ÖZEL GÜVENLİK SEKTÖRÜNÜN SESİ n İKİ AYDA BİR YAYINLANIR
ARALIK - OCAK 2014 SAYI: 7
ÖZEL GÜVENLİK SEKTÖRÜNÜN SESİ
Para ve kıymetli eşya taşıma faaliyetleri Elektronik fiyat etiketleri çözümleri Bilgi güvenliği politikası Özel güvenlik sektörü analizi
ARALIK - OCAK 2014 SAYI: 7 ÖZEL GÜVENLİK FEDERASYONU YAYINIDIR
ÖZEL GÜVENLİK SEKTÖRÜNÜN SESİ n İKİ AYDA BİR YAYINLANIR
ARALIK - OCAK 2014 SAYI: 7
ÖZEL GÜVENLİK SEKTÖRÜNÜN SESİ
Para ve kıymetli eşya taşıma faaliyetleri Elektronik fiyat etiketleri çözümleri Bilgi güvenliği politikası Özel güvenlik sektörü analizi
ARALIK - OCAK 2014 SAYI: 7 ÖZEL GÜVENLİK FEDERASYONU YAYINIDIR
içindekiler 24
38
28 6
8
BAŞKANDAN
EDİTÖR
10 GÜNCEL
Sektör ile ilgili kısa haberler
22 KÖŞE / Hayata Bakış
“Yürek ve cesaret”
KAPAK KONUSU
SEKTÖRDEN
24
“Hayati bir hizmet sunuyoruz”
50
“Kat edilmesi gereken çok yol var”
28
'Uçtan uca ATM yönetilen hizmetleri’ ve CIT firmaları
54
“Yasal düzenlemelerdeki eksiklik haksız
34
“Para ve kıymetli eşya taşıma faaliyetleri”nin hukuki alt yapısı
rekabeti körüklüyor”
38
Para taşımacılığında DNA bazlı çözüm
ELEKTRONİK GÜVENLİK
40
Risk almak zordur peki ya risk taşımak?
56
Elektronik fiyat etiketleri çözümleri
42
Türkiye’de banknot basımının tarihçesi
60
Güvenli ve hızlı çözüm
Paradox yeni nesil IP modülü IP150
44
Para taşımacılığında DNA
bazlı çözüm
62
IP kamera kayıt platformları
Güvenlik Yönetimi ÖZEL GÜVENLİK SEKTÖRÜNÜN SESİ n İKİ AYDA BİR YAYINLANIR
Aralık - Ocak 2014
78
Özel Güvenlik Federasyonu adına imtiyaz sahibi O. Oryal ÜNVER Yürütme Kurulu O. Oryal ÜNVER İsmail UZELLİ Murat KÖSEREİSOĞLU Yusuf Vehbi DALDA Genel Yayın Yönetmeni Devrim BOZKURT devrimbozkurtt@gmail.com Danışma Kurulu Alp SAUL Doç. Dr. Gazi UÇKUN Füsun KOCAMAN Gültekin FİŞEK Hakan ÖZALP İsmail UZELLİ Murat KÖSEREİSOĞLU Okyay ŞENTÜRK O. Oryal ÜNVER Prof. Abdurrahman KILIÇ Taner ALBAYRAK Yusuf Vehbi DALDA
68 64
BİLGİ GÜVENLİĞİ
Grafik Tasarım ve Baskıya hazırlık Derya BARUTÇU deryabarutcu@gmail.com
YANGIN GÜVENLİĞİ
Bilgi güvenliği politikası 86
“Yangın yönetmelikleri başarılı ve
GÜVENLİK HİZMETİ
gelişime açıktır”
68
Özel güvenlik sektörü temsilcileri
90
Kazandıran ortaklık
sektörü değerlendirdi
78
Otel güvenliği
82
Deniz sinyalizasyonuna yeni yorum
Archbeacon AB01 liman feneri
84
Türkiye de özel güvenlik
sektörünün gelişimi
92 ABONE FORMU
Çeviri Füsun KOCAMAN Yayın Türü Yerel Süreli Yayın iki ayda bir yayınlanır. Yönetim Adresi Arkhe Tanıtım Hizmetleri 1421/1 Sok. No: 42 Daire: 6 Gazi Mah. Sultangazi / İstanbul Tel: 0533 413 78 08 Baskı SCALA Basım San. Tic. Ltd. Şti. Tel: 0212 281 62 00 Özel Güvenlik Sektörünün sesi Güvenlik Yönetimi Dergisi, sektörü bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Bu dergide yer alan her türlü haber, bilgi ve yorumlar; güvenilir olduğuna inanılan kaynaklar tarafından hazırlanmış araştırma raporları, değerlendirmeler, atıflar, çeviriler ve istatistikî verilerden derlenmiştir. Dergide yer alan tüm reklamların sorumluluğu firmalara, yazılardaki ve söyleşilerdeki görüşler sahibine aittir. Dergide yer alan yazılar izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden hiçbir şekilde kullanılamaz.
94 SARI SAYFALAR
tanıtım hizmetleri
1421/1 Sok. No: 42 D: 6 Gazi Mah. Sultangazi / İstanbul Tel: 0533 413 78 08 Faks: 0212 627 47 67
BAŞKAN
Ülkemizde para ve kıymetli eşya taşıma hizmetleri Değerli okurlarımız;
O. Oryal ÜNVER ÖGF (Özel Güvenlik Federasyonu) Yönetim Kurulu Başkanı
Para ve
kıymetli eşya taşıma faaliyetleri, özel güvenlik sektörümüzün önemli alanlarından biri olarak sektör gelişin sürecine uygun olarak ülke genelinde yaygınlaşmaktadır. Özel güvenlik sektörünün bu alt alanını yakın vadede ekonomik gelişmelere paralelinde daha yüksek teknolojileri de kullanarak büyüme trendinde olacağı beklenmektedir. 6 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Özel güvenlik sektörünün bu alandaki faaliyetlerinin nerede ise tamamı Güvenlik Servisleri Organizasyon Birliği Derneği (GÜSOD) üyesi şirketler tarafından icra edilmektedir. Üyelerimiz G4 Securicor Güvenlik Hiz. A.Ş., Securverdi Güvenlik Hizmetleri A.Ş., Loomis Güvenlik Hizmetleri A.Ş., Tepe Güvenlik A. Ş., Bantaş Nakit ve Kıymetli Mal Taşıma ve Güvenlik Hizmetleri A.Ş. ve Desmer Güvenlik Hiz. Tic. A.Ş. bu alanda ülkemizin en önde gelen şirketleridir. Para ve kıymetli eşya taşıma faaliyetleri klasik anlamda bir lojistik faaliyetlerden öte; TCMB para yatırma/para çekme, şubeler arası nakit ve değerli kargo transferi, ATM nakit ikmal ve bakım, mağaza ve perakende zincirleri tahsilatı ile ithal edilen altınların İstanbul Altın Borsası’nda tescil edilmesi işlemlerini de ihtiva etmektedir. CIT Şirketlerimiz bu hizmetlerini ülke geneline yaygın olarak; bünyelerindeki zırhlı araçlar ve kalifiye personel ile sürdürmektedirler. ATM Hizmetleri; optimizasyonun yanı sıra işlemlerde müşterilerin ATM ler den beklentilerini en üst seviyede karşılamak üzere 7 gün 24 saat esasına uygun olarak yapılmaktadır. Göğsümüzü gere gere söyleyebiliriz ki ülkemizde para ve kıymetli eşyanın bir noktadan diğerine ulaştırılmasında yapılan işlemler; yüksek ve kapsamlı sigorta güvencesinde ve en hızlı bir şekilde gerçekleştirilmektedir. CIT Şirketlerimizin kıymet işleme ve saklama faaliyetleri kapsamında; banknot işleme, banknot kalitesine göre ayrıştırma, detay ve global sayım, desteleme-balyalama, madeni para işleme-sayım ve torbalama hizmetlerini de sunmaktadırlar. Bunu yanı sıra belirli merkezlerde müşterilere nakitlerini kasama imkanı da sağlanmaktadır. Para ve kıymetli eşya taşıma faaliyetleri, özel güvenlik sektörümüzün önemli alanlarından biri olarak sektör gelişin sürecine uygun olarak ülke genelinde yaygınlaşmaktadır. Özel güvenlik sektörünün bu alt alanını yakın vadede ekonomik gelişmelere paralelinde daha yüksek teknolojileri de kullanarak büyüme trendinde olacağı beklenmektedir.
EDİTÖR
p
Hayati hizmet “para ve kıymetli eşya taşıma faaliyetleri”
Devrim BOZKURT
devrimbozkurtt@gmail.com
Para taşımacılığına yapılan saldırı ve soygunların tüm dünyada yaygın ve büyüyen bir sorun haline geldiği gerçeği, onu neden daha değerli bir kamu hizmeti haline getirdiğini anlamamıza yardımcı olacaktır.
8 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Para ve kıymetli eşyanın yaşamımızdaki yeri, onu korunması gereken çok değerli bir kamu hizmeti haline getirmektedir. Para taşımacılığına yapılan saldırı ve soygunların tüm dünyada yaygın ve büyüyen bir sorun haline geldiği gerçeği, onu neden daha değerli bir kamu hizmeti haline getirdiğini anlamamıza yardımcı olacaktır. Yalnızca İngiltere’de, her yıl 500 milyar İngiliz Pound’unun taşındığı tahmin ediliyor ki bu da olayın ciddiyetini anlamak adına yeterli bir veri… 2008 de, İngiltere’de para taşımacılığına yapılan 1000 kadar saldırı kayıtlara geçmiştir. İngiliz Güvenlik Endüstrisi Derneği’nin son istatistikleri de, nakit taşımacılığına düzenlenen saldırıların, ciddi bir sorun teşkil ettiğini göstermektedir. Özel güvenlik sektöründe önemli bir alan teşkil eden para ve kıymetli eşya taşıma faaliyetleri, nakit parayı işleyerek ve taşıyarak hepimiz için hayati bir hizmet sunuyor. Bu sayımızda “Kapak” konumuzu “Para ve Kıymetli Eşya Taşıma Faaliyetleri”ne ayırdık. Geniş yer ayırdığımız kapak konumuzda önemli çalışmalar yer alıyor. Bu çalışmalardan biri, ESTA (Avrupa Güvenlik Taşıma Birliği) Başkanı Jarl Dahlfors ile yaptığımız röportaj… Sektörden sayfalarımızın bu sayıdaki konuklarından ilki; Desmer Güvenlik Hizmetleri A.Ş. Genel Müdürü Alper Canpolat. İkinci konuğumuz ise SİMGE Taahhüt Elekt. San. Tic. ve Ltd. Şti. Genel Müdür Yardımcısı Tolga Aytöre. Esas olarak özel güvenlik sektörünü konuştuğumuz röportajlarımızı ilgi ile okuyacağınızı düşünüyorum. Bu sayıda yine geniş bir çalışma ile özel güvenlik sektörünü masaya yatırdık. TOBB Türkiye Özel Güvenlik Hizmetleri Sektör Meclis Başkanı Hasan Gazi Özer, GÜSOD Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kösereisoğlu, GESİDER Yönetim Kurulu Başkan Vekili İsmail Uzelli ve Kocaeli Üniversitesi Hereke Ömer İsmet MYO Doç. Dr. Gazi Uçkun ile özel güvenlik sektörünü konuştuk. Yangın güvenliği sayfalarımıza da yine önemli bir ismi konuk ettik. Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı ve Yangından Korunma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Turanlı ile yangın güvenliği üzerine konuştuk. Elektronik güvenlik, güvenlik hizmeti, bilgi güvenliği ve yangın güvenliği sayfalarımız her zaman olduğu gibi ilginizi çekecek teknik yazılar, makaleler, çeviri yazıları ve sektörden haberlerle dolu… Yeni yılınızda yeni umutlarınızla yepyeni ufuklar açmanız dileğiyle... Devrim Bozkurt
GÜNCEL
IFSEC Istanbul Fuarı başarıyla gerçekleşti IFSEC Istanbul, 30 Eylül- 2 Ekim arasında gerçekleştirilen başarılı lansman etkinliğinden sonra 2013 için kapılarını kapattı. IFSEC İstanbul Güneydoğu Avrupa, Orta Asya ve Orta Doğu’dan gelen 2.000’den fazla katılımcıya İstanbul Lutfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda ev sahipliği yaptı. 57’den fazla ülke temsil edildi ve fuar 10 milyon doların üstünde alım gücüne sahip üst düzey güvenlik uzmanının dikkatini çekti. Kayda değer yenileme oranlarına bakıldığında, fuar katılımcılarının %65’inden fazlası 2015 İlkbahar’ında düzenlenecek fuarı için şimdiden sözleşme imzaladılar. IFSEC Istanbul güvenlik alanındaki tüm satınalma zincirini yani üreticileri, dağıtım kanallarını, entegretörleri, kamu ve özel sektörden güvenlik uzmanlarını ve son kullanıcıları bir çatı altında toplayarak bir iş ağı oluşturdu. Fuar boyunca süren IFSEC İstanbul Konferansında Frost & Sullivan, GESIDER, UKTI ve diğer sektör liderlerinin sunumlarına yer verildi. Teknolojideki son gelişme detaylarını ve sanayii trendlerinin anlatıldığı ve örnek vakalara değinilen konferansta delegeler alanındaki liderlerden geniş kapsamlı bilgiler edinme fırsatı elde etti. Konferansın başarısı, IFSEC
Global Akademi’nin bir parçası olarak IFSEC İstanbul’un mutfağındaki takımın eğitime yaptığı vurguyu pekiştirmiş oldu. Akademi 2015’te Lutfi Kırdar’da gerçekleşecek fuar öncesinde geniş yelpazeli fikir üretme amacını taşıyor. Önde gelen konuşmacılar güncel meseleler üzerinde durarak ve mevcut olan en iyi eğitim sistemini sunarak sektöre destek verecektir. Başta güvenlik ve yangın sektörünün stratejik incelemesinin yapıldığı ardından hem ticaret hem de nihai kullanıcılar için uzman kadroların çözümler sunduğu bir oluşum olacaktır. IFSEC Global Akademi’nin kapsamına giren bu fırsatlar, IFSEC markasıyla bilinen uzmanlık ve rehberliğin üzerinde durmaktadır. Cezayir, Avusturya, Azerbaycan, Bangladesh, Belçika, Bulgaristan, Çin, Hırvatistan, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Mısır, Fransa, Gürcistan, Almanya, Yunanistan, İzlanda, Hindistan, İran, Irak, İrlanda, İsrail, İtalya, Japonya, Ürdün, Kazakistan, Kore, Kosova, Lübnan, Libya, Fas, Hollanda, Nijerya; Oman, Pakistan, Polonya, Katar, Romanya, Rusya, S. Arabistan, Singapur, Slovakya, Slovenya, G. Afrika, İspanya, İsveç, İsviçre, Tayvan, Tayland, Tunus, Türkmenistan,
Türkiye, B.A.E, Ukrayna, İngiltere, Amerika ve Yemen olmak üzere 57 ülkeden yüksek düzey katılımcılar en yeni çözümleri görmek ve konferansın sunduğu içerikten faydalanmak için IFSEC İstanbul’a geldi. IFSEC İstanbul 2013’ün başarısına dair UBM İstanbul Genel Müdürü Kerim Bertrand: “IFSEC İstanbul çok yoğun ilgi gördü ve bizler sanayiden gelen olumlu tepkilerden çok memnunuz. İş akışının tek bir yerde etkili şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, satın alma zincirlerinin tüm halkalarını tek bir yerde toplama gayreti içindeyiz. Bu açılış töreninde yer aldıkları ve bu büyük başarıya katkı sağladıkları için tüm paydaşlarımıza ve sponsorlarımıza teşekkür ediyorum. IFSEC Istanbul 2015 Fuarı ile ilgili detayları çok yakında sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyoruz” dedi.
Mis Group 25 yaşında Temizliğin henüz sektör haline gelmediği 1988 yılında temizlik firması olarak kurulan Mis Group, 25. yaşını kutluyor. 25 yıldır adım adım ilerleyerek büyümesine devam eden Mis Group; temizlik, güvenlik, ilaçlama, elektronik güvenlik ve güvenlik kameraları, alarm izleme merkezi ve son olarak da gayrimenkul alanında faaliyetlerini sürdürmektedir. Hizmette 25 yılı geride bırakan Mis Group Yönetim Kurulu Başkanı Cevat Turan büyüyen ve gelişen Mis Group’un 25. yılı için şunları
10 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
söyledi: “Biz sadece hizmet üreten değil, hizmet verdiğimiz bina, tesis, site, AVM, hotel, hastane ve tüm yaşam alanlarına görünenden daha fazla değer katmayı önemsiyoruz ve ona göre çalışıyoruz. Şimdi bu gün geldiğimiz nokta da daha çok kurumsal ve müşteri memnuniyetini artırma yönünde şeffaf, yasalara saygılı, etik değerlere sahip çıkan, çalışanlarının her türlü haklarını koruyan, serbest piyasa kuralları ve gelişen rekabet ilkeleri çerçevesinde kendini geliştiren bir kurum olma
yolunda her gün yolumuza bir taş daha döşeyerek ilerliyoruz.” Son yıllarda çok hızlı gelişen ‘entegre tesis yönetimi’ sektöründeki en büyük şirketlerden biri olan Mis Group, aralarında Sapphire, Ağaoğlu, Fourseasons Hotel, Mövenpick Hotel gibi kurumsal şirketlerin de bulunduğu 300 farklı firmaya hizmet verirken, mevcut binlerce personel istihdamına ilave olarak bin beş yüz kişilik daha ek istihdam yaratmayı hedeflemektedir.
GÜNCEL
Paradox, 25. kuruluş yıldönümünü Türkiye’de kutladı Yenilikçi teknoloji ve buluşları ile dünyanın en büyük güvenlik markalarından Paradox, 25.kuruluş yıldönümünü Antalya Max Royal Otel’de kutladı. Bir hafta süren etkinliğe dünyanın dört bir tarafından gelen Paradox distribütörleri ve tüm Paradox üst düzey yöneticileri katıldılar. Paradox&Videofon işbirliği ile organize edilen konferans, tüm katılımcılar tarafından büyük ilgi ve beğeni gördü. Unutulmaz etkinliklerle dolu programda elektronik güvenlik teknolojisi ile ilgili global gelişim ve değişimler, yeni araştırma ve geliştirme çalışmaları, üretilen en son teknolojiler, yeni ürün lansmanları, 25.yıl kutlama partisi ve
görkemli gala gecesi yer aldı. Paradox Türkiye tek distribütörü VideoFon Güvenlik Sistemleri CEO’su Mehmet Kahramanoğlu, Paradox başkanı’nın daveti ile onur konuşmacısı olarak kürsüye çıktı. İş ortakları ile kurduğu uzun soluklu ilişki ve 40 yıllık sektör deneyimlerini paylaşan Kahramanoğlu, ülkemiz elektronik güvenlik sektörünün dünü, bugünü ve yarını ile ilgili katılımcılara bilgi verdi. Ayrıca Global pazarda Türkiye’nin stratejik yerini ve önemini vurguladı. Konuşma bitiminde kürsüye çıkan Paradox başkanı, Mehmet Kahramanoğlu’na ve tüm Paradox Türkiye ekibine yaratıcı uzmanlığı ve Paradox markasına kattığı
değerler için teşekkür etti. VideoFon Güvenlik Sistemleri, 10 Yıl önce de Kanada’nın Montreal şehrinde düzenlenen Paradox’un 15. kuruluş yıldönümü konferansında 120 uluslararası distribütör arasından birinci seçilerek ‘’En büyük gelişme ve başarı’’ ödülüne layık görülmüş ve aynı zamanda ‘’Paradox Top 5’’ Onur Belgesi ile ödüllendirilmişti.
İstanbul Boğazı’ndaki 240 tarihi yalı ve binada yüksek yangın riski var
Türkiye Yangından Korunma Vakfı ile Yangından Korunma Derneği Onursal Başkanı ve TÜYAK 2013 Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, The Marmara Taksim Hotel’de “Tarihi Bina Yangınları ve Yüksek Yapıların Yangın Riski” konulu bir basın toplantısı düzenledi. Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç ahşap olan tarihi yapıların büyük çoğunluğunun ciddi yangın riski taşıdığını, her geçen gün zayıflayan ve yanıcılığı artan tarihi binaların yanarak yok olduğunu anlattı. Kılıç şöyle devam etti; “Konut olarak yapılan sarayların, yalıların, amacına
12 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
uygun önlemler alınmadan, Galatasaray Üniversitesi örneğinde olduğu gibi veya milli eğitim müdürlüğü binası gibi ofis olarak veya okul olarak kullanılmaktadır. Bu tür binaların okul veya ofis olarak kullanılmalarının engellenmesi, elbette bunların otel yapılmaması ama topluma açık olan müze, sanat merkezi, sergi salonu, konferans salonları gibi halka açık olan yangın riski düşük olan kullanım alanlarına dönüştürülmesi gerekir. Ahşap binaların, boğaza sıfır odaların öğretim görevlilerinin çalışma odaları olması, yurt olarak kullanılması, müdür odaları ve lojman yapılması cinayettir.”
Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, tarihi yapıların öncelikle kullanım amacı değiştirilerek çağdaş yangın önleyici ve söndürücü tedbirler alınması gerektiğine, dikkat çekerek aksi takdirde her bina yanışında elektrikten yandı diyerek katil olarak elektrik suçlu gösterildiğini veya sabotaj denilerek sorumluktan kurtulmaya çalışıldığını belirtti. Kılıç, “Binaları yakan, cinayeti işleyen elektrik değil, yeterli önlemi almayan ve binanın özelliklerine uygun kullandırmayan yetkililerdir. Yanan tarihi binaların tamamına yakını resmi binalardır. Bunun sebebi, bilgisizlik nedeniyle veya ayrılan bütçe nedeniyle kaliteli sistemler yaptırılmaması, bakım ve onarımlara yeterince önem verilmemesi, uzman personelin bulunmamasıdır. Kamu binalarının dışında önemli yangın riski taşıyan binalar boğazda bulunan yalılardır. Tespitlerimize göre boğazda 240 ahşap yalı yangın açısından büyük risk taşımaktadır.” şeklinde konuştu.
GÜNCEL
TÜYAK 2013 gerçekleşti TÜYAK - Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı ve Yangından Korunma Derneği ev sahipliğinde Sektörel Fuarcılık organizasyonuyla bu yıl üçüncüsü 14-15 Kasım 2013 tarihleri arasında WOW Convention Center’da gerçekleşti. İki gün boyunca yaklaşık 1500 kişinin ziyaret ettiği etkinlikte, 10 oturum, panel ve forumda 70 akademisyen, bilim adamı ve yangın uzmanı bir araya geldi ve yangın güvenliğini tartıştı. TÜYAK 2013 – Yangın ve Güvenlik Sempozyumu ve Sergisi, TÜYAK - Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı ve Yangından Korunma Derneği Onursal Başkanı ve TÜYAK 2013 Yangın ve Güvenlik Sempozyum ve Sergisi Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç ve TÜYAK Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Turanlı’nın konuşmalarının ardından düzenlenen açılış töreniyle başladı. TÜYAK 2013’ün ana teması “Yüksek Yapılarda Yangın ve Güvenlik” oldu. Önceki senelerde olduğu gibi başarılı
bir sempozyum geçirdiklerini ve yüksek katılımdan duyduğu memnuniyeti dile getiren Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, şunları söyledi; “Yangın güvenliği sektörü her geçen gün büyüyen önemli bir sektör haline geldi. Her sempozyumda da katılımcı sayımız artıyor. Sempozyuma katılımın artmasıyla yangın güvenliği sorunlarının da azalacağına, Türkiye’nin yangın açısından daha güvenli, tedbirlerini alan bir ülke haline geleceğine inanıyoruz. Bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz TÜYAK 2013, kamu kurum
ve kuruluşlarını özel sektör temsilcileri ve akademisyenlerle bir araya getiren önemli bir platform haline geldi. Yangın güvenliği alanında yaşanan sorunlar, ilk ağızdan öğreniliyor ve tartışılıyor.” Abdurrahman Kılıç, TÜYAK 2015 – Yangın ve Güvenlik Sempozyumu ve Sergisi’nde sorunları azalmış, sektör olarak daha büyümüş, ülkemizde yangın sayılarını azaltmış, yangından dolayı meydana gelen can ve mal kaybını en aza indirmiş bir Türkiye olarak tekrar buluşma dileğiyle konuşmasını tamamladı.
Mahkeme, Rekabet Kurulu’nun G4S ve bankalara verdiği ihlal cezalarını azaltarak onayladı 18 Haziran 2012 de Vilnius Yerel İdari Mahkemesi, Rekabet Kurulu’nun 20 Aralık 2012 tarihli UAB G4S Litvanya’ya AB DNB bankası, AB SEB ve Swedbank ile anlaşarak, G4S’in rakiplerinin para taşımacılığı sektöründe faaliyet gösterme olanaklarını kısıtlamak ve Rekabet Yasası’nın 5. Maddesini ve AB’nin Faaliyet Anlaşmasının 101. Maddesini ihlal etmek konusunda verdiği kararı onayladı. Söz konusu ihlal kararı üzerine Rekabet Kurulu, G4S ve anlaşmaya katılan bankaları 57 milyon Litvanya Litas’tan fazla (yaklaşık 16 milyon EURO)
14 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
cezaya çarptırdı, ancak şikayetleri inceleyen mahkeme, bankalara verilen para cezasının %60 ve G4S’inkinin de %10 azaltılmasına karar verdi. Mahkeme cezaları onaylarken, Rekabet Kurulu’nun ilgili koşulları değerlendirmekte yetersiz kaldığı ve bu nedenle cezaların temelsiz olduğu görüşünü bildirdi. Mahkemenin kararına göre cezalar şu şekilde düzenlendi: AB SEB bankası –9,923,280 Litvanya Litas (yaklaşık 2,873,981 EURO), Swedbank, AB – 5,697,440 Litvanya Litas (yaklaşık 1,650,093 EURO), AB DNB bank – 3,452,080 Litvanya Litas (yaklaşık 999,791 EURO) VE G4S
–8,494,020 Litvanya Litas (yaklaşık 2,460,038 EURO). Kuruluşların rekabeti kısıtlayıcı eylemlerden uzak durmaları konusunda para cezaları önemli bir rol oynuyor. Mahkeme kararını değerlendirmeye tabi tuttuktan sonra Rekabet Kurulu da gelecekte verilecek cezaların netleşmesi ve verilen cezaların pazardaki aktörleri rekabet yasasını ihmal etmekten alıkoyacak etkinlikte olması için Temyiz Mahkemesine başvurma ihtimalini göz önüne alacaktır. Mahkeme kararı 14 günlük başvuru süreci içinde Temyiz Mahkemesine götürülebilecek.
GÜNCEL
CoESS Olağan Genel Kurulu ve Çalışma Komiteleri toplantıları gerçekleşti
CoESS Olağan Genel Kurulu ve Çalışma Komiteleri toplantıları gerçekleşti CoESS’in yıllık olağan Genel Kurulu ile Çalışma Komiteleri toplantıları,
10-11 Ekim 2013 tarihleri arasında Brüksel’de icra gerçekleşti. Toplantılara GÜSOD Yönetim Kurulu üyeleri Oryal Ünver ve Beri Koronyo ile GÜSOD üyesi Mustafa Altun katıldı. Toplantının birinci gününde alt CoESS bünyesinde faaliyetlerini sürdüren çalışma komitelerinin yıl içinde yaptıkları çalışmalar görüşüldü ve müteakiben Direktörler Meclisi yıllık değerlendirme toplantısı gerçekleştirildi. İkinci gün ağırlıklı olarak 2013 bütçesi görüşüldü ve Genel Kurul
tarafında ibra edildi. Toplantının ikinci bölümünde 2014 yılı bütçesinin sunumu yapıldı ve yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi. Aynı gün öğleden sonra Çalışma Komitelerinin toplantılarına devam edildi. WC Guarding çalışma komitesinin önümüzdeki yıl ilk toplantısının 19 Şubat 2014 tarihinde İstanbul’da yapılması oy birliği ile kabul edildi. CoESS; müteakip yıl Genel Kurul toplantısını 9-10 Ekim 2014 tarihlerinde Londra’da Kuruluşunun 25. yılı kutlamaları ile birlikte icra edecek.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Üst Düzey Yönetimi IFSEC Istanbul Fuarı’nda bir araya geldi En son teknolojiyle üretilen güvenlik ve yangın ürünlerini tek çatı altında buluşturan IFSEC İstanbul 2013 Fuarı, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirildi. Sektör profesyonellerinden büyük bir ilgi gören fuar, üretici, tedarikçi ve distribütörlerin geniş bir uluslararası katılımcı ve ziyaretçi yelpazesini ağırladı. Güvenlik Servisleri Organizasyon Birliği Derneği (GÜSOD ) ; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından Üst Düzey Yöneticileri, IFSEC İSTANBUL Güvenlik ve Yangın Fuarı Organizasyonu Etkinliklerine davet ederek; özel güvenlik sektörünü yakından ilgilendiren 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası; 4857 Sayılı İş ve 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunlarının özel güvenlik hizmetlerini düzenleyen 5188 Sayılı Kanuna ve bu bağlamda özel güvenlik sektörüne olan yansımalarının değerlendirildiği bir panel icra etti.
16 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Moderatörlüğünü Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Kılıç’ın yaptığı panelde; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Genel Sağlık Sigortası Daire Başkanı Namık Kaya, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş ve Rehberlik Kurulu Başkan Yardımcısı, Arif Şimşek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdür Yardımcısı İsmail Gerim ve Securitas Ülke Başkanı Murat Kösereisoğlu panelist olarak yer aldı. Yoğun ilgi gören ve mevcut İş yasalarının özel güvenlik sektörüne olan yansımalarının değerlendirildiği panelde; panelistler mevcut durum hakkında özet bilgiler sunduktan sonra konuya ilişkin olarak kısa değerlendirmelerde bulunarak çözümlerde ve çözüm arayışlarında tarafların tümünün katkılarının önemine işaret ettiler. Yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak sektörden gelecek
teklif ve önerileri önemsediklerini belirterek işbirliği konusunda sektörden ve bu konuda faaliyetlerini sürdüren sivil toplum kuruluşlarından gelecek tekliflerin beklendiğini belirtiler.
GÜNCEL
GÜSOD ve GESİDER Üyeleri Grand Hyatt Otel’de buluştu GÜSOD, 2011-2013 dönemi Sosyal Faaliyet Programı kapsamında üyeleriyle birlikte olduğu yemekli sohbet toplantılarının onuncusunu, 1 Eylül 2013 tarihinde Tüzel Üye Desmer Güvenlik Hizmetleri Ticaret A.Ş. ve Alper Canpolat’ın ev sahipliğinde Grand Hyatt Otel’de gerçekleştirdi. Toplantıya konuk konuşmacı olarak Mehmet AUF teşrif etti. Organizasyona GESİDER üyeleri de iştirak etti. GESİDER üyeleri için ev sahipliğini Pronet Güvenlik Hizmetleri
A.Ş. ve Alp Saul yaptı. Özel güvenlik sektörünün güzide iki sivil toplum kuruluşu GÜSOD ve
GESİDER’ in birlikteliğinin yanı sıra katılımcılar, Mehmet Auf ’nun güzel sohbeti ile keyifli dakikalar yaşadı.
Securitas’tan ‘Yılın Tedarikçi’lerine ödül Securitas Türkiye, 2010 yılından bu yana ‘İş ortaklarımızla aynı noktada’ sloganıyla sürdürdüğü “Ortak Nokta İş Ortakları Buluşması” kapsamında bu yıl beşincisini düzenlediği Tedarikçi Günü 2013’te tedarikçileriyle bir araya geldi. İstanbul Shangri-la Otel’de gerçekleştirilen toplantıya, Securitas Türkiye’nin tedarikçi firmalarının temsilcileri katıldı. Ülke Başkan Yardımcısı Kurtuluş Dönmezer’in katılımıyla gerçekleşen Tedarikçi Günü 2013’te;
18 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Securitas’ın 2013 senesinde tedarikçi sürecindeki yenilik ve değişikliklerin paylaşıldı. Securitas Tedarikçi Günü gündeminde ayrıca Securitas satın alma ve lojistik süreçleri ve e-fatura uygulaması yer aldı. Toplantının sonunda, Securitas Türkiye tarafından her yıl verilen ‘Yılın Tedarikçisi’ ödülleri de sahiplerini buldu. ‘Çalışma Süreleri’, ‘Firmanın Kuruluş Tarihi’, ‘Tedarik Süreçlerine Uyum’, ‘Müşteri Memnuniyeti’ ve ‘Fayda Sağlama’ gibi kriterlere göre seçilen yılın teda-
rikçileri 2013 senesinde Doğukan Ayakkabı, Sodexo Motivasyon Çözümleri ve Avea İletişim oldu. Securitas Türkiye Ülke Başkan Yardımcısı Kurtuluş Dönmezer, ödülleri takdim ederken yaptığı konuşmada, “Securitas olarak Türkiye’nin önde gelen şirketleriyle birlikte tedarik zinciri oluşturmaktan ve profesyonel çözümler üretmekten son derece memnuniyet duyuyoruz. Securitas Türkiye’ye değer katan tüm tedarikçilerimize teşekkür ediyoruz” dedi.
GÜNCEL
Kaldırım üstü transfer sistemleri başarıyla uygulanıyor
Kaldırım üstü transfer sistemleri, Londra Colney St. Albans’taki Sainsbury mağazasına kuruldu. Şimdi para arabası tesise yanaşıyor ve elektronik bir kepenk indiriyor. Güvenlik görevlisi aracın yan tarafını tamamen kapatacak şekilde iki tane daha koruyucu “kanat” çekiyor. Böylece, nakit ofisi çalışanları için burası güvenli bir liman oluşturuyor.
TESCO GRİFON baskıya dayanıklı iç kasa yapısı kullanıyor Tesco, hem müşterileri hem de personelİ için en güvenli ortamı yaratmak için yenilikçi ve ilider bir ATM güvenlik çözümü geliştirdi.
Kullanılan GRİFON Baskıya Dayanıklı İç Kasa Kapısı, kasa açıldığında ATM kasetlerinin görünmesini engelleyen bir çelik bloktur ve yüksek güvenlikli anahtarsız erişimle çalışır; kilitleme düzeneği gizlenmiştir ve zaman kilitli kontrol sistemi bir anda yalnızca bir kasetin görünmesine izin verir. Bu sistem, ATM odalarında baskı kullanılarak yapılan saldırı olanağını önemli ölçüde azaltacak bir sistem olduğunu kanıtlamıştır. Gerek saldırı ve parasal kayıplarda gerekse para taşıma görevlilerinin zarar görmeleriyle sonuçlanan vakalrda dikkat çekici bir azalma olmuştur.
Comon Professionals portföyüne yeni ülkeler kattı ATraq Alarm Merkezi Otomasyon Yazılımı’nı dünyada 43 ülkede 5,400’den fazla merkeze çözüm olarak sunan Comon Professionals, son başarısı olan SECOM International’a verdiği eğitimle, portföyüne yeni ülkeler kattı. SECOM ile 2012’de yaptığı anlaşma doğrultusunda SECOM’un çalıştığı tüm ülkelere geçiş sürecinde ilk toplu eğitim 5-9 Kasım 2013 tarihleri arasında Bangkok’da verildi. Toplam 3 gün süren eğitimde yazılım ve tekrarlanan kazanç sistemi örnekleri
20 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
üzerinde duruldu. Katılan ülkeler arasında Tayland, Japonya, Myanmar, Vietnam, Singapur, Çin, Endonezya ve Malezya bulunmaktadır. Tüm ülkelerdeki Eğitim Müdürleri ve Alarm Merkezi Müdürleri’ne düzenlenen eğitime toplam 35 kişi katıldı. Eğitim sırasında, SECOM ile tüm uluslararası projelerinde kullanılmak üzere ATraq bağlantılı AGuard Süreç Yönetimi projesi ile ilgili anlaşmaya varılacak bu günlerde, cihazlarının, otomasyon yazılımlarının ve diğer
tüm ilgili hizmetlerinin kullanımı ile ilgili ilave bilginin yanı sıra AMetri, AEyes ve ASponz hakkında da detaylı bilgi verildi.
b HAYATA BAKIŞ
“Yürek ve cesaret” “Büyük hayallerin, büyük mücadeleleri vardır.” Lütfen siz bu gerçeği değiştirmeye çalışmayın. Mücadele istemiyorsanız ve mücadele etmiyorsanız siz televizyon izlemeye devam edin. Yaşadığınız olumsuz tecrübelerin zihninizde ve yüreğinizde yeterince yaşamasına izin verirseniz gerçeğe ve kalıcı bir probleme dönüşürler. Geçtiğimiz hafta yaşadığınız tatsız bir olayı hala zihninizde tutup döndürüp duruyorsanız, yaşadığınızdan daha olumsuz bir tablo ortaya çıkarıyorsunuzdur. Hayatınızda hemen sonuç alamadığınız birçok şey vardır. Bu sizi yıldırmamalı ve çalışmaya devam edebilmelisiniz. Düşüncelerinize karşı koymanız gereken zamanlar olacaktır. İki gün sonra kendi zihniniz sizin üzerinizde oyunlar oynayacaktır. O esnada içinizden bir ses “bak iki gün önce böyle düşünmüyordun, gelişmeler senin istediğin gibi gitmiyor zannediyorsun ama hayat o kadar da kötü değil” diyebilir. Ama yüreğinizde yanan o ateş sizin düşüncelerinizden daha ağır basacak ve siz devam edebilecek gücü ve cesareti bulabileceksiniz. Bu güne kadar gördüklerimizin içinde sadece dilemek başarıyı getirmiyor. Yürekten arzulamak bilin ki her başarının başlangıç noktasıdır. Nasıl başarılı olacağımızı hep merak ederiz. Başarının nerede olduğunu da arar dururuz. Bunun için de ne yapmamız gerektiği konusunda kitaplar okur ve uygulamaya çalışırız. Hâlbuki cevap için çok uzağa bakmamıza gerek yok. Cevaplar içimizde ve yüreğimizdedir. Bilmiyorsanız öğrenirsiniz. Korkuyorsanız cesurca karşılarsınız. Engeller varsa ilerleyerek üstesinden gelirsiniz. Çıkmazda iseniz bir yol bulup geçersiniz. Arzu ve gayretiniz imkânsızı mümkün yapar. “Bir yol yokmuş gibi görünürken, siz bir yol yaratabilirsiniz.” Arzu imkânsız diye bir şey tanımaz. Başarısızlığı benimsemez. Size tahmin edemeyeceğiniz derecede enerji ve güç verir. Düşlediğiniz hedeflerinize kısa sürede ulaştırır. “Yokuşta terlemeyen inişte gözyaşı döker” diye benim her zaman kullandığım ve sevdiğim bir deyim vardır. Dikkat edince, çevremizde bu deyime uygun olarak görebileceğimiz birçok insan vardır. Bugün mutlu, huzurlu hiçbir sıkıntısı yokmuş gibi görünen iş adamları, sanayiciler ve mevki sahibi kişiler bu seviyeye gelinceye kadar, çok sıkıntılı ve badirelerle dolu bir mücadele içinde olmuşlardır. Başarmanız için mükemmel olmanız gerekmiyor. Sadece büyük bir kalbiniz olsun, yürekli olun, cesaretli olun.
Uygulayabilmeniz dileğimle…
22 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Oğuz GÜLAY
Yaşadığınız olumsuz tecrübelerin zihninizde ve yüreğinizde yeterince yaşamasına izin verirseniz gerçeğe ve kalıcı bir probleme dönüşürler. Geçtiğimiz hafta yaşadığınız tatsız bir olayı hala zihninizde tutup döndürüp duruyorsanız, yaşadığınızdan daha olumsuz bir tablo ortaya çıkarıyorsunuzdur.
KAPAK KONUSU
“Hayati bir hizmet sunuyoruz” ESTA (Avrupa Güvenlik Taşıma Birliği) Başkanı Jarl Dahlfors ile röportaj yaptık. ESTA hakkında bilginin yanı sıra işbirlikleri, AB’deki rolü, standartlar, direktifler ve güvenlik konusuna ilişkin görüşlerini aldığımız Dahlfors; güvenli ve etkin bir nakit kullanımı için gereken ortamı sağlayan ESTA’nın temsil ettiği CIT endüstrisinin, nakit parayı işleyerek ve taşıyarak hepimiz için hayati bir hizmet sunduğunu söyledi. 24 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Jarl Dahlfors
E
STA, üyeleri, vizyonu ve misyonu hakkında bize neler söyleyebilirsiniz? Avrupa Güvenli Taşıma Birliği-ESTA Brüksel’de 1975 yılında kurulan ve kar amacı gütmeyen bir kuruluştur. ESTA, güvenli lojistiğin veya nakit taşıma (CIT) endüstrisinin çıkarlarını korumaktadır. Avrupa’daki CIT şirketlerinin %90’ı ESTA üyesidir. ESTA, etkin, sağlam, güvenilir, daha ucuz ve güvenli olması açısından nakit ödemeleri teşvik etmektedir. Günümüz teknolojisi ile birlikte yeni ödeme şekilleri hakkında çok sayıda yorum ve reklam yapılıyor ancak bu ödeme şekillerinden hepimiz yararlanamıyoruz. Kapsayıcı toplum, herkesin çalışabilmesini, emeğinin
karşılığını alabilmesini ve borçlarını ödeyebilmesini sağlayan toplumdur. Nakit, herkese açık olan tek ödeme seçeneğidir. Bu da, onu korunması gereken çok değerli bir kamu hizmeti yapmaktadır. Nakit, Avrupa’daki herkes için vazgeçilmez bir ödeme aracıdır, kimlerin nakit paraya erişebileceğine ve kullanabileceğine dair herhangi bir sınırlama yoktur. ESTA’nın temsil ettiği CIT endüstrisi, nakit parayı işleyerek ve taşıyarak hepimiz için hayati bir hizmet sunuyor. ESTA’nın vizyonu, güvenli ve etkin bir nakit kullanımı için gereken ortamı sağlamaktır. ESTA, CIT endüstrisi bünyesinde “nakit girişi döngüsüne” yönelik ortak yeniden mühendislik çözümü konseptini ve merkez bankacılarının tüm taraflara yönelik nakit geri dönüşümü (cash recycling) teşvikleri oluşturmak amacıyla Bilanço İndirimi programına yönelmelerini teşvik etmektedir. Üyelerin ortak stratejisinin ve yeni teknolojilerin kullanımının tedarik zincirindeki tüm paydaşlar tarafından paylaşıldığı bir ortamda, ESTA güçlü bir nakit toplumu vizyonunu teşvik etmektedir. Misyonumuz, sektörümüzün sağladığı hizmet kalitesini artırmak için sürekli çalışarak, üyelerimizin Avrupa’da yürütülen politika girişimleri hakkındaki ortak tutumlarını belirlemek ve teşvik etmektir. ESTA’nın üyelik yapısı CIT şirketleri olan daimi üyelere veya kıdemli üyelere dayanmaktadır. Bağlı üyeler CIT endüstrisine tedarikçiler sunmaktadır. Muhabir üyelerimiz farklı ulusal destek gruplarını temsil eden ve Avrupa seviyesinde söz sahibi olmak isteyen ulusal birliklerdir. Ortak üyelerimiz Avrupa dışında faaliyet gösteren CIT şirketleridir. ESTA’nın 76’sı kıdemli, 58’i bağlı, 7’si ortak ve 5’i de muhabir olmak üzere toplam 145 üyesi vardır.
Üyelik başvuruları Genel Sekreterliğimiz tarafından değerlendirilmekte ve ESTA Yönetim Kurulu tarafından onaylanmakta veya reddedilmektedir. İtibar, geçmiş performans ve finansal kaynaklar kabul kriterleri arasındadır. ESTA üç çalışma grubu aracılığıyla faaliyet göstermektedir: CIT Güvenlik ve Risk Yönetimi, Nakit Grubu ve AB Kanunları. Bu çalışma grupları yönetim kuruluna tavsiyelerde bulunurlar ve kararları ışığında işlem yapılır.
ESTA başka hangi kuruluşlarla işbirliği yapıyor? ESTA, Avrupa Güvenlik Hizmetleri Konfederasyonunun (CoESS) CIT çalışma grubuna başkanlık etmektedir, Uluslararası Para İşleri Enstitüsünün (IACA) bir üyesidir ve ayrıca Bank Note Watch International (BNWI) Yönetim Kurulunda görev yapmaktadır. ESTA, EPC, Euricpa, Eurocommerce ve ATMIA gibi ilgili paydaşlarla yakın işbirliği yapmaktadır.
ESTA’nın ve/veya acentelerinin Avrupa Birliği’ndeki rolü nedir? ESTA’nın Avrupa Birliğine ilişkin rolü, CIT şirketlerinin faaliyetlerini etkileyecek mevzuatın planlanması sürecinde üyelerini tanıtmaktır. Örneğin, ESTA Avrupa Komisyonunun Euro banknotlarının karayolu ile Avro Bölgesindeki üye devletlerarasında profesyonel sınır ötesi taşınması konusundaki danışmanlık talebine bir cevap hazırlamıştır. Temel amacımız, üyelerimizi etkileyecek bir AB mevzuatının planlanma sürecinde Avrupa Parlamentosu Üyelerinin ve Avrupa Komisyonunun üyelerimizin ihtiyaçları ve planlarının üyelerimizin ticari faaliyetlerini nasıl etkileyeceği hakkında tam ve kapsamlı bilgi sahibi olmalarını sağlamaktır. Görevimiz, iletişim kurmak, işimizi tanıtmak ve mümkün olan durumlarda, nüfuzu-
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 25
KAPAK KONUSU
lerine uygulanmamaktadır. Şu anda yalnızca tek bir Yönetmelik üyelerimizin faaliyetlerini düzenlemekte ve ortak para birimi olarak Avro kullanılmak suretiyle Avronun Üye Devletlerarasında karayoluyla sınır ötesine taşınması hususuna değinmektedir.
Güvenlik sorunlarına ilişkin bilgi verebilir misiniz?
muzu kullanmaktır. Sosyal diyalog problemleri ile ilgili olarak Avrupa Komisyonu ECFIN Genel Müdürlüğü ve DG Employment ile yakın işbirliği yapıyoruz.
ESTA her bir devlet kurumuyla yoğun işbirliği yapıyor mu? ESTA, üyelerine Avrupa seviyesinde veya bir sorunun birden fazla Avrupalı ulusu ilgilendirdiği durumlarda destek sağlamaktadır. Genelde sınır ötesi suçların söz konusu olduğu durumlarda polis teşkilatı gibi devlet kurumlarıyla irtibata geçilmektedir. ESTA bu gibi durumlarda, Avrupa Polis Teşkilatı Europol tarafından soruşturma başlatılmasını sağlamak üzere üyelerimizle birlikte çalışır. Bir başka örnek de sürekli irtibat halinde olduğumuz ve yıllık konferansımıza davet ettiğimiz ulusal merkez bankalarıdır. Avrupa Merkez Bankası, Avronun Avrupa’da taşınması ve işlem görmesi ile ilgili olarak tüm Avrupa’yı ilgilendiren problemlerin çözümü konusundaki doğal ortağımızdır. Ulusal merkez bankaları, bir veya birden fazla üyemizi etkileyen tek bir ülke probleminin ortaya çıktığı anda iletişim kuracağımız hükümet kurumlarıdır.
26 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Avrupa standartları/uluslararası standartlar hakkında bilgi alabilir miyiz? Ulusal kural ve düzenlemelere tabi olan sektörümüze uygulanan özel bir uluslararası standart/Avrupa standardı yoktur. Şu anda Avrupa Birliği tarafından teklif edilen yeni bir mevzuat yoktur. Yeni bir mevzuat teklif edildiğinde, ESTA gibi paydaşlara danışılır ve bunun üzerine sektörümüzün nasıl etkilenebileceğine dair görüşümüzü bildiririz. Ancak suç uyumlulaştırılamaz. Bundan dolayı güvenlik hususu, tüm gerekli ve farklı özellikleri bir bütün olarak değerlendirebilmek açısından, en iyi ulusal seviyede düzenlenebilir. Suçların önlenmesine ve azaltılmasına yönelik herkese uyan bir çözüm mevcut değildir. Bunu ne Avrupa standartları ne de uluslararası standartlar değiştirebilir. Sektörümüzün suçlara karşı koruyucu tedbirleri hayata geçirebilmesi gerekmektedir; hızla ve esneklikle cevap vermek bizim için önemlidir.
Sektöre yönelik Avrupa Direktifleri veya ilgili yönetmelikler hakkında bilgi verebilir misiniz? Avrupa Birliği Hizmetleri Direktifi, kapsamı dışındaki CIT faaliyet-
ESTA, 2012 yılında sektörümüze yapılan saldırılar ve sektörümüzün uğradığı zararlarla ilgili faaliyet raporumuza katkıda bulunan 32 ülkeden üyeye sahiptir. Bu veriler 2011 ile karşılaştırıldığında önemli bir gelişmeye ve üyelerimizin kendi ülkelerinde karşılaştıkları suç risklerini azaltmada başarılı olduklarına işaret etmektedir.
“Yeni hedeflerimiz var”
Loomis Başkanı ve Ceo’su Jarl Dahlfors ile ayrıca Loomis’i konuştuk…
L
oomis’in yeni başkanı ve CEO’su olarak yapılan görev değişikliğini nasıl değerlendiriyorsunuz ve ne gibi planlarınız var?
Görev değişikliği, Lars ve bana gerçekten çok iyi uydu. Her ikimiz de yeni zorlu görevler bekliyorduk, ancak hiç birimiz Loomis’ten ayrılmak istemiyorduk, çünkü çalışacak daha iyi bir şirket hayal edemiyorduk. Orada geçirdiğim yıllarda ABD’deki işleri iyi yapılandırdığımızı sanıyorum. Amerika işi artık yeni bir evreye geçiyor, bu nedenle yapacak çok iş var, pazarlama tarafında da öyle ve Lars bu iş için biçilmiş kaftandır. 2008 yılında borsada kote olup Lars CEO görevini üstlenince Loomis için yeni bir strateji geliştirildi. Net ve oldukça zor hedefler belirlendi ve bu hedeflere 2014 yılına kadar ulaşılması planlandı. O günden bu yana şirket tutarlı bir ilerleme kaydetti. Bu zorlu yolda bazı engebeli yerler elbette vardı, ancak bunlarla başa çıktık ve yoldan ayrılmadan iyi bir ilerleme kaydetmeyi başardık. Bir hedefin ardından diğeri gerçekleştirildi. Kalan hedefleri belirlendiği takvime göre gerçekleştireceğimizden emin olduğumuz için, yeni hedefler belirlemenin ve önümüzdeki yolculuk için yeni bir plan hazırlamanın zamanıdır. Loomis’in yeni CEO’su olarak ilk önemli görevim bu olacaktır.
Peki, bize biraz Loomis’in iş mantığından ve faaliyetlerinden bahseder misiniz? Loomis, işi sürekli iyileştirmek için nasıl çalışılacağı konusunda iyi bir formül buldu. Loomis, yükselen
nıyorum. Son yılların en harika ekibi, şirketi bir güçten diğerine taşımıştır.
Önümüzdeki dönemlerde Loomis için ne gibi planlarınız var?
grafiğe sahip, başarılı bir şirket. İşin hangi yanına bakarsak bakalım, göstergeler doğru yöne işaret ediyor. Kuşkusuz en önemlisi de giderek daha fazla memnun müşterimiz... Ama ayrıca yönetim değişikliklerinin sayısını ve personel devrini azaltabilmemiz de önemli. Bu, sağlıklı bir şirket olduğumuzun bir belirtisidir. Loomis’in faaliyetleri son derecede ademi merkeziyetçidir. Bu da demektir ki biz sorunları kuruluşun farklı bölümlerinde biraz farklı yollardan çözüyoruz. Birbirimizden bir şeyler öğrenme konusunda daha da iyi hale gelebilirsek, sonuçların olumlu eğilim yönünde olması için çok iyi bir potansiyel var. Bariz gibi gözükse de, iyi işleyen araçlarımızın, yapılarımızın ve süreçlerimizin olması gerekir. Bir hizmet şirketinde en önemli faktör şudur: Yönetim ve çalışanlar arasında doğru tutum ve yaklaşım. Aradığımızda, büyüklü küçüklü çok daha fazla iyileştirme yapmanın yollarını bulacağız. Özetle; bugün Loomis’in üzerinde durduğu, daha da gelişmesini sağlayan çok iyi bir platforma sahip olduğuna ina-
Daha fazla pazara genişlemek, önümüzdeki önemli bir zorluk ve önceliktir. Biz uzmanız ve Loomis gibi bir oyuncu için büyük fırsatlar söz konusu. Nakitle uğraşmayı başkalarından daha iyi biliyoruz ve her ülkede şartlar farklı olsa dahi bundan avantaj sağlayabiliriz. Ancak aynı zamanda, yeni pazarlara girmenin riskleri var; sakin olmanız ve doğru şirketi ve fırsatı kollamanız gerekir. Kendi ayakları üzerinde durmasının bir sonucu olarak şirketimiz inanılmaz işler yapmıştır. Büyük bir şirketin oldukça vasat bir bölümü olmaktan, son derece uzman bir ekibi, iyi yapıları ve süreçleri olan ve iyi yönetilen bir şirkete dönüştük. Daha iyi olabileceğimizi biliyorum ve sonbahar dönemini, önümüzü görmeye ve gelecek üç ila beş yıllık dönemde Loomis’in nasıl değişmesi gerektiğini anlamaya çalışarak geçireceğim. Tüm pazarlarımıza gidip insanlarla yani sadece yöneticilerle değil, ayrıca çalışanlarla ve müşterilerle tanışmaya öncelik vereceğim. Bunu sabırsızlıkla bekliyorum. Son olarak şunu söylemek istiyorum; piyasa şartları Loomis’in istediği gibi gidiyor. Hem bankacılık hem de perakende pazarlarında faaliyetleri ekonomik hale getirebilen ve ölçek ekonomilerinden yararlanabilen Loomis gibi uzman bir oyuncu için daha büyük bir kapsam oluşuyor. Hem daha geniş bir sunum hem de daha fazla pazarda artan mevcudiyet sayesinde önümüzde büyük fırsatlar görüyoruz.
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 27
KAPAK KONUSU
‘Uçtan uca ATM yönetilen hizmetleri’ ve CIT firmaları Nakit içeren bankacılık hizmetlerini geniş coğrafyalara yaymanın ve müşterinin yakınına götürebilmenin en maliyet-etkin yöntemlerinden birisi ATM'lerdir. Çünkü ATM'lerin bankalara maliyetleri şube bankacılığına göre yaklaşık 1/2 ila 1/4 oranında daha düşüktür. M. Levent KOCABIYIK / Proje Yöneticisi - Danışman BANTAŞ A.Ş.
A
TM’ler ve ihtiyaç duydukları hizmetler
Alternatif ödeme modellerindeki gelişmelere rağmen nakit kullanımı tüm dünyada liderliğini sürdürmektedir. Nakit içeren bankacılık hizmetlerini geniş coğrafyalara yaymanın ve müşterinin yakınına götürebilmenin en maliyet-etkin yöntemlerinden birisi ATM’lerdir. Çünkü ATM’lerin bankalara maliyetleri şube bankacılığına göre yaklaşık 1/2 ila 1/4 oranında daha düşüktür (1) (2). Ülkemizde de sayıları ve kullanımı giderek artan ATM’lerin, Eylül 2013 sonu rakamlarına göre toplam miktarı 40.500 olup bu rakam bir yıl öncesine göre % 16 artış göstermiştir (3). ATM’ler yoluyla, para çekme, para yatırma, nakit transferi, döviz satın alma/bozdurma, fon alım-satımı, faturaların ödenmesi gibi çeşitli bankacılık hizmetleri yapılabilmektedir. ATM’ler, şube bankacılığının üzerinden aldıkları yükler, bazı işlemlerden alınan komisyonlar, borç verme hiz-
28 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
metleri gibi özellikleri nedeniyle bankalar için birer tasarruf aracı ve gelir kaynağıdır. Bu nedenle bankalar gerek şubelerine (dahili), gerekse şube dışı noktalara (harici) çok sayıda ATM kurarak hizmete sunarlar. Yazılım içeren karmaşık birer elektronik ve elektro-mekanik sistemler olarak ATM’ler işlevlerini yerine getirebilmek için düzenli ve hassas nakit yönetimine ve teknik desteğe ihtiyaç duyarlar. ATM cihazlarının her zaman faal ve hizmete hazır olabilmeleri için öncelikle fonksiyonlarını teknik limitler içinde kısmen veya tamamen yerine getirebiliyor olmaları gerekir. Arıza durumuna geçmiş bir ATM, banka için doğrudan gelir kaybı ve müşteri memnuniyetsizliğidir. Benzer şekilde, teknik olarak çalışır durumda olmasına rağmen içinde yeterli nakit bulunmayan ve dolayısı ile kısıtlı hizmetler verebilen bir ATM de yine banka açısından benzer olumsuzluklara neden olur. ATM’lerde teknik arıza durumları iki başlık altında incelenir. Basit teknisyen müdahalesi ile çözülebilecek olan, para veya kart sıkışması, tüketim malzemelerinin ikmali ve cihazın yeniden başlatılması ihtiyacı gibi durum ve sorunlarla ilgili ‘ilk seviye’ bakımlara İngilizce adı ile FLM (First Line Maintenance) denmektedir. Daha karmaşık, üretici veya tescilli servislerin müdahalesini gerektiren ‘ikinci seviye’ bakımlar ise İngilizce adı ile SLM (Second Line Maintenance) olarak adlandırılır. Bu bakım ihtiyaçlarına yönelik olarak, sayıları binlerle ifade edilen ATM’lerin uygun otomasyon gereçleri ile sürekli ve kesintisiz olarak izlenmesi gerekir. Diğer yandan ATM’lerin nakite yönelik hizmet ve fonksiyonla-
rını yerine getirebilmeleri için, bulundukları bölgenin ve günün ihtiyaçlarına uygun sıklıkla, doğru zamanda ve uygun miktarda nakit ile ikmal edilmeleri gerekir. ATM cihazlarının teknik durumları gibi nakit düzeyleri de, karmaşık optimizasyon teknikleri içeren otomasyon gereçleri ile izlenmektedir. Bu izleme sistemlerinin görevi ATM’leri nakitsiz bırakmamak olduğu kadar, atıl yatan ve gelir getirmeyen nakit oluşmasını da önlemektir. Bu hassas dengeyi kurabilmek bankalara önemli maliyet avantajları sağlamaktadır. O nedenle, nakit yönetimi ve optimizasyonu maksatlı sistemlere büyük yatırımlar yapılmakta ve işletilmesi için önemli sayıda teknik ve operasyonel personel görevlendirilmektedir. Bunun dışında, ‘şube dışı’ (offsite) ATM’lerin içine konuşlandırıldığı kabinlerin temiz ve bakımlı olması bankanın imajı ve müşteri memnuniyeti açısından önem taşımaktadır. Bu kabinlerin düzenli olarak temizlenmesi, elektrik ve mekanik arızalarına müdahale edilmesi, banka logolarının, tanıtım afişlerinin asılması ve güncellenmesi gibi hizmetler de ATM yönetiminde dikkate alınması gereken ihtiyaçlardır.
Tüm bu bakım, idame ve işletme ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli olan, nakit merkezleri, zırhlı nakil araçları, operasyon, bakım ve güvenlik personeli, ekipman, otomasyon ve güvenlik sistemleri bankalar için önemli gider kalemleri oluşturmaktadır. Ayrıca, bankaların ihtiyaçlarına göre oluşturulan bu organizasyonlar ölçek ekonomisinden yararlanamadığı için optimizasyon olanağı da sunamamaktadır. Bankalar bir süredir kendi operasyon departmanları bünyesinde yürüttükleri bu faaliyetleri, kısmen veya tamamen dış kaynak tedariki (outsourcing) yöntemi ile karşılamaya başlamışlardır.
Dış kaynak tedariki ve bankacılık Dış kaynak tedariki kurumlara, uzmanlık alanlarına girmeyen ve dışarıdan daha ekonomik koşullarda sağlanabilecek hizmetleri faaliyet alanlarından ayırarak aslî işlevlerine odaklanma olanağı sağlar. Başlangıçta birçok kurumun yemek, temizlik, güvenlik ve teknik destek hizmetleri ile başladığı dış kaynak alımlarının oranı giderek artmaktadır. Artık, kurumların asıl katma değer sağlayan ve fark yaratan ‘biri-
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 29
KAPAK KONUSU
kimli bilgi’ (know-how) alanlarına yönelmesi ile birlikte, geleneksel anlamda o iş kollarının faaliyet alanı kabul edilen çeşitli faaliyetler de dış kaynak tedarikine konu olabilmektedir. Bankacılık sektöründe ‘maliyet merkezi’ kabul edilen operasyon birimlerinin süreçlerinde dış tedarik yoluyla önemli tasarruf ve katma değer fırsatları yaratılabilmektedir. Bankaların ATM işletimleri, para nakil hizmetleri, vezne yönetimi, çek-senet operasyonları; nakit operasyonları hizmetlerinin çeşitlendirilmesi, analiz ve raporlanması, çek işlemleri, şube kıymet yönetimleri, teknik bakım ve eğitim ihtiyaçları gibi ‘destek’ fonksiyonları için dış tedarik yöntemi tercih edilmekte, müşteri memnuniyeti ve kârlılık amaçlı önemli avantajlar sağlanmaktadır. Bu yöntemler, bankaların yüksek rekabet koşullarında esas faaliyet alanları içinde kalarak özellikle satış, pazarlama ve gelir getiren alanlardaki performans gelişimlerine odaklanmalarına olanak sağlamaktadır. Nitekim, uzun bir süredir, gerek dünyada gerekse ülkemizde özellikle para nakil hizmetleri birer güvenli lojistik kuruluşu olan CIT firmaları tarafından yürütülmektedir. Aynı şekilde bankaların kurumsal müşteri tahsilatları, POS ve kart operasyonları artan
30 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
ölçülerde dış kaynak alımlarına konu olmaya başlamıştır. Bunların yanında, bankaların kasalama ve ‘nakit işleme’ (İngilizce adı ile CP ) faaliyetleri de tedarikçi firmalara devredilmeye başlanmıştır. Bankaların kasaları, bu kasalara giren ve çıkan nakitlerin kontrolü, sayılması, balyalanması, Merkez Bankası’na gidiş/gelişleri artık geliştirilmiş özel yazılım ve sistemler üzerinden tedarikçi firmalar tarafından yapılmaktadır. Diğer yandan bankacılıkta ADK olarak bilinen ‘Alternatif Dağıtım Kanalları’ kapsamındaki çağrı merkezleri, ATM’ler, internet bankacılığı, mobil bankacılık gibi alanlarda da, yaygın ‘çözüm ortaklıkları’ yanında, dış kaynak alımı uygulamaları artmaya başlamıştır. Yoğun rekabet nedeniyle kâr marjlarının sürekli düştüğü günümüz ekonomik düzeninde karmaşık tedarikçi ağlarını başarıyla yöneterek gerçek uzmanlık alanlarına yönelen bankalar önemli maliyet ve verimlilik avantajları yakalamaktadır. Bu nedenle, bankaların ‘destek’ hizmetleri ile ilgili asıl yoğunlaştıkları alan, kontrat yönetimi, tedarikçi yönetimi ve SLA yönetimi olmaktadır. Kazançları ise, işletme ve yatırım maliyetlerinden tasarruf, hizmet kalitesi ve operasyonel verimlilikteki artış ve nihayet riskin transferi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak, bankacılık sektöründe de birçok işlev genişleyen dış tedarik alımı halkaları içine girmeye aday olmaktadır.
CIT firmaları İngilizce’de ‘nakit taşıma’ anlamına gelen CIT (Cash-in-Transit) kısaltması ile bilinen güvenli nakit, metal, değerli evrak taşıma şirketleri de artan dış kaynak
alımı nedeniyle hizmet çeşitliliklerini her geçen gün artırmaktadır. Nakit dışındaki değerli yüklerin taşınmasını göstermesi bakımından zaman zaman CVIT (Cash/ Valuables-in-Transit) kısaltması da kullanılmaktadır. Ayrıca, nakit işleme yeteneği de kazanmış ve bankalar adına nakitle ilgili işlemler yapan firmalar artık CIT/CP firmaları olarak anılmaktadır. Profesyonel bir iş kolu olarak dünyada yaklaşık bir buçuk yüzyıl önce ortaya çıkan CIT hizmetleri, Türkiye’de son 25 yıldır verilmektedir. Özellikle, 2004 yılında çıkarılan 5188 sayılı ‘Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’ ile yasal bir kimliğe kavuşan CIT firmalarının bankacılık sektörüne sağladığı desteğin yasal çerçevesi 2006 yılında BDDK tarafından yayımlanan ‘Bankaların Destek Hizmeti Almalarına ve Bu Hizmeti Verecek Kuruluşların Yetkilendirilmesine İlişkin Yönetmelik’ ile çizilmiştir. CIT firmaları, birden çok bankaya hizmet verdikleri geniş nakit/CIT merkezleri, bunların altyapı ve donanım yetenekleri, araçları ve personeli ile ölçek ekonomisine dayalı optimizasyon fırsatları yaratmakta ve bankalara önemli maliyet avantajları sağlamaktadırlar. Halihazırda ülkemizde, bankacılık sektöründe CIT hizmetlerini dış kaynak alımı yoluyla karşılayan bankaların oranı yaklaşık % 44 civarındadır . Bu yüksek iç kaynak kullanımında (% 56) bankaların kontrolü kaybetme endişeleri, güven sorunu, tedarikçi yönetimine ilişkin tereddütler rol oynamakla birlikte, oran giderek dış kaynak alımı lehine değişmektedir. CIT firmaları, banka şubelerine, onların kurumsal müşterilerine ve ATM’lerine çeşitli taşıma ve destek hizmetleri vermektedir.
ATM’ler için genellikle nakit ikmali yapmakta ve FLM desteği sağlamaktadır. Zaman zaman ATM kabinleri için ‘görsel bakım’ hizmetleri de sunmaktadır. Ayrıca SLM hizmeti sunacak teknik servis personelinin çalışması esnasında güvenlik eskortu da sağlamaktadır. Bu hizmetler tanımlı ön bildirim süreleri ile yapıldığında ‘planlı’, kısa ikaz süreleri ile yapıldıklarında ‘plansız’ (acil) olarak adlandırılmaktadır. Plansız hizmetler kaynak planlamasına izin vermediği için daha yüksek bedellerle fiyatlandırılmaktadır. Bankalar FLM hizmetini doğudan CIT firmalarından talep etmekte; ancak SLM konusunda genellikle karmaşık bir yol izlenmektedir. Buna göre, SLM gerektiren bir sorun ortaya çıkması halinde bankalar teknik servis firmaları ile temasa geçmekte; ayrıca güvenlik eskort hizmetini CIT firmalarından istemektedir. Bu ikili talepten sonra teknik servis sağlayıcı ve CIT firması, anlaştıkları buluşma zamanında ATM’ye hizmet vermektedirler. Ancak bankaları da içeren bu üç bacaklı işlem çeşitli koordinasyon zorlukları içermekte ve istenmeyen gecikmelere yol açabilmektedir. Bu sakıncanın önüne geçmek
İngilizce’de ‘nakit taşıma’ anlamına gelen CIT (Cash-in-Transit) kısaltması ile bilinen güvenli nakit, metal, değerli evrak taşıma şirketleri de artan dış kaynak alımı nedeniyle hizmet çeşitliliklerini her geçen gün artırmaktadır. maksadıyla ortaya atılan ve yurtdışında örnekleri bulunan kavram ise ‘tek seviye bakım’dır (Single Line Maintainance-SLM). Bu yöntemde SLM sorumluluğu bir bütün olarak CIT firmasına verilmekte ve banka, koordinasyon ile ilgili işlevlerini devretmektedir. Böylece, zaman kayıpları önlenmekte, SLM için bankaya karşı SLA koşulları dahilinde hizmet verme yükümlülüğü bir bütün olarak CIT firmasına geçmektedir. Ancak konu ATM’ler için ‘Cihaz Yönetimi’ ve ‘Nakit Yönetimi’ olunca bankalar genellikle daha tutucu davranmaktadır. Cihazın teknik yönden faal ve hizmete hazır olmasını amaçlayan ‘Cihaz Yönetimi’ (bundan sonra kısaca CY olarak anılacaktır) ülkemizde bankaların zaman zaman dış kaynaktan sağladıkları bir hizmet olmakla birlikte genellikle kendileri tarafından yürütülmektedir. Cihaz içinde optimum düzeyde nakit bulunması ve cihazın hiç bir zaman nakitsiz kalmamasını amaçlayan ‘Nakit Yönetimi’ (NY olarak anılacaktır) söz konusu olduğunda tutuculuk daha da artmakta ve ülkemizdeki bankalar bu konuda henüz dış kaynak alımına başvurmamaktadır. Ancak dünyada CY ve NY’nin her ikisinin birden dış kaynak yoluyla sağlandığı birçok örnek bulunmaktadır.
Cihaz/nakit yönetimi için dış kaynak hizmeti ATM’lerin CY/NY faaliyetlerinin bankaların kendisi tarafından yürütülmesi durumunda bankalar bu işlev için önemli yazılım ve altyapı yatırımları yapmakta, 7/24 faaliyet gösteren merkezlerde vardiyalı personel görevlendirmekte ve ATM’ler üzerindeki ‘bölünmüş’ sorumluluklar nedeniyle ayrıca tedarikçileri, SLA ve kontratları yönetmektedirler. Bu çok başlı yönetim modelinde kullanılan otomasyon sistemlerinin tüm gelişmişliğine rağmen NY’de ‘plansız’ olarak adlandırılan, öngörülemeyen hizmet taleplerinin önüne geçilememekte ve kısa ihbar süresi ile talep edilen bu acil hizmetler için yüksek bedeller ödenmektedir. Yine otomasyon veya yönetim hataları nedeniyle optimum miktarlarda gerçekleşmeyen ikmaller nedeniyle ATM’lerde atıl nakit oluşmakta; kazanç getirmeyen ve yatırıma yönelemeyen bu ihtiyaç fazlası para nedeniyle bankalar gelir kaybetmektedirler. Ayrıca, SLM hizmetleri için teknik servis sağlayıcılar ve CIT firmalarına açılan servis talepleri sonucu izlenen randevu süreci de zaman kaybına neden olmaktadır. Buna ek olarak, bankalar tarafından açılan binlerce hizmet talebinin SLA koşulları kapsamında verilip verilmediğinin takibi ve
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 31
KAPAK KONUSU
ATM’lere yatan/dönen nakitlerin muhasebesi önemli bir iş gücü gerektirmektedir. Bu faaliyetlere Bilgi Teknolojileri (IT ) desteği maksadıyla yapılan yatırımlar ve işletme giderleri de operasyonların maliyetini artırmaktadır. Birçok bankada sorunlu olarak yürüyen, maliyeti yüksek ve etkinliği sorgulanan bu modele çözüm olarak CIT veya nakit destek hizmetleri firmalarından dış kaynak alımı ile ‘uçtan uca ATM yönetilen hizmetleri’ önerilmekte olup bu çözüm yurtdışında birçok ülkede başarıyla uygulanmaktadır. Avustralyalı CSA, Hollandalı GSN, İspanyol Prosegur, Kanadalı Intria, Kolombiyalı ATH bu modelde çalışan firmalara birer örnektir.
Uçtan uca ATM yönetilen hizmetleri Uçtan Uca ATM Yönetilen Hizmetleri (UUAYH) sorumluluğunun tedarikçiye aktarılmasının bankalara sağlayacağı en önemli yararlar:
32 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Doğrudan ve dolaylı maliyetleri düşürmesi, ATM’lerin hizmet dışı kaldığı süreleri kısaltması, ATM’lerdeki atıl nakit miktarını azaltması, Bankaların esas uzmanlık alanlarına odaklanmalarına izin vermesi, Bankalara yalnızca kontrat ve SLA yönetimi sorumluluğu bırakmasıdır. Uluslararası deneyimler, böyle bir dış kaynak tedarik modelinin uygulanması halinde; Hizmet kalitesinin ve ana performans göstergelerinin (KPI ) iyileştiğini, Çeşitli nedenlerle yaşanan operasyonel gecikmelerin azaldığını, Tedarikçi firmaların UUAYH müşterileri arttıkça hizmet fiyatlarının düştüğünü göstermektedir. Bu faydalar yanında, CIT firmaları tarafından CY/NY maksadıyla kullanılan otomasyon yazılımları da, üstün hizmet kalitesi, yüksek SLA uyumluluğu ve başarılı KPI değerlerine ulaşılmasında önemli rol oynamaktadır. Örneğin, son zamanlarda ortaya çıkan gelişmiş yazılımlarda CY ve NY fonksiyonlarının ‘tümleşik’ olması önemli yararlar sağlamaktadır. Bu sayede, örneğin CY yazılımı tarafından arıza sinyali algılanan bir ATM’den aynı zamanda NY yazılımına ‘düşük nakit düzeyi’ sinyali gönderiliyorsa, bu cihazda arızanın giderilmesine kadar nakit ile ilgili ihtiyacın karşılanmasına gerek olmayacaktır. Dolayısı ile sistem yazılımı nakit talebinde bulunmayacaktır. Ya da, arıza veya nakit ile ilgili olumsuz sinyal üreten bir cihaz için hemen hizmet talebi yapılmadan önce civarda faal ve hizmet verebilecek nitelikte başka bir ATM varsa, ‘akıllı’ bir sistem acil ve dolayısı
ile pahalı bir hizmet talebinde bulunmayacaktır. Buradan çıkan sonuç şudur: CY/ NY için gelişmiş otomasyon sistemleri kullanan CIT firmalarına devredilecek UUAYH hizmetleri bankalara iki türlü avantaj sağlayacaktır: 1) Daha kaliteli ve tümleşik bir sisteme geçiş sağlanacak, 2) Dış kaynak alımı modelinin tüm getirilerinden yararlanılacaktır.
CIT firmaları ve UUAYH CIT firmaları UUAYH hizmeti sunabilmek amacıyla önemli bir ilk yatırım yapmak zorundadır. CY/ NY maksatlı otomasyon yazılımları için tedarik ve işletme maliyetlerine katlanmak; CY/NY konusunda yetkinlik kazanmak ve bu hizmetlerin işletimi için modern merkezler kurarak nitelikli personel çalıştırmak durumundadırlar. Ayrıca, ATM’lerin tüm sorumluluklarını üzerlerine alacakları için, sağlanacak optimizasyon nedeniyle ATM başına yaptıkları durak adetleri azalacak, dönen ATM kasetlerindeki düşük nakit nedeniyle sayım miktarları düşecek ve ‘plansız’ hizmet zamanla ortadan kalkacaktır. Dolayısı ile CIT ve CP’den akan gelirlerinde de düşüş meydana gelecektir. UUAYH hizmetini sunacak CIT firması eğer banka veya bankaların bir iştirak şirketi ise böyle bir girişim anlamlı görünmektedir. Aksi takdirde, tedarikçi açısından, ilk bakışta böyle bir hizmete talip olmanın ticari mantığı bulunmamaktadır. Ticari dünyada başarılı her pazarlamanın altında bir ‘kazan-kazan’ fırsatı saklıdır. Alıcı ve satıcı için müşterek getirisi olmayan hiç bir ürünün, mal olsun hizmet olsun, uzun vadeli sürdürülebilirliği yok-
tur. UUAYH de bu kurala istisna oluşturmamaktadır. Banka açısından bakıldığında, UUAYH’nin avantajlı olabilmesi; yeni hizmet modeli için ödeyeceği bedelin, mevcut durumun maliyetlerinden daha az olması ve hizmet kalitesinin eşit veya daha yüksek olması halinde geçerlidir. UUAYH hizmetini sunacak firma yönüyle bakıldığında; CY, NY ve SLM hizmetlerini devralırken hiç bir tasarruf sağlayamasa dahi, CIT/CP hizmetlerinde meydana gelecek düşüşün müşteri tarafına azalan maliyet olarak yansıtılması gerekecektir. Bir başka deyişle banka her koşulda ATM ile ilgili hizmetlerin toplamına eskisinden daha az bir toplam bedel ödeyecektir. Bu şekilde sağlanan tasarrufun % 15-20 civarında olduğunu gösteren istatistikler bulunmaktadır[4]. O halde CIT/CP firması için avantajlar nerede ortaya çıkacaktır? Öncelikle, müşteriden kaynaklı gecikme, hata, koordine eksikliği gibi sorunlar ortadan kalkacağı için görev planlamaları daha sağlıklı olarak yapılabilecektir. Bunun sonucunda operasyonel etkinlik ve hizmet kalitesi artacaktır. Hizmet ihtiyaçları daha öngörülebilir hale geleceği için optimizasyon fırsatları daha kolay yakalanabilecektir. Dolayısı ile azalan hizmet adetleri gelirlerde bir düşüşe neden olurken maliyetlerde daha önemli bir tasarruf olanağı sağlanabilecektir. Ayrıca, CY, NY ve ‘tek seviye bakım’ (SLM)
Birçok bankada sorunlu olarak yürüyen, maliyeti yüksek ve etkinliği sorgulanan bu modele çözüm olarak CIT veya nakit destek hizmetleri firmalarından dış kaynak alımı ile ‘uçtan uca ATM yönetilen hizmetleri’ önerilmekte olup bu çözüm yurtdışında birçok ülkede başarıyla uygulanmaktadır. hizmetleri yeni ve ilave gelir akışı sağlayacaktır. Tüm ATM cihaz yönetiminin devralınması müşteriler ile daha sıkı ve uzun soluklu ilişkilerin gelişmesine neden olacaktır. Verilen hizmetlerin çeşitlendirilmesi, şirketin hizmet değer zincirinde daha yukarı tırmanmasını ve sektör için daha önemli katma değerler üretilmesini sağlayacaktır.
sağlanacak; ATM operasyonları daha elverişli koşullarda ve daha verimli olarak yürütülecektir. Bankalara ana faaliyetlerine odaklanma olanağı veren bu tür dış kaynaktan tedarik seçeneklerinin önümüzdeki yıllarda artarak devam edeceği beklenmektedir.
Sonuç Kâr marjlarının giderek düştüğü, rekabet koşullarının zorlaştığı günümüz bankacılığında dış kaynak alımı bankalar için önemli avantajlar sunmaktadır. Bu kapsamda, doğrudan ve dolaylı yüksek maliyetler yaratan ATM hizmetlerinin nitelikli CIT/CP hizmet sağlayıcılara, nakit ve cihaz yönetimi dahil, tamamı ile devredilmesi, hem önemli tasarruflar sağlayacak, hem de hizmet kalitesinde iyileşmelere neden olacaktır. CIT/CP firmaları açısından bakıldığında, sunulan hizmetlerde çeşitlilik ve derinlik yaratacak bu seçenek ile iki taraf içinde kazançlı olacak bir ilişki biçiminin gelişeceği görülmektedir. ATM’ler için yer seçimi ve kurulum dışında tüm sorumlulukları içeren böyle bir işbirliği ile yönetim ve hizmet maliyetlerinde belirgin düşüşler
Notlar (1) Cash Processing (2) Alternatif Dağıtım Kanalları (3) Hizmet Düzeyi Sözleşmesi (Service Level Agreement) (4) TBB ve BKM Ağustos 2013 ayı verilerine istinaden Türkiye’de bulunan bankaların Şube ve ATM sayılarına göre hesap-lanmıştır. (5) ‘SLM’ kısaltmasının ikili kullanımına dikkat edilmelidir. (6) Burada ‘ikinci seviye bakım’ anlamında kullanılmıştır. (7) Information Technologies (8) ‘Yönetilen Hizmetler’ dış kaynaklardan satın alınan ve kontrat/SLA yönetimine tabi olan hizmetleri ifade etmektedir (İngilizcesi ‘Managed Services’) (9) Key Performance Indicator Kaynaklar [1] TowerGroup, « SMS in Financial Services: Accessing Your Customers on Their Terms,» 2011. [2] A. Ç. Çakmak, M. T. Güneşer ve H. Terzi, «Bankaların Müşterilerine Sunduğu İnternet Bankacılığı Hizmetlerinin Müşteriler Tarafından Değerlendirilmesi,» Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, no. 31, pp. 1-30, 2011/2. [3] Bankalararası Kart Merkezi, «Kartlı Ödemeler Kontrollü Büyümesini Sürdürüyor,» Basın Bülteni, 31 Ekim 2013. [4] Booz & Company, «Managing Cash for Less: Improving the Efficiency of Banks’ Cahs Operations,» 2011.
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 33
KAPAK KONUSU
“Para ve kıymetli eşya taşıma” faaliyetlerinin hukuki alt yapısı 5188 Sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesiyle “Özel Güvenlik” sektörünün asli unsuru özel güvenlik şirketleri geniş bir faaliyet alanına kavuşmuşlar, özel güvenlik sektörünün önemli alt alanlarından biri olan “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetinde bulunmak amacıyla da özel güvenlik şirketleri tesis edilmeye başlanmıştır. Murat VERDİ - Özcan DOĞAN SecurVerdi Güvenlik Hizmetleri A.Ş.
P
ara ve kıymetli eşya taşıma” faaliyetlerinin hukuki alt yapısı Ülkemizde özel güvenlik faaliyetlerine dair yasal düzenlemelerin tarihçesine baktığımızda, ilk yasal düzenlemenin, 22 Temmuz 1981 günü TBMM’de yasalaşarak 24 Temmuz 1981 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla yürürlüğe giren “2495 Sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun” olduğunu görmekteyiz. Söz konusu Kanun’un 1. Maddesi (Değişik: 2/7/1992 - 3832/1 md.) şu şekildedir; Amaç: MADDE 1 Milli ekonomiye veya Devletin savaş gücüne önemli ölçüde katkısı bulunan, kısmen veya tamamen yıkılmaları, hasara uğratılmaları
34 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
veya geçici bir zaman için dahi olsa çalışmadan alıkonulmaları, ülke güvenliği, ülke ekonomisi veya toplum hayatı bakımından olumsuz neticeler yaratacak, kamuya veya özel kişilere ait kurum ve kuruluşların ………………. tehdit ve tehlikelere karşı korunması ve güvenliklerinin sağlanması, ………………. resmi güvenlik görevlilerine tesliminin sağlanmasıdır. Bu kanunun yürürlüğe girmesi ile beklenen fayda, milli ekonomiye veya devletin savaş gücüne önemli ölçüde katkısı bulunan kamuya veya özel kişilere ait kurum ve kuruluşların içeriden veya dışarıdan gelecek
tehdit ve tehlikelere karşı güvenliklerinin sağlanması ve korunmasının kolluk kuvvetlerince veya kamu tarafından ayrılmış kaynaklarca değil kurum ve kuruluşlar bünyesinde teşkilatlandırılmış personel eliyle teminine imkan sağlanması olmuştur. Söz konusu bu yasa aynı zamanda kamuoyu ve ticari müesseseler nezdinde “güvenlik faaliyetlerinin” kolluk kuvvetleri haricinde (tabiri caiz ise) “sivil unsurlar” tarafından icrası yeni bir “Özel Güvenlik” algısının oluşmasını da sağlamıştır. 2495 sayılı yasa kapsamında “Özel Güvenlik Şirketleri” hukuki anlamda yer bulamaz iken, konu-
Özcan DOĞAN - Murat VERDİ muz itibarıyla baktığımızda, “Para ve Değerli Eşya Nakli” alanında özellikle bankalar ve alanının yegane örneği olarak tek bir özel sektör şirketi faaliyette bulunmuştur. 2495 Sayılı Kanun, 10 Haziran 2004 tarihinde TBMM’de kabul edilerek 26 Haziran 2004 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla yürürlüğe giren 5188 Sayılı “Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun”un 27. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 5188 Sayılı Yasa’nın ilk üç hükmü şu şekilde tesis edilmiştir; Amaç MADDE 1. - Bu Kanunun amacı, kamu güvenliğini tamamlayıcı mahiyetteki özel güvenlik hizmetlerinin yerine getirilmesine ilişkin esas ve usulleri belirlemektir. Kapsam MADDE 2. - Bu Kanun, özel güvenlik izninin verilmesine, bu hizmeti yerine getirecek kişi ve kuruluşların ruhsatlandırılmasına ve denetlenmesine ilişkin hususları kapsar. Özel güvenlik izni MADDE 3. - Kişilerin silahlı personel tarafından korunması, kurum ve kuruluşlar bünyesinde özel güvenlik birimi kurulması veya güvenlik hizmetinin şirketlere gördürülmesi özel güvenlik komisyonunun kararı üzerine valinin iznine bağlıdır. Toplantı, konser, sahne gösterileri ve benzeri etkinliklerde; para veya değerli eşya nakli gibi geçici veya acil hallerde, komisyon kararı aranmaksızın,
vali tarafından özel güvenlik izni verilebilir. Kişi ve kuruluşların talebi üzerine, koruma ve güvenlik ihtiyacı dikkate alınarak, güvenlik hizmetinin istihdam edilecek personel eliyle sağlanmasına, kurum ve kuruluşlar bünyesinde özel güvenlik birimi kurulmasına ya da bu hizmetin güvenlik şirketlerine gördürülmesine izin verilir. Her ne kadar, toplumun ve bireylerin can ve mal güvenliğinin sağlanması yükümlülüğünün devletin asli sorumluluğunda olması ve bu yetkinin hiçbir surette bir kimseye ya da zümreye devredilemez oluşu esas ise de, 5188 Sayılı Yasa’nın getirdiği özel güvenlik teşkilatlanması “güvenliğin özelleştirilmesi” anlamında yeni bir tür düzenleme olup, bu düzenleme ile 5188 Sayılı Kanun’dan evvel geçerli olan 2495 Sayılı kanunun eksik bıraktığı hususların tamamlanması ve ayrıca esasen TTK hükümlerince kurularak faaliyette bulunan (dönemin gayri yasal? büroları) güvenlik şirketlerinin de faaliyetleri itibarıyla hukuki bir zemine kavuşturulması amaçlanmıştır; bu sayede 2495 Sayılı Yasa zamanında esas olan unsurun kurum ve kuruluşlar bünyesinde teşkilatlanmış bir güvenlik birimi tesis edilmesi iken, 5188 Sayılı Yasa ile bu faaliyetlerin özel güvenlik şirketleri vasıtasıyla temini de mümkün kılınmıştır. 2495 Sayılı Yasa’nın getirdiği sınırlamaların ortadan
kalkması ve 5188 Sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesiyle “Özel Güvenlik” sektörünün asli unsuru özel güvenlik şirketleri geniş bir faaliyet alanına kavuşmuşlar, özel güvenlik sektörünün önemli alt alanlarından biri olan “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetinde bulunmak amacıyla da özel güvenlik şirketleri tesis edilmeye başlanmıştır. 5188 Sayılı Kanun’un cevaz vermesiyle, finansal ve ticari kuruluşlar açısından zaruri bir ihtiyaç olan nakit dahil her türlü kıymetlerin taşınması faaliyetlerinin özel güvenlik şirketlerince icra edilebiliyor olması ticari talebi ivmelendirmiş ve bu alanda faaliyette bulunmayı amaçlayan özel güvenlik şirketleri de bu talebi karşılayabilmek için gerek alt yapı kaynakları yönüyle ve gerekse organizasyonel anlamda yapılanmışlardır. Konumuz itibarıyla baktığımızda “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetlerinin hukuki alt yapısı yönüyle ÖGHDKn.’da ilk düzenlemenin yukarıda ifade edildiği üzere Kanun’un 3. Maddesinde yer aldığı görülmektedir. Her ne kadar maddenin lafzi itibarıyla para ve değerli eşya nakli geçici veya acil haller ile ilişkilendirilmiş olsa bile, “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetinde bulunacak özel güvenlik şirketlerine özel güvenlik izninin verileceği sonucuna yönelik bir hüküm tesis etmesi açısından bu madde önemlidir. Özel güvenlik şirketlerince icra edilen “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetleri ile ilişkilendirilebilecek bir diğer ifade ise, “Silah Bulundurma ve Taşıma Yetkisi”ni düzenleyen 8. Madde’nin 3. fıkrası altında özel güvenlik şirketlerinin “para ve değerli eşya nakli” amacıyla ateşli silah edinmeleri, kullanma ve taşıma iznine yönelik hüküm olarak yer almaktadır. ÖGHDKn.’unda “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetleri ile ilişkilendirilebilecek bir diğer ifade ise, özel güvenlik görevlilerin “Görev Alanı”nı düzenleyen 9. Madde’nin 2. fıkrası altında ifade edildiği üzere faaliyete
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 35
KAPAK KONUSU
5188 Sayılı Kanun cihetiyle yayımlanan “Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”te de “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetlerine yönelik sınırlı sayıda hüküm bulunmaktadır. ilişkin güzergah boyunun görev alanı olarak tespitine yönelik hüküm olarak yer almaktadır: ÖGHDKn.’un diğer maddeleri özelikle düzenleyici hükümleri içeren bir yapıda tesis edilmiş olup, Özel Güvenlik Şirketlerince icra edilen “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetlerine ilişkin başkaca bir hüküm veya düzenleme bulunmamaktadır. Öte yandan, 5188 Sayılı Kanun cihetiyle yayımlanan “Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”te de “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetlerine yönelik sınırlı sayıda hüküm bulunmaktadır. “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetlerine ilişkin olarak Yönetmelik’te yer alan düzenlemelerin ilki şu şekilde yer almaktadır; Özel Güvenlik Komisyonunun Görevleri MADDE 6- Özel güvenlik komisyonunun görevleri şunlardır: d) Para ve değerli eşya naklinde veya geçici süreli koruma ve güvenlik hizmetlerinde kullanılmak üzere özel güvenlik şirketlerince ve eğitimde kullanılmak üzere özel eğitim kurumlarında bulundurulabilecek veya taşınabilecek silah sayısını ve niteliğini belirlemek, f) Para ve değerli eşya nakli veya cenaze töreni gibi kamuya açık ya da umumi mahallerde sağlanan özel güvenlik hizmetlerinde kamu hürriyetlerinin korunması amacıyla gerektiğinde sınırlandırıcı kararlar almak, Bir diğer hüküm ise “Geçici ve Acil Durumlarda Özel Güvenlik İzni”
36 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
maddesinde kendine yer bulmaktadır: Geçici ve Acil Durumlarda Özel Güvenlik İzni MADDE 9- Toplantı, konser, sahne gösterileri ve benzeri etkinliklerde, para veya değerli eşya nakli veya cenaze töreni gibi geçici veya acil hallerde, özel güvenlik izni vali tarafından verilir. …………………… İznin konusu para ve değerli eşya nakli ise ayrıca, taşınacak silahlar ve kullanılacak araçlar başvuru dilekçesinde belirtilir. Açıkça görülmektedir ki, 5188 Sayılı Kanun ve ilgili yönetmeliği incelediğimizde gerek kurumlar bünyesinde tesis edilmiş olan özel güvenlik birimlerince ve gerekse özel güvenlik şirketlerince icra edilecek olan “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetlerine yönelik hükümler son derece sınırlı kapsamda ve sayıda olup, faaliyetlere ilişkin olarak bu anlamda düzenlemeye muhtaç hususlar Emniyet Genel Müdürlüğü’nce yayımlanan genelge ve iç emir yazıları ile tesis edilmeye çalışılmaktadır. Her ne kadar 5188 Sayılı Yasa’nın kurgulanmasında temel olarak eleman bazlı güvenlik hizmetleri ve bu alanda faaliyet gösteren özel güvenlik şirketlerine yönelik düzenlemeler ağırlıklı ise de, ekonomisi ve ekonomik faaliyetleri son derece hızlı bir şekilde büyüyen günümüz Türkiye’sinde finansal ve ticari kuruluşlar açısından önemli bir ihtiyaç
haline gelen “Para ve Değerli Eşya Nakli” hizmetini sağlamak isteyen özel güvenlik şirketleri de yukarıda detaylarıyla bahsettiğimiz cihetle Kanun ve Yönetmelik’te yer alan maddelerin çatısında altında kendilerine zımnen de olsa yetki ve tüzel kişilik bulmuşlardır. Filhakika, yasa koyucunun mer’i mevzuat hükümlerinde bu konuyu çok sınırlı bir şekilde ele almış olduğu görülmekle birlikte, ülkemizde icra edilen “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetlerinin kamu güvenliği dahil geniş anlamda güvenlik boyutu yönüyle ve aynı zamanda iktisadi, ticari ve hukuki etkileri açısından konuyu ele aldığımızda, “Özel Güvenlik Hizmetleri” alanının bir alt segmenti olarak yer alan “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetlerinin hukuki anlamda münhasır bir yapıda dikkate alınarak düzenlenmesinde önemli bir zaruriyet olduğu aşikardır. Gerek AB ülkelerinde ve gerekse ABD dahil dünyanın gelişmiş bir çok ülkesinde salt “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetlerine yönelik açık ve münhasır bir mevzuat yapısı mevcuttur. Bu mevzuat sadece sınırlayıcı ve düzenleyici anlamda değil ve fakat aynı zamanda sektörü koruyucu ve teşvik edici hususları da içermektedir. Ülkemizde icra edilen “Para ve Değerli Eşya Nakli” faaliyetlerine yönelik olarak münhasır bir yapıda tesis edilecek hukuki düzenlemelerin, global uygulamaların da dikkate alınmasıyla, bu hizmetin özelliğine müteallik bir şekilde “faaliyet alanı tanımı, yetkilendirme, denetleme, haksız rekabetin önlenmesi, sektör standartları” vb. gibi unsurları kapsaması ve aynı zamanda “Ticaret, İş, Vergi ve Ceza Hukuku” gibi hukukun diğer alanları tarafından da desteklenen hükümleri haiz bir bütünlükle tesis edilmesi sektörün kurumsal anlamda ileriye dönük daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasına olanak sağlayacağı kanaatini taşımaktayız.
KAPAK KONUSU
Para taşımacılığında DNA bazlı çözüm Küresel ekonominin kötüye gitmesi sonucu, para taşımacılığında karşılaşılan suçlarda artış gözlenmektedir. Yalnızca İngiltere’de, her yıl 500 milyar İngiliz Pound’u, ya da her gün 1.4 milyar İngiliz Pound’unun taşındığı tahmin edilmektedir. Çeviri: Füsun KOCAMAN / VİYAGROUP A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi
M
üşteri
Para taşımacılığında dünya lideri olan ve yılda 150 milyar İngiliz Pound’u taşıyan İngiliz Loomis firması, para kutularını korumak için Applied DNA Science (APDN) firmasının SigNature®DNA’sini kullanıyor.
38 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Loomis, finans kuruluşları, perakendeciler ve diğer ticari kuruluşlar için komple nakit lojistik çözümleri sağlayan ürün ve hizmetler sunuyor. Loomis, 12 Avrupa ülkesi ve ABD’de, 20,000 in üzerinde çalışanı ile faaliyet gösteren bir şirket.
Sorun Küresel ekonominin kötüye gitmesi sonucu, para taşımacılığında karşılaşılan suçlarda artış gözlenmektedir. Yalnızca İngiltere’de, her yıl 500 milyar İngiliz Pound’u, ya da her gün 1.4 milyar İngiliz Pound’unun taşındığı tahmin edilmektedir. Para
taşımacılığına yapılan saldırılarda çalınan paralar, organize suçlar için ciddi bir kaynak teşkil etmektedir. 2008 de, İngiltere’de para taşımacılığına yapılan 1000 kadar saldırı kayıtlara geçmiştir. Bu rakam, bir yılda kullanılan toplam 4000 kutu üzerindendir. İngiliz Güvenlik Endüstrisi Derneği’nin son istatistikleri, nakit taşımacılığına düzenlenen saldırıların ciddi bir sorun teşkil ettiğini göstermektedir. ABD ve diğer ülkelerde bu saldırıların çok sıkı bir şekilde kayıtlara yansıtılmıyor olmasına rağmen, para taşımacılığına yapılan saldırı ve soygunların tüm dünyada yaygın ve büyüyen bir sorun olduğunu görmekteyiz. Eskiden bankalar boyalı paraları saptadıklarında, bu paralar asıl sahibiyle ilişkilendirilmeden derhal dolaşımdan kaldırılıyorlardı. Suçluyu suça ilişkilendiren kesin bir bağlantı kurulamadığından, kovuşturma aşamasında güçlükler çıkıyordu.
SigNature® DNA markörleri SigNature® DNA markörleri paranın ilişkilendirilmesine imkan sağlamaktadır, çünkü her nakil kutusu, APDN’in New York ve İngiltere’deki Doğrulama Laboratuarlarında kolaylıkla tespit edilebilen tekil SigNature® DNA silsilesi taşımaktadır. SigNature® DNA, bitkilerden edinilen DNA’ları kullanarak ürünleri kopyalanamaz ve biricik etiketlerle işaretlemektedir. SigNature® DNA tespit edilemez, silinemez veya değiştirlemez, böylece geri kazanılan banknotların %100 doğrulamasına olanak tanır. Patentli ve tescilli SigNature® DNA: Ürünün kalitesini değiştirmez;
Üretim sürecinde ya da lojistik zincirde büyük değişiklikler gerektirmez; İstikrarlı ve kalıcıdır; Bir el cihazı ile anında tespit edilebilir; Adli tıp laboratuarında doğrulama yapmak mümkündür. SigNature® DNA, özgünlüğü doğrulamakta eşsiz ve güçlü bir yöntemdir. Gerçekten becerikli ve istikrarlı bir araç olup, pek çok farklı mürekkep, cila, tekstil ve yapışkan tipi ve formunda denenmiş ve prototipleri üretilmiştir.
Çözüm SigNature® DNA markörlerini sıvı boyaya karıştırmak, para taşımacılığı endüstrisine geri dönen parayı hızlı bir şekilde tespit etmek, adli olarak doğrulamak ve çalınan paranın kaynağına doğru iz sürmek için eşsiz ve ekonomik bir metod sunmaktadır. SigNature® DNA markörleri, para kutularında kullanılan lekeleme mürekkepleriyle birlikte kullanılmaktadır. SigNature® DNA, yoğun bir boyayla beraber kutunun içeriğinin üzerine otomatik olarak püskürtülür ve bir Loomis Para Kutusu bozulduğunda DNA, hem para hem de müdahale eden kişiye bulaşır. SigNature® DNA markörlerinin mevcut caydırıcılara eklenmesi, suçlunun yakalanma ve açılacak davanın sonuçlanma olasılığını artırmaktadır. SigNature® DNA, suçluların belirli bir suç mahalline bağlantısını adli olarak kurabilmekte ve inkar etmelerine imkan vermemektedir. APDN, para taşımacılığı için 1000 adet biricik SigNature® DNA markörü geliştirmiş ve birçok para taşıma DNA açılımı olayında rehberlik ederek, mürekkebi yıkayıp
akıtmak için yapılan en şiddetli çabalar sonucunda bile – ki genellikle kuvvetli çözücü kimyasallar denenmektedir - DNA’nın para üzerinde hala kaldığını ve adli olarak DNA doğrulaması yapılabildiğini sergilemiştir. APDN, banknot ya da işaretlenmesi istenen başka maddelerin şüphe götürmez bir şekilde doğrulamaya tabi tutulmasını sağlayacak sınırsız sayıda biricik DNA kodu üretebilir.
Sonuç SigNature® DNA markörleri geri dönen banknotlarda doğrulanmış ve edinilen bilgi olaya karıştığı iddia edilen kişilerin yargı sürecinde kanıt olarak kullanılmıştır. İngiliz polisi tarafından ele geçirilen ve doğrulama için adli tıp yetkililerine teslim edilen banknotların soygun sırasında paralara bulaşan boyayı yoketmek için suçlular tarafından çok sert kimyasallarla defalarca yıkandıkları ortaya çıkmıştır. SigNature® DNA bu temizlik çabasına direnmiş ve APDN’nin tescilli metodları ile kolaylıkla tespit edilebilir şekilde paraların üzerinde kalmıştır. Banknotların üzerinde bulunan DNA markörlerin aynılarına, şüphelilerin kişisel eşyaları üzerinde de rastlanmıştır. DNA, suçluyu suçla ilişkilendiren bir adli delil izi oluşturmaktadır ve DNA doğrulaması yasal yetki gruplarının yaptırım güçlerine de destek sağlamaktadır. SigNature® DNA adli markörleri, para taşımacılığı firmalarına ve İngiliz polisine çalınan paranın kaynağını tespit etmek ve olayı direk olarak suçluya ilişkilendirme konusunda yardım etmektedir.
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 39
KAPAK KONUSU
Risk almak zordur peki ya risk taşımak? Dünya genelinde hemen her gün bir silahlı soygun haberine rastladığımızı düşünürsek, günümüz koşullarında en zorlu mesleklerden birinin değerli eşya ve para taşımacılığı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Sarp TARHANACI / Ülke Başkanı LOOMİS TÜRKİYE
F
arsça pâre (küçük parça) sözcüğünden dilimize geçen “para” hayatın devamlılığı için en fazla gereksinim duyduğumuz ve zaman zaman “varlığıyla dert yokluğuyla yara açan” bir değişim aracıdır… Para ve para karşılığında sahip olduğumuz tüm varlığımızı günümüz şartlarında koruma altına almak da ayrı bir zanaat olmaya başladı. Bir noktadan diğer bir noktaya para ve değerli eşya taşımak, güvenliğini sağlamak ve tabii ki can güvenliğini koruma altına almak oldukça zor bir hale geldi. Bu gerçekler doğrultusunda, büyük riskler altında hizmet veren bankaları göz önünde bulundurduğumuzda, binlerce hesabın sorumluluğunu almak, müşterilerinin değerlerini değerleri yapmak birçok sorumluluğu beraberinde getiriyor. Tam da bu noktada, Türkiye’de fazla yaygınlaşmış olmasa da, değerli kargo taşıma hizmeti veren firmalar bankaların üzerindeki yükün önemli bir bölümünü alarak daha büyük bir riski üstleniyor. Dünya genelinde hemen her gün bir
40 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Sarp Tarhanacı
silahlı soygun haberine rastladığımızı düşünürsek, günümüz koşullarında en zorlu mesleklerden birinin değerli eşya ve para taşımacılığı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu sebepledir ki, riskini emanet edecek kuruluşlar gönül rahatlığıyla ana faaliyetlerine odaklanmalarını sağlayacak iş ortakları arar hale geldi... Tarihçesi 1995 yılına dayanan Erk Armored Güvenlik Hizmetleri A.Ş.’nin hisse devrini gerçekleştirmesi ile birlikte dünyanın
önde gelen Nakit Taşıma ve Nakit Yönetimi şirketi olan İsveç merkezli Loomis, Türkiye pazarına 15 Temmuz 2011 yılında girdi. Para, değerli madenler, hisse senedi, kıymetli evraklar, pırlanta, mücevher vb. her türlü değerli kargonun taşınmasında uzmanlaşmış olan Loomis Türkiye; kendisini seçen müşterileri için değerlerinin taşınmasında kanıtlanmış tecrübesi ve hızlı performansını, yüksek teknoloji ve güçlü kontrol sistemleri ile destekleyerek risksiz ve problemsiz çözümler sunuyor, müşterilerinin varlıklarını güvene ve güvenliğe odaklanarak koruyor. Finansal kuruluşlar, perakendeciler ve diğer ticari girişimciler için eksiksiz nakit lojistik ve değerli kargo taşıma hizmetleri de Loomis Türkiye’nin sağladığı çözümlerden… Loomis 16 ülkede, 400 şube ofisinde, 20.000 personelle çalışıyor. Her gün 10 milyar € değerinde nakdi işleyip naklediyor, 100 bin adet müşteri noktasına uğruyor. Türkiye’de ise 18 şubede, 109 araç ve 351 çalışan ile hizmet veriyor.
KAPAK KONUSU
Türkiye’de banknot basımının tarihçesi Bir ülkenin parası o ülkenin egemenlik ve bağımsızlığının sembolüdür. Bu çerçevede, Cumhuriyet’in ilk banknotlarının basılmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından 30 Aralık 1925 tarihinde çıkarılan bir kanunla karar verilmiştir.
O
smanlı Devleti döneminde ilk kağıt para 1840 yılında çıkarılan “kaime”dir. İlk dönemlerde kaimeler, elle yapılmakta ve her birine resmi mühür basılmaktaydı. Ancak taklidi kolay yapıldığı için kağıt paraya olan güvenin azalması nedeniyle, kaimeler 1842 yılından itibaren matbaada basılmaya başlanmıştır. 1863 yılında Osmanlı Devleti, kağıt para ihracı imtiyazını 30 yıl süre ile İngiliz ve Fransız ortak sermayesi ile kurulan Osmanlı Bankası’na bırakmıştır. Ancak, Birinci Dünya Savaşı sırasında hükümetin avans ve banknot basma isteğini Osmanlı Bankası’nın geri çevirmesi üzerine, Osmanlı Devleti 1915 yılından itibaren altınlarını ve Alman hazine bonolarını karşılık göstererek “evrak-ı nakdiye” adı altında farklı bir banknot çıkarmıştır. Bu banknotlar, Cumhuriyet’in ilk yıllarında para bastırılamadığından, 1927 yılı sonuna kadar tedavülde kalmıştır. Bir ülkenin parası o ülkenin egemenlik ve bağımsızlığının sembolüdür. Bu çerçevede, Cumhuriyet’in ilk banknotlarının basılmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından 30 Aralık 1925 tarihinde çıkarılan bir kanunla karar verilmiştir. Bu kararla, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk banknotları olan Birinci Emisyon Grubu banknotlar 5 Aralık 1927
42 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
tarihinde dolaşıma çıkarılmıştır. Harf Devrimi’nden önce bastırılan bu banknotların ana metinleri eski yazı Türkçe, kupür değerleri ise Fransızca olarak yazılmıştır. 3 Ekim 1931 tarihinde ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faaliyete geçmiş ve banknot basma yetkisine tek elden sahip duruma getirilmiştir. Bu çerçevede banknot ihracı imtiyazı 30 yıl süreyle TCMB’ye verilmiştir. Daha sonra bu imtiyaz süresi 1999 yılına kadar uzatılmış, 1994 yılında TCMB Kanunu’nda yapılan değişiklikle süre sınırlaması tamamen kaldırılmıştır. TCMB’nin kurulmasıyla Harf Devrimi’nden önce basılan eski yazılı banknotlar, Latin alfabesi ile basılmış yeni banknotlarla değiştirilmiştir. TCMB tarafından dolaşıma çıkarılan ilk banknot ise 5 Türk Lira’lık banknottur. Bu banknotu da içeren İkinci Emisyon Grubu banknotlar, 1937-1944 yılları arasında tedavüle çıkarılmıştır. 1930’lu yılların sonlarında TCMB bünyesinde Banknot Matbaası kurulması çalışmalarına başlanmış, ancak İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile bu çalışmalara devam edilememiştir. 1951 yılında yeniden başlatılan çalışmalar sonucunda 1955-1956 yıllarında Banknot Matbaası kurulmuştur. Bu döneme kadar
Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Almanya’da bastırılan banknotların, artık ülkemizde basılmasına başlanmıştır. Banknot Matbaasında basılan ilk banknot Beşinci Emisyon Grubu III. Tertip 100 Türk Lira’lık banknottur. Bu emisyon grubu içerisinde halk arasında “mor binlik” olarak anılan banknot da yer almıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar dokuz emisyon grubunda banknot dolaşıma çıkarılmıştır. İlk altı emisyon grubundaki banknotların tamamı dolaşımdan kaldırılmış ve on yıllık zaman aşımı sürelerinin sonunda değerlerini yitirmiştir. Yeni Türk Lirası’na (YTL) geçişle birlikte Sekizinci Emisyon Grubu banknotlar tedavüle sürülmüştür. 2005 yılı boyunca YTL banknotlar ile birlikte tedavül eden ve 1 Ocak 2006 tarihinde tedavülden kaldırılan Yedinci Emisyon Grubundaki banknotlar 1 Ocak 2016 tarihinde değerini yitirecektir. 4 Nisan 2007 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı gereğince paradan “Yeni” ibaresi kaldırılarak 1 Ocak 2009 tarihinde Dokuzuncu Emisyon Grubu banknotlar dolaşıma çıkarılmıştır. 31 Aralık 2009 tarihine kadar bu gruptaki banknotlar ile birlikte tedavül edilen Sekizinci Emisyon Grubu banknotlar ise 1 Ocak 2020 tarihinde değerini yitirecektir.
(kaynak: www.tcmb.gov.tr )
KAPAK KONUSU
Para ve değerli eşya taşımacılığı Perakendeciler için rehber 2007’den bu yana CVIT endüstrisi, saldırıların sayısını azaltmak için İçişleri Bakanlığı, İngiliz Genel Ticaret Birliği (GMB Trade Union), Polis Şefleri Derneği (ACPO), Metropolitan Polis Hizmetleri, Büyük Organize Suçlar Dairesi (SOCA), Bank of England, İngiliz Bankerler Derneği, Ulaştırma Dairesi, Londra Toplu Taşımacılığı (TfL) gibi kuruluşlarla ortak çalışmalar yürütmektedir. Çeviri: Füsun KOCAMAN / VİYAGROUP A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi
P
ara ve değerli eşya taşımacılığında karşılaşılan suçlara ilişkin problem
İngiliz Perakende Konsorsiyumu Para ve Değerli Eşya Taşımacılığı (CVIT) Çalışma Grubu, perakendecilere, para ve değerli eşya taşımacılığında karşı karşıya olunan soygun risklerine karşı yarar-
44 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
lı tavsiyeler sunmak üzere, İçişleri Bakanlığı tarafından da desteklenen bir çalışma yapmıştır. CVIT çalışma grubunun üyeleri, Sa£erCash, Grapevine gibi sektörün ileri gelen perakendecileri, İngiliz Güvenlik Endüstrisi Birliği ve Metropolitan Polis Hizmeti “Uçan Birlik” (Flying
Squad) üst düzey temsilcilerinden oluşmaktadır. Elbette bu çalışma, perakendecilerle değerli eşya taşıyıcıları arasındaki sözleşmeli anlaşmalardan herhangi bir eksiltme yapmayacaktır, para toplama ve teslim etme esnasında kendi personelini oldu-
ğu kadar diğerlerini de korumak için gerekli tedbirleri almak sorumluluğu öncelikle değerli eşya taşıyıcısına aittir. Onlar, suça imkan tanıyacak koşulları ortadan kaldırmak üzere çözüm üretmek ve bu yolda yatırım yapmak konusunda lider olmalıdırlar. Bu alanda doğru bilinen yanlışlardan başlıcası CVIT saldırısının bir şekilde “kurbansız” bir suç olduğudur; bu çok yanlış bir kanıdır. CVIT saldırıları sıklıkla perakendeci personelinin, müşterilerin veya CVIT personelinin ciddi şekilde yaralanmasıyla sonuçlanır. Olaya dahil olan kişilerde travmalar oluşur ve silahlı bir soygun sırasında personelin rehin alınması da bilinen bir durumdur. Bu rehberde yer verilen en iyi uygulama fikirleri, perakendecilerin bu yüksek bedelli, travmatik ve sıklıkla şiddet içeren suça karşı savunmasızlığını azaltmaya katkıda bulunmak amacını taşımaktadır.
Benimsenen yaklaşım 2007’den bu yana CVIT endüstrisi saldırıların sayısını azaltmak için İçişleri Bakanlığı, İngiliz Genel Ticaret Birliği (GMB Trade Union), Polis Şefleri Derneği (ACPO), Metropolitan Polis Hizmetleri, Büyük Organize Suçlar Dairesi (SOCA), Bank of England, İngiliz Bankerler Derneği, Ulaştırma Dairesi, Londra Toplu Taşımacılığı (TfL) gibi kuruluşlarla ortak çalışmalar yürütmektedir. İngiliz Perakendeciler Konsorsiyumu (BRC), 2008 de endüstriyle işbirliği içinde bu suça karşı zaafiyeti azaltmak amacıyla faaliyet gösteren kendi Para ve Değerli Eşya Taşımacılığı (CVIT) Çalışma Grubunu kurmuştur. Teknolojinin her alanında yatırımlar yapılmış, taşımacılara düzenli eğitimler verilmiş, gözetleme araçları mali açıdan desteklenmiş ve riskin yüksek olduğu alanlarda kullanılmış-
tır; ayrıca Sa£erCash aktivitelerinin geliştirilmesi ve yardımcı etkisinin artırılarak polisin sorumluları yakalamasında destek sağlaması için önemli adımlar atılmıştır. Sa£erCash, 2005 yılında İngiliz Güvenlik Endüstrisi Birliği’nin Para ve Değerli Eşya Taşımacılığı (CVIT) bölümü tarafından başlatılmış bir inisiyatiftir. CVIT saldırılarını çeşitli yöntemler kullanarak önlemek ve tespit etmek amacıyla, faaliyetin mali kaynakları tamamen Birliğin CVIT üyeleri tarafından sağlanmaktadır. Sa£erCash, hem üyeler arasında hem de üyelerle polis arasında bilgi ve istihbarat paylaşımını sağlayan ulusal bir merkez oluşturmaktadır. Sa£erCash, şüpheli olaylara gün be gün tanık olan ve endüstrinin gözü kulağı görevi gören binlerce CVIT ekibine acil destek sağlar. Polis güçlerinin CVIT suçları konusundaki araştırmaları için bir temas noktası teşkil eder ve gerek polisten gerekse üyelerden toplanan bilgilerle ortak bir analiz imkanı sunar. CVIT hizmetleriyle alakalı şüpheli davranışların bildirilmesi için 07803 810999 numaralı telefon Sa£ercash Yardım Hattı olarak duyurulmaktadır. Endüstrinin muzdarip olduğu saldırıları azaltmak ve tespit etme oranını artırmak konusunda polis kilit noktadadır. Pek çok birlik, CVIT suçlarını azaltmak amacıyla hem zaman hem de kaynak harcamaktadır ve bu çaba son derece etkili olmaktadır. Bundan sonraki çalışmalar, sınır ötesine kaçırmaları engellemek amaçlı istihbarat koordinasyonu üzerine odaklanmak şeklinde gelişecektir.
Temel prensipler Bu rehberde yer alan önerilerin en etkin olanları, çok basit ve düşük maliyetlidir. Özünde, aşağıda sıralanan üç üst düzey yol gösterici
prensip yer almaktadır ki perakendeciler bunları mutlaka gerçekleştirmelidirler.
Üst düzey yol gösterici prensipler: Elverişli olan her yerde kaldırım üstü (Across the Pavement ATP) hareketleri dışarıda düzenlenmeli veya büyük oranda kısaltılmalı veya başka şekilde korunmalıdır. Mümkün olan her yerde açıkça görülebilir güvenlik tedbirlerinin varlığı, hırsızlar açısından büyük ölçüde caydırıcı olmaktadır. Para ve değerli eşyaların alışverişi her aşamada güvenli hale getirilmelidir. Teyakkuz halinde olmak, saldırıları önlemek ve istihbarat toplamak açısından son derece kritiktir.
Risk değerlendirmelerinin rolü Bazı perakendeciler ve onların para taşımacıları, kendi kalıplaşmış risk analizi yaklaşımlarına sahipler. BRC’nin “En İyi Uygulama” prensiplerine kısmen ya da tamamen katılmak, ille de perakendecilerin kendi mevcut yapısal süreçlerini değiştirmeleri anlamına gelmez, sadece perakendecilerin risk analizi konusunda kendi operasyonlarına en uygun yaklaşımı benimsemeleri tavsiye edilmektedir. Şekilsel süreçleri oluşmamış olanlarınsa aşağıdaki bilgileri gözden geçirerek, tesislerini yüksek veya normal risk seviyelerinde kategorize etmeleri yerinde olacaktır. Bütün perakende tesisleri CVIT saldırısı konusunda aynı derecede risk taşımaz, dolayısıyla risk analizi işlemini yaparken doğabilecek tehditleri karşılayabilmek için dinamik olmak gereklidir. Eğer gerçek bir soygun riski varsa uygun tedbirler derhal alınmalıdır. Perakende tesislerinin risk profilini çıkarırken yer, mevki çok kritik ve belirleyici bir faktör olarak karşımıza
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 45
KAPAK KONUSU
çıkar. Bu yazı hazırlandığı dönemdeki rakamlara göre, CVIT suçlarının %50’den fazlasının Londra’da işlendiği ve İngiltere’de buna benzer bazı sorunlu bölgeler olduğu bilinmektedir. Bu bölgelerdeki perakende tesislerinin yüksek CVIT risk noktası olarak sınıflandırılması gerekir. Para taşımacılığını yürüten firmanın güvenlik yöneticisinden düzenli olarak, bölgedeki CVIT hırsızlık oranlarını öğrenmek akıllıca olacaktır. Tesislerin tarihçelerinin de hesaba katılması gerekir. Örneğin, kurulu bir yer geçmiş 2 yıl içinde bir CVIT saldırısına maruz kalmışsa, yüksek risk noktası olarak (saldırganlar yakalanmadığı sürece ya da saldırının bölgenin genel karakteristiğine aykırı sıradışı bir olay olduğunu düşündürtecek nedenler olmadıkça) kategorize edilmelidir. Normal ya da yüksek olarak belirlenen risk kategorisinin tarafsız bir şekilde sağlam verilerle ve uzman tavsiyeleriyle doğrulanması gerekir. Ayrıca, değişen koşullara, bilgilere ve istihbarata uyum sağlayabilmeye hazırlıklı olunmalıdır. İngiltere ve Galler’de her bölgenin bir Bölge Denetim Takımı (Neighbourhood Policing Team) vardır ve her kuruluş kendisininkini yerel polis merkezinden ya da aşağıdaki web sayfasından öğrenebilir: http://localcrime. direct.gov.uk Yüksek riskli olarak nitelenen tesislerin bu rehberdeki tavsiyeleri uygulamaya bilhassa dikkat etmeleri yararlı olacaktır. Daha önceki çözümlerden yararlanmak ve ilave güvenlik tedbirleri almak gibi hedeflere ulaşmakta, bir çeşit ortaklık yaklaşımı benimsemek tercih edilmelidir. Hiç kimse bölgelerindeki CVIT saldırlarında artış görmeyi istemez, dolayısıyla perakendeciler yerel suç önleme ve soruşturma görevlilerine her türlü desteği vermelidir; özellikle yerel CVIT saldırıları sırasında.
46 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Öz değerlendirme Aşağıda perakendecilerin kendi CVIT soygunu önleme planlarına referans teşkil edebilecek “yapılması gerekenler” listesi özetlenmiştir:
1.0 Güvenli çevre 1.1
Can emniyetli, gü- Perakendeciler sorumluluğunu taşıdıkları tüm tesislerde can emnivenli ve verimli bir yetli, güvenli ve verimli para işleme ortamı sağlamak için gerekenleri para işleme ortamı gözden geçirmelidirler. sağlama
1.2
CVIT saldırılarına imkan tanıyacak koşulları ortadan kaldırma
1.3
Nakit transfer ekip- Perakendeciler düzenli olarak tesislerindeki nakit transfer kanallarını manının çalıştığın- kontrol etmeli ve kullanılmayanların yerlerini tespit etmeli ve ilgili CVIT dan emin olma sağlayıcının güvenlik yöneticisine bildirmelidir.
1.4
Düzenli olarak CVIT Perakende tesisleri, düzenli risk değerlendirmeleri yaparak süreçsuç riski değerlen- lerin ve fiziksel güvenlik tedbirlerinin belirlenen tesis riskine uygun dirmeleri yapma olduğundan emin olmalıdırlar. Risk değerlendirmeleri periyodik olarak güncellenmelidir. Süreçlerde, binalarda ve/veya bölgesel suç oranında değişiklik olduğunda, yenilenmiş bir risk değerlendirmesi izlenmelidir. Nakit taşımacılığı firmasıyla ortak risk değerlendirmesi yapmak yararlı olacaktır.
1.5
Güvenli transfer çıkışları oluşturma ve kullanma
Eğer harici transfer kanalları direk olarak CVIT aracına bağlantı sağlamıyorsa, perakendeciler CVIT aracının çıkışa erişiminin engelsiz gerçekleşmesine ve aracın 2 metre mesafe içinde park edebilmesine olanak tanımalıdır.
1.6
Engelsiz erişim temini
Perakendeciler, çıkışların başka araçlar, alışveriş arabaları (ATM yanında) ve halk tarafından kullanılan diğer aygıtlar tarafından bloke edilmesini önlemelidirler.
1.7
Para transferini hal- Perakende tesisinde, para transferi mümkün olduğu kadar halka açık ka açık alanlardan alanların dışında gerçekleştirilmelidir. Bu mümkün değilse, perauzaklaştırma kendeci güvenli ve kilitli bir yönetici ofisi gibi başka alternatif taşıma düzenlemelerini dikkate almalıdır.
1.8
Gelişmiş CCTV sistemlerinin kullanımını teşvik etme
Perakendeciler yeni tesis inşaatı ya da mevcut tesislerinde yenileme yapacakları zaman, maliyetle dengeli bir şekilde, hava sızdırmaz kabin, nakit aktarım rampası (cash dock) ve benzeri araçlarla para transferinin güvenliğini sağlamaya çalışmalıdır. Mümkün olduğu kadar Kaldırım Üstü transferlerden (Across the Pavement transfers ATP) kaçınılmalıdır.
Perakendeci mümkün olduğunca, tesise giriş/çıkışları, CVIT teslimat ve ATM ikmal noktalarını kapsayan yüksek kaliteli dijital kayıt yapabilen CCTV sistemleri kullanmalıdır. CCTV kanıtını korumak için özen gösterilmelidir, çünkü bir saldırı halinde bu kanıtlar polis için çok değerlidir. Küçük perakendeciler aşağıdaki tavsiyeleri gözden geçirebilirler: www.ico.gov.uk/upload/documents/library/data_protection/ practical_application/cctv_small_user_checklist.pdf ve www.ico.gov.uk/upload/documents/library/data_protection/ detailed_specialist_guides/ico_cctvfinal_2301.pdf
2.0 Politikalar ve süreçler 2.1
Düzenli personel farkındalık eğitimi verilmesi
Düzenli personel farkındalık eğitimi verilmelidir. Perakendeci etkili bir para taşımacılığı için anlaşılabilir ve iyi belgelenmiş politika ve süreçler oluşturmalıdır (en azından konuya aşina olmalıdır). Bu konu, düzenli personel farkındalık eğitimi ile güçlendirilmelidir.
2.2
Tehlike sırasında toplama/ dağıtım işlerini erteleme
Tesiste veya yakınında şüpheli davranış veya başka potansiyel tehlikeler tespit edildiğinde, perakendeci CVIT sağlayıcısıyla temasa geçip toplama/dağıtım işlerini ertelemelidir. En doğru yöntem, erken uyarı sistemi kullanmaktır.
2.3
Erken uyarı sistemi kullanma
Perakendecilerin, para taşımacıları ile Tahmini Varış Zamanı (Estimated Time of Arrival ETA) Uyarı sistemi üzerinde anlaşmaları sonucu, güvenlik görevlilerinin toplama/dağıtım işleminden önce gözetleme pozisyonuna geçmesi sağlanabilir. Eğer şüpheli bir durum doğmuşsa, güvenlik görevlisi CVIT ekibinin gelişini iptal edip polisi arayabilir. Böyle bir politikayı yürürlüğe koymadan önce, perakendeci bir risk değerlendirme yapmalı ve bulgularını belgelemelidir. Talimatlar anlaşılabilir olduğu ve personelin gereksiz riskler almasının önüne geçildiği sürece toplam risk düşük olacaktır.
2.4
CVIT muhafızlarıyla hızlı ve verimli bir şekilde çalışma; CVIT muhafızlarının perakendecinin tesisinde kuyrukta bekletilmemesi. Bakınız 5.1 (CVIT Taşıyıcıları İle Düzenli Temas Kurma ve Sürdürme)
Perakendeciler CVIT muhafızlarının bekletilmemesini sağlamak zorundadır. Verimli bir süreç, operasyonun potansiyel risklerini asgariye indirir. Eğer bir CVIT muhafızı bir perakendecide kuyrukta bekletiliyorsa, CVIT firması konuyu direk olarak perakende firmasının üst düzey ilişkiler/güvenlik yöneticilerine bildirmelidir.Para Taşımacılığı firmasının güvenlik yöneticisi can emniyeti, güvenlik ve verimli para taşıma ortamının önemi konusunda perakendeciyi uyarma sorumluluğunu almalıdır.
2.5
Para taşıyıcı/para torbasının işaretlenmesi ve kontrolü
Eğer perakendeciler dağıtımdaki paranın değerini işaretleyerek kontrol ederlerse, toplanan paranın miktarı konusundaki karışıklıklar azalacaktır.
2.6
Ekiplerin Kurallara uymamasının bildirilmesi Bakınız 5.1 (CVIT Taşıyıcıları İle Düzenli Temas Kurma ve Sürdürme)
Perakendeciler CVIT personelinin kurallara uymaması halinde durumu rapor etmelidirler. Riayetsizliğe örnek olarak tahsis edilmiş kaldırım sınırlarını ihmal etme, kişisel korunma teçhizatını uygun bir şekilde kuşanmış olmama ve süreçler içinde tanımlanmış durumlarda ETA aramaları yapmayı ihmal etme sayılabilir.
2.7
Esnek uygulamalar geliştirme
Perakendeciler, para taşımacılarıyla yaptıkları düzenlemelerin esnek olmasına özen göstermelidir. Kısıtlayıcı zaman aralıkları, saldırı risklerini artırabilir ve bu yüzden mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.
2.8
Ortak ödül düzenleme
Perakendeci ve taşımacı arasında ortak ödüllendirme üzerinde anlaşma yapmak, polise ve CVIT endüstrisine suçlular hakkında istihbarat yapmak ve tutuklama olasılığını artırmak açısından katkıda bulunur.
3.0 Personel eğitimi 3.1
Personelin CVIT suçları ve şüpheli davranışların tespiti konusundaki farkındalığını artırma
Eğitim, personelin CVIT suçları konusundaki farkındalığını artırır ve onları bir saldırı durumunda ne yapmaları gerektiği konusunda mümkün olduğunca hazırlıklı olmaya sevkeder.
3.2
CVIT hizmetlerine ilişkin gelişmiş politika ve süreçleri benimseme
Bütün çalışanlar mevcut politikalar ve süreçler, işyerinin yerleşimi, güvenlik cihazlarının yeri, bu cihazların nasıl kullanıldığı ve nasıl test edilmeleri gerektiği hakkında bilgi sahibi olmalıdır
3.3
Olay öncesi ve sonrası sorumlulukları kapsayan eğitim
Bütün personel ve yöneticiler şu sorumluluklarının bilincinde olmalıdırlar: • İşyerlerindeki güvenlik sistemlerini kontrol etmek ve korumak; • Tüm personelin güncel olarak yürürlükte olan güvenlik tedbirlerinden ve yöntemlerinden haberdar olmasını sağlamak; • Tüm personelin, bir olay esnasında ve sonrasında kişisel emniyetlerine yönelik riskleri asgaride tutmak için kendilerinin ve başkalarının neler yapmasını gerektiğini bilmelerini sağlamak.
3.4
Güvenlik prosedürlerinin güncel kalabilmesi için farkındalık yenileme eğitiminin en az 18 ayda bir tekrarlanması tavsiyesi
Eğer kurumunuz bilgisayar tabanlı etkileşimli bir eğitim paketi sunabiliyorsa, eğitim tekrarlanma aralığının 12 ayı geçmemesi idealdir. Bilgisayar tabanlı eğitim seçeneği eğitimin ana şekli ise, bilgilerin güncelliğini koruması için personelin iki yılda bir uzman bir eğitmen ile yüz yüze bir eğitime katılması da yararlı olur.
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 47
KAPAK KONUSU 4.0 Olay sonrası prosedürleri 4.1
İlgili mevcut tüm bilginin toplanması
CCTV veya görgü tanıklarının ifadeleri gibi bütün bilgi kaynakları korunmalıdır. Bu bilgiler polise, CVIT taşıyıcısına ve/veya perakendeciye lazım olacaktır. Personelin olay mahalli ve delil koruma konusunda temel eğitimler almış olması gerekir.
4.2
Olayla ilgili tüm kişilerin bilgilendirilmesi
CVIT taşıyıcısı ve perakendecilerin, belli bir olayın vuku bulması halinde kimlerin haberdar edileceği konusunda önceden anlaşmaya varmış olmaları gerekir. Bu kişilere örnek vermek gerekirse, polis, CVIT taşıma firmasında belirlenmiş bir kişi, perakendeci tarafında belirlenmiş bir kişi ve/veya Sa£ercash’i sayabiliriz.
4.3
Risk değerlendirmesinin gözden geçirilmesi
Risk değerlendirme yöntemlerine yeniden bakılmalı, risk yeniden değerlendirilmeli ve belirlenen kontrol tedbirleri tanımlanmalıdır. Yerel polisin “Daha Güvenli Çevre” ekibinden yerel tavsiye ve bilgi edinilebilmektedir.
4.4
Personel Eğitimi
İlave eğitim ihtiyaçları belirlenmeli ve uygun eğitim temin edilmelidir. Bu eğitimin sonucunda suç mahallini korumak, olayı etkili bir şekilde raporlamak, personel ve halk emniyetini gözetmek, bir olay esnasında ve sonrasındaki tepkilerini daha iyi anlayabilmek ve olayın duygusal boyutlarıyla başedebilmek konusunda daha donanımlı hale geleceklerdir.
5.0 Bilginin paylaşılması 5.1
CVIT taşımacılarıyla düzenli temas kurma ve sürdürme
Perakendeciler ve CVIT taşımacıları arasındaki düzenli temaslar, süreçlerin, yöntemlerin ve hafifletici eylemlerin tartışılmasını ve zayıflıkların azaltılması konusunda yapılabilecekler üzerinde anlaşmaya varılmasını sağlayacaktır. Bu temaslar her bir perakendecinin güvenlikten sorumlu uygun kişisiyle CVIT firmasının güvenlik yöneticisi arasında yürütülmelidir. Buradaki ana fikir, para toplama ve dağıtım işlerine yaklaşımın daha eşgüdümlü bir hale gelmesi ve problemli konuların ve zayıflıkların azaltılmasına çalışılmasıdır.
5.2
Perakendecinin taşımacısıyla şüpheli olaylar konusunda bilgi alışverişine resmi bir protokol getirilmesi
Bu anlaşmalı ortam aracılığıyla perakendeciler şüpheli olaylar konusunda hızlı ve ayrıntılı bilgi vermeye teşvik edilirler. Bu durum Otomatik Plaka Tanıma Sistemi (ANPR) olması halinde, bu sistemden alınan bilgileri de içerir.
5.3
Başarı hikayeleri ve CVIT suçlarını azaltmak için ortak insiyatifin paylaşılması ve desteklenmesi
Dağılım ya BRC ya da Sa£erCash veya Grapevine aracılığıyla yapılmalıdır. “Uçan Müfreze” Vanguard gibi gazetelerin perakendeciler tarafından desteklenmesi, sektör konusunda farkındalığı artırır.
5.4
Suçu azaltma daireleri ile yapılan mevcut perakende bağlantılarının CVIT suçlarının farkındalığını içermesi
İş Suçlarını Azaltma Ortaklıkları (BCRPs), Suç ve Kanunsuzluğu Azaltma Ortaklıkları (CDRPs) ve Yerel Yönetim Grupları ile yapılan bağlantılar bunlara bir kaç örnektir.
6.0 Park etme 6.1
Güvenli park etme düzenlemelerinin sağlanması ve korunması
Yerel sınırlamalara uygun ve yapılabilir durumlarda park yeri toplama/dağıtım noktasına mümkün olan en yakın yerde, nakit çıkış noktasıyla araç arasındaki mesafeyi asgariye indirecek şekilde ayarlanmalıdır. Belirlenen alanlar, alışveriş arabalarının toplandığı bölüm, taksi bekleme noktaları, otobüs durakları gibi müşterilerin genelde dolaştıkları yerlerden uzak olmalıdır.
6.2
Nakit ofisiyle park alanı arasında emniyetli ve güvenli bir yol temini
Paranın açık ve iyi aydınlatılmış bir ortamda taşınmasını sağlamak, saldırı olasılığını önemli ölçüde azaltır ve CCTV kayıtları da delil olarak kullanılabilecek kalitede olur.
7.0 Boyalı banknotlar 7.1
Boyalı banknotların bozulmuş/ zarar görmüş para olarak işlem görmesi ve perakendeciler tarafından kabul edilmemesi
Banknotların korunmasında perakendecilerin hayati önemi vardır. Eğer suçlular boyalı banknotları harcayamazlarsa bu engel hırsızlığa karşı hevesi kırar. Para Boyama sistemleriyle boyanan banknotlar, BEMN formu ile Leeds’teki Bank of England’a gönderilmelidir., Bu banknotlarla muhatap olan perakendecilere paraları derhal ödenecektir. Daha fazla bilgi için: www.banknotewatch.org
7.2
Boyalı banknotlar konusunda delil ve istihbarat toplayan polise yardım etme
Eğer perakendeciler buldukları boyalı banknotları polise bildirirlerse, bu polisin istihbarat ve delil toplama işlerine yardımcı olur. Metropolitan polisi, yakınlarda tüm Borough merkezli polis memurlarına boyalı para bulduklarında yapmaları gerekenlerle ilgili talimatlar yayınladı.
48 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Bu rehber, CVIT endüstrisi, İngiliz Güvenlik Endüstrisi Birliği (BSIA) ve polis tarafından desteklenmiş, onaylanmış ve “En İyi Uygulama” olarak mümkün olduğunca benimsenmesi teşvik edilmiştir. Bu döküman düzenli olarak güncellenecektir. Geliştirme önerileriniz memnuniyetle karşılanacaktır ve bunları BRC’den Catherine Bowen’a iletmenizi rica ederiz: catherine.bowen@brc.org.uk. BRC Güvenlik Grubunun başkanları her yıl, CVIT Çalışma Grubunun himayesinde, değişiklikleri konunun paydaşlarının görüşlerini alarak onaylayacaktır. Rehberdeki tavsiyeleri uygulamak BRC üyelerinin kendi iradeleri çerçevesinde gerçekleşecektir, buradaki önerileri uygulamaktan doğabilecek anlaşmazlıkların çözümü firmaların bireysel sorumluluğundadır.
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 49
SEKTÖRDEN
Kat edilmes “Kat edilmesi gereken çok yol var”
Desmer Güvenlik Hizmetleri A.Ş. Genel Müdür’ü Alper Canpolat ile röportaj yaptık. Özel güvenlik sektörün son zamanlarda yasal düzenlemelerin de etkisiyle yükselen bir ivme yakaladığını buna karşın sektörünün henüz gelişimini tamamlamadığını belirten Canpolat; kat edilmesi gereken çok yol olduğunu söyledi.
Kısaca Desmer’i bize anlatabilir misiniz?
Size kısaca, yerli, yenilikçi, kurumsal ve yaygın diyebilirim. Firmamız %100 yerli sermaye ile 2008 Ağustos ayında kurulmuş olup, 2009 yılı Ocak ayında 200 personel ve 17 nakit merkezi ile faaliyete başlamıştır. Faaliyete başladığı günlerde sadece CIT hizmeti vermekte olan Desmer, kendisini kısa sürede geliştirerek bugün 1000’e yakın personeli, 35 nakit merkezi ile Edirne ‘den Şırnak ‘a kadar Türkiye’nin her noktasına hizmet verebilen bir şirket haline gelmiştir. Firmamız CIT hizmetlerinin yanı sıra banka şubeleri odaklı Fiziki Güvenlik Hizmetleri ve Alarm-Haber Alma ve İzleme faaliyetlerini de sürdürmektedir.
Vermiş olduğunuz hizmetlerden kısaca bahseder misiniz? Şirketimizin genel olarak Para ve
50 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Değerli Eşya Taşımacılığında (CIT) uzmanlaştığını, bu noktada özellikle Bankalara ve Finans Kurumlarına hizmet ürettiğini söyleyebiliriz. Verilen bu hizmetleri açmak gerekirse para ve değerli eşya nakli, para sayma, para işleme ve para kasalama hizmetleri ile ATM nakit yükleme işlemleri, ATM 1. seviye bakım hizmetleri, ATM 2. Seviye bakım işlemlerine refakat hizmetleri ve JSM, OSM, KİOSK Makinalarına ikmal ve 1. Seviye bakım hizmetlerini sayabiliriz. Fiziki Güvenlik Hizmetlerinde ise daha çok banka şubeleri odaklı çalışmaktayız. Ayrıca, 10000 abone kapasiteli Alarm Haber Alma ve İzleme merkezimizde hem kendi nakit merkezlerimize hem de banka şubelerine yönelik 7/24 hizmet vermekteyiz.
Son yıllarda özel güvenlik sektöründeki büyüme küçümsenmeyecek bir düzeye ulaştı.
Alper Canpolat Desmer Güvenlik Hizmetleri A.Ş. / Genel Müdür
si
Bu büyümeyi neye bağlıyorsunuz ve siz bu büyümenin içinde firmanızı nasıl görüyorsunuz? Her ne kadar son zamanlarda içinde bulunduğumuz sektör yasal düzenlemelerin de etkisiyle yükselen bir ivme yakaladıysa da özel güvenlik sektörünün henüz gelişimini tamamlamadığını ve bu noktada daha kat edilmesi gereken pek çok yol olduğunu düşünüyorum. Kendi adımıza yola çıkarken Türkiye’de hızla gelişen dinamik bir sektörün içerisinde yer aldığımızın farkındalığı ile ihmal edildiğini düşündüğümüz Anadolu’da hızla yaygınlaşarak tüm Türkiye’yi hizmet alanımıza dahil etmeyi planladık. Tabii bu hizmetleri Anadolu’da üretirken sürdürülebilir hizmet standardımızdan asla taviz vermedik. Mevcut şartlar altında hizmet sektöründe çalışan firmaların Anadolu da karşılaştıkları zorlukları bire bir yaşadık.
2004 yılında yürürlüğe giren 5188 Sayılı Yasa ile her ne kadar sektörün kuralları belirlendiyse de gelişen konjonktürde mevcut yasamızın bazı konularda yetersiz kaldığı, özellikle kıymetli mal ve para nakli operasyonlarında göze çarpmaktadır. Bu zorlukların başında yetişmiş kalifiye personel temini, ulaşım ve teknolojik altyapı eksiklikleri geliyordu. Ancak 2012 yılı sonu itibari ile tüm Türkiye ‘de hizmet üretebilen proaktif bir organizasyon ağına sahip olduğumuzu söyleyebilirim.
Sektörde baştan sona Türkiye’nin her noktasına hizmet vermeyi ilke edindiğiniz anlaşılıyor. Peki bu hizmeti verirken müşteriyi memnun etmenin, kaliteli hizmet vermenin püf noktası nelerden geçiyor? Kullandığınız teknoloji mi bunda belirleyici oluyor, personel seçiminiz mi yoksa her ikisi birden mi? Sonuç itibariyle hizmet üretiyoruz ve bu ürettiğimiz hizmette en önemli faktör insan olmakla birlik-
te teknolojinin katkısını da göz ardı edemeyiz. Daha çok teknolojik gelişmeler ile insan faktörünü harmanlayan bir yapımız olduğu söylenebilir. Bu noktada öncelikle kalite politikamızdan söz etmemiz gerekir. Özetle, kıymetli mal ve para taşımacılığı, özel güvenlik ve para işleme-saklama hizmetlerimizde eğitimli personel kadromuz ile kanunlara uygun, müşteri şartlarının üzerinde hizmet sunmak ve bu sayede müşteri memnuniyetini sağlamak temel politikamız olmakla beraber güler yüzlü hizmet anlayışı ile toplum güvenliğini, iş sağlığını bize emanet edilen nakit ve malların %100 sigorta güvencesi altında emniyetini ön planda tutan, yönetim sistemlerini sürekli iyileştiren ve bu sayede aranan bir kuruluş olmak temel amacımızdır. Adımızın hizmet
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 51
SEKTÖRDEN
Hali hazırda tüm Türkiye’ye hizmet veren bir konumda olsak da hizmet kalitemizi daha üst bir standarda çıkarmak için orta vadedeki ilk planımız, 35 olan nakit merkezi sayımızı arttırmaktır. Uzun vadede ise şirketimizin faaliyet alanını Türkiye sınırlarının dışına taşımayı düşünmekteyiz. işe alım sonrasında tüm çalışma arkadaşlarımızı periyodik olarak gerek şirket içi gerekse şirket dışı eğitimlere ve 7/24 denetimlere tabi tuttuğumuzu da söylemek isterim.
Biraz da karşılaştığınız sorunlardan bahsedelim isterseniz…
kalitemiz ile beraber anılması ise başlıca hedefimizdir.
Desmer ’de insan faktörü teknolojik gelişimle yan yana yürüyor. Desmer ’deki bir güvenlik görevlisinin ne gibi özelliklere sahip olması gerekiyor, biraz da bundan bahsedebilir misiniz? En önemli sermayemizin çalışanlarımız olduğunun farkındayız. Dolayısıyla aramıza yeni katılacak arkadaşlarımızı seçerken oldukça titiz davranmak zorundayız. İşe alım sürecinde bizimle çalışmak isteyen arkadaşlarımızın eğitim durumları ve sektördeki deneyimleri önemli bir etken olmaktadır. Buna paralel olarak
52 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Genel olarak hizmetlerimizi yerine getirirken karşılaştığımız problemleri şu şekilde özetlemek çok yanlış olmaz sanırım. 2004 yılında yürürlüğe giren 5188 sayılı yasa ile her ne kadar sektörün kuralları belirlendiyse de gelişen konjonktürde mevcut yasamızın bazı konularda yetersiz kaldığı, özellikle kıymetli mal ve para nakli operasyonlarında göze çarpmaktadır. Bu konuda Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde yürütülen titiz çalışmalar ile ortaya çıkacak yeni düzenlemelerin bu noksanlıkları ortadan kalkacağını tahmin ediyorum. Örneğin, CIT operasyonlarında kullandığımız zırhlı araçların trafik düzenlemelerinde hiçbir ayrıcalığı bulunmamaktadır. Özellikle para transferlerini gerçekleştirirken uygulamada zorunlu olarak park yasağı ihlalleri ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucunda firmalar ağır cezai müeyyideyle karşı karşıya kalmaktadır. Diğer bir husus
araçların trafik kontrolü maksadı ile durdurulması halinde nasıl hareket edilmesi gerektiği yönünde uygulamada İllere göre farklılıklar bulunmasıdır. Ayrıca güvenlik görevlilerinin mesleki eğitimi konusunda ülkemizde genel anlamda bir eğitim verilmekte olup bir ihtisas eğitimi mevcut değildir. Sektördeki firmalar özellikle CIT konusunda ihtiyaçlarına göre meslek içi kurslar düzenlemektedirler. Tabi ki burada para nakli ile ilgili üzerinde mutabakat sağlanmış bir eğitim programının olmaması da etkendir. Yapılacak olan ihtisaslı eğitim programlarının da sektör açısından verimli olacağını düşünüyorum.
Gündeminizde yeni projeler var mı? Desmer ’in orta ve uzun vadedeki hedefleri nelerdir? Hali hazırda tüm Türkiye’ye hizmet veren bir konumda olsak da hizmet kalitemizi daha üst bir standarda çıkarmak için orta vadedeki ilk planımız, 35 olan nakit merkezi sayımızı arttırmaktır. Uzun vadede ise şirketimizin faaliyet alanını Türkiye sınırlarının dışına taşımayı düşünmekteyiz. Bu noktada Kuzey Irak pazarı ile ilgilendiğimizi ve bu bölgenin belirgin bir potansiyele sahip olduğunu söyleyebilirim.
> Son olarak Şirketinizin Sosyal Sorumluluk projeleri ve uygulamaları var mıdır? Şirketimiz sosyal sorumluluk bilinci ile sportif, eğitim ve sağlık alanında çeşitli kulüp ve kuruluşlara destek olmaktadır. Bu kapsamda birçok sponsorluklar üstlenmiş olup yeni dönemde artarak devamını düşünmekteyiz.
SEKTÖRDEN
“Yasal düzenle “Yasal düzenlemelerdeki eksiklik haksız rekabeti körüklüyor”
Elektronik güvenlik sektörü firmalarını anlatan bir kanun ya da yönetmeliğin olmadığını belirten SİMGE Taahhüt Elekt. San. Tic. ve Ltd. Şti. Genel Müdür Yardımcısı Tolga Aytöre ile röportaj yaptık. Bu eksikliğin haksız rekabeti alabildiğine körüklediğini, kalite ve hizmet anlayışını zarara uğrattığını belirten Aytöre; sürecin yasal yükümlülüklerini yerine getirmeden çalışan şirketlerin lehine işlediğini söyledi. Firmanız ve sunmuş olduğunuz hizmetler hakkında bilgi alabilir miyiz?
1994 yılında Ahmet Kaymakçılar tarafından kurularak bugüne kadar faaliyetlerini devam ettiren firmamız; “Önce hizmet” prensibini kendisine kural edinen, müşterisine her türlü elektronik güvenlik çözümünü sunabilecek ürün portföyüne sahip olmayı hedefleyen bir geleneğe sahiptir. 20 yıla yaklaşan iş hayatımızda, tam memnun müşteri kitlesi sadece ulaşılması gereken önemli sonuç değil, vizyonumuzun en kıymetli cümlesi halini almıştır. Hırsız alarm sistemleri ile girmiş olduğumuz sektörde bugün itibarı ile yangın algılama ve yangın söndürme sistemleri, CCTV sistemleri, giriş ve geçiş kontrol ürünleri, PDK sistemleri, biometric cihazlar gibi ayrıntılı konularda dahi, müşterimize çalışılmış, kalite ve kullanım kolaylığına sahip olduğu bilinen markalaşmış ürünlerle komple çözümler sunmaktayız. Alarm haber alma merkezimiz, çağın gereklerine haiz yazılımı, donanımı ve tecrübeli
54 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
operatörleri ile 7 gün 24 saat hizmet vermektedir. Teknik ekiplerimiz ise anahtar teslimi iş yapma kabiliyetine sahip, ürünlerin montaj ve kurulumları hakkında bilgili, müşterimize ürünü nasıl daha kolay kullanabileceğini anlatabilecek beceri ve tecrübeye sahip personelden oluşmaktadır.
Sektör hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Elektronik güvenlik sektörü, çeşitlilik bakımından sahip olduğu geniş ürün gamı nedeni ile piyasa üzerinde yüzlerce ve hatta binlerce firma barındırmaktadır. Çoğunlukla ithalata dayalı olarak ürün tedariki yapan firmalar düşük profilli ürünler getirebildiği gibi, pozisyon itibarı ile lider konumdaki ürünleri de ithal edebilmektedir. Dolayısı ile sektör ciddi bir ürün ve marka karmaşası içerindedir. Sektörün gelişimini sağlayabilmek için müşteriye sunulan ürünün “bugün var yarın yok” tarzından çıkarılması ve yaşayan markalaşmış ürünlere doğru yönelmesi gerektiğini düşünüyorum. Böylece istikrarlı, kurulum
sonrasında ne sonuç elde edileceği bilinen, tecrübe edilmiş ürünlere sahip olunarak hedef kitleye daha doğru bir yaklaşım sergileyebiliriz. Elektronik güvenlik sektörü firmaları henüz iş pastasından yeterince pay alamamış durumdadır. Ancak kalite gelişimi müşterideki algıyı değiştirdikçe, “alarm sistemleri baş ağrıtan ve sürekli hata yapan ürünlerdir” düşüncesini yok ettikçe sektör giderek daha büyüyecektir. Bu büyüme hem güvenlik sektöründeki pastadan alınan payın artmasına yol açacak, hem de elektronik güvenlik algısını pozitife doğru çevirerek tercih edilme oranlarını yükseltecektir.
Tolga Aytöre SİMGE Taahhüt Elekt. San. Tic. ve Ltd. Şti. Genel Müdür Yard.
gürültü ve görüntü kirliliği azalacak, kaliteli ürün sağladığı faydalar sayesinde müşteriyi memnun bir hale getirecektir. Yani işimizi doğru bir şekilde niteleyen bir kanun, hem yasal boşlukları dolduracak, hem bir disiplin sağlayarak müşterilere daha kaliteli hizmet sunulmasını sağlayacak hem de ülkeye sigorta ve vergi ödeme anlamında çok ciddi bir katkı sağlayacaktır. Bu doğru hizmet de sonuç olarak yine firmalara yeni müşteriler olarak geri dönecektir. Bugün elektronik güvenlik denildiğinde sadece hırsız alarmı anlaşılmaktadır. Ancak ürün yelpazesi çok geniş ve gelişmiştir. Sektörümüzde her geçen gün birtakım yeniliklerle karşılaşılmakta, ancak bu değişim müşteriye aksettirilememektedir. Bunun en doğru yöntemi doğru pazarlamadır. Pazarlama stratejimiz ve pazarlamacı personelimizle müşteri adayımızı korkutmamalı, tabiri caiz ise bıktırmamalıyız. Maalesef bizim sektörümüzde satış yapmak için bir kapıyı 20 defa gitmek gerektiğini düşünen firmalar bulunmaktadır. Yine satış yapabilmek için fiyat ve ürün kalitesinde çok büyük değişiklikler yapan firmalar bulunmaktadır. Bu tarz düşünceler müşteri adayının sadece o firmalara değil, sektörün tamamına bakışını olumsuz olarak etkilemektedir.
sistemlerindeki bu ürün değişikliği sektörü olumlu olarak etkileyecek ve bu konuda yapılan müşteri yatırımının artmasına sebep olacaktır.
Özel güvenlik alanındaki yasal düzenlemeler ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Sadece fiziki güvenlik personeli ile yapılan işler, elektronik güvenlik ürün ve hizmetleri ile desteklenmedikçe hep bir tarafı eksik kalacak ve hedefine ulaşamayacaktır. Dolayısı ile fiziki güvenlik ve elektronik güvenlik birbirinden kalın çizgilerle ayrılamaz. Bu konuda ayrıntılı ve topluca çıkarılacak yeni bir yasa ve özellikle elektronik güvenliği, alarm haber alma merkezini, bu sektörün yapısını genel hatları ile tarif ettiğinde birçok şeyin daha doğru olabileceğini düşünmekteyim. Bu sistemlerin kurulması gerekliliği “Güvenlik” ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Oysa hâlihazırdaki durum ile maalesef güvenlik sağlayamamaktayız, çünkü sektörde iş yapan firmalar herhangi bir disiplin içerisinde çalışmamakta, bazı zamanlarda müşteri aldanmaktadır. Bu durum Emniyet Genel Müdürlüğü’nü de sıkıntıya sokmaktadır. Özellikle hatalı alarmlar önemli bir sorundur. Çözüm ise sektörü ve sektör firmalarını doğru bir şekilde niteleyen yeni bir kanundur.
emelerde Yaşanılan sorunlar ve çözüm önerilerinizi anlatabilir misiniz?
En önemli sorunlardan bir tanesi hâlihazırda elektronik güvenlik sektörü firmalarını anlatan bir kanun ya da yönetmeliğin olmayışıdır. Bu eksiklik haksız rekabeti alabildiğine körüklemekte, kalite ve hizmet anlayışını zarara uğratmakta, birtakım yasal yükümlülüklerini yerine getirmeden çalışmakta olan şirketlerin lehine olmaya devam etmektedir. Sektörde bulunan firmaların yaptıkları işlere göre birtakım sınıflandırmalara gidilmesi ve alarm izlemeli ya da izlemesiz, elektronik güvenlik sistemleri kuran tüm firmaların lisanslı olarak çalışmasını sağlamak gerekmektedir. Bu lisanslama/ yetkilendirme işlemi sektöre ve ekonomiye birkaç yönden ciddi bir katkı sağlayacaktır. Öncelikle kayıt dışılık azalacak, ithal edilen ürünler ve çalışan personel tamamen resmi olacaktır. Sertifikasız, belgesiz ürünlerle yapılan montajlardan kaynaklı hataların oluşturduğu
Sektörde önümüzdeki sürece ilişkin öngörüleriniz nelerdir? Sektörümüzün dinamik yapısı çok hızlı değişim ve ürün yenilikleri gerektirmektedir. Kısa vadede özellikle akıllı bina yönetimi konusunda çok daha üst düzeyde değişiklikler olacağını tahmin ediyorum. Ayrıca, bizim de içerisinde bulunduğumuz yangın söndürme sektöründeki değişen teknoloji ile “temiz, çabuk söndürme, insan sağlığına zarar vermeme, toksik etkilerden korunma, çevreye zarar vermeme” gibi önemli özellikler ihtiva eden ürünler ön plana çıkacaktır diye düşünmekteyim. Dolayısı ile yangın söndürme
Dünyadaki süreç ile ülkemizdeki süreci mukayese ettiğimizde neler söyleyebilirsiniz? Dünyaca ünlü bir psikolog olan Maslow tarafından 70 yıl önce ortaya konmuş olan ihtiyaçlar hiyerarşisi içerisinde yeme, içme ve uyuma gibi ihtiyaçların hemen arkasından gelen “Güvenlik” bir ihtiyaçtır. Dünya geneline baktığımızda insanlar lüks olmaktan çok ihtiyaca dönüşen güvenlik kavramını satın almaktadır. Ancak henüz ülkemizde halen lüks kategorisinde değerlendirilen güvenlik kimliğini değiştirememiştir. Ancak değişen teknoloji ile beraber düşen maliyetlerle birlikte güvenlik sistemlerinin daha tercih edilir hale geleceğini değerlendiriyorum.
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 55
ELEKTRONİK GÜVENLİK
Elektronik fiyat etiketleri çözümleri Elektronik fiyat etiketi çözümü ile hassas bir iş olan ve zaman alan fiyat etiketlerinin güncellenmesi saniyelere indirgenerek; personel maliyetlerinin minimize edilmesi, satış aşamasında ve raf stok takibinde hızlı bilgi akışı, mağaza müşterilerinin güvenine katkı sağlanması, fiyatlandırma hatalarının önüne geçilmesi, döviz ya da mevsime bağlı değişken fiyatların ve kampanyaların etkin yönetimi sağlanıyor. SENSORMATIC GÜVENLİK HİZMETLERİ TİC. A.Ş.
O
perasyonel verimlilik
Karlılığı korumak, rekabetçi olmak, müşteri güvenini sağlamak üzere perakendeciler, fiyatlandırma süreçlerini hızlı
56 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
ve doğru bir şekilde yönetme gayreti içerisindeler. Günümüzde, satın almadan itibaren merkezden mağazalara ya da lokalden mağazaya doğru işleyen süreçte bilginin iletilmesi ve satış alanın-
da görünürlüğünün sağlanması, geleneksel yöntemlerde yoğun emekle yürütülen, zaman alan ve hataya açık yöntemlerle yapılıyor. Elektronik güvenlik sistemleri entegrasyonunun yanı sıra,
müşterilerinin ana işlerine odaklanmalarını sağlaması amacı ile perakendecilerin operasyonel verimliliğini artıran çözümler de sunan Sensormatic, yenilenen Pricer elektronik fiyat etiketi çözümleri ile perakende sektörünün en büyük sorunlarından biri olan kasadaki fiyatla, raftaki fiyatın farklı olması sorununu engelliyor. Yeni nesil etiketler, perakendecilerin sektörde farklılaşmaları ve daha rekabetçi olmaları adına önemli imkanlar yaratıyor. Sensormatic’in başta gıda ve elektronik perakende endüstrisine yönelik olarak sunduğu elektronik fiyat etiketleri sayesinde, sergilenmekte olan ürünlerin geleneksel kağıt fiyat etiketleri yerine merkezi sistemler tarafından otomatik olarak fiyatlandırılması sağlanıyor. Anlık fiyat değişimlerini kolaylıkla gerçekleştirebilen sistem sayesinde, kampanya yönetimi merkezden aktif olarak yönetilebilir hale gelirken, yanlış fiyat sergilenmesi engelleniyor ve fiyatların yenilenmesi için sarf edilen iş gücünden tasarruf sağ-
lanıyor. Bununla birlikte, mağaza personelinin ihtiyaç duyduğu stok ve ürün bilgisi gibi ek bilgileri iletebilmesi sayesinde operasyonel verimlilik de artıyor. Sonuç olarak, hassas bir iş olan ve zaman alan fiyat etiketlerinin güncellenmesi saniyelere indirgenerek; personel maliyetlerinin minimize edilmesi, satış aşamasında ve raf stok takibinde hızlı bilgi akışı, mağaza müşterilerinin güvenine katkı sağlanması, fiyatlandırma hatalarının önüne geçilmesi, döviz ya da mevsime bağlı değişken fiyatların ve kampanyaların etkin yönetimi sağlanıyor. Sensormatic, konusundaki dünya lideri Pricer ile mağazaların promosyonel kapasitesini güçlendirmek ve perakende müşterilerine benzersiz bir alışveriş deneyimi yaşatmak için ideal, farklı boyutlarda, tüm ihtiyaçlara yanıt verebilecek segment ve piksel bazlı Elektronik Fiyat Etiketi çözümleri sunuyor. Perakende sektöründeki 20 yılı aşkın deneyimiyle Pricer markası, dünya genelinde en yüksek kalitede çözüm sunmasıyla itibar kazanmıştır. Bununla birlikte, 51 ülkede kurulumu yapılan Pricer, 2010 yılından bu yana
dünya çapında elektronik fiyat etiketi çözümlerinde %60’lık pay ile pazar lideri konumundadır. Her zaman en okunabilir ve görselliği en yüksek çözümleri sunan Pricer’ın ürün grubunda; kolay okunabilen yüksek kontrast oranına sahip LCD teknolojisi kullanan segment bazlı etiketler bulunuyor. Buna ek olarak, marka logosundan, taranabilir QR kodlara kadar istenenen her öğeyi sergileyebilen, e-paper teknolojisine sahip piksel bazlı etiketler de ürün grubunda yer alıyor.
Fark yaratan teknoloji Bileşenleri elektronik etiketler, yazılım ve ara iletişim birimlerinden oluşan; hassas verilerin güvenliği için en güvenli ve etkin kablosuz iletişim teknolojisi olan kızılötesi (IR) teknolojisi ile iletişim sağlayan Pricer’ın, segment ve grafik bazlı etiket platformları iki yönlü iletişim desteği sunarak, tüm elektronik fiyat etiketlerinde yapılan değişiklikleri yazılım üzerinden kontrol etmeyi mümkün kılıyor. Bu, Pricer elektronik fiyat etiketlerini muadilleri karşısında öne çıkaran büyük bir avantaj teşkil ediyor.
Bileşenleri elektronik etiketler, yazılım ve ara iletişim birimlerinden oluşan; hassas verilerin güvenliği için en güvenli ve etkin kablosuz iletişim teknolojisi olan kızılötesi (IR) teknolojisi ile iletişim sağlayan Pricer’ın, segment ve grafik bazlı etiket platformları iki yönlü iletişim desteği sunarak, tüm elektronik fiyat etiketlerinde yapılan değişiklikleri yazılım üzerinden kontrol etmeyi mümkün kılıyor. Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 57
ELEKTRONİK GÜVENLİK
Eğer segment bazlı etiketler kullanılıyorsa, NFC seçeneğiyle bu uygulamalar gerçekleştirilebiliyor.
Yeniçağ sanal mağazacılık
Efektif kaynak kullanımına olanak tanıyan bu sistem, mağazaların merkezden yönetimine imkan tanırken, operasyonel faydaları ile yatırım maliyetlerinin kısa zamanda geri dönüşünü sağlıyor. Tüm etiket pillerinin, sadece iletişime geçildiğinde enerji harcaması ve kullanılan kızılötesi teknolojisinin en az enerji gerektiren teknolojilerden biri olması, segment bazlı etiketlerin pil ömrünü ortalama 8, grafik bazlı etiketlerinse ortalama 5 yıla kadar uzatabiliyor E-paper teknolojisi sayesinde daha fazla görsel alana sahip olarak, etiket ekranı daha etkin kullanılabilliyor. Müşterilere yönelik daha fazla bilgi ve promosyon alanı sunan etiket ekranında; mevcut stok bilgisi, indirim yüzdeleri ve daha bir çok önemli veri, en güncel haliyle paylaşılabiliyor. Bunlara ek olarak, QR kod ve barkod eklentileriyle, müşterilerin ürün ile ilgili sosyal medya veya online pazarlama kampanyalarına akıllı telefonlarını kullanarak anında erişmeleri sağlanabiliyor.
58 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Sensormatic tarafından sunulan ve her mağazanın isteklerine cevap verebilmek için birçok seçenek sağlayan, kolay güncellenebilen, çeşitli ebatlarda renkli promosyon ve fiyat aralıklı LCD ekranlı SmartTAG, HD grafik etiketleri üzerindeki canlı, yüksek çözünürlüklü ekran ile yazıların daha iyi okunabilirliğini sağlıyor. Günümüzde, perakende sektöründe satışların büyük oranı fiziki mağazalarda gerçekleşiyor olsa da, sanal (online) perakendeciliğin hızla büyüdüğü biliniyor. Bu durum göz önüne alındığında, fiziki mağazaların da sanal (online) alışveriş deneyimlerini yansıtabiliyor olmaları oldukça önemli. Günümüz müşterileri satın alma kararlarını almadan önce, mağazaları dolaşmalarına ek olarak internet ve akıllı telefonlarını kullanarak artık ürünler hakkında daha çok bilgiye ve detaya ulaşabildiğinden, perakendecilerin fiziki mağazalarında bu bilgilere kolay erişilebilir bir altyapı sunmaları gerekiyor. Elektronik fiyat etiketleri ile, ürünü fiziki olarak
tanıma ve deneme imkanı ve sanal (online) alışverişin sunduğu yetkinlikleri bir araya getirebilen perakendecilerin, büyük bir avantaj yakalayacağı öngörülüyor. Pricer elektronik etiket ekranında; mevcut stok bilgisi, indirim yüzdeleri ve daha birçok önemli veri, en güncel haliyle paylaşılabiliyor. Bunlara ek olarak, QR kod ve barkod eklentileriyle, müşterilerin ürün ile ilgili sosyal medya veya online pazarlama kampanyalarına akıllı telefonlarını kullanarak anında erişmeleri sağlanabiliyor. Eğer segment bazlı etiketler kullanılıyorsa, NFC seçeneğiyle bu uygulamalar gerçekleştirilebiliyor. Sensormatic tarafından sunulan elektronik fiyat etiketleri çözümü ile perakende mağazalarındaki fiyat değişikliği, sanal (online) mağazalarda da eş zamanlı olarak ve hızlı bir şekilde güncellenerek, fiziki mağaza dijital hıza çıkıyor. Daha da önemlisi, elektronik fiyat etiketleri sayesinde perakendeciler, sanal (online) ürün fiyatlarıyla fiziki mağaza ürün fiyatlarını daha esnek, etkin ve hızlı bir şekilde yönetebilliyorlar. Böylece bütünsel bir alışveriş deneyimi, tüm kanallar üzerinde müşteriye sunulabiliyor.
Sensormatic tarafından sunulan ve her mağazanın isteklerine cevap verebilmek için birçok seçenek sağlayan, kolay güncellenebilen, çeşitli ebatlarda renkli promosyon ve fiyat aralıklı LCD ekranlı SmartTAG, HD grafik etiketleri üzerindeki canlı, yüksek çözünürlüklü ekran ile yazıların daha iyi okunabilirliğini sağlıyor.
ELEKTRONİK GÜVENLİK
Güvenli ve hızlı çözüm
Paradox yeni nesil IP modülü IP150 Zengin özellikleri ve şık tasarımı ile IP150, Paradox alarm kontrol panellerine internet üzerinden kolay, hızlı bağlanma ve yönetme imkânı sunuyor. Aynı zamanda alarm sisteminin çok daha fonksiyonel, güvenli ve ekonomik biçimde kullanımına olanak tanıyor. VİDEOFON GÜVENLİK SİSTEMLERİ
Z
engin özellikleri ve şık tasarımı ile IP150, Paradox alarm kontrol panellerine internet üzerinden kolay, hızlı bağlanma ve yönetme imkânı sunuyor. Aynı zamanda alarm sisteminin çok daha fonksiyonel, güvenli ve ekonomik biçimde kullanımına olanak tanıyor. Yeni nesil IP150 modülü aracılığı ile Paradox alarm kontrol paneline bağlanıldığında, kullanıcı sistemin birçok fonksiyonunu rahatlıkla ve ekonomik biçimde dünyanın her yerinden internet üzerinden yönetebilir. Herhangi bir bilgisayardan sistem parolasını girerek internet explorer üzerinden açabilir-kapatabilir. Ayrıca IP 150 Internet Modülü alarm uyarılarını e-posta olarak gönderebilir ve kullanıcı web ara yüz ile sistemi canlı olarak izleyebilir. Paradox IP 150 kullanımı ile sistem, PSTN telefon hattı olmadan da profesyonel Haber Alma Merkezleri ile hızlı ve güvenli iletişim kurabilir. IP150 modülün internet üzerinden bağlanma özelliği kullanıcıları mobil hat maliyetlerinden kurtarır. Akıllı telefonlar üzerinden
60 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
internet kullanımının yaygın olması IP150 modül kullanımını çok cazip kılmaktadır. Bu kullanımlara ek olarak IP150 modülünüz sayesinde, Android ve AOS (Iphone-Ipad) işletim sistemi olan cep telefonlarından IParadox yazılım entegrasyonuyla Paradox panelinizin PGM çıkışlarını on/off yaparak otomasyon sisteminizi yönetebilirsiniz. Sistemde ihtiyaç duyulan değişiklikler IP150 modül aracılığı ile kullanılan WinLoad ve Babyware montajcı yazılımı ile sisteme bağlanarak yapılabilir. Paradox panelinizin alarm hafızasına ulaşılabilir, şifre değişikliği yapılabilir, programsal değişiklikler çok kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilir. Yeni nesil teknolojisi ve başarılı uzaktan yönetme kabiliyeti ile alarm sistemine ayrıştırıcı özellikler katan IP150, müşterilere verilen hizmet kalitesine önemli değer katar. IP150 internet modülünün öne çıkan özellikleri IP150 SSL / HTTPS desteği: Internet Explorer 9 veya daha
yüksek ve Mozilla Firefox 18 veya daha yüksek, Minimum 1024 x 768 çözünürlük için optimize edilmiştir Web ara yüzünden IP150’nin üzerindeki 2 adet I/O çıkışı/girişi kontrol ve E-mail tetiklemesi Web ara yüzünde son 64 olay hafızasını görüntüleme AES 256-bit, MD5 ve RC4 şifreleme 13.8VDC, Panel seri port tarafından sağlanan giriş gerilimi 100mA akım tüketimi Panel kutusuna kolay kurulum ve estetik yapı Şifreleme: AES 256-bit, MD5 ve RC4 Sertifikasyon: EN 50136 ATS 5 Sınıf II
iParadox ile her şey kontrol altında iParadox uygulaması kullanıcıların Paradox güvenlik sistemlerine artık Apple TM veya Android mobil
iOS Ekran Görüntüleri ile iParadox
cihazı ile erişerek uzaktan kontrol edebilmelerini ve sistemlerini gözlemlemelerini sağlar. iParadox, alarm sisteminizin birçok fonksiyonunu ve bilgiyi parmağınızın ucuna getirir. Çoklu dil desteğine sahip olan uygulama, kullanıcının güvenlik sistemine kolayca bağlanmasını ve ayarları kolayca değiştirebilmesini sağlayan, sezgisel bir kullanıcı arayüzü kullanır. iParadox, açma / kapama kontrolü, PGM kontrolü ve canlı sistem durumu gibi fonksiyonlar ile Wi-Fi veya 3G kullanan bir iPhone, iPod Touch, iPad veya Android TM mobil cihazını, bir uzaktan kumandaya dönüştürür.
Özellikler iOS için iParadox Lite ve tam sürüm özellikleri EVO192 (V2.20 ya da üstü) ve MGSP kontrol panelleri (IP100
Android Ekran Görüntüleri ile iParadox
V5.10 ya da üstü gerektirir) ile uyumlu iPhone, iPod Touch, iPad ve iPad 3G ile uyumlu Alarm hafıza gösterimi Sistem hata gösterimi Wi-Fi veya 3G ile çalışır Tam sürüm özellikleri Çoklu alan desteği (32’ye kadar): her seferde tek bağlantı Uzaktan sistem açma / kapama Tüm bölgeler için tek dokunuşla açma / kapama - yalnızca EVO Bölge Bypass’lama Modül hatası oluştuğunda modül durumunu gösterme Alarm tiplerini gösterme (sessiz, sesli vs.) MG/SP panelleri ile 16 PGM’e kadar, EVO panelleri ile 5 PGM’e kadar kontrol imkanı Android için iParadox iOS özelliklerine ek olarak Alarm sırasında titreşim ve/ veya sesli uyarı Portre ve arazi modu desteği Gerçek tablet desteği (şekli bozulmayan simgeler vs.) Bölgelere daha hızlı bağlantı Arka planda çalışabilir, kullanıcıların başka işlem yapmalarına imkan sağlar Alan sistemleri, durumları
ve bypass’lama ile ilgili seçimleri kolayca ayarlama Mobil cihaz tarafından desteklenmeyen dilleri destekleme özelliği Ekranlar arası daha hızlı ve daha kolay gezinti; kullanıcı, buton ve tuşlara basmak yerine ekranı ileri / geri sürükleyebilir Daha az diyalog penceresi ile web sayfası görünümü Android v1.6 veya daha üstü tarafından desteklenir PGM aktivasyonu için hizmet anahtarı desteği Özelleştirilebilir PGM etiketleri 24’ten fazla dil desteği Statik veya dinamik IP ile bağlantı (ParadoxMyHome Öne çıkan özellikler Güvenlik sistemi kontrolleri Sistemi uzaktan açma / kapama Bir alarm durumu yaşanması veya sistemin kapatılması halinde e-posta ile bildirim alma Alarm sisteminin mevcut durumunu kontrol etme Hata bildirimi verme Programlanabilir özellikler (PGMs) Işıkları açma / kapama Pencere kepenklerinin kontrolü Garaj kapılarının kontrolü Bahçe fıskiyelerinin kontrolü Ve daha fazlası
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 61
ELEKTRONİK GÜVENLİK
IP kamera kayıt platformları Hızla gelişen sektörde, IP CCTV alanında faaliyet gösteren yazılım ve donanım odaklı firmaların stratejileri doğrultusunda farklı kayıt platformları ortaya çıkmakta ve bu kayıt platformları farklı avantajlar sağlamaktadır. İlker ÖZZORLU UTC Climate, Controls & Security
A
nalog kameralara kıyasla daha yüksek görüntü kalitesi, video analiz yetenekleri ve kurulum avantajları dolayısı ile her geçen gün daha fazla tercih edilen IP kameralara paralel olarak, IP kameralar için geliştirilen kayıt platformları da günden güne gelişmektedir. Hızla gelişen sektörde, IP CCTV alanında faaliyet gösteren yazılım ve donanım odaklı firmaların stratejileri doğrultusunda farklı kayıt platformları ortaya çıkmakta ve bu kayıt platformları farklı avantajlar sağlamaktadır. Bu konuda bir genelleme yapmak gerekirse, kayıt platformlarını iki ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlar; w Donanım tabanlı Ağ Kayıt Cihazları ( Network Video Recorder veya NVR) w Yazılım tabanlı Ağ Kayıt Cihazları (Software Video Recorder veya SVR) Donanım tabanlı kayıt cihazları genellikle, IP kamera üreticilerinin kendi kameraları veya kodlayıcıları (encoder) için özel olarak tasarladığı, Linux işletim sistemi tabanlı özel çözümleridir. İlgili donanım çözümleri, işletim sistemi, kamera kayıt, yönetim yazılımı ve disk üni-
62 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
telerini içeren compact ürünlerdir. Donanım tabanlı kayıt cihazlarında kapasite, her bir kamera için belirlenen toplam kanal kapasitesi (32 Kanal, 64 Kanal…vs) yada cihazın kayıt edebileceği toplam bant genişliğine (80 Mbps, 128 Mbps….vb) bağlı olarak değişkenlikler gösterebilmektedir.Birkaç sene öncesine kadar ilgili kayıt cihazları sadece bir yada birkaç farklı üreticiye ait kameraları kayıt edebilmekteyken günümüzde ONVIF, PSIA gibi standartların yaygınlaşması ile birlikte donanım tabanlı ağ kayıt cihazları da standartlara uyumlu hale gelmiş ve bu standartlara sahip tüm kameraları kayıt edebilmeye başlamışlardır. Yazılım tabanlı kayıt plaformları ise, server-client mimarisi mantığı ile çalışan, farklı üreticilere ait birçok marka/model kamera ile birlikte, ONVIF, PSIA gibi standartlara da uyum sağlayarak çözüm üretebilen çözümler olarak öne çıkmaktadır. Yazılım tabanlı kayıt platformları Windows işletim sistemi üzerinde çalışmakta ve donanım özellikleri yeterli herhangi bir sunucuya yüklenebilmektedir. İlgili yazılım çözümleri kamera başına ya da sistemin toplamı için lisanslama mantığı ile planlan-
makta, kayıt edebileceği toplam kamera sayısı ise, üzerinde çalıştığı donanımın kapasitesine bağlı olarak değişmektedir. UTC Climate, Controls & Security’in Interlogix iş kolu, hem donanım hem de yazılım tabanlı ağ kayıt platformları alanında çözüm sağlamakta ve farklı proje ihtiyaçları için esnek çözümler üretebilmektedir. TruVision ürün ailesinde bulunan 8, 16 ve 32 kamera kapasiteli NVR’ların yanı sıra, yazılım tabanlı kayıt platformu tercih eden kullanıcılarında da taleplerine cevap verebilen ve TruVision Navigator yazılımı üzerinden yönetim ve izleme imkanı sağlayan SVR ( Software Video Recorder) çözümü ile de, alternatifli ve esnek bir çözüm platformu sunulmaktadır. TruVision ürün ailesinde bulunan ve 32 Kanal IP/MP kamera kayıt seçeneği sunan TVN50 NVR, 80 Mbps kayıt kapasitesi, 16TB’a kadar arttırılabilen dâhili disk kapasitesi ve E-SATA üzerinden harici disk ilavesi desteği gibi özellikleri ile projeler için anahtar çözüm sağlamaktadır. ONVIF desteği ile de, ilgili standarta uyumlu ve en fazla 5MP çözünürlüğe sahip tüm kameraları kayıt edebilmek-
tedir. TVN50, üzerinde bulunan çift ekran desteği sayesinde de, lokal izleme istenen küçük ve orta ölçekli projelerde, ilave PC ve izleme yazılımına ihtiyaç uymadan kullanıcılara çözüm sağlamaktadır. 8 ve 16 Kanal IP/MP kamera kayıt imkanı sunan TVN21 ise, kamera başına 2 Mbps bant genişliği, 16TB’a kadar arttırılabilen dahili disk kapasitesi ile küçük ölçekli projelerde kullanıcılara uygun maliyetli çözümler sunmaktadır. ONVIF desteği ile de, ilgili standarta uyumlu ve en fazla 5MP çözünürlüğe sahip tüm kameraları kayıt edebilmektedir. TVN21 NVR ‘da aynı TVN50’de olduğu gibi üzerinde bulunan çift ekran desteği sayesinde de, lokal izleme istenen projelerde, ilave PC ve izleme yazılımına ihtiyaç duymadan kullanıcılara çözüm sağlamaktadır. Birden fazla NVR’ın bulunduğu orta/büyük ölçekli projelerde izleme ve yönetim için kullanılacak yazılımlar da en az NVR’lar kadar önem arz etmektedir. Kullanıcı bazlı yetkilendirme, çoklu ekran desteği, video analiz yetenekleri gibi önemli özellikleri gerçekleştirebilen yazılımlar kullanıcılar tarafından talep edilmektedir. TruVision Navigator yönetim ve izleme yazılımı, video analiz yetenekleri, aynı anda üç ekran desteği ile toplamda 75 adet kamerayı bir PC üzerinde görüntüleyebilmesi ve gelişmiş kullanıcı yetkilendirme
seçenekleri ile öne çıkmaktadır. Diğer yandan HD ve FULLHD çözünürlüğe sahip kameraların projelerde her geçen gün daha fazla tercih edilmesi sebebiyle, yüksek çözünürlüğe sahip bu kameraların yazılımda sorunsuz ve minimum gecikme ile gösterilmesi öne çıkan ve üzerinde titizlikle durulan bir konu olmaktadır. Birden fazla yüksek çözünürlüklü kamera görüntüsünün bir PC üzerinde sorunsuz şekilde gösterilebilmesi için üst seviye PC işlemcilerine ve güçlü ekran kartlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak aynı anda bir PC üzerinde izlenmesi istenen MP kamera görüntüsü onaltı (4x4) ve üzeri gibi rakamlara ulaştığında ise bu üst seviye işlemciler ve güçlü ekran kartları dahi gelen trafiği işlemede yetersiz kalabilmektedir. Bu da daha fazla PC
kullanımı ve yükselen maliyetler anlamına gelmektedir. TruVision Navigator işte bu noktada önemli bir avantaja sahip bir yazılım olarak öne çıkmaktadır. Operatör, TruVision yazılımı üzerinden 4x4 ve 5x5 ekran modlarını aktif ettiğinde, yazılım otomatik olarak kameraların yüksek çözünürlüklü birincil video akışları yerine, daha düşük çözünürlüklü ikincil video akışını ekrana getirmektedir. Örneğin kameranın birincil video akışı 1280x720 (HD) 25fps ve ikincil video akışı 320x288 (CIF),25 fps olsun. Yazılım 1x1 ve 2x2 ekran modunda ekranda HD,25fps görüntüyü gösterirken, 4x4 ve 5x5 ekran modunda ise ekranında CIF,25 çözünürlüğe sahip görüntüleri otomatik olarak gösterecektir. Bu sayede minimum PC donanımı ile maksimum verim elde etmek ve maliyet avantajı sağlamak mümkün olmaktadır.
Birden fazla NVR’ın bulunduğu orta/ büyük ölçekli projelerde izleme ve yönetim için kullanılacak yazılımlar da en az NVR’lar kadar önem arz etmektedir. Kullanıcı bazlı yetkilendirme, çoklu ekran desteği, video analiz yetenekleri gibi önemli özellikleri gerçekleştirebilen yazılımlar kullanıcılar tarafından talep edilmektedir. Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 63
BİLGİ GÜVENLİĞİ
Bilgi güvenliği üzerine 5 Bilgi güvenliği politikası Bilgi güvenliği denilince günümüzde akla ilk gelen elektronik ortamda saklanan bilgilerin güvenliği olsa da, meselenin yalnızca elektronik erişimin güvence altına alınmasıyla çözülemeyeceğini gözden kaçırmamak gerekir. Füsun KOCAMAN / VİYAGROUP A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi
B
ilgiyi zihninizden dışarı çıkardığınız anda, ister birine söyleyin, ister kağıda yazın, ya da isterseniz bilgisayara kaydedin, o artık alınıp satılabilir, paylaşılabilir, çalınabilir, bozulabilir, vb. hale gelir, birçok başka nesne gibi. Paylaşmak çoğu zaman bizim tercih ettiğimiz bir şey, genellikle bunun için kaydediyoruz zaten. Ama paylaşanların kimler olacağını kendimiz belirlemek istiyoruz ve kayıt ortamını da bu kişilerin erişebileceği yerler arasından
64 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
seçiyoruz. Yani bilgiyi kolay erişilebilir kılmak istiyoruz, çağımızın dikte ettiği hız bunu en önemli ihtiyaç haline getiriyor, ama bu andan sonra da ona kimlerin hangi yollardan erişebileceği konusunda kaygılar yaşamaya başlıyoruz. Bilgi güvenliği denilince günümüzde akla ilk gelen elektronik ortamda saklanan bilgilerin güvenliği olsa da, meselenin yalnızca elektronik erişimin güvence altına alınmasıyla çözülemeyeceğini gözden kaçırmamak gerekir. Kağıda yazıp, dosyaya
yerleştirip, dolaba sakladığımız bilginin saklandığı dolabın kilidi ve dolabın yer aldığı odaya girip çıkma yetkisine sahip kişiler nasıl önemliyse, elektronik bigilerin saklanmasında da fiziksel güvenliğin önemli bir yeri vardır. Yani, bilgilerimize göz dikenler yalnızca bizim ağımız dışında faaliyet gösteren hacker’lar değildir; maalesef, erişim hakkı verdiğimiz kişiler de, bir değer, bir varlık, hatta ticari bir meta olabilecek bilginin korunmasına gereken özeni göstermemeleri halinde bilgisayar korsanından daha büyük
zararlar verebilirler. Dosyalarınızı en gelişmiş kriptolama yöntemleriyle şifrelediğinizi, ağınızı en yıkılmaz güvenlik duvarlarıyla ördüğünüzü, ama bir kullanıcının şifresini postit’e yazıp ekranına yapıştırdığını ya da dosyayı bir belleğe kaydedip masasına bıraktığını –kurum dışında bir yerde kaybetme ihtimalinden bahsetmiyorum bile- ya da bilgisayar odasının kapısının açık unutulduğunu düşünün? İş dünyasında en öncelikli kriter elbette “İş Devamlılığı”dır. Kurumlar faaliyet gösterdikleri alana ait özelleşmiş ve uzmanlaşmış bilgileri ve deneyimlerini depolar, bu bilgileri kaynak olarak kullanır ve kullandırtırlar. Bu bilgilerin korunması ve gizliliği iş devamlılığının sağlanmasının yanı sıra, kurumların pazarlarını, müşterilerini, iş ortakları ve hissedarlarını korumaları açısından da hayati önem taşır. Bilgi güvenliği konusunda ilk ve en önemli adım, kullanıcıların bilinçlendirilmesidir. Bu nedenle bilgi güvenliği politikası adı verilen döküman hazırlanarak, bilgi kaynaklarını kullanan herkese yalnızca kural ve yasakları değil, bilgi güvenliği kavramı ve buna neden ihtiyaç duyulduğu anlatılmalıdır. Bilgi güvenliği, yani kaynakların her koşulda gizliliğinin, ulaşılabilirliğinin ve bütünlüğünün korunması amaçlarını uygulamaya yönelik olarak, ISO 27001 standartı geliştirilmiştir. İngilizler tarafından 1998 de hazırlanan 27001 tam ve uluslararası bir standart olarak süreçlerin güvenliğini sağlamayı hedefleyen bir Bilgi güvenliği standardıdır. Sadece bilgisayar, bilişim güvenliği değil, kâğıttaki dokümanların güvenliği ve her tür sürecin güvenliğini de kapsar. ISO 27001, ülkelere göre özel tanımlar içermeyen, genel tanımların bulunduğu uluslararası bir standarttır. ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim
Sistemi uygulamak isteyen kuruluşlardan, öncelikle bilgi güvenliği politikası oluşturmalarını istemektedir. ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi’ne sahip olmak, kurumların yüzde yüz güvenlik seviyesinde oldukları anlamına gelmez - zaten, yüzde yüz güvenlik seviyesi mümkün değildir. ISO 27001, kurumun güvenlik risklerini bildiği, sistemi bu risklerin bilincinde yönettiği, belli riskleri ortadan kaldırmak çok pahalıya mal olacağı için bu riskleri kabul ettiği anlamına gelir. Bilgi güvenliği politikası “Bir kurumun değerli bilgilerinin yönetimini, korunmasını, dağıtımını ve önemli işlevlerinin korunmasını düzenleyen kurallar ve uygulamalar bütünü” olarak tanımlanmaktadır ve Bilgi Güvenliği Politikası’nda en az aşağıdaki hususlar yer almalıdır : a) Bilgi güvenliğinin tanımı, genel kapsamı ve hedefi; b) Bilgi güvenliğinin kurum için neden önemli olduğu, bilgi güvenliği sağlanmasının amacı ve bilgi güvenliği ilkeleri, bu amaç ve ilkeler için yönetim desteği; c) Kontrol hedefleri ve kontrollerin seçimi için risk değerlendirmesi ve risk yönetimini de içeren bir çerçevenin ortaya konulması; d) Güvenlik politikaları, ilkeleri, standartları ve uyum gereksinimlerinin özet bir açıklaması; e) Bilgi güvenliği ile ilgili tüm görev ve sorumlulukların tanımı; f) Diğer ayrıntılı politikalar ve belirli bilgi sistemleri için prosedürler veya kullanıcıların uyması gereken kurallar gibi politikayı destekleyen dokümanlara atıflar ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi’nin ana teması, bilgi güvenliği sisteminin gizlilik, bütünlük ve erişilebilirlik olarak isimlendi-
rebileceğimiz, üç temel unsurunu sağlamaktır. Bu nedenle, bilgi güvenliğinin tanımı yapılırken, bilgi varlıklarının Gizlilik, bütünlük ve erişilebilirlik özelliklerinin korunmasına ilişkin konular açıklanmalıdır. Gizlilik, bilginin sadece yetkili kişiler tarafından erişilebilir olması; bütünlük, bilginin yetkisiz değiştirmelerden korunması ve değiştirildiğinde farkına varılması; erişilebilirlik, bilginin yetkili kullanıcılar tarafından gerek duyulduğu an kullanılabilir olması özelliğini ifade etmektedir. Kurumda neden böyle bir politikaya ihtiyaç duyulduğu ve bu politikayla ortaya konulan kurallar ve görevlerle neyin hedeflendiği tüm sistem kullanıcılarına anlatılmalıdır. Bu politikanın hangi birim ve kişilere hangi sorumlulukları yüklediği ve kurumun ana faaliyet alanı ve bu yöndeki stratejileri ile ilişkisi açık ve anlaşılabilir bir biçimde dile getirilmelidir. Her kurum az ya da çok risk altındadır, bunların kimisi makul yatırımlarla – hatta bazan hiç masrafsız yalnızca akılcı taktiklerle – önlenebilir, kimisi ise maliyet/kazanç oranı çerçevesinde yapılabilir olmaktan uzaktır. Burada esas olan, öncelikle olası risklerin farkında olmak, olanaklar dahilinde tedbirler almak, kısaca risk yönetimini başarıyla yürütmektir. Bilgi güvenliğinin, politika yazarak ortaya konulan bir “iyi niyet ifadesinden”, gerçek uygulamaya dönüşebilmesi, kurum yönetiminin bu konuya bakış açısına bağlıdır. Bu nedenledir ki, kurum yönetimlerinin – tercihan en üst düzeyde - politika dokümanını onaylamaları ve dökümana yönetimin Bilgi Güvenliğini sağlamak üzere vereceği güvenceye dair bir ifade koymaları, uygulamanın başarıya ulaşması için en önemli faktördür. Bu güvence olmadan, bilgi güvenliği personelinin çabaları hiç bir zaman etkin bir sonuç vermeyecek ve kurum içinde
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 65
BİLGİ GÜVENLİĞİ
Bilgi güvenliği yönetim sistemi kurmanın ve bilgi güvenliği politikası oluşturmanın sayısız yararlarının başında, kurumun sahip olduğu bilgi varlıklarının farkına varması gelir. Sahip olduğu bu değerleri korumak adına kuracağı kontroller, metodlar aynı zamanda bir felaket halinde iş sürekliliğini sağlama imkanlarını ortaya çıkaracaktır. bu çabalar destek bulmayacaktır. Yönetim, bilgi güvenliği konusunda kararlılık ve destek göstererek, kurum çalışanlarının bilgi güvenliğine önem vermesini sağlayacaktır. Politika dökümanı öncelikle ilkeleri, kullanıcılardan beklenen davranışları, herkesin bu konudaki görev ve sorumluluklarını ayrıntılı bir şekilde tanımladıktan sonra, politikanın ihlali halindeki yaptırımlara da – kurumsal disiplin politikasına paralel olarak - yer vermelidir. Ayrıca, kurumun diğer politika, yönerge ve yönetmelikleri veya kanun, mevzuat vb. ile belirtilmiş kontrol ve önlemlere de bilgi güvenliği politikasında atıfta bulunmak yararlı ve yol gösterici olacaktır. Bilgi güvenliği politikası yapılandırılırken, mevcut mekanizmalar ve bunlara bağlı kurallar ele alınarak, bunların üzerine gereksinim politikaları yerleştirilir. En tepe hedef ise, “Temel Politika”nın oluşturulmasıdır. Gereksinim politikaları, kurumun ihtiyaçlarına göre değişen sayıda ve konuda olabilir – örneğin “E-posta politikası”, “Anti-virüs politikası”, “Kablosuz ağ kullanım politikası”, “Uzaktan erişim politikası”, vb. - ancak temel alınacak esaslar fiziksel güvenlik politikası, ağ güvenliği politikası ve bilgisayar kullanım politikasıdır. Bilgi güvenliği politikasının belirli
66 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
aralıklarla gözden geçirilmesi, geliştirilmesi ve uygulamaya ilişkin deneyimlerin değerlendirilmesi gerekir; bu çalışmaların kimler tarafından ve hangi aralıklarla yapılacağı doküman hazırlanırken belirlenmeli ve dökümana dahil edilmelidir. Bunun yanı sıra, Bilgi güvenliği uygulama süreçlerinde değişiklikler, ortaya çıkabilecek yeni yasal düzenlemeler, teknik değişikliklere göre de politikanın gözden geçirilmesi ve güncellenmesi gerekebilir. Yapılan gözden geçirme ve güncellemelerin kayıtlarının da tutulması ve geliştirilen politikanın tekrar onaylanması ihmal edilmemelidir. Bilgi güvenliği politikasının, tüm kullanıcıların varlığından haberdar olduğu ve her kullanıcı tarafından her an erişilebilir bir döküman olması çok önemlidir. Bu farkındalığı sağlamak için bir çok kurum, kullanıcılara dökümanı imza karşılığı sunarak, bilgi sahibi olduklarından emin olma yoluna gitmektedir. Yine önemli bir husus, politika dökümanının kısa, anlaşılır ve teknik terimler kullanılmadan, kullanıcının günlük konuşma dilinde hazırlanmasıdır. Bilgi güvenliği politikasının benimsediği bütün kavram ve kuralların gerçekçi ve uygulanabilir olması, politikanın ciddiye alınması ve kullanıcılar tarafından izlenmesi
sonucu güvenlik tedbirlerinin başarıya ulaşmasında olmazsa olmaz bir faktörlerdir. Politikanın başarıya ulaşmasında rol oynayacak diğer konular ise şöyle sıralanabilir2: Kurumun iş hedefini yansıtan bir güvenlik politikası hazırlanması; Uygulama yaklaşımının şirket kültürü ile tutarlı olması; Yönetimin görülür desteği ve bağlılığı; Güvenlik gereksinimlerinin, risk değerlendirmesinin ve risk yönetiminin iyi anlaşılması; Güvenliğin tüm yöneticilere ve çalışanlara etkili bir biçimde antatılması – hatta pazarlanması; Kullanıcılara uygun eğitim ve öğretimin sağlanması; Bilgi Güvenliği yönetimi performansının ve iyileştirme için geri bildirimlerle sunulan önerileri değerlendirilmek için kullanılan kapsamlı ve dengeli bir ölçüm sistemi Bilgi güvenliği yönetim sistemi kurmanın ve bilgi güvenliği politikası oluşturmanın sayısız yararlarının başında, kurumun sahip olduğu bilgi varlıklarının farkına varması gelir. Sahip olduğu bu değerleri korumak adına kuracağı kontroller, metodlar aynı zamanda bir felaket halinde iş sürekliliğini sağlama imkanlarını ortaya çıkaracaktır. Politika oluşturma konusunu sosyal açıdan incelersek, bir yanda bilgi sistemini kuran, tedarik eden, bilgi güvenliğini koruyan kişiler, diğer yanda sistem kullanıcıları olmak üzere ikiye bölünen kurum mensuplarının, aslında alınan tedbirlerin her iki tarafında yararına olduğunun anlaşılması sonucunda, aralarındaki anlaşmazlıkların giderilmesi ve barışın sağlanması amacına da hizmet ettiğini görebiliriz. Tabii ki, kurumun yasal sorumluluklarını yerine getirme, prestijini artırma konusundaki katkıları da küçümsenemez unsurlardır.
1- Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü Doküman Kodu: BGYS-0005 Günce Öztürktarafından hazırlanan “Bilgi Güvenliği Politikası Oluşturma Kılavuzu” Sürüm 1.00 21 Mart 2008 dokümanından yararlanılmıştır. 2- Mehtap Çetinkaya’nın “Kurumlarda Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi’nin Uygulanması” Akademik Bilişim 2008 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale, 30 Ocak - 01 Şubat 2007 tarihli tezinden yazısından yararlanılmıştır.
GÜVENLİK HİZMETİ
Özel güvenlik sektörü temsilcileri sektörü değerlendirdi TOBB Türkiye Özel Güvenlik Hizmetleri Sektör Meclis Başkanı Hasan Gazi ÖZER, GÜSOD Yönetim Kurulu Başkanı Murat KÖSEREİSOĞLU, GESİDER Yönetim Kurulu Başkan Vekili İsmail UZELLİ ve Kocaeli Üniversitesi Hereke Ö. İ. Uzunyol MYO Müdürü / Özel Güvenlik ve Koruma Bölüm Başkanı Doç. Dr. C. Gazi UÇKUN ile özel güvenlik sektörünü masaya yatırdık. 68 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
S
ektör hakkında bilgi verebilir misiniz?
Hasan Gazi ÖZER: Türkiye Özel Güvenlik Sektörümüzün temeli, 1980’li yılların sonlarına doğru, güvenlik hizmeti ihtiyacını karşılamak ve bu alanda ki boşluğu doldurmak üzere büyük emek ve çaba sarfeden müteşebbisler tarafından kurulan güvenlik hizmeti şirketlerince atılmıştır. Sektörümüz 10 yıllık bir gelişim süreci boyunca özel sektör alanlarında güvenlik hizmeti vermiş, 2495 Sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunmasına Dair Kanun nedeniyle hizmet alamayan kamu kurumlarına, 1997 yılı itibari Gözetim Denetim ve Kontrol Hizmetleri (GDK) adı altında hizmet verilmeye başlanmıştır. ( 2886 sayılı İhale yasası ve 2495 sayılı yasa nedeniyle adı Güvenlik olan ihaleler yapılamamakta, bu şekilde yapılan ihaleler Sayıştay onayı alamamaktaydı.) Buradan anlaşılacağı üzere 10 yıllık gelişim süreci sonunda kamu kuruluşları güvenlik hizmetini çeşitli isimler altında (GDK, Hasta ve Ziyaretçileri yönlendirme Hizmetleri gibi) profesyonel firmalar tarafından yürütülmesinin faydalarını keşfetmiş, özellikle ve öncelikle kamu hastaneleri yoğun bir şekilde güvenlik hizmeti satın almaya başlamışlardır. Kamu Kurumlarının bu tercihi ve GÜSOD (Güvenlik Servisleri Organizasyon Derneği) Derneğimizin yoğun ve ısrarlı çalışmaları sayesinde 2004 yılında 5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun yürürlüğe girmiştir. Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte ülke genelinde, 1500 Güvenlik Hizmeti Firması ile 500 civarında Özel Güvenlik Eğitim Kurumu faaliyet izni almıştır. Bu yapılanma sonucunda birçok yeni dernek ile bu derneklerin bir araya gelmesi ile iki adet federasyon
kurulmuştur. 2005 yılında Türk Özel Sektörünün çatı kuruluşu olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesinde, sektörümüzün önde gelen güvenlik şirketleri, derneklerimiz ve federasyon temsilcilerimizin bulunduğu TOBB Türkiye Özel Güvenlik Hizmetleri Sektör Meclisimiz kurularak, sektörümüz en üst düzeyde temsil edilebilir hale gelmiştir. Halen 300.000’e yakın çalışanı ile, Güvenlik Hizmeti, Elektronik Güvenlik Sistemleri, Para ve Değerli Eşya Taşıma ve Alarm İzleme Hizmetlerini bünyesinde bulunduran sektörümüze bu gelişim süreci içerisinde emeği geçen tüm arkadaşlarımıza teşekkür etmeden geçemeyeceğim. Murat KÖSEREİSOĞLU: Türkiye’de giderek büyüyen ve gelişen bir sektör olan özel güvenlik sektörüne baktığımızda, sektörde 2004 yılında 29 faaliyet izin belgesinin verildiğini görüyoruz. Bu rakam 2013 itibariyle 1.541. Sektördeki güvenlik görevlisi sayısının da gittikçe arttığını görüyoruz. 2005 yılında mevcut güvenlik görevlisi 23.458 iken, 2013 yılında bu rakam 239.519 ulaşmıştır. Şu anda güvenlik sektörünün pazar payı, Türkiye’de kayıtlardaki verilere dayanarak söyleyebiliriz ki; yıllık yaklaşık 6 Milyar 150 Milyon TL. Bu pazarı Türkiye’de 1541 Özel Güvenlik Hizmetleri Firması elinde tutuyor. Avrupa’da Özel Güvenlik istihdam rakamlarına baktığımızda Türkiye’nin ilk sıralarda olduğunu görmekteyiz. Elektronilk güvenlik sistemlerinde ise Türkiye Ortadoğu’nun en büyük dördüncü pazarı konumunda. En son 2010 senesinde yapılan araştırmanın verilerine baktığımızda Türkiye’de Güvenlik hizmetlerinin pazarı hacmi 1.7 Milyar Euro,
havalimanı güvenliği 86.67 milyon Euro, Liman Güvenliği 96.70 Milyon Euro, para taşımacılık 135.10 Milyon Euro, takip ve uzaktan izleme hizmetleri ise 4.03 Milyon Euro. İsmail UZELLİ: Türkiye’de güvenlik sektörünün büyüklüğü yaklaşık 6 Milyar Euro civarındadır. Bunun büyük çoğunluğu elemanlı güvenlik hizmetlerinden oluşmaktadır. Bu segmentte Türkiye’de istihdam edilen personel sayısı Avrupa’nın en büyüğü olup 350.000 kişidir. Sektörün elektronik güvenlik segmenti ise yaklaşık 600 Milyon Dolar hacmindedir. Halihazırda Türkiye’deki bu segment Ortadoğu’da en büyük dördüncü pazardır. Bu rakam video izleme sistemleri (CCTV), geçiş kontrol sistemleri, yangın algılama, hırsız ihbar sistemleri ve byiometrik sistemler gibi tüm elektronik güvenlik sistemlerini kapsamaktadır. Türkiye elektronik güvenlik segmentinin 2015 yılı sonuna kadar 1 Milyar Dolar’a ulaşması beklenmektedir. Bugünkü pazarın içerisinde doğrudan yabancı sermaye payı %15’i bulmaktadır. Önümüzdeki yıldan itibaren burada yoğun bir talep olacağını ve yurtdışından üreticiler dahil birçok yabancı güvenlik şirketinin pazara girmek isteyeceğini düşünüyoruz. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen ithalat rakamı yaklaşık 210 Milyar Dolar, ihracat rakamı ise yaklaşık 20 Milyar Dolar olmuştur. Ancak ilerleyen dönemde yabancı sermayenin pazara girmesi ile ithalatın artacağı, aynı zamanda, üreticilerimizin sayı ve ürün yelpazesinin her geçen yıl çoğalmasıyla ihracat rakamımızın hızla artacağı öngörülmektedir. Sektör, bu yıl beklenen şekilde yaklaşık %10-12 gelişim kaydetti. Son üç ay içerisinde yavaşlama eğilimi olsa da önümüzdeki dört ay içerisinde tekrar hızlanacağını öngörmekteyiz. Sektörümüz bu büyüme oranı ile birçok ülkeden çok
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 69
GÜVENLİK HİZMETİ
İstihdam ağırlıklı bir sektör olarak, özellikle kamu kuruluşlarında verilen hizmetler kapsamında yapılan ihalelerde, asgari işçilik maliyetlerine kıdem tazminatı ile yıllık izin maliyetlerinin dahil edilmemesi şirketlerimiz bünyesinde çok yüksek mali risk birikmesine neden olmaktadır. Hasan Gazi ÖZER TOBB Türkiye Özel Güvenlik Hizmetleri Sektör Meclis Başkanı
daha fazla büyüme kaydetmiştir. Güvenlik sektörü henüz gelişmekte, gelişmiş ülkeler ile kıyasladığımızda bu büyüme trendini daha uzun süre, hatta daha üzerinde oranlarda devam ettireceğini öngörmekteyiz. Ülkemiz her ne kadar üretim konusunda henüz başarılı olmasa da, üretim ve ARGE için henüz yeterli boyuta gelmese de ihracat konusunda ilerleme kayıt etmektedir. Özellikle çevre ülkelerde yeterli bilgi ve tecrübeye sahip entegratör veya uygulama şirketleri olmadığı için ithal ettiğimiz ürünlerin yaklaşık %20’si çevre ülkelere tekrar ihraç edilmekte ve mühendislik gibi katma değerler ile projeler hayata geçirilmektedir. Sektörümüz özellikle uygulama ve entegrasyon konusunda oldukça ileri seviyededir. Doç. Dr. Gazi UÇKUN: Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre ülkemizde özel güvenlik faaliyeti için izin verilen şirket sayısı 1.375, özel güvenlik eğitimi veren kurum sayısı 727, kendi güvenliğini sağlamak üzere özel güvenlik izni alan yer sayısı 53.635’tir. Jandarma Genel Komutanlığı kayıtlarına göre ise ülkemizde özel güvenlik faaliyeti için izin verilen şirket sayısı 6,
70 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
özel güvenlik eğitimi veren kurum sayısı 2, kendi güvenliğini sağlamak üzere özel güvenlik izni alan yer sayısı 9.247’dir. Ülkemizde 2011 yılı sonu itibarı ile polis bölgesinde 832.813 kişi özel güvenlik görevlisi sertifikası, 541.642 kişi özel güvenlik kimliği almış olup 187.467 özel güvenlik görevlisi mevcuttur. Jandarma bölgesinde ise 14.078 kişi özel güvenlik sertifikası, 98.170 kişi özel kimliği almış olup 35.251 özel güvenlik görevlisi mevcuttur. Böylece ülkemizde sertifika alan özel güvenlik görevlisi sayısı 846.891, özel güvenlik kimliği alan görevli sayısı 639.812, özel güvenlik görevlisi sayısı 213.718 kişi olup, 225 alarm merkezi bulunmaktadır. 1.155.389 kişi özel güvenlik görevlisi olmak üzere sınava girmiş, bunların 780.955’i sınavda başarılı olmuştur. Bu veriler sektörün ve hizmet alanının büyüklüğü hakkında bize yeterli bilgiyi vermektedir. Özel güvenlik sektöründeki haksız rekabet ve kayıt dışı çalışma kaliteyi düşürmekte ve bu bağlamda verilen hizmetlerin verimsizliği, kamu ve özel sektör işbirliğine olumsuz olarak yansımaktadır. Bugün karşılaşılan en ciddi sorunun nitelikli çalışan bulabilmek olduğunu görüyoruz. Mevcut düzenlemelere göre “temel eğitim” alanlar özel güvenlik sektöründe
çalışabilmek için aranan asgari şartı yerine getirmiş olmaktadırlar. Ancak bundan sonraki kademeler için bir düzenleme henüz yapılmamıştır. Bir meslek için olmazsa olmaz denilebilecek yetkinlikler ve bu yetkinlikleri verecek eğitim ortamı mevcut değildir. Önümüzdeki süreçte özel güvenlik hizmet alanlarının azalmak yerine daha da çoğalacağı ve çeşitleneceği de bir gerçek olarak görülmektedir. Özel güvenlik sektörüne düşen görev, bundan sonra toplumdaki bu kabulün sürdürülebilirlik ve güvenilirliğini arttırmak olmalıdır. Bunun için de özel güvenlik sektörünü oluşturan (eğitim işletmeleri ve hizmet üreten işletmeler) kuruluşların Toplam Kalite Yönetimi anlayışını ve standartlarını oluşturmaları, içselleştirmeleri ve uygulamaları gereklidir. Toplam Kalite Yönetimi’nin yanında meslek etiği eğitimi de özel güvenlik sektörü çalışanlarına verilmelidir. Bu eğitimler AB’ ye tam üyelik isteği ile her alanda hazırlık yapan Türkiye’nin özel güvenlik alanında da AB’ ye entegrasyonunu kolaylaştıracaktır. Türk özel güvenlik sektörü, Türkiye’nin AB’ ye üyeliğine hatta dünya ile entegrasyonuna hazır olmalıdır. Çünkü önümüzdeki gelişmeler AB üyeliğinin ötesinde Dünya Ticaret Örgütü Kamu Alımları Anlaşması’na gözlemci statüde bulunan Türkiye’nin yakın
Şu anda güvenlik sektörünün pazar payı, Türkiye’de kayıtlardaki verilere dayanarak söyleyebiliriz ki; yıllık yaklaşık 6 Milyar 150 Milyon TL. Bu pazarı Türkiye’de 1541 özel güvenlik hizmetleri firması elinde tutuyor.
Murat KÖSEREİSOĞLU GÜSOD Yönetim Kurulu Başkanı
bir gelecekte bu anlaşmaya (KAA) taraf olacağını göstermektedir. Dolayısıyla bu anlaşmaya taraf olunduğunda birçok gelişmiş Avrupa Ülkesi ve ABD gibi ülkelerle aynı kulvarda rekabet etmek durumunda kalınacaktır.
Sektörün temel sorunları nelerdir? Bu sorunlara dair çözüm önerilerinizi paylaşabilir misiniz? Hasan Gazi ÖZER: Sektörümüzün öncelikli üç temel sorunu, kıdem tazminatı ve yıllık izin maliyetleri, Kamu İhale Kanunu ve kamu hizmet alım yöntemi ve sektörel iş kanunu ve buna bağlı olarak işçi sağlığı ve güvenliği kanunudur. İstihdam ağırlıklı bir sektör olarak, özellikle kamu kuruluşlarında verilen hizmetler kapsamında yapılan ihalelerde, asgari işçilik maliyetlerine kıdem tazminatı ile yıllık izin maliyetlerinin dahil edilmemesi şirketlerimiz bünyesinde çok yüksek mali risk birikmesine neden olmaktadır. 4857 Sayılı İş Yasasının amir hükümlerine rağmen, Kamu İhale Kurumunun maliyet unsuru olan bu kalemler hakkında bir düzenleme yapmaması ve bu konuda sessiz kalmaya devam etmekte ısrarcı davranması anlaşılamamaktadır. Acaba, Kamu İhale yasası, 4857
sayılı İş Yasasının, Kıdem tazminatı ve Yıllık İzin ile ilgili hükümlerini ortadan mı kaldırmaktadır? Çalışanlarımız ile Şirketlerimizi sürekli mahkemeleşmeye sevk eden bu sistem kanunlar, uygulamalar ve ortak akıl ile rahatlıkla çözülebilecekken, sürüncemede bırakılması anlaşılamamaktadır. Kamu ihale kanunu ve mevzuatı nedeniyle, en düşük fiyat kriterinin uygulandığı sistem, maalesef standardizasyon, kalite ve sürdürülebilirlilik olgularının önündeki en büyük engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Kurumlar alınan hizmetten, çalışanlar ücretlerden, şirketlerimiz ise kar edememekten şikayetçidir. Dolayısı ile hiç kimse hayatından memnun değildir. Yeniden düzenlemesi yapılan İşçi Sağlığı ve Güvenliği kanunu ile hizmet şirketleri ekstra bir maliyet ile karşı karşıya gelmiş, maliyet unsurları içerisinde yer almayan bu gider kalemi aslında bir ihtiyaç iken bir külfet haline gelmiştir. Genel olarak taşeron olarak adlandıracağımız hizmet şirketlerinin görev yaptıkları alanlar kendilerine ait değildir. Örneğin bir hastane İşçi Sağlığı ve Güvenliği kanunu gereğince bir danışmanlık hizmeti satın alırken, aynı hastanede çalışan Güvenlik, temizlik, yemek vb. hizmet veren şirketlerin tamamı aynı bina içinde olmalarına rağmen ayrı ayrı danışmanlık hizmeti satın almak zorunda bırakılmışlardır.
Taşeron firmalar asıl işverenin İşçi Sağlığı ve Güvenliği uygulamalarına dahil olmalı, asıl işveren tarafından denetlenmeli, ve asıl işverenin danışmanlık sözleşmesine dahil edilmelidir. Böylece tek elden yönetilen bir sistem kurulmalı ve denetlenmelidir. Yukarıda sayılan hususlar, sektörümüzde sektörel bir iş kanunu ihtiyacının ne kadar elzem olduğunu da ortaya koymaktadır. Basın İş Kanunu, Denizcilik iş kanunu gibi kendine has çalışma kuralları olan alanlardan biriside Özel Güvenlik alanıdır. Vardiyalı çalışma sistemi, Silahlı yapılan görevler ve genel kolluk kuvvetlerine yardımcı unsur olarak görev yapan Özel Güvenlik Görevlilerimizin görev başında saldırıya uğrama riskleri yüksek olup, ölümleri halinde şehit, yaralanmaları halinde gazi sayılmaları ve yakınlarına şehit ve gazi yakını haklarının verilmesi gibi hususların tanınmasının zamanı gelmiş ve geçmektedir. Bu gibi durumlarda mevcut mevzuat ile konu “iş kazası” olarak değerlendirilmekte, işverenlerimize yüklü miktarda tazminat içeren davalar açılmaktadır. 5188 sayılı kanunda, “kolluk kuvvetleri gelene kadar, kolluk kuvvetlerinin yetkisini kullanabileceği” belirtilmiş olan özel güvenlik görevlilerimizin, genel kolluk kuvveti mensuplarımızın yararlandığı bu haklardan mahrum bırakılmaması gerekir.
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 71
GÜVENLİK HİZMETİ
İsmail UZELLİ GESİDER Yönetim Kurulu Başkan Vekili
4857 sayılı İş kanununda tanımlanan vardiyalı çalışma sistemi, bir fabrika, maden ocağı yada 24 saat esasına göre çalışan ve işçilerin genellikle toplu olarak çalıştıkları işyerlerini tanımlamakta, vardiya değişiminin kış ve zorlu şartlar nedeniyle bazen haftalarca yapılamadığı (örn. Dağlardaki röle istasyonları, merkeze uzak alanlardaki görev yerleri gibi) yerler için vardiya tanımın sektöre uygun hale getirmesine ihtiyaç vardır. Bu ve buna benzer konuların tüm taraflarca ele alınması ve kalıcı bir düzenleme yapılmasına acil ihtiyaç vardır. Murat KÖSEREİSOĞLU: Özel güvenlik sektöründe yaşanan olumsuzlukların temelinde ‘eğitimin önemini’ ve ‘özel güvenlik sektörüne ilişkin farkındalığın düşük olduğunu’ yaptığımız toplantılarda sıklıkla dile getiriyoruz. Burada, kurum ve kuruluşlar için özel güvenliğin önemli bir iş alanı olduğu; çalışan tarafında da ‘özel güvenlik görevlisi’ olmanın bir ‘meslek’ olarak algılanmasının önemini vurgulayan faaliyetler yapılmalı. Özel güvenlik sektörünün gelişimi, insan kaynağının, kullanılan teknolojinin ve hizmet verilen kuruluşların bu önemli sektör için ayıracağı bütçe oranlarının iyileştirilmesi ve
72 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Güvenlik sektörü, son yıllarda büyümesini istikrarlı bir şekilde sürdüren nadir pazarlardan biridir. Her ne kadar gelişmiş ülkelerde pazarın büyüme hızı düşse de gelişmekte olan ülkelerde hızlı büyüme devam ediyor. Doğu Avrupa, CIS ülkeleri ve Ortadoğu’da bu büyümenin önümüzdeki 2 yıl boyunca aynı hızda devam edeceği öngörülüyor. geliştirilmesi ile mümkün olabilir. Sistem ve yeni düzenlemelerle sektör daha da ileriye gitmeye devam edecektir. Gelişen teknoloji ile güvenlik hizmetlerinin içeriği de genişlemiş durumda, bu sebeple hem güvenlik hizmeti sunan firmaların hem de bu hizmeti almak isteyen tüketicinin beklentilerinin paralel ilerlemesi gerekiyor. Her geçen gün gelişen ve değişen tüketici beklentileri özellikle hizmet sektöründe kendini göstermeye başladı. Güvenlik hizmetleri de bu sektörde ihtiyaç sahiplerinin karşılamaya yönelik kendilerini geliştiren faaliyetlerde bulunmayı hızlandırmalıdır. Gelişen teknoloji ile değişen piyasaya uyum sağlayabilen firmalar zamanla kendilerini diğer firmalardan ayırarak sektöre sektörün ihtiyacı olan ilgiyi yaratacaklardır çünkü günümüzde karşılaşılan sıkıntılardan birisi de tüketicinin güvenlik sektörüne bakış açısıdır. Burada şunu da belirtmek isterim. Büyük, orta ve küçük işletmelerin, bireylerin tüketim konusunda değişen ve çeşitlenen taleplerini karşılayacak ürün ve hizmetlerin güvenlik endüstrisi tarafından geliştirilmesi gerekiyor. Bunun için sektörün tüketiciyi çok yakından takip etmesi, anlaması ve taleplerini karşılayacak çözümler üretebil-
mesi önem arz ediyor. Bu yönde tüketici beklenti takipleriyle paralel güvenlik endüstrisinin bu beklentilere alternatif ve inovatif çözümler getirmesi yeni pazarların yaratılmasına katkı sağlayacaktır. Bu alanda emek sarf edenler, oluşan rekabet ortamında sektöre sundukları yeniliklerle hem sektörde farklılaşacak hem de güvenlik sektörünü bir adım daha ileri götürmeye katkıda bulunmuş olacaktır. İsmail UZELLİ: Sektörün gündem maddesi ve en önemli sorunlarından biri haksız rekabettir. Güvenlik kelime anlamına bakıldığında dahi yeterince önemli ve dikkat edilmesi gereken konudur ve her şeyden önemlisi uzmanlık gerektiren bir alandır. İşletmeler değerlerini koruma altına almak için güvenlik firmalarından hizmet almaktalar. Bugün sektörde uzman ve kaliteli hizmet veren firmaların yanında sektöre sadece ürünler gözü ile bakan, uzmanlık sahibi olmayan ve kalitesiz iş yapan birçok firmanın varlığını sürdürdüğünü üzülerek ve endişe içinde izliyoruz. Güvenlik alanında belirli standartlar olmaması, kayıt dışı çalışmaları, sorunlu ve verimsiz projeleri beraberinde getiriyor. Ancak güvenlik asla risk alamayacağınız nadir alanlardan biridir. Yetkin olmayan
GÜVENLİK HİZMETİ
Doç. Dr. Gazi UÇKUN Kocaeli Üniversitesi Hereke Ömer İsmet MYO
kişilerce projelendirilen ve kurulan sistemler işletmelere geri dönüşü olmayan zararlar verebilmektedir. Bugün geldiğimiz noktada sektörel derneklerimizin de bu alanda ciddi çalışmalar yürüttüğünü görebiliyoruz. Bu çalışmaların yanında İşletmelerin de seçici olması ve değerlerini koruma altına alacak olan firmayı seçerken sorgulayıcı olmasını bekliyoruz. Doç. Dr. Gazi UÇKUN: Sorunları ve çözüm önerilerini şu şekilde sıralayabiliriz. Birinci sorun; emniyet ve jandarmaya yapılan her türlü bildirimin elektronik ortamda olmasıdır. (a) 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu (15.01.2004), (b) Elektronik İmza Kanununun Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik (06.01.2005), (c) Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 17.07.2012 ve 32066 sayılı Birleştirilmiş Genelgesi , (d) 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (13.01.2011), (e) İç İşleri Bakanlığının 11.09.2011 tarihli Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun Uygulamasına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik. Günümüz teknolojisinin ürünü olan
74 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Ülkemizde ise özel güvenlik sektörü 3 Milyar Dolarlık bir pazar oluşturmakta, 213.718 bin kişi ile istihdama önemli katkılar sağlamakta ve Avrupa’da ikinci sırada bulunmaktadır. Türkiye özel güvenlik sektörünün 2012 yılında 10 bin kişiyi daha iş imkanı sağladığı tahmin edilmekte ve bu büyüme hızıyla çok yakın bir gelecekte Avrupa lideri olacağı değerlendirilmektedir. internet kullanımının büyük bir hızla yaygınlaşması ve özel sektördeki e-ticaretin hızla gelişmesi, kamu sektörünü yurttaşlara hizmetleri elektronik sunmaları için baskı altında bırakmış ve buradan e-devlet kavramı ortaya çıkmıştır. E- Devlet, yaygın olarak devlet hizmetlerinin halka elektronik sunumu ile ilgili süreç ve yapıları belirtmektedir. Dünya bankası 2003 yılında E-Devleti tanımlamıştır. Buna göre; E- Devlet; yurttaşlar, iş çevreleri ve diğer devlet otoriteleri ile ilişkileri dönüştürme yeteneğine sahip olan bilgi teknolojilerinin devlet kurumları tarafından kullanımı demektir. E- Devlet, yurttaşlarını, iş çevrelerini devletlerine daha yakın hale getirmek için bir potansiyel sunmaktadır. E-Devlet uygulamasıyla “ bugün git yarın gel”, “mesai bitti”, “hafta sonu tatilinden sonra gel”, “ilgili kişi yok, hasta-izinde” gibi klasik devletlerdeki bürokratik yapıyı da ortadan kaldırmakta 24 saat ve 365 gün iş yapabilme, devlete ve onun organlarına ulaşabilme kolaylığını, hızını getirmektedir. Özellikle AB’ ye girmeyi hedefleyen ve demokratik açık-şeffaf devlet anlayışını benimseyen ülkemizde dünyadaki bu gelişmelerden etkilenerek gerekli hazırlıkları yapmaya başlamış ve birçok alanda E-Devlet
uygulamasına geçmiştir. Mernis Projesi, T.C. Kimlik Numarası uygulaması, emlak beyannameleri ve vergi ödemeleri, ceza ödemeleri, öğrenci okul kayıt işlemleri, çeşitli sınavlar ve dersler bunlara verilebilecek birkaç örnekten biridir. Ayrıca E-Devlet’ in hukuksal alt yapısının oluşturulması içinde ilgi (a) Kanun ve buna bağlı olarak da ilgi (b) Yönetmelik çıkartılmıştır. İlgi (c) Kanunun Kapsamı (2. Md.) maddesi “ elektronik imzanın hukuki yapısını elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarının faaliyetlerini ve her alanda elektronik imzanın kullanımına ilişkin işlemleri kapsar ”hükmüne amirdir. Burada dikkat çekilmesi gereken yer “her alanda elektronik imzanın kullanılması” vurgusudur. Dolayısıyla konu ile ilişkilerde elektronik bildirimlerin olabileceğinin yolu açılmış ve buna ilişkin uygulamanın, sorumlulukların, yapılış şeklinin çerçevesi çizilmiştir. İlgi (d) Kanunun 1525’inci ve takip eden maddeleri’ nde Özel Sektörde elektronik imza, elektronik bildirim gibi hususları düzenleyerek E-Devlet’in oluşmasında temel yapıtaşlarından olmuştur. Devleti oluşturan organlarında (Valilikler, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı) bu hukuki zemin çerçevesinde özel
güvenlik şirketleri ve özel güvenlik eğitim Kurumlarının yapacakları her türlü yazışma, rapor, bildirim, plan, değişiklik vs. gibi faaliyetlerini elektronik ortamda bildirebilmeleri için gerekli alt yapının oluşturulması ve bunun içinde ilgili merciler nezdinde girişimlerde bulunularak birçok ek iş yükü ve zaman kaybından kurtulması gereklidir. Emniyet Genel Müdürlüğü, Özel Güvenlik Daire Başkanlığı’nın otomasyon projesi çalışmaları çerçevesinde e bildirimin hayata geçirilebileceği değerlendirilmektedir. İkinci sorun; valiliğe gönderilen iş yeri koruma planlarının kaldırılmasıdır. (c) Genelgenin 22. Maddesi ve alt bentleri koruma ve güvenlik planlarını içermektedir. Bu konunun aslında sadece sorumluluktan kurtulmak amaçlı ve özel güvenlik görevlilerini sorumlu tutmak amaçlı bir uygulamadır. İlgi (c) genelgenin 22.2 onay bendi “hazırlanan planlar valilik makamınca onaylanmayacak, 3 suret ( İl emniyet müdürlüğü, plan hazırlanan yer ve planı hazırlayan şirkette muhafaza edilecektir.” demektedir. Burada şu soru sorulmalıdır; madem onaylanmayacak neden böyle bir plan hazırlanması isteniyor? İl emniyet müdürlüğü ( Özellikle İstanbul, İzmir, Kocaeli, Bursa, Ankara, Gaziantep vb. ) bu kadar çok sayıda koruma ve güvenlik planlarını nasıl muhafaza edecek, inceleyecek, değişiklikleri takip edecek ve işleyecektir. Görüldüğü üzere uygulamada takibi ve kontrolü çok zor olan ve sadece yasak sanma mantığıyla bu güne kadar mevzuata konulan bir uygulamadır. Ancak şu da bir gerçektir ki; zaten koruması yapılan ister işyeri ister kurum, ister tesis isterse kişi olsun mutlaka bunun bir plan dahilinde yapılacağı, alternatifler oluşturulacağı, risk
analizlerinin yapılacağı bilinmelidir. Güvenlik şirketleri bunları yapmakla zaten yükümlüdür. Hatta iş yapabilmesi, işvereni ( Güvelik hizmet isteyeni ) ikna edebilmesi planlama işini nasıl ciddi yaptığına bağlıdır. İş yeri koruma ve Güvenlik planlarının özel güvenlik şirketince yapılması zorunludur, bunun eğitimi zorunludur, ancak bunların hiçbir işleme tabi tutulmayacak, onaylanmayacak mercilere gönderilmesi ek iş yükünden başka bir şey değildir. Planların yapıldığı ve güvenlik personeline anlatıldığı, eğitimlerin yapıldığı denetlenebilir. Dolayısıyla koruma ve güvenlik planlarının valilik ve emniyet müdürlüklerine (Jandarma bölgesine jandarma birimlerine) gönderilmesine gerek olmadığı, sadece elektronik olarak koruma ve güvenlik planının yapıldığının taahhüt edildiği bir uygulamaya geçilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Üçüncü sorun; sözleşme uzatım bildirimleri konusudur. (e)’nin 4. Maddesi ve ilgi (c) genelgenin 4. Maddesi ve takip eden bentleri bu hususu düzenlemiştir. Başka bir değişiklik yapılması planlanıyor veya isteniyorsa tartışılmalıdır. Dördüncü sorun; denetim formlarıdır. (c) Genelgenin 13. Maddesi ve takip eden bentlerinde denetim konusu düzenlenmiştir. Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde özel güvenlik denetimleri için ayrı bir daire kurulmuştur. Burada yaşanan sıkıntı denetim görevlilerinin konulara vakıf olmamaları, sık değişmeleri, sayılarının yetersiz olması, sadece bildirim yapanların denetlenmesi ve hiç bildirim yapmayanların yeni korsanların görülmemesidir. Denetim konusunun sadece emniyet ve jandarmaya değil sektörün kendisine de bırakılması konusunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sektörü yurtdışı ile mukayese edersek neler söylemek istersiniz? Hasan Gazi ÖZER: Türk Özel Güvenlik Sektörü, Avrupa ülkeleri baz alındığında çalışan sayısı itibariyle 1. sıradadır. Birçok Avrupa ülkesinde Özel Güvenlik Hizmeti başlangıcı ve sektörel gelişimi ülkemizden daha eskidir. Bu kadar kısa sürede birçok Avrupa ülkesinden daha fazla özel güvenlik görevlisi istihdamı ülkemizde aslında bu konuya ne kadar çok ihtiyaç duyulduğunun bir göstergesidir. Amerika’da 1830’lu yıllarda posta arabalarının korunması ve güvenliği ile başlayan Özel Güvenlik sürecinin, FBI binasını koruyan, hapishane güvenliği yapan, para taşıma, ayırma ve dağıtma hizmetleri ile ülke merkez bankalarının yerini almaya başlayan özel güvenlik sektörünün hayatımıza nedenli girdiğinin bir göstergesi olsa gerek. Murat KÖSEREİSOĞLU: Avrupa Güvenlik Hizmetleri Konfederasyonu’nun yaptığı son araştırmalara göre dünyada Özel güvenliğin pazar payı yaklaşık 35 Milyar Euro ve her sene büyüyen bir sektör olarak 2005-2010 seneleri arasında %13,30’luk bir büyüme elde etmiş bulunuyor. Giderek gelişen elektronik güvenlik pazarı yurtdışında pazar payını büyütürken Türkiye’de de son
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 75
GÜVENLİK HİZMETİ dönemlerde kendini göstermeye başladı. Türkiye bu değişimi, bilgi ve tecrübelerini geliştirerek inovasyona ağırlık vererek teknoloji ve insanı bir arada daha etkili kullanarak hizmeti çeşitlendirecek faaliyetler geliştirmelidir. İsmail UZELLİ: Dünya elektronik güvenlik pazarının 2012 yılında 85 Milyar Dolar olduğu tahmin ediliyor. 85 Milyar Dalar’lık bu pazarın %31’i Batı Avrupa’da, %25’i Kuzey Amerika’da ve %25’i Asya-Pasifik Bölgesi’nde. 2014 yılına dek yıllık %7,8 artışla elektronik güvenlik pazarının 95-100 Milyar Dolar’a ulaşması bekleniyor. Genel tabloya bakıldığında dünyada başta Amerika olmak üzere güvenlik ihtiyacı duyan ve güvenlik alanına yapılan yatırımın öneminin farkında olan ülkelerle kıyaslandığında henüz küçük bir pazarız. Ülkemizde son yıllarda gerçekleşen emlak projeleri ve nüfus yoğunluğu göz önünde bulundurulduğunda yatırımcı için ilgi çekici bir pazar resmi çiziyor. Güvenlik sektörü son yıllarda büyümesini istikrarlı bir şekilde sürdüren nadir pazarlardan biridir. Her ne kadar gelişmiş ülkelerde pazarın büyüme hızı düşse de gelişmekte olan ülkelerde hızlı büyüme devam ediyor. Doğu Avrupa, CIS ülkeleri ve Ortadoğu’da bu büyümenin önümüzdeki 2 yıl boyunca aynı hızda devam edeceği öngörülüyor. Bazı Afrika ve Asya-Pasifik ülkeleri de benzer büyüme trendini yakaladı ya da yakın zamanda yakalaması bekleniyor. Asya-Pasifik, Ortadoğu ve Afrika homojen pazarlar değil, farklı büyüme hızlarına sahip pek çok ülke aynı pazar sınırlarında yer alıyor. Ancak bu ülkelerdeki hızlı ekonomik büyümenin yanı sıra siyasi olaylar, iç güvenliğe dönük tehditler ve mevcut güvenlik uygulamalarının yetersizliği sektörel
76 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
büyümeyi daha da arttırıyor. Çin, Hindistan, Rusya ve Türkiye’de 2014 yılında da iki basamaklı büyüme rakamlarının devam etmesi bekleniyor. Güvenliğe dönük devlet yatırımlarının artması, taşere edilen güvenlik hizmetlerinin artması ve çeşitlenmesi, gelişmekte olan ülkelerde altyapı ve inşaat sektörlerinin hızlı gelişimi bu büyüme trendini pozitif yönde etkileyen başka unsurlar. Dç. Dok. Gazi UÇKUN: İsviçre Cenevre Üniversitesi Uluslararası Mezunlar Enstitüsü ve Kalkınma Araştırmaları’ndan bir grup uzmanın hazırladığı yıllık rapor, özel güvenlik endüstrisinin tüm dünyada hızla büyüme kaydettiğini ve hükümetlerin polis alımından 2 kat daha fazla sayıda kişiyi özel güvenlik şirketleri tarafından güvenlik görevlisi olarak işe aldığını ortaya çıkarmıştır. Dünyada kayıtlı özel güvenlik görevlisi sayısının son 20-30 yılda % 200-300 oranında bir artış göstererek 20 Milyon’u bulduğu tespit edilmiştir. Yeryüzündeki özel güvenlik firmaları dünya piyasalarında, 2011 yılı ortalama verilerine göre 100 Milyar dolardan fazla bir pazar payına sahiptir. Hâlihazırda Avrupa Birliği ülkelerinde özel güvenlik sektörü 1,7 milyon çalışanı, 50.000 şirketi ve 15 Milyar Euro yıllık geliri ile önemli bir sektördür. İngiltere 220 bin kişi ile güvenlik sektöründe istihdam açısından Avrupa lideridir. Ülkemizde ise özel
güvenlik sektörü 3 Milyar Dolarlık bir pazar oluşturmakta, 213.718 bin kişi ile istihdama önemli katkılar sağlamakta ve Avrupa’da ikinci sırada bulunmaktadır. Türkiye özel güvenlik sektörünün 2012 yılında 10 bin kişiyi daha iş imkanı sağladığı tahmin edilmekte ve bu büyüme hızıyla çok yakın bir gelecekte Avrupa lideri olacağı değerlendirilmektedir. Güvenlik Servisleri Organizasyon Birliği Derneği (GÜSOD) bilgilerine göre, Türkiye’de özel güvenlik yasasının çıkışı ile yıllara göre özel güvenlik şirketi ve özel güvenlik eğitim kurumu sayılarında büyük bir artış görülmektedir. GÜSOD 2000 yılında Avrupa Güvenlik Servisleri Konfederasyonu’na (CoESS) katılımcı üye (associated member) olmuştur. AB üyesi olmayan ülkelere tanınan bu üyelik olanağını çok iyi kullanan Dernek, güvenlik konusunda Avrupa çapında övgüyle karşılanan çabaları sonucu, Konfederasyon’un Tüzüğünde değişiklik yapılmasını sağlayarak, 28 Ocak 2004’te Brüksel’deki CoESS Yönetim Kurulu’nda tüm diğer AB üyesi ülkelerle eşit statüde tam üyeliğini (active member) kabul ettirmiştir. Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci ile ilgili çalışmalar devam ederken buna paralel olarak Özel Güvenlik Sektörü’nün temsilci kuruluşları AB’ de var olan mütekabil kuruluşlarına üye olarak kabul edilmişlerdir. Sektör açısından ve genel olarak ülkemiz açısından önemli bir gelişmedir.
GÜVENLİK HİZMETİ
Otel güvenliği Otel misafirleri geçici evleri olan otel odalarında kendilerini güvende hissetmek isterler. Otellerin, misafirlerini güven altında konaklatmak görevleri vardır. Otellerin iyi iş yapabilmesi sağladıkları bu güvenliğe bağlıdır. Haluk ERTAN / İnsan Hizmetleri ve Risk Yönetim Direktörü Çırağan Sarayı Kempinski
S
eyahat eden insanlar genellikle acele içinde yorgun veya dikkatsiz ve bulundukları yere yabancı olduklarından dolayı suç işlemeye temayüllü kişilerin hedefinde olurlar. İş veya tatil maksatlı seyahat eden kişiler otellerine ulaştıkları zaman büyük bir rahatlama içerisine girerler ve bir benzetme ile gardı düşen boksör gibi kolay hedef haline gelirler. Otel misafirleri geçici evleri olan otel odalarında kendilerini güvende hissetmek isterler. Otellerin, misafirlerini güven altında konaklatmak görevleri
78 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
vardır. Otellerin iyi iş yapabilmesi sağladıkları bu güvenliğe bağlıdır. Ölüm, yaralanma ve yıkılma gibi ihtimallerden ayrı olarak bir otelde meydana gelebilecek olay otelin itibarını zedeleyerek işlerin azalmasına ve hatta o ülke veya bölgedeki turizmin yok olmasına neden olabilir. Otellere yönelik riskler otelde kalan misafirlerin kimliklerine bağlı olarakda artabilir. VIP misafirler veya çok ünlü kişiler özel riskler yaratabilir. Otel çalışanları çoğu zaman bazı misafirlerin beraberinde getirdikleri risklerden haberdar bile olmayabilir. Sonuç olarak
oteller her zaman bu tür risklere karşı uyanık ve hazırlıklı olmalıdır. Yaz sezonlarında otellerde meydana gelen olay sayılarında bir artış gözlenir. Kötü niyetli kişiler odalara girerek misafirlerin eşyalarını çalmaya çalışırlar. Zayıf noktaları fırsat bilenler genel mekanlardan veya toplantı salonlarından bulabildikleri malzemeleri çalarlar. Otel personelinin sürekli değişmesi denetimin ve uyanık olmanın zayıflamasına neden olur. Sık personel değişen otellerde olayların önlenme şansı daha da azalır. Otel misafirleri bazen otel personelini de arzu
edilmese bile yanlışlar yapmaya zorlayacak durumda olabilirler. Bunların sonucunda meydana gelecek olaylar anlık bir gaflete bağlı olarak otelleri zor durumda bırakacak sonuçlara itebilir. Otellerde misafirlerin karşılaşabilecekleri muhtemel riskler aşağıdadır: Terörizm, Çocuk kaçırma, Organize soygunlar, Anlık gelişen soygunlar, Odalardan hırsızlıklar, Bagajların çalınması, Tecavüz , Misafirin özerkliğine basın veya diğer menfaat gruplarınca tecavüz, Otel personeli tarafından yapılan hırsızlıklar, Otel personelinin malzemelerinin çalınması, Misafirler arası veya misafirler ile personel arasında meydana gelebilecek tartışmalar, Yangın, Deprem gibi tabi afetler. Otel güvenliği, otellerde normal yaşantının dışında hiçbir şey olmadığı zaman başarılı bir şekilde görevini yapmış sayılır. Otelde rutin misafir ağırlama hiçbir faaliyet kesintiye uğramadan devam
etmelidir. Otel güvenliği suçluları takip ve yakalama çalışması içindeyken ve bunun sonucu misafirler için güvenli bir ortam yaratma gayreti içindeyken bu çabalar hiçbir zaman misafirler tarafından hissedilmemeli ancak profesyonel ve etkin bir şekilde sürdürülmelidir. Otel güvenliği otel misafirlerine, otel personeline ve otel yönetimine etkin bir güvenlik sağlayacak şekilde hizmet eder. Ayrıca bütün personel de bir güvenlik görevlisi gibi hareket etmeli ve bunun sonucunda da etkin bir otel güvenliği ile otel için mükemmel bir repütasyon sağlamalıdır. Otel güvenliği, barlar, restoranlar, sağlık kulüpleri, kat hizmetleri gibi özel bir misafir hizmeti olarak görülmelidir. Otel güvenliği hiçbir zaman bir angarya olarak görülmemeli fakat oteli güvenli bir ortam olarak tanıtacak katma değer hizmeti olarak değerlendirilmelidir. Otellerde etkin bir güvenlik hizmeti sağlamak sureti ile aşağıdaki hususlar sağlanır: Suçlulara ve teroristlere karşı caydırıcılık, Personelin moralini artırarak güven ve takım ruhu oluşturmak, Misafirlere daha iyi hizmet
sağlanması, Misafirlerin kendini güvende hissetmesi, Otelin itibarının artırılması, Otelin doluluğunun artması, Kolluk kuvvetlerinden daha fazla destek ve rağbet görülmesi. Otellerde yangın, adi suçlar, yaralanmalar, tabi afetler, sabotajlar ve terörizm gibi maruz kalınacak riskleri azaltacak her türlü tedbir alınmalıdır. Zaman içerisinde adi suçlar ve adi suçlara teşebbüs çeşitli nedenlerle artmıştır. Mevcut bu risklerin tamamını önlemek mümkün olmayabilir, ancak çeşitli güvenlik tedbirleri ile bu risklerin azaltılması mümkündür. Otellerin alabileceği en önemli ve en az masraflı tedbirlerden bir tanesi otellerde meydana gelebilecek olaylara karşı sadece güvenlik personelini değil fakat bütün otel personelini eğiterek bilinçlendirmektir. Personelin eğitiminin yanı sıra kapsamlı bir güvenlik faaliyetinin ayrılmaz parçası olarak fiziki güvenlik tedbirlerinin de alınması gerekir. Otel yönetimleri için güvenlik personeli sayısı kadar fiziki güvenlik tedbirlerinin de sayısı ve çeşidi çok önemli bir unsur olup bütçe oranında uygulanmalıdır. Oteller
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 79
GÜVENLİK HİZMETİ
de alınacak fiziki güvenlik tedbirleri çevre güvenliği ve aydınlatma, yangın ve güvenlik alarm sistemleri, kartlı okuyucular, biometrik sistemler, CCTV sistemleri ve ihtiyaç duyulacak benzeri sistemlerden oluşur. Özetleyecek olursak bütün oteller bir takım güvenlik riskleri ile karşı karşıyadır, bu riskleri önlemek için gerekli tedbirler alınmazsa doğal olarak otel misafirlerini, çalışanları ve malzemenin zarar görmesini doğuracak hususlar olacaktır. Bir otelin başarısı ve itibarı büyük oranda misafirlerine sağladığı imkanlar ve güvenlik ile doğru orantılıdır. Güvenli bir ortamın yaratılmadığı otellerde otelin itibarı zedelenecek ve bu da doğal olarak gelir kaybına yol açacaktır. Otellerde risklerin nasıl önleneceğinin tercihi doğal olarak bütçeyle de doğru orantılıdır. Otelde konaklarken dikkat edilmesinde fayda olacak bazı hususlar aşağıdadır: Odaya giriş yapınca yangınla ilgili tedbirleri kontrol ediniz (kaçış yolları planı, duman dedektörü, sprinkler, en yakın YSC yeri, en yakın yangın söndürme hortumunun yeri vb.)
80 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Odadaki kasanın güvenli çalışıp çalışmadığını kontrol edin. Kasa şifrenizi başkalarının yanında girmeyin. Para, mücevher, pasaport, bilet gibi önemli malzemelerinizi mutlaka kasaya koyunuz ve kasanızı kilitli tutunuz. Otelden ayrılırken kasanın tam olarak boşalttıktan sonra elinizle kasanın içini tam olarak kontrol ediniz, kasa içinde özellikle kasa kapağı arkasında kalan malzemeler olabilir. Kapının kilitlerini kontrol ediniz. Gece yatarken emniyet kilitlerini kapatınız. Siz odada bulunurken kapı çalarsa göz deliğinden bakarak kimin geldiğinden emin olunuz.
Tereddüt olursa kapıyı açmayıp resepsiyona haber veriniz. Yorgun, alkollü vb. durumlarda özellikle yatakta yatarken sigara içmeyiniz. Küçük çocuklarınızı yalnız bırakmayınız. Otel dışına çıkarken kimlik fotokopinisini (yurtdışında pasaport fotokopinisini) ve otel irtibat bilgilerini yanınıza alınız. Bagajlarınızı, pasaportunuzu ve biletlerinizi otelden ayrılıp araca binmeden mutlaka kontrol ediniz. Yabancı kişilerle diyalog kurup size yabancı olan yerlere gitmeyiniz. Ebad ve/veya paha olarak büyük malzemelerinizi varsa otelin kasa odasına bırakınız. Sağlık sorunlarınız varsa bu bilgileri otele girişte resepsiyon ile paylaşınız. Otelin genel mekanlarında tanıştığınız, özellikle sizinle tanışmak isteyen kişilere karşı dikkatli olunuz. Restoranlarda veya düğün-gala yemeği gibi etkinliklerde her hangi bir maksatla masadan kalkarken kıymetli malzemelerinize dikkat ediniz. Başta genel tuvaletlerde olmak üzere ellerinizi yıkarken çıkarabileceğiniz yüzük, bilezik gibi takılarınızı geri takmayı unutmayınız.
Oteller bir takım güvenlik riskleri ile karşı karşıyadır, bu riskleri önlemek için gerekli tedbirler alınmazsa doğal olarak otel misafirlerini, çalışanları ve malzemenin zarar görmesini doğuracak hususlar olacaktır. Bir otelin başarısı ve itibarı büyük oranda misafirlerine sağladığı imkanlar ve güvenlik ile doğru orantılıdır
GÜVENLİK HİZMETİ
Deniz sinyalizasyonuna yeni yorum
Archbeacon AB01 liman feneri
AB01, bir araştırma ve geliştirme projesi ürünüdür. Halihazırdaki geçerli mevzuatta her hangi bir değişiklik yapılmadan, mevcut deniz sinyalizasyonunda bir devrim yaratmış ve liman işaretlemesinde hareketli ışık konseptini getirmiştir. Gültekin Fişek
L
imanlara giriş yaparken manevra sırasında görülen ilk ışık, dış mendirekte bulunur ve kaptana, limanın sahildeki mevkisini belirtir. İkinci göze çarpan ise giriş kanalının lambanın hangi tarafında olduğunu işaret eden çakar sinyal ışık rengidir. Son olarak da limanda görülen, şehirleşmenin sonucu çok fazla miktardaki 24 saat süreyle yanan
82 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
liman içi ve arka plan lambaları, giriş kanalın ve limanın ölçüleri hakkında bilgi verir. Ancak devamlı yanmakta olan arka plan lambaları manevra alanında bir ışık karmaşası oluşturur. Günümüzde mevcut liman giriş markalama sistemi, takriben 1880 yılından beri uygulanmaktadır. Ancak, 20. yüzyılın başlarından itibaren kıyı kesimindeki sanayileşme, buna paralel sahil
yerleşim yerlerindeki nüfus artışı ve 24 saat süreyle devam eden yat kültürünün gelişmesi gibi nedenlerden dolayı limanlarda daha fazla ışık kaynağı ihtiyacı meydana çıkmış ve bunun neticesi olarak yerleşim bölgelerine yakın kıyı şeritlerinde seçilmesi mümkün olmayan birçok ışık kümeleri oluşmuştur. Teorik ve fonksiyonel olarak liman girişlerinde halihazır kul-
lanılan sistemlerde herhangi bir eksiklik bulunmamaktadır. Ancak, konuya pratikte bahse konu ışık fazlalığının sahil kesiminde yarattığı ışık karmaşası, kaptanlar ve gemiciler tarafından sahile, limana varışta iskele- sancak liman giriş ışıklarını tespit etmekte zorluk çıkarmaktadır. Geceleri limanlara girişte olası emniyet zafiyetlerinden dolayı aşağıdaki malum neticelerle karşılaşılmaktadır. Her klasta tekne için deniz kazaları ihtimali, Kıyı şeridini takip ederken oryantasyon eksikliğinden dolayı yön kaybı ile emniyetin azalması ve zaman harcanması, Limanlara yaklaşım için gündüz rotalarının hesaplanması, gece ise bilinmeyen limanlara giriş yapmaktan sakınmak.
AB01 Archbeacon liman feneri AB01, yukarıda belirtilen problemin ortadan kaldırılması için yapılan bir araştırma ve geliştirme projesi ürünüdür. Halihazırdaki geçerli mevzuatta her hangi bir değişiklik yapılmadan, mevcut deniz sinyalizasyonunda bir devrim yaratmış ve liman işaretlemesinde hareketli ışık konseptini getirmiştir. AB01 Archbeacon projesi ile hem geleneksel ışık ile markalama sayesinde limanlara girişte yaşanan problemleri bertaraf etmek, hem de yeni bir tasarım ile göze güzel hitap eden bir markalama sistemi geliştirilmiştir. AB01 boru şeklinde, yuvarlak kendinden GRP (cam takviyeli plastik) malzemeden imal edilen 6 metre yarı çaplı bünyesinde altı adet dahili LED ışık paneli oluşturan kemer yapıdan oluşmaktadır. Konum olarak en uygun monte yeri liman dışına liman giriş feneri ile beraber
Teorik ve fonksiyonel olarak liman girişlerinde halihazır kullanılan sistemlerde herhangi bir eksiklik bulunmamaktadır. Ancak, konuya pratikte bahse konu ışık fazlalığının sahil kesiminde yarattığı ışık karmaşası, kaptanlar ve gemiciler tarafından sahile, limana varışta iskele- sancak liman giriş ışıklarını tespit etmekte zorluk çıkarmaktadır. yerleştirilmesidir. Burada uygulanan temel yenilik, liman ışıklandırmasında hava ve karayolları trafik ışıklandırmasında da yer alan hareketli ışık sinyal konseptinin ilk defa bir liman fenerine uygulanmasıdır. Bu proje, uygunsuz hava koşullarında ve/veya teknik sıkıntıların olması durumundaki hallerde (telsiz, GPS, radar veya çizici çalışmaması), gözle yapılan seyrüseferlere yardımcı, yeni görsel referansların ihtiyacı da ortaya koyulmuştur. Bu nedenle Archbeacon AB01 sistemini diğer seyrüsefere yardımcı ışıklara nazaran esas değerli kılan bir ışık hüzmesinin yaratılması ve deniz önünde gele-
neksel ışıklandırmadan farklı bir ışık hareketi meydana getirerek harici liman fenerinin mevkinin belirlenmesi ve de kendisini limanda ve sahilde mevcut diğer tüm ışıklardan bariz olarak ayırt edebilmesidir. Ancak projeye yaklaşımdaki ilk düşünce bununla da sınırlı değildir. Fonksiyonel olarak işlevine ilaveten, konumlandırılacağı yapıya estetik bir değer de kazandırmasıdır. Bu nedenle AB01 sisteminde çok detaylı bir ince tasarım yer almaktadır. Bu dizayn sayesinde limanın diğer yan yapıları ile estetik olarak uyumlu bir entegrasyon sağlamakta ve de görsel olarak da beğeni kazandırmaktadır.
Archbeacon AB-1 Barcelona Limanı’nda
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 83
GÜVENLİK HİZMETİ
Türkiye’de özel güvenlik sektörünün gelişimi 5188 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör kuruluşları bu yasa kapsamında faaliyet gösteren ve belgelendirilen özel güvenlik şirketleri tarafından güvenlik hizmetlerini sağlamaya başladılar. 2495 sayılı kanunun yürürlükten kaldırılıp, 5188 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte özel güvenlik sektörü hızlı bir şekilde büyümeye başladı. Yılmaz DEMİRPOLAT DESMER GÜVENLİK A.Ş.
E
mniyet mensubu olarak, meslek hayatımın yirmi yıla yakın bir bölümü sokakta ve adli görevlerde bulunmakla geçti. Özellikle 1977 yılında İstanbul’da ilk göreve başladığımda ülkemiz-
84 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
de siyasi (sağ / sol) olaylar baş göstermiş, sokaklarda sürekli çatışmalar, terör olayları, öğrenci ve işçi hareketleri, banka soygunları ve bunun gibi asayişe müessir olaylar çok yoğun olarak meydana geliyordu. Devlet genel kolluk
kuvvetleriyle olayları bastırmada zorlanıyordu. Olaylara birebir tanıklık eden birisi olarak bu süreçte toplu gösteriler ve banka soygunları artarak devam etmekteydi. Siyasi olaylarda bir dönüm noktası olan 1980 yılından sonra
bu tür olaylar hızla azalmasına rağmen şekil değiştirerek özellikle büyükşehirlerde kuyumcu ve banka soygunları ile belirli hedeflere yönelik terör olaylarına dönüştü. İçinde bulunduğum emniyet camiası, o dönemde asayiş olaylarının tek başına emniyet güçleri ile her noktada etkili bir şekilde sağlanmasının ne kadar güç olduğunu görmüştü. 1981 yılında hükümet tarafından 2495 sayılı “Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması” hakkındaki kanun çıkartılarak yürürlüğe konuldu. Kanunla birlikte birazda zorunlu olarak bazı kurum ve kuruluşlar ile bankalar kendi güvenliklerini sağlamaya başladılar. İşte bu dönem Türkiye’de özel güvenlik hizmetlerinin başlangıcını teşkil etmekteydi. Benim ise özel güvenlik hizmetleri ve bunun bir parçası olan alarm ve kamera teknolojisi ile tanışmam ilginç olmuştur. 1995 yıllında Ankara Asayiş Şube Müdürlüğü’nde Oto Hırsızlık Büro Amiri idim. Yetkili oto servislerinden (tamirhane) birinde, tamire girip çıktıktan sonra birkaç otonun çalındığını tespit etmiştik. Bu konuyla ilgili araştırma yaparken, yetkili servisin güvenliğini sağlayan güvenlik şirketinin sahibiyle tanıştım. Bahsettiğim konunun araştırması bittikten sonra, güvenlik şirketinin sahibi, şirketini tanıtmak üzere davet etmişti. Orada alarm ve kamera sistemleri ile benzer elektronik cihazlar hakkında bilgi verildiğinde konuyu ilgiyle izledim. Türkiye de bu şekilde elektronik sistemlerin gelişmekte olduğunu görüp şirket sahibine memnuniyetimi ifade
Yılmaz DEMİRPOLAT
etmiştim. Asayiş olaylarının bu teknoloji ürünü cihazlar ile daha çabuk çözüldüğüne o zaman şahit oldum. Özel sektörün bu konuda dinamik yapısı ve etkili uygulamaları emniyet birimlerine destek olmaya başlamıştı. Bu olaydan bir yıl sonra atamam Ankara Özel Güvenlik Şubesi’ne yapıldı. Bu birimde 1996 – 2009 yılları arasında 13 sene görev yaptım. 2495 sayılı kanunu ve özel güvenlik teşkilatlarını yakinen tanıma fırsatı buldum. 1996 yılında bu şubede göreve başladığımda, birlikte çalıştığım arkadaşlar tüm şirketler için hep yasal olmayan, tabiri caiz ise kara düzen çalışan şirketler olarak bahsediyorlardı. Kendi kendime yasal olmayan şirket nasıl oluyor acaba diye düşünürken, anladım ki o dönemde faaliyet gösteren güvenlik şirketleri, herhangi bir yasal dayanakları olmadan, İçişleri Bakanlığı’nın bir emir yazısıyla faaliyet gösteriyorlardı. Yasal boşluk nedeni ile artarak gelen şikayetler üzerine bir dönem bu şirketlerin kapatılması gündeme gelmiş, ancak bu sektörden geçi-
mini sağlayan insanların mağduriyetine sebebiyet vermemek için “bulundukları yerde koruma ve kollama hizmeti“ verebilir şeklinde ara bir çözüm getirilerek 2004 yılına kadar gelinmiştir. 2004 yılında 5188 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör kuruluşları bu yasa kapsamında faaliyet gösteren ve belgelendirilen özel güvenlik şirketleri tarafından güvenlik hizmetlerini sağlamaya başladılar. 2495 sayılı kanunun yürürlükten kaldırılıp, 5188 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte özel güvenlik sektörü hızlı bir şekilde büyümeye başladı. 2009 yılında emeklilik hayatımın başlaması ile birlikte Desmer Güvenlik A.Ş. çatısında Birim Müdürü olarak göreve başladım. Bu aşamada geçmiş yıllarda edindiğim tecrübe ve birikimlerin çok faydasını gördüm. Ancak belirtmek isterim ki özel sektörde çalışmak gerçekten çok farklı. Daha önceden emniyet çatısı altında baktığım göz ile sektör çalışanı olarak daha farklı bir bakış açısı kazanıyorsunuz. Mevcutta yapılan uygulamaların bazı noksanlarını daha net görme imkanınız oluyor. Ancak Özel Güvenlik Daire Başkanlığı bünyesinde yürütülen titiz çalışmalar ile kısa sürede bu küçük noksanlıkların tamamlanacağına inanıyorum. 1981 yılından bu tarafa gelen tarihsel süreci; sektörün eski ve şimdiki haline tanıklık etmiş ve uzun süredir hem kamuda, hem de özel sektörde bu işin içerisinde olan birisi olarak tüm sektör temsilcilerine ve çalışanlarına sağlıklı, mutlu ve güvenli günler temenni ederim.
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 85
YANGIN GÜVENLİĞİ
“Yangın yönetmelikleri başarılı ve gelişime açıktır” Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı ve Yangından Korunma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Turanlı ile yangın güvenliği üzerine röportaj yaptık. Yangın güvenliği ve sektör üzerine görüşlerini aldığımız Turanlı; mevcut yangın yönetmeliklerinin başarılı ve gelişime açık olduğunu söyledi.
T
ÜYAK ve faaliyetleri
hakkında bilgi alabilir miyiz?
Türkiye Yangından Korunma Vakfı, 1992 yılında kuruldu. 2003 yılında ise dernekleştik. Şu anda hem Tüyak Vakfı’nın hem de derneğimizin başkanlığını yürütmekteyim.
86 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
Vakfın kuruluş amacı; ülkemizin kaynaklarının heba olmaması için ülke gerçekleri ile bağdaşan, yangından korunma konusunda yayın hazırlamak, sempozyum düzenlemek, kamu kurum ve kuruluşları ile birlikte hareket ederek yönetmelik ve standartların oluşumuna katkı sağlamak, bu konuda kamu algısı-
nın dikkatini çekerek bilgi ve bilinç düzeyini yükseltmektir. Vakıf, bahsettiğim bu amaçları doğrultusunda çalışmalar yapmakta olup, yayın hazırlamak panel ve sempozyumlar düzenlemek standart ve yönetmeliklerin hazırlanmasında taraf olmak kamuoyunu bu çerçevede bilinçlendirici faaliyetler-
İsmail Turanlı
de bulunmak noktasında kısmen de olsa hedefine ulaşmıştır. Ancak bu hedefe varmış olması durmak anlamına gelmez, bahis konusu amaçların temelinde sürekli eğitim ve bilinçlendirme yatmaktadır. Bu çerçevede daha fazla yayın, daha uygun ve gelişmelere ayak uyduran mevzuat noktasında, kamu kurum ve kuruluşları ve özel sektör temsilcileri ile sürekli irtibat halinde çalışmaya da devam ediyoruz. Üyelerimizi ise gerek özel gerekse kamu sektörünün profesyonelleri, sektörde yer alan akademisyenler ve sektörün içinde faaliyet gösteren tüzel kişilikler oluşturmaktadır.
Amaçlarınıza ulaşabildiniz mi? Geriye dönersek; 1992 yılına baktığımızda, o dönemde Türkiye genelini kapsayan binaların yangından korunması ve can ile mal güvenliğinin sağlanması adına koyulmuş kurallar yoktu. Kuruluş aşamamızdaki kurucu başkanımız, Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç idi. Kendisi ve arkadaşları; ülke çapındaki tüm binaların yangınlardan korunması, ülke kaynaklarının efektif kullanılması ve kayıpların minimize edilmesi için bir kurallar manzumesi oluşturmak hedefindeydiler.
1992 – 2002 yılları arasında, bu hedefe yönelik çalışmalar gerçekleştirildi ve 2002’ye gelindiğinde, Türkiye’de Binaların Yangından Korunması hakkındaki ilk mevzuat, Bakanlar Kurulu tarafından yayınlandı. En ses getiren çalışmamız, 2010 - 2011 yılları arasında gerçekleşen projemizdir. Bu proje kapsamında, Bayındırlık Bakanlığı ile iş birliğine gittik ve Türkiye’nin 10 ilinde çalışan 8000 mimar ve mühendisi kapsayan bir seminer düzenledik. Benzer çalışmalarımız bugünde sürüyor. Bilgiyi, hem profesyonellerin hem de kamuoyunun nezdinde erişilebilir, paylaşılabilir hale getirmek istiyoruz. “Önce tedbir sonra tevekkül” diyor, insanların bilinçlenmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyor ve çalışmalarımıza bu şekilde yön veriyoruz.
Sektörün genel bir değerlendirmesini yapar mısınız? Bu sektörün %70’ini temsil eden yapıyız. Bunu hem nicelik hem de nitelik açısından ifade ediyorum. Sektörün gerek üretim gerekse uygulama açısından standart ve yönetmeliklere uygun davranış sergilemesi için büyük gayret sarf ediyoruz. Ancak sizlerin de yakından bildiği üzere bazı sıkıntılarımız var, bu çerçevede TÜYAK Garanti markası adı altında bir girişim başlatıyoruz. Bunun sektörü olumlu
yönde motive edeceğine ve ülke kaynaklarının kullanılmasının daha verimli hale geleceğine inanıyoruz. Kısaca TÜYAK Garanti markası, üretici ve uygulamacı ile TÜYAK Vakfı arasında karşılıklı isteğe bağlı bir sözleşme olacak. İlgili taraflar piyasaya ülkemizde geçerli olan yasa, yönetmelik ve standartlara uygun mal ve hizmet arz edeceğini kabul ve taahhüt edecek. Aksi durumlarda ise TÜYAK hakem heyetinin kararlarını kabul edecektir.
“Tüyak Garanti Markası” hakkında bilgi verebilir misiniz? Tüyak Garanti Markası, bu sektörde faaliyet gösteren şirketlerin imalat ve hizmet kalitelerini yükseltmek amacıyla hazırlanmıştır. Garanti Markasını uygulamasını kabul eden ve kalite taahhüdünde bulunan firmalar, bu taahhüdün ihlali ya da müşteri tarafından şikayet gelmesi durumunda, TÜYAK bünyesinde oluşturulan hakem heyetinin yetkisini kabul etmiş olacaklardır. Tüyak Garanti Markası’nın kullanımı bu taahhüde karşılık, firmaların mal ve hizmetlerinde kullanılması mümkün olacaktır. Garanti Markası’nın devreye alınmasıyla birlikte, doğru uygulama ve doğru bilgilendirme ile ilgili etik kurallar oluşmasını sağlayarak, yangın güvenlik sektöründe bir farkındalık yaratmayı hedefledik.
TÜYAK Garanti markası adı altında bir girişim başlatıyoruz. Bunun sektörü olumlu yönde motive edeceğine ve ülke kaynaklarının kullanılmasının daha verimli hale geleceğine inanıyoruz. Kısaca TÜYAK Garanti markası, üretici ve uygulamacı ile TÜYAK Vakfı arasında karşılıklı isteğe bağlı bir sözleşme olacak.
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 87
YANGIN GÜVENLİĞİ
Yangınla mücadele ve sistem dizaynı multi disiplinler sonucu ortaya çıkar. Burada sorumluluk, tasarımı yapan kişilere aittir. Belediyeler ve belediye çatısı altındaki itfaiye birimleri, denetim mekanizmasını esas açısından değil, usül açısından işletir. Yangın riski nedir? Yangından korunma ve yangın güvenliğinden ne anlamalıyız? Yangın riski, ülke kaynakları açısından bireysellikten uzak topyekûn değerlendirilmelidir. Yangın riski geçmişte olmuş olaylardan ders çıkartarak muhtemel olayları analiz etmek ve bunları öngörü ile birleştirerek tanımlamak demektir. Yangın riski, gece uykularımızı kaçıran hususlardır. Yangın riski, tedbir ve tevekkül ikilisinden tedbir alınarak önlenebilecek kaza, afet ve ihmal sonucu oluşabilecek yangınlar demektir. Yangından korunma ve yangın güvenliği ise bu olası risklere karşı kendimizi güvence altına almak demektir. İş devamlılığının sağlanması demektir. Can ve mal kaybının ya hiç olmaması ya da azaltılması, minimize edilmesi demektir. Yangından korunma, çocuklarımıza daha güvenli ve yeşil alanlar bırakmak demektir. Fabrikalarımızda çalışan, üreten işçilerimizin güvenliği demektir. Üretimin devamlılığı demektir. Kontratlarımızın güvence altına alınması demektir ve nihayetinde yangından korunma ve yangın güvenliği, huzur içinde uyumak ve geleceğe güvenle bakmak, varlıklarımızı gelecek nesillere kül etmeden aktarabilmektir.
Yangınlara karşı yeterli tedbirler alınıyor mu? Yeterli bir bilincin olduğunu söyleyebilir miyiz? Biz bu işin yapım sektöründe yer alan mimar ve mühendislerin
88 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
çalışmalarını yeterli bulmadığımız için, bahsetmiş olduğumuz eğitim, yayın ve sempozyum faaliyetlerini gerçekleştiriyoruz. Konunun toplumsal boyutunu ele alacak olursak, Marmara Bölgesi’nde ve özellikle İstanbul’da tüketicilerin son derece bilinçsiz olduğunu görüyoruz. 30 katlı binaların Boğaz manzarası olabilir ancak ne kadar önlem alırsanız alın, orada oluşan bir yangın riskini tamamen yok edemezsiniz. Amerika Birleşik Devletleri, 1896’dan beri bu bağlamda çeşitli düzenlemeler yapıyor, ancak orada bile hâlâ can ve mal kayıplarının gerçekleştiği yangınlar oluyor. Önemli olan, riskleri minimize etmektir. Biz bu çerçevede halkımızın en azından satın alma ve kiralama esnasında güvenlik ihtiyaçlarını sorgulamalarını istiyoruz. Bu tür konuşmalar ve yayınlarla, insanımızı yönlendirmeye çalışıyoruz. Can ve mal güvenliğinin sağlanması için hasar maliyetine karşın muhtemel yatırım maliyeti odaklı çalışmalar yapılmalı. Bu çerçevede mevzuat oluşturulmalı ve kamuoyu bilinçlendirilip yangın sektöründe yer alan mühendis, teknisyen gibi insan kaynaklarımız eğitilmelidir. Üniversitelerimizde ön lisans, lisans ve lisansüstü programlarda konuyla alakalı dersler ve/veya bölümler açılmalıdır. Bu konuda yayınlar teşvik edilmeli, kamu çalışanlarımızın ve akademisyenlerin konuya dikkat ve ilgisi yoğunlaştırılmalıdır.
Yangın güvenliği ile ilgili eğitimler hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz? Yangın güvenliği ile alakalı örgün eğitim süreci içinde yeterli düzeyde eğitim olanağı olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Ancak bu konuda çalışmalar her geçen gün artmaktadır. Konu üniversitelerimizin yavaş da olsa ilgisini çekmeye başlamıştır. Ön lisans düzeyinde birkaç üniversitede; İstanbul Üniversitesi, 18 Mart Üniversitesi gibi programlar mevcuttur. Ancak bunların yeterli olduğunu söylemek tabi ki mümkün değil, bu tür programların özellikle lisansüstü derecesinde açılmasında büyük fayda vardır. Umuyorum ki kısa sürede bu noktaya varılacaktır.
Standartlar ve yasal mevzuatların sürece etkisi ne yönde? Bu konuda bilgi alabilir miyiz? Şu anda bu konuyla ilgili olarak bir mevzuat eksikliğinden bahsetmek mümkün değildir. Bizim eksikliğimiz toplumsaldır. Bir kaza meydana geldiğinde hemen sorumlu ararız çünkü belli bir sorumluyu hedef almak pek çok şeyi kolaylaştırır. Oysa, sorumluyu değil, sorumluları bulmak ve kök nedene inmek gerekir. Türkiye’de yangından korunma konusunda, can ve mal güvenliği açısından bir eksik bulunmamaktadır. Yasal olarak ne yapılması gerektiğini söyleyen standart yönetmeliğimiz, neyin nasıl olması gerektiğini söyleyen standartlarımız var. Denetim konusuna gelince, biz her mimarın mühendisin yaptığı tasarımı bir başka mimara birebir denetlettiremeyiz veya yüce bir makam oluşturup her mimarı tasarımı elektrik, inşaat, mekanik tasarımları birebir kontrol ettiremeyiz. Çünkü yangınla mücadele ve sistem dizaynı multi disiplinler sonucu ortaya çıkar. Burada sorumluluk, tasarımı
yapan kişilere aittir. Belediyeler ve belediye çatısı altındaki itfaiye birimleri, denetim mekanizmasını esas açısından değil, usül açısından işletir. Nasıl ki tasarım multi disipliner bir iştir, denetim de aynı şekildedir. Herkes sorumluluğunu bilmeli ve riskini tanımalı, bu bilinçte çalışmalıdır. Üniversitelerimize bakacak olursak, yönetmelik 2002 yılında çıktığı halde tasarımcı ve mimar yetiştiren, elektrik mühendisi yetiştiren, inşaat mühendisi yetiştiren yüksek öğrenim kurumlarımızın bir tanesinde bile ne bir çalışma, ne bir ders ne de bir öğretim yoktur. Bu kusur, hepimizin kusurudur. Türkiye’de yapı sektörü hızla büyüyor. Bizim de Süpermenlere değil, bilgili tasarımcılara ihtiyacımız var. Kök nedenlerden uzaklaşmayalım. Bu nedenlerden uzaklaşırsak, gerçeklerden de uzaklaşırız. Şunun altını bir kez daha çizmek isterim; mevcut yangın yönetmeliklerini gayet başarılı ve gelişime açık buluyoruz. Zaman zaman yeniden değerlendirilmesi ile alakalı çalışmalarımız oluyor ve bunları ilgili kamu kurumlarıyla da paylaşıyoruz. Ancak özellikle yönetmelik ve standartlar arasında var olan çelişkilerinde giderilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda ayrıca yönetmelik ve standartlara aykırı ürünlere dair mevzuat oluşturma gayretlerini kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Bu tür çalışmalar
ne ülkemizi ne de sektörü ileriye götürmeyecektir.
Yangın güvenliği ve yangın ekipmanları ile ilgili standartlar konusunda düşüncelerinizi alabilir miyiz? Yangın güvenliği ve ekipmanları konusunda standartlarda bir eksiklik olduğundan bahsetmek mümkün değil, ancak standartlar arasında zaman zaman bazı çelişkiler olabiliyor. Özellikle AB ile yapılmış anlaşma çerçevesinde hızla TS EN normu olarak yayınlanan standartlar ile mevcut standart ve yönetmelikler arasında küçük de olsa çelişkiler giderilmelidir. Ayrıca şunu da ifade etmeliyim ki; dünyaca kabul gören akredite laboratuarlarda denenmemiş ürün ve uygulamalara Kıbrıs Rum kesiminin akredite olmayan hatta laboratuar olmayan kurumlarının yazılarını refere ederek güdük ve sürdürülebilir olmayan standart hazırlamamalıyız. Standartların gerçekçi ve ülke koşullarına uygunluğu esas alınmalı, bu çerçeve dışına çıkılmamalıdır.
Binalarda yangın tesisatı uygulanırken hangi faktörler göz önüne alınmalıdır? Bir binanın yangına karşı korunması tasarım aşamasında başlar. Çünkü kağıt üzerinde değişiklik yapmak maliyeti düşük bir unsurdur. Ama kağıt üzerinde kesin bir kanaate varmadan imalata kalkış-
Tasarımı, sadece yapıyı korumaya yönelik önlemlerle tesis edemezsiniz. Kullanım ve teknolojik ihtiyaçları da göz önüne almalısınız. Yani hem kullanım ihtiyaçları hem de teknolojik gerekler, güvenlik gerekleri ile harmanlanmalı ve ortaya efektif bir çözüm çıkarılmalıdır. Yangınla mücadelenin temel kuralı budur.
mak, hata riskini artırır. Burada sorumluluk, mimar arkadaşlarımıza düşer. Birinci önlem, yangın çıkmaması için daha az ısı kapasitesine sahip ürünlerin kullanılmasıdır. Tasarımı, sadece yapıyı korumaya yönelik önlemlerle tesis edemezsiniz. Kullanım ve teknolojik ihtiyaçları da göz önüne almalısınız. Yani hem kullanım ihtiyaçları hem de teknolojik gerekler, güvenlik gerekleri ile harmanlanmalı ve ortaya efektif bir çözüm çıkarılmalıdır. Yangınla mücadelenin temel kuralı budur.
Günümüz teknolojisine uygun koruma ve önleme sistemlerinin ülkemizdeki uygulamalarına ilişkin düşünceleriniz nelerdir? Ülkemizde bilgi eksikliği devam etmektedir, ayrıca haksız kazanç elde etmek isteyenlerde mevcuttur. Bu yüzden oldukça fazla miktarda taklit mal ülkemizde fonksiyon eksikliklerine rağmen kullanılmaktadır. TS EN 15004 standartlarında tanımlanan gazlı söndürme sistemlerinde kullanılan alışkanlıkların yerine izolasyon sektöründe kullanılan kimyasalların kullanıldığı bir vakadır. Portatif söndürme cihazların da standarda inat mermer tozu kullanılması bir vakadır. Çoğu zaman yeterli bilinç düzeyi oluşmadığı için ne amaca hizmet edeceği belli olmayan, günü kurtarmaya dönük primitif uygulamaların olduğu da bir vakadır. Bunlar tabi sıkıntılı olduğumuz konular, bunların yanında kuşkusuz çok olumlu gelişmelerde var. Ancak olumlu gelişmeleri daha iyiye götürmek adına bu durumları da incelememiz icap eder. Bu çerçevede özellikle kısmide olsa piyasaya düzen getirecek hususlardan bir tanesi de Bilim ve Teknoloji Bakanlığı İl Müdürlüklerinin ve TSE’nin ilgili birimlerinin piyasa denetimlerini sıklaştırması ve yaptırımların caydırıcı bir nitelikte olmasının sağlanması olacaktır.
Aralık 2013 Güvenlik Yönetimi n 89
YANGIN GÜVENLİĞİ
Kazandıran ortaklık Bir yangın tehlikesi algılandığında, binanın veya ilgili alanın tahliye edilmesi birincil önceliğe sahiptir. Bu nedenle, yangın algılama ve acil anons sistemlerinin güvenilir ve çift yönlü bir bağlantıyla birlikte çalışmasını sağlamak önemli bir ihtiyaçtır. BOSCH GÜVENLİK SİSTEMLERİ
B
ir yangın tehlikesi algılandığında, binanın veya ilgili alanın tahliye edilmesi birincil önceliğe sahiptir. Bu nedenle, yangın algılama ve acil anons sistemlerinin güvenilir ve çift yönlü bir bağlantıyla birlikte çalışmasını sağlamak önemli bir ihtiyaçtır. Bosch’un Modüler Yangın Paneli 5000 serisinin son versiyonu bu gerekliliği kullanıcı dostu bir yöntemle karşılıyor. Yangın alarm paneli, Praesideo genel seslendirme ve acil anons sistemi arasında esnek ve geleceğe uyumlu bağlantı sağlayan IP iletişim arayüzü ile donatıldı. Alarm panelinin ve tahliye sisteminin Ethernet üzerinden bağlı olması birçok önemli avantajı da beraberinde getiriyor. Öncelikle, bu bağlantının ek donanım modüllerine ve karmaşık kablo bağlantılarına olan ihtiyacı ortadan kaldırması, kurulum ve kablo döşeme işlemleri sırasında zaman ve maliyet tasarrufu sağlıyor. Aynı zamanda, geçmişteki birden fazla kablo bağlantısının aksine, yalnızca bir Ethernet bağlantısı yeterli olduğundan hatalı kablo bağlantısı riski ortadan kalkıyor. İkinci olarak, kapsamlı tanı işlevleri sayesinde, bağlantı durumu sürekli
90 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
olarak ve hızla analiz edilerek net geri bildirimler alınıyor. Son olarak, daha sonra sistemin genişletilmesi gerektiğinde donanım kablo bağlantılarının karmaşık ve hataya açık bir şekilde yeniden yapılması gerekmiyor. Yeni sistemle ilgili düşüncelerini “Yeni Yangın Paneli proje tasarımı açısından yüksek esneklik sunuyor” şeklinde açıklayan Bosch Güvenlik Sistemleri’nde ekip lideri Philip Duerringer sözlerine şöyle devam etti: “Panel kullanıcıya özel ve karmaşık tahliye kurallarının programlanmasını sağlıyor ve sistemin yeni donanım kurma
gereksinimi olmaksızın kolaylıkla genişletilebilmesini, dolayısıyla gelecekteki değişikliklerden etkilenmemesini sağlıyor.” EN 54 standartlarına uygun olan arayüzün Eylül 2012’den bu yana IP ağıyla güçlendirilmiş olması, sistemi çok sayıda çıkış gerektiren büyük ölçekli kurulumlar veya havaalanları ve tren istasyonları gibi karmaşık sistemler için ideal hale getiriyor. Son olarak çok önemli bir başka özelliği de, sistemin OPC veya yazılım geliştirme kiti üzerinden mevcut bir farklı marka bina yönetim sistemine bağlanabilmesi.
ABONE FORMU ABONELİK BİLGİLERİ GÜVENLİK YÖNETİMİ DERGİSİNE 1 YILLIK ABONE OLMAK İSTİYORUM. ADI, SOYADI : FİRMA ADI : DOĞUM TARİHİ/YERİ: DERGİ TESLİM ADRESİ ADRES
:
POSTA KODU / SEMT / ŞEHİR DİĞER BİLGİLER: MESLEK
:
:
TEL
:
FAX
:
GSM
:
FATURA ADRESİ: ADRES:
POSTA KODU / SEMT /ŞEHİR VERGİ NO / DAİRESİ Güvenlik Yönetimi Dergisi’nin 1 yıllık abonelik (12 sayı) bedeli 60 TL. + KDV’dir. Abonelik bedelini İş Bankası - Beşiktaş Şubesi - Hesap No: 1008 280 52 64 IBAN: TR 5700 0640 0000 1100 8280 5264 yatırdıktan sonra dekontun fotokopisi ile birlikte bu formu doldurarak 0212 627 47 67’ye fakslayıp yada guvenlikyonetimi@gmail.com adresine mail atarak hemen abone olabilirsiniz.
92 n Güvenlik Yönetimi Aralık 2013
MOBOTIX 360° Hemisferik Görüntü Teknolojisi 180° panoramik görüntü
Karşı duvarlardan 2 adet 180° panoramik görüntü
Aynı anda dört odak noktası görüntüsü
Bir 180° panoramik ve 2 odaklanmış görüntü
Mobotix ile 360° görüntü ve kayıt
Hemisferik kamera ile 360° görüntü ve tam görüntü kaydı yapmak mümkün olduğu gibi, canlı ve kayıtlı görüntüleri düzeltmek son derece kolaydır. Böylelikle kullanıcılar yazılımla kontrol ettikleri PTZ fonksiyonları sayesinde çok daha detaylı görüntüler elde edebilirler. www.viyagroup.net
asistan@viyagroup.net Tel: 90 212 528 63 13
S
A
R
I
S
A
Y
F
A
L
A
R