KÜRESEL ISINMA e
v KYOTO
ASIL TEHLİKE İ S M M M O
Y A Ş A M
ÇEVRE
D E R G İ S İ ’ N İ N
Ö Z E L
E K İ D İ R
İÇİNDEKİLER
G Küresel Isınma ve C02 G Kyoto Protokolü ve Prensipler G Kyoto Protokolü ve Türkiye G Destekleyenler G Karşı Çıkanlar G Öneriler G Sonuç G Yapılması planlanan çalışmalar
KYOTO ÖZEL EKİ
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
3
Küresel ısınma ve
KÜRESEL ISINMA VE CO2
CO2
4
Bilindiği üzere, insanın yaşamını sürdüren veya sürdürmeye yarayan her faaliyet aslında C02 üretir ve oksijen tüketir. Dünya, 1980 yılında 13,585.7 milyon ton CO2 üretirken bu miktar 2004 yılında 26,583.3 milyon tona çıkmıştır 1980-2004 döneminde dünyanın ürettiği yıllık CO2 miktarı yüzde yüzde 95.7 oranında artmıştır. Bu gelişmeye bir başka ölçekle bakmak istenirse, 1980 yılında dünyada kişi başına üretilen yıllık ortalama CO2 miktarı 3.4 ton/iken bu rakam 2004 yılında 4.2 tona ulaşmıştır. Artış yüzde yüzde 23.5 tur. Bazı ülkelerin CO2 üretiminin 1980-2004 arasında nasıl değiştiği Tablo 1’de yer almaktadır..
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
TABLO1
Seçilmiş bazı ülkelerin yıllık CO2 üretimleri (milyon ton olarak) Ülkeler ABABD Çin Hindistan Türkiye
1980 4,575.4 1,476.8 347.3 76.3
2004 3,891.4 5,780.0 4,732.3 1,102.8 209.5
Artış 26.3 220.4 217.5 174.6
KYOTO ÖZEL EKİ
KÜRESEL ISINMA VE CO2
Tablo 1’den de görüldüğü üzere, seçilen ülkelerin tümünde CO2 üretiminde 1980-2004 arasında çok ciddi artış yer almıştır. Ancak en büyük artış Çin, Hindistan durumunda olan ülkelerdedir. Diğer bir deyişle çok nüfuslu ve gelişmekte olan ekonomilerin CO2 üretimleri çok daha fazla artmaktadır. Türkiye'nin de CO2 üretimi ekonomik gelişmesine bağlı olarak hızla yükselmiştir. Kalkınmakta olan ülkelerin CO2 üretimleri, kişi başına milli gelirleri AB ülkeleri düzeyine yaklaşıncaya değin artmaya devam edecektir. İşte küresel ısınma ve onun yol açacağı felaketler; bir yandan gelişmiş ülkelerin CO2 üretimini enerji kullanımlarından ciddi fedakarlık yapmaksızın düşürebilecekleri teknolojileri hızla yaşama geçirmekte ve yüksek kirletmelerinin maliyetini üstlenme konusunda ayak sürümeleri, diğer yandan gelişmekte olan ülkelerin CO2 üretimleri, daha verimli enerji kullanma tekniklerini benimsemekteki yavaşlıkları ve bu uygulamaların getireceği maliyetin rekabet güçlerini azaltacağı endişesi nedenleri ile, giderek artmaktadır. İnsanlık bir yandan her yıl giderek artan şekilde CO2 üretirken diğer yandan da bu hatasını düzeltecek doğayı hızla yok etmektedir. Yeni orman sahalarındaki fidanların CO2 i oksijene çeviriş boyutu, genç ve orta yaşlı ağaçların bu konudaki verimliliğinden düşüktür. Her yıl orman varlığındaki artışlar toplamı, her yıl yok edilen orman varlığının çok altındadır. Orman kayıplarının temelinde yatan çeşitli nedenleri de şu şekilde saymak mümkündür; yakıt olarak hâlâ geniş ölçüde odun kullanılması, tarla açmak için ormanların yok edilmesi, bioenerji bitkileri yetiştirmek için ormanlık alanların yok edilmesi, kaçak ve yasal kereste ticareti için yoğun ağaç kesimi. Birey olarak küresel ısınmayı önleme çalışmalarına önemli katkıda bulunabiliriz. Bu konuda hangi etkinliklerimizle ne kadar CO2 üretimine katkıda bulunduğumuza ilişkin şu bilgilerin paylaşılmasında yarar var. Bu bilgiler, Uluslararası Enerji Ajansı veri tabanından alınmıştır Batı Avrupa ülkelerindeki yaşam koşullarına göre hazırlanmış olmakla birlikte bizlere de ışık tutacak niteliktedir.
KYOTO ÖZEL EKİ
Bireylere iş düşüyor
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
5
1,000 km otomobil ile yolculuk 270 kilogram CO2 üretir. Ortalama büyüklükte bir evin yıllık elektrik enerjisi tüketimi, enerji hidroelektrik santralından sağlanıyorsa 4 kilogram, kömür Toplam Kişi başına CO2/GSYIH santralından sağlanıyorsa 400 kilogram CO2 üreCO2 CO2 CO2/2000 Ülkeler tir. milyon ton ton kg USD 100 metre2 lik bir konutun ısınmasının Dünya 26,583.28 4.18 0.76 karşılığı yaklaşık 5 ton CO2 tir. Paris-NewYork ABD 5,799.97 19.73 0.54 uçakla gidiş geliş turist mevkiinin CO2 üretimi Çin 4,732.26 3.65 2.76 kişi başına 1.6 tondur. Bir şişe şampanyanın üreAB-25 3,891.42 8.46 0.44 timinin yol açtığı CO2 ise 1.7 kilogramdır. Diğer bir Japonya 1,214.99 9.52 0.25 deyişle her tükettiğimiz, her yaptığımız işin parasal Hindistan 1,102.81 1.02 1.90 değeri olduğu kadar CO2 değeri de vardır. G. Kore 462.10 9.61 0.75 BM raporuna göre, CO2 üretimi en geç Meksika 373.68 3.59 0.60 2020 yılına kadar çok ciddi boyutta azaltılabilirse Endonezya 336.32 1.55 1.71 küresel ısı ortalamasının 2100 yılına gelindiğinde Brezilya 323.32 1.76 0.49 2 dereceden fazla artması önlenebilecektir. Eğer Türkiye 209.45 2.92 0.91 insanlık gerekli tavır ve yaşam tarzı değişikliğini Kaynak: ww.iea.org Selected 2004 indicators. kabul etmez ve mevcut alışkanlıklarını aynen sürdürmeye devam ederse 2100’de dünyanın ortalama ısısı korkulduğu gibi 6.4 derece artacağı ileri sürülmektedir. 2004 yılınca atmosfere salınan CO2 miktarları da Tablo 2 de yer almaktadır. Tablo 2 in incelenmesinden de görüldüğü üzere, gelişmiş ülkeler gerek toplamda ve gerek kişi başına CO2 üretiminde çok önde yer almaktadırlar. Gelişmekte olan ülkelerden de toplamda en fazla CO2 üretenlerin başında Çin ve Hindistan gelmektedir. Tablo 2 in son kolonu ise 2000 yılı dolar değeri ile 1 dolarlık Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'yı yaratırken ülkelerin atmosfere saldığı CO2 miktarı görülmektedir. Tablodan da görüldüğü üzere, gelişmiş ülkelerde 1 dolarlık GSYİH için düşük düzeyde CO2 salınırken gelişme yolundaki ülkelerde bu sayı çok daha yüksektir. Bu da enerji kullanımındaki verimlilik düzeyinin ve kullanılan teknolojinin gelişmişliğinin ve temizliğinin göstergesidir. Yukarıdaki veriler dünya ortalamasıdır. Ülkeden ülkeye sektörlerin CO2 üretimine katkıları doğal olarak bazı değişiklikler göstermektedir. Bu tablodaki ağırlıklara göre, toplum ve birey olarak yaşam kalitemizden ciddi fedakarlıklara katlanmaksızın CO2 üretimindeki katkımızı azaltmak için neler yapabiliriz bunları incelemeye başlayabiliriz.
Atmosfere salının CO2 miktarı
Sektörlerin CO2 üretimindeki payları Sektörler
Pay %
KÜRESEL ISINMA VE CO2
Ulaştırma Sanayi Binalar Diğer sektörler
6
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
21 17 14 8
TABLO3
49.231Güç üretimi 40
KYOTO ÖZEL EKİ
TEMİZ
enerji
TEMİZ KÜRESEL ISINMA VE CO2
toplum
KYOTO ÖZEL EKİ
Ülkelerde üretilen güç, ekonomik faaliyetlerin sürdürülmesi ve üretimin yapılması için gereken en önemli girdidir. Her alanda olduğu gibi güç üretiminde de birden fazla seçenek vardır. Her seçenek de farklı düzeyde CO2 çıkmasına yol açmaktadır. Örneğin elektrik enerjisi üretiminde kullanılabilecek seçeneklerden nükleer, hidrolik, rüzgar Santralleri, yapılışlarında kullanılan maddelerin üretimi ve inşaatleri sırasında yakılan enerjinin yol açtığı dışında, hiç CO2 üretmezken, linyit, taş kömürü, petrol ve doğal gaz gibi kaynaklardan üretilen güç değişen oranlarda CO2 salınmasına yol açarlar. Hatta linyit, taş kömürü ve petrol atmosferi CO2 yanında kükürt ve diğer zararlı gazlarla da kirletirler. Bilinçli ve CO2 duyarlı bireyler ve toplum olarak güç üretimi konusunda Hükümetler planlamalarını yaparken ve uygulama kararları alırken tavrımızı daha temiz olan enerji üretimi konusunda koyabiliriz. Böylece toplum ve birey olarak kullandığımız güç kaynakları ile küresel ısınmaya ülkemizin katkısını azaltabiliriz. Bu konuda bir örnek vermek gerekirse, orta büyüklükte bir evin bir yıllık aydınlanması için kullanılan elektrik enerjisi hidroelektrik santralından elde ediliyorsa yıllık CO2 katkısı 4 kilogramdan az iken kömür santralından geliyorsa bu miktar 400 kilograma kadar çıkmaktadır. Görüldüğü üzere iki güç kaynağı arasında yüz katlık bir CO2 farkı vardır. Hidroelektrik santral için belirtilen 4 kilogramlık CO2 barajın inşasında kullanılan malzemelerin üretimi ve tesislerin bakım ve onarımı sırasında ortaya çıkan CO2 in hesaba katılması nedeniyledir. CO2 duyarlı toplumlarda rüzgar ve güneş enerjisi alanlarına önemli yatırımlar yapılmaya başlanmıştır.
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
7
Binalarda enerji tasarrufu
KÜRESEL ISINMA VE CO2
Binaların dünyanın her yerinde enerji tasarruf bilinciyle inşa edilmesi halinde sağlanacak C02 tasarrufunun boyutu yılda 1.8 milyar ton olacaktır Bu konunun önemi şu örnekle daha iyi anlaşılacaktır. Sadece Çin'de her yıl yapılan inşaatın hacmi 2 milyar metre karedir. Bu boyuttaki bir inşaat alanında ısı izolasyonunun ve diğer önlemlerin gerekli şekilde alınmamasının yol açacağı ısınma ve soğutmaya yönelik enerji kaybı ve ona bağlı CO2 üretim miktarını düşünmek bile yeterlidir.
8
Bazı ülkeler nükleer enerji konusunda yatırım planlarını gözden geçirmeye başlamışlardır. On üç ülkede 30 u aşkın nükleer enerji santralı inşa edilmekte olduğu ve Çin, Hindistan ve Rusya'da yeni kurulan enerji santrallarının yarı gücünün nükleer santrallardan elde edileceği -ileri sürülmektedir. ABD nin de gelecek on yıl içinde 30 a yakın nükleer santral kurmayı planladığı belirtilmektedir. Tabiatiyle CO2 sorunu olmayan bu nükleer santralların atıklarının saklanması, sızıntılar, işletme kazaları ve silah için kullanılma gibi kendine özgü ve insanlık için problemli boyutları da mevcuttur.
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
İnsanlar enerji kullanım ve tüketiminde akılcı ve CO2 duyarlı davranmadıkça piyasalar kar marjı en yüksek enerji üretimine yatırım yapmaya devam edecektir. Şu anda birim maliyeti en ucuz enerji üretim yollarının başında kömür santralleri gelmektedir. Ancak bu santrallar da en yüksek düzeyde CO2 salan enerji üretim yöntemidir. Artmakta olan enerji talebi nedeniyle önümüzdeki yıllarda ABD'nin 150 kadar Çin'in de bu sayıya yakın kömüre dayalı termik santral inşa etmeyi planladıkları ileri sürülmektedir. Tablo 2 den de anımsanacağı üzere her
iki ülke de atmosfere en fazla CO2 salan konumdadır. Ülkemizde de linyite dayalı yeni termik santraller inşa etme programı vardır. Linyit santralleri CO2 salma yanında kömürün kalitesine göre başta sülfür oksit olmak üzere asit yağmurlarına yol açacak bir çok zehirli gazı da atmosfere bırakmaktadırlar. Birey ve toplum olarak küresel ısınmaya ve onun istenmeyen sonuçlarını önleyebilmek için ilk adımları bizlerin atması gerekmektedir.
KYOTO ÖZEL EKİ
Oksijen tükeniyor
KÜRESEL ISINMA VE CO2
CO2 duyarlı birey olmanın diğer bir boyutu da ağaç sevgisine sahip ve ağaç koruyucu olmak. Ortalama büyüklükte bir ağaç yılda 12 kilogram CO2 i kullanıp oksijene çevirebilmektedir. O ağacın ürettiği oksijen de sadece dört kişilik bir ailenin solunum için gerekli yıllık oksijen miktarıdır. İnsanoğlunun kazanç hırsı dünyanın oksijen üretim merkezlerini de süratle yok etmektedir. BM Çevre Programının çalışmalarına göre, sadece son on yılda yok edilen ormanları yerine koyabilmek için 1.3 milyon kilometre kare orman dikmemiz gerekmektedir. Bu arazi boyutu Türkiye topraklarının yaklaşık 1.6 katıdır. Bu boyutta bir alanı ağaçlandırmak için dikilecek fidan sayısı ise 14 milyardır. Bu rakam bize ağaçtan elde edilen kağıt ve benzeri ürünleri kullanırken, ahşap mobilyalarımızı değiştirirken ne kadar özenli olmak mecburiyetinde olduğumuzu hatırlatmaya yeterlidir.
KYOTO ÖZEL EKİ
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
9
Ulaştırma
büyük tehlike
KÜRESEL ISINMA VE CO2
CO2 üretiminde sektörler arasında ikinci sırayı Tablo 3’den de görüldüğü üzere ulaştırma almaktadır. Bu sektör salınan CO2’in yüzde 21 ine neden olmaktadır. Bu sektör aynı zamanda bireysel ve toplumsal tutumlarımız nedeniyle enerji israfının en yoğun olduğu alandır. Bir aracın yılda ortalama 7-8,000 kilometre yol yaptığını varsayarsak, en çevreci aracın yıllık CO2 üretimi 700800 kilogram olurken, çevre düşmanı araçların katkısı 3.54.0 tondan aşağı düşmeyecektir. Bu bilgiler ışığında satın alırken seçtiğimiz araç türü ve araç
10 İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
balar, jeep ve pick-up türü araçlar) ile de aynı yolu katediyoruz ancak çevreye 4-5 kat fazla CO2 atarak. Demiryollarının araç ve yolcu taşıma hizmetini birlikte vermemekte direnmesini de anlayabilmek mümkün değildir. Oysa böyle bir uygulama, taşıt araçları ile salınan CO2 miktarının düşmesine ciddi ölçüde katkıda bulunacaktır. Taşıma hizmetlerinde yoğun olarak kullanılan araçlardan birisi de uçaktır. Halen yılda 4.2 milyar yolcu uçak kullanmaktadır. Bu sayının 2025 yılında 9 milyarın üzerine çıkması beklenmektedir. Havayolu ile yük taşımacılığının da benzeri hızla artacağı tahmin edilmektedir. Uçaklar da CO2 üretimine ve dolayısı ile küresel ısınmaya ciddi katkıda bulunmaktadırlar. Yaklaşık 320 kilometre mesafe elektrikli tren ile gidildiğinde bunun yolcu başına CO2 maliyeti 14.8 kilogram iken aynı mesafe uçak ile gidildiğinde kişi başına CO2 bedeli 90 kilograma kadar çıkmaktadır. Bu veri de açıkça göstermektedir ki ülkelerin gerek kentlerdeki ve gerek şehirler arası raylı sistemlerine yatırım yapmaktan uzak duran yönetim kadroları aynı zamanda küresel ısınmaya en büyük katkıyı yapan sorumlular konumunda bulunmaktadırlar.
kullanım alışkanlıklarımızla küresel ısınmaya çok ciddi katkıda bulunduğumuz anlaşılmakta. Şehir ve şehirler arası seyahatlerimiz de kullandığımız SUV lar (Sportif ara-
KYOTO ÖZEL EKİ
Birey ve toplum olarak küresel ısınmaya ve onun istenmeyen sonuçlarını önleyebilmek için ilk adımları bizlerin atması gerekmektedir.
KYOTO ÖZEL EKİ
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
11
KYOTO PROTOKOLÜ VE PRENSİPLER
Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine neden olan diğer beş gazın salınımını azaltmaya veya bunu yapamıyorlarsa salınım ticareti yoluyla haklarını arttırmaya söz vermişlerdir. Protokol, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki düzeylere düşürmelerini gerekli kılmaktadır.
12 İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
Kyoto ile yeşil bir dünya KYOTO ÖZEL EKİ
KYOTO PROTOKOLÜ VE PRENSİPLER
Kyoto Protokolü, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası tek çerçeve. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içinde imzalanmıştır. Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine neden olan diğer beş gazın salınımını azaltmaya veya bunu yapamıyorlarsa salınım ticareti yoluyla haklarını arttırmaya söz vermişlerdir. Protokol, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki düzeylere düşürmelerini gerekli kılmaktadır. 1997'de imzalanan protokol, 2005'te yürürlüğe girebilmiştir. Çünkü, protokolün yürürlüğe girebilmesi için, onaylayan ülkelerin 1990'daki emisyonlarının (atmosfere saldıkları karbon miktarının) yeryüzündeki toplam emisyonun %55'ini bulması gerekmekteydi ve bu orana ancak 8 yılın sonunda Rusya'nın katılımıyla ulaşılabilmiştir. Kyoto Protokolü şu anda yeryüzündeki 167 ülkeyi ve sera gazı salınımlarının %55'inden fazlasını kapsamaktadır. Kyoto Protokolü ile devreye girecek önlemler, pahalı yatırımlar gerektirmektedir. Sözleşmeye göre; G Atmosfere salınan sera gazı miktarı %5'e çekilecek, G Endüstriden, motorlu taşıtlardan, ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek, G Daha az enerji ile ısınma, daha azNenerji tüketen araçlarla uzun yol alma, daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerini endüstriye yerleştirme sağlanacak, ulaşımda, çöp depolamada çevrecilik temel ilke olacak, G Atmosfere bırakılan metan ve karbon dioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji kaynaklarına yönelinecek, G Fosil yakıtlar yerine örneğin bio dizel yakıt kullanılacak, G Çimento, demir-çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri yeniden düzenlenecek, G Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokulacak, G Güneş enerjisinin önü açılacak, nükleer enerjide karbon sıfır olduğu için dünyada bu enerji ön plana çıkarılacak, G Fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacaktır.
KYOTO ÖZEL EKİ
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
13
Devletler iki sınıfa ayrıldı Ortalama salınım azalmasının %5 olarak belirlenmesine rağmen AB üyesi ülkelerin salınım hedefleri %8 azaltma ile İzlanda tarafından hedeflenen %10 artırıma kadar değişmektedir.
KYOTO PROTOKOLÜ VE PRENSİPLER
2008 ile 2012 arasında. Ek 1 ülkeleri sera gazı salınımlarını 1990 yılı seviyesinden ortalama %5 aşağıya çekmek zorundadırlar (birçok AB üyesi ülke için bu 2008 için beklenilen sera gazı salınımlarının %15 aşağısına denk gelmektedir).
Kyoto Protokolü şu prensipleri temel alır: Kyoto Protokolü devletler tarafından desteklenir ve BM şemsiyesi altında küresel kurallar ile belirlenir Devletler iki genel sınıfa ayrılmıştır: gelişmiş ülkeler, bu ülkeler Ek 1 ülkeleri olarak anılacaktır; ve gelişmekte olan ülkeler, bu ülkeler Ek l'de yer almayan ülkeler olarak anılacaklardır. Ek 1 ülkeleri sera gazı salınımlarını azaltmayı kabul etmişlerdir. Ek 1 'de yer almayan ülkelerin ise sera gazı sorumlulukları yoktur ve her yıl sera gazı envanteri raporu vermelidirler.
14 İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
Kyoto Protokolündeki hedeflerine uymayan herhangi bir Ek 1 ülkesi bir sonraki dönem azaltma hedeflerinin %30 daha azaltılması ile cezalandırılacaktır. 2008 ile 2012 arasında. Ek 1 ülkeleri sera gazı salınımlarını 1990 yılı seviyesinden ortalama %5 aşağıya çekmek zorundadırlar (birçok AB üyesi ülke için bu 2008 için beklenilen sera gazı salınımlarının %15 aşağısına denk gelmektedir). Ortalama salınım azalmasının %5 olarak belirlenmesine rağmen AB üyesi ülkelerin salınım hedefleri %8 azaltma ile
İzlanda tarafından hedeflenen %10 artırıma kadar değişmektedir. Bu azaltma hedefleri 2013 yılına kadar belirlenmiştir. Kyoto Protokolü, Ek 1 ülkelerinin sera gazı salınımı hedeflerine ulaşmak için başka ülkelerden salınım azalması satın alabilmeleri esnekliğine imkan tanımıştır. Bu, çeşitli borsalardan (AB Salınım Ticaret Borsası gibi) veya Ek l'de yer almayan ülkelerin salınımlarını azaltan Temiz Gelişim Tekniği (TGT) projeleri ile veya diğer Ek 1 ülkelerinden satın alınabilinir.
KYOTO ÖZEL EKİ
KYOTO PROTOKOLÜ VE PRENSİPLER
Sadece TGT Yönetim Kurulu tarafından onaylanmış Onaylı Salınım Azaltımları (OSA) alınıp satılabilir. BM çatısı altında, Kyoto Protokolü Bonn merkezli Temiz Gelişme Tekniği Yönetim Kurulu'nu Ek 1 'de yer almayan ülkelerde gerçekleştirilen TGT projelerini değerlendirip onaylaması için kurmuştur. Bu projeler onaylandıktan sonra OSA verilir. Pratikte bu kurallar Ek l'de yer almayan ülkelerin sera gazı sınırlamalarına tabi olmadıklarını ama sera gazını azaltan bir projenin bu ülkelerde uygulanması durumunda elde edilen Karbon Kredisinin Ek 1 ülkelerine satılabilineceğini anlatır. Bu mekanizma şu iki ana nedenden dolayı koyulmuştur: Kyoto Protokolüne uymak bazı Ek 1 ülkeleri için oldukça sınırlayıcıdır (özellikle Japonya ve Hollanda gibi zaten az salınım yapan ve çevre standartlarına saygılı ülkeler için). Protokol böylece bu ülkelerin kendi sera gazı salınımlarını azaltmak yerine Karbon Kredisi almalarını sağlar; ve bu şekilde Ek l'de yer almayan ülkeler sera gazı salınımlarını
KYOTO ÖZEL EKİ
azaltmak için teşvik edilmiş olurlar çünkü Karbon Kredisi satarak bu projeler için kaynak edinmiş olurlar. Tüm Ek 1 ülkeleri Kyoto Protokolü içinde sera gazı salınım değerlerini gözetim altında tutmak için ulusal daireler kurmuşlardır. Japonya, Kanada, İtalya, Hollanda, Almanya ve daha birçok ülke devletleri karbon kredisi için bütçeden pay ayırmışlardır. Bu ülkeler kendi büyük enerji, petrol, doğalgaz holdingleri ile birlikte çalışarak mümkün olan en fazla sayıda Karbon Kredisini en ucuza almaya çalışmaktadırlar. Hemen hemen tüm Ek 1 'de yer almayan ülkeler de kendi Kyoto Protokolü süreçlerini izlemek amacıyla ve özellikle TGT Yönetim Kuruluna destek için sunacakları projeleri belirlemek amacıyla yönetim birimleri kurmuşlardır. Bu iki ülke grubunun çıkarları birbirine terstir, Ek 1 ülkeleri mümkün olan en ucuza Karbon Kredisi almak isterlerken Ek 1 'de yer almayan ülkeler ise kendi TGT projelerinden elde ettikleri Karbon Kredisinden en fazla değeri elde etmek istemektedirler.
Tüm Ek 1 ülkeleri Kyoto Protokolü içinde sera gazı salınım değerlerini gözetim altında tutmak için ulusal daireler kurmuşlardır. Japonya, Kanada, İtalya, Hollanda, Almanya ve daha birçok ülke devletleri karbon kredisi için bütçeden pay ayırmışlardır. İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
15
Amaç denge sağlamak Kyoto Protokolündeki amaç, "atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamaktır. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli, 1990 ile 2100 yılları arasında 1.4 °C ile 5.8 °C arası sıcaklık artışı tahmin etmektedir. Tahminlere göre, başarılı bir şekilde uygulanması durumunda Kyoto Protokolü bu artışı 0.02 ile 0.28 C arasında düşürebilecektir (kaynak: Nature, Ekim 2003 sayısı) Kyoto Protokolü savunucuları bu protokolün amaca ulaşmak için ilk adım olduğunu ve amaca ulaşıncaya kadar hedeflerin değiştirileceğini belirtmektedirler.
KYOTO PROTOKOLÜ VE PRENSİPLER
Anlaşmanın Durumu Anlaşma Aralık 1997'de Japonya'nın Kyoto şehrinde görüşülmüş, 16 Mart 1998'de imzaya açılmış ve 15 Mart 1999'da son halini almıştır. Rusya'nın 18 Kasım 2004'te katılmasıyla 90 gün sonra 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Aralık 2006 tarihinde toplam 169 ülke ve devlete bağlı örgütler anlaşmaya imza atmışlardır (Ek 1 ülkelerinin salınımlarının %61.6'sından fazlasına karşılık gelmektedir). İmza atmayan önemli ülkeler arasında ABD ve Avustralya gibi gelişmiş ülkeler haricinde, gelişmekte olan Türkiye gibi ülkeler de yer almaktadır.Çin ve Hindistan gibi bazı ülkeler ise anlaşmaya imza atsalar bile karbon salımmlarını azaltmak zorunda değillerdir. Anlaşmanın 25. maddesine göre anlaşma "Ek l'de yer alan en az 55 ülkenin imzalaması ve bunun Ek 1 ülke salımmlannın en az %55'ine karşılık gelmesi durumunda, buna uyulduğu tarihten sonraki doksanıncı gün yürürlüğe girer." 55 ülke şartı 23 Mayıs 2002'de İzlanda'nın anlaşma'yı kabul
16 İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
etmesi ile, %55 şartı da Rusya'nın 18 Kasım 2004'te anlaşmayı imzalaması ile sağlanmış, anlaşma 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Anlaşmanın Detayları Birleşmiş Milletler Çevre Programı basın bildirisine göre: "Kyoto Protokolü gelişmiş ülkelerin sera-gazı salınımlarını 1990 yılına göre %5.2 azaltmalarını öngören bir anlaşmadır (protokolün uygulanmaması durumunda 2010 yılı salınım tahminleri dikkate alınırsa bu, %29'luk bir azalmaya karşılık gelmektedir). Amaç altı sera gazının - karbon dioksit, metan, nitrous oksit, sülfür heksaflorid, HFC'Ier ve PFC'ler- 20082012 arası beş yıllık ortalama salınım değerlerini azaltmaktır. Ulusal hedefler AB ve başka bazı ülkeler için %8'lik, ABD için %7'lik, Japonya için %6'lık azaltma, Rusya için %0 değişiklik ve Avustralya için %8 ile İzlanda için %10'luk bir artış şeklinde çeşitlilik göstermektedir." Anlaşma 1992'de Rio De Janeiro'da yapılan Dünya Zirvesi'nde kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne (BMİDÇS) ek olarak kabul edilmiştir. BMİDÇS üyesi tüm ülkeler Kyoto Protokolüne imza atabilir, üye olmayanlar atamazlar. Kyoto Protokolünün birçok maddesi BMİDÇS Ek l'de belirtilen gelişmiş ülkeler için geçerlidir.
KYOTO ÖZEL EKİ
BMİDÇS "ortak fakat farklılaştırılmış" sorumluluklar tanımlamaktadır.
KYOTO PROTOKOLÜ VE PRENSİPLER
Ortak ülkeler
Kyoto Protokolünü eleştirenler gelişmekte olan ülkelerin ve özellikle Çin, Hindistan gibi ülkelerin yakın bir zamanda en fazla sera gazı salımı yapan ülkeler olacağını söylemektedirler. Aynı zamanda, protokol sınırlamaları yüzünden gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere çıkış olacağını ve dolayısıyla net sera gazı salımlarının değişmeyeceğini söylemekteler.
KYOTO ÖZEL EKİ
G Tarihsel ve güncel küresel sera gazı salınımının gelişmiş ülkeler tarafından gerçekleştirildiğini G Gelişmekte olan ülkelerin kişi başı gaz salınanlarının halen düşük olduğunu G Gelişmekte olan ülkelerin küresel salınımlarının sosyal ve gelişimsel ihtiyaçlarına göre artacağını kabul ederler. Diğer bir deyişle Çin, Hindistan ve diğer gelişmekte olan ülkeler anlaşma gereklerinden muaftırlar çünkü şu andaki iklim değişikliklerine neden olan salmaların ana sorumlusu değildirler. Kyoto Protokolünü eleştirenler gelişmekte olan ülkelerin ve özellikle Çin, Hindistan gibi ülkelerin yakın bir zamanda en fazla sera gazı salımı yapan ülkeler olacağını söylemektedirler. Aynı zamanda, protokol sınırlamaları yüzünden gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere çıkış olacağını ve dolayısıyla net sera gazı salımlarının değişmeyeceğini söylemekteler.
Yaptırımlar BMİDÇS Uygulama Biriminin bir Ek 1 ülkesinin salım hedeflerine uymadığına karar vermesi durumunda o ülke salım hedefi farkı ile birlikte fazladan %30 daha şahmını azaltması gerekmektedir. Aynı zamanda ülke salım ticareti programın yüzde 50'sini kapsamaktadır.
Salım Ticareti Kyoto Protokolüne göre ülkeler 2008 ile 2012 yılları arasında salimi arını 1990 yılına göre %5.2 düşürmekle yükümlüdürler. Buna rağmen, pratikte birçok ülke belirli sanayi kuruluşlarına sınırlamalar koymuştur (kağıt endüstrisi, enerji santralleri gibi). AB'de bu uygulama vardır ve birçok ülke de buna doğru Kaymaktadır. Buna göre, belirlenen seviyeden fazla salım yapacağını anlayan bir şirket, bir şekilde başka yerlerden Karbon Kredisi bulmak zorundadır. Bu da Karbon ticaretini ve borsasını ortaya çıkarmıştır.
Karbon Ticaretine dahil Yatırımlar Her türlü atmosfere sera gazı saliminin önleyen azaltan hertürlü yatırımlardır. G Rüzgar enerji santralleri, jeotermal enerji santralleri G Arıtma, Modern çöp depolama tesisleri G Enerji verimliliği projeleri G Yakıt değişim projeleri (Endüstri,ulaşım,yerleşim merkezi G Atık yönetim projeleri G Karbon yakalama ve depolama teknolojileri G Gelişmiş kömür teknolojileri ile enerji üreten projeler G Baca gazı arıtma tesisleri
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
17
İKLİ R MD Ü T EĞİ ŞİKL İĞİ ÇER ÇEV E SÖ ZLE ŞME Sİ
E Y İ K
KYO
KOLÜ O T RO TO P
KYOTO PROTOKOLÜ VE PRENSİPLER
Önümüzde iki yol var DPT'nin çalışmasına göre şu anda iklim değişikliğiyle ilgili olarak 2 ayrı uluslararası düzenleme bulunuyor. Bu düzenlemelerden ilkini "İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi", diğerini ise Kyoto Protokolü" oluşturuyor. İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne şu anda 190 ülke ve Avrupa Birliği (AB) taraf. Türkiye yaptığı itirazlar sonucunda, 2004'te farklı bir statüyle sözleşmeye taraf olmayı kabul etti. Ancak henüz bu farklı statüyle ilgili müzakereler yapılmadı. Rapora göre iklim değişikliğiyle ilgili diğer önemli düzenlemeyi oluşturan Kyoto Protokolü'ne ise şu anda 167 ülke ve AB taraf. Kyoto Protokolü'ne göre Lüksemburg'un karbondioksit emisyonunu yüzde 28, Almanya'nın yüzde 21, İngiltere'nin yüzde 12,5, ABD'nin yüzde 7 azaltması gerekiyor. Buna karşın Yunanistan'ın yüzde 12,5, Norveç'in yüzde 1, Avustralya'nın yüzde 8, Portekiz'in yüzde 27 oranında karbondioksit emisyonunu artırmasına olanak sağlanıyor. Fransa'nın karbondioksit emisyonunda ise bir değişiklik öngörülmüyor. Türkiye ise şu andaki tanımlamalara göre tam net olmamakla birlikte protokolü imzalarsa; karbondioksit emisyonunu düşürmekle yükümlü olacak.
18 İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
Raporda, Türkiye'nin karbondioksit emisyonunun birçok ülkenin gerisinde olduğuna dikkat çekiliyor. Buna göre ABD'de kişi başına karbondioksit emisyonu 20 ton düzeyinde bulunurken Kanada'da 17 ton, Japonya'da 9 ton, AB ülkelerinde 8 ton, Polonya'da 7 ton, Bulgaristan'da 5 ton, Türkiye'de ise 3 ton düzeyinde görülüyor. Türkiye kişi başı emisyon şahmında da 75. sırada yer alıyor. Şu anda Türkiye en fazla karbondioksit emisyonuna sahip 25 ülke listesinde ise 22 sırada. Kyoto'ya göre bu 25 ülkenin 1 l'inin hiçbir yükümlülüğü yok, 3'üne ise esneklik tanındı. Geriye kalan ülkeler ise "ABD, AB, Japonya, Kanada ve Türkiye." Türkiye çerçeve sözleşmenin imzaya açıldığı Rio zirvesinde Başbakan Süleyman Demirel tarafından üst düzeyde temsil edildiği halde sözleşmeye imza atmamıştır. Bir OECD ülkesi olduğu için çerçeve sözleşmenin Ek1 listesinde yer alan Türkiye, sözleşmeyi imzalamak yerine listeden çıkmak için lobi yapmayı tercih etmiş, ne var ki Ek-1 listesinden çıkarılmamıştır.
KYOTO ÖZEL EKİ
KYOTO PROTOKOLÜ VE PRENSİPLER
Çerçeve sözleşmeyi imzalamayan, ancak 2004'de doğrudan doğruya Meclis'ten geçirerek onaylayan Türkiye, sözleşmenin getirdiği en önemli yükümlülük olan sera gazı envanterini ancak 2006 yılında, yani sözleşmenin imzalanmasınd an 14 yıl sonra Birleşmiş Milletler'e sunabilmiştir.
KYOTO ÖZEL EKİ
Sözleşmeye imza atmadığı için Kyoto görüşmelerinde aktif olarak müzakerelere katılmayan, bu yüzden de otomatik olarak Ek-B'ye girmediği için Protokol dışı kalan Türkiye, bu nedenle Kyoto Protokolü'ne taraf olmamış ve herhangi bir yükümlülük altına girmemiştir. Çerçeve sözleşmeyi imzalamayan, ancak 2004'de doğrudan doğruya Meclis'ten geçirerek onaylayan Türkiye, sözleşmenin getirdiği en önemli yükümlülük olan sera gazı envanterini ancak 2006 yılında, yani sözleşmenin imzalanmasından 14 yıl sonra Birleşmiş Milletler'e sunabilmiştir. Türkiye üzerinde yıllardır süren baskılar Kyoto Protokolü'nün imzalanması karan ile sonuç vermiş gözüküyor. Burada her ülke konumuna ve şartlarına göre hareket etmekle birlikte küresel ısınma sebebiyle fazla tercih imkanı
da bulunmamakta. Sadece diğer ülkelerce de kullanılan bazı çekinceler belirleyip kullanabilecek. Bu imzanın ülkelere ciddi maliyetleri bulunmakta olup, Türkiye bakımından da DPT'nin hesaplarına göre milli gelirimizde şartlara bağlı olarak yüzde 10 ile 37 arasında bir azalma olabilecektir. Bu da 40 ila 148 milyar dolara tekabül etmektedir. Enerji Bakanlığı da birkaç ay evvel bu imzanın Türkiye'ye 20 milyar dolarlık ek yatırım yükü getireceğini belirtmiştir. AB üyeliği hedefi Türkiye'nin Kyoto Protokolü'nde karşısına çıkıyor. AB'nin 2004 yılında kişi başı sera gazı emisyon miktarı 11 ton karbon dioksit eşdeğeri, Türkiye'ninki ise 3 ton seviyesinde bulunuyor. AB, 2020 yılında kadar bu değeri yüzde 20 azaltarak 8.8 tona çekecek. Türkiye'nin 2020'ye kadar her yıl yüzde 7.5 büyümesi ve bu arada
devreye giren çevre dostu uygulamalarla sera gazı salınım artışını yüzde 6'da tutması halinde kişi başı miktarı 8.8 - 9 ton seviyesine çıkarabileceği hesaplanıyor. AB'nin hedeflerininin üyeler arasında dağıtılmış olduğuna da dikkat çekiliyor. Yani her bir AB üyesi ülkenin sera gazı emisyon miktarını düşürmek gibi bir yükümlülüğü bulunmuyor. Portekiz'in yüzde 27 ve Yunanistan'ın yüzde 12.5 artırabilecekken, denge Alman ve İngiltere gibi üyelerin azaltma sorumluluğu ile sağlanıyor. Türkiye'nin hidroelektrik potansiyelinin yüksek olması Kyoto bakımından bir avantaj olarak değerlendirilmektedir.. Kömür santrallerinin yenilemesi, sanayinin altyapısını geliştirmesi ve yenilenebilir enerjinin payını yükseltme zorunluluğu da var. DPT, finansman sıkıntısını Türkiye'nin dezavantajlarının başında sayıyor.
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
19
KYOTO PROTOKOLÜ VE PRENSİPLER
Karbona göre vergi
Kyoto ile endüstri, motorlu taşıtlar ve ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek.
20 İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
Kyoto'nun kaba maliyeti çıkarılsa da, sektörel maliyetlerin bilinmemesi hazırlıkları zorlaştırıyor. DPT öncülüğünde sektörel maliyetlerin belirlenmesi ve 2040'a kadar sektörel bazda emisyon salınımlarının belirlenmesi çalışması yürütülüyor. Türkiye'de özellikle otomotiv ve çimento sektörlerinin olumsuz etkilenmesine kesin gözüyle bakılıyor. Kyoto ile endüstri, motorlu taşıtlar ve ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek. Fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacak. Kyoto Protokolü'nden sonra Türkiye'de yaşanması gereken dönüşümler şunlar olacak G Enerji üretiminde çok yaygın olan kömürle çalışan santrallerin sistemlerini yenilemeleri gerekecek
G Sanayi tesisleri havaya daha az karbondioksit salmaları için altyapı sistemlerini yenileyecek. G Ulaşımda motorlu araçlar yerine raylı sistem ile, biyodizel ve elektrikli araçların oranı artırılacak. G Belediyelerin sokak aydınlatmalarında klasik akkor telli aydınlatma yerine az enerji tüketen sistemlere geçmesi gerekecek. G Vahşi çöp ve atık depolama yöntemini tamamen terk ederek modem tesislerin kurulması gerekecek. G Türkiye'de yüzde l'in altında olan rüzgar ve güneş gibi kaynaklara dayalı yenilenebilir enerji sistemlerinin oranı yükseltilecek.
KYOTO ÖZEL EKİ
2004 yılında BMİDÇS'ye taraf olan ancak uzun süre Kyoto Protokolü'nü imzalamayan Türkiye 30 Mayıs 2008'de Protokolü imzalayacağını resmen açıklamıştır. Çevre ve Orman Bakam Veysel Eroğlu, Dışişleri Bakanlığı'na, "Kyoto Protokolü'ne taraf olmayı kabul ve TBMM tarafından onaylanmasının uygun olduğuna" ilişkin yazı gönderdiğini açıklamıştır. Dışişleri Bakanlığı'nın da taraf olmayı onaylaması halinde, anlaşma TBMM'nin gündemine girecektir. 5 Haziran 2008 tarihinde Protokolün imzalanmasına ilişkin tasarı meclise sunulmuştur. 11.06.2008 tarihinde T.B.M.M. Dışişleri Komisyonu'nda Türkiye'nin kyoto protokolüne katılmasını uygun bulan tasarı kabul edildi.Genel Kurulda görüşülecek ve büyük bir olasılıkla kabul edilecektir. Özetle, Türkiye Ek B listesine girmek yönünde bir öneride bulunmadan , yalnızca Protokolü onaylayacak. Taraf olma kararını, Meclis'ten çıkan kararı Kyoto Protokolü sekreteryasına gönderecek ve taraf haline gelecek. Böyle bir durumda, Türkiye'nin sayısal bir yükümlülüğü olmayacak, sınırlama, kısıtlama yükümlülüğü olmayacak, dolayısıyla bir yük altına girmeyecek bu süreç içerisinde Türkiye açısından yalnızca bazı prosedürlerle yükümlülükler (Raporlama ve kayıt sistemi kurulması) söz konusu olacaktır. Bu, sözleşme altında da olduğu gibi, ulusal emisyon envanterini yıllık olarak göndermesi, iklim politikaları hakkındaki ulusal bildirimini göndermesi şeklindeki yükümlülükleri kapsıyor. Ayrıca Ek 1 ülkeleri için öngörülmüş olan ulusal envanter sisteminin kurulması ve ulusal kayıt sisteminin oluşturulması şeklinde yükümlülükler
var. Aynı zamanda tabii bağlayıcı olmayan politikalar ve önlemler var Kyoto Protokolü'nde; yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması, ulaşımda emisyon azaltıcı önlemlerin uygulanması, sürdürülebilir tarım, ormanların arttırılması ve geliştirilmesi yönünde bağlayıcı olmadan, sayısal şekilde ifade edilmemiş olan yükümlülükler var. Tabii bunlarla bağlı hale gelecek Türkiye aynı zamanda. Bu tasan ile asıl olarak,Türkiye'nin bu sene Polonya'da yapılacak 14.Taraflar Konferansı'na ve gelecek sene
Sadece
sınırlaması şeklinde bir hedef üstlenmesi prosedürel olarak da pek mümkün görünmüyor bu noktada, Çünkü önemli ölçüde zaman gerektiren bir süreç bu. Eğer Türkiye bu onay kararıyla birlikte sayısal yükümlülük üstlenmek, yani protokolün Ek B listesine de girmek, orada da bir hedefle yer almak şeklinde bir öneriyle gidecek olursa Protokol organlarına, bunun en az 6 ay önce yapılması gerekiyordu, yani görüşülmeden önceki, örneğin Polonya'da Aralık ayında yapılacak taraflar konferansından 6 ay önce bu bildirimin gönderilmesi gerekiyordu Protokol'ün taraflarının bilgilendirilmesi açısından ve 14. Taraflar Konferansı'nda. görüşülebilmesi için; oysa şu anda bulunduğumuz tarih itibariyle Polonya'ya böyle bir önerinin yetişmesi mümkün değil. Gelişmeler ışığında.gerek kararın meclisten çıkması gerekse alınacak tedbirler yönünden kaybedilen zaman katlanılacak maliyetleri her geçen gün daha da artırmaktadır. Esas itibariyle, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerden birinde yer almakta olan Türkiye'nin ekonomik ve sosyal politikaları birbirleriyle entegre şekilde planlanmadığından, birbirleriyle çelişen politikalar benimsenmekte; bu da kalkınmanın sürdürülebilir olmasını tehlikeye düşürmekte; iklim değişikliğine duyarlı kalkınma modelleri benimsenmemektedir. İmza halinde, Kyoto protokolü yükümlülükleri Anayasanın 90. md.'nce kanun hükmünde sayılmaktadır, bu husus iklim değişikliği politikalarının dünyada gelişen anlayışa uygun şekilde Türkiye’ nin yapılanmasına etki yapacaktır.
KYOTO PROTOKOLÜ VE PRENSİPLER
tarafız
KYOTO ÖZEL EKİ
Kopenhang'da yapılacak olan 15.Taraflar Konferansı'na protokol tarafı bir ülke olarak katılması amaçlanmaktadır Kısacası yalnızca taraf olmak yönünde bir karar olmakla birlikte "2012'ye kadar yükümlülük altına girmemek, sayısal hedef üstlenmemek" gibi bazı ifadeler de yer alabilir. Türkiye belki deklarasyon ekleyebilir, katılma kararına bunu dile getirecek şekilde. Ayrıca 2008 yılının ortasında, herhangi bir yükümlülük üstlenmek, sayısal emisyon indirimi ya da
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
21
Rekabet avantajı sağlar TÜSİAD : Protokole taraf olan ülkeler 2009 da başlayacak yeni sürecin şekillendirilmesine ilişkin çalışmalara başladı.Bu sürece dahil olmak isteyen 2008 sonuna kadar , kyoto protokolünü imzalamak zorunda.İmzalamayanlar ise bundan sonraki şartlan olduğu gibi kabullenmek zorunda kalacak.Türkiye imzaya müteakip, sera gazı azaltanının fayda- maliyet hesaplamasının sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için kamu ve özel sektörün tüm alt sektörlerinde detaylı salınım envanteri çıkarılmalı.Bu sayede üretim kalitesini yükselten Türkiye, düşük teknolojili üretim yapan ülkelere karşı da ciddi bir rekabet avantajı elde edebilecektir.
DESTEKLEYENLER
Dışişleri Bakanlığı : Kyoto Protokolü'ne taraf olunduğunda bir ülkenin diğer ülkelere, 'salım azaltımı ya da kontrollü salım yapmak mecburiyetindesiniz' gibi bir zorlama yapması söz konusu değildir. Yani Türkiye'nin BM kapsamındaki küresel çabalara destek vermesi anlamında böyle bir baskıyla karşılaşacağı korkusu, aslında pek gerçeklere dayanmıyor. Bu yersiz bir korku. Ama ülkemiz AB tam üyelik yönelimi olan bir ülke olarak AB standartlarını AB için değil, kendi vatandaşları için yapacağını her alanda her sektörde dile getiren bir ülke. Dolayısıyla kısa vadede olmasa da salım konusunda uzun vadede yükümlülükleri olacaktır.
Hüsnü Özyeğin : Yenilenebilir enerji yatırımlarına yöneldiğini belirterek 2012 sonrasına hazırlandığını ifade etmiştir.
22 İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı : Önümüzdeki 2030 ve 2050'deki sürece baktığımız zaman iklim değişikliği kaygıları enerji güvenliğini tehdit eden bir unsur olarak ülkelerin karşısına çıkmaktadır. Bu bizim için de böyle. Fakat diğer taraftan bu süre içindeki gelişmeler enerji sektörü başta olmak üzere diğer sanayi sektörlerinde de inanılmaz fırsatlar tanımaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'nin bu sürecin dışında olması, bu süreci gözlemci olarak seyretmesi Türkiye için büyük bir kayıp olacaktır. Dünyada 2007 sonu itibarıyla 64 milyar dolarlık bir emisyon ticareti gerçekleşti. Türkiye buradan pay alabilirdi. Emisyon azaltma projeleri yüzde 55 oranda enerji sektörüne gitti. Bu süre içinde Türkiye protokole girseydi pastadan önemli pay alabilirdi. Bu, finansman sıkıntısı çeken sektör için destek olabilirdi.
Akın Öngör (Doğal Hayatı Koruma Derneği Türkiye Temsilcisi) : Küresel ısınmadan kasıt şu. Dünyanın ısı artışını eğer ortalama olarak iki dereceyle sınırlayamazsak çok daha büyük tehditler geliyor. Bunun için önlemler almak gerekiyor. Sınırlanamazsa ne olur? 4-5 derece artış ne demek biliyor musunuz. Son buzul çağı ile bugün arasındaki fark 5 derece İki derece ile sınırlanamaması demek dünya toplam gelirinin yüzde 20 düşmesi demek. Dünya gelirinin bu kadar düşmesi ise kaos ortamı demek, savaşlar demek. Önlem almanın maliyeti ise dünya ekonomisinin sadece yüzde l'i. Maliyeti arttırmayalım derseniz, Türkiye'nin yaptığı gibi, yüzde 20 gelir azalması ile karşılaşacaksınız Türkiye'nin hemen Kyoto'yu imzalaması gerek. Kyoto bir çözüm değil. Bir adım. Çözümlerin adımı. Ondan sonra 2012'de başka bir düzleme geçilecek.
KYOTO ÖZEL EKİ
Doç.Dr. Yıldız Arıkan ve Doç.Dr. Gürkan Kumbaroğlu'nun raporuna göre : Taraf olunması halinde 2012 yılına kadar kendi talebi veya muvafakati olmadan, her hangi bir sayısal emisyon azaltma hedefine tabi olmayacak.Sonrası dönem için söz hakkı elde edecek.CER adı verilen emisyon sertifikalarının ticareti sayesinde yenilenebilir enerji projeleri, enerji tasarrufu ve verimliliği projeleri, kojenerasyon projeleri, eski tesislerin rehabilitasyon projeleri gibi temiz kalkınmaya katkı yapacak yatırımlar hayata geçebilecek.
İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerem Aklin : Kyoto Protokolü imzaladıktan sonra Almanya'da yatırım maliyetlerini karşılayamayan pek çok şirketin göç etmek zorunda kaldığına dikkat çekti. Protokolün ABD'ye maliyetinin 650 milyar dolar olarak hesaplandığını belirten Alkin, "Türkiye için ortaya atılan 20 milyar dolar rakamı çok şaşırtıcı değil. Öncelikle karbon için bir piyasa oluşturulması gerekiyor. Türkiye bununla ilgili altyapıyı kurmak zorunda. Havayı belli ölçüde kirletmeyen firmalar ellerindeki karbon emisyon daha fazla kirleten firmalara satabileceklerdir.
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau:
DESTEKLEYENLER
Türkiye'nin Kyoto Protokolü'nü imzaladığı zaman Dünya Bankasının bunu iyi karşılayacağını söyledi. Zachau, "Kyoto Protokolü imzalandığı zaman başka bir ek protokol daha imzalanacak, bu da Türkiye'nin uluslararası desteklerden faydalanması için ona hak sağlayacak. Dünya Bankası olarak, çevre yatırımlarına destekte bulunmaya hazırız" dedi.
Bölgesel Çevre Merk. (REC Türkiye) İklim Değişikliği Proje Yöneticisi Yunus Arıkan : "Türkiye'nin Kyoto Protokolü'ne katılması, uluslar arası alanda, Avustralya'nın 2007 yılında Kyoto Protokolü'ne katılmasından daha büyük bir etki yaratacaktır. Çünkü Türkiye, özgün ve farklı konumuyla, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü kapsamında halen belirsizlik taşıyan
KYOTO ÖZEL EKİ
gelişmiş veya gelişmekte olan ülke tanımına açıklık kazandırabilecek, hakka "ileri gelişmekte olan ülke" kavramını somutlaştırarak. 20J2 sonrasında sera gazı salımlarının azaltılmasında, daha yeni ülkelerin, ulusal koşullarına uygun olarak farklı türde yükümlülükler almasının önünü açacaktır. Bu süreçte Türkiye, kendisi gibi AB üyesi olmayan ve "zenginler kulübü" olarak adlandırılan diğer OECD ülkeleri olan Güney Kore ve Meksika ile ilginç ortaklıklar kurgulayabilecektir."
Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) Genel Sekreteri Ercan Tezer : İklim değişikliğinin bir küresel çevre politikası ile dikkate alınması gereken çok önemli bir çevre problemi olduğunu, çevreye duyarlı ve çevre dostu teknolojilerin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesinin, ancak teknoloji alanında hızlı ilerlemelerin sağlanması ile mümkün olacağını vurguladı.
İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Selahattin İncecik: Kyoto Protokolü ile Avrupa Birliği çevre mevzuatının önemli ölçüde örtüştüğünü belirterek, şöyle devam ediyor: 'Geçen yıl TÜSİAD'a AB çevre uyum mevzuatıyla ilgili rapor hazırladık. Bu raporda Türkiye'nin bu mevzuata uyumlu hale getirilmesi için hayata geçirmesi gereken pahalı direktifler var. Özel sektörün tesislerini çevreye uyumlu hale getirmesi için 15 milyar euro, kamu için 50 milyar dolar gerek. Bu direktifler yerine getirildiğinde sonuçları itibariyle protokol için adımlar atılmış oluyor.
BP Türkiye Genel Müdürü Tahir Uysal : Türkiye'nin imza atıp parçası haline geldiği taktirde, Kyoto Protokolü'nün çok büyük fırsatlar yaratacağını kaydetti. Türkiye'de verimsiz bütün işletmelerin çok rahatlıkla verimli hale getirilebileceğini vurgulayan Uysal, bu süreç içindeki geliştirme maliyetinin AB veya diğer gelişmiş ülkelere oranla çok daha az olduğunu belirtti. Uysal şu yorumlarda bulundu: "Örneğin burada bin ton karbon emisyonu tasarrufu sağladınız. Bu bir birim ise, Avrupa'da yaptığınız zaman 2 birim, 3 biri oluyor. Dolayısıyla burada yapılan sertifikayı satarak bir kazanç elde ediyorsunuz. Hem Kyoto Protokolü'ndeki yükümlülüğü yerine getiriyorsunuz, hem de bunu yapmakta zorlanan AB ülkesinde sattığınızda para kazanabiliyorsunuz."
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ 23
Pozisyon belirlenmeli TİSK : Kyoto protokolüne katılımın kalkınmışlık düzeyine ve büyüme ihtiyacına uygun olmayacağını savunmaktadır. "Türkiye ekonomisine getireceği maliyet, sanayinin omuzlarına bırakılmamalıdır. İmza halinde. gelişmiş ülkeler gibi işlem görerek, bağlayıcı nitelikteki emisyon azaltma yükümlülüğü altına girecek, sanayileşme ivmesi azalacak ve kalkınma hızı düşecektir.Dünya Bankası verilerine göre Türkiye'nin 2004 yılı itibariyle kişi başı emisyon miktarı 3.2 ton karbondioksit düzeyindedir.Bu düzey 4.3 ton olan dünya ortalamasından bile düşük olup, 8.2 tonluk AB ortalamasının ve 13.2 tonluk gelişmiş ülkeler ortalamasının çok altındadır."
DPT : Kyoto Protokolü'ne şimdi taraf olursak, 2012 sonrası daha fazla yükümlülük alması beklenen ülkeler arasında yer alacağız, bu durumda muhtemel bazı avantajlarımızı kaybedebiliriz. Ülkemizin 1990 emisyon miktarı 170 milyon tondur. Bu rakam 2004'te yaklaşık 296 milyon tona çıkmıştır. Bu artış eğiliminin devam etmesi kaçınılmazdır. Biz hızla kalkınmaya ve sanayileşmeye çalışan bir ülkeyiz. Bizim Kyoto Protokolü çerçevesinde 1990 değerlerinin yüzde 5 altına inebileceğimizi düşünmek bile mümkün değil.
KARŞI ÇIKANLAR
Ulaştırma Bakanlığı : Emisyonlar düşünüldüğünde, ulaştırma sektörü toplam enerji içinde yüzde 25'lik bir paya sahip. Yolcu taşımacılığının yüzde 95'i, yük taşımacılığının yüzde 91'i karayolundan yapılıyor. Özellikle yakıt tüketiminin azaltılması emisyon azaltım potansiyeli açısından oldukça önemli. Alternatif yakıtlar, hibrit motor gibi birtakım.öneriler ve yapılabilecek çalışmalar var. Ancak bunlar için de teknolojik yatırımlar gerekiyor. Bakanlık olarak bu sürece hazır değiliz.
24 İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı : Bizim kişi başı 4 ton karbondioksit emisyonumuz var. 2020'de bu oran 9 küsur tona çıkacak, AB üyeleri de 8 küsur tona inecek. Kişi başı enerji tüketiminde OECD ülkelerinin, dünya ortalamasının altındayız. Yani özel durumumuzu Türkiye'de çok iyi tespit etmeliyiz ki üye ülkelere anlatmalıyız. Bizim çok ivedi şekilde, bir proje kapsamında Türkiye'nin pozisyonunu belirlememiz lazım.
TOBB: Bizce en doğrusu, ülkemizin Kyoto Protokolü'ne taraf olma hazırlıklarını tam yapması, tüm verilerini ortaya çıkardıktan sonra strateji üretmesi ve bu stratejiye göre hareket etmesi şeklindedir. Aceleyle atılacak yanlış bir adımın ülkemiz ekonomisini sıkıntıya sokacak sonuçlara yol açma ihtimali mevcuttur.
KYOTO ÖZEL EKİ
KYOTO PROTOKOLÜ VE PRENSİPLER
Öneriler ve 3 güncel örnek Atmosferde karbondioksit birikmesine neden olan fosil yakıtların kullanımı güneş ışınlarının topraktan yansıyarak dışarı çıkmasını engelleyerek dünyanın aşın ısınmasına bilinen adıyla küresel ısınmaya sebep olmaktadır. Konu yaşamsal gelecek için çok hassas ve önemlidir. Hayli boş verilmiş bu konuda sadece belirli bir kesimin gayretleri yeterli değildir. Basınımızın, üniversitelerimizin, belediyelerimizin, sivil toplum örgütlerimizin, iş adamlarımızın ve vatandaşlarımızın da bilinçlenmeleri ve bu gayretlerin içinde olmaları gereklidir. Bu konuyu topyekün bir milli dava haline getirip bir devlet politikası olarak görmedikçe başarı beklemek boşunadır. Emisyon azaltmanın ekolojik yönü kadar maliyet yönü de önem arz etmektedir. Katılım halinde, yüksek maliyetler öngörülüyorsa da bu tutarlar müzakeresiz varsayımı ile yapılmaktadır.Ayrıca ,karbon ticareti suretiyle temin edilebilecek en az 5-10 mia $ karbon kredilerinden yararlanma imkanı bulunmaktadır. Elektrik üretiminde düşük karbona geçilmesi, . rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanılması, nükleer santrallerin faaliyete alınması, fosil yakıt kullanan enerji santrallerinde karbon emisyonunun kontrol altına alınması gibi önlemler göreceli olarak daha rahat hayata geçirilebiliyor, ancak taşıtlarda petrolün ikame edilmesi büyük zorluklar içermektedir. Önerilere girmeden önce 3 güncel örneğe yer vermek istiyorum. Örnek-1 : Haziran ayında İstanbul, enerji alanında dünyaca ünlü uzmanları ağırladı. Enerji Ekonomisi Derneği'nin Uluslararası Enerji Ekonomisi Derneği ile birlikte düzenlediği uluslararası konferansa 43 ülkeden enerji konusunda karar mekanizmalarını etkileyen 462 uzman katıldı. 3 gün süren konferansta, artan petrol fiyatları ve küresel ısınma tehdidi altında bulunduğumuz bir dönemde, tüm dünyada enerjide arz güvenliğinin sağlanmasına yönelik akılcı politikalar ve stratejiler masaya yatırıldı.
KYOTO ÖZEL EKİ
Derneğin kurucularından Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yıldız Arıkan'a göre, bu konferansta Türkiye'de bir ilk gerçekleşti: TEMA Vakfı ve İSTAÇ (İstanbul Belediyesi Çevre Koruma ve Atık Maddeleri Değerlendirme Şirketi) ile işbirliği yapılarak, konferans nedeniyle ortaya çıkan tüm sera gazı salımları bertaraf edildi. Ve böylelikle Türkiye'de ilk sıfır salım konferans yapılmış oldu. 363 ton salım oldu Konferansın son günü katılımcılara verilen bilgiye göre, bu konferans için hazırlık safhasından başlayarak toplam 363 ton karbondioksit salımı oldu: G 12 tonu konferans öncesi toplantı için yapılan uçuşlar G 745 kilosu konferans öncesi yerel ulaşım G 1018 kilosu, 3 günlük konferans süresince katılımcıların Cemile Sultan Korusu'na yemeğe götürülmesi G 2 bin kilo katı atık ortaya çıktı G 337 tonu, dünyanın çok değişik bölgelerinden gelen katılımcıların uçuşları G 10 ton da diğer Katılımcılardan uçuş mesafelerine göre en kısa mesafe 6 dolar, en uzun mesafe 32 dolar olmak üzere parasal katkıda bulunmaları istenmişti. Katılımcıların % 20'si, ortaya çıkardıkları karbondioksit salımı için ödemede bulundu ve bu paralar TEMA Vakfı'na aktarıldı. Ama bu salınan karbondioksidin ancak % 10'uydu. Geri kalan 329 tonunu ise İSTAÇ, kendi azaltımlarına saymak suretiyle konferansa sponsor oldu. Bu, şöyle bir sponsorluk: İSTAÇ, belediyenin topladığı çöplerden ve katı atıklardan çıkan metan gazından elektrik üretiyor; böylelikle hem belli bir miktar karbondioksidin azaltılmasını, hem de metanın tutulmasını sağlıyor. Bu karbondioksit azaltımını Avrupa'da satmak yerine, konferanstaki miktar kadarını demeğe tahsis ediyor. Örnek 2 : Haziran ayında Milliyet gazetesince yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye genelinde 250 Organize Bölgesi'nden 213'nde arıt-
ma tesisi yok.Bu tesislerin yönetimlerinde Vali, Belediye başkanı ve San.Odası Bşk.Iarı var.İstanbul’daki 8 adet Org.San.Bölgesinin 4 'nde arıtma tesisi yok.Ancak, tüm org.san.bölgelerinin Cami inşaatları bitmiş ve kullanıma açılmıştır.Akarsularımızda canlı yaşama imkânı kalmamış, tarım sulamasında dahi kullanılamaz hal almışlardır. Baca atıklarının durumu ise tam bir faciadır. Dilovası'ndan geçerken nefes alamayacak hale gelmeniz bu facianın en çarpıcı örneğidir. Bu tesislerin tamamı Sanayi Bakanlığı'nın sorumluluğundadır. "Sanayi envanteri yapıyorum" diyerek yola çıkan bakanlık, bu çalışmanın detayları içerisine "çevresel konular, atık ve arıtmalarla ilgili sorular koymuş mudur" Böyle bir tabloya sahip Sanayi Bakanlığı'nın küresel ısınma, çevreye duyarlılık, atık değerlendirme ve arıtma konularında sınıfta kaldığı ortadadır. Örnek 3 : 11.06.2008 tarihli Milliyet gazetesinde yer aldığı üzere, Kuzey Buz Denizi'ndeki büyük bir buzulun üzerine kumlan Rus Araştırma İstasyonu'nun, acilen tahliye edilmesine karar verildiği açıklandı. İstasyonun üzerine inşa edildiği buz kütlesinin yüzölçümü, eylül 2007'de 15 kilometrekareyken, beklenenden çok daha önce büyük bölümü eriyerek bugün 600 metrekareye düşmüş. Rusya Kutup Kaşifleri Federasyonu Başkan Yardımcısı Vladimir Strugatski'nin verdiği bilgiye göre kutup istasyonunda 20 kadar Rus görev yapıyordu. Geçen eylülde bölgeye giden araştırmacıların, normalde 2009 eylülüne kadar istasyonda kalmaları planlanmıştı. İklimler değişmeye başladığında ve bunun en önemli sebeplerinden birisi insan faaliyetleri olduğuna göre, ortada her hangi bir uluslararası sözleşme protokol vb sorunlar ancak ortak eylemlerle çözülebilir. Bütün ülkelerin az veya çok katkısının bulunduğu iklim değişikliği sorunuyla mücadelenin getirebileceği külfetten her hangi bir ülkenin kendisini muaf tutması adil gözükmemektedir.Bu bağlamda, Türkiye'nin hiçbir şey yapmaması düşünülemez.
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ 25
Yeşil Oda
ODAMIZCA NELER YAPILABİLİR?
Kamuoyunu teşvik adına odanın tükettiği yıllık karbon emisyonunu ortadan kaldıracak sayıda ağaç dikilebilir. Örnek teşkil etmek üzere oda komite toplantılarından uygun görülen bir tanesinde toplantılar telekonferans ile sürdürülebilir.
26 İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
Odanın düzenlediği önemli ve büyük toplantıları çevre kuruluşları (Örn.Tema Vakfı vb) ile işbirliği yapılarak konferans nedeniyle ortaya çıkan tüm sera gazı salımları bertaraf edilebilir. Veya sponsor bulunabilir. Odanın Web sitesinde çevre köşesi oluşturularak üyelerin katılım ve katkıları ile çevreci çözüm önerileri değerlendirilebilir. (Soru-cevaplar ve röportajlar ile desteklenebilir.)
Üyelerin bilinçlendirilerek, gerekirse adlarına ağaç dikmek vb şekilde ödüllendirmek suretiyle yayınların (en azından sürekli olanların) sistemden takip edilmesinin teşvik edilmesi, zorunlu olarak gönderilenlerde ise siyah poşet kullanılmaması (Siyah poşetler atık maddelerin çok iyi temizlenmeden tekrar işlenmesi ile üretilmektedir.) sağlanabilir. Kamuoyunda güncel olarak yer alan Sanayi envanteri çalışmalarına gönüllü bir ekibin görevlendirilmesi şeklinde
Bu doğrultuda , Oda strateji üretme çalışmaları başlatabilir. Kamuoyunu teşvik adına odanın tükettiği yıllık karbon emisyonunu ortadan kaldıracak sayıda ağaç dikilebilir. Örnek teşkil etmek üzere oda komite toplantılarından uygun görülen bir tanesinde toplantılar telekonferans ile sürdürülebilir. Bir üniversite ile ortak çalışma yürütülebilir.Orman alanlarının özelleştirilmesi gündemde bu konuda hassas ve takipçi olunarak yayınlar ve duyumlar yapılabilir. Oda en az karbon salınımı yapan kuruluşlara belirli dönemlerde ödül verebilir.(Yayınlarda yer vermek gibi de olabilir.) Çevreye duyarlı kuruluşlar ve diğer ilgili kuruluşların yöneticileri ile görüşmeler yapılabilir.
destek verilebilir.Bu doğrultuda sanayi stratejisi belirlemek konusunda ülkenin üstünlükleri,zaafları, karşı karşıya bulunduğu tehdit ve fırsatları bütün yönleri ile değerlendirerek ortak akıl ile netleşmesi sağlanabilir. Şirketlerin gerçek değerleri için artık finansal raporlara ilaveten Sosyal ve Çevresel Raporlarının da önemli olması analiz ve denetimlerde meslek mensubu ile rekabet yaratacak niteliktedir. T.B.M.M. Genel Kurulunda bekleyen ve Yeminli Seç Müşavirlik yolunu açan taslağın iyi değerlendirilerek gerek çevreye yönelik uygulamaların gerekse danışmanlık adı altında dışarıdan alınacak bu hizmetin mesleğe olan etkilerinin ortaya konulmasında yarar görülmektedir.
KYOTO ÖZEL EKİ
ÜLKE OLARAK NE YAPMALIYIZ?
Yeni enerji ekonomisi Son 20 yılda küresel enerji tüketimi %47 artmıştır.Onümüzdeki çeyrekte bu artış daha da hızlı olacak bu talebi karşılayacak alternatif yakıtlara bel bağlamanın sağlam temeli yok. Rüzgar-Güneş-Hidroelektrik dahil yenilenebilir tüm enerji kaynaklarının bugün dünya enerjisindeki payı %7.4 nükleer enerji de dahil % 6, geriye kalan %86 petrol-doğalgaz ve kömürden oluşan fosil yakıtlardır.Mevcut eğilimler devam ederse, 2030 'da fosil yakıtlar aynı seviyeyi koruyacak.Yenilenebilir enerji kaynaklan sadece %8.1'e yükselebilecek.Çözüm her ne kadar parametreleri iyi tanımlayamasak da "Yeni Enerji Ekonomosine" geçiş. İleriye dönük planlama yapan, enerji alanında söz sahibi ülkelerin birer ulusal enerji belgeleri bulunuyor.ABD'de yönetimler, ulusal enerji politikası belgesi'ne göre uygulamayı sürdürürken,AB'de de enerji stratejisinin belgesi olan bir vvhite paper bulunmaktadır.Yani enerji bı ülkelerde bir devlet politikası haline gelmiş durumda.Esas itibariyle .hükümetlere bırakılmayacak kadar ciddi ve uzun soluklu bir planlama içinde olunması,belirli bir strateji oluşturulup, bu stratejinin kurumsallaştırılması gerekli görülmektedir. Petrol fiyatlarının 150 $'a tırmanması alternatif enerji alanlarına yatırımı makul kılmaya başladı.Özel sektörde bu yönde önemli çalışmalar başlamış bulunmaktadır.Tek sorun yatırımları gerçekleştirmek için gereken kalifiye işgücü, teçhizat ve materyallerin tedarikinde darboğazlar yaşanmaktadır. Şimdiye kadar "her konuda herkese teşvik" diye özetleyebileceğimiz bir sanayi politikası izlendi.Harcamaları esas alan, yoğun ve şekle bağlı bürokratik kontrol öngören bu politikanın, yerini hem strateji düzeyinde hem de uygulamada tutarlılığı olan ve üretim aşamasında performans kontrolünü esas alan saydam bir sisteme geçilmesi önemli bulunmaktadır. Yüksek katma değer üretimine, yüksek teknolojiye, yaratıcı potansiyeli hareketlendirecek yenilikçi yatırımlara ve işgücü niteliğinin artırılmasına öncelik verecek ve rekabet gücü bulunmayan projeleri dışlayacak bir çerçeve, sınırlı kaynakların etkin kullanımı için bir fırsat olduğu düşünülmektedir. İmza halinde azalan büyüme nedeniyle muhtemel işsizlik artışı için gerekli tedbirler önceden alınmalıdır.Sanayide hangi sektörler.tarımda hangi ürünler öne çıkarılacaktır.Nüfus ne olacak Bir plan hazırlanıp ...yıllık hedef belirlenmelidir.Belirli dönemlerde de revizyon yapılmalıdır.Kyotodan etkilenecek sektörlerdeki kişileri kısa ve popilist yaklaşımlar yerine uygun yeni sektörlere kaydırmak için gereken özen gösterilmelidir. Bu bağlamda, çalışmaların milli gelirin sabit bir oranını uzunca bir süre
KYOTO ÖZEL EKİ
eğitime ve AR-GE' ye ayırmak gibi radikal ve cesur tedbirleri de gündeme getirmesi yararlı olacaktır.ABD'nin ve Japonya'nın AR-GE konusunda öteden beri bağlı kaldığı, AB'nin de ulaşmak için çabaladığı % 3 hedefi varken bizim hala % Tin altında kalmak gibi bir tercihimiz olmamalıdır. Türkiye' de verimliliği olmayan sanayi yerine hizmet sektörüne yönelebiliriz. Petrol maliyetini azaltır.Büyüme üzerindeki olumsuz etki azalır.(Esasında Hizmetlerin GSMH daki payı halihazırda %62 dir.) Bu arada, Küresel ısınma hızla artacak olursa daha çok deniz ve güneşe dayalı türk turizminde (aşırı sıcaklar ve susuzluk nedeniyle) büyük tehlike ile karşı karşıya kalınacaktır. Kültür turizmine ağırlık verilmesi vs önlemlerin tartışılmasında yarar görülmektedir Küresel ısınma ve kuraklık tarımın önemini her geçen gün artırıyor. Türkiye birçok tarımsal üründe önemli üretim potansiyelini sahip bir ülke olmasına karşın(GSMH daki payı %9) bundan yeterli oranda faydalanamıyor Tarımın öneminin artıyor olması, bizim de bu konuyu yeniden gündemimize almamıza ve bu alanda uluslararası trendleri göz önüne alarak strateji geliştirmemizi zorunlu hale getiriyor. Kısacası tarım, Türkiye ve AB için stratejik bir silah haline gelmiştir. Türkiye tarım alanında hızla nano.biyo ve inovasyon teknolojilerini kullanarak tarım ürünlerini endüstriye entegre edebilecek agroparklan tarım bölgelerine kurmahdır.
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ 27
ÜLKE OLARAK NE YAPMALIYIZ?
Bu durumda GAP anlam kazanmış olur. Biyoyakıt elde etmek için tarım alanlarının açılması amacıyla ormanlar ve sulak arazilerin yok edilmesi nedeniyle topraktan ye bitki örtüsünden karbondioksit salımı başladığı iddia edilmektedir Petrole kısmen alternatif olabilecek benzeri üretim çalışmaları, hem çevre hemde gıda politikalarına ters düşmeye başladı. Verimli bir enerji kaynağı olmaması ve tarım alanlarının biyoyakıt üretimine ayrılması temel gıda fiyatlarının daha da artmasına yol açıyor.Bu artış dar gelirli aileleri petrol fiyatlarındaki artıştan daha çok etkiliyor. Her seçim döneminde, ülkenin belirsizlik ve siyasi bunalım yaşadığı dönemlerde, af yapıldığı ve af söylentilerinin yayıldığı dönemlerde ve kuraklığın yaşandığı dönemlerde orman yangınları artmıştır.Nitekim ortalama her yıl 5-6 bin hektar orman yanarken, geçen yıl seçim dönemi olduğu için bu rakam 12 bin hektara ulaşmıştır.Bu yıl ülkemiz tam bir siyasi bunalım ve belirsizlik yaşamaktadır. Kuraklık had safhadadır. Ayrıca seçimlerden sonra hazırlanan Anayasa taslağında; 2B olarak adlandırılan orman sınırlarını daraltan milat, 31.12.1981 tarihinden, 23.07.2007 tarihine çekilerek orman yağmasının önünü açan orman affı gündemdedir. Ormanları talan etmek kuraklığa kapı açmaktır. Son zamanlarda ormanların özelleştirilmesi seslendiriliyor.Belirtilen konularda duyarlı ve takipçi olunmalıdır. Kamu kurumlarınca yapılan Mal ve hizmet alımlarının tutan GSMH'nın %20'ne ulaştığı belirtilmektedir.Devlet ihaleleri ile ilgili ek düzenleme yapılıp çevre kayıplarını en aza indirmek için bir miktar ödenek ayrılabilir. Çevreye yatırım yapan borsaya kote şirketlerin hisselerini artıracak düzenlemeler yapılabilir. 2009 yılında Türkiye de IMF ve Dünya Bankası'nın yıllık toplantıları yapılacak Yeni dünya düzeninin tartışıldığı bu toplantılar ile yine Mart 2009 da İstanbul da düzenlenecek 5. Dünya Su Form'unu iyi bir fırsat olarak görüp etkili hazırlık yapılmalıdır.
YAPILMASI
PL ANL ANAN
G Türkiye’ nin güçlü ve zayıf yönlerinin belirlenmesinin yanısıra fırsatlar- tehditler bakımından değerlendirilmesi G Suya - Çevreye - Taşımacılığa yönelik alınması gereken tedbirlerin araştırılması G Çevre Yatırım fonlarının, özellikle karbon ticareti piyasasındaki karşılıksız gaz azaltım kredilerinin incelenmesi G Kyotonun imzası halinde kobilere etkisinin incelenmesi G Biyoyakıtın gıda fiyatlarına olan etkisinin araştırılması G Daha kapsamlı ve ayrıntılı inceleme ile strateji belirleme egzersizlerinin yapılması
28 İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
ÇALIŞMAL AR
G Yenilebilir enerji kaynaklarının ve yatırımlarının araştırılması ÖrnHidrojen gibi sera gazına yol açmamaktachr.Ancak üretiminde diğer enerji kaynakları kullanımı nedeniyle verilecek destek konusunda sıkıntı yaratacak unsurlar bulunmaktadır. G Sözleşme sonrası ortaya çıkması muhtemel risklerin değerlendirilmesi Örn- kyoto protokolünün imzalandığı 1997 yılında kullanım alanı kısıtlı olduğu için gaz ölçüm programına dahil edilmeyen ancak günümüzde atmosferde ısı hapsetmede karbondioksitten 17 bin kat daha hızlı olan Nitrojen Triflorüıün (LCD ekran yapımında kullanılmaktadır.) varlığı ortaya çıkmıştır.
KYOTO ÖZEL EKİ
KYOTO PROTOKOLÜ VE PRENSİPLER
Asıl tehlike çevre Herkesin ekonomik krize odaklandığı bu dönemde asıl tehlikenin çevreden gelebileceği hatta su kaynaklı önemli ölçüde göçlerin olacağı gözardı edilmektedir Ülkemizde kyoto protokolünü hem destekleyenlerin hemde karşı çıkanların ortak noktası henüz hazır olmadığımız şeklindedir.Bu noktada , Financial Times köşe yazarı Martin Wolfun bir yazısında belirttiği "Bu, insanlık tarihinin en karmaşık sorunu. Çözüm için ortak çaba gerekiyor. Yapılması gereken en iyi şey, denemektir. Biz yapmazsak kim yapacak? Şimdi yapmazsak ne zaman yapacağız ? " sözlerini hatırlatmakta yarar bulunmaktadır. Kyotoya uygun şekilde bir an önce düzenlenecek mevzuatın uygulanması ve beklentilerin gerçekleşmesi ile birlikte, daha az enerji ile ısınma, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol alma, daha az enerji tüketen teknoloji sitemlerini endüstriye yer-
KYOTO ÖZEL EKİ
leştirme sağlanacak, ulaşımda, çöp depolamada çevrecilik temel ilke olacak. Güneş enerjisinin önü açılacak, nükleer enerjide karbon sıfır olduğu için dünyada bu enerji ön plana çıkarılacak.Yani düşük karbon teknolojisine geçilecektir. Sonuç olarak ; Bugünün kamuoyu, hükümetler, sivil toplum inisiyatifleri ve özel sektörün bir teraziye, emisyon artışının devam etmesi halinde ortaya çıkacak karanlık bir geleceğin ekonomik ve sosyal maliyetlerini bir tarafa, emisyon seviyesini azaltmanın maliyetlerini ise bir tarafına koyması gerekiyor. Geleceğin sürdürülebilir bir eko-sistemi ve yaşanabilir bir dünyası için, gerekli teknolojilere, alternatif kaynaklara, verimlilik artışlarına yapılacak yatırımların boyutunun, aslında şu anda göz korkuttuğu kadar yüksek olmadığı görülebilecektir
N.Adem Torluoğlu
İSMMMO YAŞAM DERGİSİ 29
KAYNAKÇA
KAYNAKÇA
30 İSMMMO YAŞAM DERGİSİ
G KYOTO protokolü G Wikipedi - Ansiklopedi G Hikmet Uluğbay G Emre Yıldırım G Dr. Ümit Şahin G Ömer Madra - Semra Cerit Mazlum G Sema Alpan Atamer G Saliha Çolak - Milliyet Gazetesi - Kyoto Devleti Böldü G Jale Özgentürk - Referans Gazetesi - Kyoto’ya ‘evet ‘ Sanayiciyi böldü G Metin Ercan - Radikal Gazetesi
KYOTO ÖZEL EKİ
İ S TA N B U L S E R B E S T M U H A S E B E C İ M A L İ M Ü Ş AV İ R L E R O D A S I İ S TA N B U L C H A M B E R O F C E R T I F I E D P U B L I C A C C O U N TA N T S
Başka bir dünya mümkün... Çok geç olmadan
HAYDİ!