Öpücükçü

Page 1


ÖPÜCÜKÇÜ Şiirler Hüseyin Mustafa Copyright 2015 Hüseyin Mustafa

Kapak resmi: Hüseyin Mustafa Kapak tasarımı: Hüseyin Mustafa


İÇİNDEKİLER: Anılarımız Seninle Karabiberime Muamma Ah Ne Vakit Yaşadın mı? Hey Gülüm Sevmesini Bileceksin Zamanı Gelince İhtiyaçtan Sorgu Siz Hiç Parsellemeyin Gökyüzünü de Bir Tek Yalansız Sevdim Bir Gülsün İçimde Olsun Sevdim Adam ve Kadın Umut Taciri Canımla Konuşma Yalan Bunun Neresinde Şerefine Mehmet Vazgeçemem Senden Sevdirmece Öpücükçü En Büyük Soykıyım Bu Sabah Sol Yanım Pamuk İpliği Meselesi Gen Haritası Bayram Dört Duvar


Gün Gelir Ah Yaşamın Hırsızları Öyleyse Varız Sonbahar Bir Rüya Elde Var Sıfır Bir Tımarhane değil mi Bu Dünya? Aşk


ANILARIMIZ bu bahar da geçecek nazlı nazlı terliyeceğimiz günler gelecek buram buram üşüyeceğiz ardından tir tir anılarımızda hep bunlar yazacak mış gibi

01.05.2014


SENİNLE seninle olmak var ya şu geçen günleri seninle yaşamak son demine kadar seninle ölmek var ya şu gelecek günleri seninle yaşadıktan sonra seninle hepsi güzel sevdiceğim gül de diken de

05.2014


KARABİBERİME karabiberim diye sevdim seni yıllarca karabiber acıdır ya tatlı bir acı sevmek de aslında acı gelir bazı bazı olsun yine de sevmek böyle daha tatlıdır tatlı bir acı işte karabiberim işin aslı acıyı böyle duya duya sevebilmektir

07.05.2014


MUAMMA sorularımız idam sehpasında sallanırken yasak meyvelerin çekirdekleri soframızda eski mahallemizden komşularımız da gelmiş sadece dualarımız var boş tabaklarımızda rengi solmuş okul önlükleri ile cezamızı çekiyoruz tek ayak üzerinde konuşmamız yasak anlaşabiliriz diye duvarın önünden geçen kara kedi ile aslında basitti her şey ve yaşam süt beyaz, şarap kırmızıydı tadına baktığımız ilk günden beri de ne sevaptı, ne de günah

10.06.2014


AH NE VAKİT? gözlerinde efkar dağıtıyorum açıyorum perdeleri yüreğinde ki sislerden kimi denize kimi önüne bakıyor utangaç oluyor ya taneleri ağaçların beklemeden baharı aynen öyle kavuşmak için koşuyoruz hayallerimize geçtiğimiz yollardan aceleci


YAŞADIN MI? hele bir yaz güneşini görelim harman gününü bağ bozumunu ve hele yağmurları ve bembeyaz olduğunu yeryüzünün bir de söyleyelim şu sevdiğimiz türkülerimizi doyasıya kan kardeşlerimizle ve rızkımızı ne varsa soframızda paylaşalım sevinçle bak işte şimdi gönül atabilirsin bir çizik geçen şu güzelim yıllara kalan günlerimizi katmadan hesaba

01.06.2014 (hastanede)


HEY GÜLÜM hey gülüm! kokun var ya kokun sindiğinden beri bana dünya gül ben gül hey gülüm! tenin var ya tenin dokunduğundan beri bana sen ben ben sen ve hey gülüm! düşlerin var ya düşlerin karıştığından beri düşlerime düşüncemdesin ince ince işte gülüm bundan dolayıdır ki aramızda ne ayrılık var ne de dargınlık

23.05.2014


SEVMESİNİ BİLECEKSİN düş kurmayı bileceksin kitaplardan mı öğrenirsin sokaklardan mı artık? yağmurda ıslanmayı ağaca tırmanmayı seveceksin çocuk olmak her daim kahkaha atabilmek tüm dünyaya ve üzülüp hüngür hüngür ağlamak yakışacak sana aynadaki sen olmayacaksın bazen tanıyamayacaksın kendini ve seveceksen bir kadını delicesine unutamıyacaksın en çok onu sonunda bastonu eline aldığında da ne kadar şanslı olduğunu düşüneceksin bakıp şu dünyaya son nefesini aldığını hissettiğinde ise biraz daha tutmasını bilmem becerebilecek misin? hepsi bu: biraz düş biraz gerçek ama ne olursa olsun sevmesini bileceksin

25.05.2014


ZAMANI GELİNCE siz hiç hayallerinizi yazdınız mı beyaz bir kağıda? ya da çizdiniz mi rengarenk? ve kan damladı mı üstüne sokaklardan veya karanlık madenlerden? yaşlı bir göz iz bıraktı mı yüreğinizde? işte o zaman o zaman vakit gelmiştir vakit… bırakın hayallerinizi canlansın sokaklara çıksın meydanlara kalmasın odalarda zihninizde kazınsın duvarlara filmlere romanlara anlatabilmek için derin yaraları zulmü bu topraklarda zehiri nasıl içtiğimizi nasıl ezidiğimizi nasıl nasıl ama ölmek daha iyi dercesine ve suç ezende midir ezilende mi derseniz? galiba ezilendedir be! ezilen ama kurtulmak için hayal bile kuramayan bizlerde 21.05.2014


İHTİYAÇTAN ihtiyaçtan seviyoruz gümüşten parıltısını koparıp karanlığın sisli bir sayfadaki şiirleri büyük sözcüklerle inşa ediyoruz sabırla gün yüzüne çıkıyoruz ihtiyaçtan bakamıyoruz güneşe ya olsun gülleri deriyoruz ara sıra ezildiğimiz günlerden kalan vakitte içmeye şarabımızı tatmaya karıncalar ve her türlü canlı da akın edecek soframıza harf harf yazıldığı gibi bir olacak dilimiz kandırıldığımız vakitten kalan an ölesiye sevmeyi bırakıp ihtiyaçtan öleceğiz ya zaman kalmayacak sevmeye de sevişmeye de

06.03.2014


SORGU kestikçe ağaçları omuzlarımız düşüyor tarihinin ne anlamı var? yaşadıklarımız sorulacak bir bir satıyoruz emeğimizi bir kaç kuruşa kazandıklarımızın ne anlamı var? harcadıklarımız sorulacak tek tek

06.03.2014


SİZ HİÇ siz hiç bir canlıyı öldürdünüz mü? gözleri bağlıyken hiç bir insanı daha çocukken ve bir kadını hiç gördünüz mü öldürülürken? siz kan gördünüz mü üstünüzde masum bir canlının kanını? ben gördüm sadece bir filimde o bile ne kadar acıydı bilseniz

11.01.2014


PARSELLEMEYİN GÖKYÜZÜNÜ DE seyrediyoruz gökyüzünü geçen bulutları bembeyaz sen bir çocuğa bakıyorsun ben annesine rüzgâr sürüklüyor ikisini de geride kalan masmavi bir gökyüzü parsellenmemiş henüz ya dokunmayın beyler bırakın kuşları uçsun özgürce

02.01.2014


BİR TEK yüreğimin ortasındasın ilişmişim kenarına yürürlükteki yasalara göre akıyor kanımız gözyaşına izin yok isyana tutuşmamız yasak yürek yüreğe sakıncalı harfleri getirmek yan yana aşkları çıkarmak kitap sayfalarından ve bu ömrü bahşedilmiş bir ömrü harcayacaksak sokaklarda yalana karşı duvar duvarda bir sarmaşık gibi sımsıkı sarılmış olacaksak yalanlarla atılan kördüğümler çözülebilir ancak o zaman

02.01.2014


YALANSIZ SEVDİM bütün zamanların selleri akıyor tüm tarihin yıkımı üzerinde biten otları görüyor musun? kıskanıyorlar ellerimizi tutuşan sen de kuşlara sarılırsan uçarsan ezberimden tüm kıtaları soyarım tüm aşkları giydirdiğim gibi lacivert satarım ne varsa yüreğimde olmamasına alıştığım diyarların çizdiğimiz sınırlardan öteye yayılan kokularını biz duymuyoruz lakin varız alışın daha çözülmemiş kördüğümler asya’ dan öte ya da afrika’ dan dinmemiş acılar var ya taşınan alışamadığımız kokusu yayılıyor siz duymuyorsunuz lakin varlar alışın


sen çekik gözlerini dikmiş sen bembeyaz dişlerini göstererek bakıyorsun ya bir anlamı var tüm yıkımların üzerimizden geçen yangınların izi var ellerin ellerimde tutuşuyor ya bunun da bir anlamı var alışın

01.01.2014


BİR GÜLSÜN İÇİMDE öylece bakıyorsun ya saçlarını uçuran rüzgarda tanıdık geliyor her yerin yukarıdan aşağıya baktıkça görmedim dudaklarından başka ne ellerini ne göğsünü sadece gözlerini ve gülüşünü tuttum aklımda bir gül suyunu koydum bir tomurcuğun açmasını bekledim bekledim sabırla öylece duruyorsun ya suyun içinde mutlaka açacaksın içimde utanmak yok sevmek uluorta korkunç değildir yalanları kadar iman edenlerin tanrıya

01.01.2014


OLSUN SEVDİM sevdim dedim göz kırparken celladıma bir yandan kemirirken kemirgenler taburemi inkar etmedim güldüğünü gözlerine boynumda ki ilmik sıkarken uyandım can havliyle olsun yine de sevdim dedim yatakta doğrulup güzel olan her şeyi ve seni bir vakit değil bin vakit cezası aynı dilde anlaşamamak olabilir olsun dedim göz kırptım tüm sevdiklerime

09.12.2013


ADAM VE KADIN adam uyandı kalktı kadını öptü kadın uyandı gülümsedi adam kalktı giyindi kadın kalktı perdeyi açtı içeri giren güneşe karşı gerindi adam kapıyı açtı hoşça kal dedi gitti kadın yalnız kaldı aynadaki görüntüsüyle saçını taradı kendisini süzdü gülümsedi güzeldi mutfağa gitti bir bardak su içti su bitti günler böyle geçip gitti bir sabah adam uyanıp öpemedi kadını ve kadın gülümseyemedi adama uyandığında

25.11.2013


UMUT TACİRİ umut satıyorum yekpare renk renk dokunmuş halis yünden doğal boyalı umut ağlara takılan balık olabilir mi ki? rüzgẩr da gözüme kaçan toz ya da umut dokunur beyler has bir baldır aslında çeşit çeşit çiçekten ne dağda ne tarlada ekmeden suyunu vermeden ışık olmadan yeşermez umut satıyorum ama herkes alamaz almaya paranız yetmez beyler emekle olur iyi niyetinizle çabanız gerekir bir de bilginiz de olmalı mutlaka tek başınıza da zor umut almak istiyorsunuz da alın terinizi görmüyorum elleriniz de nasır yüreğinizde de ışık yok size umut yok bayım bu tezgahta

17.11.2013


CANIMLA KONUŞMA… canım çok sıkılıyor çok aynı zamanda acıyor acıyor da ne can ama çıkmadı hala ne güzelsin aslında çok da değerlisin de bilemedim bir türlü el üstünde tutmayı kırmamayı seni yaşamak güzel aslında seninle varsın ki acıyorsun acıyınca anlıyorum değerini ancak sıkılınca ağır oluyorsun kurşun gibi aslında hafifsin bulut gibi yok olursan eğer bazen başkası oluyor canım canımın içi üzdüğümde seni bakma kusuruma yaşayarak öğreneceksin dediler öğrendik ya ne mutlu öğrenemeyenler de var


söz sana üzmeyeceğim bundan sonra seni üzerlerse bile beni ancak sıkıldığında da kapı açık çıkıp gidebilirsin her an ama bil ki senden başka hiç kimse dost olmadı olamadı bana ömrüm boyunca

01.11.2013


YALAN BUNUN NERESİNDE? suların ters aktığını gördüm ismail kuşların yüzdüğünü iki gözüm çıksın güllerin ağladığını duydum gülmüyorlardı artık suçlarımız silinmiş defterden bak tertemiz yaprakları ne güzel değil mi? artık ağlamayacakmışız da yola asmışlar bile tabelalarını kurşunlar vız gelecekmiş bize akmayacakmış kanımız bundan sonra ne büyük mutluluk değil mi? kim vurduya gitmeyeceğiz artık ve en önemlisi ismail çocuklar ölmeyecekmiş vesair nedenlerden dolayı bir de kadınların kırılmayacakmış sağı solu bana inanmadın mı şimdi? pinokya mıyım ki ben burnum uzasın ismail?

24.10.2013


ŞEREFİNE MEHMET özgürlüğün kanatları var mıdır? saçları uçarken dalgalanır mı? pul mudur özgürlük mektubun üstünde? kitap mıdır yazılmış okunmak için? özgürlük bir kutunun dışı bir ağacın düşen yaprağı suç mudur yakalanamamış bulutlar mıdır ülke ülke dolaşan? özgürlüğü mehmet özgürlüğü yakalarsanız bir gün kuyruğundan ya da kanadından bırakmayın gazete sayfasındaki haberler gibi ucuz bir hikaye değildir taklit bir resmin yaldız boyalı çerçevesi de bir ressamın fırçasıdır şairin dizeleri kuşların şakıması bir sarhoşluk halidir keyfine varınca çek bir özgürlük mehmet şerefine

24.10.2013


VAZGEÇEMEM SENDEN biliyor musun her şeyden vazgeçtiğimi? biliyor musun bir tek senden vazgeçemediğimi? bunu duvarlara yazma mı bekliyorsun? ki duvarlardan da vazgeçmiştim yazmaktan da bilmiyor musun?

24.10.2013


SEVDİRMECE kadınlar sevdim hiçbiri sevmedi beni olsun ben yine de sevdim inadına kopya çektim yan baktım sevdim kadınları uzaktan sevdim şiir yazmak için belki bir tane daha bir tane daha yazdım sevdiğim tüm kadınları bıraktım şiirlerimle rüzgâra yalnız bir tanesini sakladım içimde ben de içinde

24.10.2013


ÖPÜCÜKÇÜ yanağına kondurduğum bir öpücük düşerse haber ver yeniden öpeyim yanağına kondurdum bir öpücük yıkama yüzünü üzülürüm yanağına kondurmak için bir öpücük bekle yarın yine gelirim

23.10.2013


EN BÜYÜK SO KIYIM Y hiroşima’ da kavrulan çiçekler tek tek açıyor her gün çocuk yaşlı genç güneşin önünden geçerken yeniden hiroşima’ da açan çiçekler o gün altmışsekiz yaşında bu gün soruyorlar: duydunuz mu çığlığımızı o gün? soruyorlar: katilimiz kim? sonra diğerleri geçiyor tarlaların kenarından denizin kıyısından vietnam’ da ırak’ da afrika’ da amerika’ da solan çiçekler ve tüm insanlar soluk yüzleri ile anlamadan soruyorlar: katilimiz kim neden kıydı canlarımıza?


dünya suskun seyrederken soy kıyımını yeşile boyalı kanlı paranın neden hesap soramıyor? ve neden suç ortağı oluyor yeryüzü katliamının? sonunda büyük reis’ in dediği gibi gün gelecek beyaz adam boğulacak kendi çöplüğünde amen


BU SABAH bu sabah kendimi yaşlı hissediyorum sen ise genç ve güzelsin bu sabah sökülen ağaçlar yanan ormanlar içimde sen ise genç ve umutlusun yıkılan bir ülke ha şuramda içimde aç çocuklar ölen gençler içimde kendimi yaşlı ve yorgun hissediyorum bu sabah sen ise kızım doğacak güneş gibi aydınlıksın ve içimde hissetmek istiyorum her sabah aydınlığını

20.10.2013 ‘’odtü ormanını sökmüşler dün. İsim takmakta zorlanıyorum bunlara…


SOL YANIM acı çeken yanım acısını içine atan yanım sol yanım şuracığım bitkilerle sarmaş dolaş duvarlara yaslanmış da sarmaşık filan da sarmış kuşları ağırlıyor böcekleri yavaş yavaş büyürken hep aynı yapraklar yeşerip sonra kızarıp sonbaharda baharda yeniden açarak güneşi bekliyor her gün her gün alışkanlık hali olan bitene yanım sol yanım acı çeken yanım dayanılır mı? da dayan dayan da nereye kadar ey çocuk hadi büyüdün sen de nereye kadar? ağrıyacak senin de sol yanın da nereye kadar? ya da acımasın mı alışkanlık yapıp? olur mu öyle be çocuk varsa sol yanın acır acır hep acır 05.10.2013


PAMUK İPLİĞİ MESELESİ pamuk ipliğiyle bağlıyız yaşama ya incelip kopacak ya da ansızın ipim sağlam diyen duymadım daha pamuk ipliği dediğin karışık olabilir içinde naylon filan bazıları özel yaptırmış kendisine de ne işe yarar ki o da kopacak demeye kalmadı işte koptu biri daha ah iplik! vah iplik! koptukça kopar sonunda iplik bu n’ aparsan yap illa kopuyor canım

04.10.2013


GEN HARİTASI genlerimizi ayırıyoruz sınıfta kalanlar kopya çekenler utanmazlar ve çalışkanlar diye parmaklarımızı sayıyoruz topu topu beş adet var bir elde hepsi birbirinden farklı ‘’neden yaptınız?’’ diye soruyor hakim tecavüzcülere ‘’aslında aya kandık’’ diyorlar ‘’dolunay vardı o gece’’ genlerimizi sayıyoruz kurt tilki fare kedi koyun akbaba diye


BAYRAM kuşları ayırmayın bedeninizden kelebeklerin kanatlarını kırmayın içinizdeki bırakın bulutları yağsın en kurak günlerinizde izin verin çiçeklere açsın yüreğinizde bugün bayram canlar bugün de yarın da

29.09.2013 (ankara)


DÖRT DUVAR az evvel çıktım merdivenleri tık nefes değildim ama yoruldum işte bir bardak su içip uzattım ayaklarımı yoktun evde ama varsın gibi kucağımda tekir kedim sessizce konuştum seninle bu dört duvar hep vardı doğduğum günden beri bir eksiği ya da fazlası olmadı hiç ya da farklı açısı bir de sessizdiler dinlediler ama konuşmadılar da haksızlık etmeyelim dışarısı soğukken içerisi sıcaktı

29.09.2013 (ankara)


GÜN GELİR gün gelir güneşin aydınlattığı tarlalarda yeniden koşar çocuklar uçurtmaların peşi sıra korkmadan karanlıktan gün gelir bereket fışkıran topraklarda dans ederiz yağmurlarla ellerimiz kenetlenmiş yıkıcılara inatla gün gelir kitaplar yazılır yeniden elleriyle insanların okunması için yüzyıllarca daha o gün gelir çalışan iyi insanlar paylaşır ekmeği ve tüm güzellikleri kaldığı yerden söyleyerek türkülerini


AH susmayı bilmediğimiz gibi aramızda konuşmayı da ölülerin arasında doğacak çocukların sütleri sağılıyor sözcüklerden ne vakit anlaşacağız ne vakit ah! ne vakit ah! kitaplardan sıyrılacak tohumlar düşecek dudaklardan ah! kağıda düşecek kağıda kalemin ucundan dudaklarından ah! ne vakit ne vakit ah!

02.10.2013


YAŞAMIN HIRSIZLARI bir şeyler çalıyorlar yüreğimizden bir yalanla giriyorlar kalbimize tutuklanıyor yağmur bulutları mahpus yazıyor sefer kayıtlarında kar beyazından çivit mavisine topaçlar çeviriyoruz zamanı arşınlayan bir avuç gökyüzünün altında bir hain tuzak bu hain bir tuzak affedilemez


ÖYLEYSE VARIZ uçuşuyoruz birlikte tüyle, dumanla kaçışıyoruz sevgiyle, zamanla öpüşüyoruz ikimiz aşkla, arzuyla çalışıyoruz hep emekle, akılla düşünüyoruz ya birde dostla, düşmanla öyleyse varız sevdiceğim

06.07.2013 avşa


SONBAHAR baharın dokunduğu seller akıyor içimizdeki iklimler de bozuldu tümden demeye güzel bir söz bulunmayacak çiçek açmadığında ağaçlar bir daha en hain kavgaya giriyoruz kibirli sürüngenlerle çöle dönüşeceğiz belki en azgın ormanlarken camdan dünyalarımız kırılgandı ancak sonunda yüreğimiz daha çok üzülecek her zaman bir can lazım ölmek için bir bardak su bırakıp yanına her soluğun saysak kaç adım daha var denize ya da ölsek ne fark eder varamadan


döküldüğünü göremedik yıldızların geceden bırakmadı tutan eller son rüyamızda talan edilmiş yurdumuzda kalmak istedik çocuklarımızın düşlerini bezemek için yıldızlarla soy kıyımların hepsini anlatmalıyız onlara afrika’dan, asya’dan başlayarak tek tek ne melun şeydir şu ürkek ama saldırgan sinsi ama dürüst duran iki ayaklı şey duvarlara yazacağımız tarih değil yaşanmışlığımızın resmidir kendi kendimize sorularımız var bir de sizlere beyler bir tarihten, bir de bugünden kimler köleydi kimler efendi? kimler köle kimler efendi?

13.09.20


BİR RÜYA sabah uyandığımda savaşın bittiğini söyleseler hiç kimsenin ölmeyeceğini artık kalleş bir kurşunla aklımdan geçen güzel şeyleri okusalar bir bir deseler gerçekleşti tümü her yerde sabah uyandığımda her gelen haber kuşlarla şakımaları gibi güzel olsa mesela, bir esinti gibi rahatlatsa yüreğimi ve her sabah sürse uyanmadan bu rüyadan hiçbir zaman

10.09.2013 ‘’Sabah uyandığımda kızım hatay da bir gencin daha polislerce’’ öldürüldüğünü söyledi


ELDE VAR SIFIR geçen günler mi? kalan günler mi? yoksa yaşadığın an mı değerli? geçmiş yaşanmış ve bitmişse ne değeri olabilir? gelecek bilinmiyorsa ne değer biçebilirsin? çıkarırsan ikisini birbirinden ne kalır geriye? yaşadığını yaşayacağından kazandığını kaybettiğinden bildiğini bilmediğinden çıkardığında sonuç sıfırdır ne kadar çok bilirsen bilmediklerin de o kadar çoğalır eğer bilmiyorsan hiç bir şey ihtiyaç duymazsın bilmeye de ve çıkarırsan birbirinden sıfır kalır geriye


BİR TIMARHANE DEĞİL Mİ BU DÜNYA? ah! neden içimde bir gül açacak diye bekliyorum vakitsiz çalan saatlerin alarmlarını kuran hokkabaz? seninle geçen günlerin hesabı mı sorulacak yoksa ertelediğimiz ayinler mi ödül olacak? kan, kan içimde doğarken bir can olarak can, can içinde yaşarken bu kainatta yıkılan iktidarlar çok önemli olabilir yaşamın sırrını çözememişler için hala eskimiş bir şarabı tatmayı da yasaklıyor çevirmen ancak, işin sırrını çözmek için bir yudum almak sevap bunu bilmeyenler ne getiriyor ki yüklerinden başka ve giderken dünyadan götüremiyorlar ruhlarını da aslını kaybedenlerin savaşı daha korkunç oluyor gözyaşlarını bile suçluyorlar gidenlerin ardından bir tımarhane içinde tımarhane değil mi bu dünya akıllılar içerdeyken, deliler tepiniyor dışarda

06.09.2013


AŞK bir fırtınaydı aramızda sınırları yok eden hesap soramaz kimse yaktığı ateşten bir kuştu içimizde bırak kanatları kalsın bizde arzusu uçmak ise tutamaz kimse son arzumuz olsa yanmak ateşinde ateş olup yakamaz bizi

30.08.2013


Şiirlerimi okuyarak paylaştığınız için teşekkür ederim. Hüseyin Mustafa Hakkımda 1957 de Ankara’da doğdum. Küçük yaşlardan itibaren sırasıyla resim, şiir ve fotoğrafla ilgilenmeye başladım. 1980’de ODTÜ Mimarlık Bölümünü bitirdim. 1982’de evlendim. İki kız çocuğum var. Şimdiye değin yüzlerce mimari tasarım ve uygulama gerçekleştirdim. Dokuz kişisel resim sergisi açtım. Dört şiir kitabım yayımlandı. Kısır düşünceler, ideolojiler ve inançlar yerine çok yönlü doğruluğa, kimliğe ve bilinçli yaşamanın gerekliliğine inanıyorum. Bilinçli yaşamak için önce yaşamın merkezine solucanı koyabilmeli, beynimizin de tüm inançlarımızın ve davranışlarımızın merkezi olduğunu bilmeliyiz. İnsan, insan diyoruz ancak, beynimizi doğru kullanmadığımız sürece de bir türlü insan olamıyoruz. Bu durumda da tüm kimliklerimiz boş ve anlamsız kalıyor. Yayınlanmış şiir kitaplarım: Çok Yalnızlık Oturdu Yanıbaşımda SKY Düş ormanlarında Romeo Mırıl mırıl Duvarlar Alelade Bir Şairim – e-kitap Bırakma Elimi - e-kitap Çekirgeye - e-kitap Kandeşlik – e-kitap



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.