Gölge e-Deri 110 sayı

Page 1

sayı 110 Kasım 2016


İÇİNDEKİLER

Sayı: 110 Genel Yayın Yönetmen : Mehmet Kaan SEVİNÇ Ed tör ve Grafik Tasarım: Mustafa Emre ÖZGEN Yayın Kurulu: Ahmet YÜKSEL, Olca KARASOY Tuğba TURAN, Hasan Nad r DERİN, Gülhan SEVİNÇ, Mehmet Berk Yaltırık, At lla BİLGEN Redaks yon: Ecehan BİÇEN Kapak: Rıza TÜRKER Arka Kapak: Mehmet Kaan SEVİNÇ www.golgederg .com http://tw tter.com/GolgeDerg http:// ssuu.com/GolgeDerg http://golgederg .dev antart.com/

4 Met n Olmak 7 Güle Güle Üstadım 9 G o’nun Ardından 10 Bursa’da Genç B r Klksyn.cu 13 Steve D llon 16 ÖYKÜ Kasımda Gölge Başkadır 23 BÜLTEN Gez c Fest val 26 ÖYKÜ Gölge 30 RÖPORTAJ: Özge ÖZERTAN 35 ÖYKÜ Tanrıların Dönüşü 40 Beyoğlu Sahaflar Fest val 43 ÖYKÜ Ölüler Konuşuyor 47 ÇİZGİ ROMAN Ah Be Kenan 50 ANİME ReL fe 53 ÖYKÜ Varkolakların Geces 58 ÇİZGİ ROMAN Uçan Güve 67 ÖYKÜ Şeytan İşs z Kalırsa 72 Ed le Büdü 73 ÖYKÜ Şeytanın Saklı Yüzü - II 78 ŞİİR Savaşçı 79 ÖYKÜ Sesler - III 82 MANGA The Gamer 84 ÖYKÜ Kaybolan Ben 88 İNCELEME Emek Hayattır 90 ÖYKÜ O Gün Gökyüzü... 93 ŞİİR Uluyan Kurtların Senfon s 94 SİNEMA F lmek m 2016 Gölge e-Derg nternetten yayın yapan özgür ve özgün çer kl tam bağımsız b r derg d r


Geçt ğ m z Ek m ayında “Beyoğlu Kontu” G ovann Scognam llo'yu kaybett k. Korku Edeb yatı başta olmak üzere çeş tl alt kültür alanlarında sayısız ncelemes ve devasa b r k m olan bu değerl s m, b raz okuyan ve araştıran herkes ç n öneml b r yer tutuyordu. Üstad G o le tanışmadım. Ama “Korkunun ve Dehşet n Kapıları” adlı k tabı, bana hem çok şey kattı, hem de çalışmalarımda oldukça faydalı oldu. 2007 yılının Kasım ayında se, y ne değerl b r s m Met n Dem rhan'ı y t rm şt k. Bu ay derg m z , Üstad G o'nun Dem rhan hakkında o dönem yazdığı yazısı le açıyoruz. Işıklar ç nde uyusunlar. Mustafa Emre ÖZGEN

3


METİN OLMAK G ovann SCOGNAMİLLO (Ek m ayında kaybett ğ m z G ovann Scognam llo'nun, 2007 yılının Kasım ayında kaybett ğ m z değerl dostumuz Met n Dem rhan hakkında yazdığı yazıyı, bu k güzel nsanı da y t rmen n verd ğ üzüntü le yen den yayınlıyoruz.)

zlemed ğ , zlemek sted ğ f lmlerden söz açar. Bazen oturup b rl kte v deo f lm zler tartışırdık. Met n B s nemasını çok sever “trash” f lmler ne bayılırdı, onlara tutkundu ve onun sayes nde “trash” f lm zlemeğe başladım favor türüm olmamakla b rl kte. Bazen fazla heyecanlandığı ç n, f lmler fazla abartığı ç n, “ben eğlend m” demekle f lmler değerlend rmeğe kalktığı ç n benden fırça yed ğ de olurdu. O lk dönemde her tür f lm zlerd , klas kler dah l ama son yıllarda değ şt “art house” dey p onlardan uzak kalmaya başladı. Ve y ne fırça yed . Derken N lgün B rgül le b r arada “Atılgan” dükkanını açtı Atlas pasajında ve hayaller n n b r n gerçekleşt rd : b r alış ver ş dükkanından çok meraklıların, gençler n b r araya gelecekler , sohbet edecekler , kaset, derg , k tap, fanz n

Bundan 18 yıl önce lk kez karşılaştık unutulmaz dost Met n Dem rhan le Türk ye'n n lk B l m Kurgu kadın yazarı Selma M ne'n n ev nde, ben unutmuştum ama o anımsıyordu. Ben mse anımsadığım Met n Dem rhan'ı b r öğlen sonrası bana Orkun Uçar'ın ev me get rm ş olmasıdır gal ba aynı yıl ç nde. Güler yüzlü ve sank b raz çek ngend – çek ngen b r Met n Dem rhan'ı düşüneb l r m s n z? – ama çok müşterek konularımız olduğu ç n (s nema, ç zg roman, b l m kurgu, fantast k edeb yat, korku edeb yatı, 30'lu ve 40'lı yılların korku f lmler v.b.) çabuk kaynaştık ve b r süre sonra sık sık bana gelmeye başladı. Gel r, sohbet eder z sonra se b r deste “Famous Monsters of F lmland” derg s n kucaklar yemek masasına d zer ve saatlerce karıştırır, hayran hayran bakar, zled ğ , 4


b raz ürkerek sonra se “Nostromo” onun ç n açık b r alan oldu ve sonunda b rl kte k k tap yazdık (Fantast k Türk S neması, Erot k Türk S neması). Üçüncüsünü de düşünüyorduk (Türk S nemasında Aks yon) ama olmadı, o Atlas pasajından ayrılıp Anabala pasajına göç ett ben se başka çalışmalara daldım. Atlas mekan olarak çok y d Anabala se h ç değ ld ama, y ne de, Met n üm tl d pasajı canlandıracağını söyler ve nanırdı ne yazık k öyle olmadı aks ne Anabala “Atılgan”ın sonu oldu. Bu ara f lm tasarılarına g r şt , çok sevd ğ “Dünyayı Kurtaran Adam”ın b r devamını (Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu) düşündü, senaryosunu kısmen yazdı, herkese anlattı, tasarı basına yansıdı ama yapımcı bulamadığından – ve bulmak ç n fazla gayret sarf etmed ğ nden – tasarı başkası tarafından değerlend r ld . Yılmadı b r başka senaryo yazdı ama yen den yapımcı bulamadı ve sonunda h ç parasız, sıfır bütçe le kend çekmeğe karar verd . İlk n b r Zomb f lm olacaktı sonradan se b r “teenslasher”e dönüştürüldü, uygun b r s m de buldu: “Baltam Gelecek Kellen Uçacak”. Çek m üstene çek m yaptı b r ek p kurduktan sonra, k yıl boyunca, herkese anlattı, çokça k ş y oynattı, senaryoyu defalarca değ şt rd ama – şansızlık – b t remed , kala kala YouTube'dak “teaser” ler kaldı, daha önce çekt ğ “Mayıs İk nt s ”, b r şaka olan “Terror n the C ty” ve 45 dak kada çek p kurguladığı “Rockxan” le b rl kte.

üretecekler b r mekan, b r kült mekan, kült malzeme satan, kült b r kültür dağıtan Ve öyle de oldu, “Atılgan” türün lk örneğ oldu, b r sahaf dükkanı görünümünde d fakat gerçek yüzü başka d gerçekten b r kült mekan d f lmler n ve fanz nler n elden elde dolaştığı, projeler kurulduğu, meraklıları b r araya get ren, dostlukların ve hatta aşkların f l zlend ğ dükkandan öte b r dükkan. “Atılgan” Atlas pasajında başladı kend n tanıttı ve b r kuşağın merkez oldu hatta b r kuşak yet şt rd , b r kuşağın tems lc s ve deal oldu “as ” Met n de başka çeş t b r kahraman her da m açık sözlü, syankar, alaycı, sev ml ve bolca sallayan. Öyle d , ben m gözümde büyümem ş ve büyümek stemeyen b r çocuktu (bana da hep “manev babam” derd , eks k olmasın) çocukluğunu sürdüreb lmek ç n hep yen yetmeler arasında hareket eden ve hep, k m gerçekleşt r lmes mkansız, hayaller kuran bazen nanarak bazen de sırf dalga geçmek ç n. Arş v kurab lmek ç n her yerden malzeme toplar st f ederd ama, son derece dağınık olduğundan, b r düzene sokamazdı, sokmak ht yacını de duymazdı zaten. Postacılar Sokağından C hang r'e taşındığımda kend arş v m n büyük b r kısmını ona aktardım, “Famous Monsters of F lmland” derg s n n çoğu sayılarını da, fazla gelen d ğer rafları da. Atlas pasajında “Atılgan” - k b r ara Atılgan 1 ve Atılgan 2 b le oldu – altın çağını yaşadı, değerl yayınlar ve malzemeler get rtt , hayranlarının sayısını çoğalttı, tam kült oldu ve Met n le N lgün b r başka hayal gerçekleşt rd ler: b r b l m kurgu derg s n yayınlamak. O da oldu ve “Nostromo” derg s çıktı. Fazla uzun ömürlü olamadı oldukça masraflı b r atılım olduğundan ve k m dağıtım sorunları le karşılaştığından ama b r z bıraktı (en azından Orkun Uçar'a b r lk ödül kazandırdı).

Hayal ett ğ şey yaşamını f lm zlemek ve ç zg roman okumakla geç rmek d , kısmen de yaptı ama ne yazık k yaşam başka şeylerden de oluşuyor. Çok kötü b r şaka yapar g b b z dostlarından ayrıldığında kapsamlı b r k tap üzer nde çalışıyordu: “Kıyamet S neması”. O da yarıda kaldı başka şeyler, tasarılar, dostluklar ve aşklar le b r arada. Her yazıya b r son noktası konulur ama ben bu yazıya b r SON noktası koymak stem yorum hem ç mden gelm yor hem de Met n Dem rhan'a yakışmaz.

Met n çok hayal kurardı ama salt b rkaçını gerçekleşeb ld : “Nostromo”dan önce b rkaç fanz n yayınlamıştı, lk yazılarını orada yazmıştı 5


Metin Demirhan’ı özlemle anıyoruz... 6


GÜLE GÜLE

ÜSTADIM Melahat YILMAZ

Tar hlerden 8 Ek m, namıd ğer Beyoğlu Kontu bu dünyaya son selamını verd ve aramızdan ayrıldı. Kend s le tanışma fırsatım olmuştu. Konuşmasını, nezaket n , gülümseyen gözler n yakından gören şanslı nsanlardan b r y m. Keşke daha çok sohbet edeb lseyd m ded ğ m az nsandan b r yd G ovann Scognam llo...

yakın yazmayı okuduğu sınırlı sayıda yazar ve hayal gücüyle kotarmaya çalışan toy b r çocuğa b le emeğ nden dolayı saygı göstermes n b len gerçek b r beyefend yd . Onun sanat küll yatına, k taplarına ve edeb yata kattıklarına değ nmek ç n k taplar yazmak lazım. İk kel me le anlatılamayacak koca b r kütüphaneden bahsed yoruz günün sonunda. Kısaca onu b lmeyenler ç n küçük b r tanıtım yapmak gerek rse söze şu şek lde devam etmek uygun olur sanırım.

Ben m kend çapında yazdığım h kayeler m okuma nezaket n gösterm şt mesela. Ben m g b hayat tecrübes sıfıra 7


25 N san 1929'da İstanbullu Rum b r anne

oyunu ve b r güç çarpışmasıdır, yasa dışı

ve y ne İstanbullu b r babanın tek çocuğu olarak

eylemlerde (soygun, c nayet, şantaj) bulunan le

dünyaya geld üstat. İstanbula aşık b r İtalyan'dı.

onun peş ne takılan yasa tems lc s (pol s, özel

S nemaya olan sevg s babasından m rastı ona.

haf ye, avukat) arasında. B r kovalamaca

Babası Leone Scognam llo Elhamra

oyunudur pol s romanı, b r ya da b r kaç esrarın

S nema'sının müdürüydü. İtalyan L ses 'n

çözümlenmes d r ve okurun her da m tet kte

b t rd kten sonra yabancı basın kuruluşları ç n

bulunması gerek yor, nerede se haf ye kadar,

s nema yazıları yazarak adım attı beyazperden n

h çb r p ucunu kaçırmamak ç n”

kalemle şek llenen dünyasına. Çok çeş tl şler

Sherlock Holmes (Dörtler n Esrarı)

yaptı aslında. Reklamcılık, bankacılık, Önsöz

dekoratörlük... S nema onun ç n hep başka b r yerde duran ve kovaladıkça kaçan b r aşıktı. Ama

G ovann Scognam llo

G ovann aşkının peş n asla bırakmadı ve onda

Bu sadece üstadın anlatmak sted kler nden

der n zler bıraktı. O b r yazar, s nema eleşt rmen ,

küçük b r p ucudur s zlere. O pol s romanını

araştırmacı, eğ tmen, çev rmen ve oyuncuydu.

tar flerken belk de kend s nema tutkusundan da

Yan aşkına her hal n sunan ve bunun ç n

bahsetm şt r. Kend n kaptırdığı, peş nden

el nden gelen herşey yapan çılgın b r sevg l yd .

koştuğu ve gözler n kapatana kadar kovaladığı

Özell kle fantast k edeb yat, b l m kurgu ve korku

sanattan.

edeb yatında duayen s mlerdend . Yazdığı

Ded m ya onu anlatmak ç n b r belk b rkaç

b rçok k tapla, aldığı ödüllerle ve verd ğ derslerle

k tap yazmak lazım gel r ve ne yazık k o donanım

parmakla göster len s mlerden b r yd edeb yatın

ben de mevcut değ l. Ben yalnızca “Sende ışık

kıymet n b lenler ç n. Onun ç n çek len b r

var Melahat, kuvvetl b r ışık. Yazmaya devam et!”

belgeselle anlatıldı ustanın Türk S nemasının

d yen güzel ruhlu, naz k ve gülen gözler

yaşayan tar h olduğu. “Beyoğlu'nda B r

gözümün önünden g tmeyen b r ustayı anmak

Levanten: G ovann Scognam llo”. K taplarıyla

sted m. Onu daha y tanıyamadığım ve

gençlere, s nema meraklılarına s nemaya sah p

donanımından faydalanamadığım ç n p şmanlık

çıkmayı öğrett en naz k tavrıyla. İst yordu k

duyarak. Onu yakından tanıyanların affına

gençler donansın, büyütsün s nemayı ve

sığınarak tab k ...

çler nde büyüsünler. Okusunlar, anlasınlar ve

Güle güle üstadım. Ben hala sen n yol

sevg n n emek olduğunu sev yorum demek ç n

göstermeler n le yazmaya devam ed yorum.

emek etmek gerekt ğ n b ls nler.

Karakter m severek, malzemem az ve lezzetl

“Pol s romanları tutkunları y b l rler;

tutmaya çalışarak. Teşekkür eder m üstadım,

kend n z o tür edeb yata kaptırdınız mı sonu

sen tanımama z n verd ğ n ve bana sevg yle

gelmez. Gelmez ve gelemez çünkü karşınızda

yaklaştığın ç n ve b l yorum artık k mse okumasa

derya kadar eng n, bol çeş tlemel , her zevke, her

da ben m h kayeler m sen okudun, şte tam da bu

heyecan arayışına uygun b r malzeme vardır.

sebeple ben çok şanslıyım. Dualarım sen nle...

Pol s romanı, çerd ğ tüm macera ve ger l m

Mekanın ışık olsun.

unsurları b r yana, her şeyden önce b r mantık 8


GIO’NUN ARDINDAN Mehmet Berk YALTIRIK başka başka ömürlere değerek onları yönlend ren, lham veren b r ömür sürdü G o. Toplamda dört defa görmüşümdür dünya gözüyle. 2011 TÜYAP K tap Fuarında, 2013 ve 2014'tek GİO Ödüller 'nde, b r de 2014'te GİO Ödüller 2013 Öykü Seçk s 'n n k tap tanıtımında. Eşs z eserler n n ve ülkem zde b r dönemler lg duyulmayan konularda lk adımı atanlardan b r olmasının tes r yle üstat nazarıyla bakıp değerlend rsek de onda hep heves n n lg s n n peş nde dolaşan, çok sevd ğ korku f lm n n çıkışını bekleyen, ay boyunca heyecanla derg bekleyen b r genç aurası vardı. Gözler ne bakınca hayal gücünü deşelemekten usanmayan meraklı ve d nç b r n görürdünüz.

Sonbaharı hüzün mevs m olarak tasv r ederler, ayrılıkla bağdaştırırlar. Fantast k şlerle, hayal gücünü şleyenlerle hemhal olanlar ç n yüklenen bu anlamları fazlasıyla taşımaktadır. Emre Yerl khan, Met n Dem rhan, Sabr Kal ç hep b r sonbahar günü kaybett ğ m z s mler. Bu s mlere 2016 sonbaharında (8.10.2016) kaybett ğ m z G ovann Scognam llo'nun adı da eklend .

G ovann Scognam llo'nun c smen aramızdan ayrılması sadece b r ustanın ve arkadaşın kaybı değ l, aynı zamanda b r geleneğ n son nüveler nden b r n n tamamen hatıralara karışması. Beyoğlu'nun, esk Pera'nın, s nema ve t yatro salonlarının, k tapçıların, şık beyefend ler n, zar f hanımefend ler n dönem n n son tems lc ler nden b r yd .

Her ne kadar b n türlü eser yle, çalışmasıyla, ucundan kenarından arz-ı endam ett ğ f lmlerle usta sayıp, rahle- tedr s nden geçt ğ m z ç n (s nema olsun, korkulu fantast kl şler olsun) üstat desek de ona tanıdık tanımadık herkes n “G o” d ye h tap etmes nden anlaşılab leceğ g b her şeyden önce arkadaşımızdı. Yakınlarının en çok vurguladığı şey bu, dostluğunu es rgemeyen b r rehber olması.

B rçoğumuzun onu hatıralarımızda ve z hn m zde Beyoğlu'nun karanlık sokaklarında s yah peler n yle canlandırmamızın neden b raz da bu. S yah beyaz korku f lmler n n zamanına a t canlı b r hayal G ovann Scognam llo. Drakula m sal düşler m zden çıkmayacak, adı thaflarımızda, atıflarımızda, kaynakçalarımızda hep var olacak b r vamp r, yokluğu her zaman h ssed lecek b r arkadaş…

K taplarda, f lmlerde, belgesellerde geçen ve 9


BURSA’DA GENÇ BİR KOLEKSİYONCU;

CANBERK SARIGÖL Mustafa Emre ÖZGEN

b lg sayarını elden çıkarmış. Fakat b r şeylerle lg lenmeye alışık olduğu ç n oluşan boşluğu farklı b r alanda doldurmaya karar verm ş.

Act on F gure koleks yonculuğu ülkem zde henüz gel şmekte olan b r lg alanı. Bu lerlemen n yavaş olması, b raz da yüksek f yatlar neden yle. Y ne de koleks yoncuların sayısı her geçen gün artıyor.

Facebook'ta b r başka koleks yoncu İlkay Al kaya le tanışan Canberk, Al kaya'nın koleks yonundan etk lenerek f gür b r kt rmeye başlamış.

İşte o koleks yonculardan b r de Bursa'da yaşayan l se öğrenc s Canberk Sarıgöl.

“Bütçem zorlamamak ç n genel olarak Marvel f lmler n n f gürler n alıyorum” d ye Canberk, bazı özel f gürler de koleks yonuna ekl yor.

Ün vers te sınavına hazırlanan Canberk bu yıl staj yapıyor. Stajdan aldığı ücret n büyük kısmını se yen f gürlere ayırıyor. Aynı zamanda arkadaşları le cosplay çalışmaları da yapan Canberk, f gür b r kt rmeye b lg sayarını sattıktan sonra başlamış!

Yüze yakın f gürü olan Canberk'e hedef nde herhang b r sayı olduğunu sorduğumda se olmadığını söyleyerek “yen f lmler çıktıkça onların f gürler n toplayacağım” d yor.

B lg sayar oyunlarına çok vak t ayırdığını söyleyen Canberk, ün vers te sınavına hazırlıkta kend s ne engel olmamasını sted ğ nden 10


Canberk’ n koleks yonu büyük ölçüde Marvel karakterler nden oluşuyor. 11


F gürler n ortak özell ğ Marvel S nemat k Evren ’ nden olmalaı

12


STEVE DİLLON Tunç PEKMEN bulmak çok kolay değ ld . İşte tam bu esnada tozlu b r raf üstünde h ç adını sanını duymadığım b r ç zg roman c ld gördüm. “Hellblazer : Damnat ons Flame” adlı bu ç zg romanın kapağında, arka planda alevler ç nde yanan Amer kan Özgürlük Heykel vardı ve hemen önünde gayet berduş b r şek lde g y nm ş sarışın b r adam umursamazca s garasını yakıyordu. Alışık olmadığım b r kapaktı bu. Etk lenm şt m. Hemen ç zg romanı açıp ç n karıştırdım ve oldukça sade , kend nden em n ve oturmuş b r ç zg yle karşılaştım. Steve D llon'un ç zg s yd bu ve yazar Garth Enn s le beraber hayatımda görmed ğ m kadar lg nç, sam m ve karanlık b r ç zg roman yapmışlardı. Başka şler olup olmadığını araştırdım ve zaman ç nde o yazar-ç zer ek b n n yaptıkları tüm Hellblazer'ler ve efsane ç zg roman “Preacher” ser s n topladım. Beraber g r şt kler Pun sher sayıları se hemen rafımda yer buldu ve bence o sayılar en başarılı Pun sher çalışmalarından b r d r. Zaten bu k l n n yarattıkları Hellblazer sayıları, daha sonra s nemaya aktarılan ve Keanu Reeves' n başrolunde oynadığı Hellblazer f lm n n ana konusuna lham kaynağı olmuştur; aynı şek lde Thomas Jane' n başrolde oynadığı Pun sher f lm nde bu k l n n h kayeler nden es nlen lm şt r. Preacher se şu anda ekranlarda oynayan b r d z olarak yer bulmuştur.

2000'l yıllarda, artık ç zg roman'dan sıkılmış ve hep aynı şeyler okumaktan c dd hayal kırıklığına uğramış b r şek lde etrafta gez n yordum. Amer ka'da 1992 yılında yaşanan ç zg roman devr m nden W zard derg s sayes nde haber m vardı, ama W zard'ın önerd ğ ç zg romanların hang s n aldıysam hep aynı

şeyle karşılaşıyordum. Donlarını kostümler n n dışına g yen süper kahramanlar, koca göğüslü seks kadın kahramanlar ve göğüs kafes b r Bu ck'ten r olan karanlık ant -kahramanlar. H kayeler hep b rb r n n tekrarıydı, ç z mler de nanılmaz derecede göz yoruyordu. ( Hatırlatayım o zamanlar nternet daha emekleme çağındaydı o yüzden bu konudak b lg lere ulaşmak çok kolay değ ld .) Türk ye se, çoğu Doğu Avrupa ülkes g b kovboyların st lası altındaydı ve Spagett Western dışında b r şeyler 13


başlayınca kend g b 2000AD'den yazar ve ç zerlerden oluşan c dd ve büyük b r arkadaş grubu kurdu. Bu gruba dah l olanlar arasında yazar Garth Enn s , Warren Ell s, ç zerlerden John McCrea, Steve Pugh ve Carlos Ezquerra'dır. (Ne l Ga man ve Grant Morr son da bu grup ç nde olmasına rağmen, Ne l Ga man onlar ç n b raz züppe kaçar; Grant Morr son'ı se uyuşturucu kullanmıyorken bulmak mümkün değ ld r) Bu grubun zamanında Vert go ç n çıkardıkları ç zg romanlar , hala “esk ” Vert go'nun en sev len ve en key fl ç zg romanları arasında yer alırlar.

Ç zer Steve D llon lg nç b r k ş l kt r. Kend s b r sürü efsanev projeye mza attığı ve heps n n altından kalkmayı başardığı halde , çok fazla ç zg romancılar tarafından sm anılmaz. Bunun neden çok karışık ç z mler yapmaması veya çok farklı kamera açıları kullanmamasıdır. Ama tüm ç zer ve yazarların onayladığı şudur k Steve D llon'ın en büyük özell ğ s nematograf y ve h kaye akışını çok y başardığıdır.Pek ç zg romana nasıl başlamıştır ? Steve D llon İng ltere'de , b r sanay şehr olan Luton'da 1962 yılında dünyaya gelm şt r. İlk ç zg romanı 13 yaşındayken okul derg s ne yaptığı “Uzay vamp r ” d r. (Bu arada b r d p not vermek st yorum. İng l z ç zg roman kültüründe süper kahramanlar çok fazla bulunmaz. Daha çok ya 1 veya 2. Dünya savaşıyla alakalı savaş h kayeler ya da b l m kurgu h kayeler yayınlanır. Bu yüzden İng ltereden çıkan çoğu yazarların süper kahraman h kayeler yazmayı sevmemeler veya h kayeler yazarken normalın dışında öykü bulmaları buradan kaynaklanmaktadır.Örnek : Alan Moore, Ne l Ga man, Garth Enn s, Warren Ell s, Grant Morr son, Peter M ll gan ve Jam e Delano g b yazarların ç zg romanlarını nceleyeb l rs n z.) Steve D llon lk profesyonel ç z m ş n 16 yaşında aldı. Kısa soluklu olan “Marvel UK” derg s ç n haftalık Hulk ve N ck Fury ç z mler yaptı. Oradan İng ltere'n n meşhur derg ler olan 2000AD, Doctor Who ve Warr or'da ç zg romanları yer aldı. Hatta Doctor Who derg s ç n, b r Dalek avcısı olan Abslom Daak adlı uzun saçlı b r savaşçı karakter yarattı. Bunun dışında Judge Dredd ç zmes ne z n ver len en genç ç zer oldu . Brett Ew ns le beraber 1988 yılında yarattığı ç zg roman Deadl ne le b r sürü yen yazar ç zere fırsat verd ve 90'lı yıllardak alt kültür ç zg roman hareket n n öncüler nden b r oldu.

Steve D llon , genel olarak arkadaşları tarafından neşel ve key fl b r olarak b l n r. Hakkında anlatılan çok h kaye vardır. 16 yaşındayken 2000 AD'ye ç z mler n götürdüğünde ed törün ona nanmaması ve “başka nsanların ç z mler n yürütmeye utanmıyor musun” demes , D llon ç z mler gerçekten kend yaptığını spatlayınca, ed törün o ç z mler tutup kend s ne her gelen yen ç zere “ben bunu st yorum” d ye göstermes en fazla

Kend hal nde sess z sak n b r olan D llon, Amer ka'ya gel p de ç zg roman yapmaya 14


b l nen h kayed r. Garth Enn s' n b r h kayes ne göre , kend s D llon le barda çerken Enn s' n “Green Lantern sm nden daha salakça b r süper kahraman sm bulsana bana” demes üzer ne o anda “Dogwelder” dem şt r. Dogwelder ( köpek kaynakçısı) daha sonra Enn s' n H tman karakter nde rol alan tuhaf k ş lerden oluşan süper kahraman takımında çok c dd popüler olur. Dog Welder' n aslında çok hastalıklı b r süper gücü vardır. Kend s sokak köpekler n öldürmekted r ve bunları kötü adamların vücutlarına leh mlemekted r. Kader n gar p b r c lves olarak D llon'un ölmeden evvel yaptığı en son ç z m, sınırlı sayıda basılacak olan “Sect on 8” ç zg romanı kapağıdır ve kapakta Dog Welder bulunmaktadır. D llon 22 Ek m 2016 'da apand s t patlamasından öldüğünde henüz 54 yaşındaydı ve arkasından çok üzgün b r arkadaş ve hayran grubu bıraktı. Onunla çalışan arkadaşlarından , onu tak p eden fanlarına kadar b r sürü k ş sosyal medyada üzüntüler n paylaştı ve DC grup ed törü Mar e Jav ns onun ç n çok dokunaklı b r açıklama yaptı. Steve D llon'u h ç görmed m,

ben m varlığımdam haber yoktur. Ama ben tekrar bu ç zg roman evren ne soktuğu ç n kend s ne m nnettarım. Umarım kend s gökyüzünde g deb lecek b r bar bulmuştur ve orada sak n sak n b rasını ç yordur. Arkanda b r sürü eser bıraktığın ç n sana tüm ç zg roman okurları adına teşekkür eder m Steve.

onun da

Şerefe ... Kasım 2016, soğuk b r Bomont geces 15


KASIM’DA GÖLGE BAŞKADIR YAZAN: Tuğba TURAN

İLLÜSTRASYON: Tolga TANYEL toplayan Hitler, Führer – Lider seçilmiş. Seçilmiş yani. Millet bildiğin sandığa gidip oy vermiş. Çünkü sloganı buymuş: Ein Volk, ein Reich, ein Führer – Tek halk, tek İmparatorluk, tek Lider! "

Previously on Gölge: "Bu seferki hikayemizde politika ve aşk iç içe. Ne tesadüf ki, ikisinde de en iyi yalanı söyleyen kazanır.Peki yalancının yalanı ortaya çıkınca ne olur? Aşık, aşkını kaybeder ama politikacı, erken seçime gider ve daha büyük bir yalan söyleyerek oy oranını %49.5'a yükseltir."

*** G ö l g e : Yo k t u m , s i n d i m . Ü ş ü d ü m , ısındım.Bağırdım, duyulmadı.Acıktım, bir lokma ekmek veren olmadı.Sokakta 'sokak kızı' diye yaftalandım, evde 'ev kızı'. İşe gireceğim, dedim, başımıza orospu mu olacaksın, dediler. Her coğrafya ve her iklimde başıma bir çorap ördüler.Recm edildim, resmedildim, karı edildim, vaftiz edildim, sevk edildim, sünnet edildim, taciz edildim, katledildim ama hiç mutlu edilmedim.Güçlü olmam gerekiyordu ama ne Hulk gibi kaslarım, ne de Ironman gibi kasklarım vardı.Ben de, yoklukla güçlendim. Hiçlikten doğdum. Bir kadının içine düşerken istenen, düştükten sonra istenmeyen bir bebek gibi, boşluğu doldurdum. Ben oldum.

*** "Gerçek şu ki kadınlara kötülük eden herkesin korkulu rüyasıyım. Ama işimi kan-la-değil-akıl-la-hal-le-de-rim. Suçluları, ortağım Lisbeth ile kıskıvrak yakalayıp adalete teslim etmek en büyük görevim." *** "Lisbeth: Siz Türkler ne kadar bencilsiniz yahu! Sanki dünya sizin etrafınızda dönüyor! 'Biz bitti demeden bitmez'miş! Pabucumun takımı! Gölge: Ne oldu? Ne yaptık gene? Lisbeth: Ağustos ayı geldi diye hayatta kalmayı başardığınız bir savaşı anlatmaya kalkıyorsun. Oysa bir Ağustos ayının altıncı ve dokuzuncu günleri koca koca iki şehir ve o şehirlerin insanları tarihten silindi!"

Lisbeth: Bir kahramanın ömrünün uzun olması için güçlü bir villain lazım. İnsanları evine sokacak, amanın Gulyabani geliyor, şehri, ülkeyi, dünyayı ele geçirecek diye korkutup onu yenerek her seferinde küllerinden yeniden doğması lazım. Bu yüzden Gölge, sen, fazla uzun ömürlü olamazsın canım!

*** "Derken Almanlar, Drittes Reich yani Üçüncü Reich ismi verilen Nazi Almanyası'na yumuşak geçiş yapmışlar. 2 Ağustos 1934'te Cumhurbaşkanı Hindenburg da ölünce, 19 Ağustos'taki referandumdan sonra, Şansölye ve Cumhurbaşkanı'nın tüm yetkilerini bünyesinde

Gölge: Sen öyle san! Açsana şu haberlerin sesini! İyi akşamlar sayın seyirciler. Karadul sertifikasını aldığı gün, Zincirlikuyu mezarlığını ona tahsis etmişler. İlk ve son 16


17


Neyse, bu kadar duygusallık yeter. İşimize

röportajında öyle söylüyor.

bakalım. Buyurun size o gizemli röportajın

Odasının duvarında 'No country for old

devamı:

men' posteri asılıymış ve 'old' kelimesinin

“Bugüne kadar kaç kişiye Y damgasını

üzerinde kocaman kırmızı bir çarpı işareti

vurdunuz?"

varmış.Bir de kendi deyimiyle dünyanın en yumuşak kalpli kiralık katili Léon'un resmi.

“İstatistik tutmam. O lüzumsuz devlet kurumlarının işi. Benim işim o kurumların

Kalkıp giyiniyor. Söylediğine göre

sağlayamadığı adaleti sağlamak."

üzerindeki her şey siyah. Whatsapp üzerinden yaptığımız röportajımıza

“Neden öldürdüğünüz adamların

başlıyoruz:

göğsüne Y harfi çiziyorsunuz? Zorro'dan mı ilham aldınız?”

“Bugüne kadar kaç kişiye Y damgasını vurdunuz?"

“Zorro da göğsünde bir Y ile gömülmüştür, kimseler bilmez. Ben ilham

***

almam, intikam alırım."

Gölge ve Lisbeth'in haberlerde gördüğü röportajı ben de dinledim.Kime ait olduğunu

***

birazdan öğreneceksiniz. Y damgası ne, kim

Gölge: Bak Lisbeth! Sen internetten

Gölge ve Lisbeth'i peşinden koşturacak kadar

araştıracaksın diye, bu, insanların göğsüne Y

kötülük yapmayı becerebilecek, kim zulme

harfi çizerek öldüren seri katil tekrar birini

zulümle karşılık verecek kadar kana-kan, dişe-

öldürecek bile! Haydi yaylan, en son cinayet

diş diyor sorularının cevaplarını almak isteyenler

işlediği yerden başlayalım araştırmaya!

biraz sabretsin. *** Aslında ben bu ay, çiçekten böcekten, “İsminizden bir harfi neden attınız?”

güneşten buluttan bahsedecektim. Çünkü Kasım'ın 17'si benim doğum günüm... (Bu arada

"Şair'e tek 'Y' yetti ise bana da tek 'A'

ben'ler karışmasın. Ben, yani 17 Kasım -2.ve 3.

yeter dedim. Lafı fazla uzatmayı sevmem.

köprü-internet-Apple-Google ve bir milenyum

İsmim Ybani. Hem maktullerin göğüslerindeki

öncesi- doğumlu, yedi kedi, üç köpek ve on üç

o 'Y' benim ismimin baş harfi değil. O, bir türlü

yaşında bir erkek çocuk annesi Tuğba!)

uçkur içinde tutamadıkları erkeklik hormonlarının 'Y'si."

17 Kasım denince bir de komşu Yunanistan'ın terör örgütü geliyor aklıma. Eh

***

dünyanın her yerinde akla ziyan terör suçları

Lisbeth: Buldum işte! Adı Ybani. Kendini

işlenirken, çiçekten böcekten bahsedebilmek

'birilerine ya da bir şeylere düşman olan, baş

için; bir Yeşilçam filminde, denize nazır bir yalının

kaldıran herkesle işbirliği yapabilir' diye

bahçesindeki salıncakta huşu içinde sallanan

tanımlamış sosyal medya hesabında.

Hülya Koçyiğit'in, sevdalısı Tarık Akan'a olan Gölge: Bir de sosyal medya hesabı mı

bakışları kadar duygusal olmak lazım. Olmak

varmış haspanın?

lazım değil mi? Benim (ve kim bilir kaç yaşıtımın daha) çocukluk aşkımız olan o güzel gözlü

Lisbeth: Elbette var. En son Madana E Tipi

adamın arkasından ağlarken... Allah rahmet

Kapalı Cezaevi'nde Mözgecan Maslan'ın katilini

eylesin...

öldürdüğünü iddia ediyor. Bu duruma göre pek de 18


Ksiros. Adını, Atina Milli Teknik Üniversitesi öğrencilerinin askeri cuntaya başkaldırmasının ayyuka çıktığı tarih olan 17 Kasım 1973'ten alan, 1 7 K a s ı m Te r ö r Ö r g ü t ü ' n ü n h a p i s t e k i liderlerinden biri. Bu örgüt, 103 saldırı sonucu Amerikan, İngiliz, Türk ve Yunan uyruklu 23 kişinin katledilmesinden sorumlu. Ksiros 6 Ocak 2014'te hapisten kaçmış görünüyor. 2015'te tekrar gözaltına alındığı bildirilmiş ama...

aspa sayılmaz. Gayet akıllı bir intikamcı bu kadın! Gölge: Asla! Adalet intikamla sağlanmaz! Herkes adil yargılanmayı ve adil cezalandırılmayı hak eder. Hem kapalı erkek cezaevine nasıl girebilmiş ki bu? Lisbeth: Biz geçmişe nasıl gidiyorsak öyle! *** “Masadan projeleri eliyle süpüren emlak kralı gibi süpürüyormuşsunuz tüm erkekleri?”

*** "Peki, uygulamalarınız sizce biraz kanlı değil mi?"

“Merak etmesin! Sıra o emlakçı bozuntusuna da gelecek. Ayrıca tüm erkekleri değil, adam olmayı beceremeyenleri. Bu arada sen de havaya girme.Ne sen Lois Lane'sin, ne de ben Superman. Son filminde öldü zaten, layıkını buldu.”

“Yani bu süper kahramanlar sizden korkmalılar mı?”

“Uygulama telefonda olur. Benimkiler cinayet. Gerçek şu ki kadınlara kötülük eden herkesin korkulu rüyasıyım. Ama işimi akıl-lade-ğil-kan-la-hal-le-de-rim! Suçluları, yeri geldiğinde, birbirinin suçlarını görmezden gelebilecek veya anında suç ortağı olabilecek erkek egemen adalet sistemine teslim etmek mi? Ha ha! Güleyim bari! Benim bedenim, her ay, dünyaya bir insan daha getirebilecek miyim endişesi ile titreyip; getiremeyeceğini anladığında A Rh pozitif kanarken, bir erkeğin beni sebepsiz yere kanatmasını mı!? Asla affetmem!"

“Korkmalarına gerek yok, sadece titresinler. Hem Ensar olayında bir kereden bir şey olmaz denmedi mi?”

"Dil-din-ırk ayırmadan tüm erkekleri suçlayan bir tavır içindesiniz. Neden? Hiç mi medenileştirilmişi yok bunların?"

“Neden, süper kahramanlarla bir derdiniz mi var?” “Süper, demir, örümcek filan olmalarına g e r e k y o k . A d a m o l s u n l a r, h a k l ı d a n , ezilmişten yana olsunlar yeter!"

***

"Araba kullanırsınız değil mi? Trafikte iseniz kazaya karışınca 2/8 suçlusunuzdur. Sırf trafikte olduğunuz için! Erkek cinsi de böyle, sırf erkek doğduğu için suçludur çoğu.Eğitilmiş, yontulmuş, şekle sokulmuş veya yüksek lisans da yapmış olsalar, genlerinde yüklü olan kaba kuvvetlerini, ilk çıkmaza düştükleri anda, en yakınlarındaki kadına karşı kullanmaktan çekinmezler.Çünkü hiçbiri, kadının, sokakta insan, mutfakta insan, yatakta insan olmasını istemez. Kendileri bir adım ileri gitmezler ama sürekli itaat beklerler kadınlardan. Bu

Gölge: Cezaevinden de bir şey çıkmadı. Kadın elini kolunu sallaya sallaya girmiş, ziyaret defterine adını yazdırmış.Belki de çekip adamı vurmuş. Ama ne gören, ne duyan, ne bilen var! Bu nasıl iş yahu! Lisbeth: Dur dur dur! Şu an Twitter hesabından bir paylaşım yaptı! Fotoğraf bile var. @ChristodoulosXyros ile birlikteymiş.Siyah giymiş ama yüzü görünmüyor. Gölge: Hristos kim?! Lisbeth: Türkçe okunuşu Hristodulos 19


Sene 415. Yer Bizans İmparatorluğu. Hristiyanlığı kabul edeli fazla olmayan imparatorluk sokaklarında bir grup yeni yetme Hristiyan fanatik, genç bir kadını linç etmek üzere kovalıyorlardı. Lisbeth ve Gölge olay yerine yetiştiklerinde, Ybani ve Ksiros ellerinde kılıç, hayır elektrikli testere ya da kılıçla elektrikli testere arası bir silahla adamları doğramak üzerelerdi. Derken Lisbeth-Gölge-Ybani ve Ksiros arasında, uçan tekmeli, dönen yumruklu, Matr x ve Crouch ng T ger H dden Dragon arası bir uzakdoğu dövüşü başladı:

durumda da alacakları tek şey göğüslerine bıçakla kazınmış kendi kromozomları olacaktır." *** Gölge ve Lisbeth soluğu Atina'da aldılar. Bir intikam meleği ve hapis kaçkını bir örgüt elebaşı ne yapar, ne eder, kimin peşine düşer; sorup soruşturmaya başladılar. Lisbeth'in ülkeye hava ve karayolundan tüm giriş bilgilerini hack'lemesine rağmen elleri hala bomboş olarak Atina Milli Parkı'nda soluklandılar. Koşturmaktan ayaklarına ve bilgisayar kullanmaktan parmaklarına kara sular inmiş olarak otururlarken, karşı bankta bir kişinin okuduğu kitap Lisbeth'in dikkatini çekti: Wisdom of Hypatia-Bruce J. MacLennan. Neden wisdom (bilgelik), Hypatia kim diye düşünürken, parmaklarının altında Google'dan fışkıran bilgileri okuyunca yerinden fırladı:

Gölge: Biz hangi ara Charlie'nin Melekleri'ne bağladık Lisbeth? Nereden çıktı tüm bu dövüş sanatları bilgimiz? Lisbeth: Elleme. Yazarımızın doğum günü yaklaşıyor.Kendi çapında eğleniyor bu ay yazarken. Gölge: İyi de o her ay eğleniyor ki! Hem biz kiiiim, Charlie'nin melekleri kim?

Lisbeth: Hadi kalk, kalk, kalk, milattan sonra 415 yılına gidiyoruz!

Lisbeth: Nedenmiş? Drew Barrymore o koca poposu ve tuzluk kadar boyuyla o kadar adamı alt ederse, biz neler yapmayız!!!

Gölge: Dur o ne demek? Zaman makinesi yanımızda mı? Bir saniye ya! Neden? Hey Allahım!

Ybani: Gicimi giçsizliktin, yik ilmiktin, girinmimiktin ilirim! Ahahahahahahahaha! Hoş geldin Gölge ve İsveçli yazardan afırma yardımcısı Lisbeth! Ksiros, sen şu cılız İsveçli'nin işini bitir. Gölgesinden korkan Gölge'yi bana bırak!

*** "O zaman ben sizi avcı olarak nitelendireceğim. En çok ne zaman avlanıyorsunuz?” “Ben avlanmam. Onlar benim önüme çıkar.”

Gölge: Ben kimseden korkmam!!! Ama senin benden ne kadar korktuğun, tek silahı görünmezliği olan birine bu kanlı silahla saldırmandan belli! Üstelik yanlış dergidesin kızım! Git kendi çöplüğünde seri katilcilik oyna!

“Peki özel bir kostüm giyiyor musunuz?” “Sirk soytarısı değilim. Gayet normal çıkıyorum sokağa. Bazıları için bu bile yeterli: Nefes alıyorum. Kimisi ilk gördüğü anda beni nefes kesici bulduğunu söylüyor, yılışarak… İşte ben de tek kılıç darbesiyle onların nefesini kesiyorum.”

Ybani elindeki testere kılıklı kılıçla Gölge'ye saldırdı: VRUUUUUUUUUMMMMMMMMMM!!! Ybani: İşte şimdi kendi kuyunu kazdın güzelim! Hikayen seninle aynı adı taşıyan dergide yayımlanıyor diye şişinirsin ha! Sen daha

*** 20


“Bir erkeğin aşkı, gördüğü ilk donsuz mini etekliye kadar sürer de ondan!”

kağıt yüzü b legöremedin gerizekalı! Hem Gölge'sin hem sanal! Al sana!!!

***

VRUUUUUUUUMMMMMMMMMMM!!!

Bu arada Lisbeth yeni yüklenmiş judo becerilerini kullanarak Ksiros'u kıskıvrak yakalayıp bir ağaca bağladı.Gölge'yi köşeye sıkıştırmış olan Ybani'ye arkadan yaklaştı. Tam elindeki kestere ile Ybani'ye saldıracakken yapışkan bir örümcek ağı ile kesteresi elinden uçup gitti:

Yban : İsmimle aynı adı taşıyan derginin kapısına h ç m gitmedim sanıyorsun? Bilemezsin kaç kere mail attım kendimi! Amahiç ciddiye almadılar beni! Ben de mail sayfasının ortasına kılıcımla kocaman bir Y çizdim ve bitirdim bu ilişkiyi. Neden ismimden bir harf attım sanıyorsun ha! Neden!!! Beni de sen gibi hanım evladı sandılar ama ne kadar gaddar olduğumu gördüklerinde iş işten geçmiş olacak!!!

SiyahKostümlüÖrümcekAdam: Withgreatpower, comesgreatresponsibility: Büyük güç, büyük sorumluluk getirir! Sen bu gücünü boşa harcıyorsun Gölge!

Gölge, çevik bir tekme ile kılıcı kadının elinden savurdu:

Gölge: (Lisbeth'le beraber Örümcek Adam'ın ağında debelenirken) Siyah Örümcek adam! Sen de nereden çıktın!

VRUUUUMMMSSTTRRRRAAAAAKKKK!! !! Gölge: Ben seni adalete teslim ettikten sonra sen kağıt değil, gün yüzü göremeyeceksin pislik!!! Bu çeşit bir silahı nereden buldun bilmiyorum ama bunun bedelini ödeyeceksin! İhanetin nedeni olmaz, bedeli olur! (1)

Ybani: Gölge'nin Batman'i varsa, Ybani'nin de Siyah Örümcek Adamı var! Nihahahahahahahhahahah!!! GölgefısıltıylaLisbeth'e: (Sahi nerede bu Batman?)

Ybani: Tam da tırlarla kötü adamlara silah gönderen bir ülkenin vatandaşının ağzına yakışır bir cümle! Güleyim bari: Adaletmiş! Hahayt!!! Bu silahlar da -adları kestere- bana o tırlarla geldi! Pir Ece yeni adıyla Büke Hatun(2) sağ olsun! Muhabbeti kısa keselim de işimize bakalım! Onlar Hypatia'yı öldürmeden ben onların göğüslerine bu kestereyle birer 'Y' kazıyayım da görsünler!!!

LisbethfısıltıylaGölge'ye: (Ne bilsin bu hikayede bu kadar aksiyon olacağını, cast'a almamış yazarımız onu bu ay!) ÖrümcekAdam: Doğru ama eksik! Siyah örümcek adam değil! Siyahi örümcek adam! (Maskesini çıkararak) Benim adım MilesMorales!(3) Yıllardır zenci diye aşağıladılar. Hollywood filmlerinde kostüm hariç asla siyah örümcek adama yer vermediler! Ama yeter ezildiğim! Güç bende artık!

*** “Sırada kişisel bir soru var: Hiç aşık oldunuz mu?”

***

“Oldum tabii ki. Kadınım ben. Katilim, ama kalpsiz değilim.”

“Siz bile aldatıldığınıza göre sizden daha güçsüz kadınlara ne önerirsiniz?”

“Nerede şimdi o şanslı erkek?”

"Güçsüz kadın yoktur, kriptonit etkili erkek vardır. Bazen en güçlü kadın bile, aşık olduğu erkeğin yanında kendini kanadı kırık bir minik serçe gibi hisseder. Ancak altın

“Şanslı olduğu için mezarlıkta. Yoksa daha çok çekecekti elimden.” “Neden?” 21


zencileriyle bizim dincilerin mağdurluğu bir bitmedi gitti arkadaş! Şu çok konuşan, bir harfi ve tahtası eksik Ybani'yi de bana bırak ki bir güzel haklayayım. Haydi bakalım!

kafese konunca aklı başına gelir. Sonra kanatlarını bir açar ki, o kanadı kırık serçe, meğer kocaman bir kara kartalmış! O yüzden kadınlara tavsiyem şudur: Doğada insan erkeği kadar kaba bir yaratık yoktur; mümkünse uzak dursunlar! Erkek milleti ağzını açtığında en hafif küfürleri, birbirlerinin annelerine sövmektir.Bıraksanız sanki 7/24 hede hede hede edecekler hıyarlar.Ama bir fahişenin en fazla 7 dakika 24 saniyesini satın alabilirler. Beş dakika önce dolaptan soğuk bira isterken sizi çok sevdiklerini söylerler ama maç izlerlerken TV'nin önünden ikinci kez geçerseniz ettikleri laf: Allah belanı versin, çekil lan şunun önünden!"

Lisbeth: Acele et! Hypatia'yı öldürenleri kesecek olursa tarihin akışındaki sapma hepimizi yok eder haberin olsun! Ybani: (Kestereyi tekrar ele geçirirken) Kükremiş sel gibiyim, hangi Gölge bana zincir vuracakmış şaşarım! Ben bir insanın göğsüne sadece Y yazmam, Y kromozomlarına kadar bölerim Alimallah! Heeeeeeyt! İntikam gölgeyle alınmaz; kanla alınır!!! VRUUUUUUUUUMMMMMMMMMM!!! Ybani, Lisbeth ve Gölge'nin aynı anda üzerine atlamasıyla Hypatia'yı öldürecek adamları ıskalayınca, kestere Hypatia'nın göğsüne saplandı.Talihsiz genç kadın orada parçalanarak öldü.

“Bu arada bu röportajı asla bir erkekle yapmayacağınızı belirtmişsiniz. Whatsapp'tan görüntüsüz olduğu halde erkek olmadığımdan nasıl emin oldunuz?” “Hah hah hah! Emin ol, erkek olsaydın üçüncü cümleden sonra röportaja değil, bana yazmaya başlardın."

*** Tarih yanılmamıştı. Ama kimdi bu Hypatia ve acaba 415 yılında Hristiyanlar tarafından neden linç edilmek istenmişti? Önümüzdeki ay Gölge e-Dergi'de...

"Son olarak erkeklere bir mesajınız var mı?" "Erkekler! Teker teker bitiremeyeceğim sizi, ikişerli sıraya geçin! Şimdi müsaade edersen şehirlerarası otobüste bir kadının üzerine boşalan itoğluit bir muavinle ve bir kadına şort giydi diye saldıran bir şerefsizle işim var. Tutuklandı diyorlar ama inanmam. Onları bulup göğüslerine YAG kazıyacağım." "???" "Yetmez ama GEBER!" ***

(1)Beşer Esad'ın tarihi cümlesidir.

Gölge: Yeter!!! (Lisbeth Örümcek Adam'ın ağlarını elindeki İsviçre çakısı ile kesip attıktan sonra) Lisbeth! Sen şu Malkoçoğlu'ndan HeMan'e yatay geçiş yapan Örümcek Adam'ı yakala. Adamlar Amerika'ya siyahi başkan seçtiler; hâlâ biz eziğiz, biz mağduruz! Bunların

(2)Devrim Kunter'in Yabani Dergi'de yazıp çizdiği çizgi roman Kralına İsyan'da bir karakter.Kestere de onun kullandığı s lah. (3) Marvel Comics kahramanı. İlk ortaya çıkışı Ağustos 2011, Ultimate Fallout.

22


GEZİCİ FESTİVAL 22. YOLCULUĞUNA HAZIRLANIYOR 25 Kasım - 1 Aralık Ankara, 2 - 4 Aralık S nop, 5 - 7 Aralık Kastamonu

Ankara S nema Derneğ 'n n T.C. Kültür ve Tur zm Bakanlığı'nın katkılarıyla düzenled ğ Gez c Fest val, 22' nc yolculuğuna hazırlanıyor. 25 Kasım - 7 Aralık 2016 tar hler arasında s nemaseverlerle buluşacak fest val, her yıl olduğu g b Ankara'dan yola çıkacak. 25 Kasım 1 Aralık'ta başkenttek göster mler n n ardından, 2-4 Aralık tar hler arasında S nop'a konuk olacak. Gez c Fest val yolculuğunu, 5 - 7 Aralık'ta Kastamonu'da tamamlayacak.

sürpr z bekl yor. Klas kleşen bölümler n n yanı sıra özel bölümler ve konuklarıyla da her yıl d kkat çeken fest valde, bu yıl da s nema üzer ne söyleş ler ve çeş tl atölye çalışmaları yer alacak.

Gez c Fest val 22' nc yolculuğunda, b r yıllık aradan sonra tekrar S nop'a, f lm ek pler yle b rl kte konuk olacak. Gez c Fest val S nop'un ardından k yıldır kentler arasına katılan Kastamonu'da fest val tamamlayacak.

Fest val n klas kleşen bölümler Dünya S neması, Türk ye 2016, Kısa İy d r, Çocuk F lmler bu yıl da fest val zley c s yle buluşacak. Dünyanın öneml fest valler ne seç lm ş ve övgüyle karşılanmış pek çok f lm n tüm kentlerdek lk göster mler Gez c Fest val'de yapılacak. Türk ye 2016 bölümünde, yılın öne çıkan yerl yapımları da f lm ek pler n n katılımıyla zley c yle buluşacak. Her yıl olduğu g b Kısa İy d r ve Çocuk F lmler göster mler ücrets z olarak gerçekleşt r lecek.

Fest val sey rc s n , 22'nc yılda da b rçok

22. yıl özel bölümler se, “S nemanın Altın 23


Altın Çağı / Reha Erdem Seçk s ”,

müz k eşl ğ nde göster lecek: OneWeek (B r

“K arostam : Yarım Kalan Sözler”, “Sükut

Hafta) (1920, 25'), TheGoat (Günah Keç s )

Altındır: BusterKeaton”,

“Yeş lçam'dan

(1921, 23'), ThePlayhouse (T yatro Salonu)

Youtube'a Erkekl k Haller :Zeyno Pekünlü” ve

(1921, 22'), Cops (Aynasızlar) (1922, 33').

“Osmanlı'dan Manzaralar II”.

F lmlere p yano le eşl k ed lecek.

Gez c Fest val'e bu yıl en sevd ğ ve öneml

Gez c Fest val' n son yıllardak klas kleşen

bulduğu f lmlerden özel b r bölüm hazırlayan

bölümler nden b r hal ne gelen, güncel sanat

Reha Erdem, S nemanın Altın Çağı / Reha

alanında şler üreten sanatçılar le fest val

Erdem Seçk s kapsamında fest val zley c s yle

zley c s n buluşturan özel bölümümüzde bu yılk

f lmler seçme nedenler n paylaşacak. Fest val,

sanatçı konuk Zeyno Pekünlü. Sanatçının

bu yıl sey rc s n usta yönetmen Reha Erdem

v deoları “Yeş lçam'dan Youtube'a Erkekl k

rehberl ğ nde s nema sanatının görkeml

Haller ” bölümünde göster l rken, şler nden

geçm ş nde b r yolculuğa davet ed yor. Erdem' n

oluşan serg Salt Ulus'ta, 18 Kasım'da kapılarını

seçk s , s nemanın geçm ş n tanımak ve tadına

açacak.

varmak ç n yapılan b r çağrı aynı zamanda.

Fest val n 20. yılında lk gerçekleşt r len

Seçk de geçm şten günümüze ayna tutan beş

Osmanlı'dan Manzaralar, bu yıl, Hollanda

klas k yer alıyor: Ch ldren'sHour (Tehl kel Fısıltı)

Büyükelç l ğ 'n n katkıları ve EYE F lm Enst tüsü

(W ll am Wyler, 1961), The S lence (Sess zl k)

şb rl ğ

(IngmarBergman, 1963), TheOx-Bow-Inc dent

le k nc bölümüyle zley c karşısına

çıkacak. Osmanlı topraklarında, 1918-1926 yılları

(Ox-Bow Olayı) (W ll am Wellman, 1943),

arasında çek lm ş bu f lmlerde; Çanakkale

P ckpocket(Yankes c ) (Robert Bresson, 1959),

Savaşı, zorunlu göçler, bölgen n tur st k yerler

Strombol (RobertoRossel n , 1950).

görülüyor. F lmlere, bulunup arş vde korundukları

Yakın zamanda kaybett ğ m z yönetmen

hal yle yer veren “Osmanlı İmparatorluğu

Abbas K arostam anısına, f lmler nde kend s yle

Manzaraları” b r arş v sunum projes . B r takım

çalışan görüntü yönetmen ve yakın arkadaşı

sorulara cevap bulma dd asında olmak yer ne

Se follahSamad an'ınK arostam hakkında çekt ğ

günümüze kadar gelen bu görüntülerle lg l yen

belgesel K arostam

sorular ortaya atan bu proje ç n bulunan her yen

le 76 Dak ka 15 San ye

arş vsel görüntü, keşfed lecek ve tartışılacak yen

Türk ye'de lk kez zley c le buluşacak.

b r konu anlamına gel yor. Proje, sadece tar h

ABD Büyükelç l ğ 'n n katkılarıyla bu yıl

değ l daha gen ş b r s nema anlayışıyla da lg l

gerçekleşt recek özel bölüm se canlı müz k

ortak b lg ve kavrayışımızı büyütmek umuduyla,

eşl ğ nde göster lecek, yen restore ed lm ş

farklı alanlardan pek çok uzmanın f lmler

BusterKeaton'ın kısa f lmler . Sess z s nemanın

zleyerek yorumlamasına önayak olmakta.

en üç büyük sm nden b r (d ğer k s Charl e Chapl n ve Harold Lloyd) olan BusterKeaton, b r

İlk yılından bu ya Gez c Fest val' yalnız

dönem unutulmuş olsa da bugün s nema tar h n n

bırakmayan ve her yıl fest vale b rb r nden özgün

dehaları arasında anılıyor. Gez c Fest val'de

af şler sunan Beh ç Ak, 22' nc yılda da hazırladığı

BusterKeaton'ın en öneml dört kısa f lm canlı

af şle Gez c Fest val'e desteğ n sürdürüyor. 24


25


GÖLGE YAZAN: Mercan ALPER

İLLÜSTRASYON: Rıdvan B. HARMAN

Yüzyıllar süren yalnızlıktan, başını okşadığı onca ked den, geçt ğ yollardan, zled ğ f lmlerden sonra yorulmuştu kadın. B r adam d led yanında. Onu koruyup kollayacak, f lmlere onunla gülüp ağlayacak, yollarda onunla yürüyecek, ked ler onunla sevecek b r adam.

olduğunu bulamadı. Kırmızı kad fe koltuğuna gömülüp düşünmeye başladı. Yüzyıllar önces nden sıcak b r öğleden sonra süzülüp geld aklına.

Gölges kend nden büyük b r adam düşündü kadın. Telaşlı ayak sesler ev n ç nde dolaşan, s gara dumanını üflerken gözler uzaklara dalan b r adam. Ruhunun en karanlık köşeler nde ışığı olacak, kuytu sokakların köşe başında an den bel r p onu güven ç nde ev ne ulaştıracak, anlatmasa da onu anlayacak b r adam.

Annes yle b rl kte y ne tam burada durmuş b r nsan yapıyorlardı. Kend s ç n b r oyun arkadaşı. Annes n n hazırladığı karışımı d kkatle ncel yordu. Kend s n n ş md yaptığı g b özenle karıştırıyordu annes karışımı. Arada dönüp kend s ne gülümseyen annes n n yüzünü hatırladı. B rl kte aynı koltuğa çöküp beklemeye başlamışlardı. Çok geçmeden kabaran karışımdan b r kız s luet bel rd . Heyecanla zıplamıştı yer nden. “Arkadaş!”

Kad m zamanlardan kalma b lg lerle b r adam yaratmaya g r şt kadın. B r tutam saç tel , yalnız dolunayda açan b tk ler, b r damla kan, b r damla gözyaşı, b raz nsan kalıntısı…

“Evet, o sen n yen arkadaşın. Bu kez daha d kkatl olup onu kaybetmeyeceğ n konusunda bana söz vermel s n Mel . Her hafta sen n ç n yen b r arkadaş yapamam.”

B r adam yaratmak ç n gerekl olan her şey koydu b r kabın ç ne. Beklemeye başladı. Tıpkı b r hamur g b mayalanıp kabardı karışım. B r s luet şek llenmeye başladı. Kabardı, yükseld kaba sığmaz oldu. Tam netleş p b r adama dönüşecekken b rden b re sönüverd .

Annes uyarıcı b r ses tonuyla ama şefkatle söylem şt bunları. “Ş md arkadaşın ç n son b r dokunuş kaldı. Arkadaşının özü ne olacak?” “Şeker!” d yerek sev nçle eller n çırpmıştı. “Şeker olmaz ne yazık k hayatım. Öz ç n b r duyguya ht yacımız var. H ssett ğ n b r şey olmalı”

Tekrar başladı kadın malzemeler toparlamaya. Adam yapmak kolay değ ld , lk seferde zaten pek tutmazdı bu tür karışımlar. Hevesle her şey yen den karıştırıp koydu kabın ç ne. Bekled . Her sefer nde tam netleş rken sönüverd adam. Kadın anlayamadı neden n . K tapta yazan, hatırladığı her şey yapıyordu. Doğru malzemeler koyup koymadığını tekrar kontrol ett . Her şey tamamdı. Ney n eks k

“İşte bu!” d yerek fırladı yer nden. Bunu nasılda atlamışım d ye mırıldandı. Hevesle yen den malzemeler karıştırmaya başladı. B raz ot, b raz kan, b raz nsan kalıntısı… S luet yen den görünce b r öz düşündü.

26


27


B r akşam gezmeye çıktılar adamla. Arnavut kaldırımı döşenm ş yollarda kadın ayağında topuklularla zar zor adama tutunarak yürüdü. B r çeşmen n önüne geld ler karanlık sokakta ve kadın b rden korkmaya başladı. Gözü adamın çeşmeye yansıyan gölges ne takılı kalmıştı. “Ya sen b r gün kaybedersem” ded kadın korkuyla. Adam “yapma” d ye fısıldadı kadına usulca. Kadın korkudan kaçamadı. Korku soğuk b r dem r g b kadının ten n yakmaya başladı. “Ya g dersen” ded kadın. Adam kadından uzaklaştı. Korku kadının l kler ne şled kçe adam adımlarını sıklaştırdı. Kadın adamın yokluğuna da r senaryolar yazarken, adam gölges n çeşmen n üzer ne asılı bırakıp telaşlı adamlarla uzaklaştı. Kadın uzun b r süre gözler n alamadı gölgeden…

B r duygu, b r h s, ne olmalıydı? Şu sıralar en yoğun h ssett ğ şey belk de. “Korku” Olab l r m ? Korku b r adamın özü olab l r m yd ? Omuz s lkt . Ne fark ederd k . Zaten h çb r sonradan olan sonsuza dek s z nle kalmazdı. S luete doğru kuvvetl ce üfled . Korku onun nefes ne karışıp son şekl n verd adama. Sonra b r anda yok oluverd ortadan adam. Kadın sak nce ortalığı toparlamaya başladı. S luet n kend n hazır h ssett ğ anda ortaya çıkmasına z n vermes gerek yordu. İş n b t r nce yatağa geçt . Yastığında k ked y kenara çek p “Had bu gece yatakta ben uyuyacağım. B r adam yaparken gerçekten çok yoruldum” ded . Ked ona p s b r bakış atıp yataktan aşağı atladı. Gözler n kapatır kapatmaz der n ve rüyasız b r uykuya daldı.

Korku l kler ne şlem şt kadının. Koşarak eve ger dönmek kapıyı kapatmak malzemeler n karıştırma ve adamı ger get rmek st yordu. B r k adım attıktan sonra ayağı takıldı. Kaldırım taşlarına sıkışan topuğunu çekt hızla, kurtaramadı.Eğ l p ayakkabılarını çıkardı kadın. Yalın ayak koşmaya başladı. Eve vardığında ayağındak kes klerden kan sızıyordu. Umursamadı. Malzemeler karıştırdı. S luet görür görmez ona kuvvetl ce üfled . “İşte tamam, artık sadece sen beklemem lazım” d yerek kırmızı koltuğuna çöktü. Oracıkta gözler kapıda adamı bekleyerek uyuyakaldı.

Sabah uyandığında b r gölge gördü kadın yanında. “Ben b raz daha tanımla” ded gölge ona. Arkasına yaslanıp gözler n kapadı. Yüzünü anlattı adamın. Saçlarının haf f kırlaştığını, k rl sakalını, yorgun gözler n … Bütün gün yatakta kalıp gölgen n sorularını cevapladı kadın. Sorular tükend kçe gölge daha da bel rg nleşt . Akşam olup kadın yorgunluktan uyuyakaldığında ete kem ğe bürünmüş olan “gölge adam” usulca kalktı kadının yanından. Saçlarını ger ye atıp alnına b r öpücük kondurdu uyuyan kadının. B r s gara yaktı, dumanı üflerken gözler uzaklara daldı.

Sabah mutfaktan gelen tıkırtılarla uyandı. Ked n n y ne neler karıştırdığını görmek ç n yer nden kalktı. Ayakları sızlıyordu. Sendeleyerek mutfak kapısına ulaştığında sesler n ked den gelmed ğ n fark ett .

Kadın sevd adamı. Onu kend s n n yaptığını unutup sevd . Hayal ett ğ m ne varsa sens n ded ğ her sefer nde sadece tebessüm ett adam. Sank adam en başından ber varmışçasına devam ett kadın hayatına. Yemek yaptı, tem zl k yaptı, çalıştı, yed , uyudu, sev şt ve h ç hatırlamadı s luet ya da yataktak gölgey .

Oradaydı. Kahvaltı hazırlıyor b r yandan da çok sevd ğ b r şarkıyı mırıldanıyordu. Sev nçle koşup boynuna atıldı. Adam dönüp onu sımsıkı kucaklamıştı k b r anda ger çek ld . Bu o değ ld . Karşısında k bambaşka b r adamdı. “K ms n sen?” d yerek kurtardı kend n 28


st yorum. Kend arkadaşımı” Hüngür hüngür ağlıyordu. Annes eğ l p başını okşadı.

adamın kollarından. “Ben sen yapmadın mı? B l yorsun k m olduğumu” ded adam.

“B r kez kaybett ğ n b r nsanın aynısını b r daha yapamazsın Mel . G den g der. Yer ne gelen alıp sevmey öğrenmen lazım”

“Hayır, sen stemed m ben. Ben O'nu stem şt m” ded . Adam üzgün b r şek lde “Pek ” d yerek çıktı mutfaktan. B rkaç san ye sonra dış kapının da kapandığını duydu. Adam g tm şt .

“Yer ne b r n stem yorum anne.” Annes ne sarılıp ağlamaya devam etm şt . Haf fçe doğrulup etrafına baktı. Bu gün ona sarılacak annes de yoktu yanında. Yalnızdı.Ked burnu havada k b rl b r şek lde g rd mutfağa. Onun tam karşısına geç p gözler ne baktı d md k. Kadın gülümseyerek uzanıp kend ne çekt ked y . Sıkıca sarıldı ona. Ked ne annes n n hayal ne de sevd ğ adam g b değ ld . Çok daha sıcak, çok daha gerçek…

N ye böyle oldu d yerek yere çöküp ağlamaya başladı. Hıçkırıklarla sarsılırken geçm şten b r görüntü gel p d k ld önünde. “Ama sen nle konuşmuştuk Mel . Artık sana yen b r arkadaş yapamam.” Annes bu kez çok kararlı görünüyordu. “Ama anne bu en son yaptığın ben m arkadaşım değ l k . B r başkası. Ben d ğer n

29


ÇEVİRMEN ÖZERTAN:

“TÜRKÇE BİLMİYORSUN DEDİLER!” RÖPORTAJ: Mustafa Emre ÖZGEN Agents of SHIELD, en sevd ğ m d z lerden. İlk sezonu sonradan zlemeye başlasam da düzenl olarak nternetten tak p ed yorum. D z n n g r ş nde uzun süred r d kkat m çeken b r s m vardı, El f Özge Özgan! Her bölümü t t zl kle çev r p zlemem z sağlayan nsan. Hatta d z n n k sezonu arasında kend s de evlenm ş, adına Özertan eklenm ş! En sonunda bu sme ulaşmaya karar verd m. Tw tter'dan kend s n bulup “sayen zde sezon sezon SHIELD zl yoruz, teşekkürler” ded m. Böylece muhabbet başladı. Kend s ne derg m z ç n b r röportaj yapmayı tekl f ett ğ mde se ben kırmayarak kabul ett . El f Hanım le yabancı d z lere olan lg s nden, çev rmenl ğe nasıl başladığın; ayrıca çev rmenl kte ne g b durumlar le karşı karşıya olduğunu konuştuk. Mustafa Emre ÖZGEN: Yabancı d z lere özel b r lg n z var mı? İlg lenmeye nasıl başladınız? El f Özge Özgan ÖZERTAN: Açıkçası bu hatırlayamayacağım kadar ger ye uzanan b r lg . Sanırım kumanda hak m babam sayes nde ç me şlem ş. B z Türk d z ler n zaten pek seyretmezd k, C ne-5 vardı o zamanlar =) oradan ve sonrasında CNBC-E sayes nde c dd b ç mde yabancı d z zlemeye başladım. Düzenl zled ğ m hatırladığım lk d z yse The S mpsons. Fr ends, Scrubs, Accord ng to J m, Al as, Ally McBeal, Cold Case, Coupl ng UK, ER, Legend of The Seeker, Eureka, kes nl kle Fr nge, Heroes, S x Feet Under, The K ng of Queens, Lost Room, Marr ed w th Ch ldren, Malcolm n the M ddle, Cheers, N p Tuck, Rome, Monk, Med um, W ll & Grace, W thout a Trace, The Closer, X F les, Futurama ve How I Met Your Mother, Hot In Cleveland çok büyük zevk alarak zled ğ m

d z lerd r. Pol s ye, fantast k, tar h ve komed tarzlarını daha çok sev yorum. Güncel konulu ve s yas d z ler pek lg m çekm yor. Ayrıca s h r, büyü, büyücü, olağanüstü olaylar dend ğ nde kend m o d z ye zlemekten alıkoyamıyorum. 30


geçemeyeceğ m; çev rmenl k yapayım d ye aklıma düştü c dden b r ara, babam o tekl fle gelmeden önce, baktım d z mag alım yapıyor, deneme metn n hallett m, tamam dend . S stem şöyle; d z bölümler ç n haleler açılıyor, en az rakam veren haley alıyor. Evet, korkunç b r şey hatta bence soykırım; çev rmen ve heves soykırımı.

B r dönem d z zlemeye ara verd m ama D scovery Channel'da y ne dublajsız belgesellerle devam ett m. Tab çoktan b r ant dublaj h ss yatı gel şt bende. En son d z lere kend m kaybederek zleme maceram Supernatural le başladı. Ve ş md buradayım şte. =) Mustafa Emre ÖZGEN: İzley c l kten çev rmenl ğe, ş n mutfağına geç ş n z nasıl oldu?

İlk çev r m 4 TL karşılığında Be ng Human U.S. d z s n n (Onu da zl yorum o zamanlar.) b r bölümü olmuştu. Bence(!) saatlerce uğraştım, yükled m s teye, yüklenmem ş farkında değ l m, çıkmam gerek yordu, çıktım. Atıldım! Uyarılmadan hem de. Kötü, acı h sler ç mde gark olmuştu, h ç unutmam.

El f Özge Özgan ÖZERTAN: Kend m d z lere verm ş m. Odamdan dışarı çıkmıyorum, şten ayrılmışım. İzled ğ m d z sayısı g tg de artıyor (Şu an son hal 40, b tenler har ç). Sanırsınız Amer kalı ev hanımıyım… S telerden, torrentten… Sezon sezon y yorum adeta d z ler . Babam geld b r gün “Sana b r ş buldum.” ded . “Ned r?” ded m. 3 – 4 sene önces n n en çok tıklanan yabancı d z s tes yabancıd z zle'de “Çev rmenl k yapacaksın.” ded . Önces nde fec b r d z mag maceram var. “O kadar kolay değ l o şler.” ded m. B r de baktım lk bölümümü çev r yorum; Awkward. =) (Severek de zled ğ m b r gençl k d z s yd .)

El f Özge Özgan ÖZERTAN: Zaten öncek cevaplarımda az çok bu sorunun cevabını verd m sanırım. Sanıldığı g b çok büyük paralar kazanmıyoruz ama. Sevmeden yapılacak b r ş değ l bana sorarsanız, ben çok sev yorum ve natla mesleğ m hal ne get rmeye çalışıyorum bu ş.

D z mag maceramı da anlatmadan

Ayrıca b r ş rket ç n senkron, alt yazı ve

Mustafa Emre ÖZGEN: Gönüllü olarak mı yapıyorsunuz yoksa madd get r s var mı?

31


k ş ler. Ed törler vs g b .) El f Özge Özgan ÖZERTAN: Çalışma ortamım nternet n ve b lg sayarımın olduğu her yer. Yardım aldığım k ş lerse çok az. Genell kle ben m sağ kolum nternet ama ortak çev r yaptığım arkadaşlarım ve takıldığım yerlerde konunun çer ğ ne göre yardım aldığım k ş ler değ ş yor. Mesela The Last Sh p d z s n n b r bölümünde sayısız kere babamı arayıp askerl k ve asker gem jargonunu sormuşluğum var. Tıpla lg l konularda annem ve tıpla alakası olan b rkaç arkadaşımı ayrıca hukuk konularda da yakın b rkaç avukat arkadaşımı aramışlığım da mevcut. =) Ed tör ve düzeltme konusuna gel nce kend m ç n konuşayım ben kend kend m n ed törüyüm, tüm kontroller m yapmadan çev r m vermem. Zaten hızlı olunması gerekt ğ ç n özel b r düzeltme sürec yok. Tek sıkıntım bu konuda, hatalarım genelde Türkçede mevcut kel meler oluyor, yan yazdığım kel me Türkçede zaten var olan b r kel me oluyor ve düzeltme safhasında program onu hata olarak algılamıyor. Yanlış çev r yapmışsam ve fark etmem şsem düzeltme şansım yok. Ancak bölümü tekrar zlersem hayıflanıp kend me b r daha böyle hatalar yapmamam gerekt ğ n söylüyorum o kadar. Mustafa Emre ÖZGEN: Kullanılan argonun çev r s nde sorun yaşıyor musunuz? El f Özge Özgan ÖZERTAN: Açıkçası çok zorluk yaşamıyorum d yeb l r m. Sansüre karşıyım çünkü görev m n söylen len aktarmak olduğuna nanıyorum. deş fre yapıyorum. Yan s l baştan alt yazısız v deoya alt yazı yapıp ya İng l zces n yazıyorum ya da Türkçeye çev r yorum. Bunun da ücret atla deve değ l ve tesl m tar h nden 2 ay sonra hesabınıza yatıyor.

Ayrıca güncel b rçok programı denk geld kçe zl yorum. The Real Housew ves of Atlanta – M am g b , Yolanda Gampp' n How to Cake programı g b , TLC'dek belgeseller ve programlar g b ; ne bulursam, neye denk gel rsem artık, dublajsız olsun kâf . =)

Mustafa Emre ÖZGEN: Nasıl b r çalışma ortamınız var? (Bunu somut olarak düşünmey n. Görüştüğünüz, yardımlaştığınız

Bu t p konulardak en büyük hassas yet m el mden geld ğ nce ya alt yazısız zlemek ya da 32


Türkçe alt yazılı zlemek. Türkçe alt yazılı zleme sebeb m de yapılan hataları bulmak, görmek ve bunlardan b r sonuç çıkarmak. B raz müfett ş g b konuştum ama bu da ben m zevk m. =) B r de d ğer arkadaşlarımın çev r ler n çok sık zler m, bakarım ne yazmışlar, nasıl çev rm şler d ye. Bu da b r zevk ya da takıntı şte. Soruya ne kadar cevap vereb ld m şüphel y m. İç mden gelen söyled m. =) Mustafa Emre ÖZGEN: B reb r çev remed ğ n z konuşmalarda nelere d kkat ed yorsunuz? El f Özge Özgan ÖZERTAN: O konuda uzmanım d yeb l r m şte. Duruma göre çok güzel uydururum. =) Tek yapab leceğ m z bu maalesef. B raz am yane gel yor söylen nce ama böyle yapmak durumundayız. D yalog ve olay örgüsü çerçeves nde anladığımızı yazıyoruz. Genelde zaten, nanın, çok eften püften konuşmalar anlaşılmıyor, onu da ded ğ m g b b razcık prat k zekâ ve tecrübeyle halled yorsunuz.

ed yorum. Dürüst olmam gerek rse ben konuşulanları daha anlaşılır, kısa ve d l m ze uyarlamak adına b raz or j nal cümlelerden uzaklaşıyorum. Bu çev r m n konuyla alakasız olduğu anlamına gelm yor ama alışkanlıklarımıza ve günlük kel me dağarcığımıza uygun olsun d ye çabalıyorum. Bunu yanlış varsayanlara b r şey d yemem. Okul hayatım boyunca 3 d lden Türkçeye çev r yaptım ve şunu öğrend m; Türkçeye “Mot a mot” çev r yapamazsınız. Olmaz. Havada kalır. O kadar. =)

Mustafa Emre ÖZGEN: İzley c dönüşler nasıl? El f Özge Özgan ÖZERTAN: Ben çok b l nen b r çev rmen değ l m, böyle en ufak yanlışta tüm ş mşekler üzer ne çekeb leceklerden. =) Bu yüzden aşırı b r dönüş almıyorum. Gelenler de genell kle y d yeb l r m. Tab , her alanda olduğu g b çatlak sesler de çıkmıyor değ l, takmıyorum, cevap verm yorum. Sadece bazen syan ed yorum Tw tter'da o kadar. =) Çevreme, güvend ğ m k ş lere sorduğumda y s n d yorlar. Mutlu oluyorum. =)

Mustafa Emre ÖZGEN: S z nternet ortamını ve zley c ler nasıl değerlend r yorsunuz? El f Özge Özgan ÖZERTAN: H ç y değerlend rm yorum açıkçası. İnsanlar tahammülsüz, nsanlar kaba, nsanlar sadece güçler n n yett kler ne demeyel m de yett kler ortamlarda saldırıyor. Tüm y n yetl zley c ler tenz h eder m ama böyle. “Çabuk, nerede kaldı, neden hala çevr lmed ?!” vs. yorumlar can sıkıcı. (Küfür eden de oldu bu arada, hem de b r paragraf.) Bunu yapanların çoğu f z ksel ya da

Mustafa Emre ÖZGEN: Olumsuz tepk ler aldığınız oldu mu? El f Özge Özgan ÖZERTAN: Tab k . En son b r arkadaş ben Google Translate kullanmak ve h ç Türkçe b lmemekle suçlamış. =) Bu ve bunun g b ler dışında bar z hatalarım olursa sağ olsun zley c ler m z uygun ve güzel b r d lle söylüyor, ben de teşekkür ed p kulağıma küpe 33


z h nsel olarak çocuk zaten. Ayrıca ben verg da res ndek memur hanım olsam ya da başka b r arkadaş b r bankada banko görevl s olsa acaba böyle davranılab l r m ?

kaynak geld . Bekl yorsunuz, gelmeyecek d ye düşünüp b r şe g r ş yorsunuz, çat alt yazı dosyası gönder ld . S zce ben m ya da b r başkasının hatasız olmamız mümkün mü?

Tab k ş m z doğru ve el m zden geld ğ nce hızlı yapmalıyız ve yapmaya çalışıyoruz da. Bu nsanlar gündel k hayatlarında karşılarına çıkan k ş lere de b ze davrandıkları g b bu şek lde çıkışab l yorlar mı, hakaret edeb l yorlar mı çok merak ed yorum…

Yaptığınız ş düşünün ve uykunuzdan bunu yapmak ç n uyandırıldığınızı ve kend n z en fazla 10 dak ka ç nde ş başında bulduğunuzu… Bunun karşılığında da ya h ç para almadığınızı ya da çok cüz' b r rakam aldığınızı… Üstüne b r de kaba ve s z h zmetç s sanan nsanlar eklen nce nanın bazen çek lmez olab l yor bu ş. “O zaman yapma.” d yenler olab l r elbette. Ben zaten şartlardan ş kâyetç değ l m, sadece bu şartları anlamayan ve zorlaştıran nsanlardan ş kâyetç y m.

Bu çev r ler zor şartlar altında yapılıyor. Zor şartlar derken sokakta, aç veya soğukta yapılmıyor, tab , ama f z k ve manev sınırlarını zorluyor nsanın. Her yer n z ağrıyor, gözler n z bozuluyor, günlerce evden çıkamıyorsunuz.

Artı yet şt rme ve hızlı çev rme stres var. Kaç kere bu yüzden ara verd m… Günde 3 – 4 saatl k uykuyla hem çalışıp hem çev r yaptım. Dayanamadığım zamanlar çok oldu. Artık umursamamaya karar verd m ve öyle yapıyorum. En kötü eleşt r n n b le altında ufak da olsa b r haklılık payı vardır d ye dönüp bakıyorum, bulursam ne ala… Kulağıma küpe. Bulamazsam da artık kulaklarımı tıkıyorum. Daha doğrusu gözler m kapıyorum d yeb l r z. =)

B r kaynak bekleme sürec var k nsanlara bunu anlatamadık b z b r türlü. İng l zce kaynak alt yazı nternete düşmeden b z çev r ye başlayamayız. Bu kaynak sabahın 4'ünde de gel r gecen n 1' nde de… Her zaman geld ğ saatte de gel r, bundan 5 saat sonra da… Bu saatler arasında ne m yapıyoruz? Bekl yoruz, b z beklemesek bu şten sorumlu k ş ler bekl yor. Sonuçta -h ç olmadı- z hnen b r bekleme sürec ndes n z sürekl . Han sürekl yapılan hatalardan bahsed l yor ya… Günlük şler n ze koşuyorsunuz, çoğumuzun b r ş ya da okul hayatı var. Ben m b r ev hayatım var, sorumluluklarım var, yapmam gerekenler var. Yatıyorsunuz, 2 – 3 saat sonra b r telefon gel yor,

Ayrıca zley c ler n çok y gözlemc ve zled kler d z ler n çer kler ne vakıf olduklarını söyleyeb l r m. Velhasılıkelam değerlend rmem; genel manada vah m olarak n telend r leb l r. =)

34


TANRILARIN DÖNÜŞÜ YAZAN: Özlem ERTAN Dünya'nın görüntüsünü ve kokusunu kaydediyordu.İncelemelerini tamamladıktan sonra aldıkları örneklerle birlikte kendi galaksilerine döneceklerdi.Zira Dünya'nın yaşanmaz hâle geldiği söylentilerini açığa kavuşturmak isteyen Galaktik Federasyon, Artemis ile Apollon'un yolunu gözlüyordu.

Cihazın metal renkli kapısından inerken gözleri dalgın, yüzü ifadesizdi. Kendisini merakla bekleyen Apollon'un yanına vardığında "Üzgünüm" dedi. "Yanlışlık yok. Burası Dünya. Üzücü ama gerçek bu." Apollon, kardeşinin en ince detaylara bile dikkat eden biri olduğunu bilmeseydi bir de kendisi gidip bakacaktı göstergelere.

Çamur deryasının kıyısında durup önlerinde uzanan kara topraklara baktıklarında yürüyüş mesafesiyle 15 dakika uzaklıkta kent kalıntıları olabilecek bir tepe bulunduğunu gördüler. Binlerce yıl önce yaşamış eski Yunanlıların ışığın, güzel sanatların ve kehanetin tanrısı olarak kabul ettikleri Apollon'un içinde kötü hisler cirit atıyordu. O yüzden önlerinde uzanan yolu yürüyerek aşmaktan yana değildi.

"İnsanlık Dünya'yı bu hâle getirmeyi nasıl başardı Artemis? Tamam, buraya gelmeden önce d e Ye r y ü z ü ' n ü n b o z u l d u ğ u n u , y i y e c e k kaynaklarının azaldığını, okyanusların kuruduğunu biliyorduk ama böyle bir görüntü hayal etmemiştim." "Ben de öyle..." Apollon ve Artemis, gezegenin durumu hakkında detaylı bilgi edinebilmek için araçlarını geride bırakıp yürümeye başladı.Etrafa tekinsiz bir sessizlik hâkimdi. Sanki birazdan o sessizlik büyük bir acıyla yırtılacak ve eski Tanrı ile Tanrıça, o güne kadar tanık olmadıkları bir katliam manzarasıyla yüz yüze gelecekti.

"Eski insanların Tanrı mertebesine çıkardığı Apollon korkuyor mu yoksa?"

İki kardeş ne kadar sürdüğüne dikkat etmedikleri yürüyüşlerinin sonunda uçsuz bucaksız bir çamur deryası gördüler. Kapladığı alan ve derinliğinden bu çamurlu alanın bir zamanlar deniz olduğu anlaşılıyordu. Artemis, içinde mikroorganizmalar yaşayıp yaşamadığını anlamak için sırt çantasından çıkardığı deney cihazını çamur örneğiyle doldurdu. Apollon ise bu sırada elindeki gelişmiş kayıt makinesiyle

“Saçmalama lütfen. Neden korkacağım? Bu zavallı ölü gezegenden mi?Sadece yürümeye gerek yok diyorum.Dünya'nın eski hâli aklıma geliyor ve bu yüzden sinirim bozuluyor. Burada ne kadar az zaman geçirirsek o kadar iyi. Ancak içimde kötü bir his olduğunu da saklamayacağım senden.Hislerime güvensen iyi olur Artemis. Malum, eski insanlar bile benim bilicilik gücümün farkına varmışlar ve geleceklerini öğrenmek için

"Dur Artemis. O kadar yolu yürümeyelim. Araçla gidelim tepeye. Zaten önümüzdeki düzlükte incelememize değer bir şey de yok." Artemis, kardeşine müstehzi bir bakış attı.

35


Yunanlıların çağı geldiğinde Apollon'un yıldızı da parlamıştı. Tabii ki onunla aynı gezegenin sakinleri olan Zeus, Hera, Athena, Hades, Poseidon ve Artemis ile birlikte...

bana hizmet eden kâhinlerden medet ummuşlardı." "Yapma Apollon. Hisler ve önsezilerle hareket edecek değiliz. Biz zeki ve mantıklı varlıklarız."

O çağın insanları uzayın sonsuzluğunda Dünya'dan başka gezegenler de bulunduğunu ve oralarda gelişmiş varlıkların yaşadığını idrak edebilecek zihin düzeyine henüz erişmemişti. Tam da bu yüzden Apollon'un ve diğer galaktik keşif görevlilerinin gökten inen Tanrılar olduğunu düşünmüşlerdi.Aylarca durup dinlenmeden çalışarak onlar için tapınaklar inşa etmişler, taşları oyarak heykellerini yapmışlardı.Apollon ve diğer galaktik keşif görevlileri de bu durumdan hoşnut kalmış ve insanlara kendileri hakkındaki gerçekleri anlatmaya çalışmamışlardı.

"İşte tam da o yüzden geri dönüp aracımızın koruyuculuğunda seyahat etmeliyiz. Mantık bunu gerektirir. Neyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz yollarda tedbir almadan yürümenin nesi mantıklı?" "Işın saçan okların yanında nasıl olsa. Te h l i k e y l e k a r ş ı l a ş ı r s a k o n l a r ı kullanabilirsin.Ayrıca karşıki tepe taşıtımızın bulunduğu noktadan daha yakın. Hemen gidip geliriz." Apollon'un gururu kötü hislerine galip geldi ve Artemis'in önerisini kabul edip onun peşi sıra yola düştü. Kendini kardeşinin karşısında korkak durumuna düşürmek ve alaycı sözlerine maruz kalmak istemiyordu.

Apollon, Artemis ile birlikte kara ve ürkütücü arazide ilerlerken bunları düşünüyordu.Onların yaşadığı gezegende insanlığın mustarip olduğu pek çok hastalığın çaresi vardı.Üstelik öldürülmedikleri ya da kaza geçirmedikleri taktirde Dünya zamanıyla 6 bin yıl yaşayabiliyorlardı.Bu da onlara evrenin gizemlerini çözmek imkânı veriyordu.

Te p e y e d o ğ r u i l e r l e r k e n konuşmadılar.İkisinin de aklında Dünya'da Tanrı olarak tanınıp saygı gördükleri günlerin anıları vardı.Galaktik kayıtlar, son insanların kullandığı miladi takvime göre Dünya'nın 2199 yılında olduğunu gösteriyordu. Demek ki Apollon ve Artemis'in bu gezegene ilk gelişlerinin üzerinden 3 bin yıldan fazla zaman geçmişti.

Bir zamanlar yaban hayvanlarının koruyucu tanrıçası olarak bilinen Artemis, çevresine göz atarken Doğu yönünde bir hayvan iskeleti bulunduğunu gördü. Kemik yığınının yanına gittiğinde anladı ki bir kedi cesediyle karşı karşıya...

Apollon, henüz eski Yunanlıların ortada olmadığı zamanlarda Anadolu'ya gelmiş ve insanlara kendini göstermişti.Uzay aracıyla bulutların arasından süzüle süzüle yere indiği gün yaşadıkları hafızasında hâlâ canlıydı.İnsanlar onu şarkılarla karşılamışlar ve önünde diz çöküp ellerini öpmüşlerdi. Apollon, sonradan adlarının Hitit ve Luvi olduğunu öğrendiği iki halk tarafından Tanrı olarak kabul edilmenin keyfini sonuna kadar çıkarmıştı. Sevgilerine karşılık belli aralıklarla bu halkları ziyaret etmiş ve gerçek bir Tanrı gibi onları koruyup gözetmişti.Zaman ilerleyip de eski

"Bu zavallı hayvan nasıl öldü acaba" sorusu geçti aklından. "Zamanı geldiği için mi can verdi, yoksa açlıktan mı?" Gözlemleri ona ikinci seçeneğin doğru olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyordu. Bu arada Apollon'un içindeki kötü hisler şaha kalkmış ve bu eski zaman Tanrısı iyiden iyiye sabırsızlanmaya başlamıştı. “O hayvan cesediyle işin bittiyse gidelim buradan. Şu kent kalıntılarını da teftiş edip aracımıza dönelim." 36


kardeşinin önerisini kabul edip uzay aracını almadıklarına pişman oldu. Çevresini saran karanlık atmosfer onun içine de kötü hisler serpiştirmişti.Ancak Apollon'a bunlardan bahsetmedi.

Eski Tanrıça yeniden yola koyuldu. Tabii Apollon da arkasından... Hesapları öğleden sonranın ilk saatlerinde olduklarını gösteriyordu.Fakat Güneş yoktu etrafta.Gökyüzünü boydan boya kaplayan kalın ve şekilsiz bulutlar inatçı muhafızlar gibi Güneş'in önünde dikiliyor ve onun Dünya'yı aydınlatmasına engel oluyordu.

Ay a k u ç l a r ın a b a s a b a s a c a d d e d e yürüyorlardı.Harabelerin içine girmeye ikisi de cesaret edemiyordu.Tarayıcılarıyla duvarların arkasında neler olduğunu anlamaya çalıştılarsa da taş ve tuğla yığınlarından başka bir şey göremediler.Artemis'in yeri kaplayan zift benzeri maddeden örnek almasının ardından yollarına devam ettiler.

Apollon kötü hislerinin sesini duymamak için kendini kayıt yapma işine verdi. Kol saatine benzeyen bir aletin düğmesine basıp gözlemlerini anbean aktarmaya başladı. "Evet, Dünya gerçekten çok kötü durumda. Yaklaşık yarım saattir yürüyoruz ama henüz canlı izine rastlamadık. Hesaplamalarıma göre, şu an bulunduğumuz alan insanların bir zamanlar İstanbul dediği kente dahildi. Biraz evvel Marmara Denizi olması gereken bir çamur deryasının önünden geçtik.Orada balık ya da başka bir deniz canlısının yaşıyor olması olanaksız. Şu an kent kalıntılarının üst üste yığılmasından oluşmuş tepeye varmak üzereyiz. Vakit öğleden sonranın ilk saatleri ama Güneş görünmüyor.Zira kentin üzeri kalın gaz bulutlarıyla kaplı. Tepeye varınca gözlemlerimi aktarmaya devam edeceğim."

Karanlık, ıssızlık, kötü kokular ve korku etraflarını kuşatmıştı.İkisinin de aklından koşarak oradan uzaklaşmak geçiyor ama birbirlerinden çekindiklerinden geri dönemiyorlardı.Caddenin bittiği noktada içerilere doğru uzanan dar bir yol vardı.Eski Tanrı ve Tanrıça, ışın oklarını ellerinde sımsıkı tutarak peş peşe yola girdiler.Önde Artemis arkada ise Apollon vardı. Çünkü yol, yan yana yürümelerine olanak tanımayacak kadar dardı. Sarışın, uzun boylu, yakışıklı Tanrı, içindeki korkuyu bastırmak için kız kardeşiyle konuşmaya başladı.

Apollon, bu işi de tamamladıktan sonra ışın saçan oklarını eline aldı.Zira kent kalıntılarının olduğu alana varmışlardı.Artemis'in de silahlarını kuşanmasının ardından harabelerin arasına daldılar.Bir müddet bina kalıntılarına basarak yükseklere çıktılar.Yürüyebilecekleri bir boşluk arıyorlardı.Sonunda onu da buldular.Zemini katran benzeri bir maddeyle kaplı, pis kokulu eski bir caddenin girişindeydiler.Yolu çevreleyen bina kalıntıları üst üste binerek ürkütücü bir görüntü meydana getirmişti.Yerlerde insanlara mı yoksa hayvanlara mı ait olduğunu ilk bakışta anlayamadıkları kemik yığınları bulunuyordu.

"Sana bir sorum var Artemis. Galaktik Federasyon, Dünya'da sorun olduğunu ne zaman fark etti?" "Çok emin değilim ama bu konudaki endişeler yüz yıldan uzun zamandır dile getiriliyor. Bizden önce bazı keşif ekipleri Dünya atmosferine girdi ama etraf sis bulutlarıyla kaplı olduğundan gözlem yapamadan döndüler. Peş peşe yaşanan büyük savaşların ve atom patlamalarının Dünya'yı değiştirdiğinden şüpheleniyorlar." "Mantıklı" dedi Apollon. "Hadi gidelim artık buradan."

Caddenin keskin ve tanımlanamayacak kadar kötü kokusundan başı dönen Artemis,

Artemis bu kez kardeşini dinleyecekti ki 37


Artemis, sakin olmaya çalışıyor ama

yukarıdan gelen bir ses onu olduğu yere

sesindeki titremeyi gizleyemiyordu.

çiviledi. Apollon da duymuştu bu hırıltıya benzer s e s i . Yu k a r ı y a b a k t ı l a r s a d a b i r ş e y

"Işın oklarını onlara at ve koş. Ben de öyle

göremediler.Geriye dönmeye hazırlandıkları

yapacağım.Eğer bunlardan başka yoksa

anda ilkinden çok daha şiddetli bir hırıltı

kurtuluruz. Arkaya dönemeyiz. Oradan nasıl

duydular.Bu seferki çok daha yakından

çıkılır bilmiyoruz.Başka alternatifimiz yok. Hadi

geliyordu.

koş."

Arkalarına döndüklerinde yaklaşık on metre

Apollon ve Artemis, oklarını yaratıklara

ileride dört ayak üstünde duran bir canlıyla

atarak kaçıyorlardı. Bina kalıntılarından yeni

karşılaştılar. Etraf karanlıktı ama o tuhaf varlığı

yaratıkların çıktığını görmelerine rağmen

göremeyecekleri kadar değil. Bu canlı ne insana

mücadele etmekten vazgeçmediler ve onları

ne de onların bildiği türde bir hayvana

yakalamaya,

benziyordu.Çok zayıftı ve karanlıkta alev gibi

ellerini boğazlarına geçirmeye çalışan varlıklarla

parlayan kocaman gözleri vardı.Başı da dahil

savaştılar. Işın okları bittiğinde tekmeler ve

olmak üzere vücudu tüysüzdü.Yaratık sivri

yumruklarla onları alt etmeye çalıştılar.Biraz

dişlerini göstererek hırladığında Apollon ve

daha dayansalar kurtulabilirlerdi. Zira yolun

Artemis, koşmaya başladı.Arkalarındaki

sonuna az kalmıştı.

pençeyebenzer uzun tırnaklı

seslerden yaratığın kendilerini takip ettiğini Apollon ile Artemis ter içindeydi.Üstelik

anlayan Artemis, elindeki ışın oklarından birini

yüzleri, kolları ve bacakları kanıyordu.Kan

fırlattı.Tuhaf varlık Artemis'in okuyla yere

kokusu yaratıkları saldırganlıklarının doruğuna

yığılırken öyle bir çığlık attı ki neredeyse tüm bina

ulaştırdı.Apollon son anda kalıntıların arasından

kalıntıları sesin şiddetiyle yere devrilecekti.

sıyrılarak düzlüğe ulaştı.Artemis tam kardeşinin Koşarak caddeye çıkan Artemis ile

peşinden kara toprağa atlayacağı sırada etrafı

Apollon'u kötü bir sürpriz bekliyordu. Biraz önce

yaratıklar tarafından sarıldı.İnsan soyundan

ışınlı okla ölen yaratığın onlarca benzeri yolu

geldiği anlaşılan, ölü bir gezegenin vahşileştirdiği

kapatmıştı. Varlıkların düşmanca bakışları ve

bu varlıklar, kollarına bacaklarına yapıştıkları

hırıltıları altında kendilerini güçsüz, çaresiz

Artemis'i bırakmıyorlardı.

hisseden iki kardeş, korkudan Apollon'un onu kurtarmak için geri dönmeye

titriyordu.Yaratıklardan birinin iki ayağının

hazırlandığını fark eden Artemis, gücünün son

üzerinde durduğunu gören Apollon, "Bunlar insan

zerresini de buna engel olmak için harcadı.

Artemis" diye bağırdı.

"Sakın dönme Apollon. Kaç buradan.

" Yo k o l a m a z . B u n l a r h i ç i n s a n a

Koşabildiğin kadar hızlı koş. Beni kurtaramazsın.

benzemiyor."

Araca bin ve bir daha dönmemek üzere "Evet çok değişmişler, vahşileşmişler ama

Dünya'dan uzaklaş.Galaktik Federasyon'a da bu

insan işte kahrolasıcalar. Sana söylemiştim

lanet gezegeni yerle bir etmelerini söyle. Koş

Artemis. Beni dinlemedin. Ne yapacağız şimdi?

Apollon."

Nasıl kurtulacağız bunlardan?" 38


atmosferinin dışına çıktı.Uzayın sonsuz boşluğundan maviliğini kaybetmiş, gri bulutların işgâli altındaki Yerküre'ye bakarken dakikalardır tuttuğu gözyaşlarını serbest bıraktı.Ölü gezegenin karşısında canavarların elinde yitip giden Tanrıça kardeşi için hüngür hüngür ağladı.

Bunlar Artemis'in soz sözleri oldu.Çünkü aç yaratıklardan biri eski Tanrıça'nın boğazını ısırıp kanını içmeye başladı.Cani varlıklar, sivri dişleriyle Artemis'in bedeninden kopardıkları etleri keyifle çiğnerken Apollon koşuyordu. Eski Tanrı, uzay taşıtına varıncaya kadar bir an bile durmadı. Yorgunluk sinyalleri veren beyninin sesini duymamak için kulaklarını tıkadı.Cihazı çalıştırdı ve hızla Dünya

39


ONUNCU

VE MUHTEMELEN SON BEYOĞLU SAHAFLAR FESTİVALİ Üm t KİREÇÇİ

C hannüma Sahaf, SCS K tabev , Eflatun Sahaf, İstanbul Müzayede, Yol K tabev , Pera Or ent, Volga K tabev , Baht yar Sahaf, İrem Sahaf K tabev , Fat h B lg K tabev , Sanat K tabev , Senan Sahaf & K tabev , Volga Sahaf, D p Sahaf, Kozmos Sahaf, Den zler K tabev , Ek n Sahaf, Dylem Sahaf, Rengel K tabev , Martı Sahaf, Müteferr ka Sahaf, İmge Sahaf, Tekn k Sahaf, Büyülü Sahaf, H sar K tabev , Barış Sahaf Moda, Eylül K tabev , Kozan Sahaf, Ilgın K tabev /sahaf, Yaşam K tabev , Reng n K tabev - Sahaf, Nerm n Sahaf, Levant Koleks yon, Beş ktaş Sahaf, L bra re de Pera, Barış K tabev , Öykü Sahaf, Bab l Sahaf, Ada K tabev , L brakons, Sahaf Tezgah, Turkuaz K tapçılık, Nar Sahaf, Çınar Sahaf, 40 Ambar Sahaf, Lamel f, Kağıtgem , M hr can K tabev , Lab rent Sahaf, Sahaf K tapçı Ahmet, Edeb hayat Sahaf, Kayıp K tap, Kalender

Alışılageld ğ üzere zamanı gel r gelmez Beyoğlu Sahaflar Fest val ne koşturarak g denler arasındaydım y ne. Özell kle İstanbul'un dört köşes ne dağılmış, k m ler yolunuz düşmezse ulaşılamayacağınız sahafları ve kültür haz neler n b r arada bulab leceğ n z k fest valden b r sonuçta… B r d ğer de Üsküdar Sahaflar Fest val … Ama muhtemelen Beyoğlu bu sene gerçek ve kal tel sahaflarla sonuncusunu düzenled … Duyuruda yer aldığı üzere aşağıdak l stede yer alan sahaflar yer aldı bu sene fest valde: Hermes Sahaf, Tozlu Raf K tabev , Sahaf Nazım H kmet, K br t K tabev , Kurgu Sahaf, Karaden z K tabev , Çatı Sahaf, Ayça K tabev , Ege Sahaf, Kırkambar Sahaf, Gezegen Sahaf, Dersaadet Sahaf, Doğa K tapçılık, Tuhaf K taplar, 40


Ben fest val n kurulma şekl n beğenmed m. “U” şekl nde gen ş alana yerleşt r lm ş olan stantlar sebeb yle tepede, açık alanda son derece savunmasız kalmış k taplar. Rüzgar ve yağmurun nsafına terk ed lm ş g b ler. Kapı önler ne konan küçük tezgahlarla bazı sahaflara “satılan” masalar korunmasız b r şek lde açıkta duruyor. En ufak b r hava muhalefet yle ya sağ ya da sol stantların uçma veya su altında kalma ht mal var. Buna ek olarak alanı gezmeye gelenler de aynı şek lde savunmasız durumda onu da bel rtey m.

Sahaf, Özer Sahaf, MTG Kültür Sanat Ürünler ve H zmetler (Muhs n K tap) Ben her sene olduğu g b sadece ç zg roman satan sahafları gezecekt m k kulağıma çalınan bazı b lg ler üzer ne b raz daha gen şçe gezmey zorunlu buldum. Öncel kle ç zg romandan haber verey m:

Bu sene 40 Ambar, Ege Sahaf ve Özer Sahaf dışında kayda değer c dd b r ç zg roman satışına rastlamadım. Bu üç bölüm dışında yer alanların büyük çoğunluğu k taba ve plaklara ağırlık verm şlerd . Tek tük de bazı sahaflarda ç zg roman rafları yer alıyordu ama ded ğ m g b daha öncek yıllarla kıyasladığınızda bu sene daha haf f b r es nt çarpıyor yüzünüze bu cenahtan. Seneye se es nt n n bu kadarını b le bulamazsanız şaşırmayın.

Ancak s z s z olun bana bakmayın, havaya da uymayın, bu sene nadına bu fest vale katılan sahaflardan alışver ş yapın k seneye h çb r n b r daha b r arada göreb l n! Aks halde Beyoğlu Beled yes n n sahaflardan almaya karar verd ğ ve fest valden k gün önce açıklayarak sahaflara b r anlamda zorla kabul ett rd ğ “1000 (b n)” TL'l k k ranın ödenmes n n ardından b r daha n tel kl h çb r sahaf bu fest valde yer almak steyeb l r (çok elektr k ödem ş beled ye, çok!). 41


çıkmamızdır. Bunun dışında, evet, k tap ve ç zg roman f yatları son derece makul ve özell kle k taplarda çeş t bol. Öte yandan sahaflar Üsküdar yorgunluğunu üstler nden atar atmaz çeş tler arttıracaklarını söyled ler k bu b le b rkaç kez g tmey zorunlu hale get r yor fest vale.

Masada satış yapan ve masa başına “500 (beş yüz)” TL ödemek zorunda kalanlar da buna dah l. Z ra “Yağmur gel yor şems ye verecek m s n z?” sorusuna “Masa verd k ne şems yes !” d yeb len b r beled yeyle bu ş n düzeyl yürümes pek olası görünmüyor… Umarım öngörüm yanlış çıkar ama seneye bu fest valde ya sahaflıktan anlamayanlar yer alacak ya da sahaf adı altında k tap bahanes yle başka hesaplar peş nde koşturanlar. Öner m b r şek lde bu n tel kl sahaflara arka

42


ÖLÜLER KONUŞUYOR

YAZAN: Zeker ya ÜNAL metre altındak tabuttan ek pler tarafından çıkarıldığımı, duran kalb m n ambulansta yen den çalıştırıldığını sonradan öğren yorum. Ben m durumumdan ötürü kend n suçlayan Al başkom ser m n tal matı doğrultusunda üç aylık b r ps koloj k destek sürec nden geç yorum. İlaçlar, seanslar, korkunç kabuslar ve uzun yürüyüşlerle geçen bu süre sonunda kend m hazır h ssed yorum. Her ne kadar başkom ser m "b raz daha evde d nlenmem gerekt ğ n " söylese d e g ö r e v e g e r d ö n ü y o r u m . Ve y n e sahalardayım.

Z f r karanlıktayım. Z f r karanlıkta ölümü bekl yorum. İç ne hapsed ld ğ m tahta kutudak oks jen b tmes n d ye, mümkün olduğu kadar az nefes alıyorum. Eller m -ayaklarımı bağlayıp, s lah zoruyla ben bu kutuya hapseden adamın kahkahaları hala kulaklarımda yankılanıyor. Çırpınmaktan kısa b r süre önce vazgeçt m. Burada zaman yok, o yüzden canlı canlı gömülmem n üstünden ne kadar zaman geçt b lm yorum. "Demek buraya kadarmış." d ye düşünüyorum, "29 yıllık ömrüm burada, bu şek lde son bulacakmış. Olsun..." d yorum, "Pol s olmaktan h ç p şman değ l m. Hayatımın son yıllarını adalet ç n savaşarak geç rmekten h ç p şman değ l m. Yanlışlıkla beled yen n kazdığı b r çukura düşmektense, ya da 90 yaşına kadar yaşayıp yatalak olmaktansa böyle ölmem daha y ." Gözler m kararmaya, kulaklarım uğuldamaya başlıyor. Canımın yavaş yavaş ç mden çek ld ğ n h ssed yorum. Tüm vücudumu b r ürpert kaplıyor. "Herhalde ölüm böyle b r şey." d yorum ç mden. Gözler m kapatıyorum. Tam kend mden geçerken uzaktan hayal-meyal b r s ren ses ş t yorum.

... Ilık b r sonbahar akşamı. Ün vers ten n arkasındak ormanlık araz de arabadan n p c nayet mahal ne doğru yürüyorum. Spot ışıkları, fotoğraf mak nes flaşları ve kırmızı-mav tepe lambalarıyla aydınlatılan c nayet mahal b r f lm set g b gözüküyor. Beyaz önlüklü olay yer nceleme uzmanları her yerde. Oradan oraya koşuşturarak del l toplayan bu nsanları karıncalara benzet yorum. B raz ler dek k pol s memuru bana bakıp b r şeyler fısıldaşıyorlar. Gözler m z buluştuğunda mahçup b r fadeyle, başıyla selam ver yor b r tanes . Nefret ed yorum! Bu acıyan bakışlardan nefret ed yorum! Der n b r nefes alıp, sarı pol s kordonunun altından geçerek cesed n yanına gel yorum. Der n b r çukurun -en az ben m gömüldüğüm kadar der nç nde toprağın üzer nde çırılçıplak yatan genç b r kadın cesed . Gözler kapalı. S yah saçlarından b r perçem yüzüne düşmüş. Bu hal yle sank huzurlu b r uykuya dalmış g b görünüyor.

... "Tanrıyı güldürmek st yorsan ona planlarını anlat." dem ş Musev ler. Güzel laf. Ve de doğru. Ben o tahta kutunun ç nde güya son nefes m ver p kend m ölüme hazırlarken, Tanrı'nın ben mle lg l başka planları olduğunu nereden b leb l rd m k ? Bayılmadan hemen önce duyduğum s renler n ben aramaya gelen pol s arabalarına a t olduğunu, toprağın b r buçuk 43


önce köpeğ yle yürüyüşe çıkıyo, tam bu noktadan geçerken hayvan huzursuzlanıyo. Havlıyo falan. Toprağı eşelemeye başlıyo. Adam "yapma oğlum, dur oğlum" falan derken şte, cesed buluyolar. Pol s arıyo adam d rek.

-Üzer nden k ml k çıkmadı kom ser m. Zaten, şey..böyle gömülmüş. G ys veya herhang b r şahs eşya bulab lmek ç n çevrey tarıyoruz. Olay yer nceleme ek b n n şef Kerem k adım arkamda. Esmer ten ve beyaz kıyafetler b rb r ne tam b r tezat oluşturuyor. Ona döndüğümü görünce "İy akşamlar" d yor utangaç b r gülümsemeyle. "Valla ne kadar y b r akşam b lm yorum." d ye cevap ver yorum cesede bakarak. Yüzü c dd leş yor. Kerem tam b r anadolu çocuğu.

Ben m kurtuluşumun da b r köpek sayes nde olduğunu hatırlayınca b r an ürper yorum. -Allahtan maktulün yüzü deforme olmamış. Şu kayıp başvurularına b r bak bakalım, k ml ğ n tesp t edeb lecek m y z.

-Vücudunda herhang b r kurşun veya bıçak yarası yok görünüşe bakılırsa. Sadece b rkaç morluk.

-Tamamdır. "Kolay gels n çocuklar." d yen Ergün başkom ser yanımıza gel yor. "Ned r durum?" d ye soruyor, b ld ğ m z kadarıyla anlatıyoruz. Çukurdak cesede şöyle b r bakarak "Cık cık cık, gencec k kız yav..." d ye ç geç r yor. Yılların c nayet büro başkom ser o değ lm ş g b ; her ceset gördüğünde hassaslaşıyor, etk len yor adam.

-Evet kom ser m, darp ed ld ğ bell . Belk de kat le d renm şt r. -Belk . Ahmet nerde ya bu arada? -Şu lerde, görgü tanığıyla konuşuyor kom ser m. Kerem' n gösterd ğ yere baktığımda yardımcım Ahmet' n b ze doğru yürüdüğünü görüyorum. Ben görünce her zamank g b s ns b r gülümseme yerleş yor yüzüne. B r olay mahal nde, üstel k ortada ceset varken hala güleb l yor. Karakterler m z b rb r ne taban tabana zıt olduğu halde nasıl b rl kte çalışab ld ğ m ze b r kez daha şaşırıyorum.

Ergün başkom ser n bu mevk de olmasının sebeb kuşkusuz davalardak başarısından çok; üstler ne olan sorgusuz suals z, koşulsuz sadakat . Bu sadakat bazen onun en küçük meselelerde b le r skl ama gerekl b r karar almasına engel oluyor. Yanlış b r adım atmaktan, üstler n kızdırmaktan öles ye korkuyor ve "Aman çocuklar d kkatl olun, hep m z yakarlar." d yerek bu korkusunu sık sık b ze de yansıtıyor. Emekl l ğe gün sayan bu adamın hayal Kaş'ta den z kenarında b r eve çek l p nz va hayatı yaşamak.

Ahmet' n bu mesleğ seçmes tamamen pol s ye Hollywood f lmler nden etk lenerekheyecan yaşama ve ölümle burun buruna gelme steğ nden kaynaklanıyor. Üstel k bunu açıkça fade etmekten de rahatsız olmuyor. Pol s olmasa muhtemelen boks r ngler nde ağız burun kırarak ve sokaklarda araba yarıştırarak hayatına devam edecek. Ama ş md ceb ndek rozet ve bel ndek tabanca ona daha büyük b r güç ve macera vaat ed yor.

-K m b l r hang şerefs z n ş ... Kızın k ml ğ n öğren n; her ağacın d b ne, her taşın altına y ce bakın, b r pucu olab l r. B r gel şme olursa ben haberdar ed n, telefonum açık. -Emreders n z başkom ser m. Adam yanımızdan ayrıldıktan sonra tekrar cesede dönüyorum. Çukurun d b nde çömel p maktülün yüzüne bakıyorum. "En fazla 25

-Selam, n'aptın? -N'olsun ya, şu her fle konuştum. Adam ün vers te personel , lojmanlarda kalıyo. B ' saat 44


hal n görünce bu gece gözet m altında kalsın ded doktorlar. Bütün gece del ks z uyumuşsun.

-İmdat, kurtarın... Pürüzlü ve boğuk ses b r kadına a t. Gücü tükenmekte olan b r kadına. Ses n kaynağını bulab lmek ç n hızlıca etrafıma bakınıyorum.

-Off... C nayet mahal nde bayıldım d m ? Sank lk defa ceset görmüş g b , herkes n gözü önünde... İnsanlara konuşacak malzeme verd m! Allahtan Ergün başkom ser yoktu o sırada.

-Kurtarın b z , lütfen... Yardım ed n... “Başka b r kurban daha var!" d ye düşünüyorum, "Hayatta kalmayı başarmış. Ama nerde? Onu da mı toprağa gömdüler?”

-Başkom serden kaçar mı, haberdar olmuş. Ben aradı durumunu sormak ç n. -Off...

-Yalvarırım bırak b z ... Lütfen... Lütfen! İmdat...

-Başkom ser falan bırak da, şaka b ' yana; n'oldu sana öyle dün akşam S bel? B ' şeyler sayıkladın ama...

Yalvaran, yardım steyen, ağlayan sesler durmaksızın devam ed yor. Başım dönmeye, kulaklarım uğuldamaya başlıyor.

-Ben... B lm yorum. Bazı sesler duyduğumu zannett m. Yorgunluktan oldu herhalde. Neyse, boşver. Maktulün k ml ğ nden ne haber?

-Lütfen b r yardım ets n... İmdat... Allahım n'olur yardım et...

Kucağıma ncec k b r dosya fırlatan Ahmet "Adı Ebru Güzel'm ş." d yor; "23 yaşında. Doğma büyüme Adanalı. Annes ve babasıyla b rl kte yaşıyo. B r de kız kardeş var ama, o Ankara'ya taşınmış b r süre önce, henüz ulaşamadık. A le üç gün önce kayıp hbarı verm ş maktul ç n."

"Tans yonum düştü herhalde" d ye düşünüp zorlukla k adım atıyorum. Sesler benden başka k mse duymuyor g b görünüyor, şaşırıyorum. Ahmet durumumu fark ed p koluma g r yor. -S bel n'oldu? Yavaş yavaş, sak n. Gel şöyle...

Dün akşam toprak b r çukurda cesed n gördüğüm kız, ş md dosyanın lk sayfasına l şt r lm ş fotoğraftan bana gülümsüyor. İç mden b r ürpert geç yor. "Kızın a les yle b r konuşalım." d ye mırıldanıyorum, "Ama önce otops ye g tmem lazım. Hemş rey çağır da şu serumu çıkartsınlar."

-Ahmet... Sesler... Sesler ..duymuyo musunuz? Başka b kurban... Yaşıyo... -İmdat... Ne olur b r ler yardım ets n... Gücüm kalmadı... Tüm olay yer nceleme ek b n n gözler önünde yere yığılıyorum.

-Hop! Sen nereye g d yosun? Daha yen kend ne geld n, otops yle falan ben lg len r m. Hem başkom ser ded k ...

... Gözler m açtığımda kend m aydınlık b r hastane odasında buluyorum. Sol kolumda takılı olan serumu fark ed yorum önce, sonra yatağımın önünde volta atan Ahmet' . Uyandığımı gören yardımcım "Günaydın uykucu!" d ye takılıyor. Ben yatakta doğrulurken dönüp hızla perdeler açıyor. İçer ye dolan güneş ışığı b r an gözler m kamaştırıyor.

-Yeter Ahmet! Başkom ser ben bu davadan uzak tutmak steyecek, b l yorum. Ama buna z n veremem. Bu ben m davam, ben çözeceğ m! Ahmet' n yüzündek s teml fadey görünce "Yan ... B rl kte çözeceğ z." d ye ekl yorum. -Önce eve uğrayıp b r üstümü değ şt rey m, sonra emn yete geçer z. Ş md , şu hemş rey çağırır mısın lütfen?

-Nerdey m ben? -Nerde olacak, hastanedes n. Akşamk 45


ve bulunduğumuz ortama rağmen b r adl tıp doktoruna h ç benzem yor. Bu kadar yavaş ve nar n b r kadını el nde neşterle otops yaparken hayal edem yorum.

... Eve g rer g rmez annem n b tmek b lmeyen telaşlı soruları karşılıyor ben . Neredeyd m? Neden aramadım? Yüzüm neden böyle solgun? Bu soruları kısa cevaplarla geç şt r p banyoya geç yorum. Buz g b suyu yüzüme çarparak toparlanmaya çalışıyorum. Ardından aynadak yansımamla göz göze gel yorum. Kızıla çalan dağınık sarı saçlar, çok uyumaktan ş şm ş gözkapakları, dalgın dalgın bakan ela gözler, yorgun görünen kem kl b r yüz. Lavabonun kenarlarına dayanırken "Dün gece duyduklarım gerçek m yd ?" d ye soruyorum kend me. "Ama eğer benden başka k mse o sesler duymadıysa... bu nasıl olab l r? Allah'ım sen aklıma mukayyet ol!"

-İk gece önce öldürülmüş d yordum. Muhtemelen saat onb r la on k arasında. -Ölüm sebeb ? -Akc ğerler nde ve m des nde toprak kalıntıları buldum. Canlı canlı gömülmüş. Boğulmuş. -Allah kahrets n ya, tahm n ed yordum... -Kat le d renmeye çalışmış, ama başına aldığı b r darbeyle bayılmış olmalı. İşte, bak, görüyor musun? Maktulün kafasını haf fçe çev r p bana b r yarayı göstermeye çalışıyor. Cesede yaklaştığım sırada, o kuru ve boğuk mırıltı doluyor kulaklarıma. Bunu z hn m n bana oynadığı b r oyun sanıp d kkate almıyorum. "Ş md sırası değ l!" d ye geç r yorum ç mden. Ta k o cümley duyana kadar:

B r ant depresan alıp musluk suyuyla ç yorum. İç mden Y ğ tcan'ı aramak geç yor, "Nasıl olsa uyuyordur beyefend !" d yerek vazgeç yorum. Ben y rm dört saat kat llerle, cesetlerle uğraşırken onun akşama kadar uyuyup sabaha kadar g tar çalıyor oluşu s n rler m bozuyor. "Ne l şk ama!" d ye mırıldanıyorum banyodan çıkarken.

-Kardeş m... Kardeş m kurtarmalıyım... Buz g b b r ürpert ç m kaplıyor. Alnımda soğuk ter damlaları b r k rken "Başka b r pucu var mı? d ye soruyorum, "Henüz yok, daha yen başladık." d ye cevaplıyor. Teşekkür ed p kapıya yönel rken koluma dokunuyor ve "S bel, sen bugün h ç y görmed m." d yor, "Eve g t b raz d nlen bence."

... -İmdat, b r yardım ets n... -S bel, d nl yo musun? S bel? -Ha? Pardon ya, dalmışım... Gözler m masanın üzer nde yatan cesetten ayırıp B rsen'e dönüyorum. Altın sarısı saçlarını enses nde toplamış, yeş l gözler nde soru dolu b r fadeyle bana bakıyor. Üzer ndek beyaz önlüğe

DEVAMI GELECEK...

46


47


48


49


ReL fe Olca KARASOY

“Hep m z ara sıra keşke okul yıllarımıza döneb lsek der z. Pek , gerçekten s ze böyle b r tekl f yapılsa kabul eder m yd n z?”

Enst tüsü'nden gelmekted r ve Ka zak ç n b r tekl f vardır. Bu tekl fe göre Ka zak , ReL fe ç n b r denek olacaktır. Ka zak b r hap çecek ve görünümü b r senel ğ ne on yaş gençleşerek 27 yaşından yen den 17 yaşına bürünecekt r. Bu arada, elbette tüm masrafları ve harcamaları da b r sene boyunca karşılanacaktır. Araştırmanın amacı Ka zak 'n n yen den l sey deney m etmes d r. Durum böyle olunca Ka zak 'n n el ne de yen den l sey yaşamak ve esk p şmanlıklarını telaf etmek ç n k nc b r şans geçer.

An men n kahramanı Ka zak Arata, 27 yaşında ç ne kapanık b r s d r. Ka zak ş aramaktadır ama g rd ğ her görüşmeden olumsuz sonuçlarla ayrılmıştır. Ayrıldığı son ş nden bu yana b r türlü d k ş tutturamamıştır ve şs zd r. Kend s n n ded ğ ne göre görüşmeye g tt ğ ş rketler “potans yel n ” açığa çıkaracak kadar y değ ld r. Durum böyle olunca sadece part – t me olarak çalışmakta ve a les n n gönderd ğ para (k o da kes lecekt r) le ay sonunu get rmeye çalışmaktadır. Günün b r nde, b r gece ev ne g derken karşısına Ryo Yoake adında b r s çıkar. İş n gar b , Ryo Yoake adlı şahıs Ka zak 'n n geçm ş hakkında bayağı b r b lg l d r. Ded ğ ne göre kend s ReL fe Araştırma

Genel olarak ReL fe eğlencel b r an me ve lk gördüğümde bana 17 Aga n (Yen den 17) f lm n hatırlattı. Orada da ana karakter M ke tıpkı Ka zak g b 17 yaşına dönüyordu. An mede f k r,

50


An men n ortalarından sonra, yan 7. Ve 8. bölümlere geld ğ m zde se her şey n yolunda g tt ğ ReL fe b rden stop ett . Ana h kayeden sapıldı, eğlencen n dozu düştü ve açıkçası lk kez sıkılmaya başladım. Sank ara bölüm – OVA zl yormuş g b h ssett m kend m . Neyse k an me kend s n 11. bölümde yen den toparladı lak n b r kere bayır aşağı g tt n z m esk formunuza kavuşmak çok zor. Evet, an me yaşanan gar p düşüş sebeb yle kend s n affett r yor ve devam eden mangasına nazaran y de b r f nal yapıyor ama ded ğ m g b ; 7 ve 11 arası bölümler sank ReL fe'a a t değ lm ş h ss uyandırıyor.

her ne kadar değ ş k olsa da (hap alarak gençleşme) Ka zak Arata'nın l se hayatını zlemek elbette kl şe b r senaryo. Burada da devreye senaryonun şlen ş gel yor k yönetmen ve yapımcıları bu şten alnının akıyla çıkmış d yeb l r m. Öncel kle bel rtey m, an me tam olarak komed kategor s ne g ren b r an me değ l. Lak n çer ğ k m zaman öyle eğlencel b r hale geld k kahkaha atmaktan kend m alamadım. Fazla b r beklent yle başlamadığım ReL fe ben çer ğ le b r hayl şaşırttı d yeb l r m. Ayrıca an men n karakterler de adeta ser ç n yaratılmış. Özell kle yet şk n olan ama 17 yaşında l seye g den ana karakter m z Ka zak 'n n okuldak tavırları, bocalamaları ve b rçok şey yen den deney m ed ş n zlemek h ç fena değ ld . Dengel m zah ve başarılı karakterler b rleş nce de dak kaları ben m ç n resmen san yelere dönüştü. An men n bana göre b r artısı da Ka zak le çabuk empat kurab lmem z. Kar yer başarılı olsun veya olmasın Ka zak le aşağı yukarı yaşıt olanlar rahatlıkla kend s n Ka zak 'n n yer ne koyab l r. “Şu an orada ben olsam ne yapardım? Ben onu değ l bunu yapardım.” d yeb l r ve Ka zak 'n n yaşadığı duyguları daha y anlayab l rs n z.

ReL fe'ın en büyük artılarından b r de şüphes z ç z mler . Daha önce yazdığım g b an me tam olarak b r komed an mes değ l lak n “ch b ” ded ğ m z karakterler n m n c k olması ve m m kler öyle yerl yer nde kullanılmış k an meye katkısı büyük. Bunun dışında ç z mler alıştığımız klas k okul temalı an melerden daha gerçekç b r görünüme sah p. Öyle kocaman gözler veya absürt saçlar yok. Daha gerçekç , daha sam m ler. Ben m se en çok okul ün formaları d kkat m çekt . En son ne zaman ceket yer ne hırka gördüğümü hatırlamıyorum. Ger ye b r tek mekân ç z mler kalıyor k onlara da d yecek b r

51


görev vererek b r r sk almış ama r sk n n de meyveler n toplamış.

sözüm yok. An me, derg de yayınlanan mangalardan z yade b r web-manga (OnePunch Man g b ) uyarlaması. Yan manganın yen bölümler nternette yayınlanıyor. Ek m 2013'te yayın hayatına geçen manga hâlâ devam etmekte. ReL fe'ın an me ser s n n başındak s m Tomo Kosaka ve lg nçt r k ReL fe g b başarılı b r yapım kend s n n lk yönetmenl k deney m . An mey Kosaka'ya emanet eden stüdyo se TMS Enterta nment k bu stüdyo an me dünyasına yıllarını verm ş b r s m. Açılış parçası Button, “se nen” türündek b r an meye yakışan ve ben m de hoşuma g den b r parça. Her bölümün kapanışı se farklı, yan tam on üç farklı kapanış var. Ben m en büyük favor m se sek z nc bölümün sonunda çalan Yuk no Hana adlı parça. Daha önceden I'm Sorry, I Love You adlı Kore yapımı d z de Korece duyduğum şarkının Japon sürümünü duyar duymaz tanıdım. En sevd ğ m şarkılardan b r s olan bu parçayı duyunca gözler m doldu desem yalan olmaz. Yönetmen Tomo Kosaka g b an medek müz klerden sorumlu Masayasu Tsubogush de ReL fe le lk an me projes deney m n yaşıyor. Açıkçası TMS Enterta nment bu alanda deney ms z s mlere

15 N san 2017'de an men n b r l ve – act onuyarlaması v zyona g recek ve elbette ben de f lm merakla bekl yor olacağım. Ayrıca 2016'nın son aylarında Tokyo ve Osaka'da R e L fe ' ın t y a tr o s a h n e s s e r g l e n e c e k . T yatrosunu görmem z elbette zor. ReL fe ben m düşük beklent lerle başladığım ama b r hayl memnun kaldığım b r an me. B r ara kend s nden beklenmeyecek derecede düşük b r performans serg lese de gerek çer ğ gerekse sonu le oldukça başarılı ve rahatça önereb leceğ m b r yapım.

Yönetmen: TomoKosaka Stüdyo: TMS Enterta nment Senaryo: M ch koYokote, KazuhoHyodo Müz k: MasayasuTsubogush Tür: Hayatın İç nden Süre: 13 Bölüm 52


VARKOLAKLARIN GECESİ - I YAZAN: Mehmet Berk YALTIRIK güvenl kle k tarafın da rahatsız olacağı şek lde göz göze geld . Güvenl ğ n orada olması b r nebze ç n rahatlasa da kend s n ne kadar güvende tutab leceğ n düşününce stems zce yutkundu.

(Not: 1985 yapımı “Fr ghtN ght” ve 1988 yapımı “Fr ghtN ght 2” f lmler nden lham alınarak yazıldı. MBY) Fakülteler n son durağına doğru yürürken gözler stems zce kend s n n de okumakta olduğu bölümün olduğu kt satın karanlık pencereler ne kaydı. Kend s n b r n n tak p etmes ne da r kaynağı bel rs z ancak z yades yle rahatsız ed c b r h sse kapıldı. Kafasını sola çev rerek hayl uzakta, tarlaların, arsaların epey ler s nde yanıp sönen şeh r ışıklarını seyrett b r süre. Issızlık ç n ürpertt b r an. “Sank şeh r daha güvenl anasını satayım!” d ye söylenerek adımlarını hızlandırdı. Peş ndek b r şeyden kaçar g b b r hal vardı. Yağmurluğunun önünü l kled hızla.

Kafasını güvenl kten çev r p af şe odaklandı. Edeb yat sınıflarından b r n n adını ve o günün tar h n taşıyan af ş b r yazar söyleş s nden bahsed yordu. Yağmurluğunun kapüşonunu nd rerek kısılmış gözler yle af ştek büyük puntolu yazıları tekrar okudu: “Korku h kâyeler yle tanınmışünlü yazarın söyleş s …” İç nden -kend kend ne: “Keşke k tap m tap get rseyd m mza ayağına yanaşırdım!” söylenmes n y ne ç ses yle susturdu: “K tap düşünecek hal m m var sank !” Işıkları yanmakta olan sınıfın pencereler nebakınarak kapının önünde b r ler b r ger volta atmaya başladı. Gerg n ve end şel b r hal vardı. Arada b r çevres n ve d ğer fakülte b naları arasındak gölgeler sank tak p ed l yormuş g b uzun uzun seyred yordu. Kapının ger s nden öğrenc ler n uğultusunu ş t nce yürümey bırakarak kapının yanında d k ld . Kâh tek başına, kâh gruplar hal nde b nadan çıkan öğrenc kalabalığının arasında b r n arıyordu. Aradığını beş öğrenc n n arasında b r yandan konuşup b r yandan yürürken buldu. Otuzlarının başlarında, kem k çerçeve gözlüklü, nce yapılı esmer b r adam, el ndek b rtakım kâğıtları s yah çantasına sıkıştırırken öğrenc lere hararetle b r şeyler anlatıyor g b yd .

Akşamın bu vakt nde onu buraya get ren şey nternette b rkaç yazısını okuduğu b r yazarla doğrudan rt bat kurma steğ yd . Göndereceğ epostanın okunacağına da r duyduğu şüphe onu bu soğukta şehr n b r ucundak fakülteye get rm şt . B r anlığına enses ürper r g b olunca ardına dönüp baktı hızını kesmeden. K msey göremed . Anımsayab ld ğ b rkaç duayı mırıldanarak önüne dönüp adımlarını hızlandırdı. Gece dersler nde olan b r sınıf har ç ışıkları tamamen kapalı Edeb yat Fakültes 'ne doğru b r karartı g b lerled . Yolun sağındak ve solundak lambaların altından geçerek Edeb yat Fakültes 'n n yola yakın g r ş ne yönelen genç, kapının üstündek lambadan yayılan loş ışığınaltında duvarda bell bel rs z okunab len b r af ş n önünde durdu. Kapının ger s nde bekleyen

Adam dışarı çıkınca ne konuştuklarını 53


“Söyleş n ze katılamadım gec kt m b raz. Başka b r bölümden m ayrıca.”

yağmurluklu genç de duymaya başladı: “Oralara g d p derleme yapmak, derlemeler n olduğu tezlere falan bakmak lazım aslında…”

“Ah! Öneml değ l. Yakın zamanda y ne yapmayı düşünüyoruz.”

“Hâlâ bu tür derlemeler yapılab l yor mu?”

“Çok y . Ama s z nle konuşmam gereken b r husus var müsa t m s n z?”

“Bazı mezar yerler yle lg l söylenceler şekl nde evet. Ama Sırb stan ve Romanya'dak kadar yaygın görünmüyor artık.”

“Elbette. Adın ned r?”

Öğrenc lerden b r d ğer: “Kurguya müsa t m pek ?”

“Eng n?” “Pekâlâ Eng n. İmzamı nereye atmamı st yorsun?”

Yazarın cevap vermek ç n ona döndüğü esnada karanlığa rağmen gözler n n şevkle parıldadığını göreb ld : “Fazlasıyla hem de!”

“İmza mı?” “K tap mzalatmak ç n seslenmed n m ?”

Adam öğrenc lerden b r kısmıyla vedalaşıp kırmızı renkl Lada marka arabasına yöneld ğ esnada yağmurluklu genç arkasından koşturup seslend : “Muzaffer Taş?” Adam an den arkasını dönerek gözler n kıstı. Ardından gülümseyerek kafasını salladı: “Buyurun? Sınıftak ler arasında mıydın?”

“Hayır, başka b r şey ç n.” Genç y ne gerg nce etrafına bakındı. Hayl uzaklaşmış olan öğrenc lere ve b nadan en son çıkıp yazarla selamlaşan hocayabaktıktan sonra kend s n şaşkın b r fadeyle süzmekte olan yazara döndü: “Muzaffer bey… Ab … S ze nasıl seslenmel y m 54


önünü kest : “Gazeteler okudunuz mu b lm yorum. Şeh rde bazı kayıp vakaları var. B r kısmı ün vers teden. Farklı bölümlerden gerç ama ben mle aynı fakülteden, şletmeden b r kız da var çler nden. Hüma. Kayıplardan b r . O kızı ölmeden önce karşı apartmana g rerken gördüm. Bunu komşum yaptı, gözler mle gördüm o b r vamp r! Yahut hortlak neyse şte!”

b lem yorum.” “Ab d yeb l rs n. Ancak vakt m kısıtlı. O yüzden acele edersen sev n r m.” “Muzaffer ab , s z n k taplarınızla lg l b r şey merak ed yordum. Folklor araştırmalarınıza da denk geld m. Zaten o yüzden s z nle konuşmak st yorum. Şu hortlaklarla ya da vamp rlerle lg l …”

“Bu tatsız şakana derhal b r son vermezsen kend n mahkemede bulacaksın. Önümden çek l!”

“Merak ett ğ n ned r? Kaynak falan mı soracaksın araştırma ç n?” Yazarın yüzündek şaşkınlık fades fark ed leb l r haldeyd .

Yazar b r hışımla arabasının kapısını açarak çantasını arka koltuğa fırlattı. Eng n koluna yapışınca kızgın b r fadeyle ona baktı. Genc n suratında yalvaran b r fade vardı: “Şaka yapmak ç n akşamın bu saat nde neden buraya geley m? Ben gerçeğ söylüyorum. Hep m z tehl ke altındayız. Özell kle ben. Ben tanıyor. Öldürüleceğ m!”

“Hortlakların varlığı s zce gerçek olab l r m ?” Yazarın şaşkınlığı büyüdü. Ama b r anlığına genc n ron yaptığını varsayarak gülümsed : “Belk . Ben m açımdan en azından. Ancak s z n kuşağınıza göre pek gerçek değ l. Gençler n lg s n Balkan vamp rler nden ve cadıcıların h kâyeler nden çok sev leb len, mankenlere benzeyen parlak vamp rler çek yor. Y ne de okuyan var. Ş md müsaadenle. Başka b r söyleş me tam vakt nde gel rs n uzun uzun anlatırım…”

Gence acıyarak bakan Muzaffer kolunu ondan kurtararak arabasına atladı. Kapıyı sertçe kapatıp hızla çalıştırdı. “Bana nanmanız lazım!” d ye bağırıp camını yumruklayan Eng n'e aldırmayarak hızla park yer nden çıkıp yola döndü, ardından gaza bastı. G r ş ışıkları da tamamen sönen fakülteler n karanlığa gömüldüğünü fark eden Eng n fakülteye yakın m n büs durağına koşturdu.

Muzaffer tam arabasına dönüp yürüyeceğ esnada Eng n: “Ben hortlaklara nanıyorum!” dey verd . Yazar duraksayarak y ne şaşkın bakışlarla Eng n' süzdü ardından memnun b r fadeyle kafasını salladı: “Hoş! Keşke başkaları da nansa da toz pembe aşk romanı yazarlarından daha fazla okunsam!”

Durakta beklemekte olan b rkaç öğrenc n n olduğunu görünce tal h ne şükrett . Karanlıklara ve b naların ardına bakınmaya devam ett . M n büs gel r gelmez koltuklardan b r ne kend n fırlatarak tekrar dışarıya göz gezd rd . Yağmurluğunun ç ceb nden çıkardığı küçük b r dua k tabını açarak ç nden gel ş güzel dualar okumaya başladı. Arada da hareket hal ndek m n büsün camlarından dışarıyı seyred yordu.

Eng n s n rl b r fadeyle kafasını salladı: “D rekt söyleyeceğ m. B r tanes maalesef karşı komşum. Onu nasıl öldüreb leceğ m tam b lem yorum, yardım eder m s n z?” Muzaffer' n yüzü b r anda öfkeden kızardı: “Ben kurguyla uğraşıyorum, folklor araştırması yapıyorum. Sen n g b kend n b lmezler dalga geçs n d ye değ l! Bu terb yes z şakanı da duymazdan gel p g d yorum.”

M n büs şehr n merkez ne gel nceye kadar nmed . İnd ğ zaman da şehr n her yer nden görüleb len Osmanlı'dan kalma muazzam

Yazar arabasına yöneld ğ esnada Eng n 55


koşturdu. Ayakkabılarını hızla çıkarırken b le ted rg nl ğ geçmem şt . Kend s n cam n n ç ne atar atmaz müezz n mahf l n n hemen altında mermerden b r çeşmen n bulunduğu yere yöneld . Mahf l n mermer ayaklarından b r n n d b ne çökerek end şeyle etrafına bakındı. B raz rahatlamıştı.

büyüklüktek cam n n olduğu yokuşu tırmanmaya başladı. Cam n n aşağı tarafındak ç menl kte gördüğü gül çalılarından b r ne gözü takıldı. Balkan coğrafyasından korku öyküler yazan Muzaffer Taş'tan okuduklarını anımsayarak önce arabası önünde yaşadıklarını hatırlayıp küfrett . Ardından yağmurluğunun ceb nden ad çakısını çıkarıp b r adet gül kes p d kenler n özenle hızla ayıkladıktan sonra ceb ne koydu. Ardından gülünü kopardığı daldan uzunca b r kısım keserek dalın ucunu hızla yontup ç ceb ne yerleşt rd .

Cep telefonu çalınca an den rk ld . Hızla çıkarıp sess ze almadan önce ekrana baktı. “Yaren” sm yanıp sönüyordu. Hızla açıp kulağına götürdü. “Efend m aşkım… Eve gelme… Gelme sakın! Evde değ l m zaten… Boş ver ben … Evden dışarı çıkman y değ l, n yes n boş ver… Gelme hayır! Tamam, tamam! Sel m ye'dey m. Cam n n ç nde… Hayır, gelmen stem yorum!”

Cam n n karşı kaldırımında henüz kapanmakta olan b r markete uçar adım koşturdu. B rkaç araba tarafından ez lme tehl kes atlatıp şoförler n küfürler ne “pardon”larla karşılık vererek market n kapısına fırlattı kend n . Kepeng henüz nd rmem ş olan marketç Eng n'e s n rle ve şaşkınca sordu: “Hayırdır aga ne oldu da caddeye fırlattın kend n ?”

Telefondak ses kes l nce b r anlık öfkeye kapılıp telefonu yere fırlatmak sted . Cam de olduğunu anımsayarak b r an duraksadı, utangaçça telefonu tekrar ceb ne soktu. Sak nleşmeye çalıştı. İç ceb nden tekrar dua k tabını çıkarıp rastgele okumaya başladı kend kend ne.

“Ab annem n tans yonu çıktı. Yoğurt var sarımsak yok evde. Sarımsak lazım.”

Zamanın nasıl geçt ğ n n ve etrafındak nsanların farkında değ ld . B r an omzuna b r el dokununca dalgınlığından sıyrılarak rk ld . Yaren' n lac vert gözler n fark ed nce b r anlığına şaşırdı:

“Düz sarımsaklı yoğurt da var stersen?” “Yok ab b z kend m z ayarlarız sen b rkaç tane sarımsak versen yeter.” Marketten son anda aldığı sarımsakları da gülün yanına sıkıştıran Eng n, karanlık sokaklara korkuyla bakına bakına yen den cam ye yöneld . Cam n n c varında gün boyu muska satmak ç n dolaşıp ev ne dönmekte olan yaşlıca b r kadını durdurup sordu: “Teyze bunların ç nde gerçek dua var değ l m ?”

“Ge… Gelmemen söylem şt m.” B r anda Yaren' n ger s nde ortak arkadaşları olan aslında Yaren' n tanıdığı ç n hayatına g rm ş olan Çağıl'ı fark ett . Kız arkadaşının c varında dolaşmasından pek hazzetm yordu ve b rkaç kez onun yüzünden kavga etm şlerd . Onu görür görmez tıslar g b sordu: “Burada ne ş var?”

“N ye sahte satayım be kızanım. Mak nadan çıkarıyülerkâğıdı ama gerçek…” Muskalardan b r tanes n satın alıp hızla boynuna takan Eng n ç ndek end şen n nedens z büyümes yle sank b r felaket n eş ğ ndeym şçes ne hızlandı. Cam n n büyük yan kapılarından b r ne g rerek avluya doğru

Çağıl kekeleyerek yanıtladı: “Ben… Ben sadece sen merak ett m. Yaren' n üzülmes n stemem…” Eng n, Çağıl'ın ses ndek b r şeyler 56


“Aşkım bak… D yel m k söyled kler n gerçek. Böyle b r şeye kalkışmanın tehl kes n düşün. B zler düşün. Ben düşün!” Sonra b r an aklına b r şey gel nce s yah saç zülüfler n gözler n n önünden çek p dostane b r fadeyle gülümsed : “B r ler nden yardım alman lazım. Muzaffer Taş bu şeh rde yaşıyor b l yorsun.” Çağıl y ne kend s ne kötü kötü bakılma r sk ne rağmen atıldı: “O adamın hastasıyım! Çoğu h kâyes n okudum. Sarımsak espr s n de ondan yaptım zaten b l yorum mevzularını…”

örtmeye, g zlemeye çalışan tınıdan t ks nd . Yaren araya g rd : “Sen n ç n end şelen rken evde öylece oturab leceğ m nasıl düşündün?” El n Eng n' n ç ceb nden yana kaymış olan s vr dal parçasına uzattı: “Dal parçalarıyla gez yorsun. El nde dua k tabı gecen n bu saat nde oturmuş cam des n. Neler olduğunu b r anlayab lsem…” Eng n yutkundu: “Kend m koruyorum. Güneş doğana kadar en azından. Ama sözüm söz o da sabah ölmüş olacak kararım kes n.”

Eng n, Çağıl'a küfreder g b baktıktan sonra Yaren'e döndü: “Allah kahrets n! Maalesef ona ş m düştü. S zden önce görüştüm. Ama bana nanmadı tab kaçıp g tt .”

“Ne ölmes ?” “Karşımıza taşınan şu yabancı her f. Güneş doğar doğmaz n ne g rd ğ mde bu dal parçası onun kalb n bulacak!”

Yaren, Eng n' n gözler n n ç ne baktı tekrardan: “Ben onunla konuşurum. İkna eder m. Sen n ç n yapamayacağım şey yok. Buradan b r yere ayrılma. Adres n bulup ona g deceğ m bu saatte… Bana nan ve sakın sormadan b r del l k yapma…”

Çağıl sohbet n rk lt c seyr n kend nce değ şt rmek adında araya g rd : “Sarımsak falan da al stersen…” Yaren kend s ne öfkel gözlerle bakınca açıklama ht yacı duydu: “Sadece şakaydı.” Yaren, Eng n' n yanına d z çökerek eller n tuttu: “C nayete kalkışmayı düşünmüyorsun değ l m ?”

Eng n savunmasız kalmıştı. Büyülenm ş g b kafasını sallayab ld sadece. Çağıl y ne araya g rd : “Ben ev n b l yorum b r kere röportaj yapmaya gönderm şlerd b z m s te ç n. B rl kte g del m.” Eng n, Çağıl'ın bu tekl f karşısında öfkelend ama çares zd . Yaren' daha fazla üzmek stemed . Kafasını sallayınca Yaren le Çağıl koştura koştura cam den çıktılar. Arkalarından baka kalan Eng n yen den kucağına bıraktığı dua k tabını açarak herhang b r duayı okumaya başladı…

Çağıl y ne ortamı kend leh ne çev rmek ç n soğuk espr ler nden b r n yapma gereğ duydu: “Ölüyü öldüremez k … Han sarımsak, dal parçası falan oradan, çaktınız?” Eng n'le Yaren' n öfkel bakışlarını görünce susarak kafasını başka tarafa çev rd . Eng n, Yaren' n gözler ne baktı: “B r ler yapmak zorunda. İnsanlar kayboluyor. Okul arkadaşlarım. Belk b r gün sen de onlar g b ... Buna z n veremem.”

DEVAM EDECEK

57


58


59


60


61


62


63


64


65


66


ŞEYTAN İŞSİZ KALIRSA YAZAN: At lla BİLGEN

İLLÜSTRASYON: Gökçe DENİZ

Son zamanlarda şeytan nsanoğluna söz geç rem yordu. Z ra boynuz kulağı geçm ş ve doğru yoldan çıkmak ç n nsanın k mseye ht yacı kalmamıştı. Hal böyle olunca şeytanı gelecek korkusu sardı. Nasılsa şs z kalmam d ye bugüne kadar SSK yaptırmamıştı! Zor günler ç n kenara b rkaç kuruş atmışlığı vardı ama gel görel m ölümsüzdü ve bu para onu ancak kısa b r süre dare ederd ! Sonra… Sonra büyük b r ht malle sokaklara düşecek ve nsanlara avuç açar hale gelecekt … Buna katlanması mümkün değ ld . Esk şaşaalı günler ne ger dönmes ç n nerede hata yaptığını bulmalıydı. Bu yüzden nsanların arasına karışmaya ve onları gözlemlemeye karar verd . Bu ş ç n kahvehaneler bulunmaz b r n mett .

tavşankanını aldı. Bardak sıcaktı. Tavşan gerçekten yen öldürülmüştü. Key fle b r yudum çt ve çt ğ g b anında dışarı püskürttü. Bu resmen çaydı! M lyonlarca yıllık şeytan olmasına karşın çayı kan d ye yutturmak bugüne dek aklına b le gelmem şt . İnsanların bu dolandırıcılığı karşısında kend s n tutamayarak “Bu ne rezalet! “ d ye bağırdı. Kahvec n n umursamamasına karşın yan masada oturan der ceketl adam yılışık b r tavırla “Haklısın ab c ğ m, buna çay demeye b n şah t lazım. Resmen karbonat. Ama suç b zde ab c ğ m. Hakkımızı aramıyoruz. Ses m z çıkmayınca da selam veren arkamıza geç yor.” ded . “Arkamıza mı? Neden oraya geç yorlar k ?” “Sen de çok safsın be b rader? Neden n hâlâ anlamadın mı? B raz şeytan olsana! ”

O gün Osman'ın Kıraathanes ne şte bu amaçla g tt . İçer g r nce gözden uzak b r yere oturup etrafını ncelemeye koyuldu. Göreb ld ğ kadarıyla nsanlar k ye ayrılmışlardı; oyun oynayanlar ve ülkey kurtaranlar! Büyük b r merakla konuşulanlara kulak kabartmıştı k kahvec n n ses yle oturduğu yerden sıçradı.

“Öyley m zaten.” “Ulan sen de şeytansan şeytanlık müesses ölmüş demekt r.” “Bak bu çok doğru. Z ra k mse artık ben d nlem yor.”

“Gel yooooor. Tavşankanı çaylaaaar gel yooor. Sıcak sıcak.”

“Tab d nlemezler.” “Neden?”

B nlerce yıldır ay nlerde kend s ne g zl ce sunulan kan, ş md alen b r şek lde serv s ed l yordu. İnsanların bu kadar azıtmış olab lecekler ne ht mal verem yordu, ama gerçek tüm yalınlığıyla karşısındaydı. Kanı severd , üstel k sıcağına bayılırdı. Bu yüzden düşünmey başka b r zamana bırakıp kahvec n n uzattığı

“Çünkü artık herkes şeytan! Bak kahvec ye; çaya karbonatı dayar, herkese fazla fazla çay yazar ama k mse ses n çıkartmaz. Neden? Çünkü oyun oynayanlar taş çalma derd nded r; hesabı ncelemezler. Yanlarında oturanlar zaten bedavacıdır. Hesap çok gelm ş az gelm ş

67


68


“Osman buraya üç gazoz.

umursamazlar. Memleket kurtaranlar se zaten çay çmezler. Sadece konuşurlar.”

“Osman üç çay, b r kahve, dört ayran…”

“Yan herkes kend dalgasında öyle m ?”

İlk el şeytan dört p şt verd . İk nc el kend s n sıkıp çıkan kâğıtları tak p ett ama sonuç değ şmed . Üçüncü el de üç p şt ver nce oyun on dak ka da sona erd . N yaz key fle sandalyes n n arkasına yaslanıp “Oyun b tt Osman. Arkadaşa vazel n get r.” d ye bağırdı. Kahvedek ler kahkahalarla gülerken şeytan acı dolu b r sesle hesabı sted .

“Aynen ab c ğ m. Şu okey oynayanları görüyorsun değ l m ? Dünya yansa umursamazlar. Onlar ç n öneml olan tek şey karşısındak n ütmek. Bak ş md .” ded ve okey oynayanlara dönüp “Ahmet Ab pol sler telefon açtı, karını öldürmüşler. Ac len eve g tmen lazımmış.” ded .

“Kırk sek z çay, on kola, sek z soda, altı ayran yüz on k tutar. Sen yüz y rm ver yeter.”ded

“Patlamasınlar. Nasılsa ölmüş. Oyun b t nce g der m.” “İnsanların bu denl gamsız olması ç n b nlerce yıl uğraştım. Bu amaçla yapmadığım kötülük, çev rmed ğ m dalavere kalmadı; y ne de beceremed m. Ş md tam sted ğ m kıvama gelm şler. Üstel k parmağımı b le oynatmadan. Nasıl oldu bu”

“Yok anasının gözü… Bu ne ya?” d ye t raz ett şeytan “Ağlama da öde hesabı. Bu arada k mler c ğer y yecek?” d ye sordu N yaz . Osman dâh l kahvedek ler n heps el n kaldırdı.

“Nasıl olmuşsa olmuş. Sen onu bırak da hep böyle kuru kuru mu oturacağız?”

“Dur b r sayayım. Sek z… On… On beş... On yed … Aman saymaktan yoruldum. İy s m otuz c ğer söyle. Gelenlere kokar. Onlar da nas plens n.”

“Nasıl yan ?” “Yan s öğlen oldu. Acıktık. Arnavut c ğer ne b r p şp r k çev rsek d yorum. Hem vak t geçer, hem de karnımızı doyururuz.”

Şeytan neye uğradığını şaşırmıştı. İçer ye g rel henüz b r saat olmadan ceb ndek paranın çoğunu kaybetm şt . Onun bu mahzun hal n gören Osman N yaz 'ye dönüp “Sah bu saf arkadaş k m?” d ye sordu.

“Olur” Bunun üzer ne der ceketl adam el n havaya kaldırdı ve kahvec ye “Osman Ab b ze k deml çay b r de ell k get r.” d ye seslend . Ardından oturanlara “Arnavut c ğer ne p şp r k atıyoruz. Aç olan ab ler m buraya dem r atab l r.” ded

“Ded ğ ne bakılırsa şeytanmış! Bana sorarsan o b r melek…” “Şeytan da zaten b r melekt r.”ded şeytan. “GDO'su değ şt r lm ş melek m ?” d ye sordu N yaz .

“Yanında ne var N yaz ?” d ye sordu okeyc ler seyreden kel kafalı yancı.

“Harb den ne ayaksın b rader?” d ye sordu Osman.

“Çay ayran ve dah her türlü meşrubat. Anlayacağınız müesses m zde yok yoktur.”

“Vallah şeytanım! Ama nedense artık ben takan yok.”

Garson kâğıtları get rd ğ nde yancılar masanın etrafını doldurmuştu. N yaz kâğıtları dağıtırken her taraftan yancı sesler yükseld .

Osman önce cep telefonunu çıkartıp c ğerler n s par ş n verd , ardından b r sandalye çek p şeytanın karşısına oturdu ve “K m k m

“Osman bana b r kola.” 69


ulaşmak ç n b ze her yol mubah. İnan bana v agra b le senden daha çok b z baştan çıkartıyor.”

takmıyor b rader?” d ye sordu. “O zaman s ze her şey en başından anlatayım. Tanrı nsanı yarattığında ona secde etmem buyurdu. Kabul etmed m. Çünkü ateşten yaratılmıştım. İnsanın önünde eğ lemezd m. Bunun üzer ne ben cennetten kovdu O günden ber tek ş m s zler doğru yoldan çıkartmak oldu. Ama son zamanlarda bana ht yacınız kalmadı. Topraktan yaratılan kötülükte ben fersah fersah geçt ! Anlayacağınız sayen zde ss z kaldım.”

“Hasst r. C dd m s n z? Desen ze boşuna uğraşmışım. Ama s z bol bol esnet p tembell ğe şevk ett m.” “Yanlışşş.” ded ler y ne hep b r ağızdan “tembell k zaten ç m zde vardı.” “S ze her şey yanlış açıdan gösterd m. Tavus kuşunun onca güzell ğ n göreceğ n ze ç rk n ayaklarını görmey öğrett m.”

“Teveccühün. Ama sen geçecek kadar da şeytan olamayız canım!” ded kahvedek ler hep b r ağızdan.

“Yanlışşşş.” ded ler “Boşa uğraşmışısın. İk duble attıktan sonra b z sted ğ m z , sted ğ m z şek lde görüyorduk zaten.”

“Ölünce nasılsa cehennemde b r arada olacağız. O zaman k m haklıymış d ye sorarım s zlere.”

“Rüşvet almamak enay l kt r ded m.” “Bak bu doğru.” ded ler y ne hep b r ağızdan.

“Belk de suç sended r” ded Osman. “Nasıl yan ?” d ye sordu şeytan

“Kusurlarınızı t raf ett rmed m.” “Sen d nlememem z n sebeb kullandığın metotlardan olab l r. Sah b z kötü yola sürüklemek ç n ne yapıyordun?”

“Zaten t raf etmezd k. B z kusursuz!” “İçk ve kumara şevk ett m.” “Ah b r de karı bulsaydın tam olacaktı.”

“Günahları; güzel ve caz p hale get r p sundum. Boş f k rlerle, hoş hayallerle s zler avutmaya çalıştım.”

“Tüm h leler m yanlışlar üzer ne kursaydım benden şüphelen rd n z. Bu yüzden arada b r doğrulardan yola çıkarak yanlış çıkarımlarda bulundum.”

“Yanlışşşşş.” d ye b r uğultu yükseld kahvehaneden. “Büyükler m z bunu yıllardır yapıyor. Bu yüzden bunlara karnımız tok. Daha or j nal f k rlerle yanımıza gelmel yd n.”

“Bunca dalavereye h ç gerek yoktu. B z zaten ş m ze gelene nanırdık.”

“Bol bol demogaj yaptım. Tab r yer ndeyse tam b r laf ebes y m. Aldatıcı cümleler kurup s zler yoldan çıkarmaya çalıştım.”

Söyleyecek b r şey bulamıyordu ama susmak yen lg y , dolayısıyla ss zl ğ kabul etmek olacaktı. Bu nedenle son kozunu oynadı: “Arkadaşlar aranızda ruhunu bana satmak steyen var mı? “

“Yanlışşşş.” ded ler y ne hep b r ağızdan “Pol t kacılar bunun kralını yapıyor. Daha yaratıcı f k rler bulmalıydın.”

“Hoppala bu da nereden çıktı ş md ?” d ye sordu Osman.

“Fıtratınıza müdahale ett m. Kadını erkek erkeğ kadın yapıp s z aldatıp sapkın zevklere sürükled m.”

“Ne ş m ze yarayacak?” d ye sordu N yaz . “İlham per n z olacağım. Bu sayede gerçek sanat eserler yaratab leceks n z.”

“Yanlışşşşşş.” ded ler y ne hep b r ağızdan “Hedon zm zaten ç m zde var. Hazzın doruğuna 70


kazanmadık mı? Madem ağlayacaktın oynamasaydın.”

“Tut k yarattık. Ne ş m ze yarayacak ?” d ye sordu Osman

“Böyle konuşmasına bakma N yaz , b razdan tatlısına da oynar.” ded Osman.

“Manev yanınızı tatm n edecek.” “Yan karnımız y ne aç kalacak. Öyle m ?”

“Hayd be! Bu kadar mı saf?”

“Şey… Ama…”.”

“Ulan b lmez g b konuşuyorsun. Bunun b a c a ğ ı n ı k ı r a r ı z ; u m u r s a m a z . Ta ş l a r ı z ; peş m zden ayrılmaz. Ş md k c ğer ç n m b z bırakacak?”

“Geç bunları b r kalemde. Makarna ver yor musun?” d ye sordu Osman “Hayır.” “Ya kömür?” d ye sordu N yaz .

“Vallah haklısın Osman. Eee tatlısına p şp r ğe var mısın ?”

“Bunlar da nereden çıktı?”

Şeytan başını k yana ayağa kalktı ve zor duyulan b r sesle “Benden bu kadar. Tükend m artık.”ded .

“Ulan hem b r bok verm yorsun hem de konuşuyorsun. Sana ruhumu satacağıma oyumu satarım. Hem karnım doyar, hem ısınırım.” ded N yaz .

Onun bu zavallı hal herkes hüzünlend rm şt . B r sess zl k çöktü kahvehaneye. Şeytan ağır adımlarla kapıya doğru yürürken Osman dayanamayıp “Ş md ne yapacaksın?” d ye sordu.

“Had ya!”ded ded ğ sırada büfec n n çırağı k torbayla çer g rd ve “C ğerler k m nd ?” d ye sordu. “Şu arkadaş har c nde herkese dağıt.” ded N yaz .

“B lmem. B r kenarda üç beş kuruşum var. B r süre dare eder ben .”

“O neden yem yor? Tok mu?” d ye sordu çırak.

“Hazıra dağ mı dayanır?” “Dayanmaz değ l m ?”

“Evet. Hesap m des ne oturdu.” ded N yaz .

“Ulan b lmez g b soruyorsun? Tab dayanmaz.”

“Ha ha ha” d ye gülüştü kahvedek ler. Çırağın parasını ödey p sess zce yer ne oturduğunda c ğer ve soğan kokusu kahvehaney sarmıştı. N yaz ekmeğ nden koca b r ısırık aldığı sırada b r dede çer ye g rd . C ğer n kokusunu alınca durakladı ve bastonuna dayanıp yutkunarak etrafına bakındı. N yaz onun bu hal n fark ed nce Osman'a “Dedey de gör.“ d ye bağırdı. Osman'ın uzattığı ekmek arası c ğer alan dede “Hayırdır evladım? K mden bu c ğer?” d ye sordu.

k

“Osman!” “Ne var N yaz ?” “Sen ne zamandır çay ocağına saf, tem z b r adam aramıyor muydun?” “Evet.” “Şeytandan daha y s n m bulacaksın? Alsana şe.” “İy f k r lan. Gel bakayım buraya. Al şu önlüğü geç r üstüne, sonra da doğru çay ocağına. Akşamları da burada yatıp kalkarsın.”

“Şeytan'dan Dede. P şp r kte yen ld ! Anlayacağın enay c ğer bunlar.” ded N yaz . Kahvedek ler kahkahayı patlatınca Şeytan “Ama ayıp oluyor beyler.” d ye serzen şte bulundu.

“Teşekkür eder m.” “Bu arada gözünü dört aç da b raz şeytanlık

“Ne ayıbı lan? B leğ m z n hakkıyla

öğren!” 71


72


ŞEYTANIN SAKLI YÜZÜ KISIM II - DARAĞACI YAZAN: Eda Yaren CENGİZ

İLLÜSTRASYON: Ham de AYDIN denemeye b le kalkışanlar ortaya çıkmıştı. Çözüm bulunmazsa büyük b r kaos doğacaktı.

IV ''Onların kehanet yalanları sadece s z topraklarınızdan uzağa götürmek ç n h zmet eder; s z kovacağım ve s z de can vereceks n z.'' (Jerem ah 27:10)

Yargıç, adama son b r kez baktığında kararından dönmeyeceğ n anlamıştı. Adamın yere yatırılmasını emrett kten sonra nşaatçılar yardımıyla adamın göğsüne b r kaya parçası konulmasını sted , yargıcın yaşlı yüzünde zal m b r gülümseme vardı.

Kasabanın dışındak ovada, kalaslar toprağa sab tlenmekte, darağaçları d k lmekteyd . Halkın buna yardımı tamdı, şeytanın ş b rl kç ler nden kurtulmak ç n acele ed yorlardı. Her karışı cadı kanıtla sulanacak olan nfaz bölges tüm görkem yle kasabanın ardında yüksel yordu.

''Suçunu kabul et.'' Adam zorla b r nefes aldıktan sonra kafasını olumsuz anlamda sallamaya çabaladı. Yargıç bundan memnun olmamıştı, b r kaya daha yerleşt r lmes n emrett . Her kayadan sonra tekrar sorduğu halde adam hâlâkabul etmeye yanaşmamıştı, oysak ruhunun beden nden kurtulmak ç n çabaladığı oldukça bar zd .

İnfaz günler yaklaştıkça z ndanlardak huzursuzluk gözle görüleb lecek kadar yoğunlaşmıştı, gard yanlarına syan etmeye b le artık cesaret edeb l yorlardı. O günün gard yanı üstü p sl k ve kanla kaplı olarak hücreler n b r s nden kaçtığında artık zamanın geld ğ n anlamışlardı. Halk kan görmek st yordu, onlar se kan dökmek.

Yargıcın emr yle son b r kaya parçası, en ağırı, el b rl ğ le get r l p adamın kafası üzer ne bırakıldı; ç bulandırıcı b r ses le taşın altından kan sızmaya başladı, zafer kazanılmıştı. Adamlar ve yargıç gülümseyerek d ğer mahkumlara döndü, mesajı vermey başarmış olmalıydılar.

Z ndanlar dolmuştu, her gün daha fazla ölüm yaşanıyordu, ölümcül hastalıklar her mahkuma ulaşıyordu. İnsanlar hâlâ 'cadıları' mahkemeye vermekte, toplumsal h ster se z rvedeyd .

K l seye karşı gel rsen z sonunuz kötü olur. ''Işıldıyor kan, yakutum ben m.

İnfaz sürec başladığında, her şey beklend ğ g b g tmem şt . İnfazı gerçekleşt r lecek nsanlar, darağaçlarına götürülmey denerken lk sorun ortaya çıktı.

Uyandığın Bu acı sen n değ l.'' (Sylv aPlath, N ck ve Şamdan)

Son kez suçunu t raf etmes beklenen b r adam, masum olduğunu haykırdı. Yargıç ve mahkemen n d ğer üyeler oldukça pan klem şt . Adam fazlasıyla s n rl yd , d ğer mahkumları da etk lemeye başlamıştı, gard yanları aşmayı

V ''Cadı ş , tıpkı günah ve putperestl k g b küstahlıktır, as l kt r.'' (Samuel 15:23) Üstü başı yırtılmış, k r ç nde yaşlı b r kadın 73


74


kalabalığı yararak lerlemey dened . Kamburlaşan sırtını d kleşt r p gözler yle mahkumları taradı, aradığı k ş y bulamamıştı.

kadın se hastalıklı yaşlı der s n g zlemeye çalışmakla meşguldü, korku nefes almasına b le z n verm yordu.

En öne geçeb lmek ç n nsanları yana tmeye çabalıyordu, bundan rahatsız olanlar se kadını tersleyerek cevap ver yordu. Öne doğru lerled kçe sıkışıklık artmış, nsanlar agres fleşm şt . Onu göremeyeceğ n kabul etmel ve eve ger dönmel yd ama o an duyduğu bağırış sesler onu yer ne ç v lem ş, aynı zamanda se başka b r s parmaklarını kolu etrafına sarmıştı.

Adam b r anlığına ger ley p yerden r ce b r taşı el ne alarak kolunu havaya kaldırdı. ''İç m zde g zlenm ş bl sler var!'' Kalabalık tam olarak da bu sözden sonra patladı. Kadın, sırtına sabet eden taş yüzünden acıyla uludu, adam b le o an ne olduğunu tam kavrayamamıştı. Olayın kend leh ne gerçekleşt ğ n görmes onu cesaretle doldurmuştu, kend el ndek taşı tüm gücüyle yerdek kadına attı, yaşlı kadın nefes nefese feryat etmeye başlamıştı. Taşlar kadının üstüne yağıyordu, kalabalık tam olarak da bunu st yordu: nfazı kend eller yle yapmak.

''Nereye g tt ğ n sanıyorsun?'' Adamın sorusu yaşlı kadının ürpermes ne sebep oldu. Korkuyla kolunu ondan kurtarmak ç n çekt , neler olduğunu anlamamıştı b le. Adam tekrar onu yakalayıp bu sefer de tırnaklarını geç rd . Yaşlı kadın, adamın gelecekte d yecekler ç n end şel yd .

B r taş daha kadının kambur sırtına nd ğ nde kadın acıyla duruşunu d kleşt rd , genç adama acıyla çarpılmış yüzünü çev rd . Yaşlılık zler yle dolu deforme yüzü adama kutsal res mlerdek şeytan tasv rler n hatırlatıyordu. Kadın ağzına b r ken kanı yere tükürüp gözler n ona d kt , kapkara r sler ve kanlanmış akıyla ona kabuslarını hatırlatan bakışları vardı.

''Ortaklarını mı arıyorsun, cadı?'' Kadın yardım ç n çığlık atıp çırpındı. Kalabalık se huzursuz olmaya başlamıştı, kavganın etk ler yansıyordu. B rkaç k ş adama bakıp homurdandı, nfaz başlamadan sorunlarını çözmeler n st yorlardı.

''Sen, genç adam! Cehennemde k el m k yakanda olacak!''

Adam kadını yere doğru savurup yanındak lerden güç almayı dened , b r ler ona kulak vermeden önce kaçmayı başaramazsa o da nfaz sırasında yer n alacaktı. Durumdan fazlasıyla rahatsız olmuş b r adam kadına t ks nt dolu bakışlar atarak uzaktan zl yordu, kadın kaçmayı denerse memnun yetle müdahale edecekt . Kadın dolmaya başlamış gözler yle adama baktı, nefretle kısılmış bu gözler ona ölümü vaat ed yordu. Genç adam boğazını tem zled kten sonra ona gülümsed ve ağzını ölüme açtı.

El n n ters yle ağzını s ld kten sonra gelen taşlardan kend s n savunmayı bırakarak zar zor doğruldu. Çarpık hareketler le ayağa kalktı, erkenden yakılmış b r ateşe doğru yürümeye başladı, hâlâ üstüne taşlar yağıyor ve sendelemes ne sebep oluyordu. Kalabalık tezahürat yapıyordu, bazılarını kadının bunu yapmak ç n fazlasıyla korkak olduğunu söylüyordu. Çarpan b r taşın etk s yle yere düşen yaşlı kadın, esk eklemler n kütürdeterek b r ölü g b yerden kalktı, ateş n başında duruyordu. Kadın ateş n k rl kıyafetler n yalayarak geçt ğ n h ssed yordu, arkasını dönüp adama son b r bakış hed ye ett , dayanılmaz sıcaklık

''Aramızda b r cadı daha var!'' Kalabalıkta öfke dolu b r kıpırdanma oldu, çoğu k ş kadını görmek ç n o tarafa yönelm şt , 75


baktı, anormal b r şek lde harekets zd . Onun bu

adeta mıknatısmışçasına onu çek yordu. Ateş n

ç ne kend s n

zamanda uyuyacağını düşünmem şt oysak .

bıraktığında,

Duyduğu gülüş ses , kaşlarını çatarak karşıdak

stems zce feryat etmeye başlamıştı, genç adam

yatağa bakmasına sebep olmuştu, harekets zl ğ

kulaklarını kapatarak nfaz yer nden uzaklaşmak

belk de bu yüzden gel yordu. Büyük ht malle

ç n koşmaya başladı. Ne kadar hızlı olursa olsun

g zl ce yatakta yemek yemeye kalkışmıştı.

kadının feryatları ve lanetler nden kaçamayacaktı, cehennem çukuru g b karanlık bakışları üzer nde

Bebeğ kucağından nd rerek d ğer yatağın

h ssed yordu. Gözler nden yaşlar süzülürken,

başına d k ld , hışımla örtüyü çekerek tortop

Tanrı'ya korkusunu yok etmes ç n dua ett .

beden ortaya çıkardı, azarlamaya başlayacakken b r şey d kkat n çekt . Beden hareket etm yordu,

-

yatakta yatan kızı ona cansız gözler ve mosmor ''Ben sen n beden n ısırmayacağım, suratıyla bakıyordu, boğazında b r del k vardı. İç nde yaşadığım ş şe, Çığlık atmamak ç n el n ağzına kapatarak

İğrenç Vat kan'dır.''

ger led , küçük çocuk henüz olanları (Sylv aPlath, Medusa) anlayab lecek kadar büyük değ ld . Kadın t treyen VI

eller yle çocuğu kucağına alıp kend s ne bastırdı,

B r ler s ze, "Fısıldaşıp mırıldanan

gözyaşlarını tutamıyordu. Gülüş ses tekrar odada

medyumlarla ruh çağıranlara danışın"

yankılandığında ağzından b r çığlığın kaçmasına

ded ğ nde, "Halk kend Tanrısı'na danışmaz

engel olamamıştı, annes n n çığlığından ürken

mı; yaşayanlar ç n ölülere m danışılır?"

küçük olan da ağlamaya başlamıştı. Gülüş

dey n. (Yeşaya 8:19)

tekrarlanırken kadın çocuğu kend s ne daha çok bastırdı. Ayak sesler n duyduğunda, bağırarak

Genç kadın gülümsed , küçük oğlu eteğ n

oğlundan uzak durmaları ç n yalvarmaya

çek şt r p ondan k tap okumasını st yordu. Altın

başlamıştı.

sarısı saçları bukleler hal nde dökülüyordu, lambanın güçsüz ışığı altında parıldadıkça

Odaya g ren adamın yüzü esk b r m ğferle

başının üzer nde b r hale varmış zlen m

kapanmıştı, tek görünen Azra l g b ölüm saçan

yaratıyordu.

gözler yd . Kadın adamdan uzaklaşmak ç n yer bulamamıştı, kaçması se mkansızdı, adam

Küçük oğlanın el n tutarak onu odasına

kollarını ona uzatmıştı. Ses gülümsüyormuş g b

götürdü, yatağına çıkmasına yardım ett , m n c k

çıkıyordu.

kollarını annes ne uzatmış onu da yanına çağırıyordu. Oğlanın kucağına çıkmasına yardım

''Çocuğu bana ver.''

ett kten sonra odanın d ğer tarafındak yatağa

Kadın hıçkırıkların arasında çocuğuna daha 76


dev rmey başarmıştı. Alevler yere yayılırken kadın çığlık attı, etrafını saracak şek lde b r yangın başlamıştı.

çok sarıldı, adam öfkelenmeye başlamış g b gözüküyordu. Kadının rahatça göreb lmes ç n çıkardığı bıçağı b raz daha yüksekte tuttu.

Adam gülümseyerek kadına baktı, sonra da ağlayan bebeğ alarak evden g tt . Genç kadın g tt kçe yoğunlaşan duman arasında nefes almaya çabalayarak ağladı, her günahı ç n.

''Ver ded m.'' Kadın h ster k b r ses çıkararak çocuğu kend s ne bastırdı, sonra da korkak adımlarla adama yaklaştı, adam hışımla çocuğu kadından çek p alırken kadın gar p sesler çıkartarak ağlıyordu. Adam m ğfer n çıkartıp yere attığında, kadının ağlaması kısa b r anlığına kes lm şt , aynı zamanda da d ğer koluyla b rkaç şamdanı

DEVAM EDECEK

77


YAZAN: Müm n CAN İLLÜSTRASYON: Gülhan D. SEVİNÇ

SAVAŞÇI

78


SESLER

BÖLÜM III - ABLA, YARDIM ET! YAZAN: Mustafa Emre ÖZGEN

İLLÜSTRASYON: Hande SAVAŞ bakıyordu.

Mâvera'nın çıldırmasına çok az kalmıştı. Ne çt ğ kutularca laç, ne kafasını dağıtmak ç n saatler n geç rd ğ telefonundak oyunlar, ne de telev zyondak nsan zekâsına hakaret eden programlar, fayda ed yordu.

Yanması gereken dört küçük yeş l ışıktan üçü sab t yanıyor, b r se yanıp sönüyordu. Yarım dak ka kadar sonra tamamı yanmıştı. Sıkıca kavradığı fare, adeta k lolarca ağır g b yd .

Artık kend s ç n sıradan geçen fakat herhang b r nsan ç n kâbus olab lecek uykusuz gecelerden b r yd y ne. Son k aydır hayatında değ şen h çb r şey yoktu. Masasında laçları gören annes ne, sebeb n n bas t b r üşütme olduğunu söylese detamamını anlatıp onu da korkutmak stem yordu. Kend s b lm yordu k daha kafasının ç ndek gürültünün derd n . Başkasına nasıl anlatacaktı?

İnternete g rd . Arama motorunu açıp b r süre ne yazacağını düşündü. “Ga pten ses duyma mı? Olmayan şeyler duyma mı? Uyku önces duyma mı?” İç nden geç rd ğ seçenekler elemek ç n kend kend ne soru sorup cevap ver yordu “Ne oluyor? B r sürü ses duyuyorum. Nasıl duyuyorum ya da ne zaman duyuyorum? En çok geceler . Uyumadan önce. Evet… Uyumadan önce. Yan yoğunlaştığımda.”

Kalabalıktan sıkılan nsanlar b r yolunu bulup kaçab l rd . Uzaklaşab l rd . Fakat Mâvera'nın böyle b r şansı yoktu. Ne kadar uzağa g derse g ts n z hn ndek hengâmeden kaçamayacaktı.

Yazdı, “uyumadan önce sesler duymak” Enter tuşuna bastı. Gözler n haf fçe kısmış, ekrandak sonuçları okuyordu.

Son b rkaç gündür anlam veremed ğ bu problem onu hırçınlaştırmıştı. Az uyuyor, gün boyunca sersem g b dolaşıyor, artık çevres nde olup b tenler drak etmekte zorlanıyor ve ufak tefek şeylere fazla tepk göster yordu.

“kızlarmeraked yor.com, Gece uyumadan önce sesler duymak, ş zofren m oluyorum?” Yazılan saçma sapan şeyler okurken, yazanlar adına utandığını h ssett . İk nc seçeneğe baktı, “gel nlerkulubu.com, kocanızın horlamasını duyuyor musunuz?”

Gecen n z f r karanlığında yatağından kalktı. Masasına geçt . Yavaş hareketlerle önce modem n , sonra b lg sayarını açtı. Ekranın parlaklığı odayı b raz aydınlatmıştı. C haz açıldığında, ses n kısmayı unuttuğundan, başlangıç müz ğ b rkaç san yel ğ ne ortalığı t trett . B lg sayarının ses n hızlıca tamamen kapatan Mâvera, göz ucuyla modem ne

Bunlar g b hemen hemen on sonucu, küflenm ş pasta görmüş g b b r yüz fades yle okuduktan sonra bulmak sted ğ b r şeylere denk geld ğ n fark ett ; “duru ş t ned r?” “Duru ş t !” ded . İsm b le yeter nce gar p 79


duymak sted ğ ses ya da sesler ayırt edeb l r.”

ama aynı zamanda merak uyandırıcıydı.

“Duru ş t , h pnot k ya da doğal uyku

“paraps koloj .org, Duru İş t Ned r? Nasıl

sırasında, uyku le uyanıklık arası halde

Meydana gel r?”

oluşab leceğ g b dalgınlık hal nde de oluşab l r.”

Okumaya başladı. Okudukça gözler açıldı.

Okudukları karşısında donup kalmıştı

Sank bulduğu kısa makaley kend yazmıştı.

Mâvera. Bu zamana kadar b lg sayarın başına

Yaşadığı şeyler b reb r makalen n ç ndeyd . “Duru ş t , h çb r c haz kullanmaksızın,

geç p de aratmayı düşünemed ğ ç n kend ne

algılanab lmes mkânsız mesafelerdek sesler

kızdı. Okuduklarının yüzde yüz doğru olmadığını

ş teb lme ve bedens z varlıklardan gelen etk ler n

kend de b l yordu. Belk yaşadığı lerleyen ps koloj k b r

söz hal nde duyab lme şekl nde olduğu dd a

rahatsızlıktı.

ed len paranormal yetenekt r.”

Ama ya böyle b r durumla karşı karşıyaysa

Mâvera b r an durup der n b r nefes aldı.

ya böyle b r yeteneğ varsa?

Korkmuştu. Okumaya devam ett . “Duru ş t de ses n kulakla duyulan sese

Yetenek düşünces çok kısa sürdü. Belk de

benzemed ğ , çten gelerek z h nsel olarak

kurtulması gereken b r şeyd . Ama ya kontrol

duyulan b r ses olduğu söylen r. Fakat ses,

edeb leceğ ve ona bahşed lm ş b r şeyse?

b l nen ses g b d r. Beyn n ç nded r. Bununla

Son paragrafı tekrar okudu,

b rl kte ses önceler karışık ve anlamsızdır. K ş “Duru ş t , h pnot k ya da doğal uyku

odaklanmayı başarırsa bu karışıklık ç nden 80


Aradan b rkaç dak ka geçm şt k y ne kalabalığın gürültüsü başladı. Pan k yapmadı, Sadece d nled . Sesler ayırt etmeye çalışıyordu. D kkat n tanıdık gelen seslere yöneltt . Kalabalığın bağırışları g t g de azalıyordu. Sank heps n b r kenara tm şt . Duyduğu sesler kadın sesler ne doğru elen yordu. D kkat n h ç bozmamaya d kkat ederek y ce yoğunlaştı. Sesler azaldı, o an tanıdığı b r genç kız ses n fark ett gürültünün ç nden. Ağlıyordu. Gözler n y ce kapattı, O ses ağlıyor ve b r şeyler demeye çalışıyordu.

sırasında, uyku le uyanıklık arası halde oluşab leceğ g b dalgınlık hal nde de oluşab l r.” Sonra b r öncek paragrafa döndü, “…bununla b rl kte ses önceler karışık ve anlamsızdır. K ş odaklanmayı başarırsa bu karışıklık ç nden duymak sted ğ ses ya da sesler ayırt edeb l r.” “…odaklanmayı başarırsa…” B r süre düşündükten sonra göz ucuyla pencereye baktı. Gün aydınlanmaya başlamıştı. Gökyüzünün lac vert , yavaş yavaş daha açık tonda b r mav ye dönüyordu.

Tamamen odaklanıp ne ded ğ n duymayı başardığında pan kle yer nden doğruldu. Ağlayan genç kız “Abla” d yordu. “Abla, yardım et…”

Mâvera başını k el n n arasına aldı. Daha sonra kararlı b r şek lde yer nden kalktı ve perdeler y ce kapadı. Yatağına g tt , başını yastığına koydu. Uyumaya hazırlanıyordu.

81


THE

GAMER Olca KARASOY

lerled kçe level atlayarak z hn n ve beden n gel şt reb ld ğ n farkeder. B r gün stemeden “farklı b r boyutta bulunan” b r savaş alanına geçer. Burada b r dövüşe şah t olur.

“B r kore ç zg romanı: TheGamer” Bu ay b r değ ş kl k yapıp b r manhwa nceleyeceğ m. Manhwa, Kore ç zg romanlarına ver len genel b r s m.

Han Jee-Han, dövüş gücünü gel şt rmes gerekt ğ n anlar ve çalışmaya başlar. Çalışma alet se b r beysbol sopasıdır. Arkadaşları Sun-II ve Sae-Young le konuşarak oyunu daha y anlamaya çalışır.

Manhwa'mızın adı TheGamer. Bu Manhwa aslında b r webtoon. Yan nternet üzer nden yayınlanan b r Kore ç zg romanı. Ç zg romanın ana f kr şu: Hayatınızı b r b lg sayar oyunu g b yaşarsanız ne olur? Evet tam anlamı le b r b lg sayar oyunu! Ders çalışınca tecrübe puanı aldığınız, annen z b r şey sted ğ nde önünüzde “görev kabul edecek m s n z?” yazan b r kutunun bel rd ğ b r hayat. Han Jee-Han bu hayatın oyuncusu ya da Manhwa'mızın başkahramanı.

“TheGamer” Han Jee-Han'on oyundak yeteneğ n n adıdır. Kahramanımız maceraları boyunca b rçok yaratıkla karşılaşacak ve onları alt ederek level atlamaya uğraşacaktır. Sh n Sun Il: Han Jee-Han le aynı okulda okuyan kahramanımızın çocukluk arkadaşıdır. Han Jee-Han'ın oyun yeteneğ n lk keşfeden odur. Onu Chunbumoon Klan'ı le tanıştıran da odur. SunIl lk başlarda level olarak Han JeeHan'dan b raz daha güçlüdür.

Han Jee-Han, hayattan b r beklent s ya da mot vasyonu olmayan, b lg sayar oyunu oynamaktan başka b r şeyden zevk almayan sıradan b r l se öğrenc s yken b r gün etrafındak herşey b r oyun hal ne gel r.Han Jee-Han oyunda 82


KwonSh -Yun: Han Jee-Han'ın okuluna 2. yılda gelen b r kız öğrenc d r. Yunhonmoon klanından yetenekl b r oyuncudur. Bu klan önceler Chunbumoon le mücadele hal ndeyken sonradan müttef k olmuştur. HwanSung-Ah: Sh -Yun'dan sonra okula geç ş yapan b r başka kız öğrenc d r. Jee-Han le yakındır. Lol keanoM stream: W tch Of Carnage olarak da b l nen Lol keanoM stream, Han JeeHan'a s h r öğret r. Han Jee-Han'a sataşmaktan hoşlanır. Neşel b r yapısı vardır. Özel kle oyun meraklıları daha da cezbeden manhwa b r solukta okunan c nsten. 2013 yılında başlayan ser hâlâ devam ed yor (Umarım b tmez). Ser n n yazarı, SungSang-Young. Sanatçı; L fe Howl ng, Maze Age Z ve W zardlyTower adlı eserler de kaleme almış. Ç zer se Sang-Ah. Ser n n Türkçe çev r s de bulunuyor. Ded ğ m g b özell kle b r oyun tutkunuysanız bu ser n n de tutkunu olacağınızı düşünüyorum. Yazar: SungSang-Young Ç zer: Sang-Ah Yayımcı: Naver Yayım Tar h : 2013 – Devam Ed yor

83


KAYBOLAN BEN YAZAN: Sal h DOKUR oynayamıyordum. B r anda onurum kırılmıştı; oysa ne umutlarla gelm şt m. Dayanamayıp en yakın arkadaşım Özer'e, "Ben neden oynayamıyorum?" d ye sordum.Özer ses n çıkarmamıştı, oradan mahallem z n sözde kabadayısı Hakan söze g r şt :

Sahte arkadaşlıkların olduğu herkes n mutlu olduğu ama ben m mutlu olamadığım ve kend m çok yalnız h ssett ğ m b r hayatta yaşıyordum. Sank bu hayata es r ed lm ş ve b rbaşka dünyaya a t olduğumu düşünmeye başlamıştım. Bu düşünceye kapılmam belk çocukluğumdan gelen b r şeyd . Çocukluğumda yaşadığım şeh r, küçük ve sak n b r yerd . Yaşadığım mahallen n kend ne has,güzel b r özell ğ vardı. Mahallem zde yaşayan çocukların heps le akrandım. Bu çok güzel b r şeyd ama b r zaman sonra hoşuma g tmemeye başlamıştı. Çünkü nsanlar büyüdükçe nsanların egolarıda büyüyordu. Mahallem zde her gün, akşam ezanına kadar futbol oynardık; tab k buna ne kadar futbol den l rse. Küçüktük; b ze göre k tane büyük taş,kaleyd . Sahamız sokak arası olduğu ç n duvardan sek p bahçeye kaçtığı zaman taç olurdu. Bazen topumuz olmazdı, su ş şes n n ç ne toprak doldurarak ağzını kapatırdık, bu da b z m b r çeş t topumuz olurdu.

“B r sorun mu var Özer?” ded . Hakan kend n beğenm ş n b r yd , her şey kend n n b ld ğ n zannederd , mahallede kend nden büyük çocuk yoktu, o da kend n kabadayı sanıp kend nden küçük çocukları pataklıyordu. Aslında ben Hakan'dan daha y yd m ama; şte o mahallem z n kabadayısıydı. “Yok ya, sadece ben n ye oynayamıyorum, d ye sordu.” ded . Hakan küçümseyen ve alaycı gözlerle bana bakarak: “Sen çok ş şmansın ve ağırsın, üstel k çok yavaşsın ve buradak ler kadarda y oynayamıyorsun “ded .

B r gün karşı mahalle le maç yapacağımız söylend . O kadar çok heyecanlandım k yarın neler yapacağımı planlamaya başlamıştım. Ertes gün büyük gündü, heyecanla en güzel eşofmanımı ve formamı g ym şt m; artık her şey ç n hazırdım. Yürüyerek maçı yapacağımız alana doğru yürümeye başladım. B z m mahalledek arkadaşlar toplanmışlar karşı mahalledek çocukların gelmeler n bekl yorlardı. On beş dak ka sonra karşı mahallen n çocukları da sahaya gelm şlerd . Heps yle selamlaşıp maça on dak ka sonra başlayacağımızı söyled k. Takımlar oluşturulmaya başlanmıştı. Kend me çok güven yordum, kes nl kle oynamalıydım. B z m takımı söyley p sahaya çıkardılar ama;h ç beklemed ğ m b r şey olmuştu. Ben bu maçta

Hayatta lk defa küçümsenm ş ve onurum kırılmıştı. Oyunda oynamasaydım belk bu kadar üzülmeyecekt m ama Hakan'ın egosuyla orada ben küçük düşürmes ne çok kırılmıştım. Bu olaydan sonra aynı olayı b rkaç defa daha yaşadım ve b r daha futbol oynamamaya yem n ett m. Zaman hızla akıp g d yordu, bu olayların üstünden b r sene geçm şt artık okula başlıyordum. Okula g tmek ç n can atıyordum hatta çok güzel planlarım vardı; o gün geld çattı,çok heyecanlıydım. O okul önlüğünü g y p yola çıktım. B r gün önce arkadaşlarım le anlaşmıştık ve ben bekl yorlardı, hep beraber yolda yürümeye başlamıştık,b r süre sonra okula 84


gerçekleşt r yordum. Ses nden sezemed ğ m gar p b r enerj alıyordum. Sanırım ben m ç n değ ş k b r duygu olan aşk duygusunu tatmış ve ona âşık olmuştum.

g rd k. Hep m z çok heyecanlıydık ve kalabalığa doğru yürüdük, her öğretmen çıkıp sınıfındak öğrenc ler yanına çağırıyordu. Ben ve arkadaşlarım en sona kalmıştık ve öğretmen m z b z yanına çağırmıştı. Evet, yen b r serüvene başlıyorduk. İlk teneffüs z l çalmıştı, sınıftak arkadaşlarla tanışıyordum ve sınıfa kasıla kasıla b r g r yordu, gelen Hakan'dı. Bu çocuğu h ç sevm yordum; çünkü o oyunda ben aşağılaması hâlâ daha aklımdan çıkmamıştı. Böyle her sınıfı dolaşıp hava atıyordu. Arkadaş çevremde en uzun ve en k lolu bend m, buda bütün d kkatler üstüme çekmem sağlıyordu. Ben asıl üzen arkadaşlarımın ben m hakkımda “ayı, ş şko, deve” g b lakaplar takıp dalga geçmeler yd . Dersler mde başarılı ve öğretmen m tarafından sev len b r yd m. Bu başarı tüm öğret m hayatım boyunca devam edecekt . Başarıyla lkokulu tamamlamıştım.

Yaz tat l başlıyordu ve ben bu yaz, b r yerde çıraklığa başlayacaktım. Okullar kapandıktan k gün sonra b r gazete bay ve k tapçılık yapan b r yerde çıraklığa başlamıştım. O gün güzel geç yordu, ş md den dünyanın gazetes n satmıştık. İlk günüm güzel geçm şt , ş yer n kapatıp evler m ze dağıldık. Günlük rut n b r hayatımız vardı, bu rut n hayat b r aydır devam ed yordu ama o gün her şey b r anda değ şm ş, düzen bozulmuştu. Günlük şler m z yapıyorduk ve kapıdan b r g r yordu; o arada b raz meşguldüm ve ş m tamamlayıp kafamı kaldırdığımda karşımda onu görünce b r anda ben sıcaklık bastı ve heyecanlandım. "Merhaba!", ded m. O da aynı şek lde "Merhaba!", ded . Gazetes n alıp g tt , sanırım ustam o an yaşadıklarımı anlamıştı, gülümseyerek:

Ortaokula başlıyordum artık büyüyordum yavaş yavaş düşünceler mde değ ş mler b r arada yaşamaya başlamıştım. Ben m ç n her şey g tt kçe zorlaşmaya başlıyordu. Ben y ne de başarımı devam ett r p a lem sev nd r yordum. Onlara göre ben m adıma en öneml şey dersler md , ben m duygularımın h çb r önem yoktu onlar ç n. Mutlu olup olmadığımı b lm yorlardı. Onlara göre dersler m y yse ben de mutlu olmalıydım. Sene sonu yaklaşmıştı okulumuzda müsamere düzenlenecekt . Ben de müsamerede oynayacaktım. Gece ç n son hazırlıkları yaparken b r kız aramıza katıldı.

“Ne kadar güzel b r kız!” ded . “Aynen ustam, muhteşem b r kız!” dey nce ustam kahkahalar atmaya başlamıştı. “Kız, sen n ona karşı neler h ssett ğ n b l yor mu bar ?” ded . “Hayır, söyleyemed m, çok utanıyorum; yan nasıl söyleyeceğ m b lm yorum.” ded m. Ustam çok anlayışlı b r adamdı. “Çok k tap okumalısın ve böylel kle oralardan güzel sözler bulup kızı etk leyeb l rs n.” ded .

“Adım Burcu” ded ve b ze öğretmen m z n nerede olduğunu sordu, o sırada öğretmen m z sahne dekorları le uğraşıyordu. Ses m z duymuş olacak k arkamızdan öğretmen m z n ses n duyduk; meğer o da o kızın gelmes n bekl yormuş. "Burcu, suflörlüğümüzü yapacak.", ded . Sev nm şt m çünkü lk gördüğüm an ondan çok hoşlanmıştım. Ben özell kle onun s yah kıvırcık saçları çok etk lem şt . Oyunda onun ses n duydukça repl kler m daha y

Bana doğru anlamda lk yolumu gösteren ustam olmuştu. Onun sayes nde k tap okumaya başlamıştım. Böylel kle yaz tat l n k tap okuyarak geç rm şt m. İk ay su g b geçm şt . Okulun lk günüydü, okulun açılmasına çok sev nm şt m; çünkü Burcu'yu daha sık göreb lecekt m ve belk de ona karşı olan 85


derd m anlamıyor ve bana yardım etm yordu. Bende nsanlarla let ş m yer ne k taplarla let ş me geçm şt m, onlar h ç olmazsa k yüzlü davranmıyorlardı. Genelde çevremdek nsanlar hayatı b r oyun g b görüyorlardı. Onlar le oturup c dd b r şey konuşamıyordum; çünkü hemen laflarımı dalga, gırgır konusu yapıyorlardı. Onlarla zaman öldürmek yer ne daha c dd ve daha sam m olan k taplar le konuşuyordum. Sağ olsun k tap dostlarım, ben m olgunlaşmamı ve arkadaşlarımla aramda b r fark oluşmasını sağladılar. Onlar ben m gözümde gereks z nsanlardı artık, onlarla zaman öldürmüyordum.

duygularımı söyleyeb lecekt m. Her gün ona açılacağım, d ye d ye evden çıkıyordum ama naf le, söyleyem yordum. Kend me güvenem yordum. Beş ay süren bekley ş artık sona ermel yd . Kızların kom k ş rlerden hoşlandıklarını b l yordum ve b r ş r yazmaya koyuldum, güzel de b r ş r yazdım. Ertes gün Burcu'yu görmüştüm, yanına g d p oturdum. “Burcu, b r ş r yazdım okuyab l r m y m? ded m. “Oku, bakalım, ben ş rler çok sever m“ ded

Edeb yat dersler ne karşı ayrı b r lg duyuyordum; çünkü kend m en rahat fade edeb ld ğ m derst belk . Bu lg lerdek hayatımı da etk leyecek ve belk lerdek mesleğ m edeb yatçılık olacaktı. B r gün edeb yat ders ndeyd k ve öğretmen m zde güncel konularda muhabbet etmey seven b r yd ve şöyle b r soru yöneltt :

“ C c b c l d r donu, Ben sevd m onun huyunu, O ben sev pduru mu? Gel dey ver şu del oğlana” “ K me yazdın bu ş r ?”, ded . B rden; “ Sana yazdım, ben sana aşığım! Uzun zamandır bu böyle, sana müsamere geces âşık oldum. Ben orada daha güzel oynadım oyunumu sen n sayende. Ne olur ben ger çev rme!” ded m.

“Günümüz gençl ğ n nasıl buluyorsunuz ?” Bu konuda konuşacak çok şey m vardı ve hemen söz aldım ve anlatmamı benzetmeyle güçlend rd m.

“B lem yorum.” ded ve g tt . “Daha yeşermem ş kuru b r tohum düşünel m, doğduğumuzda o kuru tohum g b y z ve yaşamdan tecrübeler kazandıkça b r kısım nsan boş şler le bazıları da yararlı şler le uğraşırlar. Tohum yeşer rken çok az b r kısım yeşer yor, ger kalan kısmı se çürüyor. Bu yararlı şlerle uğraşan k ş ler yeşeren tarafta, boş şler le uğraşanlar se çürüyen kısımda yer alacak ve yararlı olumlu şlerle uğraşan nsanlar gel şecek ve budaklanacak ama boş nsanlar se o çürüyen kısım g b yok olacak”, ded m ve hocamın hoşuna g tm şt sözler m. Artık hayat felsefem bu olacak ve ben her zaman ç n yeşeren bölümün ç nde yer alacaktım.

“B lem yorum!” sözcüğü belk de lanetl b r kel meyd . Ben kend kend me her sorduğumda “B lem yorum!” kel mes n duyar olmuştum. Dört sene bekled m, bu arada l seye de başlamıştım ve b r gün çok kötü b r şeyler kulağıma çalınmıştı. En yakın arkadaşım ded ğ m ve çok güvend ğ m arkadaşım Özer'le sevg l olmuşlardı. O an b r anda herkese karşı t madım kırılmıştı ve güven problem yaşıyordum. Bu yaşadığım olayların sebeb en yakın arkadaşım olunca ayrı b r acı çekm şt m, hayatta artık çok yalnızdım. Böyle düşünüyordum o zamanlar. Okul hayatımda k mseye güvenem yor ve sağlam l şk ler kuramıyordum, kend m çok kötü h ssed yordum, acınır durumdaydım. K mse

Zaman çok hızlı geç yordu. Ün vers te sınavı gel p çatmıştı ve sınavlarda başarılı 86


onu en sona bırakmıştım.

olmuştum ve edeb yat fakültes n kazanmıştım. Ün vers te l seye benzem yordu; çünkü buradak nsanların heps olgun ve b lg l nsanlardı. Burada herkes bütün b ld ğ b lg ler paylaşıyordu. Bu güzel ortamda ver ml ve düzenl b r dört yıl okuduktan sonra mezun oldum. Doğu'da b r le atandım ve oraya g tt m, oranın şartları çok ağır ve hava çok soğuktu. G der g tmez hasta olmuştum ben, beş kat çamaşır g yerken onlar bu kadar g ym yorlardı. B r gün yolda b r adama denk geld m ve sordum; nasıl böyle durab l yorsun, d ye.

“Demek Şeref' n annes sens n” ded m. “Sen ün vers teye g tt ğ nde, Özer le evlend k ama anlaşamadık ayrıldık. Şeref, yalnız b r çocuktur. Baba şefkat n h ç görmed .” Şok olmuştum, sınıftan çıkarak eve doğru yol aldım ve bütün gece Şeref'e nasıl yardım edeb leceğ m düşündüm. O da ben m yaşadıklarımı yaşıyordu. Ona yardımcı olmalıydım. Gün ağarmıştı hazırlanıp ve evden çıktım ve lk ders m Şereflerleyd . Şeref' yanıma çağırdım ve k arkadaş g b karşılıklı oturduk ve ona anlatmaya başladım. “Zamanında sen n g b b r öğrenc vardı, o da çevres ndek nsanları boş ve anlamsız görüyordu. O, b r gün b r hayat felsefes ben msed ve şu anda karşında duruyor.” ded m. Ona hayat felsefem anlatmaya başladım:

“Yağlı y yecekler çok sık tüket r z. Böylel kle bünyem z daha dayanıklı olur.” ded Çok teşekkür ederek yanından ayrıldım ve ded ğ şeyler uyguladım ve b r daha hastalık yüzü görmed m. Orada sek z sene kaldıktan sonra mezun olduğum l seye edeb yat öğretmen olarak atandım. Okula g r nce anılarım canlandı ve hüzünlend m. Okulda edeb yat dersler ne g rd ğ m g b b r sınıfında sınıf öğretmenl ğ n bana verm şlerd . İlk saat m onlaraydı, önce onlarla tanıştım. Sonra onları boş bırakarak gözlemlemeye başlamıştım. Onları gözlerken b r çocuk gözüme takıldı. Çocuk kenara geçm ş k tap okuyor ve arkadaş çevres nden uzak duruyordu. Çocukta kend m görmüştüm ve yanına g tt m adını öğrend m, adı Şeref't . Tüm sınıfa ertes günü vel l ler yle toplantı yapacağımı duyurdum ve zaman su g b akıp geçt . Ertes gün sınıfta yoğun ve lg l b r grup vardı, o vel grubu ç nde b r hemen d kkat m çekm şt , hâlâ aynı güzell ğ duruyordu o kıvırcık saçları ve zeyt n gözler yle. Herkes le teker teker görüşmüştüm

"Daha yeşermem ş kuru b r tohum düşünel m doğduğumuzda o kuru tohum g b y z ve yaşamdan tecrübeler kazandıkça b r kısım nsan boş şler le bazıları da yararlı şler le uğraşıyorlar. Tohumda yeşer rken çok az b r kısım yeşer yor ger kalan kısmı se çürüyor bu yararlı şlerle uğraşan k ş ler yeşeren tarafta boş şler le uğraşanlar se çürüyen kısımda yer alacak ve yararlı olumlu şlerle uğraşan nsanlar gel şecek ve budaklanacak ama boş nsanlar se o çürüyen kısım g b yok olacak. Hayatta her zaman yeşeren taraf ol ne bu sen n hayat felsefen olsun, unutma başarmak ç n azmedersen her şey sen n olur."

87


EMEK HAYATTIR

Ayşenur KULAK

Budd k tabın henüz g r ş bölümünde çalışma (work) kel mes n n köken n yazarak koyuluyor şe. Esk H nt – Avrupa d l nde “yapmak” anlamına gelen werg kel mes nden gel yor çalışmak. Ve Budd ana başlıklara geçmeden önce şunu özell kle bel rt yor: Bu k tap çalışmanın tam olarak ne olup olmadığı le lg l sınırlar koymayı değ l, çalışma le lg l düşünmeye yönel k kapsayıcı b r yaklaşımı teşv k etmey hedeflemekted r.

Her gün b r f l ç nde yaşadığımız ve her gün b r f l üzer ne düşünlere daldığımız b r konu çalışmak. “N ye çalışıyorum k ?” sorusu her gün en az b r kere kafamızın ç nde şöyle b r dönmekte. Bu sorunun b rçok cevabı var elbet; fakat sonuç olarak üzer ne ne kadar düşünsek de veya neden sorusunun ç ne bata çıka b r şek lde her günü kotarsak da çalışıyoruz. John W. Budd Ayrıntı Yayınları tarafından yayınlanan Çalışma Düşünces k tabında n ye çalışmak stemese de çalışmaya devam eden nsanın çalışma gerçeğ n gen ş b r açıdan nceleyerek b z mle paylaşıyor.

10 bölümden oluşan “Çalışma Düşünces ”; “B r Lanet Olarak Çalışma” başlıklı 1.Bölüm'le başlıyor. 88


tarafından b r yıllık b r süre ç n b r ücret karşılığında tutuldu ve ücret olarak da kend s ne k buçuk gümüş para ödend . Budd lk olarak ant k uygarlıklarda görülen bu çalışma yöntem n n, yan ücretl st hdamın kap tal zmde sab t olmadığına d kkat çek yor fakat aynı zamandaücretl st hdamın kap tal zm ç n benzers z olduğunu yazıyor. Bunun sebepler n bütün ayrıntılarıyla açıklıyor Budd

Freud'un ded ğ g b ; “Çok büyük b r kes m ancak gereks n mler tarafından zorlandığında çalışır ve bu da çalışmaya karşı nsanın doğal steks zl ğ n n yaratılmasına sebep olur” Yed harfl çalışma kel mes Tanrı'nın lanet d r. Tanrı bu lanet cennet ve dünyayı yaratarak nsanın başına musallat etm şt r. “Çünkü” d yor Budd“İnsan, cennet ve dünya yaratıldıktan sonra yaratılmıştır ve toprağı ekmek, b çmek veya onu çalıştırmak ç n cennet bahçes ne gönder lm şt r. B r noktadan sonra taat etmeyen nsan cennetten kovulmuş, Havva sancılı b r şek lde çocuk doğurmaya Adem se zorlu çalışma şartlarıyla cezalandırılmıştır. Böylece Tanrı Adem ve Havva'dan yola çıkarak tüm evren cezalandırmış olur. K tab-ı Mukaddes'e a t olan bu h kaye Grek-Roma m toloj s nde de mevcut ve nançtan yola çıkılarak yazılmış b r h kaye olduğundan mütevell t lanetl !

4. Bölüm: Meslek Vatandaşlık Olarak Çalışma “Çalışma arz ve talep denges n bakılarak p yasa tarafından yönet l yormuş g b gözükür” d yor Budd ve devam ed yor; “Öyleyse b reyler olarak herhang b r meslekte çalışmak ve sted ğ nde onu bırakma özgürlüğünün ötes ne uzanan çalışma le lg l standartlar üzer nde düşünmen n çok küçük b r temel bulunmaktadır.” 5. Bölüm: Istırap Olarak Çalışma; 6. Bölüm: K ş sel Tatm n Olarak Çalışma; 7. Bölüm: Sosyal B r İl şk Olarak Çalışma; 8. Bölüm: Başkalarına Bakım Olarak Çalışma; 9. Bölüm: K ml k Olarak Çalışma; 10. Bölüm: H zmet Olarak Çalışma Sonuç: Çalışma Öneml d r. Çünkü; “Emek hayattır.” (Thomas Carlye)

2. Bölüm: Özgürlük Olarak Çalışma. Terc hte veya eylemde gerekl l ğ n, zorlamanın ya da kısaltmanın olmaması. Yan doğal çevrede yaşamak ç n gerekl temel ht yaçlardan ve d ğer nsanların baskılarından bağımsızlık. Fakat yaratma özgürlüğü olarak ele alındığında doğa nsan ht yaçları ç n üstes nden gel necek b r şey olarak görülür. Karl Marx'ın kel meler yle; “Ka natla yüz yüze gelen nsan, bu dış dünyayı sadece kabul etmed , onu değ şt rd ve aletler yle onu nsanlaştırılmış b r dünya yapmaya çalıştı”

Çalışma Düşünces Yazar: John W. Budd Çev r : Fuat Man Yayınev : Ayrıntı Yayınları

3. Bölüm: B r Meta Olarak Çalışma.

Yayın Yılı: 2016

Mezopotamya'da dörtb n yıldan daha uzun b r süre önce Marduk-naç r, Mar-S ppar

Sayfa: 371 89


O GÜN GÖKYÜZÜ HER ZAMANKİ RENGİNDEN DAHA KAPALIYDI YAZAN: Buket YILDIRIM

İLLÜSTRASYON: Işın TOKOL vardı.

Yer yer koyu gr , koyu mav ...

Adanın en zeng n , onlarca ev n ve

--

Zeynep' n de oturduğu ev n sah b olan Fatma

Adanın yerl ler yaz ürünler n n yerler n el

Hanım...

örmes kazaklar, atkı-bere takımları, ada magnetler yle doldurmuşlardı. Dondurmacı Al

O gün y ne kurulmuştu köşes ne el nde orta

Ab dondurma arabasını samanlığa k l tley p

şekerl Türk kahves yle. Camından ayaklarının

sıcak süt mısır tezgâhını çıkarmış her zamank

altındak den z

g b kahven n önüne kurmuştu. Yazın güneş altın

d ü d ü ğ ü n ü n s e s n e k ı z ı y o r, b r y a n d a n

ışıklarını gümüş teps de bu adaya sunardı.

bacasından çıkan dumana takılıyor, b r yandan

Rüzgâr se tüm şb rl ğ yle haf f haf f es p

gelen tur stlere s n rlen yor ve bunlar yetmezm ş

m saf rler n saçlarını okşardı.

g b k racısının “Buyurun, buyurun, buyurun “

Oysa şuan

zl yor b r yandan vapur

sonbahardı. Toprak ölmüş, güneş g tm ş, rüzgâr

n dalarına katlanıyordu.

Ta Berl n'den kafa

azmış ve gr bulutlar tümüyle gökyüzüne

d nlemeye gelm şt .

hükmetm şt . Zeynep de 8.15 vapurundan önce

uzaklaşıp sonbahar yağmurlarının den ze

skelen n önüne tezgâhını kurmak st yordu. Bu

düşüşüne anbean şah t olmaya...

Şehr n gürültüsünden

kaf le son tur st z yaret b le olab l rd . Sabah

Ya Meltem ne düşünüyordu böyle çatı

erkenden uyanıp ked s n alnından öptü. Dün

katındak yatağının ç nde? Neden bu kadar

gece telev zyonun karşısında tamamladığı

mutsuzdu?

kırmızı bere takımını da d ğerler n n ç ne koyup Berl n School of Econom cs and Law 'da

çuvalını sırtladı. Hızlı hızlı çuvalındak ler yere

hukuk bölümünü b r nc l kle b t r p İzm r' n b r

d zd . Her şey tamamlamasının ardından

adasında çatı katında neden yaşardı k genç b r

Kahvec Adnan Ab den deml b r çay söyled ve o

kadın? Burada h kâye y rm yıl önces ne kadar

anda vapurun skeleye yanaştığını gördü.

uzanıyordu...

İç nden k yüz ell ye yakın nsan nd . Yarısı

Dondurmacı Al Ab n n oğlu Mehmet le

adanın sağ tarafına, b s klet yoluna doğru

Meltem adanın her mahalles nde top oynayıp,

yöneld . Yarısıysa merkeze, tezgahlara doğru.

öğlenler kan ter ç nde koşup Al Ab n n kaymaklı

Bu durumdan h ç hoşnut olmayan b r ler 90


91


Meltem yatağında sah l zl yor, tur st bebeğ n dondurmasını yere düşürüşüne haf fçe gülüyor, el ele tutuşan ç ftlere ç yanıyordu...

dondurmalarından g zl ce aşırıp ardından hasta olurlardı. İk s de beyaz tenl , ela gözlü b raz tombullardı. Çocuklukları boyunca tereyağlı, salçalı ekmeklerle b r o tarafa b r bu tarafa koşarak büyümüşlerd . İlkokulda aynı sınıfta hatta aynı sıradaydılar. Mehmet, babasından aldığı harçlıklarla melteme kokulu s lg lere alır Meltem se hep onu kızdıracak şeyler yapardı. Ardından Mehmet, Meltem' n saçını çeker Meltem se ona b r tekme sallardı. Ama okul çıkışları sah l boyu yürürlerken k s de yüzler nde kocaman gülümsemelerle evler ne dağılırlardı. L sede de hayatlarına başkalarını almadılar. Çok arkadaşları oldu fakat ada küçüktü ve onların zaafları b rb rler yd .

Mehmet g tm şt . Yer n babası b le b lm yordu. Adanın her yer nde hatırası olan adam olmadan evden başını b le çıkarmak gelm yordu ç nden. Bu sefer toplanış düdüğü çalındı vapurdan. Tüm tur stler vapura doluştu... Ada sess zl ğe gömüldü. Zeynep örgüler n çuvala doldurdu. Al amca tezgâhını kapattı. Fatma Hanım perdes n çekt . Meltem se der n b r uykuya daldı...

Klas k Türk f lm tadında... Fatma Hanım olan b ten öğrend ğ nde val zler n toplatıp doğru Berl n'e göç ett rd tüm a ley . Zaten kardeşler ve fabr kaları oradaydı. ...

92


İllüstrasyon: Mehmet Kaan SEVİNÇ 93


ANKARA GÜNCESİ

FİLMEKİMİ 2016 Hasan Nad r DERİN sokan karakter n sev ml kılmayı başarmış. Br dges'e bu rolü le b r Oscar adaylığı gel rse şaşırmam. Ben Foster da y ama artık onu gördüğümüzde, karakter n n arızaya bağlayıp planları bozacak b r hareket yapacağını hemen anlıyoruz. F lm n genel atmosfer olarak No Country for Old Men' hatırlattığını söyleyeb l r z. Aslında burada Jav er Bardem kar zmasında b r kötü adam yok ama bu f lmdek Br dges' n karakter le Coen'ler n f lm ndek Tommy Lee Jones'un karakter arasında ortaklıklar bulmak mümkün.

Bu yıl 5 farklı lde düzenlenen F lmek m , Ankara'yı da z yaret ett . Daha öncek yıllarda olduğu g b , İstanbul'dak programın küçük b r bölümünü çeren Ankara programı, 3 gün sürüyordu. Pek çok f lm n b letler fest valden günler önces nden b t nce 4. güne de ek seanslar konularak fest valde göster len f lm sayısı olmasa da fest val süres uzamış oldu. Programdak f lmler n b r kısmını Adana F lm Fest val 'nde zled ğ m ç n genell kle çok öne çıkmayan f lmler terc h ett m. İşte bu yıl k F lmek m 2016, Ankara ayağı günces :

13:30 – Çakı G b (Sw ss Army Man) fest val önces hakkında y yorumlar okuduğumuz f lmlerden b r yd . F lm, ıssız b r adada hayatından bezm ş olarak yaşayan Hank (Paul Dano) karakter n n tam kend n asacakken kıyıya vuran b r ceset (Dan el Radcl ffe) görmes ve bu f kr nden vazgeçmes le açılıyor. Hank, bu cesed pek çok farklı amaç ç n kullanarak kend n kurtarıyor. F lm n adı da buradan gel yor zaten. Hank' n Manny adını verd ğ ceset adeta çok amaçlı b r çakı g b pek çok amaç ç n kullanılab l yor. Yönetmen ve senaryo yazarları olan Dan Kwan ve Dan el Sche nert'ın y b r f k r buldukları açık. Bol bol da güldürüyor, eğlend r yor fakat toplamda tam b r tatm n h ss sağlamıyor. Üstel k bu f k rlerden cesed n bağırsaklarında b r ken gazın ortaya çıkması (k barlığı bırakıp cesed n osurması d yel m) f kr n o kadar fazla kullanmışlar k , b r yerden sonra yeter artık d yorsunuz. F lm n alt başlığı olarak,"b r muc ze olarak osuruk" deneb l rm ş, o derece. Kısa f lml k b r konunun uzun metraja taşımış hal deneb l r. Y ne de Dan el Radcl ffe' n

7 Ek m Cuma: 11:00 – İk El Kanda (Hellor H gh Water), ht yaçları olan parayı denkleşt rmek ç n banka soyan k kardeş ve onların peş ndek k pol s konu eden sağlam b r modern western. Çok özgün b r konusu yok belk ama y çek lm ş, y oynanmış b r f lm. Karakterler ve atmosfer başarılı b r şek lde kurulmuş. Bu atmosfere N ck Cave ve Warren Ell s müz kler de çok şey katıyor. Çok önde olmasa da bankacılık s stem ne c dd b r eleşt r var aslında. F lm n en öne çıkan karakter se JeffBr dges' n canlandırdığı emekl l ğ ne kısa b r süre kalmış pol s. Br dges, sürekl olarak ırkçı yorumlar yapıp ortağına laf

94


hayal kırıklığı d .Spo ler vermeyel m ama f nalde, balıkçı karakter o ana kadar yaptıklarına tümüyle ters düşecek b r hareket yapıyor.Bu f nal, acem yazarların h kâyeler ne çarpıcı son yazma çabalarını anımsattı bana.

f lm boyunca b r cesed canlandırması lg çek c . 19:00 – K m K -duk'u çoğunlukla, sey rc y zorlayan, zaman zaman metaf z k dokunuşlar da çeren, c nsell k ve ş ddet konusunda sınırları zorlayab len f lmler le tanıyoruz. Belk de

21:30 – Güney Kore f lmler nden devam. Günün son f lm olan Zomb Ekspres (Tra n toBusan), sosyal mesajını da hmal etmeyen key fl ve heyecanlı b r aks yon-zomb f lm yd (zomb var d ye korku demeyel m).F lm, kızı le b r tren yolcuğuna çıkan b r şkol k b r baba üzer nden gel ş yor. Baba-kız Busan'a g den trende ken b r zomb salgını patlıyor ve trendek b r grup nsan zomb lerden kaçıp hayatta kalmaya çalışıyorlar. Aslında kl şe deneb lecek konu. Hatta çok yakın zaman çok benzer b r k o n s e p t , D e h ş e t Tr e n ( H o w l ) f l m n d e görmüştük. Orada zomb değ l kurt adam vardı sadece. Ancak yönetmen YeonSang-ho, çok başarılı m zansenler yaratarak f lm n kl şe b r zomb f lm ne dönüşmes n n önüne geçm ş. Zomb Ekspres 'n n Hollywood remake' zaten düşünülüyormuş. Eğer öyle b r n yet varsa, yönetmen Yeon da Hollywood'a kapağı atar.Bu arada yönetmen n öncek f lmler ne bakayım derken çok başarılı b r an masyon olanK ng of P gs' de onun çekt ğ n fark ett m. Zamanında

kar yer nde lk defa “normal” b r f lm çekm ş. Normal derken çoğunluğun rahatlıkla tak p edeb leceğ b r h kâyeye sah p b r f lmden bahsed yorum. Y ne çoğunlukla nsanlar arasındak l şk ler üzer nden h kâyeler kuran K m K -duk, bu kez doğrudan pol t k b r h kâye anlatıyor. Ağ (The Net) f lm nde, Kuzey Korel b r balıkçı, ağlarının sandalın motoruna takılması sonucunda akıntıya kapılıyor ve kend s n Güney Kore'de buluyor. Güney Kore'de b r casus olup olmadığı sorgulanırken onun tek steğ a les ne ger döneb lmek. Elbette kuzeye döndüğünde büyük ht malle y ne b r sorgudan geçeceğ ç n güneyden h çb r b lg ed nmek de stem yor. Aslında h kâye lg nç, K m K -duk'un her k tarafın da doğrudan yanında olmayıp, yok aslında b rb r m zden farkımız demes de f lm n olumlu yönler nden. İt raf edey m, b r ara Güney Kore'y fazlasıyla öveceğ nden, p s komün stler ve y l ksever kap tal stler anlatısına sürükleneceğ n düşünmüştüm ama oradan çabuk döndü. Fakat ne yazık k oyuncuların k m zaman fazlasıyla abartılı olması, f lm n de mesaj verme kaygısını çokça h ssett rmes artılarını alıp götürdü. K m K duk g b b r yönetmen n bu kadar d rekt mesaj verme yolunu seçm ş olması lg nç. Y ne de zleneb l r b r f lm derken gelen f nalse tam b r 95


(sanırım Ankara F lm Fest val 'nde zled ğ mde) IMDB'de 9 puan verm ş m. Bu ves leyle onu da tavs ye edey m. 8 Ek m Cumartes : 11:00 – JonásCuarón'un adını lk kez babasının yönett ğ Grav ty'n n senaryo yazarlarından b r olarak görmüştük. Doğrusu çok başarılı bulduğum b r f lm olmakla b rl kte senaryosunun f lm n zayıf taraflarından b r olduğunu kabul etmel y m. Daha sonra Grav ty le bağlantılı b r kısa f lm yazdı ve yönett . Bu kez k nc uzun metrajlı f lm le karşımızda (2007 tar hl lk uzun metrajını pek b lm yoruz).Des erto f lm nde Cuarón, Meks ka'dan Amer ka'ya geçmeye çalışan b r grup göçmen ve onları tek tek avlamak steyen b r Amer kalının mücadeles n anlatıyor. Cuarón, bell k babasından b r yönetmenl k kumaşı almış. Çöl ve dağlardak av ve avcı ger l m ve atmosfer sağlam.Ama senaryo konusunda b raz daha çalışması lazım. Başroldek y adamımız GaelGarcíaBernal'ın g r ş sahneler nde sürekl olarak, bakın bu adam y adamımız, bakın ne kadar da yufka yürekl ded rtmeye yönel k hamleler gereks zd .Benzer şek ldeJeffrey Dean Morgan'ın canlandırdığı kötü adam da fazla tek boyutluydu. Ama zlerken, şte bu adam Trump'a oy verecek d ye düşündüğümü de nkâr edemem.

kl şelerden kaçmış olsa da bazı sahneler çok beklend kt . Herkes çıplak göreceğ m z b r sahne olacağından em nd m mesela. V nterberg gayet tem z ş çıkarmış ama fest valde üst üste f lmler zley nce bu f lm n çok da z bırakmadığını fark ett m. V nterberg' nen y f lmler halen Festen ve Jagten bence. Festen'de beraber çalıştıkları Ulr ch Thomsen ve Tr ne Dyrholm'un burada da çok y olduklarını vurgulamadan geçmeyel m. 16:00 – Günün ortasında ağır f lmler arasında b raz da rahatlayalım ded m ve Cannes'da Altın Palm ye alan Mezun yet yer ne The Beatles: E ghtDays a Week – Turne Yılları f lm n terc h ett m. RonHoward'ın Beatles belgesel nde ne bekl yorsanız var, fazlası yok. İy b r arş v çalışması, bol bol müz k.Ama Beatles'ı b raz b l yorsanız, vay be bunu lk defa duyuyorum d yeceğ n z pek b r şey yok. Grup üyeler arasındak çek şmeler, anlaşmazlıklar da pek konu ed lm yor. Çoğunlukla gencec k nsanların şöhretler n n doruğundayken yaşadıkları, turne hayatının zorlukları ve key fl yanlarından bahsed l yor. Beatles sevenler mutlaka zlemel y ne de. F lm b t m nde o günler yaşamış ama h çb r zaman Beatles'ı canlı olarak göremem ş b r sey rc n n “hayatımda zled ğ m en güzel şeylerden b r yd , o kızlar g b çığlık atmamak ç n kend m zor tuttum” ded ğ ne şah t oldum. Gerçekten de f lm n en büyük başarısı oBeatleman a denen şey n b r eş benzer n n olmadığını ve olamayacağını göstereb lmes .

13:30 – Thomas V nterberg, yen f lm Komün'de(Kollekt vet) tekrar ülkes ne, Dan marka'ya dönüyor. 70'l yıllarda mutlu b r evl l kler olan Er k ve Anna, o yıllarda b raz da moda olduğu ç n arkadaşları le b rl kte b r ev tutup komün olarak yaşamaya karar ver yorlar. Buldukları grupta yakın arkadaşları olduğu kadar lk defa tanıştıkları k ş ler de var. B r yandan bu b rl kte yaşama sürec devam ederken, b r yandan da Er k, öğrenc ler nden b r yle l şk ye g r yor. F lm de bu andan t baren, adının lk akla get rd ğ komün hayatına odaklanmaktan z yade bu üçlü l şk y mercek altına almaya başlıyor. V nterberg,olayı komünden üçlü l şk ye çekerek

Sey rc lere son b r sözüm var. Fest val broşürde bel rt ld ğ g b , f lm n hemen başında da 96


Elle le Isabelle Huppert, arıza kadınlar galer s ne b r yen s n katıyor. F lm n tartışılacak yanları var ama Huppert onlardan b r değ l. Yılın en başarılı kadın oyuncu performanslarından b r n çıkardığına şüphe yok.Başka b r oyuncunun el nde h ç nandırıcı olmayab lecek b r karakter , tek başına ayakta duran b r kadına çev rmey başarıyor.Y ne de karakter güçlü b r kadın f gürü mü, b r erkek fantez s ürünü mü em n değ l m. Yönetmen de Paul Verhoeven g b tartışma yaratmayı seven b r s m olunca karar vermek y ce zorlaşıyor. Net cede, en azından Huppert ç n zlenmes gereken b r f lm ama bazı eleşt r lerde dend ğ g b Verhoeven ç n müth ş b r ger dönüş de değ l kanımca..

f lm b tt kten sonra 30 dak kalık konser görüntüsü olacağı yazıyordu. S nema personel bunu b lmeden ışıkları ve kapıları açmış olab l rler ama sen bunu b l yor olmalısın. O halde yazılar devam ederken salonu neden terk ed yorsun? Had terk ett n, sonra n ye ger dönüyorsun? 19:00 – Sırada, fest val n İstanbul ayağında zleyen sey rc ler n b r kısmının çok beğend ğ , b r kısmının da tam b r hayal kırıklığı olarak gördüğü O (Elle) f lm vardı. F lm tecavüze uğrarken gördüğümüz b r kadının bundan sonra yaşadıklarını anlatıyor. Ama h ç bekled ğ m z b r şek lde değ l. IsabelleHuppert' n canlandırdığı M chèle karakter bu olaydan h ç etk lenm ş g b . Her ne kadar kend n korumak ç n s lah alsa, anahtarları değ şt rse de bundan başta h ç k mseye bahsetm yor, bahsett ğ ndeyse b r dost yemeğ nde sıradan b r konu olarak anlatıyor sadece. Geçm ş nde yaşadığı ş ddet dolu olayların da etk s yle M chèle tüm f lm boyunca sert ve çevres n önemsemeden ayakta kalan b r kadın görüntüsü ç z yor. Tecavüzcüsünün k m olduğunu öğrend ğ nde de bu ç z len görüntü değ şm yor

21:30 – Park Chan-wook ben hemen hemen h ç hayal kırıklığına uğratmadı. Günün son f lm olan H zmetç 'y (TheHandma den) de seveceğ m düşünüyordum, yanılmadım. Park bu

kez b r dönem f lm yapmış. Varlıklı b r kadın, onunla evlenerek servet ne sah p olmak steyen b r adam ve o adamla şb rl ğ yapan kadının h zmetç s arasında geçen f lm n en güçlü yönler nden b r , b r roman uyarlaması olan senaryosu. Karakterler le lg l kafanızda kurduğunuz önyargıların ne kadar yanlış olduğunu b rkaç kez gösteren b r senaryo yapısı var. Ama bunu yaparken, bu kadar da olmaz ded rtm yor, olayları mantık çerçeves ne oturtmayı da başarıyor.Bunun yanında kurduğu atmosfer ve başarılı oyunculukları le de etk l yor. Cannes'da yarıştığında hakkında okuduğum yazıyı yanlış hatırlayıp, f lm n b r yerde vamp r 97


f lm ne dönüşmes n beklemem de ben m açımdan lg nç b r deney m oldu. Yazıda got k, lezb yen, nt kam f lm d yordu. Nedense ben m aklımda got k kısmı vamp r olarak kalmış. Bu da bu g zeml f lme ayrı b r g zem katmanı eklem ş oldu.

YönetmenJuanAnton oBayona, bundan sonra Jurass c Park'ın yen s n çekecekm ş. Öncek f lmler Yet mhane ve Kıyamet Günü'nün başarısını düşünüyorum da,Jurass c Park'ta da tökezlemezse favor yönetmenler mden b r hal ne geleb l r.

9 Ek m Pazar:

13:30 – Todd Solondz, v zyonu bırakın, fest vallerde b le f lmler n çok sık göreb ld ğ m z b r s m değ l. Hafızam ben yanıltmıyorsa, ülkem zde h çb r f lm t car göster me g rmed . Bu yüzden Solondz'un yen f lm W ener-Dog fest valde karşımıza çıkmışken kaçırmak olmazdı. Bu f lmde Solondz, ortak noktaları b r köpek olan 4 farklı h kâye anlatıyor. İlk h kâyede anne, baba ve çocuktan oluşan b r çek rdek a le görüyoruz. C dd b r hastalıktan kurtulan çocuklarına köpek alan a le b r süre sonra, bu kez köpeğ n kısırlaştırılması ve hastalığı le uğraşıyorlar. Bu bölüm, çoğunlukla yaşam ve ölüm meseleler le uğraşırken ırkçılık meseles üzer ne de g d yor. İlk bölümün sonunda uyutulmak üzere b r kl n ğe götürülen köpeğ kl n kten kaçıran hemş re se k nc bölümün ana karakter . Burada Greta Gerw g' n canlandırdığı bu karakter n Solondz'un 20 yıl öncek f lm We l c o m e t o t h e D o l l h o u s e ' d a H e a t h e r Matarazzo'nun canlandırdığı karakter le aynı k ş olduğunu not olarak düşel m. Bu kez köpek, çevreler le let ş m kurmakta zorlanan karakterler n yanında kalıyor. Sonunda se down sendromlu b r ç ft n el nde mutluluğa ulaşıyor.

11:00 – Günün lk seansı, çocuk f lm olarak adlandırılab lecek yapımlara ayrılmıştı. Canavarın Çağrısı (A Monster Calls) b r yandan okulunda kend s n tartaklayan çocuklarla sorun yaşayan, b r yandan da annes ölümcül b r hastalıkla mücadele eden Conor'ın h kâyes n anlatıyor.

Conor, bu acı gerçekl kten kurtulmak ç n hayal dünyasında dev b r ağacı kend s ne arkadaş olarak ed n yor. Bu ağaç da ona çeş tl masallar anlatıyor. İlk bakışta sadece çocuklara yönel k na f b r f lm g b dursa da zamanla tüm sey rc n n lg s n çekecek çok başarılı b r f lm olmayı başarıyor. Özell kle masallara alışık olduğumuz bakış açısından değ l, bambaşka yönden yaklaşması f lm n en başarılı yönler nden b r . Bunun yanında f lm n duygusallık boyutu f nale doğru öyle b r noktaya g d yor k f lmlerde kolay ağlarım d yenlerdensen z, bu f lmden kuru gözlerle çıkmanız pek mümkün değ l. Üstel k bunu sey rc y rahatsız edecek b r duygu sömürüsüyle de yapmıyor. F lme ses yle katkı veren L amNeeson'ın canavar ağaca apayrı b r k ml k kazandırdığını da vurgulamak lazım. 98


ısınamadığım b r komed türü zaten. Ama anlatılan h kâyeye de uymamış doğrusu. Jul ette B noche'un olduğu b r f lme, sırf onun ç n b le zler m d yem yorsam gerçekten de sevmem ş m demek k .

Üçüncü ve dördüncü bölümdek köpekler n lk bölümlerdek köpekler le aynı olduğunu bel rten b r geç ş yok h kâyeler arasında. Bu nedenle kend adıma k nc bölümün f nal n ayrı b r yere koyuyor ve o köpek açısından mutlu son olarak yorumluyorum. Üçüncü bölümde b r s nema okulunda akadem syenl k yapan yalnız b r karakter ve köpeğ n zlerken son bölüm de b r huzurev nde geç yor.

19:00 – Bu yıl F lmek m 'ndeçok sayıda Güney Kore f lm vardı ve hemen heps de y f lmlerd (K m K -Duk har ç). Karanlık Görev (The Age of Shadows) de bu anlamda şaşırtmayan f lmlerden b r oldu. Yönetmen K m Jee-woon sağlam b r casusluk f lm ortaya çıkartırken temposu ve merak duygusu h ç düşmeyen b r dönem f lm yapmış. Hem fest val sey rc s n , hem genel k tley memnun edecek b r f lm. Kore'n n Japon şgal altında olduğu yıllardayız. Ülkede bağımsızlık ç n mücadele eden gruplar varken b r yandan da pek çok kurumda Japonlar ç n çalışanlar da var. Pol s teşk latı tamamen Japonlar'ınhâk m yet altında. Ama hem d ren şç ler n hem de pol sler n arasında k taraflı çalışanlar olduğu g b tam olarak durduğu yere karar veremem ş nsanlar da var. Böyle b r ortamda farklı uçlardak k adamın dostlukları belk de ülken n kader nde öneml b r rol oynuyor.

W ener-Dog k m anlarını çok sevsem de toplamda beklent m n altında kalan b r f lm oldu. İlk bölümdek a le ve s nema okulu kısımları güzeld . Zaman zaman çok başarılı anlar da vardı ama bu da toplamda baktığımda çok y d yeb leceğ m b r f lm olmadı. Belk de h çb r h kâye yeter nce der nleşemed ğ nden dolayı.Solondz, 4 kısa h kâye yer ne y ne köpek üzer nden g den tek b r h kâye anlatsa daha çok sevecekt m gal ba. 16:00 – Bruno Dumonther zaman seveb ld ğ m b r yönetmen değ l. Bazı f lmler ne kel men n tam anlamıyla bayılıyorum ama bazı f lmler n de b r türlü sevem yorum. Ma Loute pek anlaşamadığımız f lmler nden b r oldu. Dumont bu kez 1900'ler n başında Fransa'da b r sah l kasabasında kaybolan nsanları araştıran dedekt fler ve f z ksel olarak çok yakın yerlerde yaşasalar da bambaşka dünyaları olan zeng n ve fak r b rer a ley karşımıza get r yor. Esas olarak potans yel olan b r h kâye ama Dumont tüm dünyasını f z ksel b r slapst ck komed tarzına tesl m ed nce şler değ ş yor. Tarz olarak çok

Anlatılan h kâyeye bakınca Kore açısından m ll yetç tarafı olduğu tahm n ed leb l r. Gerçekten de öyle ama bu m ll yetç l k yerl yer nde ve kıvamında. Ne de olsa ülken n bağımsızlık mücadeles anlatılıyor.Aslında b z m Kurtuluş Savaşı dönem m zden çıkab lecek böyle çok f lm var ama ne yazık k bu konuda yapılan f lm sayısı son derece az olduğu g b y s daha da az. 99


21:30 – Fest vallerde günün son f lm olarak sey rc y zorlayıcı b r f lm seçmek pek doğru olmuyor. Günün 4. ya da 5. f lm n n b raz daha rahat zlenen b r f lm olmasında fayda var.Herkese Karşı (War on Everyone) tam da böyle b r f lm. Key fl , edeps z b r aks yon komed . İk pol s arkadaşın b r olayı çözmek ç n çabalarını anlatan f lm t p k b r“buddy cop” komed s . Aslında tür ç nde özgün b r yere oturacak g b başlıyor ama f nale kadar bunu koruyamıyor. F lm n başında karakterler göreb leceğ m z en p sl k pol slerden. Küfür ed yorlar, sebeps z ş ddet uyguluyorlar, rüşvet alıyorlar, çk , uyuşturucu havalarda uçuşuyor vs. vs. Ama bunun yanında suçları çözüme kavuşturmaya da çalışıyorlar ve şeytan tüyü b r çek c l kler var (Alexander Skarsgård'da o çek c l k zaten mevcut, M chael Peña se sev ml l kten durumu kurtarıyor). Ancak,karakterler p sl k pol sten, p sl k ama altın kalpl pol se evr ld kçe f lm de kan kaybetmeye ve benzerler ne benzemeye başlıyor. Ama eğlencel m ? Eğlencel . 10 Ek m Pazartes : 11:00 – Fest val n daha öncek günlerde b letler b ten f lmlere ek göster mler koyduğu Pazartes günü lk zled ğ m f lm, Del Dolu (La PazzaG o a) d . İnsan Sermayes f lm le tanıdığımız yönetmen PaoloV rzì, bu kez b r ruh sağlığı kl n ğ nden kaçan k kadın üzer ne kurmuş h kayes n . B r zeng n, b r fak r b r geçm şe sah p ama b r şek lde çeş tl bunalımlar yaşayan bu k kadın yollara düşünce, ortaya tıpkı karakterlerden b r n n b polar davranışları g b , k m zaman çok key fl ve enerj k, k m zaman hüzünlü b r f lm çıkmış.

Yönetmen n daha öncek f lmler nde de beraber çalıştığı Valer aBrun Tedesch ve M caelaRamazzott çok y b r uyum yakalamışlar. Özell kle Valer aBrun Tedesch , karakter n n h perakt f haller n çok başarılı canlandırmış. K m zaman abartılı bulunab l r ama karakter n n ruh hal buna çok elver şl . F lm n katıldığı herhang b r fest valde kadın oyuncu ödülünün en c dd adaylarından b r olacağı açık. N tel m bu rolü le farklı ödüller de almış. Sonuç olarakfest val n en fazla öne çıkan f lmler nden b r olmadı ama PaoloV rzì y ne ortalamanın üzer nde b r f lme mza atmış. 13:30 – Cr st anMung u'nun Cannes'da en y yönetmen ödülü alanMezun yet (Bacalaureat) f lm n , göster me g receğ düşünces yle v zyona ertelem şt m ama ek seans konunca, bu kez zlemel y m ded m. F lm, mezun yet sınavına g rmek üzere olan genç b r kızın b r tecavüz g r ş m ne uğraması sonrası gel şen olayları anlatıyor. Saygın b r doktor olan babası, bu olayın kızının İng ltere'de eğ t m görmek ç n kazandığı bursu etk lememes ç n her şey yapıyor. Mung u'nun alışık olduğumuz st l n devam ett rd ğ f lm, ülken n çeş tl kurumlarındak yozlaşmanın üzer ne g derken s stem n nasıl b rb r ne bağlı olduğunu da göster yor.

100


Doğrusunu söylemek gerek rse, Mezun yet le lg l düşünceler m karışık. Kötü f lm demem mümkün değ l. Ortada başarılı b r ş var. Ama Mung u'nun öncek f lmler n n tadını vermed ğ de açık.Anlatım tarzı da anlatılanlar da çok yen değ l, çok çarpıcı değ l. Y ne de Romen s nemasının yoluna sağlam devam ett ğ n söylemek mümkün.Madem Cannes'da ve ülkeler n n Oscar adayı f lm n n bel rlenmes nde karşı karşıya geld ler, Mezun yet le yılın öne çıkan d ğer Romen f lm S eranevada'yı da karşılaştırmadan geçmeyey m. Ben m ç n S eranevada özell kle yönetmenl k becer s le çok daha y b r f lm. 19:00 – Ve ben m ç n F lmek m 'n n son f lm . Ankara'da ek göster m le b rl kte üç kere göster lmes ne ve büyük ht malle v zyona da g recek olmasına rağmen her b r nde b letler hızla tükenen Xav erDolan'ın yen f lm Alt Tarafı Dünyanın Sonu (Juste la F n duMonde). Aslındav zyona bırakmayı düşünüyordum ama b raz da tesadüfen kend m salonda buldum.Xav er Dolan da b r dargın, b r barışık b r l şk m z olan yönetmenlerden b r . Mommy le

barışmıştık, ş md y ne darıldık. Genç yaşta ev nden ayrılan, yıllar sonra öleceğ n söylemek ç n ger dönün b r karakter n h kâyes nden çok y ve duygusal b r f lm ortaya çıkab l rd . İlg nç b r şek lde Dolan sey rc ye h çb r duygu geç rem yor (en azından ben m açımdan öyle oldu). Ama hakkını tesl m edel m. Dolan farklı şeyler denemey sev yor. Her zaman sevm yoruz ama lerde y ne seveceğ m b r şeyler yapar, em n m. F lm çok sevmesem de oyuncuların hakkını tesl m etmel y m. Dolan'ın sürekl kamerayı burunlarının d b ne soktuğu oyuncu kadrosu f lm n en başarılı s mler . GaspardUll el, Nathal eBaye, Mar onCot llard, V ncent Cassel ve LéaSeydoux g b çok sağlam b r kadrosu var zaten.B r not daha. Evet, y f lmler var ama Dolan 6 yıl ç nde, nasıl olup da fest vallerde kapalı g şe oynayan b r s m oldu, çözeb lm ş değ l m. Bu yıl F lmek m 'n n Ankara ayağı da böyle geçt . Ankaralı s nef ller n önümüzdek yıllarda daha uzun b r fest val ve İstanbul'dak f lmler n daha çoğunu zleyeb leceğ m z b r seçk bekled ğ n bel rterek yazımıza son verel m. Yen fest vallerde, yen güncelerde görüşmek üzere.

101


102


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.