İSMMMO Mali Çözüm Dergisi Sayı 150

Page 1

ISSN 1303 - 5444

İ S TA N B U L S E R B E S T M U H A S E B E C İ M A L İ M Ü Ş AV İ R L E R O D A S I ISTANBUL CHAMBER OF CERTIFIED PUBLIC ACCOUNTANT S www.istanbulsmmmodasi.org.tr

MALİ

ÇÖZÜM YIL: 28 YEAR: 28

www.istanbulsmmmodasi.org.tr

150

MMUUTTLLUU YYIILLLLAARR

KASIM - ARALIK 2018 November - December 2018

150


ÇÖZÜM

MALİ

®

İ K İ   A Y L I K   M E S L E K İ   D E R G İ KASIM - ARALIK 2018 / November - December 2018 / YIL 28 - YEAR 28 Sahibi İSMMMO Adına - Owner on behalf of the ISMMMO l YÜCEL AKDEMİR Genel Yayın Yönetmeni - Editor l GÜLGÜN ÖZTÜRK Sorumlu Yazı İşleri Müdürü - Editorial Assistant l Dr. Öğr. Üyesi MUSTAFA ÇANAKÇIOĞLU

DANIŞMA KURULU Advisory Board Prof. Dr. Rüstem HACIRÜSTEMOĞLU (Galatasaray Üniversitesi) Prof. Dr. S. Ateş OKTAR (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Cemal İBİŞ (Işık Üniversitesi) Prof. Dr. Serdar ÖZKAN (İzmir Ekonomi Üniversitesi) Prof. Dr. Volkan DEMİR (Galatasaray Üniversitesi) Doç. Dr. İsmail Ufuk MISIRLIOĞLU ( UWE Bristol Üniversitesi)

YAYIN KURULU Publication Board Gülgün ÖZTÜRK (Genel Yayın Yönetmeni) Dr. Öğr. Üyesi Mustafa ÇANAKÇIOĞLU (Sorumlu Yazı İşleri Müdürü) Sabri KARAKAŞLIOĞLU (Üye) Doç. Dr. Oğuzhan BAHADIR (Üye) Hafize ÖZTÜRK (Üye) Hacı DEMİR (Üye)


ISSN 1303-5444

Net 4000 adet basılmıştır. Dergi Adı: Mali Çözüm® Dergimiz Proquest ABI/INFORM Global, EBSCO Business Source Complete ve ULAKBİM Sosyal Bilimler Veritabanları tarafından taranmaktadır. İmtiyaz Sahibinin Adı, Soyadı ve Adresi: Yücel AKDEMİR Kurtuluş Caddesi No: 114 A Blok Kat:7 Kurtuluş-Şişli/İSTANBUL Genel Yayın Yönetmeni: Gülgün ÖZTÜRK Kurtuluş Caddesi No: 114 A Blok Kat:5 Kurtuluş-Şişli/İSTANBUL Yazı İçerik-Teknik Sorumlusu: İlkim MENGÜLEREK Kurtuluş Caddesi No: 114 B Blok Kat:5 Kurtuluş-Şişli/İSTANBUL Grafik Tasarım ve Dizgi: Alican SEZER Kurtuluş Caddesi No: 114 A Blok Kat:6 Kurtuluş-Şişli/İSTANBUL Yönetim Yeri Adresi: Kurtuluş Caddesi No: 114 Kurtuluş-Şişli/İSTANBUL Basımı Yapanın Adı, Soyadı ve Adresi: Elma Basım Yayın Halkalı Cad. No:162/7 Sefaköy Küçükçekmece / İSTANBUL Tel : (0212) 697 30 30 Fax: (0212) 697 70 70 E-mail: elma@elmabasim.com

Yayın Türü: Yerel-Süreli, 2 aylık Dergimiz HAKEMLİ DERGİ olma özelliği taşımaktadır. Dergimize gönderilen yazılar, hakem değerlendirmesine tabi tutulduğundan yayımında gecikmeler olabilmektedir. Dergimizde yayınlanan yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir. Yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. Mali Çözüm (Financal Analyze) is bimonthly journal of Chamber of Certified Public Accountants of Istanbul. It is a peer-reviewed Journal publishing refered articles, opinion papers, letters, reviews, news, questions and answers, law decisions on accounting. Yönetim Merkezi ve Yazışma Adresi: İSMMMO Kurtuluş Caddesi No: 114 Kurtuluş-Şişli/İSTANBUL Telefon: (0212) 315 84 00 pbx Faks: (0212) 343 47 80 E-mail: ismmmo@ismmmo.org.tr www.istanbulsmmmodasi.org.tr


®

MALİ

ÇÖZÜM

İ K İ   A Y L I K   M E S L E K İ   D E R G İ HAKEM KURULU (Alfabetik Sıraya Göre) Editorial Advisory Board (Alphabetical orders) Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN (Başkent Üniversitesi)

Dr. Resul KURT (Sosyal Güvenlik Uzmanı)

Prof. Dr. Tamer AKSOY (İbn Haldun Üniversitesi)

Prof. Dr. Ömer LALİK (İst.Ticaret Üniversitesi)

Doç. Dr. Halil İbrahim ALPASLAN (Marmara Üni.)

Prof. Dr. Haluk LEVENT (Kemerburgaz Üniversitesi)

Prof. Dr. Erdinç ALTAY (İstanbul Üniversitesi)

Mehmet MAÇ (Yeminli Mali Müşavir)

Prof. Dr. Dursun ARIKBOĞA (İstanbul Üniversitesi)

Doç. Dr. İsmail Ufuk MISIRLIOĞLU (UWE Bristol

Prof. Dr. Doğan ARGUN (Marmara Üniversitesi)

Üniversitesi)

Doç. Dr. Oğuzhan BAHADIR (Galatasaray Üniversitesi)

Prof. Dr. Fatma Naciye Can MUĞAN (İzmir Ekonomi

Prof. Dr. Refika BAKOĞLU (Marmara Üniversitesi)

Üniversitesi)

Prof. Dr. Ercan BAYAZITLI (Ankara Üniversitesi)

Prof. Dr. S. Ateş OKTAR (İstanbul Üniversitesi)

Prof. Dr. Nejat BOZKURT (Marmara Üniversitesi)

Prof. Dr. Serdar ÖZKAN (İzmir Ekonomi Üniversitesi)

Prof. Dr. Emre BURÇKİN (Marmara Üniversitesi)

Prof. Dr. Korkut ÖZKORKUT (Ankara Üniversitesi)

Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU (Marmara Üniversitesi)

Doç. Dr. Fatma PAMUKÇU (Marmara Üniversitesi)

Prof. Dr. Nuran CÖMERT (Marmara Üniversitesi)

Prof. Dr. Recep PEKDEMİR (İstanbul Üniversitesi)

Prof. Dr. Volkan DEMİR (Galatasaray Üniversitesi)

Doç. Dr. Kerem SARIOĞLU (İstanbul Üniversitesi)

Dr. A. Bumin DOĞRUSÖZ (Marmara Üniversitesi)

Doç. Dr. A.R Zafer SAYAR (TOBB Ekonomi ve Teknoloji

Dr. Öğr. Üyesi Ali DURAL (Galatasaray Üniversitesi)

Üniversitesi)

Prof. Dr. M. Banu DURUKAN (Dokuz Eylül Üniversitesi)

Dr. Veysi SEVİĞ

Prof. Dr. Mehmet Hasan EKEN (Kırklareli Üniversitesi)

Prof. Dr. Barış SİPAHİ (Marmara Üniversitesi)

Prof. Dr. Melih ERDOĞAN (Anadolu Üniversitesi)

Prof. Dr. Fevzi SÜRMELİ (Anadolu Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Diğdem GÖÇ ( Marmara Üniversitesi)

Prof. Dr. Münir ŞAKRAK (E.Öğretim Üyesi)

Dr. Öğr. Üyesi Ender GÜLVER (İstanbul Üniversitesi)

Prof. Dr. Oktay TAŞ (İstanbul Teknik Üniversitesi)

Prof. Dr. Recep GÜNEŞ (İnönü Üniversitesi)

Prof. Dr. Tuğrul TÜFEKÇİOĞLU (E.Öğretim Üyesi)

Prof. Dr. Oktay GÜVEMLİ (E.Öğretim Üyesi)

Dr. Masum TÜRKER (İstanbul Ticaret Üniversitesi)

Prof. Dr. Rüstem HACIRÜSTEMOĞLU (Galatasaray Ünv.)

Prof. Dr. Nuri UMAN (Koç Üniversitesi)

Prof. Dr. Cemal İBİŞ (Işık Üniversitesi)

Prof. Dr. Selçuk USLU (Bilkent Üniversitesi)

Prof. Dr. Seval KARDEŞ SELİMOĞLU (AnadoluÜnv.)

Prof. Dr. Halit Targan ÜNAL (Okan Üniversitesi)

Dr. Ahmet KAVAK (Yeminli Mali Müşavir)

Prof. Dr. Hakan ÜZELTÜRK (Yeditepe Üniversitesi)

Prof. Dr. Lerzan KAVUT (İstanbul Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Doğan YILDIZ (Yıldız Teknik Üniversitesi)

Doç. Dr. Duygu ANIL KESKİN (İstanbul Üniversitesi)

Prof. Dr. Göksel YÜCEL (İstanbul Üniversitesi)

Prof. Dr. Yüksel KOÇ YALKIN (E.Öğretim Üyesi)

Prof. Dr. Süleyman YÜKÇÜ (Dokuz Eylül Üniversitesi)


MALİ

4

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

SUNUŞ Değerli Okurlar, 150.sayımızı büyük bir gurur ve onurla sizlere sunuyoruz. Yaşadığımız çağın hızı ile mesleğimizin değişim ve gelişim hızı aynı paralellikte devam ediyor. Değişime ayak uydurabilenlerin, bilgi ve becerisi daha fazla olan bireylerin yanında biraz daha avantajlı olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Değişim çağlar boyu devam ediyor ama yaşadığımız son yüzyılda değişim çok daha hızlı yaşanıyor. Geleceğin meslekleri şekilleniyor, bugünün meslekleri ise yeni yapılanmalarla kabuk değiştiriyor. 5-6 Ekim tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen XX. Muhasebe Kongresi’nin teması olan ‘Dijitalleşme Sürecinde Değişen İş Hayatı ve Muhasebe Mesleğinin Yeniden Yapılanması’ başlıklı kongre ekim ayının en önemli etkinliği olmuştur. Dört yılda bir düzenlenen ve Türkiye’nin Muhasebe Olimpiyatları olarak kabul görmüş “Türkiye Muhasebe Kongreleri” muhasebe mesleğinin sorunlarının, geleceğe dönük gelişmelerinin Dünya ve Türkiye’deki gelişmelerle beraber tartışıldığı mesleki ve akademik bir platform olarak şekillenmiştir. Türkiye Muhasebe Kongresinde dünyadaki gelişmelere özellikle 5-8 Kasım tarihleri arasında Avustralya’nın Sydney kentinde yapılan Dünya Muhasebe Kongresindeki ele alınan konulara paralel hazırlanan içeriklerle meslek hayatımızın geleceği tartışılmıştır. Düzenleyici kurum ve kuruluşlar ile iş dünyasının temsilcileri, uygulamacılar, meslek mensupları, denetçiler, akademisyenler tarafından 3 ana ve 18 paralel oturumda moderatörlerin yanı sıra, alanında söz sahibi, uzman çok değerli 63 yerli ve yabancı konuşmacı bildiri ve sunumlar yapmış ve yaklaşık 2000 katılımcı Türkiye’nin Muhasebe Olimpiyatlarında bir araya gelmiştir. Dünya Muhasebe Kongresindeki izlenimlerimizle bu değişimin hızını ve evrildiği yönü bir kez görme fırsatını yakaladık. Finans kaynaklarının kullanımı ve işletme yönetimlerinin dünya ölçeğinde sürdürebilirlik hareket kabiliyetlerinin sağlanması yönünde çözüm ve öneriler kongrede konu edilen başlıklar içinde yer aldı. Ayrıca yapay zekânın mesleğimiz için kaçınılmaz kullanımı yanında insan odaklı yaklaşımların yerini koruduğunu hatta daha da önemli hale geldiğini pek çok konuşmacı dile getirdi. Meslek Etiği ve duygu-

KASIM - ARALIK 2018

5


MALİ

ÇÖZÜM

sal zekânın mesleğimizin icrasında hızla kullanımı, artan teknoloji ile büyük bir tezatlık teşkil ettiğini gözlemledik. Sanki modern dünyanın yüzyılımızda kaybettirdiği insani değerlerin tekrar kazandırılabilmesi yönünde güven ve etik değerlerin önemi vurgulandı. Dünya Muhasebe Kongresinde, dünyanın 130 ayrı ülkesinden gelen finans ve iş dünyasında bilinirliği yüksek konuşmacıların ve 6000’den fazla katılımcının yarattığı sinerji ile dört gün boyunca mesleğinin geleceğine dair farklı kültür ve birikimlerin getirdiği bakış açıları sergilendi. Bu etkinliği düzenleyen organizasyon komitesinin dört hedefi olmuştur; kullanılan enerji ve atıkları azaltmak, yeniden düşünmek, tanımak ve raporlamak… Vizyonerlerle liderleri bir araya getirerek teknolojinin global bağlantıyı nasıl kolaylaştırdığı, yeni zorlukları nasıl tanımladığı, bilgiyi paylaşmak ve yeni stratejik yönler belirlemek amacıyla tek bir vücut olarak bir araya gelme konusunda benzersiz bir uyarıcı olması bu kongrenin en önemli hedeflerinden biriydi. Hareketli geçen 2018 yılının son aylarında muhasebe mesleği ve geleceği gerek TÜRMOB, İstanbul, Ankara ve diğer Anadolu odaları nezdinde ve gerekse dünya platformunda konuşuldu, tartışıldı. Bu vesile ile tüm okurlarımızın yeni yılını kutlar, 2019 yılının ülkemize ve dünyamıza huzur, barış ve mutluluk getirmesini dileriz. Yücel AKDEMİR Başkan

6

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

HAKEMLİ YAZILAR REFEREED PAPERS IFRS 16: Kiralamalar Standardının Getirdikleri, İlk Uygulama ve Dönem Sonu Dönüştürme Çalışmaları The New Approach Of Ifrs 16: Leases Standard, First Implementation and Year End Conversion Applıcatıons Prof. Dr. Hasan KAVAL

11

İç Kontrol Sistemindeki Zayıflıkların Ortaya Çıkarabileceği Hukuki Sorunlar Ve Muhasebe Bilgi Sisteminin Rolü Leagal Issues That Weaknesses In The Internal Control System Can Cause - The Role Of Accounting Information System Dr. Esin Nesrin CAN-Prof. Dr. Münir ŞAKRAK

45

Finansman Kararlarını Etkileyen Faktörler: Türk İmalat Sanayi Üzerine Bir Çalışma Factors That Affect Financing Decisions: A Study On Turkish Manufacturing Industry Doç. Dr. S. Ahmet MENTEŞ

59

Dijital Bankacılık Digital Banking Dr. Hasan ZEYBEK

79

Forward Sözleşmelerinin Vergilendirilmesine Ayrıntılı Bir Bakış A Detailed Overview Of The Taxation Of Forward Contracts İsmail KARAKOÇ

109

Finansal Tabloların Karşılaştırma Özelliğinin Pay Senedi Fiyat Eşzamanlılığına Etkisi ‘’Borsa İstanbul’a Dayalı Bir Uygulama’’ The Effect Of Financial Statement Comparability Characteristic On Stock Pri̇ ce Synchroni̇ ci̇ ty “A Case Study Based On Stock Exchange Istanbul” Nazan AKAN - Mohammad Reza TOUTOUNCHI ASL

125

KASIM - ARALIK 2018

7


MALİ

ÇÖZÜM

HAKEMSİZ YAZILAR OPINION PAPERS Tekafül Sigortası Kapsamında Sigortalılarca Ödenen Primlerin İadesi Ufuk ÜNLÜ Dövizle Borçlanan Şirketlerin Merkez Bankasına Bildirimde Bulunma Yükümlülüğü Mustafa YAVUZ Mobil Aplikasyonlar ve İnternet Sitesi Tasarımı İle Sanal ve Artırılmış Gerçeklik Uygulamaları Çalışmalarından Elde Edilen Kazancın Vergilendirilmesi Mustafa ŞEN

8

149

157

165

Türkiye’deki Konut Satış Ticareti Yapan Şirketler İle Konut Satın Alan Kişilerin, Tapu Harcı Beyan Durumu ve Buna İlişkin Sorunların Değerlendirilmesi Mücahit Çağrı ÖZKAN

171

İmar Barışı Ödemelerinin Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Açısından Değerlendirilmesi Murat ALTINTAŞ

179

Elektronik Ortamda Sunulan Hizmetler ve 3 Nolu KDV Beyannamesi Özkan AYKAR

195

Elektronik Para Transferi Hizmeti Nasıl Vergilendirilir? Kenan AKBULUT

205

Vergi Usul Kanunu Açısından Konkordato İlanı Kapsamında Vazgeçilen Alacakların Değerlendirilmesi ve Muhasebeleştirilmesi İbrahim APALI

211

2008 Finansal Krizi Havayolu Sektörüne Yansımaları ve Bir Uygulama Dr. Serap ARKUN

221

Ücretten Vergi Kesilmemesi Halinde Kesilmeyen Verginin İşçiye İadesi Cumhur Sinan ÖZDEMİR

233

Yayın Politikası İlkeleri

243

KASIM - ARALIK


MALİ MALİ

ÇÖZÜM

ÇÖZÜM

KASIM OCAK- ARALIK - ŞUBAT2018 2018

911


MALİ

10

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 11-43

ÇÖZÜM

IFRS 16: KİRALAMALAR STANDARDININGETİRDİKLERİ, İLK UYGULAMA VE DÖNEM SONU DÖNÜŞTÜRME ÇALIŞMALARI THE NEW APPROACH OF IFRS 16: LEASES STANDARD, FIRST IMPLEMENTATION AND YEAR END CONVERSION APPLICATIONS Prof. Dr. Hasan KAVAL*1 ÖZ Bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de IFRS 16 Kiralamalar Standardı 01.01.2019 da yürürlüğe girmektedir. Bu standart daha önceki IAS 17 Kiralama İşlemleri Standardının yerine geçmek üzere yayınlanmıştır. Ayrıca bugüne kadar var olan kiracının muhasebesine ilişkin anlayışı (paradigma) kökten yıkmakta, bambaşka bir anlayış getirmektedir. Şimdiye kadar bilanço dışında tutulan kiralama işlemleri bilançoya alınmakta, diğer taraftan Kar Zarar Tablosu ve Nakit Akış Tablosunda Kira Giderleri ortadan kalkmakta ve aynı rakam faiz ve amortisman isimleri ile raporlanmaktadır. Bu yönüyle oldukça ilginç ve yeni bir standart olarak kendisini göstermektedir. Bu nedenle bu standardın uygulamaya başlanmadan önce normal koşullarda nasıl uygulanacağı, ilk uygulamaya geçişin nasıl olacağı, kiralama işlemlerinde bir değişiklik olduğu zaman bunun finansal tablolara etkisinin nasıl olacağı bu yazının konusunu oluşturmaktadır. Anahtar Sözcükler: Kullanım hakkı varlığı, kullanım hakkı yükümlülüğü, kullanım hakkının kontrol edilebilirliği, asli ikame hakkı. ABSTRACT As parallel to the world application, IFRS 16 Leases Standard will be put into effect in 01.01.2019 in Turkey. This standard was published in order to replace IAS 17 Leases Standard. Furthermore, it radically changes the already existing accounting approach of lessee (paradigm), it conveys a completely different approach. The leases which have been booked out of the balance sheet up to now, are put into the balance sheet, on the other side, the Lease Expenses item within the Profit and Loss Statement and Funds Flow Table are *1 *Atılım Üniversitesi, İşletme Fakültesi Makale Geliş Tarihi: 04.07.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 09.08.2018

KASIM - ARALIK 2018

11


MALİ

ÇÖZÜM

removed and the relevant amounts are reported as interest and depreciation. Referring to these applications, it seems as a considerably challenging and new standard. In this framework, the subject of this study is focused on the way of accounting in normal conditions before the application date of this standard and the effects on the financial reports in the case of any changes in terms of the leases. Keywords: the right of use an asset, the lease liability, the right to control the use of an asset, right of substitution. GİRİŞ Yeni IFRS 16 Kiralamalar Standardı 1.1.2019 tarihinden itibaren tüm Kamu Yararını İlgilendiren Kuruluşlar (KAYİK) kapsamına giren şirketlerimizde zorunlu olarak uygulanacaktır. Ancak, bilindiği üzere Türkiye’de yasal defterlerin tüm Türkiye Muhasebe/Finansal Raporlama Standartlarına (TMS/ TFRS) uygun şekilde tutuluyor olması normal bir beklenti ise de değişik nedenlerle ve özellikle Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 64. maddesine uyum amaçlı olarak bu yapılamamakta, defterler Tekdüzen Hesap Planı’na uygun şekilde tutulmaktadır. Dönem sonu mali tabloları düzenlenirken muhasebe dışında TFSR/TMS’na dönüştürme çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışmanın amacı; IFRS Kiralamalar standardının uygulama şeklinin açıklanması ve yasal kayıtlardaki verilerin dönem sonlarında TFRS 16 standardına nasıl dönüştürüleceğini örneklenmesidir. Bu kapsamda, ülkemizde bu standardın ilk defa uygulanması nedeniyle geçiş aşamasında oluşabilecek sorunlar bir diğer çalışmanın konusu olarak planlanmaktadır. Bu standart kendinden önceki IAS 16 standardının yerini almaktadır. Önceki standartta hem kiracı hem kiralayan için yapılan Finansal Kiralama/ Faaliyet Kiralaması ayırımını kiracı açısından kaldırmakta, her ikisi için tek bir deyimle “Kiralamalar” ifadesini kullanmaktadır. Değişiklikler kiracıların faaliyet kiralamaları için gerçekleştirilmekte, özellikle kiralayanlar için daha önce de yapılan Finansal Kiralama/Faaliyet Kiralaması ayırımı ve buna göre muhasebeleştirme ile kiracılar için Finansal Kiralama ana yapı olarak kendisini korumaktadır. Bu nedenle bu çalışma da özellikle kiracıların faaliyet kiralaması kapsamında yaptıkları kiralamalar üzerinde durulacak, kiralayanın muhasebesi işlenmeyecektir. Yine bu kiralama kapsamında düzenlenen Sat-Geri Kiralama sözleşmeleri ile Yatırım Amaçlı Gayrimenkullerin kiralaması ele alınmamıştır. 12

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

1. STANDART DEĞİŞİKLİĞİNİN AMAÇLARI VE “KİRALAMA” SÖZLEŞMELERİNİN TEMEL NİTELİKLERİ Uluslararası Finansal Raporlama Standartları Komitesi (IASB) IAS 17 Kiralama İşlemleri standardında değişiklik yapacağını Haziran 2006 döneminde ilan etmiş ve ilk geçici taslağını 19 Mayıs 2009 da yayınlamıştır. Bundan sonra dört defa görüşler alınmış ve görüşlere göre düzeltmeler yapıldıktan sonra 13 Ocak 2016 da son şeklini “Uluslararası Finansal Raporlama Standardı No: 16 Kiralamalar” olarak yayınlanmıştır. Türkiye’de Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından 16 Nisan 2018 tarihli ve 29826 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak 01.01.2019 tarihinde başlayan hesap dönemleri için zorunlu bir standart olduğu duyurulmuştur. Bu standart özellikle kiracı durumunda olan işletmeler için paradigma niteliğinde değişiklikler getirmektedir. Daha önce yürürlükte olan TMS 17 Kiralama İşlemleri standardında hem kiracılar hem kiralayanlar için geçerli olan Faaliyet Kiralaması / Finansal Kiralama ayırımı özellikle kiralayanlar için kaldırılmakta ve bazı küçük istisnalar dışında tüm kiralamalar bu standart hükümlerine göre yeniden düzenlenmektedir. Yeni standart kiracı açısından faaliyet kiralaması niteliğini taşıyan tüm kiralamalarında (değeri düşük kiralamalar ile bir yıldan kısa vadeli tüm kiralamalar hariç) finansal kiralamaya benzer şekilde muhasebeleştirilmesini esas almaktadır. Alışık olduğumuz muhasebe ve finansal raporlama paradigması içinde mülkiyeti şirkete ait olmayan varlıkların şirketin bilançosunda yer alması söz konusu değilken, bu standart ile böyle bir zorunluluk doğmaktadır. Dolayısıyla buna bir paradigma değişikliği demek yanlış olmasa gerekir. Standardın aşağıda görülecek yeni hükümleri veya burada açıklanacak uygulama şeklinin amaçları konusunda farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Standart değişikliğinin gerekçesini değişik kesimler, IASB Başkanı Sir David Tweede’nin yarattığı hava veya bakış açısına bağlamaktadır. Onun anlayışına göre, esası finansal kiralama olmakla birlikte sözleşmeler az bir oynamayla faaliyet kiralamasına dönüştürülebilmekte ve buda bilançolarda oldukça önemli değişikliklere neden olmaktadır. Faaliyet kiralaması ile finansal kiralama hemen hemen aynı sonuçları doğurmasına rağmen farklı mali raporlar düzenlenebilmektedir. Böylece şirketleri bilançolar üzerinden karşılaştırmayı engelleyici bir durum doğmaktadır(Koster, Repez, 2016, 645). Değişikliğin ip uçları Sir Tweede’nin Londra Ekonomi Okulu’nda 2012 yılında yaptığı bir konuşmadan da bulunabilmektedir. Finansal kiralama işlemlerinin KASIM - ARALIK 2018

13


MALİ

ÇÖZÜM

sonuçlarının bilançoya yansırken, faaliyet kiralaması işlemlerinin bilançoya yansımamasının özellikle artan risk konjonktüründe faaliyet kiralaması yükümlülükleri fazla olan şirketlerin bu yükümlülüklerinin yeterince açıklanmamış olacağı şeklindeki bir konuşmasına da dayandırılmaktadır(“UFRS 16 Kiralama İşlemleri”, 2017). Yani kira yükümlülüklerinin bilançoya alınması ile şirketlerin gelecekteki finansal ödemeleri daha iyi raporlanmış olacaktır. Standardın yeni yaklaşımına göre, varlığın kiracı tarafından “kullanımının kontrol edilebilmesi” kiralayan tarafından muhasebeleştirilebilmesi için yeterli görülmektedir. Ayrıca risk ve getirilerin kiracıya geçmesi için teste tabi tutulması gerekmemektedir. Bir sözleşmenin kiralama sözleşmesi olarak tanımlanabilmesi ve dolayısıyla “kullanımının kontrol edilebilmesi” için aşağıdaki hususlar yeterli görülmektedir. a) Kiraya konu olan varlığın kullanımından sağlanacak ekonomik yararların tamamına yakınının kiracıya transferi söz konusu olmalıdır. Mülkiyeti zorunlu değildir. Yani varlığın toplam veya toplama yakın ekonomik ömrü süresince değil, sadece uzunca bir kira süresi (en az bir yıl) içinde kiracı kullanımını kontrol edebilmelidir. Kontrol değişik şekillerde doğabilir, Kiralayan varlığı istediği gibi kullanma, kullanmayıp elde tutma veya alt kiraya verme şekillerinde kontrol uygulayabilmektedir. Öte yandan, elde tutmaktan bir yarar sağlayabilir veya sağlamayabilir. b) Kullanıma konu olan varlığın tam kapasitesinin kullanımını da gerektirmez. Kira sözleşmesinde kullanımının bir kısmı kısıtlanmış ise, kiracı bu kısıtları dikkate alarak istediği gibi kullanabilir. Örneğin bir greyderin sadece belirli inşaat türlerinde kullanımına ilişkin bir sözleşme hükmü varsa, bu varlığın kullanım hakkından yararlanılmadığı anlamına gelmez. c) Bir sözleşmenin kiralama sözleşmesi olarak tanımlanabilmesi için, kira süresi boyunca tedarikçi veya kiralayanın malın asli ikame haklarını elde tutuyor olmaması gerekir. Asli ikame hakkından kastedilen kiralayanın kira konusu varlığın yerine istediğinde başka bir ikame varlık tahsis edebiliyor olması, varlığı istediği zaman değiştirebiliyor olması anlaşılmaktadır. Bunu kiracının önleyemez durumda olması gerekmekte olup, kiracının kendi yararına yapıyor olması da ayrı bir gerekliliktir. Örneğin bir otomobil kiralama şirketinin istediği zaman kiradaki otomobilleri değiştirememesi gerekir.

14

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

2. KULLANIM HAKLARININ MUHASEBELEŞTİRİLMESİ VE RAPORLANMASI Bir sözleşmenin kira sözleşmesi olarak tanımlanabilir olduğu belirlendikten sonra, bu sözleşmenin muhasebeleştirilmesine sıra gelir. Muhasebeleştirme diğer varlık gruplarında olduğu gibi, ilk iktisap tarihinde ve daha sonraki değerleme (raporlama) dönemlerinde söz konusudur. 2.1. Kullanım Hakkının Kazanımı (Kira Başlangıcında Muhasebe) İlk muhasebeleştirme (veya standarttaki adıyla ölçme) sözleşmenin yapıldığı veya imzalandığı tarihte değil, kiralamanın fiilen başladığı tarihte gerçekleştirilir. Bu tarihte adeta bir varlık iktisabı gibi maliyet bedeli belirlenmektedir. Aynı zamanda, söz konusu kiralamadan doğan yükümlülüklerinde belirlenmesi gerekir. Fiilen kullanıma başlama tarihinde kiralamadan kaynaklanan kullanım hakkı bir varlık, bundan doğan vadesi gelmemiş kira borçlarının net bugünkü değeri de bir yükümlülük olarak eşit tutarlarda bilançoya alınırlar. 2.1.1. Kullanım Hak Bedelinin (Yükümlülüğün) Tespit Edilmesi Öncelikle sözleşmeye göre belirlenen kira ödemeleri ve ödemelerin net bugünkü değerlerinin bulunması gerekir. Kira ödemeleri sadece kira adı altında olmayabilir, ancak sabit ödemelerin yapılacağı konusunda anlaşılmış olmalıdır. Sabit ödemedeki kasıt, her ay veya periyodik olarak aynı tutarların ödenmesi de değildir. Kira bedeli belli bir endekse, belirli bir yabancı para birimine bağlanabilir. Tüm bu durumlar kiranın değişkenliğini değil, bir ödeme yapılmasının sabit olduğunu gösterir. Sözleşmenin sonunda bir kalıntı değerin bulunması veya kira süresi sonunda bir satın alma opsiyonu taşıması durumları da dikkate alınır. Opsiyon kira sözleşmesinin süresinden önce iptal edilmesi şeklinde de olabilir. Kiralama süresi boyunca ödenecek kira tutarları sözleşmede varsa veya açıkça belirlenebiliyor ise kiralayanın uyguladığı faiz oranı ile yoksa işletmenin ayni nitelikteki varlıkları kredili satın alma zorunda kalması durumunda ödeyeceği asgari faiz oranı ile indirgenerek net bugünkü değere ulaşılır. Bu tutar, bilançoya bir borç olarak alınacak tutar olup, kira konusu varlığın kullanım hakkı bedelidir. Ancak maliyeti değildir. Kira bedelinin belirlenmesinde değişken ödemeler dikkate alınmaz. Örneğin ciro üzerinden ödenecek bedeller, ileri de herhangi bir durumun doğması nedeniyle ödenecek tutarlar, performans primleri özünde bir sabit unsur taşımadıkları için kira bedeline intikal ettirilmezler. KASIM - ARALIK 2018

15


MALİ

ÇÖZÜM

Kira ödemelerinin normal kira ödemeleri yanında verilecek başka hizmetleri de kapsaması durumunda, bu tutarlar kira ödemesi olarak nitelendirilemez. Bunların toplam kira bedelinden ayrıştırılması ve ayrı ayrı muhasebeleştirmesi gerekir. Ancak işletme seçimlik bir hak olarak bu ayrıştırmayı yapmayabilir (IFRS 17, Kiralamalar md.14-16). Örneğin herhangi bir kira konusu varlığın periyodik bakımları, temizliği, taşıt araçlarının sigorta, bakım onarım, servis giderleri gibi hizmet bedellerinin kira kapsamına alınmasında kiracılar serbesttir. 2.1.2. Kullanım Hakkı Maliyetinin Belirlenmesi Kiralamadan doğan yükümlülük belirlendikten sonra, kira konusu varlığın aktife alma değerinin belirlenmesi gerekir. Çünkü aktife alınırken, kiralayana ödenmeyip bizzat kiracı tarafından üçüncü taraflara yapılmış veya yapılacak ödemeler olabilir. Bu kapsamda, kullanım hakkına ilave edilecek harcamalar aşağıda verilmiştir: • Kiralama işlemine aracılık eden komisyonculara veya acentalara ödenen/ödenecek ücretler, • Kiralanan varlık üzerinde kullanıma hazır hale getirmek için yapılan tadilat, onarım, geliştirme harcamaları (özel maliyetler), sökülme, restorasyon giderleri, • Kiralayana teslim aşamasında yapılması gereken harcamalar, varsa bunların net bugünkü değeri için ayrılan karşılıklar, 2.2. Sonraki Raporlama Dönemlerinde Değerleme Sonraki dönemlerde aktif ayrı, pasif ayrı değerlemeye konu edilir. Varlıklar, bir maddi duran varlık olarak kabul edilerek, birikmiş amortismanlar ve değer düşüklüğü zararları düşülerek ölçülür ve rapor edilir. Eğer diğer standartlar izin veriyor ise, yeniden değerlemeye bile tabi tutulabilir. Bir başka bakış açısıyla, eğer duran varlığın kira süresi sonunda devri söz konusu değilse varlığın kalan ekonomik ömrüne, eğer varlık kira süresi sonunda kiralayana devredilecek ise kalan kira süresine uygun şekilde amortisman oranı bulunarak amorti edilmeye çalışılır. TMS 16 Maddi Duran Varlıklar Standardına ve TMS 36 Varlıklarda Değer Düşüklüğü Standardına uygun şekilde değerlemeye (yeniden değerleme uygulaması, amortisman, kullanım değeri ile değerleme) konu edilir. Amortisman giderleri varlığın kullanım yeri ve şekline göre ilgili maliyet ve gider hesabına alınır. Pasifte yer alan kullanım hak bedelinin 16

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

faiz itfa payları da faiz giderleri gibi, IAS 1 (82(b))’ de belirtildiği şekilde finansman gideri olarak muhasebeleştirilir. 2.3. Sunum ve Açıklamalar Standart, kullanım haklarının ve yükümlülüklerinin bilançoda sunumunda esnek bir yapı getirmektedir. Temel olarak kira varlıklarının diğer varlıklardan, kira yükümlülüklerinin diğer yükümlülüklerden ayrı olarak bilançoda gösterilmesi istenmektedir. Ancak standart, işletmeler isterler ise, bunları ilgili diğer duran varlık grupları içinde, yükümlülükleri de benzeri yükümlülük grupları içinde göstermeye izin vermektedir. Türkiye’de yürürlükteki mevzuat dâhilinde bu varlık ve yükümlülükleri bilançoda ayrı bilanço kalemleri olarak gösterme olanağı şimdilik bulunmamaktadır. KAYİK kapsamındaki şirketlerin ayrı gösterimi tercih etmeleri durumunda, Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) açıklama yaparken IFRS Taksonomisinin kullanılıyor olması nedeniyle kullandıkları formatı değiştirme olanağı şimdilik bulunmasa da, ilgili düzenleyici kurumlar tarafından finansal tablo formatlarının bu alanda da güncellenip standartlara uygun hale getirileceği düşünülmektedir. Şimdiki haliyle eğer kiralamaya konu varlık otomobil ise, Taşıtlar hesabında, ofis veya fabrika binası ise bina hesabında diğer grup varlıklarından ayrı olarak gösterileceklerdir. Kira yükümlülükleri içinde aynı kural geçerli olup ya bilançoda ayrı kalemde gösterilecek ya da benzeri grupların içinde yer verilecektir. Ancak, tercih nedenleri ve değerler dipnotlarda ayrıntılı bir şekilde açıklanacaktır. Kar Zarar Tablosunda ise tek bir kira gideri yerine iki farklı gider grubu tanımlanacaktır. Bunlardan birincisi kullanım hakkı yükümlülüğünün itfa payları olan faiz gideridir. Bu gider, diğer faiz ve kur farkı giderleri ile birlikte finansman giderleri grubunda ayrıca raporlanacaktır. Diğer taraftan amortisman giderleri de diğer amortisman giderleri gibi kira konusu varlığın kullanım yeri ve amacına göre ya üretim maliyetleri ile ya da faaliyet giderleri ile birlikte raporlanacaktır. Ancak, bu gruplarda ne kadarının kira ile ilgili olduğunun açıklanması gerekmektedir. Nakit akım tablosunda ise kira ödemeleri ikiye ayrılarak raporlanacaktır. Her bir yıl için ödenen kira bedeli faiz ve anapara kısımlarına ayrılacak, anapara kısmı finansman harcamaları kapsamında raporlanırken, faiz kısmı TMS 7 Nakit Akış Tablolarının ödenen faizlere ilişkin hükümleri çerçevesinde raporlanacaktır. Sonuç olarak, bu çalışmada aşağıda görülen tablolar içinde faiz gideri olarak görülen tutarlar Finansman Faaliyeti sayılacak, ödenen kira tutaKASIM - ARALIK 2018

17


MALİ

ÇÖZÜM

rından faiz düşüldükten sonra kalan kısım anapara ödemesi sayılarak Yatırım Faaliyetleri ile ilgili olmadığı süre İşletme Faaliyetleri içinde raporlanacaktır. Ülkemizdeki mevzuata göre, düzenlenen mali tablo açıklama ve dipnotlarında bu tür kiralamalarla ilgili olarak en az iki farklı yerde açıklamalar yapılacaktır. Bunlardan birincisi, “Önemli Muhasebe Değerlendirme Tahmin ve Varsayımları” bölümünde genelde kiralamalar için uygulanan muhasebe politikalarının açıklanması kapsamındadır. İkincisi ise, kiralama varlıkları ve yükümlülüklere ilişkin dipnot düzenlemeleri sırasındadır. Kiralama ile ilgili dipnot düzenlemesi sırasında açıklanması gereken önemli dipnotlar aşağıda verilmiştir: • Kiralama konusu varlıkların genel olarak hangi varlıklardan veya ne amaçla kullanılan varlıklardan oluştuğu, • Kira konusu varlıkların dönem başı ve dönem sonu mutabakatı, yani giriş, çıkış, amortisman, varsa yeniden değerleme tutarları (hareket tablosu), amortisman giderlerinin hangi fonksiyonlarla ilgili olduğu (satılan malın maliyeti içindeki paylar, faaliyet giderleri içindeki paylar), • Kira konusu varlıklardan kaynaklanan yükümlülüklerin hangi bilanço kaleminde gösterildiği, bunun için ödenen kiraların anapara ve faiz tutarları, ödeme tutarları, • Düşük değerli olduğu için aktifleştirilmeyen varlıkların neler olduğu, bunların nasıl amorti edildiği, • Varlıklarda Değer Düşüklüğü testine tabi tutulmuş ise zarar yazılan tutarlar. Makale örneklerinde Kullanım Hakkı Varlıkları Kiralama Varlıklarını, Kullanım Hakkı Yükümlülükleri ise Kiralama Yükümlülüklerini ifade etmektedir. Mali tablolarda da bu tanımlar kullanılabilir. 2.4. Kullanım Haklarının ve Yükümlülüklerinin Muhasebeleştirilmesi Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bir örnek geliştirilmiş olup, burada dikkatli olmamız gereken her bir muhasebeleştirilecek olan durumun yevmiye maddelerinde gösterilmesinin gereksiz olduğudur. KAYİK kapsamında olup, TMS/TFRS’lere göre raporlama yapacak işletmelerimiz yasal defterlerini yine eskiden olduğu gibi kira ödemelerini normal kira ödemeleri gibi vergi usul yasasına uygun şekilde muhasebeleştirecekler ve vergi bilançosunu buna göre düzenleyeceklerdir. Ancak, genel kurula sunacakları veya yayınlayacakları bilançolarda dönüştürme maddelerini muhasebe dışında gerçekleştirecek18

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

ler, mali tablolara ilave ve indirim yaparak yayın tipi veya TFRS’lerle uyumlu Bilanço, Kar Zarar ve Diğer Kapsamlı Gelirler, Nakit Akış Tablolarına ulaşacaklardır. Aşağıda bu durum dikkate alınan bir örnek sunulmuştur: Örnek 1: Bir ticari işletme bir gayrimenkulü 7 yıllığına 1.1.2X16 tarihinden itibaren kiralamış bulunmaktadır. Yıllık kira bedeli 450,- TL olup her yılsonunda ödenmektedir. Kiralayan tarafın uyguladığı faiz oranına ilişkin bilgi edinilemediği için şirket kendi en son kullandığı işletme kredisinin faizini marjinal faiz oranı yerine kullanmaktadır. Bu faiz oranı ise %14 dür. Dönem

Yıl

31.12.2016 31.12.2017 31.12.2018 31.12.2019 31.12.2020 31.12.2021 31.12.2022

7 6 5 4 3 2 1

Kira Ödemeleri

İskonto Faktörü

Net Bugünkü Değer

Finansman Gideri

Amortis- man Gideri

Toplam Maliyet

AKTİF (Dönem Sonu-Net) 1929,74

1929,74

0,3996 0,4556 0,5194 0,5921 0,6750 0,7695 0,8772

179,84 205,01 233,72 266,44 303,74 346,26 394,74

270,16 244,99 216,28 183,56 146,26 103,74 55,26

275,68 275,68 275,68 275,68 275,68 275,68 275,68

545,84 520,66 491,96 459,24 421,94 379,42 330,94

1.654,06 1.378,38 1.102,71 827,03 551,35 275,68 0,00

1.749,90 1.544,89 1.311,17 1.044,74 741,00 394,74 0,00

1.929,74

1.220,26

1.929,74

3.150,00

Dönem başı 450,00 450,00 450,00 450,00 450,00 450,00 450,00 3.150,00

PASİF (Dönem Sonu)

Görüldüğü gibi kira ödemeleri öncelikle her yıl için faiz oranına ve kalan vadelere uygun şekilde bulunan iskonto faktörlerinin çarpımı ile net bugünkü değere indirgenmiştir. Yedi yıl boyunca ödenecek her 450.- TL’nin toplam ulaşacağı değer 3.150,-TL olmakla birlikte bunun net bugünkü değeri 1.924,74 TL’dir. Brüt kiralama olan 3.150.- TL ile aradaki fark 1.220,26 TL toplam finansman gideridir. Toplam maliyet ilk yıllarda yıllık ödenen maliyeti geçmekte, son yıllarda da tam tersine dönmektedir. Bu durumda IFRS 16’ya göre temsili olarak yapılması gereken muhasebe kayıtları ilk iki yıl için aşağıdaki şekilde olacaktır. Burada yasal kayıtların yasal defterlere zaten yapılmış olduğu icin sadece dönüştürme kayıtları gösterilmektedir. _________________1.1.2X16_______________ KULLANIM HAKKI VARLIKLARI 1.929,74 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜKLERİ 1.929,74 Kullanım haklarının kayda alınması KASIM - ARALIK 2018

19


MALİ

ÇÖZÜM

________________31.12.2X16________________ KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜKLERİ 450.GENEL YÖNETİM GİD. Kira Giderleri Ödenen birinci yıl kirasının yasal kayıtlarının dönüştürülmesi _____________ 31.12.2X16________________ FİNANSMAN GİDERLERİ 270,16 AMORTİSMAN GİDERLERİ 275,68 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ _________________ / ____________________

_______________31.12.2X16________________ ERTELENMİŞ VERGİ VARLIĞI DÖNEM KARI VERGİ VE YASAL YÜKÜMLÜLÜKLER KARŞILIĞI - Vergi Geliri (1654,06 -1.749,90) * 022 = 21,08 ________________ / ___________________

KASIM - ARALIK

275,68 270,16

21,08

İkinci yıl kayıtları ise şu şekilde olacaktır. ________________1.1.2X17_______________ GEÇMİŞ YILLAR KARLARI VEYA ZARARLARI 74,76 KULLANIM HAKKI VARLIKLARI 1.929,74 ERTELENMİŞ VERGİ VARLIĞI 21,08 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜKLERİ BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR Bir önceki yılın aktarma kayıtları _________________ /___________________

20

450.-

21,08

1.749,90 275,68


MALİ

ÇÖZÜM

_______________31.12.2X17______________ FİNANSMAN GİDERLERİ 244,99 AMORTİSMAN GİDERLERİ 275,68 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜKLERİ 450,00 ERTELENMİŞ VERGİ VARLIĞI 15,55 GENEL YÖNETİM GİDERLERİ Kira Giderleri KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR DÖNEM KARI VERGİ VE YASAL YÜKÜMLÜLÜKLER KARŞILIĞI (1544,89-1378,38) X 0,22 = 36,63 Hesaplanan Ertelenen Vergi 36,63 – 21,08 = 15,55 İlave edilmesi gereken Ertelenmiş Vergi Etkisinin Vergi Geliri ________________ /____________________

450,00

244,99 275,68 15,55

Görüldüğü gibi şirketin yaptığı kira gider kaydı iptal edilmiş ve yerine gerekli başka hesaplanan yükümlülüğün azaltılması amacıyla Yükümlülük hesabına yazılmıştır. Ayrıca, kullanım hakkı varlığı ve yükümlülüğü son olması gereken tutarlara ulaşmış bulunmaktadır. Bu kayıtlar doğrudan kiralama işlemleri için yapılmıştır. Öte yandan, TMS 12 Gelir Vergileri standardına uygun şekilde Ertelenmiş Vergi Varlığı/Yükümlülüğü ve Ertelenmiş Vergi/Gelir Giderleri de söz konusu olacaktır. Çünkü ticari bilançoda vergi yasalarına göre olmaması gereken varlık ve yükümlülükler söz konusudur. Aktifte yer alan kullanım hakkı (1.654,06 TL) ile pasifte yer alan kullanım hakkı yükümlülüğünün (1.749,90 TL) arasında 95,84 TL fark vardır ve pasif daha büyük olduğu için Ertelenmiş Vergi Varlığı yaratmaktadır. Bu tutarın %22’ si oranında (21,08TL) vergi alacağı da kayda alınmıştır. İkinci yılın başında taşıma kayıtları gerçekleştirilmiştir. Geçmiş yıllar zararı olarak 74,76 TL taşınmıştır. Bu yasal kayıtlara 450.- TL olarak yansıyan kira gideri ile, TFRS 16 ya göre hesaplara geçen net 524,76 TL arasındaki farktır (270,16+275,84 - 21,08).

KASIM - ARALIK 2018

21


MALİ

ÇÖZÜM

Yıllar itibariyle bilanço ve Kar-Zarar Tablosunda yer alacak tutarlar ise şu şekildedir. 1.1.2016

2016

2017

2018

2019

2020

2021

2022

Kullanım Hakları

1.929,74

1.654,06

1.378,38 1.102,71

827,03

551,35

275,68

0,00

Kullanın Yükümlülüğü

1.929,74

1.749,90

1.544,89 1.311,17 1.044,74

741,00

394,74

0,00

-189,65 -119,06

0,00

Geçici farklar

-95,84

-166,51

-208,46

-217,71

Amortisman Gideri

275,68

275,68

275,68

275,68

275,68

275,68

Faiz Gideri

270,16

244,99

216,28

183,56

146,26

103,74

55,26

545,84

520,67

491,96

459,24

421,94

379,42

330,94

Toplam Maliyet

275,68

Görüldüğü gibi, bilançoda aktif ve pasifteki tutarlar açılışta eşit olmakla birlikte, daha sonraki dönemlerde farklılaşmaktadır. Yine Kar Zarar Tablosunda yıllar itibari ile (amortisman gideri ile faiz giderinden oluşan) farklı gider rakamlarına ulaşılmaktadır. Bu durum aşağıda tartışılacaktır. 3. STANDARDIN UYGULAMASI GEÇİŞ AŞAMASI (İLK UYGULAMA) Ek bir süre verilmemesi durumunda, Standart 1.1.2019 tarihinden itibaren uygulamaya başlanacaktır. Uygulamaya geçilmesi durumunda, bu tarihe kadar uygulamada olan IAS 17 tüm hükümleri ve açıklayıcı yorumları ile birlikte yürürlükten kalkmaktadır. Uygulama esnasında, Standardın başlangıç tarihinden sonra yapılan kiralamalar için sorun yoktur ve hükümleri doğrudan uygulanabilir. Ancak, bu tarihten önce başlamış ve devam eden kiralamalarda nasıl bir yöntem izleneceği standardın C ekinde açıklanmaktadır. Bu bölüme göre, ilk uygulama sırasında iki farklı seçenekten bir tanesini seçmek işletme yönetiminin ihtiyarına bırakılmış bulunmaktadır: a) Tamamen TMS 8 Muhasebe Politikaları, Muhasebe Tahminlerinde Değişiklikler ve Hatalar standardına uygun şekilde tam olarak geriye yönelik uygulama yapmak veya b) Geriye yönelik olarak, ancak bir takım düzeltme veya kolaylaştırıcı hükümlerden yararlanarak uygulama yapmak (Modifiyeli Geriye Dönük Uygulama). Şimdi bunlar açıklanacaktır.

22

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

3.1. Tam Olarak Geriye Dönük Uygulama Getirilen kurallardan ilki bu standardı TMS 8 Muhasebe Politikaları, Muhasebe Tahminlerinde Değişiklikler ve Hatalar standardına uygun şekilde geriye dönük olarak uygulamaktır. Standartlara göre, mali tabloların en az iki dönem karşılaştırmalı bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle yeni standardın ilk uygulamasında, geçmiş en az iki dönemi ayrıntılı bir şekilde, daha önceki dönemleri da topluca düzenlemek ve raporlamak gerekmektedir. İki dönemi bilanço ve kar/ zarar tablosunda ayrıntılı bir şekilde, daha önceki dönemleri kümülatif tutarı ile öz sermaye değişim tablosunda raporlamak gerekmektedir. Bu aşağıda örneklendirilmektedir. Örnek 2: Yukarıda verilen Örnek 1 burada da kullanılabilir. Bu örnek üzerinden, 5nci yılın başı (dördüncü yılın sonu) ilk uygulama tarihi kabul edildiğinde (1.1.2019), 2019 ve 2018 rakamları Bilanço, Kapsamlı Kar Zarar Tablosu ve Nakit Akış Tablosunda ayrıntılı bir şekilde verilecektir. Daha önceki dönemlere ilişkin farklar ise, Özkaynak Değişim Tablosunda raporlanacaktır. Bu nedenle esasında 2019 yılı dönem sonu mali tabloları bir önceki yılın (2018) rakamları ile karşılaştırmalı verileceği için açılış kaydı 1.1.2018 tarihi itibariyle (veya 31.12.2017) aşağıdaki şekilde olacaktır (IFRS 16 C5): Kullanım Hakkı Varlığı 1.378,38 Kullanım Hakkı Yükümlülüğü (1.544.89) Geçici Fark (166,51) Geçici Farkın Vergi Etkisi (166,51 *0,22) 36,63 Geçmiş Dönem Kar ve Zararları (129,88) TL olacaktır. Dolayısıyla 2018 yılının başında bu rakamlara göre girişi yapılmış olmalıdır. Resmi kayıtlara aşağıdaki gibi bir dönüştürme yevmiye maddesinin ilavesi gerekmektedir.

KASIM - ARALIK 2018

23


MALİ

ÇÖZÜM

__________________1.1.2018 ___________________ KULLANIM HAKKI VARLIKLARI 1.929,74 GEÇMİŞ DÖNEM KAR VE ZARARLARI 129,88 ERTELENMİŞ VERGİ VARLIĞI 36,63 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜKLERİ 1.544,89 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR 551,36 İlk uygulama amacıyla geçmiş dönemlerin kayda alınması ((1929,74-551,36) – 1.544,89)=166,51 166,51*,22 =36,63 ____________________ / ____________________ Yıl içinde yapılan ödemeler için de aşağıdaki gibi kayıtlar gerçekleştirilecektir. _______________31.12.2018___________________ AMORTİSMAN GİDERLERİ 275,68 FAİZ GİDERLERİ 216,28 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜKLERİ 450,00 ERTELENMİŞ VERGİ VARLIĞI 9,23 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR 275,68 GENEL YÖNETİM GİDERLERİ 450,00 Kira Giderleri KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ 216,28 DÖNEM KARI VERGİ VE YASAL YÜKÜMLÜLÜKLER KARŞILIĞI 9,23 __________________ / ____________________ Bu kayıtlardan sonra 2018 yılı sonunda Bilanço, Kapsamlı Kar Zarar Tablosu, Nakit Akış Tablosunda yer alacak rakamlara ulaşılabilecektir. Bunlar geçmiş dönem (karşılaştırma yapılacak dönemi) sağlamak amacıyla yapılmış kayıtlar olup, aynı zamanda 2019’un açılış kayıtlarına esas rakamlarda elde edilmiş olmaktadır. Dolayısıyla yukarıda verilen 2019 un yasal açılış kayıtlarından sonra aşağıdaki yapılması gerekmektedir:

24

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

_________________1.1.2019___________________ KULLANIM HAKKI VARLIKLARI 1.929,74 GEÇMİŞ DÖNEM KAR VE ZARARLARI 162,6121 ERTELENMİŞ VERGİ VARLIĞI 45,86 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR 827,04 KULLANIM YÜKÜMLÜLÜKLERİ 1.311,17 Önceki yılda yapılan dönüştürme kayıtlarının taşıması ________________31.12.2019___________________ AMORTİSMAN GİDERLERİ 275,68 FAİZ GİDERLERİ 183,56 DÖNEM KARI VERGİ VE YASAL YÜKÜMLÜLÜKLER KARŞILIĞI 2,0332 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜKLERİ 450,00 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR 275,68 GENEL YÖNETİM GİDERLERİ 450,00 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜKLERİ 183,56 ERTELENMİŞ VERGİ 2,03 ____________________ / ___________________ Bu dönüştürme maddelerinden sonra denetime ve genel kurula sunuma hazır olacak Bilanço, Kapsamlı Kar Zarar Tablosu ve Nakit Akış Tablosundaki aşağıda gösterilen tutarlarda değişecektir. Yani aşağıdaki rakamlar bu bilançoda yer alacak değil, mevcut vergi idaresine verilecek bilançonun üstüne eklenecek veya indirilecek rakamları gösterecektir. AKTİF

31.12.2018

KULLANIM HAKLARI

31.12.2019

1.102,71

827,03

45,86

47,89

1.311,17

1.044,74

GEÇMİŞ DÖNEM ZARARLARI

129,88

162,61

DÖNEM NET KAR ZARARI

(32,73)

(7,39)

ERTELENMİŞ VERGİ VARLIĞI PASİF KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜKLERİ

21 129,88+275,68- 216,28 -9,23 -450 = 162,61 32 (1.044,74-827,03) = 217,71 ( 217,71-208,46) * 0,22 = 2,03

KASIM - ARALIK 2018

25


MALİ

ÇÖZÜM

Toplam Kapsamlı Kar Zararlar Tablosunda ise değişecek (İlave veya İndirimler) rakamlar şu şekildedir. 31.12.2018 31.12.2019 ……………… GENEL YÖNETİM GİDERLERİ Amortisman Giderleri ………………….

275,68

275,68

FİNANSMAN GİDERLERİ ERTELENMİŞ VERGİ (GELİRİ)GİDERİ

216,28

183,56

TFRS 16 Zararı

491,96 450,00 (41,96)

459,24 450,00 (9,24)

Defter Zararı Fark

Nakit Akış Tablosundaki farklılaşmalarda aşağıdaki gibi şekillendirilebilir. 31.12.2018 31.12.2019 İŞLETME FAALİYETLERİ Faiz Giderleri FİNANSMAN FAALİYETLERİ

216,28

183,56

Kiralama Anapara Ödemeleri

233,72

266,44

3.1. Modifiyeli Geriye Yönelik Uygulama Kolaylaştırılmış bu yöntemde kullanım hakkı varlığı ile kullanım hakkı yükümlülüğü ayrı ayrı ancak daha kolay bir şekilde hesaplanıp, bilançoya alınmaktadır. Yöntemin en önemli özelliği önceki döneme ait bilgilerin raporlanmasına gerek bırakmamasıdır. Bu yönteme göre; Kullanım Hakkı Yükümlülüğü; ilk uygulama tarihinde (yani bu standarda geçiş tarihinde), bu tarihten sonra kalan süreye göre sanki yeni bir kira sözleşmesi başlıyormuş gibi, aynı tarihin alternatif borçlanma maliyeti esas alınarak kira ödemelerinin net bugünkü değeri bulunarak tespit edilir. Kira Kullanım Hakkı ise iki yöntemden birine göre belirlenir. a) Bu standart kiralamanın fiilen başladığı tarihten bu yana uygulanıyormuş gibi, ancak kiracının ilk uygulama tarihindeki (geçiş tarihinde) alternatif borçlanma faiz oranı kullanılarak iskonto edilmiş defter değeri üzerinden, b) İlk uygulama tarihinden hemen önce bilançoya yansıtılmış, ön ödemesi 26

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

yapılmış veya tahakkuk etmiş tüm kira ödemelerinin tutarına göre düzeltilmiş olan kira yükümlülüğüne eşit bir tutar üzerinden. Örnek 3: Örnek 1’de yer alan kiralamayı bu örnek içinde kullanalım. 2016 yılında başlayan bir 450.- TL yıllık ödemeleri olan, alternatif faiz oranının o tarihte % 14 olduğu ve yedi yıllık bir kiralama sözleşmesi olsun. Standardın ilk uygulama tarihi ise 1.1.2019 dur. Bu tarihte alternatif faiz oranı % 9’a inmiştir. Ayrıca 2016 yılının başında 1.500.- TL de bu gayrimenkul üzerinde harcama yapılmış olsun. Kullanım Yükümlülüğünün Tespiti: Burada 450.- TL kira ödemelerinin 4 yıl boyunca tutarının (1.800.- TL brüt kiralama tutarı) % 9’faiz oranından indirgenmiş tutarı 1.457,87 TL‘dir. Kullanım Hakkı Varlığının Değerinin Tespiti: Burada a) alternatifine göre hesap yapıldığında aşağıdaki gibi bir tablo üzerinde hesaplama yapılabilir. Kiralar

Yıllar

İndirgeme Oranı

Net Bugünkü Amortisman Değer

Net Aktif

2016

7

1.950

0,547034

1.066,72

440,77

2644,61

2017

6

450

0,596267

268,32

440,77

2203,84

2018

5

450

0,649931

292,47

440,77

1763,07

2019

4

450

0,708425

318,79

440,77

1322,31

2020

3

450

0,772183

347,48

440,77

881,54

2021

2

450

0,841680

378,76

440,77

440,77

2022

1

450

0,917431

412,84

440,77

0,00

3.085,38

3.085,38

4.650

KASIM - ARALIK 2018

27


MALİ

ÇÖZÜM

Bu hesaplardan sonra yapılacak 1.1.2019 tarihli kayıt şu şekilde olacaktır. __________________1.1.2019 ________________________ KULLANIM HAKKI VARLIĞI 3.085,38 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR 1.322,31 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ 1.457,87 GEÇMİŞ DÖNEM KARLARI 238,06 ERTELENMİŞ VERGİ YÜKÜMLÜLÜĞÜ 67,14 3.085,38 – 1.322,73 = 1.763,07 Net Aktif 1.763,07 – 1.457,87 = 305,20Geçici Fark 305,2 * 0,22 = 67,14 Ertelenmiş Vergi Yükümlülüğü ______________________ 31.12.2019 ___________________ FAİZ GİDERLERİ 131,21 AMORTİSMAN GİDERLERİ 440,77 KULLANIM HAKKI YÜKÜM. 131,21 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR 440,77 _______________________ / _________________________ KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ 450.GENEL YÖNETİM GİDERLERİ 450.Kira Giderleri Dönem içinde yapılan ödeme kaydının iptali ______________ ________ / _________________________ ERTELENMİŞ VERGİ YÜKÜMLÜLÜĞÜ 26,83 DÖNEM KARI VERGİ KARŞILIĞI 26,83 _______________________ / _______________________ Yukarıdaki bu kayıtlar yasal kayıtlar üzerine sadece TMS/TFRS’lere geçiş için yapılmış ilave kayıtlar olduğu bir kez daha hatırlanmalıdır. 4. KİRA SÖZLEŞMESİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLER Kiralamanın başladığında aktifte bir kira kullanım hakkı, pasifte bir kullanım hakkı yükümlülüğü kayda alınmakta, yükümlülük kira süresinin azalması ölçüsünde dönemsel olarak (kira yükümlülüğünün ödemesinin yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın) kar zarara veya diğer varlık hesaplarına aktarılmaktadır. Aktarılan bu tutar, faiz olarak kayda alınmaktadır. Faiz olarak kayda alınan tutar kiralamanın başlangıcında belirlenen kira yükümlülüğü tutarına, kullanılan iskonto oranına, kiralama süresine, kira süresinin sonunda varlığı 28

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

satın alma veya süreyi uzatabilme opsiyonlarının olup olmadığına bağlı olarak belirlenmektedir. Dönemsel kira ödemeleri de ileriye yönelik olarak bir indekse, bir para cinsine veya başka bir göstergeye bağlı olarak değişebilmektedir. Dolayısıyla kiralamanın başlangıcında belirlenen kira yükümlülüğünün TL karşılığı(defter değeri) zamanın geçmesi ile değişebilmektedir. Bu nedenle de kiralama sözleşmesinin yeniden değerlendirilmesi ve buna paralel olarak da “kullanım hakkı yükümlülüğünün” ve “kullanım hakkı varlığının” defter değerlerinde değişiklikler yapılması gerekebilir. Kira sözleşmesindeki değişiklikleri iki gruba ayırarak incelemek daha kolay olacaktır. a) Kira yükümlülüğünü revize eden (yeniden değerlendiren) durumlar (IFRS 16 Md 39-43 Bunlar kira yükümlülüğünde değişikliğin ayrı bir kiralama sözleşmesi sonucunu doğurmayan durumlardır. aa) Kira Sözleşmesinin Kapsamında değişiklikler • Kiralama süresinde değişiklik olması, • İlk değerleme sırasında yapılan satın alma opsiyonunda değişimler, ab) Kira sözleşmesinin başlangıcındaki sözleşme esaslarında değişiklikler, • Kalıntı değer taahhüdünde değişiklikler • Kira bedelini belirleyen indekslerde veya oranlarda değişiklikler • Başlangıçta yapılan kira bileşenlerine ayırmada meydana gelen değişiklikler b) Yeni bir kira sözleşmesi sonucunu doğuran durumlar (IFRS 16 Md. 44-46) • Kiralamaya konu olan varlığın benzeri veya ilişiğinin de kiralanması gibi bir kapsam genişlemesi sonucunda kiralama koşullarının tamamen değişmesi, (Mevcut varlığa yeni kiralama varlıklarının eklenmesi gibi), • Kiralama konusu varlığın kirası ve süresinin birlikte değişmesi, Bu durumların bazılarına örnekler aşağıda geliştirilmiştir. Örnek 4: Kiralama Süresinin Yeniden Belirlenmesi Bir şirket ile iş makinalarını uzun dönemli kiraya veren bir kişi arasında bir iş makinasının kiralanması sözleşmesi imzalanmış ve makine yılın başında kiracıya teslim edilmiştir. Bu sözleşmeye göre, aylık kira bedeli 20.000.- TL’dir ve bu dört yıllık bir sözleşmedir. Sözleşme süresinin ikinci yılının sonunda KASIM - ARALIK 2018

29


MALİ

ÇÖZÜM

kalan iki yıllık süreye ilaveten bir yıl daha süre alınmış ve sözleşme süresi üç yıl daha uzatılmıştır. Ancak sözleşme bedelinde bir değişiklik olmamıştır. Sözleşmenin ilk yürürlüğe girdiğinde kiracının alternatif faiz oranı aylık %1,5 iken ikinci yılın sonunda yani kiranın uzatılması konusunda anlaşma sağlandığında aynı faiz oranı %1’ e inmiş bulunmaktadır. Sözleşmenin başında (iş makinasının kullanıma uygun bir şekilde teslim alınmasından sonra) kiracı (20.000 * 48) = 960.000.- TL brüt kiralama tutarının % 1,5 faiz oranı ile hesaplanan net bugünkü değeri olan 680.851,07 TL’nı hem aktife, hem pasife kaydetmiştir. Sözleşme değişikliğinde kiracı bunu yeni bir sözleşme değil eski sözleşmede revize olarak kabul edecektir. Üçüncü yılın başında 36 aylık kira bedelini % 1 faiz oranı ile iskonto edilecek ve yükümlülük tutarı 602.150,10 TL olarak belirlenecektir. . Diğer taraftan, revizyonun yapılmasından önce (24 ncü ay sonu itibariyle) aktifte kullanım hakkı olarak 340.425,54 TL (680.851,07- 340.425,53) bulunmaktadır. Pasifte ise kiralama yükümlülüğü olarak 400.608,07 TL (680.851,07+199.757,03 -480.000) bulunmaktadır. Şirket net son yükümlülüğü 602.150,07TL’na yükselten 280.243.-TL’nı (680851,07-400.608,07) hem aktife, hem pasife ilave edecektir. Böylece kullanım hakkı yükümlülüğü yeniden değerlenmiş olmaktadır. Kalan süre 2 değil, üç yıl olarak belirlenecektir. Kullanım hakkı varlığının yeni değeri üç yıl içinde amorti edilecektir. Örnek 5: Sözleşme Başlangıcında Kullanılan Opsiyonda Değişiklik Olması Yine yukarıdaki örnekteki iş makinasını örnek alınmış olup, kiracı 20.000.TL taksitle dört yıllığına bir iş makinasını kiralamıştır. Ancak, kiralamayı yaparken dördüncü yılın sonunda 60.000.-TL daha ödeyerek iş makinasının mülkiyetini alma opsiyonu da belirlenmiştir. Kiracı bu opsiyonu çok büyük bir ihtimal ile kullanacağını dikkate almış ve buna göre kira yükümlülüğünü tespit etmiştir. Ancak üçüncü yılın sonunda kiracının işlerinin çok iyi gitmesi ve bu makinaların teknolojik olarak çok daha iyi durumda olanlarının satışa çıkmış olması nedeniyle yeni bir iş makinası satın almış ve eski makinaların opsiyonunu kullanmanın anlamlı olmayacağını değerlendirmiştir. Kiralamanın başlangıcında %1,5 olan kiracı marjinal borçlanma faizi de opsiyonun kullanılmayacağının kiralayana bildirildiği tarihte % 1,25 e indiği görülmektedir. 30

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Çözüm: Bu durumda bir süre veya kapsam genişletmesi söz konusu olmayıp, sözleşmede revizyon söz konusudur. Dolayısıyla, Standardın 40 ncı maddesi kapsamında muhasebeleştirilecektir. Kiracı iş aracının kullanımına başladığı tarihte opsiyonunu da dikkate almak suretiyle 47 ay eşit olarak 20.000.-TL.- ve 48 nci ayda 80.000.- TL nın (20.000 + 60.000) % 1,5 aylık faiz oranı ile bugünkü değerini 739.964,-TL Kullanım Hakkı Yükümlülüğü hesaplamıştır. Bu tutarı hem aktifine hem pasifine ilgili hesaplara kaydetmiştir. Kulanım hakkını satın alma opsiyonunu dikkate alarak dört yıl değil, on yılda amorti etmeye başlamıştır. Üçüncü yılın sonunda yani kiralamada revizyon yapılacağı dönemde, aktif net 517.975,06 TL, pasif 289.257,46 TL tutarındadır. Kira yükümlülüğü yeniden tespit edilecek olup, kalan kiralama süresi bir yıldır ve aylık 20.000.- TL ödemeden başka bir ödeme yoktur. Bu nedenle, en başta hiç opsiyon dikkate alınmadan kayıtlar yapılmış olsaydı hesaplarda ne olurdu şeklinde hareket edilmesi ve buna göre hesapların ayarlanması, daha sonra da faiz oranı değişikliği nedeni ile yükümlülükte meydana gelen farkın etkisini muhasebeleştirmemiz gerekir. Eğer başlangıçta opsiyonu kullanılmayacağı karar verilmiş olsaydı, başlangıçta 680.851,07 TL üçüncü yılın sonunda da 230.144,16 TL‘na inmiş olurdu. Yani ilk etapta yükümlülükten çıkarılacak tutar 59.113,3 TL (289.257,16 – 230.144,16) dir. Diğer taraftan eğer opsiyon kullanılmayacak olsa idi, amortisman süresi 10 yıl değil, dört yıl olacaktı ve üçüncü yılın sonunda net aktif 170.212,77 TL olacaktı. Dolayısıyla aktiften çıkarılması gereken tutarda 347.762,29 TL sıdır (517.975,06 -170.212,77). __________________ / __________________ KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ 59.113,30 DİĞER GİDER VE ZARARLAR 288.762,99 KULLANIM HAKKI VARLIĞI 347.762,29 ____________________ / ___________________ Bu kayıtlardan sonra aktif ve pasif sanki opsiyon hakkı kullanılmamış olsa idi, rakamlar ne olurdu sorusunun yanıtını verir şekle gelmiştir. Şimdi sıra kalan bir yıllık kira ödemelerinin net bugünkü değerine yükümlülüğü getirmeye gelmiştir. Şu anda yükümlülüğün tutarı 230.144,16 TL dır. Oysa aynı taksitler aylık % 1,25 den indirgenmiş olsa bu tutar 221.586,24 TL olacaktır. Yükümlülüğü bu tutara indirgemek için aşağıdaki düzeltme yapılacaktır.

KASIM - ARALIK 2018

31


MALİ

ÇÖZÜM

________________ / __________________ KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ 8.557,92 KULLANIM HAKKI VARLIĞI 8.557,92 _______________ / __________________ Örnek 6: Döviz Üzerinden Yapılan Sözleşmelerde Kur Farklarının Doğması Kiralama sözleşmelerinde kira tutarı yabancı bir para cinsine bağlı olarak belirlenmiş olabilir. Bilançoya alınacak net yükümlülüğün hesaplanmasında ileriye yönelik bir tahmin yaparak değil, bizzat sözleşmeye konu döviz cinsinden kira yükümlülüğü ve kullanma hakkı varlığı hesaplanır. Bunun ilk kayıt sırasındaki kur üzerinden karşılığı yükümlülük olarak belirlenir. Ödeme anında olsun, bilanço çıkarmak istendiğinde pasifteki yükümlülük olsun cari kurla değerlenerek, aradaki fark kar veya zarar yazılır. Ancak aktifteki kullanım hakkı tutarında değişiklik veya değerleme yapılmaz. Çünkü bu kalem parasal olmayan bir bilanço kalemidir ve TMS 21’e göre tarihi kurlarla değerlenir. Burada doğan farkları bir sözleşme bedelinde bir değişiklik olarak dikkate almaktan ziyade, diğer parasal kalemlerde olduğu gibi yükümlülüğün kur farkı etkisi olarak görmek gerekir. (IFRS 16 BC 199). Örneğin herhangi bir gayrimenkul yıllık 50.000.-Euro’ya üç yıllığına kiralanmış olsun. Kira bedelleri de her yılın başında peşin ödenecek olsun. Başlangıçta bu gayrimenkulün kullanılabilir hale getirilebilmesi için ayrıca 75.000.-TL harcama yapılsın. Kiraya veren için faiz oranı bilinmediğinden kiracının zımni faiz oranının da % 5 (Euro faizi) olduğunu varsayalım. İlk ödemenin yapıldığı günde kurda 1 Euro = 5,00 TL dır. Ancak kurlar yükselme eğilimindedir ve birinci yılın sonunda 5,5 TL ye, ikinci yılın sonunda 6.-TL ye çıkmıştır. Öncelikle yıllar itibariyle yükümlülük ve varlığın itfa ve amortismanlarına ilişkin tablo oluşturulmaktadır.

32

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

PASİF (Euro Cinsinden) Dönem

Taksitler

İndirgeme Faktörü

Net Bugünkü Değer

Faiz

3 2 1

50000 50000 50000

1,000 0,907 0,952

50.000,00 45.351,47 47.619,05

0,00 4.648,53 2.380,95

Toplam

150.000

142.970,52

7.029,48

Pasif (Dönem Sonu) 92.970,52 47.619,05 0,00

50.000,00 92.970,52

Aynı tablonun TL ya çevrilmiş tutarları ise şu şekilde olacaktır. PASİF (Türk Lirası Cinsinden) Kalan Dönem 3 2 1

Taksitler

İndirgeme Faktörü

NBD

Faiz

Pasif (Dönem Sonu)

250.000 250.000 250.000 750.000,00

1 0,907 0,952

250.000,00 226.757,37 238.095,24 714.852,61

0 23.242,63 11.904,76 35.147,39

464.852,61 238.095,24 0

AKTİF (Türk Lirası) Yıllar

Dönem Başı

Amortisman Gideri

Dönem Sonu

1 2 3

789.852,60 526.568,40 263.284,20

263.284,20 263.284,20 263.284,20

526.568,40 263.284,20 0,00

Yukarıdaki tablolarda görüldüğü gibi kiralamanın üç yıllık indirgenmiş net bugünkü değeri TL üzerinden hesaplandığında 714.852,61 TL tutmaktadır. Bu tutar aşağıdaki gibi kayda alınacaktır.

KASIM - ARALIK 2018

33


MALİ

ÇÖZÜM

________________ t1 _______________________ KULLANIM HAKKI VARLIĞI 714.852,61 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ BANKA (VARLIK) HESAPLARI Kiralama sözleşmesinin kaydı. _____________________ t1 ____________________ KULLANIM HAKKI VARLIĞI 75.000.BANKA (VARLIK) HESAPLARI Yapılan harcamaların kaydı ______________________ / ____________________ AMORTİSMAN GİDERLERİ 288.284,2 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR (714.852,61+75.000) / 3=288.284,2 ____________________ / ____________________

464.852,61 250.000,-

75.000.-

288.284,2

Yukarıdaki kayıtlar normal yapılması gereken kayıtlardır. Dikkat çekmek gerekir ki, birinci yılın kirası peşin ödenmiş olduğundan faiz gideri hesabı yapılmamıştır. Ancak, yıl sonunda kur 5,5 TL’na yükseldiği için pasifte kullanım hakkı yükümlülüğünü değerlemeye tabi tutmak gerekmektedir. 464.852,61TL yükümlülük, kurun etkisi ile 511.337,86 TL yükselmiştir. Bu nedenle aşağıdaki şekilde değerleme kaydı yapılacaktır. _____________________ t1 _________________ KAMBİYO ZARARLARI 46.485,25 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ Yıl sonu kur değerlemesi _____________________ / __________________

34

KASIM - ARALIK

46.485,25


MALİ

ÇÖZÜM

İkinci yıl kayıtları ____________________ t2 ________________ KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜKLERİ 275.000.KAMBİYO ZARARLARI 2.500.BANKA (VARLIK) HESAPLARI 277.500.50.000 Euro * 5,55 TL = 277.500.- kira ödemesi 50.000 Euro * 5,50 TL = 275.000.- Yıl sonu defter değeri ____________________ t 2 __________________ ____________________

t 2 __________________

AMORTİSMAN GİDERLERİ 288.284,60 FİNANSMAN GİDERLERİ 27.891,18 KULLANIMHAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ 27.891,18 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR 288.284,20 4.648,53 Euro *6.- = 27.891,18 ___________________ t2___________________ KAMBİYO ZARARLARI 21.485,26 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ 21.485,26 (47.619,05*6) – 264.229,04 = 21.485,26 ___________________ t2__________________ Örnek 7: Endekse Göre Kira Tutarının Değişmesi Kiracı şirket ile kiralayan Ahmet bir büroyu başlangıçta bir yıllığına anlaşmış bulunmaktadırlar. Ancak kira kontratı her yıllık dönemin başında bir ay önce bildirilmediği takdirde yenilenmiş olacaktır. Yani kiracı açısından her yıl kontratı uzatmak opsiyonu bulunmaktadır. Kira tutarı ise aylık net 3.000.-TL’dir. Stopajın tamamı kiralayana ait olacaktır. Kira bedeli her ayın sonunda ödenmektedir. Ancak kira bedeli her yılın başında TÜFE’deki artış oranında artacaktır. Kiracı bu kontrat şartlarının beş yıl süreceğini, beşinci yıldan sonra kira sözleşmesinin gelişen enflasyon koşullarına göre yeniden belirleneceğini değerlendirmektedir. Kiracı tarafından taşınma öncesinde kiralamaya konu varlık üzerinde ayrıca 40.000.- TL harcama yapılmıştır. Kiracı harcamaları Ocak 2017 ayında yani ilk ayda gerçekleştirmiştir. Bu dönemde KASIM - ARALIK 2018

35


MALİ

ÇÖZÜM

kendisi kredi kullanmış olsa, aylık % 1 faiz oranı ile kullanılabileceği de değerlendirmiştir. Kirama dönemi başlangıcında 299,74 olan TÜFE, Aralık 2018 itibariyle 330,75’e çıktığı görülmüştür. Dolayısıyla kira bedeli net 3.310.- TL, brüt 4.138.- TL ye yükselmiştir. Çözüm: Bu problemde kiralamanın başlangıcındaki kayıtlar ile kira ödemelerinde değişikliğin meydana geldiği ikinci yılın başında kullanım hakkı ve yükümlülüğünde meydana gelen değişimlerin belirlenmesi gerekmektedir. Burada kira döneminin başında yapılan 40.000.- TL kullanım hakkı varlığının maliyetine ilave edilecektir. Kira bedeli net olduğu ve kiralayanın ise gerçek kişi olduğu dikkate alınarak net değil brüt kira bedeli belirlenecektir. Beş yıllık bir yükümlülüğünün belirlenmesi gerekmektedir. Beş yıllık kira bedeli yıl sonlarında meydana gelecek artışlar dikkate alınmadan hesaplanacak ve kullanım hakkı yükümlülüğü hesaplanacaktır. Ancak her yılın başında kira tutarında revizyon yapılarak kira artışı hem kullanım hakkı yükümlülüğüne hem kullanım hak bedeline ilave edilecektir. Her ayın sonunda, 60 ay boyunca (beş yıl) ödenen 3.750.- liraların toplamı, yani brüt kiralama bedeli 225.000.-TL olmakla birlikte, bu ödemelerin aylık % 1 faiz oranından net şimdiki değeri 168.581,39 TL’dır. Bu bir yıllık kullanım hakkı yükümlülüğüdür. Aynı tutar aynı zamanda kullanım hakkının bedelidir. Ancak kullanım hakkının toplam maliyeti bu kadar değildir. Çünkü kiralama döneminin başında 40.000.-TL özel maliyet harcaması yapılmıştır. Dolayısıyla kullanım hakkının tutarı 208.581,39 TL dir. Bu tutar beş yılda amorti edilecektir. Yani yıllık amortisman gideri tutarı 41.716,28 TL dır. Diğer taraftan kullanım hakkı yükümlülüğünün bir yıl boyunca gelişmesi şu şekilde olacaktır.

36

KASIM - ARALIK


MALİ

Aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1

ÇÖZÜM

Faiz Gideri

Ödeme

Bakiye

1.685,81 1.665,17 1.644,32 1.623,27 1.602,00 1.580,52 1.558,82 1.536,91 1.514,78 1.492,43 1.469,85 1.447,05

3.750 3.750 3.750 3.750 3.750 3.750 3.750 3.750 3.750 3.750 3.750 3.750

168.581,39 166.517,21 164.432,38 162.326,70 160.199,97 158.051,97 155.882,49 153.691,32 151.478,23 149.243,01 146.985,44 144.705,30 142.402,35

18.821

45.000

Dolayısıyla ikinci dönemin başında yükümlülük bakiyesi 142.402,35 kullanım hakkı bedeli 166.865,11 TL (208.581,39 - (208.581,39 /5) *1 ))dır. İkinci yılın başında kira ödemelerinde artış kullanım hakkı yükümlülüğünü değiştirmektedir. Brüt kira TÜFE endeksine göre yeniden belirlendiğinden 4.138.- TL ((330,75/299,74) * 3.750.-) olmuştur. Buna göre aktif ve pasif revize edilecektir. 48 ay (geri kalan 4 yıl) boyunca 4.138.- TL brüt kira yükümlülüğünün % 1,2 den net şimdiki değeri 150.322,12 TL’dir. Dolayısıyla net kullanım hakkı yükümlülüğünün bu tutara ulaştırılması gerekmektedir. Bunun defterde kayıtlı değeri ile (142.402,35) arasındaki fark 7.919,77 TL’dir. Bu hem aktife hem pasife ilave edilecektir. _______________ 1.1.2018_______________ KULLANIM HAKKI VARLIĞI 7.919,77 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ 7.919,77 __________________ / __________________ Böylece varlık toplamı 150.322,12.-TL’na yükselmiştir. Bu tutar, kalan dört yılda amorti edilecekmiş gibi amortisman gideri hesaplanacaktır. Yükümlülüğün aylar itibariyle gelişimi ise aşağıdaki şekilde olacaktır. Yıllık amortisman gideri ise 37.580,53.- TL (150.322,12 /4 yıl) olacaktır. KASIM - ARALIK 2018

37


MALİ

ÇÖZÜM

Aylar

Faiz Gideri

Ödeme

Bakiye 150.322

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1

1.804 1.776 1.748 1.719 1.690 1.660 1.631 1.601 1.570 1.539 1.508 1.477

4.138 4.138 4.138 4.138 4.138 4.138 4.138 4.138 4.138 4.138 4.138 4.138

19.722

49.656

147.988 145.626 143.235 140.816 138.368 135.890 133.383 130.846 128.278 125.679 123.049 120.388

Üçüncü yılın başında endeksteki gelişmeye göre ikinci yıldaki gibi yeniden hesap yapılacaktır. Örnek 8: Kiralamaya Konu Varlığın Kapsamının Artması Bir şirket bir Filo Kiralama Şirketi ile 10 araçlık paket anlaşma yapmıştır. Paketin aylık kirası 25.000.- TL ve süresi 3 yıldır. Şirketin işlerinin iyi gitmesi nedeniyle 1,5 yıl sonra aynı koşullar ile 5 araçlık daha kiralama yapılmış, sözleşme birleştirilmiş ve tek bir fatura altına alınmıştır. Çözüm: Burada kiralamada bir kapsam genişlemesi söz konusu olup, bu yeni sözleşmeyi ayrı bir sözleşme olarak muhasebeleştirmek gerekmektedir. İlk yapılan kiralama sözleşmesinde veya koşullarında değişiklik yoktur. Kiralama tutarında, opsiyonlarda herhangi bir değişiklik olmaması sebebiyle kiralama sözleşmesi yeniden değerlemeye tabi tutulmayacaktır. İlave araçlar ayrı bir sözleşme olarak dikkate alınarak muhasebeleştirilecektir. Kira başlangıcındaki faiz oranları veya piyasa fiyatları ikinci sözleşme sırasında değişmiş olsa bile bu eski sözleşmeyi etkilememektedir. Yeni otomobiller tamamen ayrı bir kiralama ünitesidir.

38

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Örnek 9.: Kiralamaya Konu Varlığın Kapsamının Artması Bir perakende mağazalar grubu bir AVM de 5.000 m2‘lik bir alanı yıllık kirası 750.000.-TL olarak kiraların yıl başında ödenmesi kaydıyla 10 yıllığına kiralamıştır. AVM Yönetiminin sözleşmelerde uyguladığı faiz oranı % 6’dır. İşler bu lokasyonda gayet iyi gitmiş, 5 nci yılın sonunda mağazanın bitişiğinde 2.000 m2 büyüklüğünde boşalan bir alan daha kiralanmıştır. Yeni bölümünde kira süresi beş yıl olup, birinci bölümle birlikte süre sonlanmaktadır. Uzatma opsiyonu konuşulmamıştır. Kira önceki bölümün kirası ile birleştirilmiş ve tek fatura olarak gelmeye başlamıştır. Bu alanın da m2 fiyatı 150.- TL’dir. Ancak bu bölüm teslim alındığında faiz oranı % 7 ye yükselmiştir. Çözüm: Burada kiralama tamamen yeni bir sözleşme olarak değil, birinci sözleşmenin revize edilmesi şeklinde ele alınmalıdır. Bu nedenle eski bölüm yeniden değerlenecektir. Çünkü faiz oranı başlangıçtaki orana göre yükselmiştir. Bundan sonra yeni kiralanan bölüm eski bölümle birleştirilecektir. Bu durumda yeni dönemin başında (6 ncı yılın başında) kullanım hakkı varlığı 2.760.032,64 TL kullanım hakkı yükümlülüğü 3.159.272,84 TL dır. Bu kısmın kullanım hakkı yükümlülüğü yeniden belirlenecektir. Yani 5 yıllık yükümlülük yine aylık 750.000.-TL ndan öncelikle % 6 faiz oranından yeniden ölçülecektir. Bu tutar 3.100.852,07 TL dır. Dolayısıyla 58.420,77 TL nın gelir kaydı yapılmalıdır. _ ___________________ / _________________ KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ 58.420,77 DİĞER OLAĞAN GELİR VE KARLAR 58.420,77 ___________________ / ________________ Aynı bölüm bu ikinci dönemde yükselmiş olan % 7 faiz oranı ile yeniden ölçülecek ve kalan yükümlülük bulunacaktır. Bu tutar 3.075.148,08 TL’sidir. Aradaki farkında giderilmesi gerekir. _____________________ / _______________ KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ 25.703,99 KULLANIM HAKKIVARLIKLARI 25.703,99 3.100.852,07 - 3.075.148,08 = 25.703,99 ____________________ / _________________

KASIM - ARALIK 2018

39


MALİ

ÇÖZÜM

Sıra ek 2000m2lik alanın kayda alınması gelmiştir. Yani yıllık kira bedeli 300.000.- TL nın 5 yıl için % 7 faiz oranından net şimdiki değerini bulmak gerekir. Bu rakamda 1.230.059,23 TL dır. Kayda alınması şu şekilde olacaktır. ___________________ / _______________ KULLANIM HAKKI VARLIĞI 1.230.059,23 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ 1.230.059,23 __________________ / ________________ Bu kayıtlardan sonra 6. yılın başında aktifte 3.964.387,86 TL, pasifte 4.305.207,29 TL yer almaktadır. Bu durumda son beş yılın dökümü aşağıdaki gibi olacak. Kira Ödemeleri 1.050.000 1.050.000 1.050.000 1.050.000 1.050.000

İskonto Faktörü 0,7130 0,7629 0,8163 0,8734 0,9346

5.250.000

Net Bugünkü Değer

Finansman Gideri

Amortisman Toplam MaGideri liyet

748.635,49 801.039,97 857.112,77 917.110,66 981.308,41

301.364,51 248.960,03 192.887,23 132.889,34 68.691,59

861.041,46 1.162.405,97 861.041,46 1.110.001,49 861.041,46 1.053.928,69 861.041,46 993.930,80 861.041,47 929.733,06

4.305.207,31

944.792,69

4.305.207,31

AKTİF

PASİF

3.444.165,85 2.583.124,39 1.722.082,93 861.041,47 0,00

3.556.571,82 2.755.531,85 1.898.419,08 981.308,41 0,00

5.250.000,00

Örnek 10: Kiralamanın Kapsamının Daraltılması ve Fiyat Artışı Bir perakende satış mağazası bir AVM’de 5.000.-m2 yeri (tam bir kat) yıllık 750.000.-TL ye kiralamış olup, kira süresi 10 yıldır. Kiralamanın başında kiracının marjinal faiz oranı % 6 civarındadır. Ancak, zamanın ilerlemesi ile mağazanın büyük geldiği görülmüş ve kiracı ile kiralayan arasında yeni bir anlaşma yapılmıştır. 6 ncı yılın başında başlayan yeni dönemde kiracı 3.750 m2 yere çekilecek, yani % 25 oranında küçültülecek ancak yıllık kira 637.500.- TL ye çıkacaktır. Kiralama sözleşmesinin yapıldığı tarihte perakendecinin marjinal faiz oranı % 5’dir. Çözüm: Bu örnek IFRS 16.45. paragrafta bahsedilen kiralamada yapılan değişikliklerle ilgilidir. Öncelikle eğer bu değişen bu durum kiralamanın başında olsa idi veya dönemin başında yeni koşullar ile yapılmış olsa idi hesaplarda hangi tutarlar olurdu diye bir araştırma yapılacaktır. Bu tutarlar ile kayıtlardaki tutarlar karşılaştırılarak kira tutarının yükselmesinin neden olduğu kar ve veya zararlar tespit edilmiş olacaktır. Daha sonra bunun yeni bir kira sözleşmesi gibi yeniden kira yükümlülüğü belirlenerek hesaplar yeni sözleşmeye uygun hale getirilecektir. 40

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Perakendeci sözleşmenin başlangıcında 5.520.065,29 TL kullanım hakkı varlığı ve kullanım hakkı yükümlülüğünü bilançoya almıştır. Geride kalan 5 yıllık dönemde 2.760.032,64 TL amortisman kaydı yapmış ve varlığın net defter değeri 2.760.032,64 TL’na inmiştir. Pasifte ise beş yıllık kira ödemeleri düşüldükten ve faiz gideri ilave edildikten sonra toplam 3.159.272,84 TL kalmıştır. Yeni sözleşmeye göre kiralama konusu varlık %25 azalmaktadır. Dolayısıyla aktifin aynı oranında azaltılması gerekmektedir. Aktifin % 25 oranındaki kısmı 690.008,16TL’dır. Diğer taraftan pasifte yükümlülüğün değerinin de % 25 azaltılması gerekmektedir. Bunun % 25’ i ise, 789.818,21 TL’dir. Bu tutarları aşağıdaki şekilde kar zarar etkili olarak azaltmak gerekmektedir. _____________________ / ___________________ KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜLÜĞÜ 789.818,21 KULLANIM HAKKI VARLIĞI 690.008,16 DİĞER GELİR VE KARLAR 99.810,05 Kiralama kapsamının daraltılmasının kayda alınması ____________________ / ____________________ Bu kayıttan sonra Kullanım Hakkı Yükümlülüğü 2.369.454,63TL’na aktifteki Kullanım Hakkı ise, 2.070.294,48 TL’na inmiş bulunmaktadır. Oysa yeni duruma göre bu yükümlülüğün net bugünkü değeri 2.760.041,38 TL olup, yükümlülüğün bu tutara çıkarılması gerekmektedir. Aradaki farkın (390.586,78.TL) her iki tarafa eklenmesi neticesinde hem kullanım hakkı/hem kullanım yükümlülüğü yeni duruma uyarlanmış olmaktadır. _________________ / _____________ KULLANIM HAKKI VARLIĞI 390.586,78 KULLANIM HAKKI YÜKÜMLÜĞÜ 390.586,78 ________________ / ____________ Bu kayıttan sonra kullanım hakkı da net 2.460.611,23 TL olmuştur ve bu tutar varlığın kalan kira süresinde amorti edilecektir. SONUÇ 2019 yılından itibaren yurdumuzda da uygulamaya girecek olan yeni IFRS 16 Kiralamalar Standardının uygulama şeklini değişik örnekler vererek tanıtmaya çalıştık. Ancak mali tablolar ve dolayısıyla bu mali tabloları kullanan kişilerin kararları üzerine etkilerini ise ayrı bir çalışma konusu olarak görüyo-

KASIM - ARALIK 2018

41


MALİ

ÇÖZÜM

ruz. Uygulamada mali tablo rakamlarının en önemli tutarda etkileyecek parametreler olarak; • Başlangıçta öngörülen ve sözleşmeye bağlanan kiralama süresi, • İleride ödenecek kiraların bugünkü değerini ve dolayısıyla aktif ve pasif tutarlarını etkiyecek olan faiz oranı, • Kiralama süresinde daha sonra meydana gelen değişiklikler (sözleşmede öngörülen opsiyonların kullanım şeklinde değişiklikler) • Kira tutarlarının sabit bir tutara bağlanması yerine değişkenlik arz eden döviz veya herhangi bir endekse bağlanması öngörülmektedir. Bunların her birinin ayrı ayrı subjektiflik taşıyan hususları bulunmaktadır. Bunlardaki değişiklikler mali tablolardaki rakamları oldukça önemli ölçüde etkilemektedir. Standardın uygulanması oldukça zor ve ince hesaplar yapılmasını gerektiren bir yapıda görülmektedir. Bu uygulamanın özellikle vergi yasalarının ruhunu kendilerine ilke edinmiş muhasebecilerimiz tarafından kolay kabul edilebilecek bir husus olarak görülmeyeceğini bekliyoruz. Uygulamada bazı büyük işletmelerimizin kullandıkları ESP programları üzerinde hem THP’na hem de TMS/TFRS’ye uygun şekilde paralel kayıt yaptıklarını duymaktayız. Gerek bu şirketlerimizin gerekse yasal defterler üzerinden çıkan mali tablolara ilave indirimler yaparak Ticaret Kanunu’na uygun mali tablo düzenleyen işletmelerimizin ilk raporlama yapacakları 31.03.2019 tarihi gelmeden oldukça önemli hazırlık çalışmaları yapmaları gerektiğine inanıyoruz. KAYNAKÇA Deloitte, “IFRS fokissiert, IASB regelt für Bilanzierung von Leasingverhaeltnissen neu,” , IFRS Centre of Excellence, Januar 2016 Erişim tarihi : 23.06.2018 https://www.iasplus.com/de /publications/german-publications/ ifrs-fokussiert/2016/ifrs-16/file Deloitte,(2017) “IFRS 16: Auswirkungen des neuen Leasingstandards”, Ş_Weite Paper, No: 79, Juni 2017, Erişim Tarihi: 23.06.2018 ttps://www2. deloitte.com/content/dam/Deloitte/ de/Documents/financial-services/Financial-Services-White-Paper-No-79-2017.pdf EY., “im Fokus: Der neue Standard zu Leasing-Verhaeltnissen”, EY Scout, Dezember 2016 Findeisen, D., Adolph. P., ,(2016), “Es ist vollbracht: Der neue Leasingstandard IFRS 16 ist da” , der Betrieb., Nr.9, Februar 2016 42

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Köster, O. and Repez. S., (2016) IFRS 16: Der neue Leasingstandard: Fluch oder Segen für den Schweitzer Markt?. Expert Fokus, (9) KPMG.(2013), “Pradigmawechsel in Leasingbilanzierung”., Accounting Insights, August 2013, KPMG., “IFRS 16 Leases: Herausforderungen bei der Umsetzung und praktische Implikation”., Accounting News., Februar 2016 Erişim Tarihi : 15.5.2018 IFRS 16 Leases: Herausforderungen bei der Umsetzung und praktische Implikation”., Accounting News., Februar 2016 Öztürk, M. ve Serçemeli, M.(2016). Yeni Finansal Raporlama Standardı IFRS 16 Kiralama İşlemlerinin Getirdiği Değişimler Üzerine Bir Değerleme. Mali Çözüm. (135),31-48 Rödl & Partner (2016)., “Zukunft der Leasingbilanzierung-Schluss mit “off-balance” “., Entrepreneur, April 2016

KASIM - ARALIK 2018

43


MALİ

44

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 45-57

ÇÖZÜM

İÇ KONTROL SİSTEMİNDEKİ ZAYIFLIKLARIN ORTAYA ÇIKARABİLECEĞİ HUKUKİ SORUNLAR VE MUHASEBE BİLGİ SİSTEMİNİN ROLÜ LEAGAL ISSUES THAT WEAKNESSES IN THE INTERNAL CONTROL SYSTEM CAN CAUSE - THE ROLE OF ACCOUNTING INFORMATION SYSTEM Dr. Esin Nesrin CAN4* Prof. Dr. Münir ŞAKRAK5** ÖZ Günümüz çevresinde, işletmelerin amaçlarına yönelik olarak ve karar süreçleri itibarıyla etkinliğin önemi artarken, bu bağlamda uygulanabilecek yönetim yaklaşımları ve bilgi sistemlerinin rolünün arttığı da gözlenmektedir. Böylelikle işletmelerin çevre duyarlılıkları ile birlikte ilgili ve ilişkili taraflar ile karşılaşacakları uyuşmazlık olasılıklarının yükseldiği de gözlenmektedir. Bu gelişmeler veri iken, işletmelerin iç kontrol sistemi ile ilgili zayıflıklarının ortaya çıkaracağı sorunların çeşitliliği ve önlenmesine yönelik önerilerin geliştirilmesi, makalenin amacı olarak belirlenmiş ve özellikle de ileride yapılacak araştırmalar için baz alınabilecek öneriler sunulmaya çalışılmıştır. Anahtar Sözcükler: İç Kontrol, Hukuki Sorunlar, Muhasebe Bilgi Sistemi ABSTRACT While in today’s environment, efficiency for the purposes of enterprises and decision processes is increasingly important, it is also observed that the role of management approaches and information systems that can be applied in this context is increasing, Thus, it is observed that businesses have increased environmental probabilities and the likelihood of disagreement with concerned and related parties. While these developments are data, it has been tried to provide suggestions for the diversification and prevention of problems that might arise from the weaknesses of the firms related to the internal control system and suggestions that can be taken as basis for the researches to be done in the future. Keywords: Internal Control System, Legal Issues, Accounting Information System *4 İstanbul Aydın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi 5 *İşletme – Muhasebe Finansman Anabilim Dalı ** Makale Geliş Tarihi: 13.06.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 14.07.2018

KASIM - ARALIK 2018

45


MALİ

ÇÖZÜM

1. GİRİŞ İç Kontrol Sisteminin zayıflıklarının ortaya çıkaracağı birçok sorunun varlığı dikkate alındığında, Muhasebe Bilgi Sisteminin çok boyutlu rolü üzerine birçok analiz ve değerlendirmenin olanaklı bulunduğu bu çalışmanın ilk çıkış noktasıdır. Özellikle kurum yönetimlerinin karşı karşıya kalacağı sorunların çeşitliliği şüphesiz kurum ve işletmelerinin sürdürülebilirliği yönünden büyük önem taşırken, bir yandan yöneticiler, diğer taraftan ilişkili tarafların karşı karşıya kaldıkları hukuki sorunlar bazında bunun önemi daha da artmaktadır. Bu nedenle de çalışmamızda, gözlemlere dayalı olarak, birçok kurumun ilgili ve ilişkili tarafları ile karşı karşıya kaldıkları hukuki sorunlara hukuki süreçlerde çözüm arama çabaları her geçen gün artarken, hukuki sorunlarla karşılaşma olasılığını düşürme ve bu bağlamda önleyici çabaların ön plana çıkarılması gereğinin yoğun bir şekilde hissedilmekte olduğu kabulünden de hareket edilmektedir. Bu kabul ile birlikte, iç kontrol sistemi ve muhasebe bilgi sistemi ile ilgili temeller veri alınmak suretiyle, sistemsel zayıflıklarının ortaya çıkaracağı çeşitli sorunların önlenmesine yönelik önerilerin geliştirilmesi makalenin amacı olarak belirlenmiştir. Çalışma ile ilgili süreç kısıtları nedeniyle gerek hukuki sorunların çeşitliliği ve ön plana çıkanları, gerekse çalışmada hareket edilen kabullere dayalı olarak makalenin amacı da sınırlandırılmıştır. Böylelikle çalışmamızda uygulanacak yönteme dayalı olarak, daha sonra yapılacak araştırmalar için baz alınabilecek önerilerin sunulması hedeflenmiştir. Bu çerçevede, makalede benimsenen yöntem, “literatür taramasından başlayarak ve bu bağlamda esas alınan kavramsal tasarımdan hareketle, kurumların ve işletmelerinin karşılaştığı hukuki sorunlardan, günümüzde en çok karşılaşılan sorunlar bazında, gözlem ve deneyimlere dayalı analiz ve değerlendirme yapılması” şeklindedir. 2. İÇ KONTROL SİSTEMİ A. Kavramsal Yapı ve Sistemin Unsurları İç kontrol ile ilgili ilk kapsamlı araştırma olduğu vurgulanan Denetim Yordamları Komitesince yayınlanmış özel rapordaki geniş kapsamlı tanıma göre, “iç kontrol, örgütün planı ile işletmenin varlıklarını korumak, muhasebe bilgilerinin doğruluğunu ve güvenilirliğini artırmak, saptanmış yönetim politikalarına bağlılığı özendirmek amacıyla kabul edilen ve uygulamaya konulan tüm önlem ve yöntemleri içerir.”(Güredin,2010,316) 46

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

İç Denetçiler Enstitüsü (The Institute of Internal Auditors-IIA) tarafından kontrol; “Yönetim, denetim kurulu, yönetim kurulu ve diğer uygun birimlerin riskleri yönetmek ve belirlenen amaç ve hedeflere ulaşma ihtimalini arttırmak amacıyla aldıkları tedbirler” olarak tanımlanmaktadır. Yönetim, amaç ve hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik makul bir güvence sağlamak için yeterli önlemlerin alınmasını planlar, tertipler ve yönlendirir.(Özbek,2012,386) Bu tanımlar çerçevesinde ve özetle İç Kontrol Sistemi, işletmenin amaç ve hedeflerine ulaşması için makul bir güvenceye dayalı yönetim sağlanması için tasarlanmış politika ve prosedürlerden oluşmaktadır. Söz konusu politika ve prosedürler genel olarak “kontroller” olarak anılmakta ve işletmenin iç kontrolünü oluşturmaktadır.”(Arens, Elder andBeasley, 2012, 290) Uygun ve etkin bir iç kontrol sisteminin yapısının kurulması için gerekli unsurların bulunmaması durumunda, iç kontrolün amaçlarına ulaşmasının güç olduğu vurgulanır. İç kontrol sisteminin yapısını oluşturan unsurlar, “Kontrol Ortamı”, “Muhasebe Sistemi” ve “Kontrol Prosedürleri olarak sıralanabilmektedir. (Bozkurt,2006,123-127) Bu kapsamda özetle, etkili bir iç kontrol yapısının kurulabilmesinin ön koşulu olarak ifade edilen “Kontrol Ortamı” işletme içi ve dışı unsurlardan oluşmaktadır. Öte yandan dünyada iç kontrol sistemlerine yönelik çeşitli modeller oluşturulduğu ve bunların COSO, CoCo, CobiT, SAC ve eSAC, Turnbull ile Cadbury olarak anıldığı bilinmektedir. Bu modellerden COSO (Committee Of Sponsoring Organizations of the Treadway Comission) “İç Kontrol – Bütünleşik Çerçeve” modelinin, Amerika Birleşik Devletlerinde ağırlıklı genel kabul gören model olduğu vurgulanır. Bu modelde ise iç kontrolün beş unsuru tanımlanır. (Arens, Elder and Beasley, 2012, 294-319) • Kontrol Ortamı • Risk Değerleme • Kontrol Faaliyetleri • Bilgi ve İletişim Sistemi • İzleme a) Bu çerçevede “kontrol ortamı”, üst yönetimin, yöneticilerin ve ortakların iç kontrol ve onun önemine ilişkin genel tutumlarını yansıtan eylem, politika ve prosedürlerden oluşur. (Arens, Elder and Beasley, 2012, 295) KASIM - ARALIK 2018

47


MALİ

ÇÖZÜM

Kontrol ortamı unsurları aşağıdaki tabloda olduğu gibi sıralanabilmektedir. (Arens, Elder andBeasley, 2012, 290; Can, 2014,41) Kontrol Ortamı  Yönetimin düşüncesi ve yaklaşımı  İşletmenin organizasyon yapısı  Yönetim kurulu ve denetim komitesinin işlevi  Yetki ve sorumlulukların dağılımı  Yönetimin kontrol yöntemleri  İç denetim fonksiyonu  İnsan kaynakları politika ve prosedürleri  Dış etkenler b) “Risk değerleme”, işletmenin hedeflerine ulaşmasına yönelik risklerin tespit ve analiz edilmesi için dinamik bir süreç olup; risklerin nasıl yönetileceğinin belirlenmesine ilişkin bir temel oluşturur.(COSO,2013; Alptürk,2008,18; Can,2014;55-56) Yönetim, hataları ve hileyi azaltmak amacı doğrultusunda iç kontrollerin tasarlanması ve uygulanmasının bir parçası olarak risk değerlemesi yapar. (Arens, Elder and Beasley, 2012, 297) c) “Kontrol faaliyetleri”, diğer dört unsuruna ek olarak, işletmenin amaçlarına ulaşabilmesindeki riskler için gerekli eylemlerin sağlanmasını yardımcı olacak politika ve prosedürlerdir. Kontrol faaliyetleri genel olarak beş bölümde toplanabilmektedir. (Arens, Elder and Beasley, 2012, 298) Kontrol Faaliyetleri  Görevlerin yeterince ayrılması  İşlem ve faaliyetler için uygun yetkilendirme  Belge ve kayıtların yeterliliği  Varlık ve kayıtlar üzerinde fiziksel kontrol  Performansa ilişkin kontroller d) COSO İç Kontrol Modeline göre bilgi tanımlanmalı, elde edilmeli, uygun bir form ve işletme personelinin sorumluluklarını yerine 48

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

getirebilmelerini sağlayacak bir zaman çerçevesinde iletilmelidir. Bilgi ile kastedilen; faaliyet raporları, verimlilik raporları, üretim ve satış raporları gibi faaliyet sonuçlarına ilişkin raporlar; bütçe, faaliyet hedefleri gibi geleceğe yönelik bilgiler; karar alma süreçlerinde kullanılmak üzere ekonomik veriler vb. olup; çok sayıda bilginin işletmenin hedeflerine ulaşmasına yardımcı olacak şekilde elde edilmesi, sınıflandırılması ve her kademede bu bilgiye ihtiyaç duyanlara iletilmesidir.(Gönen,2009,200) Bu kapsamda muhasebe bilgi sistemi önemli bir yere sahip bulunmaktadır. Finansal raporlamaya uygun bir bilgi sistemi, işlemleri ve koşulları tanımlamak, bir araya getirmek, analiz etmek, kaydetmek ve raporlamak için oluşturulan yöntemler ile işletmenin varlık ve borçlarının hesabını verme sorumluluğunu sürdürmek için oluşturulan yöntemlerden meydana gelir. (Cömert,2001,54) e) “İzleme” faaliyetleri, sürekli ya da dönemsel olarak yönetim tarafından iç kontrol sisteminin kalite değerlemesi ile gerekli güncelleme, iyileştirme ve uygun değişikliklerin yapılmasına katkı sağlar. (Arens, Elder and Beasley, 2012, 301) Bu çerçevede; kontrol faaliyetlerinin ve tasarımının uygun personel tarafından ve zamanında yapılıp yapılmadığı, tanımlanmış alanlarda iyileştirme ve düzeltme faaliyetlerinin yapılıp yapılmadığı, gerekli faaliyetlerin tanımlandığını belirlemek için belirli yordamların sonuna kadar yürütülüp yürütülmediği izlenmelidir. Bu izleme etkinliği, özellikle iç denetim fonksiyonunun önemli bir görevidir.(Erdoğan,2006,98) B. İç Kontrol Sistemindeki Zayıflıklar Bir önceki bölümde incelenen unsurlar öz itibarıyla, iç kontrol sisteminin etkin olarak işleyişi ve sürdürülebilir bir model sağlanması amacına yönelik bir yapıyı ortaya koymaktadır. Konuyla ilgili literatür genel olarak değerlendirildiğinde, iç kontrol sisteminin her bir unsuru kapsamında olmak üzere tasarım ve uygulama süreçlerinde ortaya çıkacak zayıflıkların söz konusu olması, sistemin işleyişini doğrudan ve olumsuz yönde etkileyeceği anlamına gelmektedir. Bu nedenle de İç Kontrol Sistemi, “Risk Değerleme” “Kontrol Faaliyetleri” ve “Bilgi ve İletişim” unsurları başta olmak üzere, kendi iç dinamikleri çerçevesinde ortaya çıkması olası zayıflıklar ile bu bağlamdaki riskleri tasarım aşamasında en aza indirmek ya da süreç içerisinde erkenden farkına KASIM - ARALIK 2018

49


MALİ

ÇÖZÜM

varmak suretiyle, hızla önlemler geliştirmek ve uygun değişiklikler yapmak hedeflerine sahip bulunmaktadır. Bununla birlikte iç kontrol sisteminin unsurları ile ilgili genel zayıflıkların, yasal düzenlemeler, farklı sektörler, firmaların kurumsal yapıları ve büyüklükleri ile yönetim anlayışları itibarıyla farklılaştığı, buna bağlı olarak da karşılaşılması olası sorunların boyutlarının da farklılaştığı çeşitli araştırmaların sonuçlarından da anlaşılmaktadır. Bu çerçevede çalışmamız, iç kontrol yapısının unsurları itibarıyla zayıflıkların bulunması halinde, işletmelerin amaç ve hedeflerine ulaşmada çeşitli sorunlarla karşılaşma olasılığının daha da artacağı kabulüne dayanmaktadır. Buna bağlı olarak yönetimin, sorumluluğu ile ilgili farkındalığı ve sistemin geliştirilmesi yolunda atacağı somut adımların büyük önem taşıdığı da kabul edilmektedir. Yönetimlerin, fonksiyonel olarak en önemli zaafları arasında yer aldığını söyleyebileceğimiz iç kontrol sistemi ile ilgili zayıflıkların, en genel anlamda işletmenin amaç ve hedeflerine ulaşmada kesintiye uğramasına neden olacağı değerlendirilmektedir. Bu bağlamda kurumların, teknik, idari ve finansal süreçlerinin her aşamasında ortaya çıkacak kontrol süreçlerinin sürdürülebilir bir yönetim karar sisteminden uzaklaşılmasına da neden olacaktır. Bu kabuller çerçevesinde iç kontrol sistemindeki zayıflıkların ortaya çıkaracağı birçok sorun söz konusu iken, sistemin zayıflıkları, günümüzde hızla değişen ve çok yönlü olarak dinamik yapısı gelişen çevre içerisindeki kurumların karşılaşması kaçınılmaz görünen hukuki sorunlara da kaynaklık etmektedir. 3. HUKUKSAL SORUNLAR VE ZAYIFLIKLARIN KAYNAĞI VE GİDERİLMESİNDE MUHASEBE BİLGİ SİSTEMİNİN ROLÜ A. Kurum ve İşletmelerinin Karşılaşabileceği Hukuki Sorunlara Genel Bakış “Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücüyle kuvvetlendirilmiş kuralların bütünü”(Kaynar,1978,2; Velidedeoğlu, 1959,7) olarak tanımlanan hukukun kaynakları, yazılı, yazılı olmayan ve yardımcı kaynaklar olarak sıralanır. Kurum ve işletmeleri ile ilişkili taraflarının karşı karşıya kalabileceği hukuki sorunlar, kendi aralarında olabileceği gibi üçüncü şahıs konumundaki ilgili taraflarla aralarında ortaya çıkabilir ve genel olarak “hukuki uyuşmazlıklar” 50

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

olarak ifade edilir. Hukuki uyuşmazlıklar, pozitif hukukun bölümleri olan Kamu, Özel ve Karma Nitelikli olarak üç alanda ortaya çıkabilmektedir. Çalışmamızda, karşılaşılabilecek hukuki sorunlar, Özel Hukuk ve Karma Nitelikli Hukuk alanları ile sınırlandırılmıştır. Bu çerçevede uygulamada kurum ve işletmelerinin karşılaşma olasılığı yüksek olduğu gözlenen uyuşmazlıkların bazıları aşağıda olduğu gibi örneklenebilir. Aşağıda örneklediğimiz uyuşmazlık konuları, genelde özel hukuk alanı ile ilgili düzenlemelere dayalı dava süreçlerine konu olabileceği gibi, kamu ve karma nitelikli hukuk alanları ile ilgili davalara da konu olabilmektedir. • Ortaklar arasındaki uyuşmazlıklar Günümüzde sıklıkla ve aile şirketi niteliğindeki kurumlarda karşılaşıldığı gözlenen uyuşmazlıklar arasında, şirket organlarının kararlarının iptali, şirketin feshi, ortaklıktan çıkma ya da çıkarma, özel denetçi – kayyım atanması, şirketle haksız rekabetin varlığının tespiti, sorumluluk gibi taleplerden kaynaklanan uyuşmazlıklar sayılabilir. Bu uyuşmazlıkların her birinde iç kontrol sisteminin beş unsuru itibarıyla zayıflıkların etkisini gözlemlemek olanaklı bulunmaktadır. Fakat bu uyuşmazlık konuları ile ilgili olarak özellikle işaret edilmesi gerektiğini düşündüğümüz risklerin “risk değerleme”, “kontrol faaliyetleri” ile “bilgi ve iletişim sistemi” unsurları kapsamında bulunduğudur. Bu noktada “bilgi ve iletişim sistemi” çerçevesinde muhasebe bilgi sistemi ile ilgili zayıflıkların büyük önem taşıdığını da vurgulamak gerekmektedir. • Kurum ve çalışanları arasındaki ticari uyuşmazlıklar Bu kapsamda ve yine yoğunlukla karşılaşılan uyuşmazlıklara konu taleplerin, işten çıkma ya da çıkarma talepleri, çalışanın alacak iddiaları ile ilgili talepleri ile çalışanın sorumluluğunun tespiti ve tazminat talepleri vb. şekilde olduğu gözlenmektedir. Bu uyuşmazlıklardan özellikle çalışanın sorumluluğu ve neden olduğu ileri sürülen zararların tazmini taleplerini içeren uyuşmazlıkların doğmasında, iç kontrol sisteminin tüm unsurları itibarıyla risklerin önem taşıdığı gözlenir. Risklerin, gerek sistem tasarımı aşamasında yeterince ölçülememesi, gerekse süreç içerisinde ortaya çıkmaları ve geç farkına varılmalarının, bu kapsamdaki uyuşmazlıkların temel kaynakları arasında yer aldığı vurgulanabilir.

KASIM - ARALIK 2018

51


MALİ

ÇÖZÜM

• Özel ve Kamu Alanı kişileriyle yaşanan uyuşmazlıklar Bu kapsamda karşılaşılan uyuşmazlıklar arasında, tarafların karşılıklı işlemlerinden kaynaklanan alacak talepleri, kusura ya da haksız eylemlere dayalı tazminat taleplerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar belirtilebilir. Çok sayıda dava türüne de kaynaklık eden bu uyuşmazlıklar çerçevesinde, iç kontrol sisteminin geçmiş zaafları kadar, uyuşmazlığa ilişkin dava süreçlerindeki zayıflıklar, ilgili kurum ve işletmeleri yönünden yüksek düzeyde zararlarla karşılaşmalarına neden olabilmektedir. Özellikle aleyhlerine tazminat taleplerine muhatap olan işletmeler yönünden, iç kontrol sisteminin beş unsuru itibarıyla olası zayıflıkların her biri, gelinen uyuşmazlık aşaması ve sonuçları itibarıyla çok geç kalınmış olma riskini taşıyabilmektedir. Karşı tarafın kusuru ya da haksız eylemleri dolayısıyla zarara uğradığı iddiasındaki işletmeler yönünden ise, iç kontrol sisteminin özellikle “bilgi ve iletişim” unsurundaki zayıflıkların, zararın giderilememesi ya da sadece bir bölümünün giderilmesi ile yetinilmesi gibi riskleri yansıtır. B. Karşılaşılacak Hukuki Sorunlar İtibarıyla Muhasebe Bilgi Sisteminin Rolü Yukarıda örneklediğimiz hukuki uyuşmazlıklara dayalı sorunların her birinde, iç kontrol sisteminin unsurları ile ilgili zayıflıkların önemli riskleri yansıttığı değerlendirilmektedir. Yukarıda örneklenen uyuşmazlıklar, özleri itibarıyla ve ayrı ayrı göz önünde tutulduğunda, bu süreçlere ilişkin risklerde muhasebe bilgi sisteminin, “bilgi ve iletişim” unsuru kapsamında çok önemli bir role sahip durumda olduğu görülebilmektedir. Muhasebe sisteminin iç kontrol sistemi itibarıyla yapısı ve sistemi kapsadığı unsurlar aşağıdaki gibi sıralanabilmektedir. (Arens and Lobbecke, 1991,297; Can,2014,41)

52

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Muhasebe Sistemi • • • • • • •

• • • • •

İşletmenin muhasebe sistemi ve yapısı Kaydedilen işlemlerin gerçekten var olması İşlemlerin verilen yetkilere dayanılarak yapılması Gerçekleşen işlemlerin eksiksiz olarak kayıtlara alınması İşlemlerin uygun bir şekilde değerlendirilmesi ve doğru hesaplara kaydedilmesi İşlemlerin zamanında kaydedilmesi İşlemlerin finansal tablolara doğru şekilde kaydedilmesi Muhasebe Sisteminde Bulunması Gereken Unsurlar İşletme faaliyetlerine uygun bir biçimde hazırlanmış hesap planı Hesapların işleyişini yeterli bir biçimde açıklayan muhasebe yönetmeliği Etkin bir bütçe sistemi Faaliyetlere uygun olarak düzenlenmiş maliyet muhasebesi sistemi Uygun belge akış sistemi

Buna göre işletme yönetiminde Muhasebe Bilgi Sisteminden sağlanacak DEĞER, planlama ve kontrol süreçlerinde kullanılabilir-geçerli ve tam zamanında, en uygun maliyet düzeylerinde sunulabilen “BİLGİ”dir.(Şakrak, 2002,38) “Muhasebe Sistemi, muhasebe süreci sonunda en doğru ve yararlanılabilir bilgiyi üretmek üzere tasarlanır. Burada doğru bilginin üretilebilmesi ise, sistemde bir dizi kontrolün öngörülmesiyle olanaklıdır. İç kontrolün etkinliği de bu kontrollerin ayrıntılı bir biçimde oluşturulmasına bağlıdır.”(Erdoğan, 2006,97) Yukarıdaki tanım ve kapsam çerçevesinde, Muhasebe Bilgi Sisteminin bir yandan tasarım aşamasında, bir yandan da süreç içeresinde sistemin diğer unsurları itibarıyla ortaya çıkacak zayıflıkların giderilmesinde önemli bir rolü olduğu vurgulanabilir. Fakat bununla birlikte, Muhasebe Bilgi Sistemi ve muhasebe kontrollerinin kendi içerisinde zayıflıklarının etkin bir geri bildirim yaklaşımıyla dinamik olarak elimine edilebilmesi de büyük önem taşımaktadır. KASIM - ARALIK 2018

53


MALİ

ÇÖZÜM

Çünkü M. Erdoğan tarafından da vurgulandığı üzere, “Muhasebe Sistemi, bir kontrol sistemini yapısında yaşatmak zorundadır.”( Erdoğan, 2006,997) Diğer bir ifadeyle Muhasebe Bilgi Sistemi ile ilgili zayıflıkların bulunması ve öngörülememesi halinde, muhasebe sistemi, iç kontrol sisteminin diğer unsurları itibarıyla etkin bir katkı sağlamaktan uzak kalacağı gibi, çeşitli hukuki sorunlar ve bunlara ilişkin uyuşmazlıklarda ise, ilgili kurumun ve işletmelerinin zararına sonuçlar doğması riskine de kaynaklık edecektir. 4. ÖRNEK BİR HUKUKİ UYUŞMAZLIK ÇERÇEVESİNDE ANALİZ VE DEĞERLENDİRME Yukarıda özetle değinilen hukuki uyuşmazlık türlerinden “ortaklar arasındaki uyuşmazlıklar” ile ilgili bir örnekten hareketle, iç kontrol sisteminin önemi ve unsurlarının rolü, makalenin bu bölümünde irdelenmiştir. Uyuşmazlık Konusu

Ortağın şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayalı tazminat talepli dava

Davacı İddiaları

- Davalının tek başına temsil ve ilzama yetkili olmamasına rağmen, buna aykırı hareket ettiği, - Sebebi bilinmeyen paralar çektiği, - Kendi şirketine ticari kurallara aykırı olarak para aktarımları yaptığı, - Davacı ve davalının ortak oldukları şirketin, portföyünü aktarmak suretiyle haksız kazançlar sağladığı…

Davalı Savunması

- Davacı iddialarının yerinde olmadığı, - Zarar iddialarının dayanaksız bulunduğu, - Eğer zarar söz konusu ise, bizzat davacı tarafın, özellikle malzeme tedarikine yönelik haksız eylemleri olduğu…

Yukarıda özetle aktardığımız uyuşmazlık türü, özellikle kurumsal yapılanmasını tamamlamamış ve ortaklardan bir ya da birkaçının yönetim dışında ve şirketin faaliyet gösterdiği il ya da ülke dışında bulundukları örneklerde sıklıkla karşılaşılan uyuşmazlık türlerinden biri niteliğindedir.

54

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Örnekte olduğu gibi, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, dava sürecine aktarılıncaya kadar geçen zaman aralığı dikkate alındığında, dava konusu zarar iddialarının doğrudan iç kontrol sistemindeki zayıflıklara dayalı olarak ortaya çıktığı açıklıkla görülebilmektedir. Örnek uyuşmazlıkta, iç kontrol sisteminin zayıflıkları olarak tespit edilen hususlar ise sistemin unsurları itibarıyla aşağıdaki tabloda sunulduğu gibidir:

Kontrol Ortamı

a) İşletmenin gerek temsil ve ilzam düzeyinde üst yönetim, gerekse fonksiyonel yönetim kademeleri itibarıyla organizasyon yapısındaki zayıflıklar. b) Yetki ve sorumluluk dağılımlarına ilişkin zayıflıklar. c) İç denetim fonksiyonunun işletilmemesi.

Risk Değerleme

Yönetim hatalarını ve hileyi azaltmaya yönelik herhangi bir endişenin duyulmamış olması ve iç kontrollerin tasarlanmamış durumda bulunması.

Kontrol Faaliyetleri

a) İşlem ve faaliyetler için uygun yetkilendirme ile ilgili çalışma ve yönergelerin bulunmaması. b) Performansa ilişkin kontrollerin dinamik olarak yapılmaması; bu bağlamda uygun kayıt ve belge sisteminin kurulmamış olması. c) Objektif denetime elverişli envanter süreçlerinin gerçekleştirilmemiş olması.

Bilgi ve İletişim

a) Muhasebe Sisteminin bilgi sistemi odaklı olarak tasarlanmamış olması. b) Muhasebe Bilgi Sisteminden karar alma süreçlerinde geçerli bilgilerin sağlanması kadar iç kontrollerin geliştirilmesi ve etkin bir iç denetim sistemine yönelik rolünün farkında olmamak.

İzleme

Süreçlerin dinamik izlenmesine yönelik sistem yaklaşımının bulunmaması.

KASIM - ARALIK 2018

55


MALİ

ÇÖZÜM

5. SONUÇ Ekonomik ve sosyal değişimler ile teknolojik gelişme, beraberinde yüksek düzeyde ve her geçen gün sertleşen bir rekabet ortamına koşut olarak, işletme süreçleri ve yönetim yaklaşımlarının uyumlaştırılması çabalarının her geçen gün daha da önemli hale geldiği değerlendirilmektedir. Bu çalışmada da çevre ile ilgili bu temel kabullere dayalı olarak, kurumlar ve işletmelerinin yönetsel fonksiyonlarının etkinleştirilmesi gereği önemle dikkate alınırken, bunun en önemli parçalarından biri olarak iç kontrol sisteminin yapısı ve bu bağlamda muhasebe bilgi sisteminin yeri ve rolüne odaklanılmıştır. Konunun irdelenmesinde ise, literatür taraması ve gözlemlere dayalı olarak, işletmelerin faaliyet süreçlerinde karşılaşabilecekleri hukuki sorunlarda iç kontrol sistemine yönelik zayıflıkların etkisi tartışılmıştır. İç kontrol sisteminin unsurları olarak temel alınan COSO yaklaşımı çerçevesinde sistemin tanımlanan beş unsuru itibarıyla zayıflıkların bulunması halinde, sıklıkla karşılaşılma olasılığı bulunan hukuki uyuşmazlıkların ortaya çıkmasında önemli bir paya sahip olacağı sonucuna ulaşılmıştır. Şüphesiz bu sonucun, kavramsal yapı ve iç kontrolün genel sistem analizi çerçevesinde ulaşılan bir genel bir çıkarım olduğu tartışmasızdır. Yine bu bağlamda, iç kontrol sisteminin unsurları ile ilgili genel zayıflıkların, yasal düzenlemeler, farklı sektörler, firmaların kurumsal yapı ve büyüklükleri ile yönetim anlayışları itibarıyla farklılaşabileceği, buna bağlı olarak karşılaşılması olası sorunların boyutlarının da farklılaşacağı kabulünün göz önünde tutulması da önem taşımaktadır. Yine çalışmamızda, Muhasebe Bilgi Sisteminin bir yandan tasarım aşamasında, bir yandan da süreç içeresinde olmak üzere, sistemin diğer unsurları itibarıyla ortaya çıkacak zayıflıkların giderilmesinde rolü bulunduğu kadar, sistemin ve muhasebe kontrollerinin kendi içerisindeki zayıflıklarının, etkin bir geri bildirime dayalı olarak elimine edilebilmesinin büyük önem taşıdığı da vurgulanmaktadır. Bu çerçevede iç kontrol sisteminin tüm unsurları ile birlikte muhasebe sisteminin rolüne yönelik olarak üst yönetim ve tüm fonksiyonel yöneticilerin farkındalıkları, ilerde karşılaşılması olası sorunların önlenmesi ile birlikte, bu sorunlardan hukuki sorunlara yönelik risklerin düşürülmesine de doğrudan katkı sağlayabilecektir.

56

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

KAYNAKLAR Alptürk, Ercan(2018). İç Denetim Rehberi, Ankara: Maliye ve Hukuk Yayınları Arens, Alvin A., Elder Randal J. and Beasley, Mark S.(2012) Auditing and Assurance Services, New Jersey : Prentice Hall Arens, Alvin and Loebbecke, James(1991). Auditing: An Integrated Approach, New Jersey : Prentice Hall Bozkurt, Nejat (2006). Muhasebe Denetimi. İstanbul : Alfa Basım Yayım Dağıtım Can, Esin N.(2014) Hastane İşletmeciliğinde İç Kontrol Sisteminin Etkinliği, (Yayımlanmamış Doktora Tezi) Marmara Üniversitesi, İstanbul Cömert, Nuran(2001). Sermaye Piyasaları Aracı Kurumlarında Etkili Bir iç Kontrol Sistemi ve İç Denetim Fonksiyonu. İstanbul : Lebib Yalkın Matbaası Erdoğan, Melih(2006). Denetim – Kavramsal ve Teknolojik Yapı. 3. Bs. Ankara : Maliye ve Hukuk Yayınları Gönen, Seçkin(2009). İç Kontrol Sisteminin Unsurlarından Kontrol Ortamının İncelenmesine Yönelik Bir Araştırma. Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, (1). Güredin, Ersin(2010). Denetim ve Güvence Hizmetleri. 12. Bs. İstanbul: Arıkan Basım-Yayın-Dağıtım Internal Control – Integrated Framework December 2011, COSO, s. 11. Erişim Tarihi: 11.10.2013 http://www.ic.coso.org, Kaynar, Reşat (1978). Medeni Hukuk Dersleri. İstanbul : İ.İ.T.İ.A. Nihad Sayâr Yayın ve Yardım Vakfı Özbek, Çetin(2012). İç Denetim: Kurumsal Yönetim, Risk Yönetimi, İç kontrol, İstanbul: Türkiye İç Denetim Enstitüsü Şakrak, Münir (2002). Stratejik Maliyet Yönetimi – Bilgi Sistemi ve Yalın Düşünce, İstanbul: Yaylım Yayıncılık

KASIM - ARALIK 2018

57


MALİ

58

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 59 - 77

ÇÖZÜM

FİNANSMAN KARARLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER: TÜRK İMALAT SANAYİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA FACTORS THAT AFFECT FINANCING DECISIONS: A STUDY ON TURKISH MANUFACTURING INDUSTRY Doç. Dr. S. Ahmet MENTEŞ6* ÖZ Finansman kararları üzerinde etkili olan faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapılan bu çalışmada, Türkiye’de imalat sanayinde faaliyet gösteren ve Borsa İstanbul (BIST) Sınai Endeksi’nde (XUSIN) 2004-2017 yılları arasında kesintisiz olarak yer alan 87 adet şirketin 14 dönemini kapsayan dengeli panel veri seti oluşturulmuştur. Şirketlerin finansman kararlarını temsilen seçilen değişkenler,kısa vadeli finansal borçların özkaynaklara oranı (KVF), uzun vadeli finansal borçların özkaynaklara oranı (UFB) ve toplam finansal borçların özkaynaklara oranıdır (TFB). Analiz sonuçlarına göre şirkete özgü değişkenlerden karlılığının KVF ve TFB üzerindeki etkisi negatif ve anlamlı iken, şirket büyüklüğünün UVF ve TFB üzerindeki etkisi ise pozitif ve anlamlıdır. Makroekonomik değişkenlerden ticari kredilerin ortalama faiz oranı ve reel ekonomik büyüme oranının finansman kararları üzerindeki etkisi istatistiki olarak anlamlı ve negatiftir. Anahtar Sözcükler: Finansman Kararları, Sermaye Yapısı, Panel Veri ABSTRACT This study aims to identify the factors that affect financing decisions in Turkish manufacturing industry. For this purpose a balanced panel data set is constructed. The panel data set covers a 14-year period (2004 to 2017) and consists of 87 firms that are listed at the Borsa Istanbul (BIST) Industry Index (XUSIN). The variables chosen to represent the financing decisions of the firms are ratios of short term financial debt to equity (KVF), long term financial debt to equity (UVF) and total financial debt to equity (TFB). According to findings, profitability as a firm specific variable, has significant and negative effect on KVF and TFB, while firm size has significant and positive effect on UVF and TFB. Among macroeconomic variables, average interest rate of *6 * Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Makale Geliş Tarihi: 19.11.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 22.11.2018

KASIM - ARALIK 2018

59


MALİ

ÇÖZÜM

commercial debt and rate of real economic growth have negative and significant effect on financing decisions. Keywords: Financing Decisions, Capital Structure, Panel Data 1. GİRİŞ Şirketlerin faaliyetlerine başlayabilmeleri ve sürdürebilmeleri için yatırımlara (varlıklara) ihtiyacı vardır. Yeni yatırımların yapılabilmesi ve çalışma sermayesi ihtiyacının karşılanabilmesi için ise finansman temin edilmesi gerekmektedir. Bir şirket borç ve özkaynaklar olmak üzere temelde iki şekilde finansman sağlamaktadır. Şirketler genellikle uzun vadeli yatırımlarının finansmanını uzun vadeli finansman kaynakları ile temin ederken, çalışma sermayesi ihtiyacının önemli bir kısmını ise kısa vadeli yabancı kaynaklar ile finanse etmektedirler. Bu şekilde bir tercihte bulunmalarının nedeni, yatırım ve finansman kaynakları arasında vade uyumsuzluğunun bulunması durumunda şirketin finansal riskinin artmasıdır. Finansal yapı terimi kısa ve uzun vadeli yabancı kaynaklar ile özkaynakları içermektedir. Sermaye yapısı terimi ise şirketin uzun vadeli finansman kaynaklarını, bir başka ifade ile uzun vadeli yabancı kaynaklar ile özkaynaklarını kapsamaktadır. Her iki terim de şirketin finansman kararlarına ilişkin olmakla birlikte, sermaye yapısı terimi uzun vadeli finansman kaynakları arasındaki tercihleri, finansal yapı terimi ise finansman kaynaklarının tamamına ilişkin alınan kararları kapsamaktadır. Bir şirketin finansman kararlarına ilişkin tercihlerini belirleyen faktörler (değişkenler) içsel ve dışsal faktörler olmak üzere ikiye ayrılabilir. İçsel faktörler; şirketin varlıklarının dağılımı (varlık yapısı), karlılık durumu, nakit sağlayabilme gücü (likidite durumu), büyüklüğü, gelecekteki büyüme potansiyeli, faaliyet riski, kar dağıtım politikası ve borç dışı vergi kalkanı gibi şirkete özgü değişkenlerdir. Dışsal faktörler ise şirketin faaliyetlerini yürüttüğü ekonomiye ve sektöre ilişkin değişkenlerdir (Deesomsak vd. 2004). Şirket yöneticilerinin aldıkları yatırım ve finansman kararları şirket değerini doğrudan etkilemektedir. Yöneticilerin nihai amacı şirket değerinin maksimize edilmesi olduğuna göre, şirket yöneticileri yatırım ve finansman kararı verirken, aldıkları kararların şirket değeri üzerindeki etkisini de dikkate almak zorundadır. Bu nedenle yöneticiler tarafından finansman kararları alınırken borç ve özkaynak arasında en uygun sermaye bileşiminin oluşturularak, şirketin ağırlıklı ortalama sermaye maliyetinin düşürülmesi hedeflenmektedir. 60

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Ağırlık ortalama sermaye maliyetinin minimum düzeyde gerçekleştiği sermaye bileşimi, şirketler açısından optimum sermaye yapısıdır. Şirketlerin sermaye maliyetinin ortalamasının en alt seviyede olması, şirket değerinin de teorik olarak maksimum olmasını sağlamaktadır. Şirketlerde optimum sermaye yapısının belirlenmesi üzerine yapılan çalışmalar, sermaye yapısı teorilerinin konusunu oluşturmaktadır. Optimum sermaye yapısı ile şirket değeri arasındaki ilişkiyi inceleyen farklı görüşler ve bu konuda 1952 yılından itibaren zamanla ortaya çıkan çeşitli yaklaşımlar bulunmaktadır. Sermaye yapısı teorileri olarak adlandırılan bu yaklaşımlar, finans teorisinde klasik sermaye yapısı teorileri ve modern sermaye yapısı teorileri olmak üzere iki kısma ayrılabilir. Durand (1952) tarafından ileri sürülen net kâr yaklaşımı ve net faaliyet kârı yaklaşımları ile Solomon (1963) tarafından geliştirilen geleneksel sermaye yapısı yaklaşımları, klasik sermaye yapısı teorileridir. Modern sermaye yapısı teorileri ise 1958 yılında Modigliani-Miller(M&M) tarafından ileri sürülen yaklaşım ile başlamıştır. Verginin, iflas maliyetlerinin, temsil maliyetlerinin ve finansman ile ilgili işlem maliyetlerinin olmadığı varsayımı altında şirket yöneticilerinin borçlanma yolu ile ağırlıklı ortalama sermaye maliyetini ve şirket değerini etkileyemeyeceğini belirtirken M&M, 1963 yılındaki çalışmalarında ise verginin var olması durumunda borçlanma yolu ile sağlanan kaynakların şirketlere vergi avantajı sağlaması nedeniyle ağırlıklı ortalama sermaye maliyetini azaltarak şirket değerini etkileyeceğini ileri sürmüşlerdir. Vergi, iflas maliyetleri ve asimetrik bilgi probleminin sermaye yapısı modellerine dahil edilmesi ile birlikte, sermaye yapısı kararlarını açıklayan yeni teoriler ortaya çıkmıştır. Donaldson (1961)tarafından ortaya atılan ve Myers (1984)tarafından geliştirilen hiyerarşi teorisi, Kraus ve Litzenberger (1973) tarafından ileri sürülen dengeleme teorisi, Jensen ve Meckling (1976)tarafından açıklanan temsil maliyetleri, Fisher, Heinkel ve Zechner(1989) tarafından ortaya atılan dinamik sermaye yapısı teorisi, Harris ve Raviv (1990)tarafından ileri sürülen borç disiplini teorisi ve Baker ve Wurgler(2002) tarafından geliştirilen piyasa zamanlaması teorisi, modern sermaye yapısı yaklaşımlarıdır. Sermaye yapısı teorileri, finansman kararlarının şirket değeri üzerindeki etkisini araştıran çalışmalardır. Finansman kararlarının sermaye maliyetini doğrudan etkilemesi nedeniyle şirketlerin finansal performansı üzerinde de etkili olması beklenmektedir. Bu nedenle şirketlerin finansman kararlarını etkileyen faktörlerin araştırılması ayrı bir önem arz etmektedir. Türkiye’de KASIM - ARALIK 2018

61


MALİ

ÇÖZÜM

faaliyet gösteren şirketlerin finansman kararları üzerinde etkili olan faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapılan bu çalışma, dört bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünü giriş kısmı oluştururken, ikinci bölümde konuya ilişkin literatürde yapılan ve önemli görülen çalışmalara yer verilmiştir. Üçüncü bölümde çalışmanın veri seti, değişkenlerin tanımlanması, izlenen metodoloji ve analiz sonuçları yer almaktadır. Sonuç kısmı ise çalışmanın dördüncü bölümünü oluşturmaktadır. 2. LİTERATÜR Şirketlerin finansman kararları üzerinde etkili olan faktörlerin belirlenmesi amacıyla literatürde yapılan çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Harris ve Raviv (1991)yaptığı çalışmasında, konuya ilişkin yapılan önceki çalışmaları inceleyerek genel bir sonuca ulaşmıştır. Bu sonuca göre duran varlıklar, borç dışı vergi kalkanı, büyümepotansiyeliveşirketbüyüklüğündekiartışlarınşirketlerinkaldıraç (borçlanma) kullanmasını artırdığı, araştırma ve geliştirme harcamaları, karlılık, reklam harcamaları ve iflas olasılığının ise kaldıraç kullanılmasını azalttığı belirtilmektedir. Titman ve Wessel(1988),1974-1982 dönemleri arasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde faaliyet gösteren469 adet üretim şirketinin verilerini kullanarak yaptıkları çalışmada, şirket büyüklüğünün kısa vadeli borçlanma oranı üzerinde negatif ve anlamlı bir etkisinin olduğunu tespit etmiştir. Çalışmada borçlanma oranı üzerinde maddi duran varlıkların toplam varlıklara oranı, borç dışı vergi kalkanı, şirketin büyüme potansiyeli ve faaliyet karındaki değişkenliğin istatistiki olarak anlamlı bir etkisi bulunamamıştır. Jensen vd. (1992)ABD’de faaliyet gösteren 565 şirketin 1982yılına ilişkin verilerini ve632 şirketin 1987 yılına ilişkin kesit verilerini kullanarak yaptıkları çalışmada, şirketlerin kar dağıtım oranı, aktif karlılık oranı vear-ge harcamalarının toplam varlıklara oranı ile uzun vadeli borçlanma oranı arasında her iki yılda da istatistiki olarak anlamlı ve negatif yönlü ilişki bulmuşlardır. Çalışmada duran varlıkların toplam varlıklar içindeki oranı ile uzun vadeli borçlanma oranı arasında, 1982 yılı için negatif yönlü ilişki tespit edilmiştir. İş riski ile uzun vadeli borçlanma arasında ise1987 yılı verileri için negatif yönlü ilişki bulmuşlardır. Wald (1999) tarafından Fransa, Almanya, Japonya, İngiltere ve Amerika’da faaliyet gösteren 4404 şirketin sermaye yapısı üzerinde etkili olan faktörlerin belirlenmesine yönelik yapılan çalışmada, şirketlerin ortalama kaldıraç 62

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

(borçlanma) oranları ve kaldıraç oranı üzerinde etkili olan faktörlerin ülkeler bazında benzerlik gösterdiğine ulaşırken, bazı farklılıkların da bulunduğunu belirtmişlerdir. Şirket karlılığı, ar-ge giderlerinin satışlara oranı ve borç dışı vergi kalkanının uzun vadeli borçlanma üzerindeki etkisi çalışmada tüm ülkeler için negatif yönlü ve anlamlı iken, maddi duran varlıkların toplam varlıklar içindeki oranının etkisi ise tüm ülkelerde pozitiftir. Satışların büyüme oranı, stokların toplam varlıklar içindeki oranı ve toplam varlıkların logaritması şeklinde hesaplanan şirket büyüklüğünün, uzun vadeli borçlanma oranı üzerindeki etkisinin ise ülkeden ülkeye farklılıklar gösterdiğini belirtmişlerdir. Deesomsak vd. (2004), Asya Pasifik bölgesinde faaliyet gösteren şirketlerin sermaye yapısını belirleyen faktörleri araştırdığı çalışmada, finans sektörü dışında kalan toplam 1527 şirketin 1993-2001 dönemine ilişkin verilerini kullanmıştır. Bu şirketlerden 294 adedi Tayland, 669 adedi Malezya, 345 adedi Singapur ve 219 adedi Avusturalya’da faaliyet göstermektedir. Çalışmada borç dışı vergi kalkanı ve cari oranın kaldıraç oranı üzerindeki etkisi tüm ülkelerde istatistiki olarak anlamlı ve negatif bulunurken, şirket büyüklüğünün etkisi Singapur dışındaki ülkeler için pozitiftir. Karlılık ile kaldıraç oranı arasındaki ilişkinin yönü tüm ülkelerde negatif bulunmuş ancak sadece Malezya da istatistiki olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir. Kaldıraç oranı üzerinde duran varlıkların toplam varlıklar içindeki oranının etkisi, Avusturalya dışındaki ülkelerde pozitif ve anlamlıdır. Şirketlerin büyüme potansiyelinin kaldıraç oranı üzerindeki etkisi, Singapur ve Tayland firmaları için negatif ve anlamlıdır. Çalışmada sermaye yapısını belirleyen faktörlerin bölgedeki ülkelerde değişkenlik göstermesinin nedeninin, şirketin faaliyetlerini yürüttüğü ülkenin kendine özgü koşullarından kaynaklandığı belirtilmiştir. Sayılgan, Karabacak ve Küçükkocaoğlu (2006)Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin sermaye yapısı üzerinde etkili olan faktörleri araştırmak amacıyla yaptıkları çalışmalarında, Borsa İstanbul’da işlem gören 123 adet imalat şirketinin 1993 - 2002 dönemlerine ilişkin verilerini kullanmıştır. Panel veri analizinin uygulandığı çalışma sonucunda, şirket büyüklüğü ve toplam varlıkların büyüme oranının kaldıraç oranı (toplam borçlar /özkaynaklar) üzerindeki etkisinin istatistiki olarak anlamlı ve pozitif yönlü olduğu tespit edilmiştir. Faiz, vergi ve amortisman öncesi karın toplam varlıklara oranı, maddi duran varlıkların büyüme oranı ve borç dışı vergi kalkanının kaldıraç oranı üzerindeki etkisinin ise negatif yönlü ve anlamlı olduğu bulunmuştur.

KASIM - ARALIK 2018

63


MALİ

ÇÖZÜM

Mazur (2007), sermaye yapısı üzerinde etkili olan faktörleri araştırdığı çalışmasında,2000-2004 dönemlerinde Varşova Borsa’sında işlem gören 238 adet şirketin verilerini kullanmıştır. Analiz sonucunda, şirket büyüklüğünün, karlılığının, likiditesinin ve varlık yapısının borçlanma oranı (toplam borçlar / toplam varlıklar) üzerindeki etkisinin istatistiki olarak anlamlı ve negatif yönlü olduğu tespit edilmiştir. Köksal ve Orman (2015) Türkiye’definanssektörüdışındafaaliyetgösteren11726 adet şirketin 1996-2009 dönemine ilişkin verilerini kullanarak yaptıkları çalışmada sermaye yapısı üzerinde etkili olan faktörleri araştırmıştır. Dengesiz panel veri analiz yönteminin kullanıldığı çalışmada, kurulan modellerde sermaye yapısı kararlarını temsilen seçilen bağımlı değişkenler; kısa vadeli borçların toplam varlıklara oranı, uzun vadeli borçların toplam varlıklara oranı ve toplam borçların toplam varlıklara oranıdır. Analiz sonucunda şirket büyüklüğü (satışların logaritması), potansiyel borç vergisi kalkanı, enflasyon, sektörün medyan kaldıraç oranı ve net sermaye akımının GSYH’ye oranının her üç bağımlı değişken üzerindeki etkisinin pozitif ve anlamlı olduğu bulunmuştur. Çalışmada varlıkların karlılık oranı, faaliyet riski, reel ekonomik büyüme oranı ve duran varlıkların toplam varlıklara oranının borçlanma oranları üzerindeki etkisinin ise negatif yönlü ve istatistiki olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir. 3. VERİ SETİ VE METODOLOJİ Türkiye’de imalat sanayinde faaliyet gösteren şirketlerin finansman kararları üzerinde etkili olan faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapılan bu çalışmada, şirketlerin finansal tablolarından hesaplanan kısa vadeli finansal borçların özkaynaklara oranı, uzun vadeli finansal borçların özkaynaklara oranı ve toplam finansal borçların özkaynaklara oranı finansman kararlarını temsilen seçilen değişkenlerdir. 3.1. Veri Setinin Oluşturulması Çalışmada 2004-2017 yılları arasında BIST Sınai Endeksi’nde (XUSIN) kesintisiz olarak yer alan 87 adet şirketin 14 dönemini kapsayan dengeli panel veri seti oluşturulmuştur. Veri setinin oluşumu aşamasında özkaynakları bilançoda negatif olan şirketler ile 2004 yılından sonra borsaya kote olan şirketlerçalışma kapsamının dışına bırakılmıştır.Çalışmada yer alan şirketlerin sektörel dağılımı Borsa Istanbul’daki endeks isimlerine göre Tablo 1 de yer almaktadır. 64

KASIM - ARALIK


MALİ

Tablo 1: Şirketlerin Sektörlere Göre Dağılımı Endeks Kısaltması Endeks XGIDA BIST Gıda İçecek XTEKS BIST Tekstil Deri XKAGT BIST Orman Kağıt Basım XKMYA BIST Kimya Petrol Plastik XTAST BIST Taş Toprak XMANA BIST Metal Ana XMESY BIST Metal Eşya Makina Toplam Şirket Sayısı

ÇÖZÜM

Şirket Sayısı 12 11 7 16 14 13 14 87

Çalışmada kullanılan şirkete özgü bağımlı ve bağımsız değişkenler şirketlerin konsolide finansal tablolarından hesaplanmıştır. Şirketlerin finansal tablolarına Borsa İstanbul’un (http://www.borsaistanbul.com/veriler/verileralt/mali-tablolar-arsiv)’nden ve Kamuyu Aydınlatma Platformu’nun resmi internet adreslerinden (www.kap.org.tr)’nden ulaşılmıştır. Analizde kullanılan makro ekonomik göstergeler ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın resmi internet adresinden (http://www.tcmb.gov.tr ) elde edilmiştir. Çalışma döneminin 2004 yılından başlamasının nedeni, Türkiye’de 2003 yılında Uluslarararası Muhasebe Standartları konusunda getirilen önemli düzenlemelerdir. Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin 2004 yılından itibaren finansal tablolarının daha karşılaştırılabilir olması çalışma döneminin belirlenmesinde önemli olmuştur. 3.2. Bağımlı ve Bağımsız Değişkenler Çalışmada kullanılan bağımlı ve bağımsız değişkenlere karar verilirken, öncelikle konuya ilişkin literatürde yapılan çalışmalar incelenmiştir. Şirkete özgü değişkenler hesaplanırken bilançoda yer alan kalemlerin dönemiçi ortalaması, gelir tablosu kalemlerinin ise yılsonu tutarları kullanılmıştır. Çalışmada kurulan modellerde kısa vadeli, uzun vadeli ve toplam finansal borçların özkaynaklara oranı bağımlı değişken olarak yer alırken; bağımsız değişkenler şirkete özgü değişkenler ve makroekonomik değişkenlerden oluşmaktadır. Finasal Borçların Özkaynaklara Oranı: Finansman kararlarının ölçüsü olarak çalışmada yer alan değişkenler, kısa vadeli finansal borçların özkaynaklara oranı (KVF), uzun vadeli finansal borçların özkaynaklara oranı KASIM - ARALIK 2018

65


MALİ

ÇÖZÜM

(UVF) ve toplam finansal borçların özkaynaklara oranı (TFB) dır. Bu oranlar çalışmada kurulacak modellerin bağımlı değişkenleridir. Demirguc-Kunt ve Maksimovic (1995), Agarwal ve Mohtadi (2004), Doku vd. (2011)tarafından yapılan çalışmalarda, finansman kararlarını temsilen seçilen değişkenler, şirketin kısa vadeli borçlarının özkaynaklara oranı, uzun vadeli borçların özkaynaklara oranı ve toplam borçların özkaynaklara oranıdır.Sözkonusu çalışmalardan farklı olarak bu çalışmada şirket yöneticilerinin finansmana ilişkinkarar verirken özkaynak ve finansal borçlanma arasındaki tercihleri üzerinde etkili olan faktörler araştırılmıştır.Bu nedenle kurulan modellerde yabancı kaynaklar yerine, finansal borçlar kullanılmıştır. Çalışmada şirketlerin finansman kararları üzerinde etkili olması beklenen şirkete özgü değişkenler, şirket karlılığı, büyüklüğü, borç dışı vergi kalkanı ve maddi duran varlıkların toplam varlıklar içindeki oranıdır. Varlıkların Karlılık Oranı (ROA): Şirket karlılığının ölçüsü olarak akademik çalışmalarda en sık kullanılan değişkenler toplam varlıkların karlılık oranı, özkanakların karlılık oranı, satışların karlılık oranı ve pay başına kardır (Topak, 2011). Çalışmada şirket karlılığının ölçüsü olarak seçilen değişken, toplam varlıkların karlılık oranıdır. Konuya ilişkin literatürde yapılan çalışmalarda, şirketin dönemsel karının ölçüsü olarak; net kar, faaliyet karı veya da faiz, amortisman ve vergi öncesi karı kullanılarak ROA farklı şekilde hesaplanabilmektedir. Bu çalışmalardan Titman ve Wessels (1988), Harris ve Raviv (1991), Demirgüç-Kunt ve Maksimoviç (1995), Huang ve Song (2006), karlılık oranları ile borçlanma oranı arasındaki ilişkiyi istatistiki olarak anlamlı ve negatif yönlü bulurken, Fattouh vd. (2002) pozitif yönlü bulmuştur. Çalışmada ROA hesaplanırken dönem net karı ortalama toplam varlıklara oranlanmıştır. Borç Dışı Vergi Kalkanı (BVK): Çalışmada dönemin borç dışı vergi kalkanı hesaplanırken Padachi ve Seetanah (2007), Gourdale ve Polodoo (2016) tarafından yapılan çalışmalar referans alınarak amortisman giderleri toplam varlıklara oranlanmıştır. Amortisman giderlerinin yükselmesi, şirketin vergi ödemesini azaltmaktadır. Bu nedenle borç dışı vergi kalkanı ile şirketin finansal borç kullanması arasındaki ilişkinin negatif yönlü olması beklenmektedir. Şirket Büyüklüğü (SBY): Literatürde şirket büyüklüğünün ölçüsü olarak farklı değişkenler kullanılabilmektedir. En sık kullanılan değişkenler, şirketin toplam yatırımlarının büyüklüğünün ölçüsü olarak toplam varlıklar 66

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

(Demirguc-Kunt ve Maksimovic, 1995; Deesomsak vd.,2004; Kouki ve Said, 2011) ve faaliyetlerinin büyüklüğünün ölçüsü olarak net satışlar(Titman ve Wessels , 1988; Topak, 2018)’dır.Çalışmada şirket büyüklüğünün ölçüsü olarak toplam varlıkların doğal logaritması kullanılmıştır. Maddi Duran Varlıkların Toplam Varlıklara Oranı (MDV):Maddi duran varlıklar, işletmenin kendisine kredi sağlayan kurum ve kuruluşlara tahsis edebileceği ipotek miktarının derecesini göstermesi nedeniyle şirketin finansman kararları üzerinde etkili olabilmektedir. Söz konusu değişken hesaplanırken Titman ve Wessels (1988) ve Masoud (2014) tarafından yapılan çalışmalarda olduğu gibi maddi duran varlıklar toplam varlıklara oranlanarak çalışmada bağımsız değişken olarak yer almasına karar verilmiştir. Çalışmada makro ekonomik göstergeler olarak yer alan bağımsız değişkenler faiz oranı ve reel ekonomik büyüme oranıdır. Faiz Oranı (KFO): Bankalarca verilen ticari kredilerin yıllık ortalama faiz oranı, şirketlerin fon maliyetini ve dolayısı ile finansman kararlarını etkilemesi beklenmektedir. Konuya ilişkin litaretürde yapılan çalışmalardan farklı olarak bu çalışmada söz konusu faiz oranı ilk kez kullanılmıştır. Reel Büyüme Oranı (RBO): Çalışmada şirketlerin faaliyetlerini yürüttüğü ekonominin genel durumunu yansıtması açısından reel büyüme oranı da bağımsız değişken olarak kullanılmıştır. Çalışmada kullanılan değişkenler, simgeleri ve hesaplanmasına ilişkin açıklamalar Tablo 1’de özetlenmiştir.

KASIM - ARALIK 2018

67


MALİ

ÇÖZÜM

Tablo 1: Çalışmada Kullanılan Değişkenlere Ait Bilgiler Değişken

Simge Açıklama

Bağımlı

KVF

Kısa Vadeli Finansal Borçlar / Özkaynaklar

Bağımlı

UVF

Uzun Vadeli Finansal Borçlar / Özkaynaklar

Bağımlı

TFB

Toplam Finansal Borçlar / Özkaynaklar

Bağımsız

ROA

Net Kar / Aktif Toplam

Bağımsız

BVK

Amortismanlar / Aktif toplam

Bağımsız

SBY

Toplam Varlıkların Doğal Logaritması

Bağımsız

MDV

Maddi Duran Varlıklar / Aktif toplam

Bağımsız

KFO

Bankalarca verilen ticari kredilerin yıllık ortalama faizi (tcmb)

Bağımsız

RBO

Reel Büyüme Oranı

Çalışmada kullanılan değişkenlere ilişkin özet istatistikler Tablo 2 de verilmiştir. 2004-2017 dönemleri arasında çalışmada kapsamındaki 87 şirketin kısa vadeli finansal borçlarının özkaynaklara oranı ortalama % 31,01 iken, uzun vadeli finansal borçların özkaynaklara oranı ortalama olarak %31,46 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde toplam finansal borçların özkaynaklar oranı ise ortalama % 62,47’dir. Tablo 2: Değişkenlere İlişkin Özet İstatistikler Değişkenler KVF UVF TFB ROA BVK SBY MDV KFO RBO

68

KASIM - ARALIK

Gözlem Ortalama Sayısı 1218 0,310 1218 0,315 1218 0,625 1218 0,046 1218 0,039 1218 2,593 1218 0,398 1218 0,016 1218 0,058

Std. Sapma 0,431 0,563 0,800 0,092 0,021 0,666 0,169 0,044 0,039

Minimum Maksimum 0,000 0,000 0,000 -0,323 0,000 0,886 0,009 0,089 -0,047

3,670 7,831 11,02 0,471 0,197 4,540 0,905 0,266 0,111


MALİ

ÇÖZÜM

Çalışmada kullanlılan bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki korelasyon alanizinin sonuçlar Tablo 3’de yer almaktadır. Tablo 3: Korelasyon Analizinin Sonuçları KVF KVF

UVF

TFB

ROA

BVK

SBY

MDV

KFO

RBO

1,000

UVF

0,283

1,000

TFB

0,738

0,856

1,000

ROA

-0,352

-0,257

-0,371

1,000

BVK

0,037

-0,023

0,004

-0,087

1,000

SBY

-0,183

0,095

-0,032

0,229

-0,132

1,000

MDV

-0,126

0,123

0,019

-0,153

0,329

-0,030

1,000

KFO

-0,062

-0,091

-0,098

0,045

0,318

-0,164

0,179

1,000

RBO

-0,086

-0,048

-0,080

0,080

0,061

-0,021

0,022

0,036

1,000

Korelasyonanalizinin sonucuna göre çalışmada şirketin finansman kararlarını temsil eden oranlar ile varlıkların karlılık oranı, faiz oranı ve reel büyüme oranı arasındaki ilişkinin yönü negatiftir. 3.3. Metodoloji Şirketin finansman kararları üzerinde etkili olan faktörlerin (değişkenlerin) belirlenmesi amacıyla amacıyla yapılan bu çalışmada ekonometrik model olarak panel veri analiz yöntemi seçilmiştir. Çalışmada, şirketlerin finansman kararlarının ölçüsü olarakseçilen kısa vadeli finansal borçların özkaynaklar oranı, uzun vadeli finansal borçların özkaynaklara oranı ve toplam finansal borçların özkaynaklara oranlarının bağımlı değişken olduğu üç model kurulmuştur. Birinci modelde kısa vadeli finansal borçların özkaynaklara oranı, ikinci modelde uzun vadeli finasal borçların özkaynaklara oranı, üçüncü modelde ise toplam finansal borçların özkaynaklara oranı modellerin bağımlı değişkenidir. Bu şekilde bir uygulama ile şirketlerin hem kısa vadeli ve hem de uzun vadeli finansal kararlarının belirleyicileri açıklanmaya çalışılmıştır. Her üç modelde de kullanılan bağımsız değişkenler ise aynıdır.

KASIM - ARALIK 2018

69


MALİ

ÇÖZÜM

Çalışmada kullanılan veri setine en uygun panel veri modeline karar verebilmek amacıyla çeşitli testlerden faydalanılmıştır. Bu amaçla her bir eşitlik için birim ve/veya zaman etkilerinin varlığı LR testi, birim etkinin varlığı F testi, zaman etkisinin varlığı ise LR testi ile araştırılmıştır. Bu testlerin sonuçları Tablo 4’te verilmiştir. Tablo 4: Modeller Arasında Seçim Yapılırken Kullanılan Testler ve Sonuçları Bölüm A: LR Test: Birim ve Zaman Etkisi Bağımlı Değişkenler

Models

Test İstatistiği

Olasılık Değeri

KVF

Model 1

527,89

0,000

UVF

Model 2

424,16

0.000

TFB

Model 3

503,48

0.000

Bölüm B: F Test: Birim Etki Bağımlı Değişkenler

Models

Test Statistics

Olasılık Değeri

KVF

Model 1

13,28

0,000

UVF

Model 2

11,72

0.000

TFB

Model 3

13,85

0.000

Bölüm C: LR Test: Zaman Etkisi Bağımlı Değişkenler

Models

Test Statistics

Olasılık Değeri

KVF

Model 1

0,00

1,000

UVF

Model 2

0,87

0,281

TFB

Model 3

0,76

0,246

Tablo 4’ün A bölümünde verilen LR testi sonuçlarına göre birim ve zaman etkilerinin standart hatalarının en az birisinin sıfıra eşit olduğunu söyleyen temel hipotez reddedilmiştir. Buna göre kurulacak modellerde birim ve / veya zaman etkilerinden en az birisi mevcuttur. Bu nedenle çalışmada birim ve za70

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

man etkisinin varlığı tek tek test edilmiştir. Tablonun B bölümünde yer alan F testi sonuçlarına göre birim etkilerin sıfıra eşit olduğunu söyleyen temel hipotez tüm modelleriçin reddedilmiştir. Bu sonuç kurulacak modellerde birim etkilerin var olduğunu ve klasik modelin uygun olmadığını göstermektedir. C bölümünde yer alan LR testi sonuçlarına göre ise kurulacak modellerde zaman etkisinin var olmadığına ulaşılmaktadır. Tablo 4 de yapılan testler sonucunda çalışmada birim etkilerin yer aldığı tek yönlü modellerin kurulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Kurulacak modellerde birim etkilerin sabit mi yoksa tesadüfi mi olduğuna karar verebilmek için Hausman testi kullanılmıştır. Hausman testinin sonuçları Tablo 5’te yer almaktadır. Tablo 5: Hausman Testi Bağımlı Değişkenler

Modeller

Test İstatistiği

Olasılık Değeri

KVF

Model 1

29,50

0,000

UVF

Model 2

26,44

0,000

TFB

Model 3

21,49

0,007

Hausman testinin sonuçlarına göre % 99 güven düzeyinde temel hipotez kurulacak tüm modellerde reddedilmekte ve tek yönlü sabit etkiler modelinin kurulması gerektiğine karar verilmektedir. Panel veri modellerinde hata terimlerinin birim içerisinde ve birimlere göre eşit varyanslı (homoskedastik), otokorelasyonsuz ve birimler arası korelasyonsuz olduğu varsayımı yapılmaktadır. Bu nedenle kurulacak modellerde öncelikle bu varsayımlardan sapmaların testleri yapılmalıdır(Tatoğlu Yerdelen, 2012, 199). Çalışmada heteroskedasite, otokorelasyon ve birimler arası korelasyonun varlığı Tablo 6’da yer alan testlerle yapılmıştır.

KASIM - ARALIK 2018

71


MALİ

ÇÖZÜM

Tablo 6: Varsayımlardan Sapmaların Test Edilmesinde Kullanılan Testler Model 1

Model 2

Model 3

Test İstatistiği

Olasılık Değeri

Test İstatistiği

Olasılık Değeri

Test İstatistiği

Olasılık Değeri

Değiştirilmiş Wald Testi

90777

0,000

340000

0,000

120000

0,000

Bhargava, Franzini ve Narendranathan’ın DW Testi

0,786

0,796

0,785

Baltagi-Wu’nun Yerel En İyi Değişmez Testi

1,062

1,156

1,203

Peseran Testi

12,933

0,000

16,751

0,000

9,766

0,000

Frees Testi

8,206

α (0,01) = 0,36

15,381

α (0,01) = 0,36

12,513

α(0,01) = 0,36

Testler

Çalışmada kurulacak modellerde birimlere göre heteroskedasitenin varlığının testi Değiştirilmiş Wald Testi ile yapılmış ve bu testin sonucuna göre % 99 güven düzeyinde heteroskedasite yoktur şeklinde kurulan temel hipotez tüm modellerde reddedilmiştir. Modellerde otokorelasyonun varlığı Bhargava, Franzini ve Narendranathan’ın tarafından önerilen Durbin Watson Testi ve Baltagi-Wu tarafından önerilen Yerel En İyi Değişmez Testi ile sınanmıştır. Her iki testin de test istatistikleri üç modelde de kritik değer 2‘den küçüktür ve bu nedenle otokorelasyon problemi bulunmaktadır. Çalışmada birimler arası korelasyonun varlığının testi Peseran ve Frees Testleri ile yapılmıştır.Peseran testinde temelhipotez tüm modellerde reddedilmiş ve birimler arası korelasyonun olduğu görülmüştür. Frees test istatisti % 99 güven düzeyinde üç modelde de kritik değerden büyük olduğu için temel hipotez reddedilmekte ve birimler arası korelasyonun varlığı tespit edilmektedir. Sabit etkiler modelinde varsayımlardan sapmaların test edilmesi sonucunda, kurulacak modellerde heteroskedasite, otokorelasyon ve birimler arası korelasyonun varlığı tespit edilmiştir. Bu nedenleher üç model içinde Driscroll ve Kraay (1998) standart hataları kullanılarak nihai modellere ulaşılmıştır. Nihai modellerin sonuçları Tablo 7 de verilmiştir. 72

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Tablo 7: Nihai Modellerin Sonuçları Bağımlı Değişkenler: Bağımsız Değişkenler

KVF

UVF

TFB

Model 1

Model 2

Model 3

Katsayı

Olasılık Değeri

Katsayı

Olasılık Değeri

Katsayı

ROA

-0,890

0,000

-0,334

0,126

-1,224

0,000

BVK

-0,968

0,136

-0,431

0,448

-1,399

0,077

SBY

0,069

0,174

0,875

0,000

0,945

0,000

MDV

-0,239

0,087

0,142

0,67

-0,097

0,737

Şirkete Özgü Değişkenler

Olasılık Değeri

Makroekonomik Değişkenler KFO

-0,007

0,985

- 1,005

0,000

-0,999

0,000

RBO

-0,700

0,007

-0,354

0,002

-1,055

0,000

Sabit Terim

0,345

0,050

-2,118

0,000

-1,773

0,000

F Testi

10,78

0,000

73,52

0,000

150,55

0,000

R

2

0,071

0,182

0,167

Nihai modellerin sonuçlarının yer aldığı Tablo 7’de modelin genel anlamlılığını veren F testi sonucuna göre üç modelde de bağımsız değişkenler birlikte finasnman kararlarındaki değişkenliği açıklamakta %99 güven düzeyinde anlamlıdır. Bağımsız değişkenler birlikte KVF’deki değişkenliğin yaklaşık % 7’sini, UVF’deki değişimin yaklaşık % 18’ini ve TFB’deki değişkenliğin ise yaklaşık %16,7’sini açıklamaktadır. Şirket karlılığının finansman kararları üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla çalışmada bağımsız değişkenler içinde yer alan ROA, Model 1 ve Model 3’de % 99 güven düzeyinde anlamlıdır.Şirket karlılığındaki artış kısa vadeli finansal borçların ve toplam finansal borçların özkaynaklara oranlarını azaltmaktadır ve bu sonuç Titman ve Wessels (1988), Harris ve Raviv (1991), Jensen vd. (1992), Demirgüç-Kunt ve Maksimoviç (1995), Booth vd. (2001), Huang ve Song (2006) tarafından yapılan çalışmaların sonuçları ile benzerlik göstermektedir. Karlılığın yükseldiği dönemlerde şirketlerfinansmanda iç kaynaklara yönelerek finansal borçlarını göreceli olarak azalttmaktadır. Şirket büyüklüğünün göstergesi olarak çalışmada yer alan SBY değişkeni , Model 2 ve Model 3 de % 99 güven düzeyinde anlamlı ve pozitiftir.Bu KASIM - ARALIK 2018

73


MALİ

ÇÖZÜM

sonuç Titman ve Wessels(1988), Bevan ve Danbolt (2002), Brierly ve Bunn (2005) tarafından yapılan çalışmalarla aynı paraleldedir. Şirketler büyümeye giderken yeni yatırımların finansmanında uzun vadeli finansal borçlardan yararlanmaktadır. Çalışmada şirkete özgü bağımsız değişkenler içinde yer alan BVK ve MDV değişkenleri beklentilerimizden farklı olarak kurulan üç modelde de % 95 güven düzeyinde istatistiki olarak anlamsız bulunmuştur. . Makroekonomik göstergelerdenfaiz oranı (KFO)Model 2 ve Model 3 de, reel ekonomik büyüme oranı (RBO) ise her üç modelde de anlamlı ve negatif işaretlidir. 4. SONUÇ Finansman kararları üzerinde etkili olan faktörlerin belirlenmesi amacıyla yapılan bu çalışmada Türkiye’de faaliyet gösteren ve BIST Sınai Endeksi’nde 2004-2017 yılları arasında kesintisiz olarak yer alan 87 adet şirketin 14 dönemini kapsayan dengeli panel veri seti oluşturulmuştur. Çalışmadakısa vadeli finansal borçların özkaynaklara oranı (KVF), uzun vadeli finansal borçların özkaynaklara oranı (UVF) ve toplam finansal borçların özkaynaklara oranı (TFB) finansman kararlarını temsilen seçilen göstergelerdir. Bu oranların bağımlı değişken olduğu üç model kurulmuştur. Analiz sonuçlarına göre şirket karlılığının KVF ve TFB üzerindeki etkisi negatif ve anlamlı iken, şirket büyüklüğünün UVF ve TFB üzerindeki etkisi ise pozitif ve anlamlıdır. Şirketlerin karlılığıarttığında iç kaynaklara yönelerek kısa vadeli finansal borçlanmaya yönelik finansmanın azaldığını, büyümeye yönelik yatırımlara gitmesinde durumunda ise uzun vadeli finansal borçlanmaya yönelik finansmanı artmaktadır. Çalışmada şirket özgü bağımsız değişkenlerden borç dışı vergi kalkanı ve maddi duran varlıkların toplam varlıklara oranı her üç modelde de istatistiki olarak anlamlı bulunmamıştır. Makroekonomik değişkenlerden faiz oranının UVF ve TFB üzerindeki etkisi istatistiki olarak anlamlı ve negatiftir. Bu sonuç, faiz oranı düştüğünde şirketlerin uzun vadeli yatırım projelerini gerçekleştirmek için uzun vadeli finansal borçlanmayı tercih ettiği ve bu nedenle UVF ve TFB oranlarının arttığı şekilde yorumlanabilir. Reel ekonomik büyüme oranının kurulan her üç modelde finansman kararları üzerindeki etkisi anlamlı ve negatiftir. Genel ekonominin büyümesi, şirketlerin işletme faaliyetlerinden sağlamış olduğu nakit akışlarınıve karlılığını olumlu etkilemekte ve bu nedenle kısa ve uzun vadeli finansal borçlanma yoluyla finansman temin edilmesini göreceli olarak azaltmaktadır. 74

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

KAYNAKÇA Agarwal, S. and Mohtadi, H. (2004). Financial markets and thefinancing choice of firms: Evidence from developing countries. Global Finance Journal, 15(1), 57-70. Baker, M. and Wurgler, J. (2002). Market timing and capital structure. The Journal of Finance, 57(1), 1-32. Bevan, A. A. and Danbolt, J. (2002). Capital structure and its determinants in the UK-a decompositional analysis. Applied Financial Economics, 12(3), 159-170. Booth, L., Aivazian, V., Demirguc Kunt, A. and Maksimovic, V. (2001). Capital structures in developing countries. The Journal of Finance, 56(1), 87130. Brierley, P. and Bunn, P. (2005). The determination of UK corporate capital gearing. Bank of England Quarterly Bulletin, 356-366. Deesomsak, R., Paudyal, K. and Pescetto, G. (2004). The determinants of capital structure: evidence from the Asia Pacific Region. Journal of Multinational Financial Management, 14(4-5), 387-405. Demirguc-Kunt, A. & Maksimovic, V. (1995). Stock market development and firm financing choices (No. 1461). The World Bank. Doku, J. N., Adjasi, C. K. D. and Sarpong-Kumankuma, E. (2011). Financial market development and capital structure of listed firms: Empirical evidence from Ghana. Serbian Journal of Management, 6(2), 155-168. Donaldson, Gordon(1961). Corporate Debt Policy. Boston, Harvard University Durand, D. (1952). Costs of debt and equity funds for business: trends and problems of measurement. In Conference on research in business finance. 215-262. Fattouh, B., Scaramozzino, P. And Harris, L. (2005). Capital structure in South Korea: a quantile regression approach. Journal of Development Economics, 76(1), 231-250. Fischer, E. O., Heinkel, R. and Zechner, J. (1989). Dynamic capital structure choice: Theory and tests. The Journal of Finance, 44(1), 19-40. Gourdeale, D. and Polodoo, V. (2016). A Dynamic EconometricModelling of the Determinants of Capital Structure of Listed Companies-A Mauritian Perspective. Applied Economics and Finance, 3(3), 117-126.

KASIM - ARALIK 2018

75


MALİ

ÇÖZÜM

Harris, M. and Raviv, A. (1991). The theory of capital structure. The Journal of Finance, 46(1), 297-355. Huang, G. (2006). The determinants of capital structure: Evidence from China. China Economic Review, 17(1), 14-36. Jensen, G. R., Solberg, D. P. and Zorn, T. S. (1992). Simultaneous determination of insider ownership, debt and dividend policies. Journal of Financial and Quantitative Analysis, 27(2), 247-263. Jensen, M. C., and Meckling, W. H. (1976). Theory of the firm: Managerial behavior, agency costs and ownership structure. Journal of Financial Economics, 3(4), 305-360. Kouki, M. and Said, H. B. (2011). Capital structure determinants: New evidence from French panel data. International Journal of Business and Management, 7(1), 214. Köksal, B. and Orman, C. (2015). Determinants of capital structure: evidence from a major developing economy. Small Business Economics, 44(2), 255-282. Kraus, A. and Litzenberger, R. H. (1973). A state preference model of optimal financial leverage. The Journal of Finance, 28(4), 911-922. Masoud, N. (2014). The determinants of capital structure choice: evidence from Libyan firms. Research Journal of Finance and Accounting, 5(1), 67-83. Mazur, K. (2007). The determinants of capital structure choice: evidence from Polish companies. International Advances in EconomicResearch, 13(4), 495-514. Modigliani, F. and Miller, M. H. (1958). The cost of capital, corporation finance and the theory of investment. The American Economic Review, 48(3), 261-297. Modigliani, F. and Miller, M. H. (1963). Corporate income taxes and the cost of capital: a correction. The American Economic Review, 53(3), 433-443. Myers, S. C. (1984). The capital structure puzzle. The Journal of Finance, 39(3), 574-592. Padachi, K. and Seetanah, B. (2007). Stock market development and financing choices of firms: Case Study of a SIDS. International Review of Business ResearchPapers, 3(2), 305-325. Sayılgan, G., Karabacak, H. and Küçükkocaoğlu, G. (2006). The firm-specific determinants of corporate capital structure: Evidence from Turkish panel data. Investment Management and Financial Innovations, 3(3), 125-139. 76

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Solomon, E. (1963). Leverage and the Cost of Capital. The Journal of finance, 18(2), 273-279. Tatoğlu, F. Y. (2012). Panel Veri Ekonometris: Stata Uygulamalı. İstanbul : Beta Basım Yayın. Titman, S. and Wessel, R. (1988). The Determinants of Capital Structure Choice: The Journal of Finance, 43 (1), 1-29. Topak, M. S. (2018). Çalışma Sermayesi Yönetiminin Karlılığa Etkisi: BIST Ticaret Endeksi Üzerine Bir Araştırma. Mali Çozum Dergisi, 148, 7194. Topak, M. S. (2011). The effect of board size on firm performance: Evidence from Turkey. Middle Eastern Finance and Economics, 14(1), 1450-2889. Wald, J. K. (1999). How firm characteristics affect capital structure: an international comparison. Journal of Financial Research, 22(2), 161-187.

KASIM - ARALIK 2018

77


MALİ

78

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 79 - 107

ÇÖZÜM

DİJİTAL BANKACILIK DIGITAL BANKING Dr. Hasan ZEYBEK * ÖZ Bilgi teknolojilerinde son yıllarda artan inovasyon tüm sektörleri etkilemiş, bankacılık da etkilenen bu sektörlerden biri olmuştur. Yaşanan teknolojik gelişmeler işlem hızı bakımından önemli faydalar sağladığı gibi, maliyet açısından da birçok avantaj oluşturmuştur. Tüm dünyada artan rekabetin etkisiyle, müşteri memnuniyetini en üst noktaya çıkarmayı amaçlayan bankalar, dijital bankacılık hizmetlerinde farklılıklar oluşturarak müşterinin en hızlı biçimde bankacılık hizmeti alabilmesine imkan sağlayacak çözümler ortaya koyma yolunu seçmişlerdir. İnternet bankacılığı ve mobil bankacılık kullanımları bakımından ülkelerin durumları incelendiğinde, şube bankacılığının, yerini internet ve mobil bankacılığa bırakmış olduğu gözlemlenmektedir. Türkiye’de internet bankacılığını aktif kullanan müşterilerin sayısı, 2018 yılının Mart ayı itibarıyla 37 milyon 374 bin kişiye kadar ulaşmıştır. Özellikle para aktarımları ve ödemeler için internet bankacılığına yönelik tercihler de her geçen yıl önemli oranda artmaktadır. Mobil bankacılık hizmetlerini aktif kullanan kişi sayısı ise 2018 yılının Mart ayı itibarıyla 32 Milyon 47 bin kişi olarak hesaplanmıştır. Bu çalışma, bankacılık sektöründe çok önemli bir hizmet dağıtım kanalı durumuna gelen dijital bankacılığın, dünyadaki gidişatı ve Türkiye’deki mevcut durumunu ortaya koymayı hedeflemektedir. Anahtar Sözcükler: Dijital Bankacılık, İnternet Bankacılığı, Mobil Bankacılık. ABSTRACT The banking sector has also been affected in the same way as recent developments and innovations in information technology have affected all sectors. Banks are aiming to maximise customer satisfaction due to increasing competition in the world, they have chosen to create solutions that will create the basis for providing the fastest possible banking service by creating differences in digital banking services. When countries are examined in terms of internet banking and mobile banking usage, it is observed that the branch banking has * SMMM, Bağımsız Denetçi Makale Geliş Tarihi: 30.03.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 27.08.2018

KASIM - ARALIK 2018

79


MALİ

ÇÖZÜM

left its place to internet and mobile banking. The number of customers who actively use internet banking in Turkey has reached 37,374,000 as of March 2018. The number of people using mobile banking services is calculated as 32,047,000 people as of March 2018. This study aims to reveal the existing situation of digital banking in the world and in Turkey which is a very important service distribution channel in the banking sector. Keywords: Digital Banking, Internet Banking, Mobile Banking. 1. GİRİŞ Küreselleşme, pek çok iş alanında avantajlar getirmiştir. Bununla birlikte, bu hızlı değişimin bir sonucu olarak yeni risk konuları gündeme gelmiştir. Çalışmalar, bu adaptasyon süreci etkili bir şekilde yönetilemiyorsa, bu risklerin özellikle işletmeler için olumsuz etkilere neden olabileceğini ortaya koymuştur. Bu nedenle bir işletmenin kontrol ortamını, yönetim sürecini, risk yönetimini, uyumluluğunu ve bilgi teknolojilerini kontrol etmek, değerlendirmek ve izlemek, geçmişe kıyasla daha da önem kazanmıştır. Yapılan işlemlerin dijital ortamlarda gerçekleşmesi, denetimlerde zaman sıkıntılarını ortadan kaldırmak adına tamamen dijitalleşmeye geçilmesi, kısacası dijitalleşme kavramı, özellikle 20-30 yıl içinde değişen, sürekli olarak gelişen, görevlerini yerine getirirken yönetim kurulunu ve üst düzey yöneticiyi desteklemek için küreselleşmesiyle eş zamanlı olarak değişen bir yetkinlik haline gelmiştir (Özbek, 2012). Bilgi sistemleri; kişilere, çalışanlara, denetçilere, kısacası bankalardan yararlanan her bir dereceye ayrı ayrı avantajlar sağlamış, pek çok hususta yeni araç ve teknikler geliştirilmesine yardımcı olmuştur. Bu gelişmeler, bankacılık sektöründe gözlemlenen dijitalleşme kavramını profesyonel yollarla gerçekleştirmek için desteklenmiştir. Bilgisayarların, özellikle internetin kullanımı ve kapsamı giderek artmaktadır; bu nedenle, bu artış, her yerden gelen bilgiye kolaylıkla erişerek bankacılık, eğitim, üretim gibi şirketlere yönelik faaliyetleri büyütmek için pek çok yenilikçi yolları karşımıza çıkartmaktadır (Ginige ve Murugeson, 2001, 14-18). Bu yenilikler; çalışanlar, müşteriler ve denetçiler tarafından kullanılmakta olup, özellikle bir bankada, rutin faaliyetlerin gerçekleştirilmesiyle zaman kaybına neden olan pek çok durumdan, akıllı platformların sistemdeki yerini almasıyla önemli bir tasarruf sağlamıştır. Bilgi sistemleri, giderek artan bir şekilde çok daha hızlı çözüm sunmaları ve aynı zamanda kullanışlı olmaları nedeniyle bankalarda büyük bir yer tutmuştur. Bankacılık işlemlerini 80

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

daha çağdaş hale getirmek için, geleneksel yöntemler daha modern, teknolojik ve kağıtsız yöntemlerle değiştirilmiştir. Bu çalışmada, bankacılık sektöründe gözlemlenen dijitalleşmenin, bankaların maliyetlerine direkt olarak etkisi araştırılacaktır. 2. DİJİTAL BANKACILIK 2.1. Dijital Bankacılığın Kavramsal Tanımı Yenilik, bankacılık sektörü de dahil olmak üzere işletmelerin vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir. Sektördeki yeni oyuncular ve yeni teknolojik gelişmelere bağlı olarak, dinamik ihtiyaçlar ve tüketicilerin istekleri nedeniyle bankacılık sektöründe rekabet artmış; bunun sonucu olarak da bankalar, pazar payını korumak ve işlerini başarıyla yürütmek için yenilik tesislerine ağırlık vermek zorunda kalmışlardır. Son yıllarda giderek daha fazla banka yeniliği içselleştirmekte ve inovasyon stratejisini oluşturmaktadır. İnovasyon stratejisine sahip olmak, bankaların kaynaklarını etkin bir şekilde kullanmalarına ve çeşitli inovasyon türleri arasında en yararlı olana odaklanmalarına yardımcı olmaktadır. Grafik 1, bir inovasyon stratejisine sahip bankaların oranını ve yıllar boyunca inovasyon oranındaki artışı göstermektedir (EFMA, 2017). Grafik 1: İnovasyon Stratejisine Sahip Bankaların Yüzdesi

Kaynak: EFMA, World Retail Banking Report 2017. İnovasyona yaptıkları yatırımların artışından, bankalarda inovasyonun ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir. EFMA raporunda, bankaların %80’inin inovasyon yatırımlarını artırmakta olduğu; 2017 yılında bankaların sadece %5’inin inovasyon yatırımlarını düşürdüğü görülmektedir. Grafik 2, inovasyon yatırımlarını artıran veya azaltan bankaların oranını göstermektedir (EFMA, 2017). KASIM - ARALIK 2018

81


MALİ

ÇÖZÜM

Grafik 2: İnovasyon Yatırımını Artıran veya Azaltan Bankalar (%)

Kaynak: EFMA, World Retail Banking Report 2017. İnovasyon alanı göz önüne alındığında, bankaların kanallarda ürün, müşteri, pazarlama ve süreçlerden daha yenilikçi olduğu ortaya çıkmaktadır. Grafik 3, her alanda ortalama yenilik performansına (ortalama performans skoru 1 ila 7 ölçeğinde ölçülmüştür) gelen varyansı göstermektedir. Kanallardaki inovasyonun, pozitif yöndeki en yüksek varyansa; süreçlerdeki inovasyonun ise en yüksek negatif varyansa sahip olduğu görülmektedir. Bu, bankaların, süreç inovasyonunun kendileri için güçlü bir alan olduğunu hissetmediği anlamına gelmektedir (EFMA, 2017). Grafik 3: İnovasyon Performansındaki Alana Göre Değişme

Kaynak: EFMA, World Retail Banking Report 2017. Sonuç olarak bilgi teknolojisinin bankacılık sektörüne girmesi, bankacılık faaliyetlerini sayısallaştırılmış ve otomatik hale getirmiştir (Bradley ve Steward, 2002, 250-260). İnternetin tanıtımı da finansal hizmetlerdeki gelişmelere katkıda bulunmuştur (Minakakis ve Rao, 1999, 263-268). Bu teknolo82

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

jik yenilikler, finansal sektörde rekabet ortamına yol açmış ve bunun sonucunda bankalar müşterileri için yeni dağıtım kanalları geliştirmişlerdir. Elektronik veya çevrimiçi bankacılık, banka ve müşterilerin ulaşabileceği hizmetler hakkında çevrimiçi platformda bilgi sağlayan dağıtım kanallarından biri olmuştur (Daniel, 1999, 11). Elektronik bankacılığın bileşenleri olarak internet bankacılığı ve mobil bankacılık kanallarının gelişimi, bankacılık sektöründe çarpıcı yenilikler yaratmaktadır. 2.2. Dijital Bankacılığın Tarihsel Gelişimi 1980’lerin sonunda “çevrimiçi bankacılık” terimi ilk kez popülarite kazandığında, sabit telefon kullanarak bir banka hesabına erişmek için bir terminal, klavye, televizyon ya da bilgisayar monitörünün kullanılması gerekmekteydi. Artık çevrimiçi bankacılık tanımı veya internet bankacılığı tanımı, bir finansal kurumun müşterilerinin finansal kuruluşun internet üzerinden etkinleştirilmiş web sitesi veya uygulaması aracılığıyla finansal işlemler yapmalarını sağlayan herhangi bir elektronik ödeme sistemini içermektedir (Marcu, Dowshen, Saha, Sarreal, ve Andalibi, 2017, 4). 1981: Evde Bankacılıkta New York’ta Bankalar Testi İnternet bankacılığı olarak kabul edilen bankacılığın ilk versiyonu 1981’de başlamıştır. New York City, dört önemli bankasından Citibank, Chase Manhattan, Chemical Bank gibi uzaktan servisler sunarak yenilikçi iş yapma yöntemini test eden ABD’deki ilk yer olmuş ve üreticiler Hanover müşterilerine ev-bankacılık erişimini sağlamıştır (Valentine, 2012, 26). 1983: İskoçya Bankası Enstitüleri Birinci İngiltere İnternet Bankacılığı Hizmetleri İskoçya Bankası müşterilerine Homelink adı verilen ilk İngiltere internet bankacılığı hizmetini sunmuştur. Kişiler, bu sistemde, faturalarını ödemek ve para transfer etmek için televizyon ve telefonları aracılığıyla internete bağlanmak zorunda olmuşlardır. Şu anki çevrimiçi bankacılığın temelleri de bu süre zarfında atılmıştır (Tait ve Davis, 1989, 3-9). 1994: Stanford Federal Kredi Birliği’nin, ABD İnternet Şubesini Sunması Ekim 1994’te Stanford Federal Kredi Birliği, ABD’deki tüm müşterilerine internet bankacılığı hizmeti sunan ilk finansal kuruluş olmuştur. Bir yıl sonra Başkanlık Bankası, müşterilerin hesaplarına çevrimiçi olarak erişmesini sağlayan ilk banka olmuştur (Safeena, Kammani ve Date, 2018, 333-355). KASIM - ARALIK 2018

83


MALİ

84

ÇÖZÜM

1996: NetBank’ın Kurulması İnternet bankacılığının gelişimi, 1996 yılında kurulan ve 2007’de kapatılan ilk başarılı internet bankası olan NetBank ile devam etmiştir. NetBank adı ve alanı, 2012 yılında Bofl Federal Bankası tarafından satın alınmıştır. 1999: Bank of Internet USA’in Kurulması Bank of Internet USA, 6 Temmuz 1999’da BofI Holding Inc.’in bir parçası olarak resmen kurulmuş ve Amerika’nın en eski internet bankası olmuştur. İnternet bankacılığının kolaylıkları ve avantajları birçok müşteriye açık olmuştur; geleneksel bankalardan daha yüksek çevrimiçi faiz oranları, hesaplara daha fazla erişim ve çevrimiçi bankacılık transferleri gibi birkaç örnek, müşteri çekmeye yetmiştir (Kiljan , Vranken ve Eekelen, 2018, 30-447). 2000: ABD Bankalarının % 80’i İnternet Şubesi Teklifi Yapması İnternet bankacılığının gelişimi devam ederken, e-ticaret de yavaş yavaş popülerlik kazanmıştır. Büyük isimli bankalar çevrimiçi ürünler ve hizmetler sunmaya başladığında, e-bankacılık tüketicilerce meşruiyet kazanmıştır. 2000’de çevrimiçi bankacılık ana akım haline gelmiş; ABD’deki bankaların yüzde 80’i internet bankacılığı hizmetleri sunmuştur. 2001: Bank of America’nın 3 Milyon Online Müşteriye Sahip Olması 2001’de Bank of America, müşteri tabanının %20’sini, yani o zamanlardaki 3 milyondan fazla çevrimiçi bankacılık müşterisini kazanan ilk finansal kurum olarak tarihe geçmiştir. Daha fazla kişi çevrimiçi bankacılığın avantajlarını fark etmeye başlamıştır (Mukherjee ve Nath, 2003, 5-15). 2009: Ally Bank’in Açılması 2009’da Ally Bank sadece internet bankacılığı yaparak gündeme geldi. Ally Bank CEO’su Diane Morais, “Ally Bank markası, tüketici tercihleri ​​çevrimiçi bankacılığa doğru kaymaya devam ederken, müşterilere bankacılık için basit, müşteri odaklı bir yaklaşım sunmak amacıyla başlatıldı” demiştir. 2010: Online Bankacılığın İnternetten Daha Hızlı Büyümesi Bir finansal hizmetler teknolojisi şirketi olan Fiserv, tüketici faturalandırması ve ödeme eğilimleriyle ilgili 2010 yılında yapılan bir araştırmada, çevrimiçi ve mobil bankacılığın internetten daha hızlı büyüdüğünü tespit etmiştir. Çevrimiçi bankacılık, daha fazla yenilik ve kolaylık sunduğundan, gelişmeye devam etmiştir. Bank of Internet USA, kuruluşundan bu yana, en popüler mobil cihazlar için mobil internet bankacılığı uygulamaları, mobil kontrol depozitosu, metin veya e-posta yoluyla para transferi için “Popmoney” ve EMV çip bankamatik kartı da dahil olmak üzere yeni ve teknolojik açıdan gelişmiş bir dizi ürün ve hizmet sunmuştur (Ghosh ve ötekiler, 2017, 82-93). KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

3. DİJİTAL BANKACILIK KANALLARI Finansal hizmetler endüstrisinin rekabet ortamında, teknoloji gittikçe zorunlu bir faktör haline gelmiştir. Son gelişmeler nedeniyle tamamen yeni bir hizmet anlayışı ve hizmet ortamı yaratılmıştır. Teknoloji, finansal hizmetleri satmanın doğasını değiştirmiştir. Telekomünikasyonda yapılan yenilikler, bankacılık sektöründe mobil cihazların kullanılmasına yol açmıştır (Suoranta ve Mattila, 2004, 354). Bankacılık, internet ve mobil teknolojinin (mobil bankacılık gibi) benimsenip kullanılmasında öne çıkan sektörlerden biri olmuştur (Laukkanen ve Lauronen, 2005, 326). 3.1. İnternet Bankacılığı İnternet bankacılığı, müşterilerin; çekler, fatura ödemeleri, para transferleri, beyanname basımları ve hesap bakiyelerinin elektronik olarak sorgulanması gibi geniş bir alandaki bankacılık işlemlerini bankaların web siteleri aracılığıyla gerçekleştirmesine olanak tanır (Tan ve Teo, 2000, 1-42). İnternet bankacılığı, internet üzerinden yapılan temel bankacılık işlemlerinin yanı sıra, müşterilerine yenilikçi çözümler sunmaktadır. Doğrudan bankacılık hizmetlerini çevrimiçi sağlar ve sadece şubelerden sağlanan hizmetleri kapsamamaktadır. Ürünlerin kendi kendine yapılandırılması, müşterilerin kendi ürünlerini veya servis sepetlerini tasarlamalarına olanak tanır. Video konferans; müşteri sorularını yanıtlamaya, bankacılık işlemlerinde bulunmaya veya müşteri şikayetlerini yönetmeye yardımcı olur. Oyunlaştırma, yani “gamification”; banka müşterilerinin çevrimiçi oyunlarla bankaya daha fazla entegre olmasını ve müşterilerin eğlenceli bir bankacılık hizmeti almalarını sağlar. Son olarak, sosyal medya aracılığıyla bankacılık işlemlerinin gerçekleştirilmesi, sosyal ağ oluşturma eğiliminin yükselmesiyle internet bankacılığının yeni bir yolu olmuştur (EFMA, 2017). EFMA Perakende Bankacılıkta Yenilik 2017 raporunda, bankaların bu yenilikleri yapılarına daha fazla entegre etmeyi planladıklarını belirtilmektedir. Grafik 4, bankaların; %21’inin yalnızca doğrudan bankacılığa sahip olduğunu, %40’ında ürünlerin kendiliğinden yapılandırıldığını, %43’ünün video konferans yaptığını, %35’inde oyun oynandığını ve %31’inin gelecek planlarında sosyal medya bankacılığına sahip olduğunu göstermektedir.

KASIM - ARALIK 2018

85


MALİ

ÇÖZÜM

Grafik 4: Farklı Dağıtım Aşamalarındaki Bankalar (%)

Kaynak: EFMA, World Retail Banking Report 2017. Türkiye’de internet bankacılığı ilk olarak İş Bankası tarafından 1997 yılında başlatılmıştır. Ardından Garanti Bankası, Akbank, Yapı Kredi Bankası, Vakıfbank, Denizbank, HSBC, Finansbank gibi bankaların çoğu internet bankacılığını yıllarca sağlamaya başlamışlardır (Pala ve Kartal, 2010, 46). Türkiye Bankalar Birliği (TBB) müşteri istatistiklerine göre, internet bankacılığına en az bir kez giriş yapan bireysel ve kurumsal müşteri sayısının yıllar içinde artan bir eğilim gösterdiği tespit edilmiştir. Haziran 2014 sonuna kadar, 31 milyondan fazla bireysel ve kurumsal bankacılık müşterisi, en az bir kez internet bankacılığını kullanmıştır. İnternet bankacılığı yoluyla yapılan işlemler incelendiğinde, en çok tercih edilen işlemlerin; vadeli mevduat hesapları, yatırım fonları ve döviz işlemleri, fon transferleri, havale, ödeme ve kredi kartları üzerinde gerçekleştiği görülmektedir (TBB, 2014). TBB’nin 2018 yılında yayınladığı verilere (Dijital, İnternet ve Mobil Bankacılık İstatistikleri) göre Ocak-Mart 2018 dönemi içinde az bir kez giriş (login) işlemi yapmış aktif bireysel dijital bankacılık müşteri sayısı 35 milyon 673 bin kişidir (TBB, 2018). Dijital bankacılığın penetrasyonunun halen hızla artmakta olduğu söylenebilir. 3.2 Mobil Bankacılık Bankalar, bankacılık işlemlerini elektronik olarak gerçekleştirmeyi mümkün kılan bilgi teknolojilerine her zaman yatırım yapmıştır. ATM’ler ve telefon bankacılığı gibi sistemler bu şekilde geliştirilmiş olup, birkaç yıldır başarıyla kullanılmaktadır. 1990’lı yıllarda internetin gelişiyle birlikte, elektronik ticaret bankacılığında patlama yaşanmış ve e-ticaret bankacılığı en başarılı tüketici uygulamaları arasında kabul görmüştür (Luo ve ötekiler, 2010, 22286

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

234). Elektronik bankacılık hizmetlerinin çoklu elektronik kanallarla ilerlemesi, yeni bir katma değer yaratmıştır. Perakende bankaların işi, maliyet düşürme ve müşteri için artan avantajlar açısından dramatik bir değişimi açıklamaktadır (Laukkanen ve Lauronen, 2005, 325). Elektronik bankacılık sayesinde kullanıcılar; kolaylıkla hesap bakiyelerini kontrol edebilme, hesaplar veya bankalar arasında fon transferleri yapabilme, çeşitli ödeme ve yatırım işlemlerini gerçekleştirebilme olanağından faydalanmışlardır. Bununla birlikte, internet bankacılığı zaman sınırlamasını bastırmış, ancak bilgisayar bağlı olduğu için yer sınırlaması mevcut kalmıştır (Çetin, 2014). Teknolojik gelişmeler, hizmet tüketiminde yeni fırsatlar da yaratmıştır. Müşteriler, geleneksel şubeleri ziyaret etmek isteyerek, daha sadık, yeni elektronik kanallara açık duruma geçmiş; her zaman her yerde kullanılabilirlik gibi daha iyi hizmet kalitesini bekler hale gelmişlerdir (Laukkanen ve Lauronen, 2005, 327). Bu arada, cep telefonları dünyaya yayılmaya ve pek çok kişi cep telefonuna sahip olmaya başlamıştır (Ratten, 2009, 355-367). Cep telefonlarındaki gelişmeler, mobil telekomünikasyon teknolojisi üretimi (2.5G, 2.75G ve 3G) bakımından gelişme sağlamıştır (Luo ve ötekiler, 2010, 222-234). Bu durum, biri mobil ticaret olan hizmetlerin ve içeriğin başka bir yolunu açmıştır (Çetin, 2014). Mobil ticaret, “kablosuz internet özelliği olan bir cihazla her yerden mal satın alma olanağı” olarak tanımlanmıştır (Clarke III, 2001, 3). Mobil ticaret, mobil internetle birlikte hızla büyümüştür (Kim, Shin ve Lee, 2007, 283-311). Bu yenilikçi teknolojiler, finansal hizmetler sektörüne de sızmıştır. İnternet bağlantılı cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla, elektronik bankacılık bir evrim geçirmeye başlamıştır. Bankalar, rekabet avantajı yaratmak için, hizmet kapasitelerini geliştirmeye çalışmışlardır. Buna göre, finansal kurumlar bir sonraki teknolojik sınır üzerine yoğunlaşmışlardır: Mobil erişim. Şekil 1’deki zaman çizelgesi, bankacılık hizmet teknolojileri sürecini etkileyen önemli yenilikleri göstermektedir:

KASIM - ARALIK 2018

87


MALİ

ÇÖZÜM

Şekil 1: Bankacılık Hizmet Teknolojilerinin Zaman Çizelgesi

Kaynak: (Kazancı, 2013) Kısaca mobil bankacılık, bankacılık işlem ve hizmetlerini, mobil cihazlar vasıtasıyla istenen zamanlarda ve her yerde sunmak için yeni çıkan kanalın bir sonucudur (Luo ve ötekiler, 2010, 222-234). Literatür, mobil bankacılığın çeşitli tanımlarını içerir. Barnes ve Corbitt’e göre mobil bankacılık, “müşteri olarak bir mobil telefon veya kişisel dijital asistanlar (PDA) gibi bir mobil cihaz aracılığıyla bir bankayla etkileşime giren kanal” olarak tanımlanabilir (Barnes ve Corbitt, 2003, 23). Chung ve Known (2009), mobil bankacılığı “hareket halindeyken banka hesaplarına erişmek ve şahsen bankaları ziyaret etmeden telefonlarla istedikleri yerde fon aktarmak isteyenler için bir sistem” olarak tanımlamaktadır. Yu ve Fang (2009, 33-35), mobil bankacılığı, herkesin mobil operatörler aracılığıyla bankacılık faaliyetlerine kolaylıkla erişmelerini sağladığı için bankacılığın bir alt kümesi olarak tanımlamaktadır (Suoranta ve Mattila, 2004, 354-366). Birçok farklı araştırmacı benzer tanımları paylaşmıştır (Bkz. Kim vd., 2009; Laukkanen ve Kiviniemi, 2010, 372-388; Zhou, 2012, 27-37; Bidar, 2013; Lin H.-F., 2013 195-204; Lin and Shih, 2013, 515-521). Mobil bankacılık hizmetleri şu şekilde sıralanabilir (Çetin, 2014): 1. Hesap yönetimi ile ilgili operasyonlar ve hizmetler • Hesap beyanlarını veya hesap geçmişini kontrol etme • Önceden tanımlanmış kurallarla hesap etkinliği uyarıları • Vadeli mevduatları kontrol etme • Kredi ifadelerini kontrol etme • Kart ekstrelerini veya öz sermaye beyannamelerini kontrol etme • Öz kaynak tabloları • Emeklilik planı yönetimi 2. Para transferleri ve ödemeleri ile ilgili işlemler ve hizmetler • Kendi hesapları arasındaki para transferleri • Diğer bankalara para transferleri • Fatura, vergi ve diğer ödemeler 88

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

3. Yatırımlarla ilgili operasyonlar ve hizmetler • Hisse senedi fiyatları sorgusu • Portföy yönetimi 4. Uygulamalarla ilgili işlemler ve hizmetler • Kredi kartı veya kredi gibi banka ürünlerini uygulayabilme • Banka ürün ve hizmetleri için mevcut kampanyaları uygulama veya sorgulama • Kredi kartı veya kredi başvuru durumunu kontrol edebilme 5. Bankacılık hizmetlerine ilişkin işlemler ve hizmetler • En yakın şubeyi veya ATM konum bilgisini sorgulayabilme • Çevrimiçi metinler aracılığıyla yardım için sorgulama yapabilme • Çevrimiçi yardım masalarında sorun giderebilme 1 milyardan fazla cep telefonu kullanıcısı, cihazlarını 2015 yılının sonuna kadar bankacılık amacıyla kullanmışlardır. Bu sayı 2013’te yaklaşık 600 milyon, 2014’te 800 milyon omuştur. Tahminlere göre bu sayı, 2019’da 1,8 milyara kadar çıkmaktadır. Ancak, 2017 yılı için beklenen sayıya 2015 yılının sonuna kadar ulaşılmıştır. Mobil bankacılığın benimsenmesi, beklenenden açıkça daha hızlıdır ve 2020 yılına kadar bu küresel kullanıcı tabanının 2 milyar kişiye ulaşacağı ve bu sürecin küresel erişkin nüfusun %37’sini temsil edeceği tahmin edilmektedir (Juniper Research, 2015). Grafik 5: Küresel Mobil Bankacılık Kullanıcıları

Kaynak: KPMG, Mobile Banking 2015. KASIM - ARALIK 2018

89


MALİ

ÇÖZÜM

Bain&Company (2014)’nin 2014 yılının son çeyreğinde dünya çapında mobil bankacılık penetrasyonu araştırması, Tablo 1 ve Grafik 6’da verilmektedir. Bu araştırma kapsamında, dünyanın dört bir yanındaki bankalardan 84414 müşteriye anket uygulanmıştır. Araştırmada, 2014 yılının son çeyreğinde, müşterilerin %45’inde mobil bankacılık etkileşimi yaşandığı görülmüştür. Araştırmaya göre mobil bankacılık hizmetlerinin kullanım oranları şu şekilde gerçekleşmiştir: Tablo 1: Bölgelere Göre Mobil Bankacılık Hizmetleri Kullanım Oranları Asya-Pasifik Endonezya

%77

Amerika Meksika

%45

Avrupa Polonya

%58

Çin Tayland Hindistan

%73 %64 %59

ABD. Brezilya Kanada

%43 %39 %34

İspanya İtalya Birleşik

%44 %42 %41

Singapur

%58

Portekiz

%31

Malezya

%54

Fransa

%30

Hong-Kong

%49

Belçika

%27

Avustralya

%47

Almanya

%21

Japonya

%19

Krallık

Kaynak: Bain&Company, Customer Loyalty in Retail Banking: Global Edition 2014. Grafik 6: 2014’ün Son Çeyreğinde Ülkelere Göre Mobil Bankacılık Penetrasyonu

Kaynak: Bain&Company, Customer Loyalty in Retail Banking: Global Edition 2014. 90

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Yapılan araştırmada Bain&Company’nin Afrika bölgesinden söz etmediği görülmektedir. Ancak, Afrika ülkelerinin mobil bankacılık kullanımında baskın bir role sahip olduklarını belirtmek önemlidir. Buna göre, gelişmekte olan ülkelerde mobil bankacılık kullanımı artmaktadır. Bu durum, insanların çoğunun hala finansal hizmetlere erişiminin sınırlı olduğu gerçeği ile ilişkili olmasına rağmen, mobil bankacılık daha az gelişmiş ülkelerde uygulanmamaktadır (Khraim ve ötekiler, 2011, 96-105). Dünya çapında 2 milyar insan, kullanımlarını aktif olarak yapmaktadır. Özellikle Asya-Pasifik bölgesi, dünyanın beşte birinden, gayri safi milletinin yarısından fazlasını (%55), Afrika evinin beşte birlik bir kısmını (%17) temsil etmektedir (Demirgüç-Kunt vd., 2014). Bu bölgelerin çoğunda şubeler sadece büyük şehirlerde olduğu için, müşterilerin en yakın şubeye kadar uzun bir yolculuk yapmaları gerekmektedir (Khraim ve ötekiler 2011, 96-105). Erişimin zorluğuna ek olarak, bürokratik gecikmeler, yoksul insanların gelişen ekonomi bağlamlarında bankacılık hizmetlerine erişmek için yüz yüze kaldıkları zorluklar arasındadır (Hinson, 2011, 320-333). Dolayısıyla, gelişmekte olan ülkelerdeki müşterilerin, daha az alternatifi olduğundan (Datta, Pasa ve Schnitker, 2001); mobil finansal hizmetler, gelişmiş ülkelerdeki muadillerinden daha fazla ilgi görme eğilimindedir. Bu zor koşullara rağmen; İran, Guatemala, Kenya, Pakistan, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerdeki girişimciler mobil bankacılık için bir çözüm bulmaya çalışmışlardır (Khraim ve ötekiler, 2011, 96-105). Örneğin, Hindistan’da bir girişimci, State Bank of India (Hindistan Devlet Bankası) ile koordineli bir mobil bankacılık sistemi başlatmıştır (Friedman, 2010). Mobil bankacılığın genişlemeyi bırakmayacağı görünmektedir. EY Business Bank of Financial Solutions’ın Info-Wharton (World Trade University Wharton School’un çevrimiçi iş dergisi) ile birlikte gerçekleştirdiği “Mobil Bankacılık: Finansal Hizmetler Elektronik Cüzdan’la Buluşuyor (2014)” adlı çalışmasına göre; 2017’den itibaren cep telefonlarını kullanarak bankacılık işlemlerini gerçekleştiren kişi sayısı 1 milyara ve yine cep telefonu kullanılarak yapılan ödemeler 1,3 trilyon dolara ulaşacaktır. Raporlar, dünyada banka hesabı olmayan 1,8 milyar insanın cep telefonuna sahip olduğuna işaret etmektedir; bu durum, mobil bankacılık pazarının gelişimi için önemli bir fırsattır. EY, 2001’de yalnızca bir mobil ödeme sisteminin mevcut olduğunu, buna karşılık bugün 150 mobil ödeme sisteminin bulunduğunu ve 90’dan fazla mobil ödeme sisteminin de geliştirildiğini belirtmiştir.

KASIM - ARALIK 2018

91


MALİ

ÇÖZÜM

3.3. ATM Bankacılığı Dünyada ilk defa 1967 senesinde İngiltere’de Barclays Bank tarafından kullanılmaya başlanan ATM’lerin Türkiye’ye girişleri 1982 senesinde olmuştur. Teknolojik iyileşmelere bağlı olarak, ATM’lerin sunabildiği hizmetler de zamanla farklılaştırılmıştır (Yurttadur ve Süzen, 2016, 93-120). İlk ATM’ler yalnızca müşterinin vezne kısmına uğramadan hesabından nakit alabilmesini sağlarken, günümüzde pek çok bankacılık hizmet adımları (para çekme, para yatırma, havale, hisse senedi işlemleri, fatura ödeme, vergi ödeme, kredi kartı işlemleri vb.) ATM’ler vasıtasıyla yapılabilmektedir. Vezne işlemlerindeki sürelerin minimize edilmesi, bankacılık hizmet maliyetlerinin de önemli oranda düşüş göstermesine zemin hazırlamıştır (Korkmaz ve Gövdeli, 2005, 1-12). Çağımızda ATM’ler çok sayıda hizmet adımlarını bir arada sağlayacak birçok mekanizmayı bir araya getirmektedir. Müşteri ilk kez kendi kimliğinin doğrulamasını yaptıktan sonra para yatırma, para çekme, havale, döviz alım ve satımı, fon, hazine bonosu alım-satımı, repo benzeri işlem adımlarını; menkul kıymet işlemleri ile hesap bakiyesi ve hesap hareketi sorgulama gibi pek çok bankacılık işlemini yapabilmektedir. ATM’ler, temel olarak, banka müşterilerinin kendilerine banka tarafından verilmiş, üzerinde manyetik bir şerit ya da çip bulunan bir kart ve bu karta tanımlanmış bir şifre ile ya da kart kullanmaksızın, haftanın yedi günü, günün herhangi bir saatinde bankacılık işlemi yapabilmelerine olanak sağlayan cihazlardır. ATM ağları, bankaların müşterilerine mümkün olduğunca geniş bir coğrafyada, personel kullanmadan (para yüklemek ve teknik destek haricinde), kesintisiz ve standardize edilmiş hizmet sağlayabilmelerine olanak sağlamaktadır (Buğdaycı, 2007). 4. DİJİTAL BANKACILIĞIN FIRSATLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI Fırsatları analiz etmenin iki önemli kriteri, pazar odaklı olmak ve inovasyonu temel yetenek haline getirmektir (Ennew ve Watkins, 1992). Pazar odaklı olmak, bir şirketin müşteriye nasıl dokunduğunu ortaya koymaktadır. Daha yalın bir ifade ile, müşteri memnuniyetinin elde edilmesi ve müşteri ihtiyaçlarının karşılanması ile ilgilidir (Daniel, 1999). Müşteri odaklı yenilikçilik, tüketici davranışları kadar rakiplerin sunduğu hizmetler hakkında bilgi sahibi olmayı gerektirmektedir (Edgett, 1994). Dijital bankacılıktaki fırsatları görmenin bir diğer aracı ise piyasalardaki gelecek trendleri iyi analiz etmek92

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

tir. Banka dışı finansal kuruluşların da dijital bankacılık hizmetleri sunması sektör açısından bir tehdit oluşturmaktadır. Özellikle e-ticaret şirketlerinin finansman alternatifleri de sunması, bankacılık sektörü karlılığını azaltıcı bir etkiye sahiptir. Hizmetlerin çeşitliliği müşteri sadakatini azaltıcı bir etkiye sahiptir. Genç bir nüfus olmasına karşın Türk toplumu, belirsizlikten kaçınma seviyesi yüksek olduğu için, daha somut ve daha net kullanılabilir çözümler aramaktadır. Bu sebeple, alışkanlık haline gelen uygulamaların değişmesi uzun zaman alabilmektedir. Zira toplumsal kültür, elektronik hizmetlerin yaygınlaşmasında önemli bir role sahiptir (Kalkun ve Kalvet, 2002). Örneğin Uzak Asya ülkelerinde toplumsal kültürün dijital uygulamaları engelleyici bir husus olduğu belirtilmektedir (Kurnia, Peng ve Liu, 2010, 4). 4.1. Dijital Bankacılığın Maliyet Açısından Avantajı Dijital bankacılık uygulamaları, gerek bankalara, gerek müşterilere pek çok fayda sağlamaktadır. Bu faydalar genel olarak; müşteri odaklı bir sistemin olması, yeni ürün ve hizmetlerin ortaya konulması, yeni müşterilerin banka müşterisi ağına katılmalarının sağlanması ve bundan dolayı da satış işlem adımlarının bir hayli artış göstermesi, mevcut olan müşterilerin elde tutulması, marka imajlarının kuvvetlendirilmesi (Guraau, 2002, 285-296), daha fazla miktarda müşteriye erişebilme avantajının sunulması ve aynı zamanda müşteri sadakatinin artırılması, ortaya konulan yeni ürünlerin daha kolay şekilde pazarlanması (Singh, 2004, 187-196), müşteri ilişkilerinde yaşanan kolaylıklar, piyasada karşı karşıya kalınan değişikliklere çok daha hızlı olarak ayak uydurabilme, şubelerde yaşanan yoğunlukların ve çalışan sayısında azaltılmaya gidilebilmesi şeklinde sıralanabilir (Jayawardhena ve Foley, 2000, 19-31). Bankaların, ürün ve hizmetlerini alternatif dağıtım kanallarının en çok kullanılanı olarak kabul edilen internet vasıtasıyla sunabilme talebi, 2003 senesinde ABD’de gerçekleştirilen çalışma kapsamında haklılığını bir defa daha gözler önüne sermiştir. Tablo 2’de ifade edilen çalışma kapsamında, şubeden yapılan işlem maliyetinin, dijital ortamlar üzerinden yapılan hizmet maliyetlerinden ortalama elli kat fazla olduğu gözlemlenmiştir (Bayoğlu, 2010).

KASIM - ARALIK 2018

93


MALİ

ÇÖZÜM

Tablo 2: Ticari Bankacılık Sektörü – Alternatif Dağıtım Kanalları Karşılaştırması Şube

Telefon Bankacılığı

ATM

İnternet Bankacılığı

Müşteriye erişim

Coğrafi olarak sınırlı

Coğrafi olarak sınırsız, ancak yapılabilen işlemler sınırlı

İşlemler kısıtlı

Coğrafi olarak sınırsız, para çekme ve para yatırma haricinde tüm işlemler yapılabilir.

İşlem maliyeti

1.07 USD

0.54 USD

0.27 USD

0.02 USD

Müşterilere uygun ürün önerilmesi

Sınırlı

Sınırlı

Sınırlı

Müşteriye uygun ürünler kendilerine web sitesi aracılığıyla iletilir.

Müşterinin erişim rahatlığı

Düşük: Müşteri şubeye gitmek zorundadır.

Yüksek: Müşteri telefon aracılığıyla bankaya erişebilir

Orta: Yakın bir ATM kullanılabilir.

Yüksek: Müşteri, bilgisayar aracılığıyla bankaya erişebilir.

İşlemlerin güvenliği

Yüksek

Yüksek: Telefonda şifre işlem yapılır

Orta: Kartın çalınma ihtimali vardır.

Orta: Şifrenin ele geçirilme ihtimali vardır.

Kaynak: (Gopalakrishnan, Wischnevsy, Damanpour, 2003; Bayoğlu, 2010, 413-426) Ülkemizdeki durumu gösteren ve ADK yazılımları üreticisi IBM ile ortağı Pozitron firmalarının sunduğu rakamlar Tablo 3’te açıklanmıştır. Bu rakamlarla beraber oluşan durumda, Türkiye’de bir bankanın, şubesinden müşterilerine hizmet sunması maksadıyla 2.1 USD’lik bir maliyete katlanması gerekliliği ortaya çıkmıştır ki bu maliyet seviyesi internet bankacılığı maliyetlerinin ortalama 20 katı büyüklüğündedir. Öte yandan, ADK’lar içerisinde de en ucuz işletim girdisine sahip olan, 0.02 USD’lik seviyeyle “mobil bankacılık” olarak gözükmektedir. 94

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Tablo 3: Türkiye’deki Bankacılık İşlem Maliyetlerinin Karşılaştırması Şube

İşlem maliyeti

2.1 USD

Telefon Bankacılığı 0.90 USD

ATM

0.45 USD

İnternet Bankacılığı

Mobil Bankacılık

0.1 USD

> 0.02 USD

Kaynak: (Bayoğlu, 2010) Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların kendi içinde gerçekleştirdiği kanal işlem maliyetleri analizine göre (Grafik 7) de dijital kanallar, maliyeti büyük ölçüde düşürmektedir. Grafik 7: Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların Bankacılık İşlem Maliyetlerinin Karşılaştırması

KAYNAK: Borsa İstanbul’da işlem gören banka bilançoları Dijital kanalların, diğer bütün şartlar sabit kalmak üzere, aktif ve özsermaye karlılıklarına etkisi bir gösterge olarak elde edilememektedir; ancak düşen işlem maliyetleri bu görüşü desteklemektedir. Nihai olarak da, çağımızda bankacılık faaliyetlerinin dijital kanallar vasıtasıyla gerçekleştirilmesi banka açısından ciddi yarar sağladığı gibi, müşteriler de bu faydadan hem faiz hem de azalan işlem maliyetleri bazında azami ölçüde istifade etmeye başlamışlardır. Mevcut konjonktürel durumdan kaynaklı “kazan–kazan” trendinin, dijital bankacılığı daha da fazla cazibe merkezi haline getirdiği biçiminde bir yargıya varmak da çok olağandır. KASIM - ARALIK 2018

95


MALİ

ÇÖZÜM

Türkiye’de faaliyet gösteren bir bankanın kendi dijital müşteri aktiflik gelişimi (Grafik 8) de dijital kanalların cazip olduğunu ve daha çok yer alacağını doğrular niteliktedir. Müşteriler dijital kanalları git gide özümsemekte ve daha aktif olarak kullanmaktadır. Grafik 8: Seçili Piyasa Yapıcı Banka Dijital Müşteri Aktiflik Gelişimi

KAYNAK: Banka Faaliyet Raporları Dijital bankacılık kanalları, bireysel kullanıcılara hizmet verdiği gibi kurumsal müşterileri için de aynı hizmetleri sunmaktadırlar. Özellikle firmalar bakımından çok fazla yorucu, sorunlu geçen ve adam saat kaybına sebep olan tahsilat dönemlerinde, işletmelerin dijital bankacılık kanallarını kullanarak işlemlerini gerçekleştirmelerinin, işletmelere hem zaman kazandırması bakımından, hem de ekonomik olarak ciddi faydalar sunduğu ifade edilmektedir. Bu sayede, firma elemanları; şubeye gitmeden bu işlemleri daha kolay gerçekleştirebilmekte, firmanın maliyetlerini düşürmekte, işlemlere hız kazandırmakta ve hesaplarla ilgili tüm bilgilere kolayca ulaşım sağlama olanağını yakalamaktadırlar. Ayrıca, işletmeler; hesaplarına ait bütün işlem adımlarını takip edebilmekte, havale, EFT, yurt dışı para transferlerini gerçekleştirmekte, ileri tarihli EFT talimatını iletebilmektedirler (Kobi Finans, 2011, 2) Dijital bankacılık kanallarından sağlanan bir diğer avantaj ise, çalışanların maaşlarını verebilme durumlarıdır. Dijital bankacılık kanalları yaygın de96

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

ğilken elden verilen ya da postanelere yatırılan ödemeler, günümüzde kişisel hesaplara yatırılmaktadır; bu sayede çalışanlara maaş dağıtımı sorunu yaşanmamakta ve firmaların adam saat kaybı yaşamalarının önüne geçilmektedir. İnternet bankacılığından sağlanan diğer bir fayda ise, işlem komisyonlarının neredeyse sıfır düzeyinde olmasıdır. Diğer taraftan, banka şubelerinden gerçekleştirilen havale ve EFT’lerden, gönderilen miktar ve yere bağlı olarak belirli oranlarda komisyonlar oluşmaktadır. Ücretli otoyolları ve köprüleri çok sık şekilde kullanabilen kurumsal müşteriler, bankalara gitmeden hemen önce ve yine online şekilde KGS ve OGS ödemelerini gerçekleştirebilmektedirler (Yılmaz, 2007). İnternet bankacılığı sayesinde müşteriler, farklı bankaların kredi faiz oranlarıyla ilgili verilere istedikleri anda ve karşılaştırmalı olarak erişim sağlayabilmekte ve finans durumuna göre en ideal koşullarda kredi veren bankayı seçme olanağına sahip olabilmektedirler. Yapılan pek çok araştırmada ulaşılan sonuçlara göre, dijital bankacılığın müşterilere sağlamış olduğu avantajlar (Chou ve Chou, 2000): • İnternet bankacılığı hesabı açma, kullanma ve kapatmanın kolay olması (Bora, 2011), • İşlem maliyetlerinin çok daha düşük seviyede olması, • Bankacılık faaliyetlerinin çok daha kolay şekilde yapılabilmesi, • Bilgisayarda hesap tutmayı kolay bir hale getirmesi, • Bankadaki kişisel hesapların her an itibariyla görüntülenmesinin sağlanması, hesaplardaki olası dolandırıcılık durumlarının çok geç kalınmadan farkedilmesi ve gereken mercilere anında başvurulabilmesi, aynı zamanda bu hususta müşterilerin kendilerini hemen güvence altına alabilmesi, • Banka mesai saatlerine bakılmaksızın, istenen yer ve süre içinde, zaman harcamadan bankacılık işlemlerinin gerçekleştirmesi bakımından geleneksel şube bankacılığına oranla çok daha uygun olanaklar sunması (Giannakoudi, 1999, 205-243), • Hızlı bir şekilde kredi alınabilmesi, • Müşteriler nezdinde bilgilerinin muhafaza edildiği bir veritabanı ellerinde bulundurulduğundan, verilen bütün hizmetler ve işlemlerin müşterilerin kendi gereksinimlerine uygun şekilde dizayn edilebilmesinin sağlanması; bankaların kendi müşterilerinin diğer banka müşterileriyle kendilerini kıyaslama yapabilecekleri portalların varlığı ve bu

KASIM - ARALIK 2018

97


MALİ

ÇÖZÜM

portallar eşliğinde de müşterilerin kendi bankalarıyla diğer bir banka arasında daha keskin karar verebilmesi, • Zamandan yana ciddi bir tasarrufun müşterilere sunulması, bankalardaki en yeni hizmetlerin varlığıyla ciddi bir rekabet alanının oluşturulması ve müşterilerin bu yeni finansal hizmetteki teknolojik ürünlerin yeniliklerinden faydalanmalarına olanak tanınması, • Sürekli gelişim adı altında farklılaşana ve her geçen gün yeni bir durum oluşturan teknolojinin kapsamadığı bir banka olarak hayata devam etmek istememe durumlarının oluşmasıyla, müşterilerin en dikkat çekici inovasyonları bulup kullanması ve bankaların hizmet boyutlarının genişlemesinin müşteriler üzerinde pozitif bir yansımasının olması (Jayawardhena ve Foley, 2000, 19-31). başlıkları altında incelenebilir (Hernando ve Nieto, 2007, 1083-1099). Dijital bankacılık kulanımıyla kurumsal konjonktürde yakalanan bir diğer avantaj ise, “firmadan-firmaya” (business-to-business) modelinin, dijital bankacılığın bir kolu olan internet bankacılığıyla entegrasyonudur. Bu model türünde, işletmelerin bütün alıcı ve satıcıları birleştirilerek ve bir nevi firmaların e–pazar yerleri meydana getirilmiştir. Burada alıcı ve satıcının daha kısa bir sürede ve en uygun fiyatlarla ürün veya hizmet alması hedeflenmektedir (Deitel, Deitel ve Steinbuhler 2000). Bankanın ise, alım-satım işlemlerinin gerçekleşmesi için uygun finansman imkanlarını temin ederek, kendi karını arttırma gayesinde olduğu aktarılmaktadır; bu durumda bankalar için bir maliyet azaltıcı ve hatta ayrı bir iş kolu olarak görülebilmektedir (Toraman, 2002, 3). 5. DİJİTAL BANKACILIĞIN YAKIN GELECEĞİ 5.2. Dijital Bankacılık ve İnovasyonlar “Web 2.0 ile büyük yol kat ettik. Artık internette alışveriş ve e-ticaret yapıyoruz. Sosyal ağlar ve çevrimiçi bankacılık gibi diğer şeyler de “Web 2.0”ın sonucu. İnternetin sürekli bir evrimi var. Web ve web servislerinin şiddetle gelişmesi gerekiyor.” (Jahangir Saqlain, 2018 , 7) Yakın gelecekte günlük hayata en çok entegre olması beklenilen inovasyon nesnelerin interneti (Internet of Things, IoT) ve beşinci jenerasyon bant genişliği (5G), şüphesiz dijital bankacılık kanallarını da güçlendirecektir. 5G’nin sağlayacağı hızlı ve güçlü internet erişimi sayesinde, IoT uygulamalarının da günlük hayatta yer edinmesi sağlanacaktır. Nesnelerin interneti basitçe, fiziksel nesnelerin birbirleri arasında veri işleyebildiği bir iletişim ağıdır. Bugün 98

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

4G’nin veri kapasitesi ve hızı sayesinde akıllı saatlere kadar erişebilme yetisi kazanmış bankacılık, 5G sayesinde bu kanallarını çok daha fazla aktif hale getirecektir. “Cihazlar ve nesnelerin dünyasına ‘nesnelerin interneti’ deniyor. ‘Web 3.0’da web’in çoğu özelliği ve insanların web ile olan etkileşimi olacak. Aslında ‘Web 3.0’ nesneler, nesnelerin birbirleriyle etkileşimi ve diğer cihazlarla iletişimiyle anında karar verebilmesi için.” (Jahangir Saqlain, 2018, 7) Nesnelerin interneti sayesinde kullanıcıların verileri çok daha hızlı anlamlandırılabilecek. Finansal teknoloji ve ödeme sistemleri alanında getireceği gelişmeler kullanıcılara daha hızlı ve daha güvenli sistemler sundukça, bankacılık sektörünün de işi kolaylaşacaktır. Günümüzde çokça, kredi kartları ile temassız ödeme seçeneklerinde kullanılan NFC (Yakın Alan İletişimi)’nin algılama mesafesi en fazla 4 santimetreye kadardır. Nesnelerin internetinde NFC küçük etiketler için kullanılabileceği gibi, endüstriyel alanlarda akıllı etiketler sayesinde mal takibinde de kullanılabilir (Jahangir Saqlain, 2018, 24). Bu inovasyonlar bireyler ve kredi arasındaki engeli küçültecektir (Patwardhan, Singleton, Schmitz, 2018, 9). Böylesine güçlü, işlenebilen bir veri akışı dijital bankacılığın ürün sunma hızını ve ürün çeşitliliğini arttıracaktır. Örneğin, kullandırdığı kredinin gerçek hayatta yarattığı katma değer ve hareketleriyle ilgili bilgi sahibi olan bir banka; kullanıcısına bankasürans kanalıyla krediyi kullandırdıktan sonraki süreçte de uygun bir güvence sunabilir veya müşterisinin reel faaliyetlerini daha iyi tanıyan bir banka, krediyi mobil kanallardan çabucak sunabilir. Getirmesi beklenen kolaylıklar ve kaldırması beklenen engellere rağmen, nesnelerin internetinin etkinliğinin de önünde engeller bulunmaktadır. Kuşkusuz, endüstriyel alanlarda hızla kabul görecek ve uygulanacak olsa bile, hizmet sektörünün insan odaklı yapısı beşeri sorunlar ortaya çıkarmıştır. Dünya genelinde patlayan veri skandalları ve kişisel verilerin her alanda kullanılması, kullanıcılarda hayatlarıyla ilgili aldığı kararlarda etki altına alındığı şüphesi doğurmuştur. Yaptırımlar sonucu, dünya genelinde, kişisel veriler kanunlar ile koruma altına alınmış, ve şirketleri daha sakıngan politikalar izlemeye mahkum bırakmıştır. Ülkemizde de yürürlüğe giren Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) ile verilere erişim kullanıcıların izinleri dahilinde olacaktır.

KASIM - ARALIK 2018

99


MALİ

ÇÖZÜM

Günümüz konjonktürü etkisinde, bir kullanıcı yaş ve cinsiyet gibi bilgilerini paylaşsa bile, akıllı saatinden okunan nabız verisini paylaşarak hayat sigortası teklifi almayı ürkütücü ve namahrem bulabilir. Türkiye’de dijital bankacılığın gelişimini bant genişliğinin 5G’nin destekleyeceği öngörülebilir. BTK’nın iletişim hizmetleri istatistiklerine göre, mobil cepten internet abonesi 2018 yılının ilk çeyreğinde 56 Milyon 924 bin kişiye ulaşarak bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %8,8 artış göstermiştir. Toplam mobil abone sayısı ise 78 milyon 943 bin ile % 4,3 artmış olup, nüfusun çok büyük bir bölümüne ulaşmıştır. 5.3. Dijital Bankacılığın Çevre Açısından Avantajı Bigi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun Yeşil Bilişim Teknolojilerinin Yaygınlaştırılmasının Önemi ve Türkiye İçin Öneriler adlı raporuna göre; 2030 yılı itibarıyla bazı ülkelerde e-bankacılık sayesinde yapılacak tasarruf beklentileri şöyledir: -Hindistan’da e-bankacılık aracılığıyla 175 bin ton karbon salımı (BTK, 2018, 41) -İngiltere’de e-bankacılıkta sayesinde elektronik işlemlerle 3 bin ton kağıt (BTK, 2018, 42) -ABD’de e-bankacılık ile 100 milyon litre yakıt (BTK, 2018, 42) Türkiye’de de e-bankacılık hizmetlerinin verimlilik artışı sağlayarak hem ekonomik refaha katkı sağlamakta hem de karbon salımının azaltılması açısından önemli bir rol üstlenmekte olduğu belirtilmiştir. (BTK, 2018, 56) 6. SONUÇ Bankacılık işlemleri geleneksel bankacılıkta banka şubelerinde yapılırken, modern bankalardaki operasyon merkezlerinde ele alınmaktadır. Operasyon merkezleri artan uzmanlık ve seri üretim seviyesinden faydalanmaktadır. Günümüzde tüm modern bankalar, banka şubelerinde birebir müşteri ilişkileri için daha fazla yer bırakırken, operasyon merkezlerinde dokümantasyon işlemlerini gerçekleştirmektedir. Bankacılık işleminin merkezileştirilmesi maliyetleri düşürürken, hizmetlerin hızını arttırır. Bu nedenle, modern bankacılığın en önemli yönlerinden biri, operasyon merkezlerinin istihdam edilmesi ile artan uzmanlık seviyesinin kullanılmasıdır. Daha fazla ürün satmak için, bankalar müşterilerinin ihtiyaçlarını analiz etmelidir, böylece en uygun ürünü/hizmeti, en karlı fiyat/ücretle müşterilerine 100

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

satabilirler. Satış gelirini artırmak için pazarlamada en önemli stratejilerden biri segmentasyondur. Segmentasyon, şirketlerin müşterilerinin farklı gelir seviyeleri ve esnekliklerine göre farklı fiyat talep etmelerini sağlar. Müşterilerini segmentlere ayırmak için bankaların müşterileri hakkında yeterli bilgiye sahip olması gerekir. Bankalar önemli miktarda müşteri verisine sahiptir. Bununla birlikte, müşterilerden veri edinmek az çaba gerektirirken, müşterilerin ihtiyaçlarını ortaya koymak amacıyla verileri analiz etmek, karmaşık veri madenciliği yeteneklerini gerektirir. Öte yandan internet bankacılığı self servis bankacılık olduğundan, bankaların operasyonel maliyetlerini azaltmalarını sağlar. İnternet bankacılığı, müşterilerin banka şubelerine gitmeden bankacılık işlemleri yapmalarını mümkün kılarak müşteriler açısından da kolaylık sağlamaktadır. Ayrıca, müşterilere, internet bankacılığını kullanarak işlemleri gerçekleştirirlerse, mevduat ve düşük ücretler için daha yüksek faiz oranları önerilir. Benzer şekilde bankacılık hizmetlerinin online iş akışı arttıkça kağıt kullanımı azalır. Yakın gelecekte, dijital kanallara erişimi ve müşteri veri kalitesini arttıracak gelişmeler yaşanacaktır. Bu sayede müşteri ve ürün arasındaki engellerin daha da azalması beklenmektedir. Ayrıca ödeme sistemleri de böyle bir gelişim ile kağıt para dolaşımını daha da azaltarak buna katkıda bulunacaktır. Operasyon merkezleri maliyetleri düşürüp, finansal hizmetler sunma hızını artırırken; artan veri madenciliği yetenekleri müşteri başına geliri artırmaktadır. Dolayısıyla, modern bankaların yüksek verimlilik puanlarıyla birlikte “faiz dışı gelir/faiz dışı gider” oranının daha yüksek olması beklentisini artırmaktadır. Dolayısıyla teknolojik ilerleme, bankaların daha az sayıda çalışan, şube ve kırtasiye ürünü ile daha fazla finansal hizmet sunabilmelerini sağlayan toplam faktör üretkenliğini arttırır. Azalan maliyetler yalnızca finansal olarak ölçülmemeli, aynı zamanda karbon salınımını düşürerek çevreye de katkıda bulunmaktadır. Bankalar yıllardır şubeler aracılığıyla müşterilerine hizmet etmişlerdir. Ancak, geçen yüzyıldaki teknolojik gelişmelerle birlikte, internet kullanımı olağanüstü bir şekilde yayılmıştır. Bu nedenle, bankacılık sektörü artık mobil bankacılık kanallarıyla hizmet sunmaktadır. Mobil bankacılık kanalları, kullanıcılara nerede ve ne zaman istenirse, kolay ve düşük maliyetle bankacılık işlemlerine erişme fırsatları sunmaktadır. Bankacılık sektöründe rekabet yoğunlaşmıştır. Bu rekabetten sağ çıkabilmek için bankalar, bankacılık sisteminde en önemli faktörlerden biri olan kaKASIM - ARALIK 2018

101


MALİ

ÇÖZÜM

liteye dikkat etmelidir. Dijital bankacılığın yaygınlaşması ile kalite araştırmaları yalnızca geleneksel bankacılık hizmetlerinde değil, aynı zamanda bu yeni bankacılık kanalında da yürütülmektedir. Nispeten yeni bir bankacılık kanalı olması nedeniyle dijital bankacılık çalışmaları geleneksel bankacılık kanallarıyla karşılaştırıldığında sınırlıdır. Bu çalışma, Türk dijital bankacılık uygulamalarının maliyet düşürücü etkisini ortaya koymak ve avantajlarını sunmak; hizmet kalitesini etkileyen dijital bankacılık faktörlerinin görece önemini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Literatür taramasının en konsantre hali giriş kısmında sunulmuş ayrıca mobil bankacılık kavramını, nasıl ortaya çıktığı, farklı türleri ve dünyadaki kullanımı tartışılmıştır. Teknolojiyi çok yoğun kullanan kuruluşlar olarak bankaların, özellikle interneti en efektif kullanan işletmeler olduğu, böylelikle de işlem maliyetlerinde çok ciddi azalmaların olacağı öngörülmüştür. Dolayısıyla, bankalar bu durumu pozitif olarak yansıtabilme yolunu seçerek, müşterilerine maliyet açısından da avantaj sağlamış olacaklardır. Müşteriler fon aktarımlarında, dövizlerdeki alım satımla ilgili işlerde çok daha az, hatta sıfır komisyon ödeme imkanına erişeceklerdir. Bu konuda daha öncesinde yapılan araştırma kapsamında, bankaların internet üzerinden sunmuş oldukları bankacılık hizmetlerinde, kurumsal müşteriler bakımından ortaya çıkan işlem adımları, şubelerde yapılan işlemlerdeki maliyetlerinin ortalama %1’lik düzeyde kalmaktadır. Kurumsal ve/veya bireysel müşteriler bazında bankayla alakalı bütün işlem adımlarında maliyetleri azaltması adına bir diğer durum ise, devletimizde bulunmasa da, yalnızca dijital bankacılık kanalları üzerinden faaliyeti olan sanal bankaların, tüm müşterilerine bu olanakları oluşturması ve fiziksel paraya olan gereksinimlerin bertaraf edilerek bunun yerine elektronik paranın ikame edilmesine imkan tanınması şeklinde öngörülebilir. Müşteriler, online ortamlarda üyelikle ilgili işlemlerini bitirdikten sonra, hesaplarını açtırabilir, faturalarını ödeyebilir, kredi başvurularını gerçekleştirebilir ve diğer hesaplarla virman yapabilirler. KAYNAKÇA Bain&Company (2014). Customer Loyalty in Retail Banking: Global Edition 2014. Erişim Adresi: http://www.bain.com/publications/articles/customer-loyalty-in-retail-banking-2014-global.aspx Barnes, S. J. and Corbitt, B. J. (2003). Mobile Banking: Concept and Po102

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

tential. International Journal of Mobile Communications. 1(3), 273-288. Bayoğlu, S. (2010). Türkiye’de İnternet Bankacılığı Adaptasyonunu Etkileyen Faktörlerin Teknoloji-Organizasyon-Çevre Modeli İle Araştırılması. (Yayımlanmamış Doktora Tezi), İstanbul, Kadir Has Üniversitesi. Bidar, R. (2013). Multicultural Survey of M-Banking Adoption Between Iran and Turkey. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, Bahçeşehir Üniversitesi. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (2018), Yeşil Bilişim Teknolojilerinin Yaygınlaştırılmasının Önemi ve Türkiye İçin Öneriler, Araştırma Raporları, Erişim Adresi: https://www.btk.gov.tr/uploads/pages/slug/yesil-bilisim-teknolojilerinin-yayginlastirilmasinin-onemi-ve-turkiye-icin-oneriler.pdf Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (2018), İletişim Hizmetleri İstatistikleri. Erişim Adresi: https://www.btk.gov.tr/uploads/pages/iletisim-hizmetleri-istatistikleri/2018-1.pdf Bora, C. (2018). Advantages of Internet Banking. Erişim Adresi: http:// www.buzzle.com/articles/advantages-of-internet-banking.html Bradley, L. ve Stewart, K. (2002). A Delphi study of the drivers and inhibitors of Internet banking. International Journal of Bank Marketing. 20(6), 250-260. Buğdaycı, E. (2007). Dünya’da ve Türkiye’de Elektronik Bankacılığın Gelişimi ve Basel Komitesi’nin Elektronik Bankacılık Konusuna Yaklaşımı. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, İstanbul Üniversitesi. Chou, D., ve Chou A. (2000). A Guide to the Internet Revolution in Banking, Information System Management. 17(2), 47-53. Chung, N., and Known, S. J. (2009). The Effects of Customers’ Mobile Experience and Technical Support on the Intention to Use Mobile Banking. CyberPsychology&Behavior. 12(5), 539-543. Clarke III, I. (2001). Emerging Value Propositions for M-commerce. Journal of Business Strategies. 18(2), 133-148. Çetin, A. S. (2014). Factors Affecting Customer Satisfaction and Loyalty in Mobile Banking in Turkey. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, Boğaziçi Üniversitesi. Daniel, E. (1999). Provision of electronic banking in the UK and the Republic of Ireland. International Journal of Bank Marketing. 17(2), 72-83. Datta, A., Pasa, M., and Schnitker, T. (2001). Could Mobile Banking Go Global?. The McKinsey Quarterly. 4, 71-80. KASIM - ARALIK 2018

103


MALİ

ÇÖZÜM

Deitel, H. M., Deitel, P., and Steinbuhler, K. (2000). E-Business and E-Commerce For Managers. New Jersey: Prentice Hall. Demirgüç-Kunt, A. Ve diğerleri (2014). The Global Findex Database 2014: Measuring Financial Inclusion around the World, World Bank Policy Research Working Paper. 7255. Edgett, S. (1994). The Traits of Successful New Service Developments. Journal of Services Marketing. 8(3), 40-49. Efma (2017) World Retail Banking Report 2017. Paris: Capgemini and Efma. Ennew, C. and Watkins, T. (1992). Marketing Strategy and the Marketing Mix in Financial Services. (Ed. Michael J. Baker Perspectives on Marketing Management 2 (s.199-222), Chichester: John Wiley &Sons Ltd. EY (2014). 2017’de 1 Milyar Kişi Cep Telefonunu Bankacılık İşlemleri için de Kullanacak. EY Basın Bülteni, Erişim Adresi: http://www.ey.com/ Publication/vwLUAssets/Mobil_Bankacililk/$FILE/Mobil%20Bankac%C4%B1l%C4%B1k%20BB%20very%20final.pdf . Friedman, T.L. (2010). Do Believe the Hype. Erişim Adresi: http://www. nytimes.com/2010/11/03/opinion/03friedman.html Ghosh, S. Majumder A., Goswami J, Saraju M., Kumar A., Bhattacharya B.K., (2017). Swing-Pay: One Card Meets All User Payment and Identity Needs: A Digital Card Module using NFC and Biometric Authentication for Peer-to-Peer Payment. IEEE Consumer Electronics Magazine. 6(1), 82-93. Giannakoudi, S. (1999). Internet Banking: The Digital Voyage of Banking and Money in Cyberspace. Information&Communications Technology Law. 8(3), 205-243. Ginige, A. and Murugeson, S. (2001). Web-engineering: an introduction. IEEE Multimedia. 8(1), 14-18. Gopalakrishnan, S., Wischnevsy, D. and Damanpour, F. (2003). A Multilevel Analysis of Factors Influencing the Adoption of Internet Banking. IEEE Transactions on Engineering Management, 50(4), 413-426. Guraau, C. (2002). Online Banking In Transition Economies : The Implementation and Development of Online Banking Systems in Romania. International Journal of Bank Marketing. 20(6), 285-296. Hernando, I. and Nieto, M. (2007). Is the Internet delivery channel changing banks’ performance? The case of Spanish banks. Journal of Banking&Finance. 31(6), 1083-1099. 104

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Hinson, R. E. (2011). Banking the Poor: The Role of Mobilepp. Journal of Financial Services Marketing. 15(4), 320-333. Jayawardhena, C. and Foley, P. (2000). Changes in the banking sector – the case of Internet banking in the UK. Internet Research, 10(1), 19-31. Juniper Research (2015). Mobile Banking Users to Exceed 1 Bn this Year, Representing Nearly 1 in 5 of Global Adult Population, Erişim Adresi: https://www.juniperresearch.com/press/press-releases/mobile-banking-users-toexceed-1-bn-this-year Kalkun, M. and Kalvet, T. (2016). Digital Divide in Estonia and How to Bridge It, Tallinn: Emor and PRAXIS. Kazancı, T. (2013). Mobil Bankacılıkta Güvenlik Sorunlarının Analizi. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, İstanbul Üniversitesi. Khraim, H.S., AL Shoubaki, Y. E., and Khraim , A.S. (2011). Factors Affecting Jordanian Consumers’ Adoption of Mobile Banking Servicepp. International Journal of Business and Social Science. 2(20), 96-105. Kiljan, S., Vranken, H. and van Eekelen, M. (2018). Evaluation of transaction authentication methods for online banking. Future Generation Computer Systems, 80, 430-447. Kim, G., Shin, B. and Lee, H.G. (2009). Understanding Dynamics Between Initial Trust and Usage Intentions of Mobile Banking. Info Systems Journal, 19, 283-311. KOBİ’ler İçin En Cazip Bankacılık Hizmeti : İnternet Bankacılığı(2011). Kobi Finans Dergisi 9, 2 Korkmaz, S. ve Gövdeli, Y.E. (2005). Türk bankacılığında alternatif dağıtım kanalları ve ürünleri ile bunların gelişiminde ve pazarlanmasında eğitimin önemi. Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Dergisi, 15, 1-12. KPMG (2015). Mobile Banking 2015. Erişim Adresi: https://home.kpmg. com/content/dam/kpmg/pdf/2015/08/mobile-banking-report-2015.pdf Kurnia, S., Peng, F. ve Liu,Y.R. (2010). Understanding the Adoption of Electronic Banking in China. Proceedings of the 43rd Hawaii International Conference on System Sciences, Hawaii. Laukkanen, T. (2005). Comparing Consumer Value Creation in Internet and Mobile Banking. International Conference on Mobile Businespp, (11-13 July 2005), Washington DC. Laukkanen, T. and Kiviniemi, V. (2010). The role of information in mobile banking resistance. International Journal of Bank Marketing. 28(5), 372-388. KASIM - ARALIK 2018

105


MALİ

ÇÖZÜM

Laukkanen, T. and Lauronen, J. (2005). Consumer value creation in mobile banking services. International Journal of Mobile Communications. 3(4), 325-338. Lin, C.-Y., and Shih, S.K.-H. (2013). Service Quality of Mobile Banking Systems. Management, Knowledge and Learning International Conference, (19-21 June 2013) Zadar: 515-521. Lin, H.-F. (2013). Determining the Relative Importance of Mobile Banking Quality Factors. Computer Standards&Interfaces, 35(2), 195-204. Luo X., Han L., Zhang J., Shim J.P., (2010). Examining Multi-dimensional trust and multi-faceted risk in initial acceptance of emerging technologies: An empirical study of mobile banking servicepp. Decision Support System. 49(2), 222-234. Marcu, G. Dowshen N., Saha S., Sarreal R.R. ve Andalibi N. (2017). TreatYoSelf: Empathy-driven behavioral intervention for marginalized youth living with HIV., Pervasive Health, Erişim Adresi: https://pdfs.semanticscholar.org/ b16e/e74ab81d95cd1c8f2541fb1870db1e45423a.pdf Minakakis L. ve Rao B. (1999). Competing in Online Markets: Financial Services as a Case in Point. Electronic Markets. 9(4), 263-268. Mukherjee, A. and Nath, P. (2003). A model of trust in online relationship banking. International Journal of Bank Marketing. 21(1), 5-15. Özbek, Ç., (2012). İç Denetim Kurumsal Yönetim Risk Yönetimi İç Kontrol 1. İstanbul: Türkiye İç Denetim Enstitüsü Yayınları. Özbek, Ç., (2012). İç Denetim Kurumsal Yönetim Risk Yönetimi İç Kontrol 2. İstanbul: Türkiye İç Denetim Enstitüsü Yayınları. Pala, E. ve Kartal, B. (2010). Banka Müşterilerinin İnternet Bankacılığı ile İlgili Tutumlarına Yönelik Bir Pilot Araştırma. Yönetim ve Ekonomi, 17(2), 43-61. Ratten, V. (2009). Adoption of technological innovations in the m-commerce industry. International Journal of Technology Marketing. 4(4), 355-367. Safeena, R., Kammani, A. ve Date, H. (2018). Exploratory Study of Internet Banking Technology Adoption. Technology Adoption and Social Issues: Concepts, Methodologies, Tools, and Applications: Concepts, Methodologies, Tools, and Applications. (s. 333-355) USA: IGI Global Singh, A.M. (2004). Trends In The South African Internet banking. Aslib Proceedings. 56(3), 187-196. Suoranta, M. ve Mattila, M. (2004). Mobile Banking and Consumer Beha106

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

viour: New Insights into the Diffusion Pattern. Journal of Financial Services Marketing. 8(4), 354-366. Tait, F. and Davis, R.H. (1989). The development and future of home banking. International Journal of Bank Marketing, 7(2), 3-9. Tan, M. and Teo T.S.H. (2000). Factors Influencing the Adoption of Internet Banking. Journal of the Association for Information Systems. 1(5), 1-42. TBB (2014). Türkiye’de Bankacılık Sektörü: 1960-2014. Erişim Adresi: https://www.tbb.org.tr/Content/Upload/Dokuman/6293/Turkiye’de_Bankacilik_Sektoru_1960-2014.pdf Toraman, C. (2002). Bankacılık Sektöründe İnternetin Yeri ve Türk Bankacılık Sistemi Uygulaması. Kamu-İş Dergisi Erişim Adresi: http://www.kamu-is.org.tr/pdf/631.pdf. Valentine, L. (2012). Payment Innovations: Are You In? The Payments Space Is Alive with New Options like P2P. Here’s a Look at the Hottest, and Possible Bank Impacts. ABA Banking Journal. 104(7), 26. Yılmaz, S. (2007). Hukuki Açıdan İnternet Bankacılığı. (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, Ankara Üniversitesi. Yu, T-K. and Fang K. (2009). Measuring the Post-Adoption Costumer Perception of Mobile Banking Services. CyberPsychology&Behaviour, 12(1), 33-35. Yurttadur, M. ve Süzen, E. (2016). Türkiye’de Banka Müşterilerinin İnternet Bankacılığına Yaklaşımlarının İncelenmesi Üzerine Bir Uygulama. Tüketici ve Tüketim Araştırmaları Dergisi, 8(1), 93-120. Zhou, T. (2012). Examining mobile banking user adoption from the perspectives of trust and flow experience. Information Technology and Management. 13(1), 27-37.

KASIM - ARALIK 2018

107


MALİ

108

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 109 - 124

ÇÖZÜM

FORWARD SÖZLEŞMELERİNİN VERGİLENDİRİLMESİNE AYRINTILI BİR BAKIŞ A DETAILED OVERVIEW OF THE TAXATION OF FORWARD CONTRACTS İsmail KARAKOÇ*7

ÖZ Son yıllarda yaşanan teknolojik gelişmeler uluslararası mesafeleri azaltmış, dolayısıyla şirketler açısından hem uluslararası hem de ulusal piyasalarda rekabetin artmasına neden olmuştur. Bu durum şirketleri yeni alternatif piyasa araçlarına yöneltmiştir. Bir taraftan teknoloji gelişirken diğer taraftan da özellikle faiz ve döviz kurlarındaki dalgalanmalar, türev araçlardan olan forward işlemlere olan talebi artırmıştır. Gelişmiş ülkelerde reel ve finans sektörü tarafından yıllardır etkin bir biçimde kullanılan forward sözleşmelere ülkemizde ise son dönemde ağırlık verilmiştir. Dolayısıyla halen yeni diyebileceğimiz bu sermaye piyasası aracının özellikle Gelir, Kurum ve Katma Değer Vergisi düzenlemelerindeki karışıklıkların da giderilmesi gerekmektedir. Forward sözleşmelerin son dönemlerde rağbet görmesi sebebiyle Türk Vergi Hukukundaki yerinin ayrıntılı incelenmesi gerekmektedir. Anahtar Sözcükler: Forward, Forward Sözleşme, Türev Araç, Vadeli İşlem, Fiziki Uzlaşı, Nakdi Uzlaşı. ABSTRACT Technological developments in recent years have reduced international distances, thus increasing competition in both international and national markets for companies. This situation has led companies to new market instruments. While technology developed on the one hand, on the other hand, especially fluctuations in interest and foreign exchange rates increased demand for forward transactions, which are derivative finacial instruments. In our country, forward contracts, which have been used effectively by real and financial sectors in developed countries for years, have been weighted recently. Therefore, the confusion in the income tax, corporation tax and value-added tax regula*7 Vergi Müfettiş Yrd. Makale Geliş Tarihi: 13.06.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 17.07.2018

KASIM - ARALIK 2018

109


MALİ

ÇÖZÜM

tions of this capital market instrument, which we can still call new, needs to be eliminated. Since forward contracts have been popular in recent periods, detailed examination of their place in Turkish tax law is required. Keywords: Forward, Forward Contract, derivative finansal instrument, derivative, Physical Settlement, Cash Settlement. 1. GİRİŞ Forward sözleşmesi, taraflardan birinin sözleşmeye konu olan finansal varlığı sözleşmede belirlenen fiyat üzerinden gelecekteki belirli bir tarihte satın almasını, karşı tarafın da sözleşmeye konu finansal varlığı satmasını şart koşan bir sözleşme türüdür (Maliye Bakanlığı, 2012). Ağırlıklı olarak döviz kurları ve faiz oranları üzerine yazılan forward sözleşmeler; gelecekle ilgili taahhütlerde, olası kur riskinin ve faiz oranları değişimlerinin yarattığı risklerin en aza indirgenmesi ve piyasada gelecekte oluşacak fiyat dalgalanmaları hakkında yeterli bilgi sahibi olunması amacıyla kullanılmaktadır (Özalp, 2003, 27). Ülkemizde kullanımı yavaş yavaş yaygınlaşan bu finansal aracın vergilendirilmesi konusu da çok bilenen bir konu değildir. Forward sözleşmelerin özelliği gereği, taraflar arasında nakdi veya fiziki uzlaşma sağlanması durumunda vergilendirmede farklı sonuçlar ile karşılaşılmaktadır. Yine vergi mevzuatımızda bu konuda ayrıntılı düzenlemeler bulunmaması forward sözleşmesinin vergilendirilmesini karmaşık bir hale getirmektedir. Bu çalışmamızda öncelikle forward sözleşmeler hakkında detaylı bilgiler verilmiş, ardından son düzenlemeler de dikkate alınarak forward sözleşmelerin vergilendirilmesi konusu üzerinde durulmuştur. 2. FORWARD SÖZLEŞMELERİ VE ÖZELLİKLERİ Türev piyasa, gelecekteki bir tarihte fiziki veya nakdi uzlaşı yapılmak suretiyle herhangi bir varlığın bugünden alım satımının yapıldığı piyasa türüdür. Türev piyasalarda işlem gören ürünlere de türev araçlar denilmektedir. Forward; ileri bir tarihte teslimi söz konusu olacak herhangi bir varlığın; fiyatı, miktarı ve vadesinin bugünden belirlenerek, sözleşmeye bağlandığı işlemdir. Alivre olarak da bilinen forward sözleşmeler; önceden satış anlamına gelmektedir (www.tdk.gov.tr). Forward sözleşmeler türev piyasalarda sıkça kullanılan türev araçlardır.

110

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda sözleşmenin, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulduğu belirtilmiştir. Forward sözleşmeler de tarafların irade açıklamaları ile hüküm ifade etmektedir. Forward sözleşmeleri; taraflardan birinin sözleşmeye konu olan finansal varlığı sözleşmede belirlenen fiyat üzerinden gelecekteki belirli bir tarihte satın almasını, karşı tarafın da sözleşmeye konu finansal varlığı satmasını şart koşan bir sözleşme türü olarak tanımlanmıştır (Maliye Bakanlığı, 2012). Taraflara, döviz, faiz, ticari mal gibi finansal bir varlığın, gelecekte bir tarihte önceden belirlenmiş fiyat üzerinden alınıp satılmasına hak veren finansal sözleşmedir. Söz konusu sözleşmeler, tarafların ihtiyaçları doğrultusunda serbestçe belirlenebilmektedir. Dolayısıyla şekil şartına bağlı kalınarak hazırlanan sözleşmeler değillerdir. Forward sözleşmelerinde alıcı, satın almak istediği bir değer için sözleşme yapmak isterken, karşı tarafta sözleşmenin yapılabilmesi için aynı özelliklerdeki değeri teslim etmeye istekli başka bir tarafın da bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla forward sözleşmelerinde alıcı ve satıcı olmak üzere iki taraf yer almaktadır. Uzun pozisyon (Long position) olarak adlandırılan alıcı; belirli bir varlığı sözleşmede belirlenen tarihte yine sözleşmede belirlenen fiyat ve miktar üzerinden alma yükümlülüğü altında bulunan kimsedir. Long position, ileri bir tarihte alacaklı olma durumunu ifade eder (VIOP, 2018). Forward sözleşmede uzun pozisyon alan kişi, sözleşmede belirlenen varlığı, vadede önceden belirlenen fiyattan alma taahhüdü altına girmektedir. Kısa pozisyon (Short position) olarak adlandırılan satıcı ise; sözleşmede belirlenen varlığı, sözleşmeye uygun olarak alıcıya teslim etme yükümlülüğü altında bulunan kimsedir. Short position, ileri bir tarihte teslim edilmek üzere borçlu olma durumunu ifade eder (VIOP, 2018). Dolayısıyla kısa pozisyonda olan kişi, sözleşmede belirlenmiş olan varlığı önceden belirlenen fiyattan satma yükümlülüğü altına giren kişi konumundadır. Diğer taraftan forward sözleşmeler, spekülasyon, hedge (riskten korunma) ve arbitraj amaçlı kullanılmaktadır. Spekülasyon amacıyla yapılan işlemlerde amaç, sözleşmeye konu olan değerin (örneğin döviz kuru) gelecekte değer kazanacağı düşünülerek bugünden alınarak vade sonunda kar elde etmektir. Hedge işlemlerinde ise kar amacı bulunmamaktadır. Buradaki amaç, gelecekteki fiyat değişikliklerinden kaynaklanacak riskleri bertaraf etmektir. Sözleşme sonunda her ne kadar kar veya zarar da çıkmış olsa hedge işleminde asıl amaç riskleri ortadan kaldırmak olacaktır. Arbitraj, bir menkul kıymetin, dövizin KASIM - ARALIK 2018

111


MALİ

ÇÖZÜM

veya malın bir piyasadan alınıp başka bir piyasada satılarak, aynı kıymetlerin birbiri ile değiştirilmesi sonucu risksiz şekilde gelir elde edilmesi işlemidir. Forward sözleşmelerdeki arbitrajın amacı ise farklı piyasalardaki fiyat farklarından yararlanarak kar elde etmektir. Ülkemizde forward sözleşmelerinin büyük bir kısmı, riskten korunma amacıyla yapılmaktadır. Forward işlemine örnek verecek olursak; (X) Ltd. Şti.’nin 3 ay sonra ödemesi gereken 250.000 Euro borcu bulunmaktadır. (X) Ltd. Şti., son dönemdeki döviz kurlarındaki dalgalanmalar nedeniyle borcunu ödeyeceği tarihte döviz kurunda artış meydana gelebileceği düşüncesiyle şimdiden kur riskini bertaraf etmek istemektedir. (Z) Bankası ile 3 ay vadeli forward Euro alım sözleşmesi yapmıştır. Sözleşmeye ilişkin veriler şu şekildedir; İşlem tarihi Vade tarihi

:

15.06.2018 15.09.2018

Forward (Sözleşme) Kuru Sözleşme Tutarı

: :

5,3800 250.000 Euro

Vade tarihinde kur 5,3800’ın üzerinde olursa (X) Ltd. Şti. sözleşmede belirlenen 5,3800 kur üzerinden 1.345.000 TL karşılığında 250.000 Euro satın alacaktır. Dolayısıyla şirket, vade tarihinde piyasaya göre daha ucuza Euro satın almış olacaktır. Vade tarihinde kur 5,3800’ın altında olursa (X) Ltd. Şti. sözleşmede belirlenen 5,3800 kur üzerinden 1.345.000 TL karşılığında 250.000 Euro satın almak zorundadır. Şirket, Euro para birimini vade tarihinde piyasada daha ucuza satın alabilecekken yaptığı sözleşme nedeniyle zarar elde edecektir. Bu durumda ise (Z) Bankası daha yüksek fiyattan Euro sattığı için kar elde edecektir. Forward sözleşmelerinin temel özellikleri ise; - Standart sözleşmeler değillerdir. Sözleşme koşulları taraflarca serbestçe belirlendiğinden esnek sözleşmelerdir. Bundan dolayı da bu sözleşmelerin ikinci el piyasası bulunmamaktadır. - Forward sözleşmelerde alıcının satıcıya karşı alım; satıcının alıcıya karşı satım yükümlülüğü bulunmaktadır.

112

KASIM - ARALIK


MALİ

-

-

-

-

-

ÇÖZÜM

Ülkemizde VİOP (Vadeli İşlemler ve Opsiyon Piyasası) adı altında türev araçların elektronik ortamda alınıp satıldığı organize piyasa mevcut olmakla birlikte forward sözleşmeler, tezgahüstü yani organize olmamış piyasalarda işlem görmektedirler. Bu sözleşmeler, kuralları olmayan, bir mekânı bulunmayan ve denetimden uzak piyasalarda işlem gördüğünden alım satım işlemini garanti altına alan bir kuruluş da bulunmamaktadır. Teminat sistemi bulunmadığından işlemler karşılıklı güvene dayalı gerçekleştirilir. Örneğin taraflardan herhangi birinin iflas etmesi halinde karşı tarafın zararını karşılayacak bir sistem bulunmamaktadır. Dolayısıyla forward sözleşmeler daha çok bankalarla veya bankalar aracılığı ile yapılmaktadır. Diğer taraftan teminat yatırmamanın avantajı ise, teminat olarak yatırılmayan paranın başka bir alanda kullanılarak getiri elde edilmesi olabilir. Sözleşmedeki vade tarihinde karşılıklı yükümlülükler yerine getirilir ve kar/zarar vade tarihinde belli olmakta ve nakit akışı vadede gerçekleşmektedir. Dolayısıyla sözleşme süresi boyunca nakit giriş ve çıkışı olmamaktadır. Bu sayede tarafların ellerinde bulunan fonları istedikleri yatırım aracında kullanma imkânları bulunmaktadır. Forward sözleşmeler üçüncü kişilere devredilemez. Bu nedenle, sözleşmelerin iptal edilmesi de tarafların mutabık kalmalarıyla mümkündür (Ceylan, 2003, 370). Sözleşmeye konu varlık para birimi, faiz, emtia veya menkul kıymet olabilir.

3. FORWARD SÖZLEŞMELERİNİN ÇEŞİTLERİ Piyasalardaki döviz ve faiz oranlarındaki değişimler nedeniyle günümüzde forward sözleşmeleri döviz ve faiz üzerine yapılmaktadır. Uygulamada ise en çok dövize dayalı forward sözleşmeleri karşımıza çıkmaktadır. 3.1. Dövize Dayalı Forward Sözleşmeleri Dövizli forward sözleşmeleri, kurlarda meydana gelebilecek değişimler sonucu ortaya çıkması muhtemel riskleri minimize etmek için kullanılmaktadır. Bu sözleşme çeşidinde şirketlerin temel amacı riskten korunmaktır. Özellikle ithalat ve ihracat yapan şirketler tarafından sıklıkla başvurulan forward sözleşme çeşitlerindendir. Şirketlerin her ne kadar temel amacı riskten koKASIM - ARALIK 2018

113


MALİ

ÇÖZÜM

runma olsa da, dövizli forward sözleşmelerinde sözleşmenin karşı tarafı bankaların amacı ise kar elde etmektir. Son dönemde meydana gelen kurlardaki dalgalanmalar, dövize dayalı forward sözleşmelerini daha cazip kılmaktadır. İki taraf gelecekte bir tarihte anlaşarak (vadede), sözleşmede belirlenen kur üzerinden alım ve satım vaadinde bulunmaktadır. Vade dolduğunda alıcı, sözleşmede belirlenen kur üzerinden yine sözleşmede belirlenen miktarda döviz almakta, satıcı ise sözleşme hükümlerinde yer alan kur ve miktar üzerinden satış yapmaktadır. Forward sözleşmeler önceki kısımlarda bahsettiğimiz üzere taraflarca serbestçe belirlendiğinden dolayı içeriği serbestçe belirlenebilmektedir. Örneğin (Y) Ltd. Şti.’nin 1 ay sonra 100.000 ABD Dolarına ihtiyacı bulunmakta ve bu sebeple (Z) Bankası ile 1 aylık Dolar forward sözleşmesi yapmıştır. Bu sayede gelecekteki kur riskinden kendini arındırmıştır. Sözleşmede belirlenen kur ise 1 ABD Doları=4 TL’dir. Vade tarihinde (Y) Ltd. Şti. 400.000 TL vererek 100.000 ABD Dolarını (Z) Bankasından satın alacaktır. Vade tarihinde spot kur 1 ABD Doları=4,20 TL olduğunu varsayarsak, (Y) Ltd. Şti. bu işlemden dolayı 20.000 TL kar elde edecektir. Tersi düşünüldüğünde, vadede 1 ABD Doları=3,80 TL olursa, (Y) Ltd. Şti. bu sözleşmeden dolayı 20.000 TL zarar elde edecektir. 3.2. Faize Dayalı Forward Sözleşmeleri Enflasyon oranı, para politikaları ve kurlardaki değişimler faiz oranlarının değişmesine neden olmaktadır. Özellikle son dönemde yaşanan kurlardaki dalgalanmalar da faiz oranlarındaki politikaların değişmesine de sebep olmuştur. Faiz oranlarındaki değişimler hem borç veren hem de borç alan taraflarda belirsizliğe neden olmakla kalmayıp şirketlerin nakit akışlarının değişmesini etkilemektedir. Faizli forward sözleşmelerinde temel amaç, ileri bir tarihte meydana gelebilecek faiz oranlarındaki değişmelere karşı riskleri bertaraf etmektir. Taraflar sözleşme ile faiz oranlarını sabitleyerek, faizlerdeki değişimlere karşı riskten korunmuş olacak ve sözleşmede belirlenen faiz oranından kredi/mevduat faizi elde etme amacına ulaşacaktır. Bu sözleşme türü ülkemizde neredeyse tamamı bankalar ile yapılmaktadır. Bankalar bu sözleşmeler ile alıcı veya satıcı taraf olabilmektedir. Ancak genellikle kredi faiz oranlarında yükselmeyi bekleyen şirketler alıcı tarafta yer almaktadır.

114

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Yukarıda bahsedildiği üzere faize dayalı forward sözleşmelerindeki asıl amaç; kredi açısından düşünüldüğünde gelecekteki faiz oranlarındaki artışa karşı; mevduat açısından düşünüldüğünde ise gelecekteki faiz oranlarındaki azalışa karşı riskleri bertaraf etmektir. Örneğin (Y) Ltd. Şti.’nin 2 ay sonra ödeyeceği kredisi bulunmaktadır. 100.000 ABD Doları olan kredisini şimdiden sabitlemek istemektedir. (Z) Bankası ile %7 faiz oranı üzerinden faize dayalı forward sözleşmesi yapmıştır. Vade tarihinde spot faiz oranının %9 olduğunu varsayarsak, burada (Y) Ltd. Şti. %7 oranından faizi sabitlediği için %2’lik bir avantaj elde etmiş olacaktır. 3.3. Emtia Forward Sözleşmeleri Ticari mala dayalı forward sözleşmelerinde taraflardan alıcıya, sözleşmede belirlenen bir malı (buğday, arpa, hayvan vb.) gelecekteki bir tarihte ve söz konusu sözleşmede belirlenen bir fiyattan alma yükümlülüğü, satıcıya ise bu malı sözleşme şartlarına göre satma yükümlülüğü veren bir forward sözleşme türüdür. Bu tür sözleşme ile alıcı, gelecekte meydana gelebilecek fiyat artışına karşı kendini korumakta, satıcı ise tam tersi bir durumda fiyatlardaki düşme riskine karşı kendi riskini minimize etmektedir. Forward sözleşmelerin kendine has özelliklerinde bahsedildiği üzere, kar veya zarar vade tarihindeki piyasa fiyatına göre ortaya çıkmaktadır. Örneğin, (Y) Ltd. Şti.’nin ekmek üretim fabrikası mevcuttur. Ekmeğin üretim girdisi konumundaki un fiyatlarında son dönemde dalgalanmalar görülmektedir. 1 aylık un stoğu bulunan (Y) Ltd. Şti., (Z) Ltd. Şti. ile 1 ay vadeli forward sözleşmesi imzalamıştır. Sözleşmeye göre 10 ton un vadede (1 ay sonra) kilogramı 2,00 TL’den (Y) Ltd. Şti. tarafından satın alınacak, (Z) Ltd. Şti. ise sözleşme yer alan hükümlere uygun satma yükümlülüğüne girecektir. 1 ay sonraki piyasada aynı kalitedeki unun kilogram fiyatı ise 2,50 TL olarak gerçekleştiğini varsayalım. Bunun üzerine, (Y) Ltd. Şti. forward sözleşmesine istinaden 40.000 TL karşılığında (Z) Ltd. Şti.’nden 20 ton unu satın alacaktır. Forward sözleşmesi olmasaydı (Z) Ltd. Şti.’ne 50.000 TL ödemek zorunda kalacaktı. Dolayısıyla, (Y) Ltd. Şti. sözleşme sayesinde 10.000 TL daha az ödemede bulunmuştur.

KASIM - ARALIK 2018

115


MALİ

ÇÖZÜM

4. FORWARD SÖZLEŞMELERDE UZLAŞMA ÇEŞİTLERİ Forward sözleşmelerde uzlaşı; nakdi uzlaşı (Cash Settlement) ve fiziki uzlaşı (Physical Settlement) olmak üzere iki şekilde olmaktadır. Fiziki uzlaşı (fiziki teslimat), sözleşmeye konu varlıkların fiziki olarak el değiştirmesidir. Nakdi uzlaşı ise, vade sonunda piyasa fiyatı ile sözleşmede belirlenen fiyat arasındaki farkın (kar veya zararın) sözleşmeye taraf olanlarca el değiştirmesidir. Bu yöntemde (nakdi uzlaşı) vadede sözleşmeye konu varlıklar taraflarca el değiştirmemekte, sadece vadedeki fiyat farkı taraflar arasında yer değiştirmektedir. Örneğin (Y) Ltd. Şti.’nin 100.000 ABD Dolar üzerinden (Z) Ltd. Şti. ile 1 aylık Dolar forward sözleşmesi yapmıştır. Sözleşmede belirlenen kur ise 1 ABD Doları=4 TL’dir. Vade tarihindeki piyasa kuru 1 ABD Doları=4,20 TL olmuştur. Fiziki uzlaşıda (Y) Ltd. Şti. 400.000 TL vererek 100.000 USD satın alacaktır. Nakdi uzlaşıda ise ((4,20 - 4,00 ) x 100.000 USD) 20.000 TL (Z) Ltd. Şti.’nden (Y) Ltd. Şti.’ne transfer edilecektir. Diğer bir ifade ile nakdi uzlaşıda borç ve alacak tutarları mahsuplaşmaktadır. Forward sözleşmelerinin nakdi veya fiziki teslimatla sonuçlanması vergilendirilme konusunda önem arz etmektedir. 5. FORWARD İŞLEMLERİNİN VERGİLENDİRİLMESİ Forward sözleşmeler özellikle son dönemde ülkemizde yaşanan kur ve faiz oranlarındaki dalgalanmalar sebebiyle şirketler tarafından yoğun olarak kullanılmaktadır. Söz konusu bu türev piyasası aracı tezgahüstü piyasasında işlem görmesi sebebiyle diğer türev piyasası araçlarına göre geri planda kalmış ve ayrıca Vergi hukukumuzda da ayrıntılı düzenlemeler konusunda eksik bırakılmıştır. Forward sözleşmelerin son dönemde rağbet görmesi sebebiyle Türk Vergi Hukukundaki yerinin ayrıntılı incelenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla bu konuda başta Gelir ve Kurumlar Vergisi olmak üzere, Katma Değer Vergisi, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi ile Damga Vergisi açısından ele almamız uygun olacaktır. 5.1. Gelir Vergisi Açısından 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununda sermaye piyasası aracının; menkul kıymetler ve türev araçlar ile yatırım sözleşmeleri de dâhil olmak üzere Sermaye Piyasası Kurulunca bu kapsamda olduğu belirlenen araç olduğu belirlenmiştir.81 18 30.12.2012 tarih ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun

116

3’üncü maddesinin (ş) bendinde; “Sermaye piyasası araçları: Menkul kıymetler ve türev araçlar ile yatırım sözleşmeleri de dâhil olmak üzere Kurulca bu kapsamda olduğu belirlenen diğer sermaye piyasası araçlarını,” olarak hüküm altına alınmıştır.

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80’inci maddesinde9 diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançların değer artış kazancı olduğu hükme bağlanmış, Geçici 67’nci maddesinde ise bankalar ile aracı kurumlara, diğer sermaye piyasası araçlarına aracılık etmesi durumunda tevkifat yapma yükümlülüğü getirilmiştir. Yine Geçici 67’nci maddede diğer sermaye piyasası araçlarının tanımına yer verilmiştir. Maddenin (13) numaralı fıkrasına göre; bankaların ve aracı kurumların taraf olduğu veya bunlar aracılığıyla yapılan, belirli bir vadede, önceden belirlenen fiyat, miktar ve nitelikte, ekonomik veya finansal göstergeye dayalı olarak düzenlenenler de dahil olmak üzere, para veya sermaye piyasası aracını, malı, kıymetli madeni ve dövizi alma, satma, değiştirme hak ve/ veya yükümlülüğünü veren vadeli işlem ve opsiyon bu madde uygulamasında diğer sermaye piyasası aracı olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla, bir bankanın aracı veya tarafı olduğu forward sözleşmesi Geçici 67 kapsamında değerlendirilecektir. Diğer taraftan tezgahüstü piyasada işlem gören forward sözleşmeler Geçici 67 kapsamında değerlendirilebilmesi için bu sözleşmeye banka veya aracı kurumun taraf olması zorunludur. Aksi halde bu tür sözleşmeler Geçici 67 kapsamına dahil edilememektedir. Banka veya aracı kurumun taraf olmadığı forward sözleşmeler, kurumlar açısından ticari kazanç kapsamında kurum kazancına dahil edilmesi gerekirken; gerçek kişiler açısından ise Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80’inci maddesine göre değer artış kazancı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Forward sözleşmeler tezgahüstü piyasalarda işlem gördüğünden ve teminat müessesesi bulunmadığından ülkemizde genellikle bankalar sözleşmelere taraf olmaktadır. Dolayısıyla forward sözleşmeler GVK’nın Geçici 67’nci maddesi kapsamına dahil olduğu açıktır. 2; 282 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde de belirtildiği üzere10 forward sözleşmelerde belirlenen fiyat ile vade tarihinde oluşan fiyat ara29 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80’inci maddesinde; “Aşağıda yazılı mal ve hakların elden

çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazançlarıdır. 1. (Değişik: 30/12/2004-5281/27 md.) İvazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar.” hükmü yer almaktadır. 10 19.01.2012 tarih ve 28178 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 282 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin 2. Forward Sözleşmeleri bölümünde; “Sözleşmeye konu varlığın fiyat, miktar ve teslim tarihinin sözleşme tarihinde belirlendiği forward işlemlerinde, işlemin karla sonuçlanması durumunda, sözleşmeye baz alınan kıymetin piyasa fiyatına göre oluşan değeri ile işlem fiyatına (kullanım fiyatına) göre oluşan değeri arasındaki fark tevkifat matrahını oluşturacaktır. Buna göre, forward sözleşmesinin hükmünden yararlanıldığı anda, sözleşmeye baz alınan kıymetin piyasa fiyatına göre oluşan değeri ile işlem fiyatına göre oluşan değeri arasındaki fark üzerinden sözleşmenin sona erdiği tarih itibarıyla bankalar ve aracı kurumlar tarafından tevkifat yapılacaktır.” hükmü yer almaktadır.

KASIM - ARALIK 2018

117


MALİ

ÇÖZÜM

sındaki fark üzerinden GVK’nın Geçici 67 kapsamında banka ve aracı kurumlar tarafından tevkifat yapılacaktır. Tebliğde yer alan örneğe göre; Bay (A)’nın 04/01/2011 tarihinde (Y) Bankası ile yapmış olduğu 3 ay vadeli forward USD alım sözleşmesine ilişkin veriler aşağıda yer almaktadır; İşlem Tarihi Vade Tarihi Sözleşme Tutarı Sözleşme Kuru Vadede Spot Kur Tevkifat Matrahı

: 04/01/2011 : 04/04/2011 : 1.000.000 USD : 1,4890 : 1,5268 = 1.000.000 USD x (1,5268-1,4890) = 37.800 TL Banka tarafından Bay (A)’nın elde etmiş olduğu 37.800 TL kazanç üzerinden GVK Geçici 67 kapsamında tevkifat yapılacaktır. 5.2. Kurumlar Vergisi Açısından 03.04.2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (KVK Tebliğ) yürürlüğe girmiştir. Söz konusu tebliğin ilk yayımlandığı dönemde türev işlemler hakkında herhangi bir düzenleme içermemekteydi. 2012 yılına kadar özelge ve mahkeme kararları ile türev işlemlere değinilmiş olmakla birlikte türev ürünlerin vergilendirilmesine yönelik düzenleme, 19.01.2012 tarih ve 28178 sayılı Resmi Gazete’de 5 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği yayımlanarak yerini almıştır. İlgili Tebliğ ile KVK Tebliği’nin “6. Safi Kurum Kazancı” başlıklı bölümün sonuna “Türev ürünlerden elde edilen kurum kazançlarının tespiti” ihdas edilmiştir. Mezkur Tebliğe göre forward sözleşmesi, taraflardan birinin sözleşmeye konu olan finansal varlığı sözleşmede belirlenen fiyat üzerinden gelecekteki belirli bir tarihte satın almasını, karşı tarafın da sözleşmeye konu finansal varlığı satmasını şart koşan bir sözleşme türü olarak tanımlanmıştır. Diğer taraftan forward işlemi esas itibarıyla, bir “taahhüt” niteliğinde olduğundan ve gelirin elde edilmesi vadede gerçekleştiğinden dolayı vadeye kadar dönem içinde yapılan değerlemelerin (reeskont işlemlerinin) kurum kazancı ile ilişkilendirilmemesi gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla kurum kazancına dahil edilecek kâr veya zararın vade sonunda tespit edilmesi gerekmektedir. Forward sözleşmeleri, fiziki teslimat ile sonuçlanması halinde, yapılacak iş118

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

lem bir malın alım ve satımından farklı bir işlem olmayacağından, sözleşmedeki vade tarihindeki alınan veya satılan değerlerin sözleşmede belirlenen birim değerler üzerinden kayda alınması yeterli olacaktır. Dolayısıyla fiziki teslim ile sonuçlanan forward sözleşmelerinde kar veya zarardan söz edilmeyecektir. Ancak nakdi uzlaşma öngörülen sözleşmelerde, işlemden doğan kar veya zarar vade tarihinde kurum kazancının tespitinde dikkate alınacaktır. Konu ile ilgili Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 27/05/2014 tarih ve 645978663 ; banka ve finans kurumu olmayan bir şir125[6-2014]-81 sayılı Özelgesinde11 ketin, Türkiye mukimi bir şirket ile yapılacak forward işleminin fiziki teslimle sonuçlanmayacağı belirtilerek; vade kuru ile sözleşme kuru arasındaki farkın vade sonunda kar veya zarar olarak tespit edilip kurum kazancına dahil edilmesi gerektiği belirtilmiştir. 5 Seri No’lu KVK Genel Tebliği ile Kurumlar Vergisi kesintileri ile ilgili düzenleme de yürürlüğe konulmuştur. Düzenlemeye göre; Türkiye’de bir işyeri ve daimi temsilcisi olmayan dar mükellef kurumlar tarafından forward işlemlerinden elde edilen kazancın niteliği ticari kazanç olduğu ve bu kazançlar üzerinden KVK’nın 30’uncu maddesi uyarınca vergi kesintisi yapılmayacağı belirtilmiştir. 5.3. Katma Değer Vergisi Açısından Forward sözleşmelerini normal alım satım işlemlerinden ayıran fark; alım ve satımın gelecekteki bir tarihte yapılması ve şartlarının günümüzde belirlenmesidir. Yine bu sözleşmeler, belirlenen bir varlığın vadede teslimini öngören sözleşmelerdir. Dolayısıyla bu sözleşmelerde hizmet ve teslim ön plana çıkabilmektedir. Forward sözleşmelerin KDV’ye tabi olup olmadığı hususu ise sözleşmenin fiziki veya nakdi uzlaşıya bağlı olup olmadığına göre değişmektedir. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun (KDVK) konusunu teşkil eden 1’inci maddesinde ticari, sınai, zirai ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu hüküm altına alınmıştır. Maddeye göre devamlılık unsuru taşıyan ve Türkiye’de gerçekleşen Forward sözleşmelerden elde edilen kazancın KDV’ye tabi olduğu açıktır. 11 3 Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 27/05/2014 tarih ve 64597866-125[6-2014]-81 sayılı Özelgesinde; “……………. forward işleminin fiziki teslimle sonuçlanmayacağı belirtilerek; vade kuru ile sözleşme kuru arasındaki farkın vade tarihinde kur farkı gelir veya gideri olarak dikkate alınıp alınmayacağı, kur farkı gideri oluşması durumunda kurumlar vergisi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı …………... hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir. …………………………. Bu hüküm ve açıklamalara göre, forward sözleşmesi çerçevesinde oluşan vade kuru ile sözleşme kuru arasındaki fark, vade sonunda kâr veya zarar olarak tespit edilip kurum kazancına dahil edilecektir.” açıklaması yer almaktadır.

KASIM - ARALIK 2018

119


MALİ

ÇÖZÜM

Aksi durumda devamlılık unsuru taşımayan kazanç Türkiye’de dahi gerçek4 arıleşse, Gelir Vergisi Kanunu’nun 82’nci maddesinin birinci bendine göre12 zi kazanç olarak değerlendirilecek ve KDV doğmayacaktır. KDVK’nın 10’uncu maddesine göre vergiyi doğuran olay, malın teslimi veya hizmetin yapılması; malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi şeklinde ortaya çıktığı hüküm altına alınmıştır. Diğer taraftan KDVK’nın istisnaları düzenleyen 17’nci maddesinin (g) bendine göre; külçe altın ve külçe gümüş teslimleri ile kıymetli taşların Türkiye’de kurulu borsalarda işlem görmek üzere ithali, borsaya teslimi ve borsa üyeleri arasında el değiştirmesi, döviz, para, damga pulu, değerli kâğıtlar, hisse senedi, tahvil, varlık kiralama şirketleri tarafından ihraç edilen kira sertifikaları, Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören sermaye piyasası araçları ile metal, plastik, lastik, kauçuk, kâğıt, cam hurda ve atıkları ile konfeksiyon kırpıntılarının tesliminin istisna olduğu belirlenmiştir. Konu ile ilgili Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 27/05/2014 tarih ve 64597866125[6-2014]-81 sayılı Özelgesinde; banka ve finans kurumu olmayan bir şirketin, Türkiye mukimi bir şirket ile yapılacak forward işleminin fiziki teslimle sonuçlanmayacağı belirtilerek; sözleşme süresi sonundaki cari kur ile sözleşmede belirlenen kur arasındaki fark, lehine fark ortaya çıkan firmanın verdiği hizmet sonucu ortaya çıktığından bu fark üzerinden KDV hesaplanması gerektiği belirtilmiştir. Sözleşme sonunda oluşacak kur farkı Türkiye›deki firma lehine oluşursa, firma tarafından düzenlenen faturada KDV hesaplanarak 1 No’lu KDV beyannamesinde mükellef sıfatıyla beyan edilecektir. Yurtdışındaki firma lehine kur farkı oluşması halinde, Türkiye’de mukim firma kur farkı bedeli üzerinden hesaplanan KDV’yi 2 No’lu KDV beyannamesi ile sorumlu sıfatıyla beyan ederek ödeyecektir. Konuyu hem ilgili Kanun hem de idarenin verdiği görüş çerçevesinde değerlendirecek olursak; - Fiziki uzlaşma öngören Forward sözleşmelerde ön plana çıkan unsur teslimdir. Örneğin dövize dayalı Forward sözleşmelerde eğer fiziki uzlaşı öngörülmüşse, sözleşmede belirlenen vadede yine sözleşmede belirlenen varlığın teslimi söz konusudur. Mezkur Kanun’un 17/4-g maddesi gereği 12 4 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 82’nci maddesinde; “Vergiye tâbi arızi kazançlar şunlardır: 1. Arızi olarak ticarî muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde edilen kazançlar.” hükmü yer almaktadır.

120

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Forward sözleşmelerde fiziki teslim istisna kapsamında değerlendirildiğinden KDV’ye tabi olmayacaktır. - Nakdi uzlaşma öngören Forward sözleşmelerde ön plana çıkan unsur ise hizmettir. Örneğin dövize dayalı Forward sözleşmelerde eğer nakdi uzlaşı öngörülmüşse, sözleşmede belirlenen vadede yine sözleşmede belirlenen fiyat ile vadede piyasa fiyatı arasındaki farkın ifa edilmesi söz konusudur. Lehine fark oluşan tarafından mezkur Kanun’un 1’inci maddesi kapsamında KDV hesaplanacaktır. Dolayısıyla, Türkiye’de daha sık kullanılan ve tercih edilen fiziki uzlaşı ile sonuçlanan forward sözleşmeler KDV’den istisna tutulurken; finansman temini veya finansal hizmet bedelinin taraflara transferini öngören nakdi uzlaşı ile sonuçlanan Forward sözleşmeler ise KDV’nin hesaplanması gerekmektedir. 5.4. BSMV Açısından 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 28’inci maddesinde; banka ve sigorta şirketlerinin Finansal Kiralama Kanununa göre yaptıkları işlemler hariç olmak üzere, her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları bütün işlemleri nedeniyle kendi lehlerine nakden veya hesaben aldıkları paralar banka ve sigorta muameleleri vergisine (BSMV) tabi olduğu hüküm altına alınmıştır. BSMV’de vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi için işlem yapılması ve bu işlem neticesinde lehe para kalması gerekmektedir. Dolayısıyla bir işlem nedeniyle banka ve sigorta şirketleri tarafından gelir elde edilmiş ise matrah doğmakta ve BSMV hesaplanmaktadır. Mezkur Kanun’un istisnaları düzenleyen 29’uncu maddesinin (p) bendinde; arbitraj muameleleri ile Türkiye’de kurulu borsalarda gerçekleştirilen vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerine ilişkin muameleler ve bu muameleler sonucu lehe alınan paraların BSMV’den istisna olduğu hükmü yer almaktaydı. 05.12.2017 tarih ve 30261 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları İle Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 11’inci maddesi ile söz konusu istisna hükmünün kapsamı genişletilmiştir. Düzenlemeye göre Kanunda yer alan “Türkiye’de kurulu borsalarda gerçekleştirilen” ibaresi çıkarılmış, işlemin yapıldığı yere bakılmaksızın vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri sonucu lehe alınan paralar 01.01.2018 5 . Dolayısıyla tezgahüstü tarihinden itibaren BSMV’den istisna edilmektedir13 piyasalarda işlem gören Forward sözleşmeler de istisna kapsamına girmiştir. 5 6802 sayılı Kanun’un 29/p bendinin 01.01.2018 tarihinden itibaren geçerli son hali şu şekildedir; 13 “p) Arbitraj muameleleri ile vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerine ilişkin muameleler ve bu muameleler sonucu lehe alınan paralar.”

KASIM - ARALIK 2018

121


MALİ

ÇÖZÜM

Daha önce 89 Seri No’lu Gider Vergileri Genel Tebliğinde; vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinde, sözleşme vadesinde söz konusu sözleşme yükümlülüklerinin fiziki olarak yerine getirilmesi durumunda, bu işlemin kambiyo muamelesi olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş; diğer taraftan, sözleşmenin vade tarihinde tarafların sözleşme dolayısıyla lehe aldıkları parayı hesaplayıp ödemek suretiyle sözleşmeyi sonlandırmaları halinde, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinin nakdi uzlaşı ile sonuçlanmasının kambiyo işlemi olarak değerlendirilmesi mümkün olmayacağı belirtilmişti. Mezkur Tebliğin forward işlemlerinin vergilendirilmesi kısmında ise fiziki teslimatla sonuçlanan döviz/TL ve döviz/döviz forward sözleşmelerinde ana işlem kambiyo işlemi olduğundan, BSMV oranı sıfır olarak uygulanacağı; sözleşmenin nakdi uzlaşı ile sonuçlanması halinde ise, sözleşme nedeniyle lehe alınan para üzerinden %5 oranında BSMV hesaplanacağı belirtilmiştir. 7061 sayılı Kanundaki düzenleme öncesi mezkur Tebliğde yer alan hükümler dolayısıyla fiziki uzlaşıya dayalı forward sözleşmelerde %0; nakdi uzlaşıya dayalı forward sözleşmeler de ise %5 BSMV hesaplanıyordu. 7061 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle artık; işlemin yapıldığı piyasaya ve işlemin nakdi veya fiziki uzlaşıya dayanıp dayanmadığına bakılmaksızın forward sözleşmelerden banka ve/veya sigorta şirketlerinin lehine kalan paralar BSMV’den istisna edilmiştir. Düzenlemenin uygulama tarihi 01.01.2018 olduğundan dolayı bu tarihten önce nakdi uzlaşıya dayalı forward sözleşmelerde %5 BSMV hesaplanırken, bu tarihten itibaren artık tüm Forward sözleşmeler istisna kapsamında değerlendirilmektedir. 5.5. Damga Vergisi Açısından 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun konusunu belirleyen 1’inci maddesine göre, söz konusu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtlar Damga Vergisine tabidir. Dolayısıyla forward sözleşmeleri ile gerçekleştirilecek alım satım işlemleri Kanuna ekli (1) sayılı tablonun mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknameler ile ilgili kısmında belirlenen nispi orana göre (2018 yılı için binde 9,48) damga vergisine tabidir. Diğer taraftan Kanun’un istisnaları düzenleyen (2) sayılı tablonun “IV Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümün 19 numaralı fıkrasına göre; bankalar veya aracı kurumların taraf olduğu ya da bunlar aracılığıyla yapılan, belirli bir vadede önceden belirlenen fiyat, miktar ve nitelikte, ekonomik veya finansal göstergeye dayalı olarak düzenlenenler de dahil olmak üze122

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

re, para veya sermaye piyasası aracını, malı, kıymetli madeni ve dövizi alma, satma, değiştirme hak ve/veya yükümlülüğünü veren vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile bu sözleşmelere ilişkin olarak düzenlenen diğer kâğıtlar istisna edildiği hükme bağlanmıştır. Buna göre bir forward sözleşmede banka veya aracı kurum taraf ise bu işlemler nedeniyle düzenlenen kağıtlar damga vergisinden istisnaya tabi olmaktadır. Ancak banka veya aracı kurumların taraf olmadığı forward sözleşmeler ise mezkur Kanun’un 1’inci maddesine göre damga vergisine tabi olacaktır. 6. SONUÇ Teknolojinin gelişmesiyle uluslararası ticaretin ve ülkelerarası sermaye akışının artması neticesinde özellikle yabancı para başta olmak üzere, faiz ve ürün fiyatlarında dalgalanmalar kaçınılmazdır. Forward sözleşmeler, bu fiyat dalgalanmalarından kaynaklanan riskleri bertaraf etmek amacıyla kurumlar tarafından ülkemizde son zamanlarda başvurulan sermaye piyasası aracı haline gelmiştir. Söz konusu forward sözleşmeler tezgahüstü piyasalarda gerçekleştiğinden ve teminat sistemi bulunmadığından dolayı ağırlıklı olarak bankalar aracılığı ile yapılmaktadır. Söz konusu forward sözleşmeler ülkemizde yeni yaygınlaştığından dolayı, bu sözleşmelerden elde edilen kazançların hangi durumlarda vergilendirilip hangi durumlarda istisnaya tabi olduğu ise tartışmalı bir konu haline gelmiştir. Temel özellikleri gereği, taraflarca nakdi veya fiziki teslimata dayalı forward sözleşmeler ifa edilmektedir. Düzenlenen sözleşmelerde nakdi veya fiziki uzlaşı vergilendirme açısından önem arz etmektedir. Fiziki teslimata dayalı forward sözleşmeler Katma Değer Vergisinde istisnaya tabi iken nakdi uzlaşıya dayalı sözleşmelerde ise KDV hesaplanacaktır. Yine fiziki uzlaşıda Kurumlar Vergisi hesaplanmazken nakdi uzlaşıda kurum kazancının tespitinde önemli rol oynamaktadır. Dolayısıyla konuyla ilgili vergi mevzuatımızda ayrıntılı düzenlemelerin bir an önce belirlenmesi ve mükelleflerin bu sözleşmeleri ifa ederken bu hususlara dikkat etmeleri ileride mükelleflerin aleyhine oluşabilecek vergi ziyaının önüne geçilmesi için gerekmektedir.

KASIM - ARALIK 2018

123


MALİ

ÇÖZÜM

KAYNAKÇA Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı (27.05.2014) 64597866125[6-2014]-81 sayılı muktezası. İstanbul: Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı. Ceylan, Ali (2003). Finansal Teknikler. Bursa: Ekin Kitabevi. Maliye Bakanlığı (21.12.1999) 282 Seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği. Ankara: Resmi Gazete (Mük. 23913 sayılı). Maliye Bakanlığı (03.04.2007) 1 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği. Ankara: Resmi Gazete (26482 sayılı). Maliye Bakanlığı (19.01.2012) 5 Seri No’lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği. Ankara: Resmi Gazete (28178 sayılı). Maliye Bakanlığı (19.01.2012) 89 Seri No’lu Gider Vergileri Genel Tebliği. Ankara: Resmi Gazete (28178 sayılı). Özalp, Pınar. (2003) Türev Araçlarının Finansal Sistemin İşleyişi İçindeki Rolü: Türkiye’de Bu Piyasalara İşlerlik Kazandırma Çalışmaları. (Yayımlanmış TCMB Uzmanlık Yeterlik Tezi) Ankara, TCMB. T.C. Yasalar (21.06.2006) 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu. Ankara: Resmi Gazete (26205 sayılı). T.C. Yasalar (02.11.1984) 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu. Ankara: Resmi Gazete (18563 sayılı). T.C. Yasalar (06.01.1961) 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu. Ankara: Resmi Gazete (10700 sayılı). T.C. Yasalar (11.07.1964) 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu. Ankara: Resmi Gazete (11751 sayılı). T.C. Yasalar (30.12.2012) 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu. Ankara: Resmi Gazete (28513 sayılı). T.C. Yasalar (04.02.2011) 6098 sayılı Borçlar Kanunu. Ankara: Resmi Gazete (27836 sayılı). T.C. Yasalar (23.07.1956) 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu. Ankara: Resmi Gazete (9362 sayılı). T.C. Yasalar (05.12.2017) 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları İle Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun. Ankara: Resmi Gazete (30261 sayılı).

124

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 125 - 145

ÇÖZÜM

FİNANSAL TABLOLARIN KARŞILAŞTIRMA ÖZELLİĞİNİN PAY SENEDİ FİYAT EŞZAMANLILIĞINA ETKİSİ ‘’Borsa İstanbul’a Dayalı Bir Uygulama’’ THE EFFECT OF FINANCIAL STATEMENT COMPARABILITY CHARACTERISTIC ON STOCK PRICE SYNCHRONİCİTY “A Case Study Based on Stock Exchange Istanbul ” Nazan AKAN *14 ** Mohammad Reza TOUTOUNCHİ ASL15

ÖZ Bu araştırmanın amacı karşılaştırma kabiliyeti etkisinin finansal raporlama kalitesinin bir özelliği olarak, pay senetlerinin fiyat eşzamanlılığı üzerindeki etkisini belirlemektir. Pay senedi fiyat eşzamanlılığı, pay senetleri fiyatlarının bilgi içeriğini ölçmek için bir kıstas olarak sağlanmaktadır. Araştırma amacının doğrultusunda, 30 şirket 5 sektörde Borsa İstanbul Anonim Şirketi’nde yer alan şirketler arasından, 2008 ile 2012 yıllarının aralığı dikkate alınarak istatistiksel örnekleme seçilmektedir. Araştırma hipotezini test etmek için panel veriler kullanılarak çok değişkenli regresyon modeli sağlanmaktadır. Elde edilen sonuçlara göre, finansal tabloların karşılaştırılabilirliği pay senedi fiyat eşzamanlılığı üzerinde anlamlı ve negatif bir etki gerçekleştirmektedir. Bu bulguya dayanarak finansal tabloların karşılaştırma kabiliyeti, şirkete özgü bilgileri pay senedi fiyatlarında yüksek miktarda yansımasına neden olabileceğini ifade edebilmektedir. Anahtar Sözcükler: Finansal Tabloların Karşılaştırma Kabiliyeti, Pay Senedi Fiyat Eşzamanlılığı, Şirkete Özgü Kar, Sektör Seviyesinde Kar, Jel sınıflandırması: M41, G14. ABSTRACT The purpose of this study is to determine the effect of financial statements comparability as one of the qualitative characteristics of financial statement *14 Nazan AKAN‎, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir, E-mail: nazanakan@gmail.com. 15 Mohammad Reza TOUTOUNCHİ ASL, E-mail: mr.toutounchi@gmail.com; “Bu **

çalışma, Finansal Tabloların Karşılaştırma Özelliğinin ‎Gelecekteki Kazanç Tepki Katsayısına Etkisi, İstanbul Aydın Üniversitesi, SBE, 2017” başlıklı yüksek lisans tezinden geliştirilmiştir. Makale Geliş Tarihi: 25.05.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 14.07.2018

KASIM - ARALIK 2018

125


MALİ

ÇÖZÜM

reporting on stock price synchronicity. Stock price synchronicity is a criterion that has been used to evaluate the information content of stock price. In order to attain the research purpose, 30 companies in 5 industries among the listed companies in Istanbul Stock Exchange during the years 2008 to 2012 selected as statistical samples. For analyzing data and testing hypotheses, multi variable regression model with panel data have been used. Findings of research signify that financial statement comparability has a significant negative impact on stock price synchronicity. Based on this finding, it can be concluded that financial statements comparability causes the higher level of firm - specific information to be reflected in stock prices. Keywords: Financial Statement Comparability, Stock Price Synchronicity, Firm Specific Earning, Industry - Level Earning, Jel classification: M41, G14. 1. GİRİŞ Etkin piyasaların teorisine göre pay senetlerinin fiyatları, genel ve erişebilir bilgilerin tamamını içermekte ve pay senetlerinin fiyatlarındaki değişim, bilgilerin pay senetleri piyasasında akışı doğrultusunda gerçekleşmektedir. Bu bilgiler şirkete özgü bilgilerden ve sektör veya piyasa bilgilerinden sağlanmaktadır (Piotroski ve Roulstone, 2004; Hutton ve diğerleri, 2009). Şirkete özgü bilgiler pay senetlerin değerlendirilmesinde kullanılmakta olup, menkul kıymetler borsasında yer alan şirketler tarafından üç aylık veya yıllık raporların yayınlanması gibi; pay senetlerin fiyatlarını etkileyen her türlü önemli olayların raporlanması, şirket yöneticilerinin ve büyük hissedarların ellerinde olan özel ve gizli bilgileri kapsamaktadır. Diğer taraftan sektör veya piyasa bilgileri, bir sektörün performansı veya makroekonominin yaygın düzeyindeki bilgileri hakkında ayrıca sektör veya piyasa performansı ile şirket performansı arasındaki ilişkinin her türlü bilgisini tanımlamaktadır (Crawford ve diğerleri, 2012). Şirkete özgü bilgilerinin miktarını pay senetlerin fiyatlarında ve getirilerinde yansımasını belirlemek için pay senedi fiyat eşzamanlılığı kıstası sağlanmaktadır. Pay senedi fiyat eşzamanlılığı, şirketin pay senetlerindeki getirilerin değişim miktarını göstermektedir. Bu miktar sektör ve piyasa getirisinin vasıtası ile açıklanmaktadır. Bu çerçevede pay senetlerin fiyatları düşük eşzamanlılığa sahip olmak ile şirkete özgü bilgileri nispeten fazla miktarda içermektedir (Piotroski ve Roulstone, 2004). Pay senetlerin fiyatlarında şirkete özgü bilgilerin fazla miktarda yansıması, bilgilerin verimlilik kavramın göstermekte ve ayrıca kaynakların en etkili ve 126

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

uygun ölçüde tahsisine neden olmaktadır. Birçok araştırmada pay senetleri fiyatlarının bilgi içeriği ters bir kıstas olarak pay senedi fiyat eşzamanlılığın ölçmek için kullanılmaktadır. Bu araştırmalara göre ifşa kalitesinin artması ile yatırımcıların şirkete özgü bilgilere erişebilmelerini artırıp pay senedi fiyat eşzamanlılığını düşürmektedir (Durnev ve diğerleri, 2003; Haggard ve diğerleri, 2008; Cheng ve diğerleri, 2011). Karşılaştırma kabiliyeti finansal raporlama kalitesinin bir özeliği olarak bilgilerin niteliğini ve niceliğini artırıp bu tür bilgilere erişim maliyetini düşürmektedir (Defranco ve diğerleri, 2011). Dolayısıyla pay senedi fiyat eşzamanlılığın azalmasına neden olabilmektedir. Diğer kalite özelikleri aksine, karşılaştırma kabiliyetinin özeliği özel bir şirketin bilgilerine ait olmaktadır. Çünkü karşılaştırmanın doğası bilgilerin karşılaştırılabilmesi açısından diğer aynı sektörde olan şirketlerin bilgilerinden de kullanılmasını gerektirmektedir (Finansal Muhasebe Standartlar Kurulu, 2010). Bu durumda, karşılaştırma kabiliyeti sektör veya piyasa bilgilerinin ortaya çıkmasını artırıp pay senedi fiyat eşzamanlılığının artmasına neden olabilmektedir. Bu araştırmanın amacı finansal tabloların karşılaştırma kabiliyetini pay senedi fiyat eşzamanlılığı üzerinde etkisini ölçmektir. 2. TEMEL TEORİ VE LİTERATÜR Şirketlerin özel bilgilerine erişme maliyeti fazla olması için, yatırımcılar sektör veya piyasa bilgilerine iktifa etmektedirler. Bu durum pay senedi fiyat hareketlerinin eşzaman olmasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla pay senedin fiyatı kendisine ait gerçek değerinden sapmış olup sektör veya piyasa fiyatları ile paralel olarak değişmektedir. Bu durumda şirketin pay senetlerinin getirisi ile sektör veya piyasa getirilerinin ilişkisi ve ardından piyasa regresyon modelinin R2 miktarı yani bu modelin belirleme katsayısı yüksek olacaktır. Pay senedi fiyat eşzamanlılığı bir kıstas olarak piyasa modelinin belirleme katsayısı (R2) desteğiyle hesaplamakta ve sistematik dalgalanmaları pay senetleri getirisinin özel ve sistematik olmayan dalgalanmasına oranı ile (piyasa modelinin kalan kısmı) gösterilmektedir (Chan ve Hameed, 2006; Chan ve diğerleri, 2013; Li ve diğerleri, 2014). Pay senetlerin fiyatlarında sektör veya piyasa düzeyindeki bilgilerden ne kadar fazla yansıyorsa, pay senedi fiyat eşzamanlılığı yüksek olacaktır. Diğer taraftan şirkete özgü bilgilere erişimin kolaylaşması ve elde etme maliyetinin düşmesi, yatırımcılara pay senetlerin fiyatlandırmasında sektör veya piyasa KASIM - ARALIK 2018

127


MALİ

ÇÖZÜM

bilgileri ve sinyallerine dayanmalarının düşmesine neden olacaktır. Ayrıca piyasalarda eğitim gören ve düşünceli işlem yapanların artması, pay senetleri fiyatlarının tepkisini sektör veya piyasa performanslarına (sistematik dalgalanmalar) düşürerek sonuçta pay senedi fiyat eşzamanlılığı düşürmektedir (Veldkamp, 2006; Jin ve Myers, 2006; ‎Haggard, 2008‎). Şirkete özgü bilgiler pay senetlerin fiyatlarında ne zaman fazla miktarda yansıyorsa, şirkete özel getirilerin dalgalanması sistematik dalgalanmalar ile ilişkisizliği artıp dolayısıyla piyasa modelin açıklama gücü yani R2 ve pay senedi fiyat eşzamanlılığı düşmektedir. Ama bu teorinin tersi doğru olmamaktadır. Yani diğer bir ifade ile piyasa modelinin belirleme katsayısı (R2 miktarı) ve eşzamanlılığın düşük olması, şirkete özgü bilgilerin fazla miktarda pay senetleri fiyatlarında yansıması anlamında mutlaka değildir. Çünkü satın alma ve satış işlemlerinin sürecinden kaynaklanan bazı düzensizlikler ve fiyatların güvenilir olmaması getirilerin dalgalanmasını artırıp, R2 miktarını düşürtmektedir. Dolayısıyla pay senedi fiyat eşzamanlılığındaki düşüş, piyasa modelinde olan düzensizlikler sonucunda olabilmektedir (Kelly, 2007; Cheng ve diğerleri, 2011). Bu konu hakkında Li ve diğerlerinin (2014)’teki araştırmalarına göre; eğer pay senedi fiyat eşzamanlılığın düşmesi şirketlerin bilgi ortamının genişlenmesi karşısında gerçekleşiyorsa, o zaman pay senedi fiyat eşzamanlılığın düşüşünden bilgisel kavram elde edilmektedir (mesela bilgi asimetrisinin düşmesi gibi). Çünkü bilgi asimetrisinin çoğunluğu, gizli bilgilerin olmasından ve ayrıca kurul dış yatırımcıların şirkete özgü bilgilere erişe bilmemelerinden kaynaklanmaktadır. Bu durum genellikle piyasada bilgi şeffaflığının olmaması sonucundan ortaya çıkabilmektedir (Haghighat ve Alavi, 2013). Finansal raporlarda şeffaflık ve bilgi kalitesi, özel bilgilerin elde edilme maliyetini ve ayrıca şirkete özgü haberlerin saklanmasında yönetici yeteneğini düşürtüp neticede şirketin pay senetlerinin getirisinde şirkete özgü bilgilerden fazla miktarda yansımasına ve bu durumun pay senedi fiyat eşzamanlılığın düşmesine neden olmaktadır (Haggard ve diğerleri, 2008; Hutton ve diğerleri, 2009). Finansal tabloların karşılaştırılabilirliği muhasebe bilgilerinin kalite özelliklerinden biridir. Karşılaştırma kabiliyeti, benzer ekonomi olaylar için aynı muhasebe yöntemlerin uygulanması ile tanımlanmaktadır (Defranco ve diğerleri, 2011; Gordon ve Gallery, 2012). Bu kalite özelliği mali muhasebede muhasebe teorisyenleri tarafından çıkış ilkesi unvanı olarak beyan edilmektedir (Wolk ve diğerleri, 2004). Bu ilkeye göre bir ticari işletmede finansal bilgilerin hazırlanmasında farklı dönemler boyunca benzer olayların ve işlemlerin 128

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

etkisi için ‘’Tutarlılık Kavramı’’ nın ve ayrıca farklı ticari işletmelerde özel bir dönemde ‘’Tekdüzelik Kavramı’’ nın sağlanması gerektirmektedir. Dolayısıyla bir ticari işletmenin mali performansı eğiliminin tanınması ve ayrıca farklı ticari işletmelerin performansı arasında karşılaştırma imkânı bu yönden sağlanabilmektedir (Financial Muhasebe Standard Kurulu, 2010). Karşılaştırma kabiliyeti bir ilke olarak doğru ve dürüst sağlanıp uygulanması, bilgi kalitesini ve yatırımcıların menfaatlerini artırmaktadır. Diğer taraftan finansal tablolardaki benzer ekonomi olaylar için farklı yöntemlerin ve farklı ekonomi olalar için benzer yöntemlerin uygulanması, sanal benzerliklerin ve yanlış farklılıkların yaranmasına neden olmaktadır. Böylece finansal bilgilerin karşılaştırılması gerçekten mümkün olmamaktadır (Gordon ve Gallery, 2012). Finansal tabloların hazırlanmasında benzer varsayımların, tahminlerin ve muhasebe yöntemlerin uygulanması karşılaştırma kabiliyetinin gelişmesine neden olup yatırımcıların yeteneğini şirketlerin nispi performanslarını değerlendirmek için artırmaktadır. Nihayet bu artış erişilebilir bilgilerin kümesini büyütmektedir. Bazen ‎şirketlerin tüm bilgilerine erişilememesi durumunda, bazı genel ve kamuya açıklanan bilgiler arasında bağlantı kurmak, kullanıcılara şirketlerin performansın daha iyi tahmin etmelerinin imkânın sağlamaktadır. Aynı zamanda bu bilgiler kurul içi kişilerin gizli ve özel bilgilerin kullanılması için yeteneklerini ve üstünlüklerini düşürmektedir. Diğer bir ifade ile karşılaştırma kabiliyeti özellikle şirketlere özgü bilgilerinin artmasına neden olmaktadır (Brochet ve diğerleri, 2013; Campbell ve Yeung, 2013). Ayrıca karşılaştırma kabiliyeti, bilgilerin bir araya gelmesinin ve analizinin maliyetini düşürtüp bilgilerin niteliğin ve niceliğin artırmaktadır. Şirketlerin mali bilgilerinin karşılaştırılmasında, analizinde ve yorumlamasında karşılaştırma kabiliyetin yüksek olması, bilgilerde düzeltilme ihtiyacını düşürüp kurul dışı kullanıcılara fazla miktarda bilgilere, kolaylıkla ve düşük maliye ile bu bilgilere erişmelerini sağlamaktadır (Defranco ve diğerleri, 2011; Kim ve diğerleri, 2013). Ek bilgi kaynaklarının olması ve özellikle belirli zamanlarda özel bir pay senedinin fiyatlandırılması için bazı bilgiler içeriyorsa, pay senedi fiyat eşzamanlılığını düşürmektedir. Bu yüzden bu konuyu dikkate alarak sonuç edilebilir ki finansal tabloların karşılaştırma kabiliyetinin fazla olması, pay senedi fiyat eşzamanlılığının düşmesine neden olabilir (Haggard ve diğerleri, 2008). Diğer taraftan; pay senedi fiyat eşzamanlılığı üzerinde karşılaştırma kabiliyetinin etkisi, karşılaştırma kabiliyetinin sektör veya piyasa düzeyinden ihraç edilen bilgilerin rolünün etkisi kapsamında yer almaktadır. Ayrıca bir sektör veya bir piyasada KASIM - ARALIK 2018

129


MALİ

ÇÖZÜM

olan şirketlerin ağında bilgi ilişkisinin olmasını varsayarak; bu ağda karşılaştırma kabiliyeti ne kadar yüksek oluyorsa, yatırımcılar bir şirketin nispi performansını değerlendirmede ve pay senetlerinin fiyatlandırmasında diğer şirketlerin bilgilerinden daha fazla yararlanmaktadırlar. Dolayısıyla bu kalite özelliği diğer şirketlerin bilgilerini ve piyasa veya sektör bilgilerini pay senetlerin fiyatlarında yansımasına neden olacaktır. Bu durumda piyasa veya sektör getirisi ile şirket getirisinin korelasyonu artıp pay senedi fiyat eşzamanlılığın artmasına neden olacaktır (Hail ve diğerleri, 2010; Kim ve Li, 2010). Finansal Muhasebe Standartları kuruluna göre, finansal tabloların karşılaştırma kabiliyetinin önemli olmasının nedeni, kaynakların en etkili ve uygun tahsisinde etkili faktör olarak kabul edilmesidir. Bu durum şirkete özgü bilgilere erişmeyi gerektirmektedir. Dolayısıyla eğer karşılaştırma kabiliyetinin yüksek olması pay senedi fiyat eşzamanlılığın yüksek olmasına neden oluyorsa ve bu kalite özelliği şirkete özgü bilgileri nispi miktarda artıramıyorsa, daha düşüş yararlılığa sahip olacaktır (Durnev ve diğerleri, 2003). Bu konular ile ilgili bazı geçmiş araştırmalar aşağıda incelenmektedir. Ahmed ve diğerlerinin (2015) ‘’Karşılaştırma kabiliyeti ile pay senedi fiyatlarının verimliliği arasında ilişkisi’’ başlıklı araştırmalarında; finansal tabloların karşılaştırma kabiliyetinin etkisini, fiyatlandırma hatalarının muhasebe hesaplarındaki işleyiş tutarsızlığından kaynaklanmakta olduğunu incelemektedirler. Araştırmaların sonucuna göre; karşılaştırma kabiliyeti, kalite özelliği olarak bilgilerin pay senetlerinin fiyatlarında verimli bir şekilde yansımasına neden olmaktadır. Bu nedenle pay senetlerin yanlış fiyatlandırılmasını düşürmektedir. Jahangiri Rad‎ ve diğerleri (2014) ‘’Yatırımcı gurupların davranışlarını incelemek; Tahran Menkul Kıymetler Borsasına dayılı bir uygulama’’ başlıklı araştırmalarında elde edilen sonuçlara göre, yatırımcılar tüm piyasa davranışına dayanarak ve gurup şeklinde olarak pay senetlerin satın alma ve satış işlemlerini gerçekleştirmektedirler. Böylece şirketlerin pay senetlerinin getirisi, piyasa getirisi ile benzer ve şirket getirilerinin sapması, piyasa getirisinden daha az olmaktadır. Barth ve diğerleri (2013) ‘’Uluslararası finansal raporlama standartlarının ihtiyarı uygulanmasının finansal tabloların karşılaştırma kabiliyetine ve sermaye piyasası yararlılığında etkisi’’ başlıklı araştırmalarında uluslararası finansal raporlama standartlarının kabul edilmesinden sonra, bu standartları uygulayan şirketlerin finansal tablolarının karşılaştırılabilirliği artmaktadır. Dolayısıyla bu artış bilgi ortamın genişlenmesine, yatırımcıların şirketlere özgü bilgilere erişebilmelerine, pay senedi fiyat eşzamanlılığın düşmesine, sermaye piya130

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

sası likiditesinin artmasına ve pay senetlerin işlem hacminin artmasına neden olmaktadır. Brochet ve diğerleri (2013) ‘’Uluslararası finansal raporlama standartlarının zorunlu olarak uygulanması ve finansal tabloların karşılaştırma kabiliyeti’’ başlıklı araştırmalarında uluslararası finansal raporlama standartlarının kabul edilmesi ile karşılaştırma kabiliyetinin artmasını ve kurul içi işlem yapan kişilerin pay senetlerinin anormal getirisinin düşüşünü göstermektedirler. Bu anlamda karşılaştırma kabiliyeti, yatırımcılara şirketlerin özel bilgilerine erişebilmelerini artırmaktadır. Ahmadpour ve Peykarnegar (2012) ‘’Kazanç kalitesi ile fiyat eşzamanlılığı arasındaki ilişkinin incelenmesi’’ başlıklı araştırmalarında anormal tahakkuk kalemlerin kazanç kalitesinin kıstası olarak ve pay senedi fiyat eşzamanlılığı aralarındaki ilişkiyi incelemektedirler. Araştırmalarının sonucu Pearson korelasyonunun katsayısından destek alarak kazanç kalitesi ile pay senedi fiyat eşzamanlılığı arasında anlamlı ve negatif bir ilişki olduğunu göstermektedir. Cheng ve diğerleri (2011) ‘’Muhasebe bilgilerinin kalitesi ve pay senedi fiyat eşzamanlılığı – sektör seviyesinde bilgiler – şirkete özgü bilgiler’’ başlıklı araştırmalarında kazanç kalitesinin etkisini pay senedi fiyat eşzamanlılığı üzerinde incelemektedirler. Araştırmalarının sonucuna göre kazanç kalitesi pay senedi fiyat eşzamanlılığı üzerinde, iki yönden etki sağlayabilmektedir. Sonuçlarına göre mali analiz eden kişilerin tarafından fazla seviyede gözaltında olan şirketlerde; pay senedi fiyat eşzamanlılığına kazancın yüksek kalitesinin etkisi, pozitif olmaktadır. Ayrıca mali analiz eden kişilerin tarafından düşük seviyede gözaltında olan şirketlerde, kazanç kalitesi şirkete özgü bilgilerin artmasına ve eşzamanlılığın düşmesine neden olmaktadır. Foroughi ve diğerleri (2011) ‘’Finansal bilgilerin şeffaf olmamasının pay senedi fiyatının gelecekteki düşme riskine etkisi’’ başlıklı araştırmalarına göre tahakkuk esası yolu ile kazanç yönetimi ve pay senedi fiyat riskinin düşmesi arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Bu durumda, gerçek bilgilerden sapma amaçla kazanç yönetimi finansal raporlamada şeffaflığın düşmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla kazanç yönetimi şirkete özgü bilgilerin ve kotu haberlerin şirket içinde kümeleşmesine ve zamanında pay senedi fiyatlarında yansımamasına neden olmaktadır. Gul ve diğerleri (2010) ‘’Mülkiyet, dış yatırımcılar, denetim kalitesi ve pay senedi fiyat eşzamanlılığı, (Çin Borsasına dayalı bir uygulama)’’ başlıklı araştırmalarına göre büyük denetim firmaları tarafından denetlenen şirketlerin bilgi kalitesi ve güvenilirliği yüksek olup bu yüzden şirketin özel bilgilerden KASIM - ARALIK 2018

131


MALİ

ÇÖZÜM

daha fazla miktarda kullanıcılar kullanabilmektedirler. Dolayısıyla pay senedi fiyat eşzamanlılığı bu şirketlerde düşük olmaktadır. Hutton ve diğerleri (2009), ‘’Şeffaf olmayan finansal raporlar, R2 ve pay senedi fiyatlarının düşme riski’’ başlıklı araştırmaları, finansal raporları şeffaf olmayan şirketlerin getirisi değişikliklerinin birçok kısmı piyasa getirisi vasıtasıyla açıklanmasını göstermektedirler. Böylece bu şirketlerde piyasa modelinin R2 miktarı ve pay senedi fiyat eşzamanlılığı yüksek olmaktadır. Ayrıca kanıtların beyanına göre raporlarda şeffaflığın olmaması ve şirketlere özgü bilgilere erişememek pay senedi fiyat riski düşmesinin artmasına neden olabilmektedir. 3. ARAŞTIRMANIN HİPOTEZİ Bu araştırmanın genel amacı dikkate alarak araştırmanın hipotezi aşağıda açıklanmaktadır. Hipotez: Finansal tabloların karşılaştırma kabiliyeti pay senedi fiyat eşzamanlılığını etkilemektedir. 4. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ Bu araştırmadan ortaya çıkan sonuçlar karar verme süreçlerinde kullanılması için hedef acısından pratik bir yöntem olmaktadır. Ayrıca iki veya birkaç değişken arasında ilişki incelediği için regresyon modeli kullanılmakta ve araştırma doğa açısından Tanımlayıcı - Korelasyon olmaktadır. Araştırma konusu ile ilgili teorinin ve edebiyatın incelenmesi için kütüphane yöntemi sağlanmaktadır. Araştırmanın hipotezin test etmek amaçla çok değişkenli regresyon modeli, panel verileri kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Finansal bilgiler ve gerekli verileri incelenme yöntemi, Borsa İstanbul anonim şirketlerinde kabul edilmiş şirketlerin finansal tablolarından alınmaktadır. Verilerin hesaplanması, analiz ve tahlil edilmesi için Microsoft Excel 2016, Eviews 8 ve Stata 13 paket programları kullanılmaktadır. Araştırmanın karşılaştırma kabiliyeti değişkenin hesaplamak için üç sene önceki verilere ihtiyaç duyulmasından dolayı araştırmanın zaman alanı 2005 ile 2012 yılları dikkate alınmaktadır. Ayrıca bu araştırmanın istatistiksel örneklemi yargısal olarak tüm Borsa İstanbul anonim şirketlerinde kabul edilen şirketler arasından aşağıdaki koşullara uygun olarak seçilmektedir.

132

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Şirketlerin mali dönemi her yıl 31 Aralık’ta sona ermesi ve araştırmanın belirlediği zaman alanında, seçilen şirketler mali dönemlerin değiştirmemeleri, • Araştırmanın belirlediği zaman alanında pay senetlerinin işlemleri (satın alma ve satış) 6 aydan fazla süre durdurulması, • Araştırmaya katılan şirketler finansal aracılığı yapan şirketlerin (bankalar, yatırım şirketleri, holdingler, aracı kurumlar, mali kuruluşlar) üyeliğinde olmaması, • Araştırmaya katılan şirketlerin gerekli olan tüm verileri mevcut ve geçerli olması, Varsayımı altında, araştırmanın bağımsız değişkeni sektör seviyesinde tanımlanıp hesaplanması nedeni ile ve yukarıdaki koşulları dikkate alarak, o sektörler ki en az 6 şirketten ulaşmakta istatistik örnekleme seçilmektedir. Dolayısıyla 30 şirket 5 sektörde araştırmacıların yargılarına bağlı olarak araştırılmaya seçilmektedir. 5. ARAŞTIRMA MODELLERİ VE DEĞİŞKENLERİ Araştırma hipotezin test etmek için kullanılan modeli ve yöntemi açıklamadan önce araştırma değişkenlerinin nasıl hesaplanması aşağıda tanımlanmaktadır. 5.1. Araştırmanın Bağımlı Değişkeni Pay senedi fiyat eşzamanlılığı araştırmanın bağımlı değişkenidir. Bu değişkenin ölçülmesi için Piotroski ve Roulstone (2004) kıstasından, birinci denklemde açıklandığı gibi destek alınmaktadır. Bu denklemde: (1 Synchi,t: t yıllında i şirketin pay senedi fiyat eşzamanlılığı kıstasın temsil etmektedir. R2i,t: t yıllında i şirketi için ikinci denklemin regresyonundan ortaya çıkan belirleme katsayısıdır. (2

KASIM - ARALIK 2018

133


MALİ

ÇÖZÜM

Bu denklemde: Ri,θ: t yıllında θ ayında i şirketinin pay senedi getirisini temsil etmektedir. Rm,θ-1: θ-1 ayında piyasa getirisini temsil etmektedir. Rm,θ: θ ayında piyasa getirisini temsil etmektedir. RInd,θ-1: θ-1 ayında i şirketi ile ilgili sektör getirisini temsil etmektedir. RInd,θ: θ ayında i şirketi ile ilgili sektör getirisini temsil etmektedir. εi,θ: θ ayında i şirketin pay senedi getirilerinin geri kalan kısmını temsil etmektedir. Diğer bir ifade ile modelin kalan kısmını temsil etmektedir (şirkete özgü aylık getiri). 5.2. Araştırmanın Bağımsız Değişkeni Finansal tabloların karşılaştırma kabiliyeti bu araştırmanın bağımsız değişkenidir. Bu değişkenin ölçülmesi için Defranco ve diğerlerinin (2011) sundukları model sağlanmaktadır. Bu modelin çerçevesinde, şirketin muhasebe sistemi bir fonksiyon olarak dikkate alınmakta ki ekonomi olayları (pay senetlerin getirisin) finansal raporlara (muhasebe karı) dönüştürmektedir. Böylece iki şirketin arasında muhasebe fonksiyonları ne kadar fazla benzer oluyorsa, finansal tablolarının karşılaştırma kabiliyeti daha yüksek olacaktır. Bu kıstastan yararlanarak, i ve j şirketlerinin arasında karşılaştırma kabiliyetin hesaplamak için aşağıdaki yöntem sağlanmaktadır. İlk her şirket – yıl için üçüncü denklemde zaman serisi verilerin kullanımı ile (altı aylık), t yıllının sonuna bağlı son 4 yıllık dönemi için katsayılar hesaplanmaktadır. (3 Bu denklemde: Earningi,k: k altı ayında i şirketinin net karı / altı aylık dönemin başında şirketin pay senetlerinin piyasa değerine temsil etmektedir. Returni,k: k altı ayında i şirketin pay senetlerinin getirilerini temsil etmektedir. Üçüncü denklemden hesaplanan katsayılar, i şirketinin muhasebe fonksiyonun temsil etmekte ki ekonomi olayları (getiri) muhasebe raporuna (kar) dönüştürmektedir. Yani αi,t ve βi,t, t yıllında i şirketinin muhasebe fonksiyonun temsil etmektedirler. Ayrıca αj,t ve βj,t, t yılında j şirketinin muhasebe fonksiyonun temsil etmektedirler. İ ve J şirketlerinin muhasebe fonksiyonlarının arasındaki benzerlik, iki şirketin karşılaştırma kabiliyetinin miktarın göstermektedir. Bu 134

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

yüzden iki şirketin muhasebe fonksiyonlarının arasındaki farkı hesaplamak için, her yılla ait dördüncü ve beşinci denklemleri kullanılmaktadır. Dolayısıyla bir kere i şirketin karı kendi muhasebe fonksiyonunda yer alarak ve bir kere j şirketinin muhasebe fonksiyonunda ama i şirketinin kendi getirileri ile yer alarak, her altı ayda üçüncü denkleminin zaman dönemi ile benzer dönemlerde tahmin edilmektedir. (4 (5 Bu denklemlerde: E(Earning)i,i,k: k inci altı ayda i şirketi için tahmin edilen kar, i şirketinin muhasebe fonksiyonun ve i şirketinin getirileri kullanılmaktadır. E(Earning)i,j,k: k inci altı ayda i şirketi için tahmin edilen kar, j şirketinin muhasebe fonksiyonun ve i şirketinin getirileri kullanılmaktadır. Yukarıdaki rakamlar 8 dönem ve her dönem 6 aylık için, t-3 yıllının ilk yarıyılından t yıllının ikinci yarıyılına kadar sırayla k-7 ve k’ni gösterilip hesaplanmaktadır. Tahmin edilen kar miktarlarında fark ortalaması, iki şirketini muhasebe fonksiyonunda farkı beyan etmektedir. Dolayısıyla bu miktarın tersi, iki şirketin arasında karşılaştırma kabiliyetin ve benzerlik miktarın altıncı denklemin açıkladığı gibi göstermektedir. (6 Bu denklemde: ComAcci,j,t: t yıllında i ve j şirketlerinin arasındaki karşılaştırma kabiliyetini temsil etmektedir. Benzer yöntem ile her yıl da her çift, i şirketi ile benzer sektörde üye olan j şirketleri için ComAcci,j,t kıstası hesaplanıp, sonra hesaplanan miktarların medyanı t yılında i şirketi için şirkete özgü karşılaştırma kabiliyetinin kıstası olarak tanımlanmaktadır. Bu miktar Comi,t simgesi ile gösterilmektedir.

KASIM - ARALIK 2018

135


MALİ

ÇÖZÜM

5.3. Araştırmanın Kontrol Edilen Değişkenleri 5.3.1. Sektörde rekabet durumu (HHIi,t): Li ve Zhan (2016) ve Cheng ve diğerleri (2013) araştırmalarına göre, bu değişkenin hesaplanması için, Herfindahl Hirschman endeksi kullanılmaktadır. Herfindahl Hirschman endeksinin hesaplanması için ilk önce her yılda örnekleme üye olan her bir sektör için, şirketlerin net satışları toplanmaktadır. Ardından her şirketin net satışını hesaplanan toplama bölerek şirketin sektör satışından payı elde edilmektedir. Nihayet bu payların karesini her şirket için toplayarak Herfindahl Hirschman endeksi her yıl her sektör için belirlenmektedir. Bu endeks sektörün odaklanma miktarını ölçmektedir. Bu miktar ne kadar büyük ise, odaklanma miktarı yüksek olup sektörde daha düşük rekabet bulunmaktadır. Dolayısıyla sektördeki rekabet durumunun değişkenin ölçmek için, yedinci ve sekizinci denklemlerden destek alınmaktadır. (7 Bu denklemde:‎ HHI: Herfindahl Hirschman endeksini temsil etmektedir.‎ K: sektörde aktif olan şirketlerin sayısını temsil etmektedir.‎ Si: sektörde mevcut olan i şirketinin sektör satışından payını temsil etmektedir. ‎Bu miktarın hesaplanması sekizinci denklemde açıklanmaktadır. (8 ‎Bu denklemde:‎ Xj: j şirketinin satışını ve numara 1 sektör türünü temsil etmektedir. 5.3.2. Defter değerinin piyasa değerine oranı (BMi,t): Bu değişken, t-1 yıllının sonunda şirketin öz kaynaklarının (pay sahiplerinin) defter değerini, t yıllının başında piyasa değerine bölünmesi ile hesaplanmaktadır. 5.3.3. Pay senetlerinin işlem hacmi (TurnOveri,t): Şirketin yılsonunda pay senetlerinin işlem hacmi, yılsonunda şirketin pay senetlerinin sayısına, bölünerek hesaplanmaktadır.

136

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

5.3.4. Varlıkların getirisindeki dalgalanma (StdROAi,t): Bu kavram, t-3 yıllından t yıllına kadar şirketin varlıklarındaki getirilerin standart sapmasını hesaplamaktadır. Ayrıca şirketin varlıklarının getirisi, şirketin yıllık net karı veya zararı / şirketin dönem başı toplam varlıkları aracılığıyla hesaplanmaktadır. 5.3.5. Faaliyet eden sektör (Indi,t): Araştırmanın bağımsız değişkeni sektörde tanımlanıp ‎hesaplanması nedeni ile her sektörün özgüsüne ait özellikleri araştırmanın ‎sonuçların etkileyebilmektedir. Bu esasla araştırmanın teori temellerini ‎dikkate alarak, araştırmada ‎kullanılan modelde sektör türünün etkisi kontrol edilmesi gerekmektedir. Diğer ‎bir ifade ile kullanılan modelde sektörün sabit etkisi dikkate alınarak tahmin ‎edilmektedir. Bu amaçla, 4 sahte değişken (sektör sayısı eksi bir) tanımlanıp ‎araştırma modeline dâhil edilmektedir. Böylece, i şirketi için faaliyet ettiği ‎sektör ile ilgili değişkene bir numara ve üç diğer sektörlerin değişkenine sıfır ‎uygulanmaktadır‎ (Choi ve diğerleri, 2014). Ayrıca Utz (2016)’a göre, pay senedi fiyat ‎eşzamanlılığı üzerinde finansal tabloların karşılaştırma kabiliyetinin etkisini ‎tahmin etmek için, üç diğer kontrol edilen değişken incelenmektedir. Bu ‎değişkenler dokuzuncu denkleminin sağlanması ile hesaplanmaktadırlar. (9 ‎Bu denklemde: SWi,θ: i şirketine özgü aylık getiriyi temsil emektedir. ‎εi,θ: şirkete özgü getirini sektör veya piyasa getirilerine oranını temsil etmektedir. AvrSWi,t: t yıllında i şirketine özgü aylık getirilerinin ortalamasını temsil etmektedir. StdSWi,t: t yıllında i şirketine özgü aylık getirilerinin standart sapmasını temsil etmektedir. SkeSWi,t: t yıllında i şirketine özgü aylık getirilerinin negatif çarpıklığını temsil etmektedir.

KASIM - ARALIK 2018

137


MALİ

ÇÖZÜM

6. ARAŞTIRMA HİPOTEZİNİN TESTİ Araştırma hipotezin test etmek amaçla onuncu denklem aşağıdaki gibi sağlanmaktadır. (10 Bu denklemde: Synchi,t: t yıllında i şirketinin pay senedi fiyat eşzamanlılığı kıstasını temsil etmektedir. HHIi,t: t yıllında i şirketi ile ilgili sektörde rekabet durumunun kıstasını temsil etmektedir. BMi,t: t yıllının başında i şirketinin öz kaynaklarının ‎(pay sahiplerinin)‎ defter değerinin piyasa değerine göre oranın temsil etmektedir. TurnOveri,t: t yıllının sonunda i şirketinin pay senetlerinin işlem hacmin, şirketin pay sayısına bölerek ve elde edilen sonucun doğal logaritmasının hesaplanmasını temsil etmektedir. StdROAi,t: t-3 yıllından t yıllına kadar i şirketin varlıkları getirisinin standart sapmasını temsil etmektedir. AvrSWi,t: t yıllında i şirketine özgü aylık getirilerin ortalamasını temsil etmektedir. StdSWi,t: t yıllında i şirketine özgü aylık getirilerin standart sapmasını temsil etmektedir. SkeSwi,t: t yıllında i şirketine özgü aylık getirilerin negatif çarpıklığını temsil etmektedir. Bu araştırmanın amacı dikkate alınarak, karşılaştırma kabiliyetini pay senedi fiyat eşzamanlılığına etkisini test etmek için β1 katsayısı onuncu denklemde incelenmektedir. Eğer β1, %95 güven seviyesinde anlamlı olursa araştırmanın hipotezi reddedilmemektedir. 7. ARAŞTIRMA BULGULARI Verilerin toplanmasından ve araştırma değişkenlerinin hesaplanmasından sonra her değişkenin tanımlayıcı parametreleri ayrı ayrı olarak hesaplanmaktadır. Bu endeksler dağılım ve merkezi endeksler ile ilgili bilgileri içermekte ki birinci tabloda gösterilmektedir.

138

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Tablo 1: Araştırmada kullanılan değişkenlerin tanımlayıcı istatistikleri

Kaynak: Araştırma bulguları. Değişkenlerin ve özellikle bağımlı değişkenin ortalama ve medyan miktarları birbirlerine yakın olmaları, uygun ve normal bir istatistik dağlımı göstermektedir. Ayrıca değişkenlerin standart sapması miktarına sahip olmaları, onların regresyon modelinde kullanılabilirliğini sağlamaktadır. Regresyon modelin parametrelerinin tahmininde ortaya çıkan sonuçların daha fazla verimliliği ve tutarlılığı olmasıyla, modelin kalan kısımlar arasında varyans eşitliği, otokorelasyonun ve çoklu doğrusal bağlantının olmaması gibi testler incelenmektedir. Modelin kalan kısımlarında varyans eşitsizliği testin gerçekleştirmek için LR testi kullanılmaktadır. Eğer testin sonucu varyans eşitsizliğin gösteriyorsa modelde sorun bulunmakta ki bu sorunun çözülmesi için, modelin hesaplanmasında genelleştirilmiş en küçük kareler yöntemini (GLS) sağlanmaktadır. İkinci tabloda açıklandığı gibi P-değeri 0.000 ile eşit olup varyans eşitsizliğin beyan etmektedir. Panel verilerin uygulanması, çoklu doğrusal bağlantının ortaya çıkmasına önleme yöntemlerinden biri olmasına rağmen, ancak bu hususta VIF testi ayrıca da yapılmaktadır. Üçüncü tabloda açıklandığı gibi testin sonucu 5’ten küçük olduğu için modelde çoklu doğrusal bağlantı sorunu bulunmamaktadır. Ayrıca modelin kalan kısımları arasında otokorelasyonun olmasını belirlemek için Durbin - Watson istatistiği sağlanmakta ki beşinci tabloda açıklanmaktadır.

KASIM - ARALIK 2018

139


MALİ

ÇÖZÜM

Tablo 2: Varyans eşitsizliği testinin sonucu H0 Hipotezi

Karşılaştırma kabiliyeti

Testin İstatistiği

P-değeri

Sonuç

Varyans eşitliği

Comi,t

‎ 2074.85‎0

‎ 0.000

H0 Reddedilmektedir

Kaynak: Araştırma bulguları. Tablo 3: VİF testinin sonucu Değişken

VIF

1 / VIF

Değişken

VIF

1 / VIF

Comi,t

1.29

0.775532

StdROAi,t

2.01

0.497240

HHIi,t

1.07

0.932418

AvrSWi,t ‎

7.46

0.134097

BMi,t

1.88

0.530849

StdSWi,t ‫‏‬

8.26

0.121107

TurnOveri,t

1.17

0.851361

SkeSWi,t

1.33

0.753816

Sonuç

VIF Ortalama 3.06

Kaynak: Araştırma bulguları. İfade edilen konulara göre ki araştırmanın bağımsız değişkeni her sektör seviyesinde tanımlanıp hesaplanmakta ve her sektörün özellikleri araştırma sonuçların etkileyebilmekte, regresyon modelinin tahmininde sektörün sabit etkisi her sektör için sahte değişkenler tanımlayarak kontrol edilmektedir. Bu konuyla ilgili bilgiler araştırmanın kontrol eden değişkenleri kısmında faaliyet eden sektör başlığında beyan edilmektedir. Sektörün sabit etkilerinin dikkate alınması ve ayrıca doğru ve gerekli olması, Wald testi yolu ile incelenmektedir. Dördüncü tablonun açıkladığı gibi testin P-değeri miktarının %5 hata seviyesinden düşük olması (0.000), sektörün sahte değişkenlerinin uygulanmasını değer acısından geçerli edip sektörün sabit etkilerinin dikkate alınmasının gerekliliğin teyit etmektedir. Tablo 4: Wald testinin sonucu H0 Hipotezi

Karşılaştırma kabiliyeti

F testinin İstatistiği

P-değeri

Sonuç

β9=β10=β11=β12=0‎

Comi,t

‎ 3801.464‎

‎ 0.000

H0 Reddedilmektedir

Kaynak: Araştırma bulguları.

140

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

8. ARAŞTIRMA HİPOTEZİNİN TESTİ Araştırmanın hipotezine göre finansal tabloların karşılaştırma kabiliyeti pay senedi fiyat eşzamanlılığını etkiletmektedir. Beşinci tablo hipotezin testinden ortaya çıkan sonuçları göstermektedir. F istatistiği için hesaplanan P-değeri miktarı (0.000), %5 hata seviyesinden düşük olmasını dikkate alınarak, araştırmanın modeli anlamlı olup yüksek geçerliliğe sahip olduğu sonucuna varılmaktadır. Ayrıca Durbin - Watson istatistiğinin miktarı 1.5 ile 2.5 arasında olması (2.074) modelde otokorelasyon sorununun olmamasını göstermektedir. Modelin düzeltilmiş belirleme katsayısına göre (0.388), bağımlı değişkenin değişikliklerinin yaklaşık %39’u bağımsız ve kontrol edilen değişkenler tarafından açıklanmaktadır. Beşinci tablo kayıt edilmiş sonuçlara göre karşılaştırma kabiliyetinin değişkeni (Comi,t) için tahmin edilen P-değeri 0.008 ve katsayı -1.243 ile eşit olmaktadır. Dolayısıyla P-değeri %95 güven seviyesinde olması için finansal tabloların karşılaştırma kabiliyeti pay senedi fiyat eşzamanlılığı üzerinde negatif ve anlamlı etkisinin olduğu sonucuna varılmakta olup bu nedenle araştırmanın hipotezi reddedilmemektedir. Diğer bir ifade ile karşılaştırma kabiliyetinin özelliği artıkça, sistematik dalgalanmanı şirket getirisine özel dalgalanma oranına düşürtmesine neden olmaktadır. Tablo 5: Araştırma hipotezinin test sonuçları Modelin bağımlı değişkeni: Pay senedi fiyat eşzamanlılığı ‫‏(‏‬Synchi,t‫‏)‏‬ Modelin bağımsız değişkeni: Karşılaştırma kabiliyeti (Comi,t) Açıklayıcı Değişkenler

Katsayı

T istatistiği

P-değeri

Y-kesişimi ‎

5.840

4.250

0.000

Comi,t

-1.243

-2.710

0.008

HHIi,t

-11.030

-3.330

0.001

BMi,t

0.121

2.280

0.025

TurnOveri,t

0.047

1.660

0.099

StdROAi,t

-1.839

-0.820

0.415

AvrSWi,t ‎

‎-756611.200‎

-2.690

0.008

StdSWi,t ‫‏‬

‎-1958.408‎

-4.230

0.000

SkeSWi,t

0.254

2.140

0.035

Sektörün sabit etkileri

Kontrol edilmiştir

F istatistiği

10.900

P-değeri

0.000

Belirleme katsayı

0.437

Düzeltilmiş belirleme katsayı

0.338

Durbin - Watson istatistiği

2.074

Kaynak: Araştırma bulguları. KASIM - ARALIK 2018

141


MALİ

ÇÖZÜM

9. SONUÇ Bu araştırmada finansal tabloların karşılaştırma kabiliyetinin pay senedi fiyat eşzamanlılığı üzerindeki etkisi incelenmektedir. Pay senedi fiyat eşzamanlılığı bir kıstas olarak piyasa modelinin R2 miktarın kullanılarak hesaplanmaktadır. Bu kıstas vasıtası ile şirkete özgü bilgilerin nispi miktarı (sektör veya piyasa düzeyindeki bilgilerin karşısında) ki pay senetlerinin fiyatlarında yansımakta ve ölçülmektedir. Böylece şirkete özgü bilgilerden pay senetlerin fiyatlarına yansıması halinde, şirketin pay senetlerinin getirisi ile sektör veya piyasa getirisinin (piyasa modelinin R2 miktarı) korelasyonu ve pay senedi fiyat eşzamanlılığı düşük olacaktır. Ama R2 miktarının düşük olması ayrıca modelde hataların olmasından da kaynaklanabilmektedir. Araştırmadan ortaya çıkan sonuçlara göre, finansal tabloların karşılaştırma kabiliyeti pay senedi fiyat eşzamanlılığını düşürmektedir. Dolayısıyla bu sonuçlara dayanarak finansal tabloların karşılaştırma kabiliyeti kalite özelliklerinin biri olarak, şirketlere özgü bilgilerin erişebilme maliyetini düşürüp bu bilgilerin pay senetlerinin fiyatlarında yansıması miktarını artırdığı sonucuna varılmaktadır. Diğer bir ifade bu kalite özelliği muhasebe bilgilerinde artması, şirketlerin performanslarını nispi değerlendirmek için yatırımcıların yeteneğini artırıp sermaye piyasasında pay senetlerin doğru fiyatlandırılmasına neden olmaktadır. Bu özellik nihayet yatırımcıların kaynaklarının en etkili ve uygun tahsisini sağlamaktadır. Bu araştırmadan ortaya çıkan sonuçlar Barth ve diğerleri (2013), Brochet ve diğerleri (2013), Ahmadpour ve Peykarnegar (2012), Foroughi ve diğerleri (2011), Gul ve diğerleri (2010), Hutton ve diğerleri (2009) araştırmasından ortaya çıkan sonuçları ile benzer olmaktadır. Genellikle bu araştırmanın sonuçları sermaye piyasasında karşılaştırılabilirliğin yararlılığını göstermektedir. Dolayısıyla bu araştırma yatırımcılara karar verme doğrultusunda yatırımlarının verimli tahsisi için bu kabiliyete fazla dikkat etmelerin önerir. Ayrıca bu araştırmada muhasebe standartlarının düzenleyicilerine ve ticari birimlerin yöneticilerine önerilen; şirketlerin performansın değerlendirilmesinde yatırımcılara desteklemeleri için, finansal tablolarda karşılaştırma kabiliyetin geliştirilmesini dikkate almalarıdır.

142

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

KAYNAKÇA Ahmadpour, A., Peykarnegar, S. (2012). Examine the Relationship Between Earnings Quality and Price Synchronicity in Companies Listed on The Stock Exchange, Monthly Management Engineering. 40, 82-86. Ahmed, S. A., Neel, M., Safdar, I. (2015). Evidence on The Association between Accounting Comparability and Stock Price Efficiency. 10’Th Annual Lone Star Accounting Research Conference United States. University of Texas at Dallas. January 30. Barth, M. E., Landsman, W. R., Lang, M. H., Williams, C. D. (2013). Effects on Comparability and Capital Market Benefits of Voluntary Adoption of IFRS by Us Firms: Insights from Voluntary Adoption of IFRS By Non-Us Firms. Working Paper, Available at http:// www.ssrn.com. Brochet, F., Jagolinzer, A., Riedl, E. (2013). Mandatory IFRS Adoption and Financial Statement Comparability. Contemporary Accounting Research. 30, 1371-1400. Campbell, J., Yeung, P. E. (2013). Comparability, Investor Sophistication, and Contagion Effects. Financial Accounting And Reporting Section Midyear Meeting. San Diego, California. January 12. Chan, K., Hameed, A. (2006). Stock Price Synchronicity and Analyst Coverage in Emerging Markets. Journal Of Financial Economics. 80, 115-147. Chan, K., Hameed, A., Kang, W. (2013). Stock Price Synchronicity and Liquidity. Journal of Financial Market. 16, 414-438. Cheng, C. S. A., Johnston, J. A., Zhou, L. (2011). Accounting Quality and Price Synchronicity-Industry-Specific and Firm-Specific Information. American Accounting Association Annual Meeting, Denver, Colorado. Cheng, P., Man, P. Yi, C. H. (2013). The Impact of Product Market Competition on Earnings Quality. Accounting and Finance. 53, 137-162. Choi, J. H., Choi, S., Myers, L. A., Ziebart, D. (2014). Financial Statement Comparability and The Ability of Current Stock Returns to reflect the Information in Future Earnings. Available at http://www.ssrn.com. Crawford, S. S., Roulstone, D. T., So, E. C. (2012). Analyst Initiations of Coverage and Stock Price Synchronicity. The Accounting Reviews. 87, 15271553. Defranco, G., Kothari, S. p., Verdi, R. S. (2011). The Benefits of Financial Statement Comparability. Journal Of Accounting Research. 49, 895-931.

KASIM - ARALIK 2018

143


MALİ

ÇÖZÜM

Deniz Dursun, G., Toutounchi Asl, M. R. (2017). The Effect of Financial Statement Comparability Characteristic on Future Earnings Response Coefficient. Istanbul Aydin Universitesi Durnev, A., Morck, R., Yeung, B., Zarowin, P. (2003). Does Greater Firm-Specific Return Variation Mean Informed Stock Pricing?. Journal of Accounting Research. 41, 797-836. Financial Accounting Standards Board (FASB), (1980). Statement of Financial Accounting Concepts No. 2: Qualitative Characteristics of Accounting Information. Financial Accounting Standards Board (FASB), (2010). Statement of Financial Accounting Concepts No. 8: Conceptual Framework for Financial Reporting. Foroughi, D., Amiri, H., Mirzaei, M. (2011). The Effect of Non-Transparency of Financial Information on Future Stock Price Crash Risk in Firms Listed in Tehran Stock Exchange. Journal of Financial Accounting Studies. 4, 15-40. Gordon, I., Gallery, N. (2012). Assessing Financial Reporting Comparability Across Institutional Settings: The Case of Pension Accounting. The British Accounting Review. 44, 11-20. Gul, F. A., Kim, J. B., Qui, A. A. (2010). Ownership, Foreign shareholding, Audit Quality, and Stock Price Synchronicity: Evidence from China. Journal of Financial Economics. 95, 425-442. Haggard, K. S., Matrin, X., Pereira, R. (2008). Does Voluntary Disclosure Improve Stock Price Informativenes?. Journal of Financial Management. 37, 747-768. Haghighat, H., Alavi, M., (2013). Investigating the Relationship between Transparency of Accounting Profit and Unusual Stock Returns in Listed Companies in Tehran Stock Exchange. Journal of Financial Accounting Research. 15, 1-12. Hail, L., Leuz, C., Wysocki, P. (2010). Global Accounting Convergence and the Potential Adoption of IFRS by the U.S. (Part I): Conceptual Underpinnings and Economic Analysis. Accounting Horizons. 24, 355-394. Hutton, A. P., Marcus, A. J., Tehranian, H. (2009). Opaque Financial Reports, R2, and Crash Risk. Journal of Financial Economics. 94, 67-86. Jahangiri Rad, M., Marfou, M., Salimi, M. J., (2014). Investigating the Group’s Ownership in Tehran Stock Exchange. Quarterly Journal of Empirical Financial Accounting Studies. 42, 141-158. 144

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Jin, L., Myers, S. (2006). R2 around the World: New Theory and Tests. Journal of Financial Economics. 79, 257-292. Kelly, P. (2007). Information Efficiency and Firm-Specific Return Variation. Working Paper, Available at http:/ / www.ssrn.com. Kim, S., Kraft, P., Ryan, S. G. (2013). Financial Statement Comparability and Credit Risk. Review of Accounting Studies. 18, 783-823. Kim, Y. Li, S. (2010). Mandatory IFRS Adoption and Intra-Industry Information Transfer. Working Paper, Available at http:/ / www.ssrn.com. Li, B., Rajgopal, S., Venkatachalam, M. (2014). R2 and Idiosyncratic Risk Are Not Interchangeable. The Accounting Review. 89, 2261-2295. Li, S., Zhan, X. (2016). Product Market Threats and Stock Crash Risk. Available at http://www.ssrn.com. Piotroski, J., Roulstone, D. (2004). The Influence of Analysts, Institutional Investors and Insiders on the Incorporation of Market, Industry and Firm-Specific Information into Stock Prices. The Accounting Review. 79, 1119-1152. Utz, S. (2016). Stock Synchronicity, Stock Price Crash Risk, and Corporate Social Responsibility Evidence from An International Sample. Available at http://www.ssrn.com. Veldkamp, L. L. (2006). Information Markets and the Movement of Asset Prices. Review of Economic Studies. 73, 823-845. Wolk, H. I., Dodd, J. L., Tearny, M. G. (2004). Accounting Theory: Conceptual Issue in a Political Economic Environment. South-Western.

KASIM - ARALIK 2018

145



HAKEMSİZ YAZILAR OPINION PAPERS

@

MALİ

ÇÖZÜM

MART - NİSAN 2015

95


MALİ

148

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 149 - 155

ÇÖZÜM

TEKAFÜL SİGORTASI KAPSAMINDA SİGORTALILARCA ÖDENEN PRİMLERİN İADESİ * Ufuk ÜNLÜ16 ÖZ Faizsiz sigorta veya İslami sigorta olarak bilinen tekafül sigortası, sigorta ihtiyacı bulunan ancak İslam dininin esas ve usullerine göre bu ihtiyaçlarını karşılamak isteyenlerin başvurduğu geleneksel sigortaya alternatif bir sigorta çeşididir. Tekafül, kelime olarak “dayanışma” anlamına gelmektedir. Tekafül sigortası; faiz, aşırı risk alma ve net olmayan hususları içermemektedir. Anılan sigortada toplanan primler faizsiz araçlara yatırılmakta ve ilgili masraflar düşüldükten sonra dönem sonunda sigortalıya iade edilmektedir. Anahtar Sözcükler: Faizsiz Bankacılık, Tekafül Sigortası, Prim, Bakiye. 1. GİRİŞ Katılım bankacılığı ve bu sisteme bağlı enstrümanların kullanımı her geçen gün artmaktadır. Bu kapsamda söz konusu sistem ve enstrümanlar sadece Müslüman ülkelerde değil, tüm dünya ülkeleri arasında kullanılır hale gelmiştir. Tekafül sigortası da faizsiz bankacılığın sigorta alanına yansımış hali olarak kabul edilmektedir. Tekafül sigortasının temelinde gönüllük ve dayanışma mevcut olup, bu sigortayı yaptıranlar belli bir riske karşılık prim ödeyerek birikim fonu oluşturmaktadırlar. Sigorta dönemi sonunda, primlerin elde tutulmasından kaynaklanan maliyet düşülmekte ve elde edilen getiri, sigorta şirketi ve sigorta yaptıran kişiler arasında paylaşılmaktadır. Bir başka deyişle, dönem sonunda daha önce tahsil edilmiş olan primlerin belli bir kısmının iade edilmektedir. Tekafül sigortası kapsamında sigortalıların daha önce ödemiş olduğu sigorta primlerinin iadesi durumunda, iade edilecek tutarların tahsil edilen prim tutarından düşük olması halinde, söz konusu ödemelerin irat sayılarak gelir vergisi tevkifatına tabi olup olmayacağı konusunda makalemiz kaleme alınmış olup, öncelikle faizsiz bankacılık ve tekafül sigortası hakkında bilgi verilecektir.

*16 Başbakanlık Başmüfettişi Makale Geliş Tarihi: 12.11.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 26.11.2018

KASIM - ARALIK 2018

149


MALİ

ÇÖZÜM

2. FAİZSİZ BANKACILIK (KATILIM BANKACILIĞI) Faizsiz işlem yapan bankalar yahut diğer adıyla katılım bankaları ise alternatif finansman çözümleri sunarak finans sektöründe faaliyet gösteren, bankacılık hizmetlerini gerçekleştiren ve sektörü de finanse eden kuruluşlardır. Bankacılık hizmetlerini gerçekleştirerek aynı zamanda da ortaklarından (cari hesap sahipleri) kâr/zarar ortaklığı ile toplanan fonları, faizsiz finansman çerçevesi içerisinde reel sektöre aktararak, ortaya çıkan kar veya zararı tasarruf sahipleri ile paylaşmaktadırlar.(Özulucan ve Deran, 2009,86) Fon transfer işlemlerinin faiz temelinden kaçınılarak yapıldığı bir bankacılık modeli olan katılım bankacılığında, banka müşterilerinden toplanan fonlar, işletilmek üzere ödünç alınarak, mevduat müşterisi ile paranın işletilmesi üzerine kâr zarar ortaklığı kurulmaktadır.(Ergeç, 2018, 70) Bu kapsamda, özellikle Müslüman ülkelerde ve Müslümanlarda görülen refah düzeyinin yükselmesi ve faizden kaçınma isteği; geleneksel bankacılık sistemine alternatif arayışlarını hızlandırmış, tasarrufların İslami kurallar çerçevesinde değerlendirilebileceği hizmetleri sunan finansal kurumların ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.(Kınalı, 2012, 5) Katılım bankacılığına literatürde, “İslami banka” veya “faizsiz banka” isimleri de verilmektedir. Katılım bankaları ile mevduat bankaları fonksiyonel olarak birbirine benzemektedir. Her iki tür bankacılık da halktan ve çeşitli kuruluşlardan topladıkları tasarrufları tüccar, sanayici ve tüketicilere kullandırmakta, tasarruflar ve yatırımlar arasında aracılık yapmaktadır. Ayrıca dış ticaret, teminat mektubu, çek, senet ve kredi kartı gibi diğer bankacılık faaliyetlerini gerçekleştirmektedir. 3. TEKAFÜL SİGORTASI “Tekafül” sözlük anlamı itibari ile dayanışma demektir. Arapça kökenli kefalet kelimesinden türemiş olan tekafül Türkçe anlamı olarak ise bir arada hareket etmek, dayanışmak olarak yorumlanabilir.(Üstün, 2014,6) Tekafül sigortacılığı, gönüllü katkı ve karşılıklı yardımlaşma ilkesine göre bir araya gelen bireylerin, aralarından birinin karşılaşacağı olumsuz bir olayın, sorumluluk paylaşımı esasına göre tazmin edilmesi şeklinde yürütülen bir yardımlaşma faaliyetidir. Bu sistemde katılımcıların ödedikleri primlerden oluşan ve İslami esaslara göre faiz dışı yatırım araçları ile ekonomik bir değer kazandırılan fonlar, katılımcıların olası hasarlarının tazmini amacıyla kullanılmaktadır. Konvansiyonel sigortacılıktan bir diğer farkı da bu noktada ortaya çıkmakta ve dönem sonunda elde edilen kazançlar (yatırıma yönlendirilen 150

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

katkı paylarından operasyonel giderler çıkarıldıktan sonra kalan tutar) sigorta eden ve sigorta edilen arasında paylaşılmaktadır. Daha açık bir ifadeyle, katılımcı sigortanın kapsadığı dönem boyunca ticari teşebbüsün bir ortağı gibi işlev görmekte olup, sistem adeta bir kar/zarar ortaklığını çağrıştırmaktadır. (Altıntaş, 2016, 125) Tekafül sigortacılığının çalışma prensibi, mütüel (karşılıklı, kooperatif) esaslara göre elde edilen gelirin İslami usullere göre helal kazançlar elde edecek şekilde değerlendirilmesi12 ve elde edilen gelirin/kazancın hakkaniyete uygun bir eşitlik içerisinde hak sahiplerine, ortaklarına ödenmesi esasına dayanmaktadır. Aynı şekilde, zarar edildiğinde de bu zararın ortakları arasında hakkaniyete uygun şekilde dağıtılması ve karşılanması gerekecektir. Tekafül sigortacılığının konvansiyonel sigortadan temel farkı ise, İslami kurallara uygun şekilde risk paylaşımı yapılması ve faizsiz bankacılık yatırım esasları ile fonların yönetilmesine önem vermesidir.(Üstün, 2014, 7) Genel olarak bakıldığında, tekafül sigortacılık sisteminin temeli ortaklığa dayanmaktadır. Risk ortaklar arasında dağıtılmaktadır. Tekafül sigortacılığının en önemli diğer bir özelliği ise toplamış oldukları primleri faizsiz finansman enstrümanlarına yatırmasıdır. Batılı ülkelerde ortaya çıkan haliyle sigortanın İslam hukuku açısından caiz sayılıp sayılmayacağı tartışmalıdır. Buna karşılık, İslam kültürünün kendi toplumsal güvence sistemi olan tekâfül, İslami hukuka uygundur.(Yıldırım, 2014, 52) Tekafül de kendi içerisinde aile tekafülü (family takaful) ve genel tekafül (general takaful) olarak iki başlık altında incelenebilmektedir. Konvansiyonel sigortacılık sistemi ile kıyaslayacak olursak general takaful elementer (hayatdışı) sigortacılığın bir alternatifi, aile tekafülü de hayat sigortacılığının bir alternatifi olarak görülmektedir. Ancak aile tekafülü genel mekanizması ve işlem yapısı itibariyle konvansiyonel sigortacılıktaki hayat sigortasından ayrılmaktadır.(Shanmurgam and Zahari, 2010, 70) 4. TEKAFÜL SİGORTASI KAPSAMINDA SİGORTALILARCA ÖDENEN PRİMLERİN İADESİ Tekafül sigortası kapsamında sigortalıların daha önce ödemiş olduğu sigorta primlerinin iadesi durumunda, iade edilecek tutarların 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75’inci maddesinin 15’inci fıkrası kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve iade edilecek tutarın tahsil edilen prim tutarından düşük olması halinde, söz konusu ödemelerin irat sayılarak gelir KASIM - ARALIK 2018

151


MALİ

ÇÖZÜM

vergisi tevkifatına tabi olup olmayacağı yürürlükteki mevzuat kapsamında bu başlıkta incelenecektir. 193 sayılı Kanunun 75. maddesinin ikinci fıkrasının (15) numaralı bendinde; tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları, yardım sandıkları ile emeklilik ve sigorta şirketleri tarafından ödenen irat tutarlarının menkul sermaye iradı olduğu, aynı maddeye 6327 sayılı Kanunla eklenen fıkra ile maddenin ikinci fıkrasının (15) numaralı bendinde yer alan irat tutarının; varsa fesih ve iştira kesintisi indirilmeden önceki birikim tutarından, yatırıma yönlendirilen tutar indirilerek bulunacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanunun 94. maddesinin birinci fıkrasında ise; kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı ile zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin bu maddede yazılı bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları, aynı maddenin (15) numaralı bendinde ise; 75. maddenin ikinci fıkrasının (15) numaralı bendine göre menkul sermaye iradı sayılan ödemelerden vergi tevkifatı yapılacağı belirtilmiştir. Konuya ilişkin olarak 13.08.2003 tarihli ve 3 sıra numaralı Gelir Vergisi Sirkülerinin “2.1-Gelirin Niteliği” başlıklı bölümünde; katılımcılardan toplanan katkı payı veya primlerin nemalandırılarak hak sahibine geri ödenmesi esasına dayalı bireysel emeklilik sistemi ve benzeri nitelikteki birikimli şahıs sigortaları kapsamında elde edilen gelirlerin Gelir Vergisi Kanununun 75. maddesinde menkul sermaye olarak tanımlandığı ve katılımcıların sistemde kalma süreleri ve ayrılma biçimlerinin elde edilen gelirin niteliğini değiştirmeyeceği belirtilmiştir. Anılan Sirkülerin “2.3- Karma Poliçeler Dolayısıyla Elde Edilen Gelirler” başlıklı bölümünde ise; “Ölüm, maluliyet ve benzer risklere karşı yapılan riziko teminatları ile birikimli teminatların aynı poliçede gösterilmesi durumunda, söz konusu poliçenin birikimli teminata isabet eden kısmı ile ilgili olarak yapılacak ödemeler menkul sermaye iradı olarak değerlendirilecektir. Birikimler dışında, sadece riskin gerçekleşmesi halinde yapılan ödemeler ise gelir vergisinin konusuna girmemektedir. 152

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Ölüm, maluliyet ve benzer risklerin gerçekleşmesi halinde risk teminatına ilaveten sigortalıya risk anındaki birikimlerinin değerinin ödenmesi veya birikim veya risk teminatından yüksek olanın ödenmesi esasına dayalı poliçelerde ödeme riskin gerçekleşmesine bağlı olarak yapılsa dahi, birikimli teminata isabet eden tutar menkul sermaye iradı olarak değerlendirilecektir. Örneğin; birikim veya risk teminatından yüksek olanın ödenmesi esasına dayalı bir poliçe kapsamında, riskin gerçekleştiği anda risk teminatının birikimden daha yüksek olması halinde, ödenecek tutarın birikime isabet eden kısmı menkul sermaye iradı olarak gelir vergisine tabi olacaktır. Risk teminatı ile birikim arasındaki tutar ise gelir vergisine tabi olmayacaktır. Ancak riskin gerçekleştiği anda birikim tutarının daha yüksek olması halinde ödenecek tutarın tamamı menkul sermaye iradı olarak değerlendirilecektir.” Açıklamalarına yer verilmiştir. Diğer taraftan, 23.10.2012 tarihli ve 85 sıra numaralı Gelir Vergisi Sirkülerinde; “ ... 4. Menkul Sermaye İradının Tespiti 6327 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle Gelir Vergisi Kanununun 75. maddesinde yapılan değişiklikler uyarınca; - Tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları, yardım sandıkları ile sigorta ve emeklilik şirketleri tarafından; a. On yıldan az süreyle prim veya aidat ödeyerek ayrılanlara ödenen irat tutarları, b. On yıl süreyle prim veya aidat ödeyerek ayrılanlar ile vefat, maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara ödenen irat tutarları, ... menkul sermaye iradı olarak tanımlanmıştır. Anılan maddeye eklenen fıkra hükmü gereği irat tutarı; - Şahıs sigortaları kapsamında yapılan ödemelerde varsa fesih ve iştira kesintisi indirilmeden önceki birikim tutarından, yatırıma yönlendirilen tutar indirilerek, .... hesaplanacaktır. ... 5. Gelir Vergisi Tevkifatı Uygulaması 6327 sayılı Kanunla değişik Gelir Vergisi Kanununun 94. maddesinin birinci fıkrasının (15) ve (16) numaralı bent hükümleri uyarınca, tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları, yardım sandıkları ile sigorta ve emeklilik şirketleri, birikimli şahıs sigortaları, emeklilik ve sigorta şirketleri ise, bireysel emeklilik KASIM - ARALIK 2018

153


MALİ

ÇÖZÜM

sözleşmeleri dolayısıyla yaptıkları ödemelerde irat tutarları üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapmak durumundadır. Bakanlar Kurulunun 12.01.2009 tarihli ve 2009/14592 sayılı Kararnamesinin eki Kararda değişiklik yapan 06.09.2012 tarihli ve 2012/3571 sayılı Kararı uyarınca, 29.08.2012 tarihinden itibaren yapılacak ödemeler için geçerli olmak üzere, - Tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları, yardım sandıkları ile sigorta ve emeklilik şirketleri tarafından; a. On yıldan az süreyle prim veya aidat ödeyerek ayrılanlara ödenen irat tutarları üzerinden % 15, b. On yıl süreyle prim veya aidat ödeyerek ayrılanlar ile vefat, maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara ödenen irat tutarları üzerinden % 10 ... oranında gelir vergisi tevkifatı yapılacaktır.” Açıklamalarına yer verilmiş ayrıca, 85 sıra numaralı Sirküler ile 3 ve 59 sıra numaralı Gelir Vergisi Sirkülerlerinin bu Sirkülere aykırı hükümleri de yürürlükten kaldırılmıştır. Öte yandan, 10.10.2012 tarihli ve 28437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Hayat Grubu Sigortaları Yönetmeliğinin “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde birikim primi; hayat grubu sigortalarında, risk primi hesabına bağlı olmaksızın, yatırım amacıyla alınan miktar olarak tanımlanmıştır. Buna göre, tekafül sigortası kapsamında sigortayı yapan şirketler tarafından sigortalılara yapılacak olan prim (bakiye) iadesi ödemelerinin tahsil edilen prim tutarını aşması durumunda, aşan kısmın Gelir Vergisi Kanununun 75. maddesinin ikinci fıkrasının (15) numaralı bendi kapsamında menkul sermaye iradının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Tespit edilecek irat tutarı üzerinden, aynı Kanunun 94. maddesi uyarınca tevkifat yapılacağı ise tabiidir. Diğer taraftan, sigorta yapan şirketler tarafından sigortalılara yapılacak olan prim (bakiye) iadesi ödemelerinin tahsil edilen prim tutarından düşük olması durumunda, söz konusu ödemeler irat olarak değerlendirilmeyecektir. 5. SONUÇ Bir araya gelen bireylerin, aralarından birinin karşılaşacağı olumsuz bir olayın, sorumluluk paylaşımı esasına göre tazmin edilmesi şeklinde yürütülen bir yardımlaşma faaliyetine tekafül sigortası denilmektedir. Tekafül sigortacılık sisteminin temeli ortaklığa ve dayanışmaya dayanmaktadır. Risk ortaklar 154

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

arasında dağıtılmaktadır. Tekafül sigortacılığının en önemli diğer bir özelliği ise toplamış oldukları primleri faizsiz finansman enstrümanlarına yatırmasıdır. Batılı ülkelerde ortaya çıkan haliyle sigortanın İslam hukuku açısından caiz sayılıp sayılmayacağı tartışmalıdır. Buna karşılık, İslam kültürünün kendi toplumsal güvence sistemi olan tekâfül, İslami hukuka uygundur. Tekafül sigortası kapsamında sigortalıların daha önce ödemiş olduğu sigorta primlerinin iadesi durumunda, iade edilecek tutarların tahsil edilen prim tutarından düşük olması halinde, söz konusu ödemelerin irat sayılarak gelir vergisi tevkifatına tabi olup olmayacağı konusuyla ilgili olarak; sigortalılara yapılacak olan bakiye iadesi ödemelerinin tahsil edilen prim tutarını aşması durumunda, aşan kısmın Gelir Vergisi Kanununun 75. maddesinin ikinci fıkrasının (15) numaralı bendi kapsamında menkul sermaye iradının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Tespit edilecek irat tutarı üzerinden tevkifat yapılması gerekmektedir. Ayrıca, sigorta yapan şirketler tarafından sigortalılara yapılacak olan bakiye iadesi ödemelerinin tahsil edilen prim tutarından düşük olması durumunda, söz konusu ödemeler irat olarak değerlendirilmeyecektir. KAYNAKÇA Altıntaş, K. M. (2016). Katılım Bankacılığı Çerçevesinde Alternatif Bir Sigorta Sistemi: Tekafül Sigorta Sisteminin Türkiye’de Uygulanabilirliği. AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 16 (2). Ergeç, E.H. ve Asutay, M. (2018). Kar Payı ve Mevduat Faizi İlişkisinde Neden ve Sonuçlar. İktisat Dergisi. 1(1) Kınalı, F. (2012). Faizsiz Sistemde Bankacılık Anlayışı. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Selçuk Üniversitesi, Konya Özulucan, A. ve Deran, A. (2009). Katılım Bankacılığı İle Geleneksel Bankaların Bankacılık Hizmetleri ve Muhasebe Uygulamaları Açısından Karşılaştırılması, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:11. Shanmugam, B.and Z.R. Zahari (2010). A Primer on Islamic Finance, The Research Foundation of CFA Institute. Üstün, Y. (2014). Sigorta, Tekafül ve Kooperatif Sigortacılığı. Karınca Dergisi. 80,(927). Yıldırım, İ. (2014), Tekafül (İslami) Sigortacılık Sisteminin Dünyadaki Gelişimi Ve Türkiye’de Uygulanabilirliği. Organizasyon Ve Yönetim Bilimleri Dergisi. 6(2).

KASIM - ARALIK 2018

155


MALİ

156

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 157 - 164

ÇÖZÜM

DÖVİZLE BORÇLANAN ŞİRKETLERİN MERKEZ BANKASINA BİLDİRİMDE BULUNMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ * Mustafa YAVUZ17 ÖZ 7061 sayılı Kanunla getirilen düzenleme uyarınca Merkez Bankası, gerçek ve tüzel kişilerin döviz pozisyonunu etkileyen işlemlerin izlenmesi amacıyla belirleyeceği kişilerden her türlü bilgi ve belgeyi istemeye yetkili kılınmıştır. Bu kapsamda, Merkez Bankasınca 17.02.2018 tarihinde çıkarılan ikincil mevzuata göre; yurt içinden ve yurt dışından sağlanan yabancı para nakdi krediler ile dövize endeksli kredilerinin toplamı ilgili hesap döneminin son iş günü itibarıyla belli bir tutar ABD doları ve üstünde olan şirketler, finansal raporlama çerçevesine uygun olarak hazırladıkları verileri, üç aylık bilanço dönemlerini takip eden belirli tarihler arasında adı geçen Bankanın oluşturduğu Sistemik Risk Veri Takip Sistemine giriş yaparak bildirmekle yükümlüdür. Söz konusu düzenlemede ayrıca Banka tarafından istenilen bilgi ve belgeleri vermeyen, gerçeğe aykırı veren veya belirlenen usul ve esaslara aykırı olarak veren gerçek kişiler ile şirketlerin görevli ve ilgilileri hakkında adli yaptırım da öngörülmüştür. İşte bu çalışmada, belli bir tutarın üstünde dövizle borçlanan şirketlerin Merkez Bankasına bildirimde bulunma yükümlülüğü tüm yönleriyle ele alınmış ve değerlendirilmiştir. Anahtar Sözcükler: Merkez Bankası, döviz pozisyonu, firma, yabancı para nakdi kredi, dövize endeksli kredi, Sistemik Risk Veri Takip Sistemi. 1. GİRİŞ Merkez Bankasının temel görevlerinden biri, finansal istikrarı sağlayıcı yönde para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirler almaktır. Bu durum ise sektörlerin döviz pozisyonlarını etkileyen işlemlerin yakından takibini gerektirmektedir. Buna istinaden Merkez Bankasının mevcut veri tabanlarına dayanan takip sisteminin güçlendirilmesi ve sağlıklı, doğru, güncel ve sistemli olarak veri elde edilebilmesi için 7061 sayılı Torba Kanunun (T.C. Yasalar, 05.12.2017) 33. maddesiyle 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda (T.C. Yasalar, 26.01.1970) değişiklik yapılmış ve söz konusu düzenlemeyle Merkez Bankasına, ‘gerçek ve tüzel kişilerin döviz pozisyonunu 17 * * Gümrük ve Ticaret Uzmanı Makale Geliş Tarihi: 28.09.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 26.11.2018

KASIM - ARALIK 2018

157


MALİ

ÇÖZÜM

etkileyen işlemlerini izlemek amacıyla belirleyeceği gerçek ve tüzel kişilerden her türlü bilgi ve belgeyi isteme yetkisi’ verilmiştir. Anılan yetki bağlamında Merkez Bankası, özellikle reel sektörün yabancı parayla borçlanmasından kaynaklanan borçlanma ve kur riskini bilme ve değerlendirmede bulunma imkanına kavuşmuştur. 7061 sayılı Kanun, Merkez Bankasını ayrıca döviz pozisyonunu etkileyen işlemlerin izlenmesi bağlamında, istenilecek bilgi ve belgelerin kapsamını, toplanma ve izlenme yöntemini, doğruluğunun denetimini, paylaşımını, destek hizmeti teminini ve diğer hususlara dair usul ve esasları belirleme konusunda da yetkili kılmıştır. Bu çerçevede, anılan Bankaca, “Döviz Pozisyonunu Etkileyen İşlemlerin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tarafından İzlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” (Merkez Bankası, 17.02.2018) (Yönetmelik) 17.02.2018 tarihinde yürürlüğe konulmuş ve söz konusu Yönetmeliğin bazı hükümleri, 19.09.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle revize edilmiştir. İşte bu çalışmada, belli bir tutarın üstünde dövizle borçlanan şirketlerin Merkez Bankasına bildirimde bulunma yükümlülüğü tüm yönleriyle ele alınmış ve değerlendirilmiştir. 2. KONUYA İLİŞKİN MEVZUAT DÜZENLEMESİ 7061 sayılı Torba Kanunla, 1211 sayılı Kanunun mülga 44. maddesi yeniden düzenlenmiştir. 5 Aralık 2017 tarihinde yürürlüğe giren mezkûr maddenin mevcut hali, “Banka, gerçek ve tüzel kişilerin döviz pozisyonunu etkileyen işlemlerini izlemek amacıyla belirleyeceği gerçek ve tüzel kişilerden her türlü bilgi ve belgeyi istemeye yetkilidir. İstenilecek bilgi ve belgelerin kapsamı, toplanma ve izlenme yöntemi, doğruluğunun denetimi, paylaşımı, destek hizmeti temini de dâhil olmak üzere usul ve esaslar Bankaca belirlenir. Bu maddenin uygulanmasında destek hizmeti kuruluşu çalışanları hakkında da bu Kanunun 35 inci maddesi ve 68 inci maddesinin (II) numaralı fıkrasının (a) bendi hükümleri tatbik olunur.” hükmünü havidir. Yapılan düzenlemeyle Merkez Bankasına, görevlerini yerine getirebilmesi amacıyla gerçek ve tüzel kişilerden bilgi isteme yetkisi tanınmıştır. Bahsi geçen yetkinin kullanımına ilişkin usul ve esaslar ise bir önceki bölümde belirtildiği üzere Döviz Pozisyonunu Etkileyen İşlemlerin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tarafından İzlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikle belirlenmiştir. 158

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

3. MERKEZ BANKASINA BİLDİRİMDE BULUNMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN KAPSAMI Bildirim yükümlülüğünün koşulları Yönetmeliğin 5. maddesinde düzenlenmiş olup, anılan maddenin birinci fıkrasında, “Yurt içinden ve yurt dışından sağlanan yabancı para nakdi krediler ile dövize endeksli kredilerinin toplamı ilgili hesap döneminin son iş günü itibarıyla 15 milyon ABD doları ve üstünde olan firmalar, veri formu ile talep edilen bilgileri, açıklama formuna uygun olarak Bankaya müteakip hesap döneminden itibaren bildirmekle yükümlüdür.” denil1 yabancı para nakdi mektedir. Bu kapsamda, yükümlülüğün konusu, firmaların18 krediler ile dövize endeksli kredilerinin toplamının ilgili hesap döneminin son iş günü itibarıyla 15 milyon ABD doları ve üstünde olmasıdır. Hemen belirtelim ki, bahse konu yükümlülük, sadece nakdi krediler için geçerli olup, gayri nakdi krediler yükümlülük kapsamda yer almamaktadır. Bunun yanında, yükümlülüğün belirlenmesinde yalnız kredi anapara tutarları esas alınır, faiz tahakkukları ise belirlemede dikkate alınmaz. Öte yandan, Merkez Bankasına bildirimle yükümlü olunup olunmadığının belirlenmesinde, firmanın yabancı para nakdi kredileri ile dövize endeksli kredileri toplamı hesaplanırken varsa son hesap dönemine ilişkin TMS’lere göre hazırlanan finansal durum tablosu, TMS’lere göre hazırlanmış finansal durum tablosunun bulunmaması durumunda vergi mevzuatı çerçevesinde kamu idarelerine sunulmak üzere hazırlanan bilanço dikkate alınır. Bu çerçevede firmalar, 31 Mart, 30 Haziran, 30 Eylül ve 31 Aralık tarihlerinde sona eren üçer aylık hesap dönemleri itibarıyla finansal durum tablolarında veya bilançolarında yer alan yabancı para kredi tutarı toplamı 15 milyon ABD doları ve üzerinde ise bildirimle yükümlü olmaktadır. Kredi tutarlarının ABD doları karşılığı ise ilgili dönemin son iş gününe ilişkin Resmi Gazete’de yayımlanan döviz alış kuru kullanılarak belirlenir. Diğer taraftan, bildirimle yükümlü olan firmanın yabancı para nakdi krediler ile dövize endeksli kredileri toplamının Merkez Bankasınca tanımlanan sınırın (15 milyon ABD dolarının) altında kalması durumunda, müteakip yıllık hesap döneminden itibaren bildirim yükümlülüğü sona erer. Örneğin; 31.03.2018 tarihinde yabancı para kredileri toplamı 15 milyon ABD doları ve üzerinde olan firmaların borçları 30.06.2018 hesap dönemi itibarıyla belirlenen limitin altına düştüğünde firmanın bildirim yükümlülüğü 30.06.2018, 18 Hükümde geçen “firma” ibaresinin kapsamına hangi kişi ve kuruluşların girdiği bir sonraki bölümde 1 açıklanmıştır.

KASIM - ARALIK 2018

159


MALİ

ÇÖZÜM

30.09.2018 ve 31.12.2018 hesap dönemleri için devam etmekte, 30.03.2019 tarihli hesap dönemi için ise (borcun halen belirlenen limitin altında olması durumunda) sona ermektedir. 4. BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜ KAPSAMINDA OLAN KİŞİ VE KURULUŞLAR Yönetmeliğin 5/1. maddesi uyarınca Merkez Bankasına bildirim yükümlülüğü, yabancı para nakdi krediler ile dövize endeksli kredilerinin toplamı ilgili hesap döneminin son iş günü itibarıyla 15 milyon ABD doları ve üstünde olan “firmalar” için oluşmaktadır. “Firma” ibaresinden ne kastedildiği ise aynı Yönetmeliğin 4/1-g maddesinde açıklanmıştır. Bu çerçevede, anılan madde uyarınca “firma” teriminin kapsamına; • Gerçek kişiler, • 5411 sayılı Bankacılık Kanununda tanımlanan banka ve finansal kuruluşlar haricindeki özel hukuk tüzel kişileri, • Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler ile bunların bağlı işletme ve idareleri ile sermayelerinin yarısından fazlasına tek başına veya birlikte sahip oldukları iktisadi teşebbüsler, • Kamu iktisadi teşebbüsleri, • Yükseköğretim kurumları, 2 girmektedir.19 Her ne kadar zikredilen maddede şirketler doğrudan sayılmamışsa da, “özel hukuk tüzel kişileri” ibaresi şirketleri de kapsamaktadır. Nitekim 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (T.C. Yasalar, 14.02.2011) 125/1. maddesi uyarınca ticaret şirketleri (kollektif, komandit, anonim ve limited şirketler ile kooperatifler) tüzel kişiliği haizdir. Dolayısıyla, birer özel hukuk tüzel kişisi olan ticaret şirketleri, anılan mevzuat uyarınca gerekli şartların varlığı halinde Merkez Bankasına bildirimde bulunmakla yükümlüdür. 2 19 Döviz Pozisyonunu Etkileyen İşlemlerin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tarafından İzlenmesine

İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği halinde “firma” terimi, ‘bildirimle yükümlü olan, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununda tanımlanan banka ve finansal kuruluşlar haricindeki gerçek ve tüzel kişiler’ şeklinde tanımlanmışken; 19.09.2018 tarihli ve 30540 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle bahsi geçen terimin tanımı, ‘Bildirimle yükümlü olan gerçek kişiler ile 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununda tanımlanan banka ve finansal kuruluşlar haricindeki özel hukuk tüzel kişilerini, büyükşehir belediyeleri ve belediyeler ile bunların bağlı işletme ve idareleri ile sermayelerinin yarısından fazlasına tek başına veya birlikte sahip oldukları iktisadi teşebbüslerini, kamu iktisadi teşebbüslerini ve yükseköğretim kurumları’ şeklinde değiştirilmiştir.

160

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Bu arada, bildirim yükümlülüğünün belirlenmesinde hukuken krediyi alan gerçek ya da tüzel kişi esas alınır. Her ne kadar kredi başka bir şirkete veya kişiye aktarılmış olsa da, bildirim yükümlülüğü kredi borçlusu olarak kayıtlı olan şirkete aittir. 5. BİLDİRİMİN USULÜ Şirket tarafından finansal raporlama çerçevesine uygun olarak hazırlanan veriler, Merkez Bankasında belirlenen veri formu kullanılmak suretiyle adı geçen Bankaya bildirilir. Veri bildirimleri, www.tcmbveri.gov.tr adresi üzerinden, Ban3 ka tarafından kurulan Sistemik Risk Veri Takip Sisteminde20 (Sistem) bulunan açıklama formuna uygun olarak yapılır. Bu noktada veri girişi, açıklama formunun ekinde bulunan ve veri girişiyle ilgili kuralları tanımlayan kullanıcı kılavuzunda ve Sistemde bulunan tüm adımlar izlenerek eksiksiz olarak gerçekleştirilir. Bildirimler, finansal raporlama çerçevesine uygun olarak ilgili yılın 31 Mart, 30 Haziran ve 30 Eylül tarihlerinde sona eren ara hesap dönemleri için takip eden ikinci ayın sonuna kadar ve 31 Aralık tarihinde sona eren yıllık hesap dönemi için takip eden üçüncü ayın sonuna kadar tamamlanır.21 İfade 4 edelim ki, veri formu ile talep edilen bilgiler, müteakip hesap döneminden itibaren bildirilir; geçmişe yönelik olarak ise raporlama yapılmaz. 6. BİLDİRİLEN VERİLEN DOĞRULUK DENETİMİ 1211 sayılı Kanunun 44. maddesi gereğince toplanan bilgilerin doğruluğuna ilişkin denetim, Merkez Bankasınca doğrudan ilgililer nezdinde değil, bağımsız denetçiler vasıtasıyla gerçekleştirilir. Bu çerçevede, yurt içinden ve yurt dışından sağlanan yabancı para nakdi krediler ile dövize endeksli kredilerinin toplamı ilgili hesap döneminin son iş günü itibarıyla 15 milyon ABD doları ve üstünde olan ve dolayısıyla bildirim yükümlülüğü bulunan şirketler, yükümlülüğün başladığı tarihten itibaren 60 gün içinde bir denetçi ile denetim sözleşmesi akdetmekle yükümlüdür. Denetçi ise Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından bağımsız denetim yap20 3 Sistemik Risk Veri Takip Sistemi, firmaların döviz pozisyonunu etkileyen işlemlerini takip etmek ve kur riski yönetiminde etkinliği arttırmak amacıyla Merkez Bankası bünyesinde kurulan bir veri tabanıdır. Ancak, Sistemin işletimi, Banka adına ve vereceği talimatlar doğrultusunda destek kuruluşları tarafından gerçekleştirilebilir. Sistemin kullanıcıları ise Merkez Bankası, bildirim yükümlülüğü bulunan firmalar (dolayısıyla şirketler) ve denetçilerdir. 21 4 Yönetmeliğin 6. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, özel hesap dönemi uygulayan şirketlerin bildirimleri, finansal raporlama çerçevesine uygun olarak ilgili yılın üçer aylık dönemlerinde sona eren ara hesap dönemleri için takip eden ikinci ayın sonuna kadar, yıllık hesap dönemi için takip eden üçüncü ayın sonuna kadar tamamlanır.

KASIM - ARALIK 2018

161


MALİ

ÇÖZÜM

mak üzere yetkilendirilen bağımsız denetim kuruluşu veya denetim üstlenen bağımsız denetçidir. İşte, yıllık hesap dönemine ilişkin Merkez Bankasına bildirilen verilerin denetimi, bu verilerin ara dönemlerde bildirilen veriler ile tutarlılığının denetimi de dâhil22, denetçi tarafından KGK düzenlemelerine uygun olarak izleyen yılın beşinci 5ayının sonuna (31 Mayıs tarihine) kadar tamamlanır. Denetçi, bildirilen verilerde, bariz biçimde önemsiz sayılanlar dışında yanlışlık tespit etmesi durumunda şirketten gerekli düzeltmeleri yapmasını Sistem üzerinden talep eder. Denetçi tarafından bildirilen yanlışlıklar şirket tarafından beş iş günü içerisinde düzeltilerek Sisteme yüklenir. Denetçi, olumlu görüş içeren denetim raporunun imzalanmış kopyasını, izleyen yılın beşinci ayının sonuna kadar Sisteme yükler ve onay işlemini gerçekleştirir. Buna mukabil, denetçi tarafından düzeltilmesi talep edilen yanlışlıkların şirket yönetimi tarafından düzeltilmemesi halinde bildirilen veriler için onay işlemi yapılamaz ve olumsuz görüş verilir. Olumsuz görüşü içeren denetim raporunun imzalanmış kopyası aynı süre içinde Sisteme yüklenir. Eğer ki, bildirilmesi zorunlu olan verilerin denetiminin mümkün olmaması halinde denetçi denetimden çekilir ve bu durumun nedenlerini yazılı olarak Sisteme yükler (Yönetmelik md. 7). Diğer taraftan, denetçinin, denetim sözleşmesini, Sisteme yüklediği raporları ve denetiminin mümkün olmaması halinde bu durumun nedenlerine ilişkin yazdığı yazıyı KGK düzenlemelerinde belirlenen süreler içerisinde KGK’ya bildirmesi zorunludur. Denetim sonrasında Merkez Bankası, bünyesinde bulunan çeşitli veri tabanları ile şirketin bildirdiği verilerin çapraz kontrollerini gerçekleştirir. Ayrıca, ihtiyaç duyulması halinde Banka tarafından yükümlüler nezdinde denetim yapılır. Bu arada, Merkez Bankası, doğru veya tam olmayan verileri onaylayan veya Yönetmelikte belirlenen denetim sürelerine uymayan denetçi hakkında KGK’ya bildirimde bulunur. 7. MERKEZ BANKASINA BİLDİRİMDE BULUNULMAMASI HALİNDE SORUMLULUK Şirket yönetimi Bankaya bildirilecek verilerin tam ve doğru olmasından sorumludur. Bu bağlamda, Merkez Bankasına verilen gerçek ve tüzel kişi5 22 Yıllık hesap dönemine ilişkin olarak bildirilen verilerin ara dönemlerde bildirilen veriler ile tutarlılığının denetiminden maksat, ara dönemlerde bildirilen finansal bilgiler ile dönem sonundaki bilgiler arasında tutarsızlık olup olmadığı hakkında bir değerlendirme yapılmasıdır. Bu değerlendirme, bir bağımsız denetim niteliğinde olmayıp, ara dönemdeki finansal bilgilerin dönem sonundaki muhasebe kayıtlarından finansal tablolara doğru bir şekilde aktarıldığının teyit edilmesine (doğrulanmasına) yöneliktir. (https://www.tcmbveri.gov.tr/sss.html) (Erişim-28.09.2018).

162

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

lerden bilgi isteme yetkisinin etkin, doğru, kamu yararına uygun sonuçlar vermesini sağlamak üzere, 7061 sayılı Kanunun 34. maddesiyle, 1211 sayılı Kanunun 68. maddesine “Bu Kanunun 44 üncü maddesi uyarınca Bankaca istenilen bilgi ve belgeleri vermeyen, gerçeğe aykırı veren veya belirlenen usul ve esaslara aykırı olarak veren gerçek kişiler ile tüzel kişilerin görevli ve ilgilileri hakkında bin günden iki bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.” şeklinde fıkra eklenmiştir. Söz konusu hükümle, açıklanan bilgi ve belgelerin verilmemesi, gerçeğe aykırı verilmesi ya da usule uygun olmayan biçimde verilmesi fiilleri adli suç olarak düzenlenmiştir. Yönetmeliğin 12. maddesinde de, veri bildiriminin yapılmaması, doğru veya eksiksiz gerçekleştirilmemesi ya da olumsuz görüş verilmesini gerektiren durumların düzeltilmemesi hallerinde anılan hüküm gereğince işlem başlatılabileceği ifade edilmiştir. O halde, yurt içinden ve yurt dışından sağlanan yabancı para nakdi krediler ile dövize endeksli kredilerinin toplamı ilgili hesap döneminin son iş günü itibarıyla 15 milyon ABD doları ve üstünde olan şirketlerin, gerekli bildirimde bulunmaması veya gerçeğe aykırı bildirimde bulunması ya da usul ve esaslara aykırı bildirimde bulunması halinde bu şirketlerin yönetim organı üyeleri ile bu konuda görevli personeli adli para cezasıyla tecziye edilecektir. Son olarak belirtelim ki, Yönetmelik uyarınca toplanan verilerden kişisel ve özel nitelikte olan veriler, Merkez Bankasınca yayınlanmamakta ve açıklanmamaktadır. 8. SONUÇ 7061 sayılı Kanunla, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununda yapılan değişiklikle, gerçek ve tüzel kişilerin döviz pozisyonunu etkileyen işlemlerin izlenmesi amacıyla Merkez Bankasına, belirleyeceği gerçek ve tüzel kişilerden her türlü bilgi ve belgeyi isteme yetkisi verilmiştir. Söz konusu yetkiye istinaden çıkarılan Yönetmelikle de, yurt içinden ve yurt dışından sağlanan yabancı para nakdi krediler ile dövize endeksli kredilerinin toplamı ilgili hesap döneminin son iş günü itibarıyla 15 milyon ABD doları ve üstünde olan kişi ve kuruluşlar için gerekli bilgilerin müteakip hesap döneminden itibaren Bankaya bildirilmesi yükümlülüğü getirilmiştir. Bildirimde bulunmakla yükümlü olanlar ise; gerçek kişiler ile banka ve finansal kuruluşlar haricindeki özel hukuk tüzel kişileri, büyükşehir belediyeleri ve

KASIM - ARALIK 2018

163


MALİ

ÇÖZÜM

belediyeler ile bunların bağlı işletme ve idareleri ile sermayelerinin yarısından fazlasına tek başına veya birlikte sahip oldukları iktisadi teşebbüsler, kamu iktisadi teşebbüsleri ve yükseköğretim kurumları olarak belirlenmiştir. Bu çerçevede, 15 milyon ABD doları ve üzerinde döviz cinsinden borcu bulunan şirketler, finansal raporlama çerçevesine uygun olarak hazırlanan verilerini, veri formunu kullanmak suretiyle üç aylık bilanço dönemlerini takip eden belirli tarihler arasında www.tcmbveri.gov.tr adresi üzerinden Sistemik Risk Veri Takip Sistemine giriş yaparak bildirmekle yükümlüdür. Girişi yapılan veriler, yetkili bağımsız denetim kuruluşu veya bağımsız denetçi tarafından kontrol edilecek ve onaylanacak, ayrıca bu işlemler izleyen yılın beşinci ayının sonuna kadar tamamlanacaktır. Bu noktada ilk denetim, 31 Aralık 2018 tarihinde sona eren hesap dönemi için 31 Mayıs 2019 tarihine kadar sonuçlandırılacaktır. Buna mukabil, şirket yönetimi Merkez Bankasına bildirilecek verilerin tam ve doğru olmasından sorumludur. Ayrıca, 1211 sayılı Kanunun 44. maddesi gereğince, Banka tarafından istenilen bilgi ve belgeleri vermeyen, gerçeğe aykırı veren veya belirlenen usul ve esaslara aykırı olarak veren gerçek kişiler ile şirketlerin görevli ve ilgilileri, bin günden iki bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacaktır. KAYNAKÇA Merkez Bankası (17.02.2018). Döviz Pozisyonunu Etkileyen İşlemlerin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tarafından İzlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, Ankara: Resmi Gazete (30335 sayılı). Merkez Bankası (19.09.2018). Döviz Pozisyonunu Etkileyen İşlemlerin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tarafından İzlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Ankara: Resmi Gazete (30540 sayılı). T.C. Yasalar (26.01.1970). 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu. Ankara: Resmi Gazete (13409 sayılı). T.C. Yasalar (14.02.2011). 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu. Ankara: Resmi Gazete (27846 sayılı). T.C. Yasalar (05.12.2017). 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun. Ankara: Resmi Gazete (30261 sayılı).

164

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 165 - 169

ÇÖZÜM

MOBİL APLİKASYONLAR VE İNTERNET SİTESİ TASARIMI İLE SANAL VE ARTIRILMIŞ GERÇEKLİK UYGULAMALARI ÇALIŞMALARINDAN ELDE EDİLEN KAZANCIN VERGİLENDİRİLMESİ Mustafa ŞEN*23 ÖZ Teknolojinin baş döndürücü gelişimi, sanal âlemde aktif olarak yer almak isteyen şirketlerin, şahısların ve dolayısıyla piyasadaki tüm aktörlerin yakından takip etmeleri gereken bir süreç haline gelmiştir. Her gün yeni mobil uygulamaların, yeni web tasarımlarının ortaya çıktığı bir düzende, programlama, tasarım veya uygulama üreten firmaların yahut şahısların kendilerini güncel tuttukları sürece büyük gelirler elde etmeleri daha kolay hale gelmiştir. Bu şekilde elde edilen kazançların vergilendirilmesi de kazancın elde edildiği alanda olduğu gibi her an değişime açık bir mevzuatı gerektirmektedir. Anahtar Sözcükler: Yazılım, Web Tasarım, Mobil Aplikasyon, Sanal Gerçeklik, Artırılmış Gerçeklik. 1. GİRİŞ Son yıllarda yazılım geliştirme faaliyetleri çok geniş bir alana yayılmış ve sadece bilgisayar programlarının yazılımı değil, cep telefonlarına yüklenen mobil uygulamaların ve hatta sanal gerçeklik gözlükleri için dahi yazılımlar yapılmaya başlanmıştır. Bu alanda faaliyet yürütenleri sayıları oldukça az olmasına karşın elde edilen kazançlar bir o kadar yüksektir. Bu gibi çalışmaları yürütenlerin elde ettikleri kazancın ticari kazanç mı yoksa ticari bir organizasyon ve sermaye unsuru hâkim olmaksızın şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye ve ihtisasa dayanarak kendi nam ve hesabınıza yapılması halinde serbest meslek kazancı olarak mı değerlendirileceği yazımız içerisinde yürürlükteki mevzuat kapsamında incelenecektir. 2. MOBİL APLİKASYONLAR VE İNTERNET SİTESİ TASARIMI İLE SANAL VE ARTIRILMIŞ GERÇEKLİK UYGULAMALARI Yazılım, dijital parçaların birbirleriyle iletişim halinde olarak, kullanan bireylerin iş verimliliğini arttırmasını, zaman tasarrufu yapmasını ve iletişimi *23 Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Mali Hizmetler Uzmanı Makale Geliş Tarihi: 24.10.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 26.11.2018

KASIM - ARALIK 2018

165


MALİ

ÇÖZÜM

kolaylaştırmasını sağlayan programlar bütünüdür. Yazılım üç farklı kategori altında toplanır. Bunlar; web yazılım, bilgisayarlar için yapılan yazılımlar ve mobil yazılımdır. Bir firmanın tanıtımının gerçekleşmesi, bir ürünü ya da hizmeti veya bir bireyin reklam ve tanıtımını yapmak için uluslar arası ağ ortamında yayınlanan online sistemlere web sitesi ve bu sitelerin oluşturma sürecine ise web tasarım denir. Piyasada faaliyet gösteren kurumsal firmaların neredeyse tamamı bir web sitesine sahiptir. Bununla birlikte, günümüzde neredeyse herkesin, yanından ayırmadığı akıllı cihazlara (akıllı telefon ve tablet) kodlanmış ve özel olarak tasarlanmış olan yazılımlara mobil uygulama veya mobil aplikasyon denir. Mobil aplikasyonlar, kullanılan akıllı cihazların mobil işletim sistemlerine göre değişmektedir. Mobil uygulamalar; dünyada genellikle iOS ve Android işletim sistem tabanları kullanarak yapılır. Neredeyse her konuda mobil uygulama geliştirilmesi mümkündür. Son yıllarda bu kavramların arasına, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik olarak duyduğumuz yeni kavramlar dâhil edilmiştir. Sanal gerçeklik; uygun donanımlar kullanılarak, gerçek ortamdan tamamen soyutlanmış görsel ve işitsel olarak simule edilmiş içeriklere denir. Sanal gerçeklik içerikleri 360 derece kameralarla oluşturularak, kullanıcıya gerçekte olmadığı bir ortamı üç boyutlu olarak algılamasını sağlar. Genel olarak sanal gerçeklik gözlükleri ile yaşatılan deneyimlerdir. Sanal gerçeklik içeriklerinde üç boyutlu ortamlar kullanılırken bu ortamlar, panoramik kamera görüntüleri veya bilgisayarla üretilen panoramik görseller olabilmektedir. Ayrıca videolar kullanılarak da üç boyutlu içerikler elde edilmektedir. Sanal gerçeklik teknolojisi ile eğlence ve oyun amaçlı simülasyonlar yanı sıra eğitim, sağlık ve tasarım alanında da oldukça faydalanılmaktadır. Artırılmış gerçeklik ise cihazların cisim tanıma özelliği kullanılarak, sanal nesnelerin gerçek görüntülerin üzerine bindirilmesine denir. Bu teknolojiden faydalanmak için; bulunulan ortamda internet erişiminin ve elde mevcut artırılmış gerçekliği tanımlayacak cihazların (akıllı gözlük, akıllı telefon ya da tablet) bulunması gerekir. Artırılmış gerçeklik uygulamaları özellikle oyun, eğlence, eğitim, pazarlama, tasarım gibi alanlarda yaygınlaşmaktadır. Bazı güzellik ürünü markaları özellikle makyaj malzemelerini artırılmış gerçeklik yardımıyla müşterilerinin denemesine izin veren içerikler kullanmaktadır. Sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojilerinin omurga donanımları gözlüklerdir. Sanal gerçeklik gözlükleri kullanıcının fiziksel 166

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

dünya ile bağlantısını keserek tamamen bilgisayar ortamında oluşturulmuş bir görüntü sunar. Bunu yaparken gerçek dünyanın konum ve yön gibi unsurlarından yararlanır. Fakat artırılmış gerçeklik gözlükleri bundan farklı olarak fiziksel dünyadaki çevre ve cisimler ile etkileşim kurar. Sanal gerçeklikte deneyimlediğiniz ortam tamamen simüle edilmiş ve yeniden oluşturulmuş, gerçekte var olmayan bir ortamdır. Artırılmış gerçeklikte ise sanal olan gerçeğin yerini almamakta, onun yerine onu tamamlamaktadır. Artırılmış gerçeklik uygulamalarını tıpkı herhangi bir mobil uygulama kullanır gibi kullanabilirken, sanal gerçeklik uygulamaları mutlaka tüm görüş alanını kaplayacak ve işitilenleri kontrol edecek bir gözlüğe ihtiyaç duyulmaktadır. 3. MOBİL APLİKASYONLAR VE İNTERNET SİTESİ TASARIMI İLE SANAL VE ARTIRILMIŞ GERÇEKLİK UYGULAMALARI ÇALIŞMALARINDAN ELDE EDİLEN KAZANCIN VERGİLENDİRİLMESİ 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37’nci maddesinde; “Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.” hükmüne yer verilmiştir. Ticari faaliyet, bir tür emek-sermaye organizasyonuna dayanmakta olup kazanç sağlama niyet ve kastının bulunup bulunmaması böyle bir organizasyon tarafından icra edilen faaliyetin “ticari faaliyet” olma niteliğine etki etmemektedir. Ancak, bir faaliyetin “ticari faaliyet” sayılabilmesi için, kazanç sağlama niyet ve kastı gerekmemekle birlikte faaliyeti icra eden organizasyonun bütün unsurlarıyla birlikte değerlendirildiğinde kazanç sağlama potansiyeline sahip olması gerekmektedir. Aynı Kanunun 65’inci maddesinde, “Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır. Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.” hükmü yer almaktadır. Diğer taraftan, aynı Kanunun 94’üncü maddesinin birinci fıkrasında, nakden veya hesaben yaptıkları ödemelerden, istihkak sahiplerinin gelir vergisine mahsuben tevkifat yapacak olanlar belirtilerek, hangi ödemelerden tevkifat yapılacağı bentler halinde sayılmış olup, (2) numaralı bent uyarınca, 18. madde kapsamına giren serbest meslek işleri dolayısıyla yapılan ödemelerden %17, diğer işlerde ise %20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılacağı belirtilmiştir. KASIM - ARALIK 2018

167


MALİ

ÇÖZÜM

Bu hüküm ve açıklamalara göre, bilgisayar program yazılımı çalışmalarından elde edilen kazancın, yapılan faaliyetin ticari bir organizasyon ve sermaye unsuru hâkim olmaksızın şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye ve ihtisasa dayanarak kendi nam ve hesabınıza yapılması halinde, Gelir Vergisi Kanununun serbest meslek kazancına ilişkin genel hükümlere göre gelir vergisine tabi tutulması gerekmekte olup, ilgili kişi adına ödeme yapanların Kanunun 94’üncü maddesinde sayılanlar kapsamında olması durumunda, anılan maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendini (b) alt bendi uyarınca gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir. Diğer taraftan, web tasarım çalışmaları ile var olan programları kullanmak ve bilgisayar programlarını müşterilerin kullanabileceği duruma getirme şeklinde yapılan android uygulamaları, mobil uygulamalar sanal ve artırılmış gerçeklik uygulamalarına yönelik yazılım çalışmalarından elde edilen kazancın ticari faaliyet olarak değerlendirilmesi ve bu faaliyetlerden doğan kazancın da Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hükümleri çerçevesinde vergilendirilmesi gerekmektedir. Öte yandan; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227’nci maddesi gereğince, bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburi olduğundan, ticaret erbabınca Kanunun 229’uncu maddesine göre satılan emtia veya yapılan iş karşılığında, müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere müşteriye ticari bir vesika olarak fatura düzenlenmesi, 177’nci maddede 6 bent halinde sayılan şartlardan birinin taşınması halinde bilanço esasına göre, aksi takdirde işletme hesabı esasına göre defter tutulması gerekmektedir. Buna göre, web tasarım çalışmaları ile var olan programları kullanmak ve bilgisayar programlarını müşterilerin kullanabileceği duruma getirme şeklinde yapılan android uygulamaları, mobil uygulamalar sanal ve artırılmış gerçeklik uygulamalarına yönelik yazılım çalışmalarından elde edilen kazancın ticari kazanç olarak vergilendirilmesi gerektiğinden, söz konusu faaliyetler nedeniyle 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177’nci maddede 6 bent halinde sayılan şartlardan birinin mevcut olması halinde bilanço esasına göre, aksi takdirde işletme hesabı esasına göre defter tasdik ettirerek, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında fatura düzenlenmesi gerekmektedir. 4. SONUÇ Karmaşık bir yapıya sahip olan piyasada artan rekabet, gelişen teknoloji ve yazılım kuruluşlarının artan kabiliyetlerinin de etkisiyle gelişmiş yazılım 168

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

sistemlerine olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Bir firmanın tanıtımının gerçekleşmesi, bir ürünü ya da hizmeti veya bir bireyin reklam ve tanıtımını yapmak için uluslar arası ağ ortamında yayınlanan online sistem olan web tasarımı, akıllı cihazlara kodlanmış ve özel olarak tasarlanmış olan mobil aplikasyonlar, uygun donanımlar kullanılarak, gerçek ortamdan tamamen soyutlanmış görsel ve işitsel olarak simule edilmiş sanal gerçeklikler ve cihazların cisim tanıma özelliği kullanılarak, sanal nesnelerin gerçek görüntülerin üzerine bindirilmesine olarak bilinen artırılmış gerçeklikler yazılım çalışmalarının geldiği son noktaları tarif etmektedir. Söz konusu faaliyet ve çalışmaları yürüterek kazanç elde edenlerin her türlü kazanç elde edilmesinde olduğu gibi vergilendirilmeleri gerekmektedir. Bilgisayar program yazılımı çalışmalarından elde edilen kazancın, yapılan faaliyetin ticari bir organizasyon ve sermaye unsuru hâkim olmaksızın şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye ve ihtisasa dayanarak kendi nam ve hesabınıza yapılması halinde, Gelir Vergisi Kanununun serbest meslek kazancına ilişkin genel hükümlere göre gelir vergisine tabi tutulması gerekmektedir. Web tasarım çalışmaları ile var olan programları kullanmak ve bilgisayar programlarını müşterilerin kullanabileceği duruma getirme şeklinde yapılan android uygulamaları, mobil uygulamalar sanal ve artırılmış gerçeklik uygulamalarına yönelik yazılım çalışmalarından elde edilen kazancın ticari faaliyet olarak değerlendirilmesi ve bu faaliyetlerden doğan kazancın da Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hükümleri çerçevesinde vergilendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca bahse konu kazançların ticari kazanç olarak vergilendirilmesi gerektiğinden, söz konusu faaliyetler nedeniyle 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177’nci maddede 6 bent halinde sayılan şartlardan birinin mevcut olması halinde bilanço esasına göre, aksi takdirde işletme hesabı esasına göre defter tasdik ettirerek, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında fatura düzenlenmesi gerekmektedir. KAYNAKÇA T.C. Yasalar (06.01.1961). 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu. Ankara : resmi Gazete (10700 sayılı) T.C. Yasalar (10.01.1961). 213 sayılı Vergi Usul Kanunu. Ankara : resmi Gazete (10705 sayılı)

KASIM - ARALIK 2018

169


MALİ

170

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 171-178

ÇÖZÜM

TÜRKİYE’DEKİ KONUT SATIŞ TİCARETİ YAPAN ŞİRKETLER İLE KONUT SATIN ALAN KİŞİLERİN, TAPU HARCI BEYAN DURUMU VE BUNA İLİŞKİN SORUNLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ * Mücahit Çağrı ÖZKAN24 ÖZ Toplumumuzda A’dan Z’ye herkesin karşılaşma olasılığı çok yüksek olan tapu harcı beyan durumu ve bu harcın beyanındaki beyan edilen matrahlarının eşitsizleştirilmesinin nedenleri ile karşılaşılan sorunlar,makalemizin konusunu teşkil etmekte olup makalemizde konut kredisinden kasıt mortgage sistemi üzerinden temin edilen kredilerdir. Anahtar Sözcükler: Konut kredisi (mortgage),tapu harcı,Beyan,eşitsizlik 1.GİRİŞ Ülkemizde de dünyadaki gibi konut satışları teşvik edici argümanlarla her geçen gün artmaktadır. Bunun nedeni bireylerin temel gereksinimler içine sokabileceğimiz yaşamını idame ettirebileceği bir konuta sahip olmak. Konut satışlarındaki artışın temel nedeni kişilerin yıllık reel gelirlerinin artışı değil konut kredi sistemlerinin (mortgage) hızlı gelişimi ile önceki dönemlere göre daha yaygın ve ulaşılabilir olmasıdır. Özellikle ABD’de kendini gösteren bu sistem ülkemizde de hızla yayılıp A’dan Z’ye herkesin konut sahibi olma yolunu açmıştır. Bu sistemin yaygınlaşması nedeniyle tapu harcı beyanı Hazinemiz için daha da önem kazanmıştır. 2. KONUT SATIN ALAN KİŞİLERİN (KREDİ) FİNANSMAN SAĞLAMA DURUMLARI Mortgage (Mortgage Kredisi), İpotekli Konut Kredisi ya da Tutulu Satış Kredisi olarak da bilinir. Mortgage taşınmaz malın ipotek alınması şartıyla verilen bir kredidir. Mortgage kredisinin bütün taksitlerinin ödemesi tamamlandığında, ipotek durumu ortadan kalkar.(1) Aslında bilindiği gibi ülkemizde birçok kişi konut satın alma yoluna giderken, bankaların sağladığı konut kredisini yani diğer adı olan mortgage sistemini kullanarak konut sahibi olabilmektedir. Kredi başvuruları kabul 24 * Vergi Müfettiş Yrd. Makale Geliş Tarihi: 26.10.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 26.11.2018

KASIM - ARALIK 2018

171


MALİ

ÇÖZÜM

edilip onaylanan kişilerin satın aldıkları konutu ipotek göstermek mecburiyeti ile işlemleri tamamlanır. Tabi buradaki önemli olan nokta ilgili konutu satın almak isteyen kişilere kredi kullandıran Bankaların anlaşmalı oldukları gayrimenkul değerleme şirketlerine bağlı ekspertizlerin konuta ekspertiz raporuna göre biçilen değerdir. Konut kredisi başvurunuz değerlendirilirken birçok etken göz önünde bulundurulur. Bunlardan biri de satın alacağınız konutun değeridir. Çünkü kullanacağınız kredi, satın alacağınız evin değerinin sadece %80’ini kapsamaktadır.(Tabi bazı bankaların bu oranı %85lere kadar çıkarma imkanları durumları da önemlidir.) Mortgage yasasına göre bu değer biçme işlemi bağımsız kuruluşlarca gerçekleştirilmelidir. Bankalar yasa gereği tarafsız gayrimenkul değerleme şirketlerinden bu hizmeti satın almaktadır. Yani evinize değer biçmeye gelen eksper, bankanın personeli değil aksine bağımsız bir kuruluşun görevlisidir. Daha önceden bankaca belirlenen bu görevliler yapılan yasa değişikliği sebebiyle artık bankaca değil, Görevlendirilen eksper, lisanslı konut değerleme uzmanı ya da lisanslı gayrimenkul değerleme uzmanı olmak zorundadır. Bu durumda da güvenilirlik kısmen daha da artmış durumdadır. Bunun ülkemiz için önemli sayılabilecek derece de bir gelişme olduğu gözden kaçmamalıdır. Türkiye istatistik kurumunun web sayfasından alınan temel göstergelere göre, Türkiye’de ki son beş yıl içindeki konut satışlarının dağılımı (ipotekli ve diğer) aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.Makalemizin girişinde belirtildiği gibi yıllar içinde konut satışları, inşaat sektöründeki gelişme ile birlikte her yıl artmaktadır. (http://www.tuik.gov.tr)2

172

Yıl

Türkiye’de konut satış sayısı

2013

1.157.190

2014

1.165.381

2015

1.289.320

2016

1.341.453

2017

1.409.314

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

3. KONUT SATIN ALAN KİŞİLERİN TAPU HARCI BEYANI DURUMU KARŞISINDAKİ DURUMLARI, SORUNLARI İLE KONUT SATIŞI YAPAN FİRMALARIN PİYASADAKİ TUTUMLARI Taşınmazlarla ilgili her türlü tapu ve tescil işlerinin yapılması Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından yerine getirilmektedir. Gelir İdaresi Başkanlığı ise Devlet alacaklarının tahsilini sağlamak ve bu konuda gerekli tedbirleri almakla görevlidir. Tapu ve kadastro işlemlerinden 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (4) sayılı tarifede yer alanlar, tapu ve kadastro harçlarına tabidir. Tapu müdürlükleri, devredenin ve iktisap edenin adı ve adresi ile gayrimenkulün harca esas tutulan değerini ve vasıflarını Gelir İdaresi Başkanlığına düzenli olarak bildirmektedirler. Gelir İdaresi Başkanlığı gayrimenkullere ilişkin olarak tapu bilgilerinin yanı sıra birçok kamu ve özel sektör kurumundan düzenli bir şekilde bilgi temin etmektedir. Gelir İdaresi Başkanlığı farklı kurum ve kuruluşlardan alınan bu verileri analiz etmekte ve vergisel yükümlülüklerin mükellefler tarafından tam ve doğru bir biçimde yerine getirilmesini sağlamaya çalışmaktadır. Gayrimenkul devir ve iktisaplarında tapu harcı, emlak vergisi değerinden az olmamak üzere, beyan edilen devir ve iktisap bedeli üzerinden hesaplanır. “Emlâk vergisi değeri” ifadesi; 1319 sayılı Emlâk Vergisi Kanunu’nun 29’uncu maddesine göre belirlenen vergi değerini ifade eder. Buna göre gayrimenkullerin devir ve iktisaplarında ödenecek olan tapu harcının, emlak vergisi değerinden az olmamak üzere, gayrimenkulü devir alanın devredene ödeyeceği gerçek bedel üzerinden beyan edilmesi gerekir. Bu bedel en düşük olarak, devredilen gayrimenkulün emlak vergisi değeri olabilecek ancak; gerçek devir bedelinin emlak vergisi değerinden fazla olması halinde ise, çoğu zamanda böyledir ki tapu harcının bu gerçek devir bedeli üzerinden hesaplanarak ödenmesi gerekecektir. Tam da bu noktada gayrimenkul satın alan kişilerin rolü önemli olacaktır. Bu durumda kişiler iradi ya da gayri iradi olarak emlak vergisi değerinden fazla olmadan tam eşit tutarda ya da çok az bir farkla beyan ederek tapu harcını olduğundan çok düşük şekilde ödemektedirler. Bu durum konut satışlarının ekonomideki konjonktürel dalgalanmalardaki (bussiness-cycle) olumsuzluklara rağmen artışı devam ettiği için Hazine açısından büyük önem arz etmektedir. Bu durumu şu iki şekilde ele alabiliriz; Birincisi kişiler tamamen kendi iradeleri ile emlak vergisi değerinden az olmamak üzere bir değer beyan ederek bu harcı öderler önünde bir engel KASIM - ARALIK 2018

173


MALİ

ÇÖZÜM

teşkil eden durum olmadan; ikinci durum ise kişiler gayriiradi olarak emlak vergisi değerinden az olmamak üzere bir değer (gerçek alış bedeli olmayan) beyan ederler ki bu durumla genelde konutu bir gayrimenkul satışı yapan firmadan satın aldıkları zaman karşılaşılır. Açıkçası gelişmekte olan ülkelerde işletmeler vergiden kaçınma ve vergi kaçırma olgularını birbirlerine ikame etmekte çok da zorlanmıyorlar. Şöyle ki satıcı firma sattığı konuttan elde ettiği karı düşük göstermek yani satış faturasında tutarı düşük göstermek için alıcıyı tapu harcı beyanı zamanında kendi belirlediği tutardan satış yapmak zorunda bırakıyor. Doğal sonucu olarak da alıcı kabul ediyor ve işlemler satıcı firmanın belirlediği tutardan sürdürülüyor. Bu nedenle hem tapu harcı ödemesi azalıyor hem de konut satışı yapan firmanın karı azalıyor, vergi kaybı açısından düşünüldüğünde ülkemiz için büyük kayıplar ortaya çıkıyor. Günümüzde hiçbir konutun vergi değeri gerçek alış bedelinden daha fazla olmadığı için aslında bu sorunlarla karşılaşılabiliyor demek çok da yanlış olmaz. Halihazırda vergi değerinin tespitinin belirlenmesinin değiştirilmesinin önemli çözüm yolu olacağı düşünülmekte olsa da bu konuda otoriteler tarafından henüz bir adım atılamamış olması konut satın alanların gerçek alış bedelini bildirmeme yönündeki alışkanlıklarının devam etmesini sağlamaktadır. Burada üzerinde durulması gereken nokta tapu harcı beyanındaki beyan edilen değerin bu mükelleflerin bazıları gerçek değerini beyan ederken bazıları satıcıyla mutabık kaldığı tutardan ya da kendi istediği değerde beyan etmesidir. Bu beyanların kişilerin inisiyatifine bırakılması durumu tartışmaya açıktır. Bu beyan edilen değerlerin gerçekliği ancak vergi incelemesine alınması ile yapılan tespitler sonucu ortaya çıkabilecektir. Şu da bilinmesi gerekir ki bu kadar kişinin vergi incelemesine alınması ve incelenmesi işlemi çok zordur ve uygulamada bu kişiler ya da satıcı şirketler sadece ihbar ya da Gelir idaresinin tespitlerine göre incelemeye sevk edilmektedir. Örnekle açıklarsak; Bay A, bir apartmanda bir daire almış olsun: -Birinci durum şöyledir;Bay A alış fiyatı 400.000TL, konuta ekspertizin raporuna göre belirlediği değer 370.000TL, emlak vergi değeri 200.000TL olsun, kullandığı konut kredisi (370.000*0.80=296.000) 296.000TL olsun normalde bu şahıs 400.000*0,02=8000TL tapu hacı ödemesi gerekmektedir.( 400.000*0,02=8000TL ise satıcının ödemesi gereken tutar,ilgili kanuna göre alıcı yüzde iki ve satıcı yüzde iki oranla toplamda yüzde dört olmak üzere tapu harcını ödemeleri gerekir) Bay A olması gereken gibi birinci durumda 174

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

8000TL ödediğini varsayalım.Bu şekilde usule uygun olmayan bir şey yoktur ve olması gereken de böyledir. -İkinci durumda ise diğer veriler aynı kalmak şartıyla, maksimum çıkan konut kredisi ise ekspertiz raporuna göre belirlenen değerin %80’nine kadar olacaktır.370.000*0.80=296.000TL konut kredisi kullanacaktır. kalan %20 sini yani 104.000TL kendi bütçesinden peşin olarak karşılamıştır. (400.000-296.000=104.000) 104.000+296.000=370.000TL bu hesaba göre vergi incelemesine alınsa bile 370.000TL’den beyan ettiğinde emlak vergi değerinden çok ama gerçek alış bedelinden az olan bu tutardan da kişi 370.000*0.02=7.400TL tapu harcı ödeyebilecektir. Bu tutar da 8.000’den az olacaktır. Açıkçası az da olsa yine bir kayıp ortaya çıkmış olacaktır. -Üçüncü durumda, Bay A aynı veriler ışığında; konut kredisi kullanmadığını varsaydığımızda 400.000TL olan tutarın tamamını kendi bütçesinden peşin olarak karşılamış olsun. Emlak vergi değeri 200.000TL, kişi 200.000TL tutardan beyan ederek 200.000*0,02=4000TL tapu harcı ödemiş olacaktır. Diğer durumlarla karşılaştırıldığında Bay A birici durumda 8.000,ikinci durumda 7.400,üçüncü durumda 4.000 tapu harcı ödeme yapacaktır. Bu tutarlardaki farklılık oranları, çok yüksek tutarlı konutlarda ciddi rakamlarda hazine için kayıp ortaya çıkarabilmektedir. Görüldüğü üzere devlet için bu büyük gelir kayıplarının önüne geçmek vergi incelemesi olmadan mümkün gözükmemektedir. Örnekte açıkça belirtildiği gibi aynı değerdeki konut için ödenen tapu harcı tutarı farklılık göstermiştir. Bu hususlar günümüzde uygulamada çokça karşılaştığımız bir durum olarak değerlendirilebilir. Bu işleme taraf olan kişilerin tümünün vergi incelenmesine alınması, denetim mekanizmasının sahip olduğu kırtasiyecilik nedeniyle, çok zor gözükmektedir. Bundan dolayı mükelleflerin beyana konu olan değerlerinin matrah içindeki oranın düşürülmesinin faydalı ve adaletli olacağı açıktır. Buradan şunun anlaşılmasında fayda vardır şöyle ki; Denetim ve kontrol mekanizmasının sağlam olması için konut kredisi kullanımının eşitlik ve adaleti sağlamada daha faydalı olduğu gözden kaçmamalıdır. Çünkü kullanılan konut kredisi tutarının bankalardan sağlanan bilgilerden elde edilme durumuna bakıldığında vergi incelemeleri için önem arz etmektedir. Yani konut kredisi kullanılmadan sahip olunan konutların gerçek maliyet değerinin, beyan edilmesi gereken alış bedelinin, tespit edilmesi daha da zorlaşması beklenen bir sonuçtur. Konut kredisi sisteminin teşvik edici olması ve yaygınlaşması KASIM - ARALIK 2018

175


MALİ

ÇÖZÜM

aynı zamanda vergi kaybının önüne geçme hususunda çok büyük önem arz edecektir. Gayrimenkul banka kredisiyle de alınsa gerçek devir bedeli üzerinden ödenmesi gerekir. Devir bedelinin bir kısmının banka kredisiyle bir kısmının ise nakit ya da banka havalesi ile ödenmesi halinde, bu şekilde ödenen tüm miktarların toplanması ve bu toplam üzerinden harç ödenmesi gerekir. Emlak vergisi kanunun 29.maddesinde vergi değerinin açıklaması yapılmıştır. “Vergi değeri, Emlak Vergisi’nin mevzuuna giren bina ve arazinin rayiç bedelidir. Rayiç bedel, bina ve arazinin beyan tarihindeki normal alım satım bedelidir. Arazi ve bina ile ilgili normal alım bedelinin tayininde bu kanunun 31’nci maddesine göre hazırlanacak tüzükte belirtilecek normlar nazara alınır.”şeklinde hüküm mevcuttur. Kısaca Emlak Vergisi Kanunu’na göre emlak beyan değeri Hazine ve Maliye ile Çevre ve şehircilik Bakanlıklarınca tespit ve ilan edilecek bina metrekare normal inşaat maliyet bedelleriyle, arsa veya arsa payı değeri esas alınarak hesaplanıyor. Bu kapsamda alıcının beyanının ağırlıklı devlet otokontrolü altında beyan etmesi daha doğru olacaktır. Yani piyasadaki bu pazarda, alıcının beyanını etkileyen lehine veya aleyhine olan diğer faktörlerin elimine edilmesi gerekmektedir. Yukarıdaki paragrafta açıklandığı gibi emlak beyan değerinin belirlenmesinde daha belirleyici olması için başka kurum ya da kuruluşlarında ortak çalışılması faydalı olacaktır. Aynı zamanda konutun gerçek alış bedeli ile emlak vergisi beyan değerinin arasındaki farkın minimum seviyeye düşürmek için daha değişik yöntemler geliştirilebilir. Örnek olarak bu tapu harcının hesaplanmasında sadece emlak beyan değerinin üzerinden hesaplanması ve vergi oranın arttırılması gibi bir yol izlenebilir bu şekilde kişilerin beyan tutarsızlığının önüne geçilebilir. 4.YASAL MEVZUAT 492 SAYILI HARÇLAR KANUNU Kayıtlı değer, Emlâk vergisi değeri: Madde 63 – (4751 sayılı Kanunun 5 nci maddesiyle değişen madde Yürürlük: 9.4.2002 Geçerlilik: 1.1.2002) Bu Kanunda sözü edilen “kayıtlı değer” veya “emlâk vergisi değeri” deyimi; 1319 sayılı Emlâk Vergisi Kanununun 29 uncu maddesine göre belirlenen vergi değerini ifade eder. 176

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Tapu ve kadastro harcı, vergi değeri ile mükellef tarafından beyan edilmiş olan değerlerden yüksek olanı üzerinden hesaplanır. Mükelleflerin vergi değerinden daha düşük beyanda bulunmaları halinde, harcın hesabında vergi değeri esas alınır. Aradaki farka isabet eden harç, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre hesaplanan vergi ziyaı cezası % 25 oranında uygulanmak suretiyle ikmalen tarh edilir. Harcın hesabında on milyon liraya kadar olan matrah kesirleri dikkate alınmaz. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları tespite Maliye Bakanlığı yetkilidir.(*) Harcın nispeti: Madde 64 – Tapu ve kadastro harçları (4) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınır. Muhtelif işlemler aynı zamanda yapılırsa her işlem ayrı ayrı harca tabidir. Şu kadar ki ifrazen yapılan taksimlerde bu fıkra hükmü uygulanmaz. Çıplak mülkiyet ve intifa haklarına ait harçların hesabında, kayıtlı değerin üçte biri çıplak mülkiyete, üçte ikisi de intifa hakkına ayrılır. 1319 sayılı Emlâk Vergisi Kanununun 29 uncu maddesine göre belirlenen vergi değeri 4 Madde 29 - Vergi değeri, Emlak Vergisi’nin mevzuuna giren bina ve arazinin rayiç bedelidir. Reyiç bedel, bina ve arazinin beyan tarihindeki normal alım satım bedelidir. Arazi ve bina ile ilgili normal alım bedelinin tayininde bu kanunun 31’nci maddesine göre hazırlanacak tüzükte belirtilecek normlar nazara alınır. Tarım arazisinin vergi değerinin tespitinde ise arazinin (Arsalar hariç) verim gücü de nazara alınır. Verim gücünün hangi hallerde nazara alınacağı Tüzük’te belirtilir. Vergi dairesince yapılacak işlem Madde 31 – (Değişik : 17/7/1972 - 1610/21 md.) (Birinci fıkra Mülga : 4/12/1985 - 3239/141 md.) Vergi değerlerinin takdirinde şehir ve köylerin tabii, iktisadi ve bölgesel şartlarına göre nazara alınacak piyasa bedeli, maliyet bedeli, kira veya yıllık istihsal değeri gibi normlar ile uyulacak usul ve esaslar, mükelleflerden ve üçüncü şahıslardan istenecek bilgiler Cumhurbaşkanınca

KASIM - ARALIK 2018

177


MALİ

ÇÖZÜM

çıkarılan yönetmelikte belirtilir. (1) Mülga: 4/12/1985 - 3239/141 md.)

(Üçüncü

ve

dördüncü

fıkralar

5.SONUÇ Makalemizde konut kredisinin öneminden yola çıkarak, kişilerin beyan sistemine dayanan tapu harcının ödenmesindeki sorunlara yer verilmiştir. Buna binaen tapu harcındaki ödenecek tutarın, kişilerin hangi yollarla ve ne şekilde beyan ederek bu tutarı değiştirebilecekleri ortaya konmuştur. Gelişmekte olan ülkelerde vergi borcu ödeme bilicinin yeterli düzeyde gelişmediği düşünüldüğünde bu sistemin devlet otokontrolünde olan bir mekanizma ile yerine getirilmesinin daha yerinde olacağı aşikardır. Bu eşitsizliğin ortadan kalkması için ilgili kamu ve özel sektörlerin entegre olarak çalışma göstermesi gün geçtikçe önem arz etmektedir. Aynı zamanda kişiler arasındaki bu harç ödeme adaletsizliği ve eşitsizliğin önüne geçilerek, mükelleflerin tapu harcını zamanında ve doğru olarak ödemeleri sonucunda da ülkemiz hazine gelirleri için bu gelirler çok faydalı olacaktır. KAYNAKÇA T.C. Yasalar (17.07.1964). 492 Sayılı Harçlar Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (11756 sayılı) T.C. Yasalar (11.08.1970). 1319 Sayılı Emlak Vergisi Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (13576 sayılı)

178

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 179 - 194

ÇÖZÜM

İMAR BARIŞI ÖDEMELERİNİN GELİR VERGİSİ VE KURUMLAR VERGİSİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Murat ALTINTAŞ*25 ÖZ Makalemizde 7143 sayılı kanun ile yürürlüğe konulan imar barışı ödemeleri Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi açısından ele alınacaktır. Bu kapsamda öncelikle konunun İmar Kanunu ve Kat Mülkiyeti Kanunu boyutu açıklanacaktır. Sonraki bölümde ise imar affı ödemelerinin mükellefler tarafından nasıl değerlendirilebileceği tahlil edilecektir. Anahtar Sözcükler: İmar Barışı, Gider, Maliyet, Özel Maliyet. GİRİŞ Ülkemizde imara aykırı yapıların %50’nin üzerinde olduğu bilinmektedir. (İmar barışı Bilgilendirme Broşürü) Bu yapılar için ilgili mevzuatı gereği idari para cezası verilmekte, elektrik, su, doğalgaz bağlanmamakta veya yıkım kararı verilmektedir. Ancak yıkım kararı verilmesi her zaman mümkün olmamakta karar verilse bile toplumsal tepkilere yol açmaktadır. Bu nedenle 7143 sayılı kanun ile İmar Kanunu’na eklenen geçici madde ile imar barışı müessesesi getirilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının imar barışı ile ilgili olarak resmi internet sitesinde yayınladığı broşürde söz konusu düzenlemenin hedefi “vatandaşlarımızın devletle ihtilaflı durumunu ortadan kaldırmak, imara aykırı, ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı olan yapıların kayıt altına alınması yoluyla bu yapılara yasallık kazandırmaktır.”( İmar Barışı Bilgilendirme Broşürü) olarak beyan edilmiştir. 1. İMAR BARIŞI İLE İLGİLİ KANUN MADDESİ İLE BUNA BAĞLI DİĞER YASAL DÜZENLEMELER 1.1. 7143 Sayılı Kanun’un 16’ncı Madde Hükmü 11.05.2018 tarih ve 7143 sayılı Vergi Ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’ un 16’ncı maddesi ile 18.05.2018 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere 03.05.1985 tarih ve 3194 sayılı İmar Kanunu’ na geçici 16’ncı madde eklenmiş olup şu şekildedir: *25 Vergi Müfettiş Yrd. Makale Geliş Tarihi: 23.10.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 26.11.2018

KASIM - ARALIK 2018

179


MALİ

ÇÖZÜM

“GEÇİCİ MADDE 16- Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kurum ve kuruluşlara 31/10/2018 tarihine kadar başvurulması, bu maddedeki şartların yerine getirilmesi ve 31/12/2018 tarihine kadar kayıt bedelinin ödenmesi halinde Yapı Kayıt Belgesi verilebilir. Başvuruya konu yapının ve arsasının mülkiyet durumu, yapı sınıf ve grubu ve diğer hususlar Bakanlık tarafından hazırlanan Yapı Kayıt Sistemine yapı sahibinin beyanına göre kaydedilir. Yapının bulunduğu arsanın 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre belirlenen emlak vergi değeri ile yapının Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenen yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden konutlarda yüzde üç, ticari kullanımlarda yüzde beş oranında alınacak kayıt bedeli başvuru sahibi tarafından genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır. 6306 sayılı Kanun kapsamında kullanılmak üzere kaydedilen gelirler karşılığı Bakanlık bütçesine ödenek eklemeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenek, dönüşüm projeleri özel hesabına aktarılarak kullanılır. Kayıt bedeline ilişkin oranı iki katına kadar artırmaya, yarısına kadar azaltmaya, yapının niteliğine ve bölgelere göre kademelendirmeye, ayrıca başvuru ve ödeme süresini bir yıla kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Yapı Kayıt Belgesi yapının kullanım amacına yöneliktir. Yapı Kayıt Belgesi alan yapılara, talep halinde ilgili mevzuatta tanımlanan ait olduğu abone grubu dikkate alınarak geçici olarak su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilir. Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili bu Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilir. Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda, ikinci fıkrada belirtilen bedelin iki katı ödenir. Beşinci fıkra uyarınca kat mülkiyetine geçilmiş olması 6306 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmez.

180

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların, Hazineye ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, bu taşınmazlar Bakanlığa tahsis edilir. Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine taşınmazlar Bakanlıkça rayiç bedel üzerinden doğrudan satılır. Bu durumda elde edilen gelirler bu maddenin ikinci fıkrasına göre genel bütçeye gelir kaydedilir. Ayrıca bu gelirler hakkında 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanmaz. Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların belediyelere ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine bedeli ilgili belediyesine ödenmek kaydıyla taşınmazlar rayiç bedel üzerinden belediyelerce doğrudan satılır. Üçüncü kişilere ait özel mülkiyete konu taşınmazlarda bulunan yapılar ile Hazineye ait sosyal donatı için tahsisli araziler üzerinde bulunan yapılar bu madde hükümlerinden yararlandırılmaz. Yapı Kayıt Belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri uygulanır. Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır. Bu madde hükümleri, 18/11/1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanununda tanımlanan Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alan ile İstanbul tarihi yarımada içinde ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanlarda ve ayrıca 19/6/2014 tarihli ve 6546 sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirlenmiş Tarihi Alanda uygulanmaz. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken belirlenir.” 1.2. Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından imar barışı ile ilgili hususları düzenlemek amacıyla hazırlanarak 06.06.2018 tarih ve 30443 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar’ ın makalemizle ilgili bölümlerine maddeler itibariyle aşağıda yer verilmiştir:

KASIM - ARALIK 2018

181


MALİ

ÇÖZÜM

Madde 5/1: Yapı Kayıt Belgesi bedeli, yapının bulunduğu arsanın 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa göre belirlenen emlak vergi değeri ile yapının yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden, konutlarda yüzde üç, ticari kullanımlarda yüzde beş oranındadır. Madde 5/1-c: Yapı Kayıt Belgesi bedeli; yapının bulunduğu arsanın emlak vergi değeri ile binanın toplam yapı alanı dikkate alınarak hesaplanacak yapı yaklaşık maliyet bedelinin toplamı üzerinden, yapının konut veya ticaret olarak tek kullanımlı veya karma kullanımlı olup olmadığı da gözetilerek ve karma kullanımlı yapılarda konut ve ticari olarak kullanılan alanların arsa oranları ayrı ayrı dikkate alınarak konutlarda yüzde üç, ticari kullanımlarda yüzde beş katsayısı ile çarpılması suretiyle belirlenir. Madde 5/2-a: Yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, birinci fıkranın (c) bendi uyarınca yapının tamamı için hesaplanan Yapı Kayıt Belgesi bedeline, kendi bağımsız bölümünün kullanım durumuna göre eşit olarak katılmak zorundadır. Yapı ruhsatı veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılardaki aykırılıklarda, Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamı ödenmeden Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmez. Yapı Kayıt Belgesi bedelinin tamamını ödeyen yapı maliki genel hükümler çerçevesinde diğer yapı maliklerinden kendi paylarına düşen miktarı talep etme hakkına sahiptir. Madde 5/3: Yapı Kayıt Belgesi bedeli, genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır. Madde 6/2: Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılara, talep halinde ilgili mevzuatta tanımlanan ait olduğu abone grubu dikkate alınarak geçici olarak su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilir. Madde 6/3: Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili 3194 sayılı Kanun uyarınca alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilir. Madde 6/6: İnşaat halindeki yapılarda 31/12/2017 tarihi itibari ile bitmiş olan kısımlar için ilave inşaat alanı ihdas etmemek şartı ile Yapı Kayıt Belgesi verilir ve Yapı Kayıt Belgesi verilen kısımların eksik inşaat işleri tamamlanabilir. Madde 6/7: Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarda ruhsat alınmaksızın yapılabilecek basit onarım ve tadilatlar yapılabilir. Madde 6/8: Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarda işyeri açma ve çalışma ruhsatı yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın verilir. 182

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Madde 9: Yapı Kayıt Belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri uygulanır. Yapının depreme dayanıklılığı ve yapının fen ve sanat norm ve standartlarına aykırılığı hususu yapı malikinin sorumluluğundadır. 1.3. İmar Kanunu Hükümleri 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 2’nci maddesine göre belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak planlar ile inşa edilecek resmi ve özel bütün yapılar kanun hükümlerine tabi olacaktır. Aynı kanunun tanımlar başlıklı 5’inci maddesinde yapı; karada ve suda, daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesisler ve bina; kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılar olarak tanımlanmıştır. İmar Kanunu’nun 4’üncü bölümü yapılar ve yapılara ilişkin esaslara ayrılmıştır. Buna göre kanunun 21’inci maddesine göre bu kanunun kapsamına giren bütün yapılar için 26’ncı maddede belirtilen istisna dışında belediye veya valiliklerden yapı ruhsatiyesi alınması mecburidir. 03.07.2017 tarih ve 30113 sayılı Resmi Gazete’ te yayımlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin 4’üncü maddesinde yapı ruhsatı bir parselde, TS 8737 Standardına uygun olarak bu Yönetmelikle öngörülen belgeler ile projelerin onaylanması sonrasında ilgili idaresince tanzim edilen, onaylı resmi izin belgesi olarak tanımlanmıştır. Kanunun 22’nci maddesinde ise yapı ruhsatiyesi alma şartları belirlenmiş olup “Yapı ruhsatiyesi almak için belediye, valilik bürolarına yapı sahipleri veya kanuni vekillerince dilekçe ile müracaat edilir. Dilekçeye sadece tapu (istisnai hallerde tapu senedi yerine geçecek belge), mimari proje, statik proje, elektrik ve tesisat projeleri, resim ve hesapları, röperli veya yoksa, ebatlı kroki eklenmesi gereklidir. Belediyeler veya valiliklerce ruhsat ve ekleri incelenerek eksik ve yanlış bulunmuyorsa müracaat tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde yapı ruhsatiyesi verilir.” hükmü mevcuttur. Kanunun 29’uncu maddesinde yapı ruhsatının süresi belirlenmiştir. Buna göre yapı ruhsatı aldıktan sonra 2 yıl içinde yapıya başlanmalıdır. Eğer bu süre içinde yapıya başlanmaz veya başlanıp da her ne sebeple olursa olsun başlama müddetiyle birlikte beş yıl içinde bitirilmediği takdirde verilen ruhsat hükümsüz sayılır. Bu duKASIM - ARALIK 2018

183


MALİ

ÇÖZÜM

rumda yeniden ruhsat alınması mecburidir. 03.07.2017 tarih ve 30113 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin 54’üncü maddesine göre Kanun ve bu Yönetmelikle getirilen istisnalar dışında yapı ruhsatı alınmaksızın hiçbir yapının inşasına başlanamaz. İmar Kanunu’nun 30’uncu maddesinde Yapı Kullanma İzni düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre yapı tamamen bittiği takdirde tamamının, kısmen kullanılması mümkün kısımları tamamlandığı takdirde bu kısımlarının kullanılabilmesi için inşaat ruhsatını veren belediye, valilik bürolarından; 27’nci maddeye göre ruhsata tabi olmayan yapıların tamamen veya kısmen kullanılabilmesi için ise ilgili belediye ve valilikten izin alınması mecburidir. 03.07.2017 tarih ve 30113 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin 4’üncü maddesinde yapı kullanma izin belgesi, yapının ruhsat eki projelerine uygun olarak tamamlandığını gösteren, yapının kullanımına izin veren onaylı belge olarak tanımlanmıştır. Kanunun 31’inci maddesine göre kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılarda izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmazlar. 32’ nci madde hükmünde ise ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak başlanan yapılar düzenlenmiş olup “Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.” hükmü mevcuttur. Kanunun 42’ nci maddesinde ise ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, beşyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, madde hükmünde belirlenen şekilde hesaplanan idari para cezaları uygulanacağı belirtilmiştir. 1.4. Kat Mülkiyeti Kanunu 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 2’nci maddesinde kat mülkiyetine konu olan gayrimenkulün bütününe (Anagayrimenkul); bu Kanun hükümlerine göre bağımsız mülkiyete konu olan bölümlerine (Bağımsız bölüm); ba184

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

ğımsız bölümler üzerinde kurulan mülkiyet hakkına (Kat mülkiyeti); bir arsa üzerinde ileride kat mülkiyetine konu olmak üzere yapılacak veya yapılmakta olan bir veya birden çok yapının bağımsız bölümleri için o arsanın maliki veya ortak malikleri tarafından bu Kanun hükümlerine göre kurulan irtifak hakkına (kat irtifakı) olarak tanımlanmıştır. Kanunun 3’üncü maddesinde kat mülkiyeti, arsa payı ve anagayrimenkuldeki ortak yerlerle bağlantılı özel bir mülkiyet olduğu ve kat mülkiyetinin ve kat irtifakının, bu mülkiyete konu olan anagayrimenkulün bağımsız bölümlerinden her birinin konum ve büyüklüklerine göre hesaplanan değerleri ile oranlı olarak projesinde tahsis edilen arsa payının ortak mülkiyet esaslarına göre açıkça gösterilmesi suretiyle kurulacağı, kat irtifakının arsa payına bağlı bir irtifak çeşidi olup, yapının tamamı için düzenlenecek yapı kullanma izin belgesine dayalı olarak, bu Kanunda gösterilen şartlar uyarınca kat mülkiyetine resen çevrileceği; 10’uncu maddesinde kat mülkiyeti ve kat irtifakının resmi senetle ve tapu siciline tescil ile doğacağı, anagayrimenkulün tümünün mülkiyeti kat mülkiyetine çevrilmeden o gayrimenkulün yalnız bir veya birkaç bölümü üzerinde kat mülkiyeti kurulamayacağı; 11’inci maddesinde kat mülkiyeti ve kat irtifakının, Tapu Sicili Tüzüğüne göre tutulacak kat mülkiyeti kütüğüne tescil olunacağı; 12’nci maddesinde kat mülkiyetinin kurulması için, anagayrimenkulün kat mülkiyetine çevrilmesi hususunda o gayrimenkulün maliki veya bütün paydaşlarının maddede yazılı belgeler ile birlikte tapu idaresinde istemde bulunması gerekeceği (maddenin (a) bendine göre bu belgelerden biri de Yapı Kullanma İzin Belgesidir); 14’üncü maddesinde henüz yapı yapılmamış veya yapısı tamamlanmamış bir arsa üzerinde kat irtifakının kurulması ve tapu siciline tescil edilmesi için o arsanın malikinin veya bütün paydaşlarının buna ait istem ile birlikte 12’nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendine uygun olarak düzenlenen, yetkili kamu kurum ve kuruluşlarınca anagayrimenkulün maliki veya bütün paydaşlarının imzaları alınarak onaylanan ve elektronik ortamda tapu müdürlüğüne gönderilen proje ile (b) bendindeki yönetim plânını tapu idaresine vermeleri gerektiği, yapının tamamlanmasından sonra kat irtifakının kat mülkiyetine çevrilmesi, kat irtifakının tesciline ait resmi senede ve 12’nci maddede yazılı belgelere dayalı olarak, yetkili idarece yapı kullanma izin belgesinin verildiği tarihten itibaren altmış gün içinde ilgili tapu idaresine gönderilmesi üzerine resen yapılacağı; 15’inci maddesinde kat maliklerinin kendilerine ait bağımsız bölümler üzerinde, bu kanunun ilgili hükümleri saklı kalmak şartiyle, Medeni Kanunun maliklere KASIM - ARALIK 2018

185


MALİ

ÇÖZÜM

tanıdığı bütün hak ve yetkilere sahip oldukları; 17’inci maddesinde kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerde yapı fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin üçte ikisi fiilen kullanılmaya başlanmışsa, kat mülkiyetine geçilmemiş olsa dahi anagayrimenkulün yönetiminde kat mülkiyeti hükümleri uygulanacağı, hükümleri mevcuttur. 2. İMAR BARIŞI ÖDEMELERİNİN GELİR VERGİSİ VE KURUMLAR VERGİSİ AÇISINDAN MAHİYETİNİN TESPİTİ Bu başlık altında imar barışı ödemelerinin vergi sistemimiz açısından nasıl değerlendirilmesi gerektiği irdelenecektir. Burada karşımıza 4 görüş çıkmaktadır. Birincisi gider olarak dikkate alınabileceği, ikincisi maliyet unsuru olarak dikkate alınması gerektiği, üçüncüsü gider veya maliyet olarak dikkate alınmasında mükelleflerin seçimlik hakları olabileceği dördüncüsü ise ne gider ne de maliyet olarak dikkate alınamayacağıdır. Aşağıda, bahsedilen görüşler ayrı ayrı tahlil edilecektir. 2.1. İmar Barışı Ödemelerinin Gider Olarak Dikkate Alınabileceği Görüşünün İrdelenmesi 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 40’ıncı maddesinde safi ticari kazancın tespitinde indirilebilecek giderler, 57’nci maddesinde zirai işletme hesabı esasında indirilebilecek giderler, 68’inci maddesinde serbest meslek kazancının tespitinde hasılattan indirilebilecek giderler, 74’üncü maddesinde safi gayrimenkul sermaye iradında indirilebilecek giderler, mükerrer 81’inci maddesinde safi değer artış kazancının tespitinde dikkate alınabilecek giderler belirtilmiştir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilecek giderler belirlenmiştir. İmar barışı ödemelerinin, ödemenin yapıldığı takvim yılında/hesap döneminde mükellefler tarafından doğrudan gider yazılabileceğine ilişkin görüşe göre imar barışı ile ilgili kanun metninde, yapı kayıt belgesi bedellerinin “genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere merkez muhasebe birimi hesabına yatırılır” hükmünün, yapılan ödemelerin harç niteliğinde olduğunu bu nedenle Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun yukarıda da yazılı ilgili maddeleri kapsamında (ödenen vergi, resim, harç ile ilgili maddeler) doğrudan gider yazılabileceğini ifade etmektedir.(Kökbulut, 2018) Devlet, üstlendiği görevleri yerine getirebilmek ve kamu harcamalarını finanse edebilmek için çeşitli gelir kaynaklarından yararlanmaktadır. Bu ge186

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

lirler gerek devletin egemenlik gücüne dayanarak cebren elde ettiği vergi vb. kaynaklardan; gerekse devletin sahip olduğu mülk ve teşebbüsler ile yapılan yardım ve bağışlar gibi egemenlik gücünü kullanmaksızın elde ettiği kaynaklardan sağlanmaktadır.(Susam, 2015) Harçlar da kamu gelirleri içinde yer almakta olup devletin egemenlik gücüne dayanarak elde ettiği gelirler arasındadır. Harç kamu kurumlarının bireylere sunduğu hizmetler karşılığında hizmetlerden faydalananların bu faydalanma karşılığı ödediği bedeldir. Bu itibarla harçların özellikleri şu şekilde ifade dilebilir; • Vergiler gibi cebri olmasına karşılık harçlar bir hizmetten faydalanma karşılığı olarak ödenir. • Harçlar devlet tarafından sunulan kamu hizmetlerinden özel menfaat sağlayan kişilerin, bu hizmetlerin yaratmış olduğu maliyete belirli ölçüde katkı sağlamaları amacını taşımakta ve “masrafı karşılama” ile “yararlanma” ilkelerine dayanmaktadır.(Sayar, 2018) • Harçlarda maliyet-bedel karşılaştırması yapılmaz. (Susam, 2015) Ülkemizde de 492 sayılı Harçlar Kanunu ile hangi hizmetler karşılığında harç tahsil edileceği belirlenmiştir. Kanunun 1’inci maddesinde kanun kapsamında olan harçlar; yargı harçları, noter harçları, vergi yargısı harçları, tapu ve kadastro harçları, konsolosluk harçları, pasaport, ikamet teskeresi, vize ve Dışişleri Bakanlığı tasdik harçları, gemi ve liman harçları, imtiyazname, ruhsatname ve diploma harçları, trafik harçları olarak tespit edilmiştir. 7143 sayılı Kanun ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen Geçici 16’ncı madde hükmünde imar barışı kapsamında yapılan ödemelerin genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmek üzere merkez muhasebe birimi hesabına yatırılacağı hükmü mevcuttur. 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi Ve Kontrol Kanunu’nun 3’üncü maddesinde merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri: Bu Kanuna ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerini belirttiği; 12’nci maddesinde ise özel bütçe, bir bakanlığa bağlı veya ilgili olarak belirli bir kamu hizmetini yürütmek üzere kurulan, gelir tahsis edilen, bu gelirlerden harcama yapma yetkisi verilen, kuruluş ve çalışma esasları kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenen ve bu Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan her bir kamu idaresinin bütçesi olarak tanımlanmıştır.

KASIM - ARALIK 2018

187


MALİ

ÇÖZÜM

Yapı kayıt belgesinden elde edilen gelirler deprem ve afet risklerine hazırlık kapsamında ve kentsel dönüşüm çalışmalarında kullanılmak üzere bütçeye gelir olarak kaydedilecektir.( İmar Barışı Bilgilendirme Broşürü) Her ne kadar imar barışı kapsamında yapılan ödemelerin genel bütçeye dahil edilmeyip belirli amaçlar doğrultusunda kullanılma zorunluluğu getirilse de başvuru sahibine direkt olarak bir hizmet sunulmamaktadır. Harçlarda ise bireysel faydalanılan kamu hizmetinin karşılığı olarak kanunen belirlenen bedel ödenmektedir. Dolayısıyla imar barışı kapsamında yapılan ödemeler harç kapsamında değerlendirilemeyecek olup mükellefler tarafından ilgili dönemde doğrudan gider olarak indirim konusu yapılamayacaktır. Aynı zamanda imar barışı kapsamında yapılan ödemelerin vergi, resim, şerefiye vb. olmadığı aşikârdır. 2.2. İmar Barışı Ödemelerinin Maliyet Unsuru Olarak Dikkate Alınabileceği Görüşünün İrdelenmesi 7143 sayılı kanun ile İmar Kanunu’na eklenen geçici 16’ncı maddede bahsedilen imar barışı, yapılarla ilgilidir. İmar Kanunu’nun 5’inci maddesinde yapı; karada ve suda, daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesisler ve bina olarak tanımlanmıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 269’uncu maddesinde gayrimenkullerin maliyet bedeli ile değerleneceği ve gayrimenkullerin mütemmim cüzüleri ve teferruatı, tesisat ve makinalar, gemiler ve diğer taşıtlar ile gayrimaddi hakların da gayrimenkuller gibi değerleneceği belirtilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 70’inci maddesinde taşınmaz mülkiyetinin konusu arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler olarak belirlenmiştir. 634 sayılı Kat mülkiyeti Kanunu’nun 1’inci maddesine göre tamamlanmış bir yapının kat, daire, iş bürosu, dükkan, mağaza, mahzen, depo gibi bölümlerinden ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli olanları üzerinde, o gayrimenkulün maliki veya ortak malikleri tarafından bağımsız mülkiyet hakları kurulabilir. (Beyanname Düzenleme Kılavuzu, 2017) 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 262’ nci maddesinde maliyet bedeli, iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamı olarak 188

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

tanımlanmıştır. Söz konusu madde hükmüne göre maliyet bedeline giren unsurlar şunlardır: 1) İktisap İçin Yapılan Ödemeler: İktisap için yapılan ödemeler satın alma bedeli, satın alma sırasında ortaya çıkan vergiler, nakliye, komisyon vb ödemeleri kapsar. İmal edilen iktisadi kıymetlerde ise hammadde ve yardımcı malzeme gideri ile diğer imalat giderlerinden oluşmaktadır. 2) Değerinin Artırılması İçin Yapılan Ödemeler: Kıymetin iktisabından sonra değerinin devamlı surette artmasından bahsedebilmek için yapılan giderlerin ya iktisadi kıymetin fonksiyonlarını artırması ya da ömrünü artırması gerekmektedir. 3) İktisaba veya Değer Artırmaya Müteferri Giderler: Müteferri aynı kökten gelen anlamına gelmektedir.(Özyer, 2015) Dolayısıyla bir giderin müteferri gider olarak dikkate alınabilmesi için söz konusu gider yapılmadığı zaman iktisadi kıymetin kendinden beklenen faydayı sağlamaması gerekmektedir. Yine Vergi Usul Kanunu’nun 272’inci maddesinde normal bakım, tamir ve temizleme giderleri dışında, gayrimenkulü veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarını genişletmek veya iktisadi kıymetini devamlı olarak artırmak maksadıyla yapılan giderler, gayrimenkulün veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının maliyet bedeline ekleneceği belirtilmiştir. 7143 sayılı kanun ile İmar Kanunu’na eklenen ve imar barışını düzenleyen madde hükmüne bakıldığında; kanun maddesinin ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapılara ilişkin olduğu, başvuru ve ödeme şartları yerine getirildiğinde Yapı Kayıt Belgesi verileceği, yapı kayıt belgesi alınan yapılara geçici olarak elektrik, su, doğalgaz bağlanabileceği, İmar Kanunu uyarınca alınan yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezalarının iptal edileceği, yapı kayıt belgesinin yapının yeniden inşasına ya da kentsel dönüşüm uygulanmasına kadar geçerli olacağı düzenlenmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nda ise yapı ruhsatı veya yapı kullanım izni olmayan yapılarla ilgili olarak duruma göre inşaatın durdurulması, idari para cezası kesilmesi, elektrik, su, doğalgaz bağlanmaması hükümleri mevcuttur. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nda kat mülkiyetinin kurulması için yapı kullanım izninin şart olduğu yine kat irtifakının kat mülkiyetine çevrilmesi için de yapı kullanım izninin şart olduğu belirtilmiştir. KASIM - ARALIK 2018

189


MALİ

ÇÖZÜM

Diğer taraftan kat irtifakının ve kat mülkiyetinin kazanılması hak sahibine Medeni Hukuk çerçevesinde birçok hak tanımaktadır. Görüleceği üzere hem yapı ruhsatı hem de yapı kullanma izni yapının iktisabında müteferri gider mahiyetine bürünmektedir. Zira söz konusu hususlar tamamlanmadığında hem yapı kendinden beklenen faydayı tam olarak sağlayamamakta hem de yaptırımlar gündeme gelmektedir. Yapı kullanma izninin yapının iktisadi kıymetini artırma özelliği de mevcuttur. Zira yapı kullanma izninin alınmaması durumunda kat mülkiyeti kazanılamamaktadır. Kat mülkiyetinin kazanılmasının sağladığı diğer avantajlar bir yana pratikte belki de en büyük avantajı yapının satışı sırasında ortaya çıkmaktadır. Örneğin konut satın almak isteyen bir kişi banka kredisine başvuracaksa öncelikli olarak konutun krediye uygun olup olmadığına bakacaktır. Bankalar ise konut kredisi verirken apartman tipi binalardan alınacak dairelerde kat mülkiyeti ya da minimum kat irtifakı tapusu şartı aramaktadır.(“Konut Kredisi”, 15.10.2018) Yukarıda yapılan açıklamalardan da görüleceği üzere imar barışı kapsamında yapılan ödemeler yapının maliyetine eklenebilecektir. Maliyete eklenen bu tutarlar iktisadi kıymetin kalan faydalı ömründe Vergi Usul Kanunu’nun amortisman hükümleri çerçevesinde itfa edilecektir. Söz konusu amortisman tutarları ise Gelir Vergisi Kanunu’nun; 40/7 maddesi kapsamında ticari kazancın, 57/6 ve 59’uncu maddeleri kapsamında zirai kazancın, 68/1 ve 68/4 kapsamında serbest meslek kazancının, 74/6 maddesi kapsamında gayrimenkul sermaye iradından indirim konusu yapılabilir. Değer artış kazancının tespitinde ise mükerrer 81’inci maddenin ilk fıkrası kapsamında dikkate alınabilecektir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8’inci maddesi kapsamında da kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılabilecektir. 2.3. İmar Barışı Ödemelerinin Ne Maliyet Unsuru Olarak Ne de Gider Olarak Dikkate Alınamayacağı Görüşü 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun ; 41’inci maddesinde Her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile teşebbüs sahibinin suçlarından doğan tazminatların ticari kazancın tespitinde, 58’inci maddesinde 41’inci maddede yazılı giderlerin zirai kazancın tespitinde, 68’inci maddesinde her türlü para cezaları ve vergi cezaları ile serbest meslek erbabının suçlarından doğan tazminatların serbest meslek kazancının tespitinde, 74’üncü maddesinde para cezaları ve vergi cezalarının gayrimenkul sermaye iradının tespitinde gider olarak dikkate 190

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

alınamayacağı hükümleri mevcuttur. Yine kanunun 90’ıncı maddesinde gelir vergisi ile diğer şahsi vergiler ve her ne şekilde olursa olsun vergi cezaları ve para cezaları, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler Gelir Vergisi’nin matrahından ve gelir unsurlarından indirilmez hükmü mevcuttur. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 11’inci maddesinde ise her türlü para cezaları, vergi cezaları ile kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddî ve manevî zarar tazminat giderlerinin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılamayacağı belirtilmiştir. İmar barışı ödemelerinin yukarıda yer verilen kanun hükümleri kapsamında olup olmadığını tespit edebilmek için bu ödemelerin para cezası, vergi cezası ya da tazminat gideri olup olmadığını ortaya koymak gerekmektedir. Türk ceza hukukunda suç ve yaptırımlara ilişkin genel esaslar Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiştir.(Özyer, 2015) Bunun yanında diğer kanunlarda da ceza hükümleri mevcuttur. Örneğin Vergi Usul Kanunu’nun dördüncü kitabı ceza hükümlerine ayrılmıştır. Yine İmar Kanunu’nun 42’inci maddesinde ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapılar ile ilgili ceza hükümlerine yer verilmiştir. Cezalara bakıldığında kanunen getirilen zorunluluklara uyulmaması nedeniyle uygulanan parasal veya hürriyeti kısıtlayıcı yaptırımlar olduğu görülecektir. Bu kapsamda imar barışı kapsamında yapılan ödemeler kanunen getirilen zorunluluklara uyulmamasından kaynaklanan değil, daha önce yerine getirilmesi gereken hususların tamamlanmasına olanak sağlayan bir uygulamadır. Dolayısıyla söz konusu ödemeler para cezası niteliğinde olmamaktadır. Türk Dil Kurumu tazminatı zarar karşılığı ödenen para olarak tanımlamıştır. Yani haksız fiil nedeniyle ortaya çıkan bir zararın mevcudiyeti şarttır. Bu zarar maddi olabileceği gibi manevi de olabilmektedir. İmar barışı ödemelerine baktığımızda tazminat mahiyetinde olmadığı görülecektir. Çünkü imar barışı ödemesi, devletin uğradığı zarar sonucu yapı sahiplerinden talep ettiği bedel değildir. Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda imar barışı ödemeleri gelir vergisi ve kurumlar vergisi kanununda gider olarak dikkate alınamayacak unsurlar arasında değildir. Makalenin önceki bölümlerinde belirtildiği üzere imar barışı ödemeleri gider olarak dikkate alınamayacaktır. Ancak bu sonuç söz konusu ödemelerin KKEG niteliğinde olmasından değil, indirimi kabul edilen giderler arasında olmamasından kaynaklanmaktadır. KASIM - ARALIK 2018

191


MALİ

ÇÖZÜM

İmar barışı ödemelerinin maliyet unsuru olarak da değerlendirilemeyeceği, söz konusu ödemelerin yapının iktisadi kıymetini artırmayacağı, yapı sahiplerinin daha önce yerine getirmeleri gereken zorunluluklara uymamaları nedeniyle katlandıkları yaptırım olduğu fikri ise makalenin bir önceki bölümünde yapılan açıklamalar doğrultusunda kabul edilebilir olmamaktadır. 3. İMAR BARIŞI ÖDEMELERİNİN KİRACI TARAFINDAN ÖDENMESİ 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 272’nci maddesinde özel maliyet müessesesi düzenlenmiş olup şu şekildedir: “Normal bakım, tamir ve temizleme giderleri dışında, gayrimenkulü veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarını genişletmek veya iktisadi kıymetini devamlı olarak artırmak maksadıyla yapılan giderler, gayrimenkulün veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının maliyet bedeline eklenir. (Bir geminin iktisap tarihindeki süratini fazlalaştırmak, yolcu ve eşya yükleme ve barındırma tertibatını genişletmek veya değiştirmek suretiyle iktisadi kıymetini devamlı olarak artıran giderlerle bir motorlu kara nakil vasıtasının kasa veya motorunun yenisi ile değiştirilmesi veya alımında mevcut olmayan yeni bir tertibatın eklenmesi için yapılan giderler maliyet bedeline eklenmesi gereken giderlerdendir.) Gayrimenkuller kira ile tutulmuş ise veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının işletme hakkı verilmiş ise, kiracı veya işletme hakkına sahip tüzel kişi tarafından yapılan bir ve ikinci fıkralardaki giderler bunların özel maliyet bedeli olarak ayrıca değerlenir. Kiracının veya işletme hakkına sahip tüzel kişinin faaliyetini icra için vücuda getirdiği tesisata ait giderler de bu hükümdedir. Gayrimenkuller veya elektrik üretim ve dağıtım varlıkları için yapılan giderler hem tamir, hem de kıymet artırma giderlerinden terekküp ettiği takdirde, mükellef bu giderlerden maliyet bedeline eklenecek kısmı ayrı göstermek mecburiyetindedir.” Mezkûr kanunun 327’nci maddesinde özel maliyet bedellerinin kira veya işletme hakkı süresine göre eşit yüzdelerle itfa edileceği, kira veya işletme hakkı süresi dolmadan, kiralanan veya işletme hakkı alınan şeyin boşaltılması veya işletme hakkının herhangi bir sebepten sona ermesi halinde henüz itfa edilmemiş olan giderler, boşaltma veya hakkın sona erdiği yılda bir defada gider yazılacağı hükmü mevcuttur. Özel maliyet bedelinin itfa edileceği süre özel maliyet bedelinin aktifleş192

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

tirildiği dönemde kira ya da işletme hakkı sözleşmesinde yazılı süredir. Kira süresinin belirsiz olması durumunda ise amortisman süresi 333 Seri No’lu VUK Genel Tebliği’nin 56’ncı sırasına göre 5 yıldır. Ayrılan amortisman tutarları ise Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nun ilgili maddeleri kapsamında indirim konusu yapılabilecektir. Peki imar barışı ödemelerinin yapı sahibi tarafından değil de kiracı tarafından ödenmesi durumunda ne olacaktır? İmar affı kapsamındaki ödemelerin yükümlüsü asıl itibariyle yapı sahipleridir. Kiralanan bir taşınmazın imar affı ödemelerinin kiracı tarafından ödenmesi durumunda söz konusu tutarlar ticari kazanç, zirai kazanç, serbest meslek kazancı, kurum kazancı açısından özel maliyet unsuru olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira makalemizin önceki bölümlerinde açıklandığı üzere imar affı ödemelerinin yapının iktisadi kıymetini artırıcı özelliği bulunmakta, bu ise yapının maliyetini artırmaktadır. Kiracı tarafından ödenen imar affı ödemeleri özel maliyet olarak kaydedilmeli ve kira süresi boyunca (kira süresi belli değilse 5 yıl) itfa edilmelidir. Kiracı tarafından ödenen imar affı ödemeleri yapı sahibi açısından ise net GMSİ niteliği taşımakta olup Gelir Vergisi Kanunu’nun 94 ve 96’ncı maddesi kapsamında brüte iblağ edilerek brüt tutar üzerinden tevkifat yapılmalıdır. Konut kiralamasında ise kiracının ödediği imar affı ödemeleri yapı sahibi açısından yine GMSİ olarak kabul edilecek ancak kiracı, GVK 94’üncü maddenin ilk fıkrasında sayılanlardan olmadığından tevkifat yapılmayacaktır. 4. SONUÇ Makalemizde imar affı ödemeleri Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi açısından ele alınmış olup söz konusu tutarların nasıl değerlendirilmesi gerektiğine dair her bir görüş ayrı ayrı ele alınarak açıklanmaya çalışılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda imar affı ödemelerinin maliyet unsuru olarak değerlendirilebileceği kanaatine varılmıştır. Ayrıca imar affı ödemelerinin kiracı tarafından ödenmesi durumunda özel maliyet olarak dikkate alınabilecek ve bu tutarlar yapı sahibi açısından GMSİ olacaktır. Ancak bu konuda yapılacak bir düzenleme ile soru işaretleri giderilecek ve mükelleflerin hatalı işlem yapması engellenecektir.

KASIM - ARALIK 2018

193


MALİ

ÇÖZÜM

KAYNAKÇA Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (03.07.2017) Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği. Ankara : Resmi Gazete. (30113 sayılı) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (06.06.2018). Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslar. Ankara : resmi Gazete (30443 sayılı) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı [t.y.]. İmar Barışı Bilgilendirme [Broşür] Kökbulut, İ.[t.y.] İmar Barışı İçin Ödenen Yapı Kayıt Bedelleri Gider Yazılabilir mi?, Erişim Adresi: http://www.alomaliye.com/2018/07/13/imar-barisi-yapi-kayit-bedelleri/ Maliye Hesap Uzmanları Derneği (2017). Beyanname Düzenleme Kılavuzu-2017, İstanbul : Maliye Hesap Uzmanları Derneği Özyer, M. A. (2015) Vergi Usul Kanunu Uygulaması. İstanbul: Maliye Hesap Uzmanları Derneği Sayar, İ.B. (2018). Adalete Erişim Hakkı Bağlamında Yargı Harçları (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, Susam, N. (2015) Kamu Maliyesi Temel Kavram ve Esaslar. İstanbul: Beta Yayınları T.C. Yasalar (02.07.1964). 492 sayılı Harçlar Kanunu. Ankara: Resmi Gazete.(11756 sayılı) T.C. Yasalar (03.05.1985). 3194 sayılı İmar Kanunu. Ankara: Resmi Gazete.. (18749 sayılı) T.C. Yasalar (04.01.1961). 213 sayılı Vergi Usul Kanunu. Ankara: Resmi Gazete. (10703 sayılı) T.C. Yasalar (06.01.1961). 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu. Ankara: Resmi Gazete. (10700 sayılı) T.C. Yasalar (10.12.2003). 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi Ve Kontrol Kanunu. Ankara : Resmi Gazete. (25326 sayılı) T.C. Yasalar (11.05.2018). 7143 sayılı Vergi Ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun. Ankara: Resmi Gazete. (30425 sayılı) T.C. Yasalar (21.06.2006). 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu. Ankara: Resmi Gazete. (26205 sayılı) T.C. Yasalar (22.11.2001). 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu. Ankara : Resmi Gazete. (24607 sayılı) T.C. Yasalar (23.06.1965). 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu. Ankara: Resmi Gazete. (12038 sayılı) 194

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 195 - 203

ÇÖZÜM

ELEKTRONİK ORTAMDA SUNULAN HİZMETLER VE 3 NOLU KDV BEYANNAMESİ Özkan AYKAR ÖZ Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayanlar tarafından Türkiye’de katma değer vergisi (KDV) mükellefi olmayan gerçek kişilere bir bedel karşılığında elektronik ortamda sunulan hizmetler KDV’ye tabi tutulmuş olup, bu hizmetlere ilişkin katma değer vergisi 3 No.lu KDV beyannamesiyle elektronik ortamda beyan edilmektedir. Bu yazımızda 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasında 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 41 inci maddesiyle değişiklikler ile 17 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğde yer alan açıklamalar doğrultusunda 3 No.lu KDV beyannamesiyle ilgili birtakım bilgilere yer verilecektir. Anahtar Sözcükler: Elektronik Ortamda Sunulan Hizmetler, 3 No.lu KDV Beyannamesi, Vergi Sorumlusu, İnternet Veya Elektronik Bir Ağ Üzerinden Sağlanan Hizmetler. 1. GİRİŞ 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 9 uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasında 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun (T.C. yasalar, 05.12.2017) 41 inci maddesiyle değişiklikler yapılmıştır. Söz konusu değişiklikler kapsamında; Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayanlar tarafından katma değer vergisi mükellefi olmayan gerçek kişilere elektronik ortamda sunulan hizmetlere ilişkin katma değer vergisi, bu hizmeti sunanlar tarafından beyan edilip ödenecektir. Bahse konu yasal düzenlemeye göre; Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayanlar tarafından Türkiye’de katma değer vergisi (KDV) mükellefi olmayan gerçek kişilere bir bedel karşılığında elektronik ortamda sunulan hizmetler KDV’ye tabi tutulmuş olup, bu hizmetlere ilişkin katma değer vergisi 3 No.lu KDV beyannamesiyle elektronik ortamda beyan edilmektedir. Makale Geliş Tarihi: 09.11.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 26.11.2018

KASIM - ARALIK 2018

195


MALİ

ÇÖZÜM

3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa getirilen bu düzenleme ile ilgili 17 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğde (Maliye Bakanlığı, 31.10.2018) yer verilen açıklamalar çerçevesinde, 3 No.lu KDV beyannamesi hakkında birtakım bilgilere yer verilecektir. 2. KATMA DEĞER VERGİSİ MÜKELLEFİ OLMAYAN GERÇEK KİŞİLERE ELEKTRONİK ORTAMDA SUNULAN HİZMETLER 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun “Vergi Sorumlusu” başlıklı 9 uncu maddesinde değişiklik yapmak suretiyle Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayanlar tarafından katma değer vergisi (KDV) mükellefi olmayan gerçek kişilere elektronik ortamda sunulan hizmetlere ilişkin katma değer vergisinin, Avrupa Birliği uygulamalarına benzer şekilde, bu hizmeti sunanlar tarafından beyan edilip ödenmesi amaçlanmıştır. KDV Kanununun 9 uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiştir. “…Şu kadar ki Türkiye’de ikametgahı, işyeri kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayanlar tarafından katma değer vergisi mükellefi olmayan gerçek kişilere elektronik ortamda sunulan hizmetlere ilişkin katma değer vergisi, bu hizmeti sunanlar tarafından beyan edilip ödenir. Maliye Bakanlığı elektronik ortamda sunulan hizmetlerin kapsamı ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yeklidir.” Getirilen düzenleme esas itibariyle, katma değer vergisi mükellefi olmayan gerçek kişilere, yurt dışından elektronik ortamda hizmet sunanlara Türkiye’de mükellefiyet tesis ettirmenin yolunu açmaktadır. Konunun detaylarına ise, 17 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğde yer verilmiştir. Söz konusu tebliğde, anılan hizmetlere ilişkin KDV’nin beyanı ve ödemesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Elektronik ortamda sunulan hizmetlerin bir işyeri oluşturacak şekilde verilmesi durumunda ise, (Türkiye’de bir işyerinin oluşup oluşmadığı 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre belirlenir.) bu hizmetlere ilişkin verginin genel esaslar çerçevesinde (1 No.lu KDV beyannamesi ile) beyan edilip ödenmesi gerektiği belirtilmiştir. 196

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

17 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğde yer verilmeyen, ancak Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı) tarafından anılan tebliğin taslak (Gelir İdaresi Başkanlığı, 07.08.2018) metninde; elektronik ortamda sunulan hizmetlerin, internet veya elektronik bir ağ üzerinden sağlanan hizmetleri kapsamakta olduğu belirtilmiş ve başlıca elektronik hizmetlerin aşağıdaki şekilde olduğu belirtilmiştir. 1-Web sitesi/sayfası temini, alan adı temini, web barındırma, web sitesine/ sayfasına ilişkin verilen diğer hizmetler. 2- Bilgisayar yazılım ve donanımlarının uzaktan bakımı, uzaktan sistem yönetimi ve çevrimiçi veri depolama hizmetleri. 3- Erişimi, indirilmesi ve güncellenmesi dahil, yazılımlar ve tüm dijitalleştirilmiş ürünlerin (antivirüs programları, reklam engelleyici programlar, aygıt sürücüleri, web sitelerine ilişkin filtreler ve güvenlik duvarı gibi ürünler dahil) satışı. 4- Görüntü, metin ve bilgi sağlanması ile veri tabanlarının hazırlanması ve benzeri hizmetler. Bu hizmetlerin başlıcalarına aşağıda yer verilmiştir. - Alıcı tarafından girilen belirli verilere yanıt olarak internetten veya bir elektronik ağ aracılığıyla bilgisayardan otomatik olarak üretilen hizmetler (finansal veriler, yasal veriler vb). - Alıcı ve satıcının internet veya elektronik bir ağ aracılığıyla bir araya getirilmesini veya işlemlerin gerçekleştirilmesini sağlayan platformlar tarafından mal ve hizmetlerin satışına ilişkin verilen her türlü hizmetler (internet sitesinde mal veya hizmetlerin satışı amacıyla yerleştirme hakkının satışı dahil). - Telekomünikasyon bileşenlerinin yardımcı ve alt bir bölüm oluşturduğu, internet servis paketleri (Haber, hava durumu veya yol durumu raporlarına erişim sağlayan içerik sayfaları, oyun alanları, web sitesi barındırma, çevrimiçi tartışmalara erişim gibi internet erişiminin ötesine geçen unsurları içeren paketler dahil). - Web sitesi/sayfası gibi, elektronik ağlar üzerinde, ticari veya kişisel bir varlığın oluşturulması ve bunun devam ettirilebilmesine ilişkin hizmetler. - Fotoğraflara, resimlere, ekran koruyuculara, masaüstü temalarına erişmek veya bunları indirmek. - Elektronik kitaplar ve diğer elektronik yayınlara erişmek veya bunları indirmek.

KASIM - ARALIK 2018

197


MALİ

ÇÖZÜM

- Çevrimiçi gazete ve dergilere abone olmak. - Web günlüğü ve web istatistik hizmetleri. - Çevrimiçi haber, yol ve hava durumu raporları. - Bir web sitesinde/sayfasında, afiş reklamları da dahil olmak üzere, reklam alanı sağlanması. - Arama motorlarının ve internet dizinlerinin kullanılması hizmeti. 5- Bilgisayar, mobil telefon ve benzeri araçlar vasıtasıyla sunulan müzik, film, oyun (şans oyunları, bahis ve kumar oyunları dahil), siyasi, kültürel, sanatsal, spor, bilim ve eğlence yayınları ve etkinlikleri ile diğer tüm uygulamalar ve uygulama içi satın almalar. Aşağıda sayılan hizmetler de bu kapsamdadır. - Müziğe, müzik dışındaki seslere, filmlere erişmek veya bunları indirmek. - Oyunlara erişmek veya oyunları indirmek, oyunların uzaktan oynanmasının sağlanmasına ilişkin hizmetler ile oyun içi satın almalar. - Programların kullanıcının seçtiği bir zamanda ve münferit isteği üzerine, medya hizmet sağlayıcısı tarafından düzenlenmiş bir program kataloğuna bağlı olarak izlendiği veya dinlendiği yayın hizmetleri. - Geleneksel radyo ve televizyon ağları üzerinden eş zamanlı olarak yayınlanmayan radyo ve televizyon programlarının internet veya elektronik bir ağ aracılığıyla temini. 6- Uzaktan eğitim hizmetleri. - Sanal sınıflar da dahil olmak üzere, insan müdahalesi sınırlı olan ve internet veya elektronik bir ağ aracılığıyla verilen otomatik uzaktan eğitim hizmetleri (öğretmen ile öğrenci arasındaki iletişimi sağlamaya yönelik basit bir araç olarak kullanılma durumu hariç). - İnsan müdahalesi olmaksızın, öğrenciler tarafından çevrimiçi tamamlanan veya otomatik bir şekilde işaretlenen çalışma kitaplarının sunulması hizmetleri. İçeriğin bir öğretmen tarafından internette veya elektronik bir ağda aktarıldığı eğitim veya meslek kursları bu kapsamda değerlendirilmez. 7- Radyo ve televizyon yayın hizmetleri. Bir medya hizmet sağlayıcısının editoryal sorumluluğu altında ve kamuoyuna yönelik, elektronik iletişim şebekeleri yoluyla programların belli bir akışına dayanarak eş zamanlı dinleme veya izleme amacıyla işitsel veya işitsel-görsel radyo ve televizyon yayın hizmetleri. Radyo ve televizyon yayın hizmetinin kablo alt yapısı üzerinden verilmesi ile aynı anda internet üzerinden canlı yayınlanması da bu kapsamdadır. 198

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

8- Niteliği itibarıyla yukarıda sayılan hizmetlerle benzerlik arz eden ve internet veya elektronik bir ağ aracılığıyla sunulan diğer hizmetler. 3. ELEKTRONİK HİZMET SUNUCULARININ KDV MÜKELLEFİYETİ 213 sayılı Kanunun mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendinde; beyanname ve bildirimlerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik araçları kullanılmak suretiyle internet de dâhil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesine, bunların aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu zorunluluk veya standartları mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya ya da belirlemeye, beyannameler üzerine düzenlenen tahakkuk fişi ve/veya ihbarnameleri elektronik ortamda tebliğ etmeye Maliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayıp, Türkiye’de KDV mükellefi olmayan gerçek kişilere bir bedel karşılığında elektronik ortamda hizmet sunanlar, bu hizmetlere ilişkin KDV’yi, “Elektronik Hizmet Sunucularına Özel KDV Mükellefiyeti” tesis ettirmek suretiyle beyan ederler. Söz konusu hizmet sunucuları bu işlemlere ilişkin KDV’yi, 3 No.lu KDV beyannamesi ile elektronik ortamda beyan ederler.Bu kapsamdaki hizmet sunucularının, ilk kez verecekleri 3 No.lu KDV beyannamesini vermeden önce, Gelir İdaresi Başkanlığının www.digitalservice.gib.gov.tr adresinde yer alan formu doldurmaları gerekir. Bahse konu formun elektronik ortamda doldurulup onaylanması üzerine, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı nezdinde, hizmet sunucusu adına “Elektronik Hizmet Sunucularına Özel KDV Mükellefiyeti” tesis ettirilir. Bu kapsamdaki mükelleflerden ayrıca işe başlama bildirimi aranmaz. Mükellefiyet tesisi üzerine internet vergi dairesinde işlem yapılabilmesi için mükellefe kullanıcı kodu, parola ve şifre verilir. Elektronik Hizmet Sunucularına Özel KDV Mükellefiyeti tesis ettirenlerin, herhangi bir had ile sınırlı olmaksızın beyannamelerini 213 sayılı Kanunun mükerrer 227 nci maddesi uyarınca meslek mensuplarına imzalatma zorunluluğu kapsamında olmamaları uygun görülmüştür. Elektronik hizmet sunucusunun açıkça belirtilmediği ve bu durumun taraflar arasındaki sözleşmeye yansıtılmadığı, düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde hizmete ve elektronik hizmet sunucusuna ilişkin bilgilere açıkça yer verilmediği hallerde, elektronik ortamda sunulan hizmetlere ilişkin KDV, KASIM - ARALIK 2018

199


MALİ

ÇÖZÜM

elektronik hizmet sunumuna aracılık edenler tarafından beyan edilip ödenir. Öte yandan, müşteriden bedel talep etme, söz konusu hizmete ilişkin genel şartları belirleme yetkisi veya hizmeti ifa etme yükümlülüğü bulunanlar, elektronik hizmet sunucusu olarak kabul edilir. 4. HİZMETLERİN TABİ OLDUĞU KDV’NİN HESAPLANMASI İLE VERGİNİN BEYANI VE ÖDENMESİ Elektronik Hizmet Sunucularına Özel KDV Mükellefiyeti kapsamında bulunanlar, Türkiye’de KDV mükellefi olmayan gerçek kişilere elektronik ortamda sundukları hizmetler için, bu hizmetlerin tabi olduğu oranda KDV hesaplayacaklardır. Elektronik Hizmet Sunucularına Özel KDV Mükellefiyeti kapsamında beyan edilen hizmetlere ilişkin olması şartıyla, Türkiye’de KDV mükellefiyeti bulunanlardan temin edilen mal ve hizmetler nedeniyle düzenlenen fatura ve benzeri belgelerde gösterilen KDV’nin, bu kapsamda beyan edilen işlemlere isabet eden kısmının 3065 sayılı Kanunun (29/1) inci maddesi kapsamında indirim konusu yapılması mümkündür. Elektronik Hizmet Sunucularına Özel KDV Mükellefiyeti bulunanların 213 sayılı Kanun uyarınca defter tutma zorunluluğu bulunmamakla birlikte, bu fatura ve benzeri belgeler, 213 sayılı Kanunun muhafaza ve ibraz hükümleri gereğince muhafaza edilir. Elektronik Hizmet Sunucularına Özel KDV Mükellefiyeti kapsamında bulunanlar, Türkiye’de KDV mükellefi olmayan gerçek kişilere elektronik ortamda sundukları hizmetler nedeniyle hesapladıkları KDV’yi, takvim yılının aylık vergilendirme dönemleri itibariyle, vergilendirme dönemini takip eden ayın yirmidördüncü günü akşamına kadar, internet vergi dairesi aracılığıyla ve 3 No.lu KDV Beyannamesi ile Türk Lirası cinsinden beyan ederler. Ancak elektronik hizmet sunucularına özel KDV mükellefiyetine ilişkin hükmün yürürlüğe girdiği 1/1/2018 tarihinden itibaren, Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayıp, Türkiye’de KDV mükellefi olmayan gerçek kişilere bir bedel karşılığında elektronik ortamda hizmet sunanların, 2018 yılının Ocak, Şubat, Mart dönemlerinde yaptıkları işlemleri 2018 yılının Nisan ayının başından itibaren yirmidördüncü günü akşamına kadar 3 No.lu KDV beyannamesi ile beyan edeceklerdir. Bu kapsamda bulunan mükelleflerin, beyanı gereken herhangi bir işlemin 200

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

olmaması halinde, ilgili döneme ilişkin beyanname vermelerine gerek yoktur. Bedelin döviz olarak hesaplanması halinde döviz, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği günkü Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden Türk parasına çevrilir. Merkez Bankasınca Resmî Gazete’de ilan edilmeyen dövizlerin Türk parasına çevrilmesinde ise cari döviz kuru esas alınır. Bu kapsamda beyan edilen KDV’nin, beyannamenin verilmesi gereken ayın yirmialtıncı günü akşamına kadar ödenmesi gerekir. Ödeme; vergi dairelerine ve tahsile yetkili bankalara yapılabileceği gibi, Gelir İdaresi Başkanlığının internet adresi (www.gib.gov.tr) üzerinden tahsile yetkili bankaların banka kartı veya kredi kartı ile de yapılabilir. 5. SORUMLULUK VE CEZAİ MÜEYYİDE 3065 sayılı Kanunun (9/1) inci maddesinde yer alan elektronik ortamda sunulan hizmetlere yönelik beyan yükümlüğüne ilişkin düzenlemelere uymayanlar hakkında, 213 sayılı Kanunun vergi cezalarına dair hükümler uygulanmaktadır. Elektronik Hizmet Sunucularına Özel KDV Mükellefiyeti kapsamında bulunanlar, Türkiye’de KDV mükellefi olmayan gerçek kişilere elektronik ortamda sundukları hizmetler nedeniyle hesapladıkları KDV’yi 3 No.lu KDV Beyannamesi ile beyan etmeleri gerekir. Aksi takdirde, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer 355 nci maddesi gereği özel usulsüzlük cezası kesilecektir. Söz konusu madde uyarınca; elektronik ortamda beyanname verilmesi mecburiyetine uyulmaması halinde kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası, beyannamenin kanuni süresinin sonundan başlayarak elektronik ortamda 30 gün içinde verilmesi halinde 1/10 oranında, bu sürenin dolmasını takip eden 30 gün içinde verilmesi halinde ise 1/5 oranında uygulanır. Anılan Kanunun 344 üncü maddesi gereğince; vergi ziyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir. Ancak vergi incelemesine başlanılmasından veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanuni süresi geçtikten sonra verilen vergi beyannameleri için kesilecek ceza yüzde elli oranında uygulanır.

KASIM - ARALIK 2018

201


MALİ

ÇÖZÜM

6. SONUÇ Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayanlar tarafından Türkiye’de KDV mükellefi olmayan gerçek kişilere bir bedel karşılığında elektronik ortamda sunulan hizmetler KDV’ye tabi tutulmuş olup, hizmet sunucuları bu hizmetlere ilişkin katma değer vergisini 3 No.lu KDV beyannamesi ile elektronik ortamda beyan edilmektedirler. 3065 sayılı Katma Değer Kanununun 9 uncu maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Türkiye’de ikametgâhı, işyeri, kanuni merkezi ve iş merkezi bulunmayanlar tarafından katma değer vergisi mükellefi olmayan gerçek kişilere elektronik ortamda sunulan hizmetlere ilişkin katma değer vergisinin, bu hizmeti sunanlar tarafından beyan edilip ödenecektir. Elektronik ortamda hizmet sunucularının, 3 No.lu KDV beyannamesini vermeden önce, Gelir İdaresi Başkanlığının www.digitalservice.gib.gov.tr adresinde yer alan formu doldurmaları gerekmektedir. Bahse konu formun elektronik ortamda doldurulup onaylanması üzerine, Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı nezdinde, hizmet sunucusu adına “Elektronik Hizmet Sunucularına Özel KDV Mükellefiyeti” tesis ettirilir. Elektronik Hizmet Sunucularına Özel KDV Mükellefiyeti bulunanların 213 sayılı Kanun uyarınca defter tutma zorunluluğu bulunmamaktadır. Söz konusu hizmetler nedeniyle hesaplanan katma değer vergisi; 3 No.lu KDV beyannamesi ile internet vergi dairesi aracılığıyla takvim yılının aylık vergilendirme dönemleri itibariyle, vergilendirme dönemini takip eden ayın yirmidördüncü günü akşamına kadar, Türk Lirası cinsinden beyan edilmesi ve beyannamenin verilmesi gereken ayın yirmialtıncı günü akşamına kadar beyan edilen KDV’nin ödenmesi gerekir. Diğer taraftan elektronik ortamda sunulan hizmetlere yönelik beyan yükümlüğüne ilişkin düzenlemelere uymayanlar hakkında 213 sayılı Kanunun vergi cezalarına dair hükümler uygulanır. KAYNAKÇA Gelir İdaresi Başkanlığı, 17 seri no.lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Taslağı. Erişim adresi: http:// www.gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/user_upload/Tebligler/Taslaklar/ kdv/17_serno_kdv_guytebdeg_taslak.pdf

202

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Maliye Bakanlığı (31.01.2018) 17 seri no.lu Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Ankara : Resmi Gazete (30318 sayılı) T.C. Yasalar (02.11.1984). 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (18563 sayılı) T.C. Yasalar (05.12.2017). 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Ankara : Resmi Gazete (30261 sayılı). T.C. Yasalar (10.01.1961). 213 sayılı Vergi Usul Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (10705 sayılı)

KASIM - ARALIK 2018

203


MALİ

204

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 205 - 210

ÇÖZÜM

ELEKTRONİK PARA TRANSFERİ HİZMETİ NASIL VERGİLENDİRİLİR? * Kenan AKBULUT26 ÖZ Yaşanan teknolojik gelişmeler ve artan ticaret hacmi bu duruma paralel olarak elektronik para kullanımını da artırmıştır. Bu gelişmeler piyasaya olan güveni temin etmek ve hizmet sunanları bir otoritenin iznine ve kontrolüne tabi tutmak amacıyla yasal zeminin kanun koyucu tarafından oluşturulmasını sağlamış ve 6493 sayılı “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun” yayımlanmıştır. Bu kapsamda ülkemizde, 2018 yılı itibariyle elektronik para hizmeti veren kuruluş sayısı 12’ye yükselmiştir. Söz konusu hizmetin nasıl vergilendirileceği konusu yazımız kapsamında incelenecektir. Anahtar Sözcükler: Elektronik Para, Kripto Para, Sanal Para, Transfer Hizmeti, Anonim Şirket. 1. GİRİŞ Elektronik para ihraç eden kuruluş tarafından kabul edilen fon karşılığı ihraç edilen, elektronik olarak saklanan, bu Kanunda tanımlanan ödeme işlemlerini gerçekleştirmek için kullanılan ve elektronik para ihraç eden kuruluş dışındaki gerçek ve tüzel kişiler tarafından da ödeme aracı olarak kabul edilen parasal değerlere elektronik para denir. Elektronik para, niteliği itibariyle sanal para ve kripto paradan farklıdır. Sanal para, herhangi bir merkez bankası, kredi kuruluşu ya da e-para kuruluşu tarafından ihraç edilmemiş̧ ve bazı durumlarda paraya alternatif olarak kullanılabilen varlığın sanal temsil iken, kripto para internet aracılığıyla kullanılan, hiçbir merkezi otoriteye ya da aracı kuruma bağlı olmayan, sanal para birimidir. Elektronik paralar, elektronik para ihraç etme yetkisi verilen tüzel kişi tarafından ihraç edilir. 27.06.2013 tarih ve 28690 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6493 sayılı “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun” ile elektronik para kuruluşlarına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. *26 Defterdarlık Uzmanı Makale Geliş Tarihi: 22.10.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 26.11.2018

KASIM - ARALIK 2018

205


MALİ

ÇÖZÜM

Bu çalışmada, 6493 sayılı Kanun kapsamında elektronik para transfer hizmeti sunan şirketlerin gerçekleştirdikleri faaliyetlerin nasıl belgelendirileceği ile bu hizmetlerin banka ve sigorta muameleleri vergisi karşısındaki durumu ele alınacaktır. 2. ELEKTRONİK PARA HİZMETİ Elektronik para, ülke parasının sahip olduğu ekonomik değerin elektronik ortama aktarılmasından ibaret yeni bir ödeme şeklidir. (Sarıakçalı, 2008, 113) En net anlamıyla elektronik para bir ödeme yöntemi olup, gelişen teknolojinin ödeme sistemlerini daha güvenli ve maliyetsiz bir ortama taşıma isteğinin bir sonucu olarak kabul edilir. Daha geniş anlamıyla elektronik para (dijital para, dijital döviz veya elektronik döviz), geleneksel kâğıt para ya da madeni para gibi değerlilik, kabul edilirlik, ticaret, biriktirme ve borç verme işlerine yarayan ama gene de bazı farkları olan bir sayısal unsur, bir değişim aracı, bir döviz cinsidir. Elektronik paranın kağıt yerine bilgisayar dosyaları kullanan, kayıtları koruma ve ispat için kripto şifreler kullanan, bu yüzden ağ ortamında kullanıma uygun, değeri bu parayı “basan” ve onun taahhüdünü kabul edenlerce anlamlı senet tarzı bir değerli not özeliği taşıyan belge olduğu kabul edilir. Elektronik para, ayrıca banka banka mevduatı gibi bir özel bankadaki veya diğer finansal kuruluştaki istihkakdır. Elektronik para banka kartları, kredi kartları, internet bankacılığı, mobil bankacılık gibi yollarla gittikçe daha yüksek oranda banknot ve metal paranın yerini almaktadır. Elektronik para transfer edilmek sureti ile tarafların bir sözleşme ilişkisi çerçevesinde parasal yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlamaktadır. Belirli bir miktarda çıkarılan elektronik para depo edilmiştir. Bu nedenle sözleşme ilişkisinde alacaklı birikmiş olan elektronik para miktarını dikkate almaktadır. Birikim durumundaki elektronik paranın transferi ile sözleşmedeki parasal yükümlülükler yerine getirilmiş olmaktadır.(Yüksel, 2015, 186) Elektronik para ihraç etmek isteyen elektronik para kuruluşları, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulundan izin almak kaydıyla faaliyette bulunabilir. 6493 sayılı Kanunun 18’inci maddesi kapsamında elektronik para kuruluşunun; a) Anonim şirket şeklinde kurulması, b) Sermayesinde yüzde on ve üzerinde paya sahip olanların ve kontrolü 206

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

elinde bulunduranların 5411 sayılı Bankacılık Kanununda banka kurucuları için aranan nitelikleri haiz olması, c) Pay senetlerinin nakit karşılığı çıkarılması ve tamamının nama yazılı olması, ç) Nakden ve her türlü muvazaadan ari ödenmiş sermayesinin en az beş milyon Türk Lirası olması, d) 6493 sayılı Kanun kapsamındaki işlemleri gerçekleştirebilecek yönetim, yeterli personel ve teknik donanıma sahip olması, şikâyet ve itirazlarla ilgili birimleri oluşturması, e) 6493 sayılı Kanun kapsamında yürütecekleri faaliyetlerin sürekliliğine ve elektronik para kullanıcılarına ilişkin fon ve bilgilerin güvenliğine ve gizliliğine dair gerekli tedbirleri alması, f) Kurumun denetimini engellemeyecek şeffaf ve açık bir ortaklık yapısı ve organizasyon şemasına sahip olması, Şarttır. Elektronik para kuruluşları faaliyetlerini 5411 sayılı Kanunda tanımlanan bankalar aracılığıyla yürütürler. Elektronik parayı ihraç eden kuruluşun sadece kendi mağaza ağında, sadece belirli bir mal veya hizmet grubunun satın alınmasında veya yapılan bir anlaşma sonucunda sadece belirli bir hizmet ağında kullanılabilen ön ödemeli araçlar 6493 sayılı Kanun kapsamı dışındadır. Ülkemizde elektronik para ihraç etmeye yetkili olan kuruluşlar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun internet sitesinde tek tek sayılmıştır. (“BDDK”, t.y.) Elektronik para ihraç eden kuruluşların, aldığı fon kadar elektronik para ihraç etme yetkileri vardır. Bu kuruluşlar, elektronik para kullanıcısı tarafından yatırılan fonları gecikmeksizin elektronik paraya çevirerek kullanıma hazır hâle getirirler. Elektronik para kuruluşu, elektronik para ihracı karşılığında topladığı fonları 5411 sayılı Kanunda tanımlanan bankalar nezdinde açılacak ayrı bir hesaba aktarmak suretiyle kullanım süresi boyunca bu hesapta bulundurmak zorundadır. 3. ELEKTRONİK PARA TRANSFERİ HİZMETİNİN VERGİLENDİRİLMESİ 3.1. Belgelendirme İşlemleri 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, Kanunda aksine hüküm olmadıkça bu Kanuna göre tutulan ve üçüncü şahısKASIM - ARALIK 2018

207


MALİ

ÇÖZÜM

larla olan münasebet ve muamelelere ait olan kayıtların tevsikinin mecburi olduğu hükme bağlanmış, 229 uncu maddesinde, fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmıştır. Öte yandan, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 3 üncü maddesinde “Banka”nın, mevduat bankaları ve katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarını ifade edeceği hükme bağlanmıştır. Diğer taraftan, 243 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “Bankalar Tarafından Düzenlenecek Belgeler” başlıklı (A) bölümünde ise; bankaların, döviz alım satım işlemleri ile menkul kıymetler borsasında aracı kurum sıfatıyla müşterileri adına yaptıkları menkul kıymet alım satımları hariç olmak üzere, yaptıkları bütün hizmetler veya satışlar dolayısıyla lehlerine tahakkuk edecek tutarları Tebliğde belirtilen şartlara uygun olarak fatura yerine düzenleyecekleri dekontlarla belgeleyecekleri belirtilmiştir. 435 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “Finansman Şirketlerinin Düzenleyeceği Belge” başlıklı (2.) bölümünde ise 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında faaliyet gösteren finansman şirketlerinin BSMV’ye tabi bütün hizmet veya satışlarını fatura yerine geçmek üzere düzenleyecekleri dekontlarla tevsik edecekleri düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre, banka veya finansman şirketi olarak faaliyet göstermeyen, 6493 sayılı Kanun kapsamında ödeme kuruluşu olarak faaliyette bulunan şirketlerin teslim ve hizmetlerinin fatura düzenlenmek suretiyle belgelendirilmesi gerekmektedir. 3.2. Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi Yönünden 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28 inci maddesinde, “Banka ve sigorta şirketlerinin 10.6.1985 tarihli ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’na göre yaptıkları işlemler hariç olmak üzere, her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları bütün muameleler dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar banka ve sigorta muameleleri vergisine tabidir. Bankerlerin yapmış oldukları banka muamele ve hizmetleri dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar (kendileri veya başkaları hesabına menkul kıymet alıp satmayı, alım 208

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

satıma tavassut etmeyi veya alıp sattıkları menkul kıymet karşılığı borçları ödemeyi taahhüt etmeyi meslek haline getirenlerin bu faaliyetleri dolayısıyla lehlerine kalan paralar ile mevduat faizi vermek veya sair adlarla faiz ve benzeri menfaatler sağlamak üzere devamlı olarak para toplama işiyle uğraşanların topladıkları paralara sağladıkları gelir ve menfaatler üzerinden komisyon, ücret, hizmet karşılığı gibi adlarla aldıkları paralar dâhil) da banka muameleleri vergisine tabidir. 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre ikraz işleriyle uğraşanlarla ikinci fıkrada belirtilen muamele ve hizmetlerden herhangi birini esas iştigal konusu olarak yapanlar bu Kanunun uygulanmasında banker sayılırlar...” hükmü yer almaktadır. Aynı Kanunun mükellefi belirleyen 30 uncu maddesinde, BSMV’yi banka ve bankerlerle sigorta şirketlerinin ödeyeceği, 31 inci maddesinde ise BSMV’nin matrahının 28 inci maddede yazılı paraların tutarı olduğu hüküm altına alınmıştır. Konu hakkında 11.03.2017 tarihli ve 30004 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 91 Seri No.lu Gider Vergileri Genel Tebliğinin “Elektronik para ve ödeme kuruluşlarının mükellefiyeti ve matrah” başlıklı 5 inci maddesinin birinci fıkrasında, “6493 sayılı Kanun uyarınca esas itibariyle BDDK tarafından verilen izin çerçevesinde ve bu Kurum denetimine tabi olarak gerçekleştirilen ödeme hizmetleri, 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 28 inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen banka muamele ve hizmetlerinden olduğundan, bu işlemleri anılan maddenin üçüncü fıkrasına göre esas iştigal konusu olarak yapan elektronik para ve ödeme kuruluşlarının banker kapsamında BSMV mükellefiyeti doğar.” açıklaması yer almaktadır. Öte yandan, anılan Tebliğin muhtelif maddelerinde farklı ödemeye aracılık işlemlerinin ne şekilde vergilendirileceğine ilişkin ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir. Buna göre, 6493 sayılı Kanun kapsamında para havalesi ve ödemeye aracılık faaliyetinde bulunan şirketlerin sunduğu söz konusu ödeme hizmetleri karşılığında lehe aldıkları tutarların 91 Seri No.lu Gider Vergileri Genel Tebliğinde yapılan açıklamalar çerçevesinde BSMV’ye tabi tutulması gerekmektedir. 4. SONUÇ Elektronik para, yeni nesil bir para değeridir. Gelişen teknolojinin en yeni ödeme yöntemlerinden birisi olan elektronik paranın gelecekte kâğıt ve madeni paranın yerini alabileceğini iddia edenler vardır. Elektronik para, elektronik KASIM - ARALIK 2018

209


MALİ

ÇÖZÜM

para ihraç eden kuruluş tarafından kabul edilen fon karşılığı ihraç edilir. Elektronik para kuruluşları, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulundan izin almak kaydıyla faaliyette bulunabilir. Elektronik para hizmeti veren kuruluşların anonim şirket şeklinde kurulmaları ve yürütecekleri faaliyetlerin sürekliliğine ve elektronik para kullanıcılarına ilişkin fon ve bilgilerin güvenliğine ve gizliliğine dair tedbirleri alma zorunlulukları bulunmaktadır. Banka veya finansman şirketi olarak faaliyet göstermeyen, 6493 sayılı Kanun kapsamında ödeme kuruluşu olarak faaliyette bulunan şirketlerin teslim ve hizmetlerinin fatura düzenlenmek suretiyle belgelendirilmesi ve yine anılan şirketlerin sunduğu söz konusu ödeme hizmetleri karşılığında lehe aldıkları tutarların 91 Seri No.lu Gider Vergileri Genel Tebliğinde yapılan açıklamalar çerçevesinde BSMV’ye tabi tutulması gerekmektedir. KAYNAKÇA Sarıakçalı, Turgay (2008), İnternet Üzerinden Akdedilen Sözleşmeler. Ankara, Seçkin Yayınevi. T.C. Yasalar (23.07.1956). 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (9362 sayılı) T.C. Yasalar (10.01.1961). 213 sayılı Vergi Usul Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (10705 sayılı) T.C. Yasalar (01.11.2005). 5411 sayılı Bankacılık Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (25983 sayılı) T.C. Yasalar (27.06.2013). 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun. Ankara : Resmi Gazete (28690 sayılı) Yüksel, E. Armağan (2015), Elektronik Para, Sanal Para, Bitcoin ve Linden Doları’na Hukuki Bir Bakış, İÜHFM LXXIII, (2), 173-220.

210

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 211 - 219

ÇÖZÜM

VERGİ USUL KANUNU AÇISINDAN KONKORDATO İLANI KAPSAMINDA VAZGEÇİLEN ALACAKLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE MUHASEBELEŞTİRİLMESİ İbrahim APALI*27 ÖZ Konkordato hukukunun yenilenmiş hali Dünya Bankasının da yönlendirilmesi ile 28/02/2018 tarih ve 7101 Sayılı kanununla yürürlüğe konmuş ve iflas ertelemesini kaldırmıştır. Konkordato bu hali ile işlemi daha işler hale getirebilmek borçluyu borçtan kurtararak alacaklılarla uzlaşma yolunu açmak ve işletmenin bütünlüğünün devamını sağlamak suretiyle iflas hukukunun alacaklıyı zorlayan uygulama sorunları aşılmak istenmiştir. İcra iflas kanununun 285. Maddesinde yapılan düzenleme ile temel ilke olarak kooperatif ve sermaye şirketlerinin uzlaşma yoluyla borç ve alacakların yeniden yapılandırılması işletmelerin faaliyetlerinin devamlılığının sağlanması alacaklıların da fazla mağdur olmadan akacağını kavuşması amaçlanmıştır. Bu günkü konumuzda konkordatonun iki türü ve 213 Sayılı Vergi usul kanunu açısından değersiz alacak sayılıp sayılmaması ve vazgeçilen alacakların durumu değerlendirilecektir. Anahtar Sözcükler : Konkordato, İflas, Proje, Vazgeçilen alacak, Değersiz alacak 1. GİRİŞ İcra ve İflas kanunun 285-309 uncu maddeleri arasında açıklanan konkordato, dürüst olan borçlunun alacaklılar ile anlaşarak iflastan kurtulması ve faaliyetine devam etmesi amacıyla düzenlenmiş bir müessesedir. Konkordato, alacaklıların asgari 2/3 çoğunlukla kabul ettiği ve kabul etmeyen diğer alacaklıları da bağlayan, alacaklıların alacağının belli bir yüzdesinden vazgeçtiklerini veya borçluya yeni bir vade tanıdıklarını gösteren bir anlaşmadır. Cebri bir anlaşma olan konkordato, ticaret mahkemesinin tasdiki ile hüküm ifade eder. Konkordato hükümlerinden yararlanmak isteyen herhangi bir borçlu icra mahkemesine gerekçeli bir dilekçe ve bir konkordato projesi verir. Bu proje ayrıntılı bir bilanço gelir tablosu ve defter tutmaya mecbur şahıslarda defterin durumunu gösteren bir cetvel eklerler. İflas talebinde bulunabilecek her ala*27 SMMM Makale Geliş Tarihi: 30.10.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 26.11.2018

KASIM - ARALIK 2018

211


MALİ

ÇÖZÜM

caklı gerekçeli bir dilekçe ile icra mahkemesinden borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir. Konkordato ilan edildiği durumda alacaklının borçluyu ibra ettiği tutar değersiz alacak sayılmaktadır. Konkordato sonucu değersiz hale gelen bir alacağı, alacaklı zarar yazarken, bu alacağın borçlusunun da ödemekten kurtulduğu borcu kar yazması gerekir. 2. KONKORDATO TÜRLERİ Konkordato, ödeme kabiliyeti azalan bir borçlunun alacaklıları ile anlaşmak sureti ile borcundan kısmen kurtulması veya uygun bir zaman aralığı tanınması ile borçlunun borcundan kurtulmasıdır. Tabiatıyla Konkordatonun hüküm ifade edebilmesi için alacaklının borçlunun hazırladığı teklifi kabul etmesi gerekir. Konkordato ya bütün alacaklıların kabul etmesi gerekmez ancak alacaklıların en az 2/3 ünün konkordato planını kabul etmeleri halinde mahkemeye gidilir. Konkordatoya muvafakat etmemiş olan alacaklıların alacakları içinde keşinleşen mahkeme kararına göre değersiz alacak veya şüpheli alacak karşılığı ayrılabilir. İki tür konkordatodan söz edilebilir. Bunlar Zaman ve miktar yönünden konkordatolardır. Alacaklının kendi isteği ile tahsilinden vazgeçtiği alacaklar için yapılan konkordatoya tenzilat konkordatosu, alacaklıların borçluya yeni bir vade tanıdıkları ve veya borçları takside bağladıkları konkordatoya ise vade konkordatosu adı verilmektedir. Alacaklının kendi isteği ile tahsilinden vazgeçtiği alacaklar borçlu yönünden vazgeçilen, alacaklı yönünden ise değersiz alacak olarak değerlendirilir. Bu sebeple söz konusu alacaklar VUK’ nun 322. Maddesine göre alacaklı açısından değersiz alacak olduğu için gider olarak gösterilebilirler. Bu nedenle konkordato nedeniyle ibra edilen alacak değersiz alacak kabul edilir. Vade konkordatoda ise borçluya ödeme zamanı konusunda yeni bir imkan tanınmasını olduğu için alacaktan vazgeçildiğini göstermediğinden bu anlaşmaya bağlı olarak herhangi bir alacak tutarı değersiz alacak olarak değerlendirilemez. 3. KONKORDATO UYGULAMASI VE YENİ GENEL DÜZENLEMELER İİK da konkordato 285 vd. maddelerinde temel ilke olarak kooperatif ve sermaye şirketlerinin (uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması) ana başlığı altında düzenlenmiştir. İİK 285 eski haline göre konkordato talebi borçlu 212

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

veya alacaklı tarafından gerekçeli bir dilekçe ve konkordato projesi ile İcra Mahkemesinden talep edilebilir ve ilgili mali tabloları Mahkemeye ibraz etmek suretiyle gerekli belgeleri tamamlar şeklindeydi. 7101 Sayılı Kanun’un 13. Maddesi ile bu hükmü tamamen değiştirmiş ve vade ile tenzilat yapılması konusunu gündeme taşımıştır. Borçlunun; vadesi geldiği halde borçlarını ödeyemediği yani temerrüd haline düştüğü veya düşeceği endişe ve görüşüne sahip olması halinde, alacaklılardan yeni vade düzenlemeleri yapmak veya borçlarında tenzilat, indirim yapmak suretiyle borçlarını ödeyebileceği talebinde bulunması, böylelikle muhtemel bir iflastan kurtulmak istemesi genel bir konkordato tanımı olarak kabul edilebilir. (7101 Sayılı Kanun Madde 13) Kanun (herhangi bir borçlu) talep edebilir demek suretiyle yalnız A.Ş. lerin değil, tüm borçluların bu talepte bulunabileceklerinin hükme bağlamıştır. Aynı düzenleme eski İİK 285’de de mevcuttur, ancak İİK 179 da böyle bir düzenleme olmamış, bu hak yalnızca sermaye şirketlerine verilmiştir. Diğer yandan beklide en önemlisi İİK 179 da (borca batık) olma kavramı ön şart olmasına karşın gerek eski İİK 285 gerekse 7101/13 ile değişik halinde (borca batık) olma kavramı söz konusu değildir. Eski İİK 285’de mahkemeye gerekçeli bir dilekçe ile konkordato projesi verilmesini yeterli görmüş ve ayrıntılı bir bilanço, gelir tablosu ve defter bilgilerini istemiştir. İİK 286 da ki yeni düzenleme (7101/14) konkordato talebine eklenecek belgeleri sayarken özünde aynı amaca daha detaylı ve açık bir düzenleme getirmiştir. Yeni düzenleme İİK 286 maddesinin değiştirilmesi suretiyle bir bakıma ödeme projesi oluşturmasına imkan vermektedir. 7101 Sayılı Kanun’un 14. Maddesi ile değiştirilen şekliyle borçlu öncelikle konkordato ön projesi oluşturacaktır. Bu proje temelde şu unsurları ve bilgileri içermelidir. ● Borçların hangi oranda ve vadede ödeneceği. ● Borçların ödenmesi amacıyla aktifteki varlıklardan hangilerinin satılacağı hangi oranda veya vadede ödeneceği; ● Gerekli mali kaynağın nasıl temin edileceği (sermaye artırımı, kredi veya diğer finansman yöntemleri) Bu projeye aşağıdaki belge ve bilgiler eklenecektir. Yeni düzenleme, İİK 179 daki borçların aktiften fazla olduğunun tespiti halinde verilecek iflas kararını daha teknik bir tanımlamaya bağlamıştır. Buna göre yine idare ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler (şirket yönetim kurulu) veya tasfiye memurları veya alacaklının talebi ile tespit ve değerlendirme yöntemi aynen koKASIM - ARALIK 2018

213


MALİ

ÇÖZÜM

runmakla birlikte, yeni düzenleme, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batıklık halinin talep ve mahkemece tespitini zorunlu kılmaktadır. Bir başka anlatımla yeni düzenleme (ara bilanço) yöntemini kabul etmiş, yalnızca borçların aktiften fazla olduğunun tespitini yeterli görmemiştir. Her ne kadar pratikte ve uygulamada ara bilançoda sonuç olarak (borca batıklık) aktif ile borçlar arasındaki muhasebe ve değerlendirme tekniği ile ortaya konuluyor ise de, bilanço yapısı, bütünlüğü ve yorum kapısının açılması daha doğru bir düzenleme olmuştur. Nitekim, bilanço analizi ile borca batıklık durumunun daha doğru ve gerçekçi biçimde tespiti ve değerlendirilmesi olasıdır. Bu çalışmanın çok özenli yapılması zorunludur. TTK 377 maddesi bilindiği gibi anonim şirketlerde Yönetim Kurulunun veya alacaklının talebi ile, İİK 179 ve 179/b. Maddesine göre iflasın ertelenmesini isteyebileceğini hükme bağlamıştır. 7101 Sayılı Kanun’un 62 maddesi ile TTK 377. Maddesi b- iflasın ertelenmesi yerine b- konkordato başlığı altında değiştirilerek yeniden düzenlenmiştir. Buna göre, Yönetim Kurulu veya herhangi bir alacaklı iflas talebiyle birlikte veya iflas yargılaması sırasında İİK 285. Maddesine göre (konkordato) talebinde bulanabilir. Görüldüğü gibi A.Ş. lerde TK 377 göre iflasın ertelenmesi yerine Yönetim Kurulu veya alacaklı konkordato talebinde bulunabilecek, böylelikle İİK 285 vd. maddesi hükümleri uygulama alanı bulacaktır. İİK 285 – 308 hükümleri bu duruma uygun olarak yeniden düzenlenmiş, değiştirilmiştir. Konkordato için gerekli bilgi ve belgeler: ● Borçlunun mal varlığı ile ilgili belgeler (tapu, ruhsat ve benzeri) ● Bilanço, gelir tablosu, nakit akım tablosu; ● Aktiflerin muhtemel satış fiyatları dikkate alınarak, müracaat tarihi itibariyle düzenlenecek ara bilanço, ● Defterler, ve tasdikleri hakkında bilgiler; ● Tüm alacak-borçların vade ve tutar dökümlerini gösteren listeler; ● Borçlunun konkordato ön projesinde gösterdiği, alacaklıların eline geçecek ödemeler ile iflas halinde alacaklının eline geçebilecek muhtemel tutarlar karşılıklı olarak gösteren bir liste; ● Sermaye Piyasası Kanununa tabi, bir başka anlatımla halka açık anonim şirketlerde, bağımsız denetim kuruluşları tarafından hazırlanacak finansal analiz raporları; Görüldüğü gibi Sermaye Piyasası Kanununa tabi şirketlerde özel bir dü214

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

zenleme vardır. Bu düzenleme TK 376/3 ve 378 madde hükümleri ile bir arada yorumlanmalıdır. Nitekim, TK 378/1 maddesi pay senetleri borsada işlem gören ve Sermaye Piyasası Kanununa tabi anonim şirketlerde riskin erken teşhisini takip edip, gözetleyecek bir komite kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Bu komitenin mali durum hakkındaki çalışma ve tespitleri denetçiye bildirilecektir. İşte bu çalışmada, denetçi borca batıklık durumu hakkında da bir rapor düzenleyecektir. Uygulamada bu iki rapor birbirini tamamlar sonuçlar doğuracaktır, işin tabii gereği de budur. Bir başka anlatımla İİK 286/e hükmü TK 376/3 ve 378/1 ile birlikte yürüyecektir. Sonuçta borçlu indirimli veya indirimsiz, belirli vade veya vadelerde borçlarını ödeme taahhüdünde bulunacaktır. Doğaldır ki bu taahhüt borçlunun mali kaynaklarını iyi niyetle ve işin gereğine uygun biçimde açıklaması ile doğrudan ilişkilidir. Bu noktada kanunun düzenlemesi, borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağı, sermaye artırımına gidip gitmeyeceği veya kredi temin edip etmeyeceğinin projede yer almasıdır. Kanun bu yolları bağlayıcı olarak saymamış, borçlunun başka hangi yöntemlerle kaynak sağlayabileceğini açıklamasına imkan bırakmıştır. Uygulamada görülen en yaygın sorun, işletme maliyetlerindeki özellikle finansman giderleridir. Bu sorun ülkemizde çok yaygın ve de derin bir sorun olup, gider kalemleri içindeki finansman giderleri oranının yüksekliğidir. Bunun çözümü ise bu yüklerden kurtulmaktır ama konkordato taleplerinin içinde de bu sarmal vardır ve işletme bu yüzden iflas veya konkordato noktasına gelmiştir. Bir başka anlatımla sorun ve çözüm iç içedir. Bu noktada alacaklıların tercih ettikleri pratik çözüm, işletmelerin mevcut mallarını satmaları veya işletmelerin sermaye artırımına gitmeleridir. İflas veya konkordato aşamasına gelmiş işletmelerin, yeni bir kredi kaynağı bulmaları ise gerçekçi bir yaklaşım değildir. İşletmenin aktiflerindeki bazı değerler, özellikle gayrimenkuller hem zaman içinde kazandıkları değerler ve hem de üretim ile doğrudan ilişkili olmadıkları hallerde, satılıp değerlendirilebilir. Burada sıkıntı gerçek ve doğru değerleri bulabilmektir. İflas veya konkordato bilgisinin piyasaya intikal etmiş olması, bu satışlarda önemli fiyat – değer sorunları yaratmakta, borçlunun mali durumu alıcıları pazarlık noktasında güçlü kılmakta ve de taşınmazların gerçek değerleriyle satılmalarını engellemektedir. Sermaye artırımı ise özünde en doğru kaynak yaratma alanıdır. Ancak ortakların, şirketin ileriye dönük projeksiyonunu açık ve net olarak görecek olumlu tespitler yapmaları gerekir, ya da işletme yeni bir ortak arayışına girmelidir. Tüm bu konular ön projede açıkça ortaya konmalı ve değerlendirilmelidir. KASIM - ARALIK 2018

215


MALİ

ÇÖZÜM

Öncelikle borçlu mal varlığının durumunu gösteren belgeleri hazırlamalıdır. Maddi varlıklar içinde önemli olan taşınmaz mülkiyetleri ile bunlar üzerinde oluşturulmuş haklardır. Borçlu öncelikle tapu kayıtları ile bunları kanıtlamalıdır. Ayrıca bilanço gelir tablosu, nakit akım tablosu, aktiflerin muhtelif satılabilir fiyatları üzerinden hazırlanan ara bilançolar ve ticari defterlerin tasdik konumları, mali tablolar olarak değerlendirilebilir. Borçlu bu mali tablo ve bilgileri, maddi ve maddi olmayan duran varlıkların defler değerlerini tüm alacak ve borçlarını tutar ve vadelerini gösteren listeler düzenlemek zorundadır. Borçlu alacaklıları ve de alacak miktarlarını, alacak imtiyaz durumlarını bir liste ile bildirmelidir. Bu liste çok önemlidir ve iyi analiz edilmesi gerekir. Çünkü gerek iflas, iflasın ertelenmesi, gerekse konkordato uygulamalarında borçluların, gerçek olmayan borçlar oluşturdukları gözlenmektedir. Bu bakımdan borçların mutlaka defterlere kayıtlı olması, bu kayıtların geriye dönük olarak hangi işlemlerden kaynaklandığı, bu işlemlerin gerçek işlemler olup almadığı incelenmelidir. Gerek iflas, gerekse konkordato hallerinde alacaklıların bazı zararlarının ortaya çıkması neredeyse kaçınılmazdır. Bu noktada 7101 Sayılı Kanun 14. Maddesi ile değiştirilen İİK 286 ‘ya göre, borçlunun konkordato ön projesinde yer alan teklifine göre alacaklının eline geçmesi öngörülen miktar ile, iflas kararı verilmesi halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktarı karşılaştırmalı olarak gösteren bir tabloyu hazırlaması ön görülmektedir. Bu çalışma daha çok özellikle iflas ve tasfiye sonuçlarının tahminine bağlıdır. Borçlunun malvarlığı, borçlarının tamamına yetmeyebilir ki, çoğunlukla böyledir. Çünkü iflas halinde işletme de faaliyetini durdurmuş olacak ve başka bir nakit akışı da söz konusu olmayacaktır, oysa konkordato da işletme faaliyetine devam edecek ve hem nakit akışı ve hem de karlılık sağlanabilir ise, borçların ödenmesi imkan dahiline girecektir. 4. KONKORDATO KAPSAMINDA VAZGEÇİLEN ALACAKLAR Değersiz hale gelen bir alacağı, alacaklı zarar yazarken, bu alacağın borçlusunun da ödemekten kurtulduğu borcu kar yazması gerekir. Vergi Usul Kanunun 324’üncü maddesinde vazgeçilen alacaklar başlığı altında düzenlenmiştir. Bu maddeye göre bir alacak konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilmiş olmalıdır. Yani Tenzil konkordatosu yapılmış olmalıdır. Vazgeçilen alacakları değersiz alacaklardan ayıran budur. Alacağın değersiz alacak haline geldiğini kabul etmek için kazai bir hükme veya kanaat getirici bir belgeye 216

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

ihtiyaç varken vazgeçilen alacaklar için yasa da alacaklının rızası ile alacağından vazgeçtiğini gösteren konkordatoya ve sulh yoluna yer verilmiştir. Sulh yolu ile vazgeçilen alacaklar için 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun 284 sıra Nolu Genel Tebliğindeki Hükümlere göre sulh anlaşmasının notere tasdik ettirilmesi veya noter huzurunda düzenlenmesi zorunluluğu getirilmiştir. Vazgeçilen alacaklar için borçlu, defterlerinde özel bir karşılık hesabı açar. Bu hüküm nedeni ile işletme hesabında defter tutanların vazgeçilen alacaklar için karşılık ayıramayacakları dolayısı ile doğrudan gelir yazmaları gerektiğini belirtebiliriz. Karşılık hesabına alınan alacak miktarı üç yıl içerisinde çıkarılacak zararla mahsup edilmek üzere bekletilir. Bu sürede mahsup edilemeyen karşılık tutarı kar hesabına alınır. Üç yıllık süre karşılığın ayrıldığı hesap döneminde başlar. Vazgeçilen alacaklar için ayrılan karşılık süreli olması nedeni ile beyannamelerde zarar ve indirimlerden önce bunun mahsup edilmesi gerekir. İşin terk, tasfiye, devir ve birleşme gibi faaliyetin üç yıldan daha önce sona erdiği durumlarda üç yıl beklenmeden işi bırakma, devir birleşme, tasfiye beyannamelerinde karşılık tutarı beyannameye eklenmelidir. Vazgeçilen alacak için ayrılan karşılığın mahsup edileceği zarar cari yıl ve sonraki yıllarda ortaya çıkan zarardır. 5. VAZGEÇİLEN ALACAKLARIN MUHASEBELEŞTİRİLMESİ Örnek; BABA AŞ, OĞUL AŞ. ye verdiği hizmetten dolayı 500.000,00 TL tutarındaki alacağından OĞUL AŞ ‘nin konkordato projesi kapsamında vazgeçmiştir. 30/09/2018 tarihinde bu proje mahkeme tarafından onaylanmış ve kesinleşmiştir. Buna göre BABA AŞ ve OĞUL Aş nin yapması gereken muhasebe kayıtları şu şekilde olacaktır. BABA aş tarafından vazgeçilen 500.000,00 TL tutarındaki alacak Vergi usul kanunun 324 maddesine göre vazgeçilen alacak olarak değerlendirilecek ve kaydı şu şekilde olacaktır. ---------------------------------------30/09/2018----------------------------689-DİĞER OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR 500.000,00 120- ALICILAR HS 500.000,00 ------------------------------------/--------------------------------------------OĞUL AŞ. Açısından BABA aş tarafından vazgeçilen alacak sayılan tutar 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun 324’ünçü maddesine göre özel bir karşılık hesabına alınacak ve bu hesabın muhteviyat alacağın vazgeçildiği yılın sonunKASIM - ARALIK 2018

217


MALİ

ÇÖZÜM

dan başlayarak üç yıl içinde zararla itfa edilecektir. İtfa edilememesi halinde OĞUL AŞ’ nin kar hesabına intikal ettirilecektir. ---------------------------------------30/09/2018----------------------------320- BORÇLAR HS 500.000,00 549 – ÖZEL FONLAR HS 500.000,00 ------------------------------------/--------------------------------------------Örneğimizde OĞUL AŞ’ nin 2018 yılında 300.000,00 TL zarar ettiğini 2019 yılında 150.000,00 TL zarar ettiğini 2020 yılında da 200.000 TL kar ettiğini varsayarsak muhasebe kayıtları şu şekilde olacaktır. ---------------------------------------31/12/2018----------------------------549 – ÖZEL FONLAR HS 300.000,00 690 – DÖNEM NET KARI ZARARI HS 300.000,00 ------------------------------------/-----------------------------------------------------------------------------------31/12/2019----------------------------549 – ÖZEL FONLAR HS 150.000,00 690 – DÖNEM NET KARI ZARARI HS 150. 000,00 ------------------------------------/-----------------------------------------------------------------------------------31/12/2020----------------------------549 – ÖZEL FONLAR HS 50.000,00 679 – DİĞER OLAĞANDIŞI GELİRLER VE KARLAR HS 50.000,00 ------------------------------------/-----------------------------------------------------------------------------------31/12/2020----------------------------679 – DİĞER OLAĞANDIŞI GELİRLER VE KARLAR HS 50.000,00 690 – DÖNEM NET KARI ZARARI HS 50.000,00 ------------------------------------/--------------------------------------------Şeklinde olacaktır. 6. SONUÇ İİK 179 vd. ile TTK 377maddelerinde düzenlenen (İflasın Ertelenmesi) uygulaması 7101 SK ile kaldırılmış ve yeniden düzenlenen konkordato hukuku İİK’nun 285 vd. maddelerinin değiştirilmesi suretiyle, sermaye şirketlerinde borçların yeniden yapılandırılması adını koruyarak, hukuk sistemimize girmiştir. Konkordato hukukun temel ilkelerini oluşturan alacaklıların konkordato projesi yoluyla konkordatonun kabulüne bağlanan sistem, belirli 218

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

kabul oranları çerçevesinde yeniden düzenlenmiştir. Konkordato miktar ve zaman yönünden iki şekilde ortaya çıkmakta olup. Miktar yönünden anlaşılan konkordatolar için şüpheli alacak karşılığı veya vazgeçilen alacak olarak gider yazılması mümkündür. Borçlu açısından ise bu tutarın özel fon hesaplarına alınıp üç yıl içinde gider yazılmaması halinde gelir hesaplarına aktarması söz konusudur. Bu durum bilanço esasına göre defter tutan mükellefler için geçerli olup işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler için doğrudan gelir yazılıp vergisinin ödenmesi gerekmektedir. Bilanço usulüne göre defter tutan mükellefler açısından ise üç yıllık bir vergi ötelemesinden söz edebiliriz. KAYNAKÇA Akyol, M. E. Ve Küçük, M. (2016). Vergi Ve Muhasebe Uygulamaları Ankrara : Yaklaşım Yayıncılık Dönem sonu değerleme işlemleri (2017). Vergi Dünyası Gören, Ö. (2018). Konkordato (İflasın Ertelenmesi Yerine). Vergi Dünyası Ağustos Özyer, M. A.(2015). Açıklama Ve Örneklerle Vergi Usul Kanunu Uygulaması. Ankara : Maliye Hesap Uzmanları Derneği. T.C. Yasalar (10.01.1961). 213-Sayılı Vergi Usul Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (10705 sayılı)

KASIM - ARALIK 2018

219


MALİ

220

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 221 - 231

ÇÖZÜM

2008 FİNANSAL KRİZİ HAVAYOLU SEKTÖRÜNE YANSIMALARI VE BİR UYGULAMA

Dr. Serap ARKUN*28

ÖZ Dünya varolduğundan beri tüm dünyada ekonomik ve finansal krizler yaşanmıştır. Ancak teknoloji ve serbestliğin artması ile birlikte yaşanan bu krizler sadece ortaya çıktığı ülke ve bölge ile birlikte sınırlı kalmayıp, çok kısa süre içerisinde tüm ülkelere bulaşarak yayılma etkisi göstermiştir. 2008 finansal krizi de kısa sürede tüm ülkelere sirayet ederek, gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkeleri derinden etkilemiştir. Çalışmada 2008 küresel finansal krizinin dünyada yer alan belli başlı halka açık havayollarına etkisi araştırılmıştır. Araştırma kısmında dünyada halka açık havayollarından örnekler alınarak, Stata 14 programı vasıtasıyla çıkan sonuçlar değerlendirilmiştir. Anahtar Sözcükler: 2008 Finansal Krizi, Havayolu Sektörü ÖNSÖZ 2008 yılı ikinci yarısında ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan krizin kaynağında, ABD’de 2007 yılında başlayan ve çözüm üretilemeyen sorunlar mevcuttur. ABD’de ipotekli ev kredilerinin oluşturduğu piyasalarda yaratılan iyimser hava, bankaların ve finans kurumlarının, düşük gelirli ailelere gelirlerine bakmadan konut almak için kolay kredi sağlamalarına olanak sunmuştur. Geçen zaman içerisinde konut fiyatlarının inişe geçmesi, ipoteklerini ödeyecek maddi imkana sahip olmayan aileleri zor durumda bırakmış, evlerin satışa çıkarılması ile birlikte konut fiyatları aşağıya doğru hızlı bir inişe geçerek, yüksek faizli kredi piyasasının olumsuz etkilenerek çökmesine yol açmıştır. Bu çalışmanın amacı, 2008 küresel finansal krizinin kendine özgü özellikleri olan ve yüksek teknoloji kullanan havayolu sektörüne olası etkilerini incelemektir. 1. GİRİŞ Kriz ortamında bir yandan bunalım ve çöküş yaşanırken, diğer yandan yeniden yapılanma için fırsat yaratılabilmektedir. 21. yüzyılda finansal araçların *28 Bu çalışma, 2018 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Anabilim Dalında sunulan ‘2008 Finansal Krizi Havayolu Sektörüne Yansımaları ve Bir Uygulama’ başlıklı doktora tezinden türetilmiştir. Makale Geliş Tarihi: 18.10.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 26.11.2018

KASIM - ARALIK 2018

221


MALİ

ÇÖZÜM

gelişmesi ve tüm kişiler tarafından kolaylıkla erişilebilir olması nedeniyle finansal krizlerden sıklıkla söz edilmeye başlanmıştır. Dünyada 2008 finansal krizinin başlangıcı Lehman Brothers’ın çöküşü olarak kabul edilmektedir. Bunu sırasıyla Fannie Mae ve Freddie Mac’in iflası izlemiştir. Kriz aynı zamanda, ABD’deki bankaların kontrolsüz konut kredileri vermesi yüzünden başlamıştır. ABD bankaları, ödeme gücü olmayan kişilere verdikleri konut kredilerini tahvil haline getirmişler, tahvil haline gelen toksik yani zehirli kağıtları birbirlerine ve Avrupa bankalarına satmışlardır. ABD’de emlak fiyatları gerileyince, bu kağıtların değeri tartışılır hale gelmiştir. Tahvil haline getirilip satılan konut kredisi paketlerinin teminatı, verilen krediler karşılığında ipotek edilen evlerdi. Ev fiyatları düşünce, gösterilen teminat borcu karşılayamaz hale gelmiş, dolayısıyla bu kağıtların ikinci el değeri düşüş göstermiştir. 2008 finansal krizinde ilk etkilenen sektörlerin başında gayrimenkul ve bankacılık sektörü gelmektedir. Bankacılık sektörünü, finans ve üretim sektörleri izlemiştir. Otomotiv, demir-çelik ve kimya endüstrisi gibi reel sektörler de etkilenen sektörlerin başında gelmektedir. Tüm sektörler dikkate alındığında havayolu sektörü, yoğun rekabet şartlarına sahip, düşük kar marjı ile çalışan, pazar payının önemli olduğu, birçok riske ve krizlere maruz kalan bir sektördür. Aynı zamanda birçok uluslararası kuralın olduğu, yüksek teknoloji kullanımı gerektiren sektörlerin başında gelmektedir. 2. HAVACILIK VE HAVAYOLU SEKTÖRÜNE GENEL BAKIŞ Dünyada ilk ticari yolcu uçuşu Ocak 1914 tarihinde gerçekleştirilmiştir (IATAa, 2014). Bu tarihte dört müteşebbis bir araya gelerek 23 dakikalık ilk ticari seferi Tampa Bay, Florida’da gerçekleştirmiştir. 1914 yılında bir yolcu, bir parkur, bir havayolu ve bir uçuş ile başlayan bu yolculuk, günümüzde günlük 100.000 uçuşa ulaşmıştır. Yıllık 3,3 milyar insan, 50 milyon ton kargo ve network bazında 40.000 parkur birbirine bağlanmaktadır (IATA WATS b, 2014). 2.1. Havacılık ve Havayolu Sektörü Havacılık sektörü ülkelerin ticari anlamda gelişmesini destekleyen önemli bir sektördür. Havacılık sektörü dinamik bir sektördür. Havacılık sektörü geçtiğimiz 30 yıl boyunca yıllık ortalama %5 oranında büyüme göstermiştir. Havacılık, küresel ekonominin altyapısının bir parçasıdır. Havacılık sektörü tüm sektörlere nazaran terörizm, salgın hastalıklar, finansal ve ekonomik 222

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

krizlerden etkilenmekte, toparlanma süreci bölgelere ve ülkelere göre farklılık göstermektedir (Abedalqader Rababah, Faudziah Hanim Bt Fadzil, 2012). Havacılık sektörünün paydaşlarına bakıldığında havayolları, havalimanları, yer hizmeti sağlayan şirketler, güvenlik otoriteleri, ikram hizmeti sağlayan şirketler, uluslararası kuruluşlar sayılabilir. Ticari havacılığın değer zincirine bakıldığında uçak üreticileri, bunlara aracılık eden finansal kiralama şirketleri, havalimanları, sigorta hizmeti verenler, ikram hizmeti sunanlar, havayolları genel dağıtım sistemleri, seyahat acenteleri ve tur operatörleri sayılabilir (ITU, 2013). Havacılık sektörünün en önemli halkası havayolu sektörüdür. Havayolları dünyada sadece ticaretin gelişmesini desteklemekle kalmamakta, ayrıca kültürlerin kaynaşmasına, küreselleşme olgusunun ilerlemesine, teknolojinin hızla yayılmasına, insani yardımların gerektiğinde hızlıca ulaştırılmasına, turizm gibi sektörlerin gelişmesine de katkıda bulunmaktadır. Havayolu sektörü, hem kültür ve ticaretin gelişmesinde hem de küreselleşme için güçlü bir kolaylaştırıcı etken olmuştur (Lawrence, 2009, 79-92). Havayolu taşımacılığı dünya gayri safi milli hasılası’nın %5,5’ını oluşturmaktadır (Gesell ve Dempsey, 2006). Her yıl 2 milyardan fazla insan uçak ile seyahat etmektedir. 2.2. Düşük Maliyetli Havayollarına Genel Bakış Havayolu sektöründe yolcu taşımacılığı yapan havayollarını, tam hizmet sunan ve düşük maliyetli havayolları olarak iki gruba ayırabiliriz. Düşük maliyetli havayollarının özelliklerinin haricinde kalan diğer havayolları araştırmamızda tam hizmet sunan havayollarını oluşturacaktır. Maliyetlerinin azaltılması düşük maliyetli iş modelinin özünde yatmaktadır, dolayısıyla bazı konfor ve geleneksel havayolları tarafından garanti altına alınan​​ hizmetler genellikle ortadan kaldırılarak, düşük ücretler sunulması hedeflenmektedir. İnternet üzerinden rezervasyon sisteminin yaratılması, uçuş ikram hizmetinin serbest bırakılması, filo ağı ve noktadan noktaya hizmet veren uçuş ağı, ikincil havaalanlarının kullanımı, düşük maliyetli havayolları tarafından yapılan yenilikçi seçimlerden sadece bir kaçıdır (Malighetti, Paleari ve Redondi, 2009, 195-203). Maliyet açısından verimli olması için genellikle günümüzde B737 ve A319 tipi uçaklar kullanılmakta, uçakların koltuk konfigürasyonu değiştirilerek, koltuk sayısı artırılmaktadır. Düşük maliyetli havayollarının varış ve kalkış arasında harcadıkları zaman genellikle 25 dakika ile sınırlıdır (Dobruszkes, 2006, 249-264). KASIM - ARALIK 2018

223


MALİ

ÇÖZÜM

3. HALKA AÇIK HAVAYOLLARININ 2008 FİNANSAL KRİZİNDEN ETKİLENMESİNE YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA 3.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi Çalışmanın amacı, 2008 finansal krizinin değişik açılardan etkilediği sektörlerin araştırıldığı çalışmalara ilave olarak havayolu sektörüne olan etkisinin incelenmesidir. Ayrıca, kriz süreci geçiren havayollarına aynı zamanda çözüm önerileri getirebilmektir. Çalışmamızda halka açık havayollarının ele alınmasındaki temel amaç, bu havayollarının kamuya açıklanan finansal tablolarının olması ve bu fınansal verilerin havayolları bazında karşılaştırma yapılmasına imkan tanımasıdır. 3.2. Analizde Kullanılan Veri Seti Ve Araştırmanın Kapsamı Çalışmamızda, havayolu sektöründe yer alan halka açık havayollarının 2003-2013 yılları finansal verileri Bloomberg sitesinden, sektöre ilişkin trafik neticeleri Bloomberg sitesi, IATA tarafından hazırlanan istatistiklerden alınmış ve faaliyet raporlarından derlenmiştir. Dünya ekonomisi büyüme oranı, dünya ticareti ve brent ham petrol fiyatları Dünya Bankası verilerinden alınmıştır. 2001 yılı havayolu sektörü açısından bir milad olarak kabul edilmekte olup, ABD’de uçak ile yapılan terörist saldırılardan, başta ABD olmak üzere tüm havayolları derinden etkilenmiştir. Bu nedenle 2001 yılının etkilerinin azaldığı ve havayollarının toparlanma sürecine girdiği 2003 yılı analizin başlangıç yılı olarak kabul edilmiştir. 2013 yılı ise 2008 finanansal krizinin etkilerinin görülmediği yıl olarak tespit edilerek araştırmamızın bitiş yılı olarak ele alınmıştır. Çalışmamızda IATA’ya üye halka açık havayollarından tam hizmet sunan ve düşük maliyetli havayolları 47 havayolu ile temsil edilmektedir.

224

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Tablo 3.1. 2008 Finansal Krizininin Halka Açık Havayollarına Etkisini Tespit Ederken Kullanılan Örneklemde Yer Alan Havayolları, Bölgeleri Ve Bağlı Oldukları İttifaklar 1

Aeroflot (Avrupa) Skyteam

17

Continental Airlines Inc. (Kuzey Amerika)

33

Malaysian Airline System BHD (Asya Pasifik) Oneworld

2

Air Berlin PLC (Avrupa) Düşük maliyetli

18

Copa Holdings SA (Latin Amerika) Star

34

Norwegian Air Shuttle AS (Avrupa) Düşük maliyetli

3

Air Canada (Kuzey Amerika) Star

19

Delta Air Lines (Kuzey Amerika) Skyteam

35

Qantas Airways (Asya Pasifik) Oneworld

4

Air China (Asya Pasifik) Star

20

Deutsche Lufthansa AG (Avrupa) Star

36

Royal Jordanian (Ortadoğu) Oneworld

5

Air France-KLM (Avrupa) SkyTeam

21

Easyjet Airline (Avrupa) Düşük maliyetli

37

Ryanair (Avrupa) Düşük maliyetli

6

Air New Zealand (Asya Pasifik) Star

22

El Al Israel Airlines (Ortadoğu)

38

Scandinavian Airlines System (SAS) (Avrupa) Star

7

Air Tran (Kuzey Amerika) Düşük maliyetli

23

Etihad Airways (Ortadoğu)

39

Singapore Airlines Ltd. (Asya Pasifik) Star

8

Alaska Air Group Inc. (Kuzey Amerika)

24

Finnair OYJ (Avrupa) Oneworld

40

Southwest Airlines (Kuzey Amerika) Düşük maliyetli

9

All Nippon Airways Co. Ltd. (Asya Pasifik) Star

25

Garuda Indonesia (Asya Pasifik) Skyteam

41

SpiceJet Ltd. (Asya Pasifik) Düşük maliyetli

10

Allegiant (Kuzey Amerika) Düşük maliyetli

26

Gol Linhas Aereas Inteligentes (Latin Amerika)

42

Thai Airways International PCL. (Asya Pasifik) Star

11

American Airlines (Kuzey Amerika) Oneworld

27

Hawaiian Holdings Inc. (Kuzey Amerika)

43

Tiger Airways Holdings Ltd. (Asya Pasifik) Düşük maliyetli

12

Asiana Airlines Inc. (Asya Pasifik) Star

28

Iberia Lineas Aereas de Espana SA (Avrupa) Oneworld

44

Türk Hava Yolları (Avrupa) Star

KASIM - ARALIK 2018

225


MALİ

ÇÖZÜM

13

British Airways (Avrupa) Oneworld

29

JetBlue Airways (Kuzey Amerika) Düşük maliyetli

45

United Airlines (Kuzey Amerika) Star

14

Cathay Pacific (Asya Pasifik) Oneworld

30

Kenya Airways (Afrika) Skyteam

46

US Airways (Kuzey Amerika)

15

China Airlines (Asya Pasifik) Skyteam

31

Korean Air Lines Co. Ltd. (Asya Pasifik) Skyteam

47

Westjet Airlines Ltd. (Kuzey Amerika) Düşük maliyetli

16

China Eastern Airlines (Asya Pasifik) Skyteam

32

Latam Airlines Group SA. (Latin Amerika) Oneworld

3.3. Bağımlı ve Bağımsız Değişkenler Analizde kullanılan değişkenler, bağımlı ve bağımsız değişkenler olarak iki bölüm altında incelenmiştir. Bağımlı Değişkenler: Aktif devir hızı oranı (AKTDEV): Net Satışlar / Toplam Aktifler Net satışlar (NETSAT): Aktif devir hızı oranı ve toplam aktifler değerinden yararlanılarak, tezimize konu halka açık havayolları için hesaplanmıştır. Finansal kaldıraç oranı (FINKAL): Ortalama toplam varlıklar / ortalama sermaye Ebitdar marjı (EBTDARMAR): Faiz + vergi + amortisman + kira ödemeleri / Net Satışlar * 100 Bağımsız Değişkenler Aktifler (AKTIF): Aktifler bilançoda dönen ve duran varlıkların toplamından oluşmaktadır (Sevilengül, 2008, 802). Nakit oranı (NAKIT): Hazır değerler + Menkul Kıymetler / Kısa süreli borçlar Ücretli Yolcu Kilometre (Km) (Milyon) (UCRYOLCUKM): Kilometre (km) başına ücret ödeyen yolcu, her uçuş bacağında taşınan ücretli yolcu ve uçulan kilometrenin çarpımı ile elde edilen değerdir (Belobaba, Odoni ve Barnhart). Yolcu Sayısı (YOLCU): Yıllık taşınan toplam yolcu sayısı, Uçulan Yolcu Kilometre (Km) (Bin) (UCLYOLCUKM): Ücretli uçuş sayısı ile uçulan mesafe kilometrenin çarpımı sonucunda elde edilen değerdir. 226

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Arzedilen Koltuk Kilometre (Km) (Bin) (ARZKOLTKM): 1 uçak koltuğunun 1 kilometre (km) uçuşu, her uçuş bacağında arz edilen koltuk ve uçulan kilometrenin (km) çarpımı ile elde edilen değerdir. Yolcu Ton Kilometre (Km) (Bin) (YOLCUTONKM): Toplam Yolcu Ağırlığı (Yolcu ve bagaj) X Uçulan Mesafe kilometre (km) Toplam Ton Kilometre (Km) (Bin) (TOPTONKM.): Her uçuş bacağında taşınan yükün (yolcu, bagaj, kargo ve posta) ton cinsinden ifadesi ve uçulan kilometrenin (km) çarpımı ile elde edilen değerdir. Arzedilen Ton Kilometre (Km) (Bin) (ARZTONKM): Her uçuş bacağında uçağın o hatta taşıyabileceği belirlenen ücretli yük kapasitesi (yolcu, bagaj, kargo ve posta) ve uçulan kilometrenin çarpımı ile elde edilen değerdir. Dünya Ekonomisi Büyüme Oranı % (DNYEKO): 2008 finansal krizinin havayolu hizmetlerinin dinamiklerine etkisinin incelendiği çalışmaya göre, ücretli yolcu kilometre (km) ile GSYIH arasında yüksek ilişki mevcuttur (Dobruszkes ve Hamme, 2011,1387-1398). Brent Ham Petrol Fiyatları (BRENT): Brent ham petrol fiyatları dünya çapında petrol satın almak için önemli bir karşılaştırma fiyatıdır. Akaryakıt, uçaklar için önemli bir gider kalemidir. Dünya Ticareti % Değişim (DNYTIC): Ülkelerin ihracatlarının önemli bir kısmı uçaklar ile taşındığına göre, çalışmamızda dünya ticaretinin % değişiminin ele alınması önem arzetmektedir. 3.4. Araştırmanın Bulgularının Değerlendirilmesi 3.4.1. Havuzlandırılmış Regresyon Modeli Çalışmamızda klasik yaklaşım olarak isimlendirilmiş havuzlandırılmış regresyon modeli (pooled regression) çalışması yapılmıştır. Bağımsız değişkenlerin bağımlı değişkenlere olan etkisi öncelikle tüm dönemler, sonrasında ise kriz öncesi dönem, kriz dönemi ve kriz sonrası dönem esas alınarak tablo haline getirilmiştir.

KASIM - ARALIK 2018

227


MALİ

ÇÖZÜM

Tablo 3.4. Havuzlandırılmış Regresyon Analizi

228

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

3.4.2. Bağımlı Değişkenler ve Halka Açık Havayolları Bazında Bulguların Değerlendirilmesi Araştırmamızda bahsi geçen tüm halka açık havayolları ele alındığında aktif devir hızının kriz döneminde 21 havayolunda artış yönünde, geri kalan 25 havayolunda negatif yönde hareket ettiğini görmekteyiz. 1 havayolunda aktif devir hızı kriz öncesi dönem ile kriz dönemi aynı değeri taşımaktadır. Fazla sayıda havayolunda aktif devir hızının negatif yönde hareket ettiğini görmekteyiz. Satış gelirlerine oranla duran varlıklara fazla yatırım yapılmış olabilir. Havayolları sağlamış olduğu fonları getirisi yüksek yatırımlara dönüştürememiş olabilir. Tam hizmet sunan ve düşük maliyetli havayolları ayrımına göre, düşük maliyetli havayollarından easyJet ve Norwegian Air Shuttle havayollarının aktif devir hızı kriz döneminde negatif gerçekleşmiştir. Allegiant, Ryanair, Spicejet ve Southwest gibi düşük maliyetli havayollarında aktif devir hızı kriz döneminde pozitif kalmayı başarmıştır. Net satışların tüm havayollarında kriz döneminde artış gösterdiğini tespit etmiş bulunmaktayız. Net satışlarda kriz döneminde düşüş yönünde seyir izleyen havayolları arasında Air Canada, American Airlines, British Airways, Garuda Indonesia, Iberia, SAS ve United Airlines mevcuttur. Kriz dönemini açıklaması bakımından önemli bağımlı değişken olan ebitdar marjı kriz döneminde 7 havayolunda pozitif yönde gelişme gösterirken 40 havayolunda bu değişkenin negatif etkilendiğini söyleyebiliriz. Düşük maliyetli havayollarından Air Tran, easyjet, Ryanair, Southwest ve Spicejet havayollarında kriz döneminde ebitdar marjı açısından düşüş yaşanırken, Allegiant ve Norwegian Air Shuttle havayollarında pozitif değerler elde edilmiştir. Kriz döneminde tam hizmet sunan havayollarından 25 adedinin finansal kaldıracı pozitif gerçekleşirken, bu sayı düşük maliyetli havayollarında 6 olarak belirlenmiştir. Kriz döneminde tam hizmet sunan havayollarının önemli bir bölümünün pozitif etki göstermesi, havayollarının yeterli finansman politikasına sahip oldukları, sermaye yapılarının süreklilik arzettiğini göstermektedir. Düşük maliyetli havayollarından Allegiant havayollarının kriz döneminde finansal kaldıraç oranı azalırken, Air Tran, easyjet, Norwegian Air Shuttle, Ryanair, Spicejet, Southwest Airlines gibi havayolları pozitif değerlere sahip olmuşlardır.

KASIM - ARALIK 2018

229


MALİ

ÇÖZÜM

4. SONUÇ Son yüzyılda ülkeler arasındaki sınırların ortadan kalkması, teknolojinin artması ve sermayenin ülkeler ile sınırlanmaması sonucu havayolu sektöründe önemli gelişmeler yaşanmıştır. Havayolları dünyada ticaretin gelişmesine, ülkelerin ihracatlarının kolaylıkla farklı ülkelere gönderilmesine, kültürlerin kaynaşmasına, küreselleşmenin yayılmasına, turizm gibi sektörlerin gelişmesine önemli katkılar sunmaktadır. Havayolu sektörü krizin ilk başlarından etkilenmemekle birlikte, krizin ilerleyen dönemlerinde değişik şekillerde etkilenme göstermiştir. Havayolu sektörü krizden bankacılık, finans ve reel sektör gibi ilk ve derinden etkilenen bir sektör olmamakla birlikte, sektör kendi içinde daha önce yaşadığı krizlere nazaran daha fazla etkilenmiştir. Havayolu sektörü turizm, bankacılık ve finans sektörleri ile doğrudan bağlıdır. Havayolu sektöründe iflaslar artmış ve havayollarının kredi notu düşürülmüştür. Finansmanın önemli olduğu havayolu sektöründe, kredi notunun düşürülmesi yüksek sermaye gerektiren havayollarını zor durumda bırakmıştır. Tüm bu olumsuz tablo havayollarının kar-zarar rakamlarında durumun zarara dönmesini kolaylaştırmış ya da karlılıklarında büyük düşüşler meydana gelmiştir. 2008 finansal krizi havayolu sektörüne öğretici olmuştur. Havayollarının 2008 finansal krizi gibi krizlerden ve her türlü olumsuz dış etkiden korunabilmek için verimliliğe önem vererek maliyetlerini azaltması ve gelirlerini artırma yolları üzerinde durması, yeterli donanıma sahip işgücü planı yapması, yüksek teknolojiden yararlanması, iş analizleri yaparak işlemleri basitleştirme yoluna gitmesi, risklerden korunma yollarını araştırması, kısa ve uzun dönemli uçak ve hat planlaması üzerinde durması, başka havayolları ile birleşme ve herhangi bir ittifaka üye olma koşullarını araştırması önemlidir. Küreselleşen dünyada ayakta kalabilmek, sektörde aranan bir oyuncu olabilmek ve rekabet edebilmek için asgari bu koşulların yerine getirilmesi önem arzetmektedir.

230

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

KAYNAKÇA International Air Passenger Flows Between Pairs of APEC Countries A Non Parametric Regression Tree Approach(2012). Journal of Air Transport Management, (20) Alamdari, F. (2013). Istanbul Technical University Air Transportation M.S.c Program. Aviation Economic and Financial Analysis, Module: 1, 18 November 2013, September 2013. Belobaba, P., Amedeo, O. ve Cynthia B. (2009). The Global Airline Industry. Dobruszkes, F. ve Gilles V. H. (2011). The Impact of the Current Economic Crisis on the Geography of Air Traffic Volumes: An Empirical Analysis. Journal of Transport Geography. (19) Gesell, L.E. ve Dempsey P.S. (2006). Airline Management Strategies for the 21st Century. (2.ed.) Arizona. IATA WATS World Air Transport Statistics(2014) Lawrence, P. (2009). Meeting The Challenge Of Aviation Emissions: An Aircraft Industry Perspective. Technology Analysis & Strategic Management, 21, (1). Malighetti, P., Michele M., Paleari, S. ve Redondi, R. (2011). Value Determinants in the Aviation Industry. Transportation Research, Part E 47. Malighetti, P., Paleari, S. and Redondi, R. (2009). Pricing Strategies of Low Cost Airlines: The Ryanair Case Study. Journal of Air Transport Management, (15). Rababah, A. and Fadzil, F. (2012). Management Accounting Change: ABC Adoptation and Implimentation. Journal of Accounting and Auditing: Reseach & Practice. Sevilengül, O. (2008). Genel Muhasebe. Ankara.

KASIM - ARALIK 2018

231


MALİ

232

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

28(150), 233 - 242

ÇÖZÜM

ÜCRETTEN VERGİ KESİLMEMESİ HALİNDE KESİLMEYEN VERGİNİN İŞÇİYE İADESİ Cumhur Sinan ÖZDEMİR*29* ÖZ 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun, 8’inci maddesine göre aynı zamanda vergi sorumlusu sıfatını taşıyan işveren, işçiye ödeyeceği ücretten devlete ait gelir vergisini keser ve bu kesintiyi devlete yine kendisinin verdiği bir muhtasar beyanname ile öder. Devletle ücretli işçi arasındaki ilişkide işverenin rolü, işçiye ait ücretten kesilen verginin devlete aktarılması işindeki bir aracılıktan ibarettir. Bu ilişkide işçi gelir vergisi mükellefi, işveren ise bu verginin beyanı ve tahsili ile görevli vergi sorumlusudur. Bu ilişki çerçevesinde vergi sorumlusunun işçiden kesilen gelir vergisi üzerinde hiçbir hak sahipliği bulunmamakta, sadece kesilen bu tutarı doğru bir biçimde beyan ve vergi dairesi veznesine intikal ettirme görevi yerine getirilmektedir. Anahtar Sözcükler: İş Sözleşmesi – İşçi – İşveren – Serbest Bölge – Ücret – Gelir Vergisi – Vergi Sorumlusu – Muafiyet 1. GİRİŞ Çalışanlar açısından en önemli unsur olan ücret aynı zamanda, işverenin de iş sözleşmesinden doğan başlıca borcunu oluşturmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu ücreti; bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar, şeklinde tanımlamıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda ücret tanımlanmamıştır. Borçlar Kanunu; işveren, bayram, yılbaşı ve doğum günü gibi belirli günler dolayısıyla işçilerine özel ikramiye verebilir, hükmü ile ikramiye İş Kanununa göre daha ayrıntılı düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu, işveren, işçiye sözleşmede veya toplu iş sözleşmesinde belirlenen; sözleşmede hüküm bulunmayan hâllerde ise, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücreti ödemekle yükümlüdür hükmü ile İş Kanunu’nda düzenlenmeyen emsal ücret kavramına yer vermiştir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun, 8’inci maddesine göre aynı zamanda vergi sorumlusu sıfatını taşıyan işveren, işçiye ödeyeceği ücretten devlete ait gelir vergisini keser ve bu kesintiyi devlete yine kendisinin verdiği bir muhtasar beyanname *29Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Başmüfettişi Makale Geliş Tarihi: 14.11.2018 Yayın Kurulu Kabul Tarihi: 26.11.2018

KASIM - ARALIK 2018

233


MALİ

ÇÖZÜM

ile öder. Devletle ücretli işçi arasındaki ilişkide işverenin rolü, işçiye ait ücretten kesilen verginin devlete aktarılması işindeki bir aracılıktan ibarettir. 2. ÜCRET 2.1. İş Kanunu Açısından Ücret Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır. Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkak kural olarak, Türk parası ile işyerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödenir. Ücret en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme süresi bir haftaya kadar indirilebilir. Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır. Emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle veya diğer herhangi bir şekilde ücret ödemesi yapılamaz. Meyhane ve benzeri eğlence yerleri ve perakende mal satan dükkân ve mağazalarda, buralarda çalışanlar hariç, ücret ödemesi yapılamaz. Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır. Bu işçilerin bu nedenle iş akitleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz. İşçilerin aylık ücretlerinin dörtte birinden fazlası haczedilemez veya başkasına devir ve temlik olunamaz. Ancak, işçinin bakmak zorunda olduğu aile üyeleri için hâkim tarafından takdir edilecek miktar bu paraya dâhil değildir. Nafaka borcu alacaklılarının hakları saklıdır. İşveren işyerinde veya bankaya yaptığı ödemelerde işçiye ücret hesabını gösterir imzalı veya işyerinin özel işaretini taşıyan bir pusula vermek zorundadır. Bu pusulada ödemenin günü ve ilişkin olduğu dönem ile fazla çalışma, hafta tatili, bayram ve genel tatil ücretleri gibi asıl ücrete yapılan her çeşit eklemeler tutarının ve vergi, sigorta primi, avans mahsubu, nafaka ve icra gibi her çeşit kesintilerin ayrı ayrı gösterilmesi gerekir. İşveren toplu sözleşme veya iş sözleşmelerinde gösterilmiş olan sebepler dışında işçiye ücret kesme cezası veremez. İşçi ücretlerinden ceza olarak yapılacak kesintilerin işçiye derhal sebepleriyle beraber bildirilmesi gerekir. İşçi ücretlerinden bu yolda yapılacak kesintiler bir ayda iki gündelikten veya parça 234

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

başına yahut yapılan iş miktarına göre verilen ücretlerde işçinin iki günlük kazancından fazla olamaz. İş sözleşmesi ile çalışan ve bu Kanunun kapsamında olan veya olmayan her türlü işçinin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca Asgari Ücret Tespit Komisyonu aracılığı ile ücretlerin asgari sınırları en geç iki yılda bir belirlenir. Komisyon kararları kesindir. Kararlar Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girer. Ülkenin genel yararları yahut işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle fazla çalışma yapılabilir. Fazla çalışma, Kanunda yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık kırkbeş saati aşan çalışmalardır. Her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenir. Haftalık çalışma süresini aşan ve kırkbeş saate kadar yapılan çalışmalar fazla sürelerle çalışmalardır. Fazla sürelerle çalışmalarda, her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde yirmibeş yükseltilmesiyle ödenir. Fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma yapan işçi isterse, bu çalışmalar karşılığı zamlı ücret yerine, fazla çalıştığı her saat karşılığında bir saat otuz dakikayı, fazla sürelerle çalıştığı her saat karşılığında bir saat onbeş dakikayı serbest zaman olarak kullanabilir. İşçi hak ettiği serbest zamanı altı ay zarfında, çalışma süreleri içinde ve ücretinde bir kesinti olmadan kullanır. Gece çalışmasında fazla çalışma yapılamaz. Fazla saatlerle çalışmak için işçinin onayının alınması gerekir. Fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamaz. İşçilere, kanunlarda ulusal bayram ve genel tatil günü olarak kabul edilen günlerde çalışmazlarsa, bir iş karşılığı olmaksızın o günün ücretleri tam olarak, tatil yapmayarak çalışırlarsa ayrıca çalışılan her gün için bir günlük ücreti ödenir. İşveren, yıllık ücretli iznini kullanan her işçiye, yıllık izin dönemine ilişkin ücretini ilgili işçinin izine başlamasından önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermek zorundadır. İş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlar.

KASIM - ARALIK 2018

235


MALİ

ÇÖZÜM

2.2. Türk Borçlar Kanunu Açısından Ücret Ücret tanımına açıkça yer verilmemiştir. İşveren, işçiye sözleşmede veya toplu iş sözleşmesinde belirlenen; sözleşmede hüküm bulunmayan hâllerde ise, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücreti ödemekle yükümlüdür. İşveren, fazla çalışma için işçiye normal çalışma ücretini en az yüzde elli fazlasıyla ödemekle yükümlüdür. İşveren, işçinin rızasıyla fazla çalışma ücreti yerine, uygun bir zamanda fazla çalışmayla orantılı olarak izin verebilir. İşveren, yıllık ücretli iznini kullanan her işçiye, yıllık ücretli izin süresine ilişkin ücretini, ilgili işçinin izne başlamasından önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermekle yükümlüdür. İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, işverenden alacağı para ve başka menfaatler karşılığında yıllık ücretli izin hakkından feragat edemez. Hizmet sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi hâlinde, işçinin hak kazanıp da kullanamadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı, hizmet sözleşmesinin sona erdiği tarihte işlemeye başlar. İşveren, bayram, yılbaşı ve doğum günü gibi belirli günler dolayısıyla işçilerine özel ikramiye verebilir. Ancak, işçilerin ikramiyeyi istem hakları bu konuda anlaşmanın veya çalışma şartının ya da işverenin tek taraflı taahhüdünün varlığı hâlinde doğar. Hizmet sözleşmesi ikramiyenin verildiği dönemden önce sona ermişse, ikramiyenin çalıştığı süreye yansıyan bölümü ödenir. Aksine âdet olmadıkça, işçiye ücreti her ayın sonunda ödenir. Ancak, hizmet sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesiyle daha kısa ödeme süreleri belirlenebilir. Daha kısa bir ödeme süresi kararlaştırılmamışsa veya aksine âdet yoksa aracılık ücreti her ayın sonunda ödenir. Ancak, işlemlerin yapılması altı aydan daha uzun bir süre gerektirdiği takdirde, aracılık ücreti asıl ücrete ek olarak kararlaştırılmışsa, yazılı anlaşmayla ödeme daha ileri bir tarihe bırakılabilir. İşveren, işçiye zorunlu ihtiyacının ortaya çıkması hâlinde ve hakkaniyet gereği ödeyebilecek durumda ise, hizmetiyle orantılı olarak avans vermekle yükümlüdür. İşveren, işçiden olan alacağı ile ücret borcunu işçinin rızası olmadıkça takas edemez. Ancak, işçinin kasten sebebiyet verdiği yargı kararıyla sabit bir zarardan doğan alacaklar, ücretin haczedilebilir kısmı kadar takas edilebilir. Ücretin işveren lehine kullanılacağına ilişkin anlaşmalar geçersizdir. İşçilerin ücretinin dörtte birinden fazlası haczedilemez, başkasına devredilemez ve rehnedilemez. Ancak, işçinin bakmakla yükümlü olduğu aile bi236

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

reyleri için hâkim tarafından takdir edilecek miktar, bu orana dâhil değildir. Nafaka alacaklılarının hakları saklıdır. Gelecekteki ücret alacaklarının devredilmesi veya rehnedilmesi geçersizdir. 2.3. Gelir Vergisi Kanunu Açısından Ücret Ücret, işverene tabi belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir. Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez. Kanunun uygulanmasında; istisna dışında kalan emeklilik, maluliyet, dul ve yetim aylıkları; evvelce yapılmış veya gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında verilen para ve ayınlarla sağlanan diğer menfaatler; Türkiye Büyük Millet Meclisi, İl genel meclisi ve belediye meclisi üyeleri ile özel kanunlarına veya idari kararlara göre kurulan daimi veya geçici bütün komisyonların üyelerine bu sıfatları dolayısiyle ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler; Yönetim ve denetim kurulları başkanı ve üyeleriyle tasfiye memurlarına bu sıfatları dolayısiyle ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler; Bilirkişilere, resmi arabuluculara, eksperlere, spor hakemlerine ve her türlü yarışma jürisi üyelerine ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler; Sporculara transfer ücreti veya sair adlarla yapılan ödemeler ve sağlanan menfaatler. Hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar, ücret sayılır. 3. ÜCRETTEN VERGİ KESİLMEMESİ HALİNDE KESİLMEYEN VERGİNİN İŞÇİYE İADESİ 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun geçici 3’üncü maddesinin değişik ikinci fıkrasının (b) bendine göre; bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB30 bedelinin en az %85’ini yurt dışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler üzerinden asgari geçim indirimi uygulandıktan 30 Free On Board: Deniz taşımacılığında kullanılan bir terim olup, tedarikçinin malzemeyi nakliye yapılacağı geminin güvertesine taşıyana kadar olan sorumluluğunu içerir. Fabrikadan liman gümrüğüne kadar olan taşıma masrafları ile, liman gümrüğü ve liman masrafları tedarikçiye aittir. Malzeme gemi güvertesine taşındıktan sonraki sorumluluk ise müşteriye aittir.

KASIM - ARALIK 2018

237


MALİ

ÇÖZÜM

sonra hesaplanan gelir vergisi, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilir. Bu oranı %50’ye kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar yükseltmeye Cumhurbaşkanı yetkilidir. Cumhurbaşkanı bu yetkiyi, stratejik, büyük ölçekli veya öncelikli yatırımlar ile konusu, sektörü ve niteliği itibarıyla proje bazında desteklenmesine karar verilen yatırımlara yönelik olarak, bölge, sektör ya da faaliyet alanı itibarıyla farklılaştırarak veya kademelendirerek kullanabilir. Yıllık satış tutarı bu oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergiler cezasız olarak, gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir. Bu bölgelerde gerçekleştirilen faaliyetlerle ilgili olarak yapılan işlemler ve düzenlenen kağıtlar damga vergisi ve harçlardan müstesnadır. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir. 12.03.2009 tarih, 27167 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu 1 sayılı Genel Tebliğinde serbest bölgelerde istihdam edilen personelin ücretlerinin gelir vergisinden istisna edilmesiyle ilgili açıklamalar yapılmıştır. Tebliğde belirtildiği üzere; serbest bölgelerdeki ücret istisnası, bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az %85’inin yurt dışına ihraç edilmesi halinde, tecil edilen verginin terkin edilmesi şeklinde uygulanacaktır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun, 8’inci maddesine göre aynı zamanda vergi sorumlusu sıfatını taşıyan işveren, işçiye ödeyeceği ücretten devlete ait gelir vergisini keser ve bu kesintiyi devlete yine kendisinin verdiği bir muhtasar beyanname ile öder. Devletle ücretli işçi arasındaki ilişkide işverenin rolü, işçiye ait ücretten kesilen verginin devlete aktarılması işindeki bir aracılıktan ibarettir. Bu ilişkide işçi gelir vergisi mükellefi, işveren ise bu verginin beyanı ve tahsili ile görevli vergi sorumlusudur. Bu ilişki çerçevesinde vergi sorumlusunun işçiden kesilen gelir vergisi üzerinde hiçbir hak sahipliği bulunmamakta, sadece kesilen bu tutarı doğru bir biçimde beyan ve vergi dairesi veznesine intikal ettirme görevi yerine getirilmektedir. Yargıtayın(Yargıtay, 9. Hukuk Dairesi, 17.01.2018) konuya ilişkin “…3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun, geçici 3’üncü maddesinin değişik ikinci fıkrasına göre getirilen muafiyet sonucunda, işçinin ücretinden kesilen gelir vergisinin işçiye ödenip ödenmeyeceği taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. Kanunu’nun geçici 3’üncü maddesinde bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az %85’ini yurtdışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretlerin gelir vergisinden müstesna olduğu ve bu oranı %50’ye kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar yükseltmeye Ba238

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

kanlar Kurulu’nun yetkili olduğu ve yıllık satış tutarı bu oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergilerin cezasız olarak gecikme zammı ile birlikte tahsil edileceği belirtilmiştir. İstisna uygulamasından yararlanan mükelleflerin yurtdışı ihracat tutarının toplam satış tutarına oranının %85 veya üzerinde gerçekleştiğini, faaliyet raporu ile tespit edilmesi halinde vergi dairesince tescil edilen verginin terkin edileceği ve öte yandan serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan işletmelerde çalıştırılan ve yıl içerisinde gelir vergisi tevkifatı yapılmış olan işçilerin de işverenin yılsonu itibariyle ürettikleri ürünlerin %85’ini yurtdışına ihraç etme şartını gerçekleştirmesi halinde gelir vergisi istisnasından yararlanabileceği belirtilmiştir. Bu yasa maddelerine dayanılarak Maliye Bakanlığı tarafından çıkanları 1 seri nolu 3218 Sayılı Serbest Bölgeler Kanunu tebliğinde ise, işverenin gerekli koşulları yerine getirmesi halinde yıl içinde verilen muhtasar beyannameler üzerinden hesaplanan ve ödenen ücretlere ilişkin gelir vergisi tevkifat tutarları, bu tebliğ ile belirlenen koşullar ile ilgili vergi dairesi tarafından 213 sayılı kanun hükümlerine göre düzeltme işlemi yapılarak mükellefe ret ve iade edilecektir, düzenlemesi getirilmiştir. Yasal düzenlemelere ve usule bakıldığında; serbest bölgede faaliyet gösteren üretici işverenin, işçilerin ücretlerinden gerekli gelir vergisi kesintisini yapması, bunu bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan etmesi, beyan edilen bu verginin tecili ve işverenin yeminli mali müşaviri tarafından hazırlanan raporla kanunda aranan koşulları sağladığının tespiti halinde, bu verginin düzeltme fişi ile terkin edilmesi gerekmektedir. Terkinle sonuçlanan bu süreçte kesinti ve terkin konusu bu gelir vergisi üzerinde, işverenin mi yoksa işçinin mi hakkının olduğu sorusu ile karşılaşılmaktadır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun, 8’inci maddesine göre aynı zamanda vergi sorumlusu sıfatını taşıyan işveren, işçiye ödeyeceği ücretten devlete ait gelir vergisini keser ve bu kesintiyi devlete yine kendisinin verdiği bir muhtasar beyanname ile öder. Görüldüğü üzere devletle ücretli işçi arasındaki ilişkide işverenin rolü, işçiye ait ücretten kesilen verginin devlete aktarılması işindeki bir aracılıktan ibarettir. Bu ilişkide işçi gelir vergisi mükellefi, işveren ise bu verginin beyanı ve tahsili ile görevli vergi sorumlusudur. Bu ilişki çerçevesinde vergi sorumlusunun işçiden kesilen gelir vergisi üzerinde hiçbir hak sahipliği bulunmamakta, sadece kesilen bu tutarı doğru bir biçimde beyan ve vergi dairesi veznesine intikal ettirme görevi yerine getirilmektedir. Uyuşmazlık, vergi dairesinin yaptığı herhangi bir işlemden değil, vergi dairesince işverene ret ve iadesi yapılan işçi ücretinden kesilen gelir vergisi tutarının işçiye mi işKASIM - ARALIK 2018

239


MALİ

ÇÖZÜM

verene mi ait olduğudur. Dolayısıyla uyuşmazlığın tarafları işçi ve işverendir. Nitekim yukarıda yer verilen genel tebliğ hükümleri gereği işveren tarafından kesilen vergi tutarı YMM raporuyla işverenin teşvik kapsamında olduğunun belirlenmesine kadar yine işveren uhdesinde kalmakta, rapor olumluysa vergi dairesine hiç intikal etmeksizin düzeltme işlemiyle reddedilmektedir. YMM raporuna göre işverenin teşvik kapsamında olmadığının anlaşılması halinde ise bu tutar gecikme zammı ile beraber vergi dairesine yatırıldığından işçinin de işverene yöneltebileceği bir talep hakkı kalmamaktadır. İstisna uygulamasından yararlanan mükelleflerin yurt dışı ihracat tutarının toplam satış tutarına oranı, %85 veya üzerinde gerçekleştiğinin YMM faaliyet raporu ile tespit edilmesi halinde, vergi dairesince tecil edilen vergi terkin edilecektir. Öte yandan, serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan işletmelerde çalıştırılan ve yıl içinde gelir vergisi tevkifatı yapılmış olan işçi ücretleri de, işverenin yıl sonu itibarıyla ürettikleri ürünlerin %85’ini yurt dışına ihraç etme şartını gerçekleştirmesi halinde, gelir vergisi istisnasından yararlanılabilecektir. 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun lafzında dahi işçiden kesilen gelir vergisinin işverene aktarılacağı düzenlenmemişken, idari yazı ve işlemlerle böyle bir sonuca ulaşılması mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, vergi mevzuatına göre ücret ve benzeri alacaklar gelir vergisine tabidir. Bu nedenle, ücretin iş sözleşmesinde net olarak belirlenmesi vergi tahakkuk ettirilmeyeceği sonucunu doğurmamaktadır. Davacının vergi kesintisi alacağı talebinin dayanağı 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun geçici 3’üncü maddesi olup, bu maddede belirtilen koşulların gerçekleştiği takdirde işçinin ücretinden gelir vergisi kesilemeyeceği ortadadır. Ücretten kesilecek verginin, yukarıda ayrıntılı bir biçimde ifade edildiği üzere, mükellefi işçi olup, kanundaki koşulların gerçekleşmesi halinde muafiyetten yararlanacak olan da işçidir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında mahkemece vergi kesintisi alacağı talebinin reddine karar verilmesi isabetsizdir. Yapılacak iş; talep dönemi açısından, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun, geçici 3’üncü maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak, vergi iş ve işlemleri ile işçilik alacaklarının hesaplanmasında uzman bir bilirkişiden alınacak rapor ile sonuca gitmektir. Eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır…” kararında da belirtildiği üzere, vergi sorumlusu sıfatını taşıyan işveren, işçiye ödeyeceği ücretten devlete ait gelir vergisini keser ve bu kesintiyi devlete yine kendisinin verdiği bir muhtasar beyanname ile öder. Devletle ücretli işçi arasındaki ilişkide işverenin rolü, işçiye ait ücretten kesilen verginin devlete aktarılması 240

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

işindeki bir aracılıktan ibarettir. Bu ilişkide işçi gelir vergisi mükellefi, işveren ise bu verginin beyanı ve tahsili ile görevli vergi sorumlusudur. Bu ilişki çerçevesinde vergi sorumlusunun işçiden kesilen gelir vergisi üzerinde hiçbir hak sahipliği bulunmamakta, sadece kesilen bu tutarı doğru bir biçimde beyan ve vergi dairesi veznesine intikal ettirme görevi yerine getirilmektedir. 4. SONUÇ 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununa göre serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan işletmelerde çalıştırılan ve yıl içinde gelir vergisi tevkifatı yapılmış olan işçi ücretleri de, işverenin yıl sonu itibarıyla ürettikleri ürünlerin %85’ini yurt dışına ihraç etme şartını gerçekleştirmesi halinde, gelir vergisi istisnasından yararlanılabilecektir. İşçiden kesilen gelir vergisinin işverene aktarılacağına yönelik Kanununda düzenleyici bir hüküm bulunmamaktadır. Serbest bölgede çalışan ve işten çıkarılan bir işçinin vergi indirimlerinin geriye dönük ödenmesini talep etmesi gerekçesiyle açılan dava sonucu Yargıtayın (9.HD-E:2015/6509-K:2018/486-T:17.01.2018) konuya açıklık getiren kararında; Vergi Usul Kanunu uyarınca işverenin vergi sorumlusu sıfatını taşıdığı, işçiye ödeyeceği ücretten gelir vergisini kesip devlete ödemekle görevli olduğu, devlet ile ücretli işçi arasındaki ilişkide işverenin rolünün, işçiye ait ücretten kesilen verginin devlete aktarılmasında aracılıktan ibaret olduğu, bu ilişkide işçinin gelir vergisi mükellefi, işverenin ise bu verginin beyanı ve tahsili ile görevli vergi sorumlusu olduğu, bu ilişki çerçevesinde işverenin işçiden kesilen gelir vergisi üzerinde hiçbir hak sahipliği bulunmadığı, sadece kesilen tutarı doğru biçimde beyan ve vergi dairesi veznesine intikal ettirmekle yükümlü olduğu belirtilmiştir. Yargıtay; işverenliğin Maliye Bakanlığı’nın konuyla ilgili 12.03.2009 tarih, 27167 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu 1 sayılı Genel Tebliğinde vergi indiriminin işverene ödenmesinin öngören savunmasına yönelik; 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nda dahi işçiden kesilen gelir vergisinin işverene aktarılacağı düzenlenmemişken, idari yazı ve işlemlerle böyle bir sonuca ulaşılmasının mümkün olmadığına, işçi ve işverenin net ücret üzerinden anlaşma yapmış olmasının durumu değiştirmeyeceğine, ücretten kesilecek verginin mükellefi işçi olup, kanundaki koşulların gerçekleşmesi halinde muafiyetten yararlanacak olan da işçi olduğuna, indirilen verginin işçiye ödenmesi gerektiğine karar vermiştir. Yargıtayın emsal kararı, Serbest Bölgelerde çalışanların yanı sıra, hasılatın yüzde 85’inin yurt dışından veya yabancılardan sağlandığı; müKASIM - ARALIK 2018

241


MALİ

ÇÖZÜM

hendislik, mimarlık tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri analizi, yabancılara yönelik hizmet veren eğitim ve sağlık alanında faaliyet gösteren işletmeleride ilgilendirmektedir. KAYNAKÇA Özdemir, Cumhur Sinan (2018). İş Yaşamında Özel Güvenlik Personeli Özel Güvenlik İşverenleri Uygulama Rehberi, Ankara : Adalet Yayınevi. Özdemir, Cumhur Sinan(2018) Soru-Cevap ve İçtihatlı İş Mevzuatı Rehberi, Ankara : Adalet Yayınevi T.C. Yasalar (04.02.2011). 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (27836 sayılı) T.C. Yasalar (06.01.1961). 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (10700 sayılı) T.C. Yasalar (10.01.1961).213 sayılı Vergi Usul Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (10705 sayılı) T.C. Yasalar (10.06.2003). 4857 sayılı İş Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (25134 sayılı) T.C. Yasalar (15.06.1985). 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu. Ankara : Resmi Gazete (18785 sayılı) Yargıtay 9.HD (17.01.2018). E:2015/6509-K:2018/486-T:17.01.2018

242

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

YAYIN POLİTİKASI İLKELERİ

KASIM - ARALIK 2018

243


MALİ

244

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

ÖNEM L İ D U Y U R U Aşağıda yayın politikasında belirlenen kurallara uygun biçimde gönderilen makaleler Yayın kurulu değerlendirilmesiyle yayımlanıp yayımlanmayacağına karar verilir. Eğer yazı dergide yayımlanmayacaksa, yazar(lar)a yazısının neden yayımlanamayacağına ilişkin bir e-posta gönderilir. Dergimize gönderilen yazılar başka bir yayın organı tarafından yayımlanmamış ya da yayımlanmak üzere gönderilmemiş olmalıdır. Dergimizde yayımlanan tüm yazıların telif hakkı Mali Çözüm Dergisine aittir. Dergimizde çıkan yazıların başka yayın organlarınca aynen yayınlanması ancak yayın kurulu tarafından verilen yazılı izinle mümkün olmaktadır. Yazılı izin almadan yazısını başka bir yere yollayan yazarların daha sonra yollayacağı yazıların hiçbiri dergimiz tarafından yayımlanmayacaktır. Yazılarda yer alan görüşler, yazarların kişisel görüşleri olup, fikri sorumluluk kendilerine aittir. Dergimizde yayımlanan yazılardan “Mali Çözüm Dergisi” kaynak gösterilmek koşuluyla alıntı yapılabilir.

KASIM - ARALIK 2018

245


MALİ

246

ÇÖZÜM

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

MALİ ÇÖZÜM DERGİSİ YAYIN POLİTİKASI İLKELERİ 1. YAYIN POLİTİKASI Mali Çözüm dergisi ULAKBİM SOSYAL BİLİMLER ve EBSCOHOST’un BUSİNESS SOURCE COMPLETE veritabanlarında yer almaktadır. Dergimizin diğer ulusal ve uluslararası veri tabanlarında yer alabilmesi; yazıların niteliğinin yükseltilmesi için aşağıda belirlenen kurallara uyulması konusunda karara varılmıştır. Bu uygulama, İSMMMO Mali Çözüm dergisinin uluslararası yerini pekiştirecek, uluslararası kullanım alanı olan “Index” ve “Abstract”lar içerisinde yer almasını kolaylaştıracaktır. Dünyanın değişik yerlerinden yazı isteği söz konusu olabilecek, yazarların da konularıyla ilgili yurtdışı iletişimini kolaylaştıracaktır. Bu açıklamalara bağlı olarak; yayın kurulumuz, dergiye gelen yazılar için; • Yayımlamama kararı verebilir, • düzeltme yapması için yazara geri gönderebilir, • hakem değerlendirme süreci başlatabilir. Hakem değerleme sürecinde yazılar en az iki hakem tarafından değerlendirilir. Hakemlere gönderilen yazılarda yazar adı yer almaz; değerlendirme sonuçları gönderilen yazarlara hakemlerin kim oldukları belirtilmez. Her hakem 2-3 hafta içinde yazı ile birlikte gönderilen değerlendirme formunu doldurup yayın kuruluna gönderir. Yayın Kurulu’da gelen değerlendirmeleri, gerekiyorsa yazarlara gönderir. Yazar(lar)ın gerekli düzeltmeleri yapıp geri göndermesi üzerine, gerekiyorsa, yazı ikinci kez hakem(ler) e gönderilebilir. Aşağıda belirlenen kurallara uymayan yazılar Hakemli Yazılar bölümünde yayımlanamaz: • Makalenin adı Türkçe ve İngilizce verilir. • Makalenin hemen başında Türkçe ve İngilizce “öz (abstract)” yer alır. Öz,100-200 sözcükten oluşur. • Türkçe “öz”ün altında yazı hangi konuları içeriyorsa onlara ilişkin Türkçe “anahtar sözcük”leri belirtilir. Anahtar sözcük sayısı bir tane olabileceği gibi beş, altı tane de olabilir. KASIM - ARALIK 2018

247


MALİ

• • • • • • • •

ÇÖZÜM

İngilizce abstract (öz) altında da Türkçe verilen anahtar sözcükler, İngilizce olarak belirtilir. Yazının sonunda mutlaka “Sonuç” ve “Kaynakça” yer alır. Türkçe “öz” ile İngilizce “abstract” metinlerinin tercümeleri aynı olmalıdır. Dergide Hakemli Yazılar yanında, Hakemsiz Yazıların yer aldığı bölüm de bulunmaktadır. Hakemsiz yazılarda yalnız Türkçe öz yer alır, anahtar sözcük, İngilizce öz ve anahtar sözcükler gerekmez. Mali Çözüm dergisinin kaynakça ve dipnot verme tekniklerinde aşağıdaki örneklere bağlı yol izlenecektir. Yazılar 2 aralıklı, Times 11 punto, A4 kağıda15 sayfayı aşmayacak biçimde hazırlanacaktır. Sayfa sağ, sol üst taraftan 2,5 cm alt taraftan 3 cm boşluk bırakacak şekilde ayarlanmalıdır.

2. ÖZ VERME Öz: Bir metnin içeriğinin eleştiri ve yorum katılmadan, belirlenen kimi kurallara uyularak özetlenmesidir. Bir yazıdaki özün amacı ve yapısal özellikleri aşağıdaki biçimde belirlenir: Özün Amaç ve Niteliği: • Bir metinde işlenen konuların ana ögelerini ortaya çıkarmayı amaçlar. • Metnin amacı, kapsamı (Yapıt/yazı adı içeriğin amaç ve kapsamını yansıtmayacak biçimde ise), yöntemi (Metinde kullanılan yöntem ve teknikler, yapılan işlemler özetlenmelidir) yapılan gözlemler, uygulamalar, bulguları (çalışmanın bulguları mutlaka belirlenmelidir), sonucu (çalışmanın sonucu mutlaka belirlenip, yazılmalıdır) belirlenir ve okurun aslına gereksinim duyup duymayacağı konusunda karar vermesini kolaylaştırır. • Asıl metinin elaltında bulunmadığı durumlarda, metinin yerini tutacak derecede yeterli bilgi içermelidir.

248

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

Bu durumda öz verilirken, sırasıyla: • Amaç • Kapsam • Yöntem • Bulgular • Sonuç, • Yazarın görüş ve yorumları • Çalışmanın yapıldığı yer, tarih, gerekirse koşullar, • Eleştirel bir öz hazırlanıyorsa belgenin görece önemi konusunda açıklamalara yer verilir. Özün Paragraf ve tümce yapısı: Öz genellikle tek paragraftan oluşur. Birden ayırımlı konunun işlenmesi durumunda ikinci paragraf kullanılabilir. Kullanılan tümceler kısa, dilbilgisi kurallarına uygun, akıcı ve anlaşılabilir olmalıdır. Tümceler devrik olmamalı, mesaj ifadesi özelliği dışında olmalıdır. Kısaltma kullanmadan elden geldiğince kaçınılmalıdır. Yazarın düşünceleri açıklamasındaki sıraya uyulmalıdır. Tarihçe, konunun nereden çıktığı, süreçler, varsayım vb. ayrıntıdan kaçınılmalıdır. Yeni kuram, varsayım, sonuç ve yorumlar üstüne yoğunlaşmalıdır. Tekbiçim özelliği kazanmış testler, teknikler ve araçlar tam adıyla verilmelidir. Giriş Tümcesi: Giriş tümcesi yapıtın adını yinelemeden, “Bu çalışmanın amacı…”, “Araştırmalarımıza göre…” gibi. Değişik bir zamanda (tümcenin eylemini) anlatma zorunluluğu olmadıkça bütün eylemlerde aynı zaman kullanılmalıdır. Açık, kısa ve etkili bir anlatım sağlamak için etken eylem kullanılmalı; edilgen eylem zorunluluğu olmadıkça kullanmaktan kaçınılmalıdır. Anlamda karışıklık yaratmadıkça üçüncü kişi kullanımı yeğlenmelidir.

KASIM - ARALIK 2018

249


MALİ

ÇÖZÜM

3. TELİF HAKKI Mali Çözüm dergisinde 75. sayıdan başlayarak her yazı için bir telif hakkı ödeme kararı alınmıştır. Buna göre her yazı için net 250.- TL, değerlendirme yapan her hakem için de değerlendirme karşılığı 150.- TL ödenecektir. Her yazar ve hakemin Yayın Kuruluna yazdığı her yazıda aşağıdaki bilgileri eksiksiz olarak bildirmesi beklenir: Adı, soyadı, iş adresi, e-posta adresi, banka hesap numarası. 4.KAYNAKÇA VERME TEKNİKLERİ Mali Çözüm Dergisinde Kullanılan kaynakça ve dipnot verme tekniği olarak American Psychological Association (APA) kullanılmaktadır. TEK YAZARLI KİTAP Bozkurt, Nejat (2006). Muhasebe denetimi. İstanbul : Alfa TEK YAZARLI MAKALE Sipahi, Barış (2004). “Entellektüel sermayenin finansal tablolarda raporlanmasına ilişkin yaklaşımlar” MUFAD.24 (2004): 146-149. İKİ YAZARLI KİTAP Demir, Volkan ve Bahadır, Oğuzhan (2008) SMMM staja başlama ve SMMM yeterlilik sınavlarına hazırlık için muhasebe. İstanbul : İSMMMO İKİ YAZARLI MAKALE Pazarçeviren, S.Yüksel ve Aygen, Filiz. (2005). “Çok uluslu şirketlerde transfer fiyatlaması manipulasyonları ve konunun Türkiye açısından irdelenmesi” Mali Çözüm.71 (2005): 91-103. ÜÇ YAZARLI KİTAP Tonta, Yaşar, Bitirim, Yıltan ve Sever, Hayri (2002) Türkçe arama motorlarında performans değerlendirme. Ankara: Total Bilişim. ÜÇ YAZARLI MAKALE Kaymaz, A.R., Elitaş, C. ve Kula, V. (2005) “Nazım hesaplar ve muhasebeleştirilmesi” Mali Çözüm 71(2005): 104-115. 250

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

ÜÇTEN ÇOK YAZARLI KİTAP Elgün, Aysel ve ötekiler (2005) Ekonomik denge. Ankara: Ser Yayınları. ÜÇTEN ÇOK YAZARLI MAKALE Çakın, İ. Ve ötekiler.(1993) “Türk kütüphaneciliğinin sorunları ve çözüm önerileri” Türk Kütüphaneciliği 7(1993),s. 220-226. KİTAP İÇİNDEN BÖLÜM Akdoğan, Nalan “Yatırımların Muhasebeleştirilmesi Standardı” Türkiye Muhasebe Standartları Sempozyumu IV., (3-7 Ekim 1999) İstanbul s.99-121. YAZARI OLMAYAN KİTAPLAR Muhasebe denetimi mesleğinde yetkiler, sorumluluk ve meslek ahlakı.(1997) Editör Recep Pekdemir. İstanbul: İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası. YAYIMLANMAMIŞ TEZ Gücenme, Ümit. (1993)Uluslararası Muhasebe Standartları ve Türkiye Uygulaması. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi)Bursa, Uludağ Üniversitesi YAYIMLANMAMIŞ BİLDİRİ Küçük, M. E. (1999 Kasım) “İnternet bilgi kaynaklarının kataloglanması: metadata standartları” V. Türkiye’de İnternet Konferansı, Ankara’da sunulan bildiri. DANIŞMA KAYNAKLARI (ANSİKLOPEDİ, SÖSLÜK, YAŞAMÖYKÜSÜ VB.) (Kaynaktan bütün olarak yararlanılıyorsa) Seyidoğlu, Halil (2002) Ekonomik terimler ansiklopedik sözlük. Geliştr. 3.bs. İstanbul: Güzem Can Yayınları.

KASIM - ARALIK 2018

251


MALİ

ÇÖZÜM

DANIŞMA KAYNAKLARI (ANSİKLOPEDİ, SÖSLÜK, YAŞAMÖYKÜSÜ VB.) (Kaynaktan bir parça/bölüm olarak yararlanılıyorsa) Jacobs, Francis (2005) “Avrupa Parlamentosu (AP)” Avrupa Birliği ansiklopedisi. İstanbul: Kitap Yayınevi, 1.c. ELEKTRONİK MAKALE (BİR VERİ TABANINDAN ERİŞİLEN) Dedoulis, Emmanouil (2006)”The Code of Ethics and the development of the auditing profession in Greece, the period 1992–2002” Accounting Forum. Vol.30 (June 2006):2, p.155-178 . 27 Haziran 2006 tarihinde . ScienceDirect veri tabanından erişildi. YASALAR T.C. Yasalar (13.06.1989). 3568 sayılı Serbest muhasebeci mali müşavirlik ve yeminli mali müşavirlik kanunu. Ankara : Resmi Gazete (20194 sayılı) TEBLİĞLER Maliye Bakanlığı(03.04.2007). Kurumlar Vergisi 1 No’lu Genel Tebliği. Ankara : Resmi Gazete (26482 sayılı) YÖNETMELİKLER Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (28.08.2008)Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği. Ankara : Resmi Gazete (26981 sayılı) MUKTEZA İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı (15.12.2004) KDV.MUK.B.07.4. DEF. 0.34.32.18.8152 sayılı muktezası. İstanbul : İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı YARGITAY KARARLARI Yargıtay 9.Hukuk Dairesi( 21.03.2002). E.2001/19469 ve K.2002/4655 sayılı kararı. Ankara : Yargıtay 9. Hukuk Dairesi.

252

KASIM - ARALIK


MALİ

ÇÖZÜM

DANIŞTAY KARARLARI Danıştay 7.Dairesi (16.12.2004). E.2000/9456, K.2004/324 Sayılı Karar. Ankara : Danıştay 7. Dairesi 5.DİPNOT VERME TEKNİKLERİ TEK YAZARLI KİTAP (Bozkurt, 2006, 48) TEK YAZARLI MAKALE (Sipahi, 2004, 147) İKİ YAZARLI KİTAP (Demir ve Bahadır, 2008, 124) İKİ YAZARLI MAKALE (Pazarçeviren ve Aygen, 2005, 97). ÜÇ YAZARLI KİTAP (Tonta, Bitirim ve Sever, 2002, 79) ; İkinci ve sonraki göndermeler (Tonta ve ötekiler, 2002, 83) ÜÇ YAZARLI MAKALE (Kaymaz, Elitaş ve Kula, 2005, 112) ÜÇTEN ÇOK YAZARLI KİTAP / MAKALE (Elgün ve ötekiler, 2005, 121) KİTAP İÇİNDEN BÖLÜM Akdoğan, 1999, 119). YAZARI OLMAYAN KİTAPLAR (Muhasebe denetimi, 1997, 37) YAYIMLANMAMIŞ TEZ (Gücenme, 1993, 48) KASIM - ARALIK 2018

253


MALİ

ÇÖZÜM

YAYIMLANMAMIŞ BİLDİRİ (Küçük, 1999) DANIŞMA KAYNAKLARI (ANSİKLOPEDİ, SÖSLÜK, YAŞAMÖYKÜSÜ VB.) (Kaynaktan bütün olarak yararlanılıyorsa) (Seyidoğlu, 2002, 424) DANIŞMA KAYNAKLARI (ANSİKLOPEDİ, SÖSLÜK, YAŞAMÖYKÜSÜ VB.) (Kaynaktan bir parça/bölüm olarak yararlanılıyorsa) (Jacobs, 2005, 159) ELEKTRONİK MAKALE (BİR VERİ TABANINDAN ERİŞİLEN) (Dedoulis, 2006, 161) YASALAR (T.C.Yasalar, 1989) TEBLİĞLER (Maliye Bakanlığı, 2007) YÖNETMELİKLER (Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, 2008) MUKTEZA (İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 2004) YARGITAY KARARLARI (Yargıtay 9.Hukuk Dairesi, 2002) DANIŞTAY KARARLARI (Danıştay 7.Dairesi, 2004)

254

KASIM - ARALIK


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.