varoluşsal meselelere yanıt ararken bilinç evrensel konumda bir başka deyim ile kendisini ʻBİRʼ olarak şahit konumunda konumlandırır. Bir uzman olarak kendi kişisel görüşüme göre, toplum olarak 3-6 yaş döneminde bilincimiz bedende ya da zihinde takılıp kalmaktadır. Çevrenize bir bakın; konuşmaların yüzde doksanında; ʻbenʼ, ʻbenimʼ, ʻseninʼ, ʻonunʼ… Birinci tekil şahıslarla konuşarak birbirimizden giderek ayrışıyor ve birbirimize yabancılaşıyoruz. ʻBİZʼ demenin bilincine erişebilmemiz için öncelikle kendi içsel farkındalığımızın bilincine varabilmeliyiz o vakit farkına varacağız ki; hepimiz bir bütünün parçalarıyız, her bir parça birbirinden eşsiz fakat tek başına değil bütünün içerisinde anlam bulan öz misali… Hepimize sağlıklı ve özgürlüğümüzü ayrışma ve buluşmanın zemininde temellendirebileceğimiz bir gün bile olsa ʻBİZʼ bilincinde hareket ederek ortak bağlarımızı fark etmemize vesile olacak coşkulu bir Cumhuriyet Bayramı geçirmeyi diliyorum.
ÖZGE GENLİK İLETİŞİM BİLGİLERİ 212 669 46 31 533 375 54 09 oozgegenlik@gmail.com
ÇOCUK SAĞLIK
n i ç i ı ş A en ideal aylar Eylül ve Ekim Merhaba sevgili 4 Mevsim Bahçeşehir Dergisi okuyucuları, Ekim sayısıyla birlikte yine beraberiz. Öncelikle mevsim itibariyle sık görülen hastalıklardan bahsedeceğim. Sonbahar gribal enfeksiyonların en sık görüldüğü mevsimdir. Ayrıca farenjitler üst solunum yolu hastalıkları ve ishallere bu mevsimde de sıklıkla rastlanmaktadır. Biz hekimleri en çok endişelendiren, hastalarımız tarafından gribin hafife alınarak gerekli önemin verilmeyişi ve buna bağlı olarak diğer bazı ciddi hastalıkların ortaya çıkarak insan hayatını tehdit edici boyutlara ulaşmasıdır. Özellikle gribal enfeksiyon sonucunda ortaya çıkan bronşitler, zatürreler (viral pnömoniler) orta kulak iltihapları, gastro enteritler (zehirli ishaller) ve hatta menenjitler insan yaşamını önemli ölçüde tehdit etmektedir. Dünya sağlık örgütünün verilerine göre gribal enfeksiyonlar ve komplikasyonları sonucu her yıl dünyada binlerce insan (erişkin ve çocuk) hayatını kaybetmektedir. Bu ülkemiz için de bir tehdit oluşturmaktadır. Bunun için gribin ne olduğunu, nasıl seyrettiğini çok iyi bilmek gerekir. Bir çok kişi tarafından grip ve nezle aynı hastalıkmış gibi algılanmakta ve karıştırılmaktadır. Ve buna bağlı olarakta hafife alınmaktadır. Benzer yönleri olmasına rağmen aralarında çok önemli farklılıklar vardır.
3. ve 5. günden sonra dikkat Öncelikle Grip ve Nezle her ikisi de virüslerle oluşan bir rahatsızlıktır. Nezlede hafif ateş ve burun akıntısı vardır. Hapşırma vardır. Gripte yüksek ateş ve yoğun burun akıntısı, yoğun hapşırma, tüm vücutta kırıklık, eklem ve adale ağrıları vardır. Belirgin halsizlik vardır. Üç günden uzun sürer. Erken davranılıp bir hekime gidilmezse 3. veya 5. günlerden
sonra hayatı tehdit eden yukarıda bahsettiğimiz komplikasyonlar ortaya çıkabilmektedir. (bronşit, zatürre, menenjit, zehirli ishal gibi) Özellikle çocuklarımız açısından bu tür belirtilerle karşılaştığımızda hiç bekletmeden bir çocuk hekimine derhal gitme-
miz gerekmektedir. Gripten korunma yöntemlerinden kısaca bahsedelim. Tabii ki en birinci faktör aşılanmaktır. Grip aşısını her yıl düzenli yaptırmak gerekir. Özellikle çocuklar ve yaşlılar, bir de risk altındaki kişiler (şeker hastaları, kalp hastaları) immüne suprasif tedavi alanlar (kemoterapi-radyoterapi gören hastalar) ayrıca bağışıklık sistemi düşük olan hastalar.
AŞ Dr. TAHSİN AKB i Çocuk Hekim
önce aşıyı yaptırmak gerekir.
Beslenme ve hijyen önemli Gripten korunmanın bir diğer yöntemi iyi beslenmektir. Bol C vitamini ihtiva eden sebze ve meyveleri tüketmeli, özellikle çocuklarda uyku düzenine özen gösterilmeli, akşamları erken yatırıp uykularını iyice alıp dinlenmelerini sağlamalıyız. Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendiren bitkisel ilaçlar takviye olarak alınabilir. Gripten bir diğer korunma yöntemi hastalık belirtileri taşıyan kişilerden uzak durmak gerekir. Eğer kendimiz gribe yakalandıysak aile bireylerimize bulaştırmamak için maske vb. kullanarak onlarla yakın temastan uzak durmalıyız. İstirahat edip bir hekim kontrolünde bir an önce atlatmanın yollarını denemeliyiz. Ayrıca gripten korunmanın en önemli yöntemlerinden birisi de hijyen kurallarına uyarak, ellerin bol sabunlu su ile yıkanması, eldiven, maske, temizlik jeli vs. kullanımının toplumdaki tüm bireylerde yaygınlaştırılması ve bilinçlendirilmesini sağlamalıyız. Özellikle çocuklarımıza hijyen kurallarını öğretmek ve uygulama konusunda çok hassas davranmalı ve onlara öğrendikleri bu basit kuralları uygulamalarında ısrarlı olmalıyız. Selam, sevgi ve saygılarımla...
Toplu çalışanlar aşıya Kreşler, yuvalar, okullardaki öğrenciler, kışladaki askerler kısacası toplu olunan ortamlarda çalışan (hastaneler, şirketler vb yerler) mutlaka aşılanmalıdır. Aşı için en uygun mevsim de bulunduğumuz mevsimdir. Aşı için en ideal aylar Eylül ve Ekim aylarıdır. Herhangi bir sebepten bu aylarda aşılarını olamayanlar Kasım, Aralık hatta Ocak ayında bile grip aşısını olabilirler. Ama en ideal havalar soğumadan gribal enfeksiyonlar yaygınlaşmadan
Dr. TAHSİN AKBAŞ
Defne 01 B-7 Blok D:1 Akbank-Mavi Çarşı karşısı 0212 669 23 18 0532 342 94 42 TÜM ÖZEL SAĞLIK SİGORTALARI İLE ANLAŞMASI VARDIR Dr. Tahsin AKBAŞ’ın muayenehanesinde 0-12 ay arası bebeklerinizin aylık periyodik büyüme, gelişme takipleri yapılıyor. Ayrıca ithal aşılarla aşı takibi ve uygulaması da yapılıyor.
4 MEVSİM ENGELSİZ YAŞAM
“Ben de birşey yapa Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Bahçeşehir Şubesi Başkanı Zuhal Egemen, “Maddi-manevi bunun sınırı, sayısı, zamanı önemli değil. ‘Ben de bir şey yapabilirim ülkem için’ diyebilen varsa onları aramızda görmek istiyoruz” diyor... Röportaj: Hatice Gülçür İnanç Bize biraz Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni anlatabilir misiniz? Atatürk ilke ve devrimlerini korumak, geliştirmek, çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve çağdaş topluma ulaşmak amacını güden Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), ülkenin “çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkması” ülküsü için bilgi, beceri ve deneyim birikimiyle, gönüllü çalışan bir sivil toplum örgütüdür. 1989 yılında merhum Prof. Dr. Türkan Saylan tarafından kurulmuştur. ÇYDD herşeyden önce bir düşünce derneğidir, bir yardım derneği olarak algılamamak gerekir. Eğitimin çağdaşlaşması için emek verilir ve çalışmalarımız bu doğrultudadır. Bütün projelerimiz eğitim kapsamındadır. Bu yıl kuruluşunun 21. yılını kutlamakta olan derneğimizin Türkiyeʼnin her şehrine yayılmış 100, İstanbulʼda 27 şubesi ve 18 bin üyesi vardır. Üyelerinizi nasıl seçiyorsunuz? Üyelerimiz çok önemli ama üyelikten öte gönüllü kavramı daha önemli. Üyelik sa-
ÇYDD Bahçeşehir Şubesi Başkanı Zuhal Egemen.
dece bir kağıt üzerinde. Şube olarak 200ʼü aşkın üyemiz vardı. Ama zaman zaman bu sayı eksiliyor çünkü iki sene genel kurula katılmayan, hiçbir projemizde çalışmayan sadece ismen varolan üyelikleri iptal ediyoruz. Üyelik için; T.C. vatandaşı olması, 18 yaşın üstünde olması yeterlidir. Yılda 50 TL gibi çok cüzʼi bir üyelik aidatımız var. Çok yürekli, profesyonel gönüllülüğe sahip, zamanını, maddi manevi her türlü desteği verebilecek gönüllüler bizim için çok daha önemlidir. Tabii ki üyelerimiz içinde böyle gönüllülerimiz vardır. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olarak bitirdiğiniz veya halen devam eden projeleriniz nelerdir? ÇYDDʼnin tüm dernek olarak saatlerce sayabileceğim çok büyük projeleri var. En önemli projemiz burs projemiz. Bugün 100 bin öğrenciye ulaşmak hedefimiz. Şu an 46 bin kız öğrenciye ulaştı burslularımız. Kız çocuklarının Eğitimine Burs Desteği, Anadoluʼda Bir Kızım Var, Öğretmen Olacak, Çağdaş Türkiyeʼnin Çağdaş Kızları (Kardelenler), Baba Beni Okula Gönder, Meslek Liselerinde Elektronik Eğitimi Alan Gençlere Destek, Bilgi Toplumu Kızları, Her Kızımız Bir Yıldız, Geleceği Taşıyan Kızlar, Geleceğin Sigortası Kızlarımız, Geleceğin Aydınlık Kızları... Bir Işık da Siz Yakın, Gençlere Destek, Geleceğin Doktorları, Geleceğin Sanatçıları, Geleceğin Yöneticileri gibi daha bir sürü burs projemizlerimiz var... Bunun yanında okul, yurt, ana sınıfları ve oyun parkları yaptırma, okullara malzeme temini gibi de sayamayacağım kadar çok projelerimiz var. Mesela ana sınıfları ve anaokulları açma projemiz dahilinde 1000ʼe yakın ana sınıfımız var. Burslar nasıl karşılanmaktadır. Daha çok sponsorlar yoluyla mı üyeler yoluyla mı? Üyelerin yıllık aidat dışında bir zorunlu-
lukları yoktur. Bu tamamen gönülle ilgili bir şey. Üyelerimiz tabii ki burs verebilirler ya da burs veren bulabilirler. Şirketler bize burs verebilir. Yine şu anda önce 50 daha sonra 40 üniversite öğrencisine tek başına burs veren bir şirket var. 3-5 tane verebilirim diyen olabilir. Burslar şartlı bağıştır. Mutlaka eğitime bir öğrenciye aktarılır. Somut ve görülebilir projelerdir. Bölgemiz içinde yürüttüğünüz özel çalışmalarınız var mı? Bahçeşehir şubemiz 1999 yılında kuruldu. 200ʼe yakın üyemiz var. En önemli projemiz olan burs projesine biz ve burs verenlerimiz katkıda bulunuyor. Geçen yıl 200ʼe yakın öğrenciye burs verdik. Özgün bir mahalle projemiz var; ÇEM Çağdaş Evren Mahallesi Projesi. Tüm mahalleyi çağdaş hale getirme projesiydi. 2 yıl sürdü. Büyük bir başarıyla bitirdik. Küçücük bir ilköğretim okulunda 1. sınıftan çocukların kıyafetleriyle başlayıp ana-baba okulu, ailelere okuma-yazma kursları düzenledik, bilgisayar sınıfı, kütüphane kurulması ve önemli günlerin kutlanması konusunda onlara yardımcı olduk. Çocuklara resim, öykü yarışmaları düzenledik. Sonra Tahtakaleʼde Necdet Semker İlköğretim okulu projemiz oldu. Eğitim ve Burs komisyonunun araştırma ve tavsiyeleri dikkate alınarak seçildi. 2500 öğrencisi vardı. Kitaplık istekleri üzerine “Çocuklardan Çocuklara Armağan” adı altında 23 Nisanʼda bir proje başlattık. Bölgemizdeki özel ve devlet okullarına afişler astık, gerçekten buralardan kitaplar geldi ve kitap-
bilirim” diyorsanız... Kimya Fakültesinde okuyan yürüme engelli bir öğrencimiz vardı, kendisine çift burs veriyorduk. Bu öğrencimize hayatını devam ettirmede yardımcı olan bir öğrencimiz daha vardı. O öğrencimize de yaptığı katkılardan dolayı çift burs verdik ve duyarlı olmasından dolayı her zaman takdir ettik.
larla gerçek anlamda sandalye, masa, perde, bilgisayara kayıtlı, kütüphanede olmazsa olmaz diğer eserleri de satın alarak bir kütüphane kurmaya çalıştık. Arkasından 21 bilgisayarlı bir bilgisayar sınıfı açtık okulda. Atatürk büstü burnu kırık ve perişan durumdaydı. Onu yeniledik. Ana sınıfı açtık. Kütüphaneyle başlamıştık ama 1 yıl sonra Çağdaş İlköğretim Okulları Projesi haline gelmişti. Deniz Yıldızı Projemiz; üniversiteli, burslu, liderlik özellikleri olan 20 öğrenciyle başladı. 17-18 haftalık, her hafta Cumartesi günleri 11-15.00 arası öğle yemeğinin de birlikte yendiği ve bir konuğun gelip (bu konuk ve konu her hafta değişir) konuştuktan sonra soru-cevap şeklinde katılımın olduğu bir projeydi. Burs ve projelerinizde seçtiğiniz öğrencilerde hangi özellikleri arıyorsunuz? Engellilerle ilgili özel bir uygulamanız var mı? Burslu öğrencilerimizi seçerken gözönünde tuttuğumuz belli kriterler var. En önemli kriter mutlaka yoksun olmaları ve imkanlarının kısıtlı olması. Anne, baba ya da her ikisinin olmaması. Fazla kardeş sayısı, lise ve üniversitede okuyan kardeş sayısı, imkanları kısıtlı gençlere bir miktarda olsa maddi ama çokça da manevi destek vermek amacımız. Bu arada tabii ki engelli öğrenci de burs isterse veriyoruz. Hatta bir öğrencimize 4 yıl boyunca çift burs verdik . İstanbul Üniversitesi Kimya bölümünü bu yıl bitirdi. Yürüme engelliydi ve normal bir tekerlekli
sandalyesi vardı. Önce kendi aramızda para toplayalım ve tekerlekti sandalyesini değiştirelim dedik. Bu arada tesadüfen bir toplantıda Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği başkanıyla karşılaştım. Konuyu açınca hemen yazı yazın gönderelim dedi. Ve ertesi günü akülü sandalye geldi. Bu onun hayatında çok önemliydi. Bu öğrencimiz kadar onun hayatını devam ettirmede yardımcı olan çok önemli ve duyarlı bir öğrencimiz vardı. Onunla aynı köyden ve Veterinerlik okuyordu. Engelli öğrencimize çok yardımcı oluyordu. Eli ayağı olmuştu. O öğrencimize de yaptığı katkı- lardan dolayı çift burs verdik ve duyarlı olmasından dolayı her zaman takdir ettik. Bu iki öğrencimiz yurtta kalırken banyodan çıkıyorlar ve sırtında taşıdığı arkadaşıyla ayağı kayıp merdivenlerde ikisi birden düşüyorlar. Önlerinde arkalarında gençler merdivenden çıkıyormuş ve hiçbiri dönüp yardım etme- mişler. Çok üzülerek anlatmışlardı bu o-layı. Tabii yurtların da engellilerin hayatını kolaylaştıracak alt yapı çalışmalarının yapılmamış olması da çabası. Geçen yıl da yürüme zorluğu çeken liseli bir genç kızımıza burs verdik ve vermeye devam ediyoruz. Bunlar dışında bize engelli öğrenci başvurusu olmadı. Olursa tabii elimizden geleni yaparız. Dernek olarak Bahçeşehirliler’den beklentileriniz nelerdir? Bahçeşehir şubesi olarak 11 yılımızı ge-
ride bıraktık. Mutlaka çok katkıları olanlar olmuştur ama beklediğimiz oranda katkıyı hiçbir zaman Bahçeşehirʼde göremedik. ʻSadece kendim için ya da ailem için değil de ülkem için de bir şeyler yapmam gerekirʼ demeliyiz. Bir de şöyle bir kolay düşünceye takılıp kalıyoruz: “Ben ne yapabilirim ki” yerine “Ben de bir şey yapabilirim” demek lazım. Bu düşünce çok önemli. Maddi-manevi bunun sınırı, sayısı, zamanı önemli değil. Ben de bir şey yapabilirim ülkem için diyebilen varsa onları aramızda görmek istiyoruz. Gerçekten çok başarılı, çok zeki çocuklar var ve imkanları çok kısıtlı. Kendi çocuğumuz için harcadıklarımızın binde biri bir başka çocuk için neden yapılamasın. Ayda 150 lirayı rahatlıkla verebilecek ya da 50ʼşer liradan 3 kişi bunu toparlayayıp verse bir çocuğun yurt parasını karşılayabilirler. Aslında biz yurt parası için maddi destek vermek istemiyoruz, eğitim ve düşünce derneği olarak. Biz istiyoruz ki; soysal ve kültürel bir katkı yapalım; eline aldığı bir kitabı alabilsin, haftada 1 gün sinemaya, tiyatroya gidebilsin ama maalesef daha gerekli ihtiyaçlarını düşünmekten bu sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayamıyoruz. Herkes ʻBende birşey yapabilirimʼ düşüncesiyle, kendi aldığı eğitim ve formasyonları, hobileri doğrultusunda ʻhaftada bir gün bir saatimi ayırabilirimʼ diyebilir ve o konularda öğrencilerimize eğitim verebilir.
“Ayda 150 lirayı rahatlıkla verebilecek ya da 50’şer liradan 3 kişi bunu toparlayayıp verse bir çocuğun yurt parasını karşılayabilirler.” EKİM 2010
65
GEZİ
İçinden Avrupa geçen şehir Eskişehir, sizi tarihi gezintiye çıkarırken bir yandan da modern ve çağdaş görünümüyle görsel bir şölenin içine sürüklüyor...
HÜLYA MERAL Eskişehirʼi Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşenʼin son 5 yılda getirdiği yenilikler dolayısıyla sık sık duyardım. Büyükerşenʼin Atatürkʼün doğumunun 100. yılı kutlamalarında Eskişehirʼin 100 köyüne hediye ettiği Atatürk heykelleri, Anıtkabir Müzesiʼnde sergilenen Atatürk balmumu heykeli, Şehr-i Aşk adası, Japon Bahçeleri, çamur gibi akan Porsuk Çayıʼnın temizlenmesiyle şehrin Hollanda tarzı tekneler ve Venedik tarzı gondollarla avrupai görünüme kavuşması ve sokaklara yayılmış çeşitli heykeller tesadüf değil. Hepsi planlanmış bir emeğin Eskişehirlilere ve Eskişehirʼde yaşayanlara hediyesi. İçinden Avrupa geçen Eskişehir, sizi tarihe gezintiye çıkarırken bir yandan da modern ve çağdaş görünümüyle görsel bir şölen yaşamanızı sağlıyor. Önceki görüntülerine nazaran griliğini üzerinden atmış, daha yeşil, daha modern, daha kalabalık hale gelmiş bu kent, gezdikçe gördükçe içimi açtı, genç nüfusu ve 24 saat dinamizminden bir şey kaybetmeyen enerjisiyle beni oldukça et-
66
EKİM 2010
kiledi. Eskişehirʼe gelerek, Büyükerşenʼi ve çalışmalarını 3 gün boyunca takip eden BBC World News Televizyonu da kendine özgü yapısını koruyarak Avrupa kentleri seviyesine taşınmış olan şehre 3 kez yer vermiş.
Şehrin ekonomisini üniversite öğrencileri canlandırıyor Toplam 3 üniversite ve 30.000 öğrenci nüfusu ile ekonomisi hareketlenen şehirde, restoranlar, lokantalar, barlar, marketler nerdeyse sabaha kadar açık. Dolayısıyla halk sokaklarda istediği saatte rahatça dolaşabiliyor. Mevsim yaz olunca Porsuk çayı kenarındaki cafeler, yeşil alanlar, alışveriş merkezleri gece geç saatlere kadar Eskişehirlilerle dolup taşıyor. Fiyatlar her yerde makul. Nüfus ilk anda sadece üniversite öğrencilerinden ve sanayiden oluşuyor gibi görünse de dolaştıkça, konuştukça şehrin asıl yerlisinin Manavlar, Rus Çarlığıʼnın yıkılışından sonra Kırım ve Orta Asyaʼdan göç eden Tatarlar, Çerkezler ve
Yörükler olduğunu öğreniyorsunuz.
Leylek Yuvası ile Hayal Mahsülleri Ofisi tipik Odunpazarı evlerinden İlk durağım tarihi evleriyle ünlenmiş Odunpazarı. Belirli bir dönemin sosyal ve kültürel hayatını yansıtan, Osmanlı Dönemiʼnden kalma ahşap, cumbalı evler sokaklara renk katmış. Bu evlerin içini merak ediyorum ve cafe hizmeti de veren “Leylek Yuvası” ile “Hayal Mahsülleri Ofisi”ne geliyorum. Cam kenarlarını boylu boyunca kaplayan sedirler, gümüş tabak, bardak ve sürahilerle süslenmiş sofralar, şamdan, bakraç, şekerlik gibi dekoratif eşyalarla, tavanı ve duvarları ahşap motiflerle süslenmiş bir mimari ile karşılaşıyorum. Kıvrımlı yollarında, çıkmaz sokaklarında belli bir nizamda konumlanmış evlerin solundan yukarı doğru yürüdüğümde Lületaşı Müzesiʼnin bahçesindeki lületaşı atölyesinin bir dersine denk geliyorum. Ben de denemeye çalışıyorum ama onlar kadar başarılı olamıyorum.
ESKİŞEHİR KISA KISA Methelvası almadan dönmeyin. Şehri arabayla değil yürüyerek keşfedin. Japon Bahçesi’ni görmeden dönmeyin. Barlar sokağı’na bir akşam mutlaka uğrayın. Ünlü gece kulübü, Eskişehir’in Laila’sı 222’de canlı müzik dinlemeyi ihmal etmeyin. Şahin Tepesi’nden panoramik manzarayı izleyin. Frig Vadisi, Yazılıkaya ve Midas Anıtı’nı es geçmeyin. Lületaşı hediyeliklerden edinin.
Lületaşı şehrin en önemli özelliklerinden. İşin ustalarının nesli tükense de kışın lületaşı çıkarmaya devam ediyorlar. Müzenin bahçesindeki Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1525ʼte yaptırılan Kurşunlu Cami ve Külliyesiʼni gezdikten sonra külliyeye ait kütüphanenin serin bahçesinde çay keyfi yapıyorum. Bahçeden çıkıp sağdan aşağıya doğru yürüyünce Atlıhan El Sanatları Çarşısıʼna geliyorum. Lületaşından pipolar, sigara ağızlıkları, tesbihler, taraklar, kolyeler, yüzükler ve onlarca çeşit el yapımı cam işçiliği ürünler küçük küçük dükkanlarda
satışa sunulmuş. Bir köşede lületaşından pipo yapmaya çalışan dükkan sahibini izliyorum. Atlıhanʼdan çıkıp sola doğru döndüğümde açılışı 2007ʼde yapılmış Türkiyeʼnin ilk cam sanatları müzesi olan Çağdaş Cam Sanatları Müzesiʼni geziyorum. Uzman rehber eşliğinde gezdiğim müzede Japon, Alman, Polonyalı ve Letonyalı sanatçıların eserlerini görme fırsatım oluyor. 3 galeriden oluşan müzenin bir bölümünde de 1950ʼlerin Eskişehirʼinde yaşayan ünlü isimlerin kişisel eşyaları ve fotoğrafları sergileniyor. Eski-
şehirli tiyatrocu Göksel Kortayʼın annesinden kalan siyah nişan elbisesinin zarafeti gözlerimi kamaştırıyor. Diğer bölüm ise kütüphaneye dönüştürülmek üzere bakımda. Nüfusun çoğunluğu Tatarlardan gelince bir Tatar mutfağıʼna uğramamak olmazdı. Müzeden çıkıp da sola doğru yürüdüğümde Odunpazarıʼndaki Çibörek Evi ilk durağım oluyor. 3 veya 5ʼli porsiyonlar halinde servis edilen çiğböreğin (halk çibörek veya şırbörek diyor) yanında yine Tatar mutfağına özgü “sorpa” içiyorum. EKİM 2010
67
GEZİ Midas’ın Kulakları Çocukluğumuzda hep duyduğumuz ünlü Midasʼın Kulakları oyunu da aslında bir Frig efsanesine dayanıyor. Tanrı Apollon ve Tanrı Pan arasındaki müzik yarışını duyan Midas, Tanrı Apollonʼun çaldığı lirʼi değil de Tanrı Panʼın çaldığı flütü beğenince kulakları Tanrı Apollon tarafından eşek kulaklarına çevrilir. Tanrı Apollon tarafından cezalandırılıp, eşek kulaklarını hayatı boyunca frig külahıyla saklamak zorunda kalan kral Midas ise bu durumu kabullenemez, Batılı kaynaklara göre boğa kanı içip intihar eder. Midas Anıtıʼnın hemen yan tarafında din büyüklerinin çilehanesi olarak kullanılan göz göz küçük odalardan oluşan Kırkgöz kaya mezarları bulunuyor. Anıtın arka tarafına doğru ilerlediğinizde basamakları tamamlanmadığı için Bitmemiş Anıt adını alan basamaklı anıtlarla yerleşim yerleri, nişler, sarnıçlar, Akropol'ü çevreleyen sur duvarları, mezarlar, 100 basamakla inilen sunaklar ve çeşme ilgi çekici bir görkeme sahip. Karşımda peribacalarını andıran görüntüyü bir süre izleyip fotoğrafladıktan sonra kuzeyden yakınlaşmakta olduğunu belli eden sağanağa yakalanmadan köyün meydanına ilerliyorum. Han Köyüʼnden Midasʼın Kulakları oyununu oynadığım günleri tebessümle anarak ayrılıyor, keyif alarak dolaştığım bu zengin coğrafyayı görmenizi öneriyorum. Odunpazarıʼndaki gezintim bittikten ve damağımı yöresel tatlarla şenlendirdikten sonra manzarasıyla ünlü, merkeze 1,5 km mesafe uzaklıktaki Şahin Tepesiʼne doğru yöneliyorum. Eskişehirʼi panoramik olarak izlemeye olanak veren tepede yaz sıcağında serin serin esip köpüklerini etrafa saçan kocaman bir süs havuzu var. Buradaki belediye tesislerinde oturup manzaranın tadına varıyorum. Tekrar şehrin merkezine dönüp heykellerle süslenmiş meydanından Porsuk Çayıʼna iniyorum. Burada şehiriçi otobüs bileti fiyatına 20 kişilik teknelerle tur yapabilirsiniz veya aynı güzegahı 4 kişilik Venedik tarzı gondollarla 10 TLʼye gezebilirsiniz. Ben tekneyi tercih ediyorum. Tekne turundan sonra gençlerin ve halkın uğrak yeri olan Haller Gençlik Merkeziʼne gidiyorum. Eskişehir halkının iş veya okul çıkışı bir şeyler içip sohbet edip sonra evine döndüğü ünlü buluşma noktası Shakespeare Restaurant ve 1927ʼden beri hizmet veren Mazlumlarʼda meşhur “su muhallebisi” yemeden ayrılmıyo-
68
EKİM 2010
KARA ULAŞIMI İstanbul’dan Eskişehir’e otobüs ve trenle 4-5 sattte ulaşabileceğiniz gibi kendi aracınızla Kocaeli- Bilecik- Eskişehir güzergahını takip ederek de ulaşabilirsiniz.
rum. Bu muhallebi şekersiz yapılıyor, üzerine 1 yemek kaşığı pudra şekeri ile gelincik şerbeti gezdirilerek servis ediliyor. Dilinizde şerbet ve tarçın tadı bırakıyor, bayıldım, mutlaka deneyin derim.
Japon bahçesi Temmuz ayında "2010 Türkiyeʼde Japon Yılı” etkinlikleri kapsamında Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve Japon Türk Kültürel Değişim Derneği işbirliğiyle açılmış Japon Bahçesi'ne geçiyorum. Ortasında ada bulunan göletin olduğu “Chisen Kaiyushiki” olarak adlandırılan stilde inşa edilmiş Japon Bahçesiʼnde, doğa motiflerini oluşturan tepeler, şelale, seyir terasları, köprüler ve fishing pavillon (göl kenarı verandaları) bulunuyor. Bahçeye ayrıca su yerine taş ve kumların kullanıldığı Karesansui, meditasyon alanı ve Japon Çay evleri de eklenmek üzere.
Frig Vadisi ve Midas Anıtı İlk günün yorgunluğunu atmak için otele dönüyorum, sabah kahvaltısı sonrasında şehir merkezine 41 km mesafedeki Seyitgazi kasabasına geliyorum. Burası Eskişehir turunun en can alıcı noktası çünkü Bizans- Selçuklu- Osmanlı dönemine ait en etkileyici eserlerden olan ve
üç uygarlığa şahitlik etmiş XIII. yy. yapımı Seyitbattalgazi Külliyesi burada bulunuyor. Türbe ve camiden oluşan ilk yapılardan sonra medrese, Bektaşi tekkesi, dergah, soğuk hava deposu da eklenmiş külliyenin avlusunda farklı dönemlere ait arkeolojik buluntular mevcut. Seyitgaziʼyi geçip oradan 29 km. Afyon yönüne ilerlediğinizde şimdiki Han Köyüʼne, M.Ö. 200ʼde Hitit egemenliğine son vermiş Frig topraklarına giriyorsunuz. Köy muhtarı, aynı zamanda rehberim olan Veysel Gündoğduʼnun anlattığına göre M.Ö. 600'lerde Akropol'ün kuzeydoğu cephesine, püskürük bir kaya üzerinde yapılmış ünlü Midas Anıtı'nın bulunduğu antik kent, Frig Vadisi olarak adlandırılıyor. Yüksekliği 17 metre olan ve ahşap işlenircesine, kusursuz bir işçilikle işlenmiş kaya anıtın nişinde Tanrıça Kybeleʼnin heykeli bulunuyor. Bölge aynı zamanda Friglerin ana tanrıça Kybele'ye tapındıkları en önemli kült merkezi. Anıt önünde toplanan insanlar dualarını ve ibadetlerini burada ederlermiş. Sonraki yıllarda Lidya, Pers, Büyük İskender, Galatlar ve Romalıların eline geçen pek çok kültürü barındırmış bu zengin coğrafya uzun yıllar dini merkez olmayı sürdürmüş.
INFO
Sofralarınızın şıklığı Emsan ile tamamlanıyor Çelik tencerede öncü marka Emsan, bu kez şıklığı ve kaliteyi porselen grubuyla evlerinize konuk ediyor. Yuvarlak hatlı yemek takımlarına farklı bir yaklaşım getirerek tasarlanan Nazan Koleksiyonu, inceliği ve zarafeti ile fark yaratıyor. 84 parçadan oluşan ve yuvarlak hatlarıyla göz Türk mutfaklarının yıllardır dolduran ʻNazan vazgeçilemeyen markası yemek takımınınʼ Emsan, kullanım kolaylığı stilistik hatlarına, sunan yeni ʻBade Devrilmez siyah ve gri tonDemliğiʼ ile karşınızda! Emlarda modern sanʼın tasarım tescilli çizgiler ekleniyor devrilmez demliği hem ve ortaya hem kadınların hem de mutfakta marifetini göstermek isteyen modern hem de erkeklerin bir numaralı tereşsiz bir takım cihi… Siz de geleneksel çıkıyor. Sadeliğin demleme çay keyfinin ve şıklığın tutkunlarındansanız, muhteşem uyuEmsanʼın yepyeni Bade çaydanlık takımları tam da muyla buluşan size göre. Üstelik çay keyfinizin kaçmaması için ʻNazanʼ Emsanʼın endüstriyel tasarım tescilli özel demlik tabanı ile Ivory Porselen kayma ve düşme tehlikesi de olmadan! grubunun nadide bir üyesi.
Al Jamal iftar gemisi Samsung ile demir aldı
Devir devirebilirsen!
Samsung Sistem Klimaları Türkiye Distribütörü Teknoklima tarafından organize edilen Ramazanın son iftarı İzzet Çapa'nın dekore edip hizmete sunduğu Al Jamal Cruise'de gerçekleşti. İstanbul'un ünlü mimar ve tasarımcılarının yer aldığı iftarda gemideki showlar ve lezzetli yemekler katılımcıların güzel bir gece geçirmesini sağladı. İstanbul'un yoğun trafiği nedeniyle iftara son dakikalarda yetişebilen konuklar Samsungʼun ev sahipliğinde boğazın eşsiz güzelliği ile bu yılın son iftarını yaptılar.
Domino’s Pizza’dan tam doyuran paket Dominoʼs Pizza benzersiz bir “paket”le karşınızda… Dominoʼs Pizzaʼnın tadına doyulmaz 3 malzemeli spesiyal pizzası, özel baharatlarla marine edilip fırınlanmış Chicken Kickersʼı ve patates lezzeti tek bir pakette toplandı. Bundan böyle Paketosʼla doymamanız imkansız. Paketosʼun orta ve büyük
boy olmak üzere iki seçeneği bulunuyor. Paketos, bir pakette 3 ayrı lezzet sunuyor. 3 kişilik orta boy Paketosʼun içerisinde orta boy 3 malzemeli spesiyal pizza, 250 gram Chicken Kickers (tavuk parçaları), 200 gram elma dilim patates, 1 adet Meksika sos ve 1 adet yoğurt sos yer alıyor.
De’Longhi hayatınızı kolaylaştırıyor DeʼLonghi, vakumlu elektrik süpürgelerinde teknoloji ve işlevselliği bir araya getiriyor ve evlerde rahat kullanım kolaylığı sağlayan XTE 600 elektrik süpürgesini kadınların beğenisine sunuyor. Üstelik DeʼLonghi XTE 600 elektrik süpürgeleri, şimdi 265 TL yerine 199 TL fırsatıyla tüm yetkili mağazalarda!
DeʼLonghiʼnin İtalyan kalitesiyle ürettiği Gemini Tabanlı modeli FXG24 AT ile ütü yapmak artık yorgunluk olmaktan çıkıyor. Üstün teknolojili gemini taban sayesinde seramik çerçeve kumaşın üzerinde kayarcasına kumaşı inox taban için hazırlıyor. Sonrasında ise inox iç yüzey, giysilerinizdeki tüm kırışıklıkları açarak ütülemeyi tamamlıyor.
DeʼLonghiʼnin ʻHVK 1030 fanlı ısıtıcısıʼ, sonbahar aylarında size yaz güneşinin eksikliğini hissettirmeyecek. Evinizin dilediğiniz odasında kullanabileceğiniz DeʼLonghi fanlı ısıtıcılar aynı zamanda 4 farklı renk seçeneğine de sahip. EKİM 2010
69
SPOR
Teşekkürler 12 DEV ADAM
MAN
SAVAŞ KAHRİRA
BAHÇEŞEH OR KULÜBÜ VOLEYBOL SP ÖRÜ KOORDİNAT
“Tek başına yetenekli sporculara sahip olmak bu düzeyde bir başarıyı ortaya çıkarmaya yetmez. Yetenekli sporcular başarılı bir takım olabilmenin bileşenlerinden sadece birisidir.”
Tüm okurlarımıza yeni sayımızdan merhaba. Değerli okurlarımız, bu ay sayfamızı başlıktan da anlayacağınız gibi A Milli Basketbol takımımızın elde ettiği başarıya ayırdım. Geçen ay bütün dünya tarafından heyecanla izlenen Dünya Basketbol Şampiyonası’na ev sahipliği yaptık. Bu büyük organizasyonun ülkemizde yapılmasını sağlamak başarısının yanında ev sahibi ülke olarak basketbolcularımızı final maçında izlemenin mutluluğunu hep birlikte yaşadık. Basketbol milli takımımız yıllardır beklenen çıkışını nihayet bu büyük turnuvada yaptı ve bütün otoriteleri şaşkına çevirerek, ikincilik kupasına uzandı. Bu büyük başarı ülkemizi birbirine kenetleyerek, büyük bir sevinç dalgası yarattı. Özellike Sırbistan’la oynanan yarı final maçı hepimizi sokaklara döktü. İnsanlarımız bu başarıyı meydanlarda doyasıya kutladı. Ben de bir voleybol antrenörü olmama rağmen kendimi bu sevinç dalgasının içinde, 12 dev adam diye bağırırken buldum. Spor yapan yapmayan, basketbolla ilgilenen ilgilenmeyen, herkes milli takımımızın bu başarısını kutlamak için tek yürek oldular. Sporun insanlar üzerindeki birleştirici etkisi bir kere daha kendisini bizlere hissettirdi. Son yılların altın jenerasyonu olan 12 dev adamın bu başarısı hepimize büyük bir sevinç ve
70
EKİM 2010
haklı gurur yaşattı. Değerli okurlarımız futboldan hatırlayacağınız hepimizin bildiği bir söz vardır. ‘İÇİMİZDEKİ İRLANDALILAR’... Maalesef zaman zaman ortaya çıkan üzücü dedikodular bu turnuvanın sonunda da ortaya çıktı. Tüm rakiplerini yenerek finale kadar yükselen ve dünya ikincisi olan bir basketbol takımına sahibiz. Bu sevinci yaşayacağımız yerde içimizdeki İrlandalılar yine kendilerini gösterdiler. Bu büyük başarıyı gölgeleyerek sporcularımıza verilen primlerle kamuoyunu günlerce meşgul ettiler ve neredeyse dünya ikinciliğimiz hiç konuşulmaz oldu. Bu eleştirileri yapanların gözden kaçırdıkları bir konu vardı. A takımlar seviyesinde bütün takım sporları içinde elde edilen en büyük başarıyı, 12 dev adam gerçekleştirmişti ve verilen bütün primleri fazlasıyla hak ediyorlardı. Sporla ilgilenenler ve geçmişinde takım sporuyla uğraşanlar, A takımlar seviyesinde uluslararası başarı kazanacak takımlar oluşturmanın zorluğunu bilirler. Olay sadece 12 tane yetenekli sporcuya aynı formayı giydirip sahaya çıkarmaktan çok daha fazlasını ifade eder. Tek başına yetenekli sporculara sahip olmak bu düzeyde bir başarıyı ortaya çıkarmaya yetmez. Yetenekli sporcular başarılı bir takım olabilmenin bileşenlerinden sadece birisidir.
Böyle büyük başarılar elde edecek takımlar ortaya çıkarmak, yıllarca yapılan planlı ve ciddi çalışmaların, doğru teknik kadro seçimlerinin, sponsor desteklerinin, tesisleşmenin, seyirci desteğinin, alt yapıların taranması ve yeteneklerin keşfedilerek onlara ciddi yatırımlar yapılmasının bir ürünüdür. Elde edilen başarının büyüklüğü yukarıda bahsettiğim maddeler ışığında değerlendirildiğinde kendisini daha net olarak ortaya koymaktadır. 12 dev adamın elde ettiği bu başarı çocuklarımız üzerinde de çok olumlu etkiler bıraktı... Minik basketbolcuların gözlerinde gördüğüm ışıltılar hepsinin ileride bir Hido, bir Kerem ve diğer basketbolcularımız gibi olma isteğini ortaya koyuyor ve hepsi çok daha istekli çalışıyorlar. İşte esas büyük başarı burada kendisini gösterdi ve bu başarı milyonlarca minik yüreğin sporla atmasını sağladı. Ben bir spor adamı olarak 12 dev adama dünya kupası finali oynatan stratejinin diğer branşlar tarafından derinlemesine araştırılıp inceleneceğine ve bu stratejinin diğer branşlara da uyarlanacağına ve elde edilen bu başarının sadece basketbolla sınırlı kalmayacağına yürekten inanıyorum. Omuzlarımıza dünya ikinciliği apoletini takan basketbolcularımıza ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Diğer sayımızda buluşmak üzere sevgiyle ve dört mevsim sporla kalın.
ALIŞVERİŞ
Ice-Watch ile sonbahar coşkusu Dünyaca ünlü Belçikalı Ice-Watch, her mevsim tutkunu olduğunuz renkleri bileklerinizle buluşturmaya devam ediyor. Bu sonbaharda da saatiyle fark yaratmak isteyenler toprak tonlarının yoğun olduğu ʻIce-Watch Sonbahar Koleksiyonuylaʼ ışıldayacak.
Yeşil yeni koleksiyonunu “Military” tarzı ile açıyor Modayı yakından takip eden kadınların dolaplarının olmazsa olmazları arasında olan asker temalı ürünler bu yıl Yeşil ile geliyor. Koleksiyonda asker temasını yansıtan Gri, Siyah ve Yeşil tonları ağırlıklı olarak kullanıldı. Deri ve süet olarak farklı alternatifleri bulunan Yeşil Military koleksiyonu uzun, kısa, topuklu ve topuksuz modelleri ile birçok alternatif sunuyor.
Assortie‘den sonbahar ışıltısı Wrangler deri özel Deri, Wranglerʼin resmi olmayan favori ikinci kumaşı. Orijinal Amerikan outdoor denim markası Wrangler deride de köklü bir geçmişe sahip. Bu sezon, deri değerini yine ceketlerde, çanta ve aksesuarlarda ve Wranglerʼin el yapımı kemerlerinde ortaya çıkaracak.
Kışın yaklaşmasıyla birlikte yeni gardırop hazırlıkları da hızlandı. Gardırobunuzun olmazsa olmaz parçaları için Assortieʼlere mutlaka uğrayın. Kıyafetlerinizin en önemli tamamlayıcısı olacak birbirinden şık yeni sezon takı ve aksesuarları Assortieʼde sizi bekliyor.
İpekyol yenilenmeye devam ediyor Hızlı ve modern hayatın içinde kendi yolunu çizebilen kadınların stili İpekyol yeni sezon koleksiyonu şehri yaşıyor, nefes alıyor… İpekyol 2010 Sonbahar-Kış koleksiyonu camel, beş çayı, Christmas party, must haves, hava durumu ve NY olarak 6 ana temaya ayrılıyor. Tüm koleksiyon sizin için yine Lookbookʼta toplanıyor.
Levi’s® jean tarihini yeniden yazıyor Dünyanın dört bir yanındaki 60.000 kadının bedenini 3 boyutlu olarak tarayan Leviʼs® tasarım ekibi, yoğun bir araştırmanın ardından Leviʼs® Curve ID koleksiyonunu yarattı. Leviʼs® Curve ID sayesinde artık jeanʼler kadınların üzerine mükemmel bir şekilde oturuyor, jean tarihi yeniden yazılıyor... EKİM 2010
71
MÜZİK
TAŞ PLAKTAN sıkıştırılmış müziğe
I
RÜYA ERSAVC
“Herkesin daha basit ama mutlu yaşadığı o yıllarda Unkapanı plakçılar çarşısı oldukça hızlı ve cıvıl cıvıldı. Her sesi güzel olana plak yapılırdı. Hatta yoldan adam çevirdikleri bile olurdu.” Müzik öyle derindir ki içimize işler ve öyle bir anda bizi yakalar ki o sesi duyduğumuzda sanki birden o ana o yıllara o duygulara dönüveririz. İşte bu yüzden ondan hiç vazgeçmeyiz, vazgeçmekte istemeyiz, hayatımızın her anında yer alır. Benim müzikle olan serüvenim ise dedemlerin evine gittiğimde koşarak girdiğim o oda ile başlar. Bir masal gibi... Dedemin çok güzel bir taş plak kolleksiyonu, harika bir gramofonu ve büyük bir müzik dolabı vardı. Tüm hışırtı ve çıtırtılara rağmen gramofona bir taş plak koyup hayallere dalmak ne keyifli gelirdi o zamanlar. Daha sonraki yıllarda babamın da elektronik aletlere düşkün olması sayesinde evimize o zamanlar çok moda olan Dual bir pikap geldi. Böylece taş plaklar yerini 45’lik ve 33’lük plaklara bıraktı. Ardından kasetçalar teypler, hele çiftli kasetçalarlar o dönem herkesi heyecanlandırdı. Çünkü ilk kopyalamalar belki de o dönemde başladı (Bir kasetten diğerine kopyalamak, radyodan kasete kaydetmek vs). Yine o dönemlerdeki en popüler şey sevdiğiniz bir şarkıyı 8-10 kez kaydedip o şarkıdan bıkana kadar dinlemekti. Sonraki yıllarda evlerimize CD çalarlar geldi. Ve onu walkmenler takip etti. Ne güzel artık yürürkende müzik dinleyebiliyorduk. Ama CDleri taşımak zordu. Bu yüzden o dönemin modası CD çantaları taşımak oldu. Şimdilerdeyse herkesin elinde, evinde ipodlar, MP3 çalarlar... Bakalım hızla
72
EKİM 2010
gelişen teknoloji bizi daha nerelere götürecek? Oysa müziğin kolayca kopyalanamadığı o yıllarda çok güzel plak ve kaset satışları olurdu. Herkesin daha basit ama mutlu yaşadığı o yıllarda Unkapanı plakçılar çarşısı oldukça hızlı ve cıvıl cıvıldı. Her sesi güzel olana plak yapılırdı. Hatta yoldan adam çevirdikleri bile olurdu. Çarşıdan içeri girdiğinizde her plakçıdan ayrı bir ses yükselir, her hafta en az 3-4 yeni plak ve kaset çıkardı. Şimdilerde ise Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nda bir hüzün bulutu dolaşıyor. Maalesef
dükkanlar birer birer kapatılıyor. Gönül isterdi ki tabii ki teknolojik ilerlemeler olsun hayatımızda ama eskileri de koruyabilelim. Herşey eskisinden güzel olsun, kötüye değil iyiye doğru gitsin. Zaman herşeyin ilacıdır derler. Ama galiba müzik piyasasında şimdilik tersine işliyor. Yinede biz ümidimizi kaybetmeyip güzel günlerin gelmesini azimle bekliyoruz. Bu kadar nostalji yapmışken gelin bugün kendiniz için, geçmişteki güzel anılarınız için şunları yapın: 1) Cep telefonlarınızın melodisini 70’li 80’li yıllarda popüler olmuş bir şarkıyla değiştirin. 2) Uzaktaki birine bir kart atın yada bir mektup yazın. Aşıksanız da bir şiir. 3) Kendinize bir pikap alıp eski plakları toplamaya başlayın. 4) Bunlar hiçbir işe yaramıyorsa. Leo Buscaglia’nın SEVGİ kitabını alın, önce kendinizi sonrada başkalarını sevmeyi öğrenin. Kitabı okurken de Doris Day şarkıları dinleyin. 5) Filiz Akın, Türkan Şoray, Cüneyt Arkın, Ediz Hun’un olduğu herhangi bir Türk filmi izleyin. 6) Son olarakta bugüne kadar hiç denemediğiniz, yapmadığınız bir çıgınlığı yapın. Hepinize mutlu, müzikli bir ay, sevgi dolu günler diliyorum...
OVALI ağı Konya Mutf
YEMEK
Tavuklu Tirit Kebabı Malzemeler Yarım kilo tavuk göğsü (kemiksiz) 1 adet kebap pidesi (Kare kare kesilip fırında kızartılacak) Tereyağı (30 gram kadar)) Tavuk suyu (Yarım kase) Yoğurt (1 kase) HAZIRLANIŞI Yarım kilo kemiksiz tavuk göğsünü kuşbaşı şeklinde doğradıktan sonra suda haşlayın. Haşlanan tavuk göğsünün suyunu ayırıp etleri eritilmiş tereyağıyla birlikte kavurun. Ayırdığınız 1 kase tavuk suyunu fırında kızartılan pidenin üzerine gezdirerek dökün. 1 kase yoğurdu ve arkasından kuşbaşı halindeki tavukları da pidelerin üstüne yayın. Tavuklu Tirit Kebabınız servise hazırdır. Dilediğiniz gibi süsleyebilirsiniz.
Ali Usta
Fırında Sütlaç Malzemeler Yarım kilo süt 100 gram pirinç 100 gram nişasta 50 gram vanilya 200 gram şeker 1 tane yumurta sarısı
HAZIRLANIŞI Pirinç iyice haşlandıktan sonra üzerine süt ve şeker ilave edilir. Koyulaşmaya başlayınca biraz suyla nişasta eritilip yavaş yavaş sütlaca dökülür. 3 yumurta sarısı ve vanilya kıvama gelince altı kapatılan sütlacın içine ağır ağır ilave edilir. Sütlaç hazır hale geldikten sonra kaselere dökülür ve dökülen kaseler fırına sürülür. Fırındaki sütlaçlar üzerleri kızarıncaya kadar beklenir üzeri kızardıktan sonra çıkarılıp soğuduktan sonra servis yapılır. (Eğer kaseler ısıya dayanıklı değilse mutlaka su dolu bir tepsiyle fırına konmalıdır). EKİM 2010
73
GÜZELLİK
Kremlerde 1990’lı ve 2000’li yıllarda altın devrini yaşayan estetik cerrahi, doğal güzellik beklentisi ve bıçak altına yatmama isteğinin zirve yapmasıyla birlikte yerini yeni nesil kremlere bırakmaya başladı.
74
EKİM 2010
ER
GÜZEL FİKİRL
4’üncü nesil Dünyaca ünlü estetik devleri de artık bu alanda ürünlere yatırım yapıyor. Artık dna yapısına uyumlu, cildin yaşlanmadan dolayı kaybettiği elastikiyeti ona kazandıracak kremler estetik operasyonlar kadar hızlı sonuç veriyor. İşte yeni nesil ürünler Dördüncü nesil antioksidan olan phloretin SkinCeuticals teknolojiyi kremlerinde kullanan markalardan biri. Üçüncü nesil antioksidanlar C vitamini konsantrasyonlarını etkin olarak kullanıyordu. Şimdi dördüncü nesil antioksidanlarda cilt hasarlarını müthiş bir hızla düzelten ve bununla tüm bilim dünyasını şaşırtan bir
madde; phloretin kullanılıyor. En önemlisi güçlü konstrasyonlara sahip antioksidanlar sayesinde yaşlılık izlerini artık çok daha ileri yaşlarda görüyor olacağız. Amerika’da güzellikle uğraşan herkes bugün dördüncü nesil antiokidanları konuşuyor. Phloretin maddesi elmalardan ve elma, armut, greyfurt gibi meyve ağaçlarının köklerinden elde ediliyor. Phloretin, C vitamini ve ferulic asit ile kombine edildiğinde cildin her tabakasında hasarı bulup yok ediyor. Yaşlanmanın zamanından önceki belirtilerini engelleyip, oluşmuş foto hasarı düzeltiyor, hücre onarımını kolaylaştırıyor. Hatta cildin destek bağ dokusunu yeniden yapılandırıyor. Hatta görünen o ki, cilt kanseri gibi hastalıkları önlemeye yardımcı oluyor. Türkiye’de de yakında satışa sunulacak SkinCeuticals’un yeni serumunda da Phloretin maddesi yer alıyor. Şeker tuzağı peptit Yeni nesil kremler konusunda iddialı markalardan Dermalogica’da yaşlanmaya neden olan reaksiyonları kontrol altına almaya yönelik ürünler konusunda çalışıyor. Markanın yeni kremleri ağırlıklı Arjinin/Lizin Polipeptidi maddesi içeriyor. Bu madde kısaca cilde canlılık ve güç veren kolajenin bozulmasına sebep olan
TMAN YASEMİN YUR CANDEMİR
şekeri kendine bağlayarak “Şeker tuzağı” rolü oynayan bir peptit. Ayrıca ürünün içeriğinde bulunan Camellia Sinensis (Beyaz Çay) serbest radikal’lere karşı koruma sağlayan polifenoller içeriyor. Bu özel içerik, pürüzsüz bir cilt oluşumuna, yaraların iyileşmesine yardım ediyor. Ayrıca dokulardaki kolajen sentezi ve oksijenlenmede artıyor. Üründe yer alan Hyaluronik asitse kendi ağırlığının bin katı kadar su tutarak maksimum cilt nemlenmesi sağlıyor. Avobenzone, Octioxate, Octisalate, Oxybenzone maddeleri ise ciltte zamansız yaşlanmaya ve lekelere neden olan zararlı UVA ve UVB ışınlarına karşı tam koruma sağlıyor. Markanın son dönem antiaging ürünlerinin en iyilerinden biri de AC-11 içeren krem ve haplar. Anti-tümör, anti-inflamatuvar ve antioksidan etkileri ile DNA onarıcı özellik taşıyor. AC-11, yalnızca Peru’da Yağmur Ormanları’nda yetişen bir bitkiden elde ediliyor. Darphin’den yaşlanma karşıtı maske... Estetik cerrahiye savaş açan marka Darphin’in yeni nesil kremleri ağırlıklı Hyaluronik asit, Oligopeptit, Nar özü, Kamelya içeriyor. Markanın dört hafta gibi bir sürede cildin toparlanmasına yardımcı olan maskesi, düzenli kullanımda yaşlanma etkilerine karşı uzun dönemli sonuçlar sağlıyor. Maske anında ve süre gelen süreçte cildi aydınlatıyor, çizgi ve kırışıklıkların azalmasına yardımcı oluyor. Cildi toparlıyor. Doğal kolajen ve elastin üretiminin artmasına yardımcı oluyor.
EKİM 2010
75
ASTROLOJİ Bahçeşehir Somun Ekmek müdavimlerinin vazgeçilmez tarotçusu Nisa, aylık burç yorumunuzu yaptı... Eğer size özel yorum yapmasını isterseniz, resminizi ve doğum tarihinizi mail attığınız takdirde Nisa, kişiye özel yorumlama da yapacak Eskiden yaptığınız çalışmaların sonuçlarını şimdi almaya başlayabilirsiniz. Parasal konulara yönelik yeni atılımlarda bulunabilirsiniz. Uzun zamandır görmediğiniz bir dostunuzdan haber alabilirsiniz. Büyük bir yatırım yapabilirKOÇ siniz. İş hayatınızda önemli atılımlar olacak. Rakiplerinizi bile safdışı bırakacak imkanlarla karşılaşabilirsiniz. Düzenli bir iş hayatı ve spor sizi hedefinize daha kolay ulaştırır.
Ev ve aile ortamının sıcaklığı ile gerçek bir gün. Arkadaşlarla gezip tozmak yerine evde oturmak ve ailenize daha fazla zaman ayırmak niyetindesiniz. Duygusal bağlamda aşkı bir gurur meselesi yapmayı bırakın. Ancak böyle TERAZİ mutluluğu yakalayabilirsiniz. Değmeyecek insanları gözünüzde fazla büyütüyor, onlara hak etmedikleri anlamlar yüklüyorsunuz. Size yakın birisinden öğütler alacaksınız.
Candan dostlarınızdan yardım istemeyi unutmayın. Onlar buna hazır. İyi günler başlıyor. Toplum yaşamınız canlanıyor. Sevdiğiniz varsa uyum içinde olacak ve birlikte mutluluğa gideceksiniz. Sevdiğiniz yoksa bir davette biriyle taBOĞA nışacaksınız. Bu anlamlı bir ilişki olacak. Sıradışı kişilerle görüşmekten zevk alabilirsiniz. Yanlış kişilere güvenebilir gerçek dostlarınızı ihmal edebilirsiniz.
Çalışmalarınızı başarıyla sürdüreceksiniz. Elinize geçen fırsatları değerlendirecek yüksek bir performans ortaya koyacaksınız. Yatırıma yönelik girişimlerde bulunabilir evinize yada kendinize eşya alabilirsiniz. Bugün arkadaşlaAKREP rınızla tartışmaktan uzak durun. Zira bunun sonuçları size pahalıya patlayabilir. Düşüncelerinizi netleştirin ve ne istediğinizi iyi saptayın. Stratejinizi de ona göre yönlendirin.
Hep takdir değil; hep daha yukarılara sıçramak. Bunu da başaracaksınız. Hanenizdeki artılara bakmak yeterli. Duygusal bağlamda da pırıltılı günlerin başlangıcı. Ancak hiçbir şey mali alanda elde edeceğiniz başarıların yerini İKİZLER tutmayacak. Övgüyü hak ediyorsunuz. Siz de kendinizi şımartın ve paranızı dilediğiniz gibi harcayın. Tabii ki böyle bir durumda sağlığınızın da iyi olmaması düşünülemez.
Bugün dikkatinizi yükseltmeye çalışmalı ve davranışlarınızda kontrolü elden bırakmamalısınız. Diğer yandan artan şefkat hislerinizden yararlanarak dostlarınızla keyifli saatler geçirebilirsiniz. Duyacağınız bazı haberlere şaşıYAY racaksınız. Yalnız siz anlatılanları dinlemeli ve düşüncelerinizi kendinize saklamalısınız. Bugün radikal kararlar alabilirsiniz. Bunun için gereken güç şu sıralar sizde mevcut.
Kararsızlık ve gerginlik yüzünden sıkıntı duyabilirsiniz. Son derece duyarlı ve hassas olabileceğiniz bir gün. Parasal konulara yönelik büyük beklentileriniz olabilir. Geriliminizi sevdiğinize sabırlı davranmalısınız. Üstüne YENGEÇ yansıtmamalı üstüne gitmeyin. Birazcık dinlenmeyi deneyin. Beslenme alışkanlığınıza bir göz atın. Kararlarınızı verirken duygularınızın sesine kulak verin. Küçük sürprizler, hediyeler var.
Bugün çok neşelisiniz. Bir anda birçok yerde olmak isteyeceksiniz. Eğlencenin ve hareketin olduğu her yerde sizi de görmek mümkün. Fakat iş hayatınızda bir takım sorunlar var. Bunun da tek nedeni sizsiniz. Sık sık değiştirdiOĞLAK ğiniz fikirler ve tutarsızlığınız. Özgürlüğünüzden vazgeçemediğiniz için aşk hayatında istediğiniz mutluluğu bir türlü yakalayamıyorsunuz. Seçim sizin. Aşk mı özgürlük mü?
Tüm sorunları çözebileceğiniz planlar yapıp kararlar alabileceğiz son derece şanslı bir ay. Kendinizi başarılı ve güçlü hissedeceksiniz. Size yakın birisinden işinize çok yarayacak öğütler alacaksınız. Sevgiliniz çok sorumluluk ASLAN sahibi bir insan haline gelecek. Sizin de istediğiniz bu değilmiydi? Fakat bu durum onu biraz gerginleştirecek. Ona şefkatli ve romantik davranmalısınız.
Yoğun bir iş temposuna gireceksiniz. Emeğinizin meyvelerini yavaş yavaş toplamaya başlayacaksınız. Ekip çalışmaları gündemde. Zamanınızın çoğunu işinize ayıracaksınız. Bu da size maddi ve manevi açıdan başarı getiKOVA recek. Uzun zamandır almayı planladığınız bir eşyayı bu sayede alma şansı doğacak. Bu arada istemeden de dostlarınızı ihmal edebilirsiniz. Bu da biraz canınızı sıkabilir.
Daha önce belirlediğiniz konularla ilgili çalışmalar yapabilir enerjinizi yapıcı yönde kullanabilirsiniz. Zihinsel ve duygusal açıdan kendinizi daha kuvvetli hissetmeye başlıyorsunuz. Gelişmeler moralinizi yükseltecek. BAŞAK Böylece kendinize olan güveninizi kazanacaksınız. Belki de semt, kent ya da ülke değiştirmek için çalışmalara başlayabilirsiniz. Telefonla gelen bir habere sevineceksiniz.
Yeni girişimlerde bulunabilir hatta atılımlar yapabilirsiniz. Birkaç işi birarada götürmek durumunda da kalabilirsiniz. Yeni bir anlaşma sayesinde bol paranız olabilir. Uzak bir yerden gelen biriyle tanışacaksınız. Bu insanla iş BALIK ilişkisine de girebilirsiniz. Bunda olumlu sonuç alma ihtimaliniz var. Sinirlerinizi fazla yıpratmayın. Gereksiz tartışmalara girmeyin. Çalışmalarınızı giderek hızlandırabilirsiniz.
76
EKİM 2010
NİSA’dan kişiye özel yorumlama Selma Beşer Seçici, hayata ürkek bakışın var. Herşeyi kendi içinde yaşıyorsun. Daha önce bir aşk sende geride kalmış. İçini kıpırtadan biri var ama onda da tereddütlerin var. Hayatı hem yaşamak istiyorsun hem de korkuyorsun. Karşındakinden daha iyi biri çıkacak diye bekleme. Sen ya kaybedersin ya kazanırsın. Hayatın bazen bir kumar olduğunu unutma.
Koray Türkyılmaz Gözleriniz kadar düşünceleriniz keskin hedeflediğiniz düşünceler hakkında yanılgınız oluyor. Daha dikkatli olmalısınız. Sizi bekleyen yarım kalan işlerinizle ilgilenmeniz ve fikirlerinizde yenilikçi davranmalısınız. Kendinizi bildikten sonra evlilik tam size göre. Dışardan gelebilecek size cazip gelen bazı karşı cinsten bir takım kişilerden uzak durmanız gerek. Sizin için bu yıl değişim ve para kazanma zamanı. Paraya odaklanın.
Sibel Aşut Hayata güzel bakmalısın. Herkesi problemli görme. Dünya eğlenceli bir yer yaşamasını bilirsen, kurallarını ve tabularını yıkmalısın. Sevinci ve hüznü iç içe yaşıyorsun. Daha cok kendini seviyorsun. Geçmişte yaşadığın bazı problemler seni bu duruma getirmiş. Artık herşey geride kaldı. Hayat bundan sonra başlayacak. Dostlarını, çevreni olduğu gibi kabul et. Bu ay ve gelecek 2 yıl hayatının aşkı fırsatını yakalayacaksın. İyi değerlendir kabuğundan çık artık herkesi olduğu gibi kabut et ve ona göre davran.
Nisa’nın sizin de fotoğrafınızdan yorumlama yapmasını istiyorsanız 4mevsimbahcesehir@gmail.com adresine fotoğrafınızı, medeni halinizi ve doğum tarihinizi gönderebilirsiniz...
POLİTİKA
I
CEMAL SUBAŞ
İSİ TEMPO DERG Ü İTÖR POLİTİKA ED
Siyasi
KUMAR
Dalmaz Center, İstanbul’da kumar oynanan mekânlardan sadece biri. Emniyetin verdiği bilgilere göre, sadece İstanbul’da 100 civarı mekân var. Bir de dernek adı altındaki yerlerde kumar oynatılıyor ki; buraların sayısı binlerle ifade ediliyor. Bu sorunu çözmesi gereken irade ise siyaset. Yasaklanalı 12 yıl oldu. Bu süre zarfında çevremizdeki ülkeler; KKTC, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya kumar turizminden milyarlarca dolar kazandı, kazanmaya da devam ediyor. 1998’de Türkiye, sosyal nedenlerin yanı sıra, sektör bazı illegal isimlerin eline geçtiği için kumarı yasaklamıştı. Peki, gerçekten yasaklanabildi mi? Hayır. Bugün İstanbul’un en medyatik binalarından biri hiç kuşkusuz Dalmaz Center. Tam 16 kez yasa dışı kumar oynatıldığı için basıldı. Ama her defasında, birkaç gün sonra yeniden faaliyete geçti. Çünkü yasal boşluktan yararlanıyorlar. Oynayanlar 140 TL, oynatanlar ise yaklaşık 350 TL para cezası ile kurtuluyorlar. Oynatan kişiye ikinci kez aynı suçtan yakalandığında hapis cezası veriliyor. Ama bunun da yolunu bulmuşlar; ikinci mekân, başka birinin adına kiralanıyor. Dalmaz Center, İstanbul’da kumar oynanan mekânlardan sadece biri. Emniyet’inin verdiği bilgilere göre, sadece İstanbul’da 80 civarı casino tipi, 30 kadar da kulüp var. Bir de dernek adı altındaki yerlerde kumar oynatılıyor ki; buraların sayısı binlerle ifade ediliyor. Birkaç yıl önce bu mekanların müdavimlerinden olan, ama artık
78
EKİM 2010
“Buralar ayak altına düştü” gerekçesiyle ayda birkaç kez KKTC’ye giden bir oyuncunun hesabına göre, İstanbul’da her gece yaklaşık 5-6 bin kişi kumar oynuyor. KKTC Canisocular Birliği’nin verdiği rakamlara göre, Türkiye’den her yıl yaklaşık 400 bin kişi kumar için bu ülkeye gidiyor. Benzer bir durum Yunanistan ve Romanya için de geçerli. Romanya’nın başkenti Bükreş’te geçen yıl 13 casino vardı. Ancak küresel ekonomik kriz nedeniyle bu sayı bugün sekize düştü. İlginç olan, bu sekiz casinonun yedisini Türkler işletiyor. Bunun nedeni, Türklerin bu konuda deneyimli ve güvenilir olarak gösteriliyor. Bükreş’te her casino devlete yılda yaklaşık 4 milyon euro vergi veriyor. KKTC’deki vergi rakamı yılda 40 milyon euro’yu buluyor. KKTC’deki 25 casino yaklaşık 6 bin kişiye istihdam sağlıyor. Ayrıca bu casinolar yeme-içme sektöründe de oldukları için her gün esnafa ortalama 10 bin dolar para kazandırıyorlar. Ama yasak olduğu için Türkiye bu rakamlardan faydalanamıyor. Bu arada, Yunanistan’ın en büyük casinosunun en önemli müşterilerini Türkiye’den gidenlerin oluşturduğu da elde ettiğimiz bilgiler arasında. Şu noktaya dikkat çekmekte fayda var:
Kumarın yasal olduğu KKTC’de 25 casino var. Kumarın yasak olduğu İstanbul’da 100’den fazla mekân bulunuyor. İşin ilginç tarafı, KKTC’deki personel Türkiye’de, özellikle İstanbul’da çalışmak istiyor. Çünkü KKTC’de ortalama 3 bin TL maaş alırken, kazançları İstanbul’da en az ikiye katlanıyor. Aradan geçen 12 yıl sonra, alttan alta, “Artık, kısıtlı da olsa kumar Türkiye’de de yasallaşmalı” diyenler var. Bunlardan biri de Ege Turizm İşletmecileri Birliği. Birlik, bir rapor hazırladı. Türkiye’nin belli noktalarında, otellerden bağımsız olarak, casinoların açılmasını istiyor. Muğla ve çevresinin pilot bölge seçilebileceğini söylüyorlar. Bu sayede, kış turizminden faydalanamayan bölgenin, bu sayede kalkınabileceğini düşünüyorlar. Raporu önümüzdeki günlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunacaklar. Türkiye’de kumar, sosyal sorunlara neden olduğu için yasaklandı. Ama gelinen noktada, yasal olan ülkelerde değişik önlemler alınıyor. Çünkü kumar pastasından elde edilen paradan vazgeçmek istemiyorlar. Bu arada dünya kumar pastasının yarısına ABD’nin sahip olduğunu da eklemek gerek.
KARİKATÜR
CENK KARLITEPE
EKİM 2010
79
ONLARA SORDUK
Büyüyünce ne olmak istiyorsun. Neden?
Miray Kütük (5) istiyorum. “Doktor olmak korkuyorDiş doktorundan doktara gitdü, dum. Dişim çürü aa bi de okula ı. H tim, hiç acıtmad an da hiç acım za O gelmişlerdi. güldürdü. ço madı. Hatta k rkmuyoko Onun için artık olucam, rum. Diş doktoru ı gülkorkan çocuklar dürücem.“
Timur Yağcı (5) “Uçmayı çok sevdiğim için, uçak pilotu olmak istiyorum. Uçurma pilotu da olur ama olmaaaz... Çünkü uçakları çok seviyorum. Gemileri sevmiyorum. Uçak gemisi mi? Eeee... Gemiyse pilot olmaz ki, kaptan olur... Haaa bi de kaptan pilot var. O da şey mi? Gemi pilotu mu? Ayy karıştı... Ben bi tek pilot olmak istiyorum. Kaptan olmak Phiona. Phiona kaptan olsun, ben pilot olim...”.
Gün Gökt ey ”Polis aş (5) o istiyor lmak Yollar um. ı açm için.” ak
Derin Naz Musaoğlu (5) “Doktor olmak istiyorum, hasta olanları iyileştirmek için...”
80
EKİM 2010
Buğr Bilge a “Büyü ç (9) riner yünce vete olm rum. ak istiyohayva Nedeni n sanlar ları ve inı çok yorum sevi.”
ÇOCUĞUNUZUN DERGİMİZDE YER ALMASINI İSTİYORSANIZ BİR DAHAKİ AYIN SORUSU OLAN “En sevdiğin yemek hangisi? Annen en güzel hangi yemeği yapıyor?” SORUSUNA VERDİĞİ CEVAP İLE BİR RESMİNİ 4mevsimbahcesehir@ gmail.com ADRESİNE YOLLAYIN SİZİN ÇOCUĞUNUZDA SAYFALARIMIZI SÜSLESİN...
BULMACA Ünlü bir aktör
Yay silahı
Mutedil Ünlü bir aktris
Bir tür baykuş
Ünlü bir dansöz
Meşgul etmek
Düzine sayısı
Şüphesiz, kuşkusuz
İlaç
Halk
Apansız
Bir kıta
Ödünç mal
Bir sayı Yugoslavya plakası
Büyük balıkçı kayığı
Ara, ort Limonluk Darı
Göksel
Montaigne yapıtı
ayakkabı kalıbının çapı
Senegalʼin başkenti
Tahta cilası
İsim
Kendi yokken Güzel, hoş
Hane Sanat eseri konusu
Japon kağıt katlama sanatı
TV camı
Bağırsaklar
Yükselti Broşür
Termik
Benzerler Bir haber ajansı
Bir şeyin ön tarafı
Utanmaz
Bir besin
“.. bozuk” (ayarsız)
Sodyumun simgesi
İki atlı kızak
Olumsuzluk veren bir önek
Yankı
Su
Bakla ezmesi
Lityumun simgesi
Lübnanʼın plakası
Bir tatlı
Balçık
Harita kitabı
Albay (kısa)
Klasör
Yakacak ağaç
Gut hastalığı
Bir çiçek
Resimdeki yönetmenin bir filmi
Yüksek ses Vilayet
Bir balık Ağacı çok olan yer
Bir uğur simgesi
Eğirmen
Süreğen Kırgizistan ırmağı
Mahkeme kararı Bir sayı
Meksika içkisi
Elma, armut kurusu
Geleneksel
Kesilmiş olan
İngilizce “hava”
Bir sayı
Bir nota
Tarikat kurucusu
Bir içki
Hudut
Ne soğuk ne sıcak
Don Kişotʼun atı
Bir meyve Katkı Antalyaʼda bir plaj
İnce olay
Silme aracı
Cilveli, nazlı
Bir müzik terimi
Yetimler
“Mazhar...” (şarkıcı)
Eşek sesi
İsviçreʼde bir ırmak
Avanaklık
Sevi
El sıkışma
Kanaat
Sinirlilik
İbrahim Tatlısesʼin lakabı
Sitem eden
Bir sayı
Gerçek
Müsaade
Tanık Ortodoks resmi Yemek
İddia İsviçre başkenti
Bir sebze
Üye
ABD parası
Misk keçisi
İngilizce “göz”
Bir sıvı kabı
Bir ay Gösteriş
3,14 sayısı
Aletler Dinsel tören
Yardım Vilayet
Yüce
Defa Japon parası
Gözleri görmeyen Kıtır
Türkiye plakası
Göçmen bir kuş
Esenleme
Bir nota
Hicap
“... Kutan” (eski siyasi lider)
Gökkuşağı
Lantanın simgesi
Sümer su tanrısı
Ürperme
Bir bağlaç
Yeterli olmayan
EKİM 2010
81
NÖBETÇİ ECZANELER
REHBER
3. CADDE ECZANESİ 608 00 26 5 EKİM 17 EKİM
ARMAĞAN ECZANESİ 669 93 00
76D
BAHÇE EH R-TAKS M (Ç FT KATLI) hatt› Gidi -Dönü sefer süresi: 180 dakika KITA ND. hatt›r BAHÇEŞEHİR Kalkış saati İş Günleri Cumartesi Pazar/Tatil
TAKSİM Kalkış saati İş Günleri Cumartesi
Pazar/Tatil
05:40 06:10 07:00 07:15 07:40 08:30 05:55 06:25 07:20 07:35 07:55 08:50 06:10 06:40 07:40 07:50 08:15 09:10 06:20 06:55 08:00 08:05 08:30 09:30 06:30 07:05 08:20 08:20 08:45 09:50 06:40 07:15 08:40 08:35 09:00 10:10 06:50 07:30 09:00 08:55 09:15 10:30 07:00 07:45 09:15 09:10 09:30 10:50 07:10 07:55 09:30 09:25 09:45 11:10 07:20 08:10 09:45 09:40 10:00 11:30 07:35 08:25 10:00 09:55 10:15 11:50 07:50 08:40 10:15 10:10 10:30 12:05 08:05 08:55 10:30 10:25 10:45 12:20 08:25 09:10 10:45 10:40 11:00 12:35 08:45 09:25 11:00 10:55 11:15 12:50 09:05 09:40 11:15 11:10 11:30 13:10 09:25 09:55 11:30 11:30 11:45 13:25 09:45 10:10 11:45 11:45 12:05 13:40 10:00 10:25 12:00 12:00 12:20 13:55 10:15 10:40 12:15 12:15 12:35 14:10 10:30 10:55 12:30 12:35 12:50 14:25 10:45 11:10 12:45 12:55 13:05 14:40 11:00 11:25 13:00 13:15 13:20 14:55 11:15 11:40 13:15 13:35 13:35 15:10 11:30 11:55 13:30 13:55 13:50 15:25 11:45 12:10 13:45 14:15 14:05 15:40 12:00 12:25 14:00 14:35 14:20 15:55 12:15 12:40 14:15 14:55 14:35 16:10 12:35 12:55 14:30 15:10 14:50 16:25 12:50 13:10 14:45 15:25 15:05 16:40 13:10 13:25 15:05 15:45 15:25 17:00 13:30 13:45 15:20 16:05 15:45 17:15 13:50 14:05 15:35 16:20 16:05 17:30 14:10 14:20 15:50 16:35 16:20 17:45 14:30 14:35 16:05 16:50 16:35 18:00 14:50 14:50 16:20 17:05 16:50 18:15 15:10 15:05 16:35 17:20 17:05 18:30 15:30 15:20 16:50 17:35 17:20 18:45 15:50 15:35 17:05 17:50 17:35 19:00 16:10 15:50 17:20 18:10 17:50 19:15 16:30 16:05 17:35 18:25 18:05 19:30 16:45 16:20 17:50 18:40 18:20 19:45 17:00 16:35 18:05 18:55 18:35 20:00 17:15 16:50 18:20 19:10 18:50 20:15 17:30 17:05 18:35 19:30 19:05 20:30 17:50 17:25 18:55 19:50 19:20 20:50 18:05 17:45 19:15 20:05 19:40 21:10 18:20 18:05 19:35 20:20 20:00 21:30 18:35 18:20 19:55 20:35 20:15 21:50 18:50 18:35 20:15 20:50 20:30 22:10 19:05 18:55 20:35 21:05 20:50 22:30 19:20 19:10 20:55 21:20 21:10 22:50 19:40 19:30 21:15 21:35 21:30 23:10 19:55 19:50 21:40 21:50 21:50 23:30 20:15 20:10 22:05 22:10 22:10 23:50 20:35 20:30 22:30 22:30 21:00 20:50 22:50 22:50 21:20 21:10 23:10 23:10 21:40 21:30 23:30 23:30 22:00 21:55 23:50 23:50 Not: OTOLAR AVCILAR YANYOLA GİRMEZ, E-5 YOLUNDAN GİDER. Altı-Çizgili ve Kırmızı Servisler ÖHO (Özel Halk Otobüsü) servisidir.
76E
ESENKENT-BAHÇE EH R-TAKS M (EKSPRES KATLI) hattı Gidi -Dönü sefer süresi: 150 dakika ESENKENT Kalkış saati İş Günleri Cumartesi Pazar/Tatil
TAKSİM Kalkış saati İş Günleri Cumartesi Pazar/Tatil
06:30 06:30 07:15 07:40 07:40 08:15 06:45 06:55 07:45 08:05 08:10 08:45 ¦07:10¦ 07:15 08:15 08:20 08:50 09:25 08:50 08:50 09:30 10:00 07:15 07:40 07:30 08:00 09:30 09:15 10:00 10:50 07:45 08:30 10:05 09:40 10:30 11:25 08:00 09:00 10:40 10:05 11:10 11:55 09:40 11:10 10:30 11:55 12:25 08:30 09:00 10:20 11:40 11:00 12:40 13:00 11:00 12:10 11:35 13:15 13:30 09:35 10:10 11:35 12:40 12:05 13:50 14:00 10:40 12:10 13:10 12:40 14:20 14:30 13:45 13:45 14:50 15:05 11:05 12:50 11:35 13:30 14:20 13:50 15:20 15:40 14:20 15:45 16:10 12:10 14:10 14:50 12:40 14:50 15:20 14:45 16:15 16:40 13:10 15:20 15:50 15:05 16:50 17:10 15:50 16:25 15:25 17:20 17:45 13:40 14:15 16:20 17:00 15:45 17:50 18:20 16:50 17:30 16:15 18:20 18:50 14:50 15:20 17:20 18:00 16:50 18:50 19:20 15:50 17:55 18:30 17:20 19:25 19:50 17:50 20:00 20:30 16:10 18:30 19:15 16:30 19:10 20:00 18:10 20:40 21:10 17:10 20:00 20:35 18:45 21:25 21:45 17:30 21:00 21:10 19:10 22:10 22:20 19:30 17:55 18:30 20:00 20:30 19:00 19:35 21:00 21:35 20:10 21:00 22:10 Not:EKSPRES HATTIR, ÇİFT BİLETLE SEYAHAT EDİLİR. İŞ GÜNLERİ SAAT 07:00’DE ESENKENT, 08:20 TAKSİM’DEN EK SEFER DÜZENLENİR. İŞ GÜNLERİ 07:10’DA ISPARTAKULE’DEN TAKSİM’E DEPAR SEFER YAPILIR. Altı-Çizgili ve Kırmızı Servisler ÖHO (Özel Halk Otobüsü) servisidir.
82
EKİM 2010
15 EKİM
146T
BO AZKÖY MH.-BAHÇE EH R-YEN KAPI hattı Gidi -Dönü sefer süresi: 155 dakika BOĞAZKÖY Kalkış saati İş Günleri Cumartesi Pazar/Tatil 05:55 06:05 ¦06:05¦ 06:20 ¦06:40¦ 06:40 07:00 07:15 ¦07:30¦ 07:30 07:50 08:10 ¦08:30¦ 08:30 08:50 09:10 09:35 10:00 10:20 10:40 11:00 11:15 11:30 11:45 12:00 12:20 12:40 13:00 13:20 13:40 14:00 14:20 14:40 15:00 15:20 15:40 16:00 16:20 16:40 17:00 17:20 17:40 ¦17:50¦ 18:00 18:20 ¦18:30¦ 18:40 19:00 ¦19:00¦ 19:20 19:40 20:00 20:20 20:45 21:05 21:30
05:50 06:10 06:30 06:45 07:00 07:15 07:30 07:45 08:00 08:15 08:45 09:05 09:25 09:50 10:10 10:35 10:55 11:20 11:40 12:00 12:20 12:40 13:00 13:20 13:45 14:10 14:35 14:55 15:15 15:35 15:55 16:15 16:35 16:55 17:15 17:40 18:00 18:20 18:40 19:05 19:30 19:55 20:15 20:45 21:10 21:40
YENİKAPI Kalkış saati İş Günleri Cumartesi Pazar/Tatil
06:00 06:30 06:50 07:15 07:30 07:45 08:00 08:20 08:35 08:50 09:05 09:20 09:35 09:50 10:10 10:30 10:50 11:05 11:20 11:40 11:55 12:10 12:30 12:50 13:10 13:30 13:45 14:00 14:20 14:40 15:00 15:20 15:40 16:00 16:20 16:40 17:00 17:25 17:40 18:00 18:15 18:30 18:45 19:05 19:25 19:45 20:05 20:35 21:00
¦06:20¦ 06:35 07:00 06:35 07:05 07:30 06:45 07:30 08:00 07:05 07:50 08:20 ¦07:20¦ 08:10 08:35 07:35 08:30 08:55 08:10 08:50 09:10 08:30 09:05 09:30 09:00 09:25 09:50 09:15 09:45 10:10 09:30 10:00 10:25 09:45 10:20 10:40 10:00 10:40 10:55 10:15 11:00 11:10 10:30 11:25 11:30 10:50 11:45 11:50 11:10 12:10 12:10 11:30 12:35 12:25 11:50 13:00 12:40 12:05 13:20 13:00 12:25 13:40 13:15 12:40 14:00 13:30 13:00 14:20 13:50 13:20 14:45 14:10 13:40 15:10 14:30 13:55 15:35 14:50 14:15 16:00 15:10 14:30 16:20 15:30 14:55 16:40 15:50 15:10 17:00 16:05 15:30 17:25 16:25 15:50 17:45 16:40 16:10 18:00 16:50 16:30 18:20 17:20 ¦16:40¦ 18:40 17:40 16:55 19:00 18:00 ¦17:10¦ 19:20 18:20 17:15 19:40 18:40 17:35 20:00 19:00 ¦17:40¦ 20:20 19:15 17:55 20:40 19:30 18:15 21:00 19:45 18:35 21:20 20:00 ¦18:40¦ 21:40 20:20 18:55 22:05 20:40 19:15 22:30 21:00 ¦19:20¦ 22:50 21:20 19:40 21:45 ¦19:50¦ 22:10 19:55 20:15 20:30 20:50 21:05 21:25 21:40 22:00 22:20 22:45 Not:AKSARAY GÜZERGAHINDA ÇALIŞIR. GÜZERGAHINDA DEPAR SEFER YAPILIR. İŞ GÜNLERİ SAAT 06:25TE AKSARAY-F.ZADE-TOPKAPI-İNCİRLİ-AVCILAR-ESENYURT İŞ GÜNLERİ YEŞİL RENKLİ SEFERLERDE ESENYURT İNCİRTEPE-ESENKENT-ALTINŞEHİR-MASKO-E.6 YOLU-VATAN CD.Altı-Çizgili ve Kırmızı Servisler ÖHO (Özel Halk Otobüsü) servisidir.
E-57
ESENKENT BAHÇE EH R-BAKIRKÖY hattı Gidi -Dönü sefer süresi: 100 dakika KITA ND. hatt r ESENKENT Kalkış saati İş Günleri Cumartesi Pazar/Tatil
BAKIRKÖY Kalkış saati İş Günleri Cumartesi Pazar/Tatil
06:30 07:00 07:20 07:40 08:10 08:40 09:20 09:55 10:35 11:10 11:55 12:35 13:15 13:50 14:30 15:05 15:40 16:15 16:45 17:15 17:50 18:30 19:15 19:55 20:30 21:00 21:30
07:30 08:10 08:40 09:10 09:45 10:35 11:10 11:45 12:25 13:10 13:45 14:20 14:55 15:25 15:55 16:25 17:00 17:30 18:00 18:35 19:10 19:45 20:25 21:10 21:40 22:10 22:40
06:30 07:00 07:20 07:40 08:05 08:35 09:10 09:45 10:20 10:50 11:15 11:40 12:10 12:45 13:10 13:40 14:10 14:50 15:20 15:50 17:50 18:30 19:15 19:55 20:30 21:00 21:30
07:10 07:45 08:20 09:00 09:45 10:30 11:10 11:50 12:35 13:30 14:15 15:00 15:55 16:40 17:25 18:30 19:20 20:00 20:45
07:30 08:00 08:30 09:00 09:30 10:00 10:30 11:00 11:30 12:00 12:30 12:50 13:25 14:00 14:25 14:50 15:30 16:10 16:40 17:10 17:40 18:10 18:45 19:25 19:50 20:15 20:45 21:15 22:00 22:45
08:00 08:40 09:20 10:05 10:45 11:35 12:20 13:05 13:50 14:45 15:30 16:20 17:10 17:55 18:40 19:35 20:20 21:00 21:40
Not: Altı-Çizgili ve Kırmızı Servisler ÖHO (Özel Halk Otobüsü) servisidir.
BAHÇEŞEHİR ECZANESİ 669 34 34 3 EKİM 20 EKİM
B. AYDIN ECZANESİ 608 00 37 14 EKİM
BOĞAZKÖY ECZANESİ 607 06 06 12 EKİM 29 EKİM
DEFNE ECZANESİ 669 96 59 11 EKİM 31 EKİM
DERMAN ECZANESİ 605 02 14 10 EKİM 26 EKİM
DİLEK ÖZ ECZANESİ 669 70 10 13 EKİM
ELİT ECZANESİ 672 33 32 6 EKİM 23 EKİM
ESENKENT ECZANESİ 672 11 60 4 EKİM 25 EKİM
GÜNGÖR ECZANESİ 672 94 01 16 EKİM
MAVİ ECZANE 669 59 51 18 EKİM
MOLİNO ECZANESİ 607 32 12 8 EKİM 28 EKİM
OKSİJEN ECZANESİ 669 44 66 7 EKİM 19 EKİM
SU ECZANESİ 669 97 97 9 EKİM 24 EKİM 30 EKİM
ŞELALE ECZANESİ 669 09 11 1 EKİM 21 EKİM
YILDIZ ECZANESİ 607 08 10 2 EKİM 22 EKİM 27 EKİM
ÖNEMLİ TELEFONLAR Başakşehir Belediyesi Jandarma İtfaiye Alo Ambulans Bahçeşehir Sağlık Ocağı Bahçeşehir Taksi Durağı Esenkent Taksi PTT 1. Kısım Muhtarlık 2. Kısım Muhtarlık
212 444 06 69 212 669 32 00 212 669 31 37 212 669 55 66 212 669 63 60 212 669 86 86 212 672 09 46 212 669 16 00 212 669 62 10 212 669 80 25
E-58
ESENKENT-BAHÇE EH R-MEC D YEKÖY EKSPRES hattı Gidi -Dönü sefer süresi: 100 dakika ESENKENT Kalkış saati İş Günleri Cumartesi Pazar/Tatil
MECİDİYEKÖY-M.BUS Kalkış saati İş Günleri Cumartesi Pazar/Tatil
06:20 06:50 07:15 07:45 08:15 09:25 10:30 12:55 15:00 15:30 16:10 16:40 17:20 17:50 18:50 20:35
07:10 08:15 08:45 09:25 11:45 14:10 15:00 15:35 16:10 16:45 17:40 18:15 18:45 19:20 20:20 21:50
07:15 07:45 09:30 09:55 17:40 18:30
08:20 08:50 16:30 17:20 18:45 19:40