A-01-KAPAK.QXD:Layout 1
7/6/17
2:26 PM
Page 1
aktüel Güncel Haber - Yaşam - Kültür - Sanat - Tarih
ANADOLU
TEMMUZ 2017 YIL:1 SAYI: 7
www.anadoluaktuel.net
15 TEMMUZ DEMOKRASİ
ZAFERİ ÜRETEN BİR SİVEREK İÇİN ÇALIŞMALIYIZ Küresel Kriz, Neoliberalizm ve Sol Alternatifler
VİZYONDAKİ FİLMLER AVNİ AKTAR
FERİDUN ÖNCEL
HAYIR’CI DEDAŞ, REFERANDUMDA “EVET” DİYEN URFALILARI CEZALANDIRIYOR!
MİSİAD DEVLETE SAYGININ VAROLUŞ HALİDİR
HÜSEYİN ÖNKOL TİCARETTE BAŞARININ YOLU GÜVEN VE İSTİKRARDAN GEÇER
A-02-03-ILAN -YILDIZ PLAZA.QXD:Layout 1
7/6/17
2:27 PM
Page 1
A-02-03-ILAN -YILDIZ PLAZA.QXD:Layout 1
7/6/17
2:27 PM
Page 2
30 YILDIR SİZE HİZMET ETMENİN GURURUNU YAŞIYORUZ.
YILDIZ PLAZA
Merkez: Süleymaniye Mah. Süleymaniye Cad. No:37 ŞANLIURFA Telefon: 0414 351 63 63 – 0549 410 63 63 Şube: Diyarbakır Yolu Üzeri 3.Km. Opet Karşısı ŞANLIURFA Telefon: 0414 347 79 90 – 0542 427 62 63 E-mail: yildiz_plaza@hotmail.com
A-04-05ILAN- ELEKTRIK.QXD:Layout 1
7/6/17
2:27 PM
Page 1
ANADOLU
a
AKTÃœEL 04
A-04-05ILAN- ELEKTRIK.QXD:Layout 1
7/6/17
2:27 PM
Page 2
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK BARAJINA SAHİP OLAN
ŞANLIURFA ELEKTRİK KESİNTİLERİ İLE ZOR DURUMDA…
BU ŞEHİR
KARANLIĞI HAK ETMİYOR! a ktüel ANADOLU
ANADOLU
a
AKTÜEL 05
A-06-07-DARBE TEMMUZ 2.QXD:Layout 1
İlhan Varank
7/6/17
3:58 PM
Page 1
Ahmet Kara
Akın Sertçelik
Emin Güler
Engin Tilbeç
Hakan Ünver
Ferhat Daş
Faruk Demir
H. İbrahim Yıldırım
BU millet MİLLETt Bu UNUTMA UNUTMA A T Fettullahçı terör örgütünün
Hasan Kaya
Kübra Doğanay
Mehmet Karaaslan
Mehmet Kocakaya
Mehmet Yılmaz
Necip Cengiz Eker
Mustafa Kaymakçı
Murat Naiboğlu
Muhammat Ali Aksu
Metin Arslan
boğazlar, tanklarla kapatıldı. Ankara’da jetler uçmaya başladı. Göl-
Erdoğan, halkı meydanlara davet
sokağa döküldü ve gözü dönmüş O. Ensar Ayanoğlu
Ozan Özen
Ramazan Konuş
Suat Aloğlu
Sümer Deniz
E O Mustafa Cambaz Yalçın Aran
Yakup Kozan
Volkan Canöz
Türkmen Tekin
Timur Aktemur
Yusuf Elitaş
Yılmaz Ercan
Adil Büyükcengiz
Ahmet Kocabay
Ahmet Çakır
Cüneyt Bursa
Emrah Sağaz
Erol Öncel
Fatih Satır
Hakan Yorulmaz
Ahmet Özsoy
Akif Altay
Ali Anar
Ali Karslı
Ali Şehirer
Demet Sezen
Erdem Diker
Eyüp Oğuz
Ferhat Koç
Haki Aras
Battal İlgün
Barış Efe
Ayşe Aykaç
Aytekin Kuru
Askeri Çoban
Dursun Acar
Erkan Pala
Fahrettin Yavuz
Fikret Metin Öztürk
Halil Hamuryen
Batuhan Ergin
Birol Yavuz
Burak Cantürk
Burhan Öner
Hüseyin Göral
Edip Zengin
Erol İnce
Fatih Dalgıç
Cuma Dağ
Cennet Yiğit
Cemal Demir
Celalettin İbiş
Bülent Karalı
Emrah Sapa
Hüseyin Güntekin
Fatih Yusuf
ANADOLU
a
AKTÜEL 06
Gülşah Güler
Ömer Ha alisdemi
Halil Kantarcı
Gökhan Esen
Hüseyin Kalkan
Hasan Yılmaz
Hüseyin Kısa
K
K
A-06-07-DARBE TEMMUZ 2.QXD:Layout 1
7/6/17
3:58 PM
Page 2
Tt SİZİ siziASLA asla AAYACAK AYACAK
Münir Alkan
Niyazi Güven
Onur Kılıç
Osman Evsahibioğlu
Osman Yılmaz
Samet Uslu
Salih Alışkan
Sait Ertürk
Seher Yaşar
Serdar Gökbayrak
Serkan Göker
Servet Asmaz
Taner Zafer Koyuncu
Tahsin Gerekli
Suat Akıncı
Yunus Uğur
Ufuk Baysan
Vahit Kaşçıoğlu
Vedat Barceğci
Sevda Güngör
Mustafa Kocak
Mustafa Yaman
Yunusemre Ezer
Hurşit Uzel
Yasin Naci Acaroğlu
Mustafa Tecimen
Mustafa Kaymakçı
Abdullah Tayyip Olçok
Erol Olçok
Ömer Ha alisdemir
M. Şevket Uzun
Şirin Diril
M. Kerem Yıldız
Muhsin Kiremitçi
Mustafa Direkli
Zeynep Sağır
Özgür Gencer
Çetin Can
Yasin Yılmaz
Lokman Biçici
Mehmet Çetin
Mehmet Ali Kılıç
M. Oğuz Kılınç
Murat Alkan
Mustafa Aslan
Ömercan Katar
Kadir Sivri
Ömer Takdemir
Önder Güzel
Lokman Oktay
Mehmet Karacatilki
Mehmet Güder
Muhammet Yalçın
Murat Ellik
Mustafa Arslan
İzzet Özkan
Ümit Yolcu
Özkan Hekim
Özkan Özendi
Kemal Tosun
Mahir Ayabak
Mehmet Demir
Mesut Acu
Muhammet Ambar
Murat Ertekin
Murat Kocatürk
Şefik Şefkatlioğlu
Birol Yavru
Şenol Sağman
Kemal Ekşi
Mahmut Coşkunsu
Mehmet Ali Ürel
Mete Sertbaş
Mucip Arıkan
Murat Mertel
Murat Akdemir
İbrahim Yılmaz
Şükrü Bayrakçı
Şuayip Seferoğlu
Halil Kantarcı
n
Şeyhmus Demir
Fotoğraflar için “Gerçek Hayat’a teşekkür ederiz” ANADOLU
a
AKTÜEL 07
A-08-EDITOR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:28 PM
Page 1
editör
MEHMET EMİN YEŞİL
@
anadoluaktuel@hotmail.com www.anadoluaktuel.net aktuelanadolu anadoluaktuel anadoluaktuel
YAYINCI AKTÜEL BASIN YAYIN SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ YAZI İŞLERİ YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ HABER MÜDÜRÜ GENEL KOORDİNATÖR EDİTÖR GÖRSEL YÖNETMEN FOTOĞRAFLAR
Mehmet Emin Kuş Zülfükar Barut Abdulhamit Çiftçi Mehmet Emin Yeşil Güngör Yılmaz İsmail Şahinalp
TEMSİLCİLER Harran Temsilcisi: İbrahim Halil Arslan Akçakale Temsilcisi: İsmail Arslan Bozova, Hilvan, Halfeti, Siverek Temsilcisi: Abdurrahman Elçi HUKUK DANIŞMANLARI Av. İbrahim Halil Aydın Av. Mehmet Emin Aydın (Cumhuriyet Cad. Ofis 414 İş Merkezi 6-32 Haliliye/Şanlıurfa) YAYIN KURULU Mehmet Emin Yeşil Abdulhamit Çiftçi Güngör Yılmaz Mehmet Emin Kuş MATBAA HİZMETLERİ Baskı Uzmanı: Metin Çay Baskı ve CTCP Kalıp: CB Basım Evi Litros Topkapı 2. Matbaacılar Sitesi ZA 16 Topkapı/İSTANBUL Yayın Türü: Süreli Yayın Süresi: Aylık Baskı Tarihi: Temmuz 2017 YÖNETİM ADRESİ Paşabağı Mah. Cumhuriyet Cad. 776. Sok. Ofis 414 İş Merkezi Kat:1 No:4 HALİLİYE/ŞANLIURFA Telefon: 0414 317 03 33 REKLAM, HABER, ABONELİK HİZMETLERİ İÇİN
Bu dergi fazla olmaya başladı Şaşırdınız değil mi? Normal bir dergi beklerken farklı bir dergi ile karşılaştınız. Dergiyi hem düz, hem de tersten okuyabiliyorsunuz. Böylelikle kapak sayımız ikiye çıktı. Haber düzenlemeleri konusunda da radikal kurallar koyduk. Nereden çıktı bu düzen? İhtiyaçtan çıktı denilebilir. Öncelikle şunu söylemem gerekir ki bu tarz dergiler Türk medyasında hemen hemen yok gibi, ancak batı basınında temel alışkanlıklar arasında. Dergimiz önceden tek kapakla çıkıyor ve sırada bir çok kapak konusu bekliyordu. Buna kayıtsız kalamadık. Bunun yanı sıra markasını halka açmak isteyen herkes dergimizde yerini almak istiyordu. Biz de kişi sayısı epeyce arttırdık. Artık size de sıra gelecek. Sizde bu derginin en güzel yerlerinde kendinizi görebileceksiniz. Diğer büyük değişimi de görmüşsünüzdür. Şanlıurfa Aktüel dergimiz, artık Anadolu Aktüel olarak yayında. Nereden çıktı bu? Buda ihtiyaçtan çıktı. Şanlıurfa kamuoyunun bize gösterdiği teveccüh öylesine büyüdü ki, yerinde duramayan dergimiz Anadolu’ya açıldı. Artık haber alanımız, reklam alanımız, okuyucu alanımız tüm Anadolu. Bizim için her yer Şanlıurfa her yer Anadolu. Yönetim kurulumuz tarafından alınan bu kararlar elbette ki kolayca
0542 579 71 00 ANADOLU
a
AKTÜEL 08
alınmamaktadır. Bu fikirler derginin kuruluşundan bu yana düşünüldü, birçok insanla ve kurumla da tartışıldı. Başladığımız her noktada geliştirmek ilkesini kendimize kural edindik. Evet Patron çıldırdı!... Bu kadar değişim olur da bizim tirajımız rahat durur mu? Tirajımızı da arttırmak zorunda kaldık tabi ki. Dergimizin Anadolu’nun en ücra yerlerinde okunması için elimizden geleni yapacağız. Sosyal medyada yaptığımız tanıtımlar iyi ilgi gördü. Açıkçası sizlerin de bu konuda fikirlerini merak ediyor ve bekliyorum. Evet bu dergi fazla olmaya başladı. Sayfa sayısı, tirajı, kapak sayısı ile daha iyi tanıtım yapma ve daha iyi okunma fırsatı sunmaya devam ediyor. Sizlerden negatif eleştiriler de almıyor değiliz. Bunlar bizi daha çok kamçılıyor ve anında düzeltme yoluna gidiyoruz. Son olarak sizlerden bizim için anlamı büyük bir ricada bulunmak istiyorum. Anadolu’ya açılan dergimiz, sizlerden gelen haberleri, yorumları, makale ve analizleri bekliyor. Peki ne yapacaksınız? Çevrenizdeki haberler, fotoğraflar, yorumlar bizim için önemli. İletişim adreslerinden bize her zaman ulaşabilirsiniz. Çünkü haber sizin aranızda, yanı başınızda… Aslında en büyük muhabir, en büyük yazar sizsiniz. Hoşçakalın, mutlu kalın...
A-09-ILAN-TED.QXD:Layout 1
7/6/17
2:29 PM
Page 1
A-10-ICINDEKILER.QXD:Layout 1
7/6/17
2:29 PM
Page 1
İÇİNDEKİLER
12
KAPAK
MİSİAD DEVLETE SAYGININ VAROLUŞ HALİDİR
22 DEMOKRASİ
15 TEMMUZ ZAFERİ 15 TEMMUZDA NELER OLDU 14
36
Küresel Kriz, Neoliberalizm ve Sol Alternatifler
TİCARETTE BAŞARININ YOLU GÜVEN VE İSTİKRARDAN GEÇER
44
32
ŞEHRİN NE KADAR BÜYÜDÜĞÜ ÖNEMLİ DEĞİL, BİZ NE KADAR BÜYÜYORUZ?
24
HAYIR’CI DEDAŞ, REFERANDUMDA “EVET” DİYEN URFALILARI CEZALANDIRIYOR!
ÜRETEN BİR SİVEREK İÇİN ÇALIŞMALIYIZ
‘Sanayicilerimizin yıllardır beklediği sorunlar kökten çözülecek’ ANADOLU
a
AKTÜEL 10
28
A-11-ILAN BEDEN DILI.QXD:Layout 1
7/6/17
2:29 PM
Page 1
SERTİFİKALI ÖZEL BEDEN DİLİ EĞİTİM KURSU
POLİTİKA
ETKİLİ İLETİŞİM
ÇEKİCİLİK VE KARİZMA
FLÖRT VE İLİŞKİLER
İÇGÜDÜ VE RENKLER
YALAN VE ZİHİN OKUMA
Adres: Atatürk Bulvarı Bahçelievler 2. Sokak Piserro Üstü No:2 Şanlıurfa Merkez 0414 313 50 63 0532 236 02 27
A-12-13-MUSIAD.QXD:Layout 1
7/6/17
2:30 PM
Page 1
SÖYLEŞİ
MİSİAD DEVLETE SAYGININ VAROLUŞ HALİDİR
Anadolu Aktüel Dergisi olarak Memleketçi Sanayici ve İş Adamları Derneğinin (MİSİAD) Kurucu Genel Başkanı Feridun Öncel’e konuk olduk. Şanlıurfalı İşadamı Öncel, bizi samimi bir şekilde ağırladı ve sorularımızı içtenlikle yanıtladı… RÖPORTAJ: İSMAİL ARSLAN
Feridun Öncel Kimdir? 1954 Şanlıurfa doğumlu Feridun Öncel, Ankara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 4 yıllık maliye bölümü mezunudur. Bir müddet aktif siyasette bulundu. Milletvekili adayı oldu. Başkent İktisatçılar Derneği Genel Başkanı olarak ta görevine 13 yıldır devam etmektedir. Birçok sitelerde köşe yazıları yazdı. Yazılarını; “MeselelerÇözümler Türkiye”, “Geleceğe Notlar”, “İşaret Fişekleri” adlı kitaplarda toplayarak okurlarına ulaştırdı. Mum Gibi Yanan Kerkük, Ermeni Soykırımı Yalanı, Vatan Namustur Satılmaz, Türk Telekom
Satışı, AİHM kararı, AB Macerası, Küresel Sermayenin Ürünlerine Boykot Çağrısı ve Uyuşturucu Madde Kullanımının zararlarına ilişkin raporları düzenledi. Memleketçi Sanayici ve İş Adamları Derneği (MİSİAD) Kurucu Genel Başkanı olarak görevine devam etmektedir. Sayın Başkan MİSİAD’I biraz tanıyabilir miyiz? Memleketçi Sanayici ve İş Adamları Derneği MİSİAD; politik faaliyetlerden uzak, Türk siyaseti içinde bulunan bütün partilerden üye barındıran ve bu partilerin hiç birine tabii olmayan bir sivil toplum kuruluşudur. MİSİAD; memleket aşkımızın, millete sevdamızın,
ANADOLU
a
AKTÜEL 12
Feridun Öncel MİSİAD Kurucu Genel Başkanı
A-12-13-MUSIAD.QXD:Layout 1
7/6/17
2:30 PM
Page 2
hizmet tutkumuzun bir yansımasıdır. Biz, ahde vefa duygusunu temel aldık. Vefa, vatan aşkından sonraki en güçlü duygumuzdur. Coğrafya, ırk, din, eğitim ve yetişme tarzı değil, temel kabullerimiz bizi bir araya getirmiştir. Bu işin temeli adanmışlığa ve kardeşliğe dayanır. Derdimiz; parti, memleket, anlayış farkı gözetmeden devletimize ve milletimize hizmet etmektir. MİLLETİN BİRLİK VE BERABERLİĞİNİ SAĞLAMA ÇABASINDAYIZ Memleketçi Sanayici ve İş Adamları Derneğinin hizmet kriterleri nelerdir? En önemli prensibimiz; kardeşçe ve dürüstçe yan yana gelmektir. Bütün gayretimiz Ahilik yolunda yürümektir. Hiçbir ön koşulumuz veya kaygımız yoktur. Birleştirici, bütünleştirici, kucaklayan, mütevazı, birbirinin eksiğini kapatmaya çalışan ve sevincini paylaşan adanmışların ortaklığına MİSİAD diyoruz. Biz birbirine ve memleketine candan bağlı, çalışkan, hırs tanımayan, arkadaşının hep bir adım daha ileri atmasını arzulayan, kendisi için beklentisiz gayret neferleriyiz. Gönül rahatlığıyla ifade edebilirim ki MİSİAD işverenler olarak emeğin sömürülmediği bir dünyayı arzu ettiğini söylemekle kalmayan, bunu şahsi iş hayatına uygulayan insanların adresidir. Dünyada ve Ortadoğu’da yaşanan sosyo-kültürel ekonomik durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Neredeyse her coğrafyada kan ve gözyaşı var. Ekonomik olarak güçlü olanlar nispeten zayıf olanların başına leş kargaları gibi çökmüş durumdadır. Sürekli değişen dengelerin altında enerji, değerli maden, ticaret ve teknoloji gibi sebepler yatıyor. Devletler, kabilelerin veya topyekûn ülkelerin savaşlarıyla insanlarını, topraklarını, sınırlarını, varlıklarını kaybediyorlar. Bağımsız kuruluşların araştırmalarına göre çatışmaların temelinde gelir adaletsizliği ciddi bir yer tutmaktadır. Hatta bunların yaşanmasında artık trilyon dolarların dolaştığı silah endüstrisinin payı da bulunuyor. Dünyanın bazı yerlerinde ülkeler iflaslarını açıklıyorlar. Maalesef işsizlik ve yoksulluk insanların başında karabasan gibi dolaşmaktadır.
noktasında ülkemizde farkındalık oluşturmak isteyen işadamlarının omuz omuza verdiği bir kurumdur. Bizim için kriter vatana ve millete olan bağlılıktır. Kimin hangi görüşe, siyasi partiye, etnik kökene veya inanca sahip olduğuyla ilgilenmiyoruz. Genel olarak ülkemizin daha güzel günler görmesi, yeniden küresel iddiasına kavuşması, oyun kurucu hale gelmesi ve uluslararası barış ve huzurun teminatı olmasına hizmet etmekleyiz. Bize göre toplumsal barışı ve iç huzuru sağlamanın yolu ekonomik özgürlükten geçmektedir. Dolayısı ile işsizliği minimize etmiş, sanayisi güçlenmiş, Ar-Ge si büyümüş bir Türkiye’ye sadece bizim değil tüm dünyanın ihtiyacı olduğu kanaatindeyiz.
MİSİAD MİLLETİNE DÜŞKÜN İŞADAMLARININ OMUZ OMUZA VERDİĞİ BİR KURUMDUR MİSİAD olarak bu sorunlara siz nasıl çözümler üretiyorsunuz? MİSİAD, bu sorunları bilen ve çözüm ANADOLU
a
AKTÜEL 13
Başka neler söylemek istersiniz? MİSİAD olarak; başta milletimiz olmak üzere bütün insanlığın refahı için çalışmayı kendimize amaç edindik. Ebetteki bu güzel ülkemizin dünya tarihinde rastlanmamış gücüne tekrar kavuşması ve yeni Türkiye’nin inşasına hizmet etmek için çalışmak ta bizim görevlerimizdendir. MİSİAD olarak; kamuoyu oluşturma, istihdam yaratma, projeler geliştirme veya geliştirilmiş olanları destekleme, araştırma ve geliştirme faaliyetlerimiz de devam etmektedir. Bu anlamda bütün iş adamı ve sanayicilerimizi, ülkemizi dünyada söz sahibi yapmak ve Ortadoğu’da lider konumuna gelmesi için durmaksızın çalışmak üzere aramıza katılmaya davet ediyorum.
A-14-15-16-17-18-19-DARBE TEMMUZ.QXD:Layout 1
7/6/17
3:56 PM
Page 1
15 TEMMUZ’U UNUTMA
ANADOLU
a
AKTÜEL 14
A-14-15-16-17-18-19-DARBE TEMMUZ.QXD:Layout 1
7/6/17
3:56 PM
Page 2
Bir Temmuz akşamı televizyonlarda Boğaziçi Köprüsü’nde dikilen askerlere kilitlendi gözler… Çok geçmeden açıklama geldi: ‘Askerî Darbe Girişimi’ yani
‘DARBE’.
15/16 Temmuz gecesi; Allah’ın bu millet üzerine rahmetinin tecellisinin, halkın iradesine sahip çıkışının ve daha da önemlisi, ezanlar ve tekbirlerle alınan bu vatana yine ezanlar ve tekbirlerle sahip çıkılacağının ispatlandığı geceydi. 15/16 Temmuz gecesi, bir tarihin yazıldığı geceydi…
ANADOLU
a
AKTÜEL 15
L
Eski kuşakların gayet iyi bildiği bu beş harften oluşan kelimeyi duyan kulaklar önce gördüklerine inanamadı. Bir müddet sonra meydanlara, havaalanlarına, sokaklara abdestli adımlarını atarak göğüslerini siper etmeye koştular…
15 TEMMUZ’DA NE OLMUŞTU?
A-14-15-16-17-18-19-DARBE TEMMUZ.QXD:Layout 1
7/6/17
3:56 PM
Page 3
Milletin Meclisini bombaladılar
15 Temmuz 2016 Cuma akşamı Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu bir grup subay darbe girişiminde bulundu. Saat 22:00’de Genelkurmay Başkanlığı Karargahı’nda, silah sesleri duyuldu ve bir helikopterden dışarıda bulunanların üzerine ateş açıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne iki kez bomba atıldı. TBMM Başkanı İsmail Kahraman ve Genel Kurul’daki milletvekilleri Meclis sığınağına indi. TBMM’ye atılan bomba nedeniyle bazı polis memurlarıyla Meclis görevlileri yaralandı, kulis camları kırıldı.
Emniyeti bombaladılar
Darbeci askerler Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne savaş uçağı ve helikopterlerle saldırdı. Gölbaşı Özel Harekat Daire Başkanlığı’nı havadan hedef aldı. Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Merkezi’nde 47 polis hayatını kaybetti. Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16 uçağı, darbe girişiminde bulunanların elindeki Sikorsky helikopteri düşürdü. Ankara Yenimahalle’de bulunan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) kampüsüne askeri helikopterlerce ateş açıldı. ANADOLU
a
Külliyeyi bombaladılar Cumhurbaşkanı Sarayı’na yakın bir bölge sabah saatlerinde savaş uçakları tarafından iki kez bombalandı. 5 kişi şehit oldu. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne girmeye çalışan bölücü terör örgütü FETÖ mensubu 3’ü rütbeli 13 asker gözaltına alındı. AKTÜEL 16
A-14-15-16-17-18-19-DARBE TEMMUZ.QXD:Layout 1
7/6/17
3:56 PM
Page 4
Köprüleri işgal ettiler Ankara’da Genelkurmay Başkanlığı Karargahı ve TRT Genel Müdürlüğü bir grup askerce ele geçirilirken aynı saatlerde İstanbul’da Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri bir grup asker tarafından geçişe kapatıldı. Vatandaşların köprüye akın edip darbeci askerlere “kışlanıza dönün” uyarıları üzerine tartışmalar başladı. Vurun talimatı alan askerler kendi vatandaşına ateş açmaya başladı. Köprüyü kan gölüne çeviren darbeci askerler sabah saatlerinde teslim oldu.
ANADOLU
a
AKTÜEL 17
A-14-15-16-17-18-19-DARBE TEMMUZ.QXD:Layout 1
7/6/17
3:56 PM
Page 5
Uçuşları durdurdular Darbe girişimi sırasında kritik noktalardan biri olan İstanbul Atatürk Havalimanı cuntacı askerler tarafından işgal edilmişti. Kuleyi de ele geçiren cuntacılar tüm uçuşları iptal ettirdi. Vatandaşların yapılan çağrılar üzerine havalimanına akın etmesi üzerine havalimanı girişindeki tankların üzerine çıkan vatandaşlar tankları etkisiz hale getirdi. Sabah saatlerinde ise havalimanını işgal etmeye çalışan asker polis tarafından gözaltına alındı. Daha sonra kule işgalcileri de özel harekat polislerince etkisiz hale getirilerek gözaltına alındı.
Medyayı BASIP SUSTURDULAR Yarbay Ümit Gençer başkanlığındaki Fetullahçı Terör Örgütü üyeleri her darbede olduğu gibi TRT'yi işgal ettiler. Sözde darbe bildirisini okutan Yarbay Ümit Gençer, telefonla "bildiriyi sen okuma, sivil okusun" emri üzerine TRT spikeri Tijen Karaş'a okuttu. “Yurtta Sulh Konseyi ulusumuz adına yönetime el koymuştur” diye başlayan korsan bildirinin TRT’de okutulmasından bir süre sonra TÜRKSAT TRT’nin yayınını kesti. Daha sonra Bağcılar’daki Doğan Medya Center’ı basan cuntacı askerler, CNN Türk’ün yayınına müdahale etti. Genel Müdür Erdoğan Aktaş’ın direnmesine rağmen yayını durdurdular. Darbe girişiminde bulunan askerler daha sonra polis ve halk tarafından binadan çıkarılarak gözaltına alındı. ANADOLU
a
AKTÜEL 18
A-14-15-16-17-18-19-DARBE TEMMUZ.QXD:Layout 1
7/6/17
3:56 PM
Page 6
Milletin üzerine tankları sürdüler
Genel Kurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe girişiminde bulunan asker elbiseli terörist sayısı; 8 bin 651. (1214 askeri öğrenci, 1676 er ile 5761 subay ve astsubay) Kalkışma esnasında 35 uçak, 37 helikopter, 3 gemi, 74'ü tank 246 zırhlı araç ve 3992 hafif silah kullanıldı.
Vatandaşa kurşun sıktılar FETÖ terör örgütü mensuplarının darbe girişimi sırasında yapılan bombalı ve silahlı saldırılar sonucu 246 vatandaşımız şehit oldu. 179’u sivil, 62’si polis, 5’i asker. Vatandaşın direnişi ve güvenlik güçlerinin başarılı operasyonları sonucu 18.044 kişi gözaltına alındı. Bunların 9.677’si tutuklandı ANADOLU
a
AKTÜEL 19
A-20-ZULFUKAR BARUT.QXD:Layout 1
7/6/17
2:31 PM
Page 1
ZÜLFÜKAR BARUT KATAR KRİZİ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar krizi ve Suriye’deki oluşumlar için, yoğun bir telefon görüşmesi yaptı. Önce ABD Başkanı Trump ile sonra Rus Lider Putin ile körfez krizini gündeme aldı. Katar’da gerek kara, gerekse deniz ve hava yollarının giriş - çıkışlara kapatılması oldukça vahim bir durumdur. Bir nevi kan dökülmeden alınan bu körfez kararı aslında bir psikolojik savaş ilanıdır. Diğer körfez ülkelerinin de aldığı bu karar, kabul edilir türden değildir ve bu bir dayatmadır. Kaldı ki! Körfez ülkeleri arasında bir köprü olan Katar’a uygulanan bu durum, her yönüyle ilişki ve soysal bağlarını kesme anlamına gelmektedir. Türkiye ile geçmişten bu yana tarihi doku bağları olan Katar ile savunma stratejisi iş birliğinin güçlendirilmesi ve her iki ülkenin attığı diğer adımlar belli ki bazı ülkeleri rahatsız etmektedir. Ayrıca Katar’ın Türkiye ile ilişkilerinin güçlendirilmesi amacı ile Katar’da Türkiye’nin bir askeri üs kurması da öte yandan ayrı bir önem arz etmektedir. Başta Arap Emirlikleri olmak üzere Bahreyn, Mısır ve Yemen’in Katar’a karşı aldıkları ambargo kararı Katar’ın körfez bölgesinde yalnız olduğu gerçeğini de ortaya koymuştur. Bu ülkelerin diplomaside yetersiz kalması, batı taraftarı söylemleri ve ezeli paydaşları olan Katar Devletini bir anda suçlaması tarihi bir ayıbın da vesikası olmuştur. Peki, KATAR neden hedefe konuldu? Türkiye, Katar’a sahip çıkma konusunda üzerine düşeni yapmaya devam etmektedir. Aslında Türkiye’nin arabulucu görevini üstlenmesi ve “her şeye rağmen” ısrarla Katar’ın yanında olacağını savunmasının da bazı sebepleri var;
Katar, 2014 yılında Türkiye ile Türkiye-Katar Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’ni kurdu. Türkiye Katar’a; 2 milyar dolarlık savunma sistemleri (Zırhlı araçlar, İnsansız hava araçları vesaire) ihracatı yaptı. Rusya ile yaşanan uçak krizinde Türkiye'ye desteğini veren, (LNG'yi daha ucuza satarız) diyen Katar Devletidir. Türkiye, Katar’da; başta İnşaat sektörü olmak üzere, finans ve perakende alanlarında 15 milyar dolarlık iş yüklenmiştir. 15 Temmuz işgal girişimi sırasında daha neyin ne olacağı belli olmadan Türkiye'nin yanında olduğunu söyleyen ilk ülke Katar Devletidir. 15 Temmuz'dan sonra "Suudi Arabistan'ın darbeden haberi vardı" diyen Katar Devletidir. Türkiye'nin Suriye'de desteklediği ve beraber operasyon yaptığı ÖSO'nun ana karargahının bulunduğu, yine ÖSO'yu Türkiye üzerinden finanse eden Katar Devletidir. Erdoğan'ın her ANADOLU
a
AKTÜEL 20
ziyaretinde "Evinize hoş geldiniz" şeklinde karşılandığı ve Erdoğan'ın ise "Kara gün dostu" dediği Katar Devletidir. Türkiye'den desteğini hiçbir koşulda çekmeyen Katar'a verilmiş ağır bir balans ayarı olan bu gelişmelerin amacı Türkiye'yi Ortadoğu'da iyice sıkıntılı duruma gelen süreç içerisinde tamamen yalnızlaştırmaktır. Katar Savunma Bakanı Halit Bin Muhammed, Milli Savunma Bakanımız Fikri Işık ile “Acil” koduyla yaptığı görüşmelerinde; “Bu hadisenin oldubittiye getirilmek istenildiğini, bunun kansız bir savaş olduğunu belirti.” Ezelden beri bir ateş topu yumağı olan Ortadoğu’da, bir türlü asayiş ve huzur sağlanamıyor. Ezilen yine Müslümanlar olup, birbirlerine kırdırılıyor. Şimdi bekleyelim ve görelim, Katar krizi nasıl bitecek ve sonuçlanacak?
A-21-ILAN-LAVANTAPARK.QXD:Layout 1
7/6/17
2:31 PM
Page 1
“Güvenin Adresi”
Lavanta Park Evleri
Çankaya Mah. 2011 Sk. Alican Apt. No: 16/1 (Karaköprü Belediye Karşısı) Karaköprü/ Şanlıurfa
A-22-23-ONKOL.QXD:Layout 1
7/6/17
2:32 PM
Page 1
SÖYLEŞİ
Hüseyin Önkol Önkol Limited Şirketi Yönetim Kurulu Üyesi
TİCARETTE BAŞARININ YOLU GÜVEN VE İSTİKRARDAN GEÇER ANADOLU
a
AKTÜEL 22
Önkol Limited Şirketi yönetim kurulu üyesi Hüseyin Önkol “Ticarette güven ve istikrar” felsefesini benimsemiş, günümüzün gösterişten uzak duruşuyla ön plana çıkan genç patronlarının başında geliyor. Bu durum doğal olarak şirketlerine de yansıyor. Önkol grubu, güvenilirliği en yüksek gruplar arasında yer alıyor. RÖPORTAJ: MEHMET EMİN KUŞ FOTOĞRAFLAR: İSMAİL ŞAHİNALP
A-22-23-ONKOL.QXD:Layout 1
7/6/17
2:32 PM
Hüseyin Önkol profesyonelliği ve patronluğu bir potada eritmiş, konuşurken ben demekten özellikle kaçınıyor. Seçtiği sözcükler, ilişki kuruş biçimi içten ve mütevazı. Ekonomiyi değerlendirirken ne kadar içtense, üstlendiği sorumluluklardan söz ederken de aynı ölçüde samimi ve duygusal... Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 1982 yılında Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde doğdum. Önkol Limited Şirketinin yönetim kurulu üyesiyim. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Spor yapmayı çok seviyorum, fırsat buldukça spor yapıyorum. Kitap okumaya ve yazmaya da ayrıca ilgim var. Bazen haber sitelerinde ve yerel gazetelerde köşe yazıları yazıyorum. Hobi olarak şiir yazıyorum. Dostlarımla sohbet etmeyi seviyorum. Sık sık samimi arkadaşlarla bir araya gelerek günün stresini atmaya çalışırım. Önkol şirketler grubu hangi sektörlerde faaliyet göstermektedir? Ticarette dolu dolu bir 40 yılı geride bırakmış bir şirketler grubu olarak; mağazacılık, otomotiv, eğitim ve inşaat sektörlerinde faaliyet göstermekteyiz. Mobilya sektöründe “Önşah Mobilya Mağazaları” unvanımızla 24 metre dediğimiz Yunus Emre mevkiinde ve Karaköprü’de faaliyet göstermekteyiz. Otomotiv sektöründe ise “Fiat Önkol Otomotiv” unvanımızla Mardin yolu üzeri Jandarma Komutanlığı bitişiğinde hizmet vermekteyiz. Eğitim sektöründe “Sistem Özel Eğitim Kursu” olarak Emniyet Caddesi mevkiinde hizmetimiz devam etmektedir. Ayrıca inşaat sektöründe de 1+1 daire projelerimizle Mardin yolu üzerinde inşaat faaliyetimiz sürmektedir. İNSANLAR BAŞARIYI ÖDÜLLENDİRİRLER Hüseyin Bey, bu 40 yıllık başarıyı neye borçlusunuz? Biz Önkol Şirketler Grubu olarak özellikle bu zor sektörlerde başarıyı yakalamış olmanın sırrını “Ticarette güven ve istikrar” felsefesini benimsemiş olmamıza borçluyuz. Eskiden bir söz vardı; “Urfa küçük yer, herkes herkesi tanır” diye, haliyle insanlar bir iş yapacakları zaman iki kez düşünmek zorundaydılar. Şimdi Urfa’nın nüfusu 2 milyona dayanmış olsa da sosyal medyanın yaygın kullanılması ve iletişim yollarının
Page 2
çeşitliliği yine aynı bakış açısını korumaktadır. İnsanlar güvendikleri ve başarılı buldukları firmaları takdirleri ile ödüllendirirken, başarısız ve hizmet kalitesi kötü olan şirketleri de eleştirileri ile cezalandırmaktadır. Bir iş adamı olarak şu anki piyasaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Aslında Türkiye her anlamda kendi kendine yeten bir ülkedir. Ayrıca yaşadığımız birçok olumsuzluğa rağmen ülke ekonomisi gelecek ve istikrar vadediyor. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de siyasetin ekonomiyi olumsuz yönde etkilediğini düşünüyorum. Çünkü malum sebeplerden dolayı siyasi istikrarın olmadığı ve sürekli çekişmelerin yaşandığı bir ortamda piyasaların gerilmesi kaçınılmazdır. Bu gerginlik önceki yatırımları zorlarken
haliyle piyasaları da daraltmaktadır. Daralan piyasalar da doğal olarak alım gücünün düşmesine ve işsizliğin artmasına neden olmaktadır. HER ZAMAN OLDUĞUNDAN DAHA ÇOK BİRLİK VE BERABERLİĞE İHTİYACIMIZ VAR Peki, sizce piyasaların rahatlaması için ne gibi tedbirler alınmalıdır? Öncelikli temennimiz ülkemizde siyasetin daha barışçıl bir havada yaşanmasıdır. Bütün siyasi partiler ülkemizin çıkarlarını korumak, refah düzeyini arttırmak ve gayrı safi milli hasılanın bulunduğu seviyelerin üzerine çıkarılması için ortak bir noktada buluşmaları gerekmektedir. Bakınız 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti ve Allah’a hamdolsun ki Türkiye büyük bir ANADOLU
a
AKTÜEL 23
kaosun eşiğinden döndü. Buradan çıkarmamız gereken bir dizi dersler bulunmaktadır. Bir Türkiye daha yoktur. Dolayısı ile bugün ve gelecekte her zaman olduğundan daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız bulunmaktadır. Türkiye, komşuları ile diyaloglarını geliştirip, hem içeride hem de dışarıda güven tazelemelidir. Buna bağlı olarak ülke ekonomisine oldukça etkisi olan gerek turizme gerekse ithalat ve ihracata daha çok önem verilmelidir. Malumunuz 15 Temmuz Demokrasi Bayramı’nın yıl dönümündeyiz. Konuyla ilgili neler söylemek istersiniz? 15 Temmuz 2016 gecesi türlü kahramanlıklara şahit olduğumuz unutulmaz bir gecedir. Aziz milletimiz; üzerine açılan ateşlere,
atılan bombalara ve gözleri önünde vurulan insanlara rağmen geri adım atmamıştır. Milletimiz, meydanı asker üniforması giymiş teröristlere bırakmamıştır. Milletimiz, Emniyet Teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli unsurları el ele vererek hain darbe girişimine karşı tarihî bir duruş sergilemiştir. Bu vesile ile 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günümüzü kutluyorum. Şiir yazdığınızı söylemiştiniz. Söyleşimizi bir dörtlük ile bitirmek ister misiniz? Tabii ki memnuniyetle…
Ben yol alır, yordam bilir, dost bilirim. Sevgi bilir, vefa bilirim. Beni bilen bilir, Herkese bir çift sözüm vardır; İnsanı insan bilirim…
A-24-25-AVNI AKTAR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:32 PM
Page 1
SÖYLEŞİ
HAYIR’CI DEDAŞ, REFERANDUMDA “EVET” DİYEN URFALILARI CEZALANDIRIYOR! RÖPORTAJ: MEHMET EMİN YEŞİL GAP projesi ile kurak toprakların suya kavuştuğu, umutların yeşerdiği Güneydoğu Anadolu bölgesinde çiftçilerin sorunu bitmek bilmiyor. Bir yandan bölgeye ürün çeşitliliğini kazandırmak isteyen çiftçi diğer yandan elektrik, su, mazot ve gübre sorunları ile boğuşuyor.
Çekirdekten yetişme bir çiftçi olan Avni Aktar ile tarım sektöründeki sorunları mercek altına aldık. Avni Aktar: “GAP bölgesinde yaşayan çiftçinin bugün cebelleştiği sorunlar Türkiye’nin ayıbıdır” diyor ve çok önemli bir iddiada bulunuyor. Avni Aktar’ya göre çiftçinin en büyük sorunu olan elektrik kesintileri maksatlı yapılıyor ve diyor ki: “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi
referandumunda “Hayır” cephesinde yer alan elektrik idaresi DEDAŞ, %70 “Evet” oyu kullanan Şanlıurfa halkını elektrik kesintileri ile cezalandırıyor”… Sizi biraz tanıyabilir miyiz, Avni Aktar kimdir? Karaköprü’ye bağlı Buğdayhöyük köyünde ikamet ediyorum. Yaklaşık 20 yıldır baba mesleği çiftçilikle uğraşmaktayım. 500 dönümlük bir arazi üzerinde 12 bin ağaçta Urfa fıstığı yetiştiriyorum. 700 dönümlük bir arazi üzerinde de pamuk, buğday, mısır, mercimek ve arpa ekip biçiyorum. Evli ve üç çocuk babasıyım. URFA’DA KAVUN YETİŞTİRDİK Alternatif ürünler de yetiştiriyor musunuz? Son birkaç yıldır tarım sektöründe farklı ürünler üzerinde kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Örneğin kavun yetiştirdik ve çok verimli oldu. Mersin’den gelen tüccarlar Urfa’da böyle kaliteli bir kavun yetiştirilmesine şaşırdıklarını söylediler. Bunu daha da geliştirmek istiyoruz ama bazı sorunlardan dolayı üretim yapmakta zorlanıyoruz. Ne gibi sorunlar? Suyun düzensiz gelmesi, elektrik kesintileri gibi nedenlerden dolayı hem kendimizi geliştirmekte, farklı ürünler yetiştirmekte zorluklar yaşıyoruz hem de çiftçiliği icra etmekte zorlanıyoruz. Ayrıca bize verilen desteklemelerinin elektrik idaresi tarafından bloke edilmesinden dolayı da zorluklar yaşıyoruz. Devletimiz önümüzü açsa, engelleri
ANADOLU
a
AKTÜEL 24
A-24-25-AVNI AKTAR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:32 PM
Page 2
kaldırsa daha güzel işler yapabiliriz. Çünkü bölgemiz çok güzel, bereketli topraklara sahip. Kaliteli ve ürün çeşidi bol bir üretim için neye ihtiyacınız var? Bir kere kaliteli ve verimli bir üretim için suyun vaktinde bırakılması gerekiyor. Ayrıca ürün mahsulünden önce su paralarının bizden tahsil edilmesi de mantıksız. Biz çiftçiyiz. Sadece ürün mahsulünden gelir elde edebiliyoruz. Mahsulü kaldırmadan bir yere ödeme yapmamız imkânsız. Ektiğimiz pamuk iki karışa ulaşmamış daha ama bütün masraflarını karşılamak zorunda kaldık. Hadi ben ödeyebildim diyelim ama öyle çiftçilerimiz var ki bu masrafları karşılayabilmek için faiz yükü altına giriyorlar. DEDAŞ, REFERANDUMDA %70 EVET OYU KULLANAN URFA HALKINI ELEKTRİK KESİNTİLERİ İLE CEZALANDIRIYOR! Elektrikleriniz neden kesiliyor? Ben elektrik kesintilerinin keyfi yapıldığını düşünüyorum. Çünkü ortada kesinti yapılmasını gerektirecek bir sorun yok. Bana göre DEDAŞ Urfa halkını cezalandırıyor. Biliyorsunuz DEDAŞ referandumda hayır cephesindeydi ve %70 Evet oyu kullanan Urfa halkını elektrik kesintileri ile cezalandırıyor. Enerjinin kesilmesi yöntemi son derece çağdışıdır. Eğer borcumuz varsa tahsili için başvurulacak çok yol var: icraya verebilirler, mal varlığımıza tedbir koydurabilirler, faiz işletebilirler ki
bunu zaten yapıyorlar ama enerjinin kesilmesi ne demek? Hangi çağda yaşıyoruz? Sulama birlikleri çözüm üretmiyorlar mı? Sulama birliklerinin çiftçiye hiçbir faydası yok! Zaten sıkıntının büyüğü sulama birliklerindedir. Elektrikler kesilince otomatikman sular da kesiliyor ve ürünlerimiz telef oluyor.
ANADOLU
a
AKTÜEL 25
Şimdi diyorlar ki çiftçi neden farklı ürünler yetiştirmiyor? Nasıl yetiştirelim? 300 dönüm kavun ekecektim sırf bu sorunlardan dolayı ekemedim. Şubat, Mart aylarında yonca ekecektim su bırakılmadığı için ekemedim. Yağmur yağarsa yonca yetişebilir ama biliyorsunuz mevsim kurak geçti. Bırakın alternatif ürünleri geçen sene ektiğimiz buğday susuzluktan kurudu. Mısırlarımız kurudu. Urfa’nın suyu mu yok, var ve su olduğu halde bu durumları yaşıyoruz. Bu noktada çiftçinin hakkını savunması gereken ilk kurum sulama birlikleridir ama maalesef hiç bir şey yapmıyorlar. DEDAŞ ve Sulama Birlikleri el ele verip resmen çiftçiye zulmediyorlar. TARIM BAKANI FARUK ÇELİK ÇİFTÇİNİN SORUNLARINA EL ATMALI Sizce anlattığınız bu sorunların çözümü nedir? Enteresan olan durum şu ki: Tarım ve köy işleri bakanı Şanlıurfa milletvekili! Hayvancılık sektörüne teşvikler var evet ama suyu vermezseniz ben yemi nasıl vereceğim? Şehirde hayvancılık yapmıyoruz ki gidip yemi parayla alalım. Kaldı ki yemi parayla aldıktan sonra hayvancılık yapmanın ne anlamı var? GAP bölgesinde yaşayan çiftçinin bugün cebelleştiği sorunlar Türkiye’nin ayıbıdır. Bence çözümün yolu Sayın bakanımız Faruk Çelik’ten geçiyor. Kendisi Şanlıurfa milletvekili olmasına rağmen tarım ve çiftçinin sorunlarına çözüm geliştirilmiyor. Bakanımız, bir an önce çiftçinin sorunlarını çözmek için girişimlerde bulunmalıdır. Zira bölge ekonomisinin yükü tarımın ve dolayısı ile biz çiftçilerin omuzları üzerindedir.
A-26-27-15 TEMMUZ KULLAMA MESAJ.QXD:Layout 1
KUTLAMA
7/6/17
2:33 PM
Page 1
15 TEMMUZ DEMOKRASİ VE MİLLİ BİRLİK GÜNÜ Mehmet GÜNEŞ (21.Dönem Milletvekili – İşadamı) 15 Temmuz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Aziz Milletimiz için bir milat noktasıdır. Milletimiz demokrasi sınavını başarıyla vermiş ve ihanet çetelerine karşı tek vücut olmayı başarmıştır. Asım’ın nesli bu vatanı canları pahasına koruyarak destan yazmıştır. 15 Temmuz Demokrasi Zaferi gelecek nesiller için önemli bir ilham kaynağıdır.
Abdulhamit ÇİFTÇİ (İşadamı) Tarihimize şanlı bir direniş olarak geçen bu kutlu mücadelede göğsünü mermilere siper eden, bedenini hiç düşünmeden tankların altına seren ve canlarını hiç tereddüt etmeden feda eden bütün Gazi ve Şehitlerimizi minnetle ve rahmetle anıyorum.
Salih Serdal BUCAK (Siverek Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı) Söz konusu vatan olduğunda Milletimizin gücü ve kararlılığının karşısında hiçbir kuvvetin duramayacağını bütün dünya görmüştür. 15 Temmuz gecesi Milletin ortaya koyduğu birlik ve beraberlik ruhu bu ülke üzerinde oyunlar oynamak isteyenlere güzel bir cevap olmuştur.
Faruk ÇELİK (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı) FETÖ ile mücadele, beka meselesidir. Onun için Mecelle'de de denildiği gibi "Def'i mesafid, celb-i menafiden evladır"… 15 Temmuz gecesi yaşananlar; inancımız, dünya görüşümüz farklı olsa da büyük bir ailenin parçası olduğumuzu bize hatırlattı. 15 Temmuz gecesi el birliğiyle karanlık geceyi aydınlık şafağa ulaştırdık. Tankın azameti halkın cesareti karşısında yerle yeksan oldu.
Faruk AKBAŞ (Şasemkom Başkanı) O gece evlerinden abdest alarak çıkan, şehadet aşkı ile meydanları dolduran milletimiz bütün dünyaya vatanı muhafaza etmek ne demek, bir olmak, birlik olmak ne demek göstermiştir. Henüz sakalı, bıyığı terlememiş gençlerimiz, yürümekte zorlanan ihtiyarlarımız, amirimiz, memurumuz, köylümüz ve şehirlimiz kısaca yediden yetmişe milletimizin tüm fertleri vatanına sahip çıkmıştır. ANADOLU
a
AKTÜEL 26
A-26-27-15 TEMMUZ KULLAMA MESAJ.QXD:Layout 1
7/6/17
2:33 PM
Page 2
Feridun ÖNCEL (Misiad Genel Başkanı) 15 Temmuz 2016 gecesinde şükürler olsun ki, bütün teşkilatımız dakikalar içinde reaksiyon vermiş, yüreklerini ortaya koymuştur. Milletimizin el ele bertaraf ettiği bu hainlik ne ilk ne de son hadise olacaktır. Ancak Aziz Milletimiz emin olsun ki bu düşmanlara göğsünü siper edecek MİSİAD gibi Milli, Bağımsız kurumlar da hep var olacaktır.
Fatma ŞAHİN (Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı) Vatanını canı pahasına koruyan yiğitlerin şanlı direnişi en güzel övgüleri hak etmektedir. Çocuklarımızın ve gençlerimizin demokrasi, millî birlik ve beraberlik, vatan sevgisi ve şehitlik konularında farkındalığının arttırılması hepimizin ortak sorumluluğudur.
Mehmet ÖZYAVUZ (Harran Belediye Başkanı) Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Hükümetimizin, güvenlik kuvvetlerimiz ile halkımızın kahramanca mücadelesi sonucunda bu kanlı girişim engellenmiş, milletimizin direnişiyle demokrasimiz kazanmıştır. Türk milleti, bu demokrasi sınavından yüzünün akıyla geçmiştir.
İbrahim COŞKUN (Memur-Sen Şanlıurfa İl Başkanı) 15 Temmuz ikinci bir Kurtuluş Mücadelesidir. Bu destanı yazan milletimiz silahsız ve savunmasız oldukları halde tankları, topları, uçakları etkisiz hale getirmeyi başarmıştır. Asker görünümlü teröristler karşısındaki dik duruşlarıyla memleketine ve geleceğine sahip çıkan milletimiz, gece boyunca sayısız kahramanlık destanları yazmıştır. Rabbim bir daha böyle acılar yaşatmasın.
Ahmet Eşref FAKIBABA (Ak Parti Şanlıurfa Milletvekili) Milletimizin şanlı direnişi, bu muhteşem tarihin en başında yerini alacaktır. Ayrıca üniformalı teröristlerin ellerindeki silah ve tank namlularının, uçak ve helikopter bombalarının karşısında Milletin gösterdiği dik duruş nesiller boyunca takdirle anılacaktır. Hayatını riske atan, yaralanan, şehit olan her bir vatandaşımız için ne desek minnettarlığımızı ifade edemeyiz. ANADOLU
a
AKTÜEL 27
A-28-OSB.QXD:Layout 1
7/6/17
2:33 PM
Page 1
OSB
‘Sanayicilerimizin yıllardır beklediği sorunlar kökten çözülecek’ Üretim Reform Paketinin, ülkenin ekonomisini ve sanayisini stratejik anlamda büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Bölge Müdürü Yunus Emre Aksu “Bu paket ile OSB’leri, sanayicileri ve yatırımcıları ilgilendiren önemli imzaların atılacağına inanıyoruz” dedi. Şanlıurfa OSB Müdürü Yunus Emre Aksu, yaptığı açıklamada şunları söyledi; “Yerli sanayiyi ayağa kaldıracak, üretimi, yatırımı arttıracak Üretim Reform Paketinin, sanayinin geliştirilmesi ve üreticinin desteklenmesi adına başarılı olacağına inanıyoruz. Üretim Reform Paketi ile birlikte, Türkiye’nin üretim kapasitesini arttıracak, yerli üretimi kolaylaştıracak ve çalışma kapsamında, imar kanunundan; mera kanununa, sanayi sicil kanunundan;
Yunus Emre Aksu Şanlıurfa Organize Sanayi Bölge Müdürü
emlak vergisi kanununa, vergi usul kanunundan; yapı denetim kanunu ve endüstri bölgeleri kanununa kadar yer alan maddeler, sanayimize ciddi anlamda olumlu bir şekilde yansıyacaktır.” “Üretim Reform Paketi, gerek Şanlıurfa OSB’mizde gerekse de Türkiye’nin dört bir yanında bulunan
ANADOLU
a
AKTÜEL 28
Şanlıurfa Organize Sanayi Bölge Müdürü Yunus Emre Aksu Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Dr. Faruk Özlü tarafından hazırlanan ve meclis sanayi komisyonundan geçirilen Üretim Reform Paketinin, sanayinin geliştirilmesi ve üreticinin desteklenmesi adına olumlu sonuçların alınacağını söyledi. OSB’lerimizde yatırımların güçlendirilmesinin yanı sıra, sanayiden uzaklaşan sermayeyi de yeniden üretime kazandıracaktır…” “Üretim Reform Paketiyle birlikte, yatırım sahibi iş adamlarımızın yıllardır beklediği sonuçların çözüme kavuşması sağlanacaktır. Sanayicilerimizin ödediği elektrik borçlarında TRT payının kaldırılması, hafta sonu çalışma izni alma zorunluluğuna son verilmesi, sanayi sicili almış sanayicilerden emlak vergisi alınmaması, şehir içinde kalan sanayi sitelerinin taşınması, enerji verimliliği gibi pek çok köklü düzenlemeyi beraberinde getirecek bu paket için başta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Dr. Faruk Özlü olmak üzere, hükümetimize ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”
A-29-MISBAH HICRI.QXD:Layout 1
7/6/17
2:33 PM
Page 1
SÖYLEŞİ
URFA’NIN DEĞERLERİNİ MARKALAŞTIRMAK İÇİN NE YAPMAK LAZIM? 1952 Şanlıurfa doğumlu Misbah Hicri’nin yayımlanmış 10 adet kitabı bulunmaktadır. Birçok platformda köşe yazıları yazmış, makaleleri yayımlanmış ve Şanlıurfa ile ilgili çeşitli araştırmalara imza atmış bir araştırmacıdır. Şair ve Yazar kimliğinin yanı sıra Anadolu’nun çeşitli illerinde öğretmenlik yapmış emekli bir eğitimcidir. URFA SAHİPSİZ DEĞİLDİR, HEPİMİZ BU ŞEHRİN SAHİPLERİYİZ Öncelikle bu konuda hepimize çok önemli görevler düşmektedir. Yine önemli değerlerimizden olan Urfalı şair ve yazarlar hakkında bir liste hazırlayıp gerekli makamlara vererek, isimlerinin yaşatılması için çaba vermiş biriyim. Urfa 12 bin yıllık tarihe sahip başlı başına bir markadır zaten. Ancak önemli olan bizim bu güzel memlekete neler kazandırdığımızdır. Üzülerek belirtmek gerekir ki biz toplum olarak Urfa’ya bir kazanç sağlayamıyoruz. Çok basit bir örnek vereyim; şu ana kadar atanmışlar veya seçilmişler kaç tane şairimizin veya yazarımızın kitaplarını neşretmişlerdir? Bakınız geçim sıkıntısı yaşayan o kadar çok şair ve yazarlarımız var ki belediyelerimizin en azından bu değerlerimize sahip çıkması, istihdam etmesi gerekir. Ben 10 tane kitap yazmış bir yazarım. Gerek ulusal, gerek yerel düzeyde bilinen biriyim ancak fikirlere de gereken önem verilmemektedir. Kim
ANADOLU
a
AKTÜEL 29
aydınlarımızı çağırıp ta “Urfa hakkındaki düşünceleriniz neler?” diye sormuştur? Toplumun dilinde bir söylem var; Urfa sahipsiz diye… Aslında Urfa sahipsiz değildir, hepimiz yaşadığımız bu şehrin sahipleriyiz. Ancak atanmış ve seçilmişlere çok önemli görevler düşmektedir. Özellikle seçilmişlerin bu şehre sahip çıkması lazımdır. Örneğin her Urfalının yüreğine dert olan Urfa fıstığı konusunda acilen harekete geçilmelidir. Urfa fıstığının üretim miktarı Antep’in üretim miktarından kat kat fazladır ama Antepliler patent aldılar, biz almadık. Sadece fıstık mı peki, hayır örnekleri çoğaltabiliriz; İsot dediğimiz biberin, isot salçasının, domates salçasının, çiğköftenin ve daha birçok ürünümüzün patenti alınabilir ve ivedilikle alınmalıdır! Biz gitmişiz, Urfa’yı Şanlıurfa yapmışız ama dünyaca bilinen Urfa isotunun patentini almayı ihmal etmişiz. Hatta İstiklal Madalyamızı bile 40 yıl sonra almışız. Onu da yabancı bir milletvekilinin teklifi üzerine almışız… Bunlar konuşulması gereken şeylerdir. Biz siyaseti konuşacağımıza, hükümetleri tartışacağımıza Urfa’nın sorunlarını tartışsak yemin ediyorum ki Urfa bugün bulunduğu durumdan 10 kat ileriye gider. Bizim bir araya gelmek gibi bir sorunumuz var, bir araya gelemiyoruz. Sıra gecesinde 12 kişi oluyoruz, 13 kişi olamıyoruz. Hatta çoğalmak yerine eksiliyoruz. Neden sıra gecelerini 20 kişiye çıkarmıyoruz? Toplansak, birbirimizi dinlesek fena mı olur? Ben STK’lara da güvenmiyorum. STK temsilcileri açık ve net söylüyorum ki; çeşitli ayak oyunlarıyla oralara gelmiştir. Hiç birisi kendi bilgi ve becerileri ile o kurumun başına gelmemiştir. Bir sulama birliğinin başında bana bir tane ziraat mühendisi gösterebilir misiniz? Dikkat edin kimse kendi meslek dalında söz sahibi değildir. Çözüm olarak toplumsal dayanışma şarttır. Özellikle belediyeler halkın sorunlarına kulak kabartmalıdır. Her meslek gruplarından insanların bir araya gelerek çözüm yollarını tartışmalıdır.
A-30-31-MEHMET GULI ASLAN.QXD:Layout 1
7/6/17
2:34 PM
Page 1
MEHMET GULİ ASLAN BİR SOLUKTA ŞANLIURFA GÜNDEMİ
ERDOĞAN HARRAN’A TEŞEKKÜR ETMEK İÇİN Mİ GELDİ? Türkiye’de gündem çok yoğun… Cumhurbaşkanı Erdoğan Ramazan ayının son gününde Şanlıurfa’ya gelerek Ceylanpınar, Akçakale ve Harran’ı ziyaret etti. Erdoğan bu yıl Şanlıurfa’ya 3 kez ziyarette bulundu. Son ziyaretinde ise şehir merkezine uğramadı. Referandumda en çok evet oyunun çıktığı ilçe olan Harran’a teşekkür için geldi. Fakat PYD bayraklarının yalıngözle görüldüğü Ceylanpınar ve Akçakale’yi de ziyaret etti. Herkesin dikkatinden kaçan bir detay vardı. Erdoğan yanında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı da getirmişti… Salt teşekkür
ziyaretinden öte bir ziyaret olduğu açık. Aslında Erdoğan bu ziyaretiyle şunları söylüyordu: "Suriye'de şu anda devam eden olumsuz gelişmelerin yarın, bir gün sınırlarımız için bir tehdit oluşturması, böyle bir vakayla karşı karşıya kalınması halinde bütün dünya bilmelidir ki, Fırat Kalkanı'nda ne yaptıysak aynını orada da yaparız.” Erdoğan açık açık operasyon sinyali verdi. Aslında uzun süredir devam eden hazırlıklar var ve sadece bizim için değil tüm bölge için tehdit oluşturan terör örgütlerine operasyon bekleniyor. Kim bilir belki bu yazıyı okuduğunuzda operasyon başlamış olacaktır. ANADOLU
a
AKTÜEL 30
A-30-31-MEHMET GULI ASLAN.QXD:Layout 1
7/6/17
2:34 PM
Page 2
URFA VALİSİ NEDEN MERKEZE ALINDI Şanlıurfa Valisinin alınması normal ama merkeze alınması anormal! Neden alındı? Çünkü hala birçok kişinin algılamakta zorluk çektiği yeni Şanlıurfa, yeni Türkiye ve hatta yeni bir Dünya var. Dar düşünmeyin. Yeni bir dünya kuruluyor. Türkiye ve özellikle sosyal ve coğrafi yapısıyla Şanlıurfa bu işin merkezindedir. Vali Güngör Azim Tuna çok değerli bir insan, iyi bir idareci ama değişen dünyaya ayak uyduramayan, değişen Türkiye’yi algılayamayan bir ekiple ancak bu kadar gidebildi. Kendileri için hayırlı olsun. Vali Tuna için bir not: Urfa’da dokunulmaz denilen yerlere dokundu. Fincancının katırlarını ürküttü ama bunun bir ekip işi olduğunu unuttu. Urfa’da değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez olan valilik çalışanları var. 25 yıldır onlarca vali değiştiği halde değişmeyen kadrolar var. Her vali ile rahat çalışacak genişlikte bir kadro… Yeni Vali Abdullah Erin’in sosyal ve coğrafi yapıyı bilen bölge insanı olması yeni Şanlıurfa için önemli bir atamadır. Yeni Türkiye kabuğunu kırarken, Urfa’da “Yeni” adına hiçbir emare görülmedi ancak yeni vali “Yeni Urfa” yolunda temel değişiklikler
için önemli adımlar atacaktır. Dokunulmaz olanlara dokunacaktır ve şuna emin olun Urfa Kabuğunu kıracaktır. Kırmak zorundadır… Bu arada FETÖ’cülerin valisine kadar hükmettiği, dinlerarası diyalogun merkezi dedikleri Şanlıurfa’da, FETÖ’nün belini kıracak adım henüz atılmadı. Hala çok
güçlüler… Tahliye olanlara bakarak bunu net bir şekilde görebiliyoruz… FETÖ ile mücadele yavaşlayabilir ama kesintiye uğramaz. Son Erdoğan ziyaretini bu bağlamda düşünün. Urfa iç dinamiklerini harekete geçirmez, değişiklik yapamazsa merkezden değişim yapılacak. Bu durum daha fazla sürdürülebilir değil…
ŞANLIURFASPOR’UN KÜME DÜŞMESİ Konuları kısa kısa geçmem lazım. Şanlıurfa siyaset ve bürokraside oluşan tıkanıklık ve kısır döngü halinden her alanda etkilenmektedir. Şanlıurfaspor’un başını siyaset mi yedi? Siyasetçilerin başını Şanlıurfaspor mu yedi? Bu soruların cevabı pek berrak değil. Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan hesabı gibi… Ne Urfaspor’u şampiyon yapan kahraman, ne de küme düşüren beceriksizdir. Ortada birliktelik olduğu dönemde başarı, kısır çekişmelerin olduğu dönemde başarısızlık var. Başarıdan kimse tek başına kendine kar çıkarmasın. Şampiyon olunduğu dönemde siyasetin desteği olmasaydı o başarı gelmezdi. Küme düşerken de siyasetçi için çelme takanlar olmasaydı takım küme düşmezdi. Siyasetçi eliyle Urfaspor başarıyı yakaladı. Siyasetçiye çelme takmak isteyenlerin eliyle de Urfaspor küme düştü. Bu kadar net… ANADOLU
a
AKTÜEL 31
A-32-33-SIVEREK TSO ROP.QXD:Layout 1
7/6/17
2:34 PM
Page 1
RÖPORTAJ
Siverek Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Salih Serdal Bucak
ÜRETEN BİR SİVEREK İÇİN ÇALIŞMALIYIZ ANADOLU
a
AKTÜEL 32
A-32-33-SIVEREK TSO ROP.QXD:Layout 1
7/6/17
Siverek Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) Başkanı Salih Serdal BUCAK ilçenin, ilin hatta ülkenin geleceği açısından her kuruma, kuruluşa ve tüm siyasilere önemli görevler düştüğünü açıkladı. Her kurum ve kuruluşun çizeceği yol haritasında ana unsurun insana ve dolayısıyla ülkeye hizmetin en ön sırada olması gerektiğine dikkat çeken BUCAK, 15 Temmuz sonrası Siverek’in yeni bir yol haritasıyla yola çıkarken eksilerini, artılarını ve hedeflerini gerçek olarak ortaya koyması gerektiğini bildirdi. Siverek’te öyle veya böyle bir şekilde her şeyin var olduğunu anlatan Bucak, sadece bir tek şeye ihtiyaç olduğunu ifade ederek onun da adını koydu; “Birbirimize güvenmek”. Siverek’in dibe vuran ekonomisini düzlüğe çıkarmak, göçü durdurmak adına istihdam alanları oluşturmak, Türkiye’nin bir parçası olarak tüketen değil, üreten bir Siverek için masaya yumruğu vurma zamanının gelip geçmekte olduğunu kaydeden Bucak dergimize özel önemli açıklamalarda bulundu.
2:34 PM
Page 2
olmadığını anlatan Bucak; “Geçtiğimiz haftalarda 7 büyük bankanın genel müdürleri ve Bankalar Birliği Başkanı’nın bir arada Türkiye ekonomisini tartıştıkları toplantı yapıldı. Toplantı sonucunda; bütün banka genel müdürleri 2017 yılının iyi geçeceği fikrinde birleşti. Ekonominin kalbi olarak kabul edilebilecek bankalar 2017 yılını iyi görüyorlarsa, ekonominin diğer paydaşlarının da aynı fikir etrafında kenetlenmeleri ve olumsuz senaryolara itibar etmek değil, moral ve güç kazanacakları ortamların yaratılmasına katkı sağlamak anlamında birbirlerini motive etmeleri, moral bulmaları gerekmektedir. Bu durum Siverek için de geçerlidir”. “İlçemizde olumsuz algı yaratmak isteyenlere bir bakın, ekonomi olumsuz seyrederse kayıpları olacak mı? Hiç bir kayıplarının olmadığını, olmayacağını göreceksiniz. Olumsuzluk algılarına kapılanlara bakarsanız, kendi gelişmelerini engellediklerini, kârlarının azaldığını, belki de işlerini kaybetme riski ile karşı karşıya kaldıklarını görürsünüz. Üretici, esnaf, iş adamı ya da çiftçi olarak negatif düşüncelerden uzak durmamız, hep pozitif düşünerek hem kendimize hem de çevrenize
POZİTİF DÜŞÜNMELİYİZ Türkiye’nin büyüklüğünü ve gücünü doğru tahlil edebilmemiz halinde, “Ülkede sorun var” safsatalarının ne kadar asılsız ve maksatlı olduğunun görülebileceğini, ekonomik olarak Siverek’i Türkiye ekonomisinin dışında görmenin mümkün ANADOLU
a
AKTÜEL 33
moral aşılamamız gerekiyor. Korkmayın, ayağınızı yere sağlam basıp, gözünüzü zirvelere dikin. Unutmayın iş dünyasındaki başarınız, kârlılığınızın artması sadece size ve ailenize değil, önce Siverek’imize sonra da ülkemize kazanç olarak yansıyacaktır. Ayrıca, zekât vermenin sadece malınızın bir kısmını dağıtmak olmakla birlikte var olan bilginizi, tecrübenizi, yeteneklerinizi ve başarılarınızı Siverek toplumu ile paylaşmak suretiyle topluma faydalı insan olarak görevinizi de yerine getirebileceğinizi asla unutmayın” dedi”. SİVEREK’IN ANALİZİ ŞART Siverek’in ekonomik anlamda gelişmesine katkı verebilmek için öncelikle durum tespiti yapılmasının faydalı olacağını, kaymakamlık, belediye, fakülte ve yüksekokullar ile meslek ve esnaf odalarının diğer sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte siyasetten uzak ve tarafsızca Siverek’in fotoğrafının çekilmesine ihtiyaç olduğunu kaydeden Bucak; “Bu bir çalıştay veya panel olabilir. Bu bir Siverek gerçeği, belgeseli olmalıdır. Siverek’e hizmet etmek isteyen her Siverekli bu belgesele, fotoğrafa iyi bakmalı, iyi analiz etmelidir. Siverek’in eksilerini ve artılarını açıkça ortaya koyacak, içeriden ve dışarıdan her türlü yatırımcıya aradığı soruların cevabını bulabileceği ‘Siverek Analizi’ diyebileceğimiz bir kitap oluşturarak bir yol haritasını ortaya çıkarmaya büyük ihtiyaç var” Siverek’e yapılabilecekler konusunda hiçbir zaman geç kalınmadığının altını çizen BUCAK, “Sadece bir tek şeye ihtiyacımız var; birlik beraberlik ve birbirimize güvenmek” dedi.
A-34-TEKNOLOJI.QXD:Layout 1
7/6/17
2:34 PM
Page 1
TEKNOLOJİ Ciltteki yara izini yok edecek devrim
Yeni canavar iPad Pro, Macbook Pro'dan bile hızlı Apple'ın geçen ay tanıttığı yeni iPad Pro ve MacBook Pro modelleri, yenilenen tasarım ve işletim sistemleri ile dikkat çekti. Şirket, yeni iPad Pro'ları direkt olarak PC'lerin yerini alması için tasarladığını açıkladı. iPad Pro'nun yeni modelleri, GeekBench testlerinde önceki nesil MacBook Pro modellerini geride bırakmayı başardı. Çoklu çekirdek performans testlerinde 2017 model iPad Pro modelleri, 2016 model MacBook Pro'yu geride bıraktı. GeekBench'in grafik işlemcisi testlerinde ise 10.5 inç'lik iPad Pro, yeni ve eski tüm Macbook Pro’ların üstünde bir performans gösterdi. 2017 model MacBook Pro bu testte ancak dördüncü olabildi.
ABD Utah’ta biyo-teknoloji şirketi PolarityTED, ciltteki yara izlerini yok eden teknoloji geliştirdi. SkinTE adı verilen devrim niteliğindeki teknoloji ilk olarak hayvanlar üzerinde denendi. Geliştirilen teknoloji, hayvanların ciltlerinde bulunan yanıklar ve aşınmaları başarılı bir şekilde onardı ve cildi tazeledi. Şirket, "SkinTE ile insanlarda tam fonksiyonel cilt onarımını mümkün olacak” açıklaması yaptı. Geliştirilen teknolojinin, bir hastanın kendi cildine ait küçük örnek sayesinde tüm katmanların yeniden yapılandırılmasını sağladığı belirtildi. Ayrıca saç ve kıl gibi uzantıların yeniden çıkabileceği tamamen organik dokuların da SkinTE sayesinde geliştiği kaydedildi. Çalışmaların 2018 yılında insanlar üzerinde sürdürüleceği bildirildi.
Teknoloji bizi elimizden vurdu Microsoft Surface raflardaki yerini aldı ABD dışında satışa sunulan Microsoft Surface ve Surface Pro dizüstü bilgisayarları, Okyanusya ülkeleri ve 17 Avrupa ülkesinde satışa sunuldu. Özellikle eğitim sektöründeki teknolojik devrime odaklanan ürünler, Windows 10 S işletim sistemiyle geliyor ve tercihe göre kullanıcılar Windows 10’a geçiş yapabiliyor. ABD’de 1000 dolara alıcı bulan cihazlar, İngiltere’de 979 Pound’a satılıyor. Türkiye’de ise bilgisayarların 4 bin 200 TL’den başlayan fiyatlarla satışa sunulacağı tahmin ediliyor. Sadece yeni nesil Intel i5 işlemcilerle piyasada bulunan bilgisayarların Core i varyantları için de hazırlıkların yapıldığı bildiriliyor.
Teknolojik cihazların günlük hayatımızda kapladığı yer her geçen gün artıyor. Teknolojiye bu kadar bağımlılık bazı hastalıkları da tetikliyor. Bilgisayar, tablet ve akıllı telefonların sık kullanımı, ellerde tendon ve sinir sıkışmaları ile takılmalara neden oluyor. Bu rahatsızlıklar da eldeki dokuları yıpratarak zaman içinde sertleşmeye yol açıyor. Sinir ve tendon sıkışmaları başta olmak üzere tetik parmaktan kubital oluk sendromuna dek bazı el hastalıkları hızla yaygınlaşıyor. Uzmanlar, ellerin de günlük kapasitesi olduğunu bilmek ve yanlış kullanımdan kaçınmak
ANADOLU
a
AKTÜEL 34
gerektiğini vurguluyor. El hastalıklarının artık çok genç yaşlarda da sık rastlanan bir hastalık haline geldiği belirtiliyor. Beynin bir uzantısı olan eller, düşünüleni yapabilmeyi sağlayan, uygulayıcı bir organ olarak tanımlanıyor. Günümüzde en sık karşılaşılan beş el hastalığı şu şekilde sıralanıyor: “Kubital oluk (dirsekte sinir sıkışması), tetik parmak (takılma), artroz (başparmak eklemi kireçlenmesi), tenisçi/golfçü dirseği hastalığı, Karpal Tünel Sendromu.
A-35-SADIK KURT.QXD:Layout 1
7/6/17
2:35 PM
Page 1
EĞİTİM
Yaz tatilinde çocuklarınızın TV ve internet kullanımına DİKKAT EDİN! Okulların yaz tatiline girmesi, üç ay boyunca evde olacak olan çocukların nelerle uğraştığı, hangi aktivitelere zaman ayırdığı, bilgisayar ve internetle olan ilişkilerini gündeme getirdi. Konu ile ilgili velileri uyaran Akabe Toki Anadolu Lisesi Müdürü Sadık Kurt, velileri TV ve İnternete karşı uyardı. Kendinizi tanıtır mısınız? 01.01.1969 tarihinde Şanlıurfa’nın Bozova ilçesine bağlı Lidar köyünde doğdum. İlk Öğrenimimi lidar köyü ilkokulunda, orta ve lise öğrenimimi Şanlıurfa İmam Hatip Lisesinde, Yüksek öğrenimimi İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünde tamamladım. Yüksek lisans Öğrenimimi Gaziantep Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi, denetimi, teftişi ve planlaması alanında yaptım. Meslek hayatım, sırasıyla; Bursa Nilüfer ilçesi Görükle Lisesi, Şanlıurfa Ceylanpınar Lisesi, Davud Zeki Akpınar Lisesinde geçti ve şuanda da Akabe Toki Anadolu Lisesinde çalışmaktayım. 2013 Eylül sonu itibari ile Akabe TOKİ Lisesi müdürlüğünü yürütmekteyim, evliyim ve 4 çocuk babasıyım.
arası futbolda erkek kategorisinde 1.lik, genç kızlar kategorisinde de birincilik elde edildi. Güreş ve karatede bölge birinciliği, hentbolda da her yıl il ikinciliği veya üçüncülüğü elde edilmektedir. Geride bıraktığımız eğitim ve öğretim yılınız nasıl geçti? 2016-2017 eğitim ve öğretim yılı son derece verimli geçti. Özellikle rehberlik, kişisel gelişim ve spor etkinliklerimiz gençlerimizi okula daha çok bağladı. Gençlerin bireysel ve grupsal ilişkilerini geliştirip pekiştirdi. Bütün bu etkinliklerin semeresini aldık. Burada emeği geçen tüm paydaşlara sizin aracılığınızla şükranlarımı sunuyorum. Yaz tatili için öğrencilere neler tavsiye edersiniz? Öğrenciler 9 aylık uzun bir maratondan sonra iyi bir tatili hak ettiler. Tebdili mekânda ferahlık vardır, farklı ortamlara girsinler farklı mekânlara gitsinler, dost ve akraba
Okulunuzun tarihçesi hakkında bilgi verir misiniz? Okulumuz 2006 yılında TOKİ tarafından yapıldı. 2006-2007 yılında toplam 18 personel ile ve 150 öğrenci ile eğitim öğretime başladı. Okulumuz 17 dönümlük arazi üzerine kurulu olup 32 derslik, 4 laboratuvar, 1 konferans salonu ve 1 kapalı spor salonundan oluşmaktadır. Okulumuzun 11 yıllık geçmişi bulunmaktadır, bu süre içerisinde yaklaşık 2000 öğrenci mezun verdik, bunların 1500’ü muhtelif üniversitelere yerleştiler ve mezun oldular. 11 yıllık zaman zarfında liseler ANADOLU
a
AKTÜEL 35
ziyaretlerinde bulunsunlar, eğer imkânları varsa çeşitli kamplar bünyesindeki eğitsel faaliyetlere katılsınlar. Velilere neler önerirsiniz? Karnelerin alındığı, okulların tatile girdiği bu dönemde ebeveynlerin çok daha dikkatli olması gerekiyor. Tatilde olan çocuk veya ergen, eğer ki aile kontrol kalkanı oluşturmazsa, internette daha fazla zaman geçirmeye başlayabilir. Özellikle TV ve internet kullanımına karşı dikkatli olmalarını öneririm. Öğrencilerimizin velileri çok önemlidir, çocukları hep suçlamasınlar daha çok örnek olsunlar. Çocukların belli saatlerde evde olmalarını sağlasınlar, örneğin; Akşam yemekleri, akşam saatleri ve gecenin belli bir saatinde evde bulunmalarını sağlasınlar. Yani çocukları “nerede akşam orada sabah, nerede sabah orada akşam” havasında bırakmasınlar. Çocuklarıyla birlikte ailece sosyal faaliyetlerde bulunsunlar.
A-36-37-38-EKONOMI POLITIK.QXD:Layout 1
7/6/17
2:35 PM
Page 1
EKOPOLİTİK
Küresel Kriz, Neoliberalizm ve Sol Alternatifler
Tiago Hoisel Neoliberalizmi çağımızın “sağduyu”suna dönüştüren kesinlikler, buhar olup uçuyor. Özelleştirme, piyasalaştırma, finansallaştırma ve ticaretin serbestleştirilmesi gibi denenmiş ve test edilmiş politikalar çekimini kaybetti ve yerleşmiş siyasal sistemler de meşruiyetini ANADOLU
a
kaybediyor. Kitlesel protestolar beklenmedik yerlerde doğuyor ve yeni şekiller alıyor. Kendileri de giderek artan bir biçimde etkinliklerini kaybetmekte olan, en istikrarlı siyasiler bile güç üzerindeki hâkimiyetlerini kaybediyorlar. Küresel liberalizmdeki ekonomik karmaşa AKTÜEL 36
topyekûn siyasal krize dönüşüyor. İşlevsiz bir ekonomi… 1980’lerden beri neoliberalizm, sermaye birikimi için eşi benzeri görülmemiş olumlu koşullar yaratmıştır. Ardından gelen ekonomik büyüme, zenginler için görülmemiş bir refahın eski
A-36-37-38-EKONOMI POLITIK.QXD:Layout 1
7/6/17
yoksulluk ve dışlanma eğilimleriyle bir arada var olduğu güç, gelir ve refahın aşırı yoğunlaşmasıyla destekleniyor. Ancak, Büyük Buhran’dan bu yana Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) “çekirdek” ülkelerindeki birikim, düşen yatırım oranları ve Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH) büyümesi, tırmanan istikrarsızlık ve giderek artan sıklıktaki finansman kaynaklı krizlerle karşı karşıya kalıyor ve en derin ve en uzun daralma noktasına ulaşıyor. Ayrıca ihyalar gittikçe durgunlaşmaya başladı: Büyük Duraklama şimdi, hiç dinmeyecekmişçesine dünya ekonomisini içine çekiyor. Bu sonuçlar direkt olarak neoliberalizmin belirleyici özelliklerinden ve ekonomik çelişkilerinden gelmektedir. Neo-liberalizmin (ç.n.) “reformları”, daha önceki mal ve hizmet tedarik sistemlerini yürürlükten kaldırdı, ekonomik faaliyetin eş güdümünü engelledi, sosyal olarak istenmeyen ücret ve istihdam kalıpları yarattı, sosyal olarak belirlenen önceliklere ulaşmak için sanayi politikalarının kullanılmasını yasakladı, ödemelerin dengesini yapısal olarak uluslararası sermaye akışına bağımlı yaptı ve finansal kurumların neredeyse istedikleri anda, kaynaklarını üretimden spekülasyona çekmesine izin verdi. Beklendiği üzere, neoliberalizmin etkisi altında birikimler, önünde sonunda patladığında yıkıcı sonuçlar doğuran balonlar şişirmektedir. …defolu bir siyasal sistemle bir araya geldiğinde… Neoliberalizmin politik projesi, ekonomiyi siyasal “müdahale”den korumak için tasarlanmış, yozlaşmış bir demokrasi modeli içerir; burada halk katılımı sıklıkla, iğneleyici sağ-kanat medya tarafından kontrol edilen sterilize edilmiş politik pazarda, neoliberalizmin tonları arasından seçim yapmakla sınırlandırılmıştır. Bu arada sosyal koşullar, üretim bileşimi, istihdamın yapısı ve gelirin dağılımı hakkındaki önemli tercihler; finansal kurumlar, ticari dernekler, uluslararası örgütler, Avrupa Komisyonu ve ABD Dışişleri Bakanlığı gibi başka yerlerde yapılmıştır. Sol partiler, ticari sendikalar ve kitle örgütleri çökünce, kaçınılmaz olarak siyasi yelpaze sağa kaydı. Toplumsal ayrışma ve kolektif muhalefetin tıkanıklığı, siyasi ilgisizlik, ümitsizlik ve siyasetçilerin sadece alma için var oldukları duygusunu besledi. Birçok neoliberal demokrasi şimdi hengâme içinde kaybolmakta. Euro bölgesi çevresinde, Yunanistan ve İtalya’da seçilmiş hükümetler, tuhaf bir şekilde daraltıcı ekonomik politikaların uygulanmasıyla görevli sözüm ona tarafsız teknokratlarla değiştirildi. Daha sonra, Yunanistan’da dağıtımcı stratejileri ANADOLU
a
2:35 PM
Page 2
Tiago Hoisel
Birçok ülkede, bu ayaklanmalar ekonomik olarak daha düşük performans, krizlerle noktalanmış uzun vadeli durgunluk, ekonomik ilerleme için daralan olasılık, sosyal ayrışma, politik çıkmaz ve yaygınlaşmış bir yabancılaşma duygusu ortaya çıkardı. savunan seçilmiş bir yönetim ezildi. Durağan Avrupa’da şimdi, sert bir uygunluk hüküm sürüyor. Çok geçmeden neoliberal politika krizleri küresel çevreye ulaştı. İşte, ekonomik istikrarsızlık, Arjantin, Macaristan, Hindistan ve Polonya’daki az çok dürüst seçimler dâhil, Brezilya, Honduras ve Paraguay’daki yargıparlamento darbeleri, Türkiye’de anayasal ayrıcalıkların suistimali ve Mısır ve Tayland’daki askeri darbeler, çeşitli yöntemlerle gücü ele geçiren otoriter rejimlerin yükselişine yardımcı oldu. Nihayet, rahatsızlık “merkez” NATO ülkelerine ulaştı. İstikrarsız ama sert sağ Donald Trump, ABD Başkanı seçildi, ve Brexit İngiltere’deki halk oylamasını kazandı. (oylamanın ne hakkında olduğu konusunda kimse fikir birliğine varamasa bile). Fransa’da sert bir ulusal devlet kozu Liberté’nin etrafında gezinirken, Marine Le Pen, Élysée’ye çıkıyor. Yerelci popülizm Avusturya, İsviçre ve İskandinavya’da büyümekte ve AB’nin doğu çevrelerindeki aşırı sağcı beceriksiz politikacılar, dümensiz toplumlara kendilerinden daha zayıf olan “düşman”lara, çoğunlukla daha güneydeki daha dramatik gerçeklerden AKTÜEL 37
kaçan koyu tenli mültecilere, karşı öncülük etmektedir. …milliyetçi otoriterlik üretir. Tarihin Sonu’na göre, milliyetçi otoriterlik neoliberal demokrasinin muzaffer ilerleyişinde geçici bir yalpalanma değildir; “adaptasyon”, enflasyon kontrolü ve “rekabet” kılıfı altında neoliberal toplumların yeniden yapılandırılmasının doğrudan bir sonucudur. Bunu yaparken, neoliberalizm de kendi politik sistemlerini ve temsil kurumlarını yürürlükten kaldırmıştır. Eleştirel olarak, neoliberalizm geniş ve heterojen bir dizi kaybeden yaratmıştır. Milyonlarca ustalık gerektiren iş ortadan kalktı ve tüm uzmanlık alanları buharlaştı ya da ucuz kıyılara ihraç edildi. Kamu sektöründe “iyi” istihdam olanakları küçüldü, iş istikrarı azaldı ve ödeme koşulları neredeyse her yerde kötüye gitti. İş gücü şartları kayıt dışı işçiler, geleneksel orta sınıflar ve aradaki hemen herkes için bozuldu. Dünya çapında yüz milyonlarca insan vasıfsızlaştı ve tehlikeli işlere girdi. “Kaybedenler”; istikrarlı bir istihdam ihtimali olmayan kayıt dışı çalışanları, işlerinin ihraç edilmesinden korkan veya sersemleyen vasıflı işçileri, borçlu küçük işletme sahiplerini, iflas eden küçük çiftçileri, nesli tükenmekte olan orta yöneticileri, endişeli devlet memurlarını, tehdit edilen emeklileri ve bir zamanlar ayrıcalıklı olup gelişen maddi koşulları gelecek nesillere vasiyet edememekten korkan toplumsal tabakaları kapsıyor. Birçok ülkede, bu ayaklanmalar ekonomik olarak daha düşük performans, krizlerle noktalanmış uzun vadeli durgunluk, ekonomik ilerleme için daralan olasılık, sosyal ayrışma, politik çıkmaz ve yaygınlaşmış bir yabancılaşma duygusu ortaya çıkardı. Tamamen seyreltilmiş bir demokrasi, neoliberalizmin kurbanlarını tamamen atlatmak olarak algılanıyor.
A-36-37-38-EKONOMI POLITIK.QXD:Layout 1
7/6/17
“Kaybedenler”, demokrasinin tahliyesini, ekonomik istikrar ve ömür boyu istihdam, kanun ve düzen, tıpkı kendilerine benzeyen komşular ve itaatkar eşler gibi (sınırlı) ayrıcalıkların olduğu “eski güzel günler”in aksine yolsuzluk ve el koymanın objektifinden algılama eğiliminde. Günümüzün siyasal sistemleri, ahlaki açıdan dürüst “kaybedenler” kıt kanaat geçinirken, öncelikle zenginlere (bankacılar, vergi kaçakçıları, kendini devam ettiren siyasi seçkinler, yabancı iş adamları), sözüm ona “ayrıcalıklı azınlıklar”a (kadınlar ve seçilmiş etnik, ulusal veya dini gruplar anlamına gelmek üzere inşa edilmiş) ve yabancılar sürüsüne hizmet ediyormuş gibi görünüyor. Belki de bu ekonomik sıkıntılardan da kötüsü, toplumsal duruşlarının yozlaşmasıdır: Onlara neyin neden çarptığını anlamakta zorlanıyorlar. Tıpkı dağınık sosyal grupların elitlerin politik etkisine karşı savunmasız olması gibi, neoliberalizm altındaki bir dizi kaybeden de siyasi sağ tarafından ele geçirilmeye yatkındır. Kaybedenler, toplumun tabanındaki belirli rakip gruplara saldırmak için siyasi araçların yerleştirilmesini desteklerken, ortak maddi koşullardan faydalanan bir bütünlük duygusundan yoksundurlar ve neoliberalizmin siyasi işlevsizliğine güvenmezler. Umutlarını ve korkularını; haklar, saygı, kontrolü geri alma ve arkaik haklarını koruma söylemleriyle ve “işleri halleden”, “güçlü” liderler öncülüğünde, evrensel (sınıfsız) etiğe ve “sağduyu”ya dayalı tepkisel programlara yansıtıyorlar. Bu tercihler, kaybedenlerin; kaybetmekten bıkmış ve liyakat, vatandaşlık veya herhangi bir şeye dayalı güvenlik hissinden yoksun kişilere kazanç sağlama ve tıkanmış bir sistemi kısa devre yaptırmanın yollarını umarsızca aramalarını göstermektedir. Ayrıca, çoğunluğun yaşam koşulları bozulmayı sürdürürken, hareketsizlik için defalarca karmaşık bahaneler üreten kurnaz politikacılardan iğrendiklerini ifade ediyorlar. Savaş sonrası sosyal demokrasinin çöküşü, doğrudan bu neoliberal baskılarla ilişkilendirilebilir. Anaakım muhafazakâr partiler, söylemlerinin tutarlılığını kolaylaştıran neoliberal ideoloji ve politika uygulamalarına yakın
2:35 PM
Page 3
Anaakım muhafazakâr partiler, söylemlerinin tutarlılığını kolaylaştıran neoliberal ideoloji ve politika uygulamalarına yakın tanımlanmaları ve sağın kullanmış olduğu yanıltıcı veya gerçekçi olmayan programlar ve milliyetçi sloganlar sayesinde daha büyük mukavemet göstermişlerdir. tanımlanmaları ve sağın kullanmış olduğu yanıltıcı veya gerçekçi olmayan programlar ve milliyetçi sloganlar sayesinde daha büyük mukavemet göstermişlerdir. O halde sağ, hoşnutsuz seçmenlere, birbirleriyle ve hatta neoliberalizmin kendisiyle çelişkili olmasına rağmen istek uyandıran rastgele bir menü sunabilecek kadar iyi konumlanmıştır. Bu programlar tecrübesiz, dışlayıcı, bölücü, yabancı düşmanı, ırkçı ve ahlaki açıdan tutucu olma eğilimindedir. Bu partiler bile, daha da gelişi güzel sloganlar servis eden yeni nesil proto- ve neo-faşist hareketlerin soluğunu enselerinde hissederek, gittikçe artan sertlikteki milliyetçiliğe yönelmektedir. Aşırı sağın, ulusal, etnik, dini veya cinsel kimliği temel alarak harekete geçirebilme yeteneği ispatlıdır ve en iyi ümitsizlik koşullarında gelişi: neoliberalizm kötüye gittiğinde başarılı olacaktır. Özetle Milliyetçi otoriterlik, küresel ekonomik yeniden yapılanma, sürmekte olan kriz, toplumsal bozulma, paslanmış ideolojiler ve sertleşmiş politik sistem koşullarında neoliberalizm altında dağılmış bir dizi kaybedenin öfkesini ifade
ANADOLU
a
AKTÜEL 38
etmektedir. Zayıflara saldırmaya yaptıkları vurgu – göçmenler, mülteciler, “hak etmeyen fakirler”, haksız surette devlet eliyle ya da hukuki aktivizmle “imtiyazlı” olanlar, vesaire- gerici siyasi programları beslemekte ve sol alternatiflere acil ihtiyacı göstermektedir. Neoliberalizmin çökmekte olan evresini aşmak için sol bir strateji, alternatif bir geleceği hayal etme kabiliyetimize bağlı. Bu devleti, sosyo-ekonomik üreme ve siyasal temsilciliği değiştirecek – yani yeniden bölüştürücü, demokratik ve sürdürülebilir ekonomik politikalar isteyen sosyal hareketlere ilham vermek için gereklidir. Bu talepler, geniş ölçüde farklı mücadeleleri bütünleştirebilir, neoliberalizmi gayrimeşrulaştırabilir ve pratik alternatiflerin ortaya çıkmasını destekleyebilir. ABD’deki Sanders kampanyası, İngiliz İşçi Partisi liderliği için Jeremy Corbyn’nin iki seçimi ve Yunanistan, İspanya, Bolivya ve Çin’i kapsayan çeşitli ülkelerde ortaya çıkan sayısız hareketle pek çok sayıda insanı, özellikle gençleri ve işçileri, harekete geçirme potansiyellerini kanıtladılar. Bu küresel hareketler, ancak kendi ekonomik düzenlemesi için ana kollarından biri olarak, siyasi açıdan yeniden düzenlenmiş bir işçi sınıfı tarafından yönetilebilir. Buradaki zorluk, bu doğurgan döngünün yoktan var edilememesidir. Bunu gerçekleştirmek söz konusu sınıfın güncel mevcudiyetine – sosyal medya ve internet tabanlı araçların kullanımıyla kendine özgü bir kültüre sahip, içeride ziyadesiyle ayrışmış, küresel anlamda bütünleşik - uygun yeni siyasal temsil yapıları (partiler, sendikalar, toplum örgütleri) gerektirir. Bunlar, demokrasi, dayanışma, temel ihtiyaçların karşılanması ve çevresel sürdürülebilirlik değerlerine dayanan yeni toplumsal kopyalama biçimlerinin ortaya çıkmasını desteklemelidir. Toplumsal ve siyasal bütünlüğü restore etmek için ilerici ilkeler ve barbarlık arasında bir yarış vardır. Kazanan hepsini alır. Bu yazı; Alfredo Saad-Filho tarafından yazılmış olup, Schilda ekibi tarafından Türkçe'ye çevirilmiştir.
A-39-FINANS.QXD:Layout 1
7/6/17
2:36 PM
Page 1
FİNANS Kapanan şirket sayısında yüzde 8.2 artış var Finansal kurumların hedefi ‘dijital’ ile büyümek Finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerinden oluşan bankacılık dışı finans kesimini çatısı altında toplayan Finansal Kurumlar Birliği (FKB), dijitalleşme ile sektörü büyütmeyi hedefliyor. Finansal Kurumlar Birliği Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mehmet Çağatay Baydar, dijitalleşmeyi, yeni ürünlere çevirmeyi düşündüklerinin altını çizdi. Baydar, tamamen elektronik ortamda bir platform hazırlayarak tedarik zinciri finansmanını bu sisteme taşıyacaklarını açıkladı. Baydar şöyle konuştu: “Buna ilave olarak gerçek ticaretten kaynaklanan faturaların ve alacakların elektronik ortamda diğer finans kurumlarına devrini de planlıyoruz.”
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) kurulan ve kapanan şirket istatistiklerini açıkladı. Mayıs ayında kurulan şirket sayısı bir önceki aya göre yüzde 3 azalırken, kapanan şirket sayısı ise yüzde 8,2 arttı. Kapanan şirket sayısında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 56,83 artış yaşandı. 2017 yılı Mayıs ayında, 2016 yılı Mayıs ayına göre kurulan şirket sayısında yüzde 15,12, kurulan kooperatif sayısında yüzde 26,03 kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısında ise yüzde 21,68 oranında artış oldu. 2017 yılının ilk beş ayında kurulan şirket sayısı, 2016 yılının aynı dönemine göre yüzde 3,03 azaldı.
15 milyon kişi sadece mobil bankacılık kullanıyor Borsa, tarihinde ilk kez 100 bini geçti Borsa İstanbul, 2017’de dünyanın en fazla yükselen piyasası olurken, 13 Haziran’da ilk kez 100 bin puanı aştı. 2008 krizinden bu yana endeks 5 kat arttı. Yıla 78 bin puandan başlayan BIST-100 Endeksi, ocak ayından bu yana kesintisiz şekilde yükseldi. Endeks hem TL hem de dolar bazında yüzde 28 artarken, yüzde 17 prim yapan gelişmekte olan ülke borsaları endeksinin üzerinde performans gösterdi. Yabancı yatırımcıların bu yıl 2.2 milyar dolarlık net alım gerçekleştirdiği borsada endeks, 1 Aralık 2016'dan bu yana yüzde 37.9, 3 Mart 2014'ten bu yana ise yüzde 64 prim yaptı. Şirketlerin 1 Aralık 2016'da 538 milyar lira olan toplam piyasa değeri 750 milyar liraya ulaştı.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB), 2017 ilk çeyreğine ilişkin dijital, internet ve mobil bankacılık verilerini açıkladı. Türkiye’nin mobil ve internet bankacılığı haritasını çıkaran TBB’ye göre, Ocak-Mart 2017 dönemi içinde en az bir kez giriş işlemi yapmış aktif bireysel dijital bankacılık müşteri sayısı 27 milyon 531 bin kişi oldu. Bu sayının 5 milyon 758’i sadece internet bankacılık, 15 milyonu ise sadece mobil bankacılık işlemi yaptı. Hem internet hem mobil bankacılık işlemi yapan kullanıcı sayısı ise 6 milyon 818 bin kişi olarak belirlendi. TBB, dijital bankacılık
ANADOLU
a
AKTÜEL 39
müşterilerinin yaş ve cinsiyet dağılımına da yer verdi. Buna göre, aktif bireysel dijital bankacılık müşterilerinin yüzde 70’i erkek, yüzde 30’u ise kadınlardan oluşuyor. Yaş grupları bazında dağılımında ilk sırayı, yaklaşık 10 milyon kişi ile 26-35 yaş grubu alıyor. Bunu, 5 milyon 767 bin ile 18-25 yaş grubu, bir milyon 363 bin kişi ile 56-65 yaş grubu takip ediyor. 017 yaş grubundaki aktif bireysel dijital bankacılık müşteri sayısı ise 81 bin. İnternet bankacılığı kaydı bulunan kişi sayısı ise tam 50 milyon 752 bin kişiye yükseldi.
A-40-41-BUYUKSEHIR BELEDIYESI.QXD:Layout 1
7/6/17
2:36 PM
Page 1
HABER
ŞANLIURFALI GENÇLERE MÜJDE!
Türkiye'nin en genç nüfusuna sahip ili Şanlıurfa kısa bir süre sonra gerek ulusal gerekse uluslararası tenis turnuvalarına ev sahipliği yapabilecek. Turnuvalar için gerekli protokollere imza atan Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi, "Şanlıurfa'yı spor şehri yapmakta kararlıyız" dedi. ANADOLU
a
AKTÜEL 40
A-40-41-BUYUKSEHIR BELEDIYESI.QXD:Layout 1
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi, Güneydoğu’da ilk niteliğinde bir projenin daha temelini attı. Yapılan protokollerin ardından ulusal ve uluslararası tenis turnuvalarının Şanlıurfa’da yapılması için gerekli olan tesisin temeli atıldı. Her ilçede semt sahaları ve semt kompleksleri yatırımı yaparak gençleri sporla buluşturan Büyükşehir Belediyesi, bu kez Tenis Dünyası Projesinin temelini attı. Merkez ilçelerden Karaköprü'de yer alan Seyrantepe Mahallesinde 15 bin 460 metrekare üzerinde yapılması planlanan tesisin temel atma töreni yerel ve ulusal medyada geniş yer buldu. TENİS FEDERASYONU İLE PROTOKOLLER YAPILDI Şanlıurfa’yı spor şehri yapmakta kararlı olduklarını belirterek konuşmasına başlayan Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi, "Türkiye’nin en genç şehriyiz. 19 yaş ortalamasına sahip Şanlıurfa’da gençlere ne kadar yatırım yapsak azdır. Bu dinamik nüfusu sporla ve eğitimle buluşturmak adına yatırımlarımıza hız veriyoruz. Bu anlamda da uluslararası standartlara uygun bir şekilde planlanan Şanlıurfa Tenis Dünyası büyük bir açığı kapatacaktır" dedi. Tesiste her türlü sosyal donatı imkânının gözden geçirildiğini de sözlerine ekleyen Çiftçi, "Tenis Federasyonu ile görüşmelerimiz oldu ve protokoller imzalandı. Biz, artık Güneydoğu’da Şanlıurfa olarak
7/6/17
2:36 PM
Page 2
tenis alanındaki ulusal ve uluslararası turnuvalara talibiz. Bu tür organizasyonları Şanlıurfa’ya çekmek ve spor anlamında başarılı gençler yetiştirmek istiyoruz" diye konuştu. ŞANLIURFA TENİS DÜNYASI Şanlıurfa Tenis Dünyası içerisinde idare binası, iki adet kafeterya, bin 600 metrekarelik bir adet kapalı tenis
ANADOLU
a
AKTÜEL 41
sahası, 2 bin 195 metrekarelik 2 adet açık tenis sahası, 325 metrekarelik antrenman ve çalışma sahası, 310 metrekarelik çocuk oyun salonu, 3 bin metrelik koşu parkuru ve kütüphanesi ile toplamda 15 bin 460 metrelik bir alanı kapsayacak. 4.5 milyon liralık bütçe ile yapılacak tesisin yıl sonunda hizmete açılması planlanıyor.
A-42-43-BIRECIK PATLICANI.QXD:Layout 1
7/6/17
2:36 PM
Page 1
HABER
Birecik Patlıcanı ve Urfa Ekşilisi tescil edildi Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Şanlıurfa Valiliği, Türk Patent ve Marka Kurumu ile Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası işbirliğinde düzenlenen Şanlıurfa Coğrafi İşaretler Çalıştayı gerçekleştirildi.
Coğrafi işaretler ve ülkemiz açısından önemi, sınai mülkiyet kanunu ve başvuru esasları, tescilli coğrafi işaretlerin denetimi ve AB tescil süreçleri, Şanlıurfa’da tescil edilen ve başvurusu yapılan, yapılabilecek coğrafi işaretler ile ilgili değerlendirmeler ile tescil ettirilen Birecik Patlıcanı ve Urfa Ekşilisi tescil belgesinin de verildiği çalıştayın açılış töreni Şanlıurfa Valiliği konferans salonunda yapıldı. Çalıştayın açılış törenine Şanlıurfa Valisi Güngör Azim Tuna, Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Taşaltın, Türk Patent ve Marka Kurumu (TPE) Başkanı Prof. Dr. Habip Asan, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Uğur Büyükhatipoğlu, Birecik Belediye Başkanı M. Faruk Pınarbaşı, Harran Belediye Başkanı Mehmet Özyavuz, Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmail Demirkol, Şanlıurfa STK başkanları ve davetliler katıldı. Açılış töreni sonrası Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası tarafından başvurusu yapılan Urfa Ekşilisi tescil belgesi Oda Başkanı İsmail Demirkol’a, Birecik Belediyesi tarafından başvurusu yapılan Birecik Patlıcanı tescil belgesi de Belediye ANADOLU
a
AKTÜEL 42
A-42-43-BIRECIK PATLICANI.QXD:Layout 1
7/6/17
2:36 PM
Page 2
Başkanı M. Faruk Pınarbaşı’na verildi. VALİ TUNA: ÜZERİNDE ÖNEMLE DURULMALI Coğrafi işaretler, markalaşma ve tescil konularında sorulara cevap vermesi, sorunların tespiti ve çözüm geliştirilmesi yönünden Şanlıurfa’da gerçekleştirilen bu çalıştayı önemli bulduğunu kaydeden Şanlıurfa Valisi Güngör Azim Tuna, “Yöresel değerleri ekonomiye kazandıran ve daha da önemlisi bunları yaşatarak gelecek nesillere aktarmayı sağlayan coğrafi işaretler, özellikle Şanlıurfa’mız gibi zengin bir kültür mirasına sahip ilimizde, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur” dedi. Avrupa Birliği ve ülkemizde çoğunlukla gıda ürünlerine ait coğrafi işaret koruması olduğunu belirten Vali Tuna şöyle konuştu: “Bu kapsamda bir değerlendirme yapacak olursak şehrimiz; kendine özgü damak tadı ile Halil İbrahim bereketini ortaya koyan bir marka şehirdir. Yemek kültürünün tarihi; medeniyetlerin başlangıç noktası olan Şanlıurfa’da başlamıştır dersek, asla abartmış olmayız. Farklı zamanlardan, farklı kültürlerden birbirinden güzel lezzette zengin bir mutfağı olmasına rağmen, tescilli coğrafi işaret sayısı, maalesef bu zenginlikle uygunluk göstermemektedir. Tabi bu durum sadece ilimiz için geçerli değildir. Ülkemizde iki bin beş yüz civarında ürün, coğrafi işaret tescili alabilecek bir potansiyel taşıdığı hâlde 200 kadarının alması yolumuzun uzun olduğunu göstermektedir. Ancak özellikle son yıllarda yapılan çalışmalar ve sevindirici gelişmeler, coğrafi işaret tescili konusunun kâğıt üzerinde kalmadığını da göstermektedir.” Urfa meyan şerbeti, Şanlıurfa biberi, Şanlıurfa çiğ köftesi, Birecik patlıcanı, Urfa eşkilisinin yanı sıra Urfa ciğer kebabı, Urfa Frenk çömleği, Urfa lebeni çorbası, Urfa haşhaş kebabı, Urfa soğan kebabı, Urfa isot çömleği, Urfayağı, Urfa zerdesi, Urfa pancar boranısı yemeği, Urfa üzlemeli pilavı gibi 20’den fazla ürünün coğrafi işaret tescilini hak ettiğine inandığını dile getiren Vali Tuna, Şehrimizin kalkınmasına değerli katkılar sunan bu çalıştay vesilesiyle Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımıza, Türk Patent ve Marka Kurumumuza şahsım ve Şanlıurfalı hemşehrilerim adına şükranlarımı sunarım” dedi.
hakkında çeşitli bilgiler verdi. TPE’nin, Türkiye’yi uluslararası alanda fikri mülkiyet konusunda temsil ettiğini belirten Asan, “Ülkelerin fikri hazineleri, sahip olduğu özgün tasarımlar, markalar, coğrafi işaretlerin merkez bankası marka patent kurumlarıdır. Bundan kırk sene öncesine gittiğinizde ülkelerin toplam varlıkları içindeki maddi varlıkların oranı yüzde 80 oranındaydı. Markaların değer oranı ise yüzde 20’nin altındaydı. 2000’li yıllara geldiğimizde ise bu tersine döndü. Ülkelerin marka varlıkları, fikri varlıklarının değeri 87-90’a çıkmış, sahip oldukları maddi varlıkların değeri yüzde 20’nin altına gerilemiş durumda” dedi. Marka değerinin şehirlere, ülkelere sağladığı faydalara işaret eden Asan, Şanlıurfa’nın marka tescili için yaptığı başvuruların çalıştayda değerlendirileceğini, tescil edilen iki ürün olan Birecik Patlıcanı ve Urfa Ekşilisi’nin de Şanlıurfa’ya hayırlı olmasını diledi. BÜYÜKHATİPOĞLU: FIRSATA DÖNÜŞTÜRÜLMELİ İşgücü, sermaye ve turizmin cezbedilerek elde tutulabilmesi
MARKALAR DEĞER KAZANIYOR Törenin açılışında bir konuşma yapan TPE Başkanı Prof. Dr. Habip Asan da kurumun çalışma konuları, tescil esasları ve markaların korunması ANADOLU
a
AKTÜEL 43
yolunda şehirlerin markalaşmasının önemine değinen Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Uğur Büyükhatipoğlu, “Şehirlerin marka değeri arttıkça şehrin canlandığı, ekonomisinin büyüdüğü, istihdamın arttığı, şehrin altyapı ve üstyapı ihtiyaçlarının hızla karşılandığı, şehrin göç vermediği ve hemşehrilerinin şehriyle gurur duyduğu bilinmektedir. Kentler cazibe merkezi haline gelmek, büyüme ve kalkınmalarını arttırmak, ekonomik olarak canlanmak ve diğer şehirlerle rekabet edebilmek için marka olmaya gittikçe daha fazla önem vermektedirler. Kentin veya bölgenin markalaşması, bir şehrin neyiyle tanındığından daha fazlası olup, şehrin güçlü ve ayırt edici özelliklerinin belirlenmesiyle başlayan zorlu ve uzun bir süreçtir” dedi. Bu etkinliğin Şanlıurfa açısından fırsata dönüştürülmesini gerektiğini dile getiren Büyükhatipoğlu, “Toplantının, kadim şehrimiz Urfa için hayırlara vesile olmasını” diliyorum şeklinde konuştu.
A-44-45-HAYATLI BAHCE.QXD:Layout 1
7/6/17
2:37 PM
Page 1
KÜLTÜR
Mustafa Demir
ŞEHRİN NE KADAR BÜYÜDÜĞÜ ÖNEMLİ DEĞİL, BİZ NE KADAR BÜYÜYORUZ? Nerede o eski… diye başlayan cümleleri sıkça duyarız. Bazıları bunu eskiye olan bir özlem olarak yorumlarken, bazıları da zamanın, teknolojinin ve yeniliklerin getirdiği değişikliklerin pek te iyi ve faydalı olmadığını söyler. Kültür bir milletin tarihine ayna tutan önemli bir unsurdur ve o milletin zenginliğini sahip olduğu kültürel çeşitlilik yansıtır. Şanlıurfa’nın bazı kültürel değerlerini dünü ve bugünü ile “HAYATLI BAHÇE Lokantasının sahibi Mustafa Demir” ile konuştuk. “Özentiyi bırakalım, lütfen artık özümüze dönelim.” Diyen Mustafa Demir, dergimize önemli açıklamalarda bulundu; “Ne yemek kültürümüz kaldı bu Urfa’da ne tarihimiz… Eskiden ANADOLU
a
AKTÜEL 44
A-44-45-HAYATLI BAHCE.QXD:Layout 1
7/6/17
2:37 PM
Page 2
çerçiler köye giderlerdi ve bir tarak, bir ayna ile tarihlerini alıp götürürlerdi. Şimdi o tarihi arıyoruz ama bulamıyoruz. Ne çok eşyamız vardı; ibriklerimiz, boncuklarımız, taşlarımız, tabaklarımız, radyolarımız, löküslerimiz, ölçü aletlerimiz vs. hep yok oldu gitti… Şimdiki gençlerimiz bu eşyalarımızı bilmezler. Bana göre kadınlarımızın modern ve konforlu yaşama olan düşkünlüğünden dolayı bu tarihi eşyalarımız kayboldu.” SEMT FIRINLARINDA PİŞİRİLEN YEMEKLERİN HAZIR YEMEKLERDEN FARKI YOKTUR! “Hepimiz bu memleketin insanıyız, eski yemek kültürümüz kaldı mı? Hangimizin evinde akşamları güzel yemekler kaynıyor? Semt fırınlarına verilen yemekler ile dışarıdan aldığımız hazır yemeklerin farkı yok bence. Ayrıca fırıncılarımız kendi mesleklerine de zarar veriyorlar. Örneğin evlere ekmek servisinin yapılmasını şahsen doğru bulmuyorum”. “O kadar acınacak haldeyiz ki, özentinin bizi getirdiği durumlara bakın; eskiden bir köye misafirliğe gittiğimizde köy yemekleri ikram edilirdi. Yemekler ateşte pişirilirdi, doğaldı, yediklerimizin kendine has ayrı bir lezzeti vardı. Şimdi köylere gidiyoruz, bize lahmacun, kebap gibi şehir yemekleri ikram ediyorlar, şehirli de kendisine misafir gelen köylüye ev yemekleri ikram ediyor”. “Sadece yemeklerle kalsa neyse diyeceğiz ama köy taziyeleri ve köy düğünleri için de aynı şey geçerlidir. Düğünlerde kuzular kesilirdi, Karacadağ pirinciyle nefis pilavlar yapılırdı, Urfa sadeyağı kullanılırdı. Artık o eski güzelim düğünler, yerini salonlara bıraktı. Bir binanın altında, kapalı, iç daraltan bir ortamda, insanı rahatsız eden bir ses seviyesinde düğünler yapılıyor. Lütfen özümüze dönelim.”
TER DÖKMEDEN PARA KAZANMAK MODA OLMUŞ “Ben 10 yıldır yemek sektöründeyim, lokantacılık benim mesleğim değil ama severek yaptığım bir iş. Şimdi lokantacılık sektörüne baktığımızda eski ustaların da kalmadığını görüyoruz. Kebabın eti zırhla çekilir, bunu herkes biliyor ama şimdikiler eti makineyle çekiyorlar. Eti zırhla doğrayamam diyen kebapçıya; bizde seni çalıştıramayız diyoruz ama bu da çözüm değil çünkü o zaman da kebapçı bulamıyoruz. Nerede o eski emekçiler? Şimdi emek harcamadan, ter dökmeden para kazanmak moda olmuş…” “Esnaf olarak kaliteyi biraz da biz bozuyoruz. Biz fiyatta değil, kalitede birbirimizle yarışmalıyız. İşte bu yüzden 50 yıllık, 100 yıllık işletmelerimiz bir elin parmak sayısını geçmemektedir. Kısa vadeli düşünüyoruz, hemen para kazanalım istiyoruz, yani günü kurtarmanın peşindeyiz. Oysa bir şehrin hizmet kalitesi işletmelerinin uzun ömürlü, eski olması ile ölçülür. Şehrin ne kadar büyüdüğü önemli değildir, önemli olan bizim ne kadar büyüdüğümüzdür…” ANADOLU
a
AKTÜEL 45
A-46-47-48-49-VIZYONDAKILER.QXD:Layout 1
SİNEMA
7/6/17
2:37 PM
Page 1
VİZYONDAKİLER
3 Nesil Vizyon tarihi: 7 Temmuz 2017 Yönetmen: Gaby Dellal Oyuncular: Naomi Watts, Elle Fanning, Susan Sarandon, Sam Trammell Süre: 87 dakika Tür: Dram, Komedi Ülke: ABD Film Özeti Kız olarak dünyaya gelen Ray, çocukluğundan beri erkeksi özellikler gösterir ve gençlik döneminde de cinsiyet değiştirmeye karar verir. Yıllardır erkek çocuğu gibi yaşayan Ray, artık hormon tedavisi olmaya hazırdır. Ancak tedavinin başlaması için ailesinin yasal izni gerekmektedir. Ray'in bekâr annesi Maggie, Ray'in biyolojik babasından yasal izin almak için onu bulmaya çalışır. Ray'in lezbiyen büyükannesi Dolly ise artık erkek bir torunu olduğunu kabul etmekte zorlanır. Güçlü bir aile olup, birbirlerini anlamak için herkes kendi kimliğiyle yüzleşmeye ve değişimleri kabullenmeye çalışır.
Bezm-i Ezel
Bakıcı
Vizyon tarihi: 21 Temmuz 2017 Yönetmen: Aykut Can Demirel Oyuncular: Ebru Eker, Berkan Tutu, Buğra Han Kirişoğlu, Hakan Tutu, Hüseyin Başlı Tür: Gerilim, Korku Ülke: Türkiye
Vizyon tarihi: 30 Haziran 2017 Yönetmen: Jonathan Baker Oyuncular: Nicolas Cage, Faye Dunaway, Nicky Whelan Süre: 105 dakika Tür: Gerilim Ülke: ABD
Film Özeti Hıristiyan Yasemin ve Müslüman Mustafa, İzmir'de birlikte yaşayan, farklılıklarına rağmen birbirlerini çok seven iki sevgilidir. Ancak Yasemin bir süredir kâbus gibi olaylar yaşamaya başlamıştır. Durumu önce kendi dininin görevlilerine danışarak çözmeye çalışan genç kadın, görüştüğü papazın bir çare bulamaması üzerine başta karşı çıksa da Mustafa'nın bir arkadaşının bulduğu Mansur Hoca'yı görmeyi kabul eder. Hoca, büyük çabalar sonucunda Yasemin'e bir cin kabilesinin musallat olduğunu keşfeder. Bu lanetin nedeni, babası İshak ve kimselerin bilmediği büyük sırrıdır. Olayı çözebilmek için, Yasemin'in doğduğu köye dek gitmeleri gerekecektir.
Film Özeti Katie geçmişinden kaçmakta olan, gizemli ve genç bir kadındır. Yakın zamanda kızıyla beraber yeni bir kasabaya yerleşmiştir. Katie burada Angela ile tanışır ve sıkı bir arkadaşlık kurar. Angela da tıpkı kendisi gibi bir annedir. Bir anda aralarından su sızmamaya başlayan Katie ve Angela'nın arkadaşlığı, Angela ile eşi Brian'ın Katie'ye dadılık ve misafir evinde yaşama teklifi ile yön değiştirir. Katie'nin zaman içerisinde ortaya çıkan, Morganlar'ın kızlarına takıntısı dikkat çekmeye başlar. Angela ve Brian'ın yeni doğacak çocuklarının da taşıyıcı anneliğini üstlenen Katie'nin asıl planının aileyi dağıtmak olduğu kısa sürede ortaya çıkacaktır...
Ayı Kardeşler 3: Sirkte Curcuna Vizyon tarihi: 14 Temmuz 2017 Yönetmen: Ding Liang Süre: 100 dakika Tür: Animasyon Ülke: Çin
Film Özeti Evinden koparılıp bir sirke hapsedilen Briar, goril Hugo’nun yardımıyla buraya çabucak uyum sağlar. Bramble ve Oduncu Vik, sirki yeniden eğlencenin merkezi popüler bir yer haline getiren Briar’ı binbir güçlükten sonra bulurlar. Yeni hayatından memnun olan ve ormana geri dönmek istemeyen Briar’ın kararını değiştirmesi için sirkin karanlık yüzünün ortaya çıkması gecikmeyecektir. ANADOLU
a
AKTÜEL 46
A-46-47-48-49-VIZYONDAKILER.QXD:Layout 1
Churchill Vizyon tarihi: 28 Temmuz 2017 Yönetmen: Jonathan Teplitzky Oyuncular: Stanley Tucci, James Purefoy, Brian Cox, Miranda Richardson Süre: 110 dakika Tür: Biyografi, Dram, Gerilim Ülke: İngiltere Film Özeti Winston Churchill, 1944 Haziran'ında bir milyon askere yakın müttefik kuvvetin gizlice İngiltere'nin güney kıyısında toplandığını öğrenir. Avrupa'yı istila etmeye ve Nazilerin sonunu getirmeye kararlıdırlar. Önlerinde duran tek şey ise Churchill'dir. Churchill, 1915 yılında Gelibolu sahillerinde vermiş olduğu yanlış kararın sonuçlarının tekrarlanmasından korkmaktadır. Yıllarca süren çatışmalarla tükenen ve kuşku ve depresyondan dolayı rahatsız olan Churchill, ülkesinin Blitz'e direnmesine yardımcı olan bir kahramandır. Ancak, savaş planını destekleme gücünü bulmak için soğukkanlı eşi Clementine'in desteğine ihtiyaç duyacaktır...
7/6/17
2:37 PM
Page 2
Doru
Durak
Vizyon tarihi: 7 Temmuz 2017 Yönetmen: Can Soysal Seslendirenler: Oğuzhan Koç, Eser Yenenler, İbrahim Büyükak, Murat Dalkılıç Tür: Animasyon Ülke: Türkiye
Vizyon tarihi: 14 Temmuz 2017 Yönetmen: Serdar Gözelekli, Muammer Koçak Oyuncular: Emre Altuğ, Görkem Yeltan, Deniz Hamzaoğlu, Tunç Okan, Bedük Süre: 93 dakika Tür: Gerilim Ülke: Türkiye
Film Özeti Doru her şeyden habersiz sürüsüyle yaşayan bir attır. Sürüde tesadüfen eski bir İngiliz yarış atı olan Çenebaz’dan gerçekleri öğrenmesiyle birlikte Demirkır’la da tartışır. Yaşadıkları vadiden dışarı çıkan Doru'nun peşinden en yakın arkadaşı Karatay da gelir. İkili yolda Seyis Kardeşler ile karşılaşırlar. Doru ve Karatay hiç bilmedikleri yerlerde, yarışlara katılıp galip gelecekleri, babasını bulabilme imkânı da olan bir maceranın içine düşerler... Çocukların televizyonda en sevdiği karakterlerden olan “Doru”nun animasyon sinema filmi seslendirmesinde 3 Adam, Bensu Soral, Esra Erol, Hakan Baş ve Murat Dalkılıç gibi pek çok ünlü isim yer alıyor.
Cin Ayet-i Aşk
Film Özeti Ahmet Küçükkayalı'nın yönettiği korku filminin başrollerinde Funda Bostanlık, Emre Kıvılcım, Gülçin Tunçok ve Naşit Özcan yer alıyor. Yeni evlenen bir çiftin başından geçen korku dolu olayların anlatıldığı filmin senaryosu ve yönetmenliği Ahmet Küçükeli'ye ait, yazan ve yönetenin aynı olması olayların gerçekçiliğinin had safhada olacağına işaret ediyor. Ahmet Küçükkayalı, Amerikan korku filmlerinden alınan kuşların camlara çarparak ölmesi gibi paranormal olaylara değinerek filmin konusunu biraz daha derinleştirmekle kalmamış, insanüstü varlıklar olan cinlerin yaşam tarzlarını ve insanlara yaptığı kötülükleri de filme derinlemesine dahil etmiştir.
Vizyon tarihi: 28 Temmuz 2017 Yönetmen: Ahmet Küçükkayalı Oyuncular: Hümeyra Aydoğdu, Naşit Özcan, Funda Bostanlık, Gülçin Tunçok, Emre Kıvılcım Tür: Korku Ülke: Türkiye
ANADOLU
Film Özeti Gazeteci Tahir (Emre Altuğ), öğretmen Feride (Görkem Yeltan) ve Nizam birbirlerini hiç tanımamalarına rağmen gizli bir tarikattan aldıkları bir davetiye onları bir araya getirmiştir. Hepsi kendi hayatına dair hatırlamak bile istemedikleri sırlardan bu tarikatın haberdar olduğunu hayretle anlamıştır. Ancak daveti kabul ettiklerinde kendilerini bir çölün ortasında, bir otobüs durağı dışında hiçbir şeyin bulunmadığı bir çemberin içinde bulurlar. Burada geçmişleri ve hatalarıyla yüzleşecek, çemberin dışına çıkabilmek için diğerlerinden kurtulmaları gerektiğini anladıklarında aralarında ölümüne bir mücadele başlayacaktır.
a
AKTÜEL 47
A-46-47-48-49-VIZYONDAKILER.QXD:Layout 1
Katliam Günü Vizyon tarihi: 30 Haziran 2017 Yönetmen: Nick Jongerius Oyuncular: Noah Taylor, Charlotte Beaumont, Patrick Baladi, Ben Batt Süre: 78 dakika Tür: Gerilim, Korku Ülke: Hollanda Film Özeti Geçmişinden kaçmaya çalışan Avustralyalı genç Jennifer (Charlotte Beaumont), Amsterdam'a gelir ve Hollanda'nın meşhur yel değirmenlerini gezdiren bir tura katılır. Otobüs kimselerin bulunmadığı bir yerde kaza yapınca mecburen terkedilmiş bir değirmene sığınırlar. Ancak bu değirmen diğerleri gibi değildir, değirmencisi ruhunu şeytana sattığından beri rüzgârsız havalarda bile dönmektedir, karşılığında birçok insanın hayatı burada son bulmuştur. Jennifer'ın yanındaki tur arkadaşları birer birer ortadan kaybolmaya başlayınca, genç kız burada bulunmalarının tesadüf olmadığını ve hayatının büyük tehlikede olduğunu anlayacaktır.
7/6/17
2:37 PM
Page 3
Maymunlar Cehennemi: Savaş
Örümcek Adam: Eve Dönüş
Vizyon tarihi: 14 Temmuz 2017 Yönetmen: Matt Reeves Oyuncular: Woody Harrelson, Andy Serkis, Toby Kebbell, Judy Greer Süre: 142 dakika Tür: Bilim Kurgu, Aksiyon, Dram Ülke: ABD
Vizyon tarihi: 7 Temmuz 2017 Yönetmen: Jon Watts Oyuncular: Tom Holland, Robert Downey Jr., Michael Keaton, Marisa Tomei Süre: 133 dakika Tür: Aksiyon, Macera Ülke: ABD
Film Özeti Gişe hiti serinin son halkası In War for the Planet of the Apes filminde Sezar ve onun takipçileri, insanlarla acımasız bir savaşta karşı karşıya gelirler. Fakat tüm inancına ve hırsına rağmen Sezar'ın ordusu büyük kayıplar verir. Kendisini ordusuna ve halkına karşı sorumlu hisseden Sezar, Colonel ile birebirde yüzleşmek için yola koyulur. Şimdi iki ırkın da geleceğinin kaderi bu yüzleşmeye bağlıdır... 2011 yılında Rise of the Planet Apes filmiyle yeniden başlatılan seriye, 2014 yılında vizyona giren Dawn of the Planet of the Apes filmiyle devam edilmişti. Filmin senaryo ve yönetmenliğini bir kez daha Matt Reeves üstlenirken, senaryoda ona ikinci filmden Mark Bomback eşlik ediyor.
Film Özeti Yenilmezler ile yaşadığı maceranın büyüsüne kapılan genç Peter, kendini kanıtlama isteğiyle dolup taşan bir gençtir. Ancak yaşı gereği birçok farklı sorumluluğu vardır. May halası ile yaşayan genç Peter bir yandan da ona göz kulak olan Demir Adam ile arkadaşlığını ilerletmiştir. Okul hayatına alışmaya ve sıradan bir genç gibi yaşamaya çalışan Peter’in aklında ise suçla savaşmak ve dünyayı daha güvenli bir hale getirmek vardır. Vulture yepyeni bir düşmanı yaşadığı şehre gönderdiğinde ise Peter’in kendini gösterme fırsatı çıkacak, ancak en değerli gördüğü herkes tehdit altında olacaktır...
Sarışın Bomba Vizyon tarihi: 28 Temmuz 2017 Yönetmen: David Leitch Oyuncular: Charlize Theron , James McAvoy , John Goodman, Toby Jones, Süre: 115 dakika Tür: Gerilim Ülke: ABD
Film Özeti Lorraine Broughton MI6'in en ölümcül suikastçısıdır. Kaçış ustalığı ve yakın dövüşteki yeteneğiyle bilinmektedir. Soğuk savaş sırasında bir ajanın öldürülmesini araştırmak ve eksik ajanlar listesini bulmak için Berlin'e gönderilir. Yeni görevi için Berlin istasyon şefi David Percival ile işbirliği yaparlar ve ikisi gerilim dolu büyük bir aksiyona atılırlar. Ancak Lorraine'in gelişi gizli kalmayacaktır. Tehlikeli suikastçı kısa sürede kendisine tuzak kurulduğunu anlar. Bunu yapan teşkilatın içinden biridir. Lorraine artık kendi hayatı ve değer verdiği herkes için bu tuzağın içinden kurtulmalı ve gizemi çözmelidir...Antony Johnston'ın aynı adlı romanından uyarlanan Atomic Blonde'un başrollerinde Charlize Theron ve James McAvoy yer alıyor.
ANADOLU
a
AKTÜEL 48
A-46-47-48-49-VIZYONDAKILER.QXD:Layout 1
Tam Gaz Vizyon tarihi: 30 Haziran 2017 Yönetmen: Edgar Wright Oyuncular: Ansel Elgort, Lily James, Kevin Spacey, Jamie Foxx,Jon Hamm Süre: 115 dakika Tür: Aksiyon, Komedi, Suç Ülke: ABD Film Özeti Çocuksu görüntüsüne rağmen müthiş araba kullanma yeteneklerine sahip Baby (Ansel Elgort), çok büyük soygunlar organize eden Doc (Kevin Spacey) için, soyguncuları olay yerinden götüren kaçış şoförü olarak çalışmaktadır. Bu konudaki müthiş yeteneklerini birlikte çalıştığı herkese zamanla kabul ettirmektedir. Az konuşan, herkesle mesafesini koruyan ve sürekli müzik dinleyen Baby, güzel garson Debora (Lily James) ile tanışıp ona aşık olduğunda, hayatını suç dünyasından uzak bir şekilde sürdürmenin, gerçekten mutlu olabilmesi için gerekli olduğunu fark edecektir.
7/6/17
2:37 PM
Page 4
Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu
Spark: Bir Uzay Macerası
Vizyon tarihi: 27 Temmuz 2017 Yönetmen: Luc Besson Oyuncular: Dane DeHaan, Cara Delevingne, Ethan Hawke, Clive Owen, Rihanna Süre: 136 dakika Tür: Bilim Kurgu Ülke: Fransa Film Özeti 28. yüzyılda Valerian ve Laureline, insanların yerleşim alanlarına uygulanacak emirleri taşıyan bir operasyon biriminde görevlidirler. Savunma Bakanlığı'nın emriyle ikili, etkileyici bir şehir olan Alpha'ya görevlendirilirler. Alpha, evrendeki pek çok farklı türün bilgi, deneyim ve kültürlerini paylaşmak için yüz yıllardır bir araya geldiği bir şehirdir. Fakat şehrin merkezinde bir gizem vardır; karanlık bir güç bu şehrin huzur dolu ortamını tehdit etmektedir. Valerian ve Laureline'nin görevi bu güç aktif olup Alpha'yı ele geçirmeden önce hem şehri hem de tüm evrenin geleceğini kurtarmaktır. Filmin başrollerini Life filmindeki performansıyla göz dolduran Dane DeHaan ve Suicide Squad: Gerçek Kötüler'in cadı tanrıça Enchantress'ı Cara Delevingne üstlenirken kendilerine Clive Owen, Ethan Hawke, Herbie Hancock ve pop ikonu Rihanna eşlik ediyor.
Unlocked
Film Özeti Güç delisi General Zhong 13 yıl önce Bana gezegeninin kontrolünü ele geçirmiştir. O günden beri gezegenin yönetimini elinde tutan kötü kalpli general bütün gezegeni lime lime etmekte ve gezegenin sakinlerini ağır bir boyunduruk altında yaşatmaktadır. Gezegende 3 arkadaş olan hareketli maymun Spark, hevesli tilki Vix ve teknoloji meraklısı domuz Chunk da yaşamaktadır. Üçlü bir şekilde generalin planının dünyayı ele geçirmek olduğunu öğrenir. General, kara delikler yaratma gücüne sahip olan Kraken'in peşindedir ve eğer onu ele geçirirse sonsuz güç onun olacaktır.
Film Özeti Alice Racine (Noomi Rapace) CIA'in gizli operatörüdür. Londra’da gerçekleşecek büyük bir saldırıyı önlemek için bir MI5 ajanı (Orlando Bloom) ile takım kurmak zorunda kalır. Fakat istemeden saldırıya dâhil olur. Artık Alice kimseye güvenmemeli ve hayatta kalmak için mücadele etmelidir. Kadrosunda Noomi Rapace ile Orlando Bloom, Toni Collette, John Malkovich ve Michael Douglas gibi birbirinden ünlü isimlerin yer aldığı filmin senaryosunu ise Peter O'Brien kaleme aldı.
Vizyon tarihi: 14 Temmuz 2017 Yönetmen: Michael Apted Oyuncular: Orlando Bloom, John Malkovich, Michael Douglas, Noomi Rapace Süre: 98 dakika Tür: Aksiyon, Gerilim Ülke: ABD, İngiltere ANADOLU
Vizyon tarihi: 7 Temmuz 2017 Yönetmen: Aaron Woodley Seslendirenler: Jessica Biel, Hilary Swank, Susan Sarandon, Patrick Stewart Süre: 91 dakika Tür: Animasyon Ülke: ABD
a
AKTÜEL 49
09-ILAN-CULCUOGLU.QXD:Layout 1
4/2/17
11:03 PM
Page 1
Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı No:13 ( Ticaret Lisesi Yanı ) - / Şanlıurfa 0(414) 312 95 95 info@culcuoglurestaurant.com www.culcuoglurestaurant.com
culcuoglurestaurant culcuoglukebap culcuoglukebap culcuoglurestaurant
B-01-KAPAK.QXD:Layout 1
7/6/17
2:38 PM
Page 1
aktüel ANADOLU
Güncel Haber - Yaşam - Kültür - Sanat - Tarih
TEMMUZ 2017 YIL:1 SAYI: 7
www.anadoluaktuel.net
İHH’DAN BÜYÜK ESİR TAKASI
Sibel Okuducu Dellalbaşı
KARANLIĞIN EFENDİSİ OLACAĞIMA AYDINLIĞIN KÖLESİ OLURUM!
MERKEZE ALINAN VALİLER NE İŞ YAPAR?
ŞANLIURFA’DA HALUK BİLGİNER RÜZGARI ESTİ
DİYARBAKIR GEZİ REHBERİ DERİYE İŞLENEN ACI GÜZELLİK
DÖVME MEHMET ALİ CEVHERİ
RAMAZAN TAŞALTIN
ADALET YÜRÜYÜŞÜ BİR ÜST AKIL PROJESİDİR!
İLAHİYATÇILAR TENKİTÇİ YETİŞTİRİYORLAR!
B-02-03-ILAN -TATLISOZ.QXD:Layout 1
7/6/17
2:38 PM
Page 1
I D L I Ç A
Terası, Oto Parkı, 80 Kişilik Şark Odası 300 Kişi Kapasiteli Toplu Yemek Organizasyonu İle
Hizmetinizdeyiz…
B-02-03-ILAN -TATLISOZ.QXD:Layout 1
7/6/17
2:38 PM
Page 2
Kaybolan lezzetlerin, yeni adresi...
Balıklıgöl Civarı Müzeler Caddesi/Şanlıurfa (0)414 215 88 77 – (0)544 215 88 77 www.tatlisozcigerkebap.com
B-04-05-ILAN-15 TEMMUZ.QXD:Layout 1
7/6/17
2:39 PM
Page 1
15 Temmuz
'Milli İrade Bayramınız' kutlu olsun
a ktüel ANADOLU
ANADOLU
a
AKTÜEL ??
B-04-05-ILAN-15 TEMMUZ.QXD:Layout 1
7/6/17
2:39 PM
Page 2
ANADOLU
a
AKTÃœEL ??
B-06-ICINDEKILER 2.QXD:Layout 1
7/6/17
2:39 PM
Page 1
İÇİNDEKİLER KAPAK
22
Sibel Okuducu Dellalbaşı…
KARANLIĞIN EFENDİSİ OLACAĞIMA AYDINLIĞIN KÖLESİ OLURUM!
ADALET YÜRÜYÜŞÜ BİR ÜST AKIL PROJESİDİR!
12
18
30
44
İLAHİYATÇILAR TENKİTÇİ YETİŞTİRİYORLAR!
10 DERİYE İŞLENEN ACI GÜZELLİK: DÖVME
ŞANLIURFA’DA HALUK BİLGİNER RÜZGARI ESTİ
08
1.Dünya Savaşından sonraki en büyük esir takasını gerçekleştirdik
Merkeze alınan Valiler ne iş yapar?
Tarihi ve kültürel mirasını günümüze kadar taşıyan Diyarbakır ANADOLU
a
AKTÜEL 06
45
B-07-AYIN FOTOSU.QXD:Layout 1
7/6/17
2:39 PM
Page 1
AYIN FOTOSU Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine direnişin hatırasını yaşatmak amacıyla 15 Temmuz Şehitler Abidesi inşa ediliyor. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nün Anadolu Yakası çıkışına yapılan abidenin, 15 Temmuz darbe girişiminin birinci yılında açılması planlanıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, abidenin bittiğinde nasıl olacağına dair fotoğraflar ile mimari özelliklerine ilişkin bilgileri paylaştı.
ANADOLU
a
AKTÜEL 07
B-08-09-IHH.QXD:Layout 1
7/6/17
2:40 PM
Page 1
HABER
1.Dünya Savaşından sonraki en büyük esir takasını gerçekleştirdik Bosna’da soykırım yaşanırken kurulan ve sadece ümmetin değil tüm dünya mazlumlarının acısını hafifletmek amacıyla faaliyet gösteren İHH İnsani Yardım Vakfı Bölge koordinatörü ve Şanlıurfa Temsilcisi Behçet Atilla ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. RÖPORTAJ: MEHMET EMİN YEŞİL FOTOĞRAF: MEHMET EMİN KUŞ
Sizi tanıyabilir miyiz? Adım Behçet Atilla. Makine Mühendisiyim. İnsani Yardım Vakfı (İHH) Şanlıurfa İl Temsilcisi ve Doğu ve Güneydoğu illeri olan Şanlıurfa, Diyarbakır, Bingöl, Ağrı, Muş, Van, Hakkâri, Şırnak, Siirt, Bitlis, Batman ve Mardin illerinin Bölge Koordinatörüyüm. 10 yıldan beri bu vakıfta: yetimlere, yardıma muhtaç insanlara, mazlumlara ve mağdurlara Müslüman kardeşlerimizin emaneti olan yardımları ulaştırmaya çalışıyoruz. Gönüllü olarak çalışıyorum, ücretli çalışan değilim. SAVAŞ BÖLGELERİNDE REHİN ALINAN BASIN MENSUPLARINI DA KURTARMAYA ÇALIŞIYORUZ İHH yardım vakfı hakkında bizi bilgilendirir misiniz? Kısaltılışı İHH olan vakfımızın açılımı, “İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfıdır”. Bosna savaşı ile beraber kurulmuş bir vakıftır. Özellikle İslam coğrafyasında etkin olan ANADOLU
a
AKTÜEL ??
vakfımız aynı zamanda tüm dünyada Amerika kıtasından Afrika kıtasına, Uzakdoğu’ya kadar yaklaşık 138 ülkede insani yardım ve insani diplomasi faaliyetlerini sürdürmekteyiz. İnsani yardımlardan kastımız, ayni ve nakdi yardımlardır. Bunlar; nakit para, gıda, ilaç, temizlik malzemeleri, kamp ve çadırlar gibi yardımlardır. İnsani diplomasi faaliyetlerimizi ise hukuksal boyutta sürdürmekteyiz. Örneğin; Suriye’de rejim
B-08-09-IHH.QXD:Layout 1
7/6/17
2:40 PM
Page 2
zindanlarında hapsedilen yaklaşık 2.000 Suriyeliyi görüşmeler yaparak 49 İranlıya karşı esir takasını sağladık. Bu takas 1.Dünya Savaşından sonra gerçekleştirilen en büyük esir takasıdır. Zaman zaman Suriye’de farklı gruplar tarafından rehin alınan basın mensuplarının iadesi için de girişimlerimiz olmaktadır. Oldukça etkin çalışmalarınız var. Bu faaliyetlerinizdeki temel kriterleriniz neler? Bizim için temel kriter insan hak ve hürriyetidir. Bu nedenle herhangi bir coğrafyadan din, dil, ırk, mezhep gözetmeksizin yardım götürmeye çalışıyoruz. Tamamen insan odaklı çalışıyoruz. Nerede bir mağdur varsa oraya yardım götürmek için girişimlerde bulunuyoruz. Tabi yardım götürdüğümüz yerlerdeki hâkim güçlerden izin alarak bu faaliyetlerimizi gerçekleştirmekteyiz. Şuan yalnızca Suriye’de, Esat rejimi izin vermediği için yardım dağıtamıyoruz. BÖLGEDEKİ MUHACİRLER ARASINDA URFA’DAKİ MUHACİRLERİN DURUMU DAHA KÖTÜ Bölgemizde bulunan mültecilerin sayısı ne kadar? Resmi verilere göre Şanlıurfa il sınırları içerisinde 415 bin muhacir bulunmaktadır. Gayrı resmi verilere göre ise bu sayısı 650 bin civarındadır. Bu muhacirlerin 110 bini kamplarda kalmaktadır. 540 bini ise kampların dışında hayatını sürdürmeye çalışmaktadır. Tabi kampların dışındakilere biz ve bizim gibi sivil toplum kuruluşları yardım yapmaya çalışıyorlar. Ayrıca Urfa’daki muhacir profiline baktığımız zaman, bölgenin diğer illerinde yaşayan diğer muhacirlere göre durumu en kritik ve yoksul olan kişiler olduklarını ve çok daha zor şartlarda yaşadıklarını görüyoruz. Bu münasebetle bize ve benzer kuruluşlara çok daha fazla görev düşmektedir. Rehine kurtarma girişimlerinizden bahseder misiniz? Biz herhangi bir yerde yardım dağıtacağımız zaman, hâkim güçlerden izin talebinde bulunuyoruz. Bunlar söz konusu bölgelerin kontrolünü elinde tutan gruplar olabildiği gibi, devletler de olabilmektedir. Bu izin taleplerimiz sırasında doğal olarak bir diyalog gelişiyor ve hangi grubun veya devletin elinde ne kadar rehine olduğu bilgisine ulaşabiliyoruz. Bu rehinelerin yakınları ve devletleri ile kontak kurup rehineleri kurtarmak için diplomatik girişimlerde bulunuyoruz.
bir ihbar neticesinde o aileden haberdar olmuş durumda oluyoruz. Tespit komisyonumuz gidip ailenin bulunduğu semtte birtakım incelemelerde bulunuyor. Evin bizzat durumunu gözlemlemekle birlikte mahallenin muhtarı, cami imamı, ailenin komşuları, civardaki bakkal, manav gibi esnaf ile görüşmeler yapıp bilgi toplayarak ailenin gerçekten yardıma muhtaç olup olmadığını araştırıyoruz. Bu araştırmaların neticesinde ailenin yardıma ihtiyacı olduğunu tespit edersek yardım kategorilerine alıyoruz: Fakir, Muhacir, Yetim şeklinde kategorize ederek yardımlardan faydalanmalarını sağlıyoruz. Vakfınıza bağışta bulunan yardımseverler, bağışlarının nereye gideceğini belirleyebiliyor mu? Tabi gelen yardımlar çoğu zaman şartlı bağışlardır. Örneğin bazı yardımseverler; “Muhacir yetimlere verin”, “Yerli yetimlere verin”, “Suriyeli yetimlere verin” gibi isteklerde bulunuyorlar. Biz de bu bağışları yardımsever bağışçılarımızın talepleri üzerine onlara ulaştırıyoruz. Serbest bağışlarda bulunan yardımseverlerimiz de “Uygun gördüğünüz ailelere ulaştırın” diyerek bağışta bulunabiliyorlar. RAMAZANIN İLK 15 GÜNÜNDE 1,5 MİLYON LİRALIK YARDIM DAĞITTIK
YARDIMA MUHTAÇ AİLELERİ TESPİT KOMİSYONUMUZ BELİRLİYOR Size yardım için başvuran kişilerin ne yapması gerekiyor? Öncelikle ailenin müracaatını alırken biz ANADOLU
a
AKTÜEL ??
Ramazan ayında yardıma muhtaç ailelere ne kadar yardım ulaştırdınız? Şanlıurfa merkezi ve ilçelerinde olmak üzere Ramazan ayının ilk on beş günü içerisinde 500 bini nakdi olmak üzere 1,5 milyon liralık yardım dağıttık. Şuanda sizinle röportaj yaparken dahi mobil ekiplerimiz yardım dağıtmaya devam etmekteler. Ramazan ayının sonuna kadar bu rakamların daha çok yükseleceğini söyleyebilirim. Peki, son olarak neler söylemek istersiniz? Ben size gösterdiğiniz ilgi için ve derginizde bize yer ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Bölgemiz için oldukça faydalı ve aynı zamanda zahmetli bir işe girişmişsiniz, sizi tebrik ediyorum. Son olarak sizlerin aracılığı ile hayırsever vatandaşlarımıza ve bilhassa gönüllü kardeşlerimize şükranlarımı arz etmek istiyorum. Çünkü bu yardım faaliyetlerinde bulunan kardeşlerimiz tamamen gönüllü olarak hizmet ediyorlar. Ben dâhil hiç birimiz herhangi bir ücret karşılığında değil tamamen Allah rızası için çalışıyoruz. Herkes kendi imkânları dâhilinde bir şeyler yapmaya çalışıyor: kimi arabasıyla yardım dağıtıyor, kimi beden gücüyle hizmet ediyor. Allah hepsinden razı olsun.
B-10-11-VALILER.QXD:Layout 1
7/6/17
4:41 PM
Page 1
HABER
Merkeze alınan Valiler ne iş yapar? Son valiler kararnamesi ile Şanlıurfa Valisi Güngör Azim Tuna’nın da aralarında bulunduğu 9 ilin valisi merkeze alındı. Sık duyduğumuz bu haberle merkeze alınan valilerin hangi görevleri yürüttüğü merak konusu olmuştur. Ancak merkeze alınan valiler bir sonraki kararname yayımlanıncaya dek hiçbir iş yapmayacaklar! Resmi Gazetede yayımlanan Valiler Kararnamesine göre 20 vali merkeze alındı, 20 ile yeni vali atandı, 19 vali yer değiştirdi, 12 kaymakam ise valilik görevine yükseltildi. Sakarya Valisi Hüseyin Avni Coş merkeze alınan valiler arasında en çok dikkat çeken isim oldu. Peki, “Merkez” diye adlandırılan yer neresi? Merkez, İçişleri Bakanlığı binasında bulunan bir yer. Bir çalışma odasından farksız olan bu yere merkeze alınan valiler diledikleri zaman gidebiliyorlar. Merkez valileri düzenli bir mesai yapmasalar da özlük haklarına ve maaşlarına bir kısıtlama getirilmiyor ancak merkeze alınmak başka bir deyişle “kızağa çekilmek” anlamına da geliyor. İşte Merkeze Alınan Valilerin Listesi Şanlıurfa Valisi Güngör Azim Tuna, Sakarya Valisi Hüseyin Avni Coş, Karaman Valisi Süleyman Tapsız, Amasya Valisi Salih Işık, Çankırı Valisi Mesut Köse, Denizli Valisi Ahmet Altıparmak, Aydın Valisi Ömer Faruk Koçak, Ağrı Valisi Musa Işın, Eskişehir Valisi Azmi Çelik, Niğde Valisi Ertan Peynircioğlu, Malatya Valisi Mustafa Toprak, Ardahan Valisi İbrahim Özefe, Muğla Valisi Amir Çiçek, Osmaniye Valisi Kerem Al, Iğdır Valisi Ahmet Turgay Alpman, Tokat Valisi Cevdet Can, Samsun Valisi İbrahim Şahin, Van Valisi İbrahim
Güngör Azim Tuna
Taşyapan ve Uşak Valisi Ahmet Okur. Güngör Azim Tuna 31 Mayıs 2016 tarihinde yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük’ün yerine atanan Eskişehir eski Valisi Güngör Azim Tuna 13.06.2017 tarihli Valiler Kararnamesi ile merkeze alınarak yerini Adıyaman Valisi Abdullah Erin’e bıraktı. Şanlıurfa’nın Yeni Valisi Abdullah ERİN Kimdir? 1969 yılında Mardin ili Savur İlçesi Gölbaşı köyünde doğdu. 1986 yılında Midyat Lisesini ve 1991 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini ANADOLU
a
AKTÜEL 10
ikincilikle bitirdi. 1992 yılında girdiği Kaymakamlık sınavını kazanarak Mülki İdare Mesleğine girdi. 1992-1995 yıllarını kapsayan kaymakam adaylığı staj döneminin bir yılını İngiltere’de üniversite ve dil okullarında, grup başkanı olarak, genel İngilizce ve sosyal politika alanında çalışmalar yaparak geçirdi. Kaymakam adaylığı stajını, 62 kişiden oluşan dönemi ikincilikle tamamladı ve bu nedenle kuraya girmeden seçtiği Burdur ili Tefenni ilçesinde Kaymakamlık görevine başladı. Sırasıyla Gülşehir Kaymakam Vekilliği, Tefenni Kaymakamlığı, Doğanşar Kaymakamlığı, Bayburt Vali
B-10-11-VALILER.QXD:Layout 1
7/6/17
4:41 PM
Yardımcılığı, Şırnak Vali Yardımcılığı (Habur Gümrük Kapısından Sorumlu Vali Yardımcısı) görevlerinde bulundu. Özellikle Habur Sınır Kapısı Mülki İdare Amiri olarak görev yaptığı iki yıl boyunca, ekonomik anlamda bölgenin ve aynı zamanda Mardin’in can damarı olan sınır kapısının iyileştirilmesi, geçişlerin kolaylaştırılması ve ihracatın arttırılmasına yönelik başarılı çalışmalara imza attı. 2001 yılında İçişleri Bakanlığı tarafından Yüksek Lisans yapmak üzere İngiltere’ye gönderilmeye hak kazanan 10 mülki idare amiri arasında yer aldı. İngiltere Nottingham Üniversitesi Sosyoloji ve Sosyal Politika Fakültesindeki Yüksek lisans eğitimini, ‘ÜSTÜN BAŞARILI’ olarak derece ile bitirdi. İngiltere dönüşü; Ermenek Kaymakamlığı, Taşköprü Kaymakamlığı ve Cizre Kaymakamlığı görevlerinde bulunduktan sonra, 2005 yılında açılan Mülkiye Müfettişliği sınavını kazandı ve 2005-2009 yılları arasında Mülkiye Başmüfettişi olarak görev yaptı. 2009 yılı Haziran ayında görev alanı Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak illeri olan Dicle Kalkınma Ajansı (DİKA) Genel Sekreterliği’ne atandı. Kurucu Genel Sekreter olarak kısa sürede kuruluş ve kurumsallaşma çalışmalarını ve dört ilde teşkilatlanmasını tamamladığı Ajans’ın, birçok alanda Türkiye’deki en iyi ilk 3 ajans arasında yer almasını sağladı. Bu süreçte, bölgenin ve Mardin’in Sosyo-Ekonomik kalkınmasını sağlamaya yönelik gelişme planları, çok sayıda stratejik raporun hazırlanması çalışmalarına öncülük etti. Ayrıca Genel Sekreterliğini yaptığı Ajans’ın ulusal ve uluslararası mali destek programlarının başarıyla uygulanmasını sağlayarak, Mardin’in ekonomik ve sosyal yapısına önemli katkılar sağlayan birçok projenin hayata geçirilmesine yardımcı oldu.
Page 2
Abdullah Erin
Kalkınma Ajansı Genel Sekreterliğinden 2012 yılında ayrılarak tekrar Mülkiye Başmüfettişliğine döndü. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun ‘Türkiye’nin Kalkınma Ajansları Uygulamasının Değerlendirilmesi’ konulu inceleme araştırma raporunun hazırlanması çalışmalarına katıldı. 2013 yılı Şubat ayından itibaren 2 yıl boyunca İçişleri Bakan Danışmanlığı görevinde bulundu. Danışmanlık yaptığı süre içinde Mardin’in kalkınması ve halkın temel sorunlarının çözümü için yoğun mesai sarf etti. İngiltere ve Danimarka gibi ülkeler ile Türkiye’deki çeşitli ANADOLU
a
AKTÜEL 11
üniversite ve STK’ların; sosyal ve ekonomik politikalar, kamu yönetiminin yeniden yapılanması, insan hakları, kalkınma, yoksulluk, planlama gibi alanlarda düzenledikleri özel kurs ve seminerlere iştirak etti. ABD Dışişleri Bakanlığının davetlisi olarak bir ay süre ile ‘Kamu-özel sektör işbirliğinin geliştirilmesi’ modelleri ile ilgili incelemearaştırma programına katıldı. Ayrıca İsveç, İspanya, Birleşik Arap Emirlikleri, Suriye ve Irak gibi birçok ülkede çeşitli alanlarda incelemelerde bulundu. İngilizce, Arapça ve Kürtçeyi iyi derecede konuşan Abdullah ERİN, evli ve 3 çocuk babasıdır.
B-12-13-14-REKTOR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:40 PM
Page 1
RÖPORTAJ
İLAHİYATÇILAR TENKİTÇİ YETİŞTİRİYORLAR!
Harran Üniversitesi Rektörü Ramazan Taşaltın ile gündeme dair özel bir röportaj gerçekleştirdik. Dergimize çarpıcı izahatlarda bulunan Taşaltın, 15 Temmuz’dan; Fetö ile mücadeleye, Din eğitiminden; cemaat ve tarikatlara dek birçok sorumuza samimi cevaplar verdi. ANADOLU
a
AKTÜEL ??
B-12-13-14-REKTOR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:40 PM
Page 2
RÖPORTAJ: MEHMET EMİN YEŞİL MEHMET EMİN KUŞ FOTOĞRAFLAR: MEHMET GULİ ASLAN Prof. Dr. Ramazan TAŞALTIN Kimdir? 1960’ta Isparta’da doğdu. 1977’de Üniversitelerarası Giriş Sınavında Türkiye 53’üncüsü olarak İTÜ Elektronik Haberleşme bölümüne girdi ve 1982’de mezun oldu. Doktorasını İngiltere’de 1991’de bitirdi. İTÜ’de Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesinde 11 yıl öğretim üyesi olarak çalıştı. 2002-2010 yılları arasında Suudi Arabistan King Abdulaziz Üniversitesinde çalıştı. 2010 yılında Harran Üniversitesi Mühendislik Fakültesi ElektrikElektronik Bölüm Başkanı olarak çalışmaya başladı. 2015’te Rektör olarak atandı. Otomatik Kontrol, Uçak, Kontrol Sistemleri, Yapay Zekâ Teknikleri, Ses ve Görüntü Analiz Teknikleri ve Sistem Analizi alanlarında çalışmaları bulunmaktadır. Sayın Hocam 15 Temmuz hain darbe girişiminin 1. Yıl dönümündeyiz. Neler söyleyeceksiniz? Öncelikle ülkemizin bir daha böyle imtihanları yaşamamasını diliyorum. Ayrıca Kahraman Milletimiz kendine yakışanı yaptığı için işler tersine döndü ve ihanete karşılık şerefli bir zafer elde edildi. Fetö’nün en önemli yapılanması asker ve yargı ayaklarıdır. Eğitim ayağı da var ancak darbe girişiminde aktif olarak rol alanlar asker ve yargı ayağıdır. Bir kere Türkiye’de “Fetö Müslüman bir gruptur” diye yanlış bir algı oluşturuldu. Israrla Fetö, Müslüman bir gruptur vurgusunu yaparak kitlelerin gönlünü kazandılar. Müslüman dedikleri, arkalarında namaz kıldıkları bu örgüt ise başta İslamiyet’i kullandı. Risale-i Nur’u kullandı, Türkiye Devletini kullandı, Askeri kullandı, Ak Parti’yi kullandı. Ama hiçbirinden değildi, olmadı! Oysa Fetö, yabancı bir istihbarat örgütünün Türkiye’deki şubesiydi. FETÖ MÜSLÜMAN BİR GRUP DEĞİLDİR! Böyle düşünmenizin sebebi nedir? Fetullahçı terör örgütü Müslüman bir grup değildir. İslamiyet’i kullanan bir örgüttür. Önce bunun net bir şekilde anlaşılması gerekmektedir. Şimdi Müslüman dediğimiz bir insan bir kere zulmetmez. Kardeşine silah
Bir kere Türkiye’de “Fetö Müslüman bir gruptur” diye yanlış bir algı oluşturuldu. Israrla Fetö, Müslüman bir gruptur vurgusunu yaparak kitlelerin gönlünü kazandılar. Müslüman dedikleri, arkalarında namaz kıldıkları bu örgüt ise başta İslamiyet’i kullandı. doğrultmaz. Kendi öz vatanını satmaz. İnsan kendi ülkesinin meclisini bombalar mı? Savunmasız halkı tarar mı? Oysa bir Müslüman, dünyanın öbür ucunda bir Müslüman zarar gördü deseler acı duyar. Sadece Müslüman değil, insan zarar görse dayanamaz, zulme karşı çıkar. Fetö ekibinin böyle bir hassasiyeti kesinlikle yoktur. Fetö’nün farklı bir isimle karşımıza tekrar çıkmasını mümkün görüyor musunuz? Şimdi Türkiye’nin arkasında kimler var? Belki birkaç devlet var Türkiye’yi destekleyen. Peki, Türkiye’nin karşısında yani düşmanı olan kimler var? Çok fazla düşmanı var. İşte bu düşmanlarımızın hepsi Fetö’nün ANADOLU
a
AKTÜEL ??
dostu ve yardımcısıdır. Haliyle Türkiye’yi yıpratma, bölme veya parçalama girişimleri hep olacaktır. Tayyip Erdoğan, neden meydanları bırakmayın demişti? Eğer meydanlar boş bırakılsaydı karşıt gruplar dolduracaktı. Şöyle bir senaryo başlayacaktı; “Kahrolsun FETÖ” eylemleri yapılarak bu slogan yerini “Kahrolsun Nurcular, Kahrolsun Dinciler” gibi faşist ve kışkırtıcı söylemlere bırakacaktı. Haliyle Fetöcüler de bir anda ulusalcı kanada bürüneceklerdi. Ardından aynı örgüt bu kez Atatürkçülük – Ulusalcılık kisvesiyle bir darbe girişiminde daha bulunabilecekti. İnsanlarda hala bir tereddüt var: “Acaba FETÖ ülkeyi tekrar işgal eder mi?” diye. Aslında tehlike hiçbir zaman tam olarak geçmiş değildir. Türkiye ile uğraşanların bu topraklar üzerinde planları her zaman olacağı için, tehlike de her zaman var olacaktır. VERİLEN TEMEL DİN EĞİTİMİ YETERSİZ Ülkemizdeki eğitim kurumlarında verilen din eğitimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Temel din eğitiminin yeterli düzeyde verildiğini düşünmüyorum. Şimdi bırakın bir ilköğretim öğrencisini bir lise öğrencisine 32 farzı sorun, cevap veremez. Biz daha
B-12-13-14-REKTOR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:40 PM
Page 3
Biz henüz “Nasıl mücadele edelim” diye tam bir strateji geliştiremedik. Biraz el yordamıyla, kendi bilgileri ışığında gidiyor herkes. Bütün kurumlar bu şekildedir. Zaten Fetö’nün de bu kadar yayılabilmesi bundan kaynaklanıyor. çocukken ezberledik bunları ama şimdi dört sene İmam Hatip okuyan çocuk bile bilmiyor bu temel bilgileri. Önce böyle temel eğitimler verilmeli ki sonra İslam tarihi gibi kapsamlı eğitimler verilsin. Şimdi matematik bilgisi olmayan birine sen miras hesabı, kesir hesabı yap desen ne olur? Yapamaz… Akademik düzeyde verilen din eğitimi için neler söyleyeceksiniz? Şimdiki ilahiyatçılar tenkitçi yetiştiriyorlar: Müslümanı tenkit, hocayı tenkit, camiyi tenkit! Bence bunun yerine İslamiyet öğretecek metotlar geliştirsinler. Eğer çocuklarımıza sadece tenkiti öğretirseniz dinini doğru öğretmezseniz, temel İslam bilgisi öğretmeden felsefe öğretmeye kalkarsanız ne olur? Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanlar olur… Hadislere inanmayan ilahiyat profesörü bile var. Sen hadislere inanmıyorsan git o zaman Londra’da bilim yap. Meşhur oryantalistler var, bizde “Müsteşrik denen Doğu bilimcileri” hep oradadır. Gerçi bunlar oraya gitseler de bilim yapamazlar ben Müsteşrikim deseler karşılarında bilgileriyle onları beşe katlayacak bilimciler bulurlar. Onların alası vardır oralarda. Türkiye’de insanları cahil bırakarak bir değer kazanıyor bunlar. CEMAAT VE TARİKATLAR DENETLENMELİDİR Fetö’nün cemaatlere ve tarikatlara zarar verdiğini düşünüyor musunuz? Şu bile işin felaketini veya karşı tarafın çok çalıştığını ifade etmektedir: Fetöcülerin hala Müslüman ve Nurcu gibi gösterilmeleri Fetöcülerin galibiyetini gösteriyor. Şimdi İslami gruplar ve cemaatler hakkında yürütülen bir propaganda var: “Fetö dini kullanarak insanları aldattı, ülkeyi işgal etmek istedi, vatanı sattı. O halde diğer
Şimdiki ilahiyatçılar tenkitçi yetiştiriyorlar: Müslümanı tenkit, hocayı tenkit, camiyi tenkit! Bence bunun yerine İslamiyet öğretecek metotlar geliştirsinler. Eğer çocuklarımıza sadece tenkiti öğretirseniz dinini doğru öğretmezseniz, temel İslam bilgisi öğretmeden felsefe öğretmeye kalkarsanız ne olur? Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanlar olur… İslami gruplar, cemaatler ve tarikatlar da aynıdır. Dolayısı ile onları da ortadan kaldırmak gerekiyor.” Bu propaganda çok tehlikeli ve zararlıdır. Çünkü sivil toplum kuruluşlarının ve cemaatlerin rolü, ahlaki değerler oluşturmaktır. Örneğin tarikatlar, Osmanlı Devleti zamanında 500 sene boyunca İslam ahlakını pekiştirmek için varlığını sürdürmüştür. Ama Osmanlıda tarikatlar denetlenmiştir. Çünkü tarikatlarda Şeyh Efendi ne demişse o yapılır. Yani Şeyh Efendi’nin şöyle bir şey dediğini düşünün; “Ben dün rüyamda gördüm ki Padişahımız yoldan çıkmıştır. Gidip onu ıslah etmemiz gerekiyor. Hadi silahlanın gidiyoruz”. Şeyh bunu diyebilir mi? ANADOLU
a
AKTÜEL ??
Diye bilir? İşte Osmanlı Devletinde buna benzer durumların engellenmesi için cemaat ve tarikatlar sürekli denetlenmiştir. Türkiye’de de cemaat ve tarikatlar denetlenmelidir. Geçmişte tersine bir denetleme vardı: öldürme, bitirme veya hapse atma gibi veya içine karışıp fikirlerini sattırmak gibi… Sizce Fetö, benzeri örgütler, tehlikeli kişi veya gruplara karşı nasıl mücadele edilmelidir? Biz henüz “Nasıl mücadele edelim” diye tam bir strateji geliştiremedik. Biraz el yordamıyla, kendi bilgileri ışığında gidiyor herkes. Bütün kurumlar bu şekildedir. Zaten Fetö’nün de bu kadar yayılabilmesi bundan kaynaklanıyor. Mücadele etme konusunda birlik yok. Her kurum kendi yöntemlerine göre mücadele ediyor. Bu konuda merkezi bir akıl geliştirmeliyiz ki mücadelede zaaflar oluşmasın. Bizler de kanun çerçevesinde mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu tamam da… Bunlar işin kanuni tarafıdır. Gerçek anlamda “şu fikirler tehlikelidir, şu görüşler olmalıdır ya da olmamalıdır” gibi bize akıl veren bir devlet mekanizması henüz oluşmuş değildir. Bence en önemlisi de bütün kurumlar mücadele konusunda ortak akılla hareket etmeli ki bu yapının kökü kazılsın.
B-15-OTOMOBIL.QXD:Layout 1
7/6/17
2:41 PM
Page 1
OTOMOBİL Mercedes’in Rusya fabrikasını Türk ESTA yapacak
Hyundai'de Santa Fe ve Tucson’a kardeş geldi Hyundai, 2015 yılında piyasaya sunduğu yeni nesil Tucson ile yakaladığı başarıyı yeni SUV modeli Kona ile sürdürmek istiyor. Santa Fe ve Tucson modellerinin yanı sıra, kompakt özellikleri ve pratik yapısıyla öne çıkan Kona, B-SUV segmentinde yer alıyor. Güçlü ön yüzü ile dikkat çeken Kona’da ayrılmış ön farlar, zarif ve keskin şekillerle kendinden emin bir duruş sergilerken aynı zamanda araca yenilikçi bir görünüm kazandırıyor. Cesur ön ve arka tasarımı sayesinde otomobil, beklenilenden daha geniş bir duruş sunuyor. Tamamen yeni olan Hyundai Kona'nın tasarımı, kaslı hatlardan oluşuyor.
Mercedes-Benz, Rusya’ya kuracağı ilk fabrikasının inşası için Türk inşaat şirketi ESTA Construction ile anlaştı. Bu yıl içinde inşaatına başlanacak fabrikanın bir buçuk yılda tamamlanacağı aktarıldı. Tesisin, 250 milyon Euro’ya mal olacağı öğrenildi. Dokuz inşaat şirketini geride bırakarak ihaleyi kazanan ESTA Construction Yönetim Kurulu Başkanı Bahattin Demirbilek, “Mühendislerimiz Mercedes-Benz ile bir yıla yakın dünya standartlarının çok üzerinde bir kalitede hazırlık çalışması yaptılar” dedi. Mercedes-Benz Yönetim Kurulu Üyesi Markus Schäfer ise Rusya fabrikası ile uluslararası rekabet güçlerinin artacağını kaydetti.
Egea Sedan’ın zirvesi Lounge Plus kendini gösterdi 2018 model Polo daha uzun ve daha geniş Yeni nesil Volkswagen Polo, Berlin'de görücüye çıktı. Küçük sınıf standartlarının üzerinde donanım ve güvenlik özellikleriyle tanıtılan otomobil, daha dinamik ve güçlü bir görünüme sahip. Yeni gövde rengi seçeneklerine sahip olan 2018 Polo'da tamamen LED farlar ve LED stop lambaları dikkat çekiyor. Artan boyutlarıyla daha fazla yaşam alanı sunan Polo, önceki nesle göre 8.1 cm daha uzun ve 7 cm daha geniş. 4 benzinli ve 2 dizel motor seçeneği olan Polo'da çift kavramalı DSG şanzıman da seçenekler arasında yer alıyor. Modelin performanslı versiyonu GTI'da ise 200 HP güç üreten 2,0 litrelik TSI motor kullanılıyor.
Kısa sürede Türkiye’nin en çok tercih otomobillerinden biri olmayı başaran Fiat Egea Sedan'a, ‘Lounge Plus’ donanım seviyesi eklendi. Lounge Plus, kalite, konfor, teknoloji ve görünüm anlamında Egea Sedan'ı daha da yukarılara taşıdı. Yeni donanım seviyesi, ürün yelpazesinin en üst noktasında konumlandırılıyor. Lounge Plus donanım seviyesiyle birlikte, projeksiyon tip farlar ve LED gündüz farları standart olarak sunuluyor. Karartılan arka camlar da seçkin görünümü pekiştiren bir donanım olarak dikkat çekiyor. Fiat Egea Sedan Lounge Plus'taki
ANADOLU
a
AKTÜEL ??
en büyük yenilikse, yaşam alanında gerçekleşiyor. Yüksek kaliteli ve yumuşak dokulu malzemelerle geliştirilen yeni kokpit tasarımıyla birlikte, 7 inç boyutundaki dokunmatik tablet ekranlı multimedya sistemi araçta yerini alıyor. Tek bir USB bağlantısıyla Apple iPhone modellerinin multimedya sistemi ile entegre olmasını sağlayan Apple CarPlay destek fonksiyonu, Fiat Egea Lounge Plus versiyonunda standart olarak sunuluyor. Sedan Lounge Plus, 80 bin 900 TL'den başlayan fiyatlarla otomobilseverlerin beğenisine sunuluyor.
B-16-17-TURIZM.QXD:Layout 1
7/6/17
2:41 PM
Page 1
TURİZM
AĞIT YAKILACAK ÇOK TARİHİ ESER AĞLANACAK HALİMİZ VAR MİSBAH HİCRİ Urfa’nın Nemrut Tahtı / Yağmur Yağdı Sel Aktı Şu Urfa’nın Kızları / Beni Ataşa Yaktı Urfa’nın güney batısında ağaçsız, susuz, kupkuru, sarp kayalıkların üstüne kurulu bir tarihi yapı var. Urfa halkı olarak öteden beri biz bu yapıya “Nemrut Tahtı” deriz. Bu isim nereden gelmiş bilemiyoruz ama mutlaka tarihi bir kaynağı vardır. Nemrut Tahtı efsanesini bilmeyen yoktur. Nemrut’un Urfa’da yaşadığı dönemlerde ilkbaharda gidip dinlendiği yer olarak bilinir. Hatta Urfa’nın doğusuna düşen ve şehir merkezine beş kilometre mesafede bulunan ve şimdiki adıyla “Konuklu” eski adıyla “Kazani” olarak bilinen yerde yemekler pişirilir, dizilen askerler ve saray ahalisi tarafından, yemekler elden ele gider, Nemrut Tahtına, Nemrut’un sofrasına yetişirmiş. Tahttan kasıt Nemrut’un sarayıdır. Bu mitoloji halen halk arasında yaşamaktadır. Nemrut’un Tahtı dediğimiz dağın üstüne kurulu tarihi yapının etrafı ve altında kayalardan oyulmuş bolca mağara ve su sarnıçları bulunmaktadır. Bu mağaraların çoğu birbirine açıldığı gibi bu çevrede kayalara oyulmuş
mezarlar, gözetleme kulelerine rastlanmaktadır. Nemrut’un yaşadığı dönemde, Nemrut’un tahtı; belki de tek tanrı inancını savunan insanların sığındığı yerlerden biri olabileceği gibi, bu tür yerler daha çok Hıristiyan dininin yayılışı sırasında Hıristiyanların saklandığı yerlere benzediği görülmektedir. Bu tarihçilerin işidir ancak benim yazdıklarım, duyum
ANADOLU
a
AKTÜEL 16
ve gözlemlerimdir. Mağaraların üstündeki yapıya gelince; bugün tahrip edilmiş, taşları yıkılıp alınmış, çobanların kışın yağmurdan, soğuktan sığındığı, yazın gölgesinden faydalandığı virane bir yapı özelliğini devam ettirmektedir. İşte Urfalılar buraya “Nemrut’un Tahtı ”demektedirler. Burayı bize tanıtan tek belge olan anıt mezarın üzerindeki kitabede; “M.Ö. I.
B-16-17-TURIZM.QXD:Layout 1
7/6/17
2:41 PM
Page 2
Yüzyıla ait olduğu söylenen bu mezarın üzerindeki kitabede Abgar oğlu Aryon’un karısı Ameşşemes adına yapıldığı” yazılıdır. O dönemde putperest merkezi olarak kullanılmış ise de, bu dönemden sonra Hıristiyan kilisesi olarak kullanıldığı, bu nedenle buraya “Deyr Yakup Kilisesi” denilmektedir. Ben bu tarihi yapının tarihinden ziyade bu günkü hali ile ilgilenmek çabasındayım. Yavaş yavaş her gün yapısından alınan bir taşla yok olmakla karşı karşıya gelen bu yapı etrafındaki mağaralarla birlikte değerlendirilmelidir. Yıllarca define arayıcıları tarafından her yanı kazılan ve köstebek yuvasına çevrilen bu tarihi yapı kurtarılmalı ve turizme kazandırılmalıdır. Bir zamanlar bugünkü Eyyüp Peygamber makamı olarak bilinen yerden ötesi iskâna açık değildi. İlkbaharın gelmesi ile o civarlarda birçok Urfalı dolaşır, kışın verdiği sıkıntıyı, baharın gelmesiyle, güneş ve doğayla baş başa kalarak atarlardı. Bu arada Nemrut’un Tahtı dediğimiz yeri de gezmeyi ihmal etmezlerdi. Hatta Nemrut Tahtına yatıya gidenleri görmek bile mümkündü. Ama bugün oralar adeta ikinci bir şehir olmuştur. Dağın önü gece kondularla kapanmış durumdadır. Belediye oralara şantiye ve tesisler açmasına rağmen o tarihi ören yeri sahiplenmemiştir, koruma amaçlı bir şey yapmamıştır. Bacasız fabrika dediğimiz turizme gereken önem verilmemiştir. Gerek belediye, gerek vatandaşlar olarak bu konuda görev ve sorumluluğumuz; bu tür tarihi yerleri korumaktır. İlgisizlik ve bakımsızlıktan dolayı yok olmaya yüz tutmuş olan bu tarihi yerin tekrar eski otantik yapısına kavuşturulması için Harran Üniversitesi’nin sahiplenmesi gerektiğine inanıyorum. Yüz, iki yüz yıllık geçmişi olan evlere, konaklara sahip çıkılıyor da niçin bu ve buna benzer Şuayıp Şehri, Hanel Bağrur, Soğmatar, Sanem Mağaralarına sahip çıkılmıyor? Bu ve benzeri yerlerin tahrip olmaması için çevresinde yaşayan insanların bu konuda bilinçlendirilmesi elzemdir. Ayrıca devlet tarafından koruma altına alınmalı, korunmalıdır! ANADOLU
a
AKTÜEL 17
B-18-19-20-21-SIBEL OKUTUCU.QXD:Layout 1
7/6/17
2:41 PM
Page 1
KAPAK
KARANLIĞIN EFENDİSİ OLACAĞIMA AYDINLIĞIN KÖLESİ OLURUM!
ANADOLU
a
AKTÜEL 18
B-18-19-20-21-SIBEL OKUTUCU.QXD:Layout 1
7/6/17
2:42 PM
Page 2
Turizm sektöründe çalışmış olanlar bilir; Müşteri terimi yerine “Misafir” teriminin kullanılmasının sebebi konaklayan kişilere ev konforunu sunmaktır. Haliyle misafirin beklentisini karşılamak pek te kolay değildir. Turizmde yüksek sezonun yaşandığı Temmuz ayında, objektifimizi Şanlıurfalı genç ve başarılı bir iş kadınına doğrulttuk. Sibel Okuducu Dellalbaşı… Şanlıurfa Turizm Geliştirme Derneği üyesi olan Sibel Hanım henüz 27 yaşında ve büyük bir ekibi yönetiyor. Genel Müdürlük gibi zor bir görevi üstlenmiş, turizm sektöründe oldukça iddialı ve hedefim; “Turizm bakanlığında müfettiş olmak” diyor… RÖPORTAJ: MEHMET EMİN YEŞİL FOTOĞRAFLAR: HALİL ZORBA ANADOLU
a
AKTÜEL 19
B-18-19-20-21-SIBEL OKUTUCU.QXD:Layout 1
7/6/17
2:42 PM
Page 3
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Anadolu Turizm Meslek Lisesi ve Harran Üniversitesi Turizm Otelcilik Meslek Yüksekokulu mezunuyum. Hotel El-Ruha’da çalışırken İşletme Fakültesini bitirdim. Turizmin bana kazandırdığı ve kendisi ile üniversitede tanıştığım Mehmet Bakır Dellalbaşı ile evliyim. 2009 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra sektöre girdim. İlk tecrübemi Kervansaray Konukevinde yaşadım. Ardından Dedeman Otel’de çalıştım. Uzun bir süredir de El Ruha Otelinde çalışıyorum. Burada satış pazarlama şefi olarak işe başladım ve üç ay sonra satış pazarlama müdürü olarak terfi aldım. Bu görevi dört yıl sürdürdüm. Son iki yıldır Genel Müdürlük görevini yürütmekteyim. Turizm sektöründe çalışmaya nasıl karar verdiniz? Turizm Otelcilik Lisesi, Urfa’da henüz bilinen bir okul değildi. Üniformasını ilk gördüğümde çok dikkatimi çekmişti, çok beğenmiştim. Öyle hedefim ya da hayalim falan değildi. Lisenin üniforması ve arması o kadar hoşuma gitmişti ki aileme bu okulda okumak istediğimi söyledim. Tabi o dönem kız çocuklarının okutulması öyle kolay değildi. Benim ailem de tutucuydu ve “madem okuyacaksın kız lisesi ya da imam hatip lisesinde oku” diye kendi görüşlerine göre telkinlerde bulunuyorlardı. Haliyle kolay olmadı çünkü ailenin de okuyan ilk kızıydım. Benim kararlılığım ve azmim kız kardeşlerimin de önünü açtı. Bir kız kardeşim şuan Dedeman Otelinin satışpazarlama yetkilisi, o da turizm otelcilik okudu. Diğer kız kardeşim de şuan Kilis’te okuyor. İLK İŞLETME MÜDÜRLÜĞÜNÜ 18 YAŞINDA YAPTIM İlk iş tecrübenizi anlatır mısınız? Lisedeyken 6 aylık zorlu bir staj dönemim olmuştu. Zorlu diyorum çünkü ailem çalışmamı da istemiyordu.
Turizm, zahmetli ama bir o kadar da keyifli bir sektördür. Zahmetlidir; çünkü insanlara kendi evlerinin konforunda bir hizmet sunmanız gerekir. Haliyle ev sahibi rolündesiniz ve mesaiye geliş saatiniz belli olsa da çıkış saatiniz belirsizdir, yani yoğun çalışmak durumundasınız.
Özellikle babam paraya ihtiyacımız yok diyordu ve çalışmama karşı çıkıyordu ama ben mesleğimi yapmak istiyordum. Babam benim kararlı olduğumu görünce “Madem çalışmak istiyorsun ben de konukevi açıyorum” dedi ve Kervansaray Konukevini açtı. Tabi sırf benim için açtı burayı çünkü kendisi turizmin “t” sinden bile anlamaz. 18 yaşımda ilk işletme müdürlüğümü burada yapmıştım. Profesyonel bir yönetici olarak mesleğinize bakış açınızı merak ettim… Turizm, zahmetli ama bir o kadar da keyifli bir sektördür. Zahmetlidir; çünkü insanlara kendi evlerinin konforunda bir hizmet sunmanız gerekir. Haliyle ev sahibi rolündesiniz ve mesaiye geliş saatiniz belli olsa da çıkış saatiniz belirsizdir, yani yoğun çalışmak durumundasınız. Ben işimde profesyonelliği elden bırakmamaya özen gösteririm ama bununla birlikte amatör ruhu da korumaya çalışırım. Çünkü yaptığınız işi sevmeniz için buna ihtiyacınız var. Mesleğimde kendimi her ANADOLU
a
AKTÜEL 20
zaman geliştirmeye çalıştım ve asla zorluklarından yakınıp başka bir sektöre geçiş yapmayı düşünmedim. Çünkü turizm otelcilik çıkışlı bir profesyonel, konukevinde çalışmak istemez. Bir söz vardı; “Karanlığın efendisi olacağıma aydınlığın kölesi olurum!” diye. Sanırım biraz öyle düşünüyorum… Bölgeye gelen insanların dikkatini en çok ne çekiyor? Misafirperverlik… Tabi işimiz gereği konuklarımıza ev konforunda hizmet sunuyoruz ama bu bölgenin insanı olarak misafirperverliği biraz daha fazla hissettiriyoruz sanırım. Konuklarımızın yorumları da genellikle öyle ve bizim de en çok üzerinde durduğumuz şey misafirperverlik. Bu konuda Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Av. Mahmut Şevket Küçük Bey’in benimle paylaştığı bir hikâyeyi aktarmak isterim. HİCAZA GİDEN HACILAR ÖNCE URFAYI ZİYARET EDERDİ Buyurun lütfen… Biliyorsunuz, eskiden Hacılar
B-18-19-20-21-SIBEL OKUTUCU.QXD:Layout 1
7/6/17
2:42 PM
Page 4
Kadınların, güçsüz zannedilen ama erkeklerden daha güçlü olan varlıklar olduğunu düşünüyorum. Zayıf görünebiliriz, fıtratımız gereği daha kırılgan, daha naif olabiliriz ama bizsiz bir dünya düşünülemez. Mekke’ye gitmeden önce Urfa’ya uğrardı. O zamanlarda otel, konukevi falan yokmuş ve hacıları Urfa halkı kendi evinde misafir edermiş. Yine böyle bir dönemde bir akşam vakti karı-koca bir hacı çifti Dergâh civarından geçerken bir kadının ağladığını görürler. Neden ağladığını sorduklarında kadın şöyle cevap verir; “Herkes evine misafir götürdü, ben misafir bulamadım. Eve misafirsiz döneceğim diye ağlıyorum.” Bu çift, kadın üzülmesin diye evine misafir olurlar. Gece bir ara uyanırlar ve bakarlar ki ev sahibi çift ahırda uyuyor. Meğerse bu ailenin tek odası varmış ve onda da hacıları misafir etmişler. Şevket Bey de İstanbul’da tesadüfen bu hacı çiftin çocuğunun otelinde konaklamış, hesap ödemek istediğinde de sırf kimliğinde Şanlıurfa yazıyor diye “Annem babam haklarını helal etmezler” deyip para almamışlar. O yüzden biz hiçbir zaman beş yıldızlı otel kasvetini misafirlerimize yaşatmadık. O ecdadın torunları olarak gelen misafirlere hep bu duyguyla yaklaşmaya çalıştık. EL RUHA OTELİ OLARAK HEDEFİMİZ ZİNCİR OTELLER AÇMAK Genç yaşta Genel Müdürlük gibi önemli bir görevi üstlenmişsiniz. Sıradaki hedef ne? Sıradaki hedefim Turizm Bakanlığına bağlı Müfettiş Yardımcısı olmak. Tabi basamakları adım adım çıkarak nihai hedefim olan Turizm Bakanlığı Müfettişi olmak istiyorum. El-Ruha Oteli olarak ise hedefimiz, zincir oteller açmak. Konseptimiz dünyada ilk olma özelliğini taşıyor, doğal taşlı tek otel. Biz de bu konsepti yaymayı hedefliyoruz. Bölgenin, turizm açısından hak ettiği yerde olduğunu düşünüyor musunuz? Hayır, düşünmüyorum. Yeterli tanıtım yapılmıyor, hak ettiğimiz değeri görmüyoruz. Bu koca müze şehre yakışır bir şekilde misafir ağırlayamıyoruz. Şanlıurfa maalesef dört, beş ay çalışan bir şehir haline geldi. Sizce bölgenin ulusal ve uluslararası düzeyde tanınması için nasıl bir tanıtım yapmak gerekiyor?
Bence fuarlara daha çok ağırlık verilmesi gerekiyor. Mesela geçtiğimiz günlerde Ankara’da “Şanlıurfa Tanıtım Günleri” yaptık. Eylül ayında da İstanbul’da yapacağız. Bu tarz faaliyetleri biraz daha yaymak gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca kamu spotu gibi araçları da kullanmak lazım çünkü insanlar görsel medyayı daha çok kullanıyorlar. RAMAZAN GERÇEKTEN ŞANLIURFA’DA YAŞANIR Büyükşehir Belediyesi’nin birçok ilde yaptığı “Ramazan Şanlıurfa’da Yaşanır” kampanyasını nasıl buldunuz? Bence çok başarılıydı. Büyükşehir Belediyesi şehrin tanıtımı için oldukça çalışıyor. Seçilen yöntemin de isabetli olduğunu düşünüyorum. Urfa’nın sıcaklarını düşündüğünüzde Ramazan ayında oruç tutmanın pek te kolay olmadığını görebilirsiniz. Ayrıca Ramazan gerçekten Şanlıurfa’da yaşanır. Çünkü o maneviyat, o gelenek geçmişten bugüne kadar bozulmadan gelmiş. İnsanların iftar telaşı, şehirdeki huzur, kurulan iftar sofraları, davetler, Ramazan eğlenceleri vs. o kadar güzel ki Ramazan ayının bitmesini istemiyorsunuz. ANADOLU
a
AKTÜEL 21
Kadın girişimcilere vermek istediğiniz bir mesajınız var mı? Kadınların, güçsüz zannedilen ama erkeklerden daha güçlü olan varlıklar olduğunu düşünüyorum. Zayıf görünebiliriz, fıtratımız gereği daha kırılgan, daha naif olabiliriz ama bizsiz bir dünya düşünülemez. Bir kadın yeter ki istesin, yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Bence her kadın hedeflerini gerçekleştirmek için şartları zorlamalıdır. SIRA GECESİNDE SES SİSTEMİ, DAVUL ZURNA KULLANILMAZ! Son olarak neler söylemek istersiniz? Ben sizlerin aracılığı ile sektörde yapılan bazı yanlış uygulamalara değinmek istiyorum. Biz bu güzel şehrin doğru ve hak ettiği şekilde tanıtılması için mücadele etmeliyiz. Örneğin bir çiğköfte nasıl yapılması gerekiyorsa öyle yapılmalı, ticarileştirilmemelidir. Sıra gecesi kültürümüzde ses sistemi, davul, zurna kullanılmaz. Mesela “Bahçacı bostanası” dediğimiz salatamız koruk suyu ile yapılır, asla nar ekşisi girmez. Birçok işletmede künefe denilen tatlımızın adı kadayıftır. Çiğköfteye etli köfte diyenler var mesela. LÜTFEN KÜLTÜRÜMÜZÜ DOĞRU TANITALIM…
B-22-23-24-CEVHERI.QXD:Layout 1
7/6/17
2:43 PM
Page 1
RÖPORTAJ
ADALET YÜRÜYÜŞÜ BİR ÜST AKIL PROJESİDİR! ANADOLU
a
AKTÜEL 22
Ak Parti Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Ali Cevheri dergimizi ziyaret edip iyi dileklerini sundu. Biz de kendisine hem ülke, hem de Şanlıurfa’nın gündemi ile ilgili sorularımızı yönelttik. Sayın Cevheri sorularımıza açık yüreklilikle cevaplar verdi ve şehrin kanayan birçok yarasına parmak bastı.
B-22-23-24-CEVHERI.QXD:Layout 1
7/6/17
2:43 PM
RÖPORTAJ: MEHMET EMİN KUŞ MEHMET EMİN YEŞİL FOTOĞRAF: İSMAİL ŞAHİNALP Mehmet Ali Cevheri kimdir? 25 Mayıs 1961'de Şanlıurfa'da doğdu. Baba adı Ömer İlhan, anne adı Şefika'dır. Öğretim Görevlisi, Mali Müşavir, Bağımsız Denetçi; Uludağ Üniversitesi Maliye Bölümünü bitirdi. Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalında yüksek lisans yaptı. Harran Üniversitesi Hilvan Meslek Yüksek Okulu Kurucu Müdürlüğü, Harran Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcılığı, Kâhta Meslek Yüksek Okulu Kurucu Müdürlüğü ve Muhasebe Bölüm Başkanlığı, Akademik Dayanışma Vakfı Üyeliği, Şanlıurfa SMMM Odası Üyeliği, Şanlıurfa Fıstıkçılar Birliği Yönetim Kurulu Üyeliği ve Muhasipliği, Harran Üniversitesi Spor Kulübü Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerinde bulundu. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyeliği ve Tacikistan Dostluk Grubu Başkanlığı görevlerini yürütmektedir. Orta düzeyde İngilizce bilen Cevheri, evli ve 3 çocuk babasıdır. Sayın Vekilim önce ülke gündeminden başlamak istiyoruz; Kılıçdaroğlu’nun “Adalet” yürüyüşü ile ilgili neler söyleyeceksiniz? Bu yürüyüş durup dururken çıkmadı ortaya, bir üst akıl projesidir. Arkasında kimlerin olduğunu görmek istiyorsanız bu yürüyüşle kimlerin ilgilendiğine bakın.
Page 2
Malumunuz uzun bir süredir Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Ak Parti ve Türkiye üzerine oyunlar oynanmaktadır. Bunun da sebebi Türkiye’deki iktisadi ve sosyal kalkınmalardır. Türkiye önce kendi bölgesinde, sonra da dünyada söz sahibi oldu ve bunu da demokrasi ile gerçekleştirdi. Türkiye’nin bu büyümesi, Sayın Erdoğan’ın İslam âleminde sevilmesi ve dünya lideri olarak görülmesi bazı çevreleri rahatsız etmiştir. Dolayısı ile Ak Parti’yi ve Sayın Erdoğan’ı yıpratmak adına birtakım varyasyonlara gidildi. Gezi parkı hadisesi buna bir örnektir. Gezi parkı taraftarlarının isteklerine bakarsanız büyük oyunu görürsünüz; “Avrasya Tüneli durdurulsun, Kanal İstanbul projesi gerçekleştirilmesin, Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılmasın, 3. Havalimanı inşaatı durdurulsun…” E hani siz doğaseverdiniz, 3-5 ağaç kesilmesin diye bir araya gelmiştiniz? Mesele, güçlü bir Türkiye’nin istenmemesidir. Sayın Kılıçdaroğlu bu eylemi ile her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanımızı ve Ak Parti Hükümetini yıpratmak istese de Türkiye’ye zarar vermektedir. TÜRKİYE OLMASI GEREKEN ROTAYA GİRDİ Malumunuz 15 Temmuz darbe girişiminin birinci yıldönümündeyiz. Bu bir yıl içerisinde Türkiye’de neler değişti? Türkiye, olması gereken rotaya girdi. Hain FETÖ örgütü 40 yılı aşkın bir süredir takiye yaparak, kendini gizleyerek ülkenin ANADOLU
a
AKTÜEL 23
yönetimini ele geçirmeye çalıştı. Allah’a hamdolsun ki Aziz Milletimiz 40 yıllık oyunu bir gecede yerle bir etmiştir. Ben Sincan’daki mahkemeye gittiğimde şunu gördüm; pişman değiller, yaptıklarının doğru olduğunu düşünüyorlar. Sanki kendilerine zulmedilmiş, sanki bir başkası ihtilal yapmış ta bunları içeri tıkmış gibi bir havadalar. Aslında bürokraside ciddi manada bir ilerleme sağlamışlardı. Sanki kendileri devlete sızmamış, devlet onların içine sızmış gibiydi. Bütün sınavları yönetiyorlardı, istedikleri atamaları gerçekleştiriyorlardı, istedikleri siyasi partinin liderini değiştirebiliyorlardı. Bunlarla da sınırlı kalmadılar; fakir, fukaranın paralarını “himmet” adı altında gasp ettiler. Tabi onların zulmü varsa mazlumların da Allah’ı var. Milletin paralarını gasp ederek edindikleri mallar bugün yine milletin hizmetine geçmiştir. Hak yerini buldu. Bugün her şey olması gerektiği gibi işlemektedir; Kim hak ediyorsa o atanıyor, kim hak ediyorsa işe o giriyor, kim hak ediyorsa sınavı o kazanıyor… Artık sanal birinciler yok, liyakat var. TÜRKİYE’YE KATAR ÜZERİNDEN BALANS AYARI VERİLMEK İSTENİYOR Katar krizi ile ilgili değerlendirmelerinizi almak isteriz, sizce Körfez’de neler oluyor? Demin anlattığımız, Türkiye’de oynanmak istenen oyunların bir farklı versiyonu da Katar’da sahnelenmektedir. Sebebine gelince; Katar, Türkiye ile
B-22-23-24-CEVHERI.QXD:Layout 1
7/6/17
2:43 PM
beraber hareket etti. 15 Temmuz’da Türkiye’nin yanında yer aldı. Dolayısı ile Türkiye’nin partneri ve yol arkadaşıdır. Türkiye’nin de bugün Katar’a sahip çıkması, destek olması bir vefa gereğidir. Aslında verilmek istenen balans ayarı Katar’a değil Türkiye’yedir. Bunun benzer örneğini Mısır’da yaşamıştık. Mursi yönetimi Türkiye’nin yanında yer almıştı. Mısır, Arap toplumları ve İslam âlemi içerisindeki önemli bir devlettir. Böylesine önemli bir gücün Türkiye’nin yanında yer almasına tahammül edemeyen güçler, Mursi yönetimini devirmiştir. Libya’da da aynı oyun oynandı; Muammer Kaddafi’yi dünyaya çok farklı yansıttılar. Oysa sosyal devlet anlayışının en güzel örneğini Kaddafi yönetimi yaşatıyordu. Elde ettiği gelirin neredeyse tamamını halkına transfer eden, sosyal yardımlar yapan, evlenme yardımı yapan, elektrik, su parası almayan, vatandaşına her türlü imkânı sağlayan bir yöneticiydi. Onu da düşürdüler. Kim Türkiye’ye partner ise onu düşürdüler… Tabi Türkiye’nin bu duruşu da karşılık gördü. Pakistan, Bangladeş gibi ülkeler de Katar’ın yanında yer aldılar. Bunların oyunları bozuldu bozulacak. Emperyalistler hep şunu yaptılar: böl, parçala, yut, birbirine düşür, kardeşkanı akıt, onlara silah sat, onlar birbirlerini yok ederken sen zenginleş! Değişmez politika… URFA’DAKİ BELEDİYELERE KAYYUM ATANACAĞI SÖYLEMLERİ ASILSIZDIR Sayın Cevheri, biraz da Şanlıurfa gündemine değinmek istiyoruz. Bazı belediyelere kayyum atanacağı söyleniyor, siz bunu doğruluyor musunuz? Ankara’da, genel merkezde, siyasi cenahta böyle bir oluşum yok. Urfa’daki belediyelerimiz iş başındalar, hizmetlerine devam etmekteler. Kayyum atanan yerlere de baktığımızda, özellikle devletin temeline dinamit koyan belediyelerde bu olmuştur. Örneğin hendek siyasetinde ülke bölünmek istenmiştir. Öte yanda bir ülke yakılmak istenmiştir. Buralara kayyum atanması siyasi bir karar değildir, devletin varlığını korumak için alınmış bir tedbirdir. Devletin, kendisini yıkmak isteyen, parçalamak isteyen bir yapıyı finanse etmesi beklenemez. Vali Güngör Azim Tuna’nın sürpriz bir şekilde merkeze alınmasını nasıl yorumluyorsunuz? Vali Bey’in hangi gerekçe ile merkeze çekildiği bilgisine sahip değilim ama kendisi 1 yıl içerisinde halkın gönlünü kazanmayı başarmış bir yöneticidir. Bir yıl içerisinde çok güzel projelere imza attı ve inanıyorum ki kalsaydı çok daha büyük projeleri hayata geçirecekti. Ben Vali Bey'in
Page 3
Şanlıurfa'da atmış olduğu tohumların Türkiye'de bir çınar gibi neşvu nema bulacağını samimiyetle umut ediyorum. Çok değerli Valimize Şanlıurfa'ya yapmış olduğu hizmetlerden dolayı teşekkür ederken, bundan sonraki hayatında da başarılar diliyorum. Sayın Bakan Faruk Çelik ile ilgili yaşanan son hadiseler için neler söyleyeceksiniz? Her Urfalının kolayca ulaşabildiği ve Urfa’nın her meselesine duyarlı olan bir bakanımız var. Yapılmak istenen şudur; Faruk Bey üzerinden partiyi yıpratmak ve Urfa’yı bu hizmetlerden mahrum bırakmak... Şer odaklarının amacı buydu. Ben aykırı sesler çıkaran o insanların Urfa’yı temsil ettiğini düşünmüyorum. Her zaman bir sepet elmanın içinde az da olsa çürük elmalar çıkabilir. İki milyonluk bir şehirde, 16 Nisan referandumunda %71 evet çıkararak çok büyük bir başarı sağladık. Ancak şunu unutmamak gerekir ki %29'da hayır olarak çıkmıştır. Büyük mitinglerde kitleleri kontrol etmek her zaman mümkün olmayabilir. İçimize nifak tohumları saçmak isteyen şer odaklar kalabalıkların arasına karışıp aykırı sesler çıkarabilirler, önemli olan büyük fotoğrafı görmektir. ŞANLIURFA’DAKİ SULAMA BİRLİKLERİ BİRER RANT KAPILARIDIR Şanlıurfa’da 30’a yakın sulama birliği var. Bunlardan yaklaşık 16, 17 tanesinin kapatılacağı veya devredileceği söyleniyor. Konu ile ilgili bizi aydınlatır mısınız? ANADOLU
a
AKTÜEL 24
Açık konuşmak gerekirse Şanlıurfa’daki sulama birliklerinin ne tarıma, ne sulamaya, ne de çiftçilere katkı sağladıklarını düşünmüyorum. Tamamen birer rant kapılarıdır, bunu görmek gerekiyor. Bugün hangi sulama birliğinin bir makine parkı var? Çiftçiye hangi hizmeti sunmuşlar? Yaptıkları şey, çiftçiden parayı toplayıp DEDAŞ’A ödememek… Vatandaşı mağdur etmekten başka hiçbir işe yaramayan bu sulama birliklerinin tamamını kapatmak lazım. Hatta Sayın Bakanımıza da bunu ilettim. Şu anda DSİ bunları almak istemiyor ama bir şekilde bu soruna bir çözüm bulacağımıza inanıyorum. Çünkü bu kurumların muhakkak rehabilite edilmesi gerekmektedir. Son olarak Tugay Komutanlığı’nın tartışmalı yeri ile ilgili bir soru sormak istiyoruz. Malumunuz Büyükşehir Belediyesinin önceki Başkanı Celalettin Güvenç, seçim kampanyasında Tugayın yeri için “Milli Park” olacak demişti. Bu konuda atılmış somut bir adım var mı? Urfa’nın merkezinde yer alan Tugay Komutanlığı’nın muhakkak şehir dışına çıkarılması lazım. Bu bir zarurettir. Bu konuda atılmış somut adımlar var. Savunma Bakanlığı ile yapılan görüşmelerin neticesinde Organize Sanayi Bölgesinin arka kısmında arazi tahsisi yapıldı. Altyapı çalışmaları ve sosyal donatılarının oluşturulması hususunda belediye ile protokol noktasına gelindi. Bu proje gerçekleştiğinde şehir ciddi manada rahatlayacaktır.
B-25-ASIRET.QXD:Layout 1
7/6/17
2:43 PM
Page 1
HABER
SARAMDA AŞİRETİNDEN ÖRNEK DAVRANIŞ İsmail Arslan – Akçakale Bölgenin önemli aşiretlerinden Saramda Aşireti Kanaat Önderi Ahmet Yıldırım’ın (66) ailesinin onayı ile nakil bekleyen 3 hastaya can verdi. Ahmet Yıldırım, Şanlıurfa Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde hayat mücadelesine yenik düşerek hayatını kaybetti. Bu vefat üzerine merhumun ailesi organlarını bağışlama kararı aldı. Bunun üzerine hastane Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezi ile irtibata geçerek Ahmet Yıldırım’ın organlarını hızlı bir operasyonla; karaciğer, sol ve sağ böbrekleri organ nakli için İzmir, Isparta ve Malatya’da sırada bekleyen hastalara ambulans helikopterle
ulaştırıldı. Hastane yetkilileri bu örnek davranışın yaygınlaşması gerektiğini belirterek; "Organ nakli bekleyen tüm hastaları düşünerek halkımızı organ nakli konusunda duyarlı olmaya davet ediyoruz. Bizde Şanlıurfa Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma hastanesi olarak vefat eden hastamıza Allah’tan rahmet diliyor, bağışta bulunan hasta yakınlarına yaptıkları ulvi hareketlerinden ötürü teşekkür ediyoruz" dediler. Organ bağışı yapan Ahmet Yıldırım’ın
ailesi; “Babamızın varlığını başka canlarda görmek bir nebze de olsa acılarımızı dindiriyor. Umut ediyoruz ki bu bağış, Şanlıurfa’da ve ülkemizde örnek bir davranış olur. Başka canların hayat bulmasına vesile olur” dedi.
PKK ve DEAŞ’a karşı birlik mesajı! Şanlıurfa’da bir araya gelen çok sayıda aşiret lideri ile kanaat önderi son zamanlarda yaşanan terör olaylarına tepki göstererek birlik mesajı verdi. Programda birlik ve beraberlik mesajları veren aşiret liderleri, son zamanlarda yaşanan terör olaylarına tepki göstererek, her türlü bölücülüğe karşı olduklarını vurguladı. Şanlıurfalı aşiretler olarak açıklamalarda bulunan Mehmet Yalçınkaya, "Şanlıurfa ve ilçeleri olmak üzere Arap aşiretleri adına konuşuyorum. Şuan bütün Arap aşiret reisleri ve kanaat önderleri salonda bizimle birlikteler. Suriye'deki savaş evimizdeki savaştır. Harran ovasının coğrafi sınırları Rakka ile Halep'e kadar uzanır. Maalesef terör bu coğrafyanın kalbine hançer gibi saplanmıştır. Oluk oluk kan ve gözyaşı karşısındadır. Bu aşiretler en son Milletvekilimiz İbrahim Halil Yıldız'a yapılan suikast girişimi ile bardağı taşıran son damla olmuştur. Başta Milletvekilimiz Yıldız'a destek
olmak üzere bu bölgedeki bütün unsurları teröre karşı PYD, PKK, YPG ve DAEŞ'e karşı birlikte Kürtler ve Araplar el ele bu terörü inşallah bertaraf etmek için bir araya geldiler. Bu birlikteliği göstermek ve milletvekiline karşı yapılması planlanan menfur saldırıya karşı olduklarını ve tepkilerini göstermek için bugün burada aşiretler toplandılar. ANADOLU
a
AKTÜEL 25
Araplar bu bölgedeki bütün teröre ve her türlü bölücülüğe karşıdır. Biz vatanımızı ve coğrafyamızı savunuyoruz. Kürtler ve Araplar kardeştir. Dünya durdukça Müslümanlar kardeştir ve kardeş olmaya devam edecekler. İnşallah terör belasını hep birlikte bertaraf edeceğiz" şeklinde konuştu.
B-26-27-MUFTU.QXD:Layout 1
7/6/17
2:43 PM
Page 1
İHSAN AÇIK ŞANLIURFA İL MÜFTÜSÜ
Organ naklinin dinimizdeki yeri nedir? Önce şunu belirtelim; Kadim insanlık tarihine göre, Organ nakli konusu oldukça yeni bir meseledir. Bu nedenle organ nakli meselesi İslam Hukuku yani fıkhi açıdan yeterli derecede henüz incelenememiştir. Yaklaşık olarak 18. yüzyılda başlayan organ nakli, giderek geliştirilmiş 19. yüzyılda insandan insana doku ve organ nakline başlanmış, önceleri deri, kas nakli şeklinde başlayan bu tedavi, giderek gelişmiş kalp, böbrek, kemik iliği gibi hayati organların nakli konumuna gelmiştir. Ancak insandan insana organ nakli, böylesine önemli bir tedavi yöntemi olmasının yanı sıra, bazı dini ve hukuki sorunları da beraberinde getirmiştir. Bilindiği üzere, insan (ahsen-i takvim) mükerrem ve muhterem bir varlıktır. Yarattıkları içinde ALLAH Teâlâ onu mümtaz kılmıştır. Bu itibarla normal durumlarda ölü ve diri kimselerden alınan parça ve organlardan faydalanılması, insanın hürmet ve saygınlığına aykırı görüldüğünden, İslâm alimlerince caiz görülmemiştir. Ancak, zaruret durumunda, zaruretin mahiyet ve miktarına göre bu hüküm değişmektedir. Dinimiz, bir kısım fiil ve davranışları yasak kılmış, Kitap ve Sünnet bunları tespit etmiştir. Sözgelimi murdar hayvan (meyte), kan, domuz eti, şarap... vb. şeylerin yenilip içilmesi, alınıp satılması, ilaç olarak kullanılması haram kılınmıştır. Ancak zaruret halinde bunlardan zaruret miktarında (ölmeyecek kadar) yenilip içilmesinin (el-Bakara, 173; el-Maide, 3; el-En'am, 119) meşru olduğu beyan buyrulmuştur. Söz konusu ayet-i celilelerden, İslâm fakihleri, zaruretlerin bir ölçüde dinen yasaklanmış şeyleri mübah kıldığı ve zaruret halinde sadece ayet-i kerimelerde beyan edilen yasakların değil, zaruret halinin giderilmesi için yapılması zorunlu ve başka bir çare olmayan bütün yasakların zaruret miktarınca işlenmesinin caiz ve mübah olduğu sonucuna varmışlardır. Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm bulunmamaktadır. İlk müçtehit ve fakihler de, kendi devirlerinde böyle bir mesele söz konusu olmadığı için, bu işlemin hükmünü geniş şekilde açıklamamışlardır. Ancak dinimizde, Kitap ve Sünnet'in delaletlerinden çıkarılmış genel hükümler ve kaideler de vardır. Kitap ve Sünnette açık hükmü bulunmayan ve her devirde karşılaşılan yeni yeni meselelerin hükümleri, İslâm fakihleri tarafından bu genel kaideler ile hükmü bilinen benzer meselelere kıyas edilerek çıkarılmış, hiçbir mesele cevapsız bırakılmamıştır. Organ ve doku nakli konusunda ANADOLU
hükmünü tayinde de aynı yola başvurulmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu da bu hususu müzakere ederek karara bağlamıştır. O zaman zaruret halleri nelerdir? Şöyle bir örnek ile zarureti açıklayalım. İslâm fakihleri, karnında canlı halde bulunan çocuğun kurtarılması için ölü annenin karnının yarılmasına; başka yoldan tedavileri mümkün olmayan kimselerin kırılmış kemiklerinin yerine başka kemiklerin nakline; bilinmeyen hastalıkların öğrenilmesi ve hayatta bulunmaları sebebiyle ölülere nispetle daha çok hürmete layık olan hastaların tedavilerinin sağlanabilmesi için, yakınlarının rızası alınmak suretiyle, ölüler üzerinde otopsi yapılmasının caiz olacağına fetva vermişlerdir. O halde, ölmüş kimselerden tedavi maksadıyla organ ve doku alma ve bunları hasta veya yaralı kimselere nakletme
a
AKTÜEL 26
B-26-27-MUFTU.QXD:Layout 1
7/6/17
2:43 PM
Page 2
konusunda bir hükme ulaşabilmek için; 1. Zarurete binaen, cesedin kesilmesi, organ ve dokularından bir kısmının alınmasının caiz olup olmadığı, 2. Hastalığın tedavisinin zaruret sayılıp sayılmayacağı (Haram ile tedavinin hükmü) 3. Organ ve doku nakli caiz ise hangi şartlarla caiz olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Başka yoldan tedavileri mümkün olmayan kimselerin kırılmış kemiklerinin yerine, başka kemiklerin nakline, Bilinmeyen hastalıkların öğrenilmesi ve hayatta bulunmaları sebebiyle ölülere nisbetle daha çok şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanabilmesi için, yakınlarının rızası alınmak suretiyle, ölüler üzerinde otopsi yapılmasının caiz olacağına, Fetva vermişler, canlı bir kimseyi kurtarmak için, ölünün bir parçasını itlaf etmeyi caiz görmüşlerdir. Nitekim Müşavere ve Dini Eserleri İnceleme Kurulu'nun 16.4.1952 tarih ve 211 sayılı
hukuki kaidelere riayet edilmek şartıyla kalp naklinin de caiz olacağı..." ifade olunmuştur. Yurdumuz dışında, çeşitli İslâm Ülkelerinin yetkili kişilerince de aynı yolda fetvalar verildiği bilinmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunca özetle şartlara uyularak yapılacak organ ve doku naklinin caiz olacağı şu karara bağlanmıştır: 1. Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya hayatî bir uzvunu kurtarmak için, bundan başka çaresi olmadığının, meslekî ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen bir tabip tarafından tespit edilmesi, 2. Hastalığın bu yoldan tedavi edilebileceğine tabibin zann-ı galibinin bulunması, 3. Organ veya dokusu alınan kişinin, bu işlemin yapıldığı esnada ölmüş olması, 4. Toplumun huzur ve düzeninin bozulmaması bakımından organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında
kararında, özetle; "...âmmenin menfaat ve maslahatı göz önünde tutularak, bilinmeyen bir hastalığın bilinir hale gelmesi, hastalığın bilinmemesinden doğacak âmme zararının önlenmesi, hayatta bulunmaları sebebiyle daha şayan-ı ihtiram olan hastaların tedavilerinin sağlanması gibi maslahat ve şer'î hikmetlerin husule gelmesini temin için, yakınlarının rızası alınarak, ölüler üzerinde otopsi yapmanın caiz olacağı ve bu gibi sebepler dolayısıyle ölüye gösterilmesi gereken hürmet ve tekrimin zevaline katlanmanın, İslamî hükümlerin bir gereği olduğu..." ifade olunmuştur. Ayrıca Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 19.01.1968 gün ve 3 sayılı gerekçeli kararında ise "yalnız hayatı kurtarmak için değil, bir organı tedavi etmek, hastalığın tedavisini çabuklaştırmak için de kan naklinin caiz olduğu, tıbbi ve
(ölmeden önce) buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartıyla, yakınlarının rızasının sağlanması, 5. Alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret alınmaması, Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak bu nakle razı olması gerekir. Organ Bağışını, sadaka olarak değerlendirilebilir miyiz? Bu hususta Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ hocamız şu ifadeleri söylemiştir: “Organ bağışı candan cana giden en büyük sadakadır…”,“Her bağış yeni bir hayattır”, “Organ naklinin her iki tarafında da insan olması, insanın saygın varlık olması, konunun din ve ahlak çerçevesinde ele alınmasını gerekli kılmıştır…”, “Organ bağışı insan hayatının işte bu bedeli takdir edilemez değeri ile onu sağlıklı bir yapıda devam ANADOLU
a
AKTÜEL 27
ettirme duyarlılığı arasında kalan bir konudur…” Sonuç olarak, Organ nakli veya bağışı, toplum vicdanında doğurduğu akistir. Yani söz konusu olay ya da işlemin maşeri vicdandan aldığı onay düzeyi, onun din ve ahlak açısından da oturduğu zemine ışık tutacaktır. Çünkü insan, fıtrat üzere yaratılmış, ortak akıl sayesinde yanlış ve yalan üzerinde birleşmeleri yargısının oluştuğu bir konunun caiz ve meşru olduğu söylenebilir. Her şeyden önce tıp ilmi ve teknolojisinin ve genetik biliminin süratli gelişiminin sağladığı imkânlar ve organ bağışı yönündeki kamusal ve sivil bilinçlenme sayesinde organ nakli, nerdeyse günlük hayatın tedavi yöntemlerinden birisi haline gelmiştir. Organ naklinin her iki tarafında da insan olması, insanın ise yaratıklar evreninin en saygın varlığı niteliği taşıması ve ebedi ahret hayatı için ölümden sonra tekrar dirilmeye dair iman, gelişmelerin sadece tıp ve hukuk değil, belki daha anlamlı bir boyutta din ve ahlak çerçevesinde ele alınmasını gerekli kılmıştır. İslam dinine göre insan, kendisinin veya başkasının yaratılışı üzerinde herhangi bir iradeye ve yetkiye sahip değildir. İnsan ne kendinin ne de bir başkasının bedeni üzerinde hayatı devam ettirme amacı dışında tasarrufta bulunma hakkında, hele hele sonlandırma yetkisine sahip değildir. Onun içindir ki, cana kıyma ve intihar en büyük suç sayılmıştır. Eğer bir kimse bir insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir hayatı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Canı korumak İslam dinine göre beş temel gayeden en önemlisidir. Canı, aklı, nesli, insan onurunu ve insanın sahip olduğu malı korumak… Bu beş temel gayenin başında insanın canını koruması gelir. Kaldı ki, ölmüş bir yakınının organları ile hayata dönen kimselerin yakınlarının ve sevenlerinin tarif edilemez mutluluğundan pay alan ve dolayısıyla acısı azalan insanların varlığı, nakil işlemlerinde neredeyse hep bu manzarayla karşılaşılması, olayın vicdan boyutunda çözüldüğünü göstermektedir. , Son olarak Diyanet İşleri Başkanımızın çağrısına kulak verelim: “Lütfen bütün hastane köşelerinde belki aylarca belki yıllarca gözyaşı içinde bekleyen anneler, babalar, yavrular ve şifa bekleyen hastalara imdad olun. Onlara hayat taşıyalım. Dini, ilmi, tıbbi, hukuki şartlar yerine geldikten sonra bizim organlarımızı bağışlamamız candan cana giden en büyük sadakadır.”
B-28-29-DUYGU YILDIRIM.QXD:Layout 1
7/6/17
2:43 PM
Page 1
DUYGU YILDIRIM DİYETİSYEN
METABOLİZMANIZI CANLANDIRACAK “ 10 FİT ÖNERİ “ dörtte birini de bulgur, kepekli makarna ya da tam buğday ekmeği gibi kaliteli karbonhidrat kaynakları ile doldur. Tabağının yanına da yoğurt ya da ayran eklersen, besin öğeleri açısından dengeli fit tabağın hazır olmuş olacak.
Ramazan sonrası uyuyan metabolizmaları uyandırma zamanı geldi! Mayıs sayısındaki köşemde belirttiğim gibi, Ramazan uzun saatler aç kaldığımız uyku, yeme düzeni, su tüketimi, fiziksel aktivite gibi birçok düzenimizi bozan bir dönem olduğundan metabolizmalar iyice yavaşladı. Ben de bu yüzden sizler için, yaz mevsimini fit geçirmenizi sağlayacak ‘10 Fit Öneri’ yi derledim.
1
YEMEKLERİNİZİ YAVAŞ YAVAŞ TÜKETİN
3
Yemek yedikten sonra beyne tokluk sinyalinin gitmesi ve doygunluk hissinin oluşması ortalama 20 dakikayı bulur. Bu yüzden yemeğini en az 20 dakikada yemeye çalışmalısın. Yapılan bir araştırmaya göre; 10 dakikadan kısa süren yemek tüketimi yerine yarım saat boyunca yavaş yavaş yiyerek her öğün başına 70 kalori tasarruf edebilmen mümkün. Haydi, sen de yemek yerken aile
DAHA KÜÇÜK BİR TABAK KULLANIN
Yemeklerinde kullandığın tabak boyutunu büyüttükçe içerisine daha fazla yemek koyduğunu görürsün. Bu ‘algı’ ile alakalı bir durumdur. Tabağını tıka basa doldurmak ve önce gözünü doyurmak istiyorsan yemek porsiyonların için kullandığın tabak boyutunu küçülterek işe başlayabilirsin.
2
TABAĞINIZI BÖLÜMLERE AYIRIN
Yemeklerini koymadan önce tabağını hayali olarak ikiye ayır. Tabağının yarısını lif içeriği yüksek, vitamin ve mineral açısından zengin sebze-yeşillik ya da salata ile doldur. Tabağın kalan yarısını hayali olarak ikiye ayırıp (yani dörtte biri olmuş oluyor) et, tavuk ya da balık gibi kaliteli protein kaynağı ile doldurduktan sonra; kalan ANADOLU
a
AKTÜEL 28
B-28-29-DUYGU YILDIRIM.QXD:Layout 1
7/6/17
üyeleriyle/arkadaşlarınla daha fazla sohbet et ya da gazete/dergini oku.
4
GÜNE KAHVALTI YAPARAK BAŞLAYIN
Düzenli kahvaltı yapanların, yapmayanlara göre daha kolay zayıfladığı bilimsel olarak kanıtlandı. Ayrıca güne kahvaltı yaparak başlayanların, yapmayanlara göre gün içerisinde daha fazla enerji harcadığı da yapılan çalışmalar arasında yer alıyor.
5
SU İÇERİĞİ YÜKSEK GIDALAR TÜKETİN
Bu şekilde tokluk hissini daha kolay arttırabilirsin. Bunlara örnek olarak çorbalar, salatalar, mevsimine uygun taze sebze ve meyveler verilebilir.
6
LİF ALIMINA DİKKAT EDİN
Lif içeriği yüksek gıdalar daha uzun süre tok kalmana yardımcı olarak daha kolay kilo kaybetmene destek olacaktır. Ayrıca kabızlık gibi bağırsak problemleri yaşıyorsan bu şikâyetlerinin de azaldığını zaman içerisinde göreceksin. Bunlara örnek olarak mevsim sebze ve yeşillikleri, tam buğday unundan yapılan ekmekler, bulgur, kuru baklagiller verilebilir.
2:44 PM
Page 2
metabolizmalarının daha hızlı çalıştığı yapılan bilimsel çalışmalarda belirtilmektedir. Bunun sebebi ise uyku yani dinlenme halinde vücudumuz için gerekli olan hormon salınımının en yüksek seviyeye ulaşmasıdır.
DÜZENLİ OLARAK FİZİKSEL AKTİVİTE YAPIN
8
Daha kolay kilo vermek ya da formunu korumak istiyorsan haftada en az 3 gün, en az 30 dakika yürüyüş, hafif tempo koşu, bisiklet, pilates gibi aktiviteleri programına eklemelisin. Fiziksel aktivitenin mutluluk hormonlarının salınımını da tetiklediğini düşünürsek, bu sayede hem ruhuna hem bedenine iyilik yapmış olacaksın.
YEDİKLERİNİZİ HER GÜN NOT ALIN
9
Yediklerini, içtiklerini, yaptığın
YETERLİ ve DÜZENLİ UYUMAYA ÖZEN GÖSTERİN
7
Düzenli uyuyanların, uyumayanlara göre ANADOLU
a
AKTÜEL 29
fiziksel aktiviteleri not alman, diyet yaparken neleri hangi saatte ne miktarda kaçırdığını, neleri atladığını daha rahat görmene yardımcı olacaktır. Bu şekilde daha disiplinli olup kilo kontrolünü daha rahat sağlayacaksın.
10
BAŞARACAĞINIZA İNANIN
Pozitif olmak ve stresten uzak durmak diyet sürecinde aldığın verimi ciddi anlamda arttıran bir durumdur. Motivasyonu yüksek tutman ve kendine inanman, hedeflediğin rakamı tartıda görmene yardımcı olacaktır; çünkü hormonlar düşüncelerden etkilenir. Bu yüzden pozitif ol, mutlu ol ve sağlıklı yaşamayı hedefle! Sağlıklı ve Fit Günler Soru ve görüşleriniz için: diyetisyenduygu@hotmail.com
B-30-31-32-33-KULTUR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:44 PM
Page 1
KÜLTÜR
DERİYE İŞLENEN ACI GÜZELLİK
DÖVME ARAŞTIRMA: MİSBAH HİCRİ
Bölgemizde yaşayan, orta ve orta yaşın üstündeki insanlarda gördüğüm dövmeler çocukluğumdan beri hep dikkatimi çekmiştir. Binlerce yıldır süre gelen bu kültürde yetiştiğimiz coğrafyanın izlerine rastlamak mümkündür. İnsanların el, yüz ve ayaklarında rastladığımız dövmeler çoğu kimsenin bedenini bile sarmıştır. Ancak çocuklukta işlenen bu işaretler hep saklı kalmıştır.
Bu gün yapılan dövmeler ile geçmişte yapılanlar arasında büyük farklar vardır. Bu nedenle günümüzde yapılan dövmeleri geçmişin dövmeleri ile değerlendirmek, anlamlar yüklemek dövmenin gizemini sekteye uğratacaktır. Dövme kültürü; Mezopotamya’dan dünyaya adım adım yayıldığı gibi izleri hala aynı coğrafya insanlarının bedenlerinde yaşatılmaktadır. Tarihi bir geçmişi olan dövme kültürü birçok dilde “Dövme, Dögün, Deq, Dak” gibi farklı isimlerle ifade edilmiştir. İNSANLIK TARİHİ İLE BİRLİKTE GELİŞEN KÜLTÜR İğne ve boya ile deriye işlenen bu uygulamanın “can çıkar huy çıkmaz” misali deri üzerinden silinmesi mümkün değildir. Dövme: yazı, resim, motif, desen ve nakışların tümüdür. Dövmenin kesin tarihi bilinmemektedir ancak bazı araştırmalara, tarihi kalıntılara ve gün yüzüne çıkan ANADOLU
a
AKTÜEL 30
mumyalanmış insan bedenlerinde yapılan tespitlere göre M.Ö 5000’lere vardığı bilinmektedir. Aslında buna insanlık tarihi ile birlikte gelişen bir kültür diyebiliriz. Nedenlere cevaplar bulmak zor ancak izler, motifler ve şekiller bizi tarihi gerçekleri kabullenmeye götürmektedir. Dini semboller, büyüsel figürler, cinsel özgürlük ifadelerini taşıyan dövme geleneği en çok Paganlarda görülmektedir. Dövme ile yapılan işaretler hastalık ve belalardan korunmak ve kısmet açmak gibi inanışları taşır. YİĞİTLİĞİN SEMBOLÜ DÖVME Dövme yaptıran insanlar kader, kısmet, uğur, nazar gibi çeşitli işaretleri kullanarak mutlu olmaya çalıştıkları gibi kendilerini koruma uğraşı da vermişlerdir. Dövme, kızlarda süs olarak kullanılırken erkeklerde yiğitliğin sembolü olarak kullanılmıştır. Dövmenin önemli işaretlerinden biri de soyluluk ifadesi olarak tanınma, bilinme
B-30-31-32-33-KULTUR.QXD:Layout 1
7/6/17
amacıyla yapılmış olmasıdır. Dövmenin bir süslenme aracı olarak kullanıldığını söyleyenler olmuşsa da tarihi verilerin bize aktardığı bilgilere göre sosyal ve toplumsal bir sanat olduğunu anlıyoruz. Bedenin çeşitli yerlerine işlenen dövme; kabile toplumlarında, kabile ve klan belirlemede çokça görüldüğü gibi bin yıllara varan dini ritüellerin bir parçası olarak da algılanmış, inancı sembolize ederek bugüne kadar gelmesine neden olmuştur. Daha sonraları dövmenin ideolojik birer sembol haline geldiğini görmüyoruz. İnsanlar bir zamanlar dövmelerle kendi soylarını tanıtırken şimdi dünya görüşlerini ortaya koymaktadırlar. Dini değerler arasında yer bulduğu gibi dövmelerde örf, adet ve geleneklerimizden de önemli bir etkilenme olduğu görülmektedir. Kimine göre “deq” kimine göre “dek” kimine göre “dövme veya dögün” olsa da hepsinde iğneyle kanatılan ve acıların yaşatıldığı bedeni süsleme sanatı olarak kabul edilen bir güzelliktir. Bu sanat
2:44 PM
Page 2
Hıristiyan Avrupa kültüründe yer bulmuşsa da Yahudi ve Müslümanlar arasında özellikle Ortadoğu halkları arasında fazlasıyla önemli bir yer tutmuştur. ARAP VE KÜRTLERDE OLDUKÇA YAYGIN Bin yıllardır süre gelen ve bugün kozmetiğe yenilmiş olduğu gibi, küçümsenen, hoş karşılanmayan dövmeye, elli yaş üzerinde olan birçok Kürt ve Arap kökenli insanların vücudunda rastlanabilir. Hatta bu insanların çoğu bugün çeşitli devlet kademelerinde görev aldıkları için o dövmelerin varlığından muzdarip olmuşlardır. Çeşitli ilaç ve yöntemlerle onları çıkarma yollarını aramalarına rağmen kurtulamamışlardır. Gücü simgeleyen dövme kültürü, anne ve babanın kendi çocukları için düşlediği güzel günlerin müjdeleyicisi, doğadan aldıkları ilham ve yaşamın tüm özelliklerini onların bedeniyle bütünleştirme çabası, Mezopotamya’nın derin kültürü, acı ve ANADOLU
a
AKTÜEL 31
gözyaşları arasında iğne iğne, henüz konuşma çağına gelmemiş çocukların bedenine kazınırdı. İslamiyet öncesine ait bir kültür olan dövme, vücuda eziyet verdiği için İslam dinince yasaklanmış olmasına rağmen İslamiyet’ten sonra da günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. İnsanlar, dövme geleneğini dini açıdan zarar veya faydalarından ziyade büyü, uğur getirme, nazardan korunma gibi amaçlarla devam ettirmişlerdir. Etrafımda neredeyse herkeste olduğu gibi babaannemin ve babamın şakağında, annemin elinde ve şakağında, yine büyük ablamın ellerinde gördüğüm şekillere bir anlam verememiştim. Okuma çağına geldikten sonra gittiğim köylerde daha çok görmeye başlayınca dövmeye olan ilgi ve merakım artmıştı. Gördüğüm işaretlerin anlamına ilişkin sorularım hep yanıtsız kalıyordu. Bunun ne olduğunu ancak kulaktan dolma sözlerle öğreniyor, eksik konuşmalar tamamlandıkça karşıma bir
B-30-31-32-33-KULTUR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:44 PM
Page 3
kültür çıkıyordu. KÜRTÇE DEQ ARAPÇA VESM Merkeze bağlı Tepedibi, İrici, Darık (Düzenli), Açıkyazı (Sellesor), Kapik gibi Arap köylerinden sonra Viranşehir’e uzanan asfaltın üst tarafındaki Şeyhanlı köyleri olan Mehmedi Han, Dağyanı ve çevresindeki köylerden başlayıp Şeyhanlı ve Karageçi bölgesine kadar gördüğüm dövmeler bana hayli ilginç gelirdi. Yazın üzeri açık olan, sonbaharda brandayla kapatılan “köy postası” adı verilen araçla öğretmenlik yaptığım köye gidip gelirken, insanlarla dövme hakkında daha çok konuşma olanağı buldum. Kürtçe bildiğimden dolayı insanlar rahatlıkla sorularıma cevap veriyorlardı. Kürtçe “dek” (deq), Arapça “vesm” veya “dag” olarak adlandırılan dövmeyi, yüzünde ve ellerinde üç nokta olarak taşıyanlar “medgug vem el bekar” olarak sıfatlandırılırlar. Dövme işini yapan kişilere “dekak” ya da “degag” ismi verilmektedir. İlimizde Sancaktar ve Kamberiye mahallelerinde ikamet eden “Karaçi” dediğimiz toplulukların çocuklarına on altı yıl boyunca öğretmenlik yaptım. Anneleri ve babaları ile dövme hakkında çok şey konuştuk. Onlarda dövmeyi Suriye’den gelen gezgin, konargöçer, bedevi topluluklardan öğrendiklerini ve kendileri de “gezgin” oldukları için bu işi gittikleri yerlere gerek ekmek parası için, gerek zevk için götürmeyi ihmal etmediklerini söylemişlerdir. DÖVME NASIL YAPILIR? Dövme çeşitli şekillerde, çeşitli boya ve kimyevi maddelerle yapılır. Bölgemizde ve bize anlatılan dövmelerin tamamı; ateş dumanından tava dibine yapışan is, hayvan ödü ve anne sütünden oluşan karışımın iğnelerle dövülerek, derinin alt kısmına gelecek şekilde yapılırdı. Kanaması ve acısının yürek yaktığı dövmelerin, insanda bırakacağı güzellik ve getireceği uğur, şans, güzellik, talih, kısmet, düşünülerek her şeyine katlanılırdı. Zarife Hudooğlu isimli kadın yıllardır dövme yapan son isimlerden biri. En iyi dövmenin idare lambasından çıkan isten olduğunu anlatıyor. Yetmiş yaşındaki kadın birçok insana dövme yaptığını, kendi dövmelerini de başkalarının yaptığını söylerken, dövmeye olan eski ilgi ve rağbetin kalmadığını söylüyor. Dövmede kullandığı şekillerin ne anlama geldiğini bilen birisi. Elindeki ceylan figürünün güzelliği temsil ettiğini, yine elindeki makas şeklindeki çizgilerin uğur getirdiğini anlatıyor. Elinin bilekle bağlandığı kısmın iç ve dış yanlarına yapılan şekillerin ise koyun sağmada ellerin yorulmaması için olduğunu söylüyor. Çene altı gerdana kadar, çene üstü, şakak ve iki kaşın arasında çeşitli şekil ve motiflerde dövmelere rastlanıldığı gibi, bazı kadınların ayak bileklerinde de dövmelere rastlanmaktadır.
Elle yapılan ince çizgili şekillerde iki iğne, kalın çizgilerde dört beş iğne bağlanarak yapıldığını söyleyen Zarife Hanım kim bilir bunların eğitimini alsaydı başka nasıl motifler yapardı… BİR KÜLTÜR MİRASI DÖVME Yaptığımız çalışmalarda, kadınların en çok ANADOLU
a
AKTÜEL 32
iki kaşının arasında Ay’ı temsil eden motiflere rastladık. Bu motifin güzelliğin sembolü olduğunu, ellerdeki yıldızlar ve ay şekli ise tarihi çağlardan kalma bir tapınma şeklinden ve inanç biçiminden kaldığını anlıyoruz. Bazı kaynaklarda geçmişinin 12. Yüzyıla dayandığı belirtilen dövme kültürü, insanlığın gelişmesiyle birlikte meydana geldiğini, insanların ellerindeki ve yüzlerindeki motifler doğrulamaktadır. Büyüsel bir nitelik taşıyan, hastalıkları iyileştirici özelliği olduğuna inanıldığı gibi, inançlarının gereği olarak da bazı dövmelerin yapıldığına şahit olmaktayız. İlk öğretmenlik yaptığım Düzenli (Darık) köyünde A.... ismindeki bir kadın, ailesinin Suriye’den geldiğini onun için bu dövmelerin atadan, dededen beri yapıldığını söyledi. Elindeki ceylan motifinin güzelliğin simgesi olduğunu, ceylan gibi alımlı ve sevimli olması için yapıldığını, yine elindeki tavşan motifinin sıkıntıları yenmesine delalet olduğunu anlatıyor. Birçok köylünün elinde gördüğümüz buğday başağı şeklindeki motif ise kısmetinin açılması, bol servet, mal sahibi ve evlat sahibi olmasına işaret olarak kabul edilirdi. Özellikle Kürtlerde rastladığım, şakaklarda
B-30-31-32-33-KULTUR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:44 PM
Page 4
bulunan dövme işaretinin güneş sembolü olduğu, güneşin etrafında yedi gezegen ya da on iki burcu temsil eden noktaların konulduğu, bunun bir tapınma sonucu ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Hıristiyan Arap ve Kürtlerin de ellerinde haç işareti görülür. Bununla birlikte dövme yapan bazı insanların inançlarına göre dövme yapılan yerin, cehennem ateşiyle yanmayacağı düşüncesi de hâkimdir. Özellikle sağ şakağa yapılan dövmenin altında aklın olduğuna inanılır ve şakağa yapılan değişik şekiller o kişinin inançlı biri olduğunu gösterir. Arap ve Kürt kadınların iki kaşının arasındaki ay; güzelliği temsil ettiği gibi, hayatında söz sahibi olmayı ve kem gözlerden korunmayı simgeler. Özellikle Mezopotamya bölgesindeki bu ay ve güneş motiflerinin yapılması, Sümerlerde ay ve güneşe tapınmadan kaynaklandığının da bir göstergesidir. Bölgemizde Paganistlerin yoğunlukta olduğu ay ve güneşin o günden bu güne kutsal sayıldığı bir tapınma olduğu kabul edilmektedir. Her ne kadar dövme Araplara mal edilse de kökeni Mezopotamya ve İslam öncesinden başladığı için Araplar sadece bundan etkilenmişlerdir. Kimileri bunu sanat kabul ettiği gibi geçimlerini bile bundan sağlamanın yollarını aramışlardır. KARAÇILAR DÖVME YAPIYORLAR Özellikle kadınların boynundan karın bölgesinin üzerine kadar birçok şekil yaptıklarına şahit oldum. Yaşlı birkaç nine göğüslerinin orta kısmında yapılan şekillerden başka göstermediler. İsminin belirtilmesini istemeyen 90 yaşındaki bir kadın, karnının üstünde çaydanlık şeklinde bir dövme olduğunu, bunu da küçükken annesinin köye gelen Karaçilere yaptırdığını söyledi. İbrik ve çaydanlık şeklinde yapılan motiflerin amacı, kadının çabuk hamile kalması ve hamile kalan kadının erkek çocuk doğurmasında etkili olduğunu, karnında bu şekilleri yapan kişilerin evlilik hayatlarında mutlu olmasına işaret olduğunu söylediler. Dövme yapmak için uygun görülen mevsimin ilkbahar olduğu söylenir. Yapan kişi olarak ta bebeği olan sütlü kadınlar tercih edilir. Dövme yapan kişiler; resim yeteneğine
sahip oldukları gibi insanın elini, ayağını bir dantel gibi nakış nakış işleme yeteneğine sahiptirler. Onun için daima en iyi dövmeyi yapanlar aranır. Bu iş için ücret alınmamakla birlikte verilen hediyeler geri çevrilmez. Bunu bir sanat haline getirenler de “gezgin” dediğimiz Karaçiler’dir. Araştırma için gittiğim Harran ve çevresinde öteden beri alt dudağının tamamı dövmeli olan kadınlardan bunun nedenini sordum. “Şıllak” isminde yaşının doksan olduğunu söyleyen bir kadın alt dudağın dövme yapılmasının nedenini şöyle açıkladı; ŞİDDETE KARŞI KADIN DAYANIŞMASI VE DÖVME “Arabistan’da İslam’ın kabulünden önceki yıllarda, köle bir kadın sokakta bir erkek tarafından öpülür ve alt dudağı ısırılarak ANADOLU
a
AKTÜEL 33
kanatılır. Bunu gören diğer kadınlar, o kadının tanınıp bilinmemesi için dudaklarını, dumanın ekmek sacında bıraktığı isle boyar ve alt dudağını iğnelemeye başlar. O gün o çevredeki bütün kadınların alt dudakları kanamış ve morarmış olarak görülür.” Bu konuda görüşüne başvurduğumuz ve kendisinin de alt dudağı dövmeli olan Zarife Hudooğlu dövmeli dudaklar için “kocaya helal dudaklar” olduğunu söylüyor. Bu “dudak dövme” olayının Araplarla başladığını, zamanla dövme olayı ile pekiştiğini görüyoruz. Araplarda alt dudağa dövme yapılmasının nedeni aynı zamanda kitlesel olarak kadınların, kadınlara yapılan bir haksızlığa karşı ilk tepkisi olarak algılayabiliriz. Bunun bir protesto şeklinde başlaması ile zamanla bir gelenek haline geldiğini görmekteyiz. Son zamanlarda bu dövmelerin yok olduğu ve yapacak kimsenin kalmadığı gibi, insanlar şehir hayatına adapte olduktan sonra bu tür işaretler onları rahatsız etmeye başlamıştır. Mesela küçükken nazardan korunsun diye burnunun ucuna annesi tarafından dövme yaptırılan biri devlet memuru olunca bu durumdan rahatsız olmaya başlamıştır. Onu çıkarmak için çeşitli yollara başvurmuş, hatta kezzap dökülerek çıkartılması tavsiyesini bile denemiştir ama sonuç alamamıştır. Günümüzde insanlar, vücutlarının çeşitli yerlerine hayvan motifleri yaptırmaktadırlar. Özellikle büyük şehirlerde birçok insanın kollarında ve pazularında dövmelere rastlamak mümkündür. Bunlar isim olarak yazıldığı gibi aslan başı, akrep, kılıç, kama, yılan resimleri veya kadın silüeti olabilmektedir. Eskiden köylülerin rağbet ettiği dövme sanatı, şimdilerde büyük şehirlerde meslek olarak icra edilmektedir.
B-34-35-GENIS ACI MEHMET EMIN KUS.QXD:Layout 1
7/6/17
2:44 PM
Page 1
MEHMET EMİN KUŞ ŞAİR YAZAR
BAŞKA URFA YOK
Her bölgenin, ülkenin ve şehrin milli gelirini oluşturacak bir takım kendine has yerli kaynakları vardır ve bunlar bölgelere göre değişirler. Bazı bölgelerde tarım, hayvancılık, orman işletmeciliği, yer altı kaynakları, deniz ve su ürünleri, tarih ve turizm gibi kaynaklar mevcuttur. Şanlıurfa’mızın da kendine ait çok kıymetli kaynakları var. Bunlar yerli yerince değerlendirilebilirse, herkes faydalanabilir ve bölgemiz ekonomik açıdan refaha ulaşabilir. Bu kaynaklar hem şehrin tamamına hem de ülke ekonomisine ciddi manada katkı sağlar. Oysa tabloya
baktığımızda Urfa’nın birçok yerli kaynağı tam olarak değerlendirilemiyor ve işlenemiyor. Bugün sözde Şanlıurfa GAP’ın başkentidir. Atatürk barajı biteli neredeyse otuz yıla yakın oldu. Ancak henüz tarım alanında çağın gereklerini yakalayabilmiş değiliz. Halen çiftçilerimizin çoğu bilinçli değil ve alınması gereken sonuç alınmış değil. Vahşice! Bilinçsiz zararlı sulama- devam ediyor. Aşırı ve kimyasal gübrelemelerden dolayı topraklar çoraklaşıyor. Bu konuda uzmanlar diyor ki; gereğinden fazla sulama bitki ve ANADOLU
a
AKTÜEL 34
toprak için oldukça zararlıdır. Çok suyun çok verim olmadığı gerçeğini hiç bir zaman akıldan çıkarmamak gerekir. Toprağa çok fazla su verildiğinde su bütün toprak gözeneklerini doldurarak bitki kök bölgesinin havasız kalmasına neden olmaktadır. Derine sızan fazla su, toprağın derinliklerinde bulunan taban suyu seviyesini yükseltir. Bu durum bitki köklerinin çürümesine ve toprağın tuz oranının artmasına neden olur. Her yıl binlerce dönüm arazi gereğinden fazla sulandığı için yok olmaktadır. Yani biz kendi elimizle kendi gözümüzü
B-34-35-GENIS ACI MEHMET EMIN KUS.QXD:Layout 1
7/6/17
2:44 PM
Page 2
Bazı ilçelerimiz ideolojik sebeplerden, bazıları mesafe, bazıları farklı sebeplerden dolayı Urfa merkezi ile pek bağlantılı değiller. çıkarıyoruz! Tarım arazilerini aşırı sulama, gübreleme ve konutlaşma yoluyla yok ediyoruz. Konutlaşma dedim de aklıma geldi. Şanlıurfa’da birinci sınıf tarım arazilerinin kalbine/tam ortasına yapı ruhsatı vererek, imara açarak betonlaştıran zihniyeti anlayabilmiş değilim! Bugün Şanlıurfa’nın sahip olduğu Karaali kaplıcaları var. Orada joetermal kaynaklardan faydalanarak seralar yapılmış ve çok kaliteli domatesler yetiştirilmektedir. Ancak yeteri kadar faydalanılıyor mu, düzgün ve israf edilmeden kullanılıyor mu, bilemiyoruz. Antep fıstığı diye pazarda yer/isim yapan ve aslında Urfa’da daha fazla yetiştirilen Fıstık konusunda işleme, pazarlama ve geliştirme konusunda sınıfta kalmışız! Oysa Urfa fıstığı hem ağaç/bahçe sayısı olarak çok fazla hem de 200 yılı aşan bir geçmişe sahip olmasına rağmen ülke çapında hak ettiği yerde değil. Halen bir fıstık hal’imizin olmaması ve işleme tesislerinin bulunmaması; Urfa için büyük bir ayıp ve kayıp! Aynı şekilde Ceylanpınar’daki TİGEM işletmelerinde yüz binlerce dönüm arazi ekilip biçiliyor, bunlar ne derece doğru yapılıyor, topraklar muhafaza ediliyor mu, alınması gereken kalite sağlanıyor mu? Kafalardaki bu soru işaretlerinin bir an önce çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Urfa’nın ilçelerine baktığımızda bazı ilçelerimizin Urfa merkezi ile kopuk olduğunu görürüz. Bazı ilçelerimiz ideolojik sebeplerden, bazıları mesafe, bazıları farklı sebeplerden dolayı Urfa merkezi ile pek bağlantılı değiller.
Bugün Şanlıurfa’nın sahip olduğu Karaali kaplıcaları var. Orada joetermal kaynaklardan faydalanarak seralar yapılmış ve çok kaliteli domatesler yetiştirilmektedir. Ancak yeteri kadar faydalanılıyor mu, düzgün ve israf edilmeden kullanılıyor mu, bilemiyoruz.
Mesela: Ceylanpınar; Mardin/Kızıltepe’den, Siverek bölgesi Diyarbakır’dan, Birecik ve Halfeti Gaziantep ile daha çok ilişki halindedir ve ticari bağları bu illerle daha çok gelişmiştir. Bu durum Urfa ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir. Tarihi Balıklıgöl/Halilurrahman ve çevresi, Eyyüp Nebi bölgesi, Harran, Göbekli tepe ve daha birçok tarihi yerler... Bunlar yeteri kadar turizme kazandırılmış mı? Bu tarihi yerler ıslah edilerek buralara daha fazla turist, ziyaretçi çekilebilir. Tarihi yerler dedim de aklıma geldi, Şanlıurfa’nın göbeğinde atıl durumda bulunan ve daha önce uyuşturucu madde bağımlılarının mekânı haline ANADOLU
a
AKTÜEL 35
gelen Millet Han’ı, sözde 2015 yılının Nisan ayında bitirilecekti. Butik otel olarak planlanan Millet Han’ı için 4 yıl önce bir otelde tanıtım toplantısı düzenlenerek proje maliyetinin 64 milyon lira (64 Trilyon) olduğu açıklanmıştı. Sanırım (yanlış hatırlamıyorsam) 11 Nisan 2015 te bitirilip teslim edilecekti. Fakat henüz bitmemiş ve ne zaman biteceği de muamma… Bu konular dile getirilmeli ki, ilgili kurum ve uzmanları tarafından ele alınmalı, bu konularda çözümler üretilmeli, öz kaynaklar yerinde kullanılmalı ve daha fazla fayda sağlanmalı… Tarihine ve kültürüne sahip çıkılmalı… Çünkü Urfa 1 tane ve başka Urfa yok… Vesselam
B-36-SIZDEN GELENLER.QXD:Layout 1
7/6/17
2:44 PM
Page 1
SİZDEN GELENLER
MAİMA Maima senden intikam alıyorum Biliyorum kaldırımlar boş bu saatte Duraklarda bekleyen yalnız ben Ve İçi boş tramvaylar geçidi
BEN URFA’YIM
Ruhumu eziyor serseriler Ahlak bilmezler geçidi Ve yalnız ben, yalnız Pınarlarım doğunun çorak topraklarına aksın
Ben Urfa’yım, Yürekleri kavuran yanık sesim Tenleri yakan kızgın güneşim var. Bütün yurdu gezsen göremezsin Ne benzerim nede eşim var. Ateş bile yakamadı İbrahim’i Nemrut’a karşı koyan eğilmez başım var. Varsın kötü bilsin imajımı herkes Beklerim yıllarca, yüz yıllarca Siz bilmezsiniz ama Bende Eyyub’un tükenmez sabrı var. Bir gönül var bende Bir gönül ki, dünyalar sığar içine Siz yetmezsiniz dolduramazsınız elbet.
Gözlerim açık gitmesin Elimde sigaram, usul usul Denize karşıyım, dimdik ayaktayım Ben bu saate denize karşıyım Maima rıhtımlarda boş Annemi arıyorum Elimi tutsun diye Sana inat maima Sen yalnızlık nedir bilir misin? Çevremde yüzler var Ama yalnızım maima Ben yalnızım, saatleri dost edindim
Ben Urfa’yım, Benim özüm acıyla kavrulmuş Dertle bezenmiş gönlüm. Bundandır ki sesim hep yanıktır, eziktir bağrım. Bana pek yolunuz düşmez Urfa’ da neymiş dersiniz Dersiniz de üzüldüğümü bilmezsiniz, Bilmezsiniz kalbimi kırdığınızı. Ben sıcağım Hem güneşten daha sıcak! Benim sıcaklığım dostluğumda Arkadaşlığımda sıcaklığım. Dedim ya ben Urfa’yım, İnsanlığın özüyüm; Yar bağrında alevlenen ateş Gönüle atılan sevgi tohumuyum kızgın güneşe rağmen. Meydanlarında omuz omuza halay çekilen Tetirbelerinde aşk yaşanan Dam üzerlerinde isot kurutulan Sıra gecelerinin diyarı Çiğköftenin kıvamıyım ben.
Tek başıma kalmaktan korkuyorum Elimi son kez tutacak birinin olmaması Ne zor maima Elimi tut son bir kez maima Feridun Eren 10.06.2017
Ben Urfa’yım, Size biraz uzağım belki Hatta biraz utangacım, sıkılırım, konuşamam Anlatamam kimselere derdimi. İçime kapanığım, sessiz sessiz ağlarım Gözyaşlarım Fırat’tır akar ülkeme. Gözyaşımla sulamışım yıllarca Harran’ı Su diye gözyaşı içmişim asırlarca, Gözyaşımla boğmuşum düşmanımı. Ölüp ölüp dirilmişim Her gün geçtikçe yeniden doğmuşum hayata İnsanımın ağlayarak geldiği Ve ağlayarak gittiği Urfa’yım ben..! Abdullah Canbeyli ANADOLU
a
AKTÜEL 36
B-37-HALK EFSANELERI.QXD:Layout 1
7/6/17
2:45 PM
Page 1
HALK EFSANELERİ
KARAKOYUN DERESİ VE HIZMALI KÖPRÜ EFSANESİ Bir zamanlar Urfa şehrinin güneydoğusunda yoksul bir ana oğul yaşarmış. Oğul kazancılık yaparmış. Bir gün buraya gelen bir derviş, gencin çalışkan ve dürüst olduğunu anlamış. Fakir olduğunu da düşünerek “Yakında ülkeme döneceğim orası zengin bir yerdir. İstersen sende benimle gel” diye teklifte bulunmuş. Anasına danışan delikanlı izin almış… Derviş onu ülkesine götürmüş, eğiterek yetiştirmiş. Günün birinde delikanlı çarşıda bir kızı görüp ona sevdalanmış. Bu kız Karakoyunlu Beyi’nin kızıymış. Öğrenince ümidini yitirip hastalığa yakalanmış. Yemeden, içmeden kesilmiş. Derviş “Oğlum ümitsizlenme gider isteriz” demiş. Saraya varmış, Bey öfkelenmiş ama belli etmemiş. Dervişe yapamayacağı bir teklifte bulunmuş. Kırk gün içinde çeşitli paralar, armağanlar getirmesini istemiş. Yoksul olan dervişin bu teklifi kırk günde tamamlaması imkânsızmış. Teklifi öğrenen genç günden güne erimeye
başlamış… Bey’in verdiği kırk gün dolduğunda dervişin tekke avlusunda mal ve altın yüklü katırları gören genç hemen dervişe haber vermiş. Alıp Bey’e götürmüşler. Sözünde duran Bey kızını bu delikanlıya vermiş. Düğün, dernek kurulup evlenmişler. Derviş, gerdek gecesi delikanlıya iki rekât namaz kılmasını ve kendisi için de dua etmesini söylemiş. Delikanlı namaz kılmış ama ona dua etmeyi unutmuş. Sabah olunca delikanlı kendisini kendi memleketindeki Kasarcı çayı kıyısında bulmuş. Başından geçenleri anasına anlatmış ve eski hayatlarını devam etmişler. Gelin uyanınca kocasını yanında görememiş. Her tarafı aratmış ama bulamamış. Dervişte kaybolup gitmiş. Gelinin vakti dolunca bir oğlu olmuş, hem kocasını aramak hem de Hac görevini yapmak üzere yola çıkmış. Şanlıurfa’ya ulaşmış. Samsat kapısı önünde çadır kurdurmuş. Bağrışmaları, acıyla haykıran insanları duymuş. ANADOLU
a
AKTÜEL 37
Şehrin ortasından geçen derenin taştığını evlerin sular altında kaldığını öğrenmiş. Şehri su baskınından kurtarmak için Hacca gitmekten vazgeçmiş. Hac parasını bu işe harcamayı düşünmüş. Tellallar çağırtıp halkı hendek kazmaya yöneltmiş. Anasının isteği ile o delikanlı da hendek kazmak için buraya gelmiş. Bey kızının çocuğunu bir ağıt tutmuş, bir türlü susturamamışlar. Oyalamak isteyen işçiler çocuğu kucaklarına almışlar. Elden ele dolaşan çocuk babasının eline gelince susup, gülmeye başlamış. Bey kızı delikanlıyı hendek görevinden alıp çocuğu avutmakla görevlendirmiş. Delikanlının anası oğlunun bohçasında altın sırma işlemeli düğün elbisesini bulmuş. Bunu kendisine iyiliği dokunan bu hatuna hediye vermek istemiş. Bey kızı bu hediyeyi görünce kendi el işlemeli elbisesini tanımış, bu delikanlının kaybolan kocası olduğunu anlamış ve böylece birbirilerine tekrar kavuşmuşlar. Kazılan hendek tamamlanmış. Derenin yatağı değiştirilmiş, taşkın tehlikesi önlenmiş. Buraya bir köprü yapılmış. Köprü yıkılınca yerine yenisi yapılabilmesi için köprünün temeline Bey kızı altın hızması ile değerli taşlar gömdürmüş. Bu dereye daha sonra Karakoyun deresi, bu köprüye de Hızmalı Köprü denilmiştir. Delikanlı ile Bey kızı öldüklerinde bu derenin kıyısına gömülmüşlerdir. Kaynak: Abuzer Akbıyık
B-38-39-YUSUF AHMET KAYA.QXD:Layout 1
7/6/17
2:45 PM
Page 1
YUSUF AHMET KAYA PSİKOLOG
ÇOCUKLAR NEDEN AĞLAR?
“Çocuklar eleştirilmekten, azarlanmaktan değil, kendilerine güzel örnek olunmasından etkilenirler.” Thiersch Ağlamanın sözlük anlamı, “duyumsanan acı veya bir sevinç nedeniyle gözlerden yaş gelmesi” olarak ifade edilir. Ağlamak; hem fizyolojik hem biyolojik hem de psikolojik tetikleyiciler sonucunda
oluşabilir. Peki, ağlayan çocuk kimdir, bunu ne için yapar ve ağlamasına sebep olan süreçler nelerdir? Ağlayan çocuğun ne gibi sebepleri olabilir? Acıkma, susama, altına pisleme, uykusuzluk, kucak isteği, diş ağrısı, iyi hissetmeme, sıralanan sebepler çoğaltılabilir. Peki, ağlayan çocuğa nasıl yaklaşılmalıdır? ANADOLU
a
AKTÜEL 38
Bunu bilmek için öncelikle çocuğun özelliklerini tanımak gerekir. Çocuk, bir yetişkin gibi duygularını, hislerini tam olarak sözel yolla ifade edemez. Çocuk, kısıtlı bir dille istediklerini anlatmaya çalışır. Bu anlatma girişimleri sonuç vermeyince çocuk ağlamaya başvurabilir. Bu anlatma girişimleri, kısıtlı ifade sonuç vermediğinde
B-38-39-YUSUF AHMET KAYA.QXD:Layout 1
7/6/17
çocuk agresyon geliştirir. Çevresine karşı agresif, hırçın tavırlar gösterir, ebeveyninin eften-püften olarak nitelendirebileceği sebeplerden dolayı çocuk saatlerce ağlayabilir. Çocuklar bu davranışlarına devam etmek isteyebilirler ama davranışın sebebi aslında psikolojiktir, biriken öfkenin davranışlara yansımasıdır. Çocuk, iç huzursuzluğunu dışarıya davranış olarak yansıtarak biriken öfkesini ortadan kaldırıp huzurunu bu yolla elde eder. Doğru yaklaşım yolunun ilk seçeneği çocuğu anlamaktır. Onu kendi davranış örüntüsü, dünyası içerisinde ele almaktır. Genel olarak ebeveynler çocuğun kendilerini rahatsız etmeyecek, meşgul etmeyecek şekilde davranmalarını isterler bu oluşan sorunu daha da ileriye taşır, çözümü oldukça zorlaştırır. Ebeveyn, çocuğuna ilgi duymalı zaman ayırmalı, çocuk ile vakit geçirmeli, özellikle 2-4 yaş arası dönem çocuğu benliğinin farkına varmaya başladığından ebeveyne; “ben buradayım” demek adına agresif ve baş etmesi zor davranışlar gösterir. Bu yüzden çocuğun benlik göstergesine izin vermeli, desteklemeli ve onu birey olarak kabul etmelidir. Aşırı agresyon, inatçılık içerisinde ağlayan çocuğa şunlar ifade edilebilir; “Ağlamanı gerektirecek bir sebep yok, eğer ağlamaya devam edeceksen insanları rahatsız etmeyeceğin bir yerde ağla.” “Öfkeni, üzüntünü anlıyorum ama üzüntünü, öfkeni ağlamak ile çözemezsin sen akıllı ve başarılı bir çocuksun bunu düzeltmenin başka bir yolunu bulacağına ve çözebileceğine inanıyorum.” Yukarıda iki örnekten birincisi
2:45 PM
Page 2
çocuğun her hangi bir neden yokken inatla ağladığı durumlarda başvurabileceğiniz bir yargı, ikinci örnek ise, kabul edici duygularına yönelici bir yargıdır. Ağladığı için çocuğu diğer insanların yanında azarlayarak, utandıracak davranışlardan uzak durmak gerekir. Çocuk, toplum içinde ağladığı zaman bu durumun anne baba tarafından hemen düzeltilmesi gerektiğini keşfedebilir ve bu durumu kendi isteklerini yaptırabilmek için kullanabilir. Bir ebeveyn olarak yapmanız gereken; çocuğun bu durumu kullanmasına izin vermeden “ağlamasının bir fayda getirmeyeceğini, ağlasa da isteği olmayacağını” ifade etmektir. Çocuk, bu ikazlara rağmen ağlamaya devam ederse ona ciddi olduğunuzu gösterin. Örneğin; parktaysanız eve götüreceğinizi söyleyin. Çocuk bu uyarınıza aldırmadan ağlamaya ve saldırgan tavırlar göstermeye devam ederse “Eve götürün”… Bu durumda
ANADOLU
a
AKTÜEL 39
çocuğunuz, ağlamanın ona fayda yerine zarar verdiğini keşfedecektir. Genel olarak ebeveynler veya aile büyükleri çocuğun ağlamaması için bütün isteklerini yerine getirirler. Bu yaklaşım biçimi kesinlikle sakıncalıdır. Zira bu şekilde davranmak çocuğa; “ağladığın zaman istediklerini yapacağım, hırçın ve inatçı davranırsan istediklerini elde edebilirsin” ifadesini akılcı-mantıklı bir çözüm yoluymuş gibi öğretir. Bu yargı çocuğun, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde sosyal hayatı, iş hayatı ve evlilik hayatında insanlarla çatışarak, incitici-üzücü davranışlarda bulunarak, inat, saldırgan ve sürekli şikâyetçi olarak istediklerini elde edeceğini, bu şekilde amaçlarına ulaşabileceği yargısını taşımasına, hayatını bu şekilde devam ettirmesine sebep olacaktır. Özetle ebeveynler; ağlayan çocuklarına şefkat ve sevgi ile yaklaşmalı ve onları anlamaya çalışmalıdır. Aşırı inatçı davranışlarla beraber saldırgan bir ağlama gösterdiğinde ise çocuğa bunun bir çözüm olmadığını belirterek, isteklerine ulaşmak için mantıklı ve mutluluk verici çözüm yolları için rehberlik etmelidirler. Tüm bunlara rağmen çocuğunuzda var olan ve hem çocuğu, hem ebeveyni, hem de çevreyi rahatsız edici boyuta erişen her türlü davranış karşısında kendiniz farklı yöntemler geliştirmek yerine çocuğunuzla birlikte bir psikoloğa başvurmanız gerekir. Çocuğunuzun gelişimi için bir psikoloğa başvurmak daha doğru bir seçenek olacaktır.
b-40-41-42-ADIM ADIM ANADOLU.QXD:Layout 1
ADIM ADIM ANADOLU
Tarihsel süreç içerisinde bulunduğu konum itibariyle oldukça değerli olan Anadolu, ele geçirilmek adına birçok savaşlara ev sahipliği yapmış ve MÖ.’ki dönemlerde üzerinde farklı toplulukların yaşadığı bir yer olmuştur. Günümüzde Anadolu, İstanbul Boğazı ile Avrupa’dan ayrılan Asya Kıtası üzerinde kalan topraklara denmektedir. Tarihte bakıldığı zaman, 1071 Malazgirt Savaşı Anadolu’nun kapılarının Türklere açıldığı tarih ve olay olarak gösterilmektedir. Oysaki burada eksik bir bilgi mevcuttur. Çünkü bu tarihten önce de Anadolu’da Türkler yaşamaktadır. Öyle ki, Anadolu isminin nereden geldiğine dair en büyük ve bilinen efsane olan bir Türk anadan gelmektedir. Anadolu isminin nereden gelmiş olduğu, günümüzde hala bir tartışma konusudur ve bu konuyla ilgili çeşitli söylentiler bulunmaktadır. Bu söylentilerin en meşhuru ise, Taşlıca köyünde meydana gelmiş olan bir olaya dayanır. Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı olan Alaaddin Keykubat, kendisinden önce yapılmış olan seferleri devam ettirerek Anadolu’nun İslam-Türk ülkesi haline getirmek için çalışmaktadır. Bunun için Keykubat, Başköy Rum Kalesini fethetmek ister ve burayı fethetmek üzere yola çıkar. Yolda ise, günümüzde Ankara Kızılcahamam sınırları içerisinde bulunan Taşlıca köyüne uğrar. Bu köyde ise, buraya yıllar öncesinden gelip yerleşmiş olan kadın erenlerden Kırmızı Ebe ve de oğlu Oruç yaşar.
7/6/17
2:45 PM
Page 1
Anadolu İsmi Nereden Gelmektedir?
Bu köye gelen Türk askerler, Kırmızı Ebe tarafından karşılanır ve Kırmızı Ebe askerlere ayran ikram etmek ister. İşte tam da burada keramet başlamaktadır. Kırmızı Ebe yayıkta yeni olarak hazırlamış olduğu ayranı askerle ikram etmek üzere orada bulunan taş oluğa döker. Askerler ise, bu ayrandan içmek ve de kaplarını doldurmak için sıraya girer. Bütün askerler hem ayranını içer hem de kaplarını doldurur. Buna rağmen taş oluktaki ayran bitmez. Bu olay ise, Kırmızı Ebe’nin evliyadan ve üzerinde bir keramet olduğunun göstergesi olarak yorumlanır. Askerler teker teker ayran içerken ve de kaplarını doldururlarken Kırmızı Ebe ve askerler arasında bir
ANADOLU
a
AKTÜEL 40
diyalog yaşanır. -Doldurun Gazilerim -Doldur Ana, -Doldurun yavrularım, -Ana, dolu. Anadolu ismi bu diyalogdan gelir. Kırmızı Ebe, bir bakraç ayranla bir orduyu doyurur ve bu durum sultanın kulağına gider. Bunun üzerinde Ebe’yi huzuruna davet eder. Sultan kadının bu kerametinden çok etkilenir ve de kadının oğlu Oruç Gazi’ye çevre toprakları bağışlar. Bu hikaye, Anadolu isminin nereden geldiğine dair en bilindik hikaye olmakla birlikte, bu ismin nereden geldiğinde dair çok farklı söylentiler de mevcuttur. Anadolu’nun bilindiği üzere ilk ismi, üzerinde yaşadıkları Hititler nedeniyle Hatti Ülkesi olmuştur. Anadolu ismi ise, bu bölgeye sonradan gelmiş olan Yunanlılardan gelir. Yunanca dilinde anatole ismi doğu anlamına gelmektedir. Ana sözcüğü ise, yine bu dilde yukarı anlamına gelir. Bu anlamlardan yola çıkılarak Yunanlılar buraya anatelein ismini vermişlerdir. Bu isim, Güneş’in doğduğu ülke anlamına gelir. Ve Anadolu isminin MÖ. kullanılan Anatolian kelimesinden geldiği de oldukça yaygın söylentiler arasında yer alır.
b-40-41-42-ADIM ADIM ANADOLU.QXD:Layout 1
7/6/17
2:45 PM
Page 2
Gaziantep'te Demokrasi Müzesi Kuruldu Ziyaretçiler, müzede, hain darbe girişiminin yapıldığı gece yaşanan olayları telefon, tablet, televizyon ve güvenlik kamerası monitöründen izleyebilecek Büyükşehir Belediyesi tarafından, "Gaziantep 15 Temmuz Demokrasi Müzesi" kuruldu. Belediyeden yapılan açıklamaya göre, Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin'in direktifiyle kurulan müze, 15 Temmuz'un tanıkları ve kullandıkları
cihazlar aracılığıyla tarihe tanıklık etme imkanı sunacak. Ziyaretçiler, müzede gezi süresince hain darbe girişiminin olduğu gece meydana gelen olayları telefon, tablet, televizyon ve güvenlik kamerası monitöründen izleyerek yaşananları tecrübe etme imkanı bulacak. Müzede, ziyaretçilere "tanıklık" hissini yaşatma gayesiyle TRT'deki korsan bildiri yayını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, FaceTime
konuşmasının yer aldığı video yerleştirmesi, halkın selalar eşliğinde sokağa çıktığı anları yansıtan ışık ve ses uygulamalarını sunacak şekilde tasarlandı. Gaziantep İstasyon Parkı'ndaki binada kurulan müzenin dış cephesine 15 Temmuz şehitlerin isimlerinin yazıldığı bir anıt duvar yerleştirildi. Türkiye'de ilk olduğu belirtilen müzenin açılışı, 12 Temmuz Çarşamba günü İstasyon Parkı'nda yapılacak.
Şehit Kaymakam Safitürk'ün Hayali Gerçek Oluyor Mardin’in Derik ilçesinde PKK’lı teröristlerin hain saldırısı sonucu şehit olan Kaymakam Muhammet Fatih Safitürk’ün hayalinin gerçekleştirilmesi amacıyla başlatılan ’Tek Yürek Projesi’ kapsamında Mardinli öğrenciler Tokat’a geldi. Tokat İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün başlattığı ’Tek Yürek Projesi’ kapsamında, Mardin’in Derik ilçesinden gelen 87 öğrenci, Tokat Valisi Dr. Ömer Toraman ve il protokolü ile kahvaltıda bir araya geldi. Tokat Anadolu Lisesi Pansiyonu’nda gerçekleştirilen kahvaltı programında konuşan Vali Toraman, Mardin ve Tokat’ın Anadolu’nun köklü medeniyete sahip iki şehri olduğuna vurgu yaparak, Derikli öğrencileri Tokat’ta ağırlamaktan mutluluk duyduklarını ifade etti. Mardinli ve Tokatlı öğrencilerin birbirleriyle tanışma ve kaynaşma fırsatı bulduğunu ifade eden Toraman, "Bu proje ülkemizin birlik ve beraberliğinin çok güzel bir göstergesi. Aynı zamanda Şehit Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk’ün de bir hayaliydi. Şehit Kaymakam Safitürk, Derikli çocukların eğitimi için gayret gösterdi. Sizler bu ülkenin geleceğisiniz. Büyüyüp, bu ülkenin kalkınması, gelişmesi ve refahının arttırılması için önemli görevler alacaksınız. Çok çalışacaksınız. Böylece
Şehit kaymakamımızın da hayalini gerçekleştirmiş olacaksınız. Çünkü o Derikli öğrencilere bu konuda çok güveniyordu. Sizin potansiyelinizin açığa çıkması için çok gayret sarf ediyordu" dedi. Duygularını dile getiren misafir öğrenciler ise kültürleri buluşturan bu projenin çok önemli olduğunu ifade ederek, kendilerini Tokat’ta ağırlayan yetkililere teşekkür etti. Kahvaltının ardından öğrenciler Sulu Sokak Çarşısı’nda tarihi mekanları gezdi. Arastalı Bedesten’de bulunan müzeye ANADOLU
a
AKTÜEL 41
hayran kalan öğrenciler bol bol fotoğraf çekindi. İl Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı, şehit kaymakamın hayalini gerçekleştirmenin heyecanını yaşadıklarını ifade ederek, "Derik’teki öğrencilerimizin proje kapsamında Tokat’a gelerek gezmesi bir bakıma şehit kaymakamımızın hayallerinin gerçekleşmesi oluyor" diye konuştu. Mardin İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Zeynettin Babur ise şehit kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ün hayallerinin gerçekleştirilmesi adına bu projeye gönül verdiklerini kaydetti.
b-40-41-42-ADIM ADIM ANADOLU.QXD:Layout 1
7/6/17
2:45 PM
Page 3
Dünyanın En Büyük Mozaik Müzesi Hatay'da Açılıyor Hatay’da yaklaşık 3 yıl önce yapımına başlanan ve dünyanın en büyük mozaik müzesi olmaya aday olan Hatay Arkeoloji Müzesi, ziyaretçilerine kapılarını bu yıl içerisinde açacak. Türkiye'nin en büyük kapalı alana sahip müzesi özelliğine sahip olacak Yeni Hatay Arkeoloji Müzesi'nde, bugüne
depolarda muhafaza edilen eserler sergilenebilecek. Hatay Valisi Celalettin Lekesiz yaptığı açıklamada, müzenin dünyanın en büyük mozaik sergileme alanı olacağını belirterek bu müzenin sadece Hatay'ın değil ülkenin turizm ve kültürel değerini artıracağını söyledi.
kadar yer darlığı sebebiyle depoda bekletilen ve toprak altında bulunan mozaikler de sergilenebilecek. Müze, 5 bin metrekare mozaik sergilenme alanına sahip olacak. Yeni Hatay Arkeoloji Müzesi'nin açılmasından sonra mevcut olan müzede sergilenen mozaiklerin yanı sıra
Yalova'da Diyarbakır Rüzgarı
Eski savaş uçakları turizmin hizmetinde TSK'nın envanterden düşürülen F-4 tipi iki savaş uçağı, Gaziantep'te Şahinbey ve Yeşilvadi parklarında sergilenmeye başladı. Yıllarca Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) kullanıldıktan sonra envanterden çıkarılan F-4 tipi 2 savaş uçağı, Gaziantep'te parklarda sergileniyor. Merkez Şahinbey Belediyesi, 3 yıl önce TSK'nın envanterden düşürdüğü F-4 tipi 2 savaş uçağını parklarda kullanmak için başvuruda bulundu. Talebin olumlu karşılanması üzerine envanterden düşürülen ve "Şehit Şahinbey" ile "Şehit Karayılan" isimleri verilen savaş uçakları, 5 ay önce Şahinbey ve Yeşilvadi parklarında sergilenmeye başladı. Kent sakinleri, yoğun ilgi gösterdikleri savaş uçakları önünde sık sık hatıra fotoğrafı çektiriyor.
Yalova'da faaliyet gösteren Diyarbakırlılar Derneği, kentte önemli faaliyetlere imza atıyor. Başkan Veysel Kılıç, "Hemşerilerimizin sorunlarını çözüyoruz ve önemli sosyal projelere imza atıyoruz" dedi. Yalova'da faaliyet gösteren Diyarbakırlılar Derneği, gerçekleştirdiği sosyal ve toplumsal projelerle oldukça aktif bir görüntü çiziyor. Diyarbakırlı hemşerilerin sorunlarını çözmede etkili olan dernek, dayanışma ve kaynaşmayı artıran aktivitelere imza atıyor. Birçok öğrenciye burs veren dernek, maddi durumu iyi olmayan hemşerilerine maddi katkı sağlıyor. Belli aralıklarla organizasyonlar tertipleyen dernek, hemşerilerinin buluşarak dayanışma ve kaynaşma içine girmesini sağlıyor. Yalova Diyarbakırlılar Derneği Başkanı Veysel Kılıç, Yalova'daki hemşeri dernekleri arasında önemli bir konuma sahip olduklarını söyledi. Kılıç, "Yalova'da 5 bin Diyarbakırlı hemşerimiz var. Siyasette, ticarette ve bürokraside ciddi bir ağırlığımız var. Birçok alanda belirleyiciyiz diyebilirim. 2014 yılında dernekleşerek önemli bir hamle yaptık. Kısa zamanda çok önemli proje ve faaliyetlere imza attık. Kentin en aktif sosyal ve sivil toplum kuruluşlarının başında geliyoruz. Yalova artık evimiz ve kentimiz. Burası ile özdeşleştik. Hemşerilerimizin ve üyelerimizin kente ciddi katkımız oluyor. Derneğimizin, hemşerilerimizin desteği ile çok daha aktif hale gelmesini ve daha fazla söz sahibi olmasını sağlamak istiyoruz" dedi. ANADOLU
a
AKTÜEL 42
B-43-FALLAR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:46 PM
Page 1
AYIN BURCU OĞLAK
ASTROLOJİ Koç 21 MART-19 NİSAN
Diğer yönlerden bakıldığında Temmuz 2017 stresli gözükse bile, Koçların aşk hayatı için uygun bir ay. Koçun çiftler evinde bulunan Jupiter aşk gezegeni Venüsle ve çiftler evinin yöneticisiyle güzel bir üçgen oluşturacak. Yolunuzda hâla bazı engeller olsa da, şans sizin tarafınızda olacak .
Aslan 23 TEMMUZ-22 AĞUSTOS
Temmuz ayı Yengeçler için kariyer anlamında çok aktif bir ay olacak, özellikle ilk yirmi günde. Yengeçte bulunan Güneş ve Mars hırsınızı, inisiyatifinizi, liderlik ve savaşçılık özelliklerinizi artıracak ve size önemli hedeflerinize ulaşmak için gereken hayranlık uyandırıcı bir dayanıklılık verecektir.
Yay 22 KASIM-21 ARALIK
Finansal getirileriniz profesyonel karar ve hareketlerinize tümüyle bağlı. Temmuz yaylar için özellikle ilk yirmi günde stresli olacak. Küçük fasılalar vermek, dinlenmek için yollar aramak ve hepsinden de önemlisi kritik durumlarda olaylara uzaktan bakmanızda, filozof gibi düşünmenizde yarar vardır.
Oğlağın hayatı iki devreye ayrılır. 30 yaşından öncesi ve sonrası. İlk 30 yılda Oğlak kendini bir arayış içinde bulur. Burcuna adını veren Oğlağın emin adımlarla dik duvara tırmanışından, bu dönemde eser yoktur. Kendinden emin değildir. Bir erkek keçi kadar tehlikelidir. 30 yaşından sonra Oğlak, gençliğinde kendisine çok pahalıya mal olan deneyimleri yerli yerine oturtur. Yani o, tam anlamıyla 'sonradan açılan' biridir.
Boğa
İkizler
20 NİSAN-20 MAYIS
21 MAYIS-21 HAZİRAN
Özellikle riskleri artıran Ay fazları zamanında, 1, 9 ve 16 Temmuz 2017'de dikkatli olun! 20 Temmuz sonrasında Boğanın ilişkiler evi daha iyi açılar yaptığı zaman işler yoluna girecek. Boğa'nın yöneticisi Venüs neredeyse tüm Temmuz 2017 boyunca Boğa'nın para evinde bulunacak ve bu alanla ilgili problemlere işaret edecek.
Siz kararlar alacak, alışveriş yapacak, para kazanmak için elinizden geleni ardınıza koymayacaksınız. Ve çok ta para kazanacaksınız, fakat harcamaya yönelecek, riske girecek ve ufkunuz geniş deyilse ve kontrolünüz yetersizse kayıplarla karşılaşacaksınız. Umut edelim ki, İkizlerin akıl evinde bulunan İkizlerin yöneticisi Merkür her şeyi açık seçik görebilsin.
Başak
Terazi
23 AĞUSTOS-22 EYLÜL
23-EYLÜL-22 EKİM
Temmuz ayında finansal açıdan ve özellikle son on günde çok aktif olacaktır. Özellikle ilk yirmi günde canlı ve enerji dolusunuz. Fakat fazla stresle başa çıkmanız gerekebilir ve siz kazalara, dikkatsizlik yüzünden yaralanmalara, yanıklara, kalp krizine veya hastalıklara açık durumdasınız. Siz bayağı asabisiniz, bu ilişkinizle bağlı sorunlara neden ola bilir.
Terazinin çiftler evinin yöneticisi Mars açık duygular ve acemi aşk yerine statü, prestij, ün gibi şeylere daha çok önem verecek. Siz takdir toplayan veya ünlü bir sevgili arayacaksınız. Sevgilinizin kariyerinde yükselmesi, çift olarak sosyal amaçlarınıza veya ortak amaca ulaşmanız da mümkün.
Oğlak
Kova
22 ARALIK-19 OCAK
20 OCAK-19 ŞUBAT
Eğer bu ay tatil planınız yoksa, Temmuz 2017'de daha yoğun, daha içten, daha verimli çalışmanız bekleniyor, çünkü Güneş ve Mars Kova'nın iş evinde bulunacak. İşleriniz iyiye doğru gidiyor, fakat bazen hatta baskı altında, acil durumlarda veya hatta kriz durumlarında sıkı çalışmak zorunda kalacaksınız.
Oğlakların tüm enerjileri, inisiyatifleri ve hareketleri sevdikleri kişiye yönelecek, onlar için veya onlarla beraber harcanacak. Temmuz 2017'nin yıldız konumları her türlü etkileşime olan ihtiyacı artıracak, baştançıkarma olaylarını ve aynı zamanda keskin tartışmaları da artıracaktır.
ANADOLU
a
AKTÜEL 43
Yengeç 22 HAZİRAN-22 TEMMUZ Moraliniz mükemmel ve sizin yeterli enerjiniz var. Bu ay fazlasıyla gergin olsa da, dinlenebilirsiniz. Tatil, hobiler ve eğlence için mükemmel bir dönem. Fakat İkizlerin hastalıklar evinin yöneticisi Mars ilk yirmi gün boyunca hassas bir konumda bulunacak. Bu süre zarfında kendinize dikkat etmeli, ne kadar küçük olursa olsun herhangi bir sağlık problemini hafife almamalısınız.
Akrep 23 EKİM-21 KASIM
Güneş sizin yüksek hedeflerinize ve prestij ve takdir edilme ihtiyacınıza ışık tutacak ve kendinizi öne çıkarmanıza, dikkat çekmenize, parlamanıza yardımcı olacak. Mars hareket, cesaret ve kararlılık arzunuzu teşvik edecek, sizi savaşmaya, ortaya çıkmaya, söylenecek sözünüz olduğunu bildirmeye yönlendirecek.
Balık 19 ŞUBAT-20 MART
Temmuz Balık çiftlerine aile, ev, eşyalar konusunda da iyi şeyler vadediyor. Venüs ve Jupiter arasındaki üçgen Temmuz 2017'de yatırımlar, özellikle de evlere,toprağa, apartmanlara, miras yoluyla gelen veya uzun vadeli eşyalar konusunda size şans getirecek. Bu üçgen ailenin desteği, evden çalışma, pahalı hediyeler ve başka türlü maddi destek anlamına da gelebilir.
B-45-46-47-48-49-50-51-DIYARBAKIR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:46 PM
Page 1
ANADOLU GEZİ
DİYARBAKIR
ANADOLU
a
AKTÜEL 45
B-45-46-47-48-49-50-51-DIYARBAKIR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:46 PM
Page 2
Diyarbakır, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, geçmişi 9 bin yılı bulan kadim bir Anadolu kenti. Anadolu ile Mezopotamya arasında doğal bir köprü görevi gören ve çeşitli uygarlıkların tarihi ve kültürel mirasını günümüze kadar taşıyan Diyarbakır, Güneydoğu Anadolu bölgesinin orta bölümünde yer alıyor. Köklü bir geçmişin izlerini taşıyan Diyarbakır, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri’nin yanı sıra, dünyanın en uzun ikinci suruna, tarihe ışık tutan hanlara, kervansaraylara, camilere, kiliselere ev sahipliği yapıyor. Mezopotamya’nın bereketli topraklarında sayısız medeniyeti, kültürü, dini ve dili bağrına basan Diyarbakır, Türkiye’nin kültür başkentleri arasında. Bereketini Dicle Nehri’nden alan verimli toprakları ile önemli bir turizm, tarım ve ticaret merkezi olan Diyarbakır’da sert bir kara iklimi görülür. Yazları çok sıcak geçen şehirde, kışların çok soğuk olmamasının nedeni ise Güneydoğu Torosların koruyucu etkisi. Çevresi genellikle Güneydoğu Toroslarla çevrili olan Diyarbakır’ın en önemli akarsuyu doğuda, şehre paralel akan Dicle Nehri. Tarih boyunca Hurri, Asur, Urartu, İskit, MedPers, Makedon, Roma, Sasani, Bizans, Emevi-Abbasi, Selçuklu, Artuklu, Eyyübi, Moğol, Akkoyunlu, Safevi ve Osmanlı gibi 33 farklı medeniyete ev sahipliği yapan Diyarbakır, her yönüyle bu zengin kültürü yansıtıyor. Kentte attığınız her adım, bu engin coğrafyanın izini sürüyor. 9 bin yıldır yaşamın hiç kesintiye uğramadığı ender kentlerden biri olan, dört bir yanı tarih kokan bu şehirde görülmesi gereken yerlerin yanı sıra, pek çok aktiviteye de katılabilirsiniz. On Gözlü Köprü, Diyarbakır Yaban hayatı bakımından da oldukça zengin olan Diyarbakır’da, şehrin kuzeyindeki Beklik Tepesi, Ergani ilçesinde bulunan Mihrap Dağı, Dicle ilçesindeki Adem Dağı ve Silvan ilçesindeki Zarga Dağı ile Püsküllü Dağı dağ ve doğa yürüyüşleri düzenleniyor. MÖ 3000’lerde bölgede egemenlik kuran Asurluların, Amidi olarak söylediği yörenin adı, Yunanca ve Latince kaynaklarda ise Amido ve Amida olarak geçiyor. Arap saldırıları sırasında, yöreye yerleşen Bekir Va’il adlı göçebe aşireti nedeniyle Bekir diyarı olarak adlandırılan bölge, daha sonra Diyar-ı Bekir olarak söylenmiş ve 1937’de de Atatürk tarafından Diyarbakır olarak düzeltilmiş. Dede Korkut ANADOLU
a
AKTÜEL 46
B-45-46-47-48-49-50-51-DIYARBAKIR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:46 PM
Page 3
kitabında ise Hamid olarak geçiyor. Diyarbakır Gezi Rehberi Mezopotamya ile Anadolu medeniyetlerinin geçiş bölgesinde olan Diyarbakır’ın tarihi çok eski devirlere dayanıyor. Yontma taş ve Mezolitik devirlerde Diyarbakır ve çevresinde var olan mağaralardan burada yerleşim olduğu yapılan arkeolojik araştırmalar ile anlaşılıyor. Şehrin kent merkezinde, MÖ 3000 Hitit ve Hurri-Mittani egemenliği yaşanmış, daha sonra da sırasıyla Asur, Arami, Urartu, İskit, Med, Pers, Makedon, Selevkos, Part, Ermeni, Roma, Sasani, Bizans, Emevi-Abbasi, Hamdani, Mervani, Selçuklu, İnaloğulları, Artuklu, Eyyübi, Moğol, Akkoyunlu, Safevi ve Osmanlı Diyarbakır’a egemen olmuş. Asurlular döneminde bölge valilik merkezi olan Diyarbakır Hz. Ömer
döneminde İslam orduları tarafından fethedilerek bir eyalet olarak İslam devletine bağlandı. Alparslan’ın 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi’nden bir sene önce Diyarbakır’a gelişinin ardından Melikşah’ın vefatıyla Diyarbakır’da egemenlik Suriye Selçuklularına geçti. Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim, Diyarbakır’ı ve bütün Güneydoğu
Anadolu’yu 1515’te Osmanlı egemenliğine kattı. Diyarbakır, Osmanlı döneminde doğuya sefer yapan orduların hareket üssü ve kışlağı görevini görmüş, I. Dünya Savaşı’nın yakın zamanlarında hastalık, yangın ve sefalet yüzünden büyük sıkıntı çekse de, Cumhuriyet devrinde büyük ve önemli imar, sosyal, kültürel ve ekonomik hareketler yaşadı.
Gezilecek Yerler İlçeleri Çınar, Bismil, Dicle, Çermik, Çüngüş, Eğil, Ergani, Hani, Kocaköy, Hazro, Lice, Kulp, Silvan olan Diyarbakır’ın Diyarbakır Müzesi, Çayönü, Üçtepe, Hilal Mağarası, Hassuni Mağarası, Diyarbakır Surları, Malabadi Köprüsü, Nebi Cami, Ulu Cami, Safa Cami, Mart Thoma, Kırklar Kilisesi, Meryem Ana, Mart Pityon Kilisesi, Deliller Hanı ve Yeni Han kentin gezilecek yerleri arasında bulunuyor.
İç Kale İç Kale, izleri MÖ 3500’e dek uzanan, kentin kalbi ve kuruluş merkezi. Her uygarlık tarafından geliştirilerek kullanılan bu yapı, tamamlanan restorasyonlarla, yeniden kültürel amaçlarla işlevsel hale getirilmiş.
Dış Kale Dış Kale surları ve burçları çeşitli uygarlıkların izlerini taşıyor. Yukarıdan bakıldığında kalkan balığı şeklindeki bu surlar Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun surları unvanına sahip.
Ulu Camii Ulu Camii, Pagan dönemlerden itibaren tapınak olarak kullanılmış bu bölgede kilise olarak inşa edilmiş bir yapı. 639’da kentin Müslümanların eline geçmesiyle camiye dönüştürülen ve Anadolu’nun il camisi olan yapı, Anadolu’nun en eski camilerinden biri olarak biliniyor.
Çayönü Ören Yeri Çayönü Ören Yeri, günümüzden yaklaşık 9 bin yıl öncesine uzanan bir tarihe sahip. Yerleşik hayatın cilalı taş devrinde başladığı bilinen Çayönü Antik Kenti’nden çıkarılan buluntular Diyarbakır Arkeolojik Müzesi’nde sergileniyor. ANADOLU
a
AKTÜEL 47
B-45-46-47-48-49-50-51-DIYARBAKIR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:46 PM
Page 4
Malabadi Köprüsü Malabadi Köprüsü, Bosna’daki Mostar Köprüsü’nün ikizi olarak kabul edilen tek kemerli bir yapı. İçine iki yoldan girilen ve içinde insanların dinlenmesi, yatması ve dış tehlikelerden korunması için odaların bulunduğu köprü, ulaşımı sağlamakla birlikte birçok fonksiyona sahip.
Hevsel Bahçeleri Hevsel Bahçeleri, Dicle Nehri ile tarihi surlar arasında yer alan 8000 yıllık geçmişiyle yalnızca Diyarbakır’ın değil; ülkemizin de en önemli tarihi varlıklarından biri. Tarih boyunca uzun yıllar şehrin bütün sebze ve meyve ihtiyacının sağlandığı bu bahçeler, kentin mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerinden.
Mar Petyun Keldani Katolik Kilisesi Mar Petyun Keldani Katolik Kilisesi, Doğu Süryanileri olarak da bilinen Katolik Keldanilere ait. 17. yüzyılda inşa edilmiş ve halen ibadete açık bulunuyor. Ayrıca 1681’den itibaren Amid Keldani Patrikliği olarak hizmet veriyor.
Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi
Diyarbakır Arkeoloji Müzesi
Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi, eski çağlardan beri Güneş Tapınağı olarak kullanıldığı bilinen alanda 3. yüzyılda kurulmuş. İbadetin devam ettiği kilise, üç avlu ve çeşitli binalardan oluşuyor. Ayrıca bünyesinde dini temalı birçok tarihi eser de barındırıyor.
Arkeoloji Müzesi’nde, Geç Paleotik dönemden Osmanlı dönemine kadar Diyarbakır ve çevresinden geçmiş çeşitli uygarlıklara ait eserler sergileniyor. Diyarbakır’ın en önemli müzelerinden biri.
ANADOLU
a
AKTÜEL 48
B-45-46-47-48-49-50-51-DIYARBAKIR.QXD:Layout 1
Deliller Hanı Deliller Hanı, 1527’de inşa edilmiş, Diyarbakır’ın önemli kervansaraylarından biri. Osmanlı hükümdarlarına bile ev sahipliği yapan yapı, günümüzde restoran olarak hizmet vermenin yanı sıra, cadde üzerindeki cephesinde ise hediyelik eşya dükkânlar bulunuyor.
7/6/17
2:46 PM
Page 5
Hasan Paşa Hanı Hasan Paşa Hanı, Diyarbakır’ın Osmanlılar tarafından alınmasından sonra Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu Vezirzade Hasan Paşa tarafından yaptırılmış ve uzun yıllar önemli bir tüccar hanı olarak kullanılmış. Restorasyon çalışmalarının ardından yenilenen han, Diyarbakır’ın önemli tarihi ve turistik mekanları arasında yer alıyor.
Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi
Asur Kalesi
Diyarbakırlı şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğduğu ev güzel bir sivil mimari örneği olarak şair anısına Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi olarak düzenlenmiş. Bir bölümü etnografya müzesi olarak değerlendirilen yapının bir bölümünde ise şaire ait kişisel eşyalar sergileniyor.
Asur Kalesi Diyarbakır’ın Eğil ilçesinde yer alan ve Asurlular tarafından yapılan, şehrin en önemli tarihi varlıklarından biri. Ana kayanın oyulmasıyla elde edilmiş tünellerin bulunduğu Asur Kalesi’nin kuzeydoğusunda Asur krallarına ait kral mezarlıkları da yer alıyor.
Suriçi Suriçi, surların içinde kalan tarihi Diyarbakır bölgesi. Daracık sokaklarla örülü bu bölgede dolaşarak, Diyarbakır’ı hem turistik hem de yerel dokusunu keşfedebilirsiniz. Tüm sokaklarında çocukların oynadığı mahalle, mutlaka görülmesi gereken yerlerden.
Surp Giragos Ermeni Ortodoks Kilisesi Surp Giragos Ermeni Ortodoks Kilisesi, 16. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen dünya üzerindeki yedi horanlı tek Ermeni kilisesi haline gelmiş. Ana kilise ve etrafındaki diğer yapılarla günümüzde halen görkemli bir kompleks niteliğinde. ANADOLU
a
AKTÜEL 49
B-45-46-47-48-49-50-51-DIYARBAKIR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:46 PM
Page 6
Diyarbakır yeme ve içme Diyarbakır’ın geçmişinin binlerce yıl önceye dayanması ve bu süreçte sayısız uygarlığa ev sahipliği yapmış olması kentin yemek kültürünün de zengin olmasını sağlamış. Diyarbakır yemekleri et açısından zengin mönüsüyle kaburga dolmasından sakatatlara, kebaptan yöresel lezzetlere kadar birçok alternatif sunuyor. Kuzu etinin, sumak, karabiber, kişniş gibi baharatların, tereyağı ve bulgurun ağırlıklı olarak kullanıldığı yöresel mutfak, içerdiği farklı ve özgün lezzetler ile ziyaretçilerini etkiliyor. Kaburga dolması, sac tava, ciğer kebabı Diyarbakır ile özdeşleşen yemekler arasında yer alıyor. Elbette Diyarbakır karpuzu da öyle. Diyarbakır yöresel mutfağı içinde meftune önemli bir yer tutuyor. Meftune, patlıcan, kabak veya kenger kullanılarak hazırlanıyor. Yöresel yemekler arasında ise kibe mumbar, belluh, hıllorik, pıçık, sığma, lebeni, kibe kudur ve habeniskiyi de saymak mümkün. Lebeni, Diyarbakır’a özgü bir yoğurt çorbası. Hıllorik, köftelik kıymadan ve ince bulgurdan hazırlanıyor. Kibe mumbar dolması, bumbarın pirinç, kıyma, salça ve baharatlar ile doldurulmasıyla hazırlanan bir yemek. Tatlılardan ise, zingil, kadayıf, nuriye tatlısı, halbur hurma mutlaka tadılması gerekenler arasında yer alıyor. Ciğer sevenler için Umut Ciğercisi ve Dağkapı Kebapçısı, Diyarbakır’a özel tatları da bulacağınız bir restoran olan
Haşim Usta Lezzet Dünyası ve Muhteşem ızgaralar ve ondan önce masanızı süsleyen salatalar, yeşillikler, çeşitli ikramlarıyla enfes olan Onur Ocakbaşı kentte öne çıkan adresler. Kaburga dolması ile ünlü ama bumbar dolması ve güveç gibi başka lezzetleri de barındıran Selim Amca’nın Sofra Salonu, Diyarbakır’ın lüks kebapçısı olan
Keyf-i Kebap ve sakatat sevenler için zengin bir menüye sahip olan Paçacı Fazıl da kentin en çok tercih edilen ana yemek mekânları. Üç şubesiyle, Diyarbakır’ın eşsiz lezzeti burma kadayıfı ve diğer tatlılarını tatmak için ise, Sıtkı Usta Kadayıf ve Künefe Salonu ile Kadayıfçı Levent Usta’yı deneyebilirsiniz.
Diyarbakır ‘da alışveriş Diyarbakır’da alışveriş genellikle yöresel ürünleri bulabileceğiniz çarşılardan sağlanıyor. Buralardan kendinize ve sevdiklerinize hatıra olacak hediyelikler bulabilirsiniz. Özellikle el sanatları bakımından zengin olan Diyarbakır’da, keçeci, takunyacı, el dokuması halı ve kilim satan dükkanlar sizi kentin binlerce yıllık geçmişine ötürecek. Ayrıca zincir markalara ulaşmak için tercih edebileceğiniz Ninova Alışveriş Merkezi de bulunuyor. Sipahi Pazarı, Diyarbakır’ın tarihi çarşıları içinde en renkli olanı. İçinde tütüncülerden halıcılara, keçecilerden takunyacılara çeşitli dükkânlar bulmak mümkün. Bir şey almasanız bile gezmek için çok ilginç bir yer. Kuyumcular Çarşısı’nda ise kente özgü altın işçiliğinin en güzel ürünlerini ve Mardin gümüş işlerini bulabilirsiniz. Mardin Kapı tarafındaki Peynirciler Çarşısı’nda Diyarbakır’ın meşhur örgü peynirinin yanı sıra civar il ve ilçelerden getirilen çeşitli peynir ve yoğurtları da bulabilirsiniz. ANADOLU
a
AKTÜEL 50
B-45-46-47-48-49-50-51-DIYARBAKIR.QXD:Layout 1
7/6/17
2:46 PM
Page 7
Turizm bakımından her geçen gün dikkat çeken Diyarbakır’da lüks otellerden, ortalama bir kalitede hizmet veren otellere, birçok seçenek bulmanız mümkün. İnönü Caddesi’nde yer alan SV Business Hotel, spor salonu, barı, havuz başıyla lüks bir otelden beklentilerinizi karşılayan Dedeman, Suriçi’nde uygun fiyatlı ve sevimli bir mekân olan Surkent Otelkonaklama alternatiflerinden birkaçı. Öte yandan eski kervansaraylardan biri olan Büyük Kervansaray Otel, Diyarbakır’ın tarihi kent merkezinde konum olarak oldukça avantajlı. Temiz, modern bir şehir oteli olan Birkent Otel ise İnönü Caddesi’nde yer alıyor. Hilton Garden Inn Diyarbakır ve Dies Hotel de kenti iş veya turistik amaçlı ziyaret edenler için diğer seçenekler arasında yer alıyor.
Konaklama
Diyarbakır ‘a nasıl gidilir? Türkiye’nin güneydoğusunda yer alan Diyarbakır’a İstanbul, Ankara ve İzmir’den hava yoluyla ulaşım mümkün. İstanbul Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan, Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan ve İzmir Adnan Menderes Havalimanı’ndan Diyarbakır Havalimanı’na tarifeli uçuşlar düzenleniyor. 2015’te hizmete açılan yeni Diyarbakır Havaalanı, tüm Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin de en büyük havalimanı olma özelliğine sahip. Şehre kara yoluyla ulaşımın yanı sıra İstanbul ve Ankara’dan Güney Ekspresi ile demir yolu ulaşım da mümkün. Türkiye’nin açık hava müzesi Diyarbakır’a ulaştığınızda sizi geçmişinde pek çok ilkleri barındıran bir kültür şehri bekliyor. Şehre 65 km uzaklıktaki Ergani ilçesinin yakınlarında, insanların ilk kez göçebelikten yerleşik köy yaşamına geçtikleri dünyanın en eski köyü olan Çayeli yer alıyor. Bunun yanı sıra, Diyarbakır ve çevresindeki mağaralar Anadolu’nun en eski mağara yerleşim yerlerinden biri olma özelliği de taşıyor. Diyarbakır sadece bir kere değil, defalarca görmek isteyeceğiniz bir şehir.
KAYNAK: Diyarbakır İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ANADOLU
a
AKTÜEL 51
Ne zaman gidilir? Kara ikliminin egemen olduğu Diyarbakır, özellikle bahar aylarında ziyarete elverişli. En sıcak ay ortalaması 31 derece, en soğuk ay ortalaması ise 1,8 derece civarında seyreden kentte, turistik veya iş amaçlı kente yapılacak gezide yazların sıcak, kışların da soğuk ve yağışlı olabileceğini göz önüne alın.
B-44-HALUK BILGINER.QXD:Layout 1
7/6/17
2:46 PM
Page 1
HABER
ŞANLIURFA’DA HALUK BİLGİNER RÜZGARI ESTİ
ANADOLU
a
AKTÜEL 44
Tiyatro ekibiyle Türkiye turuna çıkan Haluk Bilginer, öteden beri dostluğu olan yazar- şair Misbah Hicri'yi ziyaret etti. Bu ziyarette Yazar Hicri, ünlü sanatçı ve arkadaşlarına kitaplarını imzalayarak hediye etti. Haluk Bilginer Misbah Hicri'nin başarısını kutlayarak çalışmalarının devamını diledi. Haluk Bilginer Balıklıgöl’ün Urfa'nın sembol yerlerinden biri olduğunu belirterek şunları söyledi; “Urfa'yı çok seviyorum. Balıklıgöl'ün şu mistik havasını koklamak insana haz veriyor. Bir efsaneler ve mitolojiler şehri olan Urfa'yı öteden beri özlüyordum. Bu vesileyle hem dostumu ziyaret ettim, hem de tarihi mekânları görme fırsatım oldu. Ayrıca Göbeklitepe dünyanın önemli harikalarından biridir. Korunması ve sahip çıkılması gerekiyor. Bu konuda Urfa'daki yazarlara ve sanatseverlere önemli görevler düşüyor.”
A-09-ILAN-TED.QXD:Layout 1
7/6/17
2:29 PM
Page 1