Sultanbeyli mart

Page 1

BU FUARLARDA STANT AÇMAK YILLAR ALIYOR

MART 2018 YIL:2 SAYI: 14

ALZHEIMER NASIL ANLAŞILIR NELER YAPILMASI GEREK

MÜZİĞİN RİTMİ BURADA HİÇ BİTMİYOR

E KONGR TİN MET

HÜSA ENİDEN ELÇİ Y KAN! BAŞ

WWW.SULTANBEYLİPLUS.COM

CENGİZ AYGÜN

2018’DE ERKEN SEÇİM VAR MI? AHMET YAŞAR AKKAYA

PAY-TAHTIN SON GÜCÜ

ABDULHAMİT

Sultanbeylili kadınların Dünya Kadınlar Günü mesajları

KÜBRA SÜMER

DOĞUMA HAZIRLIK EĞİTİMİ

%100 YERLİ SİLAHLARIMIZ KARADENİZ İNCİSİ

SİNOP

İş görüşmelerİnDE

4

yapılan HATA

Ebru Akıcı

Bacaklarımı

kaybettİm

ama devrİm yaptım! İstatistiklerle Türkiye’de

kadın olmak!






Tel: +90 212 670 3775 Fax: +90 212 670 3736


Editör Baharın gülleri açtı, etrafa neşe saçıldı

Şenay Hançer aşlığımıza bakarsanız birçok sanatçı tarafından dile getirilmiş unutulmaz şarkının sözlerini anımsamışınızdır… İlkbahar geldi… Yağmur hafifçe ve zaman zaman yağıyor. Çiçekler açtı ve açacak. Malum yazın habercisi. Her yer mis gibi kokuyor. Ağaç kokuyor, yaprak kokuyor… Doğa, yeni mevsiminin hazırlığını yaparken bizler de sizlere ilkbahar için hazırladığımız birbirinden ilginç haber ve fotoğrafları sunmanın heyecanı içindeyiz. Bahar, sıcacık bir duygudur, insanın içini ısıtan… Eriyen karların ışığıdır bahar. (İstanbul’da bu kış pek kar görmesek de). Yeni filizlenmiş çiçek gibi açılır insanın

B

gönlünde. Yeni bir umut, yeni bir hayal canlanır insanda. . Kırlardaki çiçekler gibi mor, yeşil ve pembe açmış olan çiçekler. İşte baharın bu güzellikleri içerisinde sizlere yeni haber ve bilgiler aktarmak gayesiyle yine dopdolu bir dergi hazırladık… Neler mi hazırladık? Önceliğimiz; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü… Tüm dünya kadınlarının kutladığı uluslararası bir gün. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmakta… Adam olmadan önce insan olabilmenin en temel

SULTANBEYLİ PLUS 07

unsurudur kadın. Çoğu zaman değil, her zaman her gözün nuru, hayatın can damarıdır… Kadın, doğası gereği zayıftır; ama acıya en çok o dayanır. Kadının direncini kıran tek şey; hayal ettiği kişinin boş çıkmasıdır… Ayrıca, engelli sporcularımızın Avrupa’daki başarıları, bölgemiz işadamları ile yaptığımız ilginç röportajlar, Sinop gezisi, sağlık ve ekonomi haberleri… Ve de sıkça karşılaştığımız çocuk ve kadın cinsel istismarı, kadına şiddet konuları ilginizi çekecek… Bahar mevsimini bahar kokuları içinde geçirmeniz ve bir sonraki sayımızda buluşmak dileğiyle… Mutlu yarınlar…


İÇİNDEKİLER 38

Sorumlu Yazı işleri Müdürü Yunus SAKAL

İN ZİĞ İÇ MÜ İ H OR TM İY Rİ BİTM

İmtiyaz Sahibi Şenay HANÇER

16

BU FUARLARDA STAND AÇMAK YILLAR ALIYOR

Halkla İlişkiler Elif Coşkun Reklam Müdürü Enes Hançer Avukat Av. Eyyüp Yıldırım

40

Reklam Rezervasyon Tel: 0 (533) 730 73 77 Baskı Çizim Matbaa Turgut Özal Bulvarı Magakent İş Merkezi No: 90 / 42-43 Taşdelen - Çekmeköy / İst. Tel: 0216 429 01 55

’D E 18 M 20 EÇİ I? NS M KE VAR

ER

İSTANBUL’UN TİCARET HAYATINA YÖN VEREN MESLEKLER

66

50

® Register: Sultanbeyli Plus, tescilli markadır. © Copyright: Sultanbeyli Plus Dergisi (Şenay HANÇER İmtiyaz Sahibi) tarafından T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf ve şekillerin her hakkı saklıdır izinsiz olarak kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. Yayınlanan ilanların ve imzalı yazıların sorumluluğu sahiplerine aittir. Dergimiz basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.

TAMAMEN YERLİ SİLAHLARIMIZ

10

Yayın Türü Yerel Süreli Yayın 2 Ayda bir yayımlanır.

ŞÜ DÜ NIN YA AZ MA LM OL İŞİ O

Yönetim Yeri Abdurrahman Gazi Mah. Osman Bedrettin Sok. No: 16/1 Sultanbeyli – İSTANBUL Tel: 0 (533) 730 73 77 www.sultanbeyliplus.com dergi@sultanbeyliplus.com

58

DOĞUMA HAZIRLIK EĞİTİMİ


22

İSTATİSTİKLERLE TÜRKİYE’DE

KADIN OLMAK! 54

Bacaklarımı

kaybettİm

ama devrİm yaptım!

ALZHEIMER NASIL ANLAŞILIR

62

Ebru Akıcı

18

PAY-I TAHTIN

30

KAREDENİZ’İN İNCİSİ SİNOP

SON GÜCÜ

68

ABDULHAMİT

52

GÖZÜNÜZE NETLİK AYARI

26 SULTANBEYLİLİ KADINLARIN 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ MESAJLARI

İŞ GÖRÜŞMESİNDE YAPILAN HATALAR


Düşü olmayanın işi olmaz! Kandıra ormanlarının içinde, temiz toprak, temiz hava ve temiz suyu olan bir vadi. Emekli bir ilkokul öğretmeni. Hikaye bir çiftlik hayali ile başlıyor. Öyle bir çiftlik ki, şehre uzak, kendinize yakın...


Röportaj BERMA SUTUĞ AYDIN

“Düşü olmayanın işi olmaz” diyor çiftliğin annesi Nardane Kuşcu. “Ben bu düşü cüzdanımın arka gözünde uzunca bir süre taşıdım. Taşıdığımı da unuttum. Düş tohumum bilinçaltı tarlamda zamanında çimlenmek üzere uykuya yatmıştı” diye başlıyor hikayesine…


Nar Anne, bu fikir nasıl gelişti? Burada hepimiz akrabayız. 4 kişi ufak ufak burada başladık. Yavaş yavaşda işler büyümeye başladı. Ailenin desteği ile kurulan Nar Eğitim Danışmanlık Merkezi’nden sonra bize başka kişiler de katıldı. Amacımızı, konseptimizi ve ilkelerimizi, nasıl bir yerde olması gerektiğini, hep birlikte belirledik. Emekli olunca Nar Eğitim ve Danışmanlık Şirketi’ni kurduk. Nar Eğitim ve Organik Tarım Çiftliği’ni ‘Sürdürülebilir Yaşam İlkeleri’ne uygun olarak kuracak ve işletecektik. Amacımız, Ekoturizmin yanı sıra iyi bir model geliştirmekti. Eğitim için gelenlere çiftlikte yetişen organik gıdalar ile kendiliğinden yetişen doğal bitkilerle beslemek, çevre köyleri organik tarım konusunda bilinçlendirmek ve köyden kente göçü bir nebze azaltmaktı.

Neden Kandıra, burayı nasıl buldunuz? Uzun süren arayışlar sonunda 2007 yılının mart ayında hayal ettiğimiz yeri, burada Kocaeli’nin Kandıra ilçesinde bulduk. Daha önce konvansiyonel tarım yapılmamış tertemiz topraklar, orman içinde harika bir vadi olan buraya hepimiz aşık olduk. Hemen proje üzerinde çalışmaya başladık. Bir yandan organik tarım çalışmalarını yürütürken diğer yandan, sürdürülebilir mimari, enerji ve ekoloji başlıkları altında proje yönetimi konusunda kafa yorduk. Toprağı işlerken, dünyanın dörtbir yanında filizlenen hayaller toprağımıza karıştı. SULTANBEYLİ PLUS 12


2013 haziran ayında projemize turizm de eklenerek ve ekolojik mimari ile bugün 50 yataklı Nar Çitflik Otelimiz kuruldu. Çiftlik sürekli faaliyet içinde. Gönüllüler, kurumsal eğitim için gelenler. Nar anne yemeklerle ilgilenmek için yanımızdan ayrılıyor. Sohbete akrabası Enver Topuz ile devam ediyoruz…

Çiftlikte hangi eğitimleri alabiliyoruz Nardane bir yörük kızı. Bilge bir nineye sahip olarak genleriyle gelen bilgi birikimiyle doğuştan bilge bir ruha sahip. Herkesin hem ablası, hem annesi, hem hocası. Bizi bu günlere hazırlayan hep o olmuştur. NLP, reiki ve kişisel gelişim konularında eğitim verirken, daha sonra finansçı olan oğlu Ozan Kuşcu da işleri ele alıyor. Bu girişimciliği kurumsallaştırarak eğitimleri bankalar, şirketler ve yöneticiler boyutuna taşıyor. Bunun yanı sıra yıldızlar klubü dediğimiz çocuklara yönelik eğitimlerimiz var. Çocuklarımızı hayata hazırlamak için doğa ile iç içe olacakları eğitimler veriyoruz. Onları ekopsikolojiye hazırlıyoruz. Aynı zamanda organik tarım, permakültür eğitimleri de veriyoruz. Katılımcılarla birlikte süt sağmak, peynir-yoğurt ve ekmek yapmaktan tutun da kerpiçten ev nasıl yapılıra kadar kısacası insanın doğasında ne varsa onları hatırlatmaya yönelik uygulamalarımız oluyor. Yani insanın ruhuna dokunuyoruz.

Çiftlikte neler yapılıyor bahseder misiniz? “Doğada ….… olmak eğitimi” Ne olmak istiyorsan boşluğu sen doldur! Hepimizin doğaya bir vefa borcu vardır. Bizim çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız en güzel miras budur. Burada ata tohumlarını bulup çoğaltıp hayata geçirerek temiz ve sağlıklı yiyecek, temiz enerji, temiz su, temiz havayı eğitimle birleştirerek yaşadığımız çevrede insanlarımıza fayda sağlamak bizim hayalimizdi. Beton yığınların içinde dört duvar arasında doğa eğitimi ne kadar anlamlı olabilir diye düşündük ve eğitimleri buraya taşıdık. Hem de doğaya zarar vermeden onu koruyor ve katkıda bulunuyoruz. Biz bütün bu sistemin parçayız, efendisi değil. Doğaya dokunarak, bir olma psikolojisiyle farkındalık yaratıyoruz. İnsanların kendi ruhlarına dokunmalarına yardımcı olup, kendilerini iyi hissetmelerini sağlıyoruz. Hem eğitimleri doğanın içine taşıyıp hem de çalışanlarımızı yöre halkından seçerek, onlara ekonomik katkıda bulunmak ve ekoturizme güzel bir örnek olsun ve bu

ÇOCUKLARIMIZA DOĞA İLE İÇ İÇE OLACAKLARI EĞİTİMLER VERİYORUZ. AYNI ZAMANDA ORGANİK TARIM, PERMAKÜLTÜR EĞİTİMLERİ DE VERİYORUZ. KATILIMCILARLA BİRLİKTE SÜT SAĞMAKTAN KERPİÇTEN EV NASIL YAPILIRA KADAR İNSANIN DOĞASINDA NE VARSA ONLARI HATIRLATMAYA YÖNELİK UYGULAMALAR YAPIYORUZ. YANİ İNSANIN RUHUNA DOKUNUYORUZ. SULTANBEYLİ PLUS 13

model yaşam her yerde olsun, bütün ülkeyi sarsın istiyoruz. Son yıllarda ülkemizin dışında yaygın bir ekopsikoloji konusu var ki biz bu yaşamı nasıl kuracaklarından tutun da sürdürmeye kadar her türlü danışmanlık ve eğitimleri veriyoruz.

Çiflikte neler yetişiyorsunuz ve satışı yapılıyor mu? 150 dönümlük bir arazi üzerinde bulunan çiftliğimizde şu anda sebze yetiştiriyoruz. 22 ile başlayan domates çeşitlerimiz 70’i buldu. Meyve ağacı yetiştiriciliği ile ilgili daha zamanımız var. Çalışmalarımız aşağıdaki fidanlıkta devam ediyor. Bunun yanı sıra her salı günü özgürlük parkında organik tarım pazarında, ürettiğimiz mahsülleri oradaki standımızda sunma imkanımız oluyor. Ayrıca çiftliğimize gelenler de tezgahımızdan ürünlerimizi alabiliyor. Arzu edenler ise sepeti eline alıp bahçelerimizden çalışanlarımız eşliğinde kendileri de toplama zevkini yaşayabiliyor. Ayrıca otelimizde konaklayan misafirlerimizde bunlardan tadabiliyorlar. Kendi buğdayımızdan yaptığımız ekmekler, domates salçaları, reçeller, soslar, peynirimiz, yoğurdumuz, yumurtamız bu ürünlerden bazıları.


Peki ekoturizm olarak neler yapıyorsunuz. Gönüllü konaklama diye bir uygulamanız var, nasıl oluyor? Work Away Platformu çerçevesinde dünyanın her yerinden çiftliğimize gönüllüler geliyor. TaTuTa üzerinden Gençtur, bu organizasyonu gerçekleştriyor. Uluslararası kurallara göre günde 6 saat burada çalışıyorlar. Cumartesi günü kaldıkları yerlerin temizliğini yapıyorlar. Pazar günü de tatil yapıyorlar. Yeme-içme konaklama karşılığında, çiftlik ekibimizle birlikte alma verme döngüsüne uyup, bilgi alışverişi yaparak bir aile gibi burada zaman geçiriyorlar. Programları bittiği zaman yeni gönüllüleri kabul ederek bu döngüye devam ediyoruz.

Mevcut kaynakların doğru kullanılamaması ve tükenme tehdidi sözkonusu iken ekoyaşam nereye kadar sürdürülebilir? Kesinlikle sürdürülebilir çünkü insanlarda artık bu konu ile ilgili farkındalık gelişti, yeni fikirler oluşmaya başladı. Mesela insanlar artık tükettiği ürünün organik olup olmadığını, genetiği değiştirilmiş mi nerede üretilmiş, bunları artık araştırıyor. Bu işin esas püf noktası tüketici. Kendimizin ve çocuklarımızın sağlığını tehtit eden unsurlardan korumak istiyorsak bu tür ürünleri tüketmemeye hassasiyet göstermemiz gerekiyor. Basın yayın organları, eğitimciler bizim gibi çiftlikler bu bilinci geliştirmeli genişletmelidir. Yavaş ve sağlam bir şekilde bunun olacağına inanıyoruz. Bireylerin bu konularda zorlayıcı olmaları ve yaptırım gücünü kullanmaları gerekir. Temiz su, hava, yiyecek ve giyecek istemek konusunda ısrarcı olmamız

KONAKLAMA İKİ ŞEKİLDE OLUYOR; MİSAFİRLER İSTER EĞİTİM OTELİMİZDE İSTER YÖRÜK ÇADIRLARINDA KALIYORLAR. GÖNÜLLÜ KONAKLAMA ŞEKLİMİZDE İSE DOĞAYI ÖĞRENMEK İSTEYEN ÖĞRENCİLER BURADA ÇALIŞANLAR İLE BİRLİKTE GÖREV ALARAK, KONAKLAMA VE YEMEK KARŞILIĞINDA ÇALIŞARAK ÖĞRENİYOR.

gerekiyor. Otel yapılırken geniş bir mimari ekibin içinde yer alan Nar annenin kızı Beste Kuşcu’ya otelin yapım sürecini soruyoruz… “Otel fikri yıllar önce başlamıştı. Hepimizin ortak düşüncesiydi ve projeye başladıklarında ben mimari okuyordum. Proje yapan geniş bir ekibin içinde yer almanın yanısıra iç mimari ve restoran bölümü bana ait. Proje 2008 senesinde çizilmeye başlandı ve 2013 yılında tamamlandı. Toplamda 2’si suit olmak üzere 12 tane oda var. 50 kişiye kadar konaklama sağlanabiliyor. Eğitimlerin dışında sevdikleri ile birlikte güzel vakit geçirebilecekleri, herkesin bütçesine uygun bir konaklama şekli sunduk. Otelin birçok alanında geri dönüşümlü mobilyalar kullandık.

Peki ya eğitimin dışında konaklamak isteyenler de gelebiliyor mu? Konaklama iki şekilde oluyor; misafirlerimiz isterlerse eğitim otelimizde ya da yörük çadırlarlarımızda kalabiliyorlar. Gönüllü konaklama şeklimizde ise özellikle doğaya gönül veren ve öğrenmek isteyen öğrencilerimiz burada çalışanlarımız ile birlikte görev alarak, konaklama ve yemek karşılığında çalışarak öğrenmiş oluyorlar.

SULTANBEYLİ PLUS 14



CEBİT

KANTON FUARI

CeBIT, evler ve çalışma ortamları için digital bilişim ve telekomünikasyon çözümlerini sergileyen dünyanın en büyük ticari fuarı. Fuar, toptan/perakende satış sektörü, bankalar, servis sektörü, devlet kurumları, bilim ve teknoloji tutkunu olan tüm kullanıcıları hedef alıyor. CeBIT, günümüz sektör trendleri, şebekeler ve üretim sunumları hakkında bilgileri görmek için uluslararası bir ortam sunuyor.

Çin, Guangzhou İthalat ve İhracat fuarı diğer adı ile Kanton Fuarı ; Nisan ve ekim aylarında olmak üzere her yıl iki kere düzenleniyor. Uzakdoğu'nun en büyük, dünyanın 3'üncü büyük fuarı. 1957 yılından bu yana iki ayrı fuar alanında toplam 150 binden fazla ürün çeşidi sergileniyor. Çin'in ithal ve ihraç ettiği tüm ürünler aynı anda bu fuarda sergileniyor.

Bu fuarlarda stand Uluslararası ticarette büyük önemi olan fuarlar 21. yüzyılda daha da önemli hale geldi. Dünyanın dört bir yanında her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen bu fuarlar, binlerce satıcı ve alıcıyı bir araya getirerek büyük bir alışveriş potansiyeli yaratıyor.

BASELWORLD

AGRITECHNICA

Dünyanın en büyük saat ve mücevhercilik fuarı Baselworld, her yıl mart ayında İsviçre'nin Basel kentinde kapılarını açılıyor. 1917'den beri organize edilen Baselworld'de saat ve mücevher endüstrileri ile ilgili tüm dünya devleri ve trend belirleyen dehalar bu platformda buluşuyor. Fuarda takı, saatler, altın ve platin takı, tasarım takılar ve taşlı takılar sergileniyor.

Dünyanın en büyük tarım fuarı AGRITECHNICA, uluslararası ticaret yapan tarım firmalarının yenilikçi ürünlerini ve konseptlerini sunabilecekleri ideal bir platformdur. Her yıl kasım ayında organize edilen fuar, Almanya'nın tarım ve gıda sektöründe önde gelen bir kuruluş olan Alman Tarım Derneği tarafından iki yılda bir kasım ayında düzenleniyor.

SULTANBEYLİ PLUS 16


KUZEY AMERİKA OTOMOBİL FUARI

CONSUMER ELECTRONIC SHOW

Her yıl Ocak ayında ABD Michigan Cobo Center'da düzenlenen Kuzey Amerika Uluslararası Otomobil Fuarı da dünyanın en büyük 3 otomobil fuarından biri. Dünyanın otomotiv başkenti olarak anılan Detroit'un ev sahipliği yaptığı 'Uluslararası Otomobil Fuarı'nda büyük otomobil firmaları yeni modellerini sergiliyor.

Dünyanın en büyük tüketici elektroniği fuarı Consumer Electronic Show CES, her yıl ocak ayında Las Vegas, Nevada'da Consumer Electronics Association tarafından düzenleniyor. 1978-1994 yılları arasında iki yılda bir gerçekleşen fuarda birçok önemli marka teknolojilerinin ilk tanıtımlarını gerçekleştiriyor.

açmak yıllar alıyor Öyle fuarlar düzenleniyor ki; bu fuarlarda stand kurabilmek için aylar hatta yıllar öncesinden yer ayırmak gerekiyor. Bu fuarda sergilenen ürünler de geleceğe dair işaretler veriyor. İşte geleceğe ışık tutan dünyanın en büyük fuarları:

HEIMTEXTIL

PHOTOKINA

Dünyanın en büyük ev tekstili fuarı olan Heimtextil, ocak ayında Almanya'nın Frankfurt kentinde düzenleniyor. Mobilya kumaşlarından perdeye, nakış tasarımlarından termal baskılara, yastıktan yatak takımına, duvar kağıdından halıya, mutfaktan banyo tekstili ürünlerine kadar ev tekstilinin her yönünün yansıtıldığı Heimtextil Fuarı, dünyada bir sonraki sezonun trendlerini belirliyor.

Dünyanın en büyük dijital fotoğraf fuarı Photokina, Almanya'nın Köln kentinde düzenleniyor. İki yılda bir düzenlenen fotoğrafçılık ve dijital görüntüleme sektörünün bu büyük etkinliği her kesimden fotoğraf tutkunlarına hitap eden bir organizasyon. Photokina resim tekniginden resim pazarına kadar ilgili her konuyu ele almaktadir.

SULTANBEYLİ PLUS 17


FOTOĞRAFLAR: ENGİN ÇELİK

Bacaklarımı

kaybettİm

ama devrİm yaptım! 19 yaşında zorla evlendirilmekten kurtulmak için intihara kalkışan ve felç kalan Ebru Akıcı, yıllar sonra hayata basketbolla tutuldu. Mardin'in tek kadın engelli basketbol sporcusu olan Akıcı, sponsor bulmak için destek bekliyor.

SULTANBEYLİ PLUS 18


ESRA CAN SİNAV ardin'de tekerlekli sandalye basketbol oyuncusu olan Ebru Akıcı isimli bir sporcu sosyal medyadan spor sandalyesi için destek istedi. Akıcı'nın sponsor çağrısına binlerce kişiden destek geldi. Bir çok sanatçı engelli sporcuya destek olmak için hazır olduğunu söyledi. Kısa sürede sosyal medyada gündem olan sporcunun hayat hikayesi ise herkesi şaşırttı. Akıcı'nın 19 yaşında zorla evlendirileceği için intihara kalkıştığı ve felç kaldığı öğrenildi.

M

'Silahla intihar etmeyi denedim' yılında ise GATA'ya gittim. Orada omuriliğimin parçalandığı ve felç kaldığım söylendi. Bundan sonra ayağa kalkamayacağım derken orada basketbolla tanıştım ama Diyarbakır'a dönmemiz gerektiği için babam kalmama izin vermedi. Bunun ardından geçen 7 sene boyunca evden sadece hastaneye gitmek için çıkıyordum. İntihar doğru bir çözüm değildi, ayaklarımı kaybettim ama benim yaptığım, aşirette akraba evliliğinin son bulmasına neden oldu."

Şuanda Mardin Kızıltepe Engelliler Gücü Basketbol Takımı'nda oynayan Akıcı yaşadıklarını şöyle anlattı: "Ben Diyarbakırlıyım. Orada bir erkek biriyle evlenmek isterse kadının söz hakkı yoktur. Benim için de önceden belirlenen bir kader vardama başkasının hayatımı yazmasına izin vermedim. 16 yaşındayken okuldan alındım. 19 yaşındayken aşiret toplandı ve evlilik kararı verdi. Böyle bir şey beklemiyordum çünkü babam çağdaş bir insandı ve evlendirmeyeceğini söylüyordu ama aşiret baskısına yenik düşmüştü. Kurtuluşum olmadığını gördüm ve hayatıma son vermeyi istedim. Evdeki bir silahı alarak düşünmeden sıktım."

'Takımdaki tek kadınım' "2014 yılında ise Kızıltepe Engelliler Gücü Basketbol Takımı'nda oynayan bir arkadaşım basketbola olan ilgimden dolayı beni takıma çağırdı. Babam ilk başlarda, 'O kadar erkeğin içinde ne yapacaksın' diyerek karşı çıktı ama dinlemedim. Şuanda Mardin'in engelli tek kadın sporcusuyum. A Milli Takım Seçme Kampı'na çağırıldım. Şuanda tüm çabam takıma kabul edilmek."

'Aşirette akraba evliliği son buldu' "Gözümü açtığımda hastanedeydim. O zaman felç kaldığımı bilmiyordum ve bana fizik tedaviyle ayağa kalkacağım söyleniyordu. 2004

'Emanet sandalyeyle oynuyorum' "Türkiye beni sosyal medyadan yaptığım sponsor desteği çağrımla tanıdı. Ben iki senedir burada emanet sandalyeyle oynuyorum. Federasyon yetersiz kalıyor. Biz de sponsorlarla destek bulmaya çalışıyoruz. Kimi insanlar İBAN numaramı isteyerek para göndermeye çalıştı ama benim çağrım bireysel değil takım için sandalye çağrısıydı. Eski ve kendimize uygun olmayan sandalyelerle oynuyoruz. Doğu'da destek görmek çok daha zor ama sosyal medyadan aldığım dönüşler beni umutlandırdı. Umarım diğer engelli sporcular içinde bir kapı açabiliriz." SULTANBEYLİ PLUS 19


Sultanbeylİ’de Kadınlar Günü kutlandı Sultanbeyli Esnaf Birleşik Odası 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle, Sultanbeyli’de mesleğinde kariyer yapan isimler ve şehit anneleri ve eşlerine yönelik bir program düzenledi. Program yoğun bir ilgi olduğundan program hayli renkli geçti. İ Z Z E T AY D I N ahvaltı ile başlayan programa; Sultanbeyli İlçe Kaymakamı Metin Kubilay, Sultanbeyli Belediye Başkanı Hüseyin Keskin, Sultanbeyli Belediyesi Başkan Yardımcısı Gülten Teoman ve Eğin Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Eğin de katıldı." Programın açılış konuşmasını yapan Sultanbeyli Birleşik Esnaf Odası'nın Genel Sekreteri Sultan Çiçek Nazlı; “Kadın; aile ve toplum arasında bir köprü görevi gören, sosyal hayatta

K

SULTANBEYLİ PLUS 20


yeri ve önemi büyük olan kişidir. Kadın, toplumdaki görevi ile ilim, ahlak, sosyal ve ekonomik yaşamı ile erkeğin arkadaşı, yardımcısı ve destekleyicisidir. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınlarımızın ekonomik ve sosyal faaliyet alanındaki özgürlüğünü kazanmak için verdiği bir zafer mücadelesidir. Kadınlarımızın, aile ve sosyal hayatları dışında iş hayatına katkıları da büyüktür. Her alanda olduğu gibi esnaf olarak da her geçen gün sayıları artmaktadır. Kadın, ülkemizin başarı sağlamasında ve rekabetin artmasında büyük rol oynamıştır. Ahilik kültürünü günümüzde devam ettiren esnaf odalarıdır. Ülkemizde kadın girişimci sayısının artmasını, siyasi, sosyal ve ekonomik hayatın her kademesinde kadın sesinin yükselmesini önemsiyoruz. Kadın girişimci sayısını arttırmak ve kadınlarımızı iş hayatına daha aktif olarak kazandırmak için Esnaf Odası olarak bizlerin de desteklerimiz ve çalışmalarımız devam edecektir” dedi.

"ÖNCE İNSAN OLMAK" Günün anlam ve önemine dair konuşma yapan Sultanbeyli Belediye Başkanı Hüseyin Keskin de kadının toplumdaki yeri ve önemini vurguladı. Keskin, tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladıktan sonra yeni SULTANBEYLİ PLUS 21

seçimden çıkan SUBESO’yu da tebrik etti. Sadece sözle değil, davranışla da kadınlara verilen değerin gösterilmesi gerektiğinin altını çizen Keskin, “Bu dünyada birlikte yaşıyoruz. Kadın veya erkek olmadan önce insan olmak gerekiyor” diyerek Neşet Ertaş’ın “Kadınlar insandır, biz insanoğlu” sözlerini de hatırlattı. Keskin konuşmasını Afrin’de devam eden Zeytin Dalı Operasyonu’na da değindi ve, bu güne kadar bu topraklarda şehit düşen kahramanları da anarken, şehit eşleri ve yakınlarının en büyük üzüntüyü yaşadığını ifade etti. #Sultanbeyli #8MartDünyaKadınlarGünü #DestanYazanKadınlar #KadınSevgiyleGüzeldir #KadınaKalkanEllerKırılsın #sultanbeyli


İSTATİSTİKLERLE TÜRKİYE’DE

KADIN

2017

TÜİK verilerine göre Türkiye’de 2017 yılında, erkek nüfus 40 milyon 535 bin 135 kişi olurken kadın nüfus 40 milyon 275 bin 390 kişi oldu. Diğer bir ifadeyle nüfusun %50,2’sini erkekler, %49,8’ini ise kadınlar oluşturdu. Kadınlar ile erkekler arasındaki bu oransal denge, kadınların daha uzun yaşaması nedeniyle 65 ve daha yukarı yaş grubunda kadınların lehine değişti. Bu yaş grubundaki nüfusun %44’ünü erkekler, %56’sını ise kadınlar oluşturdu. SULTANBEYLİ PLUS 22


Kadınlarda doğuşta beklenen yaşam süresi 80,7 yıl Hayat tabloları, 2016 sonuçlarına göre; doğuşta beklenen yaşam süresi, Türkiye geneli için toplamda 78, erkeklerde 75,3 ve kadınlarda 80,7 yıl oldu. Genel olarak kadınların erkeklerden daha uzun süre yaşadığı ve doğuşta beklenen yaşam süresi farkının 5,4 yıl olduğu görüldü.

En az bir eğitim düzeyini tamamlayan kadınların oranı %82,8 oldu Türkiye’de 2016 yılında, 25 ve daha yukarı yaşta olan ve en az bir eğitim düzeyini tamamlayanların toplam nüfus içindeki oranı %88,9 iken bu oran erkeklerde %95,1, kadınlarda ise %82,8 oldu. Kız çocuklarının brüt okullaşma oranının, erkek çocuklarının brüt okullaşma oranına olan göreli büyüklüğünü ifade eden cinsiyet eşitliği endeks değeri, 1’e eşit ise kız ve erkek çocukları arasında eşitlik bulunduğu anlamına gelir. Cinsiyet eşitliği endeks değerinin, 1’den küçük olması erkek çocukları lehine eşitsizlik, 1’den büyük olması ise kız çocukları lehine eşitsizlik olduğunu gösterir. Cinsiyet eşitliği endeksi öğretim türüne göre incelendiğinde; 2016 yılında ilköğretim öğrenci cinsiyet eşitliği endeksi 1,009, ortaöğretim cinsiyet eşitliği endeksi 0,943 ve yükseköğretim cinsiyet eşitliği endeksi 0,964 oldu. Cinsiyet eşitliği endeksi yıllar itibariyle incelendiğinde ise; yükseköğretim cinsiyet eşitliği endeksinin 2008 yılından beri sürekli kız öğrenciler lehine gelişme gösterdiği görüldü.

olup bu oran erkeklerde %65,1, kadınlarda ise %28 oldu. Eğitim durumuna göre işgücüne katılım oranı incelendiğinde, kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne daha fazla katıldıkları görüldü. Okuryazar olmayan kadınların işgücüne katılım oranı %15,2, lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılım oranı %27,2, lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %33,6, mesleki veya teknik lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %41,4 iken yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı %71,3 oldu.

Kadın istihdamı en fazla hizmet sektöründe oldu Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre; 2016 yılında cinsiyete ve ekonomik faaliyetlere göre istihdam oranı incelendiğinde, tarım sektöründe toplam istihdam oranı %19,5, erkek istihdam oranı %15,5, kadın istihdam oranı %28,7 oldu. Sanayi sektöründe toplam istihdam oranı %26,8, erkek istihdam oranı %31,6, kadın istihdam oranı %15,9 oldu. Hizmet sektöründe ise toplam istihdam oranı %53,7 olup bu oran erkeklerde %53, kadınlarda %55,4 oldu. Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre; yarı zamanlı çalışanların istihdam içindeki oranı 2016 yılında toplamda %10,3 olurken, erkeklerde bu oran %6,5, kadınlarda ise %19,1 oldu.

Yükseköğretimde kadın profesörlerin/okutmanların oranı %43,1 oldu Yükseköğretim istatistikleri sonuçlarına göre; 2007 yılında erkek profesörlerin/okutmanların oranı %59,9 iken kadın profesörlerin /okutmanların oranının %40,1 olduğu görüldü. Bu oran 2016 yılında erkeklerde %56,9’a düşerken kadınlarda %43,1’e yükseldi.

Kadınların istihdam oranı erkeklerin yarısından az oldu Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre; 2016 yılında, Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki istihdam edilenlerin oranı %46,3 SULTANBEYLİ PLUS 23


Türkiye’de yönetici pozisyonundaki kadın oranı 2016 yılında %16,7 oldu Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre; şirketlerde üst düzey ve orta kademe yönetici pozisyonundaki kadın oranı 2012 yılında %14,4 iken 2016 yılında %16,7 oldu.

Kadınlarda ortalama ilk evlenme yaşı 2017 yılında 24,6 oldu Evlenme istatistikleri, 2017 sonuçlarına göre; resmi olarak ilk evliliğini 2017 yılında yapmış olan kadınların ortalama ilk evlenme yaşı 24,6 iken bu yaş erkeklerde 27,7 oldu. İlk evlenme yaşının en yüksek olduğu il, erkeklerde 30,6, kadınlarda 28,2 ile Tunceli oldu. İlk evlenme yaşının en düşük olduğu il ise erkeklerde 25,8 ile Niğde ve Şanlıurfa, kadınlarda 21,6 ile Ağrı illeri oldu.

Hanelerde kitle iletişim araçlarına erişim arttı Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre; 2016 yılında hanelerde kitle iletişim araçlarına erişim oranı %98,8 oldu. Hanehalkı sorumlusu erkek olan hanelerde kitle iletişim araçlarına erişim oranı %99,4 iken hanehalkı sorumlusu kadın olan hanelerde bu oran %96,3 oldu.

Boşanma hızının en yüksek olduğu il, binde 2,57 ile İzmir oldu Boşanma istatistikleri, 2017 sonuçlarına göre; kaba boşanma hızı binde 1,6 oldu. İllere göre incelendiğinde kaba boşanma hızının en yüksek olduğu il, binde 2,57 ile İzmir oldu. Bu ili binde 2,51 ile Antalya ve Muğla, binde 2,3 ile Aydın izledi. Kaba boşanma hızının en düşük olduğu il ise binde 0,2 ile Hakkari oldu. Bu ili binde 0,21 ile Bitlis, binde 0,22 ile Şırnak izledi.

Kadınlarda obezite oranı %23,9 oldu Sağlık araştırması sonuçlarına göre; boy ve kilo değerleri kullanılarak hesaplanan vücut kitle indeksi incelendiğinde; 15 yaş ve üstü obez bireylerin oranı 2014 yılında %19,9 iken, 2016 yılında %19,6’ya düştü. Obez bireylerin oranı cinsiyet ayırımında incelendiğinde, 2016 yılında erkeklerin %15,2’sinin, kadınların ise %23,9’unun obez olduğu görüldü.

Eşler en fazla ev ile ilgili sorumluluklar konusunda sorun yaşadı Aile yapısı araştırması, 2016 sonuçlarına göre; eşler arasında en fazla sorun yaşanan konunun %5,9 ile ev ile ilgili sorumluluklar olduğu görüldü. En fazla sorun yaşanan diğer konular sırasıyla, %5,4 ile ailece birlikte vakit geçirmeme ve %5,3 ile sigara alışkanlığı oldu. Cinsiyete göre incelendiğinde; kadınlar eşi ile en fazla eşinin gelirinin yeterli olmaması, ev ile ilgili sorumluluklar ve sigara alışkanlığı konularında sorun yaşadığını belirtti. Eşinin gelirinin yeterli olmaması konusunda kadınlar %7,3, erkekler %3 oranında, ev ile ilgili sorumluluklarda kadınlar %7,1, erkekler %4,6 oranında, sigara alışkanlığı konusunda ise kadınlar %6,7, erkekler %3,7 oranında sorun yaşadı.

Dolaşım sistemi hastalıklarından kaynaklı ölümler ilk sırada yer aldı Ölüm nedeni istatistikleri sonuçlarına göre; 2016 yılında ölüm vakalarının nedenleri arasında ilk sırada %39,8 ile dolaşım sistemi hastalıkları, ikinci sırada, %19,7 ile iyi ve kötü huylu tümörler, üçüncü sırada ise %11,9 ile solunum sistemi hastalıkları yer aldı. Cinsiyete göre ölüm vakalarının nedenleri incelendiğinde sıralamada kadın erkek arasında önemli bir farkın olmadığı görüldü. Buna göre, kadınların ölüm nedenlerinde ilk sırayı SULTANBEYLİ PLUS 24


%43,9 ile dolaşım sistemi hastalıkları, ikinci sırayı %15,1 ile iyi ve kötü huylu tümörler, üçüncü sırayı ise %11 ile solunum sistemi hastalıkları aldı.

Tütün kullanan erkeklerin oranı kadınlardan yaklaşık 3 kat fazla Sağlık araştırması sonuçlarına göre; her gün ve arasıra tütün kullanan bireylerin oranı 2014 yılında %32,5 iken bu oran 2016 yılında %30,6 oldu. Bu oran 2016 yılında erkeklerde %44,1, kadınlarda ise %17,4 oldu.

Evli erkek ve kadınlar daha mutlu Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre; 2017 yılında mutlu olduğunu beyan eden bireylerin oranı %58 oldu. Erkeklerde mutluluk oranı %53,6 iken kadınlarda bu oran %62,4 oldu. Toplamda evli fertlerin %60,6’sı, evli olmayan fertlerin ise %52,4’ünün mutlu olduğu görüldü. Evli erkeklerin %55,7’si, evli kadınların %65,2’si mutlu olduklarını beyan ederken evli olmayan erkeklerin %49,1’i, evli olmayan kadınların ise %55,8’i mutlu olduğunu ifade etti.

Mutluluk kaynağı olarak en çok aile ve sağlık mutlu etti Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre; mutluluk kaynağı olan kişiler incelendiğinde 2017 yılında erkeklerin %76,4’ü, kadınların %64,9’u kendilerini en çok tüm ailenin mutlu ettiğini beyan etti. Erkeklerin %7,7’si, kadınların %20,7’si ise kendilerini en çok çocukların mutlu ettiğini beyan etti. Mutluluk kaynağı olan değerlerde ise erkeklerin %64,1’i, kadınların %71,8’i kendilerini en çok sağlığın mutlu ettiğini belirtirken, erkeklerin %15,2’si, kadınların %17,9’u kendilerini en çok sevginin mutlu ettiğini belirtti.

İLLERE GÖRE ORTALAMA İLK EVLENME YAŞI ERKEK

Adana Adıyaman Afyonkarahisar Ağrı Amasya Ankara Antalya Artvin Aydın Balıkesir Bilecik Bingol Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Isparta Mersin İstanbul İzmir Kars Kastamonu Kayseri Kırklareli Kırşehir Kocaeli

27.9 27.7 25.9 26.0 27.4 28.1 28.3 29.3 27.9 27.6 27.4 28.2 26.8 27.4 27.1 28.0 28.5 26.6 26.9 27.5 26.9 27.9 28.2 27.9 27.4 28.3 26.4 28.3 28.4 27.4 28.0 27.2 27.9 28.6 28.6 27.3 27.1 27.1 28.2 27.3 28.0

SULTANBEYLİ PLUS 25

ERKEK

KADIN

24.8 24.3 23.0 21.6 24.6 25.5 25.3 26.0 24.6 24.6 24.5 25.2 22.6 24.8 24.0 25.0 25.1 23.7 23.9 24.4 24.1 24.9 25.6 24.9 23.8 25.7 22.9 25.1 25.2 24.8 24.2 24.4 25.1 25.9 25.7 22.6 24.6 23.8 25.0 24.0 25.1

Konya Kütahya Malatya Manisa Kahramanmaraş Mardin Muğla Muş Nevşehir Nığde Ordu Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Şanlıurfa Uşak Van Yozgat Zonguldak Aksaray Bayburt Karaman Kırıkkale Batman Şırnak Bartın Ardahan Iğdır Yalova Karabük Kilis Osmaniye Düzce

26.3 26.8 28.4 27.2 26.7 26.5 28.8 26.4 26.3 25.8 27.3 29.7 27.8 27.4 26.0 27.4 27.3 27.6 26.8 28.8 30.6 25.8 26.7 26.2 26.2 28.1 26.3 27.7 26.6 27.0 27.2 26.0 27.1 27.3 26.9 28.6 27.6 26.2 27.1 27.6

KADIN

23.5 23.8 25.5 24.1 22.9 23.6 25.5 22.1 23.3 22.6 24.2 26.0 24.6 24.8 22.8 24.6 24.1 24.5 23.8 25.9 28.2 23.0 23.9 22.8 22.8 25.7 23.1 24.0 23.5 23.7 24.1 23.4 24.4 23.2 22.9 25.3 25.2 22.5 24.1 24.7


SEVCAN SUYUBATMAZ SUNUCU-MUHABİR

Kadinlar halkin en fedakar, en caliskan ve üreten bireyleridir.Tüm sorumluluklarin kadina yüklenmemesi kadina siddetin olmadigi saygınin oldugu bir yil dilegimle Bütun kadinlar bir annedir. Kadinlar gununuz kutlu olsun..

BERİL KÖSE UTKU SERAMİK TABAK HEDİYELİK

SULTANBEYLİLİ KADINLARIN 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ MESAJLARI AYTEN SOSYAL PSİKOLOG

Kadinlar halkin en fedakar, en caliskan ve üreten bireyleridir.Tüm sorumluluklarin kadina yüklenmemesi kadina siddetin olmadigi saygınin oldugu bir yil dilegimle ... Bütun kadinlar bir annedir. Kadinlar gununuz kutlu olsun..

LEYLA YAĞANOĞLU MADDE BAĞIMLILARI KURTARMA DERNEĞİ BAŞKANI UMDER

Kadın anadır, eştir, umuttur, kadın evlatlarına şefkat gösteren bir araya toplayan evin tadı tuzu direğidir. Bazen fabrikatör, müdür, şair, yazar,evinde hanım, gönüllerin ilacı cennet annelerin ayakları altındadır, sakın üzmeyin kanatsız melekleri. SULTANBEYLİ PLUS 26

Yaşamak demek çalışmak demektir. Bundan dolayı bir toplumun organı çalışırken diger organı çalışmassa o toplum felç olmuştur .Bir toplumun çalışması ve başarılı olması için gerekli koşullara ve olanaklara sahip olması gerekir bizim toplumumuz için bilim ve teknik gerekliyse ;bunlara aynı derecede hem kadınlarımızın ,hem erkeklerimizin onurlanması gerekir.Türk kadınına 1935 yılında seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır .bu vesile ile Ulu önder ATATÜRK'ün sözünü hatırlatmak isterim. Bu kadar türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta btün milletlerin üstünde yer verilmiştir. Türk kadını,evdeki medeni mevkini selahiyetle işgal etmiş iş hayatının her sefhasında murfakiyetler göstermiştir.Siyasi hayatta Beldiye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu seferde millet vekii seçme seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor.Cumhuriyet ile kazanılmış çağdaş haklar ve özgürlükle birlikte yaşamın her alanında başarıyla yer almış kadınlarımızın kadınlar gününü kutluyorum.

GÜLSÜM DOYGUN AVUKAT Kadın; diri diri gömülürken, onu oradan çıkarıp,ayakların altına cenneti seren dinin adıdır. İSLAM" 8 Mat dünya Kadınlar günü Kutlu olsun.


AYŞE ASLI TUFAN YAZAR

"KADIN Allah'ın yarattığı en kutsal varlığıdır. KADIN bahar'ın müjdecisi olan nadide bir çiçek gibidir. KADIN Anadır, yar yarendir. Ülkenin geleceğidır. KADIN eğitimli ve derinse geleceğin gençleri iç açıcı ve güvenilirdir. KADIN toprak ,ana gibidir. Ne verirsen fazlasıyla karşılığını alırsın. Kadın'sız bir hayat tadı tuzu olmayan kof bir ekmek gibidir. KADIN giderse, hayat suyu çekilmiş değirmen gibidir. İhlal ettiğiniz herşey imha olmaya mahkumdur. KADIN sevgiyle, ve şefkatle ,erkek takdirle mutludur. Kadına verdiğin şefkat ve güven sana mutluluk olarak geri döner hayatını keyifli kılar. Kısacası hayat kadınla şen kadınla güzeldir. Birgün değil hergün kadınlar günü olmalı kadının değeri bilinmelidir. 8 Mart Dünya KADINlar Günü kutlu olsun.

EMİNE YAZICI GÜLAY AKPINAR

TUĞÇE ANAOKULU SAHİBİ Onlardan olduğumuz ve yaşamımızın doğumdan ölüme her anındavarlıklarıyla onurlandığımız,ihtiyacımız olduğundadesteklerini esirgemeyen ,eğiten, yetiştiren,bizi biz yapma yolunda yreklerindeki sevgi ve şevkati karşılıksız veren fedakar kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günün kutluyorum.

PRETTY GÜZELLİK SALONU

Kadınlarımız için asıl mücadele alanı ,asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok; ışıkla,bilgi ve kültürle,gerçek faziletle süslenip donanmaktır !Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacağı aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak ışıkla,bilgi ve kültürle donanacaklarındn asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım. Ulu önder ATATÜRK'ün dediği gibi Dünyada herşey kadının eseridir 8 Mart dünya kadınlar günü kutlu olsun.

HASRET ALCELLAT HASRET MODA EVİ VE KUAFÖR SAHİBİ Peygamber efendimiz CENNET ANNELERİN AYAKLARI ALTINDADIR. Sözünü hatırlatarak. 8 Mart dünya kadınlar gününü kutluyorum...

SULTAN ÇELİK NAZLI BİRLEŞİK ESNAF VE SANATKARLAR ODASI SEKRETERİ

Toplumumuzda Kadın, aile ve toplum arasında bir köprü görevini görür. Kadının toplumlarda yerine getirdiği görevleri itibariyle, ilmi, ahlaki, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekleyicisidir. 8 mart kadınlar günü Kadının var oluş zaferinin temsilidir. Kadınlarımızın aile ve sosyal hayata katkıları dışında iş hayatına da yapmış oldukları nitelikli katkılar kadın ruhunun iş hayatına yansıması , başarının sağlanmasında ve ülkemizin rekabet gücünün artmasına önemli rol

SULTANBEYLİ PLUS 27

oynamaktadır. Bu yüzden de ülkemizde kadın girişimci ve yönetici sayısının artmasını, siyasi, sosyal ve ekonomik hayatın her kademesinde kadınlarımızın seslerini daha fazla duyurmasını önemsiyorum. Kadın girişimcilerimizin sayılarını artırmak ve kadınlarımızın iş hayatına daha aktif katılımlarını sağlamak için esnaf odası olarak bizlerde desteklerimiz ve çalışmalarımız devam edecektir. Bütün kadınlarımızın 8 mart dünya kadınlar gününü kutlar Ticari ve Sosyal hayatta başarılar dilerim .


ÇALIŞAN K/ADIN AHMET KILIÇ Doktora Öğrencisi/Yazar e-posta:ahmet_kilic_27@hotmail.com

abahın erken saati ve apartman merdivenlerinden ayak sesleri gelir… Bu ses, merdivenleri yıkayan “temizlikçi kadın”ın yerin dibine (zemin kata) doğru giden ayak sesleri… İşlerin en yoğun olduğu saatler, müşterilerin sabırsızlığına teselli için patron sesleri yankılanır bekleme sırasından: “… Bey’e orta şekerli çay getir!” Bu ses, “işçi kadın” tarafından kalbin en yoğun hüzün vakitlerinde duyulur! Güneş batmak üzere; beden yorgun, ruh yorgun ve işler bugünlük bitmiş, çocukları okuldan alma vakti gelmiş: “Anne, yürümekten ayağım ağrıdı?” Bu ses, servis ücretini veremeyen “ev kadını”nın eşine dua vaktinin sesi… Kapılar çalınır: “Kiranızı zamanında hâlen ödemediniz?” Bu ses, “işsiz kadın”ın iş başvurularında fiziksel özelliklerine göre alım yapanların red sesleri… Şehir uyumuş, uykunun en tatlı anı. Sokak serserileri tarafından, evin yatak odasının camına atılan taş sesleriyle uyanır kadın. Bu ses, “dul kadın”ın boşandığı eşinden mahkemede duyduğu tehdit sesleri… Ayın bilmem kaçı, maaş günü geldi. Şu kadar maaşın şu kadarını şu taksite, bu kadarını da buradaki borçlara… Akıllarda ayın her günü bütçe muhasabesinin toplama, bölme, çıkarma sesi… Bu ses, “çalışan kadın”ın “ben ömrümü bunun için mi harcayağım” diye, hayattan bıkmışlığının sesi… Bu sesler… Bu sesler kadınların isyan sesleri değil mi? Kaç erkek duydu? Kadınlarımızı kaç kast sınıfına ayırdık acaba? Topluma göre: Temizlikçi kadınlar... Bunlar okumamış, cahil, hiçbir vasfı olmayan apartmanlardaki, iş yerlerindeki kirli ayakların bastığı zeminleri temizlemek için yaratılmış insanlardı! İşçi kadınlar… Bunlar sabit,

S

belirli süreli asgari umutla çalışan kadınlar. Her an her şey olabilir! İşverenler tarafından tacize maruz kalabilen, işleri dışında başka işleri de yapabilme yetisi bulunan derikemikten makinalardı! Ev kadınları… Bunlar eşine yemek yapmak, ev işlerini kusursuz yapmak, çocuklarını okula getir götür işlerini yapmak ve eşi eve geldiğinde de güler yüzle karşılamak zorunda olan, yükü dünyadan ağır olan insanlardı! Dul kadınlar… Eşinden şiddet gördüğü için yahut eşiyle anlaşabilme ihtimalleri ve barışma denemeleri neticesinde bir türlü gönül uyumları olmadığı için ayrılan değil de, zevkine boşanmış, başka erkeklerle gönül eğlendirmek için evlilik cüzdanını çöpe atan insanlardı! Çalışan kadınlar… Belirli bir eğitim düzeyi olan, ayın belirli günleri SULTANBEYLİ PLUS 28

yani maaş günleri kurtuluş günleri olan insanlardı. Kredi kartlarındaki ev, araba vb. borçlarını ödemek için eşlerine ikram olarak sunulmuş kadınlar. Oysa insan iki çeşittir: İyi ve kötü… Sosyal hayatta para getirisine göre, medeni hâline göre yahut ona üstlenen vazifelere göre değer biçmek yerine her kadını annemiz, ablamız, kız kardeşimiz gibi seversek kadının yüzü gülecektir elbette! Kadının adı, erkeğin zıt cinsi değil gönül tamamlayıcısı. Kadının işi, para kazanan makine olmak değil eşine, ailesine maddi-manevi yoldaş olmak. Kadının toplumdaki önemi, evde yatak odası, işte erkeğin el altı, yolda giyimine göre laf atılan erkeğin eğlencesi, apartmanda çirkefliğin sebebi değil de âleme güzellik katsın diye yaratılmış olmasıdır.


İLETİŞİM MERKEZİ

YILDIZLAR ELEKTRONİK

A . G a z i M a h a l l e s i Fa t i h C a d d e s i No: 108 Sultanbeyli / İstanbul Tel: 0216 419 50 96 - 97 Fax: 0216 419 50 70

ALİ YILDIZ

Mağaza Müdürü

0505 947 53 53 - 0532 589 53 53

yildiz.ali@bireysel.turkcell.com.tr


KARADENİZ’İN

İNCİSİ

SİNOP

Tarihi ve doğal güzellikler bakımından birçok eşsiz seçeneğe sahip Sinop’ta gezilecek yerleri iki ayrı grupta değerlendirmek mümkün. İlk olarak şehrin çok eski dönemlere dayanan tarihine şahitlik etmenizi sağlayacak noktalarını gezmekle Sinop şehir turuna başlayabilirsiniz. Ardından sıra doğal güzelliklere gelmiş olacak.

Sİnop

Kalesİ Sinop’ta gezilmesi gereken yerler listesinin başında yer alan ve içe içe geçmiş iki yapıdan oluşan Sinop Kalesi’nin tarihi, M.Ö. 7. yüzyıla dayanıyor. 2013 yılında Unesco Dünya Miras Listesi’ne geçici olarak girmeyi başaran kale; Bizans, Roma ve Selçuklu dönemlerinde çeşitli bakım ve onarım çalışmalarıyla ayakta kalmayı başarmış ve bugüne kadar gelmiş. Etrafında yer alan 2.050 metre uzunluğa, 25 metre yüksekliğe ve 3 metre genişliğe sahip olan duvarları ise günümüzde şehri saran bir pozisyonda. Şu an bazı kapıları yıkılmış olsa da Kumkapı ve Lonca Kapı hala ayakta ve ziyaretçilerini bekliyor.

Sİnop Tarİhİ ceza evİ Sinop’ta mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri de Tarihi Sinop Cezaevi. Sinop Kalesi’ne komşu olan ve 3 tarafı denizle çevrili bir alanda yer alan yapının temellerinin 4 bin yıllık olduğu düşünülüyor. Bölgenin o zamanki hakimi Gaskalılar tarafından yapılan devasa kalenin burçları, cezaevi olarak kullanıldıktan sonra Selçuklu döneminde de aynı görevi sürdürmüş. Sonraki yıllarda da eklemeler ve bazı değişikliklerle aynı görev için kullanılmış. 1999 yılında kapatılıp müzeye dönüştürülmesine karar verilen tarihi cezaevi, 2012 yılından beri kapılarını ziyaretçilerine açık tutuyor. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde “kapılarında ejderha gibi gardiyanların dolaştığı büyük ve korkunç bir kale” olarak tanımladığı cezaevi, içerdiği birçok hikâyeyle de Sinop seyahatlerinde ziyaret edilmeyi fazlasıyla hak ediyor. Adres: Kaleyazısı Mahallesi, Cumhuriyet Cad, Merkez/Sinop SULTANBEYLİ PLUS 30


Sİnop Arkeolojİ Müzesİ 1970 yılında bugünkü yerine taşınan Sinop Arkeoloji Müzesi, Karadeniz bölgesinin en büyük müzesi olma unvanına sahip. Sinop ve çevresinde yapılan kazılardan çıkan tarihi eserlerin sergilendiği müzenin zemin katında 3 tane salon mevcut. Burada, Sinop’u kurduğu düşünülen, Irmak Tanrısı Asapos’un su perisi kızı olan Sinope’nin büstü sizi karşılıyor. Ayrıca Tunç Çağı’na ait kemik aletler, bronz iğneler, pişmiş topraktan vazolarla birlikte farklı dönemlere ait sikkeler yer alıyor. Hitit, Frig, Helen, Roma ve Bizans medeniyetlerine ait eserler, giyim-kuşam ürünleri, dokuma örnekleri ve günlük hayata ait parçalar da sergileniyor. Birinci katta halı ve el yazması eserlerle birlikte nadide parçaları görmek mümkün. Ayrıca Hristiyanlık’ın geçmişine ışık tutan ikona çeşitleri de Arkeoloji Müzesi’nde yer alıyor. Tabii sürprizler bunlarla sınırlı değil. Müzenin bahçesinde nadide mozaikler, denizden çıkarılan oldukça eski çapalar ve toplar ile Serapis Mabedi’nin kalıntıları yer alıyor. Bir de 1853 Osmanlı-Rus Savaşı’nda hayatını kaybeden denizciler için hazırlanan şehitlik de yılda 200 bini bulan ziyaretçilere açık. Adres: İncedayı Mahallesi, Okullar Cad, No: 2, Merkez/Sinop

Sİnop Balatlar Kİlİsesİ Sinop Burnu’nu doğusunda yer alan küçük yarımadada bulunan Balatlar Kilisesi, Sinop’taki dini yapıların en eskilerinden. M.Ö. 660 yılında yapıldığı kabul edilen Balatlar Kilisesi, aslında birçok farklı yapının üst üste geçmesiyle oluşmuş bir yapılar topluluğu. Yapılan son kazılarda Hz. İsa’ya ait olduğu düşünülen bazı parçaların bulunmasıyla değeri daha da artan yapıda ayrıca çok eski tarihlere ait mezarlar, sikkeler ve başka eserler de bulunmuş. Özellikle yabancı turistlerin gözdesi olan Balatlar Kilisesi’nde mezar odası, şapel gibi alanlar da mevcut. Bir dönem bakımsız kalsa da 2000 yılından itibaren restorasyon ve kazı çalışmalarına ağırlık verilen Balatlar Kilisesi’nin ziyaret saatleri ise kazı tarihlerine göre değişiklik gösterebiliyor. Adres: Kefevi Mahallesi, Kaynak Sk, 57000, Merkez/Sinop

İnceburun Fenerİ Türkiye’nin en kuzeydeki yapısı olma özelliğine sahip İnceburun Feneri, yapıldığı 1863 yılından beri Karadeniz’in hırçın dalgalarına meydan okuyor. Sinop şehir merkezine 24 kilometre uzaklıktaki fener, deniz seviyesinden 38 metre yükseklikte. Fenerin boyu ise 12 metre. Rüzgârın neredeyse bir an bile durulmadığı fener, kış aylarında zirvesine kadar yükselen İnceburun dalgalarıyla ürpertici bir havaya da bürünebiliyor. Adres: Sarıkum Köyü, Merkez/Sinop SULTANBEYLİ PLUS 31


İnaltı Mağarası Sinop doğal güzelliklerinin başında gelen İnaltı Mağarası, denizden 1070 metre yükseklikte yer alıyor. Yaklaşık 700 metrelik uzunluğa sahip mağara, Ayancık’a 40 km uzaklıkta. Son 125 metrelik kısmı çamurlu olduğu için ziyarete açılmasa da gezilebilen kısımlarında yer alan travertenler, sarkıtlar, damlataş havuzları, dikitler ve sütunlarıyla Sinop’ta ziyaret edilecek yerler arasına girmeyi başarıyor. Kendine has mistik ve gizemli havasını destekleyen aydınlatma çalışmalarıyla, ziyaretçilerini adeta büyüleyen mağaranın girişinde de keyifle içeceğinizi yudumlayabileceğiniz bir kır kahvesi sizi bekliyor. Adres: İnaltı Köyü, Ayancık/Sinop

Erfelek Tatlıca Şelalelerİ İrili ufaklı toplan 28 adet şelaleden oluşan Tatlıca Şelaleleri, 1997 yılına kadar kendini gizlemeyi başarmış bir doğa harikası. Erfelek ilçesinde yapılması planlanan baraj nedeniyle açılan yollar sayesinde keşfedilen bölge, zengin bitki çeşitliliği ve berrak suyu ile Sinop’un doğal güzellikleri arasında zirveye oynuyor. En alttaki şelalenin yanından başlayan halatlarla tırmanarak bir üstteki şelaleye ve oradan sırayla tepeye ulaşılabiliyor, ancak bu esnada kayalar kaygan olduğu için dikkatli olmak gerekiyor. En tepedeki şelaleye çıkıldığında ise buz gibi kaynak suyundan bir yudum alarak bütün yorgunluğu atmak mümkün. Üstelik şelaleler bölgesinde kamp olanakları ve yiyecek-içecek sunan lokantalar da mevcut. Adres: Tatlıca Köyü, Erfelek/Sinop

Hamsİlos Koyu Sinop’un olduğu kadar Türkiye’nin de en özel koylarından biri olan Hamsilos Koyu, Bozburun’dan İnceburun Feneri’ne giderken görülebilecek eşsiz bir doğa harikası. 1991 yılında 1. derecede sit alanı ilan edilerek koruma altına alınan koyun asıl adı Hamsaroz Koyu (Hamsoros, Hamsolos gibi isimlendirmeler de mevcut) olsa da zaman içinde Hamsilos’a dönüşmüş. Yemyeşil bir orman ve rengarenk çiçekler arasında yer alan koy, Sinop’un en popüler noktalarından. Oksijen yoğunluğu ve sesten arınmış coğrafyası ile Sinop’un huzur dolu havasına eşlik eden Hamsilos Koyu, şehir merkezine sadece 11 kilometrelik uzaklığıyla ziyaretçilerine eşsiz bir dinlenme alanı sunuyor. SULTANBEYLİ PLUS 32


SİNOP’UN lezzetlİ MUTFAĞI

Mısır TARHANASI

Islama

katlama

Ülkenin neredeyse her yerinin buram buram tarhana koktuğunu biliyoruz. Bu koku Karadeniz'de biraz değişiyor ve yerini az da olsa mısır ununa bırakıyor. Mısır tarhanası yaparken tek fark içine mısır unu kullanılması.

Eğer Sinop'a yolunuz düşer de Islama yerseniz tavuk, un ve cevizle ortaya çıkardıkları bu leziz tarif için onlara teşekkür edeceğinizden eminim. Kulak memesi kıvamında açılan hamura, tavuk ve ceviz eklenerek yapılır.

Eski Tatar geleneklerinden gelen, günümüzdeyse Sinop'ta yapılan katlamayı denemeden dönmeyin. Hamurunu yaparken tuz ve çiçek yağı kullanılırken, tereyağı ve toz şeker ise kızartma aşamasında kullanılıyor.

SİNOP MANTISI

Sİrkelİ Pırasa

Sİnop usülü 'Prenses'

Yumurta, tuz ve suyla oluşturulan hamur sert şekilde yoğurulup belirli şekillerde kesiliyor. Ardından kıyma, tuz, soğan ve karabiberli harcı, kesilen hamurun içine koyup bir güzel kaynatıyorlar... Evet bu bildiğiniz klasik mantı. Sadece hamuru açılırken biraz farklı diyebiliriz.

Pırasayı daha farklı tercih edenler için Sinop'tan tarif var. Kızgın yağda pişirilen pırasayla yapılan yemeğin içine soğan ve sarımsak, giriyor. Servis edilirken de üzerine sirke dökülüyor. Özellikle vejeteryansanız bu lezzeti tatmadan Sinop'tan ayrılmayın.

Sinop'ta ünlü Şen Pastanesi'nde yiyebileceğiniz 'prenses' adlı yaş pasta oldukça ünlü... İki tartolet arasına hafif ve özenli krema konulup üzeri çikolatayla kaplanıp fıstık-fındık karışımı bir sosun içerisine batırılıyor.

Nokul

İçlİ Tava

Mısır Çorbası

Sinop'un en meşhur hamur işlerinden olan Nokul'u ister kıymalı isterseniz üzümlü, cevizli ya da ıspanaklı yiyebilirsiniz. Un, yaş maya ve tuzla açılan hamurun içine dilediğiniz malzemeleri koyup ortaya güzel bir nokul çıkarabilirsiniz.

Sinop'ta da sıkça yenilen içli tava, hamsilerin temizlenip tepsiye dizilmesi ve ardından üzerine soğan, kuru üzüm, fıstık ve maydanozun konulmasıyla yapılıyor. Eğer hamsi seviyorsanız içli tavayı tatmadan geçmeyin.

Mısırın ünlü olduğu Karadeniz Bölgesi'nde haliyle çorbası da yapılıyor. Özellikle Sinop'da yapılan mısır çorbasının içerisine katı yağ, domates salçası, kemikli kuzu eti, soğan ve barbunya fasulyesi girebiliyor.

SULTANBEYLİ PLUS 33


SİNOP’UN EL SANATLARI ÇEMBER Çember yörede çok eskiden beri dokunan ve başörtüsü olarak kullanılan bir dokuma türüdür. Özellikle Boyabat, Durağan ve Saraydüzü ilçelerinde sıklıkla görülmektedir. Günümüzde hala başörtüsü olarak kullanılmaya devam eden çember, bu işlevinin yanı sıra masa, sehpa gibi yüzeylerde örtü olarak, ayrıca gömlek, bluz gibi elbiselerde de model veya aksesuar olarak da kullanılmaya başlanmıştır. Çember düzen adı verilen dokuma tezgahlarında, tarak boyuna göre genellikle 50-60 cm eninde ve 100-120 cm boyunda dokunur. Kenarları şerit halinde orta kısmı bütün olarak desenlidir. Çemberin üzerine dokuma yapılırken demirkırat, kibrit kabı, baygın gibi nakışlar atılır.

BIÇAKÇILIK

MAHRAMA Eskiden havlu veya bel kuşağı olarak kullanılmak üzere ince ve uzun bir şekilde (standart bir boyutu yoktur 2545x100-150 cm arasında değişmektedir) farklı renklerde pamuk ipliği kullanılarak yapılan bir dokuma türüdür. Yörede adına uzun mendil de denilmektedir. Durağan ve Boyabat ilçelerinde yaygın olarak görülen ve düzen adı verilen el tezgahlarında yapılan mahrama, diğer dokumalara göre daha sık iplik atılarak ve örtünün iki ucuna yöresel motifler yerleştirilerek dokunmaktadır.

PEŞKİR Geçmişte el yüz havlusu olarak işlev gören peşkirler, mahramayla aynı teknikte dokunmaktadır. Mahramadan farklı olarak daha ince ve uzun olarak dokunan peşkirlerde işleme tekniği olarak, düz sarma, verev sarma, balık sırtı, düz pesent, verev pesent, gözeme ve civankaşı kullanılmıştır.

GEMİ / TEKNE MODELCİLİĞİ 1950'li yıllarda Sinop Cezaevi'nde yatan iki mahkum tarafından başlatılan bu el sanatı, mahkumların cezaevinden çıktıktan sonra Sinop'ta kalarak bu sanatı devam ettirmeleri ve yanlarında çalışan çıraklara kotra yapımın öğretmeleri neticesinde il merkezinde hızla yayılmıştır. İl merkezinde bu sanatla ilgilenenler oldukça fazladır. İlk başlarda Sinop Limanı'na gelen yolcu

vapurlarındaki ziyaretçilere hediyelik eşya olarak sunulan kotralar, zamanla ünlenmiş ve il dışına da hediyelik eşya olarak gönderilmeye başlanmıştır. Bugün Sinop'a gelen yerli ve yabancı turistlerin hediyelik olarak aldıkları tekneler Sinop' un simgesi haline gelmiştir. Günümüzde geleneksel yöntemlerle devam eden Kotracılığın yanı sıra, daha güncel olan, teknik bilgi gerektiren ve projeli olarak çalışılan tekne modelciliğini de bu el sanatında görmekteyiz. Tüm detayları ahşap ve el işçiliği ile üretilen tekne modellerinde (çektirme, taka, sandal, kalyon, gulet, yat, balıkçı gibi) farklı özellikte ağaçlar kullanılmaktadır. En çok kullanılan ağaçlar ceviz, gürgen, kayın, kavak, dişbudak, akçaağaç vb.'dir. Tekne donanımlarında ise misina ve naylon ip kullanılmaktadır. SULTANBEYLİ PLUS 34

Sinop’ ta ÖZEKES ve YILMAZ aileleri tarafından başlatılan el yapımı bıçak üretimi günümüzde ÖZEKES ailesinin dördüncü kuşak ustaları tarafından devam ettirilmektedir. İlk dedeleri Hüseyin Usta tarafından 1890 yılında bir hobi olarak başlayan bu sanat zamanla ilerlemiş ve el yapımı bıçaklar bugün Sinop’un tanıtımına büyük katkı sağlayan el sanatlarından biri olmuştur. Bıçakların yapımında yüksek karbonlu İsveç takım çeliği, saplarının yapımında ise manda, geyik boyunuzu, gül ağacı kökü kullanılmaktadır. Korkuluk ve tepe malzemesi kaliteli pirinçten, kınları ise kaliteli sığır derisinden yapılmaktadır. Bıçaklar, dekoratif bıçaklar, mutfak bıçakları ve av bıçağı olarak üretilmektedir.

KETEN DOKUMALAR Günümüzde yalnız bir kaç kişi tarafından bu iş yapılmaktadır. Keten dokumak için öncelikle ipin elde edilmesi gerekmektedir. Bu da oldukça zahmetli bir iştir. Temmuz ayında ekimi yapılır. Daha sonra çeşitli işlemlerden geçirilerek ip haline getirilir. İp haline gelen keten yörede “düzen” adı verilen dokuma tezgahlarında 30, 40 ya da 50 cm eninde dokunur. Bu dokumadan yöresel adıyla göynek, nezgep, paça, erkeklere pantolon, ceket, yelek gibi giyim eşyaları ve çarşaf, peşkir, örtü gibi ev eşyaları yapılmaktadır. KAYNAK: Sinop El Sanatları Broşürü, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları



Bİr koltuğa onlarca karpuzu sığdıran İş adamı:

Mustafa Yayla İnsanlar bu hayatta hep başarılı olmak , adından söz ettirmek isterler. Her şeyin bir bedeli olduğu gibi başarının da kendine özgü bedelleri vardır. Bu satırlarda A’dan Z’ye ticaretin her dalında, derneklerde, AK Parti Sancaktepe’de meclis üyeliği, gıda sanayiinde, emlak ve inşaat sektöründe vs. idarecilik yapmış ve yapmakta olan bölgenin sevilen, çalışkan, çok yönlü iş adamı Mustafa Yayla ile yaptığımız kısa bir söyleşiyi okuyacaksınız…

Sayın Yayla, bize kendinizi tanıtır mısınız? 25.12.1959 yılında Sinop Boyabat Doğuca Köyü’nde doğdum. Çocukluğumun ilk yılları köyde geçti. 1969 yılında ailece İstanbul'un Maltepe ilçesine yerleştik. 1979 yılı Mart ayına kadar pazarcılık yaptım. 1979 yılında askere gittim. Askerliği bitirdikten sonra İstanbul'a ailemin yanına geldim ve evlendim.

Ticaret hayatınız nasıl başladı? 1980-85 yılları arasında 5 yıl Avrupa yakasında Mahmutpaşa, Beyazıt’ta, Anadolu yakası ve İzmit bölgelerinde taşımacılık, işletmecilik, tuhafiye, giyim ve gıda satışı dağıtımı sevk ve idareciliği yaptım.

Samandıra’da ticaret sektörüne girişinizi anlatır mısınız? 1995 yılından itibaren Samandıra'da yayla otomotiv gıda olarak, emlak, inşaat ve perakende sektöründe hizmet vermeye başladım.

Ailenizden kısaca bahseder misiniz? 3 çocuk babasıyım. İkisi evli. İkisi üniversite mezunu, diğeri halen özel bir lisede son sınıfa devam etmekte. İki de torun sahibiyim.

Şu anda hangi alanda çalışıyorsunuz? Şu anda İstanbul'un çeşitli ilçelerinde toptan gıda maddeleri satışı yapmaktayım.1982 yılından beri Samandıra, Sancaktepe bölgelerinde ve 1995 yılından itibaren Samandıra bölgesinde ikamet etmekteyim.

Siyasi hayatınız nasıl başladı? 2009 seçimlerinde AK Parti Sancaktepe ilçesinde Meclis Üyeliği için müracaat ettim ve yedek meclis üyesi olarak görev yaptım.

Tahsil hayatınızı özetler misiniz?

Diğer görev yaptığınız ve yapmakta olduğunuz kurum ve kuruluşlar nelerdir?

Orta öğrenimimi dışarıdan bitirdim. 2014 yılında açık liseyi bitirdim 2 defa üniversite sınavlarına girdim. Şu an da önümüzdeki dönem yapılacak olan üniversite sınavları için hazırlanıyorum. Orta derecede İngilizce bilmekteyim.

Biraz uzun olacak ama şöyle söyleyeyim… ATODER (Anadolu Toptancılar Derneği) Başkan yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği SULTANBEYLİ PLUS 36


AYSİAD ( Anadolu Yakası Sanayici ve İş Adamları Derneği) Başkan Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Üyesi Sancaktepe Kent Konseyi Delegesi, Ekonomi ve İş Adamları Grubu Üyeliği çalışması (2014 yılına kadar) Sancaktepe Ak Parti İlçe Yönetim Kurulu Y.Üyeliği, Mali işler Başkan Yardımcılığı (2016 yılı) TÜSİDEF (Tüm Sinop Dernekler Federasyonu) Başkan Yardımcılığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği (2014 yılına kadar) Sancaktepe Birleşik Esnaf ve Sanatkarlar Derneği Başkan Vekili (2016 yılına kadar) Sancaktepe Birleşik Esnaf ve Sanatkarlar Derneği Başkanı (2016 yılı) Sancaktepe AK Parti İlçe YKM Başkanı.( 2016 yılı)

Üyesi olduğunuz başka dernek ve Odalar var mı? Evet var… AK Parti Sancaktepe İlçe Yönetim Kurulu Üyeliği, İstanbul Ticaret Odası Üyeliği, İstanbul Ticaret Borsası Üyeliği, Doğuca Köyü Derneği Üyeliği, Boyabat Dernekler Federasyonu’nda delege, Samandıra 37_57 Derneği Üyeliği, Sancaktepe Sinoplular Derneği Üyeliği, SİYAD Yenidoğan Şubesi Üyeliği, SİYAD (Sinop İli ve İlçeleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği) Üyeliği, TÜSİDEF (Tüm Sinop ve Dernekler Federasyonu Üyeliği, Sancaktepe Birleşik Esnaf ve Sanatkarlar Derneği Üyeliği, Sancaktepe Kent Konseyi Üye ve Delegesi, Ekonomi ve İş Adamları Grubu, Ayrıca, çeşitli okul aile birliği ve cami dernek yönetimlerinde çalışmalara devam etmekteyim.

Hani, ‘Bir koltukta 2 karpuz taşınmaz’ diye bir atasözümüz vardır bilirsiniz. Ama siz maşallah bir koltukta değil 2 karpuz, kamyonla karpuz taşımış ve de taşımaktasınız… Eklemek isteğiniz bir şey var mı? Bana bu söyleşi imkanını verdiğiniz için size ve derginiz çalışanlarına teşekkür ve sevgilerimi iletiyorum… SULTANBEYLİ PLUS 37


MÜZİĞİN RİTMİ HİÇ BİTMİYOR Röportaj BERMA SUTUĞ AYDIN

Uzun yıllar yurtdışında yaşayarak sayısız konser ve albümlere imzasını atan, uluslararası vurmalı çalgılar ustası Okay Temiz, şirketlerde verimli olmaya yönelik projelerle iş yaşamının da ritmini tutuyor. Okay Temiz, kendi yaptığı enstrümanların dışında Türkiye'nin ilk ritim atölyesinin de kurucusu.

Tophane Sanat Okulunda okumuşsunuz. Oradan mezun olanlar, Motor, Kaynak, Döküm, Torna konularında teknik eleman oluyorlar. Siz nasıl oldu da müziği seçtiniz?

ı Yıllarca çİftlİkte hayvanlarla İç İçe, yerİ geldİğİnde çadırda yatarak hayvanların, tabİatın ve kullandığım traktörün sesİnİ dİnleyerek yaşadım. Bunlardan esİnlenerek aletlerİmİ yaptım. Örneğİn koyun ve deve çanından Artemİz, koyun derİsİnden davullar, su kabağından bİrçok alet yaptım.

Annem paşa kızıydı ve ut çalardı. Babam da subaydı. Babam subaylığı bıraktıktan sonra Çatalca'da bir çiftlik aldı ve oraya yerleştik. Akşam yemeklerinde annem babama ut çalarken ben de bir yerde onları izleyerek ritim tutardım. Müzik duygum böyle oluşmaya başladı. Gelişmesi ise, çiftlikte küçük yaşta kullanmaya başladığım traktör ile başladı. Okula bile traktör ile giderdim. Çiftlikte hep mekaniğin içinde üstüm başım yağ içinde dolaşırdım. Ortaokulu bitirince annemin de isteğiyle Ankara Klasik Müzik Devlet Konservatuarına yazıldım. Fakat o klasik eğitimi pek sevmedim, hep caz çalma hevesim ve başka müzikler arayışı içerisindeydim. O zamanlar çok katı disiplin vardı ve bu tutumum okul ile ters düşmüştü. Çok iddialı olmama rağmen caz çaldığım için beni okuldan çıkarttılar. Okuldan çıkınca babam da subay olduğu için subay olmamı istediler. En kısa yoldan nasıl subay olunur derken, Tophane Sanat Enstitüsüne yazıldım. Zaten çiftlik hayatımdan traktörleri, motorları biliyordum ve orada aldığım, elektrik, kaynak, torna ve döküm eğitimleri sonradan çok işime yaradı. Kendi enstrümanlarımı yapmayı bu sayede başardım. İlk davulumu okulda yaptım.

SULTANBEYLİ PLUS 38


Müziğinizde hayatın içinden gelen aletleri kullandığınızı görüyoruz. İnsan hayatındaki ritim ile müziğin ritmi arasındaki bağlantı sizce nedir? Hayatın ritmi demek, yaşam şekli demektir. Mevcut yaşam şartlarıyla oluşacak müziği düşünürsek, İstanbul'un ritmi ile agresif bir müzik ortaya çıkacaktır. Müzik hep hareketlilik demek değildir. Oysa doğanın içinde sakin bir yerde kendinizi akort ederek daha değerli besteler elde edebilirsiniz. Uzayın, gezegenlerin, insan bedenin ve hatta ruhumuzun bir tınısı, ritmi vardır. O nedenle müziksiz bir yaşam düşünülemez.

Müziğin insan hayatında yeri nedir, ne kadar olmalıdır? Müzik insan hayatında hep olmuştur ve olmalıdır da. Özellikle müzisyen isen hep müzik öğrenmen, çaldığın müziğe göre yaşamına yön vermen ve ciddi anlamda müziğin içinde olman gerekir. Müzik o kadar büyük bir kültür ki, dünya müziklerini biliyor olmanız, çok çalışmanız, bu işe gönlünüzü vermeniz ve çaldığınız enstrüman sanki vücudunuzun bir uzvuymuş gibi, onunla bütünleşmeniz gerekiyor. Düşünün ki vurmalı çalgılar dünyasında binlerce alet var. Her aletin çalma tekniği farklı, oturup bunları tek tek çalışmak gerekir. Lüks bir hayatın içinde veya yoğun iş temposu içerisinde bunları yapamazsın. Yani müzik senin hayatın olmalıdır.

ı OkayTemiz, firmalar için de, ürünlerinden yaptığı enstrümanları geliştiriyor ve çalınabilecek hale getiriyor. n Endüstri boruları

n Paslanmaz borular n PVC boruları n Araba cantları n İçi boşaltılmış otomobil n Mutfak eşyaları n Seramik ürünler n Mermer mamulleri n Porselen ürünler n Cam ürünleri n Plastik, karton kutular n Demir- Çelik ürünleri n Petrol varilleri n Gaz tenekeleri n Oyuncaklar n Futbol topları n Tenis raketleri

SULTANBEYLİ PLUS 39

Ritim çalışmalarının ana temaları n Takım ruhunun geliştirilmesi n Uyum ve beraberlik n Dinleme sanatı n Refleks kontrolü n Kendine güven n Beyin jimnastiği n Renk ayrımlarındaki uyumu sağlama n Farkına varma n Farklılıkları bir arada kullanma n Disiplin n Ahenkli çalışmanın sanatla buluşması

Eğitimde Öğretilen Ritimler n Afrika n Latin Amerika n Orient

Eğitimde Kullanılan Enstrümanlar n Djembe n Tumba n Bongo n Darbuka n Claves n Cowbell

n Marakas n Tamburin(Tef) n Cabasa n Guiro n Parmak zili n Shaker

Eğitim Akışı n Program, Okay Temiz ve Eğitim Ekibi’nin 5 - 10 dakikalık kısa açılış konseri ile başlar. Ya da programın sürpriz kısmını oluşturan bölüme geçilir. n Bu bölümde firmanın tespit ettiği firma üst düzey yöneticileri sahneye çıkar, Okay Temiz ve Eğitim Ekibi ile birlikte aynı sahnede çalarlar. n Özel grup ile Okay Temiz ve Eğitim Ekibi’nin konserinin ardından, Okay Temiz tarafından, çalınan ritimler, enstrümanlar ve vuruş teknikleri hakkında genel bilgiler verilir. n Bu aşamada amaç; tüm katılımcıları çalınan ritme ortak etmek, her kademeden her ünvandan insanı ritim yolu ile aynı amaç etrafında birleştirmektir. n Bunu sağlamak için katılımcılar, çalacakları enstrüman tiplerine göre gruplara ayrılır ve her gruba enstrümanları dağıtıldıktan sonra bu enstrümanların nasıl çalınacağı ayrı ayrı açıklanır, bu kez onlarca değişik ritim aletinden oluşan dev bir orkestra kapanış parçasını icra eder.


İSTANBUL’UN TiCARET HAYATINA

YÖN VEREN MESLEKLER Kıtaların ve kültürlerin buluşma noktası İstanbul, Bizans’tan günümüze renkli ticari hayatı ile ekonominin lokomotifi olmuştur. Sanayinin gelişmesi ile ticari hayat şekillenmiş, bazı meslekler tarihe karışmış, bazıları ise günümüze kadar gelmiştir. İşte o mesleklerden bazıları...

imparatorluğa başkentlik yaparak tarihin her döneminde bir dünya kenti olan kıtaların ve kültürlerin buluşma noktası İstanbul, Bizans’tan günümüze renkli ticari hayatı ile de dikkat çeker… Bu renklilik Evliya Çelebi’nin yazılarına da yansımıştır. Evliya

3

Çelebi, 17. yüzyılın ortalarında kaleme aldığı Seyahatname’de 1.109 çeşit esnafın İstanbul’da ticarete can verdiğini yazmıştır. İstanbul’da esnaflık ve ticaret, Bizans döneminden itibaren halkın ihtiyacı, yaşama koşulları ve teknolojik gelişmeye paralel olarak değişikliklere uğramıştır. Sanayiinin SULTANBEYLİ PLUS 40

gelişimiyle ticaret şekillenmiş ve bir çok meslek tarihe karışmıştır. Biz de Bizans’tan günümüze İstanbul ticari hayatına renk katan meslekleri araştırdık. İstanbul’un 100 Esnafı ve İstanbul’dan Sesler ve Renkler isimli kitaplar kaynaklarımız oldu. İçlerinden ilginizi çekebileceklerini de sizler için derledik…


Bizans dönemi İstanbul'unda ticaret genelde Meşe yolu üzerinde (Altın Kapı'dan Büyük Saray'a giden yol), Constantinus Forumu (Çemberlitaş), Theodosius Forumu (Beyazıt) ile Ayasofya civarında kümelenmişti. Bakkallar şehrin aşağı yukarı her semtinde bulunur, bunlar temel gıda maddelerinin yanında çivi, alçı, zift gibi değişik türde nalburiye malzemeleri de satarlardı. Ekmek fırınları günümüzde Çemberlitaş ile Beyazıt arasında kalan Artopoleia bölgesinde kümelenmişti. Kasaplar Osmanlı döneminde de olduğu gibi genelde şehrin dışında çalışıyorlardı. Arzuhalciler Büyük Saray ile Constantinus Forumu arasında; ıtriyatçılar ise güzel kokular sarayın bahçesine yayılsın diye Büyük Saray'ın Halke Kapısı önünde tezgâh açıyorlardı. Mumcuların atölyeleri Conslantinus Forumu ile Ayasofya çevresinde, bakırcıların atölyeleri ise Ayasofya'nın batı kapısı civarındaydı, İmparator I. Basileios (hd 867-886) kötü hava şartlarında seyyar satıcıların sığınabilmesi için bir kapalı çarşı yaptırmıştı.

Bizans’ta kiralar kliseye verilirdi Bizans dönemi boyunca İstanbul'da çalışan esnaflar için çeşitli yasaklar ve kurallar konuldu. Mesela kasapların şehrin dışındaki çobanlardan hayvan alıp kesmeleri yasaktı. Bir başka ilginç yasak ise balıkçılarla ilgiliydi; balık satıcılarının balık tutmaları yasaktı ve satacakları balıkları belli iskelelerden alırlardı.

Bizans'ta esnaflık yapanlar çok nadir olarak işleri¬ni sürdürdükleri dükkânın sahibi olabiliyordu; genelde kiracılardı. Bu dükkânların çoğu kiliselere ait vakıflardı (yoksul halkın cenaze masraflarının karşılanabilmesi için İstanbul'da Ayasofya'ya ait 1.500 dükkân vardı). Bunlar haricindeki diğer dükkânlar ise genelde aristokrasinin ve yüksek dereceli memurların elindeydi.

Osmanlı’da merkez Kapalıçarşı’ydı Osmanlı dönemindeyse İstanbul ticareti Bizans dönemindekine benzer şekilde genelde Beyazıt, Süleymaniye, Eminönü, Mahmutpaşa, Tahtakale civarında yoğunlaştı ve elbette merkez Kapalıçarşı’ydı; bunun en iyi örneği, Kapalıçarşı'daki yaklaşık

SULTANBEYLİ PLUS 41

60 sokak isminden 35'inin çeşitli esnaf isimleri taşımasıdır. Bunun haricinde fetihten sonra "bilad-ı selase" olarak adlandırılan ve surdışında kalan Beyoğlu, Eyüp ve Üsküdar'da da esnaf toplulukları görülmeye başlandı. Eyüp'te çömlekçilik ve oyuncakçılık, Yedikule ile Kazlıçeşme civarında kasaplık ve dericilik gelişti. İstanbul esnafı aşağı yukarı her yıl ve belli günlerde, Haydarpaşa, Küçüksu, Beykoz, Büyükdere çayırları ile Florya ve Kâğıthane mesirelerinde büyük eğlenceler ve ziyafetler düzenlerlerdi. Her loncanın bu iş için kendi malı olan süslü sofra ve yemek takımları olur, bunlar mesire yerine taşınır, çırak, kalfa, usta ve lonca ileri gelenleri birkaç gün boyunca kurulan çadırlarda kalır ve beraberce eğlenirlerdi. Bu eğlencelerde gençler çeşitli oyunlar oynar, yaşlılar ise vakitlerini ya gençleri seyrederek veya sohbetle geçirirlerdi. Cumhuriyet döneminden günümüze kadar çıkarılan çeşitli kanunlarla esnaf toplulukları belli bir düzene sokulmaya çalışıldı. 1964 yılında yürürlüğe giren Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanunu ile yeni bir düzenlemeye gidildi ve esnaf ve sanatkâr derneklerine kamu kurumu niteliği verildi. 1950 yılında kurulan İstanbul Esnaf ve Sanatkârlar Birliği, 1991 yılında Odalar Birliği’ne dönüştü...


ABACILAR

Kapalıçarşı ve Eminönü kumaşın merkeziydi Abadan giysi ve eşya imal eden, aba kumaşın üzerine çeşitli desenler işleyen abacı esnafı genellikle Kapalıçarşı'da çalışırdı. Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiye göre 300 dükkânda 700 usta ve işçi olarak çalışan abacılar, Kapalıçarşı ve Eski Bedesten’in dış esnafından sayılırdı. Bunun dışında İstanbul'da birkaç abacı çarşısı vardı. İstanbul'un çeşitli semtlerindeki "Abacı Latif", "Abacılar", "Abacı Halim", "Abacı Mahmut" adlarıyla anılan sokaklar, abacılar ve abacılığın yaygınlığına bir işarettir. Ayrıca 19. yüzyılda Eminönü Zindankapısı ile Odunkapısı arasında kümeleşen abacılardan dolayı, Zindankapısı Caddesi halk arasında bir dönem Abacılar Caddesi olarak anılmıştır.

Abanın İstanbul'da yaygınlaşması denizcilerin kullandığı su geçirmez üstlükler ve yeniçeri yağmurluklarıyla başlamıştır. Abadan ayrıca şalvar, potur, sako, çakşır, cüppe, terlik, yelek, salta, kukuleta gibi giysiler, ayrıca at donanımı ve yük taşımada kullanılan eşyalar da yapılırdı. Aba

kumaşlar, 18. yüzyıldan itibaren asker giyim kuşamında da kullanılmaya başlandı; 1808 yılında kurulan Sekban-ı Cedid Ocağı için abadan dizlik ve tozluk yaptırılmıştı. Daha çok fakir halk ve dervişlerin kullandığı abadan giysiler zengin çevrelerde yoksulluk belirtisi sayılırdı.

terim ve kalıp cümleyi ezberden bilmeleri gerekiyordu. Evliya Çelebi'nin kaydına göre 17. yüzyıl ortasında İstanbul'daki arzuhalci sayısı 500'dü. Osmanlı halkının çoğu okuma yazma bilmediğinden mektup, pusula, senet gibi şeyleri yazdırmak için arzuhalcilere başvurulurdu. Bu sebeple arzuhalcilik oldukça kazançlı bir meslekti. 18. yüzyılın ikinci yarısından sonra deneyimsiz ve bilgisiz birçok kişi rüşvet yoluyla arzuhalcilik tezkeresi almaya başladı. Arzuhalciler bu dönemde bir tür gedik nizamına

bağlandı ve birçok arzuhalcinin tezkeresi iptal edildi. Cumhuriyet'in ilanı ve başkentin Ankara'ya taşınmasıyla da büyük bir darbe yedi, yüzlerce arzuhalci işsiz kaldı. Çoğu aşk ve askerlik mektubu yazarak hayatlarını geçindirmeye çalıştı, hatta bazıları muska ve büyü yazmaya başladı. Arzuhalciler Cumhuriyet sonrasında devlet daireleri ve mahkemelerin önünde çalışmaya başladılar, günümüzde adliyelerin önünde ve Unkapanı Sosyal Sigortalar Kurumu önünde birkaç arzuhalciye rastlanabilir.

ARZUHALCİLER

Senet yazdırmak için arzuhalcilere başvurulurdu Padişaha veya sadrazama arzuhal vermek isteyenleri dinleyip, konuyu yazım kurallarına ve belli kalıplara göre yazanlara arzuhalci denirdi. Arzuhalci olmak isleyenler, Divan-ı Hümayun Çavuşları Ocağı'ndan bir kalem zabiti, çavuşlar emini ve arzuhalcibaşının oluşturduğu bir kurulun önünde sınava tabi tutulur, arzuhalci adayının yazım kuralları, kurumlara başvuru yöntemleri, yazı ve hat türleri konusundaki bilgisi ölçülürdü. Bu sınavın nedeni, arzuhallerin doğrudan padişah veya sadrazam tarafından okunmasıydı. Arzuhalcilerin hangi arzuhalin hangi birimde işlem göreceğini bilmeleri şarttı. Ayrıca arzuhalleri belli kalıplarla, deyim ve cümlelerle yazabilmeleri, Arapça ve Farsça tamlamalar kullanabilmeleri, pek çok deyim,

SULTANBEYLİ PLUS 42


DALYANCILAR

Balıkçılık sektörünün kazançlı işi dalyancılık Dalyan, deniz, göl ve ırmak kıyılarında ağ ve kazıklarla oluşturulan, kapaklı bir haznesi olan balık avlama yeridir. İstanbul'da dalyanlar balıkların göç yoluna göre kurulur, kurulduğu mevsime göre yaz ve kış dalyanları olarak adlandırılırdı. Yaz dalyanları nisan başında kurulup ağustosun ortalarına kadar çalıştırılır, sonra direk, ağ ve diğer malzemeler denizden kaldırılırdı. Kış dalyanları ise ağustos ortasından balığın durumuna göre şubat sonuna kadar çalışırdı. Yaklaşık 80 yıl öncesine kadar Adalar, Marmara Denizi ve Boğaz'da ellinin üzerinde dalyan vardı. Bu dalyanlarda genellikle gümüş, zargana, kolyos, palamut, torik, kılıç, lüfer, orkinos, uskumru, istavrit, levrek, kefal gibi balıklar avlanırdı. İstanbul dalyanlarının büyük çoğunluğu Boğaz’daydı ve Osmanlı

döneminde Boğaz’daki dalyanların kıyıları padişahlar tarafından ödül olarak dağıtılırdı. Dalyancılık, sökülmesi ve kurulmasıyla oldukça zahmetli ve masraflı bir işti. Av sırasında en büyük iş vardacıya düşerdi. Vardacı dalyan kazığına çakılmış tahta parçasının üzerine çıkar, saatlerce balık sürülerinin gelmesini beklerdi. Balık sürüsü dalyan kapısından geçer geçmez vardacı sahildekilere haber verir, onlar da ağların ağzını kapatarak balıkları

yakalarlardı. Geceleri ise vardacı dalyan ağzında demirli olan sandalda beklerdi. Aşırı avlanma ve diğer etkenlerle beraber balık neslinin azalması, yoğun deniz trafiği nedeniyle balık sürülerinin kıyıya sokulmadan geçip gitmeleri, balıkçılıkta güçlü makinelerin kullanılmaya başlanmasıyla karlı bir iş olmaktan çıktı. Boğaz'daki son dalyan olan Beykoz Dalyanı da 1990'lı yıllarda bir daha kurulmamak üzere sökülünce dalyancılık tarihe karıştı.

Anadolu illerine, hatta Avrupa'ya ihraç edilirdi. Şamdan, mangal, tepsi, su kupası, maşrapa, kantar, kavanoz, takatuka, buhurdan, gülabdan, sebil parmaklıkları, havan, kandil, kapaklı sahan, divit, kapı tokmakları, cami ve tekke alemleri, çanlar bu eşyalar arasında sayılabilir. Süleymaniye ve Mercan'daki atölyelerde yapılan bu

üretim 1970 yılına kadar sürdü. Dökümcüler daha sonra Rami’de açılan Sanayiciler Sitesi’ndeki dükkanlara taşındı. Günümüzde daha çok tas ve tencere kulpları, şamdan ve avize parçaları gibi eşyaların üretildiği bu atölyeler, Osmanlı döküm atölyeleri geleneğini devam ettiriyor.

DÖKÜMCÜLER

Osmanlı döneminin ihracat geliri dökümcülerden İstanbul’un en dikkate değer sanat kollarından birini oluşturan esnaf topluluğu dökümcülerdi. İstanbul halkı ihtiyaç duyduğu kap kaçak ve çeşitli eşyayı |üreten döküm atölyeleri Süleymaniye ve Mercan civarındaydı. Evliya Çelebi, Seyahatname’de pirinç ve bronzdan çeşitli eşyanın üretildiği bu atölyelerin Kanuni Sultan Süleyman zamanında kurulduğunu bu atölyelerde üretilen eşyanın "Süleymaniye işi" adıyla ünlendiğini belirtir. Osmanlı döneminde tüm imparatorlukta ün kazanan bu atölyelerde daha çok kum kalıplarda bronz ve pirinçten eşyalar üretilirdi. Bu eşyalar İstanbul’un dışında diğer

SULTANBEYLİ PLUS 43


gibi isimlerle anılırdı. Fesçiden alındıktan sonra kalıba verilmeden giyilen fese "fabrika kalıbı", içi hasırlı olan ve kalıbı uzun süre bozulmayan fese ise "şıllık fes" denirdi. Fes kalıpları pirinçtendi ve iç kalıp ve kapakla beraber iki kısımdan oluşurdu. Kalıplar dükkânın ön tarafındaki sac ocaklarında ısıtılırdı. Kalıpçı, püskülünü çıkarttığı fese biraz su püskürttükten sonra kızgın iç kalıba oturtur, sonra kapağın kollarını bastırarak fesi kalıba alırdı. Daha önceleri mangal kömürüyle ısıtılan kalıp ocakları sonraları havagazı ile ısıtılmaya başlandı. Bu sıcak kalıbın yanında bazı evlerde kütükten fes kalıpları da bulunurdu. Bu ahşap kalıplar genelde Uzunçarşı'da yapılırdı. Fes sahibi fesini akşamdan bu kalıba geçirir, sağını solunu düzeltip kalıba bastırdıktan sonra fesin kalıbın şeklini alması için sabaha kadar bekletirdi.

FESÇİLER

Feshane'de yapılan fesler ile ticaret hareketleniyordu İstanbul'da Cumhuriyet dönemine kadar özellikle Eminönü ve civarında olmak üzere hemen her semtte fes kalıp dükkânları vardı. Bu dükkânlarda fes ve püskül satılır, kalıbı bozulmuş fesler kalıplanır, bazı dükkân sahipleri berberlik de yapardı. Satılan feslerin çoğu Tunus ve Avusturya malı feslerdi, bunun yanında Feshane'de yapılan fesler de satılırdı. Kalıplar 0-16 arasında numaralıydı ve bazı kalıplar "hamidiye", "büyük hamidiye", "tam zuhaf", "yarım zuhaf", "efendi biçimi", "İzmir biçimi", "dar Beyoğlu", "sıfır"

GÜMÜŞÇÜLER

Bizans’tan kalan gümüşçülük geleneksel yöntemlerle sürüyor Bizans döneminde gümüşçüler, çoğu esnafın sıralandığı gibi Meşe yolu üzerindeydi. Orta Bizans devrinde gümüşçü loncalarını Konstantinopolis (vali) denetlerdi. VII. Konstantinos döneminde gümüşçüler merasim günlerinde ve imparatorun seferden dönüşünde şehri ve sarayı gümüş şamdanlar ve buhurdanlarla süslemekten sorumluydu. O devirlerde gümüşçülükle birlikte tüm el sanatlarında ortak bir anlayış benimsendi; Doğu sanatının etkisi olan hayvansal kompozisyonlara dar ve uzun dini figürlere yer verildi. Bizans dönemi boyunca gümüş süsleme ve yapım teknikleri pek bir değişikliğe uğramadı. Osmanlı döneminde gümüşçülük özellikle herkesin mühür kullanma zorunluluğundan dolayı hayli gelişme gösterdi. Zift üzerine yatırılmış gümüş plakanın çelik kalemlerle

dövülerek biçimlendirilmesi olan İstanbul'a özgü gümüş kakmacılık, İstanbul gümüşçülüğünde özel bir yer edindi. İstanbul gümüşçüleri bu tarzla Mushaf mahfazaları, mücevher kutuları, leğen, ibrik, kemer tokaları, yastık aynası gibi birçok süs eşyası yaptı. Bunun dışında Anadolu'nun çeşitli yerlerinden İstanbul'a gelen ustalar SULTANBEYLİ PLUS 44

da yerel teknikleri İstanbul'da uygulayarak gümüşçülüğün gelişmesinde önemli rol oynadı. Trabzon hasırı, Van savatı, Mardin telkarisinin seçkin örnekleri de bu ustalar sayesinde verildi. Sayıları pek fazla olmasa da İstanbul gümüşçülüğü günümüz gümüş ustaları tarafından geleneksel yöntemlerle devam ettiriliyor.



Aile Şirketlerinde

çatışma! Ülkemizde ticaret hayatında faaliyet gösteren şirketlerin %90’ından fazlası aile şirketlerinden oluşmakta. Aslında aynı durum tüm dünyada geçerli.

ok az sayıdaki iştirakleri, konsorsiyumları vb. girişimleri hariç tutarsak şirketler öncelikle şahıslar tarafından kurulur ve pek azı daha sonra halka açılarak aile şirketi olmaktan çıkarlar. Bunların sayıları oldukça azdır. Pek çoğu aile şirketi olarak hayatlarını devam ettirirler. Halka arz edilmiş büyük holdinglerin yapılarına bakıldığında bunların bile bazılarının hala kurucu ailelerin kontrolünde oldukları görülür. Ailelerin iş dünyasındaki etkinlikleri bu denli fazla olunca doğal olarak Aile şirketlerinin yönetimi ve yaşam süreleri önem arz ediyor. Zira iş dünyasında ve ekonomide bu kadar etkili olan aile şirketlerinden pek azı diğer kuşaklara ulaşmayı başarıyor. İkinci kuşaklara ulaşan şirketlerin oranı 10 işletmede 3’tür. Üçüncü kuşağa ulaşan aile şirketlerinin oranı ise dünya ortalamasında neredeyse 100 işletmeden 3’üne

Ç

SONER ARSLAN Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Elemanı - İşletme Danışmanı arslansoner@gmail.com

tekabül eder. Tahmin edeceğiniz gibi bu oran zamanla giderek düşmeye devam eder. Bu durum kurulan şirketlerin bazı ortak sebeplerden dolayı kapandıklarını işaret ediyor aslında. Aile şirketlerinin sorunları ortak.. İşletme akademisyenleri, danışmanlar ve uzmanların yaptığı araştırmalarda ve verilen danışmanlıklardan elde edilen tecrübelerde bir takım sebepler ön plana çıksa da birisi var ki tartışmasız ilk sırayı kimseye kaptırmıyor. Çatışma! Çatışma; aile şirketlerinde büyümeyi, verimliliği ve etkin bir şekilde faaliyetlerde bulunmayı etkileyen, kimi zaman aile üyelerinin elini kolunu bağlayan, zaman zaman kopuş ve ayrılışlarla son bulan SULTANBEYLİ PLUS 46

yönetsel bir olgudur. Çatışmalar pek çok şekilde tezahür edebilir. Bunlardan en önemlilerinden birisi aslında normal hayatımızda da gördüğümüz, yaşadığımız kuşak çatışması. Yani şirketin kurucusu ya da kurucudan sonra başa gelmiş aile üyesinin belli bir yaşa geldiğinde daha alttan gelen yeni kuşakla anlaşmazlıklar yaşaması. Bunun sebebi yaşlanan aile üyesinin artık hızla değişen iş koşullarına ve iş yapış şekillerine adapte olamaması kendini güncelleyememesi. Çatışmalar bazen değerler üzerinden de yaşanabilmekte. Yani şirket kurucusunun sözlü ya da yazılı bir takım değerleri zamanla güncelliğini yitirebilir. Bu durumda değerler revize edilerek şirketin faaliyet gösterdiği koşullara ve zamana uygun hale getirilmelidir. Bunun için şirketlerde tüm bireylerin üzerinde anlaştığı maddelerden oluşan Aile Değerleri adı altında bir metin hazırlanmalıdır. Aksi takdirde şirket kurucusu ile alttan gelen


kuşak arasında bu değerler üzerinden çatışmalar yaşanması olasıdır. Diğer yandan kurucunun hayatta olmaması durumunda da aile bireylerinden bazılarının kurucu değerleri sahiplenirken bazılarının bu değerlere karşı çıkıyor olması yine çatışmayı doğurur. Burada değerlerin gelecek zamanları kapsayıp kapsamadığı, değişebilecek nitelikte olup olmadığı aile bireylerince tartışmaya açılıp, görüşülüp sonrada karara bağlayarak kapayacakları konulardan olmalıdır. Aile içi çatışmaların kontrollü bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Zira her ailede aynı düşünmeyen insanlar bulunabilir. İnsanların inanç, bilgi, yaşam tarzı, eğitim düzeyi, görgü ve kültürlerinden kaynaklanan farklılarının olması gayet normaldir. Eğer bu insanların fikirlerinin söylenmesi engellenirse daha sonra küçük ya da büyük her hangi bir olayda insanlar ani tepkiler vererek nahoş olayların yaşanmasına sebep olacaklardır. Bazen çatışmalar aile kültürünü zedelememek adına gizlice ve için için yaşanabilir ve kişi diğer aile üyesi/üyeleri ile gizliden bir çatışma yaşayabilir. Gizli ya da açık şekilde olsun çatışmanın sonu eğer doğru yönetilemezse bir ayrılış ve kopuşla sonuçlanır ki bu da nihayetinde psiko-sosyal bir varlık olan insanı demoralize ederek işten soğutur veya verimliliğine zarar verir. Yani şirketten ayrılan oğul babayı, kardeş abiyi öyle ya da böyle üzer ve etkiler. Çatışmanın pek çok sebebi olabilir, bunlar; aile bireylerinin rollerinin belirsizliği, bazı aile

bireyleri tarafından örgüt yapısının değişmesinin istenmesi, iş yapış şeklinin değişmesinin istenmesi, yeni yatırımlar konusunda anlaşmazlıklar, adil dağıtılmayan maddi kaynaklar, kişiler arası uyuşmazlıklar, Gelin-Damat gibi aile şirketine sonradan dahil olan kişilerin adaptasyon sorunları ve Görümceler arasındaki rekabet sayılabilir. Her birinin çözüm yolu bir birinden farklıdır ve detaylı bir şekilde sorunun kaynağının ne olduğu derhal araştırılmalıdır. Zira çatışmanın sebebi ne olursa olsun göz ardı edilir ve yok sayılıp çözüm yoluna gidilmezse ne zaman ve hangi etki ile patlayacağı belli olmayan bir bomba gibi şirketin tam ortasında durur. Bu hususta şirket kurucusunun ya da CEO olarak görevde olan aile bireyinin bilinçli olması önemlidir. Kötü sonuçlar doğmadan önce proaktif yaklaşım sergileyerek sorunlarla yüzleşmeli ve gerekiyorsa profesyonel destek alarak aile şirketinin uzun yıllar yaşayan karlı bir işletme olmasının önünü açmalıdır. Bilindiği üzere pek çok aile şirketi bazı kronik çatışmaları ve sorunları kurumsallaşma sürecine girerek önleyebilirler.

SULTANBEYLİ PLUS 47

Bunun örneklerini artık ülkemizde de sıklıkla görebiliyoruz. Zira yukarıda da belirtiğim gibi, kurumsallaşmaya gidilmezse bir sonraki kuşaklara bırakılacak şirket kalmayabilir. Bunun için Aile Anayasasının oluşturulması, standartların belirlenmesi, yönetim kurulunun oluşturulması ve işletilmesi, etkin iletişim mekanizmasının kurulması, etkin denetimin yürütülmesi, yazılı bir disiplin yönetmeliğinin oluşturulması, aile bireylerinin aile şirketlerinin yönetimi konusunda eğitilip bilinçlendirilmesi ve böylelikle tartışma ve meramını anlatmada uygun üslup ve dil kullanmasını sağlama ve çok önemli olan ama bana göre sürekli ihmal edilen, çoğunlukla kopyala yapıştır yapılan ya da klişelere başvurulan vizyon ve misyonların gerçek vizyon ve misyonlara dönüştürülüp aile bireylerini bunların etrafında bir araya getirebilmek gerekir. Bunlar yapıldığı ve işletildiği takdirde çatışmalar oluşması biraz daha engellenebilecek ve çıkabilecek tartışmalara daha hızlı ve kalıcı çözümler üretilebilecektir.Çatışma insanın olduğu her yerde olacaktır. Mühim olan çatışmayı iyi yönetebilmektir. Çatışmanın olduğu yerde ilerleme ve yeniliklerin olduğunu da görürüz. Fakat çatışma yıkıcı boyutlara ulaşmamalı ve aile şirketini dağıtmamalı. Bu da despot değil daha kurumsal yapılarda mümkün olmaktadır. Kurduğunuz işin büyüyerek nesiller boyu devam etmesi temennisi ile..


Hiç bir zaman çizgisini bozmadan, hiçbir zaman sanatından ödün vermeyen bir sanatçı olan Aslı Kökçe ile beğeneceğinizi umduğumuz samimi bir söyleşi yaptık.

Aslı Kökçe

Türk Güzelİ dersİnİz ya, İşte aynı öyle bİr güzel


Merhaba; öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz? 1977 Almanya doğumluyum İstanbul’da yaşıyorum. Yeşilköy 50. Yıl Lisesi’nden mezun oldum 1996 yılında modellik eğitimi alarak mankenliğe başladım. Aynı zamanda dans eğitimi de aldım Sanatçıların kliplerinde dansçı olarak görev aldım.1998 yılında q.c Girls dans yarışmasında 2.oldum 2000 yılında Miss Model of Turkey yarışmasında Türkiye 3.sü olup Almanya Frankfurt’ta Türkiye’yi temsil ettim. 80 ülke arasında ilk 5’e girip Miss Elegant seçildim. Yine 2000 yılında Kral Tv’de VJ olarak görev aldım aynı sene TGRT’de müzik programım Klip Shop başladı. Ayrıca çeşitli kanallarda sunuculuk yaptım Star, Cine 5, Show Tv gibi… Çok memnun olduk. Hobileriniz ve sizi tanımlayacak özelliklerinizi de bilmek isteriz… Sinemaya gitmeyi severim. Oğlumla tatile gitmek… Fobim yılan görmek. TV’de dahi izleyemem. Pek tarzım yoktur. Spor da abiye de giyerim yerine göre. Beni Türkan Şoray’a benzetirler. Hatta Türkan Sultan bile benzetti. Ayrıca Kübalılara da benzetiyorlar beni. Babamı 3 yıl önce kaybettim. En büyük hayaliniz ve gerçekleştirmek istediğiniz projeleriniz nelerdir? En büyük hayalimi çok şükür gerçekleştirdim. Hayalim bir albüm yapmaktı. 3 albüm yaptım. Şimdi küçük bahçeli bir yazlık almak istiyorum. Herhangi bir kişinin en favori insanı mısın? Neden? Öyleyimdir. Etrafımda var böyleleri çünkü. En başta insanlığım yüzünden. İş konusunda da çok disiplinliyimdir. Şu anda yaptığın işin dışında (hayattaki tüm işler yasal olsaydı) ne iş yapmak isterdin? Öğretmen olmak isterdim.

6-Yalan söylemenin sence uygun olduğu durumlar nelerdir? Beyaz yalan söyler misin, ne söylersin? Adım Aslı olduğu için ismimin anlamını taşıyorum. Yalan söylemem. Beyaz yalan olarak söylediğim unutamadığım bir yalan var. Babamın kanser olduğunu sakladık ondan. Sadece akciğerinde yara olduğunu, tedavi olmazsa kanser olacağını, sigarayı bırakması gerektiğini söyledim. Çünkü bu hastalıkta moral çok önemli. Ama babam ne sigarayı bıraktı ne de hayatta kalabildi. Yaşayamadığın için pişmanlık duyduğunuz ne var? Şu an aklıma gelmiyor. Çok şükür pişmanlığım yok.

ediyorum. Edemezsem, sinirlendiğimle kalıyorum. Hangi markalar sinirlerini bozuyor? Neden? Kalitesiz markalar. Boşa para verildiği için sinir bozucu. Hangi markalara tutkunsun? Marka tutkum yoktur. Genelde güzel, kaliteli olanı tercih ederim. Yakın bir arkadaşın kanunsuz bir iş yapsa polisi arar mısın? Önce uyarırım yapmaması için. Dinlemezse daha fazla hata yapmaması için polisi ararım. Çünkü ben de bir polis kızıydım bir zamanlar…

Ulaşamadığın biri ile tanışıp sohbet etme olanağın olsaydı bu kim olurdu? Ondan neler öğrenmek isterdin?

Bir film yapmaya karar versen adı ve konusu ne olurdu?

Michael Jackson’a ulaşmak isterdim. Çocukken hayranıydım onun. Sohbet etmek isterdim.

Eklemek İstedikleriniz?.

Hiç kimsenin göremediği bir özelliğin var mı? Varsa neden bugüne kadar gizli kaldı? Çok iyi araba kullanırım ve yemek yaparım. Seni en çok ne kızdırıyor? Bu kızgınlıkla baş edebiliyor musun? Edemiyorsan, neden? En çok haksızlık, inatçılık, alınganlık kızdırır beni. Elimden geldiği kadar baş SULTANBEYLİ PLUS 49

Mutlaka aşk filmi olurdu. Adını şu an bilemedim, düşünmem lazım. Şu anda hedeflerime ulaştım aslında. Güzel işler yaptım. Güzel bir Anneler Günü projem var. Oğlumla düet yaptım, Klip çekeceğiz ve bir Roman şarkısı yapacağım. Yine klip olacak sanırım. Önceki hayat varsa kesin Roman’dım. Öyle hissediyorum. Bol bol Roman şarkıları olacak. Tiyatro oyunumuz ‘Kocamın Nişanlısı’ bu sezon da devam ediyor 75. oyunumuzu oynadık tiyatroda. Teşekkürler bu güzel röportaj için.


2018'DE

ERKEN SEÇİM VAR MI..?

azarlar, yorumcular, muhalefet var diyor. AK Parti “şimdilik” gündemimizde yok; “biz 2002’den beri seçimlerin zamanında yapılmasından yana bir partiyiz” diyor. Var mı, yok mu tartışmaları sürerken ben de fikrimi paylaşmak istedim. Ama söyleyeceklerim “duyum” değil, yorum… Siyaset ve konjonktürü okuyarak oluşan düşüncelerim. İçinde bulunduğumuz kritik süreci nazarı dikkate alarak yaptığım gelecek projeksiyonu çerçevesinde öngörülerim. Şimdi gelişmelere bakalım. AK Parti-MHP ittifakı tamam. İttifak’ın kanuni zemini yakında Meclis’te kabul edilecek. Büyük ihtimalle BBP’de bu ittifaka, bir şekilde dahil olacak. İttifak Protokolü’nün içeriği, sanki bir erken seçime işaret ediyor. Suriye meseleleri ve özellikle Afrin Harekatı milletin iktidara ve MHP’ye olan soğukluğunu gideriyor. Gerek AK

Y

CENGİZ AYGÜN birportre@ogun.com.tr

Ülke erken seçİme mİ gİdİyor… AK Partİ-MHP İttİfak görüşmelerİ başladığından berİ üzerİnde hemen herkesİn konuştuğu konu bu!

SULTANBEYLİ PLUS 50

Parti’nin ve gerekse de MHP’nin milli duruş ve uzlaşması halkımız nezdinde itibar ve tasvip görüyor. Her iki parti açısından da, siyaseten pozitif bir değişim ve ilerleme göze çarpıyor. Açıklanan veya açıklanmayan anketler de bunu destekler sonuçlar veriyor. Suriye’de durum 3. Etap diyebileceğimiz bir konuma çevriliyor. Bu süreçte Türkiye’nin doğrudan temasları elimizi güçlendirecek gibi görünüyor. Bu doğrudan diyalog; özellikle Fırat’ın doğusuna dair atılacak adımlar için gerekli ve önemli olacaktır. Ama, Başkanlık seçimi öncesi Suriye Rejimiyle doğrudan bir iletişim kurulacağını düşünmüyorum. Çünkü bu durumun iç siyasette izahı çok zor olabilir. Bir başka durum ise; mültecilerle ilgili içerde artan huzursuzluk ve memnuniyetsizliktir. Erdoğan’ın konuşmalarında sürekli konuya vurgu yapması tesadüfi değildir. “Afrin Harekatıyla oluşacak güvenli bölgelere mültecileri yerleştireceğiz” söylemini her


konuşmasında dillendirmesi kamuoyuna ve seçmenlere mesajdır. Bu nedenle de; Suriye Rejimiyle doğrudan diyalog ve iletişimin yapılacak bir erken seçim sonrası başlatılması ilm-i siyaset ve hikmet-i hükümet boyutuyla daha tercih edilebilir olduğu kanaatindeyim. Muhalefet dağınık. Ve AK Parti, CHP’yi HDP ittifakına zorluyor. Böylesi bir ittifakın getirisinden, götürüsü daha fazla olur. Akşener ve İyi Parti politikasız bir politika içinde siyaset yapmaya çalışıyor. Hal böyle olunca; muhalefeti hazırlıksız yakalamış bir konumda seçime gitmek iktidar için büyük avantaj sağlayacaktır. Düşünün… AK Parti ve MHP’nin Cumhurbaşkanı adayı referandum öncesinden beri belli. Fakat CHP lideri, “ne ben adayım, ne de adayımız filan kişi” diyemiyor. Ciddi ve sıkı çalışma süreci gerektiren seçim atmosferinde bu durum muhalefet için ciddi bir handikaptır. Muhalefet tüm hesaplarını ikinci tura kalmak, AK Parti-MHP ittifakı ise ilk turda başkanı seçtirmek üzere bir çalışma içerisinde. Bu durum bile, muhalefetin nasıl bir hesapsız, hazırlıksız ve belirsizlik içinde olduğunu gösteriyor. Duruma bu açıdan bakınca, bir erken seçim en muhtemel alternatif gibi görünüyor. Ekonominin bölgesel istikrarsızlıktan ve küresel verilerden ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Bu açıdan 2019 öngörüleri konusunda emin olmak zordur. Erdoğan karşıtı iç ve dış muhalefet ekonomik gidişatın önemini iyi bilmektedir. Erdoğan’a başkanlık yolunda en büyük sıkıntı ve zarar ancak ekonomik bozulma ile verilebilir. Erdoğan bunun da farkında diye düşünüyorum. Bu ekonomik saik ve durumu da dikkate alınca, yine 2018 sonu bir erken seçim en olası ve makul gelişme olacaktır. ABD özelinde ama bütün dünyada ciddi bir kaynama ve kaynaşma var. Küresel bir istikrarsızlık sözkonusu. Bugün, ABD içinde her kafadan bir ses çıkıyor. Biliyoruz ki; ABD öksürse dünya sıtma olur. Hele de; ülkemiz gibi ekonomik ve siyasi dengeleri kırılgan ülkeler ABD’de oluşan istikrarsızlıktan doğrudan etkilenir. ABD açısından,

2019 için net, somut öngörü ve tesbitte bulunmanın zor olduğu bir süreçteyiz. ABD ve ilintili küresel gidişatı da nazarı dikkate aldığımızda bu sene sonunda yapılacak bir seçim iktidar ve Erdoğan için en olumlu vetiredir. İçerde peşpeşe hazırlanan kamusal çalışmalar rutinin dışında bir hareketlilik gösteriyor.Tarım politikaları, vergi düzenlemeleri, FETÖ davalarıyla ilgili sonuç alıcı muhakemeler ve benzeri pek çok konuda hızlı karar süreçleri boşuna değildir. AK Parti teşkilatlarında hızlı ve keskin yenilemeler, kongre süreçleri, bürokratik ve siyasi yeniden yapılandırma hazırlık ve çalışmaları 2019 Kasım’ına yönelik değildir. Sanki, daha erken bir tarihte seçim olacak şekildedir. Öyle görünüyor ki, Nisan ayında AK Parti il-ilçe kongreleri bitecek ve büyük ihtimalle Haziran ayında Büyük Kongresini gerçekleştirecektir. Bu süreçte Meclis, çok hızlı çalışarak İttifak teklifini ve seçime dönük diğer acil uyum yasalarını bitirecektir. Erdoğan gibi, siyaset okumasını iyi bilen bir liderin seçim zamanlaması konusunda hata SULTANBEYLİ PLUS 51

yapacağını düşünmüyorum. AK Parti, genelde genel seçimlerde yüksek, mahalli idare seçimlerinde nispeten daha düşük oy almıştır. Biliyorsunuz, mahalli idare seçimleri Mart, genel seçim ise Kasım-2019’da olacaktır. Erdoğan, bu iki seçim arasındaki ince ayrıntının çok iyi farkındadır. Bu defa, bu durumun yaşanmasını istemeyecek ve Yerel seçimleri sonraya bırakacaktır. Her ne kadar, “biz AK Parti olarak seçimleri hep zamanında yaptık ve yapmaktan yanayız” deseler de; “yeni sistemin yeni seçimi” erkene alınacak ve 2018’in en geç Kasım’ında Başkanlık ve Parlamento seçimleri yapılacaktır. Bir de; yabancı dostlarla, Küresel akla sahip kişilerle, ekonomik ve siyasi merkezlerle yaptığım istişare ve sohbetlerden edindiğim izlenim de bu minvaldedir. Artık hayırlısı… 15 Temmuz’da mı olur, yoksa Ekim-Kasım 2018 mi olur bilinmez. Ama bir erken seçime gidiyoruz diye düşünüyorum. Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.


PAY-I TAHTIN

SON GÜCÜ

Abdulhamit

Osmanlı Devleti’nde 19 Yüzyıl zor ve karışık dönemdir. Devlet-i Aliye içerisinde bir taraftan toprak kayıpları öbür taraftan da yenilik isteyen zümrenin çalışmaları öne çıkacaktır. Tarihte Sanayi hamlelerini yapamayan ve geleneksel ekonomi modeli ile ayakta kalmaya çalışan imparatorlukta, Yunan İsyanı’ndan sonra hızla çözülmeler baş gösterince bu durum siyasi ve ekonomik gerilemeyi de beraberinde getirecektir. Araştırmacı -Yazar

Ahmet Yaşar Akkaya ayasar_akkaya@hotmail.com aşta İngiltere olmak üzere devlet üzerindeki emperyalist güçlerin politikaları, borç batağındaki Osmanlı’yı adeta yarı bağımsız bir konuma getirmişti. Tanzimat Fermanı’ndan sonra ülkede özgürlük isteklerinin öne çıkışı, batıyı takip eden ve “Jön Türk” olarak yakın tarihimize geçen bir zümrenin mücadelesini başlatmıştı. Özellikle Namık Kemal ve Ali Suavi gibi hitabet yetenekleri güçlü olan entelektüellere Mithat Paşa, Hüseyin Avni Paşa gibi devlet adamlarının destek vermeleri Meşrutiyet isteklerini gündeme getirecekti. İmparatorluk unsurlarını eşit bir şekilde bir yönetim altında toplamayı amaçlayan Jön Türkler, isteklerine karşı çıkan Abdülaziz’i intihar süsü vererek katlederken, Mason locasına tasdikli olan ve akli dengesi yerinde olmayan 5. Murat’ı tahta oturtturmuşlardı. Lakin Meşrutiyet gibi çok önemli bir devrimi

B

V. Murat ile dizayn ettirmeyeceklerini gören Jön Türkler zoraki de olsa 2. Abdülhamit’in tahta çıkmasına razı oluşacaklardır. 2. Abdülhamid tahta geçtikten sonra her açıdan sorunları olan bir Osmanlı Devleti’ni devralmıştır. Başlangıçta bir taraftan Kanuni Esasi ilan edilerek özgürlükler genişletildi öbür taraftan özellikle Rus tehdidi ile mücadele edildi. Ruslara karşı yapılan 93 Harbi’nin kaybedilmesi ve ağır hükümler içeren Berlin Antlaşması’nın imzalanması, içerideki entelektüeller tarafından hükümdar aleyhine propaganda aracı olarak kullanılmaya başlanacaktır. 2.Abdülhamit bu ortamda yeni açılan Meclis-i Mebusan’ı fesh etmeyi uygun gördü. İşte bu gelişmelerden sonra ülkede Meşrutiyet ve hukuki kazanımların yok sayıldığını SULTANBEYLİ PLUS 52

düşünen İttihat ve Terakki gizli örgütlenmesi Abdülhamit’e cephe alacaktır. Abdülhamit İstanbul’da müthiş bir istihbarat örgütlenmesini oluşturacak ve istihbaratı Yıldız Sarayı’ndan bizzat kendisi yönetecekti. Zira İstanbul’da padişahı devirmeye, ülkeyi de bölmeye yönelik bu menfi hareketlere izin vermeyeceğini açıkça göstermiştir Abdülhamit. İttihatçıların padişaha cephe almaları üzerine Abdülhamid bu isimlerin bazılarını uzak bölgelere sürgün ederken, bazı İttihatçılar başkentten uzaklaştırılıp Balkanlar’a Selanik, Manastır gibi noktalara gönderildi. Ancak Balkanlar’a giden İttihatçılar orada çok ciddi bir şekilde örgütlenme ortamı yaratacaklardır. Bunun yanısıra Avrupa’ya Paris’e giden Prens


Sabahattin, Ahmet Rıza gibi isimlerle işbirliği yapıp Abdülhamit’i devirme planlarını hayata geçirmek isteyeceklerdir. Yurtdışındaki İttihatçılar Abdülhamid’i devirmek için içerideki Ermeni, Rum, Arnavut, Bulgar gibi farklı milletten isimlerle işbirliği yapıp her türlü kozu kullanmayı düşünmüşlerdir. Abdülhamit ülkedeki imar faaliyetlerini çok ciddi anlamda geliştirdi. Eğitimi tüm Osmanlı coğrafyasına yaydı. En önemlisi de ekonomi ve ticareti geliştirmek için önemli hamleler yapıp demiryollarını genişleterek Hicaz’a kadar yayıp Müslümanları tek çatı altında toplayacak İslamcılık politikasını hayata geçirmeye çalışacaktır. Padişahın bu hamileleri İttihatçıları ve emperyalist güçleri tedirgin edecekti. Abdülhamit İttihatçılara ve onlara destek veren İngiliz ve Fransızlara karşı ustaca manevralarla dış politikalar yürütmeyi başarmıştır. Yaklaşık yarım asırdır İngiliz siyasetinin egemen olduğu Osmanlı Devleti topraklarında Abdülhamit ile birlikte artık Alman politikası denge unsuru oluşturmaya başlayacaktır. Zira Almanlara Bağdat Demiryolu hakkını veren Abdülhamit orduyu ıslah etmek için yine Alman Goltz Paşa’yı ülkeye getirdi. Aynı şekilde Alman Deutsch Bank’tan kaynak oluşturmak için borç aldı. Dış politikada adeta kurtlarla dans eden Abdülhamid, her türlü iç ve dış menfi çalışmalara karşı da imparatorluğun en kötü döneminde onu ayakta tutmayı başarabildi. Abdülhamit’in politikaları İngilizleri ve özellikle Yahudileri ciddi anlamda rahatsız etmiştir. İngilizler petrolün 19. Yüzyılda önem kazanması ile birlikte bu çıkarlarını sömürgeci amaçla Osmanlı topraklarında icra etmek isterken Abdülhamid bunlara dur demiş ve denge politikası olarak da Almanları yanına almayı başarmıştır. İngiliz siyasetinin destek verdiği Siyonistler ise, Arz-u Mevud dedikleri büyük İsrail Devleti projesi için ilk kez Abdülhamit döneminde adım atmak istemişlerdir. İsviçre Basel’de yapılan 1. Siyonist Kongresi sonrasında Siyonist Lider Teodor Herzl, Abdülhamit’e mektup göndermiş, Kudüs’ün kendilerine verilmesi karşılığında Osmanlı’nın borçlarının Yahudiler tarafından ödeneceği güvencesi vermişti. Ancak Abdülhamit İngiltere’nin Petrol isteklerini, Musul bölgesi hazine arazisi deyip burada ihale yapılamayacağını söyleyerek

engellediği gibi Kudüs’ün de asla terk edilemeyeceğini söyleyerek de Siyonistlerin isteklerine karşı çıkmıştır. Kuzeydeki Rusya Osmanlı Devleti’ni bölmek için elindeki Ermeni kartını hayata geçirmek isteyecektir. Bu amaçla Ermeni Hınçak ve Taşnak örgütlerini kışkırtıp Osmanlı’nın Doğu coğrafyasında birçok isyanı körükledi. Hatta İngiliz ve Rus ajanlarının tertibi sonucu Kumkapı ve Osmanlı Bankası isyanları ile Ermeni meselesi dünya gündeminde meşru hale getirilmeye çalışılmıştır. Abdülhamit ustaca bir siyasetle Güneydoğu’yu elde tutmak için o bölgede Aşiret Mektepleri ile Kürt gençlerinden Hamidiye Alaylarını kurdu. Bundan memnun olmayan Ruslar, Ermeni’yi özel istihbarat yöntemleri ile yetiştirip ikinci Abdülhamid’i ortadan kaldırmak için 1905 yılında Sultan’a suikast tertip etmişlerdir. Fakat Abdülhamid arabasına bir dakika geç kalınca bu menfur saldırı emeline ulaşamamıştır. Ingilizler,Ruslar,Yahudiler ,Ermeniler ve İttihatçılar Abdülhamit’i devirmek için her türlü entrikaları denediler. Lakin padişah İmparatorluğu ayakta tutmak için var gücüyle mücadele etmiştir. Uzun zamandır Meşrutiyeti ilan ettirmek için mücadele veren İttihatçılar için artık şartlar oluşmuştu. Nitekim 1908 yılında Estonya Talin kentindeki Reval Görüşmeleri ve Makedonya’nın Hrıstiyan bir vali tarafından yönetilmesi istekleri İttihatçıları tedirgin etti. Aslında bu SULTANBEYLİ PLUS 53

durumu bahane eden Enver Paşa, Resneli Niyazi gibi İttihatçılar içerisinde sivrilen isimler Selanik’teki ordu gücünü de kullanarak Balkanlarda kargaşa çıkartmışlardır. Resneli Niyazi’nin dağa çıkıp isyan başlatması Abdülhamid’i zor durumda bırakınca padişah zoraki de olsa 2. Meşrutiyeti ilan etmiştir. Meşrutiyet’in ilanı İttihatçıların ülke içerisinde Abdülhamit’e karşı açıkça menfi politika izlemesinin önünü açmıştır. Zira istedikleri kararların tam anlamıyla hayata geçirilmediğini düşünerek orduyu ve dış güçleri yanlarına alarak 31 Mart İsyanı’nı bizzat ittihatçılar tertip etmişlerdir. 31 Mart İsyanı, otuz üç yıldır ülkeyi her türlü badireye karşı ayakta tutmaya çalışan 2. Abdülhamit’i zorla iktidardan indirmek için tasarlanan bir darbe girişimidir. İşte bu darbe imparatorluğun hızlı bir şekilde dağılmasının başlangıcı olacağı gibi İttihatçıları tek başına iktidara geçirecek bir başka darbeyi, Bab-ı Ali Baskınını, doğuracaktır. Yönetimi eline geçiren 3 Adam Enver, Talat ve Cemal ülkenin kaderini belirleyecek; Balkan ve 1. Dünya Savaşı’na Osmanlı’yı sokarak yıkılışı hızlandıracaklardır. Abdülhamit’i tahtan indiren İttihatçılar bilinçli olarak onu Selanik’teki Yahudi’ye ait Alatini Köşkü’ne sürgün edeceklerdir. Padişahı tahttan indirenler sonraki dönemde hata yaptıklarını itiraf etseler de koskoca imparatorluk dağılmıştı artık. Bu vesile ile ölümünün 100. Yıldönümünde Sultan 2.Abdülhamid’i saygı ve minnetle anıyorum.


ALZHEIMER

NASIL ANLAŞILIR? NELER YAPILMALI?

Alzheimer kişinin zihinsel kabiliyetlerinin azalmasıyla gündelik yaşantıyı büyük oranda olumsuz yönde etkiler ve zaman ilerledikçe ölümle sonuçlanabilen bir hastalıktır. Alzheimer tedavisi olmayan bir hastalıktır ve bu sebeple semptomları önceden bilmek ve tanımak oldukça önemlidir. Bir arkadaşınızın ve ailenizdeki bireylerden birine bu hastalığın teşhisinin koyulduğunu öğrenmek oldukça yıkıcı olabilir. Alzheimer’in erken evrelerde yakalanması sevdiklerinizin mümkün olduğunca tedaviye erken başlamasını sağlar.

Kısa dönemli bellek sorunları Kısa dönemli belleğe ilişkili sorunlar da bu hastalığının erken belirtileri arasında yer almaktadır. Kişi eğer geçirdiği olayları hatırlamakta güçlük çekiyorsa ve bir odaya girdiğinde aniden odada neden bulunduğunu ya da gün içinde planladıklarını birden bire unutuyorsa Alzheimer hastalığı gelişiyor olabilir.

Zaman kavramını anlamada zorluk Geçmiş, şimdiki zaman ve geleceği anlama konusunda sıkıntı yaşamak Alzheimer'ın en önemli belirtilerindendir. Alzheimer gelişen birisinde herhangi bir şeyin önümüzdeki hafta veya yarın gibi zaman terimleri kullanıldığında ne anlama geldiğini anlamazlar ve günü hesaplamada güçlük çekebilirler. SULTANBEYLİ PLUS 54


ALZHEIMER HASTALARI İÇİN GÜVENLİ BİR EV ORTAMI SAĞLAMA Araba anahtarları, evin araç ve gereçlerinin bulunduğu yerlerin anahtarları iyi saklanmalıdır.Ev dekorasyonu olarak kullandığımız halılara ve kilimlere dikkat etmeliyiz. Hastalar halı kilimlerinin kenarlarına takılıp düşebilirler. Hastalar, evin dekorasyonunun, eşyaların yer değiştirilmesinden rahatsız

olabilirler. Ancak anlayabildikleri şekilde, nazik bir yaklaşımla açıklamalar yaparak, evden tehlike oluşturacak eşyaları kaldırabilirler. Bakıcılar evi güvenli hale getirebilirler. Buzdolapları gıda bozulması açısından sık sık kontrol edilmelidir. Alzheimer hastalığının orta ve ileri evrelerinde taze ve

bozuk gıda arasında ayrım yapamazlar. Tat ve koku duygusu ilaçlar, hastalık nedeniyle azalmış olabilir. Demanslı bir hasta emniyetli ve emniyetsiz araçlar arasındaki farkı kavramayabilir. Hasta için tehlikeli olabilecek olan araç, gereç içeren yerlere açılan kapıları kilitlemek gerekir.

Gündelik işlerde aksamalar Gündelik işlerini yavaş yavaş yerine getirmekte zorlanmaya başlar. Her zaman gittiği bir cafenin veya marketin yerini bulmakta zorlanır, hatta yapmaktan zevk aldığı hobilerini bile zamanla unutmaya başlar.

Sözcük seçerken zorlanır Alzheimer olan biri genellikle konuşurken kelimeleri nerede, ne zaman kullanacağını bilemez. Ve düşündüğü belli bir kelimeyi umutsuzca bir anda hatırlamaya çalışırken bulur kendini…

Ani ruhsal değişimler Alzheimerli insanlar genellikle kısa süreliğine depresyona girer. Aniden kişilik ve ruhsal değişimler yaşayabilirler. Kişinin ruh haline ve davranışlarında şiddetli bir değişim görüyorsanız bu durum Alzheimer’in erken belirtileri olabilir.

Arkadaş ve aileleriyle birlikte olma isteği azalır

Plan yaparken ve planları uygularken sıkıntı

Arkadaşlarınızla ve ailenizle birlikte olma isteğinizin kaybolması erken Alzheimer belirtileri olabilir.

Bu hastalığın erken evrelerinde hastalar plan yapmak ve uygulamakta zorluk çeker. Ayrıca küçük bütçe hesapları yaparken zorlanma ve konsantrasyon yetersizliği hastalığın erken evrelerine işaret ediyor olabilir. SULTANBEYLİ PLUS 55


SAĞLIKTA İNSANLARIN GÖNLÜNE GİRECEĞİZ İstanbul Hospital Yönetim Kurulu Başkanı ve Başhekimi Dr. Nusret Baş ile sağlık ve yeni devraldığı, yenilemeye çalıştığı hastane hakkında konuşmak üzere röportaj yapacağımızı sandık. Konuştukça bir göz hekimi ve hastane sahipliğinin yanında, işadamlığını, yurtdışı doktorluğunu ve uyku dışında durup dinlenmeden geçen hayatını dinledik.

İstanbul Hospital’ı devraldınız. Yeni hedefiniz nedir? İstanbul Hospital’i devralalı henüz dokuz ay oldu. Dokuz aydır hastaneyi hem fiziken hem de doktor ve çalışanlarıyla yeniden yapılandırıyoruz. Reorganizasyon çalışmalarımız devam ediyor. Daha güvenilir daha güleryüzlü bir hastane yapmak niyetindeyiz. Bu dönemden daha önce neler yaptınız? Kısa bir hikayenizi alabilirmiyiz? Açıkçası her zaman doktorluk mesleğimin içinde kaldım. Yani

doktorluk yaptım. 1991 yılında ülkemizin ilk özel hastanelerinden biri olan Türkiye Hastanesi’ni kurduktan sonra uzun yıllar başhekim olarak görev yaptım. Her ayın 10 günü Hollanda’ya gidiyorum. Visus Göz Hastanesi’nde çalışıyorum. Burası Hollanda’nın en önde gelen göz hastanelerinden birisidir. Bu hastanenin birisi Belçika’da olmak üzere dört tane daha kliniği var. Daha önce geldiğimiz İstanbul Hospital’dan eser kalmamış. Kurumsal

SULTANBEYLİ PLUS 56

yapınızda bir değişim gördük. Mesela logonuz değişmiş. Aslında bunun adını şöyle koymak gerekir “İstanbul Hospital yeniden inşa ediliyor.” Biliyorsunuz İstanbul Hospital İstanbul’un önde gelen hastanelerinden biriydi. Uzun zaman başarıyla İstanbul’a hizmet etti. Fakat zamanla yönetimi, fiziki yapısı eskidi. Yenilenme zamanı gelmişti. Bizler burayı devralırken yapılacakları sıraladık. Bunları zamana yayarak yapmaya devam ediyoruz. İstanbul Hospital yeni


yapısıyla doktoruyla çalışanlarıyla güvenilir bir sağlık hizmeti vermenin gayreti içinde olacak..

İşadamısınız aynı zamanda. Ne tür işler yapıyorsunuz?

Başka neler yapılıyor? Altyapıyı hemen hemen bitirdik. Sağlık hizmeti iyi doktor ve iyi sağlık kavramlarını bir araya getirmektir. Hekim olduğumuz için bu konuda geniş bir çevremiz var. Bundan faydalanıyoruz. İyi doktorlar istihdam ettik ve etmeyede devam ediyoruz.. Bütün bölümlerde bu değişim hissediliyor artık. 24 saat acil, kadın doğum, dahiliye ve çocuk hastalıkları hizmetleri veriyoruz.

Haramidere’de kimya fabrikamız var, burada 126 ülkeye ihracat yapıyoruz ve 160 kişi istihdam ediyoruz. Kuyumculukta yapıyoruz, Kuyumcukent’te

Nasıl başa çıkıyorsunuz bunca işle?

Kaç yataklı bir hastane ? 85 yataklı, toplam 240 kişi istihdam ediyoruz.

Çalışmayı seviyorum. Kendimi çalışırken dahamutlu hissediyorum. Disiplinli bir çalışma ile de başarılamayacak iş yoktur.

Tanıtım ve reklam anlamında neler yapacaksınız? Gerçek tanıtımımızı hastalarımızı ve ziyaretçilerimizi memnun ederek sağlayacağız. Memnun ettiğimiz her hasta bizi iyi tanıtacaktır diye düşünüyoruz. Arzumuz hastalarımızın gönlüne girmektir.

kıymetinin bilinmesi gerekir. Elinizdeki kimliğinizle 10 tane hastaneye gidebilirsiniz. Bunu beğenmediniz öteki doktora giderseniz, onu beğenmezseniz ötekine gidersiniz. Avrupa’da bunu böyle yapamazsınız.

Dernek ve STK’lar ile neler yapıyorsunuz? Dernek ve STK’larla her zaman kolkola ve içiçeyiz. Zaman zaman bunlarla istişare ediyoruz. Toplantılar gerçekleştiriyor hem tanıtım yapıyor hemde tanışıyoruz. Hastanemiz ve hizmetlerimiz hakkındaki düşüncelerini önemsiyoruz.

Göz doktoru olduğunuza göre hastanenizin göz bölümüde iyidir. Her bölümümüz olduğu gibi göz bölümümüzde de modern göz tedavileri başarıyla yapılıyor. Türkiye’nin gözleri hakkında neler söylersiniz? Özel bir durumumuz var mı? Türkiye’nin gözleri, dünyanın tüm ülkeleri gibi. Göz lazer cerrahisinde Türkiye Avrupa’nın önünde olduğunu söyleyebiliriz.

Özel hastaneciliğinin sorunları var mı herhangi bir tıkanma var mı sistemde? Özel hastanecilik ticarete bu kadar açılmamalıydı diye düşünüyorum. Parası olan herkes bu işi yapmamalıydı. Çok fazla özel hastane yapılıyor. Sağlığın ticaretinin bu kadar yaygınlaşması bana hoş gelmiyor. Hiç bir sistem yüzde 100 iyi değildir. Sağlık hizmetlerine vatandaşın ulaşımının bu kadar kolay olduğu dünyada başka bir ülke yok. Bunun

İş çıkışı neler yaparsınız? Uyku hariç tüm zamanlarım doludur. Daha önce söylediğim gibi 10 günüm Hollanda’da geçiyor. Bunun yanında Çerkes Dernekleri Federasyonu başkanıyım.

ANLAŞMALI SAĞLIK KURULUŞU

0212693

www.istanbulhospital.com.tr

Atatürk Mah. Salıpazarı Cad. No: 30, 34303

SULTANBEYLİ PLUS 57

93 93

İkitelli/İstanbul


TAMAMEN

YERL İ SİLAHLARIMIZ

OTOKAR ARMA

TSK artık yerli silahlarımızı kullanıyor. Bu silahların belli bir kısmını sizin için derledik...

Yüksek taktik ve teknik özelliklere sahip yeni nesil çok tekerlekli modüler bir araç olan ARMA; üstün hareket kabiliyeti, yüksek mayın ve balistik koruma ile orta ve yüksek kalibre silah sistemi entegrasyon opsiyonlarına sahip. Arma, en zorlu arazi koşullarında bile hizmet verebilmekte.

Piyade Tüfeği

MPT-76

NATO standartlarında piyade tüfekleri için bin mermi atımında 'boş kovan sıkıştırma', 'mermiyi yuvadan dışarı atmama' gibi 8 basit hata normal karşılanıyor. Ancak MPT 76'da bu rakam 1000 mermide 3 basit hataya düşürülerek bir rekor kırıldı.

FIRTINA OBÜSÜ "T-155 Fırtına" obüsü Türkiye'nin ürettiği bir Kundağı Motorlu Topçu Silah Sistemi. Üzerine monte edilmiş 12 adet hidro-pnömatik süspansiyon ünitesi ve tekerlerinden oluşan gelişmiş süspansiyon sistemi sayesinde engebeli arazi dahil her türlü arazide rahatça harekat icra edebilmekte.

KİRPİ Adını korunması yönüyle Kirpiden alan bu araç BMC tarafından üretilmekte. Tasarım ve üretim amacı mayına karşı dayanıklı zırhlı personel taşıyıcı olan kirpinin başlıca kullanıcısı Türk Silahlı Kuvvetleridir. SULTANBEYLİ PLUS 58


TULPAR OTOKAR COBRA Otokar Cobra, Otokar firması tarafından 1997 yılında üretimine başlanan bir zırhlı personel taşıyıcı aracı. Azami 110 km hıza çıkabilen araçta bir adet 1 × 7.62 mm veya 12.7 mm makineli tüfek bulmakta.

Tulpar, A400M ile taşınabilirlik, modüler koruma yapısı, elektronik alt yapı ve düşük siluet gibi teknik ve taktik özellikleri ile geleceğin zırhlı muharebe aracı. Geniş iç hacmi, yüksek taşıma kapasitesi ve esnek mimarisi ile gelecekte ortaya çıkabilecek zırh ve görev donanımı ihtiyaçlarına cevap verebilecek genişleme kapasitesine sahip.

RETİNAR PTR Retinar PTR, Türk üretimi taşınabilir bir radar. Amaç gözle görülemeyecek kadar uzaktaki hareketlerden haberdar olmak. Yeni radarı farklı kılan, insan ve hayvanı ayırtedebiliyor olması. Savunma sanayi şirketi METEKSAN, sınır ve alan güvenliğine yönelik "insan ayırt edebilen" çevre gözetleme radarı "Retinar PTR"yi üretti.

URAL Otokar firmasının ürettiği bir diğer zırhlı personel taşıyıcı.

ATILGAN Atılgan; Kaideye Monteli Stinger (KMS) projesi için üretilen M113 zırhlı personel taşıyıcısını alt platform olarak kullanan, kızılötesi (ısı) güdümlü FIM-92G Stinger füzesini ana silah olarak kullanan ve öz savunması için bir adet 12,7 mm çaplı makinalı tüfek kullanan alçak irtifa hava savunma sistemi. SULTANBEYLİ PLUS 59


ZIPKIN TCG HEYBELİADA

Zıpkın; ASELSAN tarafından milli imkânlarla üretilen, temel silah olarak atışa hazır 4 adet FIM-92 Stinger füzesini kullanan, çeşitli algılayıcılar ile donatılmış ve tüm fonksiyonları bilgisayar tarafından denetlenen bir Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemi.

TCG Heybeliada (F-511), Türk Deniz Kuvvetleri'ne yerli üretim gemi sağlanmasını amaçlayan MİLGEM Projesi dahilinde inşa edilen ilk Türk savaş gemisi. Deniz Kuvvetleri Günü ve Preveze Deniz Muharebesi'nin 473. yıl dönümü olan 27 Eylül 2011 tarihinde, Pendik'te bulunan İstanbul Tersanesi Komutanlığı'nda yapılan törenle hizmete girdi.

GÖKTÜRK - 2 Çin'den fırlatılan yerli üretim Göktürk-2 uydusu yaklaşık 200 kilogram ağırlığında ve bir metreküp hacminde. Göktürk 2 uydusu, 2,5 metre çözünürlükte görüntü topluyor. Yerden 686 kilometre yükseklikte yörüngeye giren uydu her 93 dakikada dünyanın çevresinde bir tur atıyor.

UMTAS FÜZE UMTAS, (Uzun Menzilli Tanksavar Sistemi), Türkiye'nin savunma sanayii firmalarından Roketsan'ın geliştirdiği bir tanksavar füze sistemi. 8 kilometre menzile kadar etkili atış yapabilen UMTAS, ateşle ve unut sistemini kullanmakta.

SOM FÜZESİ Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yeni gözbebeklerinden SOM (Satha Atılan Orta Menzilli Mühimmat) yeni füze projeleri kapsamında TSK'nın göz bebeklerinden biri. Karada, havada ve denizde her türlü hedefi vurabilen füzenin menzili 250 km. SULTANBEYLİ PLUS 60


BAYRAKTAR İHA

ATAK HELİKOPTERİ

Kale-Baykar İş Ortaklığı tarafından geliştirilen Bayraktar Taktik İnsansız Hava Aracı (İHA), uçuş testlerini başarıyla tamamladı. TSK'ya devri başlanan Bayraktar TB2 İHA, 30 saat havada kalabiliyor ve 30 bin feet yüksekliğe çıkabiliyor. Hangardan çıktığı andan itibaren tam otomatik taksi, kalkış, uçuş, iniş, frenleme ve tekrar hangara dönüş gibi özelliklere sahip.

Yerli teknoloji ile İtalyan platformunda üretilen ATAK taaruz helikopteri ağır silah yükü ile zorlayıcı "sıcak hava-yüksek irtifa" görevleri için optimize edilmiş iki tipe sahip...

İNSANSIZ HAVA ARACI ANKA Türk İnsansız Hava Aracı Anka, TAI Anka, TUSAŞ Anka veya Anka (yaygın kullanımı) Tusaş Havacılık ve Uzay Sanayi tarafından geliştirilmiş bir İnsansız Hava Aracı. Havada 24 saatten uzun kalabilme özelliğine sahip.

HÜRKUŞ Türk mühendisler tarafından üretilen ikinci hava aracı olan Hürkuş saatte 574 kilometre maksimum seyir hızına ulaşabiliyor. Perdövites hızı (iniş konfigürasyonu) 143 km/sa olan Hürkuş'un maksimum tırmanma hızı ise deniz seviyesinde 22 m/s olarak belirtiliyor.

ALTAY TANKI Otokar tarafından üretilen Türkiye'nin ilk Milli Ana Muharebe Tankı Altay'ın tasarımında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gerçekleştirebileceği her türlü harekat şartları ve katılım sağlayacağı BM/NATO harekatlarının ihtiyaçları göz önünde bulunduruldu. Bu amaçla Altay, modern tanklarda kullanılan en yeni teknolojilerle donatıldı. Altay, sahip olacağı üstün ateş gücü ve isabet oranı, yüksek hareket kabiliyeti ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en temel ve caydırıcı güçlerinden biri olacak. SULTANBEYLİ PLUS 61


KATARAKT AMELİYATINI HAFİFE ALMAYIN! “KATARAKT AMELİYATI KALP YA DA BEYİN AMELİYATI KADAR ÖNEMLİDİR”

GÖZÜNÜZE NETLİK AYARI Buğulanmış bir camın ardından bakmayın dünyaya. FAKO yöntemiyle siz de kataraktınıza elveda deyin, dünyayı daha net görün… alk dilinde perde veya beyazsu da denilen katarakt göz merceğinde oluşan kesifliklerdir. Göz merceği irisin ve gözbebeğinin arkasındadır. Görevi, gözün arka bölümünün iç yüzünü kaplayan ve ışığa duyarlı olan retina üzerinde görüntü oluşumunu sağlamaktır. Mercek bulanıklaşmaya başlarsa ışınların geçişi

H

engelleneceğinden görüş bozulabilir. Göz bebeğinin hemen arkasında yer alan lensin şeffaflığını yitirmesine katarakt denir. Katarakt oluştuğunda merceğin kimyasal bileşiminde de değişiklik meydana gelir. Ancak bu kimyasal değişimin nedenleri henüz tam olarak bilinememektedir. Yaşlılıkta oluşan katarakt en çok bilinenidir. Fakat bu tip katarakta elli hatta daha genç yaşlarda da rastlanılmaktadır. SULTANBEYLİ PLUS 62

Ayrıca diyabet gibi metabolik hastalıklar, uyuşturucular ve göz yaralanmaları ile birlikte de katarakt oluşabilmektedir. Bebekler kalıtımsal olarak kataraktlı doğabildikleri gibi yaşamlarının ilk yıllarında da katarakt oluşabilmektedir. Kataraktlar genellikle yavaş oluşurlar. Ağrı, sulanma,kızarma yoktur. Bazı kataraktlar, görüşü ciddi şekilde azaltacak bir düzeye ulaşmazken, bazıları da görüşü bütünüyle önler. Bir kataraktın görüşü etkilemesi: 1) Yaygınlığına 2)Yoğunluğuna, 3) Mercekte oluştuğu yere bağlıdır. Hastanın genellikle şikayetleri şunlar olabilir: Sisli, puslu, bulanık görme, bazen çift görme de olur; ancak katarakt ilerledikçe bu durum da genellikle kaybolur. Gözlük camlarını sık sık değiştirme ihtiyacı doğar. Ancak Katarakt belli bir noktayı aşınca, gözlük camlarının numarasını değiştirmek de görüşü iyileştiremez. Gözler önünde bir duman varmış gibi hissetme, bir


Katarakt ameliyatı basit bir işlem midir? Hasta için yorucu bir ameliyat değildir. Damla ile ya da küçük miktarda uyuşturucu enjeksşyonu ile göz uyuşturulduğu için ağrı duyulmaz. Ameliyat genellikle yarım saati geçmediği için hasta için kolay bir ameliyat olarak kabul edilebilir. Ancak bu durum ameliyatın basitliği anlamına gelmemelidir. Deneyimli göz cerrahları tarafından titizlik gösterilerek yapılması gereken bir girişim olarak düşünülmeli, en iyi koşullar sağlanarak ameliyat gerçekleştirilmelidir.

tülün veya bir çağlayanın ardından bakıyormuş gibi görme… Kataraktlı kimse, daha iyi görmek için sık sık gözlerini kırpıştırır. Genelde kara olan göz bebeği renginin değişmesi…Göz incelenirken göz bebeği gri, sarı veya beyaz görülebilir, ancak bu değişiklikler her zaman fark edilmeyebilir. Işık problemleri, örneğin gece araba kullanılması giderek güçleşir, çünkü merceğin puslu kısmı, karşıdan gelen far ışınlarını dağıtır ve bunların çift görünmesine veya gözün kamaşmasına neden olur. Keza kataraktı olan kimse, okurken ya da yakın işler yaparken yeterli ışık bulamamaktan yakınır. Görme bozukluğu kişinin günlük yaşamını aksatacak kadar ilerlediğinde kataraktı

Katarakt ameliyatı nasıl yapılır? Çeşitli teknikler vardır. Gözün ve hastanın durumuna göre hangi tekniğin kullanılacağına ameliyatı yapacak cerrah karar verir. Ameliyatın amacı, bulanmış olan göz içi merceğininin tümünü ya da içindeki materyali çıkartmaktır. Bu doğal merceğin yerine yapay bir mercek yerleştirilmediği zaman hasta kalın gözlük camlarına mahkum olacaktır. Bu nedenle ameliyatta suni göz içi merceği de çoğu hastada yerleştirmek gerekir.

ameliyatla alınmalıdır. Eğer katarakt tamamen olgunlaşıp buzlu cam gibi opak hale gelmişse daha acil bir şekilde tedavi edilmelidir. Olgunlaşmış bir kataraktın şişmesi ve hatta göz içinde dağılması bile mümkündür. Bu gibi değişimler,kalıcı görüş kaybı tehlikesi taşırlar. Doğumsal kataraktlarda ise, görmenin KATARAKT engellendiği her durumda TEKRARLAR MI? derhal ameliyat yapılmalıdır. Katarakt ameliyatı olanlarda Bunun dışında katarakt yeniden katarakt oluşmaz. Operasyonla, ameliyatının acilen içine mercek yerleştirilen zar (kapsül) yapılmasını gerektiren zamanla kesifleşebilir. Bu halk arasında “ikincil durumlar çok nadirdir. katarakt” olarak isimlendirilse de aslında Şunu unutmayalım ki katarakt değildir. Bu oluşum lazerle çok kısa katarakt başladıktan sonra sürede kolayca tedavi edilebilir. Öte yandan halk çoğu zaman ilerler. Ama arasında yaygın olarak lazerli katarakt ameliyatı ilerleme hızı genellikle yapılıyor diye bilinir fakat bu operasyon FAKO yavaştır ve önceden tayin yöntemidir. Lazerle katarakt ameliyatı edemeyiz. Katarakt yapılabilir. Ancak ameliyat tekniği olarak ameliyatının zamanlamasını FAKO ile bir farkının olmaması nedeni hasta tayin etmelidir. Hekime ile yaygın olarak tercih düşen görev, hastanın görme şikayetlerinin ne kadarının edilmemektedir. SULTANBEYLİ PLUS 63

katarakta bağlı olduğunu saptayıp hastaya bildirmektir. Katarakt ameliyatının gerekliliği için görme keskinliği tek kriter değildir. Bir çok hasta, görme netliklerinin düşük olmasından şikayetçi olmayabilirler. Ya da görme netliği iyi olmasına rağmen değişik ışık koşullarında çok rahatsız olduklarını bildirirler. Güneşli günlerde sokakta daha az gördüklerini söyleyen hastalar olduğu gibi, geceleri otomobil farları, sokak lambalarının aşırı parlama ve yansıma yapıp dünyalarını kararttığından yakınan hastalar da çoktur. Kataraktın görsel şikayetlerinden bir tanesi gri tonu ve renkler arasında kontrastın kaybolmasıdır. Bu süreç uzun bir zaman aldığı için iki göz kataraktlarında hasta bu değişimi algılamayabilir. Tümsek ya da çukurların farkına varamaması, merdiven inerken ya da eşik atlarken kaza geçirmelerine neden olabilir. Göz hekimi, hastalarını bu yönden uyarır ve hastasının karar vermesini ister.


25 kuruşun bİle hak OLDUĞUNU

DÜŞÜNEREK HAREKET EDERİM! Kaynarca ve Havalisi Esnaf Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifi 2017 mali kongresi 26 Ocak Perşembe günü Duduzar Turistik Tesisleri’nde yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.

aynarca Havalisi Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kooperatifi Başkanı Hüsamettin Elçi ve yönetim kurulu üyelerinin ev sahipliği yaptığı kongreye Pendik AK Parti İlçe Başkanı Rüstem Kabil,Pendik Belediye Başkan Yardımcısı Öznur Canayakın, Tuzla Esnaf ve Sanatkarlar Kooperatif Başkanı Naci Aydın, Sultanbeyli-Sancaktepe Esnaf ve

K

Sanatkârlar Kooperatif Başkanı Şenol Ata, Ak Parti Kurucularından Hasan Uyanık, yanı sıra bir çok sivil toplum kuruluşları ve üyeler yer aldı. Kongrede konuşan Kaynarca ve Havalisi Esnaf Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifi Başkanı Hüsamettin Elçi 15 Temmuz gecesi hain saldırıda şehit olan Muhammet Ambar’ı unutmayarak rahmetle andı.

EMANETİNİZ BENİM BAŞIMIN TACIDIR Hava muhalefeti ve yoğun iş temposuna rağmen kongreye katılanlara teşekkür ederek sözlerine başlayan Elçi, Bu karda kışta beni öyle borçlandırdınız ki bir değil bin ömür boyu size hizmet etsem azdır. Hepinizin yoğun programları olduğunu biliyorum, bana kısacık zaman ayırdığınız için sizlere çok müteşekkilim. Ben sizleri seviyorum bir ana, bir baba, bir amca, bir kardeş, bir ailenin ferdi ailenin diğer ferdine nasıl davranırsa bende size o muhabbetle biliyorum. Allah’ın izni ile emanetiniz benim başımın tacıdır.” dedi.

SULTANBEYLİ PLUS 64


VAR GÜCÜMLE ÇALIŞTIM Kooperatifi sıfır noktadan belli bir seviye getirdiğini dile getiren Elçi,Tüysüz yetimin hakkının emanet edildiğini bilirim ve ona göre 25 kuruşu dahi düşünerek hareket ederim bu güne kadar öyle geldim. Kooperatifi sıfırdan bu noktaya getirdiğimi biliyorsunuz. Kimin sıkıntısı oldu ise koştum. Kimsenin malına, mülküne ve ya verdiği tebligata helal gelmesin diye var gücümle çalıştım.” ifadesinde bulundu.

15 TEMMUZ, ESNAFIMIZIN GÖĞÜS GERMESİYLE AŞILMIŞTIR 15 Temmuz ihaneti ülkeyi çok farklı noktaya sürüklediğini kaydeden Elçi, “Milletimizin Milli bütünlüğüne kast eden bu hareket demokrasinin geleceğini son erdirmeyi hedefleyen bu hareket göğsümü gererek söylüyorum benim esnafımın göğüs germesiyle aşılmıştır. Bunun en büyük delili ise benim bölgemde esnaf olan ve 15 Temmuz gecesi hain saldırıda şehit düşen Muhammet Ambar kardeşimdir. O gece demokrasiye, ülkenin birliğine ve geleceğine yönelik haince saldırıya göğsünü siper etti ve şehit oldu. Ben yönetim kurulum adına bu şehidimizi rahmetle anıyorum. Nasıl teşekkür etsek azdır, ama bizde boş durmadık. Ailesine yardımcı olabilmek için zaten sadece kredi aldıktan sonra 4 taksit ödeyebildi. Geri kalanını devletimize yaptığımız girişimlerle ödettirdik.”dedi.

YENİDEN BAŞKAN SEÇİLDİ Hüsamettin Elçi, salonda bulunan kooperatif ortaklarına hitaben, içinden yüzde 10’unun dahi beni istemediğini hissettiğim gün başkanlığı bırakmaya hazır olduğunu söyledi. Elçi, "Şahsımdan memnun olmayan varsa kalksın açıkça burada beyan etsin. Kendisine saygı duyar ve eleştirilerini benim eksikliğim olarak kabul eder ve o doğrultuda ilerlerim. Ortaklarımızın yüzde 10'unun benden memnun olmadığını hissedersem bu makamı bırakırım."diye konuştu. Bu sözleri üzerine salondan yoğun alkış alan Elçi, ortakları tarafından yeniden oy birliğiyle başkanlığa seçildi.Yeni Yönetim Kurulu Şu isimlerden oluştu; Başkan Hüsamettin Elçi, Başkan Vekili Şehir Özhan, yönetim kurulu üyeleri, Cemalettin Kekeç, Dursun Bıçak, İsmail Büyükkayıkçı, Murat Yazdıran ve Hasan Uyanık.

KAYNAK: w w w . b o l g e g u n d e m . c o m

SULTANBEYLİ PLUS 65


‘‘Bilgi korkunun panzehridir.’’

DOĞUMA HAZIRLIK

EĞİTİMİ Hadi biraz bu cümle üzerinden yola çıkalım, doğum için, doğumlar için. Hepimizin doğumla ilgili düşünceleri bulunmaktadır. Bazılarımızın pozitif doğum hikayeleri bazılarımızın daha farklı. Oysa ortak olan sadece doğumlarla ilgili bilgiler. Peki ne kadar sağlıklı bu bilgiler, ne kadar gerçek, ne kadar bizleri yansıtıyor? Belki de hiç...

oğumuzun negatif doğum hikayeleri var, geçmişten gelen, herkesin o şekilde yaşaması gerekiyormuş gibi en ince ayrıntısına kadar anlatılan, kirli hikayeler. Herkesin biricik, özel, birbirinden farklı kişiliklere ve yaşantılara sahip olduğu bu KÜBRA SÜMER hayatta doğumların birbirine Psikolojik Danışman / Cinsel benzemesi ne kadar gerçektir? Terapist / Aile Danışmanı İç sesinizi duyar gibiyim ‘‘Hiç Doğuma Hazırlık gerçek değil.’’ Peki dış seslerinizi Eğitmeni/Doula susturmakta ne kadar kubrasumer@outlook.com başarılısınız? Hadi buna cevap vermeyelim ve başlayalım. Bilgi neden alınsın ki? Nasıl yendirebilir ki bize korkularımızı? Bunun için ne yapmalıyız ya da ne yapabiliriz? Gibi birçok soru var.Öncelikle hangi şehirde, ilçede, köyde yaşarsanız yaşayın, ekmeğe, suya ve birçok ihtiyacımıza nasıl ulaşıyorsak doğum içinde ihtiyaçlarımıza ulaşabiliriz. Bunun için ilk adım çevremizde ‘‘Doğuma Hazırlık Eğitimi’’ bulmak olmalıdır. Nedir bu ‘‘Doğuma Hazırlık Eğitimi’’;içeriğinde teorik ve uygulamalı birçok bilgiyi barındıran, gebelerin 20. Hafta ve üzerinde katılımını ön gören, 2 gün toplamda 12 saat süren, annebabaların doğumlarına hangi doğum şekli ile olursa olsun sahip çıkmalarının mesajının verildiği kanıta dayalı tıbbi bilgiler ile bilinçlendiren bir eğitimdir. Bu eğitimlerde eşli katılımlar daha çok ön planda tutulmaktadır. Babalar genelde bu eğitimde ne yapacaklarını ya da ne yapmaları gerektiğini bilmezler, aslında hiçbir şey yapmalarını istemiyoruz. Sadece eğitimde eşlerinin

SULTANBEYLİ PLUS 66

Ç


yanında duracaklar, çaylarını kahvelerini içecekler, geldikleri için teşekkür edilecek, eşleri destek gördüğü için baba adaylarına ‘Kahraman’ gözü ile bakacak, hepsi bu.. Ne kadarda kolay değil mi? Kimse baba adaylarından kurtarıcı olmasını istemiyor, istememeli de, bu eğitime gelen babalar koruma altına alınır, unutmayın. Babalar bu eğitimle eşlerine ve bebeklerine nasıl yardımcı olabileceğini görürler, eş desteği gebelerin hamilelik, doğum ve lohusalık dönemlerinde en çok ihtiyacı olandır. Bu destek için babalarında bu eğlenceli eğitimde olmalarını tavsiye ediyoruz. Eğitime katılan çiftler, nefes egzersizlerinin ne işe yaradığını, doğumda ki pozitif etkilerini, doğumun ne zaman başladığını, hangi belirtilerin yaklaşan doğum, hangi belirtilerin doğum olduğunu, babanın doğumda ki rolünü, aktif doğum pozisyonlarını, doğumdaki ilaç dışı rahatlatıcı teknikleri, doğumda etkili hormonları, tentenetemasın önemini, kordonun geç kesilmesini ve sebebini, bunları kimlerden talep edebileceğini, annebebek dostu sezaryeni, sezaryen nediri, egzersizlerin gebelik ve doğum sürecinde sağladığı etkileri, doğum provası gibi birçok teorik ve uygulamalı bilgileri öğrenip, vücut kayıtlarına işleyerek eğitimden ayrılırlar. Bir örnekle devam edelim, genelde hasta olmadan hastaneye gitmeyiz, ancak büyük rahatsızlıklarda erken teşhisin önemini de biliyoruz. Toplumsal yapımızdan mıdır nedir bilmem, gidip durduk yere göz, diş ..kontrolü yaptırmayız. Ancak sağlığın önemi yadsınamayacak kadar büyüktür. Sağlık deyince sadece aklımıza fiziksel sağlık gelmesi de ayrı bir durum. Ruh sağlığı üzerine çok fazla düşünüp, konuşmayız, önlem almayız. Oysa problem olmadan, bilgilensekişler daha kolay olabilir gibi.. Eee bunun doğumla ne ilgisi var

dimi? Aslında biraz var, bilmiyoruz ve kaçıyoruz, erteliyoruz, gündemimize almıyoruz, okumuyoruz, nasılsa bir şekilde olacak diye düşünüyoruz. Doğuma hazırlanmak için alınan eğitim, hem gebelik sürecinde hem doğum anında hem de ebeveynlik sürecinde birçok fayda sağlamaktadır. Bunlardan kaçıyoruz da ‘BabyShower’lardan, ekstra süslerden, kıyafetlerden kaçıyor muyuz? Nasılsa doktora gidiyorum, doktorum bir şey olursa söyler, doğuma hazırlık eğitimi almama gerek yok ki..gibi birçok cümle geçiyor gebelerin aklından ve dış seslerinden. Ancak bu bebeği doğuracak olan annesidir, doktoru değil. Ve doğur(t)mak diye bir kavramı da sağlıklı bulmuyorum, fazladan olan her şeyi atmamız gerekiyor sanırım, aynı buradaki (t) harfi gibi, geriye kalan doğurmak kavramını da yapacak olan gebe, bebeğine güvenmelidir. Anne ve bebek pelviste birlikte yol alırlar. Bebek nasıl doğacağını, beden nasıl doğuracağını zaten biliyor, anne de doğuma hazırlık eğitimi ile destek sağlayarak bu yolculukta güvenle yol alır.Bilinçli bir gebeliğe, doğum anına ve sonrasına sahip olmak, doktorla

SULTANBEYLİ PLUS6667 SULTANBEYLİ PLUS

tüm süreci en sağlıklı iletişim şekli ile konuşabilmek, bebeğinizi beklediği gibi karşılayabilmek ve keşkeler olmadan iyikiler ile çıkılan bir doğum serüveni için doğuma hazırlık eğitimi almak, ardından doktor, ebe, doula ve doğum psikoloğundan oluşan bir ekip kurarak yola çıkmak gerekiyor. Gebeler, hamilelik sürecinde birçok değişen ruhsal, fiziksel, duygusal..durum içine girerler.Uyku düzenleri, vücutlarına karşı algıları, kilo alımları, iletişimleri, duygusal durumları, hormonları..gibi.Değişen hormonlar ile gebelik sürecinde hassas bir döneme girilir. Bu hassas dönemde kaygılarda artmaya başlar ve en büyük kaygı doğumdur. Gebe doğumun nasıl olacağını, ne yapacağını sürekli düşünmeye devam eder. Bilgisi olmayan ya da etraftan negatif doğum hikayeleri dinleyen gebe doğumdan daha çok korkar ve doğum korkusu en büyük korku haline gelir. İşte bu yüzden doğuma hazırlık eğitimi alınmalı ve bilgi ile korkular yenilip, doğumlara sahip çıkılmalı.. Unutmayın ‘‘Bilgi korkunun panzehridir.’’ Geriye dönüp baktığınızda gülümseyerek hatırlayacağınız bir doğum serüvenine çıkmaya ne dersiniz?


eğitim Çok iyi hazırlanmış bir özgeçmişe sahip olsanız da eğer görüşme sırasında iyi bir performans gösteremezseniz bu özgeçmişin hiçbir değeri yoktur. Bu nedenle öncesinde hazırlık yapmak önemlidir. Mülakat için hazırlık ve alıştırma yapın, fakat cevaplarınızı ezberlemeyin ya da uzun uzadıya anlatmayın. İşin niteliğine, şirketin yapısına ve çalışacağınız alana uygun bir şekilde giyinin. Herhangi bir iş görüşmesinden önce kendinizi tam anlamı ile tanımaya çalışın. Kendini tanıyan kişinin, profesyonel niteliklerini ve kişilik özelliklerini karşı tarafa daha iyi aktarabildiğini unutmayın. Kesinlikle niteliklerinizi ve tecrübelerinizi küçümsemeyin.

İŞ GÖRÜŞMESİNDE EN ÇOK YAPILAN 4 HATA

Soruları önce kendiniz cevaplayın Görüşme sırasında size sorulabilecek soruları önceden kendinize sorup cevaplayın. Bu sorulardan birkaçı şöyle: Profesyonel hayattaki amaç ve hedefim ne? Profesyonel niteliklerim neler? Firma için yararlı olabilecek niteliklerim neler? Pozisyona uygun tecrübem var mı? Zayıf ve güçlü yönlerim neler? Şu anda çalışmakta olduğum iş sahasında mutlu muyum?

Kesinlikle geç kalmayın! En az 10 dakika önce mülakat yerine varmak üzere kendinizi ayarlayın. Eğer geç kalmak üzereyseniz şirkete telefon edin. Geç kalmak mülakat öncesinde olumsuz bir izlenim yaratabilir. Sadece görüşeceğiniz kişiyle değil, resepsiyonist ya da asistana nezaket ve saygı ile selam verin. Bu adım sizin ilk izleniminizi verdiğiniz yerdir.

Yetkiliyle sıkıca tokalaşın Eğer bir iş başvuru formu doldurmanız isteniyorsa, formu doğru, düzenli ve tam olarak doldurmaya özen gösterin. CV’nizi yanınızda getirmeyi sakın unutmayın. Özgeçmişiniz ya da SULTANBEYLİ PLUS 68

başvuru formunuzun elbette önemli ancak tek başına yeterli değil. Her ne kadar siz o pozisyon için yeteri kadar nitelikli de olsanız, kendi kendinizi sunmanız önemlidir. Görüştüğünüz yetkili ile sıkıca tokalaşın. Gevşek ya da yapışkan bir şekilde el sıkmayın. Mülakat sırasında sakız çiğnemeyin.

Soru sormaktan korkmayın İş görüşmesi, sadece işverenin soru sorduğu bir bilgi yarışması değildir. Çalışmaya aday olduğunuz şirket hakkında soru sorabilirsiniz, hatta sorduğunuz soruları dikkatli seçerseniz, bu durumu kendi lehinize çevirebilirsiniz. Bu yüzden görüşme öncesinde, şirket hakkında iyi bir araştırma yapmalısınız. Daha önce firmayla ilgili araştırma yapmak, görüşme sırasında sorabileceğiniz sorulara odaklanmanızı sağlar. Çok soru sormamaya ve karşı tarafın sözünü kesmemeye özen gösterin. İş görüşmesi yapan kişinin maddi konulara değinmesini beklemeden bununla ilgili soru sormayın. Bunun yanı sıra mülakatçı size “Sorunuz var mı?” dediğinde hiçbir şey sormuyor olmanız ilgisiz ve yaratıcılıktan uzak olduğunuz izlenimini verecektir.


İŞ GÖRÜŞMESİNDE BİRKAÇ NOKTAYA DİKKAT EDEREK İŞE ALINMA ŞANSINIZI ARTIRABİLİRSİNİZ. ANCAK YAPACAĞINIZ UFAK HATALARIN İŞE ALINMANIZI ENGELLEYEBİLECEĞİNİ DE UNUTMAMANIZ GEREKİYOR. İŞTE SİZE BİRKAÇ İPUCU!

HATA 1 KÖTÜ SÖZSÜZ İLETİŞİM Verimli bir görüşme için her şeyden önce kendine güven gereklidir. Dik oturmak, göz temasında bulunmak, kararlı bir el sıkışma bir iş görüşmesinde hayati önem taşır. Şöyle düşünün; insanlar sadece binlerce yıldır kelimeleri kullanıyorlar. Ondan önce vücut hareketleriyle, işaretlerle ve anlamsız seslerle anlaşıyorlardı. İnsanoğlu olarak sözsüz iletişim yollarına yani işaretlere, vücut diline, sözlü iletişim kurmaya başlamadan çok önceden beri dikkat ediyoruz. Bu genlerimizde var. Dolayısıyla sizin iş görüşmenizi yapan kişi için de bu farklı değil. Bu nedenle karşınızdakine bıraktığınız ilk izlenimde vücut diliniz büyük önem taşıyor. İlk dakikalardaki davranışlarınız ya mükemmel bir başlangıca ya da hızlı bir sona neden olabilir.

HATA 2 İYİ DİNLEYİCİ OLMAMAK Siz konuşmaya başladıktan itibaren görüşmeyi yapan kişi de size direkt ya da dolaylı yolla bilgi vermeye başlar. Eğer iyi dinlemiyorsanız, büyük bir fırsatı kaçırıyorsunuz demektir. Kafanızda notlar alın, görüşmecinin size söylediklerini,

fikirlerini bir köşeye yazın. Daha sonra bunlardan bahsetmek, karşınızdakini ne kadar iyi dinlediğinizi ve detaylara verdiğiniz önemi gösterecektir. En basitinden daha önce konuşulmuş bir konu hakkında tekrar soru sormanıza gerek kalmayacaktır. İyi bir iletişim, karşınızdakini dinleme ve onu dinlediğinizi hissettirmeyi de kapsar. Karşınızdakini gözleyin, tarzını ve fikirlerini çözmeye çalışın.

HATA 3 ÇOK KONUŞMAK Görüşme yaptığınız kişiye bilmesi

gerekenden fazlasını söylemek, tamir edilemez bir hata olabilir. Görüşmeye önceden hazırlanıp gitmeyen adaylar, konunun etrafında dolaşıp esas meseleden uzaklaşabilirler. Unutmayın iş görüşmesi karşılıklı yapılan bir görüşmedir. Karşınızdaki de size sadece gerektiği kadar bilgi verir. İş görüşmesi için hazırlanmaya iş ilanını tam olarak okuyup anlayarak hazırlanmaya başlayın. Kendi yeteneklerinizle, iş için gerekenleri karşılaştırın ve sadece onlarla ilgili bilgiler verin.

HATA 4 UMUTSUZ GÖRÜNMEK Mevcut durum göz önüne alındığında bu kaçınılması zor bir davranış olabilir. Bir işe ihtiyacınız var nihayetinde ama yine de bu tür duygularınızı dizginlemek zorundasınız. Gerektiğinden fazla istekli bir şekilde görünmek her şeyden önce kendinize yeterli güveninizin olmadığı izlenimi bırakacaktır. Öncelikle sakin kalmayı ve kendinize güvenmeyi öğrenin. İşi yapabileceğinize eminseniz, bırakın karşınızdaki de buna emin olsun. SULTANBEYLİ PLUS 69


NE

OKUMALI

KIRLANGIÇ ÇIĞLIĞI AHMET ÜMIT Acıyı gördüm. Gözlerinin ortasında bir çiçek gibi büyüyen irisin önce ağır ağır büzülmesini, ardından çığlık gibi ansızın patlamasını gördüm. Titreyen dudaklar, bal mumuna dönüşen yüzleri, çöken yanakları, irileşen elmacık kemiklerini, birer mağara gibi derinleşen göz çukurlarını, kurumuş ağızların içinde pelteleşen dilleri gördüm.

YALANCININ POKERİ MICHAEL LEWIS Michael Lewis, Salomon Brothers'ta işe başladığında, Princeton'y bitirmiş ve London School of Economics'ten henüz mezun olmuştu. New York'ta stajyer olarak işe başlayan Lewis, izleyen üç yıl içinde Londra'da tahvil satıcılığına yükseldi ve şirket adına milyonların peşinde koşarken, modern zamanların altında hucüm dönemini para kazanma fırsatına dönüştürdü.

AKILLI YATIRIMCI BENJAMIN GRAHAM

ABDÜLHAMİD HAN AYŞE KULİN

“Yatırımcılığın temel ilkeleri hisselere iş ortaklığı gibi bakmak, piyasa dalgalanmalarını yararınıza kullanmak ve hesaplamalarınızda bir güvenlik marjı bırakmaktır. Bunları bize Benjamin Graham öğretti, yüz yıl sonra da yatırımcılığın temel taşları bunlar olacak.” - Warren Buffett -

Yaptığı geziler, televizyon programları ve yazdığı kitaplarla birçok insana tarihi sevdiren Talha Uğurluel, Sultan II. Abdülhamid’in kişisel tarihindeki detaylar üzerinden İmparatorluğun son günlerini anlatmaya devam ediyor. Uğurluel, siyasi tartışmaların ve politik heveslerin dışına çıkarak II. Abdülhamid Han’ın gayriresmî tarihine ve İmparatorluğun son günlerine bir başka pencereden bakıyor.

ÜÇ KIZ KARDEŞ İCLAL AYDIN Bir zamanlar, bir ülkenin en güzel denizine bakan bir evde üç kız kardeş yaşardı. İsimleri Türkân, Dönüş ve Derya idi. Babaları Sadık Bey ve anneleri Nesrin Hanım’la birlikte geceleri kucak kucağa oturur, gelecekte onları bekleyen şahane yılların hayallerini kurarlardı. Türkân, Dönüş ve Derya’nın, Ayvalık’ın çam kokulu sokaklarında geçen masal gibi çocukluğu, onları yetişkin dünyasının acımasızlığına hazırlamamıştı belki. .. SULTANBEYLİ PLUS 70

KÖRDÜĞÜM AYŞE KULİN Kördüğüm, hayatının hassas bir evresinde, günümüzün acımasız çarkları arasına sıkışmış genç bir kadının yaşadıklarını çarpıcı bir “geri dönüş” hikayesiyle anlatıyor. Ayşe Kulin çok sevilen Kanadı Kırık Kuşlar’da olduğu gibi, ülkesinin çalkantıları ile sarsılan ama tutkularına da sorumluluklarına da sahip çıkan genç bir kadının ayakta kalma mücadelesini gözler önüne seriyor.


Sultanbeyli WWW.SULTANBEYLİPLUS.COM

TEMMUZ- AĞUSTOS 2016 YIL:1 SAYI: 4

MEHMET ALİ ATİKER: İNGİLİZCEM OLSAYDI DÜNYAYA MEYDAN OKURDUM

2020 SU SAVAŞLARI YILIMI OLACAK ABD’DEN KORKUNÇ RAPOR

Cihan Saraç: UFKUM VE SiYASETiM HER ZAMAN AÇIKTIR

DevrımSI ARABA

NDE 129 GÜOMOBİL OT NASIL ETTİLER ÜR

WWW.SULTANBEYLİPLUS.COM

Sultanbeyli KASIM-ARALIK 2016 YIL:1 SAYI: 6

NDSANY LIIN LOHABE B YLİ NB LTAN SULT ETİİ REET ZİYYAAR

15

KORKUNÇ UYUŞTURUCU RAPORU 2017 KIŞ MODASI

ADIMDA DİYETSİZ BİR YAZ

KREDİ REDİ KARTINDA EN BÜYÜK SORUN BİLİNÇSİZLİK

HANGİ

ÜLKEDE

NASIL

DAVRANMALI + İŞ DÜNYASINDA MOBBİNG + ATLI TRAMVAY GÜNLERİ + 2016 YAZ MODASI

Sultanbeyli

YENİ YATIRIM

HAYVAN HASTANESİ

DİZİ

DİZİ

DOLARLAR

MUCİT TÜRKLER

YÜZDE 80 YAKIT TASARRUFUNDAN SUYLA ÇALIŞAN MOTORA, TIKANMAYAN BORUDAN OTOMATİK ŞİFRELİ KAPI BULUŞLARINA...

ÜNLÜ MÜ? MÜ? BAŞKADIR + ÜRÜN MÜ ÜNLÜ TATTİLİ BİR BAŞKADIR + 15 15 TEMMUZ KAHRAMANLARI UNUTULMADI + KIŞ TATİLİ

Prestijinizi arttıracak

FIRSAT! REKLAM VERİN

KAZANÇLI ÇIKIN...

0533 730 73 77


NE

İZLEMELİ

MUTLULUK ZAMANI

DANGAL

DUNKIRK

Şansı bir türlü yaver gitmeyenlere, hep kaybettiğini düşünenlere bir 'kazanan' olma şansı veren "mutluet.com.tr" şirketinin sahibi olan Mert (Barış Arduç) genç yaşta maddi açıdan sahip olunabilecek her şeye sahip olmuş gibidir. Üstelik yakışıklı, karizmatik ve çapkın Mert'in etrafında kadınlar pervanedir. Ancak bu tür şeylerde gözü olmayan heykeltıraş Ada'yla (Elçin Sangu) tanıştığı anda hayatı değişecektir.

2010 Olimpiyat Oyunları… Hindistan, tarihi boyunca güreş dalında hiç altın madalya kazanmamıştı. O yıl yarışa 22 yaşındaki Geeta Phogat katıldı. Olimpiyatlara Hindistan'ı temsilen katılan ilk kadın güreşçi olan Geeta, aslında hiç "profesyonel" güreş eğitimi almamıştı. Onu, genç yaştan itibaren kendisi de güreşçi olan babası yetiştirmişti.

Düşman kuvvetleri tarafından Dunkirk kıyılarında kuşatılmış yüzbinlerce İngiliz ve müttefik askerinin hikâyesi, karada, havada ve denizde gözler önüne seriliyor. Kıyıdaki savunmasız askerleri korumak için İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetlerine ait Spitfire savaş uçakları, Manş Denizi üzerinde düşmanla çatışmaktadır. Bu arada yüzlerce küçük tekneyle askerlerin yanında siviller de zamana karşı canları pahasına büyük bir mücadele vererek ordularının en azından bir kısmını kurtarmaya çalışmaktadır.

BUZ DEVRİ 5

UYUMSUZ

En sevdiğiniz Buz Devri kahramanları geri döndü ve bu mamut büyüklüğünde eğlence dolu animasyon macerada her zamankinden daha havalılar! Scrat’in kaçak meşe palamudunun peşindeki efsanevi takibi onu evrenin derinliklerini yollar ve yanlışlıkla bütün Buz Devri’ni tehdit edecek bir olaylar dizisi meydana gelir. Şimdi, Buck, Manny, Ellie, Sid ve Diego’nun da aralarında bulunduğu tüm sürü, hiç kesilmeyen bir aksiyona ve renkli yeni karakterlere bu inanılmaz komik yolculukta beraber çalışmalıdır.

Dünya çapında en çok satanlar listesinde yer alan kitap serisinden uyarlama... Tris, her biri farklı bir erdemi temsil eden beş bölgeye bölünmüş bir toplulukta yaşamaktadır. 16 yaşına giren her genç hangi bölümde yer almak istediğine kendisi karar vermektedir. Seçim bir kez yapılır ve artık ömür boyu orada kalmak zorundadırlar. Tris Prior için de bu kuralı uygulama zamanı geldiğinde kendiyle ilgili büyük bir sırrı keşfeder: Tris, 'uyumsuz'dur ve herhangi bir gruba ait olması mümkün değildir. SULTANBEYLİ PLUS 72

UZAYDAN GELEN FIRTINA Daha önce eşi benzeri görülmemiş bir dizi doğal afetin dünyayı vurması üzerine liderler biraraya gelerek iklimi kontrol altına almak ve insanların güvenliğini sağlamak için bir uydu networkü yaratmaya karar verirler. Ancak bir şeyler ters gider ve dünyayı kurtarmak için yaratılan sistem ona karşı işlemeye başlar.

KAYNAK


Wavin Quickstream Sifonik Sistem Yüksek hacimdeki yağmur suyunun çatınızdan hızlı ve etkin bir biçimde tahliyesi için size önerimiz sifonik yağmur suyu tahliye sistemidir. Ticari ve sanayi alanlarında kullanılan sifonik yağmur suyu drenaj sistemi, klasik sisteme göre maliyet odaklı bir alternatif yaratmakla beraber yağmur suyunun tahliyesine yönelik en etkin çözümdür.

AKDEMİR YAPI KENAN DEMİR Akşemsettin Mah. Alpaslan Cad. No: 30/A Sultanbeyli/ İstanbul Tel : 0216 487 55 94 GSM: 0 533 680 00 95

e-mail: kenandemirkd@gmail.com

Sifonik ile klasik sistemin farkları Sifonik ile klasik sistemin farkları Daha düşük çaplı borular, daha az süzgeç, daha az iniş, daha az boru metrajı: Tüm bunlar kurulum maliyetini düşürmektedir. Yatay borularda eğime gerek kalmadığı için bina içi alan daha verimli kullanılabilir.

Wavin’in tasarım yazılımının titiz bir güvenlik kontrol mekanizması bulunmaktadır. Sadece yazılımımız tarafından onayı verilmiş tasarımlar kullanılır. Gelişmiş kelepçe ve ray sistemi ile borulardaki sıcaklık değişimlerinden kaynaklı şekil değişikliklerinin önüne geçilir. Özel muayene bacaları ile sistemde havalandırma sağlanır, ayrıca aşırı yağış durumlarında emniyetli bir taşıma gerçekleştirilir.

Sistem tasarımı Wavin’in sifonik sistem tasarım yazılımı; performans, güvenlik ve dayanıklılık ölçütlerini optimize etmektedir. QuickStream sifonik sistemlerini, binaların karakteristik özelliklerini göz önüne alarak tasarlamaktayız. QuickStream sisteminiz ayrıca, binanızın altyapı sistemlerine uyumlu çalışacak şekilde tasarlanır.


PÜF NOKTASI

HER EVE LAZIM PRATİK BİLGİLER PARLAK MUSLUKLAR Musluk Parlaklığı Musluğunuzu temizlemek için bez yerine eski bir naylon çorabı tercih edin. Sonuç size çok faydalı görünecektir.

TAVA VE TENCERELER ÇÖZÜMLER

FIRIN TEMİZLİĞİ İÇİN Fırının içini temizlemek için, içine geceden sıcak su ve amonyak dolu bir kap koyun. Sabah kapağını bir süre açık tutun, sonra süngerle silin. Fırınlara önceden yapılmış yemeklerin kokuları sinebilir, bu eski yemek kokuları fırına kötü koku verecektir. Fırındaki kötü kokuyu almak için yarısına kadar su geri kalan kısmında sirke koyacağımız bir tavayı fırında bir kaç dakika ısıtın. Bir kaç dakika bekletilen sirkeli suyu soğutmaya bırakın.

BEYAZ TÜL PERDELERİNİZİ YIKARKEN Perde ve tüllerinizin ilk günkü beyazlıklarına kavuşmasını istiyorsanız, yıkama suyunun içine iki yemek kaşığı toz şeker ekleyin. Beyazlıklarına hayret edeceksiniz!

Teflon tavalar, tencereler çok kullanılmaktan ötürü zamanla sararır. Bunu önlemek için zaman zaman, içine su biraz da çamaşır suyu koyduktan sonra ateşin üstünde kaynatın. İndirince de önce sıcak, sonra da soğuk suyla iyice durulayın. Teflonunuzun sarı rengi kaybolacaktır.

BLENDER TEMİZLİĞİ Blenderin yarısına kadar, ılık su doldurun ve çalıştırın, içindeki tüm lekelerin çıktığını göreceksiniz.

IŞIL IŞIL ÇAYDANLIKLAR

PARKELERİNİZ IŞILDASIN Temiz, ahşap yer döşemelerinin en büyük düşmanlarından biri de sudur. Yerdeki küçük lekelerin iyice temizlenmesini istiyorsanız, suyun içine biraz sirke katarak yerleri silin. Zeminin anında pırıl pırıl olduğunu göreceksiniz. SULTANBEYLİ PLUS 74 74 ATAKENT

Çaydanlığınızın içinde biriken kireç tortusundan kurtulmak için çaydanlığın içinde 15 dakika kadar sirke kaynatın. Mat bir görünüme bürünen çaydanlıklar için, yarım bardak sirkeye bir tutam tuz atıp, sert bir süngeri buna batırarak çaydanlığı silmeyi deneyin; eski parlaklığına hemen kavuştuğunu göreceksiniz


CAM VE CAMDAN EŞYALARIN TEMİZLİĞİ KAPI VE ÇERÇEVE TEMİZLİĞİ Beyaz veya açık renge boyanmış kapı ve tahtalar üzerindeki kötü izler oluştuğunda, yapacağınız işlem şundan ibaret: Çiğ bir patatesi ortadan ikiye bölün ve lekeli bölgeye hafifçe sürün. Lekeler yok olacak ve ahşap eski haline dönecektir. Ayrıca tahta eşyayı temizlemek için iki çorba kaşığı çayı kaynar su içine atın. Su soğuduktan sora renkli kapı veya tahta eşyayı sünger yardımıyla bu su ile iyice yıkayın. Yumuşak bir bezle de kurutun.

Cami en iyi parlatan gazete kağıdıdır. Önce deterjanlı suyla saldığınız camlarınızı sonra kâğıt ile parlatmakta büyük fayda vardır. Camlarınız fazla soğuktan donmuş ise bu türlü camları tuza batırılmış nemli bezle silmek gerekir. İnatçı cam lekelerini orlon bir bez üzerine krem deterjan dökerek temizleyin. Böylece camı çizmemiş olursunuz. Ayrıca pencere camlarınızı pırıl pırıl yapmak için temizlik suyuna bir tutam tuz ilave edip camları bu su ile de silebilirsiniz. Kristallerin ışıl ışıl parlaması mümkün. Bunun için yapmanız gereken çok basit; kristallerinizi yıkadıktan sonra durulama suyuna biraz sirke ekleyin. Sonuca şaşıracaksınız.

EVİNİZ MİS GİBİ KOKSUN HALILARIN TEMİZLİĞİ Salondaki halılarınızın rengi gittikçe soluyor ve üzerini toz kaplıyorsa, 1 kova suyun içine 1 fincan gaz koyun. Bu gazlı suyla sildiğinizde halılarınız hem dezenfekte olur, hem de temizlenir. Tabii rengi de ilk alındığı gibi canlı ve parlak olur. Haftada bir ilik su içerisine çok az amonyak atmalı ve bu amonyaklı su ile halıları silmelidir. Bu temizlik halıları ayni zamanda güvelere karşı da muhafaza eder.

Evinizin güzel kokması için yer silme suyuna birkaç damla parfüm damlatmanız yeterli olacaktır. Evinizin uzun süre mis gibi koktuğunu göreceksiniz. Boş bir sprey kutusunun içine kaynar su ve lavanta yaprakları atarak bu doğal spreyi hemen istediğiniz odalara sıkabilirsiniz. Giysilerinizin hoş kokması için gardırobunuzun içine bir torba içinde sabun koyun. Gardırobunuzun kapağını sıkıca kapatın. Birkaç gün sonra tüm giysilerinize mis gibi sabun kokusu sinecektir.

SULTANBEYLİ75 PLUS 75 ATAKENT

ÜTÜ NASIL TEMİZLENMELİ? Ütünüzün altı kirlendiyse, bir parça pamuğu sirkeye batırın; yavaş yavaş ovun. Kirden eser kalmadığını göreceksiniz. Ayrıca ütü sıcakken, altını bir iki damla zeytinyağı damlatılmış nemli bir bezle silerseniz, göz kamaştıracak bir temizlik elde edersiniz. Ütünüzün altının pırıl pırıl olmasını istiyorsanız, temiz bir kâğıt parçası ve biraz diş macunuyla bunu sağlayabilirsiniz. Kâğıdı ıslatıp ütünüzün altını- isterseniz yanlarını da biraz diş macunuyla ovun. Sonra kuru bir kâğıtla kurulayıp parlatın.


Kaplıca tatiline ne dersiniz? Bu kış kaplıca turizmi yapmak istiyor, fakat tercih konusunda zorlanıyorsanız, haklısınız! Oldukça karışık ve çetrefilli bir konu, çünkü Türkiye bu konuda çok zengin… Yaklaşık bin 500 kaplıca termal ve şifalı içme suyu kaynağı bulunan Türkiye’de bu soruya yanıt vermek zor. Zira,radyoaktivitesi en güçlü sulara sahip olan Türkiye, şifalı su zenginliği açısından dünyanın ilk 7 ülkesi içerisinde yer alıyor, üstelik hem debi ve sıcaklıkları hem de fiziksel ve kimyasal özellikleri ile Avrupa’daki pek çok termal sudan daha üstün nitelikler taşıyor. Biz de Türkiye’de en iyi kaplıcalar hangileridir, biraz araştırdık. Bölgelere göre farklılık gösteren 240 civarındaki kaplıca arasından en çok ilgi görenleri derledik…

Balçova Termal Tesisleri İzmir şehir merkezine sekiz km uzaklıktadır. Agamennon kaplıcaları olarak da bilinen, bu antik dönemden kalma kaplıca, ülkemizin en büyük termal otel ve tedavi merkezlerinin başında gelmektedir. Asıl ünü, uluslararası standartlara sahip fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezinden geliyor. Tesiste 3 kapalı termo-mineral su havuzu, 1 açık termo mineral su havuzu, 3 düz su havuzu, 116 sıra banyosunun yanı sıra balneoterapi, elektroterapi, aktinoterapi, kineziterapi, hidroterapi, fizyoterapi ve parafin üniteleri bulunuyor. (0232 259 01 02 – balcovatermal.com)

Ankara Kızılcahamam Kaplıcaları Bu kaplıca, Ankara’ya 75 km mesafede, Kızılcahamam ilçesinde bulunuyor. Bölgedeki termal tesisler, kaplıca tedavisinin yanı sıra özel havuz ve masaj odalarıyla alternatif terapi hizmetleri de sunuyor. Toplam mineralizasyon 2374,88 – 2853,62 mg/lt, sıcaklık 37 – 41 ºC. Soğuksu Milli Parkı içinde yer alan Asya Kızılcahamam Termal Köyü, Ankara’nın en büyük termal tesisi. (0312 736 69 49 asyatermal.com.tr)

Çeşme Ilıca Kaplıcaları İzmir – Çeşme yolu üzerinde, Çeşme’ye 5 km uzaklıkta ve deniz kıyısında bulunan Çeşme Ilıcaları, en iyi kaplıca alanlarımızdan biri. Kaplıca suyu banyo ve içme kürleri için elverişlidir. Toplam mineralizasyon 20,082 mg/lt, sıcaklık 42 – 55 ºC. 1. sınıf tatil köyü olan Çeşme Altınyunus Oteli’nde açık ve kapalı termal havuz, jakuzili termal havuzun yanı sıra

talassoterapi, talaterm, hidroterapi, aromaterapi gibi spa olanakları da bulunuyor ( 0232 723 12 50 – altinyunus.com.tr). Ilıca sahilinde 3 km boyunca uzanan Çeşme Sheraton Otel ise, Botanica Thermal Spa Merkezi’nde dev akvaryumlu odada, eksantrik bir tedavi ve yenilenme olanağı sunuyor (0232 723 12 40 –sheratoncesme.com ).

SULTANBEYLİ PLUS 76


Natur-Med Doğal Tedavi ve Kaplıca Kür Oteli En iyi kaplıcalar ‘a bir örnek de Aydın’dan. Kuşadası’na 17 km mesafede, Davutlar beldesi şehir merkezinde bulunuyor. İkisi kapalı biri açık olmak üzere üç termal havuzu, iki sıra banyosu ve iki yüzme havuzu bulunuyor. Alternatif terapi olanaklarına da sahip tesis, yalnızca tedavi değil, dağ eteğinde, yeşillikler içinde dinlenme ve yenilenme olanağı da sunuyor. Toplam mineralizasyon 6016,97 mg/lt, sıcaklık 42,5 ºC. (0256 657 22 80 -natur-med.com.tr)

Pamukkale ve Karahayıt Kaplıcaları En iyi kaplıcaları anlatırken elbette Pamukkale’yi atlayamazdık! UNESCO tarafından Dünya Miras listesine alınan Pamukkale Kaplıcaları, eski Hierapolis kentinin bulunduğu alanda, Denizli il merkezine 18 km mesafededir. Karahayıt Kaplıcaları ise Pamukkale’nin 5 km kuzeyinde bulunuyor. Bölgenin en önemli özelliği, traverterleri oluşturan karstik alanlardan çıkan sulardır. Toplam mineralizasyon 3176,9 mg/lt, sıcaklık 35 – 100 ºC. Yörede, pek çok rahatsızlığın tedavisine uygun, son derece donanımlı termal tesislere sahip işletmelerin bazıları şunlar: Hotel Colossae Termal (0258 271 41 56 –colossaehotel.com ); Polat Termal Hotel (0258 271 40 92 – polatthermalhotel.com ); Richmond Pamukkale Termal (0258 271 42 94 – richmondhotels.com.tr ); Hierapolis Termal Hotel (0258 271 41 43 – hierapolishotel.com ).

Afyon Gazlıgöl Kaplıcaları Kaplıca alanı Afyon – Eskişehir karayolu ve demiryolu güzergâhları üzerinde Gazlıgöl beldesinde. Bölgede genel olarak toplam mineralizasyon 3443,16 mg/lt, sıcaklık 64 ºC. Bu termal bölgemizde de irili ufaklı pek çok tesis bulunuyor. Afyon – İzmir karayolu üzerinde İkbal Thermal Hotel (0272 252 56 14 –ikbal.com.tr ); Afyon – Kütahya karayolu üzerinde Ömer Thermal Hotel (0272 251 50 10 –omerthermal.com.tr SULTANBEYLİ PLUS 77

DİĞER ÖNEMLİ KAPLICALAR • Afyon Bolvadin Heybeli • Afyon Şifne Termal Tesisleri • Ankara Haymana Kaplıcaları • Aksaray Ayaş Kaplıcası • Amasya Hamamözü Kaplıcası • Amasya Ziga Kaplıcaları • Aydın Buharkent Kızıldere • Aydın Edremit Güre Kaplıcaları • Aydın Germencik Alangüllü • Balıkesir Gönen Kaplıcaları • Balıkesir Sındırgı Kaplıcaları • Balıkesir Çermik Melike Belkıs • Bolu Büyük Kaplıca • Diyarbakır Terme Kaplıcaları • İstanbul Diyadin Kaplıcaları • İzmir Tuzla Kaplıcaları • Kırşehir Karacasu Kaplıcası


SUDOKU

SATRANÇ ZEKA GELİŞTİRME

Bir anket şu sonuçları verdi; İnsanların %70’i baharı sever. İnsanların %25’i baharı sevmediği gibi kuşları da sevmez. İnsanların %5’inin fikri neydi acaba? SİYAH OYNAR 2 HAMLEDE MAT

BEYAZ OYNAR 2 HAMLEDE MAT

SİYAH OYNAR 2 HAMLEDE MAT

Her işlemde çöplerden 1 tanesinin yerini değiştirerek sonucu doğru çıkartalım...

Üç kibrit çöpünün ve düğmenin yerini öyle değiştirin ki balığın başı sola değil de sağa bakıyor olsun.

SULTANBEYLİ PLUS 78

Bir gazeteden düşmüş bir parça görüyorsunuz. Soldaki sayfa numarası 10 sağdaki ise 27 Bu duruma göre gazete kaç sayfaydı?


KARE KARALA

ZEKA BULMACA

A

C

B

D

Yukarıdaki şekillere göre ? işaretinin yerine gelecek şekil hangisi

ÇAPRAZ TOPLAM

ABCSEL BAĞLANTI

Aynı harfler arasında çizgilerle bağlantı kurun. Çizgileri sadece koridorlardan geçirebilirsiniz. Her koridordan yanlızca bir çizgi geçebilir. İki ayrı çizgi aynı koridordan geçemez ve kesişemez.

SULTANBEYLİ PLUS 79



AYIN BURCU BAŞAK

ASTROLOJİ Koç Bu ay kariyer konuları ile ilgili olumlu enerjiler hakim. Hem kişisel hem de mesleki alanda ilerleme kaydedebileceksiniz. İş yerinde yüksek bir konuma sahip olabilirsiniz veya yeni bir proje karşınıza gelebilir gelirlerinizi arttıracak imkanlar ile karşılaşabilirsiniz. Ay sona ererken, elde ettiğiniz kazançlardan memnun kalacaksınız. Bu ay da arkadaşlarınız ile birlikte olmaktan keyif alacaksınız.

Aslan Bu aşk ve romantizm güven ve emek dolu ilişkileri olan Aslan’ ların mükafatı olacak bu ay. Eşiniz ile sorunlarınız varsa bu ay onun hatalarını fark etmesi ve bir çok konuda sizi destekleyici olması ilişkinizi güçlendirecektir. Aşk hayatınıza daha fazla odaklanacak mutlu olmanın mutlu edebilmenin güzelliklerini yaşayacaksınız.

Yay Heyecan ve coşku ruhunuzda ki yüksek enerji şifa kaynağınız olacak. Dikkat edin bu ay kilo alma eğiliminiz yükselebilir. Kızartma yiyeceklerden kaçının. Eklem ve kas ağrısı sizi endişelendirir. Düzenli yürüyüş ve yağ masajı yardımcı olacaktır. Aşk ve Evlilik Eşinizle ilişkinizi karşılıklı iyileştirmek için her ikinizin de özverili olması gerekecek. Kariyer hayatınızda ciddi gelişmeler yükselişinizi hızlandıracak gelişmeler yaşayabileceğiniz bir aydasınız.

Bu burçta doğanlar dikkatlidirler, ölçüp biçerler, düşünürler, karşılaştırırlar ve ondan sonra karar verirler. Sözünü ettiğimiz bu özellikler, Başağı titizlik delisi gibi gösterebilir. Diğer yandan Başak insanlarına, dürüstlük ve samimiyete dayalı büyük özen göstermek gerekir. Başağın ayakları sımsıkı yere basar, zaten onu etkileyen madde topraktır.

Boğa Mart ve sonrası bazı sağlıkla ilgili sorunlar söz konusu olabilir. Süratli araç kullanmaktan uzak durun. Baharatlı yiyecekler tüketmemeye bilmediğiniz yerlerde dışarıda yemek yememey dikkat edin. İş hayatınızda artan tempoları ile artan sırt ağrılarınız bel ve boyun bölgenizde sıkıntılara neden olabilir. Aşk ve evlilik hayatınızda gerçek güven ve aşk varsa her zamankinden daha da özel bir bağlanma yaşayacaksınız.

Başak Mart ayı boyunca işinizle ilgili değişikliklerden kaçınmalısınız. Devlet daireleri ve vergi gelirleri ile ilgili sorunlar yaşanabilir dikkatli olun. Ayın sonunda manevi eğilimleriniz artabilir. İş hayatınızda beklenmedik kaynaklardan kazanç elde edebilirsiniz, Aşk hayatınızda da dikkatli ve öz verili olmanız gereken bir aydasınız. Bu ay enerji seviyeniz yüksek olacak zihinsel barış ve mutluluk süre gelen rahatsızlıklarınızı bile iyileştirecek güçte.

Oğlak Babanızın ve çocuğunuzun sağlığı konusunda hassasiyetler söz konusu olabilir. Ani bir kayıp veya kazanç yaşanabilir. Risk almaktan öfke ile hareket etmekten uzak durun. İş anlaşmalarında başarı ve kazançların yükselmesi ile gelecek istikrarı gösteriyor. İlişkinizde sabırlı olur orta yolu bulmak için çabalarsanız sorunları aşabileceksiniz. Ayrıca Eşinizden mali destek görebilirsiniz.

İkizler Ay boyunca şans sizden yana. İş ve eğitim hayatınızda seyahatler zevk ve kazanç getirecektir sizlere. Kendi içinize yapacağınız manevi yolculuk ruhunuzu iyileştirecek ve kişisel huzuru bulmanızı sağlayacaktır. Devam eden mahkemeleriniz yada açmayı düşündüğünüz davalarınız hukuki sorunlarınız varsa bekletmeli daha iyi bir zaman gelene kadar sabırla hareket etmelisiniz.

Terazi Mali konularda sürpriz gelişmeler yaşayabilirsiniz. Kariyer evinizde büyük iyilik Jüpiter’in konumu parasal kazançlar sağlayacak sizlere. Yaptığınız işe bağlı olarak ün ve şöhretiniz artacak. Bu dönemde para kazanmak sizin için daha kolay olacaktır. Para size birden fazla kaynaktan gelebilir.Su ile ilgili işler, iş seyahatleri, tıp, mülk ticareti, güzellik ve kozmetik, gıda ve otel işletmeciliği ile ilgilenenler için şanslı enerjiler söz konusu.

Kova Arazi, ev veya otomobil almak gibi bir planınız varsa bu ay gerçekleştirebilirsiniz. İş dünyasında muazzam başarılı bir zaman kazanıyor. Rakiplerinizin düşmanlarınızın oyunu bozuluyor kariyer hayatınızda gölgelenen başarınız ortaya çıkmaya başlıyor. Mesleki becerileriniz ve çalışkanlığını, işinizde size ödüller kazandıracaktır. Bu ay iş hayatınızda değişiklikler finansal stratejilerinizi revize etmeniz ile birlikte istikrar sağlayacak sizlere.

Yengeç Bu ay azimli çalışmalarınızın karşılığında iyi kazançlar elde edebilirsiniz. Kariyer hayatınızda pozisyonunuzu güçlendireceğiniz gelişmeler söz konusu. Kendi işinin emekçisi Boğa’lar büyük finansal kazançlar elde edebilirler. Restoran, Danışmanlık emlak satımı, ulaşım, antika ve lüks öğelerle uğraşanlar mutlaka çok daha iyi sonuçlar alacaktır.

Akrep Finansal ve ekonomik koşullarınız, maaşınız veya kazanç sağlamayı düşündüğünüz bazı alanlarla ilgili önemli gelişmeler yakalayabilirsiniz. İş temponuz daha tutarlı bir hal alacak. Sadece geçiminizi sağlamak olmayacak konu. Maddi anlamda güvencenizi artık bir temele oturtmak isteyeceksiniz. Bu ay krediler, alacaklar veya borçlarınızı kapatma gibi konularla ilgilenebilirsiniz.

Balık Bu ay boyunca seyahatleriniz iş amaçlı olabilir. Mobilya sektörü basın yayın, bankacılık, ticaret, matbaa işleri gibi. Alanlarda çalışan kişiler hatırı sayılır kazançlar elde edebilirler. Sağlık Sağlık için bu ay karışık enerjiler söz konusu. Kendinizi mevsimsel soğuk algınlığı ve gripten koruyun. Diyetinize dikkat edin. Mideyle ilgili problemleri önlemek için aşırı yemekte kaçının. Kulak, omuz ve kol kaslarıyla ilgili hastalık sizi rahatsız edebilir.





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.