YENİ BİR DÖNEMEÇ BEYANNAMELERDE İMZA ZORUNLULUĞU Vergilerin doğru toplanamaması, bütçelerde büyük açıklar oluşturmaktadır. Siyasi iktidarlar da bütçe açığını kapatmak için yakaladığından vergi toplamakta, bunun sonucu olarak toplumun geniş kesimlerinde büyük huzursuzluklar oluşmaktadır. Hoşgörü alabildiğine azalmakta, yurttaşların devlete güveni yok olmaktadır.
Yahya ARIKAN İSMMMO Başkanı GİRİŞ 1990 yılından bu yana verilen örgütlü mücadele sonucu, 23 Şubat 1995 te yayımlanan tebliğ ile “Beyannamelere imzalama zorunluluğu” getirildi. Meslek yasamızın yürürlüğe girmesi ve tekdüzen muhasebe sistemi uygulama genel tebliğinden sonra, “beyannamelerin imzalanma zorunluluğu” Yeni bir dönem başlangıcıdır. Ben bu başlangıca “Üçüncü kilometre taşı” diyorum. Mesleğimizin hak ettiği saygın konuma gelebilmesi için önümüzdeki süreçte bir kaç kilometre taşı daha hayata geçecektir. Bu tebliğin iki önemli yanı var. Birincisi ülke ekonomisi açısından,ikincisi mesleğimiz açısından. Muhasebe camiası kimlik kazanacaktır: * Tebliğ yetkisiz muhasebeciyi önleyecektir. Yetkisiz muhasebecinin önlenmesiyle meslek mensuplarımız arasındaki haksız rekabet ortadan kalmış olacaktır. * Yıllardan beri, spekülasyona uğrayan “Serbest Muhasebecilerin Yetkileri” konusunda Serbest Muhasebecilerin hakları olan imza yetkisinin verilmesi önemli bir aşamadır. * Örgütümüzün talebi doğrultusunda gerçekleşen ve işyerlerinde de bağımlı olarak çalışan meslek mensuplarının bordroda kayıtlı olduğu tek bir firmanın beyannamesini imzalayabilmeleri, bağımlı çalışan meslek mensuplarımıza önemli bir kimlik kazandırmıştır. * Meslek mensupları, beyannamelerini imzaladıkları mükelleflerin listesini, yıllık beyanname verilme süresinden itibaren 15 gün içinde bağlı oldukları vergi dairesine vermek zorundadırlar. Meslek mensupları, çalışanlar listesine kayıtlı olduğunu gösteren ve ilgili meslek odasından alınacak faaliyet belgesini bir yazı ekinde bağlı olduğu vergi dairesine vereceklerdir. Faaliyet belgesi borcu olmayanlara verileceği için odalarımız daha etkin bir konuma gelecektir. * Beyannamelerin imzalanma zorunluluğu 30 milyar net aktif ve 60 milyar net satış cirosuna kadar sınırlanmış olması ve 300 milyar net aktif, 600 milyar net satış cirosu olan firmaların
tam tasdike tabi olması, hem adil olmayıp, hem de yeterli sayıda Yeminli Mali Müşavir olmaması nedeniyle mesleğimiz bir bakıma yara alacaktır. * Sorumluluk ile hükümler; yasa metninde uygunluk denetimi olmasına rağmen, doğruluk denetimi olarak anlaşılmaktadır. Bu da hukuksal açıdan bir sürü sorun doğurmaktadır. Maliye Bakanlığı yetkileri bu konudaki önerilerimizi eminiz ki kısa sürede hayata geçireceklerdir. Kayıt dışı ekonominin disipline edilmesinde önemli bir adım Kayıt dışı ekonomi son yıllarda sıkça dile getirilmekte, boyutlarının ise katrilyonları aştığı ifade edilmektedir. Bu konuda TOBB, TESK, BAROLAR, SENDİKALAR, ÜNİVERSİTELER yani hemen hemen toplumun tüm kesimleri görüş üretirken, çözüme gelince herkes bir tarafa kaçmaktadır. Toplumun genel menfaatleri göz ardı edilmekte, kısır siyaset yapılmaktan öteye gidilememektedir. “Kayıt dışı ekonomi” tanımından da anlaşılacağı üzere kayıt sisteminden bütün boyutlarından bahsedilmektedir. Bu nedenle tüm dünyada olduğu gibi bu işin muhatabı olan meslek mensuplarımıza bu konuda yetki ve sorumluluklar verilmiştir. Muhasebeye sunulan evrakların; şekil yönünden kontrol edilmesi, kayıtlara doğru geçirilmesi, bilanço ve gelir tablolarına doğru aktarılması vergi matrahlarında önemli artışlar sağlayacaktır. Bugüne kadar meslek mensuplarımıza yetki ve sorumluluk verilmemiş olup,binlerce ruhsatsız muhasebeci tarafından, kayıtlar gelişi güzel tutulmakta hatta hayali defterler, hayali beyannameler düzenlenmektedir. Bu nedenle bu düzenleme kayıt dışı ekonominin disipline edilmesinde atılan önemli bir adımdır. Kayıt dışı ekonomiden memnun olanlar bu tebliğe karşı çıkacaklardır. Vergilerin doğru toplanamaması, bütçelerde büyük açıklar oluşturmaktadır. Siyasi iktidarlar da bütçe açığını kapatmak için yakaladığından vergi toplamakta, bunun sonucu olarak toplumun geniş kesimlerinde büyük huzursuzluklar oluşturmaktadır. Hoşgörü alabildiğine azalmakta, yurttaşların devlete güveni yok olmaktadır. Bu nedenle kayıt dışı ekonomi hem ekonomik, hem de sosyal yönden büyük önem taşımaktadır. Ekonominin olumsuz yönde gitmesi, sosyal rahatsızlıkların artması kimleri memnun edecektir? * Herhalde barolarımızı memnun etmeyecektir.
Çünkü avukatlar (hukukçular) bu toplumun temel taşlarıdır. Eminim ki, sosyal-siyasal adaletsizliklerin temelinde ekonomik olaylar, ekonomik olayların başında da vergi adaleti gelmektedir. Toplumun temel taşlarından “adalet”i kendilerine bayrak yapmış hukukçularımız, kayıt dışı ekonomide önemli rolü olan ruhsatsız muhasebe mesleği yürütenlerin yanında yer almayacaklarına yürekten inanıyoruz. Hukukçu dostlarımızın son tahlilde, vergi kaçakçılarının ve mesleği gasp edenlerin yanında yer almayacaklarına inanıyoruz. İmza yetkisi ile her mükellefe muhasebeci zorunluluğu, kimin karşı çıkacağı bir durumdur? Sağduyu buna yanıt verir kanısındayız. “Muhasebemi bir tanıdık” tutuyor ya da “...Ben muhasebemi tutabilirim” sözleri rafa kaldırılmıştır. Şimdi vergi mükellefi “Muhasebecime sorun” ya da “Mali Müşavirim’e danışacağım” diyebilecektir. Nasıl ki “Hukukçuma Danışmalıyım” demesi gibi... Bizler, avukatlık yapmıyoruz, adalet dağıtmıyoruz. Kayıt dışı ekonominin artması, gayri resmi işlemleri çoğaltacaktır. Kayıtlara kaydedilmeyen ticari borç ve alacakları avukatlar takip edebilecekler midir? Biz muhasebeciler olarak, yıllardır. Avukatlarla işbirliği içinde çalışmışızdır. Muhasebeci ile avukat ayrılmaz bir bütündür. Baro yöneticilerinin muhasebe, iş ve işlemlerini ruhsatlı muhasebecilere yaptırılmasına sahip çıkmalarına inanıyor, aksine bir görüntü vermelerini doğru bulmuyoruz. TESK’i de memnun etmeyecektir Kayıt dışı ekonomi nedeniyle artan enflasyondan en çok etkilenen kesim esnafımızdır. Esnafımız her geçen yıl küçülmekte, adeta yok olmaktadır. Esnafın sıkıntısını birlikte yaşayan bir mesleğe sahibiz. Alan ve satan bizler değiliz. Bunun ne demek olduğu ancak esnafımız ve onun beyni olan bizler biliriz. Dağ gibi sorunları vardır: -Kazansa da, kazanmasa da hayat standartı üzerinden vergi ödemektedirler. -Her yıl ortalama kar hadlerinin gazabına uğramaktadırlar. -Giderlerinin büyük bir bölümünü vergi matrahlarından indirememektedirler. -Geçici vergi, vergi oranlarının yüksekliği, yıllık % 144 olan gecikme zamlarıyla adeta ezilmektedirler. Bu ülke bizim, sorunlara birlikte, çözüm önerileri getirerek çözebiliriz. Ülkeyi paylaşmıyoruz. Ehliyetli insanların ehliyetine göre iş yapmasına sahip çıkıyoruz. Ülkemizin çağdaş anlamda ihtisaslaşmasını savunuyoruz. “Bir adım ileri, iki adım geri” anlayışı bizleri bir yerlere götürmeyecektir. Esnafın muhasebesini tamirciler mi tutmalı? Bu dağ gibi sorunların çözümü kayıt dışı ekonominin azalmasına bağlıdır.
Nasıl oluyor da; TESK yöneticileri bu konuda atılan önemli adımın önüne, “uygulama, esnafı muhasebecinin tekeline sokacaktır” diyerek dava açmıştır. Yıllardır üyelerinin hiçbir sorununu çözemeyen TESK’in örgüt baronu yöneticileri sürekli muhasebeci-esnaf çatışması varmış gibi politika yaptılar. Bunu doğru bulmuyoruz. Esnaf, muhasebecilerin müşterileridir, Onların ekonomik varlıklarının devamı muhasebecilerin varlıklarının devamıdır. Yıllarca bu düşünce ile iyi ilişkilerle bugüne geldik. Yarın da böyle olacaktır. TESK’e tabi esnafın büyük bir bölümünün defterlerini ruhsatlı muhasebeciler tutmaktadırlar. Yeni tebliğe göre de büyük bir bölümü sözleşmelerini zaten imzaladılar. Kaçak muhasebecilere defterlerini tutturan%30 civarındaki esnafın baskısı üzerine bu tebliğe iptal davasının açılması ile esnafımızın büyük çoğunluğuna haksızlık edilmiştir. Sanki vergi kaçağının tek sorumlusu esnaftır. Esnaf bu uygulamadan kaçıyor denmesine hiçbir TESK yöneticisinin hakkı yoktur. Peki bu tebliğe kim karşı çıkacaktır. * Naylon fatura ticareti yapanlar, * Kayıtları tutulmadan beyanname verenler, * Yeraltı ekonomisiyle bağlantısı olanlar, * Haksız kazanç elde etmeyi ilke edinenler, Gerek Baro yöneticileri, gerekse TESK yöneticileri iptal ettirmek istedikleri bu çağdaş uygulama yerine vergi kaçakçılığı ve kayıt dışı ekonomi ile mücadele için neyi önerdiklerini açıklamaları gerekmektedir. Beyannamelerin imzalanma zorunluluğu işletme sahiplerine ek bir külfet getirmeyecektir: Defter tutma ücreti dışında herhangi bir ücret ödenmeyecektir. Ücreti, işin hacmine ve verilecek emek zamanına göre işletme sahibi ile meslek mensubu karşılıklı belirleyeceklerdir. Alınacak ücret resmi gazetede yayımlanan tarifenin altında olmayacaktır. Alınacak ücret Bakanlığın yayınladığı tarifenin veya Odanın önerdiği tarifenin de üzerinde olabilir. Bu konuda zorlama yapılamaz. Emeğin bedeli ancak karşılıklı anlaşarak belirlenebilir. Siz tüm Türkiye’de tek bir ayakkabı fiyatı, tek bir traş ücreti, tek bir muayenehane ücreti olsun diyebilir misiniz ki tek bir muhasebe ücreti olsun. Deseniz bile uygulayamazsınız. Bizim tarifelerimizde eksik olan; ayda üç fatura kesen ve düşük cirolu bir esnafın defter tutma ücreti ile ayda beş klasör fatura getiren ve yüksek cirolu esnafın defter tutma ücretinin aynı olmasıdır.
Bu konuda Odamızca çalışmalar başlamıştır. Yeni ücret tarifesi hazırlanana kadar bizler her türlü özveriye hazırız. Zorlama olmadan, kaçak muhasebeciden gelecek esnafın defterlerini gerekirse meslektaşımız Bakanlığın tarifesinden de tutacaklardır. Yeter ki kayıt dışı ekonominin disipline edilebilmesi için bir adım atılsın. TEBLİĞİN EKSİK YÖNLERİ İLE İLGİLİ ÖNLERİLERİMİZ: 1-Tam tasdik limitleri en az 60 milyar net aktif ve 150 milyar net satış cirosunu yükseltilmeli ve yeniden değerleme katsayısına bağlanmalıdır. 2-Yanıltıcı belge tespitinde ortaya çıkması muhtemel duraksamaları giderebilmek için, bu bağlamda sorumluluk kapsamının şartlı olarak belirlenmesi gerekmektedir. Örneğin yükümlünün parafı veya imzası bulunan fatura ve belgelerden dolayı ortaya çıkan işlemlerde, muhasebeci veya mali müşavire sorumluluk yüklenmemesi gerekmektedir. 3-Meslek mensubunun sorumluluğunu sigorta edecek bir sistemin devreye sokulması gerekmektedir. 4-Maddi yükümlülüklerin tam olarak yerine getirilmesi görevi yükümlüye aittir. Bu konu açıkça belirtilmelidir. 5-Müteselsil sorumluluk ilkesinin çalışabilmesi için mevcut hukuk düzeninde, muhasebeci veya mali müşavirin bu konuda kusuru veya suçu olmasının kanıtlanması gerekmektedir. 6-Meslek mensubunun sorumluluk hali ile yükümlü ile ilişkilerini düzenleyen ve ücret garantisini sağlayan düzenlemelerin, yasa maddesi haline getirilmesi gerekmektedir. 7-Meslek mensuplarının yapacağı denetimin, “doğruluk denetimi değil, uygunluk denetimi” olduğu netleştirilmelidir. 8-Eski yıllarla ilgili belge ve bilgilerin kaybolmasından, belgelerin kapsamından, envanter bilgileri, borç ve alacak bilgilerinin doğruluğundan, mükelleflere imzalattırılması kaydıyla meslek mensuplarının sorumlu tutulmaması gibi örneklerle, “sorumluluk kavramı” açıklığa kavuşturulmalıdır. 9-Hatalardan doğacak cezalardan öncelikle mükelleflerin sorumlu tutulması,meslek mensubunun hatalarından doğan cezaların, rücu yoluyla meslek mensubundan talep edilebilmelidir. 10-Meslek mensupları adına yapılacak tarhiyatlara karşı meslek mensuplarının itiraz hakları tebliğde netleştirilmelidir. 11-Muhasebe-Mali Müşavirlik Bürolarının Çalışma Usul ve Prensipleri ile ilgili olarak gerekli çalışmalar yapılmalı, “Çalışma Dosyası Prototip”leri hazırlanmalıdır. 12-VUK’da yer alan kayıt süreleri yükseltilmelidir.
13-Sahte belge kullananlarla ilgili kitapçık çoğaltılarak meslek mensuplarına dağıtılmalıdır. 14-Meslek mensubu tahsildar konumundan kurtulmalıdır. 15-Meslek mensupları unvan ayırımı yapılmadan ortaklıklar kurabilmelidirler. KAYITDIŞI EKONOMİNİN DİSİPLİNE EDİLMESİNE YÖNELİK ATILAN BU ADIMIN YANISIRA YAPILMASI GEREKENLER * Götürü vergi esası kaldırılmalıdır. * Her türlü giderlerin indirilmesi sağlanmalıdır. * Ortalama kar haddi esası kaldırılmalıdır. * Vergi oranları azaltılmalıdır. * Vergi dilimleri genişletilmelidir. * Hayat standartı esası kaldırılmalıdır. * Sigortasız çalışma önlenmelidir. Bunun için; -Sigorta oranları düşürülmeli, -Konut ve tasarruf teşvik fonu kaldırılmalıdır. 29.03.1995’ DE YAYINLANAN 2 NOLU TEBLİĞ ÜZERİNE: Vergi vermemeye bağışıklık kazanan büyük bir kesimin baskısı üzerine Maliye Bakanlığı 2 nolu Tebliği hemen çıkarmak zorunda kalmıştır. 1 Nolu Tebliğ çıktığında bağlı çalışan arkadaşlarımız niye birden fazla firmanın beyannamesini imzalayamıyoruz diye ayağa kalktılar. Bu konuda Danıştay’a iptal davası açtılar. Danıştay’da yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bakanlık da bunun üzerine: 2 Nolu Tebliğde bağımlıları devre dışı bıraktı. Bu kararı doğru bulmuyoruz. Birilerine kızarak, duygusal davranarak ülke gerçekleri göz ardı edilemez. Bu eksikliğin süratle düzeltilmesinin gerekliliğinin bilincinde olarak takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz. 2 Nolu tebliğde yapılan ikinci yanlış ise; 1.İkinci sınıf tacirlerden; a)Alım satım veya imalat faaliyetlerinde bulunanlardan bir önceki yıl satışlarının tutarı 500 milyon lirayı, b)Yukarıda yazılı olanlar dışındaki işlerle uğraşanlardan bir önceki yıl gayri safi iş hasılatlarının tutarı 250 milyon lirayı, 2.Zirai kazancı işletme hesabı esasına göre tespit edilen çiftçilerden bir önceki yıl hasılatları tutarı 500 milyon lirayı, 3.Serbest Meslek faaliyetlerinde bulunanlardan bir önceki yıl gayri safi hasılatları tutarı 125 milyon lirayı, aşmayanların beyannamelerini imzalatma zorunluluğunun olmamasıdır.
Bu tip muafiyetler sistemin özüne aykırıdır. Bu hususun bir an evvel düzeltilmesinde yarar vardır. 29.03.l995’DE YAYINLANAN 17 NOLU TEBLİĞ ÜZERİNE Tekel bayileri, akaryakıt bayileri ve tüp gaz bayilerinin bir önceki yıl aktif toplamı 60 milyar veya net satışları tutarı 120 milyarı aşmaları halinde tam tasdike tabi olacakları yönündeki limit artışını olumlu karşılıyoruz. Ancak diğer sektörlerin de tepkisini azaltmak için aktif toplamını 60 milyar, net satışlar toplamının 150 milyara artırılmasında yarar görmekteyiz. SONUÇ : Mesleğimizin kimlik kazanmasında önemli bir dönemeç olan “beyannamelerin imzalanma zorunluluğu”ile ilgili tebliğlere sahip çıkıyoruz. Kayıt dışı ekonomi ile mücadelede önemli bir adım olan bu uygulamaya tüm kesimlerin sahip çıkması gerekmektedir. Demogoji yaparak, siyasi şov yaparak bu ülke bir yere gelemeyecektir. Bir gecede Türkiye’nin tüm sorunları çözümlenmeyeceğine göre, gelin hep birlikte bir yerlerden başlayarak, kendimize düşen sorumlulukları yerine getirelim.
ERKİN BALANAN’IN ARDINDAN Odamızın Müteşebbis Heyet ve I. Dönem Başkan Yardımcımız, Danışma Meclisi Başkanımız; gerek İstanbul’da gerekse Ankara’da yapılan bütün genel kurulların vazgeçilmez divan başkanımız, meslek mücadelesinin ender yetiştirdiği sevgili dostumuz, kardeşimiz, yol arkadaşımız Erkin BALABAN’ ı yitirdik . Sevgili Erkin ilkeli, disiplinli ve tutarlı idi. Aldığı görevleri eksiksiz yerine getirir, inandığı her şeyi dobra dobra anlatırdı. Odamızın kuruluşunda büyük emeği geçen Erkin kardeşim, 4,5 ay hergün 80 km yol kat ederek Silivri’den İstanbul’a gelirdi. Sabahlara kadar süren çalışmalarda en ufak şikayeti olmazdı. Yeter ki üretkenlik olsun derdi. Onun, konulara ve olaylara yüksek hakimiyetini, bilgi birikimini, tatlı-sert toparlayıcılığını, hepimize huzur ve güven veren engin kişiliği hep, ama hep arayacağız. Benim tanıdığım Erkin BALABAN’ın en çok sevdiği iki şey vardı. Birincisi eşi ve çocukları, ikincisi ise mesleği, Birlikte; çocuklarımıza, “...büyüyünce muhasebeci olacağım” demelerinin kavgasını ilke edinmiştik. İnanıyorum ki onun bu dileğini bizler ve çocukları görecek. Onun demokrat, dürüst, ilkeli mesleki hep birlikte yaşatacağız. Güle güle sevgili Erkin BALABAN, gözün arkada kalmasın... Dün de yanındaydık bugün de... Yarın da yanında olacağız. Yüreklerimizin en sıcak köşesini sana ayırdık, sevgili kardeşim rahat uyu... Yahya ARIKAN “SENİ KİMSE GEÇEMEZ” ERKİN BALABAN muhasebe mesleğinin kendisiydi. Muhasebe kurallarının, ilkelerinin tek düzesiydi. İnandığı doğrulardan ödün vermeden,sonuna kadar mücadele eden,mesleğin bütünlüğü ve meslektaşların birlikteliği için her dönem kararlığını gösteren. Bir dostun ardından yazı yazmak, onu anlatmak ne kadar zormuş. Acı dolu yüreğin hissettiklerini, kuralları belli kalıplara sağdırarak. Yılların meslek mücadelesi, esprileri, kızgınlığı ve gülmesi nasıl anlatılabilinir? Kısaca, muhasebe dünyasından bir yıldız kaydı. Tanıyanlar gerçek bir dostu, örnek insanı kaybetmenin acısını yaşıyorlar.
ERKİN, Genel Kurul Salon’unda görünmese de bizi hep izleyecek, kendimiz de ERKİN’den bir parça kendimizde mutlaka bulacağız ve onunla yaşatacağız. Sevgili ERKİN, Yaşamında bir farklılık vardı. Ölüm şeklinde de... Bizleri bırakırken “son numaranı da yaptın.” Şuna inan ki, “SENİ KİMSE GEÇEMEZ” Uğur BÜYÜKBALKAN DEĞERLİ DOST Senin dürüstlüğün ve çalışkanlığın bizlere rehber olacaktır. Seni asla unutmayacağız. Hasan ILDIR Erkin Balaban, her zaman belli bir bilinç içinde olan, bulunduğu konum ve mevkiye emek ererek ve hak ederek gelmesini bilen çok iyi bir insan, iyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir dost, iyi bir meslektaş ve iyi bir demokrattı. O önce insanlık adına, meslek adına ve Demokrasi adına çok büyük bir kayıptır. Yarattığı boşluk ve acı ile sonsuza dek içimizde engin örnek kişiliği ve anıları ile yaşayacaktır. Rahat uyu Erkin Balaban gözün arkada kalmasın. Her şey başlatıp bıraktığın yerden aynı ilkeler ile devam edecektir. Emin olarak rahat uyu. Nail SANLI DİVAN BAŞKANIMIZA İnsanları kazanmanın zor, ama kaybetmenin bu kadar kolay olduğu günümüzde, kavgasında bile dürüst bir insanı kaybettik mi dersiniz? Sanmıyorum, kısacık ömrüne çok şeyleri sığdırdı Erkin BALABAN. İnsanlığını, dürüstlüğünü, disiplinini her zaman örnek alacağız. Serpil ZORBOZAN SEVGİLİ ERKİN Sen her zaman sevecen, disiplinli, ilkeli ve demokrat kişiliğinle kalbimizde yaşayıp, asla unutulmayacaksın. Seni arayacak ve özleyeceğiz. Masis YONTAN O YOL ARTIK Erkin Balaban, dürüstlüğün, doğruluğun, demokratlığın temsilcisiydi. O yok artık. Numan SAĞ
HER DOĞRUYU, HER YERDE SÖYLEYEBİLEN DOSTUM Demokratik ve meslek mücadelemizde eksikliğini her dönem her yerde hissedilecek. Seni saygı ile anıyorum. Erhan Zafer AKGÜÇ SEVGİLİ ERKİN Seni Asla Unutmayacağım. Ülkü SÖNMEZ Sevgili ERKİN, Seni kimseye tanıtmanın gereğini görmüyorum. Anlatılabilmek de o denli zor. Birlikte çalışmanın her zaman hazzını duydum, duyacağım da. Her zaman dürüstlüğün, demokrasi anlayışın, kararlılığın, disiplinli iş ve görev anlayışın hepimize örnek olmuştur. Mesleğimiz, meslek örgütümüz senin gibi çağdaş bir arkadaşını kaybetmenin üzüntüsünü yıllarca yüreğinde taşıyacaktır. İlkelerin, düşüncelerin ve anılarınla her zaman yanımızda olacaksın, bunu biliyoruz. Bizler de düşlerinin savunucusu olacağız. Aramızdan erken ayrılman tarifi mümkün olmayan büyük bir kayıp. Elbet Erkin BALABAN’ı bulamayacağız, ama Erkin BALABAN gibi düşünenleri yetiştirmek, yaşadığımız sürece görevimiz olacaktır. DEĞERLİ KARDEŞİM “ RAHAT UYU”. Mehmet EREN SEVGİLİ ERKİN Seni Tuzla Piyade okulunda tanıdım. Seni o kadar sevdim ki hiç unutmadım unutmayacağım. Ali UYSAL
HUKUK YA DA YASA YAYIN KURULU Yasalar genel hukuk prensiplerine uygun, hukuk ve hukuksal sorunlar kamuoyuna mal edildiği zaman değer kazanır, anlamlaşır. Ne yazık ki bu her zaman konularıyla, sorumları ile kamuoyuna mal edilemiyor. 60 milyon insan ve yaklaşık 12 milyon aileden ibaret ülkemizde yargıya intikal eden dosya sayısı 10 milyon dolayındadır. Başka bir deyimle ailelerin % 83’ü ya da her altı kişiden yargı ile şu veya bu şekilde ilişki içindedir. Demokrasi ve hukuk kültürünün henüz tam yerleşmediği toplumların belirgin özelliklerinden biri ulu orta suçlamalardır ya da suçlamaya duyulan meraktır. Toplum ve özellikle erkini elinde tutanlar eleştiri, özeleştiri kültürüne henüz varamamıştır. Kanunlar var, toplumun siyasi idari örgütü olan devlet kanun devletidir. Ne var ki mevcut kanunların hukukun genel ve evrensel normlarına uygunluğu ya da aykırılığı çoğu zaman tartışılır. Tartışılır tartışılmasına da bir türlü düzeltilmez. Günümüzde de varlığını sürdüren kimi demokrasi dışı totaliter yönetimlerde, kendi egemen görüş ve düşüncelerine karşı olanlara yalnız suçlama ve cezalandırma, buna karşın savunma diye bir haktan söz edilmekte. Dahası suçlama ve cezalandırma yetkisi hep egemenlerle adamlarına cezalandırma ise hep halka ait. Çünkü bu tür toplumlarda halk-vatandaş değil bir nevi köledir, ya da tebaadır. İşte demokrasi ve insan haklarının tam yerleşmediği ya da yerleşilmesini, istenilmediği toplumlarda hukuk ve hukukun en temel öğesi olan savunma hakkı gelişmiyor, gelişemiyor. Devlet yapısal ve yönetsel olarak yasalın ötesinde hukuk devleti olamıyor. Hukuk devletinin temelinde birey hep suçlanmaz, genel eğilim hep suçlama üzerinde kurulmaz. Suçlama kadar savunmada aynı ölçüde temel kuraldır. Yargıçların vicdani kanaatları ve bağımsızlıkları teminat altında olup, kararlar gerekçeleri ile açıklanmakta, suçlamanın da savunmanında yargıçlarında gerekçeli kararları örnekleriyle, kıyaslamalı analizler yapılmakta. Özetle 1215 yılında imzalanan Magna Carta anlaşmasıyla “ Maddesiz suçlama olmayacağı” temel ilkeye bağlanmıştır. Bugün ülkemizde kimse, kimseye dahası kamu kurum, kuruluş ve bunlarda görev yapanlara güvenmemekte. Bu güvensizlik ve belirsizlik ortamdan çıkış yolu bulabilecek yeteneğinin varlığına inanmamakta. Artık radikal bazı değişikliklerin eşiğindeki ülkemizin her şeye rağmen varlığını sürdüren ekonomik, sosyal siyasal ve toplumsal yapıyı basit, yüzeysel düzenlemelerde varlığını sürdürebilmesi ne kadar olanaklıdır. Son dönemlerde yapılan uluslar arası anlaşmalarla birlikte hukuk ve hukuksal sorun ve uygulamalar uluslar arası genel kabul görmüş norm ve standartlara uymak zorundadır. Başta demokrasi, insan hakları ve fikir özgürlüğü olmak üzere hiçbir ülke dilediği şekilde hareket edemez, temel ve genel kuralları ihlal edemez. Bu gün yaşadığımız dünya 7 kıta, 200 kadar ulus devlet ve 3000 kadar irili ufaklı etnik gruptan oluşan koskoca bir devlettir. Ne acı ki bu koca devletin çoğu bölgelerinde savaşlar,iç çatışmalar, açlık, sefalet, sömürü ve yolsuzluklar kol gezmektedir. Oysa bu kirli savaş ve iç çekişmeler, harcanan paralar insanların temel gereksinmeler için harcansa tüm savaşlar kendiliğinden sone ererdi. Ne yazık ki savaşlar her gün binlerce can alıyor, hem de bir hiç uğruna. Geride yokluk, sefalet ve göz yaşından başka hiçbir şey bırakmadan.
Evet hukuk geneldir, evrenseldir, yasalar ise özeldir, ulusaldır. Çağdaş evrensel hukukun temelinde, yasalara karşı suç işleyenlerin suçlulukları ispatlanma kuralı vardır. Oysa biz ve bizim gibi ülkelerde tam tersi bir durum vardır. Birey her zaman suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışır. Çoğu zaman suçsuzluğunu ispatlamaya çalışan salt insanlar değil bazen bir kurum veya örgütte olabiliyor. 60 yıllık bir mücadeleden sonra ancak 1989 yılında yasallaşarak yürürlüğe giren Muhasebe Meslek yasası ile örgütlenen muhasebe mesleği, aradan geçen beş yıllık süreye rağmen Maliye Bakanlığının vesayetinden halen kurtulabilmiş değildir.Vesayet meslek yasasının çıkışı ile kendini göstermiş , bu güne kadar da artan oranda varlığını sürdürmektedir. Bugüne kadar meslek ile ilgili yayınlanan 16 adet tebliğin 13’ü Y.Mali Müşavirlere, 1 Adedi SMM Müşavirlere, 2 adedi ise YM Müşavir ile SMM Müşavirlerin Tasdik ve imza yetki ve Sorumlulukları ile Asgari Ücret Tarifesi belirleme ve yayınlama hakkında olmuştur. Özellikle son olarak yayınlanan, Tasdik ve İmzalama ile ilgili 14 Sıra ile Asgari Ücret tarifesi ile ilgili 16 Sıra Numaralı Genel Tebliğler üzerinde düşünürken göze çarpan ilk nokta insanlara güvensizlik olgusudur. 23 Şubat 1995 tarih ve22211 Sayılı R.Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren S.Muhasebecilik, SMM Müşavirlik ve YM Müşavirlik Kanunu Genel Tebliği Sıra No: 14 ile yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara ekli mali tablolar ve bildirimlerin YM Müşavirlerce tasdiki ile Ticari, zirai ve mesleki kazancı nedeniyle gerçek usulde vergilendirilen gelir vergisi mükellefleri ve kurumlar vergisi mükelleflerinden bir önceki yıl aktif toplamı 30 milyar lirayı ve net satışlar toplamı 60 milyar lirayı aşmayan (Bu rakamların hangi değer ölçülerine göre tesbit edildiği doğrusu araştırma konusu olmaya adaydır), yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerini 3568 sayılı kanuna göre yetki almış S. Muhasebeci veya SMM Müşavirlere imzalatmak zorunluluğu hakkında tebliğin en öz anlatımı yaşanılan toplumun insanlarına duyulan güvensizliktir. Bu tebliğ ile açıkça meslek mensuplarına güvenilmediği gibi tüm ticari, zirai ve meslek faaliyetlerinde bulunan mükelleflere de güvenilmemiştir. Meslek mensuplarına verilen imza ve tasdik yetkilerine karşın yüklenilen sorumluluk eş orantılı değildir. Hele 11 Mart 1995 tarih ve 22224 Sayılı R.Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 16 Sıra Numaralı Genel Tebliğ ile “S.Muhasebeci, SMM Müşavir ve YM Müşavir Ücretlerinin esasları hakkında yönetmelik” hükümlerine dayanılan Asgari ücret tarifesi yayınlama yetkisi Maliye Bakanlığına ait bulunmakta görüş ve uygulaması ile imza, tasdik yetki ve sorumlulukları ise birbirleri ile büyük çelişkiler içermektedir. Bu tebliğlerde salt insana güvensizlikleri değil aynı zamanda emeğin değeri de göz ardı edilmektedir. Ülkemizde 1993 yıl sonu itibariyle 25473’ü kamu, 584656’sı Özel sektör olmak üzere toplam 610129 adet işyeri ticari, zirai veya meslek faaliyetinde bulunmaktadır. Bunun % 2’si kooperatif, % 12’si Anonim, % 16’sı Adi ortaklık, % 20’si Limited, % 24’ü Fert ve %26’sı ise kollektif şirket şeklinde örgütlenmiştir. Ticari faaliyette bulunan 610.129 kayıtlı işyerinin 10-12.000 arasındaki bölümünün aktif toplamı 30 milyar veya satışları 60 milyar lirayı geçmekte 600.000 işyerinin ise bunun altındadır.Gene sigortalı çalıştırılanların durumuna baktığımızda işyerlerinin büyük çoğunluğu on’un altında ücretli çalıştırılmaktadır. Daha doğrusu Konut Edindirme Yardımı Fonu ile Z.Tasarrufu Teşvik Fonu gibi belalardan kurtulmak için sigortalı çalıştırılanların adedi hep düşük gösterilmektedir. Gene 1993 yılı rakamlarına göre 1 sigortalı çalıştıran işyeri sayısı 295.000 adet, 2-9 sigortalı çalıştıran işyeri sayısı 276.000 adet 10 ve üzerinde sigortalı çalıştıran işyeri sayısı ise ancak 39.000 adettir. Ticari, zirai, mesleki faaliyete bulunan işyerlerinin %66’ı olan 402.600 adedi gelir vergisi mükellefi olup, bunun % 97’si ise hayat standardı esasına göre gelir vergisi vermekte, %3’ü ise hayat standardı üzerinde gelir beyan etmektedir.
Anayasamızın siyasi haklar ve ödevler bölümünde yer alan 73.madde hükmü gereği olarak “Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür” Anayasa gereği vergi, harç ve benzeri mali yükümlülüklerinin yasalarla konulması, kaldırılması ya da değiştirilmesi mümkündür. Yükümlüleri belirleme yetkisi yasalar çerçevesinde gelir idaresine aittir. Gelir idaresi yükümlüleri tesbit eden ve vergi alan yerdir. Anayasal vergi ödeme görevi vergi yasaları tarafından vergiyi doğuran olayda vergi ödemekle yükümlü durumuna gelen kişiler tarafından yerine getirilir. Yükümlü yasalara göre kendine vergi borcu yüklenilen gerçek veya tüzel kişidir ya da vergi sorumlularıdır. VUK’nun 134. maddesinde yer alan incelemenin amacı hükmünde “Ödenmesi gereken” vergiden söz edilmektedir. Ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, ödenmiş vergilerlin doğruluğunu araştırmaktan farklıdır. Ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu sağlamak için bazı yöntemlere başvurulabilir. Ortalama kar haddi, Asgari gayri safi hasılat ve gider esasına göre gelir tayini veya hayat standardı esası gibi, Mükelleflerin ödevleri ise VUK’nu 153-257 maddeleri arasında belirlenmiştir. Muhasebe meslek mensuplarının sorumlulukları ise meslek ahlakı belirlenmiştir. Ve bu ahlak anlayışı, görev ve sorumluluk bilinci o kadar yerleşmiştir ki yazılı hale gelmesine de gerek yoktur. Unutulmamalı ki gelir idaresinin de mükellefinde en büyük yardımcısı muhasebe meslek mensuplarıdır. Meslek mensupları görev yaptığı sürece gelir idaresi vergi gelirlerini alır, mükellef vergi ödeme yükümlülüğünü yerine getirir. Toplumda birey, kurum ve kuruluşların, toplumsal yarar ve dayanışma anlamında zorunlu ve farklı işlevleri olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır.
BEYANLARIN ZAMANINDA YAPILMAMASI Veysi Seviğ YMM Vergi Usul Yasası’nın 30 maddesinin dördüncü fıkrası hükmü gereği olarak, yükümlülerin kanuni süresi geçtikten sonra beyannamelerini vermeleri halinde, bu beyannamede gösterilen matrah üzerinden idarece re’sen tarhiyat yapılmakta ve söz konusu beyannameler yasal düzenleme gereği re’sen takdir işlemi için ayrıca Takdir Komisyonu’na gönderilmemektedir. Ancak vergi incelemesine başladıktan sonra veya yükümlünün ilgili dönem matrahına ilişkin işlemlerinin Takdir Komisyonuna sevkinden sonra verilen beyannameler için bu hüküm uygulanmaktadır. Diğer yönden Vergi Usul Yasası’nın 350. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereği olarak vergi incelemesine başlanılmasından veya Takdir Komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç olmak üzere, kanuni süresi geçtikten sonra kendiliğinden verilen beyannameler için ziyaa uğratılan verginin %50’si kadar kusur cezası kesilmektedir. Bu düzenlemeler çerçevesinde yasal süresi geçtikten sonra herhangi bir idari takibe alınmadan beyannamelerin kendiliğinden vergi dairesine verilmesi halinde:
Verilen beyannameye istinaden hesaplanacak olan ödenecek vergi için kusur cezası ve birinci derece iki kat usulsüzlük cezası kesilecek ve bu cezalar birbiriyle karşılaştırılacak, ağır olanı yükümlüden aranacaktır. Verilen beyannamede zarar gösterilmesi veya yapılan mahsuplar dolayısıyla ödenecek verginin bulunmaması halinde, yalnızca birinci derece iki kat usulsüzlük cezası kesilecektir. Verilen beyannamede matraha ilişkin bilgilerin gösterilmemesi halinde matraha ilişkin işlemlerin re’sen takdir yoluyla yapılması, kaçınılmaz olmaktadır. Bu nedenle dönem matrahı, incelemeye yetkili olanlarca veya Takdir Komisyonu tarafından belirlenecektir.
Yasal süresi içinde verilmeyen beyannamenin bilahare pişmanlık hükümlerinden yararlanma isteği ile vergi dairesine verilmesi halinde ise:
Yasal süre içerisinde verilmeyen beyannamenin daha sonra Vergi Usul Yasası’nın 371. maddesi uyarınca pişmanlık istemi ile verilmesi ve pişmanlık koşullarının yerine getirilmesi halinde pişmanlık istemleri geçerli sayılarak gerekli işlemler yapılcaktır. Pişmanlık istemi ile verilen beyannamelerde zarar gösterilmesi veya mahsup nedeniyle ödenecek verginin bulunmaması halinde, pişmanlık istemi kabul edilmeyecek ve bu beyannameler için yalnız birinci derece iki kat usulsüzlük cezası kesilecektir. Ancak idare gerek görürse bu yükümlüler hakkında vergi incelemesi yapabilecektir. Beyannamenin pişmanlık istemi ile verilerek, bu istemin kabul edilmesinden sonra pişmanlık şartlarının ihlal edilmesi halinde ise bu beyannameye istinaden hesaplanacak olan ödenecek vergi ve kesilecek olan kusur cezası, birinci derece iki kat usulsüzlük cezası ile mukayese edilecek ve miktar itibariyle ağır olanı yükümlüden aranacaktır.
Yasal süre içersinde beyannamenin verilmesinden sonra gerek kendiliğinden gerekse pişmanlık istemi ile verilen ve fakat pişmanlık koşullarının yerine getirilmediği anlaşılan ek
beyannameler için usulsüzlük cezası kesilmeden, beyan dışı bırakılan matrah kısmı veya vergi farkı için kusur cezası kesilecektir. Ancak yasal süresi içinde veya yasal süresi geçtikten sonra kendiliğinden verilen ve matrah azaltıcı nitelikte olan beyannameler için hiçbir işlem yapılmadan inceleme başlatılacak ve bu beyannameler inceleme sonucuna göre değerlendirilecektir. Yasal süre geçtikten sonra verilen beyannamelere istinaden hesaplanan vergiler için tahakkuk fişi, cezaları için ihbarname düzenlenecek, tahakkuk eden vergi için de ayrıca Vergi Usul Yasası’nın 112. maddesine göre gecikme faizi hesaplanacaktır. Vergi Hukukunda esas olan, beyannamenin süresi içinde verilmesidir. Süresi içinde verilmeyen beyanname için, idare her vakit, yasal düzenlemeler çerçevesinde işlem yapma hakkına sahiptir. İçinde bulunduğumuz mart ayı sonuna kadar Gelir Vergisi yükümlülerinin geçtiğimiz yılla ilgili gelir ve kazançlarını gösteren beyannamelerini ilgili vergi dairesine vermeleri gerekmektedir. Sürenin son günleri yaklaştıkça, beyannamenin vergi dairesine verilmesi de zorlaşacaktır. Bu nedenle yükümlülerin bir an önce beyannamelerini ilgili vergi dairelerine vermelerinde yarar vardır.
İHRACAT SAYILAN PERAKENDE MAL SATIŞINDA KDV İADESİ Dr. Levent DEMİRDAĞ Vergi Denetmeni Dilek Sevimkan Vergi Denetmeni I- GENEL BİLGİ Muamele Vergisi olarak da isimlendirilen KDV, işlem üzerinden alınan bir vergi türüdür. Verginin konusu, Kanunda belirtilen “işlemler”den yani, mal teslimi veya hizmet ifasından oluşmaktadır. Bu vergiden söz edebilmek için, - Mal teslimi ya da hizmet ifası şeklinde bir işlemin mevcudiyeti - İşlemin Türkiye de yapılması, - İşlemin ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılması gerekmektedir. (KDVK md 1) Bu belirlemelerde, “Türkiye” deyimi ile Türkiye Cumhuriyeti siyasi sınırları içinde kalan yerler anlaşılmalıdır. (Türkiye siyasi sınırları; Gümrük Kanunu’nun 14. maddesi ile Gümrük yönetmeliğinin 9. maddesine göre, karada siyasi sınır, denizde ise sahile 6 mil uzatan geçen hattır. Gümrük mevzuatı uyarınca gümrük hattı dışı sayılan yerlerde Türkiye kavramına dahildir. Bu yerlerde yapılan teslim ve hizmetler Türkiye’de yapılmış sayılır ve prensip olarak KDV’ye tabidir. Fakat Kanunun 16/1-c maddesi ile bu yerlerde yapılan işlemler KVD den istisna edilmiştir.) Açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere malın teslimi belirtilen faaliyetler çerçevesinde Türkiye’de gerçekleşmişse, teslim edenin veya teslim alanın hangi ülke uyruğunda bulunduğuna bakılmaksızın KDV’nin doğduğu kabul edilir. Mal ve hizmetlerin nihai manada tüketildikleri veya faydalanıldıkları memlekette KDV ye tabi tutulması, bu kanunun temel ilkelerinden biridir. Yurt dışına yapılan teslim ve ifaların KDV istisna kapsamına alınması da bu ilkeden kaynaklanmaktadır. Katma Değer Vergisi Kanunun 11. maddesiyle yurt dışına yapılan teslim ve ifaların KDV’den tümüyle arındırılması, tam istisna uygulaması sağlanmıştır. Daha açık bir ifadeyle bu istisna; - Doğrudan mal ve hizmet ihracı, - Turiste mal satışı, - İhraç kaydıyla teslim, konularında uygulanmaktadır. Burada üzerinde duracağımız husus, “Perakende ihracat” da diyebileceğimiz Türkiye’de ikamet etmeyen alıcıların aldıkları ve yurtdışına götürdükleri mallara ait ödedikleri KDV’lerin
tekrar kendilerine iade edilmesinde izlenecek Maliye Bakanlığı’nca belirlenen usul ve esaslardır. II. TÜRİYE’DE İKAMET ETMEYEN ALICILARA AİT İSTİSNA KAPSAMI: 1. İstisnadan Yararlanacaklar: KDVK’nun 11/1-b maddesinde düzenlenen bu istisnadan, - Türkiye’de ikamet etmeyen ve satın aldığı malı yurt dışına götüren yabancı uyruklu alıcılar. - T.C. vatandaşı olmakla birlikte yurt dışında bulunan ve yabancı ülkede ikamet ettiklerine dair, o ülkenin resmi makamlarından ikamet tezkeresi ya da aynı mahiyette bir belge alanlar yararlanacaklardır. 2. İstisnadan Yararlanamayacaklar: - T.C. Vatandaşı olup, Türkiye’de ikamet eden gerçek kişiler - T.C. Vatandaşı olmakla beraber yurt dışında ikamet eden, ancak ilgili resim makamdan ikamet teskeresi alamayanlar, - T.C. Vatandaşı olmakla beraber yurt dışında ikamet geden, ancak ilgili resmi makamdan ikamet teskeresi olmayanlar, - T.C. vatandaşı olmayan ancak Türkiye’de geçici veya daimi ikamet belgesi alanlar, 3. İstisna Kapsamında Satış Yapabilen Satıcılar: Yukarıda belirtilen alıcılara, belli tutar ve neviden malları teslim etmeleri nedeniyle tahsil ettikleri KDV’yi iade etmek yetkisine haiz olabilmek için satıcının; - Gerçek usulde KVD ye tabi mükellef olması, - Bilanço veya işletme hesabı esasına göre defter tutuyor olması, bağlı oldukları Vergi Dairesinden izin belgesi almış olması ve bu belgeyi işyerinde görünen bir yere asması gerekmektedir. bU istisna kapsamında satıcıların satış yapabilmeleri için yukarıdaki şartları topluca taşımalarının zorunlu olduğu Tebliğle belirlenmiştir. İzin belgesi almaksızın diğer şartların varlığı halinde yapılan satışlarda istisna uygulamasının mümkün olduğu hususunda Danıştay’ın 16.12.1993 tarihi ve E. No 1991/3786, K.No 1993/5915 sayılı Kararı bulunmaktadır. Bu kararda; sadece izin belgesi olmasının bir şekil noksanlığı olduğu ve KDV’den istisna olan teslimin varlığını ortadan kaldırmayacağı şekilde görüşe yer verilmiştir. Ancak bu karar olayına ve şahsa münhasır olduğundan,genel uygulamayı etkilememeli kanısındayız. 4. İstisna Kapsamına Giren Mallar: Her türlü mal teslimi istisna kapsamına girmektedir. Hizmet ifaları ile yurt dışına çıkarılması mutad olmayan, genellikle yurt içinde tüketilen yiyecek ve içecek maddeleri iade kapsamına girmemektedir. İade kapsamına giren malların faturada gösterilen vergisiz bedelleri toplamının 3.000.000.TL’nin üstünde olması halinde bu istisna uygulanabilir. Toplam tutara aynı fatura da birden fazla mal çeşidi dahildir. 5. İstisnanın Genel İşleyişi:
Bu istisna, KDV’nin önce tahsil edilip, malın yurt dışına çıkarılmasından sonra iade edilmesi şeklinde uygulanır. Buna göre, satışda düzenlenecek faturada toplam mal bedeli üzerinden KDV, satıcı tarafından ilgili dönem beyannamesinde genel esaslar çerçevesinde beyan edilip ödenir. 6. Satıcı ve Alıcıların Mal Satışı Sırasında Uyacakları Esaslar: a) Satıcı, yabancı uyrukluların pasaportlarını, Türk uyrukluların ise pasaportları ile birlikte yabancı ülkelerde ikamet tezkeresi ya da benzeri resmi belgenin ibrazından sonra satış yapacaklardır. b) Satıcı tarafından bu satışlar için 5 nüsha olarak düzenleyecekleri faturayı; - Alıcının pasaport nevi ve nosu (Türk uyruklular için ayrıca yabancı ülkedeki oturma belgesinin tarih ve no.su) - Varsa alıcının banka şubesi ve hesap no.su - Satıcının bu ifadeler için hesap açtırmış olması halinde banka şubesi ve hesap no.su yazılacaktır. Satıcının 4 nüshalı olarak düzenleyeceği faturanın ilk 3 nüshası alıcıya verilir. Eğer satıcının elinde 4 örnekli fatura bulunmuyorsa, 4 nüshalı faturaları bastırıncaya dek önceden var olan faturalarını kullanabileceklerdir. Bu şekildeki faturaların 2 ve 3. örneklerinin alıcıya fotokopi olarak verilmesi mümkündür. Fotokopi olarak verilen örnekler satıcı tarafından imza ve kaşe tatbiki suretiyle onaylanacaktır. Faturaların 4 nüshalı olması halinde fotokopi çekilmeyeceği açıktır. c) Satışı yapılan malın iadeden yararlanacak alıcılar tarafından alış tarihinden itibaren 3 ay içerisinde Türkiye sınırları dışına çıkarılmalıdır d) Alıcının gümrük çıkışı sırasında fatura nüshaları ve çek düzenlenmiş olması halinde bunların gümrük memurlarınca onaylanması zorunludur. Onaydan önce malların gümrük memurlarına gösterilmesi ve yurt dışına çıkarıldığının tespit edilmesi gerekir. Malların gösterilmemesi ve yurt dışına çıkarılmaması halinde fatura ve çek onaylanmayacaktır. Alıcılar onaylattıkları 3 fatura nüshalarından ikisini onayı yapan memura teslim edeceklerdir. 7. Verginin Alıcılara İadesi: Alıcılar malın satışı sırasında kendilerinden tahsil edilen vergiyi aşağıdaki şekillerde geri alabileceklerdir. 1- İadenin Gümrükten Çıkarken Alınması: İadenin, gümrükten çıkarken alınabilmesi için, satıcılar fatura ile birlikte alıcıya bir çek vereceklerdir. Bu çekte;
-
Faturanın tarih ve no.su Faturada gösterilen KDV nin TL olarak yazılması gerekmektedir. Ayrıca çekin üzerinde Türkiye’de ikamet etmeyen yolculara KDV iadesi dışındaki işlemlerde kullanılmayacağı ve ciro edilmeyeceğine dair şerh bulunacaktır.
Usulüne uygun olarak düzenlenen çek gümrük memuruna onaylattıktan sonra gümrükteki çeki düzenleyen banka şubesine verilir. Aynı banka şubesinin bulunmaması halinde Bankacılık ve kambiyo mevzuatı gereğince çek bedeli gümrükteki herhangi bir banka şubesinden de tahsil edebileceklerdir. Çekte T.C. cinsinden yazılı kolu tutarı karşılığı ABD Doları veya Alman Markı cinsinden alıcıya naklen ödenir. Banka şubesi 1 içinde yaptığı iade ödemelerini, izleyen ayın 10. günü mesai sonuna kadar satıcılara bir dekont ile bildirecektir. 2- İadenin Gümrük Çıkışından Sonra Alınması İadenin gümrük çıkışında alınmaması halinde, alıcı malın gümrükten çıktığını gösteren onaylı belgeleri çıkış tarihinden itibaren 1 ay içinde satıcıya göndermesi, satıcıda iade tutarını, belgeleri aldıktan sonra 10 gün içinde alıcının banka hesabına ve adresine havale etmelidir. 3- Elden İade: Alıcı bu iki usullerde iadesini alamamışsa, fotokopi olmayan onaylı fatura nüshasının çıkış tarihinden itibaren 1 ay içinde satıcıya elden getirmesi halinde satıcı tarafından iade tutarı naklen ödenebilecektir. Çek düzenlenmişse fatura ile birlikte onaylı çekte satıcıya verilecektir. 4- İadenin Avans Olarak Ödenmesi Satıcılar, isterse iade tutarını alıcıya satış sırasında avans olarak ödeyebileceklerdir. Satış faturasına iade tutarının avans şeklinde ödendiğine dair şerh düşmeleri gerekmektedir. Ancak avans tutarı onaylı belgelerin kendilerine gelmesinden sonra indirim konusu yapılabilecektir. Malın 3 ay içinde yurt dışına çıkarılması ve onaylı faturanın çıkıştan 1 ay içinde satıcıya gönderilme zorunluluğu bu yöntemde de vardır. Bu şartların gerçekleşmemesi halinde ödenen tutar iade edilmiş sayılmayacak indirim kanunu yapılmayacaktır. 5- İadenin Aracı Firmalardan Alınması: İadenin Yetki Belgesi almış aracı Firmaların organizasyonu altında yapılması da mümkündür. Bu kapsamda işlem yapmak isteyen firmalar Maliye Bakanlığına bir dilekçe ile başvuracaklar, yapılacak araştırma ve inceleme sonunda “Türkiye’de İkamet Etmeyen Yolculara KDV İadesi Yetki Belgesi” verilmesi uygun görülenler, anlaştıkları satıcılarla ilgili iade işlemlerini yapabilecektir. III- SATICILARIN DÜZENLEYECEĞİ KDV BEYANNAMESİ: Türkiye’de ikamet etmeyen alıcılara fatura düzenlemek suretiyle mal satan mükellef hasılatlarının 24. üncü satıra, KDV’yide 38-43’üncü satırlara dahil edeceklerdir. Aynı ay
içerisinde veya sonradan bu alıcılara iade ettikleri KDV’yi 54’üncü satırda indirim kanunu yapacaklardır. Satıcılar bir vergilendirme dairesinde alıcılara iade ettikleri vergilerin ayrıntılarını göstermek üzere, firmanın kaşesini ve yetkilerin imzasını taşıyan bir liste hazırlayarak beyannameye ekleyeceklerdir. bu listedeki iade edilen KDV’ler yekunu beyannamenin 54’üncü satırındaki rakamla aynı alacaktır. Beyannamenin 54’üncü satırındaki rakamla varsa, bu istisnaya konu satırları ile ilgili olarak yüklendiği KDV’nin iadesini isteyebilir. Bunun için KDV Beyannamesine ek bildirim eklemesi ve bu bildirimdeki I nolu tablonun ilgili satırlarını doldurması gerekir. KDV iadesinin naklen veya başka vergi borçlarına mahsup suretiyle de alınması mümkündür. KDV iade veya mahsup işleminin Y.M.M.N Tasdik Raporu ibraz edilerek yaptırılması mümkündür. Mükellefler dilerlerse iade formaliteleriyle uğraşmayıp, iade farkını devreden KDV şeklinde de kullanabilirler. YARARLANILAN KAYNAKLAR -
3065 50414 KDV Kanunu 43 nolu KDV Genel Tebliği KDV uygulaması – Maç Mehmet 2. Baskı
TÜRKİYE’DE İKAMET ETMEYEN YOLCULARA TANINAN KDV İSTİSNASININ UYGULANMASI Sadık ÖZDEMİR SMMM Katma Değer Vergisi Kanununun 11. maddesinin 1/b bendi, Türkiye’de ikamet etmeyen yolcuların, satın alarak Türkiye dışına götürdükleri mallar için ödedikleri Katma Değer Vergisinin malın gümrükten çıkışı sırasında iade edileceğini hükme bağlamıştır. İade uygulamaları bu hüküm çerçevesinde sürdürülmektedir. Uygulamaya yön veren düzenlemeler 8.12.1984 tarih 18599 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5 ve 6 seri nolu Katma değer vergisi Genel Tebliğleri, 12.3.1992 tarih ve 21169 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 39 seri nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği ile son olarak 28.7.1994 tarihli ve 22004 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 43 seri nolu Katma değer vergisi Genel Tebliğleri ile yapılmıştır. Sözü edilen istisna uygulamasının usul ve esaslarına ilişkin olarak önceki Genel Tebliğlerde yapılan açıklamalar, son yayınlanan tebliğin yayımı tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır. 1-TÜRKİYE’DE İKAMET ETMEYEN YOLCULARA TANINAN İSTİSNADAN KİMLER YARARLANACAKTIR? Söz konusu istisnadan, Türkiye’de ikamet etmeyen ve satın aldığı malı yurt dışına götüren Türk uyruklu veya yabancı uyruklu alıcılar faydalanabilecektir. a) Türk uyruklular: Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan gerçek kişiler Türkiye’de mukim sayıldığından prensip olarak istisnadan faydalanamayacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde olmakla birlikte, bir yabancı ülkede ikamet etmekte olduklarına dair o ülke resmi makamlarından alınmış ikamet tezkeresi veya bu mahiyette bir belgeye sahip olanlar söz konusu istisnadan faydalanabilecektir. b) Yabancı uyruklular: Prensip olarak Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde olmayanlar bu istisnadan faydalanabilir. Ancak kendilerine Türkiye’de geçici veya daimi ikamet tezkeresi verilmiş yabancı uyruklular istisnadan faydalanamaz. 2-İSTİSNA KAPSAMINDA KİMLER SATIŞ YAPABİLİR? Türkiye’de ikamet etmeyen yolculara tanınan istisna kapsamındaki satışlar, vergi dairesinden “izin belgesi almış, gerçek usulde Katma Değer Vergisi mükellefleri tarafından yapılabilir. İzin belgesi almak için vergi dairesine bir dilekçe ile başvurmak yeterli olup, alınacak izin belgesi işletmede görünür bir yere asılacaktır. 43 nolu KDV Genel Tebliği öncesi izin belgesi alanların belgeleri geçerlidir. 3-İSTİSNA KAPSAMINA HANGİ MALLAR GİRER? Her türlü mal teslimi istisna kapsamındadır. Hizmet ifalarına uygulanmaz.
4-ASGARİ SATIŞ TUTARI Alıcının istisna kapsamında satış yapabilen satıcılardan aldığı malların faturada gösterilen vergisiz bedelleri toplamının 3.000.000 liranın üstünde olması gerekmektedir. Bu toplama, aynı faturada yer alan birden fazla mal çeşidi dahildir. 5-SATICILARIN UYACAĞI ESASLAR Satıcılar istisna kapsamında satışları için düzenleyecekleri faturalara; -Alıcının pasaport nev’i ve numarası, Türk uyruklular için ayrıca yabancı ülkede ikamet ettiklerini gösteren belgenin tarih ve numarası, -Varsa alıcının banka şubesi ve hesap numarası -Satıcının bu iadeler için hesap açtırmış olması halinde banka şubesi ve hesap numarası yazılır. Fatura 4 nüsha düzenlenir, ilk üç nüshası alıcıya verilir. İadenin gümrükteki banka şubesinden yapılmasını isteyen satıcılar, alıcıya faturayla beraber düzenledikleri çeki verirler. Çekle faturanın tarih ve numarası ile birlikte faturada gösterilen Katma Değer Vergisi tutarı Türk lirası olarak yer alır. Gümrükteki banka şubesine çek ibraz edildiğinde karşılığı döviz USD veya DEM alıcıya nakden ödenir. Çeklerde Türkiye’de ikamet etmeyen yolculara Katma Değer Vergisi iadesi dışındaki işlemlerde kullanılmayacağı ve ciro edilmeyeceğine ilişkin şerhler bulunacaktır. 6-ALICILARIN UYACAKLARI ESASLAR Alıcıların istisnadan faydalanabilmesi için satın aldıkları malları 3 ay içinde yurt dışına çıkarmaları şarttır. Alıcılar satın aldıkları mallara ait fatura ile satıcıdan aldıkları çeki gümrük geçişi sırasında gümrük görevlisine malların kontrolü sonucu onaylatır, faturanın 2 nüshasını gümrük görevlilerine bırakır. 7-VERGİNİN ALICIYA İADESİ Alıcılar, malın satışı sırasında ödedikleri vergiyi iki yoldan geri alabilirler, a) İadenin gümrük çıkışında alınması Satıcıların iade için çek vermesi halinde alıcılar gümrükteki banka şubesinden çek bedelinin karşılığı $ yada DEM’i gümrükte onaylatılan faturayı da göstererek alır. Banka bir ay içinde yaptığı ödemeleri izleyen ayın 10. günü mesai saati sonuna kadar satıcılara bir dekont ile ayrıntılı şekilde bildirir. b) İadenin gümrük çıkışında alınması İadenin gümrük çıkışında ödenmesinin mümkün olmaması veya alınmak istenmemesi halinde, alıcı malın çıktığını gösteren onaylı belgeleri çıkış tarihinden itibaren 1 ay içinde satıcıya göndererek, satıcı da iade tutarını, belgeleri aldıktan sonra en geç 10 gün içinde alıcının banka hesabına veya adresine göndermiş olmalıdır. c) Verginin elden iadesi Alıcı yukarıdaki iki usulde de iadesini alamamış ise, onaylı fatura nüshasını çek düzenlenmemişse onaylı çeki gümrük çıkış tarihinden itibaren 1 ay içinde satıcıya elden getirilmesi halinde iade tutarı satıcı tarafından nakden ödenir,
d) İadenin avans olarak ödenmesi Satıcılar istedikleri takdirde vergiyi vergiyi alıcıya avans olarak hemen öder. Ancak belgelerin gümrükçe onaylı şekilde kendisine iadesine kadar indirim hakkını kullanamaz. 8-SATICILARIN İSTİSNA KAPSAMINDAKİ İLGİLİ ÖDEVLERİ İstisna kapsamındaki satışlarla ilgili verginin beyanı ve indirimi ile indirilmeyen vergilerin satıcıya iadesinin, 39 seri nolu KDV Genel Tebliğinin 1/A bölümündeki açıklamalara göre yapılacağı 43 nolu KDV Genel Tebliğinde açıklanmıştır. Kanunun 11/l-6 ve 15/1-9 maddeleri kapsamında işlem yapan tüm mükellefler bu işlemlerini beyannamenin “Teslim ve Hizmetlerinin Karşılığını Teşkil Eden Bedel” satışında beyan ederler. Ancak bu tutarlar beyannamenin 25-35 numaralı satırlar arasına yazılmaz ve bedelinden düşülmez. İç piyasa satışları gederi KDV matrahına dahil edilir. Diğer taraftan herhangi bir vergilendirme döneminde iade edilen vergiler beyannamenin 54. satırına yazılarak satıcı tarafından indirim konusu yapılır. 9-SATICILARA YÜKLENDİKLERİ KDV’LERİN İADESİ Mükelleflerin Türkiye’de ikamet etmeyen yolculara tanınan bu istisnaya konu mallar için yüklendikleri KDV’leri istemleri halinde kendilerine iade edilebilmektedir. Yüklendikleri vergileri iade talep etmeleri halinde, bu teslim veya hizmet bedellerinin iadenin yapıldığı dönemin beyannamesine ekli bildirimin 81. satırına ve yüklenilen vergileri de 82. satıra yazarak gösterirler. İadenin, KDV iadelerine ilişkin genel esaslara göre yapılacağı tabiidir.
YIL SONU KAPANIŞLARI Mehmet TÜRKER YMM
Masis YONTAN SMMM
213 sayılı VUK’nun 175 ve mük. 257.nci maddelerinin Maliye Bakanlığı’na verdiği yetkiye istinaden MUHASEBE SİSTEMİ UYGULAMA GENEL TEBLİĞİ yayınlanmıştır. Bu tebliğde a) Muhasebenin Temel Kavramları, b) Muhasebe Politikalarının Açıklanması, c) Mali Tablolar İlkesi, d) Mali Tabloların Düzenlenmesi ve Sunulması, e) Tek düzen Hesap Çerçevesi, Hesap planı ve işleyişi konularında düzenlemeler Tebliğin ekini oluşturmuştur. Bu düzenleme, bilanço usulünde defter tutan gerçek ve tüzel kişilere ait teşebbüs ve işletmelerin faaliyet ve sonuçlarının sağlıklı ve güvenilir bir biçimde muhasebeleştirilmesi, mali tablolar aracılığı ile ilgililere sunulan bilgilerin tutarlılık ve mukayese edilebilirlik nitelikleri koruyarak gerçek durumun yansıtmasının sağlanması ve işletmelerde denetimin kolaylaştırılması amacı ile yapılmıştır. İşletme sahipleri ve üçüncü kişilerin faaliyet sonuçları hakkında sağlıklı ve güvenilir bilgi sahibi olmak üzere, muhasebe kayıt ve belgelerine dayanılarak hazırlanmış mali tablolardır. Yapılan Düzenlemeler a) Muhasebe bilgilerinin karar alma durumunda olan ilgililere yeterli ve doğru olarak ulaştırılmasına, b) Farklı işletmeler ve aynı işletmenin farklı dönemlerinin karşılaştırılması, c) Mali tablolarda yer alan hesap adlarının tüm kesimler için aynı anlamı vermesi, d) Muhasebe terim birliğinin sağlanması suretiyle anlaşılabilir olmasına, e) İşletmelerle ilgililer arasında güven unsurunun oluşturulmasına yöneliktir. I-DÜZENLEMENİN KAPSAMI Yapılan düzenlemenin kapsamına, bilanço esasına göre defter tutan gerçek ve tüzel kişiler girmektedir. Ancak bilanço esasına göre defter tutmakla beraber faaliyet konuları itibariyle farklı muhasebe tekniği kullanmak durumunda bulunan a) Banka ve Sigorta Şirketleri b) Özel Finans Kurumları c) Finansal Kiralama Şirketleri (Faktoring vb.) d) Menkul Kıymet Yatırım Fonları, Aracı Kurumlar ve Yatırım Ortaklıkları “Muhasebenin Temel Kavramlarına,” “Muhasebe Politikalarının Açıklanmasına” ve mali tabloların ilkelerine uymaları kaydıyla bu Tebliğin diğer mecburiyetlerini yerine getirmekle yükümlü değillerdir. II-YAPILAN DÜZENLEMENİN VERGİ MEVZUATI İLE İLİŞKİSİ Bu düzenleme kapsamında bulunan işletmeler muhasebe sistemlerini bu Tebliğ ve ekinde öngörülen kurallara uygun olarak yürüteceklerdir. Ancak vergiye tabi karın tespiti aşamasında vergi kanunlarında yer alan özel hükümleri göz önünde bulundurmak zorundadırlar. Söz konusu tablolardan hareketle vergiye tabi safi kazancın tespitinde vergi mevzuatı uyarınca istenilen bilgileri sağlayacak şekilde gerekli düzenleme ve hesaplama yapılacaktır.
III.MUHASEBENİN TEMEL KAVRAMI 1- Sosyal Sorumluluk Kavramı 2- Kişilik Kavramı 3- İşletme Sürekliliği Kavramı 4- Dönemsellik Kavramı 5- Parayla Ölçülme Kavramı 6- Maliyet Esası Kavramı 7- Tarafsızlık ve Belgelendirme Kavramı 8- Tutarlılık Kavramı 9- İhtiyatlılık Kavramı 10- Tam Açıklama Kavramı 11- Önemlilik Kavramı 12- Özün Önceliği Kavramı IV- MALİ TABLOLAR İLKELERİ Mali Tablolar İlkeleri, temel mali tabloların düzenlenmesinde işletmeler tarafından uygulanacak kuralları ifade eder. Mali Tablolar, aşağıdaki tabloları içerir. 1- Bilanço (Temel Mali Tablo) 2- Gelir Tablosu (Temel Mali Tablo) 3- Satışların Maliyeti Tablosu (Ek Mali Tablo) 4- Fon Akım Tablosu (Ek Mali Tablo) 5- Nakit Akım Tablosu(Ek Mali Tablo) 6- Kar Dağıtım Tablosu (Ek Mali Tablo) 7- Özkaynaklar Değişim Tablosu (Ek Mali Tablo) Bu tablolardan Bilanço ve Gelir Tablosu dip notları ve ekleri ile birlikte Temel Mali Tabloları, diğerleri ise Ek Mali Tabloları oluşturur. C/1-GELİR TABLOSU İLKELERİ C/2-BİLANÇO İLKELERİ BİLANÇO KALEMLERİ AKTİF I-DÖNEM VARLIKLARI A- HAZIR DEĞERLER B- MENKUL KIYMETLER C- TİCARİ ALACAKLAR D- DİĞER ALACAKLAR E- STOKLAR F- GELECEK AYLARA AİT GİDERLER VE TAHAKKUKLARI G- DİĞER DÖNEN VARLIKLAR, KDV II-DURAN VARLIKLAR A- TİCARİ ALACAKLAR B- DİĞER ALACAKLAR C- MALİ DURAN VARLIKLAR
D- MADDİ DURAN VARLIKLAR E- MADDİ OLMAYAN DURAN VARLIKLAR F- ÖZEL TÜKENMEYE TABİ VARLIKLAR G- GELECEK YILLARA AİT GİDER VE GELİR TAHAKKUKLARI H- GİDER DURAN VARLIKLAR PASİF I-KISA VADELİ YABANCI KAYNAKLAR A- MALİ BORÇLAR B- TİCARİ BORÇLAR C- DİĞER BORÇLAR D- ALINAN AVANSLAR E- ÖDENECEK VERGİ VE DİĞER YÜKÜMLÜLÜKLER F- BORÇ VE GİDER KARŞILIKLARI G- GELECEK AYLARA AİT GELİRLER VE GİDER TAHAKKUKLARI H- DİĞER KISA VADELİ YABANCI KAYNAKLAR I- HESAPLANAN KDV II-UZUN VADELİ YABANCI KAYNAKLAR A- MALİ BORÇLAR B- TİCARİ BORÇLAR C- DİĞER BORÇLAR D- ALINAN AVANSLAR E- BORÇ VE GİDER KARŞILIKLARI F- GELECEK YILLARA AİT GELİR VE GİDER TAHAKKUKLARI G- UZUN VADELİ YABANCI KAYNAKLAR IV-ÖZKAYNAKLAR A- ÖDENMİŞ SERMAYE B- SERMAYE YEDEKLERİ C- KAR YEDEKLERİ D- GEÇMİŞ YILLAR KARLARI E- GEÇMİŞ YILLAR ZARARLARI(-) F- DÖNEM NET KARI (ZARAR) BİLANÇO DİPNOTLARI GELİR TABLOSU A- BRÜT SATIŞLAR B- SATIŞ İNDİRİMLERİ (-) NET SATIŞLAR C- SATIŞLARIN MALİYETİ(-) BRÜT SATIŞ KARI VE ZARARI D- FAALİYET GİDERLERİ FAALİYET KARI VEYA ZARARI E- DİĞER FAALİYETLERDEN OLAĞAN GELİR VE KARLAR F- DİĞER FAALİYETLERDEN OLAĞAN GİDER VE ZARARLAR G- FİNANSMAN GİDERLERİ OLAĞAN KAR VEYA ZARARLAR H- OLAĞANDIŞI GELİR VE KARLAR
I- OLAĞANDIŞI GİDER VE ZARARLAR(-) DÖNEM KARI VEYA ZARARI İ- DÖNEM KARI, VERGİ VE DİĞER YASAL YÜKÜMLÜLÜKLER KARŞILIKLARI(-) DÖNEM NET KARI VEYA ZARARI Bunun yanında bilanço dipnotları da gelir tablosunun dipnotlarında yer alır. REESKONTLAR: Şirketin dönem sonunda aktif ve pasifinde görülen ve vadesi ertesi yıla sarkan senetli borç ve alacakların reeskonta tabi tutulmaları gerekmektedir. Tekdüzen Hesap Planı 122 – 123 ________ ALACAK SENETLERİ REESKONTU kısa uzun Bilanço gününde senetli alacakların, tasarruf değeriyle değerlenmesini sağlamak amacıyla alacak senetleri için ayrılan reeskont tutarlarının izlenmesinde kullanılır. Ayrılan reeskont tutarı alacak senetlerinin altında bir indirim kalemi olarak gösterilir. 322 – 422 – BORÇ SENETLERİ REESKONTU (-) _________ Bilanço gününde senetli borçlardan tasarruf değeri ile değerlendirilmesini sağlamak üzere ayrılan reeskont tutarlarının izlendiği hesaptır. Reeskont Formülü:Anapara x Faiz x Gün --------------------------36.000(Faiz X Gün) Formülüyle (İç yüzdeye göre hesaplanır.) Borç ve alacak senetlerinin reeskontu VUK.nun 281 ve 285’inci maddelerinde vadesi gelmemiş senede bağlı olacak ve borçların değerleme gününün kıymetine irca olunabilir denilmektedir. Ancak 285’nci maddede, alacak senetlerini değerleme gününün kıymetine irca eden mükellefler, borç senetlerini de aynı şekilde işleme tabi tutmak zorunda olduğu hususunda açık amir hüküm bulunmaktadır. Alacak ve borç senetlerinin reeskontları gelir veya Kurumlar Vergisi açısından gider özelliğine haizdir. Alacak ve borç senetlerinin değerlenmesinde Merkez Bankasının İç reeskont faiz haddi uygulanır. Mükelleflerin bankalara teminata verilen alacak senetleri içinde reeskont uygulayabilirler. (Maliye Bakanlığının, 5.5.1988 tarih ve 2-24453-281-16/34038 sayılı özelgesinde açıklama yapılmıştır.) Danıştayda reeskontun iç iskonto formülüyle yapılması gerektiği hususunda kararı mevcuttur. (Danıştay 4. Daire 27.3989/Esas 986/5710, Karar 1989/1486) 31.12.1994 tarihinde Merkez Bankasının reeskont faiz haddi % 55 olarak açıklanmıştır (Resmi Gazete 1.10.1994 tarih ve 22068 sayı). VUK 234 nolu tebliğinde % 64 olarak açıklanmıştır. 2.2.1995 tarih 22218 sayılı Resmi Gazetede Reeskont oranı 0.64 ve yıl 360 gün olarak hesaplanmıştır. 31.12.1994 tarihinden itibaren en fazla 92 gün vadeli senetler reeskonta tabi tutulacak, ödeme vadeleri 92 günden sonra olanlar ise reeskonta tabi tutulmayacaklardır.
ÖRNEK 31.12.1994 tarihinde işletmenin elinde, vadesi 4 ay kalan (30.04.1995)500.000.000.-TL’lik ticari alacak senediyle, vadesine 2 ay kalan ((28.02.1995) 250.000.000.-TL’lik ticari borç senedi mevcuttur. Ticari senetlerin % 64 faizle reeskonta tabi tutulması gerekmektedir. Ayrılacak alacak senetleri reeskontu: 500.000.000 x 120 x 64 = 500.000.000 x 7920 __________________ ________________ 36000 + (120 x 64 )
= 90163930 TL
36000 + 7920
Ayrılacak Borç Senetleri reeskontu: 250.000.000 x 59 x 64 250.000.000 x 3776 ___________________ = ________________ = 23732900 TL 36000 + (59x64)
36000 + 3776
Yevmiye Kayıt Örnekleri (Muhasebe) _____________________ 31.12.1994___________ 657 REESKONT FAİZ GİDERLELRİ 90163930 657.01 alacak senetleri reeskontu 122 ALACAK SENETLERİ REESKINTU (-) 90163930 alacak senetlerinin reeskontu _____________________31.12.1994____________ 322 BORÇ SENETLERİ REESKONTU(-) 23.732.900 647 REESKONT FAİZ GELİRLERİ 23.732.900 647.01 Borç senetleri reeskontu Borç senetlerinin reeskontu ______________________ _______________ İzleyen 1995 yılı kayıtları (Açılıştaki İşlem) ___________________ 01.01.1995 ______________ 122 ALACAK SENETLERİ REESKONTU(-) 90.163.930 647 REESKONT FAİZ GELİRLERİ 90.163.930 647.02 Alacak Senet reeskontu alacak senetleri reeskontunun ilgili yıla aktarımı _________________ / ___________________ 657 REESKONT FAİZ GELİRLERİ (-) 23.732.900 657.02 Borç Senetleri reeskontu 322 BORÇ SENETLERİ REESKONTU 23.732.900 Borç senetleri reeskontunun ilgili yıla aktarımı ____________________ / ____________________
Burada dikkat edilmesi gereken husus ticari alacaktan (mal ve hizmet satışından) kaynaklanan alacak ve borç senetlerine reeskont uygulanması halinde, gelir ve kurum matrahının tespitinde indirilecek gider olarak telaki edilmektedir. (VUK 281 ve 285’e göre) mal teslimi yapılmamış veya ticari alacak münasebeti dışında bulunan alacak ve borç senetlerine reeskont uygulanacak ancak Vergi matrahının tespitinde ilave veya indirim olarak değerlendirilecektir. Aynı durum vadeli alınan ve verilen çekler içinde caridir. Ancak Maliye Bakanlığının çeklerle ilgili halihazırda herhangi bir açıklaması yoktur. (Maliye Bakanlığının 26.01.1993 tarih ve 045/453-281-32/05132 sayılı özelgesinde bu doğrultuda açıklama yapılmıştır. Vergi matrahının tespitiyle ilgili örnek. Kurumun Ticari Karı Alacak Senedi (Ticari) reeskontu Borç senedi (Ticari) reeskontu Avans Alınan Alacak Senedi reeskontu Çek Reeskontu (Pörtföydeki) olduğunu varsayalım Diğer indirim ve kabul edilmeyen gider olduğunu varsayarak: TİCARİ KAR İlaveler Avans Alınan Senet reeskontu (+) Portföydeki Çek reeskontu (+) Vergi Matrahı
2.500.000.000 TL 76.566.125 TL 20.411.372 TL 200.000.000 TL 100.000.000 TL 2.500.000.000 TL 200.000.000 TL 100.000.000 TL 2.800.000.000 TL
olup, 2.800.000.000.-TL üzerinden Kurumlar veya Gelir Vergisi yıllık olarak hesaplanacaktır. Çeklerin reeskontunu, “TDH” Özün Önceliği Kavramı çerçevesinde değerlendirirsek bir alacak senedi gibi değerlendirilecek reeskontu tabi tutulması gerekir. Ancak vergi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilemeyip Matraha ilavesi gerekmektedir. (SPK standartlarına göre bu yol benimsenmiştir.) Ancak 18 Mart 1995 tarih ve 22231 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği Sıra No: 4 ile 1994 hesap dönemi ile ilgili olarak kıdem tazminatı karşılığı ayrılması, ileri tarihli çeklerle alacak ve borç senetlerinin reeskonta tabi tutulması ve benzeri hususlarda zorunluluk aranmayacaktır. Dövizli Hesapların, Kasa-Bankalardaki Alacak ve Borçların da, T.C Maliye Bakanlığının yayınlayacağı VUK tebliğlerinde belirtilen kurlarla günün değerine irtica edilerek değerlendirilmesi gerekmektedir (VUK 280). Değerleme sonuca doğan tutarlar gelir ve gider olarak değerlendirilir. Örnek Döviz Kasasındaki Yabancı Para değerlemesi. __________________________________ / ____________________________ 100 KASA X USA($) Kasası 646 KAMBİYO GELİRLERİ VEYA 649 FA.İL.DİĞER OLAĞAN GELİR KARLAR X 649-40.000 Kur Farkları __________________________________ / ____________________________ Vadeli Müşteri Çekleri (101)Alınan Çekler Kredi Kartları Slipleri (108) Diğer Hazır Değerler Yurtdışı Alacaklar __________________________________ / ____________________________ 120 ALICILAR 1000 120.20.000 601 YURTDIŞI SATIŞLAR 1000 __________________________________ / ____________________________
Dönem sonunda yurtdışı halen dövizli alacaklar değerlendirilir ve muhasebe kaydı şöyledir. __________________________________ / ____________________________ 120 ALICILAR 120 649 FAL.İLGİLİ DİĞER OLAĞAN GELİR KAR 120 649 40.000 KUR FARKLARI VEYA 646 KAMBİYO GELİRLERİ __________________________________ / ____________________________ Dönem sonunda yurtdışı dövizli borç değerlendirilir. Muhasebe kaydı şöyledir. Malın satın alınıp stoklara girdiği tarihe kadar oluşan kur farklarının maliyete intikali zorunludur. ___________________/_________________ 153 TİCARİ MALLAR s 320 SATICILAR Malın satın alınıp stoklara girdiği tarihten sonra oluşan kur farklarının maliyete veya doğrudan gider yazılması mümkündür. ___________________/_________________ 153 TİCARİ MALLAR veya 656 KAMBİYO ZARARLARI 659 FAL.İLGİLİ DİĞER OLAĞAN GİDER VE ZARAR 320 SATICILAR _________________/___________________ Şüpheli alacak karşılığı ayrılması _________________/___________________ 128 ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR 2000 120 ALICILAR 2000 __________________/___________________ Tahsili Şüpheli hale gelen alacak ---icra/mahkeme dairesi karar/----dosya __________________/___________________ 654 KARŞILIK GİDERİ 2000 129 ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAK KARŞILIĞI 2000 __________________/___________________ (VUK’nun 323 Md)si.............haizse ayrılan karşılık giderlere, değilse kanunen kabul edilmeyen gider olarak değerlendirilir. Şüpheli alacağın sonradan tahsili halinde _________________/____________________ 100 KASA 2000 100 11 00 Merkez Kasa 128 ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAKLAR 2000 Tahsili Olunan Şüpheli alacak ________________/______________________ 129 ŞÜPHELİ ALACAK KARŞILIĞI 2000 644 KONUSU KALMAYAN KARŞILIKLAR 2000 Tahsil edilen şüpheli alacak karşılığının kapatılması ________________/_______________________ Vergi matrahına ilave edilmişse karşılık, gelir tablosuna yansıyacağı için Ticari kardan düşürülür, şayet vergi matrahından düşülmemişse direkt gelir olarak ticari karın içinde vergi matrahı içinde tutulur.
Şüpheli alacağın hiç tahsil edilmemesi halinde ise __________________/____________________ 129 ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAK KARŞILIĞI 128 ŞÜPHELİ TİCARİ ALACAK İflas nedeniyle şüpheli alacağın kapatılması _________________/_____________________
2000 2000
VUK.nun 323’e göre ticari (mal ve hizmet satışında) doğan şüpheli alacaklara karşılık ayrılması halinde kabul edilir, diğer alacaklara ticari olmayan karşılık ayrılması halinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak değerlendirilecek ticari kara ilave edilir. 150 İLK MADDE VE MALZEME Hammadde, Yardımcı madde, İşletme Malzemesi Ambalaj, Makine Yedek Parça ve diğer alımlarla ilgili verilen avanslar 159 nolu Verilen Sipariş Avanslarında izlenir. 158 STOK DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ KARŞILIĞI (-) Yangın, deprem, su basması gibi doğal afetler, boğulmak, çürümek, kırılmak, çatlamak gibi haller nedeniyle stokların fiili sayımında, ortaya çıkan ve ilgili stokların piyasa fiyatlarında önemli değer düşüşlerinin meydana gelmesi dolayısıyla kayıpları karşılamak üzere ayrılan karşılıkların izlendiği hesaptır. 213 sayılı VUK 274-275 maddesi gereğince%10 un üzerinde bir oranda değer düşüklüğü olması halinde karşılık ayrılabilir. Örnek: Su basmasından dolaylı %15 oranında değer düşüklüğü gösteren 5.000.000.-TL malın işlemi. __________________/__________________ 654 KARŞILIK GİDERLERİ 750.000 Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler 158 STOK DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ 750.000 _________________/___________________ 157 DİĞER STOKLAR 5.000.000 153 TİCARİ MALLAR 5.000.000 Değeri Düşen Mallar Bu malın satılması halinde. Örneğin 4.5000.000.-TL satılmış olsun. _________________/____________________ 100 KASA 5.175.000 158 STOK DEĞER DÜŞÜKLÜĞÜ KARŞILIĞI 750.000 600 YURTİÇİ SATIŞLAR 4.500.000 391 HESAPLANAN KDV 675.000 644 KONUSU KALMAYAN KARŞILIKLAR 750.000 Değeri düşen malın satış nedeniyle ayrılan karşılığın iptali ________________/_____________________ 19 Diğer Dönen Varlıklar 190 Devreden KDV 191 İndirilecek KDV 291 Gelecek Yıllarda İndirilecek KDV 391 Hesaplanan KDV hesapları dönem sonunda tahakkuk ettirilecek, bakiyeye göre ya 190 devreden KDV veya 360 ödenecek KDV ye aktarılır. Bankadaki vadeli mevduat hesaplarına dönem sonuna kadar ki faizleri için Gelir Tahakkuku yapılması dönemsellik ilkesi açısından gereklidir.
ÖRNEK: X Bankasında bir kurumun 01.Aralık 1994’te 6 aylık 200.000.000.-TL vadeli mevduat hesabı olduğunu ve % 80 faiz verdiğini varsayarak, X bankasının faiz oranı% 80’dir. Bilanço ilkeleri arasında yer alan tutarı kesin olarak tespit edilemeyen alacaklara ilişkin herhangi bir işlem yapılmaz ve bilanço dipnotlarında açıklama yapılır. Dönemsellik ilkesi açısından olaya yaklaştığımızda bu tutara ilgili dönemde isabet eden faizle ilgili tahakkukun yapılması gerekmektedir. Faiz:200.000.000 x 30 x 0.80 ___________________= 13.333.000.-TL’dır. 365 _____________________/___________________ 181 GELİR TAHAKKUKLARI HESABI 13.150.000 181.01 Faiz Gelirleri 181.01.001.X Bankası 642 FAİZ GELİRLERİ 13.150.000 642.01 Faiz Tahakkukları Geliri 001 X Bankası ____________________/_____________________ VUK’nuna 283 ve 287’ye göre, cari hesap dönemine ait olup da henüz tahsil edilmemiş olan hasılat mukayyet değerleri üzerinden aktifleştirilmek suretiyle değerlenir denilmektedir. Fiili elde etme olmadığından bu tutarın da, ticari kardan tenzili gerekmektedir. Ticari bilançonun işleyişinin VUK’na göre olmadığından dolayı hesaplamada (mali karın) sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ticari bilançonun VUK’na göre tadili gerekmektedir. 372-Kıdem Tazminatı Karşılığı, Tekdüzen Hesap Planında; Bu hesapta belirlenecek esaslar çerçevesinde ayrılan ve bir yıl içinde ödeneceği öngörülen kıdem tazminatları karşılıkları izlenir. 472-Belirlenecek esaslar çerçevesinde ayrılacak kıdem tazminatları karşılıkları izlendiği hesap grubudur. Hesaplanan kıdem tazminatı karşılık tutarları ilgili gider hesaplarına borç, bu hesaba alacak kaydedilir. İzleyen dönemde ödenmesi beklenen (1 yıl içinde ödenecek ) kıdem tazminatı karşılıkları 372 kıdem taz. karşılığı hesabına alacak kaydedilir. 1994 yılı Kıdem Tazminatı tavanı 14272500.-TL’dir. İş Kununu’nun 14. maddesine göre her çalışılan yıl için karşılık ayrılması hususunda zorunluluk aranmayacaktır. Örnek olarak 31.12.1994 tarihinde ödenecek kıdem tazminatı 1.000.000.000.-TL’dır. Bunun dağılımı şöyledir.
____________________/____________________ 720 DİREKT İŞÇİLİK GİDERLERİ 500.000.000 730 GENEL ÜRETİM GİDERLERİ 150.000.000 760 PAZARLAMA SATIŞ DAĞITIM GİDERLERİ 150.000.000 770 GENEL YÖNETİM GİDERLERİ 200.000.000 472 KIDEM TAZMİNAT KARŞILIKLARI 1.000.000.000 472.01 Direkt İşçilik 02 Genel Üretim 03 Pazarlama Satış Dağıtım Gideri 04 Genel Yönetim Gideri ___________________/_______________________ Ayrılan personelle ilgili kayıt (k.tazminatının fiilen ödendiği tarih) ___________________/_______________________ 472 KIDEM TAZMİNATI KARŞILIĞI 02 Genel Üretim Gideri 372 KIDEM TAZMİNATI KARŞILIĞI 02 G.Ü.Giderleri __________________/_______________________
150.000
372 KIDEM TAZMİNATI KARŞILIĞI 150.000 02 Genel Üretim Giderleri 644 KONUSU KALMAYAN KARŞILIKLAR 01 İndirilecek Gelirleri Kıdem Tazminatı _________________/_________________________
150.000
150.000
Fiili ödenen kıdem tazminatları, doğrudan gider hesaplarına yansıtılır. ________________/__________________________ 730 GENEL ÜRETİM GİDERLERİ 180.000 360 ÖD.VERGİ VE YÜKÜMLÜLÜKLER 864 Damga vergisi 335 PERSONELE OLAN BORÇLAR 179.136 VEYA 100 KASA _________________/___________________________ Kıdem tazminatlarının fiilen ödenmeden karşılık ayrılması ve giderleştirilmesi halinde, Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılmamaktadır. Gider yapılan bu tutarların Ticari kara ilave edilmesi gerekmektedir. Fiilen ayrılanlara ödenen kıdem tazminatları gider yazılıp, vergi matrahından indirilir. Ancak karşılıktan tenzil edilip konusu kalmayan karşılıklara intikal ettirilen tutarlar gelir tablosuna aktarılmakta ve aktarılan bu tutarlar Vergi Matrahının tespitinde indirim konusu yapılacaktır. ÖRNEK Kurumun ticari karı 5.500.000.000.-TL’dır. Bu tutardan, 1.000.000.000.-TL’lık kıdem tazminatı gider yazılmıştır. Vergi matrahı şöyle oluşacaktır. Ticari Kar 5.500.000.000.İlaveler Kıdem Tazminatları Karş.(+) 1.000.000.000.-
Vergi matrahı 6.500.000.000.-TL’dır. Ayrılan personelle ilgili konusu kalmayan karşılıklara yansıtılan tutar 150.000.000,-TL ise vergi matrahı şöyledir:(aynı örnekte irdelersek) Ticari Kar 5.500.000.000,İlaveler Kıdem Tazminatları Karş.(+) 1.000.000.000.Tenziller --------- Konusu Kalmayan Karşılık (-) 150.000.000.Vergi Matrahı 6.350.000.000.Kıdem tazminatının nasıl ayrılması gerektiği hususunda Maliye Bakanlığının hali hazırda herhangi bir açıklaması olmadığından dolayı kıdem tazminatının ayrılıp ayrılmamasında, bir görüş belirtmek mümkün değildir. Çünkü geçmiş yıllara ait yükün ayrılma prensibi belirlenmemiştir. Ancak son yıla ait kıdem tazminatı karşılığı ayrılmasında fayda vardır. Geçmiş yıllara ait olanların ilkesi belli değildir. SPK, na tabi şirketlerde giriş tarihine kadar olan kıdem tazminatlarını a)1/10 ilkesi b)1/5 ilkesi c)Tamamının defaten gider yazılmasına cevaz vermektedir. Bu hususla ilgili bilanço dipnotunda açıklama yapılmaktadır. 31.12.1994 tarihinde kıdem tazminatı tamamı 14.272.500.-TL dır. 370 DÖNEM KARI VERGİ VE DİĞER YASAL YÜKÜMLÜLÜKLER Bu hesapta dönem karı üzerinden hesaplanan Kurumlar Vergisi, diğer Vergi ve kesitiler, fonlar ve benzeri diğer yükümlülükler için ayrılan karşılıklar izlenir. _______________________________ / ____________________________________ 691 DÖNEM KARI VERGİ VE DİĞER YASAL YÜK.KAR.(-) X 370 DÖNEM KARI VERGİ VE DİĞER YASAL YÜK. X _______________________________ / ____________________________________ 371 DÖNEM KARI P.Ö.VERGİ YASAL YÜK. (-) X 193 PEŞİN ÖDENEN VERGİ VE FONLAR X _______________________________ / ____________________________________ 690 DÖNEM KARI VEYA ZARARI X 691 DÖNEM KARI VERGİ VE DİĞER YASAL YÜK.KAR. 692 DÖNEM NET KARŞILIĞI X _______________________________ / ____________________________________ 692 DÖNEM NET KARI VEYA ZARARI X 590 DÖNEM NET KARI X _______________________________ / ____________________________________ 370,371 ve 590 Bilanço hesaplarında yer alır.... İNŞAAT İş Devam Ediyorsa _______________________________ 740 HİZMET ÜRETİM MALİYETİ 02 03
/ ____________________________________ X
04 150 İLK MADDE MALZEME X 320 SATICILAR X 335 ÖDENECEK ÜCRETLER X 360 ÖDENECEK VERGİ YAS.YÜK. X _______________________________ / ____________________________________ Dönem sonundaki işlem _______________________________ / ____________________________________ 170....İNŞAATI MALİYETİ X 741 HİZMET ÜRETİM MALİYETİ YASITMA HESABI X Sonuç hesap kapatması _______________________________ / ____________________________________ 741 HİZMET MALİYETİ YANSIT.HES. X 740 HİZMET ÜRETİM MALİYETİ X _______________________________ / ____________________________________ 102 BANKALAR X 01 .....Bankalar 100 KASA X 01 Merkez 120 X 350 .....İNŞATI HAKEDİŞ BEDELİ X 391 HESAPLANAN KDV X 391 01 İstihkaktan tahsil edilen KDV ...............inşaat ile ilgili olarak alınan hakediş _______________________________ / ____________________________________ Hakedişten kesilen % 5 GV ve % 10 fon 295 Kesin ödenen vergi İşin bitiminde yapılacak işlemler İşin bitimi genellikle geçici kabulün yapıldığı tarihtir. (GVK md.44) _______________________________ / ____________________________________ 350.....İNŞAATI HAKEDİŞ BEDELLERİ 600 YURTİÇİ SATIŞLAR 01 .......İnşaatı ................inşaatının bitimi nedeniyle alınan hakedişlerin ilgili hesaba devri. _______________________________ / ____________________________________ 622 SATILAN HİZMET MALİYETİ X 01 ............İnşaatı 170 ..............İNŞAATI MALİYETİ X ...................İnşaatının bitimi nedeniyle inşaat maliyeti ilgili hesabın ilgili hesaba devri. _______________________________ / ____________________________________ Bu işle ilgili tevkif edilen G.Vergi+fon (295hesaptaki) _______________________________ / ____________________________________ 371 DÖNEM KARININ PEŞİN ÖDENEN VERGİ VE DİĞ.YÜK. X 193 GELECEK YIL MAH. EDİ.VERGİ VE FONLAR X _______________________________ / ____________________________________ 193 PEŞİN ÖDENEN VERGİ VE FONLAR X 295 PEŞİN ÖDENEN VERGİ VE FONLAR X _______________________________ / ____________________________________
(Geri kalan 690-691 ve 692 hesapları virman edilir. İlk örnektekinin aynısı _______________________________ / ____________________________________ Genel Yönetim Giderleri GVK. 42.nci maddesine göre ciro (istihkaklar ve diğer gelirler) göz önüne alınarak dağıtımı yapılır. MALİ KARIN HESABI (VERGİ) 3946 ve 4008 sayılı konularla yapılan değişikliklere göre; a)Kurumlar vergisi (%25) b)Asgari Kurumlar vergisi(%20) c)Gelir Vergisi Stopajı (Dağıtılsın veya dağıtılmasın yapılır) d)Karın ortaklara dağıtılması halinde vergi alacağı müessesesi ile GVK 86 ncı maddesindeki azami sınır göz önüne alınarak gerçek kişi ortakların Gelir Vergisi beyanname tevdii söz konusudur. ÖRNEK 1 1.500.000.000.-TL’lık Ticari Kar eden kurumda, a)Çek reeskontu (gider)yapılan 150.000.000.-TL b)Kanunen kabul sayılmayan gider 285.000.000.-TL c)Kıdem tazminatı karşılığı 400.000.000.-TL d)Bağış ve yardımlar (Vergi muafiyeti tanınmayan) 20.000.000.-TL e)Devlet Tahvili Hazine Bonosu 300.000.000.-TL olduğunu kabul edelim, buna göre vergiler şöyle hesaplanacaktır.: Ticari Kâr İlaveler -Çek reeskontu 150.000.000 -Kan.Kabul Edil.Gide. 285.000.000 -Kıdem tazminatı 400.000.000 -Bağış ve Yardım 19.980.000 Kurum Matrahı Kurumlar Vergisi (2.354.980.000 * %25) Fon Payı(58.874.000 * %10)
1.500.000.000 854.980.000
2.354.980.000 588.745.000 58.874.500 647.619.500
(cironun 10.000.000.000.-TL olduğunu varsayalım) Asgari Kurumlar Vergisi (2.354.980.000 x %20 ) 470.996.000 Kurumlar Vergisi asgari vergiden fazla olduğu için, beyan ve ödemede Kurumlar Vergisi esas olacaktır. Gelir Vergisi Stopajı Cironun 10.000.000.000.-TL olduğunu kabul edelim. D.T. Hazine Bonosu gelirinin, a)Hasılata göre Vergi dışı tutulacak DT – HS faiz geliri ve TKİ, KOİ çıkartılan menkul gelirleri oranı (0)=DT-HB faizi TKİ.KOİ menkul gelir kurumu hasılatı b)Menkul kıymet geliri ve yatırım fonu katılım payı gelirlerinin kurum kazancına,oranı
a)
300.000.000 10.000.000.000= % 3
Vergi Matrahı K.Vergisi
=2.354.980.000 (-)588.745.000 1.766.235.000 Sıfır (0) nispetinde tevkifte tabi tutar 1.766.235.000 x 0,03=52.987.050 94/53-7 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına göre =x = DT-HB faiz gelirler + TKİ.KOİ çıkartılan menkul kıymet gelir Kurum Hasılatı b)Menkul sermaye iradının tespiti -GVK mad 75/4kapsamındaki menkul sermaye iradı 1.783.897.350 -93/5148 sayılı BKK uyarınca “0” vergi tevkifatına tabi tutulacak 53.716.920 Menkul Sermaye İradı (-) - GVK 94/6-b maddesi ve 94/53-7 sayılı Bakanlar Kurulu uyarınca tevkifata Tabi tutulacak Men. Ser. İradı 1.730.180.430 Uygulanacak Tevkifat Oranının Tesbiti - Kurum Kazancı İçerisinde Payı Hesaplanacak Gelirler - Devlet, Tah. Hazine Ban. Faiz – TSİ.KOİ senetlerden elde edilen gelirler - DT-HB ve TKİ. KOİ Menkul Kıymet alım-satım kazançları - Repo gelirleri - A tipi yatırım fonu ve özetlilikten elde edilen gelirler
300.000.000.-
.
. 300.000.000.-
Tevkifat Oranının Tespitinde Baz alınacak gelir top Kurum Kazancı – İştirak Kazancı
=
300.000.000.- = %12.73 2.354.980.000.-
= Halka açık şirketlerde %6,30; diğer şirketlerde &16,30 nispetinde tevkife tabi olacaktır. Şayet DP-HB faiz geliri – TKİ.KOİ A tipi yatırım fonu gelirleri ve alım satım kazançları, olmaması halinde, durum şöyledir. Kurumun matrahından, hesaplanan Kurumlar Vergisi düşülecek, arta kalan tutarın %20’si nispetinde Gelir Vergisi hesaplanacak, hesaplanan Matrah ve Vergi 20 Mayıs tarihine kadar Muhtasar beyanname ile tevdi edilip defaten ödenecektir.
ÖRNEK 2 Ticari Kar Kan. Kabul Edil. Gider Kıdem Tazminatı Karşılığı Yatırım İndirimi İştirak Kazancı
10.000.000.000 300.000.000 150.000.000 6.000.000.000 500.000.000
Olduğunu kabul edersek Kurumlar Vergisi hesabı şöyle olacaktır. Ticari Kar İlaveler (+) Kan. Kabul. Edil. Gider Kıdem Tazminatı
10.000.000.000 300.000.000 150.000.000 10.450.000.000
İndirimler (-) İstisna İndirimi Yatırım İndirimi İştirak Kazancı Mali Kar Kurumlar Vergisi (3.950.000.000 X %25) Fon Payı (987.500.000 X %10) Asgari Kurumlar Vergisi Mali Kar İştirak Kazancı
Asgari Kurumlar Vergisi 9.950.000.000 X %20 Fon Payı (Fon Payı %10 olacak)
6.000.000.000 500.000.000 3.950.000.000
987.500.000 98.750.000
10.450.000.000 500.000.000 9.950.000.000 1.990.000.000 199.000.000
Yüksek Olan asgari vergi göz önüne alınacaktır. - Md 94/6’ya göre Gelir Vergisi Tevkifatı (dağıtılsın – dağıtılmasın) Matrah K. Vergisi (Asgari) Yatırım İndirimi
9.950.000.000 1.990.000.000 6.000.000.000
GVK md. 94/6 (%20) Fon Payı
1.960.000.000 392.000.000 39.200.000
ÖRNEK 3 Kurumlar Vergisi’nin Hesaplanması Kurumun Ticari Karı İştirak Kazancı (-) A Tipi Fon Gelirleri (-) Yatırım İndirimi (-) Turizm İstisnası (-) K. Vergisi Matrahı Kurumlar Vergisi %25 Fon %10
Gelir Vergisi’nin Hesaplanması : 2.000.000.000.: 400.000.000.: 100.000.000.: 500.000.000.: 150.000.000.: 850.000.000.: 212.500.000.: 21.250.000.-
ASGARİ KURUM KAZANCI Ticari Kar İştirak Kazancı (-) A Tipi Fon Gelirleri (-) Asgari Kurum Kazanç Matrahı Asgari Kurum Vergisi (%20) Fon %10
Ticari Kazanç İştirak Kazancı (-) A Tipi Fon Gelirler (-) Yatırım İndirimi (-) Asgari Kurum Vergisi (-) Gelir Vergisi Matrahı Halka Açık % 10 G.V. %10 Fon Halka Kapalı %20 G.V. %10 Fon
: 2.000.000.000.-TL : 400.000.000.-TL : 100.000.000.-TL : 500.000.000.-TL : 320.000.000.-TL : 680.000.000.-TL : 68.000.000.-TL + : 6.800.000.-TL : 136.000.000.-TL + : 13.600.000.-TL
: 2.000.000.000.: 400.000.000.: 100.000.000.: 1.500.000.000.: 300.000.000.: 30.000.000.-
Asgari Vergi Kurumlar Vergisinden fazla olduğu için Asgari Kurum vergisi ödenecektir. Kurumlar Vergisi ile Kurumlar Vergisinden doğan fon eşit taksitle Nisan – Temmuz ve Ekim aylarında, gelir stopaj ve stopajdan doğan fon payı ise 20 Mayıs’a kadar Muhtasar Beyanname ile birlikte def’aten ödenecektir.
YENİDEN DEĞERLEME TABLOSU
Akt. Giriş Tarihi
1 Maliyet Bedeli 1
Amort Oranı %
2 Birikmiş Amort. 2
3 Önceki Net. Değ. 1-2
4 Değerlenmiş Bedel 6 1X107 + 2
5 Değerlenmiş Amort. 6 2 X107+2
6 Sonraki Net Değer 4-5
7 Değer Artışı 6-3
1994 Yılı Amort. Şahıs Firmaları
8 1994 Yıl. Amort. Değerleme Sonrası
250 Arazi ve Arsalar
1989
1.000.000
--
-
1.000.000
-
-
-
-
-
-
252 Binalar
1990
5.000.000
2
400.000
4.600.000
10.380.000
830.000
9.550.000
4.950.000
100.000
100.000
253 Tesis-Makine Cihazlar
1990
6.000.000
20
4.800.000
1.200.000
12.456.000
9.965.000
2.491.000
1.291.000
2.491.000
1.200.000
1994/8
8.000.000
20
-
-
-
-
-
-
666.000
666.000
254 Taşıtlar
1993
20.000.000
20
40.000.000
16.000.000
415.200.000
83.040.000.
332.160.000
172.160.000
83.040.000
40.000.000
255 Demirbaşlar
1992
7.000.000
20
2.800.000
4.200.000
14.532.000
5.813.000
8.719.000
4.519.000
2.906.000
1.400.000
50.000.000
20
-
-
-
-
-
-
10.000.000
10.000.000
1994/1
DEĞER ARTIŞLARI Değerlenmiş Bedel (4) – Maliyet Bedeli (1) = Binalar 10.380.000.5.000.000 = 5.380.000 Tesis Makine ve Cihazlar 12.456.000.6.000.000 = 6.456.000 Taşıtlar 415.200.000.200.000.000 = 215.200.000 Demirbaşlar 14.532.000.7.000.000 = 7.532.000 234.568.000 _________________________ 31/12/1994 ____________________________ 252 Binalar 253 Tesis Makine ve Cihaz 254 Taşıtlar 255 Demirbaşlar
5.380.000 6.456.000 215.200.000 7.532.000 257 Birikmiş Amortismanlar 522 Değer Artış Fonu
AMORTİSMANLARDAKİ DEĞER ARTIŞI Değerlenmiş Amort. (5) = Birikmiş Amort (2) 830.000.400.000 = 430.000 9.965.000.- 4.800.000 = 5.165.000 83.040.000.- 40.000.000 = 43.040.000 5.813.000.- 2.800.000 = 3.013.000 51.648.000 _________________ 31/12/1994 _____________ 730-740 veya 770 Amortisman ve tükenme payları 257 Birikmiş Amortismanlar
51.648.000 183.920.000
100.003.000 100.003.000
Şahıs firmalarında 1994 Yılı Amortismanı maliyet bedeli üzerinde sermaye şirketlerinde yeniden değerlenmiş değerler üzerinden ayrılarak giderleştirilmektedir. Örnekte görüldüğü gibi şahıs firması 54.166.000.-TL tutarında Amortismanı gider yazdığı halde, sermaye şirketi 100.003.000.-TL Tutarındaki bu gideri yazabilmektedir. Ancak 1.1.1995 tarihinden itibaren fert firmalarda firmalarda yeniden değerlenmiş değer üzerinden Amortisman Ayırabilecekler.
2000’e 5 KALA SORULAR Erol ÇELEN SMMM 1995 yılına giriyoruz. Ülkemiz 2000 yılına 5 yıl kala, çözüm bekleyen birçok sorunla karşı karşıya. Her ne kadar bu sorunların çözüm metodları, çok daha geniş bir platformda ve sayısız görüşler yardımıyla tartışılabilirse de, çözüme giden yolda en büyük adımın, gerçeklerin içine korkusuzca bakabilmek olduğu inancındayım. Bu amaçla, bir çırpıda aklıma geliveren bu soru işaretlerinin bir kısmını siz değerli meslektaşlarımla paylaşmak arzusundayım. 2000’li yıllarda; -Fikirlerimizin özgürce tartışıldığı bir ülke yaratıp, birbirimizin fikirlerine ne kadar bize göre marjinal da olsa tahammül edebilecek miyiz? -Hapishanelerimiz düşünce suçlularıyla dolu olacak mı? Münir Ceylan, Fikret Başkaya, İsmail Beşikçi ve daha binlerce düşünce suçu mahkumu içeride yaşamaya devam edecek mi? -Sivil insanları, askeri mahkemelerde yargılayacak mıyız? -Karakollarımızda “nefes darlığı, kalp krizi ya da yüksekten düşme!” nedenleriyle ölümler devam edecek mi? -Bahriye Üçok, Turan Dursun, Çetin Emeç, Uğur Mumcu gibi aydınlarımızı faili meçhul cinayetlere kurban vermeye devam edecek miyiz? -Kitaplarımızı, insanlarımızı, ormanlarımızı ve köylerimizi yakmaya devam edecek miyiz? -Gündemimizi gene Alevi-Sunni, Kürt-Türk çekişmesi mi dolduracak? Toplumumuza ortak üretim-ortak paylaşım ilkesini yerleştirilebilecek miyiz? -Halen, örgütlenmeye öcü gibi bakan toplumumuzu örgütlü hale getirip, gerçek anlamda sivil toplumu oluşturabilecek miyiz? -Yöneticilerimizi; “Asmayalım da besleyelim mi?”, “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” ya da “Tükürürüm bu sanatın içine” diyenlerden mi seçeceğiz? -Yöneticilerimiz, demokrasiyi insanımıza lüks olarak görmeye devam edecekler mi? -Yolsuzluklar kaderimiz olmaya devam edip, yeni Horzumlar, Edesler, Civanlar yaratılacak mı? -Toplumumuzun “netekim paşalara” gene ihtiyacı olacak mı? -Genelkurmay Başkanı’nın protokoldeki yeri ne olacak? -Yurdumuz insanı yine askeri gücüyle mi yoksa dünya bilimine yaptığı katkının gücüyle mi övünecek?
-Yurdumuzda gerçek anlamda Liberal, Sosyal Demokrat ve Sosyalist Partiler kurulacak mı? -Üniversitelerimiz sürekli potansiyel işsizler yaratırken; insanımıza okumanın, araştırmanın ve bilginin önemini nasıl anlatacağız? -İnsanlarımız gene yarınından korkacak mı? Tüm yurdu saran bir sosyal güvenlik ağı kurabilecek miyiz? -İnsanlarımız iş için Avrupa kapılarına dayanmaya devam edecek mi? Yoksa, üretim yapımızı değiştirip ekonomik kalkınmayı sağlayabilecek miyiz? -Gelir dağılımındaki uçurumları gidermeden, ücretlimizin katma değerden aldığı payı artırmadan, her geçen gün artan ve toplumsal yaraya dönüşen enflasyonu düşürmeden toplumsal barışı nasıl sağlayacağız? -Bizi gittikçe yoksul hale getiren nüfus artışını nasıl önleyeceğiz? Şehirlere yapılan göçün ve çarpık kentleşmenin önüne nasıl geçeceğiz? -Susuz yaşamaya alışacak mıyız? -Yılda 10 bin insanımızın öldüğü trafik kazalarını nasıl önleyeceğiz? -Her yıl mevcut okullarımızdan çok daha fazla İmam Hatip liseleri açmaya devam edecek miyiz? -Okullarımızda din derslerini artırıp, Felsefe Grubu (Sosyoloji, mantık, felsefe) derslerini kaldıracak mıyız? -Vergiyi tabana yayıp; az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alıp, vergilendirmede adaleti sağlayabilecek miyiz? Bir çırpıda aklıma gelen ve daha binlercesi olduğunu bildiğim bu ve benzeri sorulara ve sorunlara vereceğimiz yanıtların ve bulacağımız çözümlerin çokluğu bizi 2000’li yıllarda gerçek anlamda çağdaş, gelişmiş ve demokratik bir ülke yapacaktır. Böyle bir ülke özlemi ile....
İNŞAAT TAAHHÜT İŞLETMELERİNDE MALİYETLERİN DÖNEMSONU İŞLEMLERİ Dr. Özcan UNUTKAN İşletmeler, muhasebe kavramları gereği sınırsız kabul edilen ömürlerini, belli dönemlere ayırmak zorundadırlar. Bu ayırım bir takvim yılının bir dönem kabul edilmesi ile sağlanır. Buna göre dönemin faaliyet sonuçları diğer dönemlerden bağımsız olarak tespit edilir. Tespit gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre kaydedilmesi, hasılat, gelir ve karların aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırılması işlemlerinden oluşmaktadır. Ancak bazı işkollarında maliyetlerin dönemin gelirleri ile karşılaştırılması uygulamada hatalı sonuçlar verebilmektedir. Özellikle inşaat işlerinde maliyetlerin her dönem, dönemin sonucuna yansıtılması pek doğru olmamaktadır. İnşaat işinin yıllara yaygın olması durumunda inşaat maliyetinin dönem k/z’na devredilmesi büyük bir olasılıkla zarar sonucunu verecektir. Bu durum inşaat işi gelirinin genellikle yapının tamamlanmasından sonra elde edilmesinden kaynaklanmaktadır. İnşaat tamamlanana kadar inşaat işletmesi zarar edecek, ancak iş tesliminde gelirin tahakkuku ile karlı duruma geçebilecektir. 01.01.1994 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Muhasebe Uygulama l ve 2 nolu Genel Tebliğlerine göre yıllara yaygın inşaat ve onarım maliyetlerinin “740 HİZMET ÜRETİM MALİYETİ” hesabında izlenmesi zorunlu hale getirilmiştir. İnşaat işletmeleri inşaat maliyetlerini dönem içinde bu hesapta toplayacaklardır. Dönem sonlarında 740 nolu hesapta toplanan inşaat maliyetlerinin hangi hesaba devredileceği inşaat ve onarım işinin bulunulan dönemde tamamlanıp, tamamlanmamasına göre değişecektir. İnşaat işi başlanan yılda tamamlanmamış ise Gelir Vergisi Kanunu 42. madde uyarınca yıllara yaygın kabul edilir. Bu da aynı kanunda özel bir vergileme sistemine bağlanmıştır. Kurumlar Vergisi Kanunu 13.maddesi ile Gelir Vergisi Kanunu’na yollama yapmak suretiyle yapı işinin taahhüde bağlı ve yıllara yaygın olması halinde kar ve zararı işin bittiği yılda istemektedir. Muhasebe Uygulama Genel Tebliğleri de Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Kanunu hükümlerine paralellik göstererek, inşaat maliyetlerini iş tamamlanıncaya kadar aktifleştirmesini öngörmektedir. İnşaat işinin başlanılan yılda tamamlanamadığı durumlarda hizmet üretim maliyeti “170 YILLARA YAYGIN İNŞAAT VE ONARIM MALİYETLERİ” hesabına alınmak suretiyle aktifleştirilecektir. Geçici kabul yapıldıktan sonra hesap “622 SATTILAN HİZMET MALİYETİ” hesabına aktarılacaktır. Bu hesabın alt hesapları 170 nolu hesabın alt hesapları ile paralel açılırsa bilgi vermede fayda yaratılır. Eğer genel idare giderlerinden pay verilecekse 170 nolu hesaba yükleme yapılması gerekmektedir. İnşaat işinin yıllara yaygın olmaması halinde ise farklı bir işleme gerek olmayıp, “741 HİZMET ÜRETİM MALİYETİ YANSITMA” hesabı ile “622 SATILAN HİZMET MALİYETİ” hesabına devirler yapılacaktır. 740 ve 741 nolu hesaplar dönem sonunda birbiri ile karşılaştırılarak eksik veya fazla yüklemeler tespit edilebilecektir. 622 nolu hesapta dönemin kar zararına devredilecektir.
İnşaat veya narım işinin yıllara yaygın olması halinde dönem sonunda yapılması gereken işlemin yevmiye maddesi aşağıdaki gibi olacaktır. ______________________________/____________________________________ 170 YILLARA YAYGIN İNŞAAT VE ONARIM MALİYETLERİ 170.10..........Şantiyesi 741 HİZMET ÜRETİM MALİYETİ YANSITMASI 741.10.........Şantiyesi Tamamlanmayan inşaat işinin maliyetlerinin yansıtma hesapları ile aktifleştirilmesi ______________________________/____________________________________ 741 HİZMET ÜRETİM MALİYETİ YANSITMASI 741.10.......Şantiyesi 740 HİZMET ÜRETİM MALİYETİ 740.10.......Şantiyesi Yansıtma hesabının ilgili hesap ile karşılaştırılması ______________________________/____________________________________ İşin tamamlanması veya geçici kabulün yapılması halinde üretim maliyetleri şu kayıtla aktarılır. ______________________________/____________________________________ 622 SATILAN HİZMET MALİYETİ 622.10.......Şantiyesi 170 YILLARA YAYGIN İNŞAAT VE ONARIM MALİYETLERİ 170.10.........Şantiyesi Geçici kabulün yapılması ile hizmet üretim maliyetinin aktif hesaptan ilgili hesaba alınması ______________________________/____________________________________ SONUÇ Yıllara yaygın inşaat ve onarım işleri, maliyetlerinin GVK, KVK ve VUK Muhasebe Uygulama Genel Tebliğleri uyarınca aktifleştirilmesi öngörülmektedir. Bu doğrultuda hizmet üretim maliyeti olarak kabul edilen taahhüt işi maliyetlerinin bir sonraki döneme devretmesi işi, yıllara yaygın bir hale getirmektedir. Bu maliyetlerin izlenmesinde sadece inşaat işletmelerine özgü 170 nolu “YILLARA YAYGIN İNŞAAT VE ONARIM MALİYETLERİ” hesabı kullanılacaktır. Yıllara yaygın inşaat ve onarım işi yapan işletmeler dönem sonlarında inşaat maliyetlerini 170 nolu hesapta izleyeceklerdir. Yapılan iş tamamlanıncaya kadar üretim maliyetleri, bahsi geçen hesap ile varlıklar arasında görülecektir.
GÖTÜRÜ USULDE TESBİT EDİLEN ÜCRETLERİN VERGİLENDİRİLMESİ VE OLUMSUZLUKLAR Erol ALTUNOĞLU SMMM I.GENEL AÇIKLAMA 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 64.üncü maddesine göre aşağıda yazılı kimseler götürü usulde tespit olunan ücretleri üzerinden Gelir Vergisi tabi tutulurlar. 1. Kazançları götürü usulde tespit edilen ticaret, sanat ve serbest meslek erbabı yanında çalışanlar, 2. Özel hizmetlerde çalışan şoförler, 3. Özel inşaat sahiplerinin çalıştırdığı inşaat işçileri, 4. Gayrimenkul sermaye iradı sahipleri yanında çalışanlar, 5. Gerçek ücretlilerinin tespitine imkan olmaması sebebiyle Danıştay’ın müspet mütalaasıyla Maliye Bakanlığı’nca götürü ücret usulüne alınanlar. Bu hizmet erbablarının safi ücretleri Maliye Bakanlığı’nca tanzim edilecek cetvellerde belirtilen iş nevilerine göre götürü olarak tespit edilir. Her bir dereceye ait götürü ücretler 193 sayılı GVK.nun 46.ncı maddesinde yazılı dereceler karşılığı gösterilen safi kazancın %50’sidir. II.VERGİLENDİRME 193 sayılı GVK.nun 118.nci maddesi vergilendirmeyi götürü usulde tespit edilen ücretliler üzerinden tahakkuk eden vergilerde ödeme başlığı altında şu şekilde açıklamıştır: Götürü usulde tespit edilen ücretlilerin vergisi; 1. Öteden beri işe devam edenlerde, yıllık verginin yarısı bütçe yılının ikinci, diğer yarısı sekizinci ayında; 2. Bütçe yılının birinci yarısı içinde işe başlayanlarda, yıllık verginin yarısı verginin karneye yazıldığı ayda, diğer yarısı bütçe yılının sekizinci ayında; 3. Bütçe yılının ikinci yarısı içinde işe başlayanlarda, verginin karneye yazıldığı ayda ödenir. 213 sayılı VUK.nun 247/1.nci maddesine göre vergi matrahları tamamen veya kısmen götürü usulde tespit olunanlar vergi karnesi almaya mecbur olduklarından, ücreti götürü usulde tespit olunan hizmet erbabı da bu durumu dolayısıyla vergi matrahını tamamen götürü usulde tespit ettirdiğinden, bağlı bulundukları vergi dairesinden vergi karnesi almak zorundadır. Yine aynı kanunun 248.nci maddesine göre mükellefler vergi karnelerinin kendileri tarafından yazılması gereken kısımları doldurduktan sonra vergi bakımından durumlarını kayıt ve tescil ve karneyi işletmek üzere bağlı bulundukları vergi dairesine ibraz ederler. Mükellefiyete müessir olacak değişiklikler de yukarıdaki esaslara göre karneye işlettirilir. Doldurulan karnenin vergi dairesine ibraz edilmesi veya değişikliği karneye işaret ettirme süresi, işe başlanılan veya değişikliğin vuku bulduğu tarihten itibaren başlayarak bir aydır. Bu süre içinde mükellefler işletilen veya değişikliğe uğrayan vergi karne kayıtlarının tahakkuk ettirip,yukarıda belirtilen süreler içinde vergilerini ödemek zorundadırlar. Vergi karnesinin şekli ve ihtiva edeceği bilgiler, Maliye Bakanlığı’nca tesbit olunur.
III.SORUMLULUK Vergi karnelerine yazdıkları bilgilerin doğruluğundan mükellefler (işçiler): işverenler tarafından bu karnelere ilave olunan kayıtlardan da işverenler sorumludur. (VUK, 250.md.). Ancak kazançları götürü usulde tespit edilen ticaret, sanat ve serbest meslek erbabı ile götürü gider usulünü kabul eden gayrimenkul sermaye iradı sahipleri, yanlarında çalışan hizmet erbabının, kanunun tayin ettiği süre içinde karne almadıklarını ve karnelerinde yazılı vergilerini ödemelerini temin etmeye mecburdurlar. Bu mecburiyete riayet edilmediği takdirde; a) Zamanında karne almamış veya vergisini tarh ettirmemiş olan hizmet erbabının vergisi işveren kimse adına tarh edilir ve cezası da aynı kimse adına kesilerek ondan tahsil olunur. Bu fıkra hükmüne göre tarh edilen vergi ve kesilen ceza işverene birer ihbarname ile tebliğ edilir. Karnesiz tespit edilen şahsa karnesi vergi dairesi tarafından verilir. Vergisinin ödendiği karneye yazılır. b) Karnesini zamanında almış ve vergisini tarh ettirmiş olan hizmet erbabının zamanında ödenmemiş olan vergisi ve gecikme zammı, yanında çalıştığı tespit edilen işverenden tahsil olunur. İşverenler ödedikleri vergiler için asıl mükellefe rücu edebilirler (VUK.251.md.) Ancak buna da işverenler sayılırken 193 sayılı GVK.nun 64/1ve 64/4.ncü bendinde sayılan işverenler müteselsil sorumlu tutulurken, 64/2-3-5.nci bendlerde yazılı işverenler bahsedilmediğinden bu işverenlerin müteselsil sorumluluğundan bahsetmek mümkün olmamaktadır. Nitekim, Maliye Bakanlığı 22.2.1989 tarih ve 606-1-1989/1686 sayılı müktezası ve 1.2.1989 tarih ve GVK/2-2128-22864/9019 sayılı yazısı ile de özel inşaat sahibi işverenlerin 213 sayılı VUK.nun 251.nci maddesinde sayılan sorumlulardan olmadığından zamanında karne almamış ve vergisini tarh ettirmemiş olan hizmet erbabının vergisi işveren sıfatıyla bu kimseler adına tarh ve vergi cezası da aynı kimseler adına kesilerek, tahsil olunamaz demektir. IV-SUÇ VE CEZALANDIRMA Mükellef veya sorumlu tarafından vergilendirme dönemi ve tarh zamanı geçtiği halde kazancın ve ilgili faaliyetin vergi dairesinin bilgisi dışında tutulması veya bu faaliyetleri vergi dairesine bildirmekle beraber beyanname verme süresi geçtiği halde beyannamenin verilmemesi ile vergi ziyanına sebebiyet verilmesi ağır kusur suçunun oluşmasına neden olur(VUK 347). Ağır kusur sayılan fiilleri işleyen mükelleflere veya sorumlularına ziyaa uğrattıkları verginin iki katı tutarında vergi cezası kesilir (VUK 349). Vergi ve cezalar ayrıca gecikme zammı uygulaması suretiyle tahsil olunur. V.SONUÇ Ücretlerde götürü usulde tespit ve vergilendirme, gerçek usulde vergilendirilenlere nazaran, gerçek usulde vergilendirilenler açısından aleyhte durum yaratmaktadır. Çünkü gerçek usulde tespit edilen ücretlerde ücret olduğu gibi fiilen elde edilen kazanca göre, o ay içerisinde işverenleri tarafından vergisi hesaplanıp, tevkif edilmek suretiyle ödenirken, götürü usulde tespit edilen ücrette Maliye Bakanlığı’nın tespit ettiği tarifeye göre bir yılda iki taksit halinde
ödenmektedir. Götürü usulde tespit edilen ücrette genel olarak tarifelerin gerçeği yansıtmadığı izlenmektedir. Götürü usulde tespit edilip vergilendirilen ücret kazançlarında sorumluluk müessesesi GVK.64 maddesinde sayılanlardan bir kısmına müteselsilen sorumluluk yükletilirken bir kısmına yükletmemiş ve bu sebeple vergi kaçaklarının bu noktada yoğunlaştığı gözlenmektedir. Örneğin özel inşaat işlerinde çalışan inşaat işçileri ile özel hizmetlerde çalışan şoförler ile işverenleri ile müteselsil sorumluluk dışına alındığından vergi kaçağı kontrol dışı kalmış ve ülkemizdeki özel inşaat sayısının çokluğu dikkate alındığında büyük vergi kayıp ve kaçağının meydana geldiği gözlenmektedir. Dileğim, vergi sisteminde çok büyük sorunlar meydana getiren götürü usulde vergilendirmenin en kısa zamanda tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Bu suretle vergilendirmede hem kayıp hem de aksaklıklar ortadan kalkmış olacaktır.
VERGİ ALACAĞI VE MUHASEBE UYGULAMASI Cafer TEZSEZEN SMMM 3946 Sayılı Kanunun 17 maddesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na mükerrer 75 . madde eklenmiş ve Gelir Vergisi sistemimize VERGİ ALACAĞI esası getirilmiştir. Gelir Vergisi sistemimize bir yenilik olarak getirilen ve 01.01.1995 tarihinden itibaren uygulanacak VERGİ ALACAĞI esasının ve MUHASEBE uygulamasının açıklanması, yazımızın konusunu oluşturmaktadır. 1-VERGİ ALACAĞININ TANIMI VE ESASI Vergi Alacağı, Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 75. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre, tam mükellefiyete tabi kurumlarca, -Tam mükellef gerçek kişilere dağıtılan kar paylarının, -Adi ortaklıklara, kollektif ve komandit şirketlere dağıtılan kar paylarının, -Eshamlı komandit şirketler dağıtılan kar paylarından bu şirketlerin komandite ortaklarına isabet eden kısmın, “1/3”ü, bunların vergi alacağını teşkil eder. Yatırım fonlarının katılma belgeleri ile yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kar payları için vergi alacağı hesaplanmayacaktır. Aynı zamanda Vergi Alacağı Gelir Vergisi Kanununun 75. maddesinde menkul sermaye gelirleri arasına alınmıştır. Ayrıca yapılan yeni düzenleme ile hisse senedi kar paylarının sınırsız olarak yıllık Gelir Vergisi beyannamesine dahil edilmemesi esasından vazgeçilmiştir. Buna göre, 01.01.1995 tarihinden itibaren elde edilen kar paylarının tutarının 225.000.000.-TL yi aşması halinde, bu gelirlerin yıllık beyanname ile beyan edilmesi gerekmektedir. Bu tutarın içinde gayrimenkul sermaye geliri ile arızi serbest meslek kazançları da yer almaktadır. Vergi Alacağı sistemine göre, kurumlardan elde edilen kar payları ile birlikte bunun 1/3’lük kısmına tekabül eden vergi alacağı, menkul sermaye geliri olarak Gelir Vergisi matrahına dahil edilecek ve bu matrah üzerenden Gelir Vergisi hesaplanacaktır. Daha sonra, hesaplanan Gelir Vergisinden vergi alacağı tutarı düşülecek, geriye kalan tutar Gelir Vergisi olarak ödenecektir. Yapılan mahsup işlemi sonucu herhangi bir vergi alacağı tutarı kalırsa, bu tutar hiçbir şekilde mükelleflere iade edilmeyecek ve mükellefin diğer vergi borçlarına da mahsup edilmeyecektir. II-MUHASEBE UYGULAMASI Vergi Alacağı esası ile ilgili yukarıda yapılan açıklamaları ve muhasebe uygulamasını netleştirmek üzere aşağıdaki örnek verilmiştir. Ayrıca bu örnekte belirtilen veriler dikkate alınarak 1 no.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğinde açıklanan Hesap Planına göre, Vergi Alacağı esasının muhasebe uygulaması açıklanmıştır.
ÖRNEK Hüseyin ATMACA ve Ortağı Kol.Şti.nin cari hesap dönemi içinde iştiraki bulunduğu ÖZ TİCARET A.Ş.den 300.000.000.-TL kar payı (Temettü) almıştır, Kollektif şirketin A ve B olan ortaklarının kar/zarar, payları ½ dır. Önceki bölümde belirtildiği üzere GVK.na göre, şahıs şirketlerinin kurumlarca kendilerine dağıtılan kar paylarının 1/3 ü, bu şirketlerin Vergi Alacağını oluşturacaktır. Bu örneğe göre, - Dağıtılan kar Payı ..............................................300.000.000.-TL - Vergi Alacağı......................................................100.000.000.-TL Toplam kar payı 400.000.000.-TL Kollektif şirketin muhasebe kaydı. ___________________________________/ ________________________________ 132 İŞTİRAKLERDEN ALACAKLAR 300.000.000 132.01 Öz Ticaret A.Ş 193 PEŞİN ÖDENEN VER.VE FONLAR 100.000.000 193.01 Vergi Alacağı 640 İŞTİRAKLERDEN TEMETTÜ GELİRİ 400.000.000 ___________________________________/ ________________________________ Dönem içinde kar payı tahsil edildiğinde; ___________________________________/ ________________________________ 100 KASA 300.000.000 132 İŞTİRAKLERDEN ALACAKLAR 300.000.000 ___________________________________/ ________________________________ Dönem sonunda, 640 İŞTİRAKLERDEN TEMETTÜ GELİRLERİ hesabının 690 DÖNEM NET KARI veya ZARARI hesabına aktarılması sonuca G.V.K. ca Menkul Sermaye Geliri sayılan kar payları da 590 DÖNEM NET KARI hesabına aktarılır. Buradan da 570 GEÇMİŞ YILLAR KARLARI hesabına aktarılarak ortaklara dağıtımı yapılır. ___________________________________/ ________________________________ 640 İŞTİRAKLERDEN TEMETTÜ GELİRİ 400.000.000 690 DÖNEM KARI veya ZARARI 400.000.000 ___________________________________/ ________________________________ 570 GEÇMİŞ YILLAR KARLARI 400.000.000 331 ORTAKLARA BORÇLAR 400.000.000 331.01 Ortak A 200.000.000 331.02 Ortak B 200.000.000 ___________________________________/ ________________________________ Dönem sonunda şahıs şirketlerince bu aşamada yapılacak bir işlem vardır. Kar dağıtım sırasında bu gelirleri ait “VERGİ ALACAĞININ” ortaklar arasında dağıtılması gereğidir. Zira ortaklar paylarına düşen Vergi Alacağını yıllık beyannameleri üzerinden hesaplayacakları toplam gelir vergisinden indirim konusu yapabileceklerdir. Vergi Alacağının Ortaklara Dağıtımının Muhasebe Kaydı ___________________________________/ ________________________________ 131 ORTAKLARDAN ALACAKLAR 100.000.000 131.01 Ortak A 50.000.000 131.02 Ortak B 50.000.000 193 PEŞİN ÖDEN.VERGİ ve FONLAR 1000.000.000 193.01 Vergi Alacağı ___________________________________/ ________________________________
Bu muhasebe kayıtlarının sonunda her bir ortak, bir taraftan kendisine dağıtılan kar payını brüt tutarı üzerinden (vergi alacağı + net kar payı) gelir beyan ederken, diğer taraftan bu gelir için ana şirket (ÖZ Tic.A.Ş) tarafından ödenen Gelir Vergisini de Vergi Alacağı yoluyla beyannamesindeki toplam Gelir Vergisinden indirme olanağı sağlanmış olunacaktır. Yararlanılan Kaynaklar: 1-193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Tebliğler 2-1 ve 2 No.lu Muhasebe Uygulamaları Genel Tebliği 3-Bülent Üstünel-Tek Düzen Hesap Planı 4-İslamCankaya-Kar Dağıtımı 1994 5-Vergi Dünyası-1994 Sayıları 6-Vergi Sorunları Dergisi-1994 sayıları