Anadoluaktuelagustos

Page 1

A-01-KAPAK.QXD:Layout 1

8/7/17

9:33 PM

Page 1

aktüel ANADOLU

Güncel Haber - Yaşam - Kültür - Sanat - Tarih

AĞUSTOS 2017 YIL:1 SAYI: 8

www.anadoluaktuel.net

GENÇLERİMİZİ KALİTESİZ MÜZİKLERDEN UZAK TUTALIM JAPONLAR’IN “SUŞİ”Sİ VARSA URFALILAR’IN DA “ETŞİ”Sİ VAR

İki Kadın Anadolu’da DİŞ TEDAVİSİNDE ERKEN MÜDAHALE ÖNEMLİDİR

SİYASETTE ÇALAN BOZUK PLAK ONARILMALI!

ŞANLIURFA KENT MÜZESİ SİZE ÖZEL YEMEK TARİFLERİ

Münevver Özdemir

10 yılı bulan bir sayıklamanın eseri;

ENTELEKTÜEL YALNIZLIK


A-02-03-ILAN-TED 2 SAYFA.QXD:Layout 1

8/7/17

7:56 PM

Page 1


A-02-03-ILAN-TED 2 SAYFA.QXD:Layout 1

8/7/17

7:56 PM

Page 2


A-04-05-ILAN-USTA ELLER.QXD:Layout 1

8/7/17

7:56 PM

Page 1

USTA ELLER SULU YEMEK & KEBAP SALONU

DAMAĞINIZDAKİ

LEZZET UZMANI

TABLDOTU AYAĞINIZA GETİRİYORUZ


A-04-05-ILAN-USTA ELLER.QXD:Layout 1

8/7/17

7:56 PM

Page 2

Düğün, Sünnet, Taziye Hac - Umre ve Özel günlerinizde TOPLU YEMEK ORGANİZASYONU

BAŞKA ŞUBEMİZ YOKTUR

Lezzetli ve Uygun Fiyatları ile Sulu Yemek ve Kebap Çeşitleri

Ücretsiz Servis İmkânı

ALO PAKET: 0544 601 12 34 ADRES: Ahmet Yasevi Mah. Açıksu Cad. No:176 HALİLİYE/ŞANLIURFA


A-06-EDITOR.QXD:Layout 1

8/7/17

8:34 PM

Page 1

editör

MEHMET EMİN YEŞİL

@

anadoluaktuel@hotmail.com www.anadoluaktuel.net aktuelanadolu anadoluaktuel anadoluaktuel

YAYINCI AKTÜEL BASIN YAYIN SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ ve GENEL KOORDİNATÖR Mehmet Emin Kuş EDİTÖR Mehmet Emin Yeşil GÖRSEL YÖNETMEN Güngör Yılmaz FOTOĞRAFLAR İsmail Şahinalp TEMSİLCİLER Harran Temsilcisi: İbrahim Halil Arslan Akçakale Temsilcisi: İsmail Arslan Siverek Temsilcisi: Abdurrahman Elçi Diyarbakır Temsilcisi: Taha Eyyüp Siyahhan HUKUK DANIŞMANLARI Av. İbrahim Halil Aydın Av. Mehmet Emin Aydın (Cumhuriyet Cad. Ofis 414 İş Merkezi 6-32 Haliliye/Şanlıurfa) YAYIN KURULU Mehmet Emin Yeşil Abdulhamit Çiftçi Güngör Yılmaz Mehmet Emin Kuş YAZI KURULU Misbah Hicri - Mehmet Guli Aslan Mehmet Emin Kuş - Abdülkadir İkbal Duygu Yıldırım - Mehmet İmre - Ali Tutluoğlu MATBAA HİZMETLERİ Baskı Uzmanı: Metin Çay Baskı ve CTCP Kalıp: CB Basım Evi Litros Topkapı 2. Matbaacılar Sitesi ZA 16 Topkapı/İSTANBUL Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Süresi: Aylık Baskı Tarihi: Ağustos 2017 YÖNETİM ADRESİ Paşabağı Mah. Cumhuriyet Cad. 776. Sok. Ofis 414 İş Merkezi Kat:1 No:4 HALİLİYE/ŞANLIURFA Telefon: 0414 317 0 333

REKLAM, HABER, ABONELİK HİZMETLERİ İÇİN

0542 579 71 00

TEŞEKKÜR Şanlıurfa’nın önemli değerlerinden AraştırmacıYazar Misbah Hicri’nin Anadolu Aktüel Dergimiz için Gap Gündemi Gazetesi’nde destek çağrısında bulunması bizi onure etmiştir. Anadolu Aktüel Ekibi olarak Sayın Misbah Hicri’ye teşekkür ederiz…

ANADOLU AKTÜEL DERGİSİ

Misbah HİCRİ misbahhicri@hotmail.com Edebiyat, kültür ve turizm yazılarının yer aldığı, aylık ve güncelliğini koruyan, sosyal ve edebi yaşamın sıcaklığı içinde, duygu seli ve insanlığın erdemiyle buluşturma çabasında olan "Anadolu Aktüel" dergisini pek önemsedim. Eksiği yok fazlası var. Tabi ki biz dergiye ne kadar sahip çıkarsak dergi o kadar kendini geliştirir, eksiğini tamamlar. Önemli değerlerin ön planda tutulduğu bu derginin yaşatılması için maddi kaynak gereklidir. Bu anlamda bizler onu sahiplenmeliyiz. Bu kaynak belediyelerden sağlanabileceği gibi vilayetin sahipliği de önemlidir. Urfa halkı, Urfa esnafı bu işin öznesidir. Her çalışmanın, meydana gelen her eserin mutlaka ticari gayesi vardır. Ancak toplumsal hizmetler gaye edindikçe ticari gaye geri planda kalır. Yararlı çalışmaları, yapıcı kavramlarıyla, barışçıl düşünceler daima saygınlığını korur. "Anadolu Aktüel" Dergisi; yerelden ulusala hitap eden renkli basımı, kuşe kâğıttan oluşması ve mizanpajıyla farkındalık yaratmış. Şekil ve düzeni, yenilik dolu ve kaliteli görselleri ile yapılan çalışmaları ümit vericidir. Tarihi ve turistik değerlerimizi, toplumsal yaşamın güzelliklerini ön planda tutan "Anadolu Aktüel" dergisini sahiplenmeliyiz. Derginin uzun soluklu olması, Urfa'yı yeniden Türkiye gündemine taşıması ve hatırlatması anlamında büyük önem taşımaktadır. Ayrıştırıcı bir siyaset yapmadıkça toplumsal saygınlığı kazanmanın öncüsü olabilir. Karanlığa meydan okuması, temel hak ve hürriyetler konusunda ses getirmesi elbette takdir edilir. Siyasi yelpazenin sınırlarına girmeden, siyasi ve fikri gerilimlere kapılmadan, düşünsel yönüyle kendine ANADOLU

a

AKTÜEL 06

medyada farklı bir yer ayırması önemlidir. Bilimsel, teknik, dilsel, şiirsel ve yaşamsal hayata aktardıkları ile büyük takdire mazhar olur. Olmazları olur kılma çabası başarının sırrıdır. Halkımız arasında "kervan yolda düzelir" diye bir söz vardır. İşte bu dergiyi karıştırdıkça, eksiklerini paylaştıkça, dergi de kendini yenilemeye mecburdur. Spor, folklor, müzik alanında bölgesel bir hizmete ışık tutması için gereken maddi katkı ve doneler sunulmalıdır. Biz derginin sayfalarını çevirdikçe elbette keyfimize diyecek yok. Ancak mutfağında neler yaşandığını düşünmeliyiz. Bu sıkıntılara imkânlar dâhilinde maddi katkı sunulmalıdır ki dergi hizmetten geri durmasın. Kültürel, aktüel ve ilmi çalışmaları ilimizde olduğu kadar, ülkedeki gelişmeleri de takip etmesi sevindiricidir. Hatta dünyadaki gelişmelerden haberdar etmesi, fazlasıyla zihinsel gelişmelere katkı sunma çabası, başarısına referans olabilir. Bu yazı biraz da çağrı niteliğindedir. Dergiler bir şehrin, bir toplumun nefes borularıdır. Her sayısında farklı bir sesle topluma ruh katarlar. Toplumsal ufka bir huzme gibi düşerken her sayıda yeni bir farkındalık yaratırlar. Kurumsallaşmış bir çalışmayla yoluna devam eden "Anadolu Aktüel" dergisinin Yayın Kurulundan Mehmet Emin Yeşil'i yeni tanıdım. Ancak dergiye yeni katılan Mehmet Emin Kuş ile öteden beri "Gap Gündemi Gazetesi" sayfalarını beraberce paylaşmaktayız. Adaş iki güzel insanın aynı hizmette saf tutması takdire şayandır. Bu dergiye maddi ve manevi destek verenlere selam olsun. Bu dergiye sahip çıkanlara, abone olanlara, reklamları ile katkı sunanlara selam olsun. Derginin yaşaması için emeğini esirgemeyenlere selam olsun.


A-07-ILAN SEZEN.QXD:Layout 1

8/7/17

7:55 PM

Page 1


A-08-ICINDEKILER.QXD:Layout 1

8/7/17

7:55 PM

Page 1

İÇİNDEKİLER

24

KAPAK

Münevver Özdemir

GENÇLERİMİZİ KALİTESİZ MÜZİKLERDEN UZAK TUTALIM

DİŞ TEDAVİSİNDE ERKEN MÜDAHALE ÖNEMLİDİR

22

“Memleketim” diye nida eden Münevver Özdemir, müziğe 20 yıl gibi bir ömrü vermekle kalmamış, ruhunu, kalbini, tüm varlığını adamış…

30 40

BAKKAL ESNAFI SOSYAL DAYANIŞMANIN TEMİNATIDIR

34

18 İki Kadın Anadolu’da

SİYASETTE ÇALAN BOZUK PLAK ONARILMALI!

JAPONLAR’IN “ŞUSİ”Sİ VARSA URFALILAR’IN DA “ETŞİ”Sİ VAR

26

ŞANLIURFA’NIN EN ÇOK TERCİH EDİLEN OKULUYUZ

10 yılı bulan bir sayıklamanın eseri; ENTELEKTÜEL YALNIZLIK ANADOLU

a

AKTÜEL 08

38


A-09-ILAN DARIKS.QXD:Layout 1

8/7/17

7:54 PM

Page 1


A-10-11-KADIR ONEN.QXD:Layout 1

8/7/17

7:54 PM

Page 1

RÖPORTAJ

ŞANLIURFALI ÖNEN’E BÜYÜK GÖREV Değerli Okurlarımız; AK Parti’den 23. ve 24. Dönem Şanlıurfa Milletvekili seçilen ve Ocak 2016 tarihinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı olarak atanan Şanlıurfalı Abdülkadir Emin Önen’in Büyükelçiler kararnamesiyle dünya devi Çin Halk Cumhuriyeti’ne (Pekin) Büyükelçi olarak atanmasının kesinleşmiş olduğunu öğrendik. Hem kendisini tebrik ederek tanıtmak, hem de siz değerli okuyucularımızı aydınlatmak maksadıyla Emin Önen ve siyasi hayatını konuştuk. Abdülkadir Emin ÖNEN Kimdir? 15 Mart 1976 yılında doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da tamamladı. İstanbul Fatih Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümünden okul 1.’si olarak mezun oldu. 2003'ten itibaren “Türk Dış Politikasında Asya Algısı” konulu tez çalışması ile Siyaset Bilimi alanında yüksek lisansını yaptı. Özel sektörde 5 yıl boyunca Yatırım Danışmanı, Genel Müdür Yardımcılığı ve Genel Müdür olarak üst düzey yöneticilik yaptı. Çin Halk Cumhuriyeti'nde ithalat ve ihracat alanında faaliyet gösteren danışmanlık şirketi kurdu. 2007 yılı Genel seçimlerinde AK Partiden 23. Dönem Şanlıurfa Milletvekili seçildi. AK Parti Dış

Abdülkadir Emin Önen

İlişkiler Başkan Yardımcısı görevinde bulundu. Türkiye-Filipinler Parlamentolar arası Dostluk Grubu Başkanı seçildi. Aynı dönemde Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi Türk Gurubu (AGİT) ve TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi olarak görev yaptı. Türkiye-Çin Parlamentolar arası Dostluk Grubu Başkanı ve TBMM AB Uyum Komisyonu Üyesi, TBMM Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Üyesi olarak görev yaptı. Aynı zamanda TBMM Asya Parlamenterler Asamblesi (APA) Türk Gurubu Başkanı oldu. Bu görevini yaparken Şam’da yapılan APA Genel Kurulunda APA Genel Başkan Yardımcılığına seçildi. 2011 yılı genel seçimlerinde 2. kez Şanlıurfa Milletvekili ANADOLU

a

AKTÜEL 10

seçilen Önen, Türkiye’nin uluslararası ilişkiler nezdindeki temaslarında faal olarak yer aldı. Ocak 2016 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı olarak atandı. Ulusal ve uluslararası basın organlarına Türk iç ve dış siyasetine ilişkin düzenli olarak beyanat veren; iyi düzeyde İngilizce, orta düzeyde Çince bilen Önen, evli ve 3 çocuk babasıdır. 2020 TÜRKİYE – ÇİN TİCARET HACMİNİN HEDEFİ 100 MİLYAR DOLAR Efendim Çin ile Türkiye arasındaki ilişkilerimiz konusunda neler söylenebilir? İpek yolunun Türkiye ve Çin arasında


A-10-11-KADIR ONEN.QXD:Layout 1

8/7/17

7:54 PM

ilişkilerin sadece ticaret açısından değil eğitim, ulaştırma, tarım, sosyal, hukuk ve politik açılardan da canlandırılmasına teşvik edilmelidir diye düşünüyorum. 2012 yılı Türkiye’de - Çin yılı olarak ilan edilmişti ve birçok etkinlikler gerçekleştirdik. 2013 yılı da Çin’de Türkiye yılı olarak çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi. Bulunduğu coğrafyada Türkiye, Jeopolitik konumu nedeniyle önemli bir merkezdir. İki ülkenin dostluğu 1000 yıllık bir kültüre, tarihe dayanır. Türkiye ve Çin arasındaki ticaret hacminin 2015 yılında 50 milyar dolara, 2020 yılında ise 100 milyar dolara çıkarılması hedefine gidilirken yeni teşvik yasasının ve ilişkilerin stratejik boyutta olması da önemli. Bunun yanı sıra iki ülkenin tıp, eğitim, teknoloji ve spor alanlarında tecrübe ve bilgi paylaşımı yapması gereklidir diye düşünüyorum. SURİYE KONUSU TÜM ULUSLARIN VİCDANİ BİR SORUDUNUR AGİTPA heyeti sizin davetliniz olarak Şanlıurfa’ya geldiler ve Akçakale’deki Süleyman Şah Çadır kentte incelemelerde bulundular. Nasıl izlenimlerle dönmüşlerdi? Başkan Migliori, Suriyelileri görüp onlarla konuştuktan ve bizim onlar için yaptıklarımızı gözleriyle gördükten sonra, AGİTPA’ya üye 57 ülkeyi sığınmacılar için Türkiye’ye destek olmaya çağıracağını söyledi. Mülteci sorunu sadece bizim sorunumuz değil, belki bizim sınırımızda yaşandığı için bu konular Türkiye'nin gündemindeymiş gibi görünse de Suriye konusu Türkiye'den önce bütün uluslararası kamuoyunun sorunu, uluslararası kurumların sorunu, uluslararası bir vicdani sorunudur. Sayın Önen; hiç gündemden düşmeyen Suriye konusunda ne düşünüyorsunuz? Genelde uluslararası ilişkilerde dost-düşman yok, çıkar vardır. Ancak bizim Suriye’ye bakış açımız öyle değil. Onlara hep dostkardeş olarak baktık. Zira onlar bizim sınır komşusu olan bir kardeş ülkemiz ve orada halen yaşayan akrabalarımız bulunuyor. Nitekim orada yaşanan olumsuzluklar nedeniyle ilimize gelip, oturma müsaadesi alarak kendi akrabalarının yanında

Page 2

yaşamlarını sürdüren aileleri çoğunlukta. Hatta çocuklarını bile okullarımıza gönderiyorlar. Ancak her şey normale dönünce tabiî ki herkes ülkesine dönecektir. Zaten bu duruma gelinceye kadar hepimizin bakış açısı belli; adeta Suriye ile aramızdaki sınırları kaldırdık. Rahat gidiş-gelişleri başlattık. Bana göre, Beşar Esad, baba mirası olsa gerek mezhep kavgası başlattı. İlişkilerimizin kopma noktasına gelmesi bir anda olmadı. 1 yılı aşkın bir sürede bu duruma gelindi. BU HALK BAŞ TACI YAPILIR Ülkemizin birçok yerinde, özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgesinde farklı ırk ve mezhepten insanların bir arada yaşamasını nasıl yorumluyorsunuz? İnsanlarımız binlerce yıl kardeşçe yaşadılar. Bugün bu kültür mozaiğine dünyanın hiçbir yerinde rastlayamazsınız. Böyle huzur ve kardeşlik duygusu içinde yaşayan bu halk baş tacı yapılır. Ben dedemden, babamdan hiçbir ayrıcalık görmedim.

ANADOLU

a

AKTÜEL 11

Ben hiç kimsenin Türk, Kürt, Arap mı olduğuna bakmadım, sormadım ve o yönleriyle ilgilenmedim. İnsanlarla insan oldukları için ilgilendim. Milletvekili olmadan önce de, şimdi de insanımıza ayrım yapmadan ve aksatmadan hizmet etmeye gayret ediyorum. Seçimlerde bana, partime oy verip vermeyeni ayırmam. Benim için insan olması yeterlidir. Son olarak Şanlıurfa ile ilgili neler söylemek istersiniz? Biliyorsunuz ki; Urfa’yı anlatmakla bitiremeyiz. Dünyanın en eski kentidir. Yeryüzünde önemli, özel ve kadim şehirler vardır. Bu şehirler geçmişten günümüze tarih, bilim, hukuk, inanç, kültür, sanat, edebiyat, medeniyet gibi insanlık kültürünün oluşumuna ve gelişimine mekân olmuş önemli merkezlerdir. Bu şehirler batıda Atina ve Roma; doğuda ise Mekke, Medine, Kudüs, İskenderiye ve Şanlıurfa’dır. İnsanlık tarihi Şanlıurfa’da yapılan arkeolojik kazılarla son yarım yüzyılda iki kere değişmiştir. Bilinen en eski mabet kalıntıları M.Ö. 5000 yılına aitken, Göbekli tepe kazılarında günümüzden 11.500 yıl öncesine ait mabet kalıntıları bulunmuştur. Şanlıurfa, Ceddü’l Enbiya Hz. İbrahim’in memleketidir. Sabır timsali Hz. Eyyub’un Yurdudur. İnanç turizminin başkentidir. Büyük şair ve sanatçıların memleketi Urfa herşeyin en güzeline layıktır.


A-12-13-KARAKOPRU.QXD:Layout 1

8/7/17

7:54 PM

Page 1

YAŞAM

Metin Baydilli

KARAKÖPRÜLÜ OLMAK BİR AYRICALIKTIR

Karaköprü Belediyesi, 2017 yılında da ilçede önemli projelere ve hizmetlere imza atmayı hedefliyor. Özellikle hizmete girecek dev projeleri, Oyun ve Oyuncak Müzesi ile Karaköprü Belediyesi önümüzdeki dönemde büyük ses getirecek.

ANADOLU

a

AKTÜEL 12


A-12-13-KARAKOPRU.QXD:Layout 1

8/7/17

7:54 PM

Page 2

2016 yılında temelini attığı dev projeler ve yaptığı hizmetlerle dikkat çeken Karaköprü Belediyesi, önümüzde ki dönemde de yapacağı önemli projeler ve hizmetlerle ses getirecek. Yaşam Park ve Kültür Sarayı projelerini 2017 yılı içerisinde hizmete sunmayı hedefleyen Karaköprü Belediyesi, 2017 yılı içinde de önemli projelere imza atacak. ŞANLIURFA'DA BİR İLK: OYUN VE OYUNCAK MÜZESİ YAPILACAK Karaköprü Belediyesi, Türkiye'nin en genç nüfusuna sahip ili Şanlıurfa'da çocuklara ve gençlere yönelik projelerine bir yenisini ekliyor. Türkiye'de 6. Şanlıurfa'da da ilk olacak 'Şanlıurfa Oyun ve Oyuncak Müzesi' Karaköprü'ye kazandırılacak. İçerisinde eski ve yeni olmak üzere birçok oyuncak yer alacak olan müzede çocukların bu oyuncakları görmesi ve aileleriyle birlikte burada zaman geçirebilmeleri sağlanacak. Karaköprü'yü bir müze kenti haline getirmek için çalıştıklarını kaydeden Karaköprü Belediye Başkanı Metin Baydilli, "Müzelerin önemini bildiğimiz ve çocuklara değer verdiğimiz için Şanlıurfa'mızda ilk olacak olan Oyun ve Oyuncak Müzesi projemizi hayata geçireceğiz. Türkiye'de altıncısını Karaköprü'de yapacağımız bu müzede eski ve yeni oyuncakları sergileyeceğiz. Projemiz hazır ve ilgili arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyor. İnşallah 2017 içerisinde müzemizi hizmete açacağız" diye konuştu.

KARAKÖPRÜ'DE EKONOMİYİ GÜÇLENDİRECEK YATIRIMLAR HEDEFLENİYOR Yaptıkları projelerin ve hizmetlerin yanı sıra Karaköprü ilçesinde ekonomiyi güçlendirecek ve ilçeyi kalkındıracak yatırımların yapılması için uğraşan Karaköprü Belediye Başkanı Metin Baydilli, ilçede yapılması için çalıştıkları projeleri şöyle anlattı: "İlçemizde yaşayan vatandaşlarımız için bir çarşı projemiz var. Arkadaşlarımız bu konuda çalışmalarını ANADOLU

a

AKTÜEL 13

sürdürüyor. Bunun yanında ilçemizdeki vatandaşların alış veriş merkezi ihtiyacını karşılamak için büyük bir alış veriş merkezini ilçemize kazandırmak için yatırımcılarla görüşüyoruz. Modern ilçemize beş yıldızlı bir otel kazandırmak için de yatırımcılarla temas halindeyiz." Karaköprü Belediyesi 2017 yılında Yaşam Park, Kültür Sarayı, Oyun ve Oyuncak Müzesi gibi projelerin yanında diğer hizmet ve projeleriyle önümüzdeki döneme de damga vuracak.


A-14-INFO-MILLETVEKILI.QXD:Layout 1

8/7/17

7:53 PM

Page 1

İNFO İL LLERİN Mİ LLETVEKİİLİ S AYISI Y I YENİDEN N DÜZENLE ENDİ YSK, S anayasa değişşikli ile milletvekili sayısının 600'e çık ç arılması dolayıssıyla 2016 nüfus bilgilerine b göre, illerin n çıkaracağı milletvekili sayılarını ve seçim çevrelerin ni yeniden belirled di MİLLETVEKİLİ SAY YISI DEĞİŞEN İLLER R Kırklareli

Edirne e

4

7

3

Karabü bük b k

13 Koca aeli l

Yalo Ya a va va

Bursa

9

Çanakkale

3

Zonguldak akk

20

Samsun

Çankırı a

Tokat

36

28 Izmir

Afyonkarahisarr

Aydın

4

15

Bingöl

10 Kayseri

Muğla

4

Diyarbakır a Adıyaman

15 Adana

Karaman

5

12

Kahramanmaraşş

Niğde

Burdur

Antalya

Elâzığ

Malatya

Aksarray

Denizli

7

5

Tunceli

Nevşehir

Konya

Isparta

Ağrı

Sivas

Kırşehir

8 8

Iğdır Erzincan

Yozgat

Eskişehir

6 Uşak

Kars Bayburt Erzurum

5

10

Gü ü ümüşhane

Kırıkkale

Kütahya Manisa

Giresun

Çorum

B Bilecik

Ardahan

Rize

Trabzon

Ordu

Amasya

Bolu

Artvin

6

Düzce Sakarya

Ankara

Balıkesir

Sinop

Kastamonu

Barttın

9 97 Istanbu tanbul ul

Te ekirdağ

Os Osmaniy e

Gaziantep

16 Mersin

11

K Kilis

14 4

Muş Bitlis

Batman man Siirt

Mardin

Şanlıurfa

Van n

5

Hakkâri

Şırnak

14

Hatay

A

ŞEHİR İSMİ

MV V. SAY YISI

Adana Adıyaman Afyonkarah hisar Ağrı ğ Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın

14 5 5 4 3 3 32 14 2 2 7

MV V. SAY YISI (YENİ)

15 5 6 5 4 3 36 16 2 2 8

E Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir

MV V. SAY YIISI

MV V. SAY YISI (YENİ)

Balık kesir Bartın Batm man Bayb b t burt Bilecik Bingö öl Bitliss Bolu Burdur Bursa a

8 2 4 2 2 3 3 3 3 18

9 2 5 2 2 3 3 3 3 20

4 5 2 6 6

Gazia antep Giressun Gümüşhane

3 3 8 2 3 2 9 3 2 2 11 14 4

3 3 8 3 3 3 10 3 2 2 13 15 5

Malatya Maniisa Mardin d Muğlla Muş Nevşehir Niğde

12 4 2

14 4 2

MV V. SAY YISI

MV V. SAY YISI (YENİ)

Çan nakkale Çan nkırı Çorum

4 2 4

4 2 4

7 11 3

8 12 3

3 10

3 11

4 88 26 2

4 97 28 2

3

3

7 9 3 2 5 12 4

7 9 3 2 5 14 4

8 2 4 5

8 3 4 5

D Denizli Diy yarbakır Düzce

Hakkari Hatay

Isp parta İsta anbul İzm mir Iğd dır

R

0

Ordu u Osma aniye

6 9 6 6 3 3 3

6 10 6 7 4 3 3

5 4

6 4

U 7 5 6 2

ŞEH HİR İSMİ

I///İ

M//N

6 5 6 2

Ç

H

3 4 2 6 6

T Te ekirdağ Tokat Trabzon Tunceli

ŞEHİR R İSMİ

G

K Kars Kastamonu u Kahramanm maraş Karaman Kırıkkale Karabük Kayseri Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya

B

S/Ş /Ş Sak karya Sam msun Siirrt Sin nop Siv vas Şan nlıurfa Şırn nak

V/Y/ YZ

Uşak k

ANADOLU

Rizze

3

a

AKTÜEL 14

3

Van n Ya allova Yozgat Zon nguldak


A-15-ILAN CAN-TEM.QXD:Layout 1

8/7/17

7:53 PM

Page 1


A-16-17-KENT MUZESI.QXD:Layout 1

8/7/17

7:52 PM

Page 1

MEKAN

ŞANLIURFA KENT MÜZESİ MAHMUTOĞLU KONAĞI – M. (1122-1123) Halk arasında Mahmutoğlu Kulesi olarak bilinen Şanlıurfa Kent Müzesi, Urfa şehir surlarının Bey Kapısı mevkiinde bulunmaktadır. Haçlı Kontluğu döneminde inşa edilmiştir. Kulenin doğuya bakan kısmında yukarıda yan yana üç taşa yazılmış, beş satırdan oluşan Ermenice bir inşa kitabesi vardır. Kitabede kullanılan tarih Ermeni Takviminin 571. yılıdır. Bu da miladi olarak, 19 Şubat 1122- 18 Şubat 1123 tarihleri arasıdır. Kont Joyslin ve Allah'ı seven prens Vasil'in yönetimi zamanında bu kale inşa edilmiştir. Prens Vasil, tekrar Urfa’yı ziyaret edişinde bu yapıyı inşa eden kişilere hizmetlerinden dolayı zafer tacını giydirmiştir. Kentin doğu surları üzerinde bulunan Bey Kapısı günümüze kadar ulaşmamıştır. Ancak ''Mahmutoğlu Kulesi'' olarak bilinen kısmı bugün hala ayaktadır. Kısas'a açıldığı için ''Kısas Kapısı'' ya da Bab-el Emir adlarıyla da tanınan Bey Kapısı, güneyde silindirik bir burç ve bunun kuzeyinde yer alan beş köşeli daha alçak ikinci

ANADOLU

a

AKTÜEL 16


A-16-17-KENT MUZESI.QXD:Layout 1

8/7/17

bir burçtan meydana gelmiştir. Osmanlı döneminde kapı ağalığını yapan Mahmutoğlu ailesine verilmiş ve bu tarihten yakın geçmişe kadar kulelerde Mahmutoğlu ailesi ikamet etmiştir. 1919 yılında Urfa'nın İngilizler tarafından işgali esnasında yapı, işgal komutanı Beddy tarafından kiralanmak istenmişse de Kule sahibi Mahmutoğlu Mustafa Ağa tarafından bu teklif reddedilmiştir. Kule burçlarının arka tarafında, her burca ait birer avlu ve bu avluyu çevreleyen odalar yer almaktadır. Kuzeydeki burcun batısında; haremlik, silindirik burcun batısında; selamlık bulunmaktadır. Selamlık kısmında depolar, develik, su kuyusu, azaphane ve silahhane bölümleri, ayrıca üst kısımlarda odalar yer alır. Haremlik kısmında ise; eyvan, mutfak, zerzembe (kiler), avlu ve avluyu çevreleyen odalar yer almaktadır. Kule; Urfa evleri avlusu, eyvanı, odaları, tandırlığı, kilerleri, ahırları (develik), havuzları, helaları, hamamları, damları, kapıları, pencereleri (takalar), çörtenleri, bacaları (piğirik), kemerleri, merdivenleri, korkulukları, dönme dolaplarıyla farklılığını ortaya koymaktadır. Müzede; Şanlıurfa’nın coğrafi yapısı, flora ve fauna zenginliği, demografik yapısı, 12 bin yıllık tarihinde geçirdiği

7:53 PM

Page 2

tüm evreler, Urfa’da yaşamış peygamberler ile ilgili bilgiler, tarım tarihi, sağlık tarihi, eğitim tarihi, spor tarihi, at yetiştiriciliği, kuşçuluk, tarihi süreç içerisinde taş süsleme, heykel, taş kabartma, mozaik gibi plastik sanatlar, Urfa’nın Türk sinema tarihindeki yeri, geleneksel el sanatları, mutfak kültürü, Urfa evinde günlük yaşam, giyim kuşam, evlenme ve müzik gibi folklor değerleri, daha bir çok konuda belge, bilgi, manken, fotoğraf ve görsel objelerle bilgiler verilmeye çalışılmıştır. Mahmutoğlu Kulesi'nin Kent Müzesi'ne dönüştürülmesiyle, bin yıllık tarihi yapı turizme kazandırılmıştır. Müzede Urfa'da yaşayan medeniyetlerle ilgili eserler, yöresel giysiler, yemek kültürü ve günlük yaşamla ilgili eserler teşhir edilmiştir. Mahmutoğlu Kulesi, 2008 yılında Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alınmış ve aslına uygun olarak kent müzesine dönüştürülmek üzere restore edilmiştir. Bu projeyle ortak tarihi ve kültürel mirasımızın korunması ve Urfa kültürünün tanıtılması amaçlanmıştır. Restorasyon sürecinin tamamlanmasıyla 1500 metrekare alanı olan kule, ''Urfa Kent Kimliğini'' aktaran; geçmiş ve bugünün buluşacağı bir ''Kent Müzesi'' olarak işlevlendirilmiş, 31.03.2014 yılında kapılarını ziyaretçilere açmıştır.

ANADOLU

a

AKTÜEL 17


A-18-19-20-CELAL CIFTCI.QXD:Layout 1

8/7/17

7:52 PM

Page 1

EĞİTİM

Özel Celal Çiftçi Anadolu Sağlık Meslek Lisesi Yönetim Kurulu Başkanı Celal Çiftçi, dergimiz Anadolu Aktüel’e verdiği röportajda, sağlık meslek liselerinin sorunları, Şanlıurfa ve Türkiye’deki eğitim kalitesi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Sağlık ve eğitim alanında yaşanan sorunların giderilmesi adına ciddi bir yatırım ile Şanlıurfa’ya hizmet etmek istediğini belirten Çiftçi, amacının kaliteli bir eğitimin yanında geleceğe sağlam adımlarla yürüyen bir neslin yetişmesine katkıda bulunmak olduğunu söyledi.

ŞANLIURFA’NIN EN ÇOK TERCİH EDİLEN OKULUYUZ ‘İdealist bir yaklaşım içerisinde olduk’ Sürekli olarak idealist bir eğitim anlayışıyla hareket ettiklerini söyleyen Çiftçi, “Bu alana adım attığımızda ciddi manada sıkıntılar vardı. Ama biz hep idealist bir yaklaşım ile çalıştık. Bizim tek hedefimiz vardı; sağlıklı nesil yetiştirme… Yetiştirdiğimiz insanların bize hizmet edeceğini düşündüğümüzden dolayı biz bu işi zevk ile yapıyorduk. Biz bu şuurla yola çıktık.” şeklinde ifadeler kullandı. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? 1975 yılında Şanlıurfa’da doğdum ilkokul, Ortaokul ve liseyi Şanlıurfa’da okudum. Eğitimimi tamamladıktan sonra 1992 yılında ŞRT’de göreve başladım. 1993 yılında TV63, 1994 yılında da ATV’de kameraman olarak çalıştım.

1998’de ise ATV GAP Bölge Temsilciliği görevinde bulundum. 2005 yılında da Şanlıurfa Olay Gazetesi’ni kurdum. 2013 yılında ise Özel Celal Çiftçi Anadolu Sağlık Meslek Lisesi’ni kurdum. Sağlık Meslek Lisesi kurma fikri nereden doğdu; bize bundan biraz bahseder misiniz? Biz gazetecilik yaptığımız yıllarda bazı özel okullara danışmanlık yaptık. Bu süreçte özel okulların durumunu yakından takip etme fırsatı buldum. Burada bu okulların halinin içler acısı olduğunu gördüm. Çoğu özel lise kurumları para endeksli çalışıyordu. Sağlıkla alakası olmayan insanların elindeydi. Sağlık ihmale gelecek bir alan değildir. Sağlıkta hata yapılırsa insanların ANADOLU

a

AKTÜEL 18

hayatlarına veya sakatlanmalarına sebep olunabilir. ‘Kendi lisemizi kurduk’ Öncelikle burada bulunan iş adamlarına söyledik, “Şanlıurfa’da sağlık lisesi anlamında eksiklik var” diye. Ancak kimse buna yanaşmadı. Şanlıurfa’da o zaman iki tane sağlık lisesi vardı. Ben de Karaköprü’de kendi arazim üzerine gerekli girişimler sonucunda Özel Celal Çiftçi Anadolu Sağlık Meslek Lisesini kurdum. Bu sektöre girdiğimde çok zor şartlarda bu işi yapmaya çalıştım ve başardım. ‘Tek hedefimiz vardı; sağlıklı nesil yetiştirmek’ 2013’te okulumuzu kurduğumuz


A-18-19-20-CELAL CIFTCI.QXD:Layout 1

8/7/17

zaman normalde bina kontenjanına göre öğrenci alacaktık. Mevzuat değişikliği oldu. Bu da hepimiz için büyük sıkıntı oldu. Cemaat okulları 300 – 500 kontenjan alırken biz 96 kontenjanla ciddi bir sıkıntı yaşadık. Ama bizim tek hedefimiz vardı; sağlıklı nesil yetiştirmek… Yetiştirdiğimiz insanların bize hizmet edeceğini düşündüğümüzden dolayı bu işi zevkle yapıyorduk. Biz bu şuurla yola çıktık. Çünkü tabloya bakınca bizi mutlu eden şey ortaya çıkıyor. Bu da iyi insan yetiştirmek ve bu insanların iyi yerlere gelmesidir. ‘Kalite anlamında kesinlikle taviz vermedik’ Biz hep idealist bir yaklaşım içerisinde olduk. Kalite anlamında kesinlikle taviz vermedik. Çünkü eğitim ve öğretim disiplinden yoksun yürümez. Bunun için eğitim kadrolarımızı özenle seçiyoruz. Çünkü evlatlarımızı bu kadro ile yetiştiriyoruz. Bunun yanında Konferans salonundan, spor salonuna, halı sahasından bol yeşil alanına, laboratuarına kadar özenle donatılmış bir okul kuruduk. Şanlıurfa’da sağlıklı nesillerin yetişmesi adına bir yatırım yaptınız; bu yatırımı yaparken ne gibi destekler aldınız? Normalde gazetecilik mesleğini icra

7:52 PM

Page 2

ettiğimiz için ‘Urfa’ya yatırım gelmiyor’ diye sürekli yakınır ve buna göre de haberler yapardık. Ancak şuan görüyorum ki Şanlıurfa’ya yatırım yapmak akıl karı değil. Neden diye sorarsanız: Altyapı anlamında Şanlıurfa çok yetersiz. Büyük bir yatırım ile okul kurduk. Düşünsenize iki yıl boyunca internet sıkıntısı çekerek vınlarla falan idare ederek işleri götürmeye çalıştık. Defalarca Türk Telekom’a gitmemize rağmen iki yıl sonra ancak bu hizmeti alabildik. Yani durum o kadar vahimdi ki bir okulun internet hizmeti almak için Bakana kadar çıktığını gördük. Bu tablo bizi ciddi anlamda üzdü. Şanlıurfa’da eğitim alanında ve bahsettiğiniz sorunların aşılması adına okul olarak neler yapıyorsunuz? Sorun anlamında özellikle belirtmemiz gereken en büyük sorun staj sorunudur. Biz Kamu Hastaneler Birliği, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İl Sağlık Müdürlüğü 10 yıllık staj protokolü imzaladık. Yeni çıkan yasalara göre staj yapan öğrencilerin maaş alması gerekiyor. Biz bu şekilde müracaat ettiğimiz zaman bu kadar öğrenciye staj parası veremeyeceklerini söylediler. Staj anlamında öğrencilerimizin mağdur olmaması için kendi imkânlarımız ve bireysel çabalarımızla öğrencilerimize

staj yaptırıyoruz. Artık kanunların işlevsel hale getirilmesi gerekiyor. Ben dört yıl önce bir protokol imzalamışsam herkesin buna uyması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı bir genelge çıkarmışsa buradaki kurumların da buna uyması gerekiyor. Bu yapılmazsa özel sektörün önünü kapatmış oluruz. Şanlıurfa’da eğitim sıralamasının diğer illere göre geri olmasının sebepleri arasında bu saydığınız sorunlar var mı? Urfa’da eğitim sıralamasının diğer illere göre geri olmasının temel sebebi mevsimlik tarım işçiliğidir. Bu şehir aynı zamanda tarım şehridir. Aileler çalışmaya gittiği zaman çocuklarını bırakacak bir yerleri olmadığından mecburen çocukları da tarlaya götürüyor. Bu da onların eğitimlerinden yoksun kalmasına neden oluyor. ‘Eğitim anlamında önemli gelişmeler yaşanıyor’ Şanlıurfa’da artık eğitim anlamında önemli gelişmeler yaşanıyor. Şanlıurfa’da son sınavlarda 200’e yakın Türkiye birinciliği çıktı. Bu demek oluyor ki Şanlıurfa’da bir şeyler değişiyor. İnsanlar artık eğitime destek ve önem veriyor. Eğitim kalitesinin çıtası artık yükseliyor. Bunda yöneticilerin de çok etkisi var. Çünkü Cumhuriyet tarihinde kurulmayan okul sayısı Metin İlci Bey döneminde kuruldu. Sınıflar 50 kişilik iken şu anda 25-30 kişilik oldu. Sağlık meslek liselerinin Şanlıurfa eğitimine ne gibi bir katkısı var; sizce kalite anlamında bu liseler çıtayı yükseltiyor mu? Şanlıurfa’da iki tane sağlık meslek lisesi kapatıldı. Sadece sağlık liseleri değil, diğer bütün özel okulları da saymak gerekiyor. Bunlar kalite anlamında bir şeyler yapmak adına değil de para endeksli çalışırlarsa bu şehir adına felaket olur. Ama bu işi iyi yapan da var, kötü yapan da var. Ancak yetkililerin bu konuda devreye girmesi gerekiyor. Bu okullarda

ANADOLU

a

AKTÜEL 19


A-18-19-20-CELAL CIFTCI.QXD:Layout 1

8/7/17

7:52 PM

Page 3

eğitim ne seviyede, öğretmen açıkları var mı yok mu diye sıkı bir denetim yapmaları gerekiyor. ‘Ciddi manada rahatsız olduğum konular var’ Bir insan olarak bir eğitimci olarak ciddi manada rahatsız olduğum konular var. Sağlıklı bir eğitim verilmelidir. Bu öğrenciler yarın hemşire olacak ve göreve başlayacaklar. Peki, bir kaza geçirdiğinizde hastalandığınız zaman size kim bakacak? Biz sonuçta bunların eline düşeceğiz. Bu çocuklar bizi tedavi edecekler. Buradan velilere sesleniyorum; 1000 TL için ucuz, sıradan okullar tercih etmesinler. Çünkü 4 yıl okuttuğunuz öğrenciyi beşinci yılında cezaevinde ziyaret edebilirsiniz. Çünkü sağlıkta yapılacak hataların telafisi yoktur. Onun için Özel Celal Çiftçi Anadolu Sağlık Meslek Lisesi olarak en iyi eğitimi vermek için çalışıyoruz. ‘Yılda en az 10’a yakın konferans veriyoruz’ Öğrencinin iş hayatına atıldığında ileriki zamanda hasta ilişkilerinin iyi olması için kendi okulumuzda konferanslar veriyoruz. Yılda en az 10’a yakın konferans veriyoruz. Bu konferansları verenler, savcılar, doktorlar, rektörler, belediye başkanlarıdır. Bu konferansları yapmamızın sebebi de özgüven vermektir. Hep televizyonda gördükleri insanları karşılarında görüp soru sorup sorguladıklarında bir özgüven patlaması oluyor bu çocuklarda. Bizim öğrencilerimiz bazen bizi de sorguluyor. Bu tablo bizi çok mutlu ediyor. ‘Sağlıkta şiddetin önüne geçmek için çalışıyoruz’ Sağlıkta en büyük sıkıntıların başında biliyorsunuz şiddet geliyor. Biz sağlıktaki şiddetin önüne geçmek adına okulumuzda vücut dili eğitimi verdik. Bu yolla öğrenci çalışma hayatına

başladığında hasta ile nasıl iletişim kuracağını ve nasıl yaklaşacağını öğreniyor ve şiddetin önüne geçiliyor. Çünkü çocuğu hasta bir baba ya da anneye nasıl yaklaşacağınızı bilmezseniz sıkıntı yaşarsınız. Bu eğitimin karşıdaki insanı anlama konusunda önemi büyüktür. Bu anlamda okul olarak ciddi manada çalışıyoruz.

de devlet desteği olmadığından devlet okullarına geçti. Herkesin eksikleri vardır. Veliler ve konunun uzmanlarıyla görüşerek bu eksiklikleri gideriyoruz. Bu konuda da başarılıyız. Bu bizi mutlu ediyor. Şanlıurfa’nın en çok tercih edilen okuluyuz. Hastaneler bize gelip kalifiye eleman talebinde bulunursa biz bu talebi karşılamak için hazırız.

‘Şanlıurfa’nın en çok tercih edilen okuluyuz’ Şanlıurfa’nın en idealist okulu biziz. Geçtiğimiz gün Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde yapılan bir toplantıda açıklanan istatistiklerde diğer okullara 25 öğrenci kayıt yaparken biz 58 öğrenci kaydı aldık. Artı 20’ye yakın öğrencimiz

Sağlık meslek liselerinin tercih edilmesi sizce sadece iş bulma imkânlarının fazla olmasından mı kaynaklanıyor? Sağlık meslek liselerinin tercih edilmesinin nedenlerinin başında sürekli ihtiyaç duyulan bir alan olmasından kaynaklanıyor. Bu alana erişmek isteyen çocuklarımız güvenilir ortamlarda okumak istiyor. Liseyi bitirdiği gibi iş bulma imkânına sahipler. Üniversiteye geçişlerinin de rahat olması daha çok tercih edilmesine sebeptir. Son olarak şunları söylemek istiyorum; Şanlıurfa’daki sağlık liseleri arasında dağlar kadar fark vardır. Yarın öbür gün iş bulma anlamında işveren hangi okulda mezun olduğunuzu soracaktır. Diplomanın hangi kurumdan alındığı çok önemlidir. Diplomaların ve okulun da en az yüzde elli tercih edildiğini unutmayın. Çünkü öğrencinin mezun olduğu okulun önemli olduğunu unutmayın. Okulu tercih ediyorsanız üç kuruşa bakmayın. Gidin bakın, araştırın ve ona göre en kutsal varlığınızı emanet edin.

ANADOLU

a

AKTÜEL 20


A-21-ILAN-LAVANTAPARK.QXD:Layout 1

8/7/17

7:52 PM

Page 1

“Güvenin Adresi”

Lavanta Park Evleri

Çankaya Mah. 2011 Sk. Alican Apt. No: 16/1 (Karaköprü Belediye Karşısı) Karaköprü/ Şanlıurfa


A-22-23-BAKKALLAR ODASI.QXD:Layout 1

8/7/17

7:51 PM

Page 1

HABER

BAKKAL ESNAFI SOSYAL DAYANIŞMANIN TEMİNATIDIR RÖPORTAJ: MEHMET EMİN KUŞ FOTOĞRAFLAR: İSMAİL ŞAHİNALP Bakkal dediğimiz adam bir mahallenin olmazsa olmazı, kalbidir. Süpermarketlere rağmen dik durup direnen koca yürekli insanlardır onlar. Mahalle bakkalı bir esnaftan öte, bir kültürdür. Veresiye satışlarının yanında mahalledeki güvenilir kişilerdir aynı

zamanda. Evimizin anahtarlarını, çocuğumuzun beslenme çantasını, paramızı emanet ettiğimiz insanlardır. Hatta paramız olmadığı zamanlarda bile ‘Abi 50 lira verir misin akşama geri veririm’ dediğimizde bankamatik görevi gören insanlardır. Bu sayımızda Bakkallar ve Bayiler Odası Başkanı Sayın Mehmet Altun’a konuk olduk; Sayın Başkan sizi tanıyabilir miyiz? 1964 yılında Şanlıurfa'da Yakubiye ANADOLU

a

AKTÜEL 22

mahallesinde doğdum. 3 erkek 1 kız olmak üzere 4 çocuğum var. Lise mezunuyum. 1970-1972’li yıllarda ben daha çocukken Babamın Yakubiye mahallesinde, bir ara sokakta küçük bir bakkal dükkânı vardı, sabahları babam elimden tutar dükkâna götürürdü. Dükkânı siler süpürür, sebze ve meyveleri sandıklara yerleştirirdim. Öylece iş hayatına atıldım. Daha sonra Bey kapısı mahallesinde kendi işimi kurarak hayata atıldım. Bakkallar ve Bayiler Odası Başkanı olmaya nasıl karar verdiniz? 2000 yılında mevcut iktidarlardan da kaynaklanan esnafların BAĞ-KUR, SSK, emeklilik, personel eksikliği, vergilerin fazla olması, belediye, çevre sağlığı, zabıta, emniyet vs. kurumlarında pek çok sorunlarımız vardı. Hiç aklımda yokken bir gün bazı esnaf arkadaşlar iş yerime gelerek Şanlıurfa Bakkallar ve Bayiler Odasının birkaç gün sonra seçiminin olacağını ve benim onlar adına aday olmamı istediler. Ben de Odamızın daha aktif olması, üyelerimizin sorunlarının ilgililere daha iyi bir şekilde iletilmesi gerektiğini ve buna ihtiyaç olduğunu benim de bilgi, birikim ve esnaflık tecrübelerimi yansıtmam gerektiğini düşünerek aday oldum.


A-22-23-BAKKALLAR ODASI.QXD:Layout 1

8/7/17

7:51 PM

Page 2

Odanıza kayıtlı kaç üyeniz var? Şanlıurfa Bakkallar ve Bayiler Esnaf Odası Başkanlığı 1950 yılında kurulmuştur. 7450 kayıtlı üyemiz var. Odamız Şanlıurfa merkez ve merkez ilçelerde faaliyet göstermektedir. İlimizdeki Bakkallar, Kuruyemişçiler, Kırtasiyeciler, Okul Kantincileri, Sebze ve Meyve Komisyoncuları, Tekel Bayileri vs. bize kayıtlıdır. ÜYELERİMİZİN %94’Ü AİDAT ÖDEYEMİYOR Kurumunuza üye olmanın şartları neler, üyelerinize ne gibi faydalar sunuyorsunuz? Odamıza ve Türkiye’deki tüm Odalara üye olmanın birinci şartı maliyede kayıtlı olmak ve vergi vermektir. Onun haricinde Şanlıurfa Esnaf Sicil Müdürlüğüne kayıtlı olmak ve vergi levhası, kimlik fotokopisi, 2 adet resim, ikametgâh gibi evraklar gerekmektedir. Odamıza kayıt olunca tüm esnaf ve sanatkâr odalarında olduğu gibi bizde de kanun gereği yılda 180 TL üye aidatı ödeme zorunluluğu var. Ama ödeyen kişi sayısı az. Üyelerimizin Süper marketler, zincir marketler ve AVM’lerin yüzünden işleri kırıldığı için aidatlarını ödeyemiyorlar. Biz de bu durumu bildiğimizden aidat için üyelerimizin üzerine gitmiyoruz. Örneğin 01 Ocak 2016 ile 31 Aralık 2016 tarihleri arasında bir yılda Odaya aidat ödeyen üye sayısı 395’tir. Rakamlardan da anlaşılacağı gibi işlerin iyi olmadığından dolayı üyelerimizin yaklaşık %6’sı aidat ödeyebiliyor, %94 ü aidatını ödeyemiyor. Üyeleriniz büyük market ve alışveriş merkezlerinden nasıl etkileniyorlar? Değişen tüketici alışkanlıklarından dolayı süper marketler, AVM’ler sadece bakkalları değil tüm esnafı olumsuz yönde etkilemektedir. İnsanlar kredi kartı ile alış veriş yaparken sanki bedava alıyormuş gibi, sanki geri ödemeyecekmiş gibi davranarak alış veriş yapıyor. Bu da hem bakkalları hem de tüketiciyi olumsuz etkiliyor. Şöyle ki Tüketici ay sonunda extresi eline geçtiği zaman “Eyvah!” diyor ama ne çare… ODALAR ASPİRİN GİBİDİR Odalara kayıt olmak zorunlu mudur? Odalara kayıt olmak mecburidir. Bir işyeri açan kişinin meslek gurubuna göre mutlaka bir Odaya kayıt olmak mecburiyeti vardır. Örneğin Eczacı ise Eczacılar Odasına, Berber ise Berberler Odasına kayıt olmak zorundadır. Odaların Üyelere olan faydasına

gelince; Odalar bir nevi ASPİRİN hapı gibidir. Üyelerin çeşitli kurumlarda her an her zaman sorunları olabilir, Zabıta ile ilgili sorunları olabilir, Maliye ile ilgili sorunları olabilir. Üye ilk önce kendisi ilgilenir, sorununu kendisi çözer. Şayet çözemezse o zaman bize gelir, biz de adeta Bir AVUKAT gibi veya bir SAVCI gibi yasal yollardan ilgili kurumlarda hakkını ararız. Ayrıca bürokraside şahıs olarak hakkınızı arayamadığınız durumlarda Oda olarak gerekli yazışmaları, görüşmeleri yaparız. Kendimiz Oda olarak ta çözemezsek Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği ile birlikte çözmeye çalışırız. Yine çözemezsek bu sefer de Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu devreye girer ve sorunu çözmeye çalışırız. Örneğin SSK kurumunda personel eksik ise yeterince personel yoksa üyeler bir imza için saatlerce veya günlerce kuyrukta bekliyorsa Üye bu sorunu kendi başına halledemeyebilir. Başka bir örnek daha; Üye kendi başına Ankara’ya gidip te TOKİ ile görüşerek “Bana konut yap diyemez” ama biz Kurumsal olarak başvuru yaparız ve yaptık. ESNAF KİRASINI ÖDEYEMİYOR Görevinizi yaparken en çok nelerle karşılaşıyorsunuz? Üyelerimiz genellikle BAĞ-KUR ve SSK primlerini yüksek olmasından dolayı ödeyemiyorlar. Son dönemlerde piyasalarda yaşanan ekonomik durgunluktan dolayı pek çok esnaf ANADOLU

a

AKTÜEL 23

dükkân kirasını bile çıkaramıyor. Süper marketler, zincir marketler ve AVM’ler den dolayı pek çok esnafımız evlerine ekmek parasını götüremiyorlar, çoğunlukla bu gibi konularla karşılaşıyorum. Başka neler söylemek istersiniz? Bakkal esnafı toplumumuz için çok önemli yer teşkil etmektedir, şöyle ki; Fabrikatörler gibi teşvik, hibe kredileri gibi devletten hiçbir destek almadan hem kendimizi hem ailemizi geçindirmeye çalışıyoruz. Bazı esnafımız yanında işçi çalıştırarak istihdama katkı sağlıyor. Ayrıca Bakkal esnafı sosyal dayanışmanın teminatıdır. Mahallede bir asayiş durumu olsa bizden sorulur. Kız istemeye giden bizden sorar. BİM’ler, A101’Ler, ŞOK’lar ve diğer büyük marketler gibi değiliz. Onların haksız rekabetlerine rağmen “Paran var mı” diye sormadan borca ürün verdiğimiz gibi, bazen müşteriye borç para bile veririz. Ne alırsa alsın ne vade farkı koyar, ne de “ne zaman ödeyeceksin?” diye sorarız. Bazen insanlar evlerinin anahtarlarını bize teslim ederler. Biz süper marketler gibi değiliz, AVM’ler veya banka gibi de değiliz, parası olmadığı zaman da insanların onurunu koruruz. Onlara sahip çıkarak bir yerde sosyal dayanışma sağlıyoruz. Bana ve Yönetim kuruluma böyle bir imkân sağladığınız için başta size ve "ANADOLU AKTÜEL" ailesine çok teşekkür eder, şahsım ve yönetim kurulum adına tüm üyelerimize hayırlı işler ve bol kazançlar dilerim.


A-24-25-MAHIR YUCEL.QXD:Layout 1

8/7/17

7:51 PM

Page 1

SAĞLIK

DİŞ TEDAVİSİNDE ERKEN MÜDAHALE ÖNEMLİDİR

RÖPORTAJ: MEHMET EMİN KUŞ

Gülmek şüphesiz ki insana iyi hissettiren ve etrafındaki insanlara pozitif duygular saçan harika bir eylemdir. Sağlıklı her bireyin gülümsemesini bekleriz. Öyle ya sağlık ta göreceli olduğuna göre bu kriteri belirleyici en önemli etken dişlerimizin beyazlığıdır. Buna bağlı olarak diş sağlığımızı korumanın önemini ve modern diş tedavilerini DİŞ HEKİMİ MAHİR YÜCEL ile konuştuk…

Merhabalar Hocam bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Merhaba, 2006 yılında Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinden mezun oldum. 2007-2014 yılları arasında kamuda hizmet verdim. 2014 yılından beri kendi açtığım muayenehanemde çalışmalarımı devam ettirmekteyim. Günümüzün gelişen teknoloji ve uygulamalarını yurtiçi ve yurtdışında katıldığım birçok seminerler aracılığı ile takip etmekteyim. Ayrıca uyguladığımız tedavi yöntemlerinde dünya standartlarını yakalamayı hedefliyorum. Eğitimci olan eşim Alev Yücel ile evliyim. SAYGIN BİR AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ OLMA YOLUNDA İLERLİYORUZ. Meslekteki hedeflerinizden kısaca bahseder misiniz? Gelecekte yaptığı iyi şeylerle anılan, ANADOLU

a

AKTÜEL 24

topluma karşı sorumluluğunun bilincinde olan, diş hekimliği mesleğine katkı sunmak için, sürekli kendini geliştirip yenileyen bir kurum olmaya kararlıyız. Hasta memnuniyetini merkeze alan hizmet anlayışımızla referans kabul edilen, saygın bir ağız ve diş sağlığı merkezi olma yolunda ilerliyoruz. Kliniğinizde ne tür tedaviler uyguluyorsunuz? Kliniğimizde diş hekimliğinin alt


A-24-25-MAHIR YUCEL.QXD:Layout 1

8/7/17

gruplarını oluşturan Çene cerrahisi, İmplantoloji, Ortodonti, Protez, Tedavi ve Endodontik tedavi uygulamalarını yapmaktayız. Ayrıca çocuk diş hekimliği ve estetik diş hekimliği konusunda profesyonel hizmetlerimiz olmaktadır. Son yılların revaçta olan uygulaması zirkonyum diş kaplama, porselen lamine (yaprak kaplama) bleaching (beyazlatma), teflon estetik braketlerle dişlerin çarpıklığını düzeltmek ve implant diş tedavisi gibi birçok uygulamayı yapmaktayız. GENİŞ BİR HASTA KİTLESİNE HİTAP EDİYORUZ Bir diş hekimi olarak ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz? Biz diş hekimlerinin öncelikli görevi tabii ki koruyucu diş hekimliğidir. Yani var olan ağız ve diş sağlığını korumaktır. Bunun için de hastalarımızın 6 aylık periyodik aralıklarla bizi ziyaret etmelerini öneriyoruz. Diş tedavileri çok geniş bir yaş aralığını kapsıyor. 6 aylıkken süt dişlerini çıkaran bir çocuktan tutun da 90 yaşında dişlerini kaybedip protez

7:51 PM

Page 2

yaptıran birine kadar geniş bir hasta kitlesine hitap ediyoruz. Süt dişleri en az daimi dişler kadar önemlidir. Bu dişler gelecekteki daimi dişler için rehber olacaktır. Süt dişlerinde oluşan çürükler çocuklarda ağrı ve yemek yiyememe gibi problemler oluştururken, bu dişlerin zamanından önce çekilmesi, dişlerin düzensiz çıkması gibi problemlere yol açmaktadır. Bundan dolayı hastalarımızın 3 yaşından itibaren bizlere uğramaları, gereken konservatif diş tedavilerini yaptırmaları gerekmektedir. Dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer konu da diş tedavilerinde zamanlamanın önemidir. Hastalarda ilk dikkatimi çeken konu şudur; genellikle ağrı şikâyeti başlamadan bize başvurmuyorlar. Hastalarımız bize ne kadar erken başvururlarsa biz de problemi o kadar hızlı bir şekilde çözebilmekteyiz. Örneğin bir diş çürüğü henüz pulpaya yetişmeden ve gece ağrıları başlamadan veya enfeksiyon oluşturmadan bize başvurulursa küçük bir dolguyla problemi çözebiliyoruz. Ama ihmal edip ya da diş hekimi fobisinden dolayı zamanında tedaviye başvurmayan hastalarda kanal tedavisi veya diş çekimi gerekmektedir. Ayrıca dişi çekilmiş bir hastamız bize gelmekte geç kaldığında çene kemiğinde erime olmakta ve biz implant uygulaması ANADOLU

a

AKTÜEL 25

için geç kalabilmekteyiz. Bu da hastamızın yaşam kalitesini düşürerek olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Bundan dolayı 6 ayda bir diş hekimi kontrolü ve gerekli tedavilere geç kalmadan başvurulmasını tavsiye ediyorum. DİŞ MACUNUNDAN ÇOK FIRÇA SEÇİMİ ÖNEMLİDİR Son olarak ağız ve diş sağlığımızı korumamız için neler önerirsiniz? Çok önemli bir konuya değindiniz, birçok kişi dişini fırçalamakta ama yanlış ve yetersiz fırçalamaktadır. Çoğunlukla karşılaştığım soru “hangi diş macununu kullanmalıyız?”. Ağız için temizliğin %70’i mekanik temizlik olduğundan diş macunundan çok, diş fırçası seçimi önemlidir. İdeal fırça tasarımından bahsetmek gerekirse, özelliklerini sıralamak kişiye göre değişeceğinden dolayı güçtür. Ağzın her bölgesine ulaşan düz saplı, düz yüzeyi olan fırça tercih edilmelidir ve mutlaka sık aralıklarla yenilenmelidir. Diş fırçası seçerken en önemli özelliklerden biri de fırça kıllarının sertlik derecesidir. Fırça kılları orta ve yumuşak olmalıdır. Sert fırça kılları bilinenin aksine mekanik travmaya bağlı olarak diş yüzeyi aşınmaları ve diş eti çekilmelerine sebep olmaktadır. Dişlerimizi fırçalarken 45 derece açıyla diş etinden dişe doğru 23 dakikalık süre ile fırçalamalı, gerekirse ara yüz fırçası kullanılmalı ve fırçalamamız bittikten sonra dilimiz yüzeyini birkaç fırça darbesiyle temizleyip mevcut ağız kokusu oluşturabilecek bakterileri izole etmeliyiz.


A-26-27-28-DARIKS-ROPORTAJ.QXD:Layout 1

8/7/17

7:50 PM

Page 1

YEMEK

JAPONLAR’IN “ŞUSİ”Sİ VARSA URFALILAR’IN DA “ETŞİ”Sİ VAR Et sever misiniz? Eğer cevabınız “Evet” ise DARIK’S STEAKHOUSE tam size göre bir yer. Urfa ve bölgede ilk olan DARIK’S STEAKHOUSE, içeriye adım attığınız anda sizi farklı bir yerlere götürüyor. Mekânın tasarımı, dizaynı, çalışanların adeta ev sahibi gibi davranmaları, güler yüzlü ve ilgi ile hizmet etmeleri beklentilerinizi büyütebilir. Büyüyen beklentileriniz yerini inanılmaz lezzetli koca koca etlere bırakacak. Sonuç mu? Biz test ettik, denedik: BÖYLE BİR LEZZET YOK… RÖPORTAJ: MEHMET EMİN YEŞİL FOTOĞRAFLAR: MEHMET EMİN KUŞ ANADOLU

a

AKTÜEL 26


A-26-27-28-DARIKS-ROPORTAJ.QXD:Layout 1

8/7/17

7:50 PM

Page 2

Mekânın sahibi ve aynı zamanda Tekstilci İşadamı olan Mustafa AYAZ ile bol ikramlı ve eğlenceli bir sohbet gerçekleştirdik… GERÇEK BİFTEK EVİ İkramlarınız ve misafirperverliğiniz için çok teşekkür ederiz. Sizi ve işletmenizi kısaca tanıyabilir miyiz? Rica ederim. Afiyet, şifa olsun. İsmim Mustafa Ayaz. Şanlıurfa Suruç doğumluyum. 30 yaşındayım. Yeme içme sevdalısıyım diyelim. Bizim işletmemiz Latin Amerika’da yaygın ve dünyada pek revaçta olan bir Arjantin lokantası. Türkiye’de son zamanlarda Nusret dediğimiz işletmeci arkadaşımız biraz popüler hale geldi. Özellikle tuz serpme olayından sonra biraz daha popüler oldu. Tabii Türkiye’de bunu ilk başlatan Cüneyt Asan’dır. Güneydoğuda da ilk biziz sanırım. Burayı Steakhouse, yani gerçek biftek evi olarak açtık. Etlerimizi özel bir sistemle genelde 40 gün ve üzeri bir süre dinlendirdikten sonra müşterilerimize sunuyoruz. Etlerimizi T-bone, Dallas, Ottoman, Newyork adları ile servis ediyoruz. Mesela “T-bone” dediğimiz et, ismini T harfinden alıyor. Bir tarafı bonfile diğer tarafı kontrfile iki lezzet bir arada. Örneğin “Dallas” dediğimiz ürünümüz dananın pirzolasıdır. ETŞİ: SUŞİ’NİN ET HALİ Ottoman eti merak ettik, neden Ottoman? “Ottoman” eti dana pirzolanın biraz daha büyüğüdür. Yaklaşık 1 kilo gelir. Bu et Osmanlı kültüründen gelmektedir. Atalarımız büyük bir imparatorluk. Bu da etin en büyüğü olduğu için onu temsil ediyor. Ancak onu bir Osmanlı yiyebilir mantığıyla böyle bir isim konulmuştur. Mesela “Etşi” yapıyoruz, Etşi nedir diyeceksiniz, suşinin et halidir. Urfa etin diyarı, etin ana vatanıdır. Biz de çiğ etin, yüzde yüz hiç ateş görmemiş halini, özel baharatlarımızla müşterilerimize sunuyoruz. Karpaçyo etini Urfalı hemşerilerimiz aslında hep yiyorlardı ama onu yediklerini bilmiyorlardı. Çiğ köfteyi dövdüğümüz et ile biz onu bulgura katmadan içine roka ve baharat ekleyip dürüm şekline getirip hiç ateşi görmeden misafirlerimize sunuyoruz. Bir de kırmızı etin yanında şarap çok tüketilir ama biz kullanmıyoruz. Onun yerine ağızda çok daha lezzetli bir tat bırakan, özel ürünümüz yüzde yüz üzüm suyu ikram ediyoruz. “ETŞİ” kulağa hoş geliyor, Biftek Evi açma fikri nasıl doğdu?

Urfa’da biliyorsunuz ocak başı kültürü bayağı yaygın. Ama et olarak farklı lezzetleri sunabileceğimiz ve gönül rahatlığıyla misafirlerimizi ağırlayabileceğimiz mekânlar çok az. Bu anlamda hem sektöre hem de şehrimize ve bölgemize yeni lezzetler kazandırmayı hep istiyordum ve şartlar el verince de hayata geçirdik. Tabi biraz da yemeğe düşkünüm, yeni tatlar keşfetmeyi çok seviyorum onun da etkisi var. Mesela Karadeniz’e gittiğimde Urfa kebabı aramadım. Karadeniz yemeğini yedim. Ankara’ya gittiğimde Ankara mutfağından yedim. İstanbul’da balık yedim, işte İzmir’e gittim kumru yedim. STEAKHOUSE KÜLTÜRÜNÜ AMERİKA’DAKİ 10 BİN KM.LİK SEYAHATİMDE KEŞFETTİM Steakhouse için konuşacak olursak: 2005 yılında Amerika’ya gittim, yaklaşık 10.000 km. gezdim. Dallas, New York, Washington ve Mexico City’de kaldım, ilk kez oralarda gördüm. Tabi o zamanlar çok önyargılıydım bu yemeklere, çünkü eti pembe getiriyorlardı. Biz pişmiş et seven bir millet olduğumuz için alışkın değiliz. Gelen et yaklaşık 10-15 cm kalınlığında ve bu etin ortası pembe ve sulu oluyordu. Çok zorlanmama rağmen denedim ve gerçekten daha lezzetli olduğunu gördüm. Gezerek, görerek, yiyerek Urfa’nın böyle bir şeye ihtiyacının olduğunu anladım ve böylece steakhouse açtım. İnsanların ilgisinden memnun musunuz? Burayı Ramazan’dan 2-3 gün önce açtık. Ramazanın ilk gününden son gününe kadar biz saat 3’den sonra rezervasyonsuz müşteri

ANADOLU

a

AKTÜEL 27


A-26-27-28-DARIKS-ROPORTAJ.QXD:Layout 1

8/7/17

alamıyorduk. Kapasitemiz 100 kişi ve ful çalıştık. Şuan öğlen servisinde bile bayağı yoğunuz ki birde akşam servisini düşünün. Paket servisiniz var mı? Maalesef paket servisi yapmıyoruz. Çünkü Urfa sıcağına bu etler dayanmaz. Bunlar özel etler, dinlenmiş etlerdir. Izgarayı gördükten sonra hemen tüketilmesi gerekiyor. Suyunu kaybedince et kurur, kuruduğu zaman da istediğimiz lezzeti misafirlerimize sunamayız. HASIR KÜNEFEMİZ REVAÇTA Tatlı ikramınız için teşekkürler, oldukça lezzetli… Afiyet olsun. Maraş dondurmalı hasır künefemiz çok beğeniliyor. Hatta böyle giderse künefemiz eti geçebilir. Önce biz denedik, test ettik sonra da sunduk. Şu an en çok satan ürünümüz. Bir de Padişah künefemiz ve Hatay usulü künefemiz var. Bu arada peynirimiz özel olarak Hatay’dan geliyor. Müşterilerinize sunduğunuz başka hangi ürünleriniz var? Alternatif etlerimiz var: “Dana Angus” yiyemeyenler için “Fırınlanmış kuzu inci, Kuzu but” var. Aynı zamanda kuzu pirzolamız da mevcut. Bunlar büyükbaş sevmeyenler için alternatifler… Kanatlı kullanmıyoruz. Kâr marjı daha yüksek ama bize hitap etmiyor, dünyanın hiçbir yerinde steakhouse’larda kanatlı kullanılmaz, biz de bu kaideyi uyguluyoruz. Mustafa Bey, hem farklı lezzetleri bilen hem de steakhouse kültürünü yerinde incelemiş biri olarak sipariş veren müşterilerinize

7:50 PM

Page 3

fikirlerinizi sunuyor musunuz? Biz müşterinin isteğine göre sipariş alıyoruz. Klasik bir biftek yiyicisi her zaman orta pişmiş yer. Personelimiz özellikle sipariş aldığı zaman az, orta veya iyi pişmiş diye seçenek sunar. Bizim kişisel tercihimiz, bize danışıldığı zaman orta pişmiş öneriyoruz. Çünkü orta derecede pişirmek, eti sulu bırakır ve suyunu kaybetmeyen et daha lezzetli olur. Tabii netice itibarı ile müşterinin tercihine bırakıyoruz.

İstanbul’da 15 günlük bir eğitim aldılar. Türkiye’de tanınmış steak’çilerden Ayhan Bey, Günaydın Şef, Cüneyt Asan gibi isimlerden profesyonel bilgiler edindik. Amacımız profesyonel bir hizmet sunmaktı, bunun için de açılıştan önce arkadaşlarımızla yemekli bir toplantı yaptık. Salon eğitmenimizle bir dizi eğitimler verdik. Misafir nasıl karşılanır? Nasıl hitap edilir? Müşterinin karşısında nasıl durulur? Güler yüzlü olmanın gerekliliği gibi konulara ağırlık verdik.

MEKÂNIMIZIN KONSEPTİNDE DÜNYANIN BİRÇOK KÜLTÜRÜNDEN İZLER VAR

PAHALI DEĞİL BİLAKİS HESAPLIYIZ!

Mekânınızın konsepti çok güzel, tasarım esnasında nelerden esinlendiniz? Steakhouse mekânlarda 3 ana materyal vardır: taş, ağaç ve demir. Bu maddeler dünyanın her yerindeki steakhouselar’da kullanılır. Bizde buna uymaya çalıştık. Örneğin kapı, gezip gördüğüm kiliselerde rastladığım, hoşuma giden bir tarzda ve onlara benzetmeye çalıştık. Tabii kilise kapısından çok, eski Urfa kapısına benzedi ☺ mekânımızda bulunan daktilo Yugoslavya’dan kalmadır. İleride bir televizyonumuz var, o da Çekoslovakya’dan. Hollanda saatleri var, bu saatler yaklaşık 80-90 yıllıktır. Biraz da antika merakım var, hepsi birleşince ortaya böyle bir konsept çıktı. Servis ve Mutfak Personeliniz oldukça profesyonel görünüyorlar... Mekânımız 100 kişilik bir kapasiteye sahip ve 13 çalışanımız var. Mutfak personelimiz dünya mutfakçıları olmalarına rağmen onları belirli bir eğitime tabii tuttuk: etin nasıl pişirileceği, nasıl dinlendirileceği hakkında ANADOLU

a

AKTÜEL 28

Son olarak okurlarımıza ve nefis lezzetlerinizi tatmak isteyenlere neler söylemek istesiniz? Biz işimizi seviyoruz. Personelim ve ben burada bir aile ortamında misafirlerimizi ağırlamaktan mutlu oluyoruz. Benim burada tanışıp arkadaş olduğum kişiler de var. Sürekli gelen, yemeğini ve tatlısını burada yiyen arkadaşlarım oldu. Samimiyet, sıcak ortam ve lezzet birleşince insanlar hizmetlerimizden memnun kalıyorlar. Ben sizin aracılığınızla bir konuya değinmek istiyorum. Bazen yemek fiyatlarımızı pahalı bulup eleştirenler oluyor. Biz menülerimizde toplam fiyatı yazarız. Aslında menüyü tam okusalar ayrıntıları görecekler ve 4 kişinin rahatlıkla doyabileceği bir yemeğin fiyatını yazdığımızı anlayacaklar. Dolayısı ile sunduğumuz ürün ve gramaja göre pahalı değil, aksine hesaplı olduğunu anlayacaklar. Ayrıca insanları bizimle tanışmaya davet ediyorum. Mutfağımızın her tarafı açıktır. Etlerimiz göz önünde işleniyor. Etimiz belli. Malzememiz belli. Bu yüzden aileler gönül rahatlığı ile konuğumuz oluyorlar.


A-29-KAYISI.QXD:Layout 1

8/7/17

7:50 PM

Page 1

HABER

MALATYA KAYISISINA AB TESCİLİ Malatya kayısısı için Türkiye Avrupa Birliği’nden resmi onay aldı. Böylece Malatya kayısısı AB tarafından tescil edilen ikinci Türk ürünü oldu. Avrupa Birliği (AB) yüzde 85 ile dünya üretiminde ilk sırada yer alan Malatya Kayısısını, Türk ürünü olarak kabul etti. Malatya kayısısı, Aydın incirinden sonra AB tarafından tescillenen ikinci ürün oldu. Malatya Ticaret ve Sanayi Odasının (MTSO) büyük çabaları sonrası Türk ürünü olarak kabul gören Malatya Kayısısının AB tarafından tescillenmesi, ihracat ve ülke tanıtımı açısından büyük önem taşıyor. Malatya

Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Hasan Hüseyin Erkoç yaptığı açıklamada, Malatya kayısısının Avrupa Birliği (AB) tarafından tescillenmesi için 2014’te başvuruda bulunduklarını ANADOLU

a

AKTÜEL 29

Hasan Hüseyin Erkoç anımsatarak, “AB tescilini almak için çok çalıştık ve ciddi manada bilimsel bir çalışma yaptık. Başvurumuz AB tarafından onaylandı. Tarım ve Kırsal Kalkınmadan sorumlu Avrupa Birliği Komiseri Phil Hogan’ın katılımıyla belge takdimi yapılacak” dedi. Erkoç, “Bu tescil dünya çapında ürünü korumak ve AB logosuyla satılacağı için fiyatı global ölçekte arttırmak adına büyük yarar sağlayacak. Şuanda 104 ülkeye Malatya'dan kuru kayısı ihracatı yapılıyor. Malatya kayısısı dünyada hâkimiyetini devam ettiriyor. Kuru kayısıda Malatya, dünya kuru kayısı ihtiyacını yüzde 85 ile 90 oranında karşılama potansiyeline sahip. Biz bu potansiyelimizi iyi değerlendirerek ihracatımızı ve döviz girdimizi de arttıracağız” diye konuştu.


A-30-31-32-MUNEVVER OZDEMIR.QXD:Layout 1

8/7/17

7:50 PM

Page 1

RÖPORTAJ

Münevver Özdemir

GENÇLERİMİZİ KALİTESİZ MÜZİKLERDEN UZAK TUTALIM Bir sanatçı düşünün: baba ocağından uzak İstanbul gibi metropol bir şehirde doğmuş, sesi ile nice aşıkları coşturmuş, dertlileri ağlatmış. TRT Ses sanatçısı unvanı ile başarısını tescillemiş olmasına rağmen tevazuda bizi hayrete düşüren ve her fırsatta “Memleketim” diye nida eden Münevver Özdemir, müziğe 20 yıl gibi bir ömrü vermekle kalmamış, ruhunu, kalbini, tüm varlığını adamış… Sevgili okurlarımız, Usta Sanatçı Münevver Özdemir ile Ağustos sıcağında ruhumuzu serinleten hoş sadası eşliğinde yaptığımız keyifli söyleşimizle sizleri baş başa bırakıyoruz; İstanbul’da doğmuş ve büyümüş olmanıza rağmen Şanlıurfa ile bağınız hep devam etmiş. Sizin için “Memleket Sevdalısı” diyebilir miyiz? Gönül rahatlığıyla ANADOLU

a

AKTÜEL 30

diyebilirsiniz. Çünkü Şanlıurfalı, memleketini çok seven, geleneklerine bağlı bir ailenin evladı olarak hep bu mukaddes şehrin güzellikleriyle övünüyor ve her daim Şanlıurfa'ya sıla özlemi duyuyorum... Müzik hayatınızda 20 yılınızı geride bıraktınız. O günden bugüne neler değişti? Birçok şeyin olumlu yönde değiştiğini söyleyebilirim. Meslekî anlamda heybemde yirmi yıllık birikim oluştu ve bu, beni yeni şeyler öğrenmekten alıkoymayan, aksine motive eden, her yeni bilginin başka kapılar araladığı bir gelişim süreci oldu. Ara sıra baş edemediğim tek durum ise, yıllar geçtikçe türkülerden duygusal olarak eskisinden daha fazla etkileniyor oluşum. Zaman, hüznümü ve derinliğimi arttırıyor ve bazen, bu duygusal yük beni yoruyor. Ama yine de şikâyetçi değilim. Hüznün insanı olgunlaştıran, pişiren bir duygu olduğuna inanıyorum. Sanatçının değişmemesi gereken iki özelliği olmalı düşüncesiyle sürdürüyorum hayatımı: Birincisi amatör ruhu korumak, ikincisi ise sanatçının yaşam boyu öğrenci olduğunu unutmamak... Sizin gibi TRT Sanatçılarının hem sanat camiasında hem de halkın nazarında özel bir yeri


A-30-31-32-MUNEVVER OZDEMIR.QXD:Layout 1

Sanatçının değişmemesi gereken iki özelliği olmalı düşüncesiyle sürdürüyorum hayatımı: Birincisi amatör ruhu korumak, ikincisi ise sanatçının yaşam boyu öğrenci olduğunu unutmamak... var, bunu neye bağlıyorsunuz? TRT Kurumu, Anadolu geleneğini, kültürünü özümsemiş ve halka kendi kültürünü aslına en uygun şekilde yansıtmaya çalışan insanlar yetiştiren, usta çırak ilişkisinin en güzel örnekleriyle dolu bir okul aslında... Orada yalnız sanat icrâ etmez insanlar. Edep erkân, yol yordam da öğrenirler ve Yurttan Sesler ailesinde o terbiyeyi alan sanatçılar, hayatları boyunca duruşlarıyla türkülere ve bu eşsiz halka yakışmaya çalışırlar. Bu çaba gözden kaçmıyorsa ne mutlu...

8/7/17

7:50 PM

Page 2

her şeyin üstünde tuttum. ''Sizi daha iyi yerlerde görmek istiyoruz'' diyen bazı dinleyicilerime de, “sizlerin gönlünden daha güzel yer yok benim için” derim hep bu yüzden... Efsun albümü, gözlemlerime ve albümün basım - dağıtımını üstlenen Anadolu Müzik Yapım'dan aldığım bilgilere göre oldukça yüksek sayıda alınıp dinlendi ve sevildi. Birkaç kez yeni baskısı yapıldı. Özellikle Şanlıurfa'ya çok sayıda gönderildi. Ankara'da halk müziği albümleri satan müzik marketlerde çok satanlar listesinde kaldı bir süre... Emek verdiğim bir işin değer bulması da elbette beni çok mutlu etti. Yeni bir albüm çalışmanız var mı? Açıkçası birkaç eser kaydı için

hazırlığımız var ama albüm için henüz harekete geçmiş değilim. Sizce Single mi, Albüm mü? Neden? Eskiden internet üzerinden dinleme imkânı olmadığından, insanlar albüm satın alırlardı. Bu yüzden sanatçılar emeklerinin karşılığını alma olanağı bulurlardı. Yeni albüm yapabilecek şartlar da oluşurdu bu sayede. Buna bir de tüm yapımı üstlenen plak şirketlerini de eklersek, eski sanatçılar bize göre çok daha kolay şartlarda albüm yapıyormuş diyebiliriz. Fakat şimdi sanatçıya dönüşüm sağlamayan internet üzeri korsan dinleme ve indirmeler nedeniyle albüm yapmak çok zorlaştı. Zaten genellikle albüm giderleri sanatçı tarafından karşılanıyor artık. Bu nedenle, Single yapmak biraz daha kolay geliyor sanatçılara... Yakın zamanda yapmayı planladığınız bir etkinliğiniz var mı? Eylül ayından itibaren konser ve program etkinlik takvimimiz yoğunlaşıyor. Farklı projeler ve sürpriz programlarımız olacak. Dinleyicilerimizle TRT'nin ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü'nün konser ve anma etkinliklerinde buluşmayı diliyoruz.

İnternetin yaygınlaşması müzik sektörünü hem olumlu hem de olumsuz yönde etkiledi. Bu durum size nasıl yansıdı? Doğru kullanıldığında gerçekten çok yararlı olan internet bizim için de dengede kullanabilirsek insanlara ulaşabilmek adına önemli bir mecra. Artık tek kanal dönemindeki TRT sanatçıları gibi dinleyicilere anında ulaşma şansımız yok çünkü çok sayıda TV ve radyo var. Ayrıca bin bir emek ve zahmetle meydana getirdiğimiz albümler müzik marketlere dağıtıldığı an itibariyle internette de korsan bir şekilde yerini alıyor. Yine de internetten türkülerimizin kayıtlarını yayınlayabiliyor, konser ve program duyurularımızı yapabiliyoruz, bu da güzel bir gelişme... Ufak tefek pürüzler olabilse de, mesafe korunduğu sürece sorun çıkacağını sanmıyorum...

Anadolu turnesine çıkmayı düşünüyor musunuz? Elbette güzel projelerle Anadolu'yu gezmek isterim. Bu ülkenin her karış toprağı bizim için kutsaldır. Kent insanı her türlü kültürel etkinliğe doymuş fakat Anadolu köy ve kasabalarında yaşayan insanlar bu kadar kolay ulaşamıyorlar. Oysa türkülerin asıl sahipleri, yakanları onlar. Şartlar uygun olduğunda Türkiye'mizin her yerine gidip türküler söylemek ve o güzel insanlarla buluşmaktan onur duyarım... Severek dinlediğiniz, hayranı olduğunuz bir sanatçı var mı? Biz TRT Kurumu'nda hizmet verdiğimiz için, tüm yöre sanatçılarını dinler, türküleri o yörelerin tavır ve ağız özellikleriyle söylemeye çalışırız. Yurttan Sesler Korosu'nun amacı, birlik beraberlik ülküsü içinde topluma ait ezgileri özüne dokunmadan yine topluma sunmak ve yaşatılmalarını sağlamaktır. Bu düsturla birçok mahallî sanatçıyı

“Efsun” isimli albümünüz 5.yaşına girdi, hayranlarınızın ilgisinden memnun musunuz? Müziğin, yorumcu ve dinleyici arasında duygusal bir bağ, bir köprü kurduğuna inanan bir sanatçı olarak her zaman bir dinleyicimin, okuduğum bir eserden etkilenerek döktüğü tek bir damla gözyaşını, gülümsemesini, alkışını ANADOLU

a

AKTÜEL 31


A-30-31-32-MUNEVVER OZDEMIR.QXD:Layout 1

Mukim Tahir, Hamza Şenses, Bedii Yoluk, İbrahim Tatlıses ve memleketimin daha birçok muhteşem avazının isimlerini sayarım büyük bir gurur ve hayranlıkla... Ve bir de duyduğum en güzel kadın sesi olan Lübnanlı şarkıcı Fairuz'u da eklemeden geçemem... severek dinlememin yanı sıra elbette en çok sevdiklerimi sorarsanız Mukim Tahir, Hamza Şenses, Bedii Yoluk, İbrahim Tatlıses ve memleketimin daha birçok muhteşem avazının isimlerini sayarım büyük bir gurur ve hayranlıkla... Ve bir de duyduğum en güzel kadın sesi olan Lübnanlı şarkıcı Fairuz'u da eklemeden geçemem... Bazı sanatçıların sesine güzel benzetmeler yakıştırırlar; “Kadife sesli, billur sesli” gibi, sizin sesinize de bir yakıştırma da bulunanlar oluyor mu? Böyle güzel sıfatlarla onure ediyor dinleyenler bazen sağ olsunlar, inşallah layık olurum hepsine... Kadife sesli, Dişi Kazancı Bedih, Mücevher Hanım, Gazel Hanım en sık duyduğum benzetmeler… Siz bir duygu insanınız, duyguların sultanı “Aşk” tarifiniz nedir, aşkı nasıl yorumluyorsunuz? İnsanın hamuru aşkla yoğrulmuş. Aşk, hayatımızın her anında bize ışık tutan bir duygu. Merhamet, vicdan,

8/7/17

7:50 PM

Page 3

şefkat gibi nitelikler hep insan olmanın en büyük göstergesi olan o kutsal duygunun sayesinde oluşur. Hiçbir şey ya da varlık, aşksız gerçek değerini bulamaz... Beşerîden ilahîye giden bir yoldur diyebiliriz aşk için... Başka neler söylemek istersiniz? Öncelikle bu güzel röportaj için Anadolu Aktüel Dergisi'nin tüm çalışanlarına teşekkür etmek istiyorum. Emeklerinize sağlık... Hazır değerli hemşehrilerimi bulmuşken gönlümden geçenleri sizin aracılığınızla ileteyim: BİZİM AYDIN ANNELERE İHTİYACIMIZ VAR Şanlıurfa, kültürel ve kutsal değerler bakımından dünyanın en önemli merkezlerinden biri. Geleneksel yapısı, tarihi, müziği, mutfağı ile çok renkli ve zengin bir kent. Gelin görün ki, bu zenginliğe sahip çıkmazsak, bize ait olan bunca güzellik zamanla yok olacak ya da başka ellere geçecek... Değerlerimizi, tarihi, turistik mekânlarımızı, müziğimizi, kısaca bir tek fidana, bir çiçeğe kadar tüm varlıklarımızı korumalı, yaşatmalı, gözümüz gibi bakmalıyız. Bunu da, kültürel mirasımızı genç nesillere aktararak, evlatlarımızı, özellikle de kızlarımızı okutarak sağlayabiliriz diye düşünüyorum. Unutmayalım ki, toplumda bireyleri anneler yetiştiriyor ve bizim aydın annelere ihtiyacımız var. Sanatsal niteliği çok yüksek olan ve müzik okulları açılmış bu şehirde, gençleri kalitesiz müziklerden uzak tutmaya çalışmalıyız. Çocuklarımıza yöremizin ezgilerini dinletmeli, kültürümüzü, adetlerimizi anlatmalıyız. Çünkü bizden sonra bu emanetlerin sorumluluğu onlarda olacak. Bilmedikleri ve sevmedikleri şeyleri, koruyamazlar da... ANADOLU

a

AKTÜEL 32

Çocuklarımıza yöremizin ezgilerini dinletmeli, kültürümüzü, adetlerimizi anlatmalıyız. Çünkü bizden sonra bu emanetlerin sorumluluğu onlarda olacak. Bilmedikleri ve sevmedikleri şeyleri, koruyamazlar da.. BİZİ DİNLEMEK İSTEYEN DOSTLARIMIZ YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLARAK DİNLEYEBİLİRLER Kendi sanat yolculuğuma dair dileğim ise, özellikle baba ocağım, memleketim Şanlıurfa öncelikli olarak, ülkeme hizmete devam edebilmek... Bu yolculukta dinleyenlerimden hasseten ricam, okuduğum ezgileri resmî müzik site ve uygulamalarından dinlemeleri, konserlere fırsat buldukça katılım sağlayarak türkülerin daha geniş kitlelerce dinlenmesine katkı sunmalarıdır. Bir de bir bilgilendirme yapayım, Youtube'da Münevver Özdemir Resmî Müzik Kanalı adında bir kanalımız var. Yeni kayıtlarımızı o kanaldan yayınlıyoruz artık. Seslendirdiğimiz eserleri dinlemek isteyen dostlarımız, kanalımıza abone olarak dinleyebilirler. Göstermiş oldukları ilgi ve destek için tüm hemşehrilerime ve dinleyenlerime teşekkür ediyor, huzurlu, sağlıklı ve mutlu günler diliyorum. Sonsuz saygı ve sevgilerimle...


A-33-FALLAR.QXD:Layout 1

8/7/17

7:49 PM

Page 1

AYIN BURCU YAY

ASTROLOJİ Koç

Kavrama yetenekleri gelişmiş olduğundan; ele aldıkları her işte felsefi konularda başarılı olurlar. Yay burcu insanları içtenlikleri ve iyimser yaşam görüşleri ile tanınırlar. Gençliklerinde; dikkatsiz, heyecanlı ve gelenekle aykırı davranışlar içinde olsalar da, geçmiş yanılgılarından en çok ders alan kişiler bu burçtan çıkar.

Boğa

21 MART-19 NİSAN

20 NİSAN-20 MAYIS

Ağustos ayında Koçlar için oyunun adı aşk olacak ve hayatlarında büyük olaylar gerçekleşecek. İlk olarak Koçun çiftler evinde bulunan Jupiter ve aynı evin yöneticisi ve aşk gezegeni Venüs arasında özel bir bağ oluşacak, "karışık karşılıklı anlaşma" olacak ki, bu da her iki gezegenin performansını artıracak ve başarı için uygun koşullar yaratacak.

Çok değer verdiğiniz iç barışınızı ve huzurunuzu bulamıyorsunuz ve ajitasyon ve gürültü günlük hayatınızın gittikçe artan bir parçası haline geliyor ve bu yüzden dengesiz hissediyorsunuz. Bunlara ek olarak ebeveyn veya çocukların getirdiği duygusal endişeler de mevcut. Ağustos boyunca Boğaların sağlığı için önemli tehdit olmayacak.

Aslan 23 TEMMUZ-22 AĞUSTOS

Hedeflerinizi tayin edin, plan yapın ve o hedefe ulaşın! Fakat hareketlerinizi planlamak zorundasınız, çünkü Güneş - Mars enerjisi çılgındır ve kolaylıkla saldırgan ve zarar verici hale gelebilir. Ve bu gerçekleşirse sizi başarıya götürmek yerine işleri aceleye getirmeye, risklere, çatışmalara ve diğer problemlerle uğraşmaya itecektir.

Yay 22 KASIM-21 ARALIK

Seyahatler, çalışmalar, uzak mesafeli iş birlikleri, bilimsel veya ruhsal çabalar önemli faktörler olacak ve sizin maddi rahatlığınıza katkıda bulunacak. Ortaklıklar size bazı finansal avantajlar getirebilir. Ağustos 2017 boyunca siz dengede olacaksınız ve gücünüz yerinde olacak. Fazla zorlamaz ve abartmazsanız, herhangi bir problem görünmüyor. Fakat ruh haliniz iyi değil.

İkizler 21 MAYIS-21 HAZİRAN

Para sıkıntısı çekmeyeceksiniz, hatta bazen para kazanacak kadar şanslı da olacaksınız. Ev ve taşınmazlarla ilgili problemleriniz olabilir. İKizlerin seyahat evinde gerçekleşecek Güneş tutulması ve Mars tranziti yüzünden araçlarla ilgili küçük problemler yaşayabilirsiniz, fakat hareket ederken, hatta yürürken bile veya tehlikeli eşyalar veya maddelerle uğraşırken kaza riski mevcut. Ajitasyon, sabırsızlık ve kötü ruh hali riski de mevcuttur.

Başak

Terazi

23 AĞUSTOS-22 EYLÜL

23-EYLÜL-22 EKİM

Para problem olmayacak, ihtiyaçlarınızı karşılamak için yeteri kadar para, hatta belki de biraz ekstra para kazanacaksınız. Ağustos boyunca Merkür Terazinin tıbbi evlerinin birinde retrograt yapacak ve bu da dikkatinizi sinir ve solunum sisteminize, vücudunuzun esnekliğine, maharetinize ve jestlerinizi koordine etmeğe yönlendirecek.

Finansal olarak, eğer fazla harcama yapmazsanız probleminiz olmayacak. Ay düğümleri ekseninin tıbbi evler ekseniyle üst üste düşmesi yüzünden Başakların sağlıklarına dikkat etmesi gerekecek. Ve Ağustos 2017 boyunca Güneş ve Mars da bu evlerden birinde bulunacağı için daha fazla dikkat gerekecek. Başakların dayanıklılığı bu dönemde fazla olmayacak.

Kova

Oğlak 22 ARALIK-19 OCAK

20 OCAK-19 ŞUBAT

Oğlağın finansal evler ekseninde iki tutulma - güneş ve ay - gerçekleşecek ki, bu da kararlarınızı dikkatle gözden geçirmeniz gerektiğinin ve acele etmemeniz gerektiğinin göstergesi. Oğlağın hastalıklar evinin yöneticisi Merkür Ağustos 2017 boyunca Saturn ve Neptünün düşmanlıkla baktığı bir alanda retrograt yapacak, bu da problemlere neden olacak.

ANADOLU

Müttefikler edinmeye, başkalarını hırslı projelerinize katmaya çalışacaksınız. Finansal olarak, konu iş, borçlar, muhasebe olunca işlerinizi doğru tutmalısınız ki, hazırlıksız yakalanmayasınız ve karar vermeden önce iyi düşünmelisiniz, çünkü Merkür Kova'nın para evinde retrograt yapacak. Stresi azaltmalı ve enerjinizi masaj, refleksoloji, aromaterapi, müzik, dans, kültürel ve ruhsal çabalarla dengelemelisiniz.

a

AKTÜEL 33

Yengeç 22 HAZİRAN-22 TEMMUZ

Ağustos finansal alanda hareketlilik getirecek. Yengecin para evinde Guneş ve Mars bulunacak, aynı evde Güneş tutulması gerçekleşecek. Bu da fazlasıyla enerji ve beklenmedik olayların gerçekleşeceği anlamına geliyor. Tutulmaların getireceği değişiklikler genelde pozitif olacak ve Yengeçlerin kazançlarını ilişkileriyle, iş birlikleriyle, düşünceler, bilgi, seyahat ve iletişimle ilişkilendirecek.

Akrep 23 EKİM-21 KASIM

Güneş - Mars ikilisi güç, baskı, rekabet, liderlik yayıyor ve sizi yükseklere çıkarabilir veya kamuoyu önünde tanınmanızı sağlayabilir. Başarı vadine maddi rahatlık veya kazanç artımı eşlik edecek. Kimin hastalanmaya zamanı var ki? Belki de gezegenlerin çağrısını dikkate almayan ve profesyonel hayatına yoğunlaşmayan Akreplerin. Ya da ortamlarını ve iş metotlarını yenilemeyen, hedef koymayan Akreplerin.

Balık 19 ŞUBAT-20 MART

Güneş, Mars ve güneş tutulmasının Balığın tıbbi evlerinden birinde gerçekleşmesiyle, Ağustos 2017 boyunca bazı sağlık sorunlarınız olabilir veya vücudunuza ilgi duyabilir, tıbbi çevrenizle daha fazla ilgilenebilir, muayene olunabilir veya tedaviye veya cerrahi müdaheleye gereksinim duyabilirsiniz.Kendinize dikkat etmeli, riskler ve aşırılıklardan uzak durmalı ve kendinizi zorlamamalısınız.


A-34-35-36-KENAN KARATAS.QXD:Layout 1

8/7/17

7:48 PM

Page 1

SİYASET

Dr. Kenan Karataş

SİYASETTE ÇALAN BOZUK PLAK ONARILMALI! 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana Türkiye siyasetinde sular bir türlü durulmak bilmiyor. Hem Ulusal hem de uluslararası politikada her geçen gün yeni bir haberle irkiliyor, adeta değişen dünyanın yeniden şekillenmesine, yeni oyunların sahnelenmesine tanıklık ediyoruz. Anadolu Aktüel Dergisi olarak: “Anadolu’nun Kadim Halkı Zazalar” ve “İstihbarat Örgütleri” isimli kitapların yazarı Siyaset Bilimci, Akademisyen Dr.Kenan KARATAŞ ile şehir, ülke ve dünya siyaseti üzerine özel bir röportaj gerçekleştirdik…

FOTOĞRAFLAR İSMAİL ŞAHİNALP

Uzlaştırma ve Barış Derneği” Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütmekteyim. Ayrıca özel bir televizyon kanalında siyasi yorumcu ve yazarım.

Kamuoyu sizi yakından tanıyor olsa da, ben yine de sormak isterim; Kenan Karataş kimdir? Kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz? İlk ve ortaokulu Siverek’te, liseyi ise Ankara’da okudum. 1999 yılında girmeye hak kazandığım Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F Kamu Yönetimi Bölümü’nü 2004 yılında tamamladıktan sonra, yüksek lisans ve akabinde doktora eğitimimi “Siyaset Bilimi” alanında yaptım. Terör ve istihbarat örgütleri alanında da özel eğitim programlarına ve çeşitli seminerlere katılarak sertifikalar aldım. Halen kısa adı TUBDER olan “Toplumu

Mart ayında okuyucuyla buluşan “İstihbarat Örgütleri” adlı ikinci kitabınıza yönelik gösterilen ilgiden biraz söz edebilir misiniz? Tabi ki! Okuyucularımız şuan Türkiye geneli D&R ve NT şubeleri başta olmak üzere tüm kitabevlerinden ve internet kitap satış noktalarından kitabımıza ulaşabilmekteler. Ve inanın beklediğimiz üzerinde bir ilgi ve alakayla karşılaştık. Ben buradan kitabımıza ulaşıp memnuniyetini dile getiren tüm değerli okuyucularıma ayrı ayrı teşekkürlerimi iletiyorum. Urfa için temin noktasının da Piazza NT

RÖPORTAJ: MEHMET EMİN KUŞ

ANADOLU

a

AKTÜEL 34


A-34-35-36-KENAN KARATAS.QXD:Layout 1

8/7/17

7:49 PM

Page 2

şubesi olduğunu hatırlatmak isterim. REFERANDUMUN KADERİNİ DOĞU SEÇMENİ BELİRLEDİ Kenan Hocam referandumla başlamak istiyorum. Sandıktan çıkan oy oranları beklediğiniz bir sonuç muydu? Ve referandumdan önce verilen sözler sizce gerçekleşti mi? Bildiğiniz gibi % 51 Evet oranıyla sonuçlanan referandumun ana teması Parlamenter Hükümet Sistemi’nden Başkanlık Sistemi’ne, yani AK Parti kanadının deyimiyle Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişi içeren bir oylamaydı. Biz bu süreçte birçok kez televizyon programlarına katılarak, başkanlık sistemini desteklediğimizi ama Türk usulü başkanlık sisteminin alt başlıklarını görmeden yorum yapamayacağımızı ifade ettik. Ortaya çıkan sonuç beni şaşırtmadı, beni şaşırtan asıl konu, doğu illerinden alınan “evet” oranının inanılmaz yüksekliği oldu. Başka bir ifadeyle referandumun kaderini doğu seçmeni belirledi diyebilirim. Bazı çekinceleriniz olduğunu dile getirmiştiniz. Neydi bu çekinceleriniz? Evet! Anayasa değişikliğini içeren maddelerden iki madde her zaman bende endişe yaratmıştır. Şimdi diyorlar ki; endişeleriniz boşa çıktı! Oysa bizim endişelerimiz hemen gerçekleşecek endişeler değildir. Bir yıl, iki yıl, hatta yıllar sonra gerçekleşme olasılığı yüksek olan türdendir. Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan’dan sonra gelebilecek kötü niyetli bir Cumhurbaşkanı’nın bu yetkilerle neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Tabi temennimiz, korkularımızın gerçekleşmemesi yönündedir. Hükümet ekonomi ve terör konusunda bazı sözler verdi. Sizce bu sözler gerçekleşti mi? Verilen sözleri soruyorsunuz! Süreç boyunca hep şunu dile getirdim, nasıl ki referandumda “Evet” oyu kullanacak seçmen bu vatanın bir parçasıysa , “Hayır” oyu kullanacak seçmende bu vatanın sevdalısıdır. Hayırcı seçmeni terörle bağdaştırmak veya seçmeni düşman bloklara ayırmak, bu vatana ve bu halka yapılabilecek en büyük hataydı. İnanın bu söylem kullanılmamış olsaydı ortaya çıkacak “Evet” sonucunun oranı % 60’ları bulabilecekti. Başkanlık sistemi kabul edilince ekonominin düzeleceği ve terörün biteceği yönünde iddialar oldu. Şimdi

Başkanlık sistemi kabul edilince ekonominin düzeleceği ve terörün biteceği yönünde iddialar oldu. Şimdi ben size soruyorum, terör bitti mi? Vatandaşın cebine ek bir bütçe girdi mi? Bu konuda çok fazla yorum yapmadan, Türk halkının oturup bu soruya cevap bulmasını rica ediyorum. ben size soruyorum, terör bitti mi? Vatandaşın cebine ek bir bütçe girdi mi? Bu konuda çok fazla yorum yapmadan, Türk halkının oturup bu soruya cevap bulmasını rica ediyorum. ABD VE DİĞER SÖMÜRGECİ DEVLETLER KATAR’DAN VAZGEÇMEZLER! Katar krizi hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz? Batı Asya’da yer alan Katar, dünyanın en zengin Arap ülkeleri arasında yer almaktadır. 2 milyon 700 bin nüfusuyla bir liman kenti olan Katar, petrol ve doğalgaz taşımacılığıyla dünyada önemli bir yere sahiptir. Kaba bir tabir kullanmamız gerekirse, Katarlıların dolarları terlerini silip attıkları bir kâğıt olarak düşünebilirsiniz. Katarlı her vatandaş petrol ortağıdır ve devlete ortaktırlar. Vergi ya da sosyal hizmetlere yönelik ücret ödemezler. ANADOLU

a

AKTÜEL 35

Sanırım ne demek istediğimi anladınız! Batı emperyalizminin böyle bir ülkeyi rahat bırakabileceğini düşünmek saflık olacaktır. Şuan Avrupa ülkeleri ekonomik bir krizle karşı karşıya ama buna karşılık küçük bir ada ülkesi olan Katar dolarlarla camlarını siliyor. Bu anlamda Katar sermayesi mutlaka ABD ve diğer sömürgeci devletlerin ekonomisinden geçmek zorunda. Peki, ABD’nin bu sermayenin dolaşımını sağlamak için ne yapması gerekiyordu? Düşünüldü ve karar verildi. Taşeron devletler Katar’ı terör destekçisi göstermek suretiyle ambargo kıskancına alacaklardı. Kim bu taşeronlar? İsrail’e karşı birlik olamayan ama Müslüman bir ülkeye karşı emperyalistler adına savaş ilan eden, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Bahreyn. Türkiye’nin Katar’da üs kurma kararına gelince. Biz ilk günden beri Katar’ın bizi yarı yolda bırakacağını iddia ediyoruz. Nitekim diğer Arap devletleriyle sorunların baş göstermesinin hemen akabinde Katar, ABD ile hatırı sayılır bir füze anlaşması yaptı. Açık söylemek gerekirse Katar, ABD ile Türkiye arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılırsa, emin olun ki tercihleri ABD olacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Harran ziyaretini değerlendirebilir misiniz? Teşekkür amaçlıydı ve ziyaretin mutlaka yapılması gerekiyordu. Düşünün! Sizin “Evet” i yani anayasa değişikliğini desteklediğiniz bir referandum yapılıyor ve Harran ilçesi % 97 “Evet” oranıyla Türkiye’de ilk


A-34-35-36-KENAN KARATAS.QXD:Layout 1

8/7/17

7:49 PM

Page 3

çarpıtılmaya ve aleyhinde kullanılmaya müsait bir kozdu. Nitekim öylede oldu, karşı cephe hayal bile edemeyeceği güçlü bir silahı ele geçirmiş, film şeridini kendi lehine çevirmeyi başarmıştır. Ancak bir köşeye dip not düşmenizi rica ediyorum. Kumpası kuranlar yarın Sn. Bakanın odasında çay içip desteklerini açıklayacaklardır.

Sn. Çelik’e açık ve net bir şekilde kumpas kurulduğunu söyleyebilirim. Protestolar ve yuhalamalar senaryonun bir gereği olarak düşünülebilir. Amacın ise, Sn. Çelik’in Urfa’dan soyutlanması ve bakanlık statüsünün yerli bir isme verilmesi olduğunu düşünüyorum.

DEVLET MALINDA GÖZÜ OLANA ALERJİM VAR

sırada yer alırken, komşu ilçe Akçakale ise başarı sıralamasın da 3. Sıraya yerleşiyor. Ve öyle tahmin ediyorum ki, Sn. Cumhurbaşkanımızın yerinde hangi lider olsaydı aynı minnettarlığı gösterir, teşekkürlerini bu ilçelerimizden esirgemezdi. Ancak “keşke” dediğim bir konuyu da burada belirtmeden geçemeyeceğim; Sn. Cumhurbaşkanımız ziyaretini Urfa merkeze gerçekleştirebilir, iftarını merkezde açabilir ve düzenleyeceği mitingde Harran ve Akçakale’ye özel teşekkürlerini ilettikten sonra tüm ilçelere teşekkür edebilirdi. SAYIN ÇELİK YERLİ BAKAN TALEBİNDEN DOLAYI YUHALANDI Cumhurbaşkanı’nın Harran’da düzenlemiş olduğu mitingde tatsız bir olay yaşandı ve Faruk Çelik bir grup tarafından yuhalandı. Siz bu protestoyu neye bağlıyorsunuz? Son günlerde Urfa kamuoyunun yakından ilgilendiği, farklı yaklaşımlara, yorumlara, soru işaretlerine ve bunların sonucu olarak ta insanların zihninde endişelere yol açan bir konuya değindiniz. Şimdi yaşanan talihsiz olayı kafamızda canlandırmaya çalışalım! Cumhurbaşkanımız, Sn. Çelik ve beraberindeki AK Parti heyeti havaalanına iner inmez 30-40 kişilik bir grubun protestosuyla karşılaşıyor. Ceylanpınar’da da aynı sahne ve aynı simalar… Harran’a geçiliyor, yine aynı simalar ama bu kez sayıları artmış olarak. Yani toplamda 150-200 protestocu. Grubu görmedim, olanları yaşamadım ve o insanların bakanı neden yuhaladıklarını duymadım. Kimisi yapılmayan yol, su ve çözülmeyen elektrik sorunundan dolayı, kimisi de yerli bir bakan talebinden dolayı bakanın protestoya maruz kaldığını dile getirmektedir.

Kenan hocam Urfa halkını esas üzen ve tepkilere yol açan asıl konu, bakanın “etek giysinler” söylemi oldu. Siz bakanın bu açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sn. Çelik’e açık ve net bir şekilde kumpas kurulduğunu söyleyebilirim. Protestolar ve yuhalamalar senaryonun bir gereği olarak düşünülebilir. Amacın ise, Sn. Çelik’in Urfa’dan soyutlanması ve bakanlık statüsünün yerli bir isme verilmesi olduğunu düşünüyorum. Ve ne yazık ki Bakanımız Faruk Çelik, bu tuzağa düştü, duygularına hâkim olamadı ve akabinde talihsiz bir açıklama yaptı. Evet! Sn. Çelik Urfa halkının tümüne “etek” yakıştırmasını sarf etmedi. Kendisine provokasyon düzenleyen, senaryoyu yazan senariste ya da kişilere yönelik o yakıştırmayı yaptı. Tabi göstermiş olduğu ani refleks, telafisi zor bir yaraya sebep verdi diyebilirim. Bakanımızın açıklaması ANADOLU

a

AKTÜEL 36

Kenan Başkanım Urfa siyasetinin sizler gibi liyakat sahibi insanlara ihtiyacı var. Sizi siyasi arenada görmek isteriz. Böyle bir düşünceniz var mı? Bunu sizden duymak benim için bir onurdur Emin hocam. Ben şuan siyasetçi değil, siyaset bilimciyim. Sahip olduğum bilimsel tecrübeyi tabi ki Urfa’mız için kullanmak isterim. Ancak, şahsım olarak hiçbir partiden talebim olmadı ve olmaz. Bütün partilere yakınlığım aynıdır. Doğrulardan yana, mazlumdan taraf, ezilen ve sömürülen kardeşlerinin yanında olan bir yapıya sahibim. Yolsuzluğa, haksızlığa ve devlet malında göze olanlara karşı bir alerjim vardır. Kim olursa olsun, hangi siyasi parti alet olursa olsun bu saydıklarıma alet oluyor, göz yumuyorsa karşısındayım. Demek istediğim şu ki, bizim gibi düşünceye sahip insanlara Urfa siyasetinde yer yoktur. Ne zaman ki, Urfa’da etik siyasetten yana zihniyet değişimi oldu, partiler hırsızlara kapısını kapadı ve bize ihtiyaç duyuldu, işte o zaman bizde sahnede ki yerimizi alırız. Siyasette karar kılacak olursanız hangi partiyi düşünürsünüz? Bu parti AK Parti olabilir mi? Vatana, bayrağa, bölünmezliğimize ve kardeşliğimize sahip çıkan bir partiyi düşünürdüm. İsmi teröre bulaşmış ya da terör örgütlerinden aldığı talimatlarla hareket eden partileri asla düşünmezdim. Daha önce de ifade ettiğim gibi: benim talebim ne AK Partiden, ne de başka bir partiden yana olmaz. Siyasi karakterimiz ve düşüncelerimiz ortadadır. Urfa siyasetinde yer alan siyasetçilerin birçoğu da dünya görüşümüzü az çok bilir. AK Parti’de siyaset yapar mıyım? Genel Başkan’ın düşündüğü revizyonu beklemek lazım. Bozuk plak tamir edilir, halk yeni sesler talep ederse biz bayrağımıza, vatanımıza ve halkımıza her platformda hizmet etmeye hazırız. Yok, plak bozuk çalmaya devam ederse, Allah yar ve yardımcıları olsun.


A-37-OTOMOBIL.QXD:Layout 1

8/7/17

7:48 PM

Page 1

OTOMOBİL Renault’dan özel Clio serisi

Yenilenen Toyota Yaris'in fiyatı açıklandı

Renault, tasarım detayları ve bir üst versiyona ait donanım seviyesine sahip yeni bir özel seri olan Clio Touch Chrome’u müşterilerinin beğenisine sundu. Seri, krom detayları sayesinde daha şık bir görünüme sahip olurken 16 inç alüminyum alaşım jantlara sahip. Yakıt tasarrufu konusunda oldukça başarılı olan araç 1.2 75bg benzinli manuel ve 1.2 EDC 120bg (otomatik) benzinli olmak üzere iki farklı motor seçeneği sunuyor. Seri, 61 bin 400 TL’den başlayan fiyatlarla satışa sunuluyor.

Toyota Yaris, Türkiye ve Avrupa'da yoğun rekabetin yaşandığı B segmentinde daha güçlü bir konum elde etmeye hazırlanıyor. Yaris'te tamamen yeni 1.5 litrelik 4 silindirli benzinli motor, mevcut 1.33 litrelik motorun yerini alacak. Yaris ürün yelpazesi arasında 111 HP'lik 1.5 litre benzinli ve 100 HP'lik 1.5 litre hibrit versiyonunun yanı sıra 69 HP güç üreten 1.0 litre 3 silindirli motor da sunulacak. Yenilenen Toyota Yaris'in benzinli versiyonları 53 bin 250 liradan başlayan fiyatlarla satışa sunulurken, hibrit versiyonlarının satışları da 85 bin 550 liradan başlıyor.

Türkiye’de altı ayda kaç araç satıldı? Michelin, 3D teknolojisi ile lastik üretti Michelin, dünyanın yeniden doldurulabilir özellikteki ilk lastiği Michelin Concept Vision'u 3D yazıcı teknolojisiyle üreterek yeni bir dönemin kapısını açtı. Vision, havayla şişirilmiyor, gözenekli bal peteğine benzeyen iç yapısı sayesinde havaya gerek duymayan lastikler, özel tasarımıyla konfor ve güvenliği bir arada sunuyor. Ürün, doğa dostu biyolojik yapısı sayesinde geleneksel lastiklerin dışına çıkıyor. Geleneksel bir lastiğin doğada çözünmesi yıllar alırken Vision, biyolojik yapısı ve kullanılan lifler sayesinde doğada kendiliğinden çözünebiliyor.

Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, 2017'nin Ocak-Haziran döneminde yüzde 8,6 daraldı. Otomotiv Distribütörleri Derneği’nden (ODD) yapılan açıklamaya göre, bu yılın ilk yarısında Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarında satışlar, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 8,58 azalarak 401 bin 158'e geriledi. Geçen yılın ilk yarısında 438 bin 817 otomobil satılırken bu rakam 2017’nin Ocak-Haziran döneminde

ANADOLU

a

AKTÜEL 37

yüzde 9.62 düşerek 305 bin 924 adet oldu. Hafif ticari araç pazarı ise 2017 yılının aynı döneminde, yüzde 5,08 azalarak 95 bin 234’e düştü. 2016’da 100 bin 335 adet satış gerçekleşmişti. Otomobil satışlarında bu yılın altı aylık döneminde, 1600cc altında yüzde 9,6, 1600-2000cc aralığında yüzde 11,7 ve 2000cc üstü otomobil satışlarında ise yüzde 49,8 azalış yaşandı. Bu dönemde, 32 elektrikli ve bin 429 hibrit otomobil satışı gerçekleşti.


A-38-39-ENTELLEKTUEL YALNIZLIK.QXD:Layout 1

8/7/17

7:48 PM

Page 1

KİTAP

10 yılı bulan bir sayıklamanın eseri;

ENTELEKTÜEL YALNIZLIK RÖPORTAJ: MEHMET EMİN KUŞ FOTOĞRAFLAR: HANİFİ AYDIN

Yazar Şahin Doğan ile yeni çıkan “Entelektüel Yalnızlık” kitabı üzerine konuştuk… Hocam sizi yazılarınızdan tanıyoruz, Bir de sizden dinlemek isteriz. Kimdir Şahin Doğan? Soruda mündemiç olan sanırım herkesin merak ettiği bazı kaba çizgiler. Onun da çerçevesi az buçuk bellidir: 1978 yılında Urfa’da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi bura¬da tamamladım. 2000 yılında hiç istemediğim halde girdiğim Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Ana Bilim dalından zor da olsa 2004 yılında mezun oldum. 20042007 yılları arasında Şanlıurfa Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı çeşitli okullarda ücretli ve vekil öğretmenlik yaptım. 2007 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Yozgat Müze Müdürlüğü’ne çok meşakkatli bir çalışma sonucu atandım. 2009 yılında oradan Şanlı¬urfa Müze

Müdürlüğü’ne geçtim. Oradan da birkaç aydır Şanlıurfa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne atandım. Halen burada Sanat Ta¬rihçisi (Müze Araştırmacısı) olarak görev yapıyorum. Dergah, Türk Edebiyatı, Yediiklim, Yolcu, Bilge Adamlar, Şurkav, Fikriyyat gibi edebiyat/düşünce dergilerinde ve Yeni Şafak, Taraf, Milat, Yeni Akit gibi ulusal gazetelerde yazılarımız yayınlandı. Urfa’da çıkan İpekyol gazetesi ve Risale Haber de düzenli olarak haftada bir yazılarımız çıkıyor. Evli ve iki çocuk babasıyım. Yazarlık hayatınız nasıl başladı ve kaç kitap yazdınız? İlkokul yıllarında okuduğum bir hikâye kitabından anladıklarımı yazardım kendi kendime. Giderek bu hal bir alışkanlık olmaya başladı. 2000 yıllarına kadar kaleme aldığım şeyler çok amatörceydi. Okumak yazmaktan daha çekici ve daha kolay geliyordu. 2000 yılından sonra kendi kendime yazdıklarımı özel olarak biriktiriyordum. Yıllar sonra bunlar çoğalmaya ve oldukça hacimli olmaya başladı. Bir gün çok samimi bir arkadaşım bu yazıları gördü ve neden Gazete İpekyol da yayınlamıyoruz? Diye sordu. ANADOLU

a

AKTÜEL 38

Bir şey demedim. Sonra bir baktım ki İpekyol da yazılarımız çıkıyor. Yıl sanıyorum 2011. İlki “Vicdanlar Niçin suskun” başlıklı bir yazıydı. Böylece yazılar birikti, çoğaldı. Hamdolsun bugüne kadar 3 kitabımız yayımlandı. İlk kitabım “Yozgat Kent Tarihi.” (2009 Yozgat Valiliği)… İkinci Kitabım “Ruhumun Masalı Şehr-i Urfa” (Gelenek yayınları, İstanbul, 2015) Üçüncü kitabım da “Entelektüel Yalnızlık” (Yüzleşme Yayınları, İstanbul, 2017) buna değinmek gerekiyor sanırım? Evet, bu kitabın öyküsünü merak etmiyor değilim… Bir yazar için zor olan şey kaleme aldığı bir kitabına yorum yapmaktır. Hâlbuki kitabına yorum yapmak yazarın değil okuyucunun hakkıdır. Onun için kitabın içeriğiyle alakalı herhangi bir şey söylemiyorum şimdilik. Sadece macerasıyla ilgili birkaç kelam etmeyi daha uygun buluyorum. “Entelektüel Yalnızlık” kitabı yaklaşık on yılı bulan bir sayıklamanın eseri. “Sayıklamalar” isimli bize tahsis edilen mütevazı bir gazete köşesinde kendimle yaptığım monologlardan ibaret. Kitabın ismine ilk olarak “Sayıklamalar” demeyi koymuştum kafama ama aynı isimle yayınlanmış bazı


A-38-39-ENTELLEKTUEL YALNIZLIK.QXD:Layout 1

8/7/17

7:48 PM

Page 2

kitapların olduğunu görünce çaresiz o isimden vazgeçtim. Has yazının kıymetini takdir eden bazı yakın arkadaşlarla yaptığımız görüşmeler sonucunda “Entelektüel Yalnızlık” ismi öne çıktı. Yazıların birçoğu başta Yeni Şafak, Dergâh ve Yediiklim olmak üzere çeşitli ulusal gazete ve dergileride de yayınlandı. Merak edenler ilgili gazete ve dergilerin arşivlerine bakabilirler. Şunu peşinen itiraf edeyim ki kitabın hiçbir iddiası yok, en büyük iddiası iddiasızlıktır. Yanlışlar, kusurlar, eksikler bize aittir. Öyle ya her sayıklama veya monolog bir parça hakikat barındırır bünyesinde ama bununla birlikte hissiyat diyebileceğimiz bazı hakikat dışı malzemeyi de ihtiva etmesi tabiatının gereği. “Entelektüel Yalnızlık” kitabınız neyi anlatıyor. Belki ukalaca olacak ama neyi anlatmıyor ki? Kitap çok şeyi anlatıyor aynı zamanda hiçbir şey anlatmıyor. Burası meseleye nereden baktığınıza göre değişir. Sözgelimi Kurancı/mealci bir ilahiyatçı arkadaş kitabımız ile alakalı “…yazılarda tasavvuf anlayışının baskın etkisi görülmekte. Bununla birlikte kaynağını Kur'an-ı Kerim değil, tasavvuf anlayışının uç görüşleri örneklendirmelerde kullanılır. Metinlerin başında ilahı sorgulayan, zaman zaman ateizme kayan söylemler serdeden yazar, sona doğru kendince doğruyu buluyor: Hümanizm. Farkında değil. Lakin tasavvuf ile birlikte insanı kutsallaştıran, ilahı insanlaştıran tasavvufta karar kılıyor. Tasavvufun insanı ilahlaştıran öğretisine ve zühde övgüde bulunuyor…” şeklinde devam edip giden bazı çok nahoş değerlendirmelerde bulunmuştu. Olabilir, onu da hoş karşıladım. Eleştirilmekten değil asıl eleştirilmemekten korkmak lazım. “Entelektüel Yalnızlık” kitabın içindeki bir yazının başlığı ama muhteva olarak kitabın bütününü kucaklayan kapsamlı bir tabir olduğundan kitaba isim yaptım.

değil peygamber varisi olan alimlerdir. Ali Bulaç’a göre entelektüel soyadıyla müsemma bir şekilde ne olduğu meçhul. Ender otantik aydınlarımızdan Yusuf Kaplan’a göre entelektüel, “modern’in dışına çıkamaz, sadece çağının çocuğudur, uzun ve çağ aşacak yolculuklara çıkabilecek ne derin nefesi, ne derûnî bakışı, ne de selîm bir zevk idraki vardır.” Bazılarına göre “mesleksizlerin mesleğidir entelektüellik.” Kavramla ilgili kanaat ve tarifleri uzatmak mümkün. Kısacası her ülkenin, her çağın, her sınıfın, her ideolojinin, her düşünürün entelektüel anlayışı başka. Dünyaca kabul edilmiş ortak bir tarif yok. Ve doğaldır ki tarifi yapılmayan bir şey yalnız kalmaya

Entelektüalizm ile yalnızlığı nasıl ilişkilendiriyorsunuz? Garip bir serüveni var entelektüelin. Biliyorsunuz bu tabiri ilk kullanan Emile Zola. “Entelektüel Manifesto.” Dreyfus davasında. O gün bu gündür tabir herkesin dilinde. Gerçi entelektüelin ne olduğu konusunda tam kesinlikten söz etmek çok zor. Bu kavram üzerinde yarı ömrünü adamış olan Cemil Meriç’e göre “entelektüel batılı bir hayvan” ve hakkında efradına cami, ağyarına mani bir tarif yapmak imkansız. Ali Şeriati’ye göre entelektüeller, hakim ideolojinin geniş halk kitlelerine benimsetilmesi için gayret sarf eden “kullanışlı aptallar.” Yine hazret’e göre geleneğimizde asıl olan entelektüel ANADOLU

a

AKTÜEL 39

mahkûmdur. Entlektüel her devirde yalnızdır çünkü belli bir partiye, ülküye, kulübe, tarikata bağlı değildir. Hiçbir kurumsal aidiyeti olmadan kendi beyniyle düşünen kimseyi hiç kimse kabul etmez. Onun için yalnızlık sahici her entelektüel için bir tercih değil bir kader. Hele bizim gibi muhafazakar toplumlarda bu yalnızlık giderek marazi bir hal alır. Günümüz insanlarının giderek yalnızlaştığını düşünüyor musunuz? Yalnızlık modernliğin modern insana sunduğu en büyük armağan. Ama bu fiziki değil psikolojik bir yalnızlık. Fiziki olarak geçmiş çağlarda yaşayan insanlardan çok daha toplumsalız ama psikolojik olarak durum bunun tam aksi. Aslında yalnızlık ondan ne anladığınıza göre anlamı değişen bir kavram. Tıpkı entelektüel gibi. İlgili yazımız da değindiğimiz gibi “…Gerçek dindarlık ya da bilgelik bile yalnızlığın ve hüznün çocuğu. Yalnızlığın. İnzivanın. Uzletin. Yani Sina’nın. Hira’nın. Olemp’in. Hüznü ve inzivası olmayanın dindarlığından kuşku duymalı. Tanrı bile elçilerini hep şahikalara, zirvelere ve uçurumlara çağırır, konuşmak için, diyalog için…” Ama daha başka bir açıdan düşünürseniz yalnızlık ölümcül bir şey olur. Modern insanın yalnızlığı seküler bir yalnızlık. Kutsaldan kopuk bir yalnızlık. Bunun adına yalnızlık değil de uçurum demek daha doğru olur. Hâsılı hikâyesi zor bir dünyada yaşıyoruz. Ne dersek diyelim, diyeceklerimizin antisi çıkacaktır muhakkak. Bunu da olağan karşılamak gerek, hiçbir beşer bir konu hakkında son sözü söyleme hakkına sahip değil çünkü…


A-40-41-42-SEYAHAT.QXD:Layout 1

8/7/17

7:47 PM

Page 1

SEYAHAT

İki Kadın Anadolu’da Şanlıurfa, hangi taşı kaldırsanız altından tarih fışkıran, Türküler Şehri. Armağan’la, İki Kadın Anadolu’da projemiz için Şanlıurfa’ya gideceğimizi söylediğimizde herkes, “ne işiniz var bu oralarda” dese de biz düştük yola ve bugün çok büyük heyecanla, istekle, eksik bir şeyler anlatma kaygısıyla yazıyorum bu satırları. Medeniyetler beşiği ülkemizin inanç merkezi olan ve

dünyada pek çok ilke sahip Şanlıurfa’nın anlatacak o kadar çok şeyi var ki… Dünyada ilk üniversite, çiftçiliğin ilk başladığı yer, Harran Ovası, Göbeklitepe, Kümbet Evler, Ağalık, Keçecilik, Ceylan, Urfa Atları, Güvercinler, Taş Mimari, Poşu, Balıklı Göl, Ayn Zeliha, Eyüp Nebi, Sıra Gecesi, Çiğ Köfte, Ciğer ve daha pek çok zenginlik. Bize “iki gün yetmez Urfa’yı gezmeye”, dedikleri gibi ben de size “iki yazı yetmez Urfa’yı anlatmaya” diyeceğim.

Dar sokakları, taş mimarisi, bina altlarındaki “kab” ya da “kabaltı” adı verilen tonozlu geçişlerinde kaybolmak belki de şehri tanımanın en güzel yolu. Dışarıdan baktığınızda çok fazla özellik göremediğiniz hatta taş yığını dediğiniz evler yüksek duvarlarla çevrilmiş olsa da içine girdiğinizde üst katlarda çardak adı verilen oturma köşeleri, geniş bir

avluya açılan odalar, yıldızlara taş atacak kadar yakın olduğunuz damları ile evler sizi ihtişamıyla büyülüyor. Narlı Ev ve sıra gecesine katıldığımız Elçi Konağı, geleneksel Urfa evlerini tanımak için gezilebilecek güzel yerlerden. Hatta bir akşam Elçi Konağı’nın damında Sıra Gecesi deneyimi yaşamanızı tavsiye ederim.

Dünyada en çok evcil güvercinin Urfa’da yaşadığını söyleyen rehberimiz Hüseyin Yektaş, yaklaşık 163 güvercin çeşidinin 50 tanesinin şehirlerinde olmasından dolayı çok mutlu gözüküyordu. Urfalı gençler tarihi evlerde güvercin beslermiş. Zaten taş binaların duvarlarında özellikle oyularak açılmış güvercin yuvalarını – kuş takası – her yerde görüyorsunuz. Gençler sürü halinde damdan uçurdukları güvercinleri yine aynı noktaya getirmekte usta olmuşlar, bu konuda güvercinleri çok iyi eğitiyorlarmış. Fakat bu güvercin beslemenin bir başka yönü daha varmış. Urfa evlerinin yapısı gereği duvarları yüksek olduğundan, komşu kızlarını göremeyen delikanlılar, dama çıkıp güvercinlerle uğraşırken bir yandan da komşu kızlarını gözlerlermiş. Hatta bu konuda Hüseyin Bey bir de mani yazmış; Takada kuş beslerem Hem beslerem hem süslerem Benim esas muradım Seni görmek isterem

ANADOLU

a

AKTÜEL 40

Güvercin demişken Şanlıurfa’nın yüzyıllardan beri Arap atçılığına da ev sahipliği yapmış olduğunu burada öğrendim. Hatta 1948 yılında dünyanın en güzel atı olarak Urfa atının birinci geldiği de tarihte bir not. Urfa atı gülermiş, tebessüm edermiş, hatta oruç tutarmış. Nasıl mı? Sahibi öldüğü zaman ya da koşuda geri kaldığında at, yemek yemez bir nevi intihar edermiş. Bu yüzden mi bilinmez sahip olsun olmasın Urfalılar atı uğur sayarlarmış.


A-40-41-42-SEYAHAT.QXD:Layout 1

8/7/17

7:47 PM

Page 2

Aşina Gaziantep Mutfağı Antep yemeklerinin izinde İki Kadın Anadolu’da bu kez Aşina Gaziantep Mutfağındayız. Unesco Dünya mutfakları listesine dokuzuncu sıradan giren Gaziantep mutfağına dair yazılacak o kadar çok şey var ki, birbirinden lezzetli bu tatları ve yöresel yemekleri denerken kaçırdığım noktalar olmuş olabilir şimdiden affola. Antep mutfağının belli başlı yemeklerini en leziz şekilde sunan Aşina Restoran’ın sahibi Bülent Erleblebici’ye ilk sorduğumuz soru, lezzetli yemek yapmanın sırrı nedir oldu. Bülent Bey bu soruyu zamanında kendisinin babasına sorduğunu söyleyip ondan aldığı yanıtı aynen bize iletti; İyi yemeğin sırrı ustanın sabrından geçer. Usta sabır gösterir, yemekle beraber kendi de pişer, sabrederse o yemek güzel olur. Hakikaten de Aşina’da pişen yemekleri ve çorbaları denediğimizde bu sabrın babadan oğula geçtiğini bizzat gördük.

Aşina’da ayva aromasıyla Saray Kebabı Yemeklerde meyvenin bolca kullanıldığı Osmanlı Mutfağından esinlenerek Gaziantep tatlarıyla birleştirilip hazırlanan Saray Kebabı incik eti ve ayva ile pişiyor. Sarımsak, havuç ve keskin baharatlarla zenginleştirilen kebabı yerken ayvanın aroması sizi mest edebilir dikkat.

Antep deyince yemekten hiç vazgeçemediğim Katmer, Aşina’da da benimleydi. Kahvaltı öğünü olarak yenen katmer saat 11.00’den sonra restoranlarda servis edilmezken bunu ilk defa değiştiren Aşina olmuş Antep’te. Günün her saati Katmer sloganıyla konuklarını bu zevkten mahrum bırakmayan restoranda az sarımsaklı lahmacun, incecik hamuruyla içli köfte ve bol narlı gavurdağı favorilerimden oldu.

Gaziantep’te özellikle sabah kahvaltısında çorba içildiğinden sayılamayacak kadar çok çorba çeşitleri var. Aşina’da denediğim Alaca Çorbası da onlardan biri ve çok özel Antepliler için. İlikli kemikle yapılan çorbanın yapımı oldukça meşakkatli, aynı ustanın dediği gibi sabır gerektiriyor. Rahmetli ninesinin akşam saatlerinde kemik suyunu haşlamakla başlayıp sabaha kadar içine çok şey katarak hazırladığı çorbanın, sadeyağ ve tarkın otunu yakıp çorbaya katma kısmı ev halkının kokuya uyanıp kahvaltıya oturduğu en güzel anlar olarak aklında hala. Üstelik kokuyu alan komşuların da ellerinde birer tas ile kapıya gelmelerini de güzel hatırlayan Bülent Bey ile o dönemde komşuluğun, paylaşmanın öneminden konuşurken yine Aşina’ya özgü bir yemek geliyor; Saray Kebabı.

Bayram sabahlarının vazgeçilmezi yuvarlamaya sakın ola ki benim dediğim gibi “çorba” demeyin. Antepliye hakaret sayılıyor. Yapımı günler süren ve çok meşakkatli bu ana yemek özellikle misafire sunulduğunda o kişiye ne kadar önem verildiği anlamına gelirmiş. Yuvarlama ve yuvalama aynı şey bu arada. Minik minik topların yuvarlanması Anteplilerin bazı kelime ve harfleri yutma alışkanlığından bir süre sonra yuvalama haline gelmiş. ANADOLU

Geniş menüsü, ulaşım kolaylığı ve ferah ortamıyla Aşina’ya aşina olduk. Daha da önemlisi, her işte olduğu gibi yemek konusunda da sabır edenlerin farkını bir kez daha gördük.

a

AKTÜEL 41


A-40-41-42-SEYAHAT.QXD:Layout 1

8/7/17

7:47 PM

Page 3

Kilis

Birçok uygarlığı birbirine bağlayan yol üzerinde bulunan tarih ve kültür kenti Kilis, Kadim Anadolu’nun Güney Doğu bölgesinde en ücrada kalmış şehirlerinden biri gelirdi bana. Nedense son zamanlarda adını keyifsiz haberlerle sık andığımız Kilis’e 2 Kadın Anadolu’da projemizin bir durağı olarak giderken de içimde bir heyecan ve adını koyamadığım bir endişe vardı. Bu endişenin tanımı korku değil, oraya gittiğimizde karşılaşmaktan korktuğum ölü şehir görüntüsüydü.

Gaziantep şehir merkezinden yaklaşık altmış kilometre mesafede olan Kilis’e yaklaştığımızda gördüğümüz hareketlilik, yüksek binalar, sokaklardaki insanlar daha ilk dakikalarda fikrimi değiştirtti. Ülkemiz ile Suriye arasında 111 kilometrelik bir sınırı olan şehirde fazla miktarda Suriyelilere rastlamak mümkün. Sokaklarda oynayan çocukları, kahvelerde oturan erkekleri, daracık sokaklardaki kabaltı altlarında ve taş evlerin kapı önlerinde sohbet eden kadınları ile yaralarını sarmış ve hayatına kaldığı yerden devam eden bir şehir Kilis. Çocukluğuma dair hatırladığım kaçak içki, kaçak sigara ve el işi ürünleri hep bu bölgeye aittir nedense.

Kilis ve Ravanda Kalesi Kilis’te görülmesi gereken yerler nereleri diye benden fikir alacak olsanız ilk olarak Ravanda Kalesi derim. Kilis merkezden kaleye doğru sağlı sollu bereketli topraklar eşliğinde yolculuk ederken uçsuz bucaksız vadinin ihtişamı ve kızıl renkli toprakların güzelliği karşısında büyülenmemek elde değil.

Belenözü köyünde, Afrin Çayı’nın kenarında bulunan Ravanda Kalesi tüm vadiye hâkim bir konumda ve sanki geleni gideni kontrol eden heybetli bir ermiş görüntüsünde. Hani kimler geçti buralardan, ne medeniyetler yaşandı der gibi. Gerek doğulu gerekse batılı kaynaklar kalenin varlığından ilk kez Haçlı seferleri sırasında söz etmekte ve bu kale hakkında en eski tarih 11. Yüzyıla dayanmakta. Yine de hepsi çok net olmayan belgeler. Ravanda Kalesi’ne doğru giderken sağlı solu gördüğümüz zeytin ağaçları sonsuzluğun birer simgesi gibi bizi selamlıyordu. Kilis deyince zaten zeytin ve üzüm olmazsa olmazlardan tarım ürünü. Ege için söylenen o güzel söz Kilis için de geçerliymiş; “Dağlarından yağ, ovalarından bal akar.” Yani dağlarında zeytin ovalarında üzüm yetişir. Üzüm yaş ve kuru olarak tüketildiği gibi pekmez, şire ve sirke olarak da şehrin gelir kaynaklarından. Şehrin nüfusu 95 bin olsa da nüfustan daha fazla Suriyeli yaşıyor. Bu nedenle Cumhuriyet Meydanı etrafında konumlanan şehir merkezinde daha çok Suriyeli görüyorsunuz. Şehirde son on yılda yeni ve modern binaların yükseldiği söylense de, tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkan Kilis’te taştan yapılmış evler ve dar sokaklar hala dikkat çekmekte.

1850 yılında Ermeni kökenli Toros Ağa tarafından konak olarak yaptırılan binanın çok geniş bir avlusu var. Kilis evlerinin en önemli bölümlerinden biri avlu ya da onların diliyle Havuş. Özellikle sıcak yaz günlerinde ev halkı günün büyük bölümünü avluda geçirirlermiş. Bugün geleneksel bir Kilis Evi olarak restore edilmiş ve döşenmiş konak, Kurtuluş Savaşı sırasında karargâh olarak kullanılmış. Yolunuz Kilis’e düşerse ÇATOM olarak kullanılan bu evde bir çay içmenizi öneririm. Yüklük olarak kullanılmak için yapılmış gömme dolaba benzer “mahmil”, tavanda bulunan çubuk şeklide adına “direk” denilen şeritler, antika Kilis el işleri sizi geçmişte kısa da olsa bir yolculuğa çıkaracak.

ANADOLU

a

AKTÜEL 42


A-40-41-42-SEYAHAT.QXD:Layout 1

8/7/17

7:47 PM

Bu arada ülkemizin yardımlaşma ve sosyal sorumluluk değerlerinden yola çıkılarak kurulmuş Çok Amaçlı Toplum Merkezi’nde bugün kadın, çocuk ve yaşlılara yönelik projeler üretilmekte. Özellikle 65 yaş üstü 225 yaşlıya evinde hizmet veren merkez 20 çalışan ile onların günlük hayatlarını devam ettirmelerine yardımcı oluyor. Hem ekonomik hem sosyal hem de kamuya erişimleri ile ilgili konularda yaşlı, çocuk ve kadınlara kolaylaştırıcı faaliyetler düzenleyen ÇATOM’a herkes başvurabiliyor.

Page 4

Sabunhane Kilis’in taş yapıları meşhur derken eskiden Sabunhane olarak kullanılan ve çok yakında müze olarak hizmete girecek olan binaya uğramadan olmaz. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen yapının girişinde bulunan ve eski halini gösteren fotoğraflara bakınca bu ülkede güzel şeyler oluyor diyor insan. Kaynaksız demirden yapılmış ve adına “Halle” denilen kazan salonun tam ortasında konumlandırılmış. Binanın değişik yerlerinde bulunan 11 tane zeytinyağı kuyusu da gezenlerin ilgisini çekecek şekilde dizayn edilmiş. Kışın zeytinyağı yazın sabun yapımında kullanılan binada sergi salonları da bulunacakmış.

Yemenicilik bir başka önemli el sanatı. Fakat aklınıza başa örtülen yemeni gelmesin. Üstü kırmızı ya da siyah deriden, tabanı ise köseleden dikilen topuksuz ayakkabıya “Yemeni”, bu işle uğraşanlara da “Köşger” deniyor. Yüzüklerin Efendisi, Troya gibi uluslararası filmlerde kullanılan yemeniler, yurt dışında ilgi görse de günümüzde maalesef kaybolan el sanatlarından. Kilis nakış işlemeciliği de özellikle kadınlar tarafından evlerde yapıldığı için tercih edilen bir el sanatı. ÇATOM’da pek çok örneğini görebileceğiniz nakışları buradan satın almanız da mümkün.

Kilis şehrinin geleneksel el sanatları deyince yorgancılık ilk sırada yer alıyor. Benim de çeyizimde bulunan ve eskiden anneannemin evinde kullanılan pamuklu yorganların ana vatanı Kilis. Saten kumaş üzerine iğneyle işlenerek yapılan Kilis Yorganı çeşitlerini Ankara Yorgancısı’nda fazlasıyla inceledik. Yüzü parlak kumaş olan saten, astarı patiska olan Kilis Yorganı’nda astarlık bezin önemi, “astarı yüzünden pahalı” sözünden belli değil mi?

Kilis Mutfağı denince herhalde benim aklıma ilk Kilis Tava gelecek. Şehir merkezinde İzzet Usta’nın bizzat yaptığı köfteye benzer bu yemek uzun zamandır özlemini çektiğim odun fırınında et özlemimi giderdi. Temelinde et ve bulgur olan Kilis yemeklerinde biraz Halep mutfağını da anımsamadım değil. Kullandıkları baharatlar ve sunumları ile hem mideye hem göze hitap eden Kilis’te Oruk Kebabı, Ekşili Kebap, Kilis Katmeri, Cennet Çamuru da denilen fıstıklı kaymaklı künefe başlıca lezzetlerden.

Yolunuzu her zaman gittiğiniz rotalardan değişik bir yöne çevirmek isterseniz, Anadolu’daki farklı medeniyetleri tanımak isterseniz, sahabeler şehri Kilis sizi bekliyor. Kilis yazım için rehberlik desteği sağlayan Kilis Turizm Şube Müdürü Bülent Öztürk’e ve Kantara Turizm Genel Müdürü Hasibe Sözmen’e teşekkürlerimle. ANADOLU

a

AKTÜEL 43


A-44-45-YEMEK 2.QXD:Layout 1

8/7/17

7:44 PM

Page 1

YEMEK

Çayın yanına pratik tatlı kurabiye tarifleri Çay tartışmasız en çok tükettiğimiz içeceklerden bir tanesi. Ancak çayda her zaman kuru kuru gitmiyor değil mi? sizde aynı şekilde düşünüyorsanız çayın yanına şip şak hazırlayabileceğiniz nefis un kurabiyesi tarifimizi denemeye ne dersiniz?

Pratik un kurabiyesi malzemeleri: -1 buçuk kahve fincanı pudra şekeri -2 adet yumurtanın sarısı -1 paket kabartma tozu -Yarım çay bardağı ermiş margarin -1 su bardağı elenmiş un

Pratik un kurabiyesi yapılışı: Bir kabın içerisine 2 yumurta sarısını koyun. Üzerine 1 buçuk kahve fincanı pudra şekeri ekleyin ve karıştırın. Daha sonra bir paket kabartma tozunu ekleyin. Ardından bir su bardağı eklenmiş un ve eritilmiş margarini de ekleyerek yoğurma işlemine geçebilirsiniz. Hamur kıvamına gelen karışımdan ceviz büyüklüğünde parçalar alarak 150 derecelik fırında hafif pembeleşinceye kadar pişirebilirsiniz. Arzuya göre pudra şekeri ilave edip servis edebilirsiniz.

Evde mısır konservesi yapımı Mısır konservesini genelde marketten alıp kullanırız. Ama hazır mısır konservesi yerine evde mısır konservesi yapmak mümkün. İşte oldukça pratik mısır konservesi yapımı... Mevsimi bitmeden süt mısırı alıp siz de evde mısır konservesi yapıp kış geldiğinde istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Mısır konservesi malzemeleri 3 kilo mısır tuz şeker tuz Mısırları bütün halde haşlayın. Haşlandıktan sonra mısırların taneleri çatal yardımıyla kazıyarak alın. Taneleri sonrasında sıcak suda yıkayıp süzün. Konserve kavanozlarına mısırları yerleştirin. Her bir kavanoz için 1 tatlı kaşığı toz şeker, 1 çay kaşığı toz ve alabildiği kadar kaynar su ekleyip kapağını sıkıca kapatın. Soğuduktan sonra günel görmeyen bir yerde saklayın. ANADOLU

a

AKTÜEL 44


A-44-45-YEMEK 2.QXD:Layout 1

8/7/17

7:44 PM

Page 2

Çok lezzetli kısır tarifi Birçok sebze ve baharatla farklı bir lezzet olan kısır, adeta damakları şenlendiriyor. Sizin için hazırladığımız nefis kısır tarifimiz... Kısır nasıl yapılır? Bulguru sıcak suyla üstünü geçmicek şekilde ıslatın. Suyu çekince duruma göre biraz daha koyabilirsiniz. Küçük bir tavada kuru soğan, sarımsak, 1 yemek kaşığı zeytinyağı ile salçayı ilave edip kavurun. Bu karışımı bulgurun üstüne dökün ve bütün baharatları ekleyin. Nar ekşisi ile 1 çay bardağı zeytinyağını da ekleyip iyice karıştırın. İnce ince doğranan yeşillikleri ilave edip karıştırdıktan sonra domatesleri ekleyin. Tekrardan iyice harmanlayın.

Kısır tarifi için gerekli malzemeler 1-2 su bardağı köftelik bulgur Sıcak su (bulguru ıslatmak için) 1 yemek kaşığı biber salçası 1 tatlı kaşığı domates salçası 1 demet maydanoz 4 taze soğan 4 küçük kahvaltılık domates 1 küçük salatalık 2 orta sivri biber 1 diş sarımsak 1 küçük soğan 2-3 yemek kaşığı zeytinyağı Marul Nar ekşisi veya limon Karabiber Kimyon Pul biber Tuz

Çinekop tava nasıl pişirilir? Çinekop tavanın yapılışı; Öncelikle aldığınız çinekopları güzelce ayıklayıp yıkayın. Daha sonra geniş bir tavanın (tercihen teflon) içine sıvı yağınızı koyun ve kızmaya bırakın. Tuz ve galeta ununu bir geniş kabın içinde karıştırın. Balıklarınızı una iyice bulayıp kızgın yağın üzerine koyun. Pişirme esnasında ocağın altı kısık olabilir.

Çinekop bu mevsimin yenebilen en güzel balıklarından biridir. Çinekopun en güzel haline malumunuz çinekop tavadır. Peki, çinekop tava nasıl yapılır? İşte tarifimiz… Çinekop tava için malzemeler; * 1 kilo çinekop *Mısır unu *Tuz *Sıvı yağ

Ayva tatlısı tarifi Kış aylarında meyve olarak tükettiğiniz ayvadan tatlı yaparak hem sofranızı hem de damak tadınızı şenlendirebilirsiniz. İşte sizlere nefis ayva tatlısı tarifimiz. Ayva tatlısı malzemeler - 4 adet ayva - 3 su bardağı şeker - 1 buçuk su bardağı su - Ceviz veya kaymak ANADOLU

a

AKTÜEL 45

Ayva tatlısı yapılışı Ayvaları yıkayıp soyduktan sonra iki parçaya bölün. Çekirdekli kısımlarını iyice kesin ve tencereye dizin. Üzerine kabukların bir kısmını ekleyip 5 dakika kaynatın. Kaynamaya başladıktan sonra şekeri ilave edip kısık ateşte 2 saat pişirin. Piştikten sonra ayvaları servis tabağına alın ve tencerede kalan şerbeti ayvaların üst kısımlarına ekleyin. Ilıdıktan sonra ceviz veya kaymakla servis edebilirsiniz.


A-46-MUM-ILAN- ELEKTRIK.QXD:Layout 1

8/7/17

7:44 PM

Page 1

ANADOLU

a

AKTÃœEL 46


B-46-ELEKTRIK YAZISI-ILAN- ELEKTRIK.QXD:Layout 1

8/7/17

8:02 PM

Page 2

TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK BARAJINA SAHİP OLAN

ŞANLIURFA ELEKTRİK KESİNTİLERİ İLE ZOR DURUMDA…

BU ŞEHİR

KARANLIĞI HAK ETMİYOR! a ktüel ANADOLU

ANADOLU

a

AKTÜEL 46


ILAN ELMIRA.QXD:Layout 1

3/3/17

9:02 PM

Page 1

VEYSEL KARANİ MAH. Y. EMRE CAD. ŞEL APT. ALTI NO: 118/B ŞANLIUFRA

0414 314 56 38


B-01-KAPAK.QXD:Layout 1

8/7/17

8:15 PM

Page 1

aktüel ANADOLU

AĞUSTOS 2017 YIL:1 SAYI: 8

SURVİVOR’DAN

SONRASI

HİROŞİMA MÜSLÜM GÜRSES MÜZİK VE SANAT MÜZESİ

I VİZYONDAKİ FİLMLER

Çocuklarımızı Aptallaştırmayalım!

Güncel Haber - Yaşam - Kültür - Sanat - Tarih

www.anadoluaktuel.net

Semra Ilık

ŞANLIURFA’DA SİYASİ TEMİZLİK YAPILMASI GEREKİYOR HER YAZARIN SIRTINDA BİR HEYBESİ VARDIR

9 Ay

10 Gün Diyeti


B-02-ILAN-YETIMOGLU PETROL.QXD:Layout 1

8/7/17

8:12 PM

Page 1

Güler yüzlü ve tecrübeli personeli ile hizmetinizdeyiz...

YETİMOĞLU

PETROL

GAZİANTEP YOLU 11. KM ŞANLIURFA 0544

663 10 10


B-03-ILAN-YETIMOGLU RESTAURANT.QXD:Layout 1

8/7/17

8:12 PM

Page 1

YETİMOĞLU

RESTAURANT

Taş Binası, Doğal Bahçesi ve Şelalesi, Mini Hayvanat Bahçesi ve Çocuk Oyun Parkı ile NEZİH BİR ORTAMDA Kendine has kebap çeşitleri Pide ve Pirzolası ile Güler Yüzlü Personelimiz ile Hizmetinizdeyiz

GAZİANTEP YOLU 11. KM ŞANLIURFA 0544 935 63 63


B-04-05-ILAN SIVEREK TSO.QXD:Layout 1

8/7/17

8:11 PM

Page 1

Gelişen Bir Siverek İçin Çalışıyoruz...

Cumhuriyet Caddesi İspahi Pazarı Üzeri K:1 No:44-45 SİVEREK/ŞANLIURFA (414) 552 10 23 (414) 552 23 51 siverektso@tobb.org.tr s i v e r e k @ s i v e r e k t s o . o r g . t r w w w. s i v e r e k t s o . o r g . t r


B-04-05-ILAN SIVEREK TSO.QXD:Layout 1

8/7/17

8:11 PM

Page 2

SİVEREK TİCARET VE SANAYİ ODASI


B-06-ICINDEKILER.QXD:Layout 1

8/7/17

8:11 PM

Page 1

İÇİNDEKİLER KAPAK

14

32

ŞANLIURFA’DA CİDDİ ANLAMDA BİR SİYASİ TEMİZLİK YAPILMASI GEREKİYOR

DALDAKİ YAPRAK GÜNÜ GELDİĞİNDE MUTLAKA DÜŞER

10

Genç yaşta siyasete atılan ve bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ile sürekli adından söz ettiren hukukçu Semra Ilik ile çok özel bir röportaj geliştirdik.

40

28

EMEKLİ İLE ÇALIŞAN ARASINDAKİ FARK UÇURUM GİBİDİR!

08 Tarihin eskitemediği yemek: KEŞKEK

SURVİVOR’DAN SONRASI HİROŞİMA

22

MÜSLÜM GÜRSES MÜZİK VE SANAT MÜZESİ

GENÇLERİN BOŞ VAKİT GEÇİRMELERİNE GÖNLÜM RAZI DEĞİL!

ŞUTİM “SÜRÜCÜ KURSU PİSTİ” OLMAKTAN ACİLEN ÇIKARILMALIDIR! ANADOLU

a

AKTÜEL 06

37


B-07-ILAN-ARTUKBEY.QXD:Layout 1

8/7/17

8:11 PM

Page 1

Kahve Çeşitleri Kuruyemiş & Şekerleme Kuru Meyveler Badem Şekeri/Draje Draje Çeşitleri Hediyelik Ürünler Çay& Baharat Çeşitleri Lokum Çeşitleri Soslar/şuruplar Yorgunluk atarız Kız isteriz, Hasret gideririz Hafızamızı güçlendiririz Tatlı krizini keseriz meme kanserinden korunuruz, Fal bakarız, yüksek tansiyonu dengeleriz....

www.artukbey.com Emniyet Cad. Ulubatlı Mah. Hande Apt. Altı 57/A HALİLİYE/ŞANLIURFA TEL: 444 7 047 - 0546 506 66 0542 260 94 55

100 TL ÜZERİ ALIŞVERİŞLERDE ÜCRETSİZ KARGO / 17.00 'a KADAR OLAN SİPARİŞLER AYNI GÜN KARGOYA VERİLECEKTİR


B-08-09-CANBEYLI.QXD:Layout 1

8/7/17

8:10 PM

Page 1

SÖYLEŞİ

GENÇLERİN BOŞ VAKİT GEÇİRMELERİNE GÖNLÜM RAZI DEĞİL!

Şanlıurfa’da Gençlik Merkezlerinin hak ettiği yere ulaşmasında büyük emekleri olan ve sıra dışı şiirleriyle sürekli adından söz ettiren Abdullah Canbeyli’ye konuk olduk. Gençlerin ağabeyi Canbeyli ile keyifli bir söyleşi yaptık…

GENÇLERİN TALEPLERİNE KARŞILIK VERMEYE ÇALIŞIYORUZ Gençlerin talepleri ne yönde? Gençlerimizin açtığımız kurslara yönelik yoğun ilgisi var. Özellikle okulların kapanmasıyla beraber bu yoğunluk had safhaya ulaştı. Şu anda gençler bize ve çocuklarımıza yönelik burada açtığımız basketbol, gitar, bağlama, İngilizce, bilgisayar, resim, badminton ve işaret dili gibi kurslarla gençlerin taleplerine karşılık vermeye çalışıyoruz. Gençlik Merkezlerinin

Efendim Sizi Tanıyabilir miyiz? Ben Abdullah Canbeyli, Gençlik Spor İl Müdürlüğü personeliyim. Şu an Karaköprü Çadır Gençlik Merkezi'nde yöneticilik yapmaktayım. Şanlıurfa’da amatör ve profesyonel spor müsabakalarında saha komiseri olarak görev yapan arkadaşlarımızın oluşturduğu Futbol Saha Komiserleri Derneği’nin de başkanlığını yapmaktayım. Derneğimiz, profesyonel ve amatör müsabakalarda görev yapmak üzere 1996 yılında kuruldu. Şu anda Türkiye Futbol Saha Komiserleri Derneği Genel Merkezi Ankara'dadır. Biz de bu merkeze şube olarak bağlı olup çalışmalarımızı Şanlıurfa'da yürütmekteyiz. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü İlk işe girdiğim yer ve yıllarca edindiğim bilgi birikimi burada bütün çocuklara aktarıyoruz. ANADOLU

a

AKTÜEL 08

amacı bildiğiniz üzere gençlerimizin dışarıda başı boş dolaşmasını önlemek amacıyla, devletimizin açmış olduğu gençlik merkezlerinde bu gençlerimizi birebir vakitlerini güzel bir şekilde geçimlerini teminen çalışmalarımızı yürütmekteyiz. Daha önce gençlik merkezlerine yeterince ilgi yoktu siz göreve geldiğinizden bu yana daha tanınır bir hale geldi, bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?


B-08-09-CANBEYLI.QXD:Layout 1

8/7/17

8:10 PM

Page 2

Öncellikle ben çalışmayı seven bir insanım. Özellikle söz konusu çocuklar ve gençler olunca insan yorulmak nedir bilmiyor. Çünkü Türkiye'nin geleceği, Türkiye'nin teminatı olan gençlerin dışarıda boş boş gezmelerine boş vakit geçirmelerine, gönlüm razı değil. Bu şekilde yaptığımız çalışmalarla gençlik merkezlerinin gençlerin gerçek sahibi olduklarını ispat etmek üzere onlarla beraber yeri geldi çocuklaştık, yeri geldi gençleştik. Onlarla dertleştik, sorunlarını, dertlerini dinledik ve özellikle Şanlıurfa’mızda belli bir saatten sonra kız çocuklarını dışarıya bırakmak istemeyen aileleri ziyarette bulunduk. Bu kızların gençlik merkezlerine gelmelerini sağladık. Aileleriyle tanıştıktan sonra onlar da çocuklarını gönül rahatlığıyla gençlik merkezlerine gönderdiler. Gençlik merkezleri bu sayede amacına ulaştı.

gelişimlerine önemli katkılarda bulunacaklar. TESİSLERİMİZ 2 MİLYON NÜFUSA SAHİP OLAN ŞANLIURFA İÇİN YETERLİ DEĞİL Şehirde spora olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Tabii ki spor dallarına olan ilgiye baktığımız zaman eskiye oranla kat kat fazladır. Şanlıurfa'nın genç bir nüfusa sahip olduğunu göz önüne alırsak gençlerin ve çocukların dolayısıyla yönlendiren ailelerin spora bakış açıları değiştiği için gerçekten ilimiz iyi bir yolda. Tabi ki modern tesisler çoğalmakta, gençlerin spor yapabileceği alanlar çoğalmakta ama yeterli mi? Nüfusu 2 milyona dayanan bir Urfa için tesislerimiz yetersizdir. Şu an merkez ve 4 belediyeyi göz önüne aldığımızda gerçekten yetersiz ve eksiktir. Gerek belediyelerimize, gerek spor il müdürlüğümüze bu konuda önemli görevler düşmektedir.

KÜLTÜR VE SANAT ŞÖLENLERİ DÜZENLEDİK Yaptığınız etkinliklerden bahseder misiniz? Yaklaşık üç yıl boyunca Yenişehir Gençlik Merkezi'nde birçok etkinliğe imza attık. Hatta bundan birkaç tanesini söyleyeyim; birinci ve ikinci kültür ve sanat şöleni düzenledik. Gençler arası çiğ köfte yarışmaları düzenledik ve gayet başarılı olduk. Sporun önemli etkenlerinden biri olan doping konusunda gençlerimizle ve kamuoyu ile bilgilerimizi paylaştık. Yaptığımız seminerlerle faaliyetlerimizi, gençlerimizle ve çocuklarımızla yaşatmaya çalıştık. Çünkü gençler gerçekten bu ülkenin ihtiyacı olan güce sahipler. Türkiye'mizin teminatı olan gençlerimiz için ne yapsak azdır. Buradan ailelere neler söylemek istersiniz? Bana göre okul dışında ailelerin çocuklarını pek takip ettiği, gördüğü yok. Öyle okullarda aldıkları eğitimin dışında kalan zamanlarını gençlik merkezlerinde geçirmeleri, hem gençlerin lehine hem de ailelerin lehinedir. Burası devlet kurumudur, dernek falan değildir. Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü'ne bağlı

olarak çalışır. Bu devlet kurumlarının açmış olduğu gençlik merkezlerinde ailelerimizin özellikle çocuklarını buraya yönlendirmeleri, kurslardan faydalandırmaları lazım. Bunları yaptıkları zaman çocukları sağda solda başıboş kalmayacak, kötü arkadaş, kötü huy edinmeyecekler. Dolayısıyla gençlik merkezlerinde hem bir spor dalından faydalanacaklar, hem de kendi kişisel ANADOLU

a

AKTÜEL 09

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Şu an Şanlıurfa’da gençlik merkezlerine ilaveten belediyelerimizin yaptığı, gençlere yönelik çok amaçlı salonlar açılmaktadır. Burası gençlerin evi gibidir; gençlerin burada bulunması, çalışması ve eğitim alması teşvik edilmelidir. Gençlerin bu merkezlere gelmek istedikleri zaman ailelerinin özellikle destek vermeleri ve gereken yardımı yapmaları gerekir.


B-10-11-EMEKLI MEMURSEN.QXD:Layout 1

8/7/17

8:10 PM

Page 1

SÖYLEŞİ

Şanlıurfa Emekli Memur-Sen Şube Başkanı Mehmet İmre

EMEKLİ İLE ÇALIŞAN ARASINDAKİ FARK UÇURUM GİBİDİR! Türkiye’de emeklilik yaşı tartışıladursun, mezarda emeklilik söylemlerini bile geride bırakacak bir söylenti var; “Emeklilik yaşı 72 veya 75’e çıkarılabilir” diyen Şanlıurfa Emekli MemurSen Şube Başkanı Mehmet İmre ile sendikacılıktan; emekliliğe dek önemli konuları konuştuk…

RÖPORTAJ: MEHMET EMİN KUŞ FOTOĞRAFLAR HANİFİ AYDIN Kısaca kendinizi tanıtır mısınız? 1960 Şanlıurfa Hilvan doğumluyum. 1983 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın yurt genelinde açmış olduğu sınavla 1984 yılında ilimiz Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı bir okulda memur olarak göreve başladım. 2006 yılında emekli oldum. 2001 Yılında Memur-Sen’in ilk kuruluş yıllarında Rahmetli M.Akif İNAN’IN vefatından hemen sonra ANADOLU

a

AKTÜEL 10

Eğitim-Bir-Sen’e üye oldum. Bu arada Rahmetli büyüğümüz, sendikamızın kurucu genel başkanı, şair ve yazar Mehmet Akif İNAN’I Rahmetle anıyorum. SENDİKA ÜYELERİ SÜRGÜNE GÖNDERİLİRDİ Geçmişte yaptığınız Eğitim Birsen Başkanlığı da hakkında bilgi verir misiniz? Eğitim-Bir-Sen’de iki dönem yönetim kurulunda görev yaptım. Bir dava adamlığı düsturu ile çok güzel çalışmalar yaptık. O dönemlerde


B-10-11-EMEKLI MEMURSEN.QXD:Layout 1

8/7/17

koalisyon hükümeti olduğu için doğal olarak bakanlıklar partiler tarafından paylaşılmıştı. Hangi kurum hangi bakanlığa bağlıysa, o dönemde o kurumda çalışan memurlar da direkt olarak o partinin desteklediği sendikanın zorunlu üyesiydi. Sendikalarımıza üye bulmakta çok zorlanıyorduk. Çünkü memurlar üzerinde bir sindirme, baskı ve korku vardı. Gittiğimiz memurlar; “Sizin sendikanızı seviyoruz, gönlümüz sizinle ama malum, bakan falan partiden ve falan sendikayı destekliyor mecburen biz de o sendikanın üyesi olmak zorundayız.” diye cevaplar alıyorduk. Eğer söz konusu sendikalardan istifa edip sendikamıza üye olsalardı ya sürgüne gönderiliyor ya da terfi cezası alıyorlardı. Çok şükür 2002’den sonra baskı ve sindirme politikaları da son buldu. Daha fazla derinlere inmeden konumuzu toplarlayım. 2006 yılının Haziran ayında emekli oldum. Bir süre sonra Memur-Sen Genel merkezimiz Emekli-Bir-Sen’i kurdu. Genel merkez tarafından bu sendikanın Urfa kurucu temsilcisi görevi bana verildi. Sonra Emekli- Bir-Sen kapatılınca, yine genel merkez tarafından bu sefer de EmekliMemur-Sen kuruldu. Urfa il temsilciliği görevi yine bana tevdi edildi. Halen bu görevime MemurSen çatısı altında Urfa’daki dostlarımla beraber devam ediyorum. Memur-Sen’in bugünkü faaliyetlerini nasıl buluyorsunuz (değerlendiriyorsunuz)? Bana göre mükemmel bir şekilde devam ediyor. Öncelikle kuruluşundan günümüze kadar Memur-Sen konfederasyonuna emek vermiş ama aramızdan vefat ederek ayrılmış olan kardeşlerime Rabbimden rahmet diliyorum. Hayatta olan kardeşlerime de ömür boyu saadetler diliyor şükranla yâd ediyorum. Bir kere şunu iyi anlamımız gerek Memur-Sen sadece ücret sendikacılığı yapmıyor aynı zamanda demokrasinin korunması ve gelişmesi, insan hak ve hürriyetlerinin ön planda tutulması, dini özgürlüklerin teminatı olmuş ve olmaya devam etmektedir. İlimizde sayısal olarak en çok üyeye sahiptir. Bu günkü tarih itibarı ile 23,000 Üye ile Urfa’da, Türkiye genelinde ise; 997,089 üyeyle devrin en büyük sivil toplum kuruluşu olmayı başarmıştır. Memur-Sen, gerek ülkemizde,

8:10 PM

Page 2

Memur-Sen, gerek ülkemizde, gerekse yeryüzünün değişik bölgelerinde mazlumların sesi olmuş mağdurların her zaman yanında olmuştur. Her zaman hakkı savunmuş haklının ve mazlumun yanında yer almıştır. gerekse yeryüzünün değişik bölgelerinde mazlumların sesi olmuş mağdurların her zaman yanında olmuştur. Her zaman hakkı savunmuş haklının ve mazlumun yanında yer almıştır. Haksızlığa ve zulme karşı dik durmuş ve durmaya devam etmektedir. EMEKLİLER AÇLIK SINIRINDA YAŞIYORLAR Emeklilerin sorunları hakkında neler düşünüyorsunuz? Ülkemizde genel olarak yaklaşık 11 milyon emekli bulunmaktadır. Emeklilerin en büyük sorunu maddidir. Çünkü emeklilerin aldığı maaş yetersizdir. Ülkemizde emekli olup, aldığı para ile geçinemeyen, yokluk ve açlık sınırında yaşam mücadelesi veren, ömrünün geri kalanında refah düzeyinde yaşamak için mücadele verip tekrar çalışan emeklilerimiz var. Emeklilerin sorunları yıllardır görmezden gelinmekte ve bu sorun bir türlü çözüme kavuşturulmamaktadır. Bir sendikanın yapmış olduğu araştırmaya göre Türkiye İstatistik Kurumu'ndan alınan Haziran 2017 fiyatlarına göre yapılan araştırmada çalışan tek kişinin yoksulluk sınırı 2.540,31 TL olarak hesaplanmış. Dört kişilik bir ailenin asgari geçim haddi ise 5.250,03 Lira olarak belirlenmiş. Bu veriler emeklilerin harçlık denilebilecek maaşlarla nasıl geçim sağlayacağını yetkililere sormak

Emeklilerin bu ülkenin kalkınmasında, gelişmesinde, taşında ve toprağında emekleri vardır. Bunlar göz ardı edilmemelidir. Emekli olan kişi ile çalışan kişi arasında büyük uçurumlar mevcuttur. ANADOLU

a

AKTÜEL 11

lazım. Emeklilerin içler acısı durumunu yetkili vicdanlara havale ediyorum. Emeklilerin bu ülkenin kalkınmasında, gelişmesinde, taşında ve toprağında emekleri vardır. Bunlar göz ardı edilmemelidir. Emekli olan kişi ile çalışan kişi arasında büyük uçurumlar mevcuttur. Maaşların arasındaki bu uçurum bir an önce giderilmelidir. Ömrünün son baharında insanlar rahat yaşamalı, sağlık ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayabileceği ekonomiye sahip olmalıdır. Emeklilik, çok farklı psikolojik ve sosyolojik dinamikleri içinde barındıran bir olgudur. Özellikle bireylerin ortalama yaşam sürelerinin artması ile birlikte emeklilikte geçirdikleri sürelerin de artması, emeklilik olgusunu sosyal devlet anlayışının ilk sıralarına yerleştirmiştir. MEZARDA EMEKLİLİK UYGULAMASINA SON VERİLMELİ Mevcut emeklilik yaşını uygun buluyor musunuz? Daha önceki emeklilik sistemi erken yaşlarda emekli olma imkânı tanıyordu. Tam verimli olacak yaşlarda çalışan ve emekli arasında maaşlarda büyük farklar olmadığı için 25. hizmet yılını dolduran erkekler 45 yaşında emekli olabiliyordu. Örneğin benim emekliliğim öyle oldu. 26,5 yıl çalıştım maaş farkı da 100 TL olduğu için 45 yaşımda emekli oldum. Getirilen yeni emeklilik sistemi ise Türkiye yaş ortalaması temel alındığı için erkeklerde: 65, bayanlarda ise 60 yaş zorunluluğu getirildi. Bu sistem de mezarda emekli olmayı vaad ediyor. Bu çok yanlıştır. Hatta söylentilere göre bu yaş sınırı daha da yukarılara yani 72 ile 75 yıla çıkarılabilirmiş. Bu durum çok vahim olur. Çalışanlara büyük haksızlık olur. Umarım böyle bir yanlışa gidilmez. Son olarak neler eklemek istersiniz? Son olarak sizleri yürekten tebrik ediyorum. Böyle bir dergi çıkarmakla Urfa’ya ve Urfalıya kültürel anlamda çok büyük hizmetler sunuyorsunuz. Yöremizin müzik, el sanatları, örf, adet, tarım, giyim ve mutfak kültürünü tanıtmanız da ayrıca takdire şayandır. Dergi içeriğinin kalitesi ise başka bir övgüye layıktır. Tekrar yürekten kutlar hizmetlerinizin devamını ve başarılar diliyorum. Rabbim muvaffak eylesin inşallah.


B-12-13-DUYGU YILDIRIM.QXD:Layout 1

8/7/17

8:10 PM

Page 1

DUYGU YILDIRIM DİYETİSYEN

9 Ay 10 Gün Diyeti

Hamile olduğunu öğrenen kadınların pek çoğu, bebeğinin gelişimi için doğru ve dengeli beslenemediğini düşünür. Hatta ilk aylarında kilo alamayan gebeler endişelenebilirler. Aslında tüm bu endişeler çoğu zaman gereksizdir. Çünkü bulantı ve kusmalar ile iştahsızlık problemleri ilk aylarda kilo almayı doğal olarak engelleyebilir. Normal bir gebelik sürecinde annenin kendi gereksinimine ek olarak tükettiklerinin bebeğe aktarılması için yaklaşık 10-12 kg. alması yeterlidir. Bu artışı sağlayabilmek için gebelik öncesine

göre bir gebe ek olarak günlük 20 gr. protein, 15-20 mg. demir, 500 mg. kalsiyum ve ortalama 300 kalorilik enerji alması gerekir. Annelerin/anne adaylarının ‘Gebeyim bu yüzden iki kişilik yemek yemeliyim.’ mantığıyla gereğinden fazla enerji alımı, gebelik sürecinde annenin yağ depolarının gereğinden fazla artmasına ve özellikle 6. aydan sonra gebelikte kan şekerinin ya da tansiyonun yükselmesine sebep olarak gebelik süreci için tehlike oluşturmaktadır. Peki, gebelikte sıklıkla tüketilmesi gereken besin öğeleri nelerdir? ANADOLU

a

AKTÜEL 12

KALSİYUM: Gebelikte, normalde gerek duyduğunuz miktarın iki katı kadar kalsiyum gereklidir. Çünkü gebelik boyunca diş ve kemiklerden sürekli bir kalsiyum eksilmesi olmaktadır. Kalsiyum açısından zengin besinler peynir, süt, yoğurt ve yeşil yapraklı sebzelerdir. Ancak süt ürünlerinin yağ açısından da zengin olduğundan dolayı yağı alınmış süt ve yoğurdu tercih etmeniz daha doğru olacaktır. Brucella, tifo benzeri hastalıklardan korunabilmek için tükettiğiniz peynirin ve sütün


B-12-13-DUYGU YILDIRIM.QXD:Layout 1

8/7/17

8:10 PM

Page 2

hijyenik ve iyi pastörize olmasına da özen gösterin.

PROTEİNLER: Gebelikte artan protein ihtiyacını karşılamak için kırmızı ve beyaz et, süt ve süt ürünleri, yumurta, balık, kuru baklagiller (fasulye, mercimek, barbunya..) gibi protein yönünden zengin besinler önerilir. Fakat hayvansal gıdalardaki yağ mümkün ölçüde alınarak, etin yağsız bir şekilde tüketilmesi önerilir.

DEMİR: Gebelerde demir eksikliği halsizlik, bitkinlik, nefes darlığı, uykuya meyillilik ve çarpıntı gibi şikâyetler oluşturabileceği gibi gebelikle ilgili olarak da erken doğum, bebeğin rahim içinde gelişememesi, ölü doğum ve düşükler gibi komplikasyonlara zemin hazırlar. Ayrıca ileri derecede kansız bir gebe doğum sonrası lohusalık döneminde de sıkıntı çekebilir. Demir eksikliğini en aza indirebilmek için kan yapıcı; pekmez, kuru üzüm, kırmızı et, yumurta ve kuru baklagillerden zengin gıdaların tüketilmesine önem verilmelidir. Ayrıca C vitamininden zengin meyve ve sebzeler de bağırsaklardan demir emilimini arttıracaklardır.

C VİTAMİNİ: C vitamini demirin bağırsaklardan emiliminde, vücudun hastalık etkeni mikroorganizmalara karşı immun (bağışıklık) direncinin arttırılmasında ve metabolizmamızdaki pek çok biyokimyasal süreç için gerekli bir

vitamindir. C vitamini portakal, limon, kırmızı ve yeşilbiber, domates, çilek, greyfurt, karnabahar, lahana, Brüksel lahanası gibi pek çok taze meyve ve sebzelerde bulunur. Vücutta depolanmadığı için her gün belli bir miktar alınmalıdır. Uzun süre saklanan ve pişirilen besinlerde C vitamininin çoğu kaybolur. Besinleri tazeyken tüketmeli, iyi yıkanmış sebzeleri çiğ ya da az haşlayarak yemelisiniz. Ayrıca gebelerin uzun süre beklemiş, doğal içerikli olmayan, konserve vb. gıdaları da tüketmeleri doğru değildir.

FOLİK ASİT: Bebeğin merkezi sinir sisteminin gelişmesi için özellikle gebeliğin ilk haftalardan itibaren "B9 vitamini" yani folik asit alınması çok önemlidir. Vücutta depolanmadığı ve gebelik süresince normalden fazlasına gerek duyulduğu için her

ANADOLU

a

AKTÜEL 13

gün alınmalıdır. Taze yeşil sebzeler folik asit kaynağıdır, ancak uzun süreli pişirmeler ve uzun süre bekleyen gıdalardaki miktarını azaltır. En çok ıspanak, yer fıstığı, fındık, karnabahar, kepekli ekmekte mevcuttur. Doğal gıdalar gebenin folik asit açığını tam olarak kapatamayacağından ötürü gebeliğin ilk haftalarından itibaren hekim kontrolünde hap olarak dışarıdan alınması uygun olacaktır. Gebelerde folik asit eksikliğine bağlı bebeklerde “nöral tüp defektleri” adı altında toplanan bir takım anormalliklerin ortaya çıkabileceği ve bu gebelerde preeklampsinin (gebelik zehirlenmesi) daha sık geliştiği gözlenmiştir.

GEBELİKTE SIVI ALIMI: Gebelik sürecinde günlük ortalama 2-2,5 litre su içilmesi son derecede önemlidir. Gebelikte çay, kahve, kolalı içecekler ve kakao önerilmez. Çay içerdiği ‘tein’ maddesiyle demir eksikliğine yol açarken, diğer maddeler ‘kafein’ içerdiğinden ötürü bebek üzerine olumsuz etkide olabileceğinden dolayı önerilmemektedir. Gebelikte alkol kullanımı bebekte ‘fetal alkol sendromu’ olarak tanımlanıp, zekâ geriliği ve bir takım yapısal anormalliklerle kendini gösteren problemlere yol açtığından ötürü kesinlikle önerilmemektedir. Tüm annelerin/anne adaylarının sağlıklı bir gebelik süreci geçirmesi dileğiyle… Soru ve görüşleriniz için diyetisyenduygu@hotmail.com adresine mail atabilirsiniz.


B-14-15-16-SERHAT ERDEM.QXD:Layout 1

8/7/17

8:09 PM

Page 1

RÖPORTAJ

Serhat Erdem

DALDAKİ YAPRAK GÜNÜ GELDİĞİNDE MUTLAKA DÜŞER n

Anadolu Aktüel Dergisi olarak Karaköprü Belediyesi’nin HDP’li Meclis Üyesi Serhat Erdem ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. Sayın Erdem belediyede encümen üyesi olsa da sesini duyuramadığını ve yapılan bazı işlerin usulsüz olduğunu dile getirdi. Ayrıca yakında belediye hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıklayan Serhat Erdem “Kimse dokunulmaz değildir. Gün gelir daldaki yaprak mutlaka yere düşer” dedi.

RÖPORTAJ: MEHMET EMİN YEŞİL FOTOĞRAFLAR: MEHMET EMİN KUŞ Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Ben Serhat Erdem, 1975 doğumluyum. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Şanlıurfa’da tamamladım. Elektrik Meslek Yüksek Okulu mezunuyum. Ticaretle uğraşıyorum, aynı zamanda çiftçilik te yapıyorum. 3 yıldır Demokratik Bölgeler Partisi Karaköprü İl Meclis Üyesiyim. GEÇTİĞİMİZ SEÇİMLERDE KARAKÖPRÜ BELEDİYESİ EŞ BAŞKAN ADAYIYDIM Ne kadar zamandır siyasetle ilgileniyorsunuz? 1990 yılından bu yana siyasetin içindeyim. Halkın Emek Partisi Gençlik hareketiyle beraber süregelen siyasi bir ANADOLU

a

AKTÜEL 14

süreç yaşadım. Geçtiğimiz seçimlerde Karaköprü Belediyesi eş başkan adayıydım. Biliyorsunuz eş başkanlık sistemi bizim partide hayat buldu. Belediye başkanlığını kazanamasam da meclis üyeliğini kazandım. 2014’ten beri belediye meclis üyeliği yapıyorum. Gücüm nispetinde Karaköprü’nün ve Şanlıurfa’nın sorunlarını dile getirmeye çalışıyorum. Gündeme getirdiğiniz en büyük sorun ne oldu? Biliyorsunuz; Karaköprü 1992 yılında belediye statüsüne kavuştu. O günlerden beri imardaki usulsüzlüklerden kaynaklanan sorunları belediye meclisine taşıdım. Bütün süreç içerisinde yapılan usulsüzlükleri soru önergesi şeklinde belediye meclisine sundum. Ancak maalesef kimseden cevap alamıyoruz. Aslında bu durum yasal bir suçtur. Çünkü


B-14-15-16-SERHAT ERDEM.QXD:Layout 1

8/7/17

8:09 PM

Page 2

15 gün içerisinde cevap vermeleri gerekiyor. BİMER’e şikâyette bulunduk ama aldığımız yanıtlar bizi tatmin etmedi. Kız onların, oğlan onların ne yapacağımı artık bende bilemiyorum. SORULARIM YANITSIZ KALIYOR Cevap bulamadığınız sorularınız neler? Şimdi Karaköprü imar planını biliyorsunuz ben aynı zamanda emlak sektöründeyim. 1992’deki imar çapıyla 2017’deki imar çapı arasındaki değişikliği görüyorsunuz. Yani semt pazarları, belediye hizmet alanları, sosyal tesis alanları, çocuk oyun alanları, parklar, kültür sosyal tesis alanları, spor kompleksleri vs. bunların çoğu Karaköprü Belediyesi tarafından satılmıştır. Belediye bunların yerine yeni yerler tahsis etmek zorundadır. 500 bin nüfusa göre imar çalışması yapıldı, bu donatıların da 500 bin nüfusa göre bırakılması gerekiyor. Maalesef buralar bir şekilde talan edilmiş, biz bunların akıbetini soruyoruz ama belediye cevap vermiyor. Sorunlar genellikle imar planları konusunda mı? Şimdi ben size basit bir örnek vereyim. Dünyanın hiçbir yerinde dere yataklarına imar izni verilir mi? Verilmez, bunun bir prosedürü var. Dereye 50 metre uzaklıkta imar yapılır. Bahsettiğim 50 metrelik yerler de yeşil alan olarak kalır. Karaköprü’de dere yataklarına yapı izni verildi. Yani bunlar insan hayatını ilgilendiren şeylerdir. Bugün radye temel de atsanız, Allah göstermesin bir sel felaketi olduğu zaman suyun kuvvetini hiç bir şey engelleyemez ve binaların yıkılmasına sebep olur. Bugün Karaköprü’ye baktığınız zaman çarpık bir kentleşme görürsünüz. Örneğin biri 4 kat, öteki 10 kat, diğeri 5 kattır. Bu durum görüntü kirliliğine de yol açmaktadır. Memleketin geleceği hepimizi ilgilendiren bir konudur. Bu dönemde siyasette yalakalık yaparsanız, görmezlikten gelirseniz, çok güzel yerlere gelebilirsiniz. Ama bu da benim yapıma uygun değil! YAKINDA DAVA AÇACAĞIM Bir Encümen Üyesi olarak bahsettiğiniz konularla ilgili suç duyurusunda bulundunuz mu? Genelde medya üzerinden hareketle yola çıkıyoruz. Bazı konuları sosyal medya üzerinden gündeme getirmeye çalışıyorum ama maalesef savcılık harekete geçmiyor. Bizim parti avukatlarımız ile birlikte bahse konu olan suçları belgeleriyle beraber hazırlamış durumdayız. Biliyorsunuz çoğu avukat

arkadaşımız cezaevinde ama biz bütün belgeleri bir klasör halinde topladık. Yakında suç duyurusunda bulunacağız ve dava açacağız. Mevcut HDP siyasetini nasıl yorumluyorsunuz? Maalesef biz parti olarak kendimizi ifade edemiyoruz. Çünkü sosyal medya dışında kendimizi ifade edebilecek bir ortam yok. Medya organları bizi halka çok farklı bir şekilde lanse ediyor. Bakıyorsunuz TV programlarında HDP tartışılıyor ama orada hiçbir HDP’li arkadaşımız yok. Tartışan kim? Ak Partili akademisyenler, yazarlar ve milletvekilleri… Eğer bize kendimizi ifade etme hakkı vermezseniz biz kendimizi topluma nasıl anlatabiliriz? Anlatamayız. Çünkü o imkân bizden alındı, bütün basın ve yayın kuruluşlarımız kapatıldı. Dolayısıyla biz kendimizi ifade edemediğimiz zaman, toplum bizi hükümetin ve hükümet yanlısı tarafların söylemleri üzerinden tanımakta ve yorumlamaktadır. ÖZERKLİK BAĞIMSIZ BİR DEVLET DEMEK DEĞİLDİR HDP’nin özerlik ilanını nasıl değerlendiriyorsunuz? Özerklik konusunu incelediniz mi bilmiyorum ama özerklik bağımsız bir devlet demek değildir. Türkiye'den kopup ayrı bir oluşuma girmek de değildir. Her kesimin kendi anadilinde, kendi kültürünü yaşadığı yerde, kendi yeraltı zenginliklerini kullanabilmesi anlayışıdır. Özerklik programı parti ANADOLU

a

AKTÜEL 15

gündeminde zaten vardı. Özerklik denildiği zaman ayrı bir devlet anlaşılmamalıdır. Belediyenin kendi içerisindeki yönetim özerkliğinden bahsetmekteyiz. Bir belediyenin kendi kararlarını alabilmesi, kendi alan çalışmalarını kendi meclisinde karara bağlayabilmesi kadar güzel bir şey yok bence. Biraz örnek verir misiniz? Mesela Ege bölgesinde zeytin üretiliyor, zeytinle ilgili kararların orada verilmesi gerekiyor. Ankara'ya taşınmasını ve Hükümet tarafından karar verilmesini ben doğru bulmuyorum. Karadeniz'de fındık üretiliyor. Fındığın fiyatlandırmasını, üretimini kısaca A'dan Z'ye her kararda oradaki siyasi yapının yetkili olması demektir. Bölge kendi sorunlarını çözmeye çalışırsa Hükümetin de işini kolaylaştırmış olur. Bizim istediğimiz bu, bahsettiğimiz yönetim şekli de buydu. İŞİD KOBANİ’DE KATLİAM YAPTI Genel Başkanınız, bazı belediye başkanlarınız ve diğer partililer neden tutuklandılar? Bizim belediye başkanlarımızda hırsızlık, usulsüzlük gibi şeyler bulamazsınız. Düşüncelerinden dolayı yargılanıyorlar. Başkanımız, milletvekillerimiz ve belediye başkanlarımız hangi suçlamayla cezaevlerindeler. Sayın Cumhurbaşkanı’nın başkanımıza terörist demesinin karşılığı ne olabilir?


B-14-15-16-SERHAT ERDEM.QXD:Layout 1

8/7/17

8:09 PM

Page 3

Halkı sokağa davet etmesi ve bunun neticesinde olayların çıkması bir gerekçe olabilir mi? Genel başkanımızın ağzından bugüne kadar şiddet kelimesi çıkmadı. “Gidin şuraları talan edin" demedi. İnsanlara kendi demokratik hakları olarak tepkilerini göstermelerini istedi. Birkaç provokatörün yaptıkları yüzünden Sayın Demirtaş’ın suçlanmasını ben doğru bulmuyorum. İŞİD terör örgütü Kobani'de insanları katletti. Buna tepkisiz kalmak doğru olmazdı. Sayın Kılıçdaroğlu “Adalet” yürüyüşünde binlerce insanla beraber İstanbul'a kadar yürüdü, 2 milyona yakın bir kitle ile orada miting yaptı. Kılıçdaroğlu terörist midir? “Ben İstanbul'a yürüyorum" dediğinde arkasındaki kitleyi şiddete mi davet etti? 15 Temmuz’da bu ülkede bir darbe girişimi yapıldı, Sayın Cumhurbaşkanı halkı sokağa davet etti. 250 insanımız katledildi. Şimdi size soruyorum: Sayın Cumhurbaşkanı bu insanların ölümünden sorumlu mudur? HİÇ BİR GÜÇ HALKIN ÖNÜNDE DURAMAZ Sayın Cumhurbaşkanı’nın 15 Temmuz gecesi halkı sokağa davet etmesini doğru bulmuyor musunuz? Tabiki doğru buluyorum. Bu ülkenin dikta rejimleriyle yönetilmesine hepimiz karşıyız. Askeri darbenin olmasını hiç birimiz tasvip etmeyiz. Elbette halkı sokağa davet edecek ki darbe kalkışmasını durdurabilsin, hiç bir güç halkın önünde duramaz. Biz bunları sonuna kadar destekliyoruz. Darbe girişimi halkın ortak tepkisiyle bastırıldı. Sayın Cumhurbaşkanı halkı sokağa davet ederek doğruyu yaptı. Ama biz şu açıdan da bakalım: Kobani olaylarında İŞİD barbarlarına karşı halkın tepki göstermesi gerekiyordu. Amaç sınırların açılması ve insanların Türkiye'ye girişini sağlamaktı. İnsanların geçişine izin verildi… İnsanlar sınırda 20 gün bekletildi. Suriye'de ilk savaş çıktığında Akçakale sınırına dayanan insanların 10 gün bekletildiğini gördünüz mü? Hemen alındılar. Buradaki insanların tepkisi bundan dolayıdır. Ben ülkemden Kürt, Arap, Türkmen demeden, fark gözetmeden aynı tutumu göstermesini beklerdim. Halkımız buna tepkiliydi ve sokağa çıkmaları gerekiyordu. Kalabalıkları kontrol edemezsiniz, tabi ki olaylar çıkabilir ama bunun parti yönetimiyle ilgisi yoktur. BÜTÜN ANALARIN GÖZYAŞLARININ RENGİ AYNIDIR Sayın Erdem, HDP’nin toplumdaki

imajı PKK'nın siyasi temsilcisi olduğu yönünde. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz? HDP’nin parti yönetimine ve mevcut milletvekillerine baktığınız zaman, sadece Kürtlerin partisi olduğunu mu görüyorsunuz? Ben öyle görmüyorum. İçerisinde farklı inançlara, dillere ve etnik kökene sahip olan insanlar var. Hepsinin bu partide toplanmasının ortak amacı şudur: Ülkenin daha demokratik bir şekilde yönetilmesi, insanların barış ve huzur içinde yaşamalarını sağlamak… Şimdi ben kalkıp farklı bir oluşumun uzantısıdır demeyi uygun bulmuyorum. HDP'nin elinde silah mı var, savaşıyor mu? Biz bu ülkede sorunların diyalog yolu ile çözülmesini istiyoruz. Çünkü her gün ölen insanlar var, bana göre bütün anaların gözyaşlarının rengi aynıdır. Biz diyoruz ki ortada bir sorun var ve bu sorunun sosyolojik tarafı araştırılmalıdır. İnsanlar neden dağa çıkıyorlar? Neden ölümü tercih ediyorlar? İnsan canı hayattaki en kutsal varlıktır ve asla siyasete malzeme edilmemelidir. Bu anlamda partinin farklı bir yere konumlandırılmasını doğru bulmuyorum. ANADOLU

a

AKTÜEL 16

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Ben bu ülkeyi çok seviyorum. Bir gazeteci Ape Musa'ya sorar: "Siz Kürdistan'ı gerçekten kurmak mı istiyorsunuz?" Ape Musa şöyle cevap verir: "Benim alnımda enayi mi yazıyor?" Etle tırnak olduğumuz bir yerde ben Antalya'ya pasaportla mı gideceğim? İstanbul boğazından pasaportla mı geçeceğim? Ben bu ülkenin birliğini, dirliğini, demokratik bir ülke olmasını, insanların kendilerini özgürce ifade edebilmesini isterim. Herkesin dini inancını özgürce yaşayabildiği, birbirlerine saygı gösterdiği ve kardeşçe yaşadığı bir Türkiye istiyorum. İnşallah bu ülkede hepimizin ortak kaygısı olan kardeş kavgası biter. Anaların, evlatların gözyaşları diner. Son olarak, görevimiz gereği Karaköprü ilçemizde var olan sorunlara karşı hepimizin duyarlı bir şekilde yaklaşmasını istiyorum. Hiç kimse dokunulmaz değildir. Daldaki yaprak gün geldiğinde mutlaka yere düşer, hiç birimiz kalıcı değiliz. Yaptığımız bütün işler dürüst, ilkeli ve ahlaki olmalıdır.


B-17-DILRUBA.QXD:Layout 1

8/7/17

8:09 PM

Page 1

PORTRE

HER YAZARIN SIRTINDA BİR HEYBESİ VARDIR

okumadığımı şimdi yazıyordum…

Bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu bir çağda yaşıyoruz ancak bizi bilgiye ulaşmaktan, araştırmaktan ve okumaktan alıkoyan o kadar çok etken var ki, saymakla bitmez. Şimdi sizi bütün bu engelleri aşmayı başarmış, hatta okumakla kalmayıp 16 yaşında kitap yazmayı başarmış genç bir yazarla tanıştıracağız…

Çevreniz sizin yazarlık kimliğinizi nasıl karşıladı? Başta ailem olmak üzere okul müdürüm, hocalarım ve arkadaşlarımdan çok büyük destek gördüm. Benimle beraber heyecanlandılar, beklediler, ağladılar, güldüler... Başta ailemin ve Şanlıurfa'nın gururu olduğuma inanıyorum.

Merhaba, sizi tanıyabilir miyiz? Merhaba, ben Dilruba Oğuz. Şanlıurfa'da yaşıyorum. On altı yaşındayım. Evin tek çocuğuyum. Kitap okumayı ve yazmayı çok seven biriyim. Okuduğum her bir kitabı kitaplığıma yerleştirmek benim için huzur verici. Kitap tutkunu hatta aşığıyım diyebilirim. Yazma serüveniniz nasıl başladı? 7.sınıfa kadar hiç kitap okumayan biriydim. Babam her fırsatta, ''Kızım al eline bir kitap oku'' derdi ama ben pek umursamazdım. Ancak babamın ısrarlarına dayanamayınca Kahraman TAZEOĞLU'nun ''Yaralı'' adlı kitabını okumaya karar verdim. Ondan sonra haftada 1 kitap, sonraları 3-4 günde bir kitap bitirmeye başladım. On dört yaşındayken tüylü defterime bir şeyler yazmaya başladım. Bir genç kızın kaleme aldıkları türden şeylerdi. Çoğu zaman geceleri odama çekilir öyle yazardım. Bana göre yazmak için okumak gerekir. Çünkü okumayan bir insan duygu ve düşüncelerini kaleme alamaz, satırlara

dökemez. Şunu belirtmek isterim ki yazdığım satırları kitap yazma amaçlı yazmıyordum. Sayfalar ilerledikten sonra “Bu satırlar neden bir kitap haline dönüşmesin?” diye düşündüm. “Ben De Senden Vazgeçtim” adlı kitabınız neyi anlatıyor? Türü deneme, konusu aşk olan bir kitap. Bölüm bölüm denemelerden oluşuyor. Birkaç yayınevine dosyamı göndermiştim. O sırada heyecanlı bir bekleyiş aldı beni. Heyecanımı annem ve babamla paylaştım. Şaşırdılar. Babama, bana kitap okuma alışkanlığını kazandırdığı için teşekkür ettim. 7. sınıfa kadar kitap okumayan ben şimdi bir kitap yazmıştım. Bir zamanlar

ANADOLU

a

AKTÜEL 17

Bugün yaşadıklarınızı geçmişte hayal etmiş miydiniz? Yazarlarla tanışmayı, onlarla iletişim kurmayı hep hayal etmiştim. En çok istediklerimden biri de İstanbul Tüyap Kitap Fuarına yazar olarak katılmaktı. Adım adım yaklaşıyordum hayallerime... Artık 15 yaşındaydım. Tam o günlerde Kanes Yayınları'ndan mesaj geldi. Kitabımın onaylandığını duyunca çok sevinmiştim. Hemen iletişime geçtim. Ardından aileme söyledim ve sözleşme imzalandı. Artık basım sürecindeki heyecan başlamıştı. Kasım ayında kitabım çıktı. 12-13 Kasım 2016 tarihlerinde 35.Uluslararası İstanbul Tüyap Kitap Fuarında imza günlerim oldu. İleriye yönelik başka projeleriz var mı? Şuanda bir roman üzerinde çalışıyorum. Konusu okurlarıma sürpriz olsun. Söylemek istediğiniz başka bir şey var mı? Bana göre her yazarın sırtında bir heybesi vardır. Gördüğü şeyleri, tanıdığı yeni insanları veya cisimleri, farkına vardığı gerçekleri, dikkatini çeken şeyleri vs. heybesinde biriktirir. Zamanı geldiğinde ve yerinde kullanır. Son olarak şunları söylemek istiyorum ''Kitap okumak, değişimin başladığı noktadır.''Okumayı ne kadar erken keşfedersek hayata o kadar erken atılırız. Hayallerinizin peşinden gitmeyi asla bırakmayın, ben şimdi onların peşinden gidiyorum. Teşekkür ederim...


B-18-19-ANIZ.QXD:Layout 1

8/7/17

8:09 PM

Page 1

DOĞA

BİR DOĞA KATLİAMI:

ANIZ YAKMAK Ülkemizde 1993 yılından beri yasak olmasına rağmen, verimin yüksek olduğu ve saman sıkıntısı olmayan yıllarda, ekinlerin hasadının ardından, ekin alanının %30 'unda tarlada kalan sap ve kökler yakılır. Buna anız yakma denir. Anızlar Neden Yakılır: Hasat sonrası tarlada kalan bitki saplarını bir değeri olmadığı için; böcek ve diğer zararlıları yok etmek, çeşitli hastalıkları önlemek, toprak işlemede

kolaylık sağlamak ve anızın çok kolay, çabuk ve masrafsız şekilde yok edilmesini sağlamak gibi gerekçelerle anızları yakmaktadırlar. Oysa modern tarım tekniğinde anız yakmak son derece yanlış olup, yakma sonucu meydana gelen zararları telafi etmek mümkün değildir. Anızların Yakılması ile Birlikte Şu Zararlar Oluşur: 1-Bitkinin büyümesinde büyük önem taşıyan toprağın canlı üst kısmı yani organik maddesi de yanmaktadır. 2-Toprağın erozyona karşı dayanıklılığı azalmaktadır, oysa anız değerli olan toprağı su ve rüzgâr erozyonuna karşı korumaktadır.

ANADOLU

a

AKTÜEL 18

3-En fazla toprak kaybı anız yakılan topraklarda meydana gelmektedir, en az toprak kaybının ise hasattan sonra anız yakılmadan gölge tavında sürüm yapılan tarlalarda olmaktadır. 4- Anızı yakılan toprağın su tutma gücü azalmaktadır. 5-Anız yakılması ile Kök Çürüklüğü ve Ekin Kurdu (Zabrusun) yok edilmesi mümkün değildir. Takip eden yıllarda kök çürüklüğü hastalığı artmaktadır. 6-Anız yakma ile toprağın doğal yapısı bozulmakta ve verimliliği düşmektedir. 7-Havayı kirletmekte ve yükselen dumanların özellikle yol kenarlarında görüş mesafesinin engellenmesi


B-18-19-ANIZ.QXD:Layout 1

8/7/17

8:09 PM

sonucu can ve mal kaybına yol açmaktadır. 8-Komşu tarlalardaki hasat edilmemiş ürünlere, traktörlere, meyve bahçelerine, bunların etrafındaki çitlere, telefon direklerine, civardaki yerleşim yerlerine, ortamda yaşamını sürdüren yaban hayatına ve özellikle ormanlara, koruluk ve ağaçlık bölgelere telafisi mümkün olmayan zararlar vermektedir. Anız Yangınlarının Ortadan Kaldırılması İçin: - Biçerdöverle hasattan sonra tarlada kalan saplar sap parçalama makinesi ile parçalanıp, parçalanmış saplar tırmıklarla toplanmalıdır.

Page 2

- Biçerdöverle hububat hasadı, toprak yüzeyine yakın yapılmalıdır, böylece kalan sap miktarı az olacağı için çürümesi ve mikroorganizmalar tarafından parçalanması daha kolay olacaktır. - Anızların daha çabuk parçalanıp organik maddeye dönüşmesini sağlamak amacıyla toprağa kalan sapın % 1’i kadar “Azot dengeleme gübresi” verilmelidir. - Yabancı ot ve haşereleri yok etmek için anızların yakılması yerine ilaçlı mücadele yapılmalıdır. - Anız parçalama makinesi ile anız parçalandıktan sonra ekim makinesi ile ekim yapılırken sapların

ANADOLU

a

AKTÜEL 19

ekim makinesi ekici ayaklarını tıkamaması için toprağı yararak çalışan balta ayaklı ekim makineleri yerine diskli ayaklar kullanılmalıdır. Anız Yakmak mahalli çevre kurulu kararınca yasaklanmıştır. Yasaklara uymayarak anız yakanlar hakkında 2872 sayılı Çevre Kanununun 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ve Türk Ceza Kanununun 383 ve 526. maddesi uyarınca cezai işlem yapılmaktadır. Çiftçilerimiz geçim kaynakları olan topraklarına kendi elleri ile zarar vermemeleri ve kanunlar önünde suçlu duruma düşmemek için “Anızları Yakmamaları” gereklidir.


B-20-21-MEHMET EMIN KUS.QXD:Layout 1

8/7/17

8:08 PM

Page 1

MEHMET EMİN KUŞ ŞAİR YAZAR

NASIL BİR EĞİTİM?

İnsanlık tarihinde eğitim ve öğretim, çok önemli bir faaliyet olarak hep kendini göstermiştir. Hiç eğitim almayan insanlar çok azdır. Sanırım İnsanların çoğu ya iyi/doğru eğitim ya da kötü/yanlış eğitim almıştır dersek yersiz olmaz. Hemen hemen insanların tamamı az veya çok eğitim/öğretim almıştır/almaktadır. Önemli olan azda olsa iyi/doğru eğitim almaktır/vermektir. Doğru eğitim almayan kişiler ne kadar fazla eğitim alırlarsa alsınlar topluma verecekleri bir şeyleri olamaz. Hatta yanlış eğitim alanların hiç eğitim al(a)mayanlara göre daha fazla toplum için zararlı olacaklarını söyleyebiliriz. Çünkü eğitimli insanın iyisi faydalı, kötüsü ise zararlı olur ki;

kötülük yapmak için yine bilgiye ihtiyaç vardır. Okumamış insan fazla becerikli olamaz. Dolayısıyla eğitim basite alınacak bir şey değildir. Eğitim hafife de alınamaz. Belki hayatımızda en önemli, önemseyeceğimiz en değerli şey eğitim olmalıdır. Çünkü bir millet için yirmi-otuz sene sonrasının ve hatta daha fazlasının en aktif ve en verimli kesimini teşkil edecek kişiler bugünün çocuklarıdır. Bugünün çocuklarına iyi/sağlam/doğru/kaliteli bir eğitim verilmeden toplum için, ülke ve dünya için iyi bir gelecek beklemek hayal olur. Her toplumun, kültürel ve ekonomik yönden gelişmesi yaşadıkları zamanın eğitim ve ANADOLU

a

AKTÜEL 20

öğretimine bağlıdır. Geleceği uzun, sağlam ve güçlü bir devletin ve toplumun inşası için nesillerin iyi yetiştirilmesi gerekir. İyi bir neslin yetişmesi; disiplinli, maneviyatlı, hürriyet sahibi, kendini özgürce ifade edebilen, önü açık, otoritesi sağlam alınarak çeşitli pedagojik yaklaşımlar göz önünde bulundurularak eğitildiği bir eğitim sistemiyle mümkün olabilir. Kişiler ve nesiller eğitilirken hukuk sistemi, adalet, ülkenin hürriyet anlayışı ve işleyişi, eğitim şartları ve eğitim anlayışı çok önemlidir. Hürriyet anlayışı ve hukuk sistemi sorunlu olan toplumlarda sağlam eğitim verilemeyeceği için; geleceği inşa edecek nesillerde yetiştirilemez.


B-20-21-MEHMET EMIN KUS.QXD:Layout 1

8/7/17

Uzun vadede başarı elde edebilmek için nasıl ki planlı çalışmaya ihtiyaç varsa, iyi ve sağlam bir eğitimde de neticeye ulaşmak için planlı eğitim verilmesi ve kişilerin karakter ve kabiliyetlerine göre kategorilere bölünmesi ve ona göre eğitilerek onlardan iyi yetişmiş bireyler olarak faydalanılması sağlanmalıdır. Siz okuduğu bir okulda hiç matematik dersi görmemiş bir öğrenci ile branşı matematik üzerine olan bir öğrenciyi aynı sınava tabi tutarsanız; sizin eğitim anlayışınızda yanlışlık var demektir. Bilim ve ilimle uğraşması gerekenlerin ideolojik baskılarla, kılık kıyafet ve saç sakal gibi tamamen insani ve şahsi haklara, insanların yaşam tarzına, din-dil ve inançsal değerlerle uğraşmaları, bu sebeplerle öğrencilerin eğitim haklarını ellerinden almaları, öğrencileri eğitimden uzaklaştıracağı gibi; anarşi doğurarak, kin ve nefreti arttırır. Bu baskılarla hiçbir şey elde edilemez. Sadece fitne, fesat ve ayrılık çıkarır. Görevleri eğitim ve öğretim olanların, bilim ve ilimle ilgilenmesi gerekenlerin ideolojik ve devletçilik bir anlayışla hareket ederek okulları ve üniversiteleri birer kavga ve ideolojik çatışma merkezi haline getirme hakları ve lüksleri olamaz/olmamalı. Bir öğrenci kavgadan uzak huzurlu, maneviyatlı, hak-hukuka saygılı, övgüye layık olmalıdır. Bunun için ise; ilk başta aile ortamının huzurlu bir atmosferde olmasına ve okulun idaresi ve hocalarının kendi ideolojilerini eğitimden uzak tutarak sadece eğitim ve öğretim vermesine bağlıdır. Neredeyse her yıl birbirine zıt

8:08 PM

Page 2

Görevleri eğitim ve öğretim olanların, bilim ve ilimle ilgilenmesi gerekenlerin ideolojik ve devletçilik bir anlayışla hareket ederek okulları ve üniversiteleri birer kavga ve ideolojik çatışma merkezi haline getirme hakları ve lüksleri olamaz/olmamalı. tezlerin uygulamaya konulması da başlı başına nesillerde ve ailelerde değerler farklılıklarından kaynaklanan çatışmaları beraberinde getirdiği için sağlam bir eğitimin önüne de set çekmektedir. Teknolojik gelişim ve kitle iletişim imkânlarının artması eğitime hız verdiği gibi bu araçların yerinde kullanıl(a)mamasının verdiği etki ile kaliteli eğitimin yerini; kötü eğitime bıraktığını ve öğrencinin çalışmasına engel olduğunu söyleyebiliriz. Toplumların gelişmesi, ilerlemesi ve kendini koruyarak devam etmesinin, eğitimli bir neslin yetişmesine bağlı olduğunu söylemiştik. Eğitimli bir nesil ise; ahlaki değerlere bağlı kalarak verilen eğitimle kazanılabilir. Kendine güvenen, hürriyete önem veren, karakterli, disiplinli, sosyal, empati kurabilen, pozitif düşünen, sorumlu hareket eden, çalışkan ve güvenilir gibi özelliklere sahip gençler/nesiller yetiştirmek çabasında olmayan bir eğitim anlayışıyla iyi bir gelecek inşa edilemez. ANADOLU

a

AKTÜEL 21

Öğrencilerin zaten karmaşık olan zihin dünyasını; manevi yönden çökmüş olan batının eğitim sistemi referans alınarak, ideolojik baskılarla, gayri hukuki ve gayri ahlaki uygulamalarla daha da kirletmeye ve içinden çıkılamaz bir konuma getirmeye kimsenin hakkı yoktur. Yine dünya merkezli ilimlerin/teknolojik bilimin yanında dini eğitimin verilmediği bir eğitim sakat ve eksik bir eğitimdir. Allah-u Teâlâ buyuruyor: “Nitekim içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi şirkten ve günahlardan tezkiye eden/arındıran, size kitabı ve hikmeti öğreten, bilmediğiniz şeyleri size bildiren bir peygamber gönderdik.” (Rum suresi/7.ayet) İslam dininden ve manevi değerlerden tecrit edilmiş, yüreklerin vahiy ikliminden gelecek her türlü esintiye kapatmasını, ideoloji ve felsefeden gelen her şeye de açık tutulmasını öngören eğitim sistemi, cahili eğitim sistemi olmaktan öte bir şey ifade edemez. Böyle bir eğitim sistemi insanları eğitmez aksine öğütür, nesilleri kimliksiz ve kişiliksiz kılar. İslami ve insani bir eğitim sistemi; hayat nimetini israf etmeyen ve israf edilmesini de önleyen bir sistemdir. İslami eğitim sisteminde insanların eğitilme usulleri belirlenmiş, amaçları ve araçları, insanın yaratıcısı olan Allah-u Teâlâ ile ilişkisine bağlamaya dayanır. Dünya merkezli eğitimin yanında İslami eğitim alarak; Allah-u Teâlâ ile ilişkili olan/Allah-u Teâlâ ile gönül bağını güçlendiren insanlardan zarar gelmez, ancak fayda gelir. Bu böyle bilinmelidir…


B-22-23-MUSLUM GURSES-MEKAN.QXD:Layout 1

8/7/17

8:08 PM

Page 1

MEKAN

M Ü L S Ü M S E S R Ü G E V K İ Z MÜ SANAT İ S E Z Ü M

ANADOLU

a

AKTÜEL 22


B-22-23-MUSLUM GURSES-MEKAN.QXD:Layout 1

8/7/17

8:08 PM

Page 2

FOTOĞRAFLAR: İSMAİL ŞAHİNALP 2013 yılının Mart ayında hayatını kaybeden ünlü sanatçı Müslüm Gürses adına Şanlıurfa'da yapılan müze, merhum sanatçının hayranları tarafından ziyaret edilmektedir. Sanatçının eşi Muhterem Nur’un "Müslüm Gürses yaşasaydı, Urfa'ya yerleşecektik" dediği biliniyor. Şanlıurfa Atatürk Mahallesinde bulunan Müslüm Gürses Müzik ve Sanat Müzesi'nde ünlü sanatçının kişisel eşyalarından, kıyafetlerine kadar birçok eşyası bulunuyor. Sanatçının sürekli taktığı güneş gözlüğünden; elinden düşürmediği tespihine kadar, birçok ürünü barındıran müzede sanatçının çocukluk ve gençlik yıllarına ait fotoğrafları, konserlerde ve normal hayatta giydiği elbiseleri, ayakkabıları, gömlekleri, kullandığı müzik aletleri, ilk çıkardığı taş plaklar ve kasetleri bulunuyor. Ayrıca hayranları için Müslüm Gürses'e ait konserde şarkı söylerken yapılmış bir de balmumu heykeli bulunmaktadır... ANADOLU

a

AKTÜEL 23


B-24-50 YIL SONRA.QXD:Layout 1

8/7/17

8:07 PM

Page 1

HABER

EVİ 50 YIL SONRA AYDINLANDI 50 yıldır elektriksiz yaşayan 91 yaşındaki Hesna nine, elektrik hattı çekilmeyen evinin aydınlatmasını gaz yağı, haşhaş yağı ve küçük tüple sağlıyordu.

50 yıldır Eskişehir'de elektriksiz yaşayan 91 yaşındaki Hesna Usu'nun evine, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın talimatıyla elektrik tesisatı yapıldı. 75. Yıl Mahallesi'nde 50 yıldır oğlu Durmuş Usu ile yaşayan Hesna nine, elektrik hattı çekilmeyen evinin aydınlatmasını gaz yağı, haşhaş yağı ve küçük tüple sağlıyordu. Sesini duyurmak için çeşitli makamlara mektup yazan Usu'nun imdadına, Enerji ve Tabii

Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak yetişti. IŞIĞI GÖRDÜM Mutluluğu adeta gözlerinden okunan Hesna Usu, yaklaşık 50 yıldır oturduğu evde elektrik olmadığını söyledi. Son dönemde küçük tüple evini aydınlattığını ifade eden Hesna Usu, ev ve çevresinde elektrik olmadığından avluda gezerken düşüp vücudunun çeşitli yerlerini kırdığını belirtti. Hesna nine, şöyle konuştu: ANADOLU

a

AKTÜEL 24

"Yalan dünyada bir lamba istedim. Çok şükür şimdi elektriğim, direğim geldi. Elektrik tesisatım yapıldı. Bu yaştan sonra ışığı gördüm. Cumhurbaşkanım Recep Tayyip Erdoğan'dan Allah razı olsun. O olmasaydı ışıksız kalacaktım. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Berat Albayrak'tan Allah razı olsun. Sağ olsunlar, var olsunlar. Allah bana ışığı yaktırmayı nasip etti. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin."


B-25-MISBAH HICRI.QXD:Layout 1

8/7/17

8:07 PM

Page 1

MİSBAH HİCRİ ARAŞTIRMACI - YAZAR

URFA TATLISI Bu sıcakta “ne tatlısı” diye düşünebilirsiniz. Son günlerde bazı yiyeceklerin Urfa adına tescilinin yapıldığını duyunca bende bu ismi hatırlatayım dedim. Tatlının zamanı olmadığı gibi yazılarında zamanı olmamalı diyorum. Niçin yazdım derseniz: geçen gün Köprübaşı’ndan aşağı çarşıya inerken, yolda bir pastanenin camında yazılı tatlı isimleri gördüm. Dikkatimi çekti. Bende birkaç saniyeyi onları okumakla geçirdim. Sattığı tatlıları vitrine, tezgâha sergilediği gibi, tatlı isimlerini de vitrin camına yazdırmış. Tatlı isimleri arasında “Şıllık” ismini de yazmayı ihmal etmemiş. Hemen her kış akşamında ve özellikle Ramazan ayında sofralarımızın vazgeçilmez yiyeceğidir, şıllık. Fıstıklısı, cevizlisi yapılır. Ama nedense tatlıya verilen isim kelime anlamıyla hiçte hoş bir tatlı ismine yakışmıyor. Şıllık sözlükteki Türkçe anlamayla; çok bayağı bir biçimde boyanmış, süslenmiş bayağı tavırlı, adiyane kadın, sürtük de denilen kötüleyici bir kelime… Hakaret anlamında kimi zaman sürtük, bazen şıllık denildiği çok duyulmuştur. Peki, bizim bu tatlıya bu ismi vermemiz doğru mu? Tatlıya yakışır mı? Hemen önerime geliyorum. Şunun ismine “Urfa Tatlısı” desek ne olur. Nasılsa Urfa fıstığı var, Urfa İsodu var, şıllık tatlısını da “Urfa tatlısı” olarak adlandıralım. Bir gün hepimiz evimizden başlayıp her yerden Urfa Tatlısı deyip şıllığa yeni bir isim versek daha güzel olmaz mı? Neden demenize gerek yok. Çünkü yarın buna benzer veya aynısı Antep tatlısı veya Antep dürümü diye çıkarsa şaşmayınız. Tarihsel gelişmeyle birlikte toplumsal bir olgu olan dil, yaşadığımız sürece konuşarak, yazarak, yeni kelimeler uydurarak, katkıda bulunduğumuz dilin gelişmesi güzelleşmesini sağlama hepimizin görevidir. Geçmişin izleri ile birlikte günümüzü yaşatan ana dilimize sahip çıkmamız ve onun gelişip serpilmesi yapılması gereken görevlerin başında gelir. Dil tarihtir, dil yaşamdır, dil geçmişten geleceğe giden, her gün biraz daha berraklaşıp etrafını temizleyen bir su gibidir. Dil bilmek demek, tüm sözcükleri bilmek anlamında değildir. Bende bu nedenle, bu kelimeyi kökeni ile açıklayarak zihinlerdeki bulanıklığı

gidermeye çalışacağım. Peki, bu isim nereden gelmiş, nasıl oluşmuş açıklamaya çalışalım. Nasıl ki “kıyma et” anlamına gelen ‘lahmacun’ ismi Arapça’dan dilimize geçmişse, “şıllık” kelimesi de Kürtçe’de şıl (ıslak) kelimesinin şıllıki (ıslatılmış ) veya şıldıki (ıslatıyorsun) “ıslatılmış veya ıslakça” anlamında olan şılliki den şıllık olmuş. Şıllıki olarak telaffuzumuzda hiçbir mahsuru yok, ama “şıllık” olunca kelimenin verdiği anlam insanı rahatsız ediyor. Başka bir dilde “şıllık” olsaydı ve biz bu ismi değiştirmeden alsaydık hiçbir önemi yoktu. Ama kelimenin özünü bozup, edep ve ahlaka aykırı gelen bir isim vermemiz hiçte hoş değil. Urfalının biri İstanbul’a mal almaya gider. Daha öncede Urfa’ya misafir gelmiş biri bizim Urfalı ile tanışınca; Urfa da misafir olduğunu ve çiğköftenin yanında çok güzel bir tatlı yediğini anlatır. “ Ya arkadaş, sizin orda bir tatlı yedim ne kadar güzeldi. Bizim bu yörede olmadığı gibi ismini de unuttum” deyince adam tatlı isimlerini saymaya başlar. Baklava, kadayıf, dilberdudağı, bülbülyuvası, paşa tatlısı, şuabiyet, katmer, palıza, zıngıl, sütlaç gibi bildiği ulusal ve mahalli tatlı isimlerini sıralar. Ama adam bir türlü “şıllık” kelimesini hatırlayamaz ve ekler: “Ya arkadaşım kusura bakma ama onun ismi sürtüğe benzer bir ANADOLU

a

AKTÜEL 25

şeydi.” Yeri gelmişken yaşanmış bir olayı daha sizlerle paylaşayım. Bir parti toplantısında yapılmış şıllık tepsileri iki üç genç başında taşıyıp getirmektedir. Tam toplantı yerine girdikleri zaman önlerinde bir bayan içeri girer. Orada bulunan birkaç kişi “hadi acele edin, işinizi bitirin, şıllık da geldi.” Birkaç kişiden daha böyle ses çıkınca tepsilerin önünde yürüyen kadın birden fenalaşır ve yere düşür. Artık şillikiye olan düşmanlığı bitirelim ve Kürtler arasındaki isminin doğruluğuyla telaffuz edelim. Hiç kimse bu gün dillerin sadeliğinden bahsedemez dolayısı ile başka bir dilden dilimize geçen kelimeyi yanlış ve çirkin bir anlam veriyorsa bunu niçin kullanalım. Çevremizde beraber yaşadığımız insanların dilimize geçen bir kelime yanlış bir anlam veriyorsa ve toplum tarafından nahoş karşılanıyorsa bunu ya kullanmayacağız ya köküne sadık kalarak kullanacağız. Dil yapımıza şılliki uymuyorsa gelin buna Urfa Tatlısı deyin, ben şahsen bu isimden çok rahatsız oluyorum. Nasıl “berivana berici, diyemiyorsak, şılliki ye de şıllık demeyelim. Damağımız tatlanırken, gözlerimiz onun görüntüsüyle süslenirken adı kulaklarımızı kirletmesin…


B-26-27-CULHA.QXD:Layout 1

8/7/17

8:07 PM

Page 1

ZANAAT

ÇULHACILIK Şanlıurfalı çulha ustalarından Mehmet KARATAŞ’a göre culhacılık; Pamuk ipliği ve floş iplikten yapılır. Bunlar bobin haline gelir. Bu bobinler çile haline getirilir, boyanır ve daha sonra da bu çileler makaralara sarılır. Sarılan makaralar çözgü dolabında çözülür. Bu aşamadan sonra taraktan geçirilir ve tezgâha aktarılır. Yapılan işlemlerden sonra tezgâhta çalışmaya başlanır. Tezgâhtan çıkan ürünlere (hışvalı, şakkalı, direkli, puşu vb.) püskül ve nakış yapılarak hazır hale gelir. Bu sanata Urfa’da “Çulhacılık” denir. CULHACILIĞIN URFA’DAKİ TARİHİ 30-40 yıl öncesine kadar Kamberiye Mahallesinde 100’e yakın kamçılı tezgâhta icra edilen Yamşah ve Neçek dokumacılığı (Çulhacılık) son zamanlarda önemini yitirmiş, tezgâh sayısı 5-6’ya düşmüştür. Hekim Dede Mahallesinde “Kumaşhane” denilen evdeki 10’a yakın tezgâhta 100 yıldan beri çulhacılık yapılmaktaydı. Ancak son yıllarda bu sanata olan ilginin azalması neticesinde bu tarihi imalathanedeki tezgâhlar dağıtılmış,

imalathane konuta dönüştürülmüştür. 1650 yıllarında Urfa’yı ziyaret eden Evliya Çelebi, Urfa’da pamuk ipliğinden kapı gibi sağlam bez dokunduğunu, bunun Musul bezinden daha güzel ve temiz

olduğunu söylemektedir. Evliya Çelebi’nin sözünü ettiği bu bez, Urfalıların “Kâhke Bezi” dedikleri bez olmalıdır. 1883 tarihli Halep Vilâyet Salnamesinde Urfa’da 221 adet kumaş tezgâhının varlığından söz edilmiş olması dokumacılığın bu ilde çok önemli bir sektör olduğunu göstermektedir. Hışvalı: Ortası nakışlı, çevresi karelidir. 125x135 cm. ölçüsünde olur. Küçük Hışvalı ve Büyük Hışvalı olmak üzere iki ayrı çeşidi vardır. Şakkalı: Kareli anlamına gelen “Çekçegili” de denir. Yamşağın yüzeyi karelerle donatılmıştır. Direkli: Küçük karelidir. Çözgünün Tezgâha Gerilip Bağlanması Safhası Çözgü, dokunacak bezde kullanılan pamuklu ve floş ipliklerdir. Tezgâha bağlanmış bir çözgüde 1400 tel beyaz pamuklu iplik, 400 tel parlak sarı floş iplik olmak üzere

ANADOLU

a

AKTÜEL 26


B-26-27-CULHA.QXD:Layout 1

8/7/17

8:07 PM

Page 2

1800 tel ip vardır. Dokunacak kumaşın türüne göre çözgü sadece floş veya sadece pamuk ipliğinden de olabilir. Çözgü iplerinin tezgâha bağlanması, uzun yaz günlerinde 1 hafta zaman almaktadır. Tezgâha bağlanan çözgü ile 200 m. kumaş dokunabilmektedir. Daha sonra tezgâha yeniden çözgü bağlanması gerekir. YAMŞAH DOKUMA Pamuklu Çözgü İpi ve Floşun Boyanma Safhası: Pamuklu beyaz iplik piyasadan alınır. Bir kazanda su kaynatıldıktan sonra, içerisine kumaş boyası karıştırılır. Boyanın sabit olması ve solmaması için yakıcı özelliği olan “Pul Kostik” ve “Hidrosofil” kaynama safhasında suya katılır. İplik bu karışıma batırılıp 15 dakika içinde ipliğin kazandan çıkartılıp soğuk suda hemen banyo edilmesi gerekmektedir. Gecikildiği takdirde, yakıcı özelliği olan bu

kimyasal madde ipliği yakar. Yıkanan iplikler güneşte kurutulur. Daha sonra el dolabında sökülüp açılarak uzatılır. Sonra “kavuk” (topak-yumak) edilir. En sonunda Kücü’ye çekilerek dokumaya hazır hale getirilir. Floş ipliğin boyanması da aynı şekildedir. Yamşah dokumacılığı,

ANADOLU

a

AKTÜEL 27

yurdumuzda Denizli ilinde de yapılmaktadır. Ancak Urfalı ustalar, ipliği kaynatarak boyayıp güneşte kurutma usullerinden dolayı, kendi yamşahlarının daha kaliteli olduğunu, renklerinin solmadığını iddia etmektedirler. Dokuma Safhası: Çulha tezgâhı, dört kazık ve iki uzatma üzerine yer seviyesinde kurulmuştur. Ayakçalık kısmı, göğüs derinliğinde bir çukur içerisindedir. Çulhacı göğüs hizasına kadar çukur içerisine iner. Tezgâh ayak ve ellerin ritmik hareketleriyle çalışır. Önce ayakçalığa basılır. Sağ el “defe”yi çekerken, sol el de “elcek”i aşağıya doğru belli bir uyumla çeker. Bu sırada tezgâhın çıkarmış olduğu çıkrık sesine mekiğin hareketi uyum sağlar. “Defe”deki tarağın sıkılaştırılması ve tekrar “elcek”in çekilmesi birbirini izler. Dokunan kısım “semil” denilen ağaca sarılır. Dokuma sırasında kopan çözgüler, bükülmek suretiyle birbirine tutturulur. Buna “Bedris” denilir. Kaynak: İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü


B-28-29-30-AHMET KOYUNCU.QXD:Layout 1

8/7/17

8:06 PM

Page 1

AHMET KOYUNCU Uzm. Psikiyatr

SURVİVOR’DAN SONRASI HİROŞİMA

İnsan beyni basit çalışır. Haz ve doyum arar, acıdan kaçar. Yemek buldun ye, dayak buldun kaç, sözünü duymuşsunuzdur. İşte bu söz alt beyni ile yaşayan, üst beynini geliştirememiş olan toplumların genel özelliğidir. Çünkü üst beyni kullanmak, düşünmek ve sorgulamak demektir. Beyin yeterince olgunlaşmamışsa, kişi acıdan kaçar. Bilimsel olarak değerlendirildiğinde, Türk halkı 12 Eylül gibi darbeler ile büyümesine ve olgunlaşmasına izin verilmemiş olan bir toplum olduğu bir gerçektir. Tıpkı bir ergen gibi alt beyni ile dürtüsel bir yaşantıya mahkum edilmiştir. Sistem böyle işlemiş ve Sn. Acun Ilıcalı gibi kıvrak zekalı, iletişim dahileri ise sistemin işleticisi olmuşlardır. Örneğin Ankara’da ki terör saldırısı akşamı, bu durumu düşünmek yerine, Türk halkı Survivor’ı izlemeyi tercih etmiştir. Yani acıdan

kaçmış, haz ve doyumunu Sn. Ilıcalı’nın programlarında aramıştır. Tıpkı sorunla yüzleşmek yerine, teselliyi kadehlerde arayan arabesk film kahramanları gibi. Peki siz Survivor’da yarışan kişilerin rastgele seçildiğini mi zannediyorsunuz? Survivor’da gönüllüler ile ünlülerin, yani halk ile elitlerin savaşı vardır. Yani sınıf savaşı… Bu programda insanların kendileri ile özdeşleştirdikleri kahramanlar yaratılır. Aslında Survivor’da mücadele eden kişi, seyircinin kendisidir. Vatandaş normal hayatta alamadığını ekranda alır ve katarsis sağlanır. Tıpkı Şaban filmlerinde olduğu gibi. İşte bu nedenle Şaban filmleri 40 yıldır reyting almaktadır. Çünkü Şaban, filmi seyredenin kendisidir. Survivor’da 100 Numaralı Adam’lar yaratılır, halk ekranda o kişilerin peşine düşürülür. İşte buradaki ANADOLU

a

AKTÜEL 28

reyting başarısının püf noktası ise; Sn. Acun Ilıcalı’nın, Şaban etkisi gösterebilecek bu kişileri seçebilme becerisidir. Hatta kendisinin bile Şaban etkisi gösterdiğini söylemek yanlış olmaz. Tıpkı 100 Numaralı Adam’ın her reklamı tuttuğu gibi, Sn. Ilıcalı’nın da her programı tutmuştur. Acun Firarda, Fear Factor, Survivor, Var mısın Yok musun, Devler Ligi, Yetenek Sizsiniz, Yok Böyle Dans, O Ses Türkiye… Şu an artık televizyon sahibi olmuştur. Survivor’ da reytingi yükselten diğer bir özellik ise TAVŞAN kullanılmasıdır. Aslında bunu atletizmdeki TAVŞAN yarıştırma durumuna benzetebiliriz. Tavşan yarışmaların temposunu ve heyecanını heyecanını artırır. Geçen yıl Sn. Yılmaz Morgül, Sn. Tuğba Özay, gönüllülerden ise Sn. Semih Öztürk tavşan olarak yarışmaları forse etmiştir. Final


B-28-29-30-AHMET KOYUNCU.QXD:Layout 1

8/7/17

yaklaştığında ise gerçek kahramanlar finali göğüslemiştir. Bazı sezonlarda ise, bu tavşan özelliği gösterenlerden finale ulaşan, hatta kazananlar bile olmuştur. Bu yıl ise Sn. Tarık Mengüç, Sn. Furkan Kızılay ve Sn. İlhan Mansız’ın tavşan olarak kullanılmasını olası diye tahmin ederken, şapkadan Sn. Sabriye Şengül çıkmıştır. Ama gelmiş geçmiş en iyi tavşan özelliği gösteren yarışmacı ise, tartışmasız Sn. Nihat Doğan’dır. Zaten Sn. Nihat Doğan Türk toplumu üzerinde Şaban etkisi gösteren bir reyting makinesidir. Sayın Doğan, yeni neslin ona baktığında kendisini gördüğü ve özdeşim kurduğu kişidir. Çünkü Sn. Nihat Doğan varoş aksanı ile konuşan, varoş insanlarının tepkilerini koyan, en alttaki çoğunluğa hitap eden bir kişidir. Günümüz gençlerini genel olarak değerlendirdiğinizde birçok özelliğinin Sn. Nihat Doğan ile benzeştiğini göreceksiniz. Örneğin konuşurken çok gürültü çıkaran, beylik laflarını ağzından düşürmeyen, delikanlılıktan taviz vermeyen davranışlarını… Günümüz gençlerini de dinlediğinizde, tıpkı Sn. Nihat Doğan gibi, çok biliyormuş gibi konuşurlar. Ama arka plan boştur. Facebook ve sosyal medyadan okuduklarıyla, küçük dağları ben yarattım edasıyla konuşurlar. Hatta ellerinde en pahalı cep telefonları vardır, ama ceplerinde beş paraları yoktur. Ama gerçek bu… Sn. Nihat Doğan’da bizi sinirlendiren şey, tıpatıp bize benziyor olmasından başka bir şey değildir. Çünkü bir kaç nesil Sn. Acun Ilıcalı ve Sn. Hülya Avşar’ların kucağında, onları seyrederek büyümüş ve Sn. Nihat Doğan olmuşlardır. Peki 100 numaralı Adam filminde halka yutturulan bozuk ve çürük mallar vardı. Bunu ise Sn. Ilıcalı’nın programlarının içeriğine benzetmek yanlış olmaz. Müzik yarışmaları da, Survivor da çürük malzemelerle doludur. Örneğin yarışmaların popüler jürisi Sn. Hülya Avşar da Türk halkı üzerinde Şaban etkisi gösteren bir şahıstır. Sn. Avşar’ı, Çöpçüler Kralı filmindeki Apti Şakrak’a benzetmek yanlış olmaz. Hani Şaban filmlerinde, Sn. Kemal Sunal kendi orijinal sesiyle detone şarkılar söyler, ünlenir ve gazinoları doldurur ya… İşte Sn. Hülya Avşar da neredeyse 20 yıldır

8:06 PM

Page 2

güzel olmayan sesiyle, detone şarkılar söylemiş, programlar yapmıştır ve filmde olduğu gibi halk onu izlemeye doyamamıştır. Hatta Şark Bülbülü’ndeki Şaban’ın yüzme bilmeden cankurtaranlık yapmasını, Sn. Hülya Avşar’ın olmayan sesi ile O Ses Türkiye’de jüriliğine de benzetebiliriz. Yüzme bilmeyen Şaban cankurtaranlıkta ne kadar ehliyetli ise, Sn. Avşar da detone sesi ile yarışmacıların seslerini değerlendirme de o derece ehliyetlidir. Hatta onun için ŞABANİYE benzetmesi de yanlış olmaz. Bahsettiğim çürümüşlüğü sadece Sn.

ANADOLU

a

AKTÜEL 29

Hülya Avşar’da değil, aynı zamanda Sn. Acun Ilıcalı’nın programlarında malzeme olarak kullandığı diğer pop sanatçılarında da görürsünüz. Şu dönemde sanat dünyası ve sanatçılar çok zorda olmasına rağmen, Acun Medya’ya sırtını yaslayan sanatçılar bu durumdan neredeyse hiç etkilenmemektedirler. Acun Medya’nın şovlarına çıkan sanatçıların, toplumda yanlış giden durumlarla ilgili bir çıkışları ve aydın duruşlarının olmadığını söyleyebiliriz. Bunlara ek olarak, yeni yetme gençlere televizyonda gaz vererek ve umut tacirliği ile sistemin böyle devam etmesini sağladıkları ise bir gerçektir. Oysa bu kişilerin sanatçı arkadaşları sefalet içerisinde sürünmektedir. O SES TÜRKİYE’ de jüri olan Hadise Hanım, Sn. Murat Boz, Sn. Mustafa Sandal, Sn. Ebru Gündeş, Sn. Hülya Avşar, Sn. Sibel Can gibi pop-fantezi duruşları olan kişilerden bir aydın duruşunun beklenemeyeceği malumdur. Bu kişiler zaten esen rüzgarın sanatçısıdırlar. Ama Athena gibi bir Rock grubunun protest olması gereken ikizlerinin ve hatta MFÖ’nün bile bu fantezilere ayak uydurması ise son derece üzüntü vericidir. Rock kültürü de bu çürük malzemenin bir parçası olmuştur. Sonuçta Sn. Ilıcalı’nın televizyonda sunduğu çürük malzemeler nedeniyle, Türk toplumunun sosyokültürel açıdan içini boşaltmıştır. Topluma bir şey veremediği gibi, onun posasını çıkardığını söylemek yanlış olmaz. Aslında bir bilim insanı olarak Survivor’ı değerlendirirken şu özelliği göz ardı etmek istemem. Tarafsız bakıldığında Survivor yarışmaları, atletizm yarışmaları gibi seyredilmesi son derece keyiflidir ve zararı yoktur. Hatta her programda onlarca centilmenlik, fedakarlık, vicdanlılık, nezaket ve sivil erdem gibi pozitif örgütsel vatandaşlık davranışları görüntüleri de mevcuttur. Ama yarışma aralarına sıkıştırılan saldırganlık görüntü ve jeneriklerinin, yani çürük malzemenin vereceği zararlı etkilerden toplumu korumak gereklidir. Örneğin ağız dalaşı, hakaret, küfür, hatta kavga görüntülerini Survivor’ da görürsünüz.


B-28-29-30-AHMET KOYUNCU.QXD:Layout 1

8/7/17

Program aralarında kavgaların defalarca jenerikleri yayınlanır. Bu görüntüler sözel ve fiziksel saldırganlığa örnektir. İlişkisel saldırganlık ise pek bilinmez, ama bir o kadar da tehlikelidir. Bu saldırganlık türünde kişi, diğer insanların sosyal dünyalarını ve ilişkilerini manipüle eder. Popülariteye ulaşmada ve sürdürmede etkilidir. Bilimsel bir bakış açısı ile, Survivor’ın yüksek reyting almasında ki en önemli faktörlerden birinin, İLİŞKİSEL SALDIRGANLIK içeren görüntüler olduğunu söylemek yanlış olmaz. Birbirinin arkasından konuşma, dedikodu, kulis ve entrika sahneleri buna tipik örnektir. Özellikle final gecesinde kimin eleneceğini belirlemek için yapılan oy verme anı, ilişkisel saldırganlığın zirve yaptığı andır. İşte o ana, ekran karşısındaki insanların takılıp kalması normaldir. Alt beyin o saldırganlığın tadını aldığında, ertesi gün ki programın isteğini duyar. Tıpkı uyuşturucu arar gibi, o programı ararlar. İşte bu etkiyi en belirgin olarak beyinleri savunmasız olan çocuk ve ergenlerde görürsünüz. Survivor seyretmek için can atarlar. Çünkü Survivor, bu formatı ile davranış bağımlılığı yapan bir uyuşturucu gibi o masum beyinleri kaplar. Survivor’dan sonrası ise Hiroşima’dır. Survivor gibi programlar o savunmasız beyinleri öylesine bombardımana tutarlar ki, yarattıkları etkiyi on yıllar geçse de yok edemezsiniz. Ayrıca bilimsel çalışmalarda ise ilişkisel saldırganlık ile makyavelizm kuvvetli ilişkili bulunmuştur. Bilim, ilişkisel saldırganlığı malzeme olarak kullanan kişilerin manipülasyon, hile, aldatmaca gibi makyavelist davranışları kullanmasının kuvvetli olası olduğunu bildirmektedir. Makyavelist duruşun ön planda olduğu Survivor hakkında, adada bir kurgu ve manipülasyon olduğunu iddiaları basına yansımış ve dava konusu bile olmuştur. Zaten sağlam toplumda Şaban etkisi gösteren kişiler ortaya çıkmaz. Toplum bozulmuşsa, etik değerler kaybolmuşsa; amaca giden yolda her şey mubah anlayışı ile sistemden beslenerek ortaya çıkarlar. Şaban etkisi gösteren kişiler bir meyvedir. Asıl onu yaratan ortamın tarafsız

8:06 PM

Page 3

değerlendirilmesi gereklidir. İşte bu nedenle Televizyonculuğun 100 Numaralı adamı Sn. Ilcalı’ya değil, onu yaratan sisteme bakmak gereklidir. Çünkü o bu tür programları yapmayı bıraksa; nasıl ki 100 Numaralı Adam filminde Şaban’ın elindekiler, donuna kadar alınır ya, Acun Bey’in de durumunun Şaban’dan farklı olmayacağı iddia edilebilir. Zaten bu günlerde Sn. Acun Ilıcalı’nın, referandumda EVET çağrısında bulunmadığı için anında siyasilerin tweet’lerinin hedefi olması bu duruma en güzel örnek sayılabilir. Peki bu saldırganlık görüntüleri neden önemlidir? Bilimsel çalışmalarda ekrandaki ilişkisel saldırganlığın, toplumdaki sözel ve fiziksel saldırganlığı artırdığı bildirilmiştir. Eğer bir gün Sn. Acun Ilıcalı’nın arabasına bir taş gelirse, o taşın nerden geldiğini aramaya gerek yoktur. Bilim insanlarının adam yerine konulmadığı, seyirciyi ekran başına bağlamak için reklam psikolojisinin hilelerinden yararlanıldığı bir ülkede; o gün, ekilenin biçildiği gündür. Bu cümlelerin ise Sn. Ilıcalı’yı hedef gösterme olarak değil, onun ekrana yansıyan işlerini doğrusu ve yanlışı ile eleştirme olarak algılanması gereklidir.

ANADOLU

a

AKTÜEL 30

Reklam psikolojisi demişken, özellikle reklam ve medya sektörü etik yönü zayıf olan, hatta olmayan bilim insanlarını ve psikologları kullanmayı severler. Bu tür psikologları Survivor Panorama’da sıkça görürsünüz. Survivor’un daha büyük tehlikesi ise… Akran saygısı- saldırganlık paradoksunu beslemesidir. Son dönemde bazı gençlerin, algılanan popülariteyi artırmak için kasıtlı olarak saldırgan davrandıklarını bildiren çalışmalar mevcuttur. Buradaki en büyük tehlike, model alma ile öğrenen çocuklar ve ergenlerdir. Survivor’da ki sözel ya da ilişkisel saldırganlığı uygulayarak reyting alan kişiler vardır. Yani hem çirkef, hem de reyting alıyor ve elenmiyorlar. Hem saldırgan, hem de popüler… İşte bu algı çok tehlikelidir. Bu algıya uyan davranışları gösteren kişilere örnek ise Sn. Semih Öztürk ve Sn. Sabriye Şengül’dür. Her türlü saldırgan davranışına rağmen hala halktan destek alıyor algısının yaratılması, o programı seyreden çocuk ve ergenlerin de, o metotları uygulayarak popülariteye ulaşmak istemesine yol açabilir. Zaten okullara gidin ortalığın Semih’lerle, Sabriye’lerle dolu olduğunu görürsünüz. İşte bu Acun Medya’nın eseridir. Bu nedenle bu tür zararlı programlara RTÜK’ün +15 logosu koyması zaruridir. Bu konuda bırakın RTÜK’ün uyarması, yazılı ya da görsel medyada, hatta internet medyasında Survivor 2017’i eleştiren bir tane yazı var mı? YOK… Bu yazımı yayınlatabilmek için birçok ULUSAL gazetenin editörü ile konuşma şansım oldu. Hepsinden aldığım yanıt şu idi. ‘Yazı güzel, ama Acun Medya’dan reklam haber alıyoruz.’’ Yani tüm medyayı Sn. Ilıcalı ve ekibi reklamlar ile bağlamış durumdadır. Yazdığım bu yazı, yel değirmenlerine karşı bir Donkişot mücadelesi… Ama unutmayalım ki, insanlar yel değirmenlerini değil, Don Kişot’ları hatırlar. 30 yıl önce medya serüvenine başlamış olan siyah tişörtlü genç adam, bu gün medya patronu olmuştur. Ama yaşamın normal döngüsü budur. O gencin güçlenip zirveye oturduğu gün, yeni siyah tişörtlü gençlerin o zirve için yola çıktığı gündür.


B-31-ILAN BEDEN DILI.QXD:Layout 1

8/7/17

8:06 PM

Page 1

SERTİFİKALI ÖZEL BEDEN DİLİ EĞİTİM KURSU

POLİTİKA

ETKİLİ İLETİŞİM

ÇEKİCİLİK VE KARİZMA

FLÖRT VE İLİŞKİLER

İÇGÜDÜ VE RENKLER

YALAN VE ZİHİN OKUMA

Adres: Atatürk Bulvarı Bahçelievler 2. Sokak Piserro Üstü No:2 Şanlıurfa Merkez 0414 313 50 63 0532 236 02 27


B-32-33-34-SEMRA ILIK.QXD:Layout 1

8/7/17

8:15 PM

Page 1

SÖYLEŞİ

ŞANLIURFA’DA CİDDİ ANLAMDA BİR SİYASİ TEMİZLİK YAPILMASI GEREKİYOR Genç yaşta siyasete atılan ve bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ile sürekli adından söz ettiren hukukçu Semra Ilık ile çok özel bir röportaj geliştirdik. Semra Hanım, sorularımıza açık yüreklilikle verdiği cevaplarının yanı sıra, kadının siyasette aktif rol alması gerektiğine vurgu yaptı. Özellikle Şanlıurfa siyasetinin kendisini sorgulaması gerektiğine dikkat çeken Ilık; Gıda Tarım ve Hayvancılık Eski Bakanı Faruk Çelik için “Sayın Çelik, ‘ETEK GİYSİNLER’ cümlesiyle kadınları da aşağılamıştır” dedi… RÖPORTAJ: MEHMET EMİN YEŞİL FOTOĞRAFLAR: MEHMET EMİN KUŞ

Semra Ilık

Sizi tanıyabilir miyiz? 1989 Ş.Urfa Suruç doğumluyum. Ş.Urfa kültürüyle yetişmiş, örf ve adetlerine bağlı Memleket sevdası ile büyümüş Suruç Şeddadi Aşiretine mensup 7 çocuklu bir ailenin ferdiyim. İlk Üniversitem olan Niğde Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği’ni okurken aynı zamanda Niğde Ak Parti Teşkilatına mensup olup, Niğde kadın kolu başkanımızla beraber; kadın kollarında gönüllü çalışmalarımı icra ettim. Bu süreçte Polonya’da yer alan Varşova, Lodz ve Wroclow Üniversitelerinin Eğitim Danışmanlığını yaptım. İdealim olan Hukuk Fakültesi benim için geç kalınmış olsa da ideallerimin peşinden ANADOLU

a

AKTÜEL 32

gitmek daha ağır bastı ve tekrar sınava girip Yakındoğu Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandım. Şu anda Ankara Barosu’na kayıtlı olmakla beraber siyasi hayatıma Ankara’da devam etmekteyim. KADINLARIMIZ SİYASET VE İŞ HAYATINDA HAK ETTİĞİ YERDE OLMALIDIR Siyasete atılma sebebiniz nedir? Lise son sınıftayken Ş.Urfa Ak Parti kurucularından olan ablamın, partiye olan sevdası ve partinin kurulum aşamasındaki çabaları, beni siyasete teşvik eden ilk adım oldu. Ş.Urfa’da bir kadının hem iş hem de siyasi arenada birçok şeyler yapabileceğini


B-32-33-34-SEMRA ILIK.QXD:Layout 1

8/7/17

8:15 PM

Page 2

kanıtlamak istedim. Bölgemdeki feodal yapı nedeni ile önü kesilen, horlanan ve ikinci sınıf insan gözü ile bakılan kadının sesi olmak istedim. Dünyanın en zengin topraklarında, kadınlara istihdam alanları açabilmek, onları üreten sınıfa dahil etmek ve eğitim açıklarını kapatabilmek için girişimlerde bulunarak kadının mevcut konumdan ileriye taşınabilineceğine inandım. 15 Temmuz hain darbe girişiminde ön saflarda ölüme giden kadınlarımız, siyaset ve iş hayatında da olması gereken yerde olmalıdır. Bu sebeple tüm bunları siyasette aktif olmaktan geçerek başarabileceğimi düşündüm. Bugüne kadar ne tür sosyal faaliyetleriniz oldu? Kadınların sesi olabilmek için ikinci üniversitemi okurken dernek kurmaya karar verdim ve yönetimi kadınlardan oluşan, tamamen kadınlara hitap eden bir dernek kurarak, kadına şiddete yönelik İçişleri Bakanlığına sunmuş olduğum “Şiddetten uzak duralım Suruç’u güzel yaşatalım” projesini faaliyete geçirdim. Bu süreçte Suriye’de DEAŞ terör örgütü tarafından yapılan katliamdan kaçan Kobaneli kardeşlerimizin Suruç’a intikal etmeleriyle projemizin hitap kitlesi daha da genişlemiş oldu. Suruç’a bağlı 20 köyde bilfiil doktorlarımız ve avukatlarımızla projemizi yürüterek o köylerde bulunan Kobaneli kardeşlerimizi de projeye dahil ederek sağlık kontrolünden geçirip gerekli yardımları yapmaya çalıştık. Akabinde zihinsel ve bedensel engellilerin ailelerini bilgilendirme, sağlık ile alakalı kadınlarımızda oluşabilecek hastalıklar (kanser, tümör, psikolojik şiddet vs.) hakkında her hafta derneğimizde aktif bir şekilde çalışmalarda bulunduk. Eş zamanlı olarak diğer sivil toplum kuruluşlarımızla dirsek temasında olup çalışmalarına destek verdik. 12 tane derneğe üye olmakla beraber başkanlığına seçimle gelmiş olduğum Eyyübiye Kent Konseyi Kadın Meclisinde de sosyal faaliyetlerimi sürdürdüm.

ve konferansa katılarak yurt dışı geçerliliği olan (Siyaset, Hukuk, Avrupa Birliği, İlahiyat, Tarih, Coğrafya, Diksiyon-Hitap, NLP, Bilişim-Medya, Kişisel Gelişim, Gazetecilik, Reklam ve Tanıtım, Bilgisayar İşletmenliği, Girişimcilik) sertifikalar aldım. Bu sertifikalar çalışmalarımı hızlandırmama öncülük etti. Doğu ve Güneydoğu Kadın Platformunu kurarak iki bölgedeki kadın sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirdik. Benzer bir çalışma ile Türkiye

GENÇ BİR GİRİŞİMCİ OLARAK HEM ELEŞTİRİLDİM HEM DE TAKDİR EDİLDİM Oldukça aktif bir yaşama sahipsiniz, bu durum çevrenizde nasıl karşılandı? Bu çalışmaları sürdürürken eğitim hayatıma da devam etmem, genç bir girişimci olmam takdir almamın yanında eleştiri almama da sebep oldu. Hukuk Fakültesi’nin devam zorunluluğu olmadığı için bu süreçte bir çok eğitim ANADOLU

a

AKTÜEL 33

geneli genç Hukukçularımızı bir araya getirerek farklı bir platforma daha imza attık. AK Parti’deki geçmişinizden bahseder misiniz? Partimdeki siyasi hayatım gönüllülük esasına bağlı başladı. Kadın kollarının mahalle çalışmalarında bilfiil bulundum. Ş.Urfa genelindeki tüm ilçe çalışmalarında yer aldım. Fakat Suruç benim için hassas bir bölgeydi ve kendi ilçem olması münasebetiyle Suruç’ta gezmediğim köy, selamlaşmadığım insan kalmadı diyebilirim. Şu anki mevcut milletvekilimiz Sn. İbrahim Halil Yıldız’ın da seçim çalışmalarında yer aldım. Köy ve mahalle çalışmalarımda bölgenin dili ile (Kürtçe ve Arapça) propagandalar yaparak Ak Partimizin geçmişten günümüze ve günümüzden geleceğe yapılan ve yapılacak olan çalışmalarını anlattım. İlçe Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmem ve aynı yılda yerel seçimin gelmesi ile beraber Belediye Meclis Aday Adaylığım söz konusu oldu. Yaştan dolayı seçilemeyeceğimi bile bile kadınları ve gençlerimizi teşvik amaçlı bu adımı atmış bulundum. Aday gösterilen Belediye Başkanlarımız ile gece gündüz demeden çalıştım. 25 ve 26. Dönem Milletvekili aday adayı oldum. Bu çalışmalarım medyanın ve Siyaset Bilimcilerinin dikkatini çekmiş olacak ki 1 Kasım Seçimlerinin “En Başarılı Kadın Siyasetçisi” olarak seçildim. Aday gösterilen tüm vekillerimiz ile birçok faaliyette bulunarak; yine kendi ilçem olan Suruç’ta Sn. Yıldız ile kadın oylarımızı yükseltmeye çalıştım.


B-32-33-34-SEMRA ILIK.QXD:Layout 1

8/7/17

8:15 PM

Page 3

SURUÇ YARALI AMA MERT BİR İLÇEDİR Neden özellikle Suruç’a ağırlık verdiniz? Suruç benim için yaralı ama mert bir ilçedir. 110 bin nüfusa sahip iken kendi nüfusu kadar; başka ülkenin vatandaşlarına ev sahipliği yaptı. Komşusu ile ekmeğini bölüştü, yaralarını sardı, sahiplendi. Bir Suruçlu olarak bunun gururunu her zaman yaşadım. Eminim ki Suruç halkının bir kısmının ideolojik yapısının farklılığı ağır bassa da partimiz ile bu kesim arasında köprü olup; onları partimize kazandırmaya çalışmak, Suruç’u ileriye taşımak demektir. AK Parti, ülke ve Ş.Urfa siyasetini nasıl yorumluyorsunuz? Partime, Ülkeme ve Ş.Urfa’ya hiç dışarıdan bakmak istemedim. Hep işin mutfağında olup bir şeyler yapmak istedim. Ama bir şeyler söylemem gerekiyorsa: bugün belki de cumhuriyet tarihinin en hızlı dönemini yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Ak Parti Hükümeti öncülüğünde küresel bir güç olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Siyasal ve ekonomik bir savaş veriyoruz. Orta Doğu’da vazgeçilmez olduğumuzu, Türkiye’siz bir plan yapılamayacağını gösterdik. Alınan jeopolitik kararların merkez noktası olduk. Daha öncesinde Ortadoğu’da figüran pozisyonunda iken şimdi senaryoyu biz yazıyoruz. BU ŞEHİRDE KAOTİK ORTAM ASLA BİTMEZ Ş.Urfa’ya gelecek olursak, bu şehirde kaotik ortam asla bitmez. Zaman zaman kişisel güdüler parti düşüncesini ve partizanlığı boğuyor. Yapılan küçük hesaplar yüzünden Ak Parti gibi güçlü bir Hükümetten bile istediklerimizi alamaz duruma geliyoruz. Sosyoekonomik ve kültürel potansiyeli kullanamıyoruz. Turizmde hak ettiğimiz yeri hiçbir zaman alamadık. Uluslararası etkinliklerde hep geri planda kaldık. Belediyeler Ankara ile kopuk kaldı. Sayın Cumhurbaşkanımız Ş.Urfa’yı bu kadar önemserken Urfalı kendini anlatamadı. Eğer bugün turizm sektörü hala Balıklıgöl’ü, Göbeklitepe’yi, Harran’ı, Halfeti’yi, isotu ve bunun gibi tarihi ve kültürel değerleri bilmiyorsa, Urfa siyaseti kendini sorgulamalıdır. Dünyanın en iyi topraklarına sahipken buğdayı, mercimeği, pirinci ve bunun gibi tahıl ürünlerini, küçük ve büyükbaş hayvanları ithal ediyorsak şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekir. Düzeleceği umudu içimizde daima

Ş.Urfa’ya gelecek olursak, bu şehirde kaotik ortam asla bitmez. Zaman zaman kişisel güdüler parti düşüncesini ve partizanlığı boğuyor. Yapılan küçük hesaplar yüzünden Ak Parti gibi güçlü bir Hükümetten bile istediklerimizi alamaz duruma geliyoruz. diridir. Biz bu konuda bir misyon yüklendik, vazife yüklenmeye de hazırız. SAYIN ÇELİK “ETEK GİYSİNLER” CÜMLESİYLE KADINLARI DA AŞAĞILAMIŞTIR Eski Bakan Faruk Çelik’in “Etek polemiği hakkındaki görüşleriniz neler? Faruk Bey’in sarf ettiği sözlerin, kasten veya Urfalı kadınlara atfen söylenmiş olduğunu düşünmek istemiyorum. Kişiye özel ve hedefi belli olan bir söz olabilir. Fakat toplumun hassasiyetleri göz önünde bulundurularak, kullanılan sözlerin farklı manalara çekilebileceğini düşünmek gerekir. Urfa kadını; vatanını, memleketini, aile geleneğini, örf, adet ve namusunu daima kutsal bir şeklide gözetmiştir. Sayın Çelik “Etek Giysinler” cümlesiyle sadece Urfalıları değil, kadınları da aşağılamıştır. Urfalı kadınlar evlerinde oturmaktan başka şeyler de bilirler. Kendisi kadınların görev ve sorumluluklarının bilincine sahip olmadığı düşüncesini önceki davranışları ile zaten göstermişti. Ş.Urfa’da 12 tane erkek aday göstererek ANADOLU

a

AKTÜEL 34

kadınların siyasi seçilme hakkını elinden almış oldu. İki milyon nüfusa sahip bir Büyükşehir’in %50 ’sinin kadın seçmen olması Ş.Urfa’ya hak tanınan 12 adaydan 6 tanesinde hakkı varken bu hakkın hiç verilmemiş olması, Urfalı kadınlara zaten bir hakarettir. Faruk Çelik, kadınlara verdiği değeri de bu sözleri ile tescillemiş oldu. TÜM KADROLAR DEĞİŞTİRİLMELİDİR AK Parti Şanlıurfa Teşkilatı için neler söyleyeceksiniz? Urfa siyaseti hızlı bir dönemden durağan bir döneme geçmiştir. İl Başkanı Zeynel Abidin Bey’in çabaları ile bir takım şeyler yapılmaya çalışılıyor. Fakat kadrosunda bir rehavet hâkim. Yeni atılım döneminde aktif rol alabilecek arkadaşlara ihtiyaç var. Ne yazık ki il ve ilçeler arası koordinasyon eksikliği mevcuttur. Şanlıurfa’da ciddi anlamda bir siyasi temizlik yapılması gerekiyor. Başkanlar başta olmak üzere tüm Kadrolar değiştirilmelidir. Son olarak neler söylemek istersiniz? Urfa; kadim bir şehir ve Peygamberler diyarı olması hasebiyle her şeyin en güzeline layıktır. Bu sebeple Urfa’yı sahipsiz ve başkaları tarafından yönetilmeye mahkûm bırakmamak gerekir. Sayın Cumhurbaşkanımızın deyimiyle: “Bir olalım, iri olalım, diri olalım.” Ayrıca Sayın Ahmet Eşref Fakıbaba’nın bakan olması sadece Urfa için değil Türkiye için faydalı olacaktır. Urfalılar için geç kalınmış bir haktı ama bu hak öyle birine verildi ki daha iyisi düşünülemez. Yüreği güzel bir insan... Samimi ve mütevazılığı ile Türkiye’ye kendini ispat etmiş bilim insanı ve şeffaf bir siyasetçidir. Sayın bakanımıza hayırlı uğurlu olsun Rabbim her daim yar ve yardımcısı olsun.


B-35-KUTLAMA-MESAJ.QXD:Layout 1

8/7/17

8:06 PM

Page 1

KUTLAMA

KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

AHMET EŞREF FAKIBABA ( Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı)

Av. Nihat ÇİFTÇİ (Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı)

Mehmet GÜNEŞ (İşadamı-21.Dönem Milletvekili)

FEVZİ DEMİRKOL (Haliliye Belediye Başkanı

MEHMET EKİNCİ (Eyyübiye Belediye Başkanı)

METİN BAYDİLLİ ( Karaköprü Belediye Başkanı)

Abdulhamit ÇİFTÇİ (İşadamı)

AV. M. FARUK PINARBAŞI (Birecik Belediye Başkanı)

ASLAN ALİ BAYIK (Hilvan Belediye Başkanı)

İbrahim COŞKUN (Memur-Sen Şanlıurfa İl Başkanı)

Salih Serdal BUCAK (Siverek Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı)

Faruk AKBAŞ (Şasemkom Başkanı)

ANADOLU

a

AKTÜEL 35


B-36-FINANS.QXD:Layout 1

8/7/17

8:05 PM

Page 1

FİNANS Garanti Bankası’ndan büyük kolaylık Garanti Bankası, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesi www.gib.gov.tr’den ulaşılan İnternet Vergi Dairesi’ne entegre olarak Garanti İnternet üzerinden vergi ödemelerinin kolayca yapılabilmesini sağlıyor. Türkiye’de ilk defa gib.gov.tr’deki tüm vergi ödemeleri, internet bankacılığı kullanılarak hesaptan ödenebiliyor. Siteden Garanti İnterneti’i kullanarak vergi ödemesi yapmak isteyenlerin, kimlik doğrulama sürecini tamamladıktan sonra açılan sayfa üzerinden ödeme aracını seçmesi yeterli oluyor.

İş Bankası’ndan anında fatura ödeme kolaylığı İş Bankası, www.isbank.com.tr’deki “Anında İşlem” platformuna “Fatura Ödeme” adı altında yeni bir fonksiyon ekledi. Bu seçeneği kullananlar, İş Bankası müşterisi olsun ya da olmasın saniyeler içerisinde, anlaşmalı kurumların faturalarını ödeyebiliyorlar. “Fatura Ödeme” fonksiyonuyla Üstelik ödemeler, başka bankaların kartlarıyla da yapılabiliyor. “Anında İşlem” ile kullanıcılar müşteri numarası ve şifrelerini girmeye gerek olmadan, fatura ödemenin yanı sıra işlemi hızlı ve kolayca gerçekleştirebiliyor.

İnternetten yapılan kartlı ödemeler rekor kırdı Albaraka'ya Mastercard'dan ödül Albaraka Türk, Mastercard tarafından düzenlenen Fark Yaratanlar-Mastercard Bankacılık Ödüllerinde "Banka Kartlarını Oransal Olarak En Fazla Artıran Banka" ödülünün sahibi oldu. Albaraka Türk adına ödülü Genel Müdür Yardımcısı Hasan Altundağ, Mastercard Türkiye Genel Müdürü Yasemin Bedir ve Mastercard Türkiye Direktörü Erdem Çakar'ın elinden aldı. Türkiye'de her geçen gün daha güçleneceklerine inandıklarını aktaran Altundağ, "Bu vesileyle, böylesine özel bir ödülün kazanılmasında emeği geçen tüm çalışanlarımıza teşekkür etmek istiyorum" ifadelerini kullandı.

İnternetten yapılan kartlı ödeme mayısta, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 46 artarak 8,5 milyar lira ile rekor kırdı. Bankalararası Kart Merkezi (BKM) verilerine göre mayıs ayında internetten 8,5 milyar lira tutarında kartlı ödeme yapıldı. Buna göre 2016 yılı mayıs ayı ile kıyaslandığında internetten kartlı ödemelerde yüzde 46 artış gerçekleşti. Kartlı ödemeler, geçen yılın aynı

ANADOLU

a

AKTÜEL 36

dönemine göre yüzde 14 artış gösterdi. İnternet aracılığı ile yapılan kartlı ödemeler ise çok daha hızlı bir büyüme göstererek toplam kartlı ödemelerin yüzde 15'ini oluşturdu. Mayıs ayında yapılan internetten kartlı ödemelerin sektörel dağılımı incelendiğinde 1 milyar 294 milyon TL ve yüzde 15 payla kamu/vergi ödemeleri en fazla internetten ödeme yapılan sektör oldu.


B-37-SUTIM-DEMIREL.QXD:Layout 1

8/7/17

8:04 PM

Page 1

HABER

ŞUTİM “SÜRÜCÜ KURSU PİSTİ” OLMAKTAN ACİLEN ÇIKARILMALIDIR! HABER: ZÜLFÜKAR BARUT

Şanlıurfa Gıda Toptancılar Derneği Başkanı Mehmet Emin DEMİREL önemli bir açıklamada bulundu. Başkan Demirel yaptığı açıklamada; Şanlıurfa Ticaret Merkezinin (ŞUTİM) adliyeye bakan ana cadde üzerinde, sürücü kurslarının ehliyet alacak olan sürücü adaylarına sürüş eğitimi verdiklerini, bu durumun ise hem tehlikeye yol açtığını, hem de ŞUTİM esnafını ciddi anlamda rahatsız ettiğini belirtti. Yaklaşık iki yüz toptancı esnafının ticaretle meşgul olduğu, şehrin önemli ticaret merkezi olan ŞUTİM, son zamanlarda trafik ve sürüş eğitimi alan sürücü adaylarının ilgi odağına dönmüş durumda. Şanlıurfa Gıda Toptancılar Derneği Başkanı Mehmet Emin DEMİREL, durumdan sadece kendisinin değil bütün site esnafının rahatsız olduğunu belirterek dergimize önemli açıklamalarda bulundu; “Öncelikle toptancı sitemizde iki yüz esnaf ticaretle uğraşmaktadır. İşyerlerimiz alan olarak küçük yapılara sahiptir. Keşke zamanında altlı üstlü ve daha geniş dükkânlar yapılsaydı. İşyerlerimiz oldukça dar bir planla inşa edilmiş. Bu durum kısıtlı bir hareket alanı oluşturmakla birlikte rutin işlerimizi yapma konusunda da sıkıntılar doğurmaktadır. Biz esnaf olarak bu dertlerle boğuşurken şimdilerde sürücü kurslarının burada yaptıkları bazı uygulamalarından mağdur olmuş durumdayız. Sitenin adliyeye bakan

tarafındaki üst caddede günün her saatinde bir hareketlilik var. Sürücü kursları ehliyet alacak olan kursiyerlerine trafik ve sürüş eğitimleri vermekteler. Bu durum hem ses, hem de görüntü kirliliğine sebebiyet vermektedir. Ayrıca site sakinleri ve müşterilerimiz için de ciddi manada tehlikeler oluşturmaktadır.” Sürücü kurslarının kursiyerleri için daha rahat ve güvenli bir alanda eğitim vermelerinin önemine dikkat çeken Başkan Demirel, yetkililerin bahse konu olan soruna bir an önce çözüm getirmeleri çağırısında bulunarak sözlerine şöyle devam etti; “Biz kimseyi yaptığı işten dolayı eleştirmiyoruz, herkes işini tabi ki yapacak. Ama şu da unutulmamalıdır; birileri işini yaparken öte yandan başka insanların işlerini yapmaları engellenmemelidir. Can ve mal

ANADOLU

a

AKTÜEL 37

güvenliği tehlikeye atılmamalıdır. Bu anlamda sürücü kursları için şehrin dışında, daha tenha ve güvenli bir alan tahsis edilmelidir.” Ayrıca sitenin üst tarafında bulunan boş arazinin ağaçlandırılması ve halkın kullanımına kazandırılması gerektiğini vurgulayan Demirel; “Yetkili merciler bu arazinin ıslahı konusunda bize görev versinler, görecekler ki çok kısa bir zaman içinde bu boş ve toprak araziyi cennete çevireceğiz. Öte yandan büyük marketlerden dolayı toptancı esnafımızın işleri durma noktasına geldi. Bilhassa ithal pirinç olmak üzere; bulgur ve diğer tahıl ürünlerinin yetkili sağlık birimleri tarafından sıkı bir denetimden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.


B-38-COCUK.QXD:Layout 1

8/7/17

8:05 PM

Page 1

ÇOCUK

Çocuklarımızı Aptallaştırmayalım! Bu sabah Trabzon’dan İstanbul’a seyahat ederken uçakta bir annenin çocuğunu nasıl aptallaştırabileceğine şahit oldum. Anne ve 5-6 yaşlarındaki erkek çocuğu yan koltukta oturuyorlardı. Uçağa bindiklerinden itibaren, çocuğun yapabileceği ve yapmak istediği bütün işleri annesi yaptı. Hem de her seferinde çocuğa “sen ne bilirsin, sen yapamazsın” şeklinde onu aşağılayarak. İlk olay emniyet kemerinin takılmasında yaşandı. Çocuk kendi kemerini takmak için girişimde bulununca annesi “bırak onu kıracaksın şimdi” dedi ve kemerin iki ucunu da çocuğun elinden çekip alınca ben de “Hanımefendi bırakın çocuk yapsın, korkmayın kemere bir şey olmaz” deyip ilk ve son müdahalemi yaptım. Doğrusunu isterseniz içimden “kemerin kırılmasından korkuyorsunuz ama

çocuğunuzun dünyasını kırıp döküyorsunuz” diyecektim ki kendimi zor tuttum. İlk ve son müdahalem diyorum çünkü “siz karışmayın” şeklinde sert bir tepki ile karşılaşınca, daha sonra meydana gelen olayları maalesef çocuğa acıyarak izlemek zorunda kaldım. Uçak havalanana kadar anne çocuğa “önüne bak, kafanı eğme, ayağını çek, kolunu oynatma, bırak o dergiyi” gibi uyarılarda bulundu. Öyle bir an geldi ki çocuğa nefes alma diyeceğinden bile korktum. Uçak havalandıktan sonra ikram servisi başladı. Görevliler “kek veya sandviç alabilirsiniz” diyerek tepsiyi yolculara uzatıyorlardı. Çocuk kek almak için elini uzatınca anne eline bir şaplak indirip “bırak onu” ben alırım sana dedi ve canı kek isteyen çocuğuna bir sandviç alıp verdi. Yaşadığım bu olay uç bir örnek olabilir. Tabii ki annelerin çoğu böyle ANADOLU

a

AKTÜEL 38

değil. Çocuklarına çok doğru davranan annelerimize teşekkür ediyorum. Ancak bu şekilde çocuklarının özgüvenini yıkan, onları kırıp dökerek aptallaştıran annelerin sayısının da az olmadığını düşünüyorum. Çocuklarımızın zihnini, gönlünü, davranışlarını mümkün olduğu kadar rahat bırakmalıyız ki kendi düşüncelerini, duygularını ve eylemlerini inşa edip geliştirsinler. Çocuklar doğuştan yeteneklidir, geliştirilebilecek yaşam becerilerine sahiptir. Biz anne baba ve eğitimcilere düşen görev bu becerileri geliştirmesine katkıda bulunmak, onları hayata hazırlamak, kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamak ve onları kendi ihtiyaçlarını karşılayan bireyler olarak yetiştirmektir. [Muhammet YILMAZ]


B-39-YUSUF AHMET KAYA.QXD:Layout 1

8/7/17

8:05 PM

Page 1

YUSUF AHMET KAYA PSİKOLOG

AŞIRI KORUYUCU ANNE BABA Aşırı koruyucu anne-baba; çocuğuna yönelik olarak olağandışı bir bağlılık, sürekli ve her alanda kontrol etme isteği ile ortaya çıkan, sonucunda da hem çocuk için hem anne-baba için hüsranla sonuçlanan bir çeşit kısır döngüdür diyebiliriz. Neden kısır döngü olarak niteledik, toplum olarak alışık olduğumuz birkaç deyimden söz ederek açıklamak isterim; “Yere basma gözüme bas.”, “Gözü gibi sakınmak.”, “Bağrına basmak.” , “Göz kulak olmak.” gibi kalıplaşmış sözleri hem kendi anne-babalarımızdan hem de çevremizdeki anne-babalardan defalarca duymuşuzdur. Genel olarak bizler çocuklarımızın herhangi bir işi başlatabileceğine ve onu layıkıyla tamamlayabileceğine inanmak istemeyiz. Zira inansak bile bunu tamamıyla onun inisiyatifine bırakmak bize pek makul gelmez. Bu yüzden sürekli olarak çocuğumuzun himayemiz altında olmasını, onun yürüttüğü işte, yerleşmiş olan mantıksal paradigmayla ona kol - kanat olmamız gerektiğini düşünür bu yönde davranırız. İşte bu düşünce davranışa dökülürken, bahsi geçen deyimler sık sık dillere pelesenk olurlar. Ayrıca çevremizde hali hazırda çok defa deneyimlesek dahi çoğumuz yine de bu davranışları sergilemekten geri duramayız. Kimler Aşırı Koruyucu Anne-Baba’dır? Hemen örnekler dizisiyle açıklayalım: Merdiven çıkmaya çalışan çocuğa, merdiveni çıkmasına destek olan, elinden ayağından destek vererek çıkmasını sağlayan anne-baba, (Tabi ki destek verebilir fakat bunu etraftaki, tehlikeli sayılabilen engelleri ortadan kaldırarak, her an yardıma yetişebilecek mesafeden, çocuğun merdiven çıkma işlemini tamamlamasını gözetleyerek yapmak daha doğru olabilir.) Çocuğun okul ödevini yapan annebaba, (Muhtemelen daha sonraki yıllarda çocuğum başarısız diye yakınacak olan anne-babadır.) İleri çocukluk dönemindeki çocuğun yemeğini yediren anne-baba, (Muhtemelen diğerlerinin yanında: “bizim çocuk daha

kendi başına yemesini bilmiyor” diyendir.) İşte, bu gibi daha da çoğaltılabilecek örnekler ile aşırı koruyucu anne-babayı ifade etmiş olduk. Aşırı Koruyucu Anne-Babaların Sık Kullandığı Sözler ve Cümleler: Dur! Yapma! Bekle! Olmaz! Ben yaparım. Aman! Dikkat et! Sen uğraşma ben hallederim. Sen bilmediğinden demiyorum, niyetim kötü değildi. Aşırı Koruyucu Anne-Baba Olmanın Zararları Nelerdir? Peki, anne-baba olarak çocuğumuza karşı aşırı koruyucu olmak zararlı, yanlış ama neden diyorsanız? İşte yanıtı: Bir bireyin tam ve sağlıklı gelişiminin sağlanabilmesi için tamamlaması gereken bazı gelişim ödevleri vardır. Bu gelişim ödevleri, her yaş dönemi için kendi dönemi içerisinde tamamlanması zorunlu bir takım beceriler bütünüdür. Çocuk emeklemeyürüme sürecinde sürekli olarak; “aman yere düşmesin, aman sağa sola çarpmasın” denilerek etraftan sakınılmış ise dönemin gerektirdiklerini eksik tamamlamış olacaktır. Bu da kendi elimizle çocuğumuza verdiğimiz zararın bir kesitidir. Anne-Babası tarafından sürekli sakınılan, eli sıcak sudan soğuk suya ANADOLU

a

AKTÜEL 39

dokundurulmayan çocuk, ergenlikten yetişkinliğe geçtiği zaman deyim yerindeyse “sudan çıkmış balığa döner”. Zira hayat bir okyanus gibidir, bizler; çocuk yaşta yüzmeyi öğrenip okyanusta yer edinmeliyiz. Hayat her koşulu barındırır. Her zaman iyi, doğru şeyler yaşayamayız-yapamayız. Kimi zaman hata yaparız. Çünkü hata yapmak insana özgüdür. Fakat aşırı koruyucu anne-baba, çocuğu kolaylıkla üstleneceği işlerde veya yaşamın zorlukları ile baş edebilecek, gelişimini sağlayacak özel durumlarda dahil hata yapmasına izin vermez. Dolayısıyla hatayı deneyimlemeyen birey arkasındaki desteği bazen eşinden, bazen patronundan, bazen iş arkadaşından göremeyince direnç gücü zayıflar ve çeşitli fizyolojik-psikolojik hastalıklara maruz kalabilir. Sonuç itibarı ile tabi ki ebeveynler olarak çocuklarımızı iyi koşullarda yetiştirmek, yaşamdan keyif almalarını sağlamak, karşılaştıkları sorunları çözüme kavuşturmak isteriz. Fakat önemli olan bu isteğimizi hangi biçimde davranışa çevirdiğimizdir. Bu yüzden çocuklarımıza karşı daha olağan ve mantıklı yaklaşmamız ve bu perspektiften bakmamız hem bizim, hem de onların hayatı için oldukça önemli bir yer tutar. Bana bin balık vereceğine, bir balık tutmasını öğret. (Çin Atasözü) Soru ve görüşleriniz için: 0546 473 31 56 yahmetk.63@gmail.com


B-40-41-KESKEK.QXD:Layout 1

8/7/17

8:04 PM

Page 1

YEMEK

Tarihin eskitemediği yemek:

Keşkek

Bir yemek düşünün ki ülkeler birbirine girsin, yörelerin hepsi patentine aday olsun…. Öyle bir yemek olsun ki hikayeler yazılsın, efsaneleşsin...Dilden dile, yöreden yöreya, sofradan sofraya gezdi de…Neydi keşkeğin hikayesi sahi?

Keşkeğin hikayeisni kimileri Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya dayandırırken, kimileri Yavuz Sultan Selim’e mal etmişlerdir, kimileri ise daha da geçmişe taa Nuh’a dayandırmıştır. Resmi kaynaklarla hareket etmek akademinin resmi dili olduğu için, bizde resmi belgeler ışığında keşkeği kim yaptı..kim yedi bir bakalım… Tarihi kayanaklarda keşkeğin göçebe yaşayan türkmenler tarafından yapıldığını ayrıca Mevlana’nın Mesnevi’nden kaynaklada Selçuklu devletinde ANADOLU

a

AKTÜEL 40

keşkeğe çok benzeyen “herise”nin yer aldığı tespit edilmiştir. Yine bu şekilde keşkek anadolunun birçok yerinde farklı isimlerle bilinmektedir. Keşkek, buğdayın kaynatılıp, kurutulup, zarlarının çıkartılmışına verilen adlardan sadece biri. Başka birkaç ad saymak gerekirse; keşkek, yarma, gendime, keşka, keşk, keşike, den, dan, dövme, namaz...” gibi isimlerle de anılabilmektedir. Keşkek yemeği özellikle Çanakkale, Edirne, Keşan, Balıkesir, Sinop, Tokat, Muş, Bafra, Çankırı, Denizli, İzmir, Aydın, Muğla, Afyon,


B-40-41-KESKEK.QXD:Layout 1

8/7/17

8:04 PM

Page 2

Amasya, Merzifon, Yozgat, Silifke ve Antalya yörelerinde düğün ve sünnet yemeği olarak tüketilmektedir. Anadolu'da yörelere göre farklı malzemeler kullanılsa da temel olarak yarma buğday ve etten oluşan geleneksel bir yemektir. Sakız Gibi Olmalı; Keşkek Keşkek, Türkiye’nin her yanında farklı şekillerde yapılır. Bazen süt danası, kuzu boyun veya horoz veya tavuk eti, kaz, hindi eti ile de yapılıyor. Yapımında dibekte dövülmüş buğday, su, et veya horoz veya tavuk eti, bazen de kurutulmuş et veya kavurma kullanılarak da pişirilir. Bazı yörelerde keşkeğin içine az miktarda nohut veya kırmızı kuru fasulye de ilave edilerek, büyük kazanlarda ve odun ateşinde pişirilir. Anadolu’da kimi yerde yöresel toprak güveç kaplarda veya testilerde de pişirilir. Keşkeklik buğday geceden yıkanıp üzeri 4 parmak örtecek kadar su ile akşamdan kazanda ıslatılır. Sabah kazanın içine eti yerleştirdikten sonra yağ tercihe göre az salça tuz ve karabiber, kimyon eklenir. Buğdayın üzeri bir karış geçene kadar su ile doldurulur ve harlı yanan odun ateşi üzerinde, kazanın kapağı sıkı kapatılarak pişmeye bırakılır. Odun ateşindeki ocakta 2-3 saat ateş kontrol edilerek pişirilir. Keşkek pişirilirken asla kapağı açılıp karıştırılmaz. Kazanın kapağı, küllü kor halinde gelen ateşin ısısında yarım saat daha demlendirildikten sonra açılır. Özel dövme tokmakları ile 2 er kişi dualarla dövme işlemine başlarlar. Keşkek, ne kadar uzun süre ve kuvvetli şekilde dövülürse o kadar lezzetli olur. Çok iyi dövülmüş keşkeğe ”sakız gibi keşkek” denilir. Lifleri iyi ayrılmış etin buğday özüyle birleştiği, bulamaç gibi olmasa da kaşıkla tabaktan çekince de sakız gibi uzayan keşkek daha makbuldür. Keşkek servis tabaklarına alındıktan sonra, üzerine bol salçalı veya kırmızıbiberli kızdırılmış tereyağından hazırlanan sos dökülerek servis yapılır. Keşkek Bizimdi, Bizim Kalacak Keşkek, UNESCO tarafından korunma altına alınarak “Somut Kültür Mirası” temsili listesine girdi. Böylelikle Keşkeğin bize ait olduğu resmiyet kazanmış oldu. 2014 yılında ise Merzifon Belediyesi’nin talebi üzerine “Merzifon Keşkeği” olarak tescillenmiştir. Batı hayranlığından bir türlü

KEŞKEK TARİFİ MALZEMELER

Kepeği arıtılmış buğday Zeytinyağı Et

kurtulamasakta, bizim mutfağımız da herkesi kendine hayran bırakacak bir çok tat vardır. Bunlardan biri hiç şüphesiz ki keşkektir. Tarihin eskitemediği bu lezzeti daha iyi yere getirmek için, öncelikle sahiplenmemiz gerekir. Unutulmamalı ki keşkek hep bizimdi, bizim kalacak. ANADOLU

a

AKTÜEL 41

Kepeği alınmış buğday güzelce yıkanır. Kalaylı bakır kazanların içene yeteri kadar zeytinyağı konur. Buğday içine dökülür. Buğdayın arasına kuzu veya koyun eti konur. Önceden meşe odununda yanan kömürün üzerine kazan konur.yalnız kömür fazla alevli olmayacak üzeri küllenmiş olacak. Kazan içinde buğday, et, yağ 6-7 saat aynı derecede kaynatılacak. Kazanın içinde keşkek kaynadıkça üzerine ayrı bir kazanda kaynayan sudan ilave yapılacak. Kazanımıza kesilen hayvanların kemikleri kaynatılarak suyu ilave yapılır. Keşkeğin hazır hale geldiğini anladığımız an ona keşkek tokmaklarıyla güzelce sıcak su ilave yapılarak dövülür. Günümüzde bu dövme işi traktörün arkasına takılan traktör mikseriyle dövülür. Keşkek yemeği dövülürken aşçı tarafından tuzuna, yağına ve damak tadına bakılır. Servise hazır hale gelince tabaklarla veya küçük tepsilerle isteyenlere üzerine haşlama et ve kavurma et dökülerek servis yapılır.


B-42-43-44-SINEMA.QXD:Layout 1

SİNEMA

8/7/17

8:03 PM

Page 1

VİZYONDAKİLER

Kara Kule Vizyon Tarihi: 4 Ağustos 2017 Yapımı: 2017 - ABD Tür: Bilim Kurgu, Fantastik, Korku Yönetmen: Nikolaj Arcel Oyuncular: Idris Elba, Matthew McConaughey,Tom Taylor (i), Katheryn Winnick, Abbey Lee Senaryo: Akiva Goldsman, Jeff Pinkner, Nikolaj Arcel Yapımcı: Stephen King, Ron Howard Film Özeti 11 yaşındaki Jake Chambers (Tom Taylor), rüyalarında gördüğü, ancak kimsenin varolduğuna inanmadığı Orta Dünya'yla ilgili ipuçlarını takip ederek buraya ulaşmayı başarır. Burada yine rüyalarında gördüğü Silahşör Roland Deschain (Idris Elba) ile karşılaşır. Deschain, yıllarca kendi evrenlerini korumak için Kara Kule'yi savunmuştur, ancak Siyahlı Adam (Matthew McConaughey) oraya ulaştığında hem Orta Dünya, hem de insanların dünyası yok olacaktır. Ona engel olabilmek silahşör, genç Jake ile zorlu bir yolculuğa çıkacaktır. Stephen King'in yazdığı en sıradışı kitaplardan olan Kara Kule'nin uzun yıllardır konuşulan filminin çekileceği 2015'in yaz aylarında açıklandı.

Balerin ve Afacan Mucit

Cumali Ceber: Allah Seni Alsın

Vizyon Tarihi: 4 Ağustos 2017 Yapımı: 2016 - Fransa, Kanada Tür: Animasyon Süre: 89 Dk. Yönetmen : Eric Summer, Éric Warin Seslendirenler: Elle Fanning, Dane DeHaan, Maddie Ziegler Senaryo: Laurent Zeitoun, Carol Noble Yapımcı: Nicolas Duval-adassovsky, Laurent Zeitoun

Vizyon Tarihi:4 Ağustos 2017 Yapımı: 2017 - Türkiye Tür: Komedi Yönetmen: Gökhan Gök Oyuncular: Halil Söyletmez, Doğa Konakoğlu, Emre Keskin, Ece Seçkin, Ferhat Göçer Senaryo: Cihan Berk Berkeban

Film Özeti Yetim olan Félicie Milliner sakin bir köyde yaşamakta olan küçük bir kızdır. Ancak Felicie'nin büyük bir hayali vardır, o da bir balerin olabilmektir. Bunun yolunun köyde kalmaktan geçmediğini bilen küçük kız kırsal Brittany'i terk ederek Paris'e kaçar. Burada bir yanlışlık sonucu farklı biriyle karıştırılır. Ancak bu yanlışlık ona hayallerinin yolunu açar. Felicie bu karışıklık sayesinde Büyük Opera binasının öğrenci kontenjanına girmeyi başarır. Peki, küçük kız kimse durumu anlamadan hayallerine kavuşabilecek midir?

İKİ Vizyon Tarihi: 4 Ağustos 2017 Yapımı: 2017 - Türkiye Tür: Korku Yönetmen: Fatih Gürler, Ramazan Özer Oyuncular: Emin Gümüşkaya, Taner Cindoruk, Tuğba Tutuğ, Tuana Naz Tiryaki Senaryo: Murat Toktamışoğlu ANADOLU

Film Özeti Emekliliğine bir gün kala patronunu dövünce işten atılan Cumali, bir yandan da çocuklarının kumar borcu olduğunu öğrenir. Cumali çocuklarına sinirlenip onları okuldan almaya karar vermişken şans kapısını çalar ve ailece kendilerini güzel bir otelde tatil yaparken bulurlar. Tatilde müşterilerden birine aşık olan Cumali oteli cumbüş alanına çevirir. Tam da bu sırada otel ciddi bir denetimden geçmektedir. Sosyal medyada fenomen haline gelen ‘Cumali Ceber’ karakterinin beyazperdeye aktarıldığı filmde Halil Söyletmez, Doğa Konakoğlu ve Emre Keskin rol alıyor.

Film Özeti Şehir dışında, bahçeli ve iki katlı evlerinde yaşayan Anne Meltem ve küçük kızı Beril mutlu bir hayat sürmektedir. Onları tedirgin eden tek şey olur olmaz zamanlarda ortaya çıkan evin emektar bekçisidir. Gizemli bekçi Meltem'de huzursuzluk yaratırken, bu huzursuzluğa bir de anne kızın görmeye başladığı ortak kâbuslar eklenir. Bahçedeki gizemli mezar taşı da bunların üzerine tuz biber olur. Kendini savunmasız hisseden aile, eve geldikleri ilk günleri düşünmektedir ve kâbusları gerçeğe dönüşmeye başladıkça işler daha da gizemli hale gelecektir...

a

AKTÜEL 42


B-42-43-44-SINEMA.QXD:Layout 1

8/7/17

8:03 PM

Page 2

Bas Gaza Vizyon Tarihi: 11 Ağustos 2017 Yapımı: 2017 - Fransa, ABD Tür: Aksiyon, Gerilim Süre: 96 Dk. Yönetmen: Antonio Negret Oyuncular: Scott Eastwood, Freddie Thorp, Ana De Armas, Gaia Weiss, Clemens Schick Senaryo: Michael Brandt, Derek Haas Yapımcı: Pierre Morel, Michael Brandt Film Özeti Film, iki soyguncu kardeşin Fransa'nın güneyine yeni fırsatlar için arabayla yolculuk yapmasına ve orada bir suç şebekesinin patronuyla tanışmasına odaklanıyor. Andrew ve Garrett Foster üvey kardeş olan iki araba hırsızıdır. İşlerinde o kadar iyilerdir ki artık uluslararası ün yapmışlardır. Ancak günün birinde yanlış kişiden bir klasik araba çalarlar. Bunun sonucu olarak bedel ödemeleri gerekecektir. Yaptıkları hırsızlığa karşılık istenen şey ise çok özel bir arabadır. İkili kendilerine bir ekip kurmalı ve öldürülmemek için istenen arabayı çalmalıdır...

Manifesto Vizyon Tarihi: 11 Ağustos 2017 Yapımı: 2015 - Avustralya, Almanya Tür: Dram Süre: 93 Dk. Yönetmen: Julian Rosefeldt Oyuncular: Cate Blanchett, Erika Bauer, Carl Dietrich, Marie Borkowski Foedrowitz Senaryo:J ulian Rosefeldt Yapımcı: Wassili Zygouris, Julian Rosefeldt Film Özeti Avustralyalı usta oyuncu Cate Blanchett, evsiz bir adam, bir ilkokul öğretmeni, bir borsacıyı, bir vaizi, bir haber spikeri ve birbirinden farklı karakterleri canlandırdığı bu filmde çok yönlülüğünü net şekilde ortaya koyuyor. Blanchett, Berlinli sanatçı Julian Rosefeldt'in son çalışması olan “Manifesto”da 12 kısa filmden oluşan kolajında 13 farklı rol üstleniyor. Oyuncunun replikleriyse Fütürizm'den, Dadaizm'e ve Pop-art'a pek çok farklı sanat akımının sanatçı manifestolarından oluşuyor. Bu manifestoların birer talebi vardı. Özgürlük çağrısı yapıyor, toplumu değiştirmek istiyor, yaratıcılığı yeni baştan ele alıyorlardı. Çarpıcı olansa metinlerin güncelliği…

Mezarcı Vizyon Tarihi: 11 Ağustos 2017 Yapımı: 2017 - Türkiye Tür: Dram, Komedi Yönetmen: Talip Karamahmutoğlu Oyuncular: Emre Altuğ, Mustafa Uzunyılmaz, Turan Özdemir, Orhan Aydın, Hikmet Karagöz Senaryo: Talip Karamahmutoğlu ANADOLU

Karabasan Vizyon Tarihi: 11 Ağustos 2017 Yapımı: 2016 - ABD Tür: Gerilim, Korku Süre: 99 Dk. Yönetmen: Phillip Guzman Oyuncular: Jocelin Donahue, Jesse Bradford, Jesse Borrego, Lori Petty, James Eckhouse Senaryo: Jeffrey Reddick Yapımcı: Phillip Guzman, Philip Marlatt Film Özeti Kate Bowman, uykusunda ölen insanların gizemli ölümlerini araştıran bir sosyal hizmet uzmanıdır. Kurbanlar, ölümlerinden kısa bir süre önce uyku felci geçirdiklerini ve bu sırada kendilerine doğaüstü bir güç göründüğünü bildirdiler. Kate, bu esrarengiz ölümleri araştırdıkça, yaratığın öfkesini kendine çeker ve ailesi ile birlikte bu doğaüstü gücün kötülüğüne maruz kalır.

Film Özeti Usta yazar Osman Şahin'in unutulmaz öyküsünden uyarlanan, yönetmenliğini ve senaristliğini Talip Karamahmutoğlu'nun üstlendiği filmin başrollerinde Emre Altuğ, Nilay Erdönmez, Mustafa Uzunyılmaz, Turan Özdemir, Orhan Aydın, Sadık Gürbüz, Hikmet Karagöz, Adem Yılmaz, Hakan Eksen, Bülent Çiftçi gibi isimler yer alıyor. Almanya’da mezarcılık konusunda ustalaşan Ejder, babası ölünce memleketine döner. Köyündeki yerli ve yabancıların oluşturduğu milyon dolarlık yaşam alanları, Ejder’in mezarcılık konusundaki birikimlerine yeni ufuklar açar. Milyon dolarlık evlerde oturan bu insanları, öldükten sonra köy mezarlığına defnetmek fikrine karşı çıkan Ejder, her varlıklı insana ölümsüzlüğü simgeleyen zeytin ağaçları altında sonsuz bir yaşam vaat eder.

a

AKTÜEL 43


B-42-43-44-SINEMA.QXD:Layout 1

8/7/17

8:03 PM

Page 3

Belalı Tanık Vizyon Tarihi: 18 Ağustos 2017 Yapımı: 2017 - ABD Tür: Aksiyon, Komedi Yönetmen: Patrick Hughes Oyuncular: Ryan Reynolds, Samuel L. Jackson, Salma Hayek, Gary Oldman, Elodie Yung Senaryo: Tom O'connor Yapımcı: David Ellison, Mark Gill Film Özeti Dünyanın en başarılı güvenlik görevlisinin artık yeni bir müşterisi vardır: Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanacak bir tetikçi! İkili kişiliklerindeki ve hayata bakış açılarındaki farklılıkları bir kenara koyup, zamanında ve sağ salim mahkemede olmak için güçlerini birleştirirler. Yönetmenliğini Patrick Hughes'un üstlendiği filmde senaryo Tom O'Connor'a emanet. Aksiyon komedisinin kadrosu ise Ryan Reynolds, Samuel L. Jackson, Salma Hayek ve Gary Oldman gibi isimlerden oluşuyor.

Semur: Şeytanın Kabilesi Vizyon Tarihi: 18 Ağustos 2017 Yapımı: 2017 - Türkiye Tür: Gerilim, Korku Yönetmen: Gökhan Aksu Oyuncular: İpek Erdem, Balamir Emren, Tekin Temel, Murat Ercanlı, Aydan Çakır Senaryo: Gökhan Aksu Yapımcı: Ayhan Ulam Film Özeti Merve'nin çocukluğu, annesini kıskanan teyzesinin yaptırdığı büyü yüzünden zorluklarla geçse de, bir hoca büyüyü çözünce sonrasında mutlu bir hayatı olur, üniversitede tanıştığı Ozan ile evlenir. Bir süre sonra teyzesi vefat eder. Merve, çok kötü anılarının olduğu cenaze evine gitmeyi hiç istemese de annesinin yoğun ısrarıyla karşılaşınca zor bir karar vermek durumunda kalır.

Şanslı Logan Vizyon Tarihi: 25 Ağustos 2017 Yapımı: 2017 - ABD Tür: Komedi Yönetmen: Steven Soderbergh Oyuncular: Channing Tatum, Adam Driver, Seth MacFarlane, Riley Keough, Daniel Craig Yapımcı: Gregory Jacobs ANADOLU

a

Çılgın Hırsız 3 Vizyon Tarihi: 25 Ağustos 2017 Yapımı: 2017 - ABD Tür: Animasyon, Komedi, Macera Yönetmen: Pierre Coffin, Kyle Balda Senaryo: Ken Daurio, Cinco Paul Yapımcı:Chris Renaud, Christopher Meledandri Film Özeti Illumination Entertainment tarafından üretilen ve Universal Pictures tarafından dağıtılan Amerikan 3D bilgisayar animasyonlu komedi filmi Çılgın Hırsız, tüm dünya genelinde büyük ilgi gören filmler arasında yer almaktadır. İlk filminde iyi kalpli kötü adam rolü ile Gru’nun hikâyesini anlatan film özgün ismi ile Despicable Me adıyla da bilinmektedir.

Film Özeti Erkek kardeşler Jimmy ve Clyde Logan'ın çok önemli bir amacı var; ailelerinin üzerindeki laneti kaldırmak. İkili bunun için Charlotte Motor Speedway'deki efsanevi Coca-Cola 600 yarışını hedef alır. Amaç büyük NASCAR yarışında başarılı bir soygun yapabilmektir... Bol yıldızlı filmin kadrosunda Channing Tatum, Adam Driver, Seth MacFarlane, Riley Keough, Katie Holmes, Katherine Waterson, Dwight Yoakam, Sebastian Stan, Brian Gleeson, Jack Quaid, Hilary Swank ve Daniel Craig yer alıyor.

AKTÜEL 44


ILAN-PEDED.QXD:Layout 1

3/3/17

9:21 PM

Page 1

‘‘ Psikologlar

DELİ DOKTORU değildir

Bireysel Terapi Aile Danışmanlığı Evlilik Danışmanlığı Çocuk Terapisi ve Testleri Ergen Danışmanlığı Cinsel Terapi MMPI Kişilik Envanteri EMDR

0414 313 50 63 destek@peded.org www.peded.org Şair Şevket Mah. (Bahçelievler) 119. Sokak Mahmut Nedim Atlas Apt. Kat:1 No:2 HALİLİYE / ŞANLIURFA


B-45-ILAN-EL RUHA.QXD:Layout 1

8/7/17

8:02 PM

Page 1

BU ÇAYLARIN TİRYAKİSİ OLACAKSINIZ

TÜRKİYE’NİN HER YERİNE KARGO İLE TOPTAN SATIŞ

İletişim: TELEFON: (0 414) 315 60 53 FAX: (0 414) 315 60 54 E-MAİL: info@elruhatea.com http://elruhatea.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.