Ses Dergisi
ARALIK / 2019 Sayı 5
TALİHSİZLİK DENİZİNDE BİR KADIN: FRİDA KAHLO
G
SEYFULLAH SACİT
erçek adı, “Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon” olan ama herkesin bildiği üzere Frida KAHLO. Talihsiz olayların peşini bırakmadığı bir ressam… Hayat hikâyesi içerisinde birçok facia denilecek olay yaşamış olmasına rağmen hayatının sonuna kadar direnen ve ismini dünyaya duyuran bir sanatçı. 1907 yılında Meksikanın güneyindeki Coyoacán’da dünyaya geldi. 6 Temmuz 1907 günü doğmuş olmasına rağmen kendisi doğum tarihini, Meksika Devrimi’nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü olarak ilan etmişti, yaşamının modern Meksika’nın doğuşuyla başlamış olmasını istemişti. Hayatı boyunca sağlık sorunları yaşadı. Çocuk felci yüzünden tüm hayatını topallayarak geçirmek zorunda olduğu gerçeğiyle 6 yaşında yüzleşti. Üstelik bacakları da orantısızdı. Uzun etek giyerek bu kusuru gizlemeye çalışsa da, akranlarının “Tahta Bacak Frida” demelerinden kurtulamadı. Belki de bu yüzden, çocukluğunda doktor olmak istiyordu... La Prepatoria adlı hazırlık okuluna girdi ve 35 kız, 1.965 erkek çocuğuyla birlikte eğitim aldı. Bu okul, onu sanat, edebiyat, felsefe gibi alanlara yönlendirdi. İlerde Meksika düşün yaşamının önemli isimleri olarak anılacak Alejandro Gomez Arias, Jose Gomez Robleda, Alfonso Villa okul arkadaşları oldu. Okulda, anarşist bir edebiyat grubuna dahil oldu; güçlü bir kişilik oluşturmaya başladı. 18 yaşında geçirdiği bir trafik kazası bütün hayatını değiştirdi. Okuldan dönerken bindiği otobüs tramvayla çarpışmıştı ve Kahlo, çok kişinin yaşamını yitirdiği kazada komalık olmuştu. Komada geçirdiği birkaç haftadan sonra uyandığında, resim yapmak için babasından ekipman satın almasını istedi. Babası, Frida’nın yatarak çizebileceği özel bir stand tasarladı, üstüne de büyük bir ayna yerleştirdi. Frida’nın kazadan sonra çizdiği ilk resim, ‘Otobüs’ oldu. 4
Sonraları kendisine yaşama gücü verip iyileşmesini sağlayan şeyin resim yapmak olduğunu söyledi. Frida kazadan birkaç yıl sonra Diego Rivera ile tanıştı. O sıralar çizim yapmaya yeni başlamıştı ve çalışmalarını saygın ve deneyimli bir sanatçıya göstermek istiyordu. Diego, resimleri beğendi. Böylelikle aralarında bir çekim oluştu. Çift 1929’da evlendi. Bu sırada Frida 22, Diego ise 43 yaşındaydı. Bu evliliği için şöyle der: “Hayatımda iki kaza oldu: Biri otobüs tramvayla çarptığında, ikincisi ise Diego ile tanıştığımda” Evlilik hayatı içerisinde de aradığı mutluluğu bulamadı. Kocası onu defalarca aldatmıştı. Ama o yine de bir şey söylemiyordu. Diago, Kahlo’yu kendi öz kız kardeşi ile aldatana kadar da evlilikleri böyle devam etti. Yaşadığı hastalıklar ve özellikle de geçirdiği kazadan dolayı hamile kalsa da çoğunlukla düşük yapıyordu. Bu nedenle bir talihsizlik daha karşısına anne olamama olarak çıkmıştı. Yaşadığı her bir olayı çizerek anlatan Kahlo, bu acı boşanmadan sonra kendini hayvanlarla çevrili olarak çizmeye başladı. Her zaman hayvanları çok sevmişti zaten. Evinde köpekleri, maymunları, papağanları ve güvercinleri vardı. 1940 yılında, çok ciddi sağlık sorunları yaşamaya başlayınca hastaneye yattı. Diego onu ziyarete geldiğinde yeniden evlenme teklif etti. Frida Kahlo, kabul etti. Ancak Frida’nın durumu gittikçe kötüleşti. Birkaç ciddi ameliyat geçirse de büsbütün düzelmedi. 1953 yılında kangren olan bacağı kesildi. Aynı yıl, Meksika’da yatağında katıldığı kişisel bir sergi açtı. Yakında öleceğini hisseden, günlüğüne şöyle yazmıştı: “Umarım gidiş, neşelidir. Ve asla geri dönmemeyi umuyorum.” 1954’te zatürree nedeniyle hayatını kaybetti. Hayatında birçok olumsuzluğu ve talihsizliği bir arada yaşayan biri için bu küçük notu günlüğüne yazması çokta abes olamasa gerek… Bunca olay karşısında dimdik durmuş ve direnmiş bir kadın: “Frida Kahlo”