KIŞ
2019
SAYI
07
#GÖRSELŞİİR
ZİNHAR TÜRKİYE’DE
GÖRSEL
ŞİİR
İLERİ POETİKA
SAYI
06
İÇERİK 4 hanımlar beyler! Şiir adına yapılan şeylerin, çoğu kez döngüsel bir yapıya bürünme eğiliminde olduğunu -özellikle bu coğrafyada ve dilde- siz de seziyorsunuzdur.
8 GÖRSEL ŞİİRİN ÖNERDİKLERİ Bu rahatlığı sağlayan şey Yazı teknolojisidir. Yazı teknolojileri hafızanın sınırlarını genişletmekle kalmamış, şiirin bir çıktı olarak görülebilir olmasını da sağlamıştır. Noktalama işaretleri ve “alt satıra geçmek” mısranın biçimsel özgürlüğünü ve kimliğini de belirlemiştir.
9 GÖRSEL POETİKAYA DAİR Bu zorlamanın, kenarda, kıyıda durma özelliği ile kendisine bir meşruiyet ve özgürlük alanı sağlayan, Burjuva sanatının katmanlı ve çok anlamla dünyası ile Batılı anlamda bir iletişim kurması, mümkün görünmemiştir.
10 modern anlatı dışında Durmadan bahsedilen “deney” bu. Burada deney, hepimize öğretildiği gibi, Türkçede okulu olamayan bir kavram. Yani yapanın elinde kalıyor ve patlıyor. Bu yüzden şairler, deneye çeşitli kıyafetler giydirip, sevimli kılmaya çalışmışlar.
2004- 2019 sonbarbar.com | Tasarım Serkan Işın | e-posta serkan.isin@gmail.com Ücretsiz bir yayındır. İstenildiği şekilde düzenlenip, yeniden üretilebilir.
WWW.SONBARBAR.COM 2
Erezyon 3 / 200x / Derya Önder
3
HANIMLAR BEYLER!
sağlayan bu fikir, “aman başkaları ne der?” korkusu ile yazdığımızı bize sildirir. Çoğu kez bu silinme doğrudur, yerindedir, ona şüphe yok. Fakat üretme etkinliğinin ilk prototipleri genelde böyle çapaklı ve vasattır. Silinen şeyler, sonrasında yeniden başlamak için gereken o ağırlığı, yer çekimini de ortadan kaldırmak demektir.
Şairler hasis, kibirli ve eleştiri yoksunudur. Mısralı şiirin üretim aralığı geniştir ve burada her şair bir diğerinin üzerine basarak ilerler, ilerlemektedir.
Şiir adına yapılan şeylerin, çoğu kez döngüsel bir yapıya bürünme eğiliminde olduğunu -özellikle bu coğrafyada ve dilde- siz de seziyorsunuzdur. Aslında eğer doğru serimlenebilse idi, şiir tarihinin çoğu şeyi içinde barındıran bir yumak olduğunu görebilirdik. Fakat bize gösterilen kısmı, perspektiften yoksun bir “güzellemeler ve kayırmalar” boyutudur. Son kalp krizi olan İkinci Yeni’den sonra elimizde ne var? Bireyseller var ya da onların
Hanımlar ve beyler! Görsel şiir konusunda
ataları Müstakiller var. İkinci Yeni, en uyumsuz
gösterdiğimiz
bunun
birkaç şairi, şiir marifeti ile bir araya getirip,
sonucunda elde edilen (ufacık da olsa) poetika
onların altından yerçekimi işlevi gören kunt
şafağı/imkânı bana gurur veriyor. Elbette bu,
siyasayı çekti ve geriye sadece “bireyseller”
sahaflarda görebileceğiniz türden bir “çıkışma”
kaldı. Şiir yazarak birey olarak kalmayı tercih
olarak kalmasın diye umut ediyorum, fakat
edenler.
ölçüsüz
gayret
ve
kendi çocukları tarafından afiyetle yenilen bir yemek olarak Görsel Şiir, kişideki üretme
Bireysellik, şunu da gösterdi. Köprülü’nün
isteğini bir kanser olarak görüp, tüm araçları
“Modern
ile
genelde.
serzenişini doğru bir zemine oturttu. Önce
Etrafımızda şekillenen dünya ve gündelik
birey olacak, yalnız kalacak ve üretmek için
kendi humuslu malzemesi ile çoğu kez bize
kendi kayargaları üzerinde bir bahane bulacak
örgütlenmiş olarak gelir. Üreten ya da sanatçı
şair/sanatçı, sonra, sonra çok sonra bu ürettiği
olduğunu iddia eden için bu malzeme, öyle
makine içinde sürüklenecek. Önce “modern şiir
veya böyle süreksiz, paranoyak ve çoğu kez
yazıp, sonra modern” olmayacak yani.
kimyasal
tedavi
uyguluyor
edebiyatımız
olamadı
gitti?”
rıza bükücü olarak görünür, görünmektedir. Şiir yazarken ya da yaparken, gündelikten
Görsel şiir bir akım mıdır ya da bir hareket
malzeme alabilmek, çoğu kez yazılı ve sözlü
midir sorusu elbette cevaplanmayı bekleyen
dilin kayalarını, minnacık bir kristal için
bir sorudur. Fakat Şiir Tarihi’nin sonunda
(ritim, ahenk ya da kafiye > mısra) öğütmeye
duran o tek şair/okur için bu ne anlam ifade
çalışırken, bir yanda da bunu tartacak şiir
etmektedir? Doğal seyrinde devam ettiğini
tarihi kantarındadır şairin gözleri. Bu gerilim
düşündüğümüz gündelik, yazılı ve sözlü
olmasa, bugün adını sanının bilmediğimiz bir
kültürün tüm açmazlarını daha da büyütüp,
ton şairin, yazarın “elenme”lerini üzüntü ile
onları görsel olanla zaten birleştiriyor. Buna
karşılardık. Bu yıkıcılığı aklımız ve vicdanımız
bir de “dikkat eksikliği” ve “fragmanlar”
ile kabul etmemiz ne acıdır.
eklendiğinde -ki zorunlu olarak böyle olmakta-
kifayetsiz kaldığı
ortaya çıkan bulamaç, ancak kendi mecrasında
yer
Çoğu kez yazdığımız şeyden emin olmamamızı
anlamlı hale geliyor. Ve “anlamlı” ifade ettiği
4
Sağda: Derya Vural / 200X / sözün
5
6
“Nesnelerin betimlenmesi vahşi kavimlere, sözcükleri ve cümleleri gösteren işaretler barbar kavimlere ve alfabe de uygar halklara uygundur.” J.J. Rousseau şey [yüce ve tek anlam] yüzünden şairin, sanatçının tiksinti ile baktığı bir kavram artık. (Kaza’nın anlamı hariç, ötesi, örgütlenmiş, fazla çalışılmış ve enerjisini tüketmiş bir piyestir ancak, gerçek zamanlı, akış içinde yakalanan sanat, gerçekliğe dokunan sanat, en yakın cevap vermediği, fakat yeni fikirler çerçevesinde denediği bir şeydi bu. En
Bienal’de görebileceğiniz türden bir küstahlık!)
azından dergilerde, kimi kitaplarda Batılılaşma sürecinin bir ayağı olarak Yaşantımıza usulca giren makinalar yanında
takip edilen modalar dâhilinde olsa bile, en yeteneksizinden, en cevvaline
bir de şimdilerde, çok hazırlıksız olduğumuz
kimi şairler, bunu bir “iletişim” imkânı olarak görmüş, poetikalarının bir
yapay zekâ var. Aslında makinaların ürettiği
kenara iliştirmişlerdi, soran olursa kabilinden.
bir gündeliğin içine yavaş yavaş adımlarımızı atıyoruz, bir çöle girer gibi. Uzakta bize vaat
Bugüne kadar görsel şiiri insanlara anlatmak için seçtiğim yolun
edilen bir şey olarak tek vaha var; bir okyanus
doğruluğu ya da yanlışlığı üzerinden hiç düşünmedim. Olasıdır ki dada
piksel.
korkut [2009] ve zinhar [2004], şiirin önem kaybeden ya da kitleselleşen -bu yüzden de bayağılaşan- dünyasında/tarihinde pek yer tutmayacaktır
Zinhar’ın yayınlamaya başlaması üzerinden
[Kaybolmanın Estetiği’ne dâhildirler]. Bizde iyi şeylerin başına gelen şey
yaklaşık 13 yıl geçti. Mayıs 2004’te dergi
pek de iyi değildir. Şairler hasis, kibirli ve eleştiri yoksunudur. Mısralı şiirin
olarak birinci sayısı yayınlanana kadar web
üretim aralığı geniştir ve burada her şair bir diğerinin üzerine basarak
üzerinde endam ediyordu. Çoğu kişinin hepi
ilerler, ilerlemektedir. Fakat “görsel şiir haklı mıdır?” sorusu ahlaki ve
topu 500 adet basılan Zinhar’ın birinci sayısını
yoz bir soru olduğu için cevaplanması gerekmez, gerekmemektedir.
gördüğünü ya da duyduğunu biliyorum. Görsel
Çoğu derginin görsel şiir gibi yeni ve deneysel alanlara yer vermemek
şiire gelinene kadar elbette şiirde deney nedir,
için çıktığını -en azından Şiir Tarihi açısından bakıldığında kalifiye bir
nasıl yapılır, sözlü kültür/yazılı kültür/görsel-
derginin böyle şeylere duyarsız kalamayacağını biliyoruz- fakat şükür ki
basılı kültür nedir, şiir ile ilişkileri nelerdir
Göreneksel Şiir Tarihi ile ilişkimiz olmadığını bildiğimiz için bu dergilere
vs. bir ton sorunun cevaplanması ya da en
muhtaç olmadığımızı da görüyoruz.
azından yaşantımızda ne kadar önemli bir yer tuttuğu gözden geçirilmeli. Şairin, genç şairin
Günümüzde şiir mobilize olan büyük bir kitlenin bugüne kadar
-yaşlısından pek umudum yok artık- gündelik
“öğrenebildiği” ya da öğrenmek zorunda kaldığı eski model bir poetikaya
dil ile kurduğu ilişkinin, iletişim ayağında
bağlıdır. Kabaca bir kasaba şiiridir, kentli olduğunu iddia eden birinin
yer alan bütün bu yeni vektörlerle tanışması
Ece Ayhan’dan habersiz olması, Uyar’ı, İkinci Yeni’yi bilmemesi mümkün
Tözeren / 200x /
ve şiir yazma/yapma sürecini buna göre
değildir. Buna rağmen şiir adına küçük bir sohbette bile şu ayrım dikkat
isimsiz
düzenlemesi bana göre aşırı önemlidir. Zinhar
çekicidir: Şiir okumamanın “gurur” verici bir vesile olmasıdır bu.
Solda: Ayşegül
fikri de zaten mısralı/dizeli şiirde deney fikri
Konuşulan şey konusunda yarım yamalak fikri olmaklığın verdiği o kibir,
ile açıldı. Bizden önceki kuşakların çoğu kez
ağız kokusu gibidir, kişinin kendisinin bilmesinin imkânı yoktur.
Üstte: Ayşegül
Tözeren / 200x / isimsiz
7
Görsel Şiir
TEKNİK VE RESME DAİR Görsel şiir ya da somut şiir konusunda çözülmemiş çok derin bir konu var. Öncelikle bunlar mısralı [dizeli]şiir karşısında değildirler, onu da malzeme/parça olarak görürler. Oysa Sözlü kültürün köklerinde gezindiği şiir tarihimiz, Yazı’nın icadından bu yana ortaya dökülen bir ton soruyu cevapsız bırakmış, onlara kayıtsız kalmıştır. Hatta şikâyet edilen Dil Devrimine rağmen, bu şikâyetlerin şekillenebileceği bir tez alanı olarak bile Yazılı kültür, tipografi, biçim vb. dikkate değer görünmemiştir. Soruya dönersek, evet görsel şiir temelde teknik bir konudur, fakat sözlü/yazılı kültür karışımı olan şiir de sorulursa gayet teknik bir şiirdir. Otantik Sözlü Kültür şiiri hafızaya aittir, bireysel ve kitlesel hafızaya. Hangi şairin bugüne kadar size gerçek zamanlı bir şiir söylediğini ve bunu unutmadığınızı, diğerlerine aktardığınızı hatırlıyorsunuz? Sözlü Kültür dediğimiz tarihsel süreç, Yazının asla olmadığı ve hafızanın ekonomik bir biçimde kullanıldığı bir süreç. Bugün okuma yazma bilen hiç kimse bunun ne demek olduğunu anlamayacak, bilmeyecektir. Çünkü “kaydedebilir, tekrar oynatabilir, orijinalini bozabilir ve yeniden üretilebilir” noktadayız. Bu rahatlığı sağlayan şey Yazı teknolojisidir. Yazı teknolojileri hafızanın sınırlarını genişletmekle kalmamış, şiirin bir çıktı olarak görülebilir olmasını da sağlamıştır. Noktalama işaretleri ve “alt satıra geçmek” mısranın biçimsel özgürlüğünü ve kimliğini de belirlemiştir. Düşünelim, bir şiiri dinlerken, “alt satıra geçilen an” hangisidir? Oysa alt satıra geçilen an ancak alt satırdaki kafiye/ahenk ile anlaşılabilir, fark edilebilir, şiirin bellek ekonomisi ile ilişkilidir. Yazı kültürü şiiri göz için bir şey haline getirmiştir. Bugün bir şiiri okumadan tanıyabilir, türünü tespit edebilirsiniz (deneyin bunu). Göz / anlama / tanımlama ilişkisi bu kadar güçlü bir türün, sadece kulak ile ilişkisi olduğunu iddia etmek çağdışıdır, banalliktir, muhafazakârlıktır, köylülüktür. Sözlükteki şiir tanımının, bunca insan üzerinde bu kadar etkili olması da tuhaftır. Yukarıdaki sorunun sebebi sözlükteki şiir tanımıdır. “Şiir kelimelerle yazılır.” aşamasına 1960’larda gelebilmiş bir şiir kültürünün korkusudur bu soru, neyin şiirsel olabileceğine karar vermiş ve bundan asla çıkmak istemeyenlerin. Şiirin ne ile yazılabileceği ya da yapılabileceği konusunda sözlüğe danışma ihtiyacı duyan bir kültür karşımızdaki. Görsel ya da somut şiir, özetle şiirin ne ile yapıldığına dair bir şüphe ile başlar. Şiirin bir “çıktı/enformasyon [biçim verilmiş bilgi]” olması ile bu kuşku bir aşamaya kadar cevaplanır, şiirin malzemesi/biçimi sorusu ile ortada her zaman endam eder. Görsel şiir ya da somut şiir, tarihsel olarak geldiğimiz noktada, Sözlü Kültür/Yazılı Kültür kırması bir iletişim peşinde koşan ve her şeyin aşırı görselleştiği dünyada [yüzeyin aşırı teşhiri], kendisine yapılanı karnından konuşarak cevaplamaya çalışan güdük kuşaklar karşısında durmaktadır. Şiirin anayasasına aykırılığı yüzünden de korkutucudur. Şiir tarihinin birimleri ile konuşulduğunda, mısra[dize], ahenk, ölçü gibi şeyler anlamlıdır, fakat bunların hepsi tarihsel çözümlerdir, denklemin diğer tarafında formüle edilmiş şeylerdir. Denklemin bu tarafında kalan ise Şiir olarak endam etmektedir. Sonucunda şiir çıkacak ise, formül ya da birimler, değişkenler değişebilir ve değişmiştir de. Maruz kaldığımız bu estetik suikasta karşı görsel şiir poetikasının dipdiri durabileceğini siz de göreceksiniz. Sözlükteki kelimenin tipografi fazı, düşünsel ve duygusal kâinatınızda daha etkilidir.
8
Üstte: Barış Çetinkol / 2005 / isimsiz
Altta: Derya Önder / 200x / isimsiz (detay)
görsel poetİkanın temellerİ Elbette kurucu rejimin, kendisi ve bizim için biçtiği tarihsel yere uygun olarak, bir de “anlatı” ya da “ulus inşa anlatısı” ürettiğini biliyoruz. Bu bağlamda, şiirin, en yalın ve işe yarar tanımı çeşitlendirilmiş, gerekçelendirilmiş, “gelenek” yeniden icat edilmiş, geçmiş ‘okunuvermiştir’. Milli ölçü “hece”, Divan Şiiri tarihi ve bunun karşısında Halk Şiiri, Cumhuriyet’ten çok öncelerinin projeleridir. Fakat gerçekleşmeleri, hayata geçmeleri, yüzyıllardır eklektik ve “milli” karakterden yoksun hallerinden sıyrılıp, yeni kurulan bir devletin, modern anlamda, kendini ifade etmesi için dönüştürülmeleri -ki devlet eliyle, yukarıdan yapılmıştırCumhuriyet’in ilk yıllarına doğru, siyasal araçlar yoluyla da zorlanarak, sağlanmıştır. Bu zorlamanın, kenarda, kıyıda durma özelliği
bakıldığında, Eski (kötü) ile Yeni (iyi) arasındaki
ile kendisine bir meşruiyet ve özgürlük alanı
o kavgada, Doğu’ya ait olanın ne olduğu sürekli
sağlayan, Burjuva sanatının katmanlı ve
sorulmuştur da. Milli Edebiyat, Milli Şair
çok anlamla dünyası ile Batılı anlamda bir
gibi faşizan kavramların, kadim zamanların
iletişim kurması, mümkün görünmemiştir.
gezgin-ozan’ın yerini tutmadığını, bürokratik
Bu yüzden Hece yanında Serbest Vezin
olarak inşa edilen, yapıntı bir merkezi şiir
tartışması, Eski / Yeni tartışması, Usta / Çırak
anlayışının nefes alamadığını, Cumhuriyet
konuları her daim gündemde olmaktadır.
ilk yıllarından, Garip Şiiri’ne gelene kadar şiirlerine, Turgut Uyar’ın şiire başlamasına ve süreçteki kavgalardan izleyebiliriz. Sezai Karakoç’un toplumsal eleştiri nesnesi
Biri devletin ukdesi, diğeri Devlet tarafından tanımlanmaya çalışılan Millet ve Milliyet Personası’nın kendisini sığıştırmaya çalıştığı kalıp olarak, birbirlerine taşmakta ve enerjiler bu taşma sırasında harcanmaktadır. Eleştiri de, örneğin bu iç/dış ayrımına karşı değil, daha çok Eski/Yeni ayrımına göz dikmiştir. Bu anlamda Nurullah Ataç’ın faaliyeti, yeni şiirin, edebiyatın şartlarını (amentülerini, faydalarını, zararlarını, resmi ideolojiye uygunluğunu) belirlemek için eleştiriyi otomat olarak kullanma, bir termostat olarak kullanma olarak da gelişmiştir. İzlenimci eleştirinin bu anlamda “panoptikon” bir bakışı da içerdiğini, burada “izlemeyi” masum anlamda bir seyir ile ifade edemeyeceğimizi bugün biliyoruz. Bu açıdan
bulmasına ön ayak olan Garip, bir çocukluk Örneğin, Garip Şiiri’nin bilgisi, neliği, hiç travması olarak kabul edilmiş gibidir. bir zaman bir verim olarak alınmamış, her akım, kendisinden önceki akımla ilgili bir Oysa nedir Garip şiiri denen ve bildiride hesaplaşmayı gerçekleştirebilecekken, ya özetlenen şeyin hassasiyetleri; Şiir bütün onu silmeye çalışmış, ya da ondan çok daha hususiyeti edasında olan bir söz san’atıdır. öteye kaçarak, bir nevi “etkilenme endişesi” Yani tamamiyle mânadan ibarettir. Mâna içinden, o şiirin çerçevesi ile kurduğu ilişkiye insanın havassı hamsesine değil, ruhiyatına mahkûm da kalmıştır. Bu yüzden geçişler hitap eder. Binaenaleyh doğrudan doğruya
mümkün olmamıştır. Oktay Rifat, her ne insan ruhiyatına hitabeden ve bütün kıymeti kadar Perçemli Sokak’ın önsözünde konu mânasında olan hakikî şiir unsurunun müzik ettiği şeyleri İkinci Yeni adı verilen şairlerden ve saire gibi tâli hokkabazlıklar yüzünden önce söylediğini iddia etse de, kahraman dikkatimizden kaçacağını da hatırdan Garip’ten oraya bir sızma gerçekleşmemiştir. çıkarmamalıdır. (…) Şiiri şiir yapan, sadece, Metin Eloğlu’nun eserine, Ece Ayhan’ın ilk edasındaki hususiyettir ve mânaya aittir.
9
LOGOS’tan TÜREYENLER 1. alogia: konuşamazlık. Zihin durgunluğu, aptallıkla ilgili afazi şekli 2. bradylogia: Aklî bozukluktan ileri gelen konuşma yavaşlığı. 3. dyslogia: Muhakeme yeteneğinin bozulması, Konuşma güçlüğü. 4. hyperlogia: konuskanlik, gevezelik. 5. lalorrhea: Kelimelerin anormal sarfı. 6. lethologica: istenilenilen sözcüğü akla getirme yeteneğinin yitimi. 7. logagraphia: Fikirleri yazı ile ifade edememe, 8. logagrafi. 9. logamnesia: Konuşmayı hatırlayamama, hafızasızlık, logamnezi.
Solda: Ayşegül Tözeren / 200x / isimsiz (detay)
moDERN ANLATI DIŞINDA
Görsel Şiir’de endüstriyel yazının ve onun yazılı/
bozarak kullanmak demektir. Bu, insanca ve
basılı kültürünün ölüsü yatmaktadır: Yazının
evet pek insanca olandır. Bu, size yapılanları,
ölüsü. Bu yazı, elbette herşey olarak resimdir.
onlara geri iade etmektir.
Parıltılı ışıkları ile Optik görme sınırları içinde kalan, kışkırtıcı bir araç olarak Reklam
Duyulan anlamın erimiş ritmini boğan sözcük
panosunun, tarihi bilginin, ders kitabının,
de böyledir; taşlara karışmış kalın köklerle
şiir kitabını da üreten matbaa makinasının
kaplıdır bu ritimler; ateşli anlam gizlenmiştir;
sessiz uşakları olarak tüm harfler, mürekkebe
üst
bandırılmak üzere hazırlanmış “izler”in hepsi,
sesi, dil tarihinin bize söylediğine göre, bölük
görsel şiirde, gözün yeniden-okuması için
pörçük, parçalanmış seslerin bitiştirilmesidir;
bir takım evrelerden geçirilir. Bu, tekniğin,
imge ise sesin bozulma süreci ve sıradan bir
insanîleştirilmesidir. Bu anlamda görsel şair,
sözcüğün -ot!- anlamları ondan serpilmeye
bir tarayıcıyı fonksiyonu dışında kullanabilir,
koyulur; yan; fonetik saflığın kaybolması
bir daktilonun, bir klavyenin, bir kelime-işlem
diyalektik görkemin gelişimidir ve görkemin
yazılımının doğasını tersine çevirir. Çünkü
kayboluşu düşüncenin sonbaharıdır, terimdir.
katman
sözcük-imgedir
(eğretileme);
karşımızda duran “tekno-dünya”nın söylem alanı tüm bu araçlardan başka hiç bir yerde
Durmadan bahsedilen “deney” bu. Burada
“hata”ya zorlanamaz. Bu, teknolojiyi edilgenliği
deney, hepimize öğretildiği gibi, Türkçede
ile değil, değişmeye zorlayarak tüm etkinliği ile
okulu olamayan bir kavram. Yani yapanın
10
elinde kalıyor ve patlıyor. Bu yüzden şairler, deneye çeşitli kıyafetler giydirip, sevimli kılmaya
çalışmışlar.
Batılılaşma
Aşağıda: Hakan Şarkdemir / 200x / isimsiz
projesi
(detay)
dâhilinde, sevimli/zararsız görülen birçok akım da, deneye olan ilgileri yüzünden, bu yolla “ithal” edilmiş. İşte, biz, bu ithal-ikame politikaların çocuklarıyız. Çünkü deney konusunda tortulaşmış ve ete kemiğe bürünmüş, konuşmayı öğrenmiş bu cahilliği başka türlü açıklayamayız. Son 5 yıldır gayet “içten” bir şekilde yapılan bu girişimleri adlandırma konusunda öyle kısır bir tablo çizildi ki, ben bile yaptığım çoğu şeyin saçmalık hazzını yaşamadan, “bunlar ne işe yarıyor harbiden?” diye çeşitli sorular sordum. Oysa buna gerek yoktur. Deney, hiç bir şekilde bir şeyi elde etmek için yapıl(a)maz. Nokta. Dil adına girilen bir deney içinde de, hiç bir insan evladı, sanatçı, şair, öykücü, göreneksel araçlarda elde edilebilecek şeylerin sınırlarını zorlamadan, bunları kırmadan, bükmeden filan iş yapamaz. Deney ya da deneysellik (bir eğilim olarak) tam da gemileri yakma, kendini kaybedecek kadar ihtişamla olanaksızlığın kapılarını zorlama Modern Türk Şiiri’ni (evrensel şiir dünyası
Modern Yazılı Kültürü ne zaman ya da ne
içinde olmak üzere) kendine özgü bir işletim
şekilde başladı, bu konuda elbette çeşitli
Anlaşılamadı çünkü a) biz modernizmin
sistemine benzetmeye başladım; eski, hantal
anlatılar bulmak mümkün. Dil olarak bugün
sorunlarına
ve durmadan hata üreten bir işletim sistemi.
kullandığımız Türkçenin kullanımda olduğu
Bu kadim işletim sistemi yazıldığı, kurulduğu
süre belki de burada ayırıcı bir bilgi olabilir.
günden bugüne, neredeyse hiç güncellenmemiş,
Ama tarihçelere bakarsak, Cumhuriyete değin
sadece birkaç büyük yama işleminden geçmiş
gelen şiir anlayışı ya da poetika makinaları
c) geleneğin içinde yatan yıkma kinetiği değil,
gibi görünüyor. Bu analojinin birebir işlemesini
gelen
kurma/koruma potansiyeli yeğ tutuluyor.
sağlamak ve okurun kafasında ne demek
gereken işlemlerin artması, bilgi (burada
“geleneğin içinde bunlar yok”, önermesi/hükmü
istediğimi canlandırabilmek için önce, işletim
enformasyon ya da veri) ile kurulan politik
zaten o kanattan geliyor. Sanki geleneğin
sistemi nedir, ona göz atalım;
ve sosyolojik bağlantının değişmesi gibi
işidir zira. Fakat bu, bir türlü anlaşılamadı.
b)
içsel
modernizmin
çözümler sorunları
önermedik zaten
bizim
sorunlarımız değildi.
çeşitlenmesi,
yapılması
birçok nedenden ya tamamen yıkıldı ya da
devasa Tarihsel gövdesi içinde, her türlü organ “İşletim sistemi, bilgisayar donanımının
sağlıklı çalışıyormuş gibi.
verilerin
tanınmayacak halde dönüştürülerek yeniden
yönetiminden,
programlandı. Bu programlamayı yapanların
Şiir ile ilgili en sık karşılaştığım ve en çok
temel sistem işlemlerinden ve uygulama
edebiyatçılar, sözlükçüler ya da yazılı kültürü
korktuğum
soranın,
programlarını çalıştırmaktan sorumlu olan
oluşturan
anlama yetisine hakaret etmem gerektiğini
sistem yazılımıdır. Örneğin, Windows, Linux,
olduğu düşünülebilir [kaldı ki tüm matbû
düşünmemi sağlayan sorular olmaya başladı.
Unix, Mac gibi.”
evrenin şairler, romancılardan oluştuğunu
doğrudan soru,
karşıdakinin,
denetimi
ve
öğelerle
haşır
neşir
olanlar
zannetmek saflık olur, gazeteler, televizyon
Modern şairimize hiç bir zaman dille uğraşma görevi verilmemiş, sadece onu politik olarak
“Bilgisayar genel bir tanımla ifade edilecek
da gündelik dilin dönüşümünde oldukça
mama haline getirme görevi bırakılmış gibi.
olursa girilen verileri işleyen yani mantıksal ve
etkilidir]. Ama dönüşüm -durmadan ve her
Anlamın bu kadar haz verdiği bir dil/okur
aritmetiksel işlemler yapabilen ve bu bilgileri
zaman bize söylendiği gibi- tepeden tırnağa
alışkanlığı var mıdır başka?
saklayabilen elektronik bir makinadır.”
fakat baştan aşağı şekilde olduğu için bu yeni işletim sisteminin verimi ve yapabilecekleri konusunda hepimiz şüphe içindeyiz.
11
KIŞ
2019
SAYI
07
#GÖRSELŞİİR
WWW.SONBARBAR.COM
ZİNHAR TÜRKİYE’DE
GÖRSEL 12
ŞİİR