YAS AM
SAYI
ISSN: 1306-5653
72
İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI İKİ AYLIK YAYINI
DIJITAL DÖNÜŞÜME HAZIR MIYIZ? l DOSYA: DİZİ İHRACATI l SANEM OKTAR İLE SÖYLEŞİ l RÖPORTAJ: RIZA KIRAÇ l HAKAN GÜLDAĞ: YAŞAM İÇİN HABERDAR OLMALI l KARİYER: İŞ’TE 2018 TRENDLERİ l HOBİLERİ İLE HAYATINA RENK KATIYOR l GEZİ: BUDAPEŞTE l TARİHİ İLÇE: ZEYTİNBURNU
İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI
TÜRMOB TEMEL EĞİTİM VE STAJ MERKEZİ İSTANBUL ŞUBESİ
MESLEK HAYATINIZDA
HEDEFLERİNİZE BİZİMLE ULAŞABİLİRSİNİZ www.istanbulsmmmodasi.org.tr
İSTANBUL STAJ MERKEZİ İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ İSTANBUL İİM VE STAJ MERKEZİ MALİ MÜŞAVİRLER SERBEST MUHASEBECİ ODASI SERBEST MUHASEBECİ ŞUBESİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI ODASI MALİ MÜŞAVİRLER
KURSLARI
arımızda Amacı ır. Bununla arını, mesleğe onusunda SAAT 18 12 Eğitim nevler çi 21 her gün 24 ktedir. Şirinevler 24 hafta 24 sonu atleri arasında 33 zere24yılda 5 dönem 30 dır.12Her kurs web 6 sayfamızdan
zda, verilen Uygulamaları nıebeKat:3 nek çözümler olarak basılı kitap
işli/İstanbul 43 47 80
TÜRMOB TÜRMOB İSTANBUL İSTANBUL TEMEL EĞİTİM VE STAJ MERKEZİ TÜRMOB İSTANBUL TEMEL TEMEL EĞİTİM VE STAJVEMERKEZİ MUHASEBECİ SERBEST MUHASEBECİ İSTANBUL ŞUBESİ EĞİTİM STAJ MERKEZİ SERBEST SERBEST MUHASEBECİ İSTANBUL ŞUBESİŞUBESİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI MALİ MÜŞAVİRLER ODASI İSTANBUL MALİ MÜŞAVİRLER ODASI
STAJ SÜRESİNDEN SAYILMASI HAKKINDA ==> İŞLETME AĞIRLIKLI Toplam 178 saat olan SMMM yeterlilik sınavı hazırlık kursuna devam DİL durumunda KURSLARI süresinin 160İNGİLİZCE saat ve üzerinde olması 4 ay, 133 saat ve üzerinde EĞİTİMİN olması durumunda AMACI3 ay staj süresinden sayılabilecektir. Adayların, kurs süresini staj süresinden saydırabilmesi için, girecekleri İşletme Ağırlıklı İngilizce dil kurslarımızı diğerlerinden ayıran en sınava başvuru yaparken kursu tamamlamış olmaları gerekmektedir. önemli özellik kursların kaliteden ödün vermeden, sorumlu ve duyarlı eğitim anlayışıyla yürütülmesidir. İÇERİK DERS SAAT GENEL BİLGİLER l Finansall Muhasebe 302 dönem Kursumuz, Şubat ve Eylül dönemlerinde yılda l Finansalolarak Tablolaraçılmaktadır. Analizi 21 l Maliyet Muhasebesi l Mevcut İşletme veya İş İngilizcesi kurslarında27katılımcılara daha çok halkla ilişkiler, pazarlama ve satış elemanlarının 30 l Vergi Mevzuatı ihtiyaçveduyacağı, mail alma, mail cevaplama, telefonla l Temel Hukuk Borçlar Hukuku 15 görüşme, l İş Hukuku SSK ve yazışma Bağ-Kur kuralları, Mevzuatı pazarlama, genel istatistiki 12 raporlar hazırlama ile ilgili eğitim verilmektedir.13 l Ticaret Hukuku l Eğitim Süreleri; Başlangıç, Orta Öncesi, Orta ve İleri l Muhasebe Denetimi 21 seviyereleri için 154 saat, 11 Haftadan oluşmaktadır. l Meslek Hukuku 9 günleri l Kurslarımız; hafta içi akşam Pzt.-Salı-Çarş.-Perş.
TÜRMOB TÜRMOB TÜRMOB TEMELTEMEL EĞİTİM VE STAJVEVEMERKEZİ TEMELEĞİTİM EĞİTİM STAJMERKEZİ MERKEZİ STAJ İSTANBUL ŞUBESİŞUBESİ İSTANBUL ŞUBESİ İSTANBUL
STAJ SÜRESİNDEN SAYILMASI ==> SMMM STAJHAKKINDA BAŞLATMA
SMMM SINAVI HAZIRLIK KURSLARI YETERLİLİK SINAVLARINA HAZIRLIK KURSLARI
İşletme Ağırlıklı İngilizce Dil kursumuzda Bir kurun tamamına kayıt yaptırmak sureti ile, kursa devam süresinin 150 saat ve üzerinde olması durumunda 3 ay, devam süresinin 113 saat ve EĞİTİMİN AMACI 2 ay staj süresinden sayılabilecektir. üzerinde olması durumunda Başlama Sınavı Hazırlık Kurslarımızın amacı, Stajyer İki kurStaja devam eden kursiyerlerimiz, kurs süresini 6temel aya kadar Adaylarınısaydırabilir. sınavlara tam olarak hazırlayabilmektir. Eğitim staj süresinden içeriği ve eğitim materyalleri tamamen bu amaca yönelik İÇERİKolarak hazırlanmıştır. l Temel muhasebe terimleri, GENEL BİLGİLER l Hafta İçi Kursları: HaftaBilanço, içi her gün saatleri l Finansal Tablolar (Gelir Tablosu, Nakit18.30-21.30 Akış Tablosu) arası vebilgi tümsistemi, program süresince genellikle l Muhasebe muhasebe kayıt tekniği 5 Cumartesi günü 14.00-18.00 arasında, Kadıköy, Şişli, Şirinevler eğitim l Hizmet ve ticaretsaatleri işletmelerinde dönem içi işlemlerin birimlerinde devam etmektedir. muhasebeleştirilmesi l Hafta Sonu Kursları: Hafta Sonu (Cumartesi - Pazar l Maddi ve maddi olmayan duran varlıklar, günleri 10:00-18:30 saatleri arası) ve Hafta içi (9 gün l Operasyonel varlık ve borçların değerlemesi, 19:00-22:00 saatleri arası) Kadıköy, Şişli, Şirinevler eğitim l Finansal tabloların analizi, oranlar ve nakit akış tablosu birimlerinde devam etmektedir. yardımı ile analiz, l Maliyet muhasebesi terimleri, maliyet muhasebesi problemleri, EĞİTİM KİTAPLARI SMMMmuhasebesi Staj Başlatma Sınavları Hazırlık Kurslarımızda, verilen l Yönetim terimleri, karar problemleri eğitimlere paralel içerikte hazırlanmış Muhasebe Uygulamaları ve BİRİMLERİMİZ Hukuk konuları ile ilgili konu anlatımlı ve örnek çözümler EĞİTİM içeren kitaplarımız, Deneme Sınavı Kitapçığı kursiyerlerimize TESMER Kadıköy Eğitim Birimi ücretsiz olarak basılı kitap halinde veya pdf şeklinde Hasanpaşa Mah. Uzunçayır Cd. No:29 Kat:1 Kadıköy/İstanbul verilmektedir. Telefon: (216) 545 35 51 - 545 35 52 TESMER Eğitim Birimi / İSMMMO Akademi STAJŞişli SÜRESİNDEN SAYILMASI HAKKINDA Gayrettepe Cad.başlama No:48 Dedeman İş Hanı Kat:3devam ToplamMah. 233Yıldızposta saat olan staja sınavı hazırlık kursuna süresinin saat 274 ve üzerinde Beşiktaş Telefon:200 (212) 42 22 olması durumunda 5 ay, 166 saat
İSTANBUL İSTANBUL SERBEST SERBESTMUHASEBECİ MUHASEBECİ MALİ MALİMÜŞAVİRLER MÜŞAVİRLERODASI ODASI
TÜRMOB TÜRMOB TEMEL TEMELEĞİTİM EĞİTİMVEVESTAJ STAJMERKEZİ MERKEZİ İSTANBUL İSTANBULŞUBESİ ŞUBESİ
İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI
ve üzerinde olması durumunda 4 ay staj süresinden sayılabilecektir. Adayların, kurs süresini staj süresinden saydırabilmesi için, kursa katıldıkları dönemde dosya başvurularının bulunması ve aynı dosya süresi içinde sınavı kazanarak stajlarını başlatmış olmaları gerekmektedir. İÇERİK DERS SAAT DERS Finansal Muhasebe 27 Vergi Mevzuatı İş Hukuku SGK Mevzuatı 9 Matematik Maliyet Muhasebesi 18 Ekonomi-Maliye Ticaret Hukuku 9 İnkılap Tarihi Borçlar Hukuku Finansal Raporlama Standartları 8 Türkçe Muhasebe Denetimi 21 İngilizce Finansal Tablolar Analizi 15 ETÜD DERSLERİ Meslek Hukuku 15
SAAT 18 7 21 7 9 6 7 36
İSMMMO / TESMER EĞİTİM YOL HARİTASI
YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK SINAVLARI HAZIRLIK KURSLARI
saat 18:40-21:30 ile arasında yapılmakta, hafta sonları ise EĞİTİM BİRİMLERİMİZ Cumartesi günleri saat 13:00-18:00, Pazar günleri 09:30-15:30 TESMER Kadıköy Eğitim Birimi arasında gerçekleşmektedir. Ağırlıklı Dil Kurslarımızda katılımcılara HasanpaşalMah.İşletme Uzunçayır Cd. İngilizce No:29 Kat:1 Kadıköy/İstanbul Dinlediğini Telefon: (216) 545 35anlama 51 - 545(Listening 35 52 Comprehension), Konuşma (Speaking), incelemeAkademi (Reading Comprehension), TESMER Şişli EğitimMetin BirimiOkuma, / İSMMMO (Writing) becerileri Gayrettepe Yazma Mah. Yıldızposta Cad. No:48kazandırılmaktadır. Dedeman İş Hanı Kat:3 Devam zorunluluğu olan program , kursiyerlerini ingilizce Beşiktaş Telefon: (212) 274 42 22 seviye belirleme ve çeşitli test-sınavlara da hazırlamaktadır. TESMER Şirinevler Eğitim Birimi - Hürriyet Mahallesi l Katılımcıların, en çok 17’şer kişilik sınıflarda, eşit seviyede Mahmutbeyolması Cd. Arıkan İş Merkezi Şirinevler eğitimDağlar açısından büyük No.1 önemKat.3 taşımaktadır. Telefon: (212)503 59 59 - 552 24 64 llwww.istanbulsmmmodasi.org.tr Kurtuluş Cad. No:114 34375 Kurtuluş- Şişli/İstanbul
lTelefon: egitim@ismmmo.org.tr (212) 315 84 00 Faks:(212) m www.istanbulsmmmodasi.org.tr m 343 47 80
l Kurtuluş l www.istanbulsmmmodasi.org.tr Cad. No:114 34375 Kurtuluşm www.istanbulsmmmodasi.org.tr m Şişli/İstanbul Telefon: l egitim@ismmmo.org.tr (212) 315 84 00 Faks:(212) 343 47 80
TÜRMOB TEMEL EĞİTİM VE STAJ MERKEZİ İSTANBUL ŞUBESİ
İŞLETME AĞIRLIKLI İNGİLİZCE DİL KURSLARI
EĞİTİM BİRİMLERİMİZ TESMER Kadıköy Eğitim Birimi Hasanpaşa Mah. Uzunçayır Cd. No:29 Kat:1 Kadıköy/İstanbul Telefon: (216) 545 35 51 - 545 35 52 TESMER Şişli Eğitim Birimi / İSMMMO Akademi Gayrettepe Mah. Yıldızposta Cad. No:48 Dedeman İş Hanı Kat:3 Beşiktaş Telefon: (212) 274 42 22 TESMER Şirinevler Eğitim Birimi - Hürriyet Mahallesi Mahmutbey Cd. Arıkan Dağlar İş Merkezi No.1 Kat.3 Şirinevler Telefon: (212)503 59 59 - 552 24 64 l www.istanbulsmmmodasi.org.tr
m www.istanbulsmmmodasi.org.tr m l egitim@ismmmo.org.tr
SMMM STAJ BAŞLATMA SINAVI HAZIRLIK KURSLARI
m www.istanbulsmmmodasi.org.tr m
başkandan
Sevgili İSMMMO Ailesi,
Değerli meslektaşlarım, bahar aylarıyla beraber doğanın yeniden uyanışına tanık oluyoruz. Kış aylarının rehavetinden sıyrılarak yeni umutlarla bahara girmenin sevincini yaşıyoruz... Mart ayının baharın habercisi olması dışında mesleğimiz açısından da önemi büyük. Bizler için önemli olan bir haftayı barındırıyor. Mesleğimizin toplumun tüm kesimlerine tanıtılması, ülke ekonomisi ve iş dünyasına sunduğu değer ve faydaya ilişkin farkındalığın arttırılması amacıyla 1-7 Mart Muhasebe Haftası’nı kutladık. Hafta boyunca birçok etkinlikler düzenledik. Bu vesileyle Muhasebe Haftamızı kutluyorum. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü de önemle üzerinde durduğumuz bir gün. Emekçi kadınların bu günü, yurt genelinde düzenlenen etkinliklerle kutlandı. Kadınların sorunları masaya yatırıldı. Biz de bu güne özel, dergimizde bir röportaja yer verdik. Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) Başkanı Sanem Oktar’a mikrofon tuttuk. Dernek, Türkiye’de kadının istihdama katılımı ve kadın girişimci sayısının artırılması için çalışıyor. Oktar, “Kadın girişimcilerin önündeki en büyük engel, sosyal ve kültürel önyargılar ve toplumda egemen olan, erkeği hayatın merkezine koyan değerlerdir. Kadın girişimciliğini artırabilmek için bu yaklaşımlarla mücadele etmek son derece önemlidir” diyor. Bu sayıdaki kapağımızda ‘Dijital dönüşüm’ var. Dünyamız bir dijital dönüşüm furyasından geçerken buna bireyler, özel sektör ve kamu da ayak uyduruyor. Zaten artık ayak uydurmayanın oyun dışında kalacağı bir dönemden geçiyoruz. Meslek mensuplarımız da bu dönüşüme kulak vermeli... Dosya konumuzu ise, Türkiye’nin yükselen yıldızı sinema ve dizi sektörüne ayırdık. Bacasız sanayi olarak nitelendirilen sektörlerden biri olan film ve dizi sektörü, son yıllarda Türkiye’nin öne çıktığı alanlar arasında. Kısa sürede Birleşik Arap Emirlikleri’nden Rusya’ya kadar çeşitli ülkelere dizi ihraç eder hale geldik Gazeteci röportajımızda ise, Dünya Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ var. Sektörün duayen isimlerinden Güldağ’la ekonomi gazeteciliğini ve basın sektörünü konuştuk. Yaşam’ın Portresi’nde yazar ve yönetmen Rıza Kıraç var. O, pek çok sinema kitabı ve senaryoya imza attı. Ona göre, Türkiye’de her koşulda film yapılabilir. Renkli Yaşam sayfalarımızı meslek mensubu Ömer Yurdun Eren’e ayırdık. Eren, iş yaşamını şiir, ebru ve koro gibi çeşitli hobileriyle süsleyen, sürekli kendini yenileyen bir isim. İSMMMO’dan Onur Belgesi de alan Eren,1993 yılından bu yana kendi mali müşavirlik bürosunda çalışıyor. Gezi sayfalarımızda bu kez sizi yurtdışında Macaristan’ın başkenti Budapeşte’ye götürüyoruz. Kendinize bir tarih ziyafeti çekmeye hazır olun. İstanbul’da ise rotamız Zeytinburnu’nda. İstanbul’un surlarına ev sahipliği yapıyor, tarihi yarımadaya yakınlığıyla öne çıkıyor. Çok da zengin bir tarihe sahip... Kariyer sayfalarımızda, iş dünyasındaki 2018 trendlerine mercek tuttuk. Kültür sanat, sağlık, evim, lezzet, dostlarımız, moda, sinema, kitap, tekno yaşam, mizah ve bulmaca.... Yine dolu dolu bir dergiyle sizlerleyiz. Keyifli okumalar...
Yücel Akdemir
İSMMMO ISSN: 1306-5653
YAS AM
SAHİBİ İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Adına Yücel Akdemir Kurtuluş Cad. No: 114 Kurtuluş-Şişli / İSTANBUL SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Gülgün Öztürk
YAYINA HAZIRLAYANLAR Nil Demirciler, Ela Gökmen, Ayşegül Emir, Gaye Delen basin@ismmmo.org.tr, yasamdergi@gmail.com
Kurtuluş Cad. No: 114 Kurtuluş-Şişli / İSTANBUL
l DANIŞMA KURULU
Yücel Akdemir, Yahya Arıkan, Erol Demirel, Orhan Sarıgene, Cemile Kuzu, Ali Haydar Tunç, Gülgün Öztürk, Adem Çalışkan, İbrahim Balcıoğlu, Turgay Kanarya, Halil İbrahim Avcı, Alim Karataş, Taner Yüceur, Nadir Hikmet Güneş, Aysel Tümer, Ayhan Çorapçı, Çiçek Yağmur, Mithat Erdoğan, İbrahim Şennur, Nilgün Saraçer, Sebahaddin Kunaçaf, Ahmet Karakılınç, Hayrettin Özbakır, Bilal Karayazı, Nihat Savaş, Fahrettin Ravanoğlu, Nevzat Pamukçu, Murat Düzgün, Halim Bursalı, Yıldız İrgin, Murat Ceyhan, Süheyla Öztürk Selçuk, Hacı Demir, Sabri Karakaşlıoğlu, Hafize Öztürk, Mustafa Çanakçıoğlu, Oğuzhan Bahadır, Kazım Mermer, Ali Ekber Özkan, Yılmaz Bolgün, Hüsniye Sezgin, Emel Duman Yücetürk, Sevda Rızvanoğlu, Metin Gökdağ, Hüseyin Turna, Mustafa İrfan Yalçın, Turan Karabulut, Mahmut Şahin, İskender Demirci, Alper Karakaş, Filiz Bülbül, Arif Mert, Saadet Gençoğlu, Yalçın Sütütemiz, Özlem Gül Er, Cumhur Karatepe, Serdar Murat Akın, Yeşim Özer
l BASILDIĞI YER:
l Yayın Türü: İSMMMO Yaşam; yaşam, kültür ve güncel haber dergisidir. Yerel süreli yayındır. İki ayda bir yayımlanır, 3.000 adet basılır. Dergimizde yer alan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. l Yönetim Yeri ve Yazışma Adresi: Kurtuluş Caddesi, No: 114, Şişli- İSTANBUL Telefon: (0212) 315 84 00, Faks: (0212) 343 47 80
KAPAK
Dönüşümün dijital hali! Dünyamız bir dijital dönüşüm furyasından geçerken buna bireyler, özel sektör ve kamu da ayak uyduruyor. Anahtarı ise bireylerden başlayarak önce evleri sonra toplumları, şirketleri ve tüm dünyayı yeniden şekillendirmesi beklenen dijital dönüşümden geçiyor.
16
İÇİNDEKİLER
Z İ R V E D E K İ L E R
‘Kültürel değişim kadın girişimci sayısını artırır’ Kadın Girişimciler Derneği Başkanı Sanem Oktar, “Kadın girişimcilerin önündeki en büyük engel, sosyal ve kültürel önyargılar ve toplumda egemen olan, erkeği hayatın merkezine koyan değerlerdir. Kadın girişimciliğini artırabilmek için bu yaklaşımlarla mücadele etmek son derece önemlidir” diyor. 12
D O S YA
Dizi izlemeye bekleriz! Bacasız sanayi olarak nitelendirilen sektörlerden biri olan film ve dizi sektörü, son yıllarda Türkiye’nin öne çıktığı alanlar arasında. Kısa sürede Birleşik Arap Emirlikleri’nden Rusya’ya kadar çeşitli ülkelere dizi ihraç eder hale geldik. 2023 yılına kadar dizi ihracatı gelirimizin 750 milyon dolara çıkması hedefleniyor. 26
GÜNDEMİN SESİ
‘Yaşam için haberdar olmalı’ Geçiş dönemindeyiz. Geçiş dönemleri kaotik olur. Neyin geride kalmakta olduğunu sezersiniz ama gözleriniz gelecek olanı da tam olarak seçemez...” Oldukça zorlu dönemden geçen gazetecilik mesleğine, bu sisli günlerde, adeta bir pusula olacak bu sözler Hakan 22 Güldağ’a ait...
YAŞAMIN PORTRESİ
‘Biliyorsan her koşulda film çekersin’ Yazar ve yönetmen Rıza Kıraç, pek çok sinema kitabı ve senaryoya imza attı. Ona göre Türkiye’de her koşulda film yapılabilir. Kıraç, “Lütfi Akad’dan Metin Erksan, Yılmaz Güney, Ömer Kavur’a önemli isimler bize her koşulda film yapılabileceğini gösterdi. Film çekmeyi biliyorsan her koşulda film çekersin” diyor.
30
KARİYER
İş’te 2018 trendleri 2018’de insan kaynakları ve kariyer planlamasında yapay zeka temelli uygulamalar, esnek çalışma modeli ve online eğitimler ön planda… Şirketler de bu dönüşüme uygun yeni iş yapma yöntemleri bulmak zorunda kalacak…
34
R E N K L İ
Y A Ş A M
Hobileri ile hayatına renk katıyor Henüz lise eğitimi alırken kendi atölyesini kuran Ömer Yurdun Eren, iş yaşamını şiir, ebru ve koro gibi çeşitli hobileri ile süsleyen, sürekli kendini yenileyen bir meslek mensubu. İSMMMO’dan Onur Belgesi de alan Eren,1993 yılından bu yana kendi mali müşavirlik bürosunda çalışıyor.
28
6 2 .
G Ü N
6
İSMMMO HABER
8
MODA
36
SAĞLIK
38
E Ğ İ T İ M
40
DOSTLARIMIZ
42
L E Z Z E T
44
EVİM EVİM
46
G E Z İ - D Ü N YA
48
G E Z İ - İ S TA N B U L
52
K Ü LT Ü R - S A N AT
56
SİNEMA - DVD
58
K İ TA P
60
T E K N O - YA Ş A M
62
MİZAH
64
Çocuklar gibi şendik Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği ‘23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ bütün yurt genelinde düzenlenen etkinliklerle coşku içinde kutlandı. Çocukların bu özel gün için hazırladığı gösteriler izleyenlerden tam not aldı. Şiirler, gösteriler ve çelenk törenleri.... Doğudan batıya tüm yurtta 23 Nisan’ı çoşkuyla kutladık. İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Balıkesir ve diğer illerde bütün okullarda törenler düzenlendi. Ulu Önder adına şiirler okundu. Bazı illerde havanın kötü olması nedeniyle törenler okul içlerine alındı. TRT Uluslararası 23 Nisan Şenliği’ne ise, dünyanın pek çok ülkesinden
çocuklar katılarak renkli görüntüler oluşturdular. Atatürk’ün 23 Nisan Ulusal Egemenlik gününü çocuklara armağan edip ‘Çocuk Bayramı’ olarak kutlanmasını istemesi çok anlamlıdır, bugünün çocukları büyüyecekler yarının güçlü ve büyük Türkiye’sini meydana getireceklerdir. Atatürk bunu ‘Bugünün küçüğü, yarının büyüğüdür’ sözüyle ifade etmiştir. Dünyada ilk kez çocuklarına bir bayram armağan eden Türk ulusu, bu bayramı bir Dünya Çocukları
62. GÜN
Emekçi kadınlar el ele Kadının toplumdaki ve çalışma hayatındaki yerinin önemini simgeleyen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü farklı şehirlerde düzenlenen törenlerle kutladık. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü... Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanan bu uluslararası gün; insan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmıştır... Bu günün hüzünlü bir de öyküsü bulunuyor, 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve
6 l İSMMMO YAŞAM
başladı. Polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi... 26-27 Ağustos 1910 tarihine gelindiğinde Danimarka’nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden ClaraZetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın Internationaler Frauentag (Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.
Bayramı haline de getirerek Türk ve dünya çocuklarının sevgi, hoşgörüyle birbirine bağlanmasını sağlamıştır... Çocuk bayramı törenlerine katılmak üzere her yıl yurdumuza gelen pek çok ülkeden yüzlerce çocuk, geleneksel Türk konukseverliği gereği ilgi ile karşılanmakta ve özenle ağırlanmakta. Bu, hem ülkemizin tanıtılması, hem de Atatürk ilke ve devrimlerinin tüm dünyaya çocuklar aracılığı ile bir kez daha duyurulması anlamını taşıyor.
Çanakkale zaferinin 103. yıldönümü Türkiye tarihini değiştiren 18 Mart’ın 103. yıl dönümü törenlerle kutlandı. Çanakkale Savaşı veya Çanakkale Muharebeleri, I. Dünya Savaşı sırasında 1915–1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. İtilaf Devletleri Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya’yla güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolu açmak, başkent İstanbul’u zapt etmek suretiyle Almanya’nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı’nı seçmişlerdi. Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Çok ağır kayıpların verildiği savaş tarihe Çanakkale Zaferi olarak geçmiştir. Ve Türkiye’nin ve dünyanın kaderini değiştiren bu zafer için pek çok şiir yazılmıştır.
18 MART ÇANAKKALE
Bir dahiyi yitirdik Dünyaca ünlü fizikçi ve yazar Stephen Hawking 76 yaşında hayatını kaybetti. Stephen William Hawking, 8 Ocak 1942 tarihinde Oxford- İngiltere’de dünyaya geldi. Sekiz yaşında ailesiyle birlikte Londra’nın yaklaşık 20 mil kuzeyinde bulunan St. Albans’a taşınan Hawking, on bir yaşında St. Albans Okulu’na ve ardından Oxford Üniversitesi Koleji’ne gitti. Hawking, babasının tıp okuması konusunda ısrar etmesine rağmen, matematik eğitimi almak istedi. Okuduğu kolejde matematik bölümü bulunmadığı için fizik bölümüne geçti; üç yıl sonra doğal bilimler alanında birinci sınıf onur derecesi aldı. Stephen Hawking, evreni yöneten
temel yasalar üzerine yoğunlaştı. Roger Penrose ile Einstein’ın Görelilik Teorisinin genelde mekân ve zamanı ima ettiğini, Big Bang’te bir başlangıç olsa da kara deliklerin evrene son vereceğini savundu. Teorik fizik üzerine araştırmalarıyla ünlenmişti. Profesör Hawking’in on iki onursal derecesi bulunurken, 1982 yılında CBE ödülüne layık görüldü. Birçok ödül, madalya ve nişana sahip olan Hawking, Royal Society’nin ve ABD Ulusal Bilimler Akademisi’nin de üyesiydi. Stephen Hawking’e 21. doğum gününden kısa bir süre sonra ALS teşhis konulmuştu. Tekerlekli sandalyeye ve iletişim için bilgisayarlı bir ses sistemine bağımlı olmasına rağmen, Stephen Hawking evlendi; üç çocuğu ve üç torunu var.
62. GÜN
Bulutlar sarmıştı her yanı, Kapkara bir geceydi, Yağmur,bardaktan boşalırcasına, Sağnak gibi yağıyordu, Yedi düvelin gemilerinden yükselen, Top,tüfek sesleri, Her yanı inletiyordu, Mustafa Kemalin askerleri, Aslanlar gibi dövüşüyordu, Ve Çanakkale kahramanca, Düşmana selam veriyordu, Kükrüyordu tepeden, Mustafa Kemal, Vatanıma ayak basacaksa düşman, Yaşamanın ne gereği var, En son nefer ölünceye kadar, Dövüşeceksiniz aslanlar, Görecek bütün dünya, Ne aslanlar doğururmuş, Emineler, Hatçeler, Ayşeler, Fatmalar. ALI OSMAN YILMAZ
İSMMMO YAŞAM l 7
OD AS I MÜ ŞAVİR LER SEB ECİ MA Lİ UNTANTS BES T MU HA UBLIC ACCO İSTAN BU L SER B E R O F C E R T I F I E D P HAM ISTANBUL C
ya r l a ! H aya t a U
İn ç İ k e c e l ge
sapla, Düşün, He
AP Y E B E S A H U M HASEBE YAP!
MU 1 - 7 Mart
#g el ec ek ic in
m uh as eb ey
ap
tlu olsun
aftası ku muhasebe h
İSMMMO HABER
Muhasebe Haftası’nı kutladık Odamız, ‘Düşün, Hesapla, Hayata Uyarla Gelecek İçin Muhasebe Yap’ sloganıyla, ‘1-7 Mart Muhasebe Haftası’ kapsamında birçok etkinlik gerçekleştirdi. Her yıl 1-7 Mart tarihlerinde coşkuyla karşıladığımız ‘Muhasebe Haftası’nı bu yıl da dolu dizgin etkinliklerle kutladık. Muhasebe Haftası nedeniyle mali müşavirler, mesleki sorunlarına dikkat çekmek için Taksim Cumhuriyet Anıtı’nda bir araya geldi. Basın açıklaması yapan İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) Başkanı Yücel Akdemir, mesleki anlamda
8 l İSMMMO YAŞAM
teknolojik bir değişimin yaşandığını ve mali müşavirlerin bu değişime ayak uydurmakta zorlanmadığını ifade etti. Taksim Meydanı’nda bir açıklama yapan Oda Başkanımız Yücel Akdemir, 28 yıldır Türkiye ekonomisine verdikleri katkılarla değer üreten bir mesleği yaptıklarını, çözüm üreten, farkındalık yaratan bir meslek mücadelesi sergilediklerini dile getirdi. Yücel Akdemir, “Yaşanan ekonomik krizlere, hukuksal ve demokratik hakların korunmasına kadar birçok konuda belirleyiciliği meslek odalarının yapacağı çalışmalar neticelendirecektir” dedi.
Ülkemizde son zamanlarda yaşanan olaylara da değinen Akdemir, “Her türlü saldırının ve terörün karşısındayız. Gerek mesleğimizde gerekse ülkemizdeki sorunları ve çatışmaları; dayanışarak, bir arada durarak hep beraber çözdük. Toplum olarak birbirimize güvenle, sevgiyle ve hoşgörüyle bakabileceğimiz bir geleceği de hep birlikte hazırlayacağız. Ülkemizin sınır güvenliği için tehdit oluşturan terör unsurlarını ortadan kaldırmak amacıyla başlatılan Afrin Operasyonu’nun başarıyla sonlanması, bölgeye ve ülkemize huzuru ve barışı getirmesi en büyük temennimizdir.
Harekatta görev yapan askerlerimizin görevlerini tamamlayarak bir an önce ülkemize dönmesini umut ediyor, gazilere acil şifalar, şehitlerimize rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyoruz” diye konuştu.
‘KOŞULLARA AYAK UYDURMALIYIZ’
İSMMMO HABER
Yaşanan olumsuzluklara karşı en büyük gücün mesleklerini onurlu bir şekilde sahiplenmekten geçtiğini belirten Akdemir, Türkiye’nin ekonomik düzeyde dünya ülkeleriyle yarışmasında mesleki üretimin en önemli çözüm olduğunu kaydetti. Geleceğin mesleğini yaratmak adına sorumluluklarının olduğunu belirten Akdemir, şöyle konuştu: “Teknolojik gelişmeler biz mali müşavirleri değişime zorluyor. Mali İdare bu konuda gerekli çalışmalara başladı. E-beyannameden, e-ticarete kadar birçok konuda gelişmeler yaşandı. Meslek mensupları günümüz koşullarına ayak uydurabilmek için hem kendilerini hem de mesleği dönüştürmek durumundadırlar. Muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri sunan ofisler geleceği görerek, sundukları hizmetleri vergi muhasebeciliğinin ötesinde çeşitlendirmek için teknolojiye ayak uydurmak zorundadır. Mesleğimizdeki değişime ayak uydurmak adına bizler de gerekli hazırlıklarımızı sonuna kadar yaptık. Odamız, teknolojik dönüşüme karşı merkezi bazda ve İstanbul’un bütün ilçelerinde eğitimler verdi. Gelişmelerle birlikte meslektaşlarımızın uygulamada zorlandıkları her türlü soruna anında cevap verdik ve meslektaşlarımız bu sürecin altından kalmasını bildi.”
İSMMMO YAŞAM l 9
İSMMMO’da 8 Mart coşkusu
İSMMMO HABER
GÜLGÜN FEYMAN’LA KADINLAR GÜNÜ Odamızın Bahçelievler İlçe Temsilciliğinin düzenlediği 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliğinde ünlü haber spikeri Gülgün Feyman Budak kadın meslektaşlarla bir araya geldi. Etkinliğe, Oda Başkanımız Yücel Akdemir, Oda Başkan Yardımcımız Erol Demirel, TESMER Başkan Yardımcısı Nevzat Pamukçu, Odamızın Denetleme Kurulu Başkanı Nadir Hikmet Güneş, Oda Bahçelievler İlçe Temsilcisi Özlem Gül Er, Oda Silivri İlçe Temsilcisi Saadet Gencoğlu, Bakırköy İlçe Temsilci Yardımcıları ve çok sayıda kadın meslektaş katılım sağladı. Dünya Emekçi Kadınlar Gününün anlam önemine vurgu yapan konuşmaların ardından Gülgün Feyman’a katılımlarından, çalışmalarından dolayı bir plaket ve çiçek verildi.
10 l İSMMMO YAŞAM
Dünya Emekçi Kadınlar Günü söyleşisi, siyasetten, tiyatroya, kadının toplumdaki yeri ve önemine değinen konularıyla dolu dolu geçti. Ayrıca Oda Başkanımız Yücel Akdemir, Odada görev yapan kadın çalışanlarla kahvaltıda bir araya geldi. İSMMMO Sosyal Etkinlikler Komitesinin düzenlediği söyleşi Odamızın Hizmet ve Kültür Binasında gerçekleşti. Yücel Akdemir, Oda Saymanımız Cemile Kuzu ve Oda Yönetim Kurulu Üyemiz Gülgün Öztürk ve Sosyal Etkinlikler Komitesi Başkanı Sezer Asiye Karan’ın açış konuşması yaptığı söyleşiye çok sayıda kadın meslektaşımız katılım sağladı. Açış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü Sosyal Etkinlikler Komitesinden Selvi Yeşilyurt’un yaptığı söyleşide, Devlet Eski Bakanı - İstanbul Dayanışma Platformu Başkanı Önay Alpago, Kadın Girişimci Pınar Kaftancıoğlu, Oyuncu Meltem Yılmazkaya kadınların Türkiye toplumundaki konumundan kendi alanlarındaki gözlemlerine ve deneyimlerine kadar birçok açıdan değerlendirmelerde bulundular. Söyleşinin ardından katılımcılara çiçek ve plaket verildi.
KAHVALTIDA BİR ARADA Dünya Emekçi Kadın Günü etkinlikleri kapsamında Oda Başkanımız Yücel Akdemir, kadın çalışanlarımızla kahvaltıda bir araya geldi. Kadınlar Günü’nün önem ve anlamına dair gerçekleştirilen etkinlikte Oda Başkanımız çalışanların gününü kutlayarak jest yaptı.
Bakırköy Beyoğlu
Eğitim birimleri hizmete açıldı İstanbul’daki mali müşavirlerin ve stajyerlerin eğitimine katkı vermesi amacıyla Beyoğlu ve Bakırköy Temel Eğitim ve Staj Merkezleri törenle hizmete açıldı. Açılışlara; Oda Başkanımız Yücel Akdemir, TÜRMOB Genel Başkanı Masis Yontan, Odamızın Kurucu Onursal Başkanı ve TÜRMOB Genel Sekreteri Yahya Arıkan, Odamızın Yönetim Kurulu ve Kurullarıyla birlikte çok sayıda meslek mensubu katılım sağladı. Eğitim birimlerinde yapılan açılış ve
kokteyllerin ardından konuşma yapan Oda Başkanımız Yücel Akdemir, eğitim birimlerinin mesleki konulara ve bilgi ihtiyacına rahatlıkla cevap verebileceğini söyledi. TÜRMOB Genel Başkanı Masis Yontan da, meslektaşların katkılarıyla eğitim birimlerinin daha da anlamlı hale geldiğini ifade etti. Yaşanan olumlu gelişmelerden dolayı umutlarını hiç kaybetmediklerini söyleyen Yontan, gelecekten de çok umutlu olduğunu sözlerine ekledi.
Meslek olarak bir süreçten geçtiklerini belirten Odamızın Kurucu Onursal Başkanı ve TÜRMOB Genel Sekreteri Yahya Arıkan ise, geçmişten bu zamana kadar mücadelenin içinde olduklarını ifade etti. Eğitim birimlerinin açılmasında katkı ve desteklerini sunanlara teşekkürlerini ileten Arıkan, mesleki örgütlenmenin ilk adımlarını dernekleşerek ve bir araya gelerek attıklarını dile getirerek, oda kuruluşuna kadar olan süreci meslektaşlarla paylaştı.
‘Meslek için mücadeleye devam’ Mesleğimiz büyük bir değişimin içinde. Kamu düzeyinde ve kanunlarda önemli değişiklikler var. Söylemek istediğim bu değişime ayak uydurmak zorundayız. Kendimizi ileriki yıllar için hazırlamamız gerekiyor. Kurumsallaşma bu
yüzden çok önemli. Hizmet Kalitesi Meslek Kararıyla da mesleki çalışmalarımızın farkındalığına tam anlamıyla varacağız ve sonuç alacağız” diye konuştu. Açış konuşmasının ardından oturum başkanlığını İSMMMO Saymanı Cemile Kuzu’nun yaptığı seminerde, YMM / TÜRMOB Genel Saymanı Emre Kartaloğlu, YMM Av. Zeki Gündüz, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Grup Müdürü Rıza Bilgiç birer sunum ve konuşma gerçekleştirdi.
İSMMMO HABER
Odamızın vergi uzmanlarını, akademisyenleri ve meslek mensuplarını bir araya getirdiği ‘2017 yılı Gelirlerinin Gelir Vergisi Yönünden Vergilendirilmesi ve Özellik Arz Eden Durumlar’ başlıklı semineri Cevahir Otel’de gerçekleştirildi. İSMMMO Kurumsallaşma Komitesi’nin Muhasebe Haftası için hazırlamış olduğu video görüntüsüyle başlayan seminerde açış konuşması gerçekleştiren Oda Başkan Yardımcımız Erol Demirel, katılımlarından dolayı meslek mensuplarına teşekkür ederken, KDV Kanunu’nda yapılacak değişiklere değindi. Demirel,
İSMMMO YAŞAM l 11
ZİRVEDEKİLER
Kadın Girişimciler Derneği Başkanı Sanem Oktar, “Kadın girişimcilerin önündeki en büyük engel, sosyal ve kültürel önyargılar ve toplumda egemen olan, erkeği hayatın merkezine koyan değerlerdir. Kadın girişimciliğini artırabilmek için bu yaklaşımlarla mücadele etmek son derece önemlidir” diyor.
‘Kültürel değişim kadın girişimci sayısını artırır’
12 l İSMMMO YAŞAM
GAYE DELEN
GİRİŞİMCİLİĞİN BAŞI ÇOK ÇALIŞMAK Öncelikle çok çalışmak, yılmadan çalışmak ve her sorunu bir fırsat olarak görüp soğukkanlılığını koruyarak çözüm getirici olmak gerekiyor. Olası krizlerden korkmamak lazım… Sizin için problem olarak görünen bir konu girişimci için harika bir fırsat olabilir. Girişimci buna inandığı için parasını da zamanını da riske atar. Önce işinin devamlılığını düşünür, kazanç sonra gelir. Girişimci bir yerde olmazı olduran insandır. Bir insan bir şeyi çok isterse yapar. Etrafta bu işin neden olmayacağını söyleyenler olabilir; girişimciye düşen o işin nasıl yapıldığını göstermektir. Bunun için çok çalışmak ve inancı asla kaybetmemek gerekir. Girişimci önce kendi iş fikrine inanmalı ve etrafındakileri de inandırabilmelidir. İş fikrine o kadar inanmalıdır ki, buna ayıracağı sermaye ve zamana rağmen her olumsuzlukta motivasyonunu kaybetmeden devam edebilmelidir. Fikrin, planlı programlı bir projeye dönüşme aşaması da temel öneme sahip bulunuyor. Unutulmamalıdır ki deneyim girişimcilikte önemli bir yetkinliktir ancak gelişmesi için denemek şarttır. Burada önemli olan doğru hedef koymak, ona ulaşmak için çok çalışmak, engelleri aşmak için yaratıcı çözümler geliştirmek ve uygulama aşamasında motivasyonu kaybetmemektedir. yaşamında, işin getirdiği zorluklara ek olarak sıkıntılar yaşayabiliyorsunuz. Bu sıkıntı da daha ziyade erkek egemen kültürün hâkimiyetinden kaynaklanıyor. Kurumsal kültürün eşitlikçi, cinsiyet ayrımı yapmayan bir temele oturmadığı şirketlerde sorun yaşayabiliyorsunuz. Ben de hayata geçirdiğim iş girişimlerinde bu kültür nedeniyle sıkıntılar yaşadım. Ancak kararlılıkla çalışmalarımı sürdürerek sıkıntıları aşmayı başardım. Kendi kurduğum veya ortağı olduğum şirketlerde eşitlikçi bir kültürü hâkim kılmaya özellikle önem verdim. Türkiye’de kadın girişimcilerin durumu ve oranları hakkında bilgi verir misiniz? Ekonomik, sosyal ve kültürel bütün zorluklara rağmen, son yıllarda yürütülen çalışma ve projeler kendi işini kuran kadınların sayısının artmasına katkıda bulunuyor. Elbette bu sayı yeterli değil. Genelde girişimcilik, özelde ise kadın girişimciliği açısından Türkiye’nin istenen düzeye ulaştığı-
ZİRVEDEKİLER
Girişimcilik, Türkiye’nin ekonomik gelişim modelinde öne çıkarılan ve çokça dile getirilen bir konu… Bunun bir ayağı da kadın girişimciler. Ekonomik, sosyal ve kültürel bütün zorluklara karşın, son yıllarda yürütülen çalışma ve projeler kendi işini kuran kadınların sayısının artmasına katkıda bulunuyor. Tabii ki henüz bu sayı yeterli değil. Genelde girişimcilik, özelde ise kadın girişimciliği açısından Türkiye’nin istenen düzeye ulaştığını ve bu alanda kadınların potansiyelinden etkin bir şekilde yararlanıldığını söylemek zor. Küresel Girişimcilik ve Kalkınma Endeksi Kadın Girişimciliği Araştırması’na göre Türkiye, yüksek büyüme tempolu kadın girişimciliği açısından 30 ülke arasında 18. sırada yer alıyor. Bu skor bir hayli düşük kalıyor. Ayrıca kadın girişimciler iş yaşamında, işin getirdiği zorluklara ek olarak sıkıntılar yaşayabiliyor. Bu sıkıntı da daha çok erkek egemen kültürün hakimiyetinden kaynaklanıyor. Türkiye’de kadın girişimcilerin önündeki engelleri kaldırmak için uğraşan derneklerden biri de KAGİDER. Tam açılımıyla Kadın Girişimciler Derneği. KAGİDER’in Başkanı ise Sanem Oktar. Oktar, “Girişimcilik bir yana, kadınların genel olarak istihdama katılımı açısından baktığımızda da oranların yetersiz kaldığını görmekteyiz. Kadının işgücüne katılımında Türkiye, OECD ülkeleri arasında son sıralarda yer alıyor” diyor. Kendisi de girişimci olan Oktar’la, Türkiye’de kadın istihdamını, kadın girişimciliğini, sorunları ve neler yapılabileceğini konuştuk.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Nasıl girişimci oldunuz? 1970 yılında İzmir’de doğdum. Kız ve erkek çocuklarına eşit fırsatlar tanıyan bir ailede büyüdüm. Hayallerim konusunda bana destek veren, önümü açan bir ailem oldu. Karar almayı, sorumluluklarımın farkına varmayı, zorluklar karşısında yılmamayı hep ailemden öğrendim. Geldiğim noktada kendimi seri bir girişimci olarak tanımlıyorum. İzmir Bornova Anadolu Lisesi’nin ardından Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olduktan sonra Colgate Palmolive’de iş hayatıma başladım. İlk kızım doğduktan sonra 1996 yılında işimden ayrıldım. 1997’de ilk şirketim olan Tribeca İletişim Danışmanlık’ı kurdum. 1999’da Tribal Sahada Pazarlama Şirketi, 2000’de directComm veri tabanına dayalı pazarlama şirketini kurdum. 2002’de birebir pazarlama konusunda danışmanlık veren Peppers & Rogers Türkiye ofisinin kurucu ortakları arasında yer aldım. 2012’de sosyal medya şirketi Limonsocial’ı kurdum. 2015’de dünyanın önde gelen medya şirketlerinden WPP tarafından şirketimin çoğunluk hisseleri satın alındı. 2017’de yine WPP grubuna ait, dünyanın en büyük veriye dayalı pazarlama şirketlerinden Wunderman ile birleştik. Şu an directComm Marketing Group ve Wunderman Türkiye’nin başkanlığını yapıyorum. 2015’den beri de KAGİDER başkanlığı görevimi devam ettiriyorum. Evliyim, iki kızım var. Kadın olarak girişimcilik yapmak konusunda sorunlar yaşadığınız oldu mu? Kadın olduğunuzda iş
İSMMMO YAŞAM l 13
ZİRVEDEKİLER
nı ve bu alanda kadınların potansiyelinden etkin bir şekilde yararlanıldığını söylemek mümkün değil. Küresel Girişimcilik ve Kalkınma Endeksi Kadın Girişimciliği Araştırması’na göre Türkiye, yüksek büyüme tempolu kadın girişimciliği açısından 30 ülke arasında 18. sırada yer alıyor. Kadın girişimciliği için eğitimin yanı sıra yönetim
14 l İSMMMO YAŞAM
tecrübesinin de önemli olduğu gerçeğinden hareket eden araştırmada, tepe pozisyonlardaki kadın oranı da inceleniyor. Bu oran Türkiye’de yüzde 10-12 civarında görülüyor ve ülkemiz bu konuda 30 ülke içerisinde en alt sıralarda yer alıyor. Girişimcilik bir yana, kadınların genel olarak istihdama katılımı açısından baktığımızda da oranlar yetersiz. Kadının işgücüne katılımında Türkiye, OECD ülkeleri arasında son sıralarda yer alıyor. TÜİK verilerine göre, erkeklerin istihdama katılım oranı yüzde 70 civarında iken, kadın katılımı yüzde 30’un altında kalıyor. AB ve OECD ülkelerinde ise ortalama kadın istihdam oranları yüzde 58-59 civarında seyrediyor. Kadın girişimcilerin sorunları neler? Bunlara çözüm önerileriniz neler olur? Kadının girişimcilerin önündeki en büyük engel, sosyal ve kültürel önyargılar ve toplumda egemen
olan, erkeği hayatın merkezine koyan değerlerdir. Kadın girişimciliğini artırabilmek için bu yaklaşımlarla mücadele etmek son derece önemlidir. Aynı şekilde kadının finansa erişimi, bilgi ve mentorluk eksikliği de yine engel. Kadının içinde bulunduğu sosyal çevre eğer iş ilişkisi kurmaya ve bunu geliştirmeye uygun değilse yeni çevreler edinmesi gerekir. Fuarlar, eğitimler ve dernekler bunlar için önemli alanlardır. Ayrıca kadınlar iş konuşmaktan, kendini anlatmaktan çekinmemelidir. Bu anlamda çevrelerini de etkin kullanmaları gerekir. Her şeyden öte bir girişimcinin finansal sermayesi az olduğu için en büyük sermayesi sosyal sermayesi olacaktır. Kuracağı ilişkiler ve bağlantılar onu bir yerlere taşıyacaktır. Bunun için de almadan önce vermeyi ve ilişki yönetimini hızla öğrenmesi gerekir. Kaldı ki işe ilk alacağı kişi aslında ikna etmesi ve kendine inandırması gereken ilk müşterisidir.
KÜLTÜREL DEĞİŞİM GEREKİYOR Devlet ve diğer kurum teşvikleri yeterli mi? 2000’lerden bu yana Türkiye’de artan kadın girişimciliği artık örgütlü bir hal almaya başladı. Birçok ilde kadın girişimci dernekleri kuruldu. Kurumsal yapılar oluşturuldu. Ayrıca, KOSGEB gibi yapıların fon, destek çalışmaları arttı. Kadın girişimcilere özel krediler, avantajlar çoğaldı. Dolayısıyla, geldiğimiz noktayı büyük bir kazanım olarak görüyorum. Kadının güçlendirilmesinde devlet destekleri ve ödenekleri elbette en temel kaynaklarımız arasında yer alıyor. Ama bu durum şirketlere sorumluluk ve görev düşmediği anlamına gelmiyor. Toplumda kadını geri plana iten ataerkil bakış açısının iş hayatında aşılması lazım. Şirketlerin insan kaynakları politikaları kadınların profesyonel kariyer yapmasını destekler, onlara kendilerini geliştirme fırsatları sunar nitelikte olmalı. Bu da kadın ve erkekler arasında fırsat eşitliğini öne çıkaran belirli bir iş kültürünün şirkette hâkim olmasını gerektiriyor. Bu alanda ülkemiz özel sektörünün performansını değerlendirdiğimizde,
geliyorlar. Edindikleri bilgi ve beceriler kendilerini tanımalarını, motivasyonlarının artmasını sağlıyor; kadının toplumdaki ve iş yaşamındaki yeri konusunda farkındalık oluşuyor ve artıyor. Bu açılardan bakarsak, GKL projesinin, Cam Tavan diye ifade ettiğiniz sorunun aşılmasına orta ve uzun vadede önemli katkılarda bulunduğu açıktır.
EKONOMİ DE GELİŞİR 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Türk kadınlarına neler söylemek istersiniz? Bir ülkede kadınların özgürlük, eşitlik sorunları varsa o toplumun da eşitlik ve özgürlük sorunu vardır. Türkiye, dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alacaksa, kadınlara ekonomide, siyasette ve sosyal hayatta fırsat eşitliğini sağlamak zorundadır. Kadınların katılımının eşit sağlanmadığı bir kalkınma gerçekleşemez. Ülke olarak kadınların hayatın her alanına eşit katılımları için hedeflediğimiz seviyenin gerisinde kalmaya devam ediyoruz. Bu durumdan sadece kadınların değil tüm toplum olarak hepimizin zarar gördüğünü fark edebilmemiz bence önemli bir değişimin başlangıcı olacak. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sadece 8 Mart’ta hatırlamak yerine; iş dünyasının liderleri, siyasi liderler ve konuyla ilgili tüm paydaşlar, Türkiye’de kadının insan haklarının geliştirilmesi yönündeki tüm çalışmalara destek vermelidirler. Bu bize kalkınmada, iş dünyasında rekabet avantajı sağlayacaktır.
‘PAZAR GÜNLERİ AİLE GÜNÜMDÜR’ Siz boş vakit bulabiliyor musunuz? Boş vakitlerinizde neler yapıyorsunuz? Günüm erken başlıyor, geç bitiyor. Haftada üç gün sabahları spor yapıyorum, ardından işim ve sonra dernek çalışması derken günde en az 10 saat çalışıyorum. Okumalarımı genellikle arabada yapıyorum. Düzenli spor yapmak, akşamları yatarken sevdiğim yazarları okumak ve müzik dinlemek kendim için yaptığım en büyük şeyler. Ayrıca ayda bir kere parçası olduğum gruptan koçluk alıyorum. Gece yatmadan da mutlaka bir şeyler okuyorum. Galiba hayatımda hiç TV yok. Akşam işle ilgili bir programım yoksa evde ailemle olmayı tercih ediyorum. Pazar günlerini de ailemle birlikte geçirmeyi, özellikle yeni lezzetleri ve yerleri keşfetmeyi seviyorum. Özellikle pazarları aile günü olması benim için önemli.
‘İSMMMO İLE ÇALIŞMAK İSTERİZ’ İSMMMO’nun faaliyetleri hakkında görüşleriniz neler? İSMMMO üyelerini geliştirmek için çalışan, programı oldukça yoğun bir yapı. Uzun dönemde özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda birlikte çalışmak isteriz.
ZİRVEDEKİLER
daha yapacak çok iş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Girişimcilik yanında şirketlerdeki üst düzey kademelerde kadının adının olmadığını görüyoruz? Kadınların nüfusun yarısını oluşturmalarına karşın istihdam oranlarındaki düşüklüğe paralel olarak, yönetici görevlerindeki ve farklı mesleklerdeki oranları da düşük kalıyor. Bu konuda bazı örnekler vermek isterim. Türkiye’deki kadın CEO’ların oranı sadece yüzde 2 düzeyinde bulunuyor. Kamuda da benzer şekilde çok az kadın görüyoruz. 81 ilin valisi içinde sadece 3 kadın vali var. TÜİK’in ‘İstatistiklerle Kadın’ verilerine göre, kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı yüzde 9.4 oldu. Kadın hâkim oranı yüzde 35,8, kadın profesörlerin oranı 20142015 öğretim yılı için yüzde 29, kadın milletvekili sayısı, 81 il toplam milletvekili sayısı içindeki payı sadece yüzde 14.5’tir. Burada kültürel yapı ve ataerkil yaklaşım önemli rol oynuyor. Bizim bu kültürü ve yaklaşımı ortadan kaldırmak için hayatın ve iş hayatının her alanında mücadele etmemiz gerekiyor. Bu mücadele de öncelikle eğitimle başlıyor. KAGİDER’in 2010 yılından bu yana yürüttüğü Genç Kadın Liderler (GKL) projesi işine, toplumuna ve çevresine farklılık getirecek genç kadınları topluma ve iş yaşamına hazırlamayı, onların beceri ve duyarlılıklarını geliştirmeyi ve donanımlarını artırmayı amaçlıyor. Bu projede kadınlar ileride olmak isteyecekleri şekilde iş – yaşam dengesini kurmuş eğitimcilerle/rol modellerle biraraya
İSMMMO YAŞAM l 15
Dönüşümün dijital hali!
KAPAK
UMUT EFE Bir sabah, inceden çalmaya başlayan bir müzik ve ardından gelen yarı mekanik bir günaydın sesi ile uyandırıldığınızı düşünün… Evet yataktan kopmak zor geliyor ama sabah 07.00 ve çalışmaya da başlamak zorundasınız… Yataktan kalkmanızla birlikte sensörler devreye girerek perdelerin açılmasını ve günışığına merhaba demenizi sağlıyor… Duşunuzu alıp güne başlamaya hazırlanırken, saat ayarlı kahve makinanız da o arada çalışmaya başlamış ve tüm evi mis gibi bir kahve kokusu sarmış… Siz kahvaltınızı ederken, o gün prog-
16 l İSMMMO YAŞAM
Dünyamız bir dijital dönüşüm furyasından geçerken buna bireyler, özel sektör ve kamu da ayak uyduruyor. Anahtarı ise bireylerden başlayarak önce evleri sonra toplumları, şirketleri ve tüm dünyayı yeniden şekillendirmesi beklenen dijital dönüşümden geçiyor.
ramınızda yer alan yönetim kurulu toplantınızı, ödenmesi gereken faturalarınızı ve doktor randevunuzu hatırlatıyor yarı mekanik ses… Sizin sanal asistanınız... Aslında bir yapay zeka. Bir anda geç kaldığınızı fark ediyor alelacele otomobilin arka koltuğuna biniyorsunuz. Siz tabletiniz üzerinden yansıyan 3 boyutlu görüntü ile toplantı konuşmanızı gözden geçirirken sürücüye ihtiyaç duymayan otonom sürüşlü otomobiliniz sizi gideceğiniz adrese bırakmak için çalışmaya başlıyor. Yolda aniden karşınıza başka bir otomobil çıkıyor ama trafikteki tüm otomobiller internet ağı sayesinde birbirine entegre olduğu için artık
trafik kazası tarihe karışmış durumda. Siz, başkanın hologram ile katıldığı yönetim kurulu toplantınızı yürütürken, sanal asistanınız verdiğiniz sesli komutları devreye alarak, ödemelerinizi gerçekleştiriyor bir yandan… Toplantıda, yapay zeka tarafından üretim hattında tespit edilen hataları gözden geçirip, fabrikanın büyüme hedefleri doğrultusunda 120 robot işçi daha alma kararlarını verdikten sonra doktor randevunuza otomobilinizle yetişiyorsunuz…. Yaptığınız testler, yapay zeka tarafından kontrolden geçiriliyor ve tek bir bilgisayar yazılımı sayesinde teşhisiniz konulmuş ve ilaçlarınız yazılmış şekilde eve doğru yola koyuluyorsu-
DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜN YANSIMALARI ROBOTLAR: Gelecek 15 yıl içinde teslimat yapan veya ofisleri temizleyen robotların çok daha yaygın olması bekleniyor. Bulut bağlantılı robotlar öğrenmeyi hızlandırmak için veri paylaşabilir hale gelecek. ULAŞIM: Çok da uzun olmayan bir süre sonra, otonom araçların 2020’ye kadar büyük ölçüde yollardaki yerini alması bekleniyor. Üstelik otonom araçlar sadece otomobilleri kapsamayacak... Gelecekte sürücüsüz teslimat kamyonları, otonom teslimat drone’ları ve kişisel robotlar da günlük hayat içinde sıradan hale gelecek. EĞİTİM: Açık üniversiteler yeni yeni popüler olmaya başlamışken, sınıf ve bireysel öğrenim arasındaki çizgi 2030 yılında iyice kaybolacak. Kitlesel açık çevrimiçi dersler (MOOC) akıllı öğretmenler ile gerçekleştirilecek ve yapay zeka teknolojilerinin kişiselleştirilmiş eğitim vermesini sağlayacak. Bilgisayar temelli öğrenimin sınıfların yerine geçmesi beklenmiyor ancak, çevrimiçi araçların öğrencilerin kendi temposuyla öğrenmesine imkan verecek. SAĞLIK: Yapay zeka hasta kayıtlarını ve literatürü tarayarak teşhis aşamasındaki işlerin bir kısmını otomatik hale getirecek. Bu tür bir dijital asistanın, doktorların hasta bakımıyla daha fazla ilgilenmesine yardımcı olması nuz… Çünkü artık ofise ve duvarlara çok da ihtiyacınız kalmadı…
ZAMANI YAKALAMANIN TEK YOLU
devleri ise dijital hâkimiyet hedefleri için bir milyar dolar harcadıklarını açıkladı.
MESLEKLER KAYBOLUYOR Oxford ve Yale üniversitelerinin yaptığı bir çalışmaya göre gelecek 50 yılda yapay zeka milyonlarca işin üstesinden gelerek istihdam piyasasını altüst edecek. Araştırma robotların insanların görevlerini zamanla alacağını düşünen 352 yapay zeka araştırmacısının da bir anlamda geleceğe dair görüşlerini ortaya koyuyor. İleri düzey matematik, kitap yazmak gibi karışık görevlerin yapay zekalar tarafından gerçekleştirilmesi daha uzun zaman alacak olsa
KAPAK
Bilim kurgu filmlerini andıran bu sahneler çok da uzak olmayan tarihte günlük rutinler halini alacak… Bugünlerde baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji dünyası, dijital dönüşümün temel unsur olacağı yepyeni bir çağın haberini veriyor bizlere… Dijital dönüşüm… Zamana ayak uydurmak ve onu yakalamanın tek yolu artık… Teknoloji günümüzdeki beklentileri tamamen değiştirirken, hız hayatımızın yeni odak noktası. Öyle hızlı
olmaya alıştık ki akıllı telefonlardan önce 12 saniye olan ortalama dikkat süresi, 8 saniyeye kadar düştü. Çalışanların yüzde 80’i artık zamanlarının bir kısmını uzaktan çalışarak geçirmek istiyor. Ürettiğimiz veri miktarı ise son 2 yılda hiç olmadığı kadar arttı. Öyle ki dünyada yaratılan verinin yüzde 90’ınını sadece son iki yılda ortaya çıkardık. Araştırmalara göre dijital dönüşüm günlük hayatımızın içinde yer alırken en fazla iş hayatımızı etkiliyor. Çalışanların yüzde 60’ından fazlası fazla mesai yapmak durumunda kalıyor. Wal-Mart, 2017’de dijital dönüşüm için yaklaşık 2 milyar dolar harcadı. General Electric ve Unilever gibi dünyanın diğer
hedefleniyor GÜVENLİK: 2030 yılına geldiğimizde, şehirlerde işlenen suçları tespit ve tahmin etmek için yapay zeka teknolojilerinin yoğun şekilde kullanılması bekleniyor. Kapalı devre kamera sistemlerinin otomatik takibi ve drone görüntüleri kural dışı hareketlerin hızlı şekilde tespit edilmesini mümkün kılacak. Bu da, sadece hukuki yaptırımların hemen uygulanmasına değil suçun nerede ve ne zaman işlenebileceğinin tahmin edilmesine yarayacak. İŞ VE ÇALIŞMA ORTAMI: Yapay zekanın etkilerinin en çok iş ortamında hissedileceği düşünülüyor. Yapay zeka 2030 yılında avukatların, mali danışmanların ve radyologların yerini alabilir. Fakat yakın zamanda, mesleklerin değil de görevlerin yerini alması daha muhtemel görünüyor. EĞLENCE: 2030 yılında eğlence sektörünün interaktif, kişisel ve bugünküyle karşılaştırılamayacak kadar ilgi çekici olması bekleniyor. Sensör ve donanımlardaki yenilikler sayesinde yapay zeka ve haptik teknoloji evlerimize girecek… Kullanıcılar eğlence sistemleriyle konuşarak etkileşim kurabilecek…Eğlence sistemleri de bulundukları ortama uyum sağlama yeteneğine sahip olacak.
İSMMMO YAŞAM l 17
KAPAK
bile 2051 yılında insanların gerçekleştirdiği bütün görevlerin ve 2136 yılında da bütün mesleklerin otomatikleşebileceği düşünülüyor. Diğer taraftan dünyanın önde gelen girişimcileri arasında yer alan Alibaba’nın kurucusu Jack Ma, yapay zeka ve otomasyon ile birlikte gelecek 30 yıl içinde günlük çalışma süresinin 4 saate inebileceğini hatta haftada sadece 4 gün çalışılabileceğini söylüyor. Yapay zekanın ilerleyişi ile birlikte insanların daha uzun yaşayacağını ancak etrafta daha az iş olacağını belirten Ma, robotların gelecekte şirketlerin CEO’su olabileceğini söyledi. Ma, “30 yıl sonra, Time dergisinin kapağında göreceğimiz ‘yılın en iyi CEO’su muhtemelen bir robot olacak. Sizden daha iyi hatırlıyor, sizden daha hızlı sayabiliyor ve sizin gibi rakiplerine sinirlenmiyor olacak” yorumunu yapıyor. Gelecekte CEO’ları bile koltuktan etmesi beklenen bu dönüşüm, robotlarla asistanların, sürücüsüz otomobillerle şoförlerin, teşhis ye-
18 l İSMMMO YAŞAM
tenekleri ile tıpta belli uzmanlık alanlarının da yerini alması bekleniyor. Aslında bu konuda uç bir örnek de mevcut… Almanya‘da gösterime sunulan bir robot din adamı, teknolojinin manevi bir yol gösterici olarak hizmet verebilir mi sorusunun cevabını arıyor… İnsanlara dijital dualar eden robot hoca/papaz, yapay zekanın gelecekte ibadet alanında alacağı muhtemel rolü inceliyor. BlessU-2‘nun (Tanrı seni kutsasın-2), bir başı, iki kolu ve bir ışığı bulunuyor. Ziyaretçilerle bir ATM cihazı gibi, göğsünde bulunan ekran aracılığıyla etkileşim kuran robot, kadın ya da erkek sesiyle dua edebiliyor. Ziyaretçiler robotun konuştuğu dili ve dua tarzını değiştirebiliyor. Dileyen ziyaretçi robot din adamından cesaret verici ya da arındırıcı dualar alabiliyor.
TÜRKİYE KABUĞUNU KIRDI Mastercard’ın Tufts Üniversitesi bünyesindeki The Fletcher School ile birlikte hazırladığı
Dijital Dönüşüm Endeksi ise, Türkiye’nin geldiği nokta hakkında biraz ipucu veriyor. 60 ülkedeki dijital ekonomi gelişimini, bu ülkelerdeki teknoloji adaptasyonunu ve dijital dünyaya güven konusunu değerlendiren rapora göre, Türkiye dijitalleşme yolunda dengeli ve emin adımlarla ilerliyor. Raporda, “kabuğunu kıranlar” grubu içinde yer alan Türkiye’nin yanı sıra Çin, Kenya, Rusya, Hindistan, Malezya, Filipinler, Endonezya, Brezilya, Kolombiya, Şili ve Meksika dijital gelişim konusunda ilk 2 gruba göre geride kalmış olsalar da hızlı ilerleme kaydeden, büyüyen ve yatırımcılar için cazip ülkeler olarak değerlendiriliyor. Dijitalleşme konusunda üst sıralarda yer alan İngiltere ve Amerika’da halen internet trafiğinin akıllı telefonlardansa masaüstü bilgisayarlarından yürüdüğünü gösteren rapor, Çin’de ise bunun tam tersi eğilimde olan akıllı telefon kullanımının 2010 yılından sonra katlanarak arttığını ortaya koyuyor. Brezilya, Malezya, Meksika ve Türkiye’de akıllı telefon kullanımının hızla yaygınlaştığı ülkelerde başı çekiyor. Bu ülkelerde internet altyapısına yapılan yatırımlar, dijitalleşmenin yaygınlaşmasını kolaylaştırıyor. Mevcut ivmeleriyle önemli bir potansiyel oluşturan bu ülkeler yatırımcılar için de cazibesini koruyor.
DÖNÜŞÜM İÇİN BİRLİK ŞART Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Dijital Ekonomiye Dönüşümü” başlıklı rapor da bu alanda hem Türkiye’nin hem şirketlerin hem de bireylerin dijital dönüşüm alanında atması gereken adımlara bir nevi ışık tutuyor… Raporda yapılan en önemli tespite göre, Türkiye’nin yüksek teknolojiye dayalı dijital dönüşümü tamamlayabilmesinin en önemli ayağını özel sektör, kamu ve tüm toplum kesimlerinin bu dönüşümü sahiplenmesi oluşturuyor. TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Kübra Erman Karaca, Türkiye’de süregelmekte olan dijital dönüşüm trendinin çok farklı alanlarda fırsat ve tehdit ortaya koyduğuna dikkat çekiyor. Dijital dönüşüm
trendini yakalayacak farklı politikalar izlenmesi gerektiğini kaydeden Karaca, şöyle devam ediyor: “Yeni teknolojiler; doğal kaynaklar, finansman ve insan kaynaklarının kullanımında getirdiği yeniliklerle, sürekli bir değişime ve iyileşmeye neden olmaktadır. Bütün bu değişimlere uyum sağlayabilecek insanlar, kurumlar ve ülkeler için muazzam fırsatlar ortaya çıkarmaktadır. Türkiye, son beş yılda Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörleri (BİTS) altyapısını geliştirmiştir ve özel sektörde BİT kullanımında gelişme kaydetmiştir. Kamunun altyapı oluşturmada ve e-devlet hizmetlerinin kalitesinde sağlamış olduğu gelişme, BİT’in özel sektör ve toplum tarafından daha yaygın olarak kullanılması için önemli olmuştur. Türkiye’nin bilgi ve iletişim teknolojilerinde üretici olarak sergilediği performansın kullanıcı olarak sergilediği performansın gerisinde kalması, bu ürünlerde ithalatçı konumda olmasına sebep olmuştur.”
TEHDİT VE FIRSAT BİR ARADA Türkiye’nin dijital devrimin yarattığı başlıca tehditlerden olan eşitsizliklerin derinleşmesinde risk altında olan ülkelerden birisi olduğuna da dikkat çeken Karaca, bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımında küçük-büyük işletmeler arasındaki eşitsizliğin yanısıra kadın-erkek, yaşlı-genç, eğitimli-eğitimsiz bireyler arasında da büyük farklılıklar olduğunu belirtiyor. Kadın-erkek bireyler arasında bilgi ve iletişim teknolojileri kullanımındaki eşitsizliğin, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’de oldukça yüksek olduğunu da belirten Karaca, ayrıca gençlerin bilgisayar ve internet kullanımında sosyal medya uygulamaları haricinde diğer ülkelerdeki yaşıtlarına oranla geride kaldıklarını da aktarıyor.
2.3 MİLYON ROBOT
l Dijital ekonomiye uyumlu insan kaynağı gelişimi hızlandırılmalı. l Erken evre eğitim sistemi; merak duygusunu, sorgulamayı ve algoritmik düşünceyi önceliklendirmeli. l Kod yazma gibi teknoloji becerileri erken evre eğitim sistemine girmeli. l Yerel dijital içerik üretimi, özel eğitim programları ve desteklerle teşvik edilmeli. l E-devlet hizmetlerinin kapsamı hızla genişletilmeli ve vatandaşlar tarafından kullanılması özellikle teşvik edilmeli. l Yaşlı ve dezavantajlı grupların dijital dönüşümü hızlandırılmalı. l Nitelikli, özellikle dijital yetkinlikleri yüksek kişileri ülkemize çekecek göçmen politikaları geliştirilmeli.
ÖZEL SEKTÖRÜN UYUMU İÇİN
l Sanayi, hizmetler ve tarım sektörlerinde dijital (Bulut Bilişim, Sanayi 4.0, Nesnelerin İnterneti ve Yapay Zeka) altyapı yatırımları teşvik edilmeli. l KOBİ’lerde BİT kullanımının artırılması için önlemler alınmalı. l E-ticaret, mobil ticaret yatırımları artmalı. l Bilgi güvenliği yatırımları artmalı. l BİT alanında kadın istihdamı teşvik edilmeli. l Yeni nesil iş modellerine yatırım yapabilecek ve yönetebilecek beşeri sermaye oluşumları hızlandırılmalı. l Yeni nesil iş modellerine ve teknolojilerinde girişim yatırımları artmalı. l Artan enerji ihtiyacına yönelik özel sektör yatırımları artmalı. l Verilerin erişimi ve paylaşımı kolaylaştırılmalı.
KAPAK
İlk olarak 2011 yılında Almanya Hannover Fuarı’nda kullanılan Endüstri 4.0 kavramı, giderek büyüyen bir dalga olarak tüm iş dünyasını ve üretim süreçlerini derinden etkiliyor. Dijital dönüşümün bir ayağı olarak gündeme gelen bu kavram, dördüncü sanayi devrimi olarak kendine yer buldu. Endüstri 4.0 terim olarak dördüncü sanayi devrimi anlamına geliyor. İlk sanayi devrimi su ve buhar gücü ile üretim mekanizmasının üzerine kuruluyken, onu ikinci sanayi devrimi olan elektrik enerjisi izledi. Daha sonrasında ise üçüncü sanayi devrimi olan dijital devrim gerçekleşerek elektronik kullanımı arttı.
BİREYLERİN UYUMU İÇİN
İSMMMO YAŞAM l 19
KAPAK
Endüstri 4.0, dijital dönüşüm dinamiklerinden yola çıkarak geleceğin akıllı üretim ekonomisini doğuruyor. Bu yeni devrimle birlikte, geleceğin dünyasında küresel rekabette önde olmak isteyen işletmeler organizasyonu, üretim ve dağıtım süreçlerinde çalışacak akıllı robotlar, Ar-Ge, satış pazarlama ve yönetim süreçlerinde kullanılacak yapay zeka sistemleri ile bunların dış dünyayla bilgi alışverişlerini sağlayacak internet nesneleri ve tüm bu akıllı sistemlerin hep birlikte uyumla çalışmasını sağlayacak becerilere sahip tasarımcı, yazılımcı ve uygulayıcı uzmanlardan oluşan bir ekip ile başarmak zorunda. Son tahminlere göre 2020 yılında yaklaşık 50 milyar cihazın birbiriyle iletişim halinde olacağı tahmin ediliyor. Akıllı üretim sistemlerinin, akıllı şehir, ev, lojistik, şebeke, cihaz unsurlarının sosyal ağlar ve e-ticaret ağlarıyla birleşmesi sonucunda ortaya
20 l İSMMMO YAŞAM
çıkan ve big data olarak adlandırılan veriler, hizmetler, nesneler ve bireylerin internet ortamını kullanarak kuracağı ekosistemdeki ağın önümüzdeki çeyrek asırda küresel ticaret hacminin yaklaşık yüzde 46’sını etkileyeceği öngörülüyor. 2018 yılında sanayide 2.3 milyon ünite robot kullanılması bekleniyor. Uzmanlar, özellikle robotik alandaki gelişmelerin, üretim sektöründe akıllı üretim sistemlerinin oluşumunu da tetiklediğine işaret ediyor… Akıllı üretim sistemleri ile müşteri tercihlerine ve ihtiyaçlarına daha fazla ve hızlı cevap veren özelleşmiş, akıllı üretim, iyileştirilmiş üretim kalitesi, daha az hata ile üretim, daha az israf, yerelleşen imalat süreçleri, yenilik süreçlerinin hızlanması ve daha az kaynak kullanımı hedefleniyor. Başta akıllı fabrikalar olmak üzere üretim sanayindeki değer zincirlerinin duruma özel çözümler, esneklik, verimlilik ve maliyet
açısından optimize edilmesini ifade eden “dördüncü” sanayi devrimi olarak tanımlanan Sanayi 4.0’ın da temelini oluşturuyor.
GELİRLER VE İŞSİZLİK ARTABİLİR Endüstri 4.0’ın sanayici açısından, planlanandan farklı miktarda ve hatalı üretim ile stok israfını ortadan kaldırması bekleniyor. Daha az maliyetle üretim, minimum enerji kullanımı, az ısı üretimi, zaman kazanımı, daha az kaynak ve az bellek kullanma ve bunların yanında yüksek hızda ve güvenilirlikte çalışma, eski işlere göre en az iki kat verim ve daha kaliteli ürün üretimi Endüstri 4.0’ın kazanımları arasında. Türkiye açısından Endüstri 4.0 yaklaşımı, üretim ekonomisinde rekabet gücü, sürdürülebilirlik, katma değeri yüksek ürün ve hizmet üretmek anlamına geliyor. Sanayideki bu dönüşümle birlikte Türkiye’deki
KAMUNUN ROLÜNÜ HIZLANDIRACAK ADIMLAR l İletişim alt yapısının daha da güçlendirilmesi için, telekom sektöründe yatırımlara devam edilmesi ve yatırımların sürdürülebilirliği desteklenmeli. l Talebin artırılmasının, genişbantın yaygınlaşmasının vazgeçilmez bir unsuru olmasından hareketle, mobil ve sabit genişbant penetrasyonunu artırmaya yönelik adımlar atılmalı. l Bilgisayar ve internet kullanımının özellikle gençler, kadınlar, yaşlılar ve düşük eğitim seviyelerinde yaygınlaştırılması için önlemler alınmalı. l İnternete erişim özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar AB ile uyumlu hale getirilmeli. l Siber güvenlik risklerine yönelik yerli yazılım ve teknoloji yatırımları teşvik edilmeli. l Girişim Sermayesi alanındaki finansal
kaynak eksikliği, kamu kaynakları ile desteklenmeli. l Özel sektör ve bireysel yatırımcıların yeni iş modellerine ve teknolojilerine yatırımları kolaylaştırılmalı. l Girişim Sermayesi alanındaki finansal kaynak eksikliği, kamu kaynakları ile desteklenmeli. l Özel sektör ile rekabet eden kamu kurumlarının rekabete aykırı iş modelleri benimsemelerinin önüne geçilmeli. l Kamu ve özel sektörün ortak veri kullanımı ve paylaşımı sağlanmalı. l BİT üzerindeki vergi yükü düşürülmelidir. l Yerli yazılım ve yerli içerikle ilgili kısa ve uzun dönemli planlar yapılmalı.
KAPAK
üretim sektörlerinin verimlilik artışının yüzde 4-7 arasında olacağı tahmin ediliyor. Endüstri 4.0 çevresinde oluşacak ekonomi yoluyla kazanılacak rekabet avantajının, sanayi üretiminde yıllık yaklaşık yüzde 3’e kadar ulaşabilecek bir artışı sağlaması bekleniyor. Endüstri 4.0 teknolojilerinin üretim sürecine dahil edilmesi için önümüzdeki 10 yıllık süreçte yılda üreticilerin gelirlerinin yaklaşık yüzde 1-1.5’ine karşılık gelen ve yaklaşık 10-15 milyar TL civarında bir yatırım yapılması gerektiği tahmin ediliyor. Buradaki kritik nokta ise öncelikle şirketlerin iş yapış şekillerinin değiştiğini anlaması, operasyon ekiplerinin de bunun farkına varmasını sağlaması ve süreçlerini yeniden inşa etmesi… Ciddi ve kökten bir iş anlayışı değişiminin ötesinde işgücü açısından da Endüstri 4.0’a geçiş yepyeni bir anlayış sunuyor. Tam otomasyon ve akıllı fabrikalarda çoğu iş el değmeden yürütüleceği için beden gücü ile çalışanların işsiz kalması olasılığı güçlü bir şekilde tartışılıyor. Uzmanlar, akıllı fabrika vizyonu aynı zamanda geleneksel eğitim yapılarının, strateji ve politikalarının da değişmesini hatta çok yönlü katılımla yeniden yapılanmasını gerektireceğine dikkat çekiyor... Çünkü bu teknolojilere uygun yeni beceri, yetenek ve yetkinliklerin geliştirilmesi kaçınılmaz hale geliyor. Ne yazık ki bir diğer gerçek de bazı sektör ve meslek alanlarında yükselen biçimde işsizliğin artışı olabilir. Sıkıntı bu düzeye ulaşmadan okul içi ve dışı eğitim süreçlerini yeni teknolojik durumun ihtiyaçlarına uyarlamak gerekiyor.
İSMMMO YAŞAM l 21
‘Yaşamak için haberdar olmamız gerekli’
GÜNDEMİN SESİ
UMUT EFE
“Geçiş dönemindeyiz. Çinlilerin bir bedduası var. Sevmediklerine ‘umarım bir geçiş döneminde yaşarsın’ diyorlar. Geçiş dönemleri kaotik olur. Neyin geride kalmakta olduğunu sezersiniz ama gözleriniz gelecek olanı da tam olarak seçemez...” Oldukça zorlu dönemden geçen gazetecilik mesleğine, bu sisli günlerde, adeta bir pusula olacak bu sözler, sektörün önde gelen isimlerinden Hakan Güldağ’a ait...
22 l İSMMMO YAŞAM
“Sadakatle bağlı olacağımız ilk merci okurlarımızdır. Vatandaşlardır… Bir geçiş dönemindeyiz. Çinlilerin bir bedduası var. Sevmediklerine ‘umarım bir geçiş döneminde yaşarsın’ diyorlar. Geçiş dönemleri kaotik olur. Neyin geride kalmakta olduğunu sezersiniz ama gözleriniz gelecek olanı da tam olarak seçemez…” Oldukça zorlu dönemden geçen gazetecilik mesleğine, bu sisli günlerde, adeta bir pusula olacak bu sözler, sektörün önde gelen isimlerinden Hakan Güldağ’a ait… Türkiye’nin ilk ekonomi gazetesi ve en köklü yayın organlarından biri olan Dünya Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni olarak, kaptan koltuğunda oturan Hakan Güldağ, 1981’de bir denizcilik şirketinde başladığı çalışma hayatında serden çıkaramadığı yayıncılık fikrinin peşinden giderek, dümeni ‘İlk Adım’ dergisi ile başlayan uzun bir gazetecilik yolculuğuna doğru kırıyor. Sektörün dününü, bugününü ve gelecek rotasını uzun bir söyleşi ile masaya yatırdığımız Güldağ, “Medyanın ilacının araştırmacı, güvenilir ve kaliteli habercilik olduğunu düşünüyorum. Mesleğimizi olduğu kadar, işimizi sürdürülebilir kılmak için bana göre ana yol bu...”sözleri ile sistemdeki tüm değişikliklere rağmen haberciliğin baki kalacağına işaret ediyor… Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Eğitim hayatınız ve çocukluk dönemleriniz nasıl ve nerede geçti? İstanbul doğumluyum. Hep İstanbul’da yaşadım. Aksaray’da Oruçgazi İlkokulu’na gittim. Ortaokul ve liseyi o dönemde Fatih Çarşamba’da olan Darüşşafaka Lisesi’nde okudum. Parasız yatılı... 150 yıldan fazla geleneği olan müthiş bir okuldur. Fakat son sınıfta, sıkıyönetim kararı ile okuldan atıldım. Yıl 1980. Lise son sınıfın ikinci sömestrini Pertevniyal Lisesi’nde okudum. Doğrusu, üniversite dönemi kah çalışma hayatı, kah uzun gözaltılar nedeniyle çok iyi gitmedi. Çok
Proforma faturaları da sen hazırla, ihalelere de sen katıl derken müdür oldum. Doğrusu, iyi de para kazanıyordum. Fakat aklım hep bir yayın çıkarmakta. Arkadaşlarla konuşuyoruz. Cuntaya karşı ses çıkarmak lazım filan diye... Neyse ben tazminatımı aldım şirketten, o parayla bir dergi çıkarmaya başladık. Adı da ilginç: İlk Adım. O sıralarda pek siyasi bir yayın yapılamıyor. İki yıl filan sürdü. Hem 87 seçimleri ile Türkiye’de değişen hava nedeniyle çok gerek kalmadı diye düşündük, yayına son verirken. Ama asıl neden paranın suyunu çekmesiydi tabii...Yine de gazeteciliğe değilse de yazı çizi işlerine bir adım atmış olduk böylelikle. Para suyunu çekince iş aramak da gerekti. O zaman Dünya Gazetesi’nde çalışan arkadaşlarım vardı. Yazı işleri Müdürü de benim 4-5 dönem üstüm bir Darüşşafakalı ağabeyimdi. Gittim, görüştüm. Tashih servisinde başla dediler. Düzeltmenlik işi. Ama o gün, Dış Haberler Servisi’nde ihtiyaç oldu. Ben aşağıya tashihe inmiştim ki, yukarı gel dediler. Kalış o kalış. Hatırlıyorum, ücretim 70 liraydı. Ve servis şefinin üstündeydi, sorun olmuştu. Halbuki, denizcilik şirketinde son aldığım maaş 210 liraydı. Üç katı. Hem de gazetede işe girmemden iki yıl önce. Ama deve
bir akçe, deve bin akçe! Zaman ve koşullar hep belirleyici... Gazeteciliğe başlama işi böyle. Biraz bilinçli tercihler var işin içinde ama çoğu tesadüf.
NEZİH BEY RACON KESERDİ Dünya ve Cumhuriyet gazetelerinde önemli sorumluluklar üstlendiniz. Bu iki kurum arasındaki geçiş döneminizi anlatır mısınız? Dünya’da kısa süre sonra Dış Haberler Servisi Şefi oldum. O sıralarda İstanbul Borsası yeni faaliyete geçmişti. Bir süre sonra da Borsa Servisi Şefliği yaptım. Daha sonra Haber Merkezi’nde ve yazı işlerinde çalıştım. Bu arada yeniden içeriye girdim. Rahmetli Nezih Demirkent, ‘git-gel, işin burada hazır, hiç kafanı takma’ dedi. Hiç bir patron kolay kolay yapmaz. Ama Nezih Bey meslektaşlarını, küçük büyük hep korumuştur. Babali’de lakabı ‘Baba Nezih’ti. İşsiz mi kaldın. Hemen telefon açar, ‘na’pıyorsun’ diye sorar. ‘Hiç, evde oturuyorum’ filan dersen, gel, burada birlikte oturalım. Hem bir çorba içeriz, hem yapacak bir şeyler buluruz’ der. O lakabı insana boşuna vermezler. Nezih Bey aynı zamanda bizim mesleğin ombudsmanıydı. Salı
GÜNDEMİN SESİ
üniversite ve bölüm değiştirdim. Birçok yerde okudum ama uzun süreli kaldığım iki yerden biri İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu, diğeri Boğaziçi Üniversitesi Temel Bilimler Fakültesi Tarih bölümüdür. İkisinden de mezun değilim. 1991 yılında, 1987 yılındaki seçimlerle ilgili bir toplantının tertip komitesinde yer aldığımdan dolayı ceza aldım. Bayrampaşa ve Gerede cezaevlerinde yattım. İlk gençliğimden beri can yoldaşım olan Hanife Canlı ile 1982 yılında evlendim. 36 yıldır evliyiz. Deniz adında 25 yaşında, şimdi daha çok Los Angeles’da yaşayan bir oğlumuz var. Hem okuyor, hem de kendine göre müzik prodüksiyonları ve organizasyonları yapıyor. Meslekle ilgili sivil toplum kuruluşlarında yer alıyorum. Bir süredir, Türkiye Medya ve İletişim Meclisi’nin Başkanlığı’nı yapıyorum. Bu şapkamla, Reklam Kurulu’nda da medyayı temsil ediyorum. Genel Sekreterlik dahil birçok görev aldığım Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin Yüksek İstişare Kurulu üyesiyim. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin üyesiyim. Avrupa Ekonomi Basını Federasyonu’nun da (EBP) İcra Kurulu’ndayım. Gazeteci olmaya nasıl karar verdiniz? Hangi yayın organlarında çalıştınız? Çalışmaya 1981 yılında, denizcilik sektöründe başladım. İTÜ Gemi İnşaatı Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Teoman Özalp hocanın iki oğlunun şirketiydi. Denizcilik sektöründe başladım diyorum ama çalıştığım şirket nedeniyle... Yoksa benim işim ofis boy’luktu. Masaların tozunu alıp, çay-kahve yapıyordum. Bir de getir götür işleri... Fakat bu işleri iyi mi yaptım nedir, patronlar bana farklı işler vermeye başladılar. Bizim Darüşşafaka kolej statüsündeydi. İngilizce bilmem de bunda etkili oldu. Çünkü işin çoğu Avrupa’yla... O zaman faks, e-posta filan yok. Haberleşme teleks ile. Hızlı yazmak önemli. Karşıdaki müşteri fazla beklemeyecek. Darüşşafaka’da seçmeli ders olarak daktilo almıştım. 10 parmak daktilo biliyorum. Eh, İngilizce de var. O işi giderek ben üstlendim. Gelip giden yabancı mühendislere İzmir, Mersin, Bartın artık nereye yol düşürse mihmandarlık etmek de bana düştü.
İSMMMO YAŞAM l 23
GEÇİŞ DÖNEMİNDEYİZ
GÜNDEMİN SESİ
Türkiye’de gazeteciliğin eski dinamizmini yakalaması için neler yapılmalı? Mesela internet basınının böyle bir rol oynayabileceğini düşünüyorum. Ana akım medyanın haberleri kontrol edebildiği dönem artık arkada kalıyor. Siz bir haberi şu ya da bu nedenle yayınlamamaya karar verebilirsiniz. Başka gazeteler ve televizyon kanalları da aynı yolu izleyebilir. Ama sayısız internet sitesinden en az biri yayınlayacaktır. Bunlar süreklilik kazandığında herkes şapkayı önüne almak zorunda kalır. Er ya da geç... İnternet medyası kopyacılıktan çıkıp, güçlü içerik üretmeye başladığında bu gazeteciliğe bir bütün olarak dinamizm getirecek. Gazeteciliğin özünde gerçeği teyit etme disiplininin yattığı hatırlanacak. Siz insanları doğru bir şekilde bilgilendirmezseniz insanlar doğru haber alacakları başka mecralara yönelir. Siz sayfalarınızı insanları pek de ilgilendirmeyen bir sürü reklam haberle doldurursanız, birileri çıkar önemli olanı ilginç ve ilgili kılmak için çabalar, okur ve başarı kazanır. İnternet, gazete, televizyon... Hiç fark etmiyor. Bir yayının gelişmesi ancak gazetecilik kalitesinin Yazıları ile raconu o keserdi. Tabii ben desteğini hiç bir zaman unutamam. Üstelik Nezih Bey, açıkça sağ görüşlüydü. Ben solculuktan içeri giriyordum. Ama müthiş bir yöneticiydi. Mutlaka gazeteciliğinin de etkisiyle müthiş bir gözlemciydi. Neyse... İçeriden çıkıp, neredeyse göbeğime varan sakalla geri geldim ve Dünya’da çalışmaya devam ettim. Bir süre sonra, kısa dönem askerlik imkanı çıktı. O sırada, Cumhuriyet gazetesinde de bir değişim dönemi yaşanıyordu. İlhan Selçuk ve arkadaşları yeniden gazetenin başına dönmüşlerdi. Osman Ulagay, Meral Tamer gibi çok değerli isimler ise ayrılmıştı. Ekonomi Servisi zayıflamıştı. Cumhuriyet’ten beni tanıyan arkadaşlar, çağırdı. İlhan Selçuk’a bahsetmişler. Gittim. Hikmet Çetinkaya beni aldı, Şükran Soner ile birlikte İlhan Bey hep birlikte görüştük. Neyse, Ekonomi Servisi Şefliği teklif etti. Dünya gazetesindeki maaşımı sordu. ‘400 lira’ dedim. ‘800 lirayla başlayalım,
24 l İSMMMO YAŞAM
yükselmesiyle olur. Yazılı ve görsel medya karşısındaki atakları ile öne çıkan yeni medya olarak tabir edilen internet ve sosyal medya haberciliğiyle nasıl rekabet edilmeli? İnternet ve sosyal medyayı ayrı ele alalım. Biz Dünya Online ile zaten internet haberciliğinde de varız. Çok da önemsiyoruz. Habercilik açısından bakınca internet bize hız kazandırıyor. Gazete ile internet birbirini besleyip zenginleştirme potansiyeline sahip. Genelleştirmeler her zaman tehlikelidir. Ama görünen o ki, şimdilik internet haberciliği, bu tıklama yarışının da etkisiyle sapa yollara girdi. Çok çalma çırpma işleri oluyor, habercilik anlamında. Diyelim ki, gazetede bir çarpıcı haber yaptınız. Dakika geçmiyor ki, bir internet sitesinde görmeyesiniz. Ee, siz o kadar emek ettiniz, para da harcadınız. Biri geldi, çoğu zaman adınızı bile geçirmeden, kendi haberiymiş gibi internet sitesinde yayınladı. Üstelik ‘tık’ı artsın diye abuk sabuk başlık koydu, böldü parçaladı haberi. Tabii, bütün bunlara zemin oluşturan ise yaşadığımız dönüşüm... Daha doğrusu bir geçiş dönemindeyiz. Çinlilerin bir bedduası var. Sevmediklerine ‘umarım bir geçiş döneminde yaşarsın’ diyorlar. Geçiş dönemleri kaotik olur. Neyin geride kalmakta olduğunu sezersiniz ama gözleriniz gelecek olanı da tam olarak seçemez. Hız başta, internetin ciddi avantajları var. Ama hala yeterince ciddiye alınmıyor.
olur mu’ dedi. ‘Teşekkür ederim. Ama Nezih Bey ile konuşmam lazım. Ben de emeği, hakkı büyük. İzin alırsam gelirim’ dedim. Nezih Bey’e aktardığımda, “Burada önün açık. Yazı işleri müdürlüğünü düşünüyorum. Ama git, orayı da gör, tecrübe kazanırsın. Biz gene beraber çalışırız” dedi. Tazminatımı da verdi. Çoğunu kısa dönem askerlik parası olarak yatırdım. Cumhuriyet’te bir yıl kadar Ekonomi Servisi Şefliği yaptım. Sonra kısa dönem askere gittim. 2000 yılı Ocak ayında Globus yayına başladı. Maalesef, bir Anadolu semineri sonrasında Nezih Bey’i kaybettik. 2001 yılı 11 Şubat’ta... Kızı Didem Demirkent, yönetimi üstlendi. Üzerine gelindi. Bankalar vs... Mücadeleyi bırakmadı. Ben bir süre daha Globus’un yayın yönetmenliğini yaptım. Sonra Didem Hanım ve Dünya Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Osman Arolat, ‘sana gazetede ihtiyacımız var’ dediler. O dönemde gazetenin Haber Müdürü olan
Murat Oray ile birlikte yazı işleri müdürleri olarak göreve başladık. Daha sonra genel yönetmen yardımcısı oldum. Osman ağabey, bir Gaziantep seyahati sırasında, vücudundan aldığı sinyallere rağmen, görev aşkıyla bindiği uçaktan felç geçirmiş bir şekilde indi. Zor bir dönem geçirdik. Bu süreçte tecrübeli gazeteci Ertuğ Karakullukçu Genel Yayın Yönetmenliğini üstlendi. Fakat kısa bir süre sonra ayrıldı. 2008 mayıs ayında Dünya gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olarak göreve başladım. O tarihten bu yana da bu görevimi sürdürüyorum.
YENİLİK BİZİM GÜNLÜK İŞİMİZ Dünya Gazetesi ekibi olarak, hedeflerinizden bahseder misiniz? Baştan söyleyeyim, bu söyleşi çok uzun olur böyle sorular sorarsanız. Ben ukalalık etme fırsatını asla kaçırmam. Şöyle söyleyeyim: Yenilik
Ayrıca, Nezih Bey, Dünya’nın ilkelerini koyarken, ‘bağımsız ve tarafsız’ olmayı öne çıkarmış. Bizim yayıncılık anlayışımız, herkese eşit mesafede durmak ile özetlenebilir. Tabii ki, ülkemizin gelişmesinden, özgürleşmesinden, büyümesinden yanayız. Bizim de bir duruşumuz var. İstiyoruz ki, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olalım. Aynı zamanda, dünyaya ‘en çok yaşamak istediğiniz ülke hangisi’ diye sorduklarında da verilen cevaplar ülkemizi ilk 10’a soksun. Büyük, güçlü ve herkesin yaşamak isteyeceği keyifli bir ülke olalım. Biz o taraftayız. Cari açığımız da demokrasi açığımız da azalsın istiyoruz. Bu çerçevede, yayıncılığımızı bütün görüşlere olduğu gibi, bütün çıkar çevrelerine ve gruplarına da eşit mesafede durarak yapıyoruz. Arkamızda herhangi bir finans kuruluşunun ya da holdingin, ya da bir başka gücün olmaması da bunu kolaylaştırıyor doğrusu. Okurlarımız çok değişik kesimlerden, sektörlerden ve çoğunluğunun da Türkiye’nin en dinamik kesimlerini oluşturan girişimcilerden ve KOBİ’lerden oluşması da bu imkanı bize veriyor. Okurlarımızın yüzde 85’inin abone olması, büyük avantaj. Hem dağıtım masraflarımızı asgariye indiriyor, hem de mali yapımızı tahkim ediyor. Büyük reklam verenler karşısında da güçlü kılıyor. Bugün bazı yayın organlarında, örneğin hükümet aleyhine olabilecek bir tek satır bulamazsınız. Sanki hiç bir hata yapılmıyor gibi. Hiç bir yanlış olmuyor gibi. Bu yaklaşım doğru değil. Gazeteciliğin ilk yükümlülüğü gerçek haberdir. Sadakatle bağlı olacağımız ilk merci de okurlarımızdır. Vatandaşlardır. Kaldı ki, bu tip yayıncılığın örneğin hükümete, bizim alanımızdan bakarsak, ekonomi yönetimine hiç bir faydası olmaz. Olayları, yaranmayı bir yana bırakın, diyelim ki, salt iyilik olsun, olumluluk yayalım amacıyla eğip büktüğünüz zaman da ne kadar zarar verdiğinizi tahmin bile edemezsiniz. Bazı yayınlar da, kimi olumsuzlukları olduğundan fazla gösterme eğiliminde. İşi gazetecilikten çıkarıp, propagandaya vardırıyorlar. Bundan da kesinlikle uzak durmak gerekiyor.
‘HABERCİLİK ASLA ÖLMEZ’ İnternet haberciliğiyle yazılı basın haberciliğini karşılaştırdığınızda nasıl bir tablo görüyorsunuz? 2018’deyiz, ‘yazılı basın bitti’ iddiaları ortaya atıldığından bu yana çok zaman geçti ve gençler dahil gazetelerden haber okumayı tercih edenler hiç de az değil. Microsoft’un kurucusu Bill Gates, ki çok öngörülü biri olduğuna şüphe yok, 1990’ların ortalarında “25 yıl sonra artık kağıda basılı gazete tarihe karışmış olacak” demişti. 25 yıl geldi geçti. Şimdi bakıyorum da, bu işlerin ilk kaynağı olan Amerika’da, “Deniz bitmedi, basılı basın dijitale kurban edilmesin” analizleri yapılıyor. Biliyorsunuz, yakınlarda filmini seyrettiğimiz Washington Post’u Graham ailesinden Jeff Bezos satın aldı 4-5 yıl önce. Dünyanın en zengin adamı kabul ediliyor şimdi. Amazon’un sahibi. Ne yaptı? Derhal yeni yatırımlara girişti. Gazetenin kapatılmış bürolarını yeniden açtı. 100’den fazla deneyimli gazeteciyi işe aldı. Washington Post, bugün Trump karşıtı yayınlarıyla bir nevi ‘altın’ devrini yaşıyor. Rakibi The New York Times’ın 2 milyon abonesinin yüzde 60’ı baskı artı dijitale abone. Ünlü ekonomi yayını The Wall Street Journal’in de yarısı hala sadece basılı gazetenin abonesi. Basılı gazeteler bir süre daha hayatımızda olmaya devam edecek görünüyor. Ama nereye kadar? Onu hep birlikte göreceğiz. Bütün bu karmaşanın içinde ben şöyle düşünüyorum: Biz gazeteciyiz. Haberciyiz. Haberlerimizin hangi mecrada yer aldığı bizi bir yere kadar ilgilendirir. İster kağıt üstünde, isterse bir monitörde ya da cep telefonunun ekranında. Temel olan haberciliktir. İyi gazeteciliktir. Kağıt ve matbaa işleri çevre kirliliğine neden oluyor diye de bakanlar var. Doğru olabilir. Kağıt baskı gazeteler 20 yıl mı olur, 30 yıl mı bilemem, ortadan kalkabilir. Ama haberciliğin ve gazeteciliğin bir meslek olarak ölmeyeceğini düşünüyorum.
GÜNDEMİN SESİ
bizim günlük işimiz. Her gün yeni bir dünya inşa etmek zorundayız. O gün ekonomiyle ilgili yeni ne varsa bulup vermeye çalışıyoruz. Ve her gün yeniden. Bizde yenilik deyince öncelik habercilikte. Bir teorik zemini de var bunun. Beyin, her gelen bilgi akımını şöyle bir süzer. Olağan değişim unsurlarıyla ilgilenmez. Bir enformasyona iletişim değerini dikkat kazandırır. Dikkatin harekete geçmesi için ise gelen bilgi akımının yeni olması gerekir. Neyse... İşin arka planı bir yana, haber insanın en çok ihtiyaç duyduğu birkaç şeyden biri. Aynen yemek, içmek, barınmak gibi... Nedeni de basit. Ve yüzyıllardır da biçim değişse de özü değişmedi. Hayatımız hakkında özgürce ve doğru karar alabilmek için çevremizde ne olup bittiğini bilmemiz gerekir. Yaşamak için haberdar olmamız lazım. Köyümüzde, kentimizde, ülkemizde, dünyamızda... Hemen hemen sıralama da böyledir. Haber seçimi yaparken yakınlık meselesi de bunun için önemlidir. Bugün etrafımızda olup biten olaylar içinden, onları gürültüden, parazitlerden ayıklayarak, hızlı bir şekilde okurlarımıza ulaştırıyoruz. Seçimler yapıyoruz içinden. Manşetimizi hazırlarken, okurlarımıza bütün bugün olup biten içinden sizi ilgilendiren en önemli olay bu diyoruz. Hepsinin belli bir hiyerarşide, örneğin kiminin büyük, kiminin küçük puntolarla sunulması da bir editoryal seçim. Çerçeveyi böyle çizince, ne yapacağımız da kendiliğinden ortaya çıkıyor: Haberciliğimizi, editoryal yeteneklerimizi, Anadolu’daki ağımızı güçlendireceğiz. İşin esası bu. Gerisi çağın gerekliklerine uymakla ilgili... Sektörün duayen ismi olarak Türkiye’de ekonomi gazeteciliğinin gelişimi ve geldiği nokta ile ilgili görüşleriniz nedir? Gazetecilik açısından bugün memleketin içinde bulunduğu durum bu mesleğe gönül vermiş pek çok gazeteciyi rahatsız ediyor. Doğru dürüst gazetecilik yapmanın önünde pek çok engel var. Siyasi baskılar da var, görüyoruz. Sen bizzat yaşıyor musun dersen, hayır yaşamıyorum. Biraz da bizim ekonomi gazetesi olmamızdan kaynaklanıyor bu durum. Doğrudan siyasetle işimiz yok.
İSMMMO YAŞAM l 25
DOSYA
Dizi izlemeye bekleriz! Dünya film piyasasını elinde bulunduran Hollywood, ABD’ye milyarlarca dolarlık gelir sağlıyor. Bacasız sanayi olarak nitelendirilen sektörlerden biri olan film ve dizi sektörü, son yıllarda Türkiye’nin öne çıktığı alanlar arasında. Kısa sürede Birleşik Arap Emirlikleri’nden Rusya’ya kadar çeşitli ülkelere dizi ihraç eder hale geldik. 2023 yılına kadar dizi ihracatı gelirimizin 750 milyon dolara çıkması hedefleniyor.
26 l İSMMMO YAŞAM
ELA DAMLA GÖKMEN İş seyahatleriyle dünyanın çeşitli ülkelerini gezen Mert, Dubai seyahatinde otel odasında televizyonda kanalları karıştırırken en sevdiği dizilerden biri olan Muhteşem Yüzyıl ile karşılaştı. Arapça dublajlı diziden her ne kadar bir şey anlamasa da kendi ülkesinde çekilen bir diziyi görmek onu mutlu etti. Üstelik Rusya seyahati esnasında da çocuğunun en sevdiği çizgi filmlerden biri olan Pepee’yi görmüştü... Artık bu sahneleri sık sık yaşar olduk. Çünkü Türkiye, son yıllarda dizi ihracatından dünyada söz sahibi ülkeler arasında yerini aldı. Öyle ki ihraç edilen Türk TV dizilerinden elde edilen gelir son sekiz yılda 30 kat arttı. Rakamlar da bu artışı destekliyor. 2008 yılında
Türkiye’nin 10 milyon dolar olan dizi ihracatı geliri, 2016 yılında 300 milyon dolarlara ulaştı. En fazla ülkeye ihraç edilen dizi Muhteşem Yüzyıl. En çok hasılat geliri elde edilen dizi ise Kara Para Aşk…
750 MİLYON DOLARLIK HEDEF İç pazarda da gelişme kaydeden Türk sinemasının, dizi ihracat gelirini 2023 yılına kadar 750 milyon dolara çıkarma hedefi de bulunuyor. Oysa Türk televizyonlarında bundan 15 yıl öncesine kadar diziler, yarışma ve eğlence programı formatlarının neredeyse tamamı yurtdışından alınıyordu.... Aradan geçen zaman içinde ibre tersine döndü. Türk şirketlerinin imza attığı kaliteli yapımlar, hikayelerin kültürel zenginliği ve dünya standartlarındaki pazarlama ve tanıtım çalışmalarıyla, dizilerimiz
dünyanın 150’ye yakın ülkesine ihraç edilir hale geldi. Türk dizilerine olan talep bölüm başına fiyatları da artırdı. Dizilerimizin dünya pazarlarındaki fiyatları da son beş yıl içinde yaklaşık 10 kat yükseldi. Kanallar arasındaki rating rekabeti, yapım şirketlerinin yeni dizi üretimi konusundaki alışkanlıklarını değiştiriyor. Son iki yıldır yapım şirketlerinin orijinal içerik üretmekten ziyade Güney Kore’den senaryo almalarının Türk dizi ihracatını olumsuz etkileyebileceği konusunda yaygın bir görüş hakim. Yine de dizi ihracatçıları 2023’te 750 milyon dolarlık ihracata imza atma hedefiyle yoluna devam ediyor.
GİŞE REKORLARI
Macaristan’da bir bilboardta Kuzey Güney dizisinin tanıtımı.
KALİTE ARTTI
Türk dizileri çekim kalitesi ve sanatsal değer açısından son 10 yılda önemli aşama kaydetti; yapım kalitesindeki bu iyileşmelere paralel olarak yurtdışına satılan dizilerin fiyatları da arttı. Geçmişte bölüm başına ortalama 500 dolar civarında gerçekleşen satış fiyatları, kalitedeki artış ve artan bilinirlik sayesinde bölüm başına 50 bin ile 600 bin dolar arasında değişmeye başlamış durumda... Bölüm başına ödenen tutarlar dizinin türü, kanalın ihtiyacı, rekabet, senaryo, yapım şirketinin pazarlık gücü gibi pek çok faktöre göre değişiyor. Yurtdışı gelirlerin paylaşımı yapımcı ve yayıncı arasında yapılan dizinin yapım anlaşması doğrultusunda gerçekleşiyor; genellikle yayıncı ve yapımcı gelirleri paylaşıyor, son yıllarda oyuncu ve senaristler de yapımcılarla yaptıkları sözleşmelerde yurtdışı satışlardan pay talep etmeye başladı.
DOSYA
Dizi ihracatının yanı sıra Türk sineması iç pazarda da gelişim gösteriyor. Gülse Birsel’in Aile Arasında, Cem Yılmaz’ın Arif v 216, sosyal medya fenomeni Enes Batur’un hayatını konu alan Enes Batur Hayal mi Gerçek mi? filmi, Box Office verilerine göre bu yılın gişe rekorları kıran filmleri arasında başı çekiyor. Geçmişte yılda birkaç Türk filmi vizyona girerken günümüzde bu sayı artmaya başladı. Ancak hâlâ TV dizileri, filmlere göre daha hızlı bir gelişim gösteriyor. Tarihine bakacak olursak. Türkiye’den ilk ihraç edilen TV dizisi 1975 yılında TRT’de yayınlanan Aşk-ı Memnu olmuştu. Dizi, 1981 yılında Fransa’ya satıldı. 2007 yılından itibaren Gümüş dizisiyle birlikte ise dizilerin yurtdışı tanınırlığı artarken dizi ihracatı da ivme kazanmaya başladı. Elektrik, Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği (TET) verilerine göre, 2016’da ise yüzde 20 artan dizi satışlarının büyüklüğü 300 milyon dolar seviyesine ulaşmış durumda. Ortadoğu, Balkanlar ve Doğu Avrupa, Kuzey Afrika, Güney Amerika ve Orta Asya dizi ihracatında en güçlü olduğumuz pazarlar olsa da günümüzde neredeyse dünyanın her yerinde Türk dizileri izleniyor. Bundan beş yıl önce 50’ye yakın ülkeye yapılan ihracat, bugün 142 ülkeye yapılıyor. TET Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Dr. Güven Uçkan, dizi ihracatı yapan şirketler arasında yüksek satış değerlerini yakalayabilen firmaların toplam sayısının 10 civarında olduğunu söylüyor. TET verilerine göre, Türkiye’den dünyaya en çok ihraç edilen ilk üç dizi Muhteşem Yüzyıl, Kara Para Aşk ve Kuzey Güney. En fazla hasılat elde eden dizi sıralamasında da bu üç dizi başı çekiyor. En çok ihraç edilen dizi olan Muhteşem Yüzyıl’ın yapım şirketi Tims Yapım halihazırda altı dizisini kendisi, üç dizisini de başka şirketler sayesinde yurtdışına satıyor. Şirketin uluslararası operatörler yöneticisi Selin Arat, Muhteşem Yüzyıl’ın 80’in üzerinde ülkeye, Kösem Sultan’ın ise 50’nin üzerinde ülkeye satıldığını belirtiyor. 2023’e ilişkin 750 milyon dolarlık dizi ihracatı hedefinin önünde rating sistemindeki dengesizliğin engel olarak durduğuna da dikkat çekiliyor. Devlet dizi ihracatına ilişkin olarak uluslararası sektörel fuarlara katılım, stand kurma gibi işlemler için destek veriyor. RTÜK’ün de dizileri ihracat ürünü olarak değerlendirip yaratıcılığa destek olması da sektörün beklentileri arasında yerini alıyor.
İSMMMO YAŞAM l 27
RENKLİ YAŞAM
Hobileriyle mesleğe renk katıyor ELA DAMLA GÖKMEN Henüz lise eğitimi BAŞ DÖNDÜRÜCÜ DEĞİŞİM alırken kendi O, meslekte bulunduğu çeyrek asırlık dönemÖmer Yurdun Eren, iş yaşamını hobileri ile atölyesini kuran de baş döndürücü bir değişim yaşandığına dikkat süsleyen bir meslek mensubu. Şiir yazmaktan ebru çekiyor ekliyor: “Mesleğe girdiğim ilk yıllarda önce yapmaya ve koro çalışmalarına kadar sanatın her Ömer Yurdun Eren, iş dalında aktif renkli bir kişiliğe sahip... 1944 doğum- el defterinde kalemle yazarken daha sonra bilgisayaşamını şiir, ebru ve lu olan Eren, Gümüşhane’nin Torul ilçesinde doğmuş. yar programları kullanmaya başladık. O dönemde koro gibi çeşitli hobileri Babası subay olduğu için Türkiye’nin çeşitli kentle- vergi dairesi ve SSK’ya kendimiz gidip beyanname ile süsleyen, sürekli verebiliyorduk şimdi ise bilgisayardan gönderiyoruz. rinde dolaşan Eren, ilk okulu Ankara’da, ortaokulu Bu nedenle stajyerlik müessesi ortadan kalkmış İstanbul’da Selimiye Askeri Ortaokulu’nda okudu. kendini yenileyen Bakırköy Lisesi’nden 1965 yılında mezun olan Eren, oldu.” bir meslek mensubu. Eren, kendi döneminde Ticaret Lisesi’nden 1971 yılında İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler AkadeİSMMMO’dan Onur misi’nden mezun oldu. Daha lise yıllarındayken ken- mezun olmak için haftada üç gün bir mali müşaviBelgesi de alan rin yanında staj yapma mecburiyetinin olduğunu di atölyesini kurmuş ve kadın tarakları yaparak iş hayatına girmiş. Mesleğe başlaması ise, 1993 yılında ama şimdi bu mecburiyetin ortadan kalktığını da Eren,1993 yılından vurguluyor. kendi mali müşavirlik bürosunu kurmasıyla başladı. bu yana kendi mali Şiir yazmak, ebru yapmak ve Bakırköy Dilsaz O günden bu yana mesleğin bir mensubu olan Ömer müşavirlik bürosunda Yurdun Eren, başarılı çalışmalarıyla İSMMMO’dan Grubu’nda koro çalışmalarına katılmak onun hobileri arasında yerini alıyor. Lise yıllarında başladığı şiir çalışıyor. Onur Belgesi almayı başardı.
28 l İSMMMO YAŞAM
BEKLİYORUM Yazmasam şiirlerimi sana, yazılarımı, Bıraksam sazımı, sözü, notayı, mızrabı. Ah gelsen de, aydınlatsan dünyamı. Naz edip gelmiyorsun, kalıyorsun uzaklarda. Serenatlar yapıyorum geceleri, rüyalarımda, Diyorsun ki, yan, kül ol, bu aşk yangınında Ah, bir gelsen, hasret akmasa damarlarımda. çalışmalarına bir dönem ara veren Eren, içindeki ilhama dur diyemeyip yeniden şiir yazmaya başlamış. Üstelik 5 aydan bu yana koroda aktif olarak Türk sanat müziği seslendiriyor. Bakırköy Dilsaz Grubu’yla haftada bir gün çalışmalar yaptıklarını belirten Ömer Yurdun Eren, koroya katılmasının ardından ilk konserini 21 Ocak’ta Yunus Emre Kültür Sanat Merkezi’nde geçtiğimiz aylarda vermiş... Eren’in koroya katılma hikayesi de oldukça ilginç. Bir arkadaşının tavsiyesi üzerine dinleyici olarak grubun çalışmalarını izlemeye gitmiş ve kendisi de oraya katılmış. Konserlerde zaman zaman koro arkadaşları Eren’in yazdığı şiirleri de okuyorlar...
417 ŞİİR YAZDI
İnleyen ilahi bestemde, son notam, sözümsün. Hasretle bekleyen, dinmeyen yaşlı gözümsün. İçimden çıkmayan, sevgilim, benliğim, özümsün. Vuslat günümde, şenliğim, sevincim, düğünümsün. 05.06.2010 Bakırköy
İMKANSIZ Eski bir melodi. Gece sensiz ve sessiz Geçmiş anlardan, emanetimdir, bu iz. Camda yağmur damlalar da neşesiz, Ay küsmüş, kara bir sis, nedeni de siz! Mısralara döktüm, ufkumdaki sislerimi, Gözyaşlarımla yazmaktayım, ezgilerimi, Hasret, bana kalsa, dünyada yazmazdım, Sevda dile getirdi, garip gönlümdeki hisleri Geçen yıllarımı çalmış bu, hırsız zaman Düşüm de, inliyor, bana çaldığın keman, Bir sevgin var içimde, dalsız ve yapraksız Birde hayalin var, seni unutmam imkansız. 16.02.2018 Bakırköy
RENKLİ YAŞAM
Lise yıllarında şiir yazmaya başlayan ancak bir müddet şiir yazmayı bırakan 2009 yılından bu yana yeniden şiir yazmaya başlayan Ömer Yurdun Eren, o tarihten günümüze kadar 417 tane şiir yazmış. Bundan yaklaşık iki buçuk yıl önce de ‘Sevgi Yaprakları’ adıyla ilk şiir kitabını yayınlamış. Antoloji ve şiir demeti sitelerine şiirler yazdığını söyleyen Eren, Antoloji’de 108 adet şiirinin yayınlandığını da belirtiyor... Eren’in ebru sanatıyla tanışması da altı yıl önce ebru konusunda devlet sanatçısı olan arkadaşı Hülya Kuntay Ulay vasıtasıyla olmuş. Şimdiye kadar yüzlerce ebru yapan Eren, yaptığı ebruları sevdiklerine ve çocuklara hediye ediyor. Haftada bir ya da iki gün arkadaşı Ulay’ın atölyesine giderek ebru çalışmalarına devam ediyor.
Sensiz nideyim, zamanlarım hiç geçmiyor. Zehr-i aşktan başkasını deli gönül içmiyor. Hastayım, namem, elim sana ermiyor. Ah... Gel artık. İnan, yürek sızım hiç dinmiyor.
İSMMMO YAŞAM l 29
YAŞAM’IN PORTRESİ
Yazar ve yönetmen Rıza Kıraç, pek çok sinema kitabı ve senaryoya imza attı. Ona göre Türkiye’de her koşulda film yapılabilir. Kıraç, “Lütfi Akad’dan Metin Erksan, Yılmaz Güney, Ömer Kavur’a önemli isimler bize her koşulda film yapılabileceğini gösterdi. Yazmayı biliyorsan her koşulda yazarsın ve film çekmeyi biliyorsan her koşulda film çekersin” diyor.
‘Film çekmeyi biliyorsan her koşulda çekersin’ BANU BOZDEMİR Rıza Kıraç... Yazar ve yönetmen. Romanlarının yanı sıra Hürrem Erman/İzlenmemiş Bir Yeşilçam Filmi kitabı yeniden basıldı. Sinemanın Temelleri kitabı İthaki Yayınları’ndan çıktı. 1970 yılında İstanbul’da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Sinema-TV eğitimi aldı. Çeşitli belgesellerde, tanıtım ve reklam filmlerinde yönetmen asistanlığı, senaristlik ve yönetmenlik yaptı. 1997 yılında yazmaya başladığı sinema yazılarına çeşitli dergi ve
30 l İSMMMO YAŞAM
gazetelerde halen devam ediyor. ‘Yaşasın Edebiyat’, ‘E’, ‘Adam Öykü’ ve ‘Eylül Öykü’ dergilerinde öyküleri yayımlanan yazarın ilk öyküleri 1998 ve 1999 yıllarında Gençlik Kitabevi ‘Genç Öykücü’ İkincilik Ödülü’nü aldı. İlk romanı ‘Cin Treni’, 2000 yılında basıldı. Kıraç, günümüz sinema eğitimi ve sinema dili üzerine güzel tespitlerde bulundu. Seninle Klaket sinema dergisi zamanlarından tanışıyoruz. O zamanlar heyecanla Klaket’i çıkarıyorduk. Hayallerinin arkasında durup çoğunu yapabildim diyebilir misin?
Klaket ilk yazımın yayımlandığı, ciddi anlamda çalıştığım sinema dergisiydi. Bende her zaman özel bir yeri var. Üstünden yirmi bir yıl geçmiş. O yılların koşulları ve heyecanı başkaydı. Kendi adıma bu heyecanı yitirmemeye çalışıyorum. Bugüne değin yapmak istediklerimin bir kısmını yapabildim ama beyin durmuyor! Sen de bir yazarsın bunun ne demek olduğunu iyi bilirsin. Özellikle sinema, belgesel ve uzun metraj film yapmak eskiye göre daha kolay gibi görünse de öyle değil. Filmlerimizin gösterilebileceği alanlar her geçen gün biraz daha azalırken prodüksiyon koşulları
da zorlaşıyor. Şimdiye kadar en az üç dört uzun metraj film yapmam gerekiyordu, benim durumumda birçok yönetmen var. Projeler senaryo halinde çekmecede bekliyor. İyimser bakınca “Evet, yaptım” diyebilirim, boşa çıkan çabaları hatırlayınca “Hayır tam istediğim şeyleri yapamadım” da diyebilirim.
anlatmak, filme çekmek gerekiyor konusundaki deneyimlerden oluşuyor.
SİNEMADA EĞİTİM DÜZEYİ DÜŞTÜ
EDEBİYAT İKİNCİ İŞİM OLMADI
tek biyografi ve Yeşilçam’ı anlamak için önemli bir kitap olduğunu düşünüyorum. İthaki’den yayımlanan Sinemanın Temelleri ise özellikle sinema öğrencileri ve sinemaya yeni başlayanlar, film çekmek isteyenler için önemli bir başvuru kaynağı. Bunu yazmam da İFSAK’ta verdiğim sinema dersleri çok yardımcı oldu. Yani bir yanıyla eğitim tecrübesi, neyi, nasıl
YA Ş A M ’ I N P O RT R E S İ
Sinema okudun ama edebiyatla, yazmakla daha ilgili gibisin ya da rotayı daha çok yazmaya kırdın gibi. Bunun içsel nedenleri nelerdir? Edebiyata hiçbir zaman ikinci bir iş olarak bakmadım. Sinema okumadan önce de okurken de öykü, roman yazmaya çabalıyordum. Bu konuda saplantılı bir biçimde disiplinliyim. Elbette bunun bir ayağını da senaryo yazmak ve film çekmek oluşturuyor. İkisini birbirinden ayırmaya gerek duymuyorum. Kimi zaman kısa hikâye diye başladığım metin film senaryosuna dönüşüyor kimi zamanda tersi oluyor. Demek ki birbirlerini besliyor, destekliyor. Edebiyatla ve sinema kitaplarıyla ilgili çalışmalar daha hızlı gün yüzüne çıkıyor. Görünür oluyor. Ama sinema çalışmaları kendim için yazdığım senaryolar da başka yönetmenlere yazdıklarım da uzun bir zaman sonra gerçekleşebiliyor. En son İthaki Yayınları’ndan Sinemanın Temelleri yayınlandı… Sinema kitaplarıyla ilgili çalışmaları nasıl yapıyorsun? Senin de bildiğin gibi bir sinema yazarı çoğu kez belli bir alan belirler ve filmleri çoğu kez oradan eleştirir, kimi feminizm ve kadın sorunlarına, kimi genel olarak politik ya da seyircinin beklentilerini göz önüne alarak film eleştirisi yazar. Sinemanın politik dili, ideolojik temsilleri, Yeşilçam’ın mirası ve Türkiye’ye özgü asker darbesi, muhtıra süreçleri fazlasıyla ilgilendiğim konular. Sinema kitaplarım da aslında bu minvalde yazılmış kitaplar. ‘Hürrem Erman/İzlenmemiş Bir Yeşilçam Filmi’ yazdığım
Sinema çok ilgi gören bir alan olmasına karşın kitaplar biraz geri planda mı kalıyor? Aslında birçok kitabın belli bir ritmi var, okura ulaşıyor. İlgi görüyor. Kimi zaman da bir iki kitap hepsinin önüne geçiyor. Yayıncıların beklentisi çoğu kez popüler edebiyat kitapları gibi sinema kitabı satmak. Böyle bir ölçü koymak bence yanlış, sinema ve edebiyat eleştiri kitapları her zaman bir kültür çalışması olarak görülmeli. Bunun uzun vadede yararlarını hem yayıncılar hem de okurlar görecek. Sinema kitapları bastıkları için zarar etmezler. Türkiye’de hâlâ hikâyesi yazılmamış, çekilmemiş çok önemli yönetmenler, yapımcılar ve oyuncular var. Film festivalleri kimi zaman kitap basıyor ama onlar daha çok fotoğraf albümü niteliğinde. Günümüz sinema eğitimiyle ilgili neler söylersin? Öğrenciler mezun olduklarında hazırlar mı sence sektöre? Önceden öğrenciler üniversitelerin Güzel Sanatlara bağlı Sinema-TV bölümlerine özel yetenek sınavıyla girerdi. Sistem değişeli yirmi yıl oldu, bu süreçte özel üniversitelerin sayısı arttı ama eğitim düzeyi çok düştü. Özgür ve yaratıcı akademik eğitime ihtiyacımız olduğunu hep söyledim. Bugün buna daha fazla ihtiyaç var, birçok başarılı akademisyen politik nedenlerden dolayı üniversitelerden uzaklaştırıldı. Öğrenciler bunun eksikliğini hissediyor olmalı. Teorik eğitim çok önemli. Ama sinema pratiğinin sette öğrenileceğini bu işi bilen herkes söylüyor, öğrenciler de bunu biliyor. Ancak bunu karşılayacak bir sinema sektörü ne kadar var tartışılır. Her şeye karşın sinema öğrenmek, yapmak isteyenlerin bir yolunu bulup bunu başarabileceğini biliyorum. Okullar bir kapı aralıyor, azimli olan o kapıyı sonuna kadar açıp bu fırsatı değerlendirebilir.
İSMMMO YAŞAM l 31
YAŞAM’IN PORTRESİ
SENARYO YAZIMINA DA GİRDİ Senaryo da yazıyorsun, başka yönetmenler için… O konuda yapılan değişimler ve senaryonun beyazperdedeki yorumu konusunda neler hissediyorsun? Sen de biliyorsun, iki senaryo yazdım filme çekildi ama benim yazdığım senaryoları öyle bir hacamat ettiler ki benim senaryom olmaktan çıktılar. Erden Kıral’ın çektiği Gece filminin senaryosunu Hasan Özkılıç’ın Zahit romanından uyarlamıştım. Filmi izlediğimde senaryonun yüzde 40’ının değiştiğini gördüm. Oysa üstüne çok çalışmıştım. Romana daha sadık bir senaryo yazmıştım. Sinema
32 l İSMMMO YAŞAM
eleştirmenlerinin filmle ilgili yazdıklarına tamamen katılıyorum. Kopuk kopuk ve nereye gittiği belli olmayan, karakterlerin değişimini yeterince göremediğimiz, bazı oyuncuların güme gittiği bir film ortaya çıktı. Marifetmiş gibi jenerikte benim adım yazıyor! Bir senaristin bunlardan şikayetçi olmaması gerekiyor çünkü sözleşme böyle, sen yazarsın yapımcıya, yönetmene verirsin onlar da çeker. İzleyici, eleştirmen mazeret kabul etmez, işi görmek ister. Ben de bir eleştirmen olarak mazeret kabul etmiyorum! Bu yüzden her şeye rağmen o senaryoların vebali benim boynuma.
Rahatlayan edebiyat dili, çoğalan kitaplar, yazarlar için neler söylersin. Her şey bir hap misali atılıp tüketiliyor, bu ortamda uzun uzadıya yazmak nasıl bir ruh hali yaratıyor sende! Normal insan algısında yazmak zaten delice bir şey. Niye böyle düşünürler bilmiyorum. Yazmak; yalnızlık, sabır, bilgi ve tecrübe gerektirdiği için mi yoksa bu kutsanıp bir yerde korunduğu için mi? Bence eli kalem tutan, aklı yeten herkes yazmalı. Yazmanın insanın kendisini anlamaya yardımcı olduğunu düşünüyorum. Hayatımız o kadar saçma, anlamsız işlerle boşa geçiyor ki! Bütün metinlere değer veririm ama bu basılı her şeye değer verdiğim anlamına gelmiyor. Üstten bakan, nasıl yaşamam, neye tapmam ya da neden nefret etmem ve ne yapmam gerektiğini dikte eden bütün metinlere kapalıyım. Böyle saçmalıklara ayıracak zamanım yok. Bu yüzden kendi gündemimi yitirmemeye çalışıyorum. Aksi halde insan kafayı yer. İktidarın basınında ve sosyal medyada değerli olan her şeyi değersizleştirme üzerine çalışan bir grup insan var! Aslında tam olarak ne yaptıklarının farkında değiller. Her şeye karşın onlar da çocukları da bu değerleri, kitapları okuyacak, filmleri izleyecek, müzikleri dinleyecek, sergileri gezecek. Meşhur klişeyle söyleyeyim ‘sanat kalıcıdır’ arayan onları bulur!
KÜÇÜK GÜNAHLAR FİLMİ Küçük Günahlar filmine imza attın 2010 yılında… Bir sürü kısa film yaptın ama uzun deneyimi nasıldı, sonrası niye gelmedi? Küçük Günahlar güzel bir deneyimdi. Sonrasında yaşadığımız sorunlara karşın Türkiye’de film yapmanın her şeye karşın hâlâ mümkün olduğunu düşünüyorum. Yazdığım iki senaryo var ama bunların finansman sorunlarını çözemedim. Bu yüzden film çekmek mümkün olmadı. Yapım koşulları gerçek anlamda yan yana gelmediği sürece bunlar üzerinde bir şey yapmak mümkün değil. Ama bu baltaları
metraj çekmeyi düşünüyor musunuz? Lütif Akad’dan Metin Erksan, Yılmaz Güney, Ömer Kavur’a çok önemli birkaç kuşak bize her koşulda film yapılabileceğini gösterdi. Onlar sansüre, baskılara, gösterim olanaklarının ortadan kalkmasına rağmen film çektiler. Yazmayı biliyorsan her koşulda yazarsın ve film çekmeyi biliyorsan her koşulda film çekersin. Bazen doğru zamanı, doğru konjonktürü kaçırırsın ama yazdığın senaryo, çektiğin film ardından gelir. Seni terk etmez. Mesela ‘Küçük Günahlar’ım beni terk etmez hep ardımdan gelir. Estetik değerlerini, değersizliğini bir kenara koyuyorum, orada anlatmaya çalıştığımız hikâye çok doğruydu bugün de bunun sancılarını yaşıyoruz. Ne oldu? Görmezden gelinmeye çalışılan bir kuşak kendi seçimini yaptı. Şarkıda söylendiği gibi “Kardeşin duymaz, eloğlu duyar” dönemindeyiz. El oğlunun duyması çoğu zaman ocağında duymayanlardan daha değerli olabiliyor. Tolga Karaçelik’in Kelebek filmine Kültür Bakanlığı Sinema Müdürlüğü destek vermedi. Ama Tolga gidip filmini çekti, Sundance’te büyük ödülü aldı. Ama bu gelip geçer, değer yok olmaz yani. Bence film çekmek, roman, öykü yazmak bu kültürsüzleştirme ortamına karşı en önemli direniş biçimlerinden biridir.
POLİSİYE ROMAN DA YAZIYOR Farklı alanlarda üretmeyi seven birisisiniz... Şu aralar nelerle uğraşıyorsun ve bu kadar iş yapıp maddi ve manevi tatmin sağlayabiliyor musun? Londra’da Hoş Cinayet’ten sonra yeni bir polisiye romana son noktayı koydum. Önümüzdeki günlerde yayınlanacak. Galiba bir süre daha polisiye yazmaya devam edeceğim. Bunun dışında yönetmenler ve sinemacılarla yaptığım röportajlar vardı, bunlardan son altmış yılın sinemada bir Türkiye sineması panoramasını yapmaya çalışıyorum sanırım gelecek yıla hazır olur kitap. Yeşilçam ve sonrası yönetmenlerle birçok dergi ve gazete için röportaj yapmıştım, hepsi yan yana gelince çok ciddi bir dönemin izahı olduğunu gördüm. Ama bunların bir kısmı özellikle kitap için yapılan özel röportajlar. O yüzden sinema hakkında beli konular üzerinde yapılan bir tartışma özelliğini taşıyor kitap. Senaryo da var ama çekildiğinde konuşuruz onları. Son olarak neler söylersin? Yılgınlık yok, üretmeye devam!
YAŞAM’IN PORTRESİ
gömdüğümüz anlamına gelmiyor. Günümüz sinema ortamını değerlendirmeni istesem, bir yandan daha fazla film çekiliyor daha fazla yurt dışındaki festivallerle iletişim kuruluyor ama ülkede ezber bozan bir durum da yaşanıyor. Türkiye’deki sinemacılar şu anda potansiyellerinin yüzde 20’sini bile gösteremiyor. Çok yetenekli yönetmenlerimiz ve senaristlerimiz var. Ancak birçok yapım prodüksiyon aşamasında ciddi yaralar alıyor. Sansür mekanizması beynimize işlemiş durumda. Bu da yaratıcılığı etkiliyor. Öyle bir politik saldırı altındayız ki yarın öbür gün toplumsal eleştiri konusunda Yeşilçam’ın gerisine düşebiliriz. Kendi propagandalarını yapmak için çektirdikleri filmlere kendileri bile inanmıyor. Ömer Kavur belgeseli çektin, başka belgeselini çekmeyi düşündüğün isim var mı? Ona nasıl karar veriyorsun mesela, o isme… Bu nehir söyleşileriniz için de geçerli bir soru. Aslında çektiğim bir belgesel var, kurgu aşamasında ekonomik sorunlardan dolayı tıkandık. Bence iyi de oldu. Bu deneyimler biraz daha güçlendiriyor beni, öldürmüyor yani! Belgesellerde ve nehir söyleşilerde kendi gündemimde olan sanatçılarla ilgili çalıştım hep. O insanlarla bir derdim vardı, onları dinlemek, konuşmak, anlamak istiyordum, bu anlamda sadece benim için değil o sanatçıları bilen, seven insanlar için de çok faydalı oldu. Bu filmler ve kitaplarla ilgili çok güzel geri dönüşler oldu. Bu geri dönüşler olmasa da yaptığım işlerden mutluyum. Sadece Giovanni Scognamilo’yu elimden kaçırdığım için üzüldüm. Dört beş yıl önce bir gün onu aradım ve onunla ilgili söyleşi kitabı yapmak istediğimi söyledim ama o zaten biriyle böyle bir çalışma yapmaya başlamıştı. Bu yüzden Sinemanın Temelleri kitabını ona ithaf ettim, daha fazlasını hak ediyordu ama elimden bu kadarı geldi. Çok özel bir insandı. Bundan sonraki süreçte uzun
İSMMMO YAŞAM l 33
KARİYER
İş’te 2018 trendleri 2018’de insan kaynakları ve kariyer planlamasında yapay zeka temelli uygulamalar, esnek çalışma modeli ve online eğitimler ön planda… Teknolojinin gelişmesiyle birlikte çalışan verimliliğini ve performansını artıracak uygulamaların ağırlık kazanacağı 2018 yılında, şirketler de bu dönüşüme uygun yeni iş yapma yöntemleri bulmak zorunda kalacak…
34 l İSMMMO YAŞAM
UMUT EFE Hızla değişen gündem, teknolojinin dönüştürdüğü hayatlar ve giderek zorlaşan büyüme hedefleri, kariyer ve İK dünyasında da her yıl yepyeni bir gündem ortaya çıkarıyor… 2017 yılı İK departmanlarının biraz daha şirket kültürü ve performansına odaklandığı bir yıl oldu… 2018 ise artık ağırlığını gündelik hayata kadar hissettiren dijital dönüşüm furyasının etkisi altında yepyeni bir gündemle başladı. Evet, iş dünyasında iş yapış şekilleri sil baştan değişiyor… Bu yılki trendler ise biraz daha yapay zeka, online eğitim ve geleceğe
hazırlık başlıklarına odaklanırken, kariyer dünyasında büyük dönüşümler ise kapıda…
İŞİNİZİ SOSAL MEDYADAN BULUN Öncelikle, kariyer uzmanlarının en fazla dikkat çektiği nokta teknoloji…Ve bugüne kadar iş süreçlerini kolaylaştırmak için kullanılan teknoloji, 2018’de artık bir yaşam biçimi olarak hayatımıza girecek… Yeni dönem kariyer planlamaları yeni iş kolları yaratması beklenen bu dönüşümün ayak izlerinde saklı. Sosyal medya ise kariyer kilidini açacak anahtar olacak gibi görünüyor… İK departmanları ve şirketler artık özgeçmişi kuv-
vetli ancak aktif olarak iş arayışında olmayan adayları da radarına almış durumda… Ve bu adaylara ulaşmak, artık sadece CV’lere ulaşmaktan geçmiyor. Yeni dönemde sosyal medya adaylara ulaşma noktasında oldukça güçlü bir araç olarak karşımızda. Artık bazı etiketler aracılığıyla sosyal medya platformlarında yer alan alt gruplarda ya da sektörel sayfalarda online olarak bu adaylara ulaşmak son derece kolay. Tabi bunun karşılığında çalışanlar ve yeni kariyer planlaması peşinde olanlar için de yeni iş bulma imkanı da genişlemiş durumda...
KAFELER OFİSE DÖNDÜ Esnek çalışma modeli de yeni dönem trendleri arasında. Özellikle ABD’de evden, kafeden, hatta uzak bir ülkeden çalışmak özellikle hızla büyüyen bir trend. Bununla ilgili somut veriler de mevcut… Son 20 yılda evden çalışan kişilerin sayısı tam dört kat büyüyerek yüzde 37’lik bir orana ulaştı… Bu durum aynı zamanda insan kaynakları uzmanının da istediği yerden işe alım yapabilmesini gündeme getiriyor. Uzmanlara göre bu durum şirketler için uzaktan çalışabilecek yeteneklere ulaşarak aday çeşitliliğini artırmak, daha önce ulaşılamadığı için değerlendirilemeyen kaynaklara sahip olmak noktasında oldukça kritik. Bazı teknolojik araçlarla, Skype ve hatta Face Time üzerinden iş görüşmesi yapmak, yeni gündem maddeniz olsun…
YENİ İŞ KOLLARI DEVREDE
KARİYERDE OYUN DÖNEMİ İş dünyasında öne çıkan bir başka trend ise oyunlaştırma… Şirket içi eğitim programlarında da strateji oyunlarının önemi artmış durumda… Çalışanlarda bağlılık ve ilgiyi canlı tutmayı bir oyun aracılığıyla ve içine rekabet öğeleri katarak sağlamak, pazarlama, eğitim ve İK tarafından artık oldukça sık kullanılan ve işe yarayan bir yöntem. İş hayatında oyunlaştırma, söz konusu pozisyon için gerekli olan kritik yetenek setlerini ve bilişsel becerileri oyun ve eğlenceyle birleştiriyor ve adayın özelliklerini ortaya koyarak kendisini strese kapılmadan ortaya koymasını sağlıyor. Tüm bu sürecin mobil üzerinden gerçekleşebilmesi de her iki taraf için oldukça avantalı. Oyunlaştırma adaylara kendilerini göstermek için eğlenceli bir neden verirken, işverenlere de adayların davranış ve özelliklerini gözlemlemek ve kolaylıkla analiz etmek için uygun bir platform sağlıyor. “İşe alım süreçlerinde önyargı, yanlış anlaşılma ve karmaşa nasıl önlenebilir?” sorusu ise yeni bir yazılımı ortaya çıkarmış durumda… ‘Kör işe alım’ olarak tabir edilen bu yeni yazılımlarının sayısı hızla artıyor. Kör işe alım, iş yerinde çeşitliliği sağlamak, işe alımda adaletli davranarak önyargıya son vermek açısından oldukça önemli bir trend olarak ortaya çıkmış durumda...
ÖNE ÇIKAN 3 TREND
• YAPAY ZEKA: Robot Sophia ile deyim yerindeyse ete kemiğe bürünen yapay zeka teknolojisi, insan kaynakları sektöründe de ağırlığını ortaya koyacak. 2018’de yeni iş kolları yaratmanın yanı sıra mevcut iş kollarını da teknolojinin gereksinimlerine uyarlaması beklenen yapay zeka sayesinde insan kaynakları departmanlarının derlediği veriler, çok daha hızlı bir şekilde işlenip anlamlı bir bütüne dönüşecek. Makineler ve insanlar arasındaki bu işbirliği sayesinde işletmeler operasyonel verimliliklerini artırmanın yanı sıra maliyetlerde de önemli bir avantaj sağlayabilecek • ONLINE EĞITIM: Bugün üniversitelerin de dahil olması ile online eğitim hayatın her alanında… Dijital dönüşümle birlikte daha önce geleneksel kanallarda bulunan yaygın eğitimi 2018 yılıyla birlikte artan bir şekilde online platformlara kaymaya başlayacak. Bu sistemin insan kaynakları ve kariyer planlamasına da entegre edilmesi ile çalışanlara istedikleri zaman, istedikleri yerden ve istedikleri eğitime katılma fırsatı veren uygulama, zamandan tasarruf sağlayarak iş süreçlerini hızlandırıyor. • ESNEK ÇALIŞMA: Son yıllarda özellikle uluslararası şirketlerin hız verdiği ve popüler uygulamalar arasında yer alan esnek çalışma modeline 2018’de daha fazla şirket geçiş yapacak. Çalışan verimliliğine ve motivasyonuna önemli katkılar sağlayan bu model sayesinde çalışanlar, belirlenen günlerde ofis dışındaki bir mekandan işlerini yürütebiliyor. Bu uygulamayı hayata geçiren iş kolları ve şirketlerde yapılan çalışan memnuniyeti anketlerinde de ilk talepler arasında yer alıyor.
KARİYER
Artık pek çok meslek değişen dünya gündemi ve ihtiyaçlar nedeniyle istihdam sahnesinden yavaş yavaş çekiliyor. Operasyonel ve rutin işlerin karşısında yapay zeka konumlandırılırken, tahmine dayanan analiz sistemlerinin de yönetim ve karar alma süreçlerinin yerini alması bekleniyor… Burada uzmanların takıldığı kritik nokta ise insana dayanan işgücünün nereye konumlandırılacağı… Bu kördüğümden hareketle şirketlerin 2018’de insan kaynakları uzmanlarını farklı
pozisyonlar için hazırlaması, ekiplere ayırarak segmente etmesi büyük önem taşıyor. Çalışanlar açısındansa esneklik ve geleceğe hazırlık kariyer süreci açısından hayati bir öneme sahip. İK ekiplerinin ve çalışanların insan ve makine zekasının yer alacağı farklı iş alanlarını iyi anlaması ve yeni alanlarda uzmanlaşarak farklı yetenek setleri edinmesi, şirketlerin teknolojik dönüşümde avantajlı bir pozisyona sahip olması açısından çok kritik. Şirketler açısından geleceğe yönelik planlama yapması, geçişlerde ne tür pozisyonlarda insan, ne tür alanlarda ise teknolojinin baskın olacağını iyi kavraması büyük bir önem taşıyor…
İSMMMO YAŞAM l 35
İlkbahar yaz sezonunda, 80’ler ve 90’lardan esintilerin yanı sıra yenilikçi, minimal ve bir o kadar maksimalist tarzlar görülecek... Puanlıdan kalın çizgilere, mini elbiselerden denime, taytlara kadar her türlü detay bulunuyor...
Çeşitlilik hakim olacak
MODA
NİL DEMİRCİLER
36 l İSMMMO YAŞAM
Giyinmek artık günümüzde bir sanat halini almış durumda. Moda akımları her sezon değişse de kişiler sezondan kendilerine uyan parçaları alıp zevkleriyle kombinleyip kendi tarzlarını oluşturuyorlar. Peki, bu yılın ilkbahar ve yaz sezonunda hangi parçalar trend olacak? Modadan geri kalmadan ancak tarzınızı da yansıtan parçalar seçerek şıklığınızı nasıl tamamlayabilirsiniz? Bu sorunun yanıtı çok dinamik ve renkli bir sezon olması beklenen 2018 ilkbahar yaz modasının kodlarında gizli... 2018 ilkbahar yaz sezonu, 80’ler ve 90’ların moda esintilerinin hakim olduğu, yenilikçi, minimal ve bir o kadar maksimalist bir sezon olarak nitelendiriliyor. Bu sezon, puanlı kumaşlardan kalın çizgilere, mini elbiselerden fırfırlı detaylara, denimden tek omzu açık elbiselere kadar her türlü detayı görmek mümkün olacak...
Bu sezon elbiselerde özellikle omuzlar ön planda olacak; tek omuzlu ve omuzları açıkta bırakan elbiseler tercih edilecek. Elbise çeşidi olarak zor bulunan bu tarz elbiseler bu sezon mağazalarda sıkça karşımıza çıkacak. Ayrıca slip elbiseler bu yaz yatak odası kıyafeti formundan çıkıp süsleniyor, form kazanıyor ve seviye atlayıp hayatımıza giriyor; yaka detaylı ya da fırfırlı... Sade elbiseleri hareketlendirmek için kayış detayları da sezonun mikro trendleri arasında yerini alıyor.
PUANLI REVAÇTA Bir dönemin popüler deseni olan puanlı deseni yeniden moda trendleri arasına giriyor. Bu yaz puanlı desenleri sıkça göreceğiz. Baharı müjdeleyen ferah renkler bu yaz limon sorbeden ağır başlı fıstık yeşiline pastel formlarla hayatımıza giriyor. Siyah ve beyaz renkler de bu sezon popülerliğini koruyacak. Çizgiler bu sezonda kalın hatlara sahip oluyor. Son dönemlerde kombinlerin tamam-
AKSESUVARDA NELER VAR? layacağı parçalarından biri olan bu kumaş türü organzeler özellikle sportif bir kombin için farklı bir bakış açısı yaratmak için sezonda yer almaya başladı.
KOLLAR VOLÜMLÜ 1980’lerden bize kalan bu havalı kollar bu sezonun ilkbahar girişinde karşımıza çıkıyor. Detaylarda olacak olan bu stil kodunu özellikle bisiklet yakalı modeller için tercih edebilirsiniz. Kış sezonundan görmeye alışık olduğumuz örgü kıyafetler ilkbahar ve yaz sezonunda biçim değiştirerek karşımıza çıkıyor.
HAYVAN FİGÜRLERİ
SAFARİ CEKET İlkbaharın en ilginç parçaları arasında safari ceketler öne çıkıyor. Geleceğe yatırım parçaları arasında gösterilen safari ceketleri bu sezon gardropların olmazsa olmazları arasında baş köşede yerini alıyor. Özellikle kombinlerken, elbiselerin üstüne eklemek sezonun trendlerinden... Halat kemerler, özellikle ceket üzerine ve salaş elbiselerle arkadaş edildiğinde gerçekten gizli bir zarafet katıyor...
MODA
Bu sezon çiçek desenlisinden illüstrasyona kadar birbirinden farklı desenler giyim trendlerine hakim olacak. Sezonun desenlerinin başında hayvan figürleri ve onların desenleri yerini alırken bunların parlak renklerde olması ise trendin en vurucu noktası oluyor... Renkli, çiçekli giysilerde baştan aşağı çiçekler, büyük ve renkli çiçek desenleri kullanılacak. Çizgi romanlardan ilham alınan
temaya ek olarak, illüstrasyon akımları bu sezon renkli sokak modasında öne çıkacak. Son yıllarda hayatımızın bir parçası haline gelen taytlar en yüksek yükselişini bu yıl yaşayacak. Metalik olanları, özellikle renkli ve desenli olanlarını önümüzdeki günlerde sık sık göreceğiz. Denim günümüz insanının vazgeçilmez parçalarından biri haline gelmiş durumda. Hem gündüz hem de gece farklı kombinlerle karşımıza çıkan bu ürünü yeni sezonda da sıkça göreceğiz. Her sezon kendine daha çok yer açan yüzyılımızın en kuvvetli kumaşı denim,bu sezon biraz artistik formlarda karşımıza çıkacak.
Transparan ayakkabılar: 70’li yılların ve 80’li yılların başlarının en önemli detaylarından olan plastik ayakkabılarla soket çorap birlikteliğini bu sezon sıkça göreceğiz. Ayrıca bu yaz sezonunda transparan ayakkabıları çokça kullanılacak. Beyzbol şapkaları: Üzerinde nakış işlemeli hatta bir markanın logosunun bulunduğu şapkalar bu sezonun vazgeçilmez parçalarından biri olacak. Korse kemerler: Geçmişte çokça karşımıza çıkan korse kemerler bu sezonda ilgiyi üstüne çekecek. Hasır çanta: Geçmiş sezonun en yükselişte olan parçalarından biri olan hasır çantalar bu sezon da moda olacak.
İSMMMO YAŞAM l 37
SAĞLIK
Şehir hayatı ile birlikte gencinden yaşlısına hemen herkesin ortak sorunu yorgun uyanmak. Dengesiz beslenmeden uyku düzenindeki düzensizliklere, demir eksikliğinden D vitamini eksikliğine kadar birçok faktör sabahları zinde uyanmamızı engelleyebiliyor. Zinde ve enerjik bir şekilde güne başlayabilmek için neler yapılması gerektiğini araştırdık.
38 l İSMMMO YAŞAM
Zinde uyanabilmek için bunlara dikkat ELA DAMLA GÖKMEN İş hayatı oldukça yorucu. Saatler süren çalışma temposunda zinde ve sağlıklı kalmak neredeyse imkansız. Yoğun iş temposundan bitkin düşen Didem, doğru beslenerek hem enerjik hem de sağlıklı ve zinde olunabileceğini duymuştu. Peki, ama nasıl? Siz de yoğun çalışan biriyseniz, “Yoğun çalışıyorum ama zindeyim” formülüyle zinde kalabilirsiniz... Bu formülü uygulamak için nelere dikkat etmelisiniz? Nasıl bir beslenme rejimi izlemelisiniz? Bu soruların yanıtını Diyetisyen Yusuf Gül’den aldık... Gül, düzenli bir beslenme programı ile işyerindeki yoğun bir gününüzü rahat, huzurlu, verimli ve enerjik geçirmek için kalori dengesine dikkat edilmesi
gerektiğine dikkat çekiyor. Gül, “Beslenmenizde, kalori bakımından dengeli, besin değeri yüksek gıdalara yer vererek antioksidan içeriği yüksek mevsime uygun taze meyve ve sebzeler tüketerek enerji seviyenizi koruyup performansınızı artırabilirsiniz. Vitamin ve mineral açısından dengeli beslenmek de enerji ihtiyacınızı destekleyecektir” diyor.
DENGELİ BESLENİN Diyetisyen Yusuf Gül, yataktan kolay çıkmak için tüketilen besinlerin büyük önem taşıdığına işaret ediyor. Yemeklerden alınan demir mineralinin kullanımının azalmaması için, yemeği yedikten sonra ilk yarım saat içerisinde çay, kahve tüketmemeye özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Gül, kış mevsimin-
de güneşten fazla yararlanılamadığı için kemik ve diş sağlığında önemli olan D vitaminin karşılanmasında balık tüketiminin önemli olduğunu da hatırlatıyor. Bağırsak florasını sağlıklı hale getirmek, karın bölgesinin incelmesine yardımcı olur. Ayrıca süt ve süt ürünlerinin tüketiminden sonra bağırsak problemleri yaşayanlardansanız bu sorundan kurtulabilirsiniz. Bu sayede herhangi bağırsak problemi yaşamayacağınız için ertesi güne zinde bir şekilde geçiş yapabilirsiniz. Menünüze probiyotik yoğurt ve kefir ekleyerek bunu alışkanlık haline getirin. Gün içerisindeki öğünlerinize sağlıklı atıştırmalıklar ekleyerek de zinde kalabilirsiniz. Yatmadan 2.5 saat önce tüketeceğiniz sağlıklı atıştırmalık sayesinde ise uyku süresince aç kalacağınız süreyi minimuma indirip, güne zinde başlayabilirsiniz.
ÖĞÜN ATLAMAYIN
DÜZENLİ KAHVALTI ŞART Okul hayatında kahvaltının önemi daha da fazla öne çıkıyor çünkü gelişim sürecini henüz tamamlamamış çocukların ve gençlerin hızlı değişimleri, yeterli ve dengeli beslenmeyle desteklenmelidir. Gerekli olan karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve minerallerden oluşan besin öğelerinin doğru öğünlerde yeterli miktarlarda alınmaması, bağışıklık sistemini zayıflatıyor. Düzenli kahvaltı eden çocukların, derslerdeki motivasyon, fiziksel ve zihinsel performans açısından başarılı oldukları tespit edilmiş durumda. Hafıza ve zekâ gelişimi açısından B vitaminleri içeren yiyecekler ilk sırada geliyor. B vitaminleri, beyni strese karşı da koruyor. Vitaminin eksikliği ise yorgunluğa, hafıza ve zekâ performansının zayıflamasına neden oluyor. Kuru baklagiller, kırmızı et, ay çekirdeği, balık, yoğurt, süt, peynir, yeşil yapraklı sebzeler, tavuk eti, hindi, yerfıstığı, muz, kavun, brokoli, ıspanak, domates, yumurta, kavun ve enginar B grubu vitaminince zengin besinler arasında yer alıyor. Demir de beynin beslenmesi için hayati önem taşıyor; özellikle oksijenin beyne taşınması ve beyin tarafından kullanılmasını sağlayan kandaki hemoglobin ve alyuvarların oluşumunda demire ihtiyaç duyuluyor. Tüm kırmızı etler, kuru baklagiller, koyu yeşil sebzeler, kurutulmuş meyveler, domates ve pekmez, demir açısından zengin yiyeceklerdir.
GLİSEMİK İNDEKS ÖNEMLİ Ara öğünler, açlığı bastırıp bir sonraki öğünde iştahı kontrol etmek için yenilmelidir. Oyalanma aracı veya eğlencelik olarak algılanmamalı ve her ara öğün en fazla 100-150 kalori olarak ayarlanmalı. Akşam üzeri yani saat 16.00 sularında kan şekerinde hafif bir düşüş olur. Enerji toplamak için taze meyve ile sürme peynir veya kayısı, kuru üzüm, kuru erik gibi kuru meyve tüketilmeli. Ya da meyve suyu, süt ve fındık ile ara öğün olarak beslenebilirsiniz. Yatmadan önce ise, bir bardak süt ve küçük boy bir muz kişiyi rahat bir uykuya hazırlar. Sağlıklı bir beslenme için glisemik indeksi düşük gıdalar tüketmek gerekiyor. Öğlen, kaliteli bir protein eşliğinde glisemik indeksi düşük, lif içeriği yüksek menüler oluşturulmalı. Ayrıca haftada iki gün omega-3 açısından zengin yağlı balık tüketilmeli. Akşam yemeğine çorba ile başlanırsa tokluk hissine daha çabuk ulaşılır, bu saatlerde yoğurt ve haşlanmış sebze seçenekleri ile daha hafif beslenmek öneriliyor.
İÇECEKLERİN ÖNEMİ Gün içinde zindeliğimizi koruyabilmek için içtiğimiz içecekler de önem taşıyor. Çay ve kahve masa başı çalışanların vazgeçemedikleri içecekler arasında yerini alıyor. İçerdiği kafeinden dolayı kahvenin uyarıcı etkisi olurken, kısa süreli rahatlık sağladığı için insanlar güne kahve ile başlama eğilimindeler. Ancak ilerleyen saatlerde bu rahatlık yerini gerginliğe bırakır. Kafeinsiz kahve tüketmeye çalışın ve günde iki fincandan fazla kahve içmeyin. Kahve yerine, yeşil çay veya bitki çaylarını tercih edebilirsiniz.
SAĞLIK
Gün içinde iş temponuz ne kadar yoğun olursa olsun kahvaltı, öğle yemeği ve ikindi için kendinize mutlaka vakit ayırmalısınız. Günlük aktivitelerinize devam etmek için mümkün olduğunca yağsız yiyeceklere yönelmelisiniz. Çünkü mideniz yağları sindirirken daha çok enerji kullanır ve beynin aktif olmasını sağlayan enerji, sindirim sistemi tarafından kullanılır. Bu da beyin gücünün kullanım performansını düşürür. Beynin performansı söz konusu olunca en önemli öğün ‘kahvaltı’ oluyor. Düzenli olarak kahvaltı yapanlar diğerlerine oranla daha başarılı ve verimli olurken, kahvaltı alışkanlığına sahip olmayanlar ise konsantrasyon güçlüğü, yorgunluk ve bitkinlik gibi problemler yaşıyor. Sağlıklı bir kahvaltının yaşlanmayı
geciktirdiği, yaşlılık döneminde ortaya çıkması muhtemel bellek ve algı kusurları ile kas zayıflıklarına engel olduğu da araştırmalarla ortaya konulmuş durumda.
İSMMMO YAŞAM l 39
EĞİTİM
Çocuk haklarında neredeyiz? haklarına mercek tuttuk... Türkiye ELA DEMİRCİLER Çocukların kanun hükümleri ile korunmuş eğitim, nüfusunun sağlık, barınma, fiziksel, psikolojik ya da cinsel sömürüye Çocuklar, çocuklarımız; dünyada korunmaya muhtaç yüzde 35’i 18 karşı korunma gibi temel haklarının tümüne çocuk hakları insan yavrusu... Nüfusunun yaklaşık yüzde 35’i çocuklaryaşın altındaki adı veriliyor. Çocuk hakları günümüzde insan hakları dan oluşan Türkiye, gelişmekte olan ülkeler arasında genç kapsamında değerlendirilirken, çocuk hakları da tıpkı güçocuklardan nüfus oranı ile öne çıkıyor... Ancak övünülesi bu durum nümüzde hızlı bir artış gösteren insan hakları ihlalleri gibi çocukların korunma oranına bakıldığında tersine bir tablo oluşuyor. çiğnenmekte. Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde oluşturuyor; cinsel istismar vakaları son on yılda yüzde Çocuk hakları en çok müstehcenlik, emek sömürülmesi, çocuklara yönelik 700’lük bir oranda artış gösterirken sadece 2016 yılında konusunda tüm şiddet gibi konularda çocuk hakları çiğneniyor... çocuk cinsel istismarı suçundan 15 bin 51 dava açıldı. uluslararası Gerçekleşen cinsel istismar vakalarının sadece yüzde 15 ile SÖZLEŞMELERE TARAFIZ 20’si adli makamlara yansıdı. sözleşmelere Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi’nde çocukların Üstelik 2016 yılında evlenen her yüz kişiden 18’i taraf olan toplumda yetişkinlerden farklı bir yere sahip olduğunu, çocuktu. Son on yılda evlendirilen kız çocuğu sayısı ise Türkiye, çocuk psikolojilerinin farklı olduğunu dolayısıyla farklı ihtiyaçlara 482 bin 908’a ulaşırken, yine 15-17 yaş arası 17 bin sahip olduğu bildirilmiştir. Günümüzde çocuk haklarına 789, 15 yaş altı 244 kız çocuğu doğum yaptı. Eğitim Sen istismarı, yönelik belge, 20 Kasım 1989’da Birleşmiş Milletler’in 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yıl Sonu Eğitimde Cinsiyetçilik eğitimde fırsat kabul ettiği 54 maddeden oluşan BM Çocuk Hakları Sözgöre, 2017 yılının ilk beş ayında en az 182 eşitliği konusunda Raporu’na leşmesi’dir. 54 maddenin üstüne devletler istediği takdirde çocuk cinsel istismara maruz bırakıldı. gelişmiş ülkelerin devam maddeleri ekleyebilmekte. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dünya çocukTürkiye tüm uluslararası sözleşmelere taraf olan, bu larına armağan ettiği gün olan 23 Nisan dolayısıyla çocuk çok gerisinde...
40 l İSMMMO YAŞAM
BM ÇOCUK HAKLARI SÖZLEŞMESİ 1. Madde: Her insan 18 yaşına gelene dek çocuk sayılır. 2. Madde : Çocuk hakları verilirken, çocukların dil, din, ırk, görüş gibi ayrılıkları önemsenmez 3. Madde : Çocukları ilgilendiren yasalar çıkarılırken çocukların yararına olması her zaman ön plandadır 4. Madde : ÇHS’de yer alan maddelerin uygulanması ve bu haklardan yararlanması için devletler elinden geleni yapmalıdır. 5. Madde : Devletin çocuk hakları konusunda göstereceği çaba ebeveynler tarafından da desteklenmelidir. 6. Madde : Yaşamak en temel haktır. Tüm insanların görevi çocukların hayatını korumaktır. 7. Madde : Devletler her çocuğun ismini ve vatandaşlığını kayıt altına almalıdır. 8. Madde : Çocuklara konan ad, vatandaşlık hakkı ve ailesi korunmalıdır bunlar zor kullanarak değiştirilemez bu gibi durumlarda devlet çocuğu koruyucu tavır takınmalıdır. 9. Madde : Her çocuk ailesiyle yaşama hakkına sahiptir. Ancak aile çocuğa bakamıyorsa devlet çocuğu korumak maksadıyla ayrıca bir bakım sağlayabilir. 10. Madde : Ailesi ülke dışında yaşayan çocuklar için devlet kolaylıklar sunup ailesiyle beraber olmaları için gerekeni yapmalıdır.
EĞİTİM
sözleşmelere katılım bakımından çeken Bahadır Erdem, “Çok ezberci karnesi 100 üzerinden 100 bir eğitim sistemimiz var. Çocuklaalıyor ama uygulama bakımınrın yeteneklerine göre eğitim aldan geride kalıyor. Uzmanlara maları gerekiyor. Üniversite sayısı göre, evrensel ölçülerde yapılan arttı ama kalite azaldı. Çocukların uygulamaların ülkemizde de kabiliyetleri oranında çocuklara Prof. Dr. Bahadır Erdem uygulanması gerekiyor. eğitimler verilmeli. Teknik Liseler Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu çoğaltılırsa üniversiteye gidemeyecek olan gençlere Hukuk Komisyonu Başkanı Bahadır Erdem, meslek edindirilmiş oluyor” diyor. dünyada korunan, sahip olunan hakların içinde en Çocuklar ülkemizde iş hayatında da fazla korunmaya ihtiyaç olan hakkın çocuk hakları sömürüye maruz kalıyor. 3308 sayılı Mesleki olduğunu vurguluyor. Eğitim Kanunu ile çocuk işçisinin ismi çırak olarak Tüm milletlerarası sözleşmelerde sistemin değiştirilerek çocuk emeği meşru bir zemine oturçocukların haklarını en iyi şekilde korumaya yöne- tuldu. SGK verilerine göre, 1 milyon 170 bin çocuk lik olduğuna dikkat çeken Bahadır Erdem, “Türkiye işçi, çırak adı altında devlet eliyle çalıştırılıyor. nüfusunun yüzde 35’i 18 yaş altı yanı çocuktan Meslek edinimi amacıyla çıkarılan yasalar bunlara oluşuyor. Bu Türkiye bakımından Türkiye’nin büyük ait yanlış uygulamalar ile çocuk işçi kavramı genişgücü olarak gösterilir. Bu çocuk nüfusu düzgün letilip içinden çıkılamayacak bir hale geldi. 2016 eğitim alırsa, eşit fırsat alarak çağdaş eğitim alma yılında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine hakkına sahipse, geleceğe umutla bakan bireyler göre, çocuk işçi sayısı 708 bine ulaştı. Sadece 2016 olarak baktıklarında ülkeler için büyük güçtür” yılında 56 çocuk iş kazalarında hayatını kaybetti. diyor. “Toplumsal olarak en büyük ayıbımız çocuk 1 milyon 358 bin 904 çocuğun mülteci olarak giriş tacizleri; oranlar mı artıyor yoksa farkındalık mı ar- yaptığı ülkemizdeki çocukların eğitim olanaklarıntıyor? Bu tacizin ne kadar aşağılık, toplumun vahim dan yararlanamadığı düşünüldüğünde en az yarısı suçu olduğu konusunda ortak kanaat oluşturması kayıt dışı sektörde çalışıyorlar. Birleşmiş Milletler önemli” diyen Bahadır Erdem, artık toplumun çocuk Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Türkiye’deki tacizlerinde susmadığına bu vakalarda haykırdığına Suriyeli mülteci çocukların yüzde 40’ının okula vurgu yapıyor. Ancak haykıran topluma yakışır gitmediğini belirtirken, çocukların ayrımcılığa uğşekilde bu vakaların cezalandırılması lazım. Çocuk radığını ifade etti. Kuruluşlar Arası Çocuk Ölümleri tacizine toplumsal çığlık atmak, yargı çocuk tacizi Tahmin Grubu IGME tarafından hazırlanan rapora ve tecavüzünde hafifletici bir neden olmayacagöre de, bugünkü yaşam koşullarına göre dünyada ğını bilmeli. Çocuklar kendilerini koruyabilme 2017 ile 2030 yılları arasında 60 milyon çocuk beş konusunda aciz oldukları için çocukların istem dışı yaşına gelmeden hayatını kaybedecek. okşanması bile taciz olarak nitelendiriliyor... Bahadır Erdem, “Çocuğa karşı suçlarda Aile CEZAEVİ GERÇEĞİ Bakanlığı çocuğa karşı suçlarda indirim halinin Resmi rakamlara göre, 2016’da 2 bin 106 uygulanmayacağı konusunda çalışmalar yapıldığı çocuk özgürlüğünden mahrum bırakıldı. Birçok konusunda açıklamalar yaptı. Ne zaman gerçekcezaevinde kamuoyuna yansıdığı üzere çocuklar leşecek bilmiyoruz ama bu olumlu bir gelişme” Ceza infaz kurumlarında kapalı kapılar ardında yorumunu yapıyor. Türkiye’de eğitim son derece işkenceye ve kötü muameleye maruz kalmakta; dalgalı, hiçbir istikrar yok. Devamlı sınav sistemleri çocuk cezaevlerinin kapatılması gerekirken şu an değişiyor, bu durum çocukları ve aileleri perişan çocuk cezaevlerinin yapımına devam ediliyor Ceediyor. Her 3-4 yılda bir liseye üniversiteye giriş zaevinde ebeveynleriyle birlikte yaşamak zorunda sınavlarının değişmesini doğru bulmadığına dikkat kalan çocuklar sorunu ise hala çözülemedi!
İSMMMO YAŞAM l 41
DOSTLARIMIZ
Tüysüz ve kokusuz yaşam evin her yerinde dolanan meşgul ve coşkulu bir UMUT EFE Evdeki minik dostlarınızın köpek ya da evde oradan oraya göç eden bir kuş bir süre sonra yaratıcılığınızı Bilenler bilir… Eğer evcil bir hayvan edin- varsa birkaç tüyo ile sağlıklı ve düzenli bir ev pekiştirdiğine ve candan, hayatı yaşamaya devam edebilirsiniz…. meye karar verdiyseniz, zaman geçtikçe ailenin sevimli bir varlık olarak bir bireyi bazen de evin sahibi haline geleceğini ancak hiçbir zaman arkasını toparlayamayacağını DİKKAT KIRILACAK! hayatınızda büyük bir Başta pek mümkün görünmese de minik baştan kabul etmeniz gerekir. Bir süre sonra çocuyer kapladığına şahit dostlarınızın da adeta bir insan gibi çekmeceleri ğunuz gibi sevdiğiniz evcil dostunuzun tüylerini olacaksınız… Tabi bunun açtığına eşyaların yerlerini değiştirdiğine şahit temizlemek evin kokusunu değiştirmek veya olabilirsiniz. Bu noktada dağınıklıkla başa yanında dağılan çekmeceleri, dağıtılmış bir odayı toparlamak, dünyanın en çıkmanın en kolay yolu, dağınıklığın oluşmasına evdeki farklı kokuları ve tüy zor işi haline gelebilir. Esasında birkaç yöntemle en başından engel olmaktır. Özellikle masa üstleevi dağıtan hayvanların artıklarını temizlemek yumaklarını da görmezden kolaydır... Ancak yeni evcil hayvan edinenler için rinde, açık raflarda, ortalıkta düşüp kırılabilecek gelemezsiniz… durum biraz daha farklı olabilir. Meraklı bir kedi, eşya bırakmamakla işe başlayabilirsiniz... Su
42 l İSMMMO YAŞAM
ve çiçek dolu bir vazonun düşüp kırılması durumunda evin temizliği daha zor olacaktır. Ayrıca cam parçaları evcil dostunuza zarar verebilir. Evinize öncelikle bu açıdan bir bakmalısınız…
ÖNCE FIRÇA SONRA RULO Bu konudaki en zorlu süreç ise tüyler… Eğer onlarla yaşamaya alıştaysanız durum farklı. Kedi ve köpeklerinizin tüy dökmesi konusunda çok da endişelenmenize gerek yok aslında… Onlar doğaları gereği bu ihtiyaçlarını gidermek durumundalar. Buna engel olamazsınız.. Ancak evin içinde tüy yumakları ile yaşamak istemiyorsanız eğer, sık sık temizlik yapmakta da fayda var… Özellikle evinizde çocuk varsa bu konuda bir miktar daha dikkatli olmalısınız. Bu konuda da pratik birtakım çözümler var. Öncelikle bu konudaki en büyük yardımcılarınızdan biri ise emiş gücü yüksek bir elektrik süpürgesi. Böylece farklı yüzeylerdeki tüyleri kolayca süpürge ile çekebilirsiniz. Ayrıca kıyafetlerinize ya da yastıklara yapışan tüyleri temizlemek için de yapışkanlı rulolardan faydalanabilirsiniz. Ancak en temel önlem ise evcil hayvanınızın kürkünü haftalık olarak fırçalamak olacaktır.. Köpek cinsine bağlı olarak da süreci uzatabilir ya da kısaltabilirsiniz. Tüyleri fırçalamanız evinizin temizliği için olduğu kadar kedinizin ya da köpeğinizin sağlığı için de faydalıdır. Tüylerin düzenli olarak fırçalanması evcil hayvanınızın kan dolaşımını hızlandırır.
KAZALARA HAZIRLIKLI OLUN Evcil dostunuz ister kedi olsun ister köpek, her iki tür de tuvalet eğitimini kolayca öğrenen hayvanlardır… Ancak eğer evden uzun süre uzakta kalacaksanız ya da hayvanınızla geçireceğiniz ilk gecenizde birtakım kazalar da söz konusu olabilir… Bu konuda yapmanız gereken, tuvaletin yapıldığı yeri temizlerken bir eldiven kullanmak ve o bölgeyi iyice dezenfekte etmek. Böyle bir durumda önce hemen ıslak bölgeyi eski bir havlu ya da paçavra ile örtün ve sıvıyı emdirin. Ardından deterjan püskürterek ılık su ile mekanı temizleyin. Kedinizin ya da köpeğinizin bu noktaya tuvaletini yapmayı alışkanlık haline getirmemesi için sirke ya da deterjanla bölgeyi tamamen ovun. Bu noktada buharlı halı temizleyicisi kullanmayın. Çünkü ısı, kokunun kalıcı olmasına neden olabilir. Ellerinizi de yıkadıktan sonra kedi veya köpeğinizle kısa ve anlaşılır bir iletişim kurmakta fayda var.
Burada kedi kumu temizliği ise ayrı bir önem taşıyor… Kedilerinizin tuvalet temizliği için yapmanız gerekenlerden biri, genişçe bir kabın içine kedi kumu dökmek ve her kirlendiğinde hiç vakit kaybetmeden kumu temizlemek. Kedi kumunu her gün değiştirin. Kokusuz kum kullanın. Kutuyu haftalık olarak ılık suya batırılmış sünger ve kokusuz deterjan ile temizleyin…Bunun için steril eldivenler ve mini bir kürek çok iş görecektir. Köpekler ise tuvalet ihtiyaçlarını dışarıda gidermeli. Ancak köpeğiniz yavruysa ve henüz eğitimini tamamlamadıysa tuvalet pedi kullanıp bunları her defasında değiştirmelisiniz.
l Evinde evcil hayvan besleyenler için pratik temizlik önerileri arasında en önemli olanlarından biri de onun yatağını sık sık yıkamak gerekliliği… Çünkü evcil hayvanınızın kokusu kısa süre içinde yatağına siner. Yıkamayı ise mutlaka sıcak su ve kokusuz çamaşır deterjanı ile yapmalısınız... Kokulu ve yoğun kimyasal içerikli deterjan çeşitleri evcil hayvanınıza alerji yapabilir. Bu nedenle yıkama işlemini elinizden geldiğince doğal malzemelerle yapın. l Evet, siz TV izlerken köpeğinizin de koltuğa sizinle oturup TV keyfinize ortak olması enfes bir andır… Ancak bu çok sık tekrarlarınsa köpeğinizin kokusu koltuğa siner. Bu durumu önlemek için ona ayrı bir örtü serebilirsiniz... l Köpeğinizi dışarıda dolaştırdınız ya da kedinizin bahçede birkaç tur atmasına izin verdiniz. Ancak hayvanlarınız eve girerken dışarıdaki kir ve mikrobu içeri taşıyabilir. Bu noktada yapmanız gereken, kediniz ya da köpeğinizin patilerini ıslak bir bezle iyice temizlemek ve tüylerini fırçalamak. Hatta vaktiniz varsa ayaklarını banyoda yıkayabilirsiniz de. l Banyo evcil dostunuza da şart… Ayda bir kez evcil hayvanınızı özel şampuanı ile yıkayabilirsiniz. Ancak burada asla sıcak su ya da insanlar için üretilmiş şampuanlar kullanmayın. Bunlar hayvanınızın derisine zarar verir. Islak bir pamukla derisini temizleyebilirsiniz… Kulakları ve derisi temiz olduğunda evcil hayvanınızın kendine has kokusu da daha az olacaktır...
DOSTLARIMIZ
KUMU HER GÜN TEMİZLEYİN
4 ADIMDA TEMİZ DOSTLAR TEMİZ EVLER
İSMMMO YAŞAM l 43
Eğlencenin ve lezzetin yeni kalbi: Bomonti
LEZZET
UMUT EFE
İstanbul’un kültür, sanat, eğlence ve tabii ki lezzet alanındaki yeni adresi Bomonti… İsviçreli iki girişimci kardeşin adını verdiği bu semt, bugün organik pazarı, gurme restoranları ve Anadolu mutfağı seçenekleri ile öne çıkıyor..
44 l İSMMMO YAŞAM
Tarihler, 1890 yılını gösterirken, Feriköy’de bir fabrika temeli atan İsviçreli Bomonti kardeşler, o dönemde, soy isimlerinin önce köklü bir markaya, sonra bir semt ismine ve nihayetinde eğlence ve lezzetin kalbine dönüşeceğini sanırım tahmin etmemişlerdi… Ünlü Bomonti bira fabrikasının tarihini anlatan yazıda da anlatıldığı gibi, “Aslında tüm mesele bir fabrika ve girişimci kardeşlerin hayalleriyle başlıyor...” Türkiye’de modern bira üretim tekniği ile imalata başlamış olan ilk bira üretim tesisi, Bomonti kardeşlerin ardından 1938 yılında Tekel’e geçti. Aradan geçen zaman içinde 40 dönümlük bir araziye yayılan fabrikada Bomonti Bira Bahçesi açılıyor…1930’lu yıllarda İstanbulluların hizmetine açılan bu bahçe, Bomonti semtinin bugünkü ruhunu yakalamasına giden yolda atılan ilk tohum. Uzunca bir süre fabrikanın da atıl kalması ve Beyoğlu’nun eğlence ve yeme içme sektörü üzerindeki ağırlığı nedeniyle bölge sessiz sedasız, müdavimleri ve kadim sakinleri ile hayatına devam ediyor. Bilinen pek çok sebepten ötürü Taksim ve Beyoğlu’nun düşüşe geçmesinin ardından alternatif mekan arayışlarının bir numaralı seçeneği olarak öne çıkıyor, Bomonti. Taksim’e yakınlığı,
Mecidiyeköy’ün ön Beşiktaş’ın arka bahçesi olan konumu ve son olarak Mimar Sinan Üniversitesi’nin bölgeye taşınması ile eğlencenin ve lezzetin yeni kalbi oluyor Bomonti… Bugün organik pazarından, büyük grupların yatırım yaptığı Bomontiada’ya, konser ve eğlence mekanlarından kafelere kadar farklı seçenekler sunan Bomonti hafta sonu için pek çok kişinin yeni rotası oldu…
ORGANİK PAZAR Örneğin, bir cumartesi sabahı erkenden filelerinizi, bez çantalarınızı organik sertifikalı ürünlerle doldurmak üzere Bomonti’ye yol alabilirsiniz. Yalnız naylon poşetin yasak olduğunu unutmayın… Alışverişe başlamadan önce kahvaltıyı da organik gözleme ve taze sıkma meyve suyuyla pazar alanında yapabilirsiniz… Geçmişte Asmalımescit’i Asmalımescit yapan Babylon da Bomonti’de.. Dünyanın dört bir yanından gelen yetenekli müzisyenleri, grupları Babylon Bomonti’nin ferah mekanında dinlemek büyük keyif. Bomontiada’nın bir de 7 salonlu sanat galerisi var. Bomonti’yi farklı kılan yerlerden biri de Notre Dame de Lourdes Gürcü Katolik Kilisesi… 1861’de Katolik Gürcü rahip Petre Harisçiraşvili tarafından kurulan kilisenin sessiz sakin banklarında oturup sükunetin tadını çıkaracağınız bir bahçesi var.
BOMONTİ’DE UĞRAMANIZ GEREKEN 5 DURAK rınızla paylaşarak deneyin.. Aslında tam olarak kalabalık buluşmalara için yaratılmış bir mekan… Samimi ve keyifli ortamında menüden ne seçsek de yesek derseniz, Feriköy Organik Pazarı’ndan alınan malzemelerle hazırlanan ürünlere gitsin eliniz. Menüde bulacağınız “Kendi Üretimimiz Şarküteri Tahtası” ve “Feriköy Organik Pazar Tahtası” başlıkları, deneyimlemeniz gereken lezzetlere götürecek sizi. Mekanın çok geniş bir şarap kavı var. Organik pazar tezgahlarından toplanan sebze ve meyvelerle hazırlanan Feriköy Organik Pazar şarabın yanına çok yakışacak atıştırmalıklardan. Mekanda tatlılar için ayrıca bir başlık açmak gerekiyor… Tatlı seçenekleri içinde Antep fıstıklı creme brulee denenebilir. Son dönemlerin en şık restoranlarından olan Kilimanjaro yeni toplantı mekanı arayanlar için de mükemmel bir seçim. l BOMONTI 65: Küçücük bir dükkan ve ekoseli masa örtüleri üzerinde odun ateşinde pişmiş pizzalar… Bomonti’nin bir başka favori mekanı… Mekan, Avrupa’daki küçük, sıcak ve samimi mekanları andırıyor. Mekanın tek negatif yanı öğle saatlerinde izdiham gibi kalabalık olması. Mekanda pizza haricinde salata ve tatlı da bulunuyor. Pizzalar odun ateşinde piştiği için gözünüz başka hiçbir şey görmeyebilir… Babylon’a bir bakış uzağında olan bu mekandan çıtır çıtır pizzalar çıkıyor. 25’e yakın da pizza çeşidi var; Rucola, funghi, calzone, quattrostagiona gibi kalbinize taht kuracak… Pizzalar dışında salataları, bruschette, caprese gibi atıştırmalıkları da var. Kendi yaptıkları şarap, pizzanızın yanına en iyi gidecek seçeneklerden. l DELIMONTI: Kendilerini “Özenle hazırlanmış mezeler ve Anadolu’nun yerel üreticiden Delimonti için özel limitli üretilmiş en özel kahvaltılık ve şarküteri ürünleri, zengin şarap kavı, mevsimsel malzeme ile değişkenlik gösteren lezzetli menüsü ile keyifli bir yemek için günün her saati farklı bir lezzet bulanabilecek tek adrestir” cümleleri ile tanımlayan mekanın sloganı ise “Yerel güzeldir, sunum özeldir…” Yağ somonu, pastırmalı humus, kelle söğüş ve muhlama ise Delimonti’nin kendine has lezzetleri…
LEZZET
l KOZMOS: Bölgenin ruhunu yansıtan adı ve konsepti ile Bomonti sakinleri için adeta jenerik bir marka. Sıcak ve samimi havası mekanın görece dar yapısından ruhunuzu kurtarıp, mahallede kapı önünde kahve içme hissini yaşatıyor… Az insan, çok sessizlik ihtiyacındaysanız, Kosmos denemeniz gereken adreslerden biri. Bomonti’de mahalle arasında yer alan Kozmos sakinliği ile sizi hemen tavlıyor. Sonra da kahveler, sandviçler ve tatlılar giriyor devreye. Kaldırıma atılmış masaları ve taze öğütülmüş kahve kokusu, bir anda içine çekiyor… Eğer o anda tatlı krizine girdiyseniz balkabaklı cheesecake, supangle, çilekli pasta, haşhaşlı, elmalı kek, kavanozda tiramisu, keçi peynirli muffin, kek tatlı çeşitlerinden birkaçı… l KIVA: Galata’nın popüler dönemlerinin aranılan mekanı Kiva… Tasarımından yemeklerine kadar her şeyiyle Anadolu kimliğini ön plana çıkaran Kiva, Bomontiada’da misafirlerini öğle ve akşam saatlerinde ağırlıyor. Akşam meyhane konsepti ile hizmet veren mekanın ayrıca geniş kış bahçesi ve özel gruplar için kapatılabilen 3 ayrı odası mevcut. Hatay mutfağının buram buram menüye işlediği mekanda harput köftesi, ıspanak borani, yuvalama ve pazı borani ile kalbinizi çeliyor… Eski İstanbul meyhane kültürünü yeniden canlandıran Kiva Bomonti’de fellah köfte, midye dolma, maş piyazı, çerkez tavuğu gibi leziz mezeler var. Dana kavurma, tereyağlı ciğer, nazik kebap gibi damaklarda iz bırakacak seçenekleri de mevcut…. Kısacası, Anadolu halk mutfağıyla içli dışlı olacağınız, el üstünde tutacağınız bir mekan… l KILIMANJARO: Havuçlu pazı, portakallı kereviz, yabani ot kavurması, dana tartar, ızgara ciğer, odun fırınında kuşkonmaz gibi paylaşımlık tabakları var. Özellikle kalabalık bir gruplaysanız o menüdeki her lezzeti arkadaşla-
İSMMMO YAŞAM l 45
Bahar aylarının gelmesiyle birlikte balkon ve bahçelerde keyif yapma dönemine giriyoruz. Aileniz ve dostlarınızla birlikte çay ve kahve keyfi yapabileceğiniz anlar için balkon ve bahçelerinizde küçük detaylarla keyifli ortamlar yaratabilirsiniz...
Bahçe keyfini balkona taşıyın
EVİM EVİM
NİL DEMİRCİLER Kış mevsiminin bitip baharın gelişiyle tüm şehirli insanlar gibi Ali de evlerinin balkonunda keyif yapmak istiyordu. Kapalı mekanlardan sıkıldığını açık havada çay ve kahve keyfi yapmak istediğini eşiyle paylaştı. Ve birlikte balkonlarında keyifli bir bahçe kurmaya karar verdiler. Bunun için araştırmalara başladılar. Önce balkonlarında keyifli vakit geçirmek için rahat bir ortam yaratacak mobilyaları ardından da onlara mutluluk verecek çiçekleri seçtiler... Siz de balkonunuzu ve bahçenizi daha keyifli mekanlar haline getirmek için neler yapmanız gerektiğini düşünüyorsanız yazımızı okumanızı öneririz... Aileniz ve sevdiklerinizle birlikte keyifli dakikalar geçirmek için basit ama fark yaratacak uygulamalarla balkonunuzda keyif veren bir ortam oluşturabilirsiniz. Özellikle bahar aylarında çeşitli çiçeklerle süsleyeceğiniz balkonunuzda
46 l İSMMMO YAŞAM
masa ve sandalyelerinizi renkli minderlerle süsleyerek, mum ve çiçeklerle dekore ederek keyif alanları haline getirebilirsiniz. Bahçesi olanlar ise her daim daha şanslı. Bahçenizin kenarlarına dikeceğiniz rengarenk çiçeklerle kendinize huzur dolu bir alan yaratabilirsiniz...
KOLTUK MU, MASA MI? Balkonunuza mobilya seçerken koltuk mu, masa mı olması konusunda karar veremiyorsanız uzmanlar mekanı nasıl değerlendireceğinize dikkat etmenizi öneriyor. Örneğin, sadece kitap okuyup, çay-kahve içmeyi planladığınız bir balkon ya da bahçede oturma grubu seçmeniz yerinde olacaktır. Çünkü oturma grubunun minderlerinin içine gömülüp kısa şekerlemeler de yapmanız mümkün olacaktır. Son yıllarda bahçelerde ve geniş balkonlarda koltuklu salıncaklar vazgeçilmez bir dekorasyon malzemesi oldu. Her bütçeye uygun
salıncak bulmak mümkün olurken, demirinden ahşabına kadar da farklı malzemelerden yapılmış salıncaklar mekanlara sıcaklık katmanın yanı sıra keyifli anlar geçirmeyi de sağlamaları ile tercih sebebi oluyorlar.
KOLAY TEMİZLİK
AÇIK TONLAR Balkon dekorasyonunun her dönem trend renkleri; beyaz, kum beji, gri ve mavinin tonları oluyor. Mekanlarda tanımlayıcı mobilyalar önem kazanıyor. Mobilya deyince
ÇİÇEKLER ÖNEMLİ Balkonunuza farklı bir hava katmak üzere yaseminden sakız sardunyaya, sarmaşık güllerden leylağa kadar çeşitli çiçeklerden yararlanabilirsiniz. Görselliğin yanı sıra mis gibi koksun istiyorsanız leylak ve yasemin tercih etmelisiniz. Sinek ve böcekleri uzak tutmak için ise sardunyalar birebir... Askılı ya da duvara monte edilebilen saksılar ile mekanda fazla yer kaplamadan daha sıcak bir hava yakalamanız da mümkün olacaktır. Bahçesi olanlar için de yaz kış canlı görebilecekleri bitkileri tercih etmeleri öneriliyor. Bahçenizin duvarını görmemek ya da yan komşunuzla aranıza yeşil bir paravan koymak isterseniz limoni servi tercih edebilirsiniz. Geniş balkona sahip olanlar katlanabilir camlarla balkonlarını kapatıp kendilerine kış bahçesi de oluşturabilirler. Son yıllarda modern çeşitleri çıkan bu cam uygulamaları ile balkonunuzu kışın da bahçe gibi kullanabilmeniz mümkün oluyor. Ayrıca yaz mevsiminde katlanabilir bu camları açarak yeniden bir balkona kavuşabiliyorsunuz.
AKSESUVAR SEÇİMİ
Mekanlara renk katmada önemli bir yere sahip olan aksesuarlar bahçe ve balkon dekorasyonunda da öne çıkıyor. Burada renkli mumlar, mumluklar, mozaik lambalar ile daha keyifli hava sağlamanız mümkün olabilir. Kandil şeklindeki mumluklar ile hem dekorasyonunuzu tamamlamış hem de gece yakarak balkon ve bahçenize sıcaklık katacak mumlarınızın sönmesini engelleyebilirsiniz.
EVİM EVİM
Balkonlarınızda şık ve rahat bir ortam yaratmak için tik ağacından ya da plastik rattan olarak adlandırılan ürünlerden oluşan yemek grupları ya da oturma grupları tercih edebilirsiniz. Çay saatlerinin geçirileceği oturma gruplarında ve yemek içinde kullanılabilecek masa-sandalye takımlarında seçeceğiniz döşemelik ürünlerin modern görünümlerinin yanı sıra kolay temizlenebilir kir tutmayan özelliğe sahip kumaşlardan oluşmasına dikkat etmeniz gerekiyor. Çünkü bu ürünler, güneşe karşı daha dayanıklı olmaları ve kir tutmamaları ile kullanışlı ürünler oluyorlar. Sadelikten yana olanlar düz ya da birbirinden farklı desenli kumaşları seçerek balkonlarına hareketlilik getirebiliyor. Canlı renklerin yanı sıra krem ve kahve tonlarının ağırlıklı olarak kullanıldığı kumaşlarla ister tek renk olarak, ister değişik renk kombinleri yaparak daha keyifli ortamlar oluşturmak mümkün.
artık sadece ahşaptan üretim akla gelmiyor. Akrilik ve türevi gibi diğer birçok malzemenin de kullanıldığı dekoratif modeller ön plana çıkıyor. Açık renk trendi bahçe ve balkon mobilyalarında da karşımıza çıkıyor. Ancak koyu renk sevenler için de sezonda seçenekler var. Mobilyanın ergonomik olması, rahatınızı sağlaması da seçim yapılırken dikkat edilmesi gereken diğer unsurlar oluyor.
İSMMMO YAŞAM l 47
GEZİ-DÜNYA
Buda mı, Peşte mi? Çok sayıda müze, görkemli yapılar, 300’e yakın kaplıca, kiliseler ve tabii ki Tuna Nehri... Macaristan’ın başkenti Budapeşte’deyiz. Kendimize bir tarih ziyafeti çekiyoruz adeta. Dağlık olan ve tarihi binaların yer aldığı kısma ‘Buda’, daha canlı şehir hayatının aktığı taraf ise ‘Peşte’ diyorlar. İşte Budapeşte....
48 l İSMMMO YAŞAM
AYŞEGÜL EMİR Tuna Nehri akmam diyor etrafımız yıkmam diyor, şanı büyük Osman Paşa Plevne’den çıkmam diyor… Tuna ismine hepimiz tarihimizden aşinayız. Osmanlı’nın hakimiyet alanındaki ülkelerde tarih kitaplarında adını çok duyduk… Günümüzde ise Tuna Nehri’nin güzelleştirdiği pek çok şehir var. ‘Bir nehir bir şehre bu kadar güzellik katabilir
mi?’ diye düşününce ilk akla Budapeşte geliyor. Macaristan’ın başkenti. Tuna’nın güzelliğine güzellik kattığı bir şehir. Biz onu tarihten Budin olarak da biliyoruz. Tuna, şehri ikiye bölüyor. Zaten oldum olası içinden deniz ve nehir geçen şehirleri hep sevmişimdir. Her seferinde bir buluşmanın mutluluğunu yaşatırlar. Dağlık olan ve tarihi binaların yer aldığı kısma ‘Buda’, daha canlı şehir hayatının aktığı taraf ise ‘Peşte’ diyorlar.
GEZİLECEK YERLER l Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de çok sayıda müze, görkemli yapıı, bin 300’e yakın kaplıca bulunuyor. l Tuna Nehri üzerinde gemi turu yapabilirsiniz. Tuna Nehri üzerindeki sekiz köprünün en etkileyicisi Aslanlı Köprü. l Parlamento Binası, Budapeşte’nin simgesi sayılıyor. l Gellert Tepesi, Tuna Nehri’nin bütün görkemiyle izleyebileceğiniz en güzel tepelerden birisi. l Sanatın merkezi olan Budapeşte’de opera binası Operahaz, eğlencenin kalbi Vidampark, konser salonu Pesti Vigado var. l 200 yıl önce yapılmış olan Aquincum Museum ise mimarisiyle dikkat çekiy: Konser salonu, hayvanat bahçeleri, sirkleri ile gezilmesi görülmesi gereken bir yer.
Parlamento Binası
BUDAPEŞTE
TARİHİ RESMİ GEÇİT Şehre girerken karşılaştığımız 1800’lü yıllardan kalma gotik, barok, romanesk tarzlı devasa binalar yol boyunca iki tarafta sıra sıra diziliyor. Tarihi binaları bu kadar yıl koruyarak bugüne kadar sapasağlam getirmiş olmalarına şaşırıyoruz. İlk yapıldıkları kadar sağlam görünen binaların bazılarının tek kusuru, boyalarının ve renovasyonlarının eksik olması. Otele hızlıca yerleşir yerleşmez vakit kaybetmeden şehir turuna
çıkıyoruz. Küçük bir şehir olsa da iki güne her şeyi sığdırmak istiyoruz. Peşte tarafında geziye başlıyoruz. Şehrin canlı ve ana yerleşiminin olduğu taraf. Önemli caddelerinden biri Vaci Utca. Kapalı pazar yeri ve halkın uğrak noktası… Etraftan gelip geçenleri izliyorum bir süre. Bu caddenin ucunda ise daha lüks markaların yer aldığı şık bir meydan var. Sıra sıra kafe, restoran ve barlar. Şehrin en uzun binalarından biri ise Szent Istivan Bazilikası. Buradan da Kahramanlar Meydanı’na varılıyor. Meydanın her iki tarafındaki iki ihtişamlı müze de kahramanları daha etkileyici kılıyor. Bu meydanın arka tarafı Varosliget yani kent korusu. Bu korunun içinde Vajdahunyad Şatosu ve kışın buz pistine dönüşen bir göl, hayvanat
GEZİ-DÜNYA
l Uçuş süresi: 2 saat l Para birimi: Forint. Euro da yaygın olarak kullanılıyor l Yüzölçümü: 93.036 kilometrekare l Saat farkı: Bir saat geri l Resmi dil: Macarca l Sıcaklık: Kış aylarında sıcaklık -4 ile 10 derece arasında. Yaz aylarında ise ortalama sıcaklık 15 ile 28 derece arasında değişir. l Nüfus: 2 milyon
Tarihi ve kültür anlamında çok şey vaat eden bir şehir, Budapeşte. Tarihi bir atmosfere sahip. Çok sayıda müze, görkemli yapılar ve bin 300’e yakın kaplıca…Tuna Kraliçesi olarak da adlandırılıyor...
İSMMMO YAŞAM l 49
Gellert tepesinden manzara
Matthias Kilisesi
GEZİ-DÜNYA
KAPLICA VE HAMAMLAR Budapeşte, Avrupa’daki en önemli kaplıca kültürlerinden birine sahip. Şehirde Roma, Yunan ve Türk mimarisine sahip pek çok kaplıca ve hamam bulunuyor. ‘Hamamlar Şehri’ olarak da anılan Budapeşte şifalı özelliklere sahip termal sular bakımından çok zengin şehirlerden biri. Budapeşte, 16. ve 17. yüzyıllara dayanan geleneksel hamamların keyfine varabileceğiniz bir durak. En iyi hamamları Rudas, Kiraly ve Verli Bej, Osmanlı döneminden kalma.
50 l İSMMMO YAŞAM
bahçesi, lunapark ve birkaç müze ve bir hamam bulunuyor. Bu bölgeyi geride bıraktıktan sonra şehrin her yerinden görünen ihtişamıyla dikkatleri çeken Parlamento Binası’nı yakından görmek için gidiyoruz. Tuna’nın tam kenarında bütün görkemiyle dikkatleri çeken neogotik mimari tarzıyla yapılan binayı beğeniyle dışarıdan ziyaret ediyoruz. Ülkenin en büyük binası unvanına sahip. 1884 yılında yapılmış ve tam 691 tane odası var. Gerçekten görmeye içine girip gezmeye değer…
KARŞI YAKA BUDA Peşte tamamen düz bir yapıda, Buda ise tepelikli bir yapıya sahip. Buda’da yerleşim sadece kale bölgesinde ama burası şehrin pahalı tarafıymış. Buda’da eviniz varsa zengin sayılıyorsunuz.
İki tarafı birbirine bağlayan köprüler yakından incelemeye değer. En ilgi çekeni Zincirli Köprü. Üzerinde yürüyüp fotoğraf çekmeyi ihmal etmiyoruz. Binlerce yıllık tarihte ve zaman tünelinde kendimizi geriye gitmiş hissediyoruz... Buda tarafında görülmesi gereken birkaç tepe var. Gellert Hill’den şehir manzarası görülmeye değer. Ama tırmanmak da gerekiyor. Değiyor biraz da soluklanıyoruz. Buradaki Özgürlük Heykeli de komünizm dönemine ait anıt olarak kalmış. Burada görülmesi gereken diğer tepe Kale Tepe. Özellikle gece manzarası çok güzel. Şehrin başlıca turistik mekanları da burada bulunuyor. Matthias Kilisesi, Kraliyet Sarayı ve Balıkçılar Burcu bu tepede. Çatısında rengarenk kiremitler bulunan Matthias Kilisesi, ülkedeki ikinci büyük kilise. 13. ve 15’inci yüzyılda yapılmış. Macar Kralı Matthias bu kilisede 2 kez evlendiği için kiliseye ismini vermiş. Kilisenin önünden devam eden yol bizi Kraliyet Sarayı’na götürüyor. 13. yüzyıldan beri savaşlara ve işgallere tanıklık etmiş olan saray, şu anki neoklasik tarzında İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılmış. Kalenin burçları da şehrin en güzel manzarasının görülebileceği noktalardan biri. Burçlardan doya doya şehrin her iki yakasını da izliyoruz. Şehrin güzelliğini daha iyi anlıyoruz. Balıkçı Burnu da ilgi çekici. Masalsı güzellikte bir duvar. Peri masallarında gibiyim adeta...
BUdapeşte sokakları Zincirli Köprü
GÜL BABA’YA SELAM
GEZİ-DÜNYA
Buda tarafında görülebilecek diğer bir yer ise bizim tarihimize ait Gül Baba Türbesi. Ayakta kalan nadir Osmanlı eserlerinden. Kanuni Sultan Süleyman döneminde sultanla beraber Budin’de savaşa katılan ve burada kalp krizinden ölen Bektaşi Gül Baba’ya, Sultan’ın isteğiyle şehre hakim bir konumda türbe yapılmış. Müze olarak hizmet veren türbenin bahçesi de güllerle süslenmiş... İki günlük kısa ve öz bir turla Budapeşte’nin bütün önemli yapılarını görme şansı yakalıyoruz... Çok güzel bir deneyim ve anılar eşliğinde geri dönüşe hazırlanıyoruz… Gül Baba Türbesi
İSMMMO YAŞAM l 51
İstanbul’un hemen her semti ayrı bir güzel... Zeytinburnu da bunlar arasında. İstanbul’un surlarına ev sahipliği yapıyor, tarihi yarımadaya yakınlığıyla öne çıkıyor. Çok da zengin bir tarihe sahip. Zeytinburnu’na kısa bir tur yaptık.
Tarihten yaprak: Zeytinburnu
GEZİ-İSTANBUL
NİL DEMİRCİLER İstanbul’un en eski semtlerinden biridir, Zeytinburnu... İstanbul’un tarih kokan birçok eserine ev sahibi. Bu mekanlarla tarihi güzelliklerini sunup, farklı lezzetler tatmak isteyenleri kendine çekiyor... Geçmişin deri fabrikalarıyla akıllara gelse de günümüzde gayrimenkul yapılaşmasıyla yeni bir kimlik kazanmaya başladı. Zeytinburnu, İstanbul’un Çatalca Yarımadası kısmında yer alan ilçelerinden biridir. Yarımadanın yamaçlarından itibaren Marmara Denizi’ne dek uzanan alanda. Zeytinburnu, tarihi yarımadadan surlarla ayrılmış. Tarihi yarımadanın yanı başında yer alan ilçe, tarihi miras açısından çok zengin bir bölge. Eğer geçmişe bir yolculuğa çıkmak isterseniz size pek çok fırsat sunuyor. Yedikule Hisarı, Kara Surları, Kazlıçeşme Fatih Camii, Balıklı Rum Kilisesi, Balıklı Ayazması, Yenikapı Mevlevihanesi bunlar arasında... Zeytinburnu’nda gezebileceğiniz diğer tarihi eserler ise Abdülbaki Paşa
52 l İSMMMO YAŞAM
Kütüphanesi, Erikli Baba Tekkesi, Seyyid Nizam Tekkesi, Merkez Efendi Türbesi, Merkez Efendi Hamamı, Merkez Efendi Camii, Takkeci İbrahim Ağa Camii de sayılabilir... Topkapı Tramvay durağından T1 tramvay hattı ile ulaşabileceğiniz Zeytinburnu’nda ilk göreceğiniz yer 1453 Parkı olacak. 350 dönümlük ve yarısı yeşil alanla donatılan bu parkta hafta sonu bisikletle gezinti yapabilir, el sanatları çarşısı olarak düzenlenen 23 adet Osmanlı Evleri’nde keyifli vakit geçirebilirsiniz. Ayrıca 1453 Panoramik Müze’yi gezebilirsiniz.
PANORAMA 1453 TARİH MÜZESİ İstanbul’un fethini günümüzde yaşayıp o atmosfere dahil olmak istiyorsanız, Panorama 1453 Tarih Müzesi’ne kesinlikle gitmelisiniz. Topkapı’da bulunan müze, 31 Ocak 2009 yılında açılmış. Müzede gezerken Mehter Takımı’nın ve Osmanlı atlarının kişneme sesiyle 10 bin figür çizimine şahit olmak sizi fetih dönemlerine götürecek. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiği dönemin anlatıldığı müzenin konusu
Panorama 1453 Tarih Müzesi
itibariyle benzeri yok. 2008 yılında tamamlanan Panorama 1453 Tarih Müzesi’nin diğer müzelerden farkı tam panoramik olması ve betimlediği tarihi olayın gerçekleştiği yerde bulunması da başka bir önemli özelliği.... Müze fikrinin sahibi ressam ve ülkemizin tanınmış çizgi film yönetmenlerinden Haşim Vatandaş. Yerli ve yabancı toplam sekiz sanatçının eserleri müzede yer alıyor. 29 Mayıs 1453 sabahında, İstanbul’un fethinde yaşananları anlatıyor. Abdülbaki Paşa Kütüphanesi de semtte görülmeye değer noktalardan... Defterdar
Abdülbaki Paşa tarafından yaptırılmış olan kütüphanenin mimarı ise Sedefkar Mehmed Ağa. 1970 yılında çocuk kütüphanesi olarak hizmet veren kütüphane, günümüzde bir şeyler yudumlarken kültürel yayınlar okuyabileceğiniz harika bir mekan haline gelmiş...
MERKEZ EFENDİ KÜLLİYESİ
ŞİFA DAĞITIYOR Bu türbenin yanındaki hamamın şifalı suları olduğu biliniyor. Merkez Efendi Camii ve Külliyesi’nin bir parçası olan hamamın mimarisi ise Mimar Sinan’a ait. Hatta bu şifalı suyu Merkez Efendi bulmuş ve çoğu zaman kendi de kullanır-
KÖFTESİYLE ÜNLÜ...
Yedikule Hisarı
Merkez Efendi Külliyesi
Buraya kadar gelip de İstanbulluların ve Zeytinburnu sakinlerinin çok sevdiği bir lezzeti tarihi Merkez Efendi Köftecisi’nin köftelerini tatmadan gitmemelisiniz... Merkez Efendi’de her hafta Cuma günleri açılan El Emeği Göznuru Pazarı’nı kaçırmayın. Aynı yerde Cumartesi günleri de organik halk pazarı açılıyor. Merkez Efendi Mahallesi’nden ayrılmadan görülmesi gereken yerlerden biri Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi. Ayrıca Zeytinburnu’nda her yıl Mayıs-Haziran aylarında yapılması gelenek haline gelen Merkez Efendi Tıp Festivali de var.
YENİKAPI MEVLEVİHANESİ Yenikapı Mevlevihanesi, Sünbül Efendi aracılığıyla Mevleviliğe intisap eden Yeniçeri Katibi Malkoç Mehmed Efendi tarafından inşa edilip 1597 yılında hizmete açılmış. Tekkelerin kapatılmasını izleyen yıllarda uzun bir süre çocuk yurdu olarak kullanılan mevlevihanenin tamamına yakın bir bölümü 1961’deki yangında yok olmuş. Vakıflar Genel Müdürlüğü ve yerel yönetimlerin işbirliğiyle başlatılan restorasyon çalışmalarından sonra bina 2010 yılında tüm müştemilatıyla Fatih Sultan Vakfı Üniversitesi’ne tahsis edilmiş...
SURP PIRGIÇ ERMENİ HASTANESİ II. Mahmud zamanında, Ermeni cemaatine yeni bir hastane yapımına karar verilir. Hastane için Kazlıçeşme ile Yedikule arasındaki Leblebicioğlu Bostanı seçilirken, 31 Mayıs 1834 günü, HampartsumYortusu’nda görkemli bir törenle açılmış, 1848 yılında hastanede bir eczane açılmıştır... 280 yataklı hastane, 1934’ten bu yana cemaat üyeleri
Yenikapı Mevlevihanesi
GEZİ-İSTANBUL
Mahalleye ve bölgedeki pek çok diğer kültürel mekana adını veren Merkez Efendi’nin asıl adı Musa Bin Kılıç. Halveti tarikatının kurucularından Sümbül Efendi’nin yanında yetişmiş ve onun ölümünden sonra yerine geçerek tarikatın şeyhi olmuş bir isim... Külliyeyi oluşturan yapılar aynı adı taşıyan mezarlığın içinde kalırken, Yenikapı Mevlevihanesi’nin çok yakınında yer alıyor. Osmanlı mimarisi stilindeki yapı, 1607 yılında yaptırılmış ve bir dönem sıbyan mektebi, depo ve Abdülbaki Paşa Çocuk Kütüphanesi olarak da kullanılmış. Aslına uygun olarak Zeytinburnu Belediyesi tarafından restore ettirilen külliye ilçedeki kültür etkinliklerinde kullanılmak amacıyla Nağmedar adıyla hizmete açılmış. İstanbul’un en fazla ziyaretçi aldığı türbeleri arasında yerini alan Merkez Efendi Türbesi’nde Merkez Efendi ile birlikte aile fertlerinin ve birkaç şeyhin sandukası bulunuyor. II. Mahmut döneminde duvar hizalarının orijinal yapısı bozulmadan yenilenmiştir. Panorama 1453 Tarih Müzesi’ni, Topkapı Kültür Parkı’nı gezerken bölgede bulunan Merkez Efendi Türbesi’ni de gezinize ekleyebilirsiniz. Türbe daha çok Ramazan ayında ve kandil gecelerinde yoğun ilgi görüyor... İstanbul’da Sahabe türbelerinden olan Eyüp Sultan Türbesi’nden sonra en çok ziyaret edilen türbelerden biri Merkez Efendi Türbesi’dir. Bu türbenin yanında bir de dilek kuyusu bulunuyor.
mış. Çifte hamam özelliği taşıyan yapının kadınlar bölümü günümüze kadar gelememiş. Merkez Efendi Caddesi üzerinde güneye doğru ilerleyince sağda Hamam Çıkmazı Sokağı’nın köşesindeki mahalle bakkalını ve Son Durak Kıraathanesi’ni geçiyorsunuz. Sağda Merkez Efendi Tekkesi’ne ait olan hamamla karşılaşacaksınız. Bu hamam da bir Mimar Sinan eseridir.
İSMMMO YAŞAM l 53
Balıklı Ayazması
tarafından seçilen yönetim kurullarıyla idare ediliyor. Kazlıçeşme Mahallesi’nde, Balıklı semtinde yer alan Seyit Nizam Cami, Nakşibendiyye tarikatı şeyhlerinden Seyyid Nizameddin Efendi tarafından tekke olarak yaptırılmıştı. Nizameddin Efendi 1568’de ölünce tekkenin yanına bir cami, çeşme ve bir de misafirhane yapılmış. Zeytinburnu’nda bulunan Kazlıçeşme Fatih Camii, İstanbul’un tarihi yapıtları arasında yer alır. Ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı bilinmeyen cami, adından dolayı II. Mehmet’e atfedildiği düşünülüyor, caminin özgün bir mimarisi vardır. Fakat günümüze gelen bu yapının sadece minaresinin alt gövdesinin orijinal kaldığı tespit edilmiştir. Kazlıçeşme Mezarlığı’nın karşısında; yani Zakirbaşı Sokak’ta bulunur. 1813 yılında II. Mahmut’un emriyle onarımdan geçen Kazlıçeşme Fatih Camii, 1954 yılında ise buradaki esnaf tarafından onarılmıştır.
BALIKLI RUM KİLİSESİ VE AYAZMA
GEZİ-İSTANBUL
Balıklı Rum Kilisesi
Tıbbi Bitkiler Bahçesi
54 l İSMMMO YAŞAM
Zeytinburnu gezinizde görkeminden etkileneceğiniz Balıklı Rum Kilisesi en ziyaret edilesi yerlerden biri.. Merkez Efendi Mahallesi sınırları içerisindeki kilise, Kazlıçeşme’deki Ortodoks Rum Mezarlığı’nın yakınında yer alıyor. Asıl adı PanagiaPege olan Balıklı Rum Kilisesi, Panagia Topkapı, Meryem Ana Kilisesi ve Zoodohos Peye Kilisesi olarak da anılıyor. ‘Zeytinburnu’nda bulunan ve görenlerin mimarisine hayranlıkla şahit olduğu tarihi yapıtlar arasındadır Balıklı Rum Kilisesi. Kilisenin asıl adı PanagiaPege’dir; Panagia Topkapı ve Meryem Ana Kilisesi olarak da bilinmektedir... Balıklı Rum Kilisesi, 5. yüzyıl yapıtlarındandır ve İmparator I. Leo tarafından inşa ettirilmiştir. Yapıldığı dönemden bu yana ise belli zamanlarda onarımdan geçirilip yenilenmiş. Kiliseyi onarıp genişletenlerden biri Bizans İmparatoru I. Justinianos’tur. Kitabesinde bulunan bilgiye göre ise, Patrik I. Konstantinos döneminde yani 1834 yılında yeniden inşa edilmiş bu görkemli yapı son olarak da 1933 yılında tamir edilmiş...
Hz. Meryem’e ithaf olunan Balıklı Ayazması, İstanbul’un en meşhur ayazmasıdır. 5. yüzyılın ortalarında, tıpkı yanında bulunduğu Balıklı Kilisesi gibi İmparator I. Leon döneminde (457-474) yapılmış; 18. yüzyıldan sonra havuzundaki balıklardan dolayı Müslümanlar burayı ‘Balıklı Ayazma’ olarak adlandırılmış... Ayazma, Hristiyan aleminde şifa verdiğine inanılan kutsal su anlamına gelir. İstanbul’un en ünlü yazması olan Balıklı Ayazması, Zeytinburnu’nda bulunan Balıklı Rum Kilisesi’nin içerisinde. Balıklı Rum Kilisesi’yle aynı anda yapılan ve 5. yüzyıla ait olan Balıklı Ayazması birçok onarımdan geçmiş. I. Justinianos ayazmayı yenilemiş. Hatta onun Ayasofya’nın yapımından arta kalan malzeme ile onarttığı ve yanına yine bu malzemelerden bir şapel yaptığı biliniyor.
ZEYTİNBURNU’NUN KARA SURLARI
Surlar, Zeytinburnu’nda mutlaka görülmesi gereken zenginliklerden sadece biri... Toplam uzunluğu 22 km’ye ulaşan İstanbul surları üç ayrı bölgede bulunuyor. Sahilde yer alan Marmara Surları ve Haliç Surları’nın yanı sıra büyük çoğunluğu Zeytinburnu ilçe sınırları içerisinde yer alan Kara Surları’dır. Surların deniz kenarındaki sınırında Mermer Kule bulunuyor. Mermer Kule’nin yaklaşık bir kilometre içerisindeki surların en önemli kapısı Porto Aurea (Altın Kapı) yer alıyor. Altın Kapı , İstanbul-Roma yolunun başladığı nokta olmasının yanı sıra anıtsal bir özellik taşır. İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethinin hemen ardından Osmanlı hazinesinin korunması için Bizans surlarına yapılan eklerle yeniden inşa edilen Yedikule Hisarı, yedi kulesi ile çevresindeki semte adını vermiş. Yedikule Hisarı, 5. yüzyılda II. Theodosius döneminde yaptırılan ve Bizans Dönemi kara surlarının en önemli kapılarından biri olan Altın Kapı’nın iki kulası ile aynı sırada iki Bizans kulesine dıştan eklenen üç silindirik kule ve bunları bağlayan dört sur duvarından oluşan beşgen planlı, yedi kuleli bir yapı.
‘İLÇEMİZDEN DERİCİLER GİTTİ İNŞAAT ATILIM YAPTI’ İSMMMO Zeytinburnu İlçe Temsilciliği’ne kayıtlı 873 meslek mensubu bulunuyor. Burada faaliyet gösteren meslek mensuplarının 453’sı bordrolu olarak çalışırken 420 meslek mensubu ise faaliyetlerini bürolarında bağımsız olarak devam ettiriyor. İSMMMO Zeytinburnu İlçe Temsilcisi Ali Ekber Özkan, 20 yıllık meslek mensubu. 2002’den bu yana Zeytinburnu’nda kendi bürosunda mali müşavir olarak hizmet veriyor, 2013’ten bu yana İSMMMO Zeytinburnu İlçe Temsilcisi. Bizans döneminden Osmanlı’ya, Osmanlı’dan Cumhuriyete kadar uzun bir tarihi geçmişe sahip olan Zeytinburnu tarih boyunca yoğun bir yerleşim alanı olmamakla birlikte, surların hemen arkasında olması nedeniyle bir geçiş alanı ve doğal güzelliklerinden dolayı da bir mesire alanı oldu. Ali Ekber Özkan, İstanbul’un fethiyle
TAKKECİ İBRAHİM AĞA CAMİİ İlçenin en eski tarihi yapılarından biri de Takkeci İbrahim Ağa Camii... 1500’lü yıllarda
Topkapı’da yaşayan ve geçimini namaz takkesi örerek sağlayan Takkeci İbrahim Ağa’nın bu camiyi nasıl yaptırdığı hakkında günümüze kadar gelen ilginç bir hikayesi var... Küçük bir kulübesi olan İbrahim Ağa’nın tek bir hayali varmış; bir cami yaptırmak… Tüm arkadaşları bu isteğiyle dalga geçermiş. Çünkü fakirmiş Takkeci İbrahim Ağa. Ama denilenlere aldırmaz sürekli dua edermiş. Bir gün İbrahim Ağa rüyasında bir zat görmüş. Zat İbrahim Efendiye: “Bağdat’a git! Rızkın iki üzüm arasında” demiş. Sabah uyanmış ve hayırdır inşallah diyerek güne başlamış. Ertesi günü bu rüyayı gözü açık bir şekilde görmüş. Zat yine aynı şeyleri tekrarlamış. Ve üçüncü gün yine aynı rüya… İbrahim Ağa bu rüyada bir hikmet var diyerek, Bağdat’a giden kervanlardan birine
ciler Sitesi ve Demirciler Çarşısı ile tanınan Zeytinburnu’nun özellikle ham deri sanayisinin Tuzla’ya taşınmasıyla birlikte büyük bir kentsel dönüşüme sahne olduğuna, gecekondu görüntüsünden önemli ölçüde kurtulduğuna işarete eden Özkan, “Bugün ilçemizde ham deri sanayi işletmesi kalmayıp bunun yerine sayıları 600’ü bulan deri giyim mağazaları ilçe ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. Avrasya Tüneli’nin açılmasıyla birlikte ağırlıkla sahil bandında yükselen markalı konut projeleriyle inşaat sektörü de önemli bir atılım yaptı” diyor. Zeytinburnu’nun keşfedilmeyi bekleyen onlarca tarihi güzelliği barındıran bir ilçe olduğuna dikkat çeken Özkan, şöyle devam ediyor: “Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait kilise, manastır, cami, türbe ve çeşmeleriyle adeta bir açıkhava müzesi. 5366 Sayılı Kanunla hayata geçirilen Zeytinburnu Kültür Vadisi Projesinin büyük bölümü tamamlanmış durumda, proje tamamen bittiği zaman ilçemizin turizmden de önemli bir pay alacağını düşünüyorum.”
katılmış. Bağdat’a varınca bir hana girip karnını doyururken buradaki hancı ona iki salkım üzüm uzatmış. İbrahim Ağa üzümü yiyip kalktığı sırada hancı kim olduğunu ve nereden geldiğini sormuş. Takkeci İbrahim de: “İstanbul Topkapı’dan geliyorum. Rüyamda Rızkın Bağdat’ta iki salkım üzümdedir dedi bir zat bana” diyerek durumu anlatır. Bunun üzerine hancı şaşırmış bir vaziyette:“Benimde rüyamda gördüğüm bir zat İstanbul’da Takkeci İbrahim Efendi diye birinin kulübesinin ocağının altında iki küp altın olduğunu söyledi. Ben iki küp altın için gitmezken sen iki salkım üzüm için bunca yolu mu teptin” der. Bunun üzerine Takkeci İbrahim Ağa mesajı alır ve evine döner. Ocağının altındaki iki küp altını çıkarıp camiyi yaptırır. Günümüzde Takkeci İbrahim Ağa Camii, kesinlikle ziyaret edilesi bir yerdir.
GEZİ-İSTANBUL
İstanbul’un tarihi semtleri arasındadır, Topkapı. Bu bölgede gezenler genellikle Topkapı Kültür Parkı’nda mola verir, huzur dolu bir ortama dahil olur. Topkapı Kültür Parkı’nın bulunduğu yerde, daha önceden Avrupa Garajı ya da Trakya Otogarı olarak hizmet veren dağınık bir yerken otogar kaldırılıp Esenler’e taşındı ve büyük bir park yapıldı. Hem dinlenmek hem de kültürel amaçlı yapılan park, otoparkıyla, sosyal tesisiyle, dükkanlarıyla, süs havuzuyla, göletiyle, oyun alanlarıyla gün içerisinde birçok ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor.... Yolunuz bir gün Topkapı’dan geçerse Topkapı Kültür Parkı’nı gezmeyi sakın unutmayın.
birlikte Fatih Sultan Mehmed’in tabakhaneleri Kazlıçeşme’ye yerleştirmesiyle Osmanlı döneminde sanayileşmenin temellerinin Zeytinburnu’nda atıldığını vurguluyor. Cumhuriyet döneminde de uzun bir süre bu sanayi bölgesi olma özelliğini devam ettiren ilçe, günümüzde daha çok ticari faaliyetlere ve hizmet alanlarına yöneldi. Bayrampaşa ilçesindeki sanayiyle birleşmiş olan Maltepe Mahallesi ve Topkapı dışında D100 (E5) ile sahil bandı arasında ağır sanayi işletmesi kalmadı. Zeytinburnu ve çevresindeki fabrika ve sanayi kuruluşlarının etkisi ile ülkemizdeki ilk gecekondulaşmanın başladığı yer olan ilçenin günümüzdeki nüfusu 300 bine yaklaştı. Deri fabrikaları, tekstil atölyeleri, NakliyeAli Ekber Özkan
İSMMMO YAŞAM l 55
Notre Dame de Paris Zorlu’da Guinness Rekorlar kitabına ilk yılında en çok izleyiciye ulaşan müzikal olarak giren Notre Dame De Paris, Türkiye’de izleyici ile buluşmaya hazırlanıyor. Victor Hugo’nun ölümsüz aşk hikayesi Notre Dame’ın Kamburundan uyarlanan Notre Dame de Paris müzikali orijinal dili Fransızca’da sahnelenmek üzere, 21 performans için 9-25 Mart tarihleri arasında Zorlu Performans Sanatları Merkezi Ana Tiyatro’da olacak…
Notre-Dame de Paris müzikali ilk olarak 1998 yılında Paris’te sahnelendi. Victor Hugo’nun klasik aşk hikayesi Notre Dame’ın Kamburu eserinden uyarlanan modern yapımın müzikleri Riccardo Cocciante tarafından bestelenirken, sözleri Luc Plamondon tarafından yazıldı. Yaklaşık 20 yıl sonra, bugün Palaisdes Congres Paris’te başlayan aşk hikayesi tıpkı ilk günkü gibi büyük bir heyecanla sahnelenmeye ve seyircileri kendine
K Ü LT Ü R S A N AT
Festivalin 25. yıl sürprizi LP! Bu yıl 25’inci yılını kutlamaya hazırlanan İstanbul Caz Festivali’nin 25. yıl özel sürprizlerinin yeni konuğu “Lost On You” şarkısıyla dünya çapında tanınan, şarkıcı, söz yazarı, müziğin asi sesi Laura Pergolizzi, nam-ı diğer LP olacak. LP, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın pasion turca işbirliğiyle düzenlediği konserde, 1 Nisan pazar akşamı Zorlu Performans Sanatları Merkezi mekan desteğiyle Ana Tiyatro’da olacak. Müzik dünyasının yıldız isimleri Rihanna, Cher, Backstreet Boys, Cher Lloyd ve daha birçokları için hit şarkılar yazan LP, 2014 yılında ilk büyük çıkışını “Forever For Now” adlı albümü ile yaptı. Albümdeki “IntoThe Wild” adlı parça ile dünya çapında reklam kampanyalarına fon müziği oldu. Dünyanın en ünlü müzik festivallerinde ve daha pek çok yerde izleyici kitlesini parçaları ve sesiyle peşinden sürükleyen LP, 2016’da Vagrant Records etiketiyle “Death Valley”yi dinleyicisiyle paylaştı. Albümde yer alan, bir dinleyenin bir daha aklından çıkaramadığı “Lost On You” şarkısı, YouTube’da 170 milyon, Spotify’da 80 milyon dinlendi.
56 l İSMMMO YAŞAM
çekmeye devam ediyor. Luc Plamondon ve Richard Cocciante, müzikal üzerine çalışmaya başladıklarında herhalde böyle bir başarıyı tahayyül edemezlerdi. Toplam 10 milyondan fazla DVD ve CD, 12 milyondan fazla bilet satan; yedi dilde, 20 ülkede 4.500’den fazla sahnelenen ve çok sayıda ödül alan Notre Dame de Paris’in başarısını tanımlamak için kullanılacak hiçbir sıfat abartılı değil…
Çehov Klasiği’ne modern yorum Hayata, aşka, sanata ve bizzat kendilerine dair bir arayışın içinde durmaksızın debeleniyor “Çehov insanları”... Bir Çehov klasiği ve tiyatro sahnelerinin ölümsüz metni Martı, Serdar Biliş’in güncel yorumuyla karşımızda. Oyun karakterleri, aradan geçen 120 yılı aşkın tarihe rağmen, günümüzün “arada kalmış, bir türlü harekete geçemeyen” insanıyla aynı dili konuşuyorlar. Serdar Biliş’in yönetiminde, yapıtın absürd tadını da es geçmeyen bir Martı izleyecek; insan ruhunu en derinlerine kadar görmekte mahir olan Çehov’a da bugünden bir selam yollayacağız. Boran Kuzum, Ecem Uzun, Fırat Tanış, Gonca Vuslateri gibi isimlerin performansı ile sergilenecek olan Martı, 19 Mart tarihine kadar Zorlu Studio Sahne’de…
Kavalalı Paşa evinde Günümüzde Sakıp Sabancı Müzesi’ne ev sahipliği yapan ve Prens Mehmed Ali Hasan’ın 1925’te dönemin önemli mimarı Edoardo de Nari’ye yaptırdığı Atlı Köşk, ilk sahipleri olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa Hanedanı üyelerinin günlük hayatlarını ve tarihlerini yansıtan bir sergilemeye sahne oluyor. Bir dönem İstanbul’a damga vuran Kavalalı Mehmed Ali Paşa Hanedanı’ndan bu çağa ulaşan bir anı niteliğine sahip olan Atlı Köşk, Hanedan üyelerine ait fotoğraflar ve kişisel eşyaların yer aldığı bu sergiyle ailenin altın çağını zihinlerde canlandırıyor. Gelenek ile yeniliğin iç içe geçtiği 19. yüzyıl İstanbul gündelik hayatının ve kültür ortamının önde gelen aktörleri arasında yer alan, sosyal hayata etkilerini Cumhuriyet döneminde de sürdüren Kavalalı Mehmed Ali Paşa Hanedanı üyelerinin anıları, ailenin geçmişine ışık tutuyor ve ülke tarihinin bir sayfasını gözler önüne seriyor. Önce
kumandan, daha sonra ise vali olarak gönderildiği Mısır’da kısa sürede kurduğu mutlak hâkimiyet ile bölgenin tarihinde yeni bir dönem başlatan Mehmed Ali Paşa ve soyundan gelenlerin İstanbul’la ilişkisi daima sürdü. SÜ Sakıp Sabancı Müzesi’nde, Hanedan’ın toplu bir şekilde sergilenen fotoğrafları, yüzyılı aşkın bir geçmişi aydınlatırken, kişisel eşyalarından geniş bir seçki de, onların “saltanat” fikrini nasıl yaşattıklarını gözler önüne seriyor. Aile üyelerinin, Avrupa’nın ünlü markalarından sipariş ettikleri, inisyallerini taşıyan ev eşyaları, onların hanedan statülerinin sembolleri olarak seçkide yerini buluyor. Yine sergide örnekleri görülebilecek Mısır Hıdivleri armaları üzerindeki üçer yıldız, ailenin hüküm sürdüğü Mısır, Darfur ve Sudan’ı temsil ediyor. Gümüş tepsilerden ipek kumaşlara uzanan bir seçki ise Kavalalı Mehmed Ali Paşa Hanedanı’nın görkemli yaşamına bir pencere açıyor.
Bir delinin tımarhane günlükleri onu takip ederiz ve zannederiz ki yol bir yerde düze çıkacak. Tüm kayboluşlar sona erecek. Oysa Gog hezeyanlarından kurtulamaz, okuyucuyu da dinmeyen gri bir can sıkıntısının içine çekerek sonunda derin bir uçurumun kenarında yapayalnız bırakır. İşte tam bu noktada Gog’u eleştirmeye başlarız. Çünkü biliriz ki her insan hayatı yaşayarak öğrenir. Ve her insanın kendi hayatı kendi biricik gerçeğidir. Yapımını Tiyatral Sanatlar Akademisi Vakfı’nın, yönetmenliğini ise Zuhal Öztürk’ün üstlendiği oyun, Mart ayı boyunca Profilo Kültür Merkezi’nde sergilenecek…
K Ü LT Ü R S A N AT
“Gog... Bir delinin tımarhane günlükleri... Belki de bir budalanın kendi kabalığından, içindeki yabani ormandan kaçış serüveni… Gog, bu dünyada yaşayıp da yol yordam öğrenemeyen insana, ömrü boyunca can sıkıntısı ve buhranlar yoldaş olur düşüncesiyle yola çıkarken zıt düşüncelerden ve çelişkili fikirlerden beslenen bir yapıt. Bu yönüyle düşünürken sorgulamayı da öğreterek modern zaman ve modern insan eleştirisine zemin hazırlamayı becerebilmiş bir eser. Papinni kitapta, yolunu kaybetmiş olan Gog’u okuyucunun önüne paldır küldür sürer. Okudukça
İSMMMO YAŞAM l 57
Phantom Thread
Yönetmen Paul Thomas Anderson Oyuncular: Daniel Day-Lewis, Vicky Krieps, LesleyManville Planlanan Vizyon Tarihi: 9 Mart 2018
1950’lerin Londra moda dünyasında geçen filmde, savaştan sonra ünlü terzi Reynolds Woodcock ve kız kardeşi Cyril Woodcock Ailesi’nin belirgin tarzıyla kraliyet ailesinden film yıldızlarına ve mirasçılardan sosyeteye kadar ülkenin önde gelenlerini giydirerek İngiliz modasının merkezinde yer alıyor.. Ünlü terzi ReynoldsWoodcock ve kız kardeşi Cyril en tanınmış kişileri giydirmekte, bundan dolayı haklı bir ün ve gelir sahibi olarak yaşamlarını sürdürmektedir. Hayatına pek çok kadın girip çıkan Reynolds, Alma ile tanıştıktan sonra başkalarına karşı duyduklarından çok daha farklı hislerle genç kadına yaklaşır. Alma onun sevgilisi ve ilham perisi olmuştur, ancak bu aşkın geleceğini kestirmek zordur. Kadınlar, müzmin bir bekar olan Woodcock’un hayatından ilham ve dostlukla geçmeye devam ederken Woodcock’un yolunun esin perisi olarak hayatının bütünleyici parçası ve sevgilisi olacak genç ve güçlü bir kadın olan Alma ile kesişmesi ile işler değişir. Woodcock’un bir zamanlar kontrollü ve planlı olan özenle dikilmiş hayatı aşkla alt üst olacaktır. Gerçek hikayeden uyarlanan filmde 3 Oscar ödüllü aktör Daniel DayLewis, modacı Charles James’i canlandırıyor.
Tomb Raider
SİNEMA-DVD
Tür: Macera, Aksiyon, Yönetmen: Roar Uthaug, Oyuncular: Alicia Vikander, Dominic West, Walton Goggins Vizyon tarihi: 16 Mart 2018 Kitapları video oyunları ve filmleri ile rekorlar kıran ‘Tomb Raider’ serisinin yeni filminde babasının ortadan kaybolmasından yedi yıl sonra, 21 yaşındaki Lara küresel ticaret imparatorluğunun başına geçmeyi reddetmiş ve üniversite dersleri alırken bir yandan da Londra’da bir bisiklet kuryesi olarak çalışmaktadır. Ancak ortaya çıkan yeni bir antik eser sonucu babasının kayboluşunu araştırmaya başlar ve son gittiği yeri ziyaret eder: Japonya kıyılarında bir yerde bulunan gizemli bir adadaki bir mezar. Birdenbire Lara kendini yalnızca keskin zekası, dirayeti ve inatçı ruhuyla silahlanmış bir halde, dezavantajlı bir durumda olduğu bir maceranın içinde bulur. Lara, bilinmeyene doğru yolculuk ederken, kendi sınırlarının ötesine geçmeyi de öğrenmelidir... Angelina Jolie’den 15 yıl sonra Lara Croft rolüyle seyirci karşısına çıkan Alicia Vikander’e filmde Dominic West, Daniel Wu ve Walton Goggins gibi başarılı oyuncular eşlik ediyor.
58 l İSMMMO YAŞAM
Avengers: Sonsuzluk Savaşı
Tür: Aksiyon, Bilimkurgu Yönetmen: Joe Russo, AnthonyRusso Oyuncular: Robert DowneyJr.,ChrisHemsworth, Mark Ruffalo, Vizyon tarihi: 27 Nisan 2018
Marvel’ın en karizmatik süper kahramanları yeni maceralarında bir kez daha bir araya geliyor. Bu kez korkunç titan Thanos’a karşı savaşacaklar. Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı’nda yaşanan olayların ardından bölünen kahramanlarımız, birbirlerinden uzaklara savrulurlar. Ancak dünyanın kaderi bir kez daha tehlike altındadır. Sonsuzluk taşlarının peşine düşen Thanos, dünyanın gördüğü en büyük tehdittir. İnsanlığın kaderi bir kez daha, insanlık için savaşmaya ant içmiş kahramanlarımızın elindedir... Avengers serisinin sonsuzluk savaşı temalı ‘Infinity War’ hikayesi, iki bölüm olarak izleyici karşısına çıkacak. Yönetmenliğini Joe Russo ve Anthony Russo’nun paylaştığı Avengers: InfinityWar, Marvel’ın süper kahramanlarını yeni bir macerada tekrar bir araya getiriyor. Avengers serisi iki bölüm olacak.
12 Savaşçı Tür: Savaş filmi Yönetmen: Nicolai Fuglsig Oyuncular: Chris Hemsworth, Michael Shannon, Michael Peña Vizyon: tarihi 13 Nisan 2018
Büyük bir felaketle sonuçlanan 11 Eylül saldırısı sonrası geçen filmde, takım liderliğini Mitch Nelson’ın yaptığı bir ABD özel kuvvetler ekibi, çok tehlikeli bir görev için Afganistan’a ilk ayak basan Amerikan askerleri olacaktır. Kayalıklarla dolu dağlar içinde, Afganistan Birleşik İslami Kurtuluş Cephesi Generali Dostum’u, onlarla birlik olarak Taliban ve onların müttefikleri El
Kaide ile savaşmaya ikna etmek zorundadırlar. Karşılıklı güvensizlik ve kültür farkına ek olarak, Amerikalı askerler, Afgan atlı askerlerinin ilkel taktiklerine uyum sağlamak zorundadırlar. Bu zor kurulan bağa rağmen, yeni ortaklar çok güç durumlarla karşılaşırlar. Sayıca ve silah olarak azken, kendilerini öldürmeye çalışan acımasız bir düşmanla karşı karşıya kalırlar.
DVD SEPETİ l Danghal Aamir Khan’ın yapımcılığını yapıp başrolünde yer aldığı Dangal, eski bir güreşçi olan Mahavir Singh Phogat ile türlü zorluklara rağmen güreş eğitimi verdiği kızlarının hikâyesini anlatıyor. 2010 Olimpiyat Oyunları… Hindistan, tarihi boyunca güreş dalında hiç altın madalya kazanmamıştı. O yıl yarışa 22 yaşındaki Geeta Phogat katıldı. Olimpiyatlara Hindistan’ı temsilen katılan ilk kadın
l Dunkirk
l Mother Oscar ödüllü oyuncular Jennifer Lawrence ve Javier Bardemoscar adayı yönetmen Darren Aronofsky’nin çok beğenilen bu eserinde unutulmaz performanslara imza atıyorlar. Dünyanın dört bir yanından tüm izleyenleri derinden sarsan film “karanlık bir şekilde canlandırıyor” (justinchang, losangelestimes) ve “aronofsky’nin en cesur filmi” (ben croll, indiewire) olarak nitelendiriliyor. Görsel olarak son derece etkileyici olan bu psikolojik gerilim kalp atışlarınızı hızlandırmakla kalmayıp aklınızın sınırlarını da zorlayacak!
SİNEMA-DVD
Interstellar, Inception, The Dark Knight Üçlemesi ile bilinen Sinema Dâhisi Chrıstopher Nolan başrollerini Fionn Whitehead, Kenneth Branagh, Mark Rylance ve Tom Hardy’nin paylaştığı gerilim dolu destansı bir başyapıt ile karşınızda. Düşman kuvvetleri tarafından Dunkirk kıyılarında kuşatılmış yüz binlerce İngiliz ve müttefik askerinin hikâyesi, karada, havada ve denizde gözler önüne seriliyor. Kıyıdaki savunmasız askerleri korumak için İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetlerine ait Spitfire savaş uçakları, Manş Denizi üzerinde düşmanla çatışmaktadır. Bu arada yüzlerce küçük tekneyle askerlerin yanında siviller de zamana karşı canları pahasına büyük bir mücadele vererek ordularının en azından bir kısmını kurtarmaya çalışmaktadır.
güreşçi olan Geeta, aslında hiç “profesyonel” güreş eğitimi almamıştı. Onu, genç yaştan itibaren kendisi de güreşçi olan babası yetiştirmişti. Ama Geeta, tüm engelleri aşarak Hindistan’a güreş dalında altın madalya getiren ilk sporcusu olmayı başararak tarihe geçti. 2014 yılında yapılan bir sonraki Olimpiyat oyunlarında ise Geeta’nın kız kardeşi Babita Kumari, ülkeye bir altın madalya daha kazandırdı yıl yarışa 22 yaşındaki Geeta Phagat katıldı.
İSMMMO YAŞAM l 59
l Yazar: İlber Ortaylı l Yayın Evi: Kronik Kitap l Sayfa Sayısı: 480 Ünlü tarihçi İlber
Ortaylı bu ilk biyografisinde yaşamının tüm yönleriyle büyük lider “Gazi Mustafa Kemal Atatürk”ü anlatıyor. Türk tarihçiliğine hiç unutulmayacak ve sürekli başvurulacak bir rehber kitap daha kazandırıyor… Gazi Mustafa Kemal Atatürk, evvela imparatorluğu dirilten nesil olan 1880’liler kuşağı, Balkan coğrafyası ve Mustafa Kemal’in aile kökeni ile başlıyor. Akabinde Atatürk’ün askeri eğitimi, Manastır yılları, Milliyetçilikler Dönemi, İttihat ve Terakki, II. Abdülhamid, Enver Paşa, Ziya Gökalp, Trablusgarp, Balkan Savaşları ve Sofya yıllarıyla devam ediyor. Ordumuzun İtilaf devletleriyle sekiz cephede mücadele ettiği Birinci Dünya Savaşı, kutlu zaferimiz Çanakkale ve Kutü’l Amâre, Mondros, son padişah Vahideddin, bir milletin ve ülkenin ölüm fermanı olan Sevr…Tüm detaylarıyla Milli Mücadele dönemi, 23 Nisan 1920 ve sonrasında muhalefete rağmen verilen Kurtuluş Savaşı, İnönü Muharebeleri, Lozan Konferansı, Büyük Taarruz ve Cumhuriyet’e giden yol… Saltanat ve hilafet tartışmaları, Lozan, On iki Ada, mübadele, Osmanlı’dan kalan borçlar, Musul ve yakın tarihin en önemli meselesi olan inkılablar… Son olarak kişisel özellikleriyle, dünyada, anlarda, hafızalarda kalan izleriyle Reis-i Cumhur Atatürk…
Ikigai: Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırrı
l Yazar: Héctor García – Francesco Miralles l Yayınevi: İndigo Kitap l Sayfa Sayısı: 176 Japonlar herkesin bir ikigaisi olduğuna inanır, her sabah yataktan kalkmaları için bir sebepleri vardır. Uluslararası çok satan bir rehber olan Ikigai’yle her gününüz bir anlam kazansın. İlham verici ve rahatlatıcı bu kitap sizlere kendi ikigainizi keşfetmeniz için gerekli tüm bilgileri veriyor. Aceleci davranmamanızı, hayat gayenizi keşfetmenizi, ilişkilerinizi canlandırmanızı ve kendinizi tutkularınıza adamanızı sağlıyor. Öyle ya, kim her gününü mutlu yaşamak istemez ki? Yaşama sebebi veya tutkusu olarak çevirisi yapılan ikigai kelimesini Japonlar “sabah uyandığınızda sizi yataktan çıkaran şey” diye çeviriyor. Aslında bu kelime bize yaşama dair heyecanımızı ve tutkumuzu nasıl oluşturduğumuzu anlatıyor. Bireyin uzun ve derin bir iç yolculuğa çıkması gerekiyor. İçe doğru hem de bireyin kendisinden doğru bir yolculuk sandığınızdan daha zorlu olsa da bu anlamlı yolculuğun sonunda bir ışık var. İşte yolun sonunda o ışığa ulaştığımızda varoluş sebebimizi, yaşam gayemizi, nasıl bir insan olduğumuzu veya aslında kim olmadığımızı, yani kendimize özgü “ikigai”mizi bulacağız. Bulduktan sonra da yaşama daha güçlü sarılıyor, enerjimizi daha bir yukarılara çıkarıyor olacağız.
Saklı Seçilmişler KİTAP
l Yazar: Soner Yalçın l Yayınevi: Kırmızı Kedi l Sayfa Sayısı: 504 *Bir film
düşün. İlk sahne sıradan bir olayla başlar. Film ilerledikçe gelişmelere inanamazsın. Dehşete kapılırsın.Film biter. Etkisinden kurtulamazsın. Korkarsın. Bu kitabın yazım sürecinde ben bunları yaşadım. İlk sahne: Altı yıl önceydi. Medyaya her cümlesi yalan olan bir haber sızdırıldı. Peşine düştüm… Bir Soner Yalçın Araştırması...* Kitabın tanıtımı bu kısa yazı ile yapılırken, Soner Yalçın’ın gıda sektöründeki kirli ilişkileri ve küresel zehir tacirlerini yazdığı yeni kitabı “Saklı Seçilmişler” ses getirmeye devam ediyor…
60 l İSMMMO YAŞAM
l Gazi Mustafa Kemal Atatürk l Saklı Seçilmişler l Kafaya Takmama Sanatı l IKIGAI l Beni İçinden Sev l Teho’ya Mektuplar l El Vedud l Üç Kız Kardeş l Sürgün l Beyaz Zambaklar Ülkesinde
ŞİİR AŞK İKİ KİŞİLİKTİR Değişir rüzgarın yönü, Solar ansızın yapraklar; Şaşırır yolunu denizde gemi, Boşuna bir liman arar. Gülüşü bir yabancının, Çalmıştır senden sevdiğini; İçinde biriken zehir, Sadece kendini öldürecektir; Ölümdür yaşanan tek başına Aşk iki kişiliktir. Bir anı bile kalmamıştır, Geceler boyu sevişmelerden; Binlerce yıl uzaklardadır, Binlerce kez dokunduğun ten; Yazabileceğin şiirler, Çoktan yazılıp bitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. Avutamaz olur artık Seni bildiğin şarkılar; Boşanır keder zincirlerinden Sular tersin tersin akar; Bir hançer gibi çeksen de sevgini Onu ancak öldürmeye yarar: Uçarı kuşu sevdanın Alıp başını gitmiştir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir. Yitik bir ezgisin sadece, Tüketilmiş ve düşmüş, gözden. Düşlerinde bir çocuk hıçkırır Gece camlara sürtünürken; Çünkü hiç bir kelebek Tek başına yaşayamaz sevdasını, Severken hiçbir böcek Hiç bir kuş yalnız değildir; Ölümdür yaşanan tek başına, Aşk iki kişiliktir.
ATAOL BEHRAMOĞLU
l Remzi Kitabevi
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
EN ÇOK SATANLAR
Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı l Yazar: Mark Manson l Yayınevi: Butik l Sayfa Sa-
yısı: 200 Bir nesli ve onların hayata bakışını tanımlayan bu kişisel gelişim rehberinde, süperstarblog yazarı Mark Manson, daha mutlu olabilmek için sürekli “pozitif” olmaya çabalamaktan vazgeçmenin ve bunun yerine zorluklarla mücadele etmekte daha azimli olmanın yolunu gösteriyor. Yıllardır pozitif düşünmenin mutlu ve zengin bir hayatın anahtarı olduğu söylendi. Ama o günler sona erdi. “Pozitifliği boş ver” diyor Mark Manson. “Dürüst olalım, bazen her şey çok kötü gider ve bununla birlikte yaşamamız gerekir.” Geçtiğimiz yıllarda, sevilen ve çok izlenen internet bloğunda, Manson, kendimiz ve dünya hakkındaki hayali beklentilerimizi düzeltmek için çalışıyor. Şimdi de, uğrunda çaba harcanmış ve zor kazanılmış bilgeliğini bu sarsıcı kitapta paylaşıyor. Manson esprili bir dille anlattığı savlarını akademik araştırmalarla destekliyor. İnsanlar kusurlu ve sınırlıdır. “Herkes olağanüstü olamaz, toplumda kazananlar ve kaybedenler vardır, olup bitenlerin topu sizin suçunuz değildir ve hayat hakkaniyetli de değildir.” Manton bizi sınırlarımızı öğrenmeye ve onları kabul etmeye davet ediyor.
Üç Kız Kardeş l Yazar: İclal Aydın l Yayınevi: Artemis Yayınları l Sayfa Sayısı: 372 İclal Aydın’ın romanı ile bir kardeşlik hikayesiyle yola çıkıyorsunuz… Bir zamanlar bir ülkenin en güzel denizine bakan bir evde üç kız kardeş yaşardı. İsimleri Türkân, Dönüş ve Derya idi. Babaları Sadık Bey ve anneleri Nesrin Hanım’la birlikte geceleri kucak kucağa oturur, gelecekte onları bekleyen şahane yılların hayallerini kurarlardı. Türkân, Dönüş ve Derya’nın, Ayvalık’ın çam kokulu sokaklarında geçen masal gibi çocukluğu, onları yetişkin dünyasının acımasızlığına hazırlamamıştı belki. Ve zamanın ilaç olmadığı bir yara var mıydı dünyada? Ayvalık’ın denize uzanan taş sokaklarından, nice yaşamlar görüp geçirmiş zeytin ağaçlarından, hayatın kaynağından akan suyundan, eski evlerinden doğmuş bir aile hikâyesi Üç Kız Kardeş. Bir mutsuzluk hikâyesi değil; neşeli günleri yâd ede ede iyiliğe dönüşün hikâyesi. İyileşmenin yolculuğu…
İLK GENÇLİK KİTAPLARI Sürgün
Yazar: N. D. Wilson Yayınevi: Remzi Kitapevi Sayfa Sayısı:400 N. D. Wilson’un yankılar yaratan, ilgiyle karşılanan fantastik dizisi bu üçüncü kitapla sonlanıyor. Meraklı Henry York, tavan arasındaki yatak odasının duvarında sıvanın arkasına gizlenmiş doksan dokuz kapağı bulduğunda, bunların yepyeni dünyalara açılan geçitler olduğunu aklının köşesinden bile geçirmemişti. Bir oğlan çocuğu, onun inatçı kuzeni Henrietta ve potansiyel yüz macerayla başlayan baş döndürücü ve olağanüstü dizi bu kitapla tamamlanıyor.
KİTAP
Yazar: Michelle Paver Yayınevi: Remzi Kitapevi Sayfa Sayısı: 256 Sürgün, arkadaşlığı, hayatta kalma mücadelesini, ait olma hissini anlatan büyüleyici öyküsüyle bizi bir kez daha tarih öncesine götürüyor. Torak’ın Kardeşim Kurt, Ruh Gezgini Ve Ruh Emici ile başlayan, kötülükleri yok etme mücadelesi bu kitapla da sürüyor… Torak, tek başına, umarsız bir sürgün artık… İki aydır sakladığı o dehşet verici sır, açığa çıktı. Göğsünde Ruh Emicilerin işaretini taşıyor ve bunun bedelini ödemek zorunda. Klanlardan kovuldu. En iyi arkadaşı Renn’den, sevgili sürü kardeşi Kurt’tan ayrı düştü. Ve sürgünlerin sonu ölümdür…
Kestane Kral
İSMMMO YAŞAM l 61
Yağmurlu ve soğuk havalar elektronik cihazlarınıza zarar verebilir. Cihazların dondurucu ve yağmurlu havalarda doğrudan soğuğa maruz kalmaması gerekiyor. Cihazlarınızı korumak konusunda alabileceğiniz basit önlemler var.
Teknolojiye soğuk ayarı
TEKNO-YAŞAM
AYŞEGÜL EMİR Hava durumu bizler kadar teknolojik cihazlarımızı da etkiliyor. Eğer gerekli önlemleri almazsanız yağmur, dolu, dondurucu soğuklar elektronik cihazlarınızı mahvedebilir. Buz kesen havalarda cihazları doğrudan soğuğa maruz bırakmamak gerekiyor. Tabletler ve cep telefonlarının çoğu sıfır derecenin altındaki sıcaklıklarda sim kart, kapanma, pilde erken bitme gibi sorunlar verebilir. Karlı ve yağmurlu havaların çoğunda cihazları evde bırakmak öneriliyor. Soğuk havalarda cihazlarınızı korumak için yapabilecekleriniz var.
BASİT ÖNLEMLER ALABİLİRSİNİZ l Teknolojik cihazları korumanın en basit yollarından biri kaliteli bir koruyucu kılıfa yatırım yapmak. Kılıfların yapıldığı materyali iyi seçmek lazım. Cihazı iyi saran, sıkı ve tam koruyan kılıfları seçmek önemli. Bu tarz kılıflar izolasyon sağlarken, kar ve
62 l İSMMMO YAŞAM
yağmurda kazara düşmelerde de iyi bir yastık görevi görür. l Eğer kulaklık kullanmıyorsanız, soğuk havalarda kendinizi kullanmaya alıştırırsanız iyi olur. Kulağınıza iyi oturan, iyi ses kalitesi olan ve güvenilir bir cevaplama düğmesi sunan bir model seçin. Cep telefonunuz çaldığında çanta veya cebinizden çıkarmadan bu şekilde cevaplayabilirsiniz. Bu da sizi eldivenlerinizi çıkararak telefonu can havliyle cevaplamaya çalışmaktan kurtarır. l Plastik bir çanta işinizi görebilir. Bu biraz garip görünebilir ama tablet ya da cep telefonunuzu bu yolla taşımanız onu nem ve rutubetten kurtarabilir. Transparan yapısı da e-posta ya da sms’lerinizi kolayca kontrol etmenizi sağlar. En iyi çözüm olmayabilir ama hiç olmamasından iyi. l Soğuk havalarda bir foto çekmek ve bir gönderi atmak tamam. Fakat internette gezinmek, en favori e-kitabınızı okumaya çalışmanız feci olabilir. Uzun süre açıkta
cihazınızı kullanmanız hasar riskini artırır. Gereksiz cilt teması da buzlanma olasılığını yükseltir. Kapalı bir alana gidene kadar mobil cihazınızı kapatmanız en iyisi.
PLASTİK TORBAYA KOYUN l Dondurucu soğukta laptop, cep telefonu, tablet, kamera, fotoğraf makinesi gibi cihazları uzun süre arabada bırakmak onlara zarar verir. Bütün verileriniz kaybolabilir. Eğer cihazlarınızın donmasını istemiyorsanız onları arabada bırakmak yerine kendinizle eve ya da işe götürmelisiniz. Eğer gerçekten onları bırakmanız gerekiyorsa güvenli bir koruyucu kılıfta ya da battaniye veya cekete sarılı bırakın. l Kullanmadan önce ısıtın. Eğer cihazınızı uzun süre dışarıda bıraktıysanız bozuldu diye üzülmeyin hala umut var. Hatırlamanız gereken en önemli şey buğulanma riskinden korumanız. Cihazınızı sıkı, su sızdırmaz plastik bir torbaya koyun ve sıcak bir odaya götürün.
VENUS AİLESİNE YENİ ÜYE Vestel Venus ailesinin son üyelerinden V4, 5000 mAh gücündeki bataryasıyla dikkat çekiyor. V4, 5.5 inç’lik ekrana sahip. Dört çekirdekli işlemcisi ve Android Nougat 7.0 işletim sistemi bulunuyor. 5 MP ön ve 4’lü LED flaş destekli 13 MP arka kamerası bulunan Venus V4’ün, 3 GB Ram’i ve 32 GB dahili hafızası var. Üstelik SD kartla 64 GB’a kadar da artırılabiliyor. Müzik dinlemeyi sevenler için FM radyosu da bulunan V4’ün altın, siyah ve gümüş renk seçenekleri mevcut. Bir telefondan beklenenleri fazlasıyla karşılayan V4’ün tavsiye edilen satış fiyatı 1.099 TL.
WI-FI ÇEKMEME SORUNUNU ÇÖZÜYOR
SPORSEVERLERİN KULAKLIĞI Plantronics, kulakiçi kulaklık modellerinin yanında kulak üstü formda tasarladığı BackBeat FIT 500 ve FIT 505 kulaklıklarıyla müzik keyfini ve dinamizmi kulağınıza taşıyor. Yorucu bir günün ardından veya güneşli bir hafta sonu sabahında yapacağınız sporda kulağınızdan düşürmeyeceğiniz yeni Plantronics kablosuz kulaklıklar, antrenman sırasında sizi motive ederken, gelen çağrıları da yanıtlamanıza imkan tanıyor. Tek şarjda 18 saate kadar dinleme ve konuşma süresine sahip kulaklıklar pili tükendiğinde 90 dakikada şarj oluyor. 10 metre
çekim alanına sahip bluetoothlu kulaklıklar 2 farklı cihaza bağlanırken 8 farklı cihazla eşleşebiliyor. Fiyatları 429 TL.
Casper, yeni modeli Nirvana C900’ü dizüstü bilgisayarı tanıttı. Intel’in 7. Nesil Core i7 işlemcisini kullanan bilgisayar aydınlatmalı klavye ekran kartıyla ve teknik özellikleriyle öne çıkıyor. 15.6 inç ekran, Sound Blaster ses sistemi, aydınlatmalı klavye gibi özelliklere sahip olan model performans sınırlarını ortadan kaldırıyor. Seçimli olarak 128, 256 ya da 512 GB olarak alınabilen bu depolama birimi, dokumanlara anında erişim sağlaması ve hareketli parça içermemesinin yanı sıra doğrudan ana karta bağlı çalışmasıyla performansa ihtiyacı olan kullanıcıların beklentilerini karşılıyor.
TEKNO-YAŞAM
DİZÜSTÜNE YENİ MODEL
TP-Link, ev ve ofislerde Wi-Fi sinyalinin her yere ulaşmaması sorununa çözüm olan yeni bir menzil genişleticiyi satışa sundu. Güçlü teknik özelliklere, yüksek Wi-Fi hızına sahip olan RE205 uygun fiyatıyla dikkat çekiyor. Çift kanal desteğine sahip olan ürün toplamda 750 Mbps’ye varan Wi-Fi hızları sunabiliyor. Aynı zamanda erişim noktası özelliği de olan ürün, evdeki kablolu ağı kablosuz hale getirmek için de kullanılabiliyor. Ürünün kurulumu ve sonrasında ayarları/yönetimi akıllı telefonlar üzerinden de kolayca yapılabiliyor. Bunun için akıllı telefonlara TP-Link’in ücretsiz uygulaması olan Tether’ı yüklemek yeterli oluyor. Fiyatı ise 175 TL.
İSMMMO YAŞAM l 63
l
K O M İ K
R E S İ M L E R
BİL BAKALIM
KUYUYA DÜŞEN AY
Şakacı pilot iniş yaparken, kuleye her seferinde “Bilin bakalım ben kimim?” der. Kuledekiler çok sinir olur. Bir gece pilot yine “Bilin bakalım en kimim?” der. Kuledekilerde ışıkları söndürür: - Bil bakalım pist nerede?
Bir gece Nasrettin Hoca kuyudan su almaya gider. Bakar ki ay kuyuya düşmüş. “Kadın kadın” diye hanımına bağırır. “Bana çabuk bir kanca getir yoksa ay boğulup ölecek.” Karısı kancayı getirir. Nasrettin
BU YAŞTAN SONRA Temel ile Fadime uzun zamandır birlikte yaşıyorlarmış. Fadime evlenmek istiyor ama Temel bu konuda biraz ihmalci davranıyormuş.Yıllar böyle geçmiş. Bir gün Fadime konuyu Temel’e tekrar açmış: - Temel artık evlensek derim, sen ne dersin? Temel umutsuz, başını sallamış: - Ha bu yaştan sonra bizi kim alır Fadime?
MİZAH
UÇAN İNEKLER Ahmet ve Mehmet bir ağacın altında oturuyorlar, birden üstlerinden kocaman şeyler geçmeye başlıyor. Ahmet bir bakıyor inekler uçuşuyor havada. Yanlış gördüğünü zannedip bir daha bakıyor... Fakat aynı şey gerçekten inekler uçuyor. Bunu heyecanla Mehmet’e söylüyor dürterek. Ama Mehmet oralı bile değil, gayet sakin: - Herhalde yuvaları buralarda bir yerdedir.
64 l İSMMMO YAŞAM
Hoca kancayı kuyuya atar çeker çeker kanca gelmez. Nasrettin Hoca: - Galiba ayı tuttum. Kancanın ipi gerilir gerilir ve kopar. Sırt üstü düşen Nasrettin Hoca gökyüzünde ayı görür ve şöyle der: - Düştük düşmesine ama ayı da kurtardık.
MÜREKKEP Mehmet annesine: - Anne mürekkep pahalı mıdır? Annesi: Hayır yavrum değildir.
Ne oldu? Mehmet: - İyi o zaman. Çünkü halıya bir şişe mürekkep döktüm de..
DEVEKUŞU Devekuşu sormuş: - Şu kervanda biraz da ben yük taşıyayım. Bu vesileyle görgümüz artar.
Olmaz, demişler. Sen kuşsun. - Öyleyse şu göklerde biraz çalımla uçsam. Olmaz, demişler. Sen devesin.
SARHOŞ Bir gün sarhoşun biri yolda yürürken, önünde bir konserve kutusu görür ve tekmeyi kutuya vurur. Kutudan aniden dumanlar çıkar. Sarhoş bir
bakar karşısında bir cin. Cin sarhoşa sorar, dile benden ne dilersen. Sarhoş: - Özür dilerim abi bir daha olmaz.
l Mutluluğu herkesle paylaşabilirsin ama acıyı paylaştığın insanlar özeldir. l Tok olan cümle cihanı tok sanır. Aç olan da alemde ekmek yok sanır. l Ne yani böylesi korkunç bir dünyanın bir de cehennemi mi var? l Ne bir savcı kalırdı ne bir yasa. Şu insanoğlu önce bir kendini yargılasa! l Yükün dürüstlükse gücün düşer belki ama başın düşmez. l Yeryüzü bize atalarımızdan miras kalmadı çocuklarımızdan ödünç aldık. l Bazen en iyi seçim vazgeçmektir. l Cehennem insan yüreğinde sevginin bittiği yerdir. l Koşarken değil, düşerken yanımda olanlar dostumdur. l Herkesin gülmekten konuşamayacağı bir arkadaşı olmalı. l En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır. l Kaliteli insan işiyle, boş insan kişiyle uğraşır. l Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür. l Uçmak için kuş olmak gerekmiyor. Küçük sevinçler olsun yeter. l Yorma kendini bırak hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin. l Herkes aynı anda geceyi yaşar ama herkesin karanlığı farklıdır. l Öyle büyümüş ki içimizdeki yalnızlık, sevilmeyi beklerken beklemeyi sevmişiz. l Önüne çıkana engel dersen takılıp düşersin, basamak dersen bir basamak yükselirsin. l Akıllı insanlar kendilerine yapılan birçok şeyi affedebilir ama affettikleri şeyleri hiçbir zaman unutmazlar. l Kimseyi küçümseyecek kadar büyük değilsin. Çünkü gün gelir küçümsediğin her şey için önemsediğin bir bedel ödersin.
MEŞALE Çocuk büyük bir merakla babasına sordu: - Babacığım elinde yanan bir meşale olduğunda vahşi hayvanlar dokunamıyorlarmış öyle mi? Babası biraz düşündükten sonra: - Evet oğlum. Şöyle söyleyeyim, elinde meşaleyle vahşi hayvandan daha hızlı koşabiliyorsan doğrudur.
İKİ MAHKUM
20’şer yıl hapis yiyen iki mahkuma sorarlar ilk on yıl için ne istersiniz? Birinci mahkum, ilk on yıl için yetecek kadar kitap ister. İkinci mahkum, on yıl yetecek kadar sigara ister. On yıl sona erince ikinci on yıl için ne istediklerini sorarlar. İlk mahkum kitapla birlikte bir de gözlük ister. İkinci mahkumun koğuşuna girince sigaraların aynı şekilde durduğunu görürler. İkinci on yıl için ne istediğini sorarlar. Mahkum masum bir sesle: - Çakmaakkkkk.
İÇKİ VAAZI
Oflu Hoca cuma namazında içki içenleri fena azarlıyordu: - Paranızı sokağa atıyorsunuz. Kazanan kim? Meyhaneci... En büyük dükkan kimin? Meyhanecinin.. En güzel ev ve araba kimin, meyhanecinin. Bu paraları veren kim? Sizin gibi kafasızlar... Aradan iki hafta geçer bir adam koşarak hocanın yanına gelir ve ellerine sarılarak öper: - Allah razı olsun hocam, senin verdiğin içki vaazı sayesinde hayatım kurtuldu. Hoca memnun: - Aferin içkiyi bırakmanın mükafatını ahirette de göreceksin oğlum. Adam düzeltir: - İçkiyi bırakmadım hocam meyhane açtım.
Cevaplar
ANLAMLI SÖZLER
1-Yağar yağar birikir yerlere serpilir. 2-Küçücük bakkal dünyayı yutar. 3-Kolu var bacağı yok dikdörtgeni var karesi yok. 4-Bel üstünde kara yılan. 5-Ben giderim o kalır. 6-Geceleri fener gündüzleri söner. 7-İki camlı pencere bakıp durur her yere. 8-Bahçede yağlı bohça. 9-El eker dil biçer.
1-Kar 2-Ağız 3-Kapı 4-Kemer 5-Ayak izi 6-Yıldız 7-Gözlük 8-Lahana 9-Yazı
l İ N T E R N E T T E B U N L A R VA R : )
ÇOCUK BİLMECELERİ
SAATLER NEDEN GERİ? Öğretmeni Temel’e sordu: - Söyle bakalım Temel... Amerika’da saatler Avrupa’ya göre neden 5 saat geridir? Temel cevabı bilmese de yine hazır cevaplılığını konuşturur: - Amerika daha geç keşfedildi da ondan öğretmenum...
İSMMMO YAŞAM l 65
K A R E
B U L M A C A
SUDOKU K O L A Y
Z O R
SOLDAN SAĞA
1. Bir ilimiz – Kullanma süresi. 2. Tırmanıcı balık – Evet ünlemi – Bir nota. 3. Ad, ün – Kulağa takılan duyma aleti. 4. Yüksek ses – Kap ağırlığı – Bir nota. 5. Baş sağlığı dileme – Saf, halis. 6. Tayin – Belirti. 7. Kıta – Gözleri görmeyen. 8. Tarla sınırı – Sivrisinek tableti – Yaylı bir çalgı. 9. Ateş – Bir haber ajansı – Bir ay adı. 10. Avrupa’da bir ulus adı – İspanyolca “evet” – Bir harfin okunuşu. 11. “Jet ...” (aktör) – Bağ, bağlayan şey – Boru sesi. 12. Fakat – Kesik kesik ağlar gibi ses çıkarma. 13. Manken – And Dağları’nda 70 yılda bir çiçek açan ağaç. 14. Sert, kaba – Amme – Bir şiir türü. 15. Ambar – Sözcük. YUKARIDAN AŞAĞIYA
1. Bir tür su kabı – Avuç içiyle toplamak. 2. Öz yurt – Yeşile çalan açık sarı. 3. Oruç ayı – Kemik ucu – Adaletli. 4. Su – Yönetici, iş başında bulunan kimse – Zeybek. 5. Bir mastar eki – Kıyı, sahil – Erişmiş, ulaşmış. 6. Sessiz, huzurlu – Cet – Bayan (kısa). 7. Bir nota – Aşamasız asker – İdam edilmek. 8. Faydalı olmak – “... atsan yemez” (çok kötü) – Milli Eğitim (kısa). 9. Bobin – İlaç – Bir aydınlatma aracı. 10. Uzaklaşmak – Europyumun simgesi. 11. Yüzyıl – Emirlik, beylik – Uğur, iyi talih. 12. Cüzi, kısmi – Yemin – Anlatım.
Ç Ö Z Ü M
KARE BULMACA ÇÖZÜM SOLDAN SAĞA 1. Karaman-Miat. 2. Anabas-Ya-Si. 3. Nam-Kulaklık. 4. Avaz-Dara-Re. 5. Taziye-Arı. 6. Atama-Emare. 7. Anakara-Ama. 8. An-Mat-Keman. 9. Ot-Aa-Mart. 10. Alman-Si-Ke. 11. Li-Rabıta-Ti. 12. Ama-İnleme. 13. Model-Puya. 14. Anif-Kamu-Od. 15. Kiler-Kelime. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1. Kanata-Ayalamak. 2. Anavatan-Limni. 3. Ramazan-Om-Adil. 4. Ab-ZimamdarEfe. 5. Mak-Yaka-Nail. 6. Asude-Ata-Bn. 7. La-Er-Asılmak. 8. Yaramak-İte-Me. 9. Makara-Em-Ampul. 10. Iramak-Eu. 11. Asır-Emaret-Yom. 12. Tikel-Ant-İfade.
K O L A Y
Z O R
SOLDAN SAĞA: 1. Karaman-Miat. 2. Anabas-Ya-Si. 3. Nam-Kulaklık. 4. Avaz-Dara-Re. 5. Taziye-Arı, 6. Atama-Emare. 7. Anakara-Ama. 8. An-Mat-Keman. 9. Ot-Aa-Mart. 10. AlmanSi-Ke. 11. Li-Rabıta-Ti. 12. Ama-İnleme. 13. Model-Puya. 14. Anif-Kamu-Od. 15. Kiler-Kelime. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1. Kanada-Ayalamak. 2. Anavatan-Limni. 3. Ramazan-Om-Adil. 4. Ab-Zimamdar-Efe. 5. Mak-Yaka-Nail. 6. Asude-Ata-Bn. 7. La-Er-Asılmak. 8. Yaramak-İte-Me. 9. Makara-Em-Ampul. 10. Iramak-Eu. 11. Asır-Emaret-Yom. 12. Tikel-Ant-İfade.
UYGULAMALI MUHASEBE MESLEK ELEMANI EĞİTİMİ
MUHEL
YARIŞTA BİR ADIM
ÖNDE OLUN
e l r e l m i t i ğ e ı l a k Sertifi
n u ş o k e f hede
MUHEL
BİLGİ VE SORULARINIZ İÇİN
tesmer.muhelproje@ismmmo.org.tr
İLETİŞİM BİLGİSİ KAYIT ADRESİ: İSMMMO Hizmet ve Kültür Binası, Kurtuluş Cad. No: 114 34375 Kurtuluş - Şişli / İSTANBUL, Telefon: (212) 315 84 00 EĞİTİM ADRESİ: İSMMMO Akademi, Gayrettepe Mah. Yıldızposta Cad. No: 48 Dedeman İş Hanı Kat: 3 Beşiktaş - İSTANBUL Telefon: (212) 274 42 22, (212) 274 35 39
2004 yılından itibaren bulut teknolojisini muhasebe yazılımında başarı ile uygulayan LUCA'dan E dönüşümde lider çözümler..
LUCA Ticari Paketleri’ nde yer alan çözümler ile firma iş süreçlerinde başlayan e uygulamaların LUCA Mali Müşavir Paketi’ ndeki e defter gönderimi ile Gelir İdaresi Başkanlığı’ na doğrudan bildirimi sağlanır. E dönüşüm süreçlerinde TÜRMOB İŞNET Özel Entegratörlük Hizmetleri anlaşması ile birlikte elektronik belgelerin saklanması konusunda da önemli hizmetler sunulur.