
10 minute read
MİMARİ ARKİTERA ÖDÜLLERI 2017 SAHİPLERİNİ BULDU
ARKITERA MIMARLIK MERKEZI TARAFINDAN VERILEN ARKITERA ÖDÜLLERI, 19 ARALIK SALI GÜNÜ TASARIM ATÖLYESI KADIKÖY’DE YAPILAN TÖRENLE SAHIPLERINI BULDU. ARKITERA ÖDÜLLERI 2017 SAHIPLERINI BULDU

Advertisement

Genç Mimar Ödülü, İşveren Ödülü ve Arkitera Yapı Malzemesi Ödülü olmak üzere 3 ayrı kategoride verilen Arkitera Ödülleri, bu akşam Tasarım Atölyesi Kadıköy’de yapılan keyifli ödül töreni ile sahiplerine dağıtıldı.
NITELIKLI FIZIKSEL ÇEVREYE KATKIDA BULUNAN ÜRETICILERE “YAPI MALZEMESI ÖDÜLÜ”
İlki 2008 yılında verilen, temel amacı fiziksel çevreye değer katan yapı malzemelerinin üreticilerinin onurlandırılması olan Arkitera Yapı Malzemesi Ödülü’nün, bu sene dokuzuncusu verildi. Toplamda 3 adet ödül verilirken; Hüray Erk, Önder Kul, Emre Kuzlu, Emir Uras ve Jeyan Ülkü’den oluşan seçici kurul, bu yıl bir ürünü de Seçici Kurul Teşvik Ödülü’ne layık gördü. 2017 yılı Seçici Kurul Teşvik Ödülü’nün kazananı, Smart Slide ürünü ile Kleidco Yapı Sistemleri oldu. Firma adına ödül plaketini Emine Merdim, seçici kurul üyesi Hülya Erk’ten aldı.
Yapı Malzemesi Ödülü’nün ilk kategorisi olan Taşıyıcı Sistemler, Altyapı Bileşenleri, Kaba Yapı Bileşenleri Ödülü’ne, Multipor ürünü ile Türk Ytong layık görüldü. Ödülü, Türk Ytong ekibinden Genel Müdür Yardımcısı Tolga Öztoprak, Kurumsal İletişim ve Pazarlama Müdürü Lebriz Akdeniz, Kurumsal İletişim ve Pazarlama Şefi Eda Dördüncü, Ürün Şefi Mustafa Beker ve Teknik Ürün Müdürü Koray Uğurlu, seçici kurul üyelerinden Önder Kul’dan aldılar.
Yapı Malzemesi Ödülü’nün ikinci kategorisi olan İnce Yapı Bileşenleri Ödülü’nün kazananı, DecoSound / Rhino Triangle ürünü ile Feltouch Yapı Tasarım oldu. Ödülü, Feltouch Yapı Tasarım ekibinden Ürün Tasarımcısı İç Mimar Kerem Özmen, Genel Müdür Şeref Özer ve Yüksek Mimar Zeynep Ergen, seçici kurul üyelerinden Jeyan Ülkü’den teslim aldılar. Yapı Malzemesi Ödülü’ndeki 3. ve son kategori olan Kullanıcı Konforunu Sağlamaya ve Gereksinimlerini Karşılamaya Yönelik Sistemler ödülünün kazananı Preda Komple Pisuvar ürünü ile Geberit Tesisat Sistemleri oldu. Seçici kurul üyelerinden Emre Kuzlu, Geberit Türkiye Genel Müdürü Cengiz Kazazoğlu’na ödülü takdim etti.
İŞVEREN ÖDÜLÜ ON BIRINCI KEZ SAHIPLERINI BULDU
İlki 2005 yılında verilen Arkitera İşveren Ödülü, bu sene on birinci kez sahiplerini buldu. Amacı, kaliteli mimari üretim için işverenin önemini vurgulamak ve yatırımcıları nitelikli binalar, mekanlar inşa etmeye teşvik etmek olan ödüller, her yıl olduğu gibi bu yıl da, kamu ve özel sektör olmak üzere iki kategoride verildi. Bu sene ayrıca iki adet Seçici Kurul Teşvik Ödülü de verildi. İşveren Ödüllerinin bu seneki seçici kurulunda, Gökhan Aksoy, Sıddık Güvendi, Ali Osman Öztürk, Kerem Piker ve Berna Tanverdi yer aldı. Seçici kurul bu yıl, Seçici Kurul Teşvik ödülüne, Kayseri Ticaret Odası Hizmet Binası ile Kayseri Ticaret Odası’nı layık gördü. Kayseri Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Hiçyilmaz ile projenin tasarım ekibi Mustafa Aydın Avunduk, Arman Yaşa ve Özgür Dağlar, plaketlerini seçici kurul üyelerinden Berna Tanverdi’den aldılar. Seçici kurul tarafından verilen diğer teşvik ödülüne ise Özel Sezin Okulu Açık Çatı ile Özel Sezin Okulu layık görüldü. Seçici kurul üyelerinden Sıddık Güvendi, Özel Sezin Okulu Kurucu Temsilcisi Can Vuran ile projenin tasarım ekibi Berna Erenoğlu, Engin Ayaz, Nesile Yalçın, Begüm Ural ve Elif Karaköse’ye ödüllerini takdim etti.
1


3

1-2. Türk Ytong 3. Kleidco Yapı Sistemleri 4. Özel Sezin Okulu Açık Çatı 5. Feltouch Yapı Tasarım


2


1
Arkitera İşveren Ödülü Özel Sektör kategorisinin kazananı, Murat Karamancı Öğrenci Merkezi ile Robert Kolej oldu. Projenin tasarımcısı Alataş Architecture’dan Ahmet Alataş plaketini, seçici kurul üyelerinden Kerem Piker’den teslim aldı.
Bostanlı Yaya Köprüsü ve Gün Batımı Terası ile İzmir Büyükşehir Belediyesi, Arkitera İşveren Ödülü Kamu kategorisinde ödül aldı. Seçici kurul üyelerinden Ali Osman Öztürk, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kentsel Tasarım ve Kent Estetiği Şube Müdürü Hasibe Velibeyoğlu, Yapı İşleri Dairesi Başkanı Ayşen Kalpalı ile Etüd ve Projeler Dairesi Başkanı Hülya Arkon’a ödülü; projenin tasarımcısı steb | studio evren başbuğ’dan Evren Başbuğ’a plaketini takdim etti.

Ahmet Tercan’dan oluşan Seçici Kurul, bu yıl 2 ayrı mimarlık ofisinden toplam 5 ismi Genç Mimar Ödülü’ne layık gördü. Bu senenin ilk ödülünü Slash Architects’ten İpek Baycan ve Şule Ertürk Gaucher aldılar. Ödülü kendilerine, seçici kurul üyelerinden Emir Drahşan ve Cem İlhan takdim ettiler.
Bir diğer Genç Mimar Ödülü’nü, Kolektif Mimarlar ortakları Barış Demir, Oya Eskin Güvendi ve Sıddık Güvendi; seçici kurul üyeleri Ahmet Tercan ve Dilgün Saklar’dan aldılar. Arkitera Ödülleri töreni, jüri üyelerine teşekkür plaketlerinin verilmesi ve toplu fotoğraf çekimiyle son buldu.
6 2

5
SAHNE GENÇ MIMARLARIN
Genç mimarların işlerini ve isimlerini duyurmak, böylece mimari üretimde daha çok yer almalarını sağlamak amacıyla ilk kez 2004 yılında verilen Arkitera Genç Mimar Ödülü, bu yıl on birinci kez sahiplerini buldu. Çağla Akyürek Elmas, Emir Drahşan, Cem İlhan, Dilgün Saklar ve

1. Bostanlı Yaya Köprüsü ve Gün Batımı Terası 2-3-4. İpek Baycan ve Şule Ertürk Gaucher 5-6. Barış Demir, Oya Eskin Güvendi ve Sıddık Güvendi


4


3

HERKESİN MiMAR OLDUĞU BİR ÇAĞA DOĞRU

YAZI: FAKIR CAVLUN Y. MIMAR / RESTORATÖR

‘COĞRAFYA KADERDIR’ SENDROMU İnsanlar alemi olarak mevcutta geldiğimiz nokta, bilinen kavram ya da yaklaşımlarla açıklanamayacak, anlatılamayacak bir hal almaya başladı. İletişimin ve iletişimsizliğin, bilişimin ve şarlatanlığın, eğitimin ve eğitimsizliğin mütemadiyen iç içe geçtiği kaotik bir habitata girdik. İşin alimi insanlar buna dördüncü endüstri çağı diyor, “robotik çağ” gibi söylemler de var lakin biz ülke olarak, her zamanki gibi “kavramsız”ız, yani oralı değiliz.
Artık, her birey biraz bilgili, biraz cahil, biraz görmüş, biraz görgüsüz, biraz şundan, biraz öbüründen, ama hiçbir konuda tam ya da yetkin değil, daha da yumuşatarak söylersek, kalifiye değil, olamayacak da muhtemelen bundan sonra. Diğer yandan, sosyal bir kaosun tam da içindeyiz. Mimarlıkta da durum farklı değil, doğrulanamaz, belki de yalan yanlış yapabildiğim bu tasvir ışığında, sağda solda, gazete köşelerinde, siyaset mahfillerinde, farklı farklı teşekküllerde yalapşap amaçsızca yahut hışımla amaçlıca dile getirilen ve önemsizmiş gibi görünen cümleler, “toplumsal dizayn”lar artık o kadar muktedir, o kadar görünür oldu ki konuşmak, değinmek icap ediyor, işte; -“Şehirleşme ve mimarlık sorunlarımızın sebebi mimarlar’ imiş (!) - “Bizde iyi mimar çıkmıyor”muş (!) “Siyasetle uğraşmaktan mimarlar, mimarlık mı yapabiliyor”muş (!)
Bu gibi söylemlerin müellifleri genelde siyasete yakın isimler.
Oysa sorunumuz, maalesef ki çok daha karmaşık ve derin. Hatta biz ülke olarak da, toplum olarak da bu yarışı kaybettik dahi diyebiliriz. Sadece kabul etmemiz uzun sürecek, kabul etmemiz gerekiyor. Evet, kabul etmeliyiz ki; şehirleşme ya da mimarlık konusunda herhangi bir sistem ya da düzen oluşturamadığımız gibi, oluşturulmuş düzenleri hızla bozduk, normlara saldırdık, yeni norm oluşturamadık, olguları tükettik, çevreyi, doğayı sistematik olarak mahvettik. Kırlardan şehirlere sağlıklı bir geçiş yapamadık, hem kırlarımızı hem de şehirlerimizi hilkatleştirdik. Şimdi sadece suçlu arıyoruz ve herkes, politikacı postuna bürünüp yekdiğerini suçluyor. Birey ya da toplum olarak vardığımız seviye –ki tanımsızdır-, tüm bunları görmemizi engelliyor belki de. Gücün mutlaklaştırılması hepimizi, gücün en büyük dayanağı olan paraya mahkum etmiş durumda.
Belki de birileri kitabın ortasından yahut sonundan konuşmalı artık.
YATAY MIMARI SENDROMU Ortalama 242 kişi başına bir müteahhidin düştüğü ülkemiz, tüm Avrupa Birliği ülkelerindeki müteahhitlerin toplamının 10 katına sahip. Keza yolu belediyelerden geçmeyip de ünlenen siyasetçi hemen hemen yok gibidir. Bir biçimde varlığa kavuşmuş iş adamlarının yolu da mutlaka inşaat sektöründen geçmiştir. Buna rağmen boş bir lakırdı olarak konuya aşina insanlar arasında dahi dolaşan “çözüm yatay mimaride” söylemi son zamanlarda herkesin dilinde. “Pes” demek, bilimsel bir mücadele etmek için zaman tükendi maalesef. Ülkenin konu hakkındaki durumu, bazı mücadelelerin aynı hat üzerinden yol alması çok zor artık, fuzuli de. “Artık bu konuda bir şeyler yapar gözükmeliyiz” sendromudur, belki de.
Oysa Manhattan gibi düşeyde başarılı örnekler de nedir? Fakat anında buna da cevap geliyor, Manhattan kötüleniyor vesaire, her şeyin iç içe geçtiği yeni çağın sinyalleri, bilginin yük olduğu, konuşmanın tamamıyla imaj olarak durduğu, adı konulmamış bir sitemler cürufu, sorunların araçsallaştırılarak çözümsüzlüğe mahkûmiyet. Esasında bir istatistik yapılsa yatay mimarinin Türkiye’nin her yerinde baskın olduğu rahatlıkla görülebilir. Yani bizim düşeyde fazla yapılaştığımıza dair bir kanıt dahi yoktur. Ya da düşey mimari nerede başlar, yatay mimari nerede biter? Kim karar veriyor belli değildir, zaten önemi de yoktur. Peki dert nedir? Düşey mimariyi suçlu ilan ettikten sonra gerisi kolay aslında; zorla mülklere el konulabilir, yıkıp
Amin Maalouf


Zaha Hadid
yatay yatay yeniden yapılabilir, hem güzel bir iktisadi refleks de olur. Bu vakitten sonra petrol bulacak ya da sanayileşecek halimiz yok herhalde.
ÇIMIZDEKI HADID’I DURDURAMAMA SENDROMU Zaha Hadid üzücü şekilde belki de erken denebilecek bir yaşta bu dünyadan göçünce bir iktidar yanlısı köşe yazarı, köşe yazısında Hadid’i kısaca övüp yerli mimarlara saldırmaya başladı. Bizde neden böyle tanınmış mimarlar çıkmadığını sorguluyordu. Belli ki ya Zaha Hadid hakkında yeterince bilgisi yoktu ya da Türkiye imar mevzuatını, fiili durumları, başat aktörleri bilmiyordu ya da işte milli sporumuz olan ‘işine öyle gelmiş’ idi. Çünkü Hadid, tabiri caizse mimaride kaosu düzen olarak alan ya da kaosun düzeni olarak tabir edilebilecek dekonstrüktivizm (yapı-sökücülük) akımının tanınmış bir temsilcisi idi. İroniktir ki gelişmiş ülkelerde bilinçli tercih, akım olabilen o kaos, ülkemizde doğal bir durum, her yanımız kaotik çünkü; binalarımızda, sokaklarımızda, kamu alanlarında, ortak mekanlarda kaos rahatlıkla gözlemlenebilir. Kaos bizde var olan bir kendiliğindelik, bir efendidir!
Neden bizdeki bu işlerin özneleri ünlü olamadı öyleyse? Cevap tek olmasa da; sanatsal ya da toplumsal üretimi, yaratımın içinde doğduğu evrenler (universe), ki toplumsal hayatta bu sistemdir, belirler. Sistem, sanatsal üretimin olup olmamasından öte, nasıl ya da ne zaman olacağını belirler, yaratıcıya, üretene bir veri sunar, yolu tanımlar, fevrilikleri asgariye indirir, ‘ben’ ile ‘üstben’i barıştırır vs... Belki yüz bin kez yazılmıştır, değinilmiştir fakat yüz bin birinci kez söylemekte fayda var; bizim makul, kabul edilebilir, üzerinde toplumsal mutabakat sağlayabileceğimiz (üçü de aynı kapıya varır aslında) tanımlı bir sistemimiz yok. Bu yüzden içimizdeki Hadid’i sistemsizliğin guruları rahatlıkla öldürür, yok eder.
Bizim sadece tüm kainata yetecek kadar bol reflekslerimiz vardır, bıktırıcı mahiyette ve keskin, lüzumsuz. Reflekslerimizden başka hiçbir şeyimiz olmadı, olamıyor.
ÖZGÜRLEŞME SENDROMU Amin Maalouf, Ortadoğu insanı için, “Her şeye üzülen, ama hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar” der, tam isabet eden bir tasvirdir. Bir zamanlar, Ortadoğu’dan farklı olduğumuzu düşünürdük, ya da en azından uzaklaştığımızı, farklılaştığımızı, başka yollara düştüğümüzü. Oysa bir adım bile uzaklaşamamışız, bu gerçeği her gün yeniden idrak ediyoruz, yani tespit bizim için de tam yerinde, sızlanan ama fiziksel çevresiyle ilgili bir şey yapmayan bir toplumuz. Refleksif toplumlar genelde, sorunları karşısında bir şey yapmazlar, sadece tepki verirler, şikâyet ederler, üzülürler, kendi aralarında sosyal mevzu haline getirip konuşsalar da toplumun birleşenleri tam anlamıyla soruna eğilmezler. Çünkü kimse, herhangi bir şeyin sorumluluğunu üzerine almaz, her şey zaten kendi dışında vuku buluyordur, keza herhangi bir soruna getirilen çözüm önerileri de genelde başka sorunları doğurur, doğurmaktadır. Çünkü niyetler hep amellerde gizlidir. En önemlisi de sistem vatandaşları buna yönlendirmez, mecbur kılmaz. Hep sistemin üstüne insanlar vardır, üstünler hukuku vardır ve sanal gerçeklik gibi eğilip bükülür kaşık. Bunun gibi bir sürü sebepten ötürüdür ki ortalama bir Türkiye vatandaşı, mimarı, sektördeki herhangi bir teknik meslekten ayırt edemez. Dilini anlamaz, anlamak istemez, bu yönde talepte bulunmaz, çaba sarf etmez, tüketmenin en yalın halidir bu, ihtiyacın tam manasıyla oluşamaması!
İnsan ne kadar dibe vurmuşsa o kadar özgürleşmiş demektir bana göre, dip, insanın özgüven inşası için müthiş bir çukurdur. Çünkü kaybedeceği daha fazla bir şey yoktur. Biz de ülke olarak, medeniyet savaşının bu kısmını tam anlamıyla kaybettik, dibe vurduk. Tüm aktörlerle daha fazla kaybedeceğimiz bir şey kalmadı.
Şu anda her zamankinden daha özgürüz anlayacağınız, acaba her şeye sıfırdan başlayabilir miyiz? Kim bilir?