Siber saldırılar iflasa kadar götürebiliyor
İşte Doları yükselten 5 neden
Aylık Kurum sal Hab er
IFC’den Türkiye’ye 1.8 Milyar Dolar finansman
r a rt i . c .sekto w w w 6 Dergisi - Sayı:3-4 | Kasım - Aralık 201
om
Ekonomi otomatik katılım ile “BES”lenecek
İşin uzmanları değerlendirdi: Bireysel Emeklilik Sistemi ve Sigorta EWE Türkiye’den, Kayseri’ye Güneş Enerjisi Santrali Yatırımı
Avrasya Tüneli “2016’nın en iyi tünel projesi” seçildi
Ford’da “Bir Başka” dönem başladı
Aylık Kurumsal Haber Dergisi Sayı: 3 - 4 Kasım - Aralık 2016 www.sektorarti.com İmtiyaz Sahibi - Sorumlu Müdür Cemal Özcan SEZGİNER cemalozcan@sektorarti.com Editör Hüseyin Cengiz TIKI huseyin@sektorarti.com Reklam Müdürü Kerim ATAK kerim@sektorarti.com Grafik Tasarım JaCoS Ticaret, Reklam ve Tasarım Muhasebe Baki Atlıoğlu Merkez: Tevfik Bey Mh. Muammer Aksoy Cd. Kaya Sk. Güzelçatı Sitesi Pınar Apt. No:4 D:9 Sefaköy - Küçükçekmece İstanbul T: +90 212 698 17 46 Basım Yeri Kiraz Medya Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Oruç Reis Mh. Giyimkent Sitesi Bulvarı 16.Sokak No:112/114 Esenler - İST T. +90 212 438 66 50 F. +90 212 438 66 51 Yayınlanan haber ve fotoğraflar kaynak gösterilmeden kullanılamaz. SektörArtı Dergisi’nde kullanılan tüm çizim ve tasarımlar, JaCoS Ticaret, Reklam ve Tasarım’a aittir. Banka Bilgileri JaCoS Ticaret, Reklam ve Tasarım Cemal Özcan SEZGİNER Finansbank Sefaköy Şubesi (1013) Hesap No: 43003542 IBAN: TR31 0011 1000 0000 0043 0035 42
Fiyatı : 5 TL
Kurumlar siber saldırılara karşı hazırlıklı mı? 5 Siber saldırılar iflasa kadar götürebiliyor 6 2017’nin dijital trendleri neler olacak? 7 IDC Endüstri 4.0 Konferansı, üst düzey yöneticileri buluşturdu 8 Android kullanıcısı IOS kullanıcısından daha sadık! 10 En küçük fonksiyonlu yazıcı TeknoSa’da 10 Dünyanın en güçlü oyun bilgisayara; Lenovo Y900 10 Leica Camera ve HUAWEI, yeni bir Ar-Ge Merkezi Kurdu 11 Mobil cihazlarda korunma bilinci 12 ESET’ten ‘Oyun Bağımlılığı Araştırması ve Testi’ 12 Fidye yazılımlar Android’i tehdit ediyor 14 Bilgisayar oyunlarında kara para aklıyorlar 15 Keytorc, dünyanın önde gelen 20 test hizmeti şirketi arasında 16 Kirobo Mini insanlarla dost oluyor 16 Türkiye’nin yenilikçi bulut santral servisi 16 Veerifone prestijli ödüllerin sahibi oldu 17 Mikro Yazılım Perakende Ürünleri Eğitimi 18 Finans dünyası, IDC Türkiye etkinliğinde 19 İşte Doları yükselten 5 neden 20 Yeni tüketim trendleri oyun planını değiştiriyor 21 Mobil ödemelerde Türkler Avrupa birincisi 22 TEB, Fintech Future Four ile girşimci fikirleri destekliyor 23 2017’de vergileri dolaylı olarak ödeyeceğiz 24 IFC’den Türkiye’ye 1.8 Milyar Dolar finansman 26 QNB, Finansbank’ı satın aldı 28 Artık şirketler de Enpara.com’lu oluyor 29 Dijital dönüşüm, sigorta sektörünü nasıl etkiliyor 30 Aksigorta’dan Kobi’lere sigorta desteği 31 Ekonomi otomatik katılım ile “BES“lenecek 32 Aksigorta’dan 3. çeyrekte; 18 Milyon TL kar 33 Anadolu Hayat Emeklilik; Otomatik katılım sektöre hız kazandıracak 34 Anadolu Hayat Emeklilik brüt karını yüzde 16 artırdı 36 AvivaSA, “BES“te tecrübesine güveniyor 37 “BES”te katılımcı sayısı 20 milyon kişiye ulaşacak 38 Vakıf Emeklilik’in faizsiz fon performansı 40 Kredi Odeabank’tan Enerji Tekno Ray Solar’dan 41 23. Dünya Enerji Kongresi sona erdi... 42 Dünyanın ilk hibrid iklimlendirme sistemi 44 Airfel, kombi kullanıcılarını kışa hazırlıyor 46 GE, bölgedeki ilk akıllı fabrikasıyla Türkiye’de 47 Aksa’dan jeneratöre uzaktan erişim teknolojisi 48 GE ve Türkler Holding RES için birlikte... 49 EWE Türkiye’den, Kayseri’ye Güneş Enerjisi Santrali Yatırımı 50 IDC Konferansı perakende sektörünü bir araya getirdi 52 2017’de maaşlar yüzde 9 zamlanacak 54 50 ülke bakanı 26. Dünya Posta Kongresi için İstanbul’da buluştu 54 Türkiye’de çalışanların en büyük sıkıntısı maaş 55 AFA, ABD’de yatırım fırsatları için Türkiye’de 55 İstanbullu taksite temkinli yaklaşıyor 56 AB fonlarından yararlanmak için 10 ipucu 56 E-ticaret Girişimcilerine 5 Altın Öneri 57 Yurtdışında eğitime olan ilgi rekora koşuyor 58 SMG’den şirketlere özel müzik deneyimi 60 Türkiye’deki gençler patron olmak istiyor 60 10 pratik yolla bağışıklık sisteminizi kışa hazırlayın 61 Yerli stentler ihracatın gözdesi 61 En yaygın 10 zihin kontrolü tekniği 62 Balparmak ambalajlarında, rakım bilgileri 64 Üç dilim baklava için 2 saat zumba 64 Avrasya Tüneli “2016’nın en iyi tünel projesi“ seçildi 66 İstanbul Avrupa’da ilk 9 ayda 101 bin 351 konutta hayat başladı 67 Yapı sektöründe geleceğin stratejik ürünü: Borlu çimento 68 İnşaatın yeni yol haritası: Karbonu azalt, inovatif yaklaş, geleceği planla! 69 Teknoloji oturma odamızda; Mobilyalarımız akıllanıyor 70 Henkel, Gebze’de yeni fabrikasının temelini attı 72 İnşaat sektörü, Vodafone ile yarına hazırlanıyor 73 Doğuş Lojistik’te MuuM imzası... 74 Gönye Proje Tasarım’dan özel satış ofisi: Tual Adalar 74 İnşaat sektörü teknolojide hangi noktada? 75 Sağlık için iş yerinde rahatlık önemli 75 Osmangazi Köprüsü’ne BASF imzası 76 Türk halkı konuttan vazgeçmiyor 76 İzwood ve İzmob fuarları Nisan’da İzmir’de 76 Aston Martin Rapide S ile fark yaratıyor 78 Toyota Hilux 4X2 Otomatik Vitesli 79 Honda’nın 3 boyutlu yazıcıdan çıkan mikro otomobili 79 Ford’da “Bir Başka“ dönem başladı 80 Fiat Egea Hatchback dizel otomatik seçeneğiyle 81 Hyundai 40 yılda 23 milyon araç ihraç etti 82 Citroen, Paris Otomobil Fuarı’nda 83 Lexus IS 1 Milyon adedi aştı 84 Yeni Honda Civic Sedan üretimi başladı 84 Cacharel’den San Francisco Ruhu & ‘Traveler Style‘ 85 Columbia ile farklı tasarımlar 85 Türk kulüplerine örnek olacak hikaye; Atletico Madrid 86 Sosyal medyanın şampiyonu; Galatasaray 87 Ronaldo’ya özel krampon CR7 bölüm 3: ‘Discovery‘ 88 Structure 20: Zamanda yolculuk 88 Seyircisiz futbol krizi tırmanıyor 89 Soğuk havada doğru egzersizin 10 altın kuralı 89 Türk kadını güzellik için ne kadar harcıyor 90 Quantum’un iyileştirici gücü saçlarınızda 90 Çin eski nükleer tesisini turizme açtı 91 Erken rezervasyonda lider ülke; Küba 91 Tatilin bitmesine en çok biz üzülüyoruz 91 Bu kış kayak tatili nerede yapılmalı? 92 Hotels.com’dan 9 milyon ücretsiz gece! 92 Hedef şehirler listesinde İstanbul, Avrupa’da yine 3. sırada 93 Dünya turizmi Antalya’da buluşuyor 94 Tarım ve Hayvancılık Sektörlerine Fuar Bereketi 96 Kadın çiftçiler işveren oluyor 97 Türkiye’nin ilk markalı organik ihracatı gerçekleşti 97 Egeli üreticilerden pazarlama atağı... 98
editörün notu
BES kapıya dayandı...
T
ürkiye ekonomisi son dönemde oldukça çalkantılı bir süreçten geçiyor.Vatandaşı ilgilendiren kur hareketinin yanı sıra gündemi uzun zamandır meşgul eden Bireysel Emeklilik Sistemi’ne otomatik katılım da, Ocak 2017 itibariyle hayatımıza girecek. En çok merak edilenlerden birisi de sistemin vatandaşa katkıları ne olacak. Otomatik katılım nasıl sağlanacak. Bu konuyla ilgili yetkililer tarafından yapılan açıklamaya göre kademeli olarak çalışanlar sisteme dahil edilecek. İsteyen iki ay sonra sistemden çıkabilecek. Yüzde 25 devlet katkısı devam ederken katılımı süren vatandaşlar için 1000 TL ekstra katkı da öngörülüyor.
Topluma etkileri neler Ülkemizde, bireysel emeklilik sistemi (BES), sosyal güvenlik sisteminde 1999 yılında 4447 sayılı yasa ile yapılan reformun bir parçası ve kamu sosyal güvenlik sisteminin bir tamamlayıcısı olarak düşünülerek 7 Ekim 2001 tarih ve 4632 sayılı “Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu” ile düzenlendi. Bu kanuna göre, bireysel emeklilik sistemi, kamu sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı olarak, bireylerin emekliliğe yönelik tasarruflarının yatırıma yönlendirilmesi hedefleniyor. Türkiye’de bireysel emeklilik sistemine yönelik reform yapılmasının amaçları; kamu sektörünün borçları, kayıt dışı
istihdam sonucu artan yük, aktif/pasif oranındaki adaletsizlikler olarak sayılıyor. Bununla birlikte hatırlatılması gereken en önemli nokta, Bireysel emeklilik sistemi ülkemizde ayrı bir sosyal güvenlik kuruluşu değil sosyal güvenlik sisteminin tamamlayıcısı durumunda bulunuyor. Bireysel Emeklilik Sistemi (BES), 25 Kasım 2016, EGM verilerine göre 6.554.252 kişiye ulaştı. Katılımcıların toplam fon tutarı 52 milyar TL’ye yaklaşırken, devlet katkısı da 7 Milyar TL düzeyine ulaşmış. Bu sayının otomatik katılımla beraber artması bekleniyor. Bununla birlikte, özel emeklilik fonlarının bireysel tasarruf ve yatırıma yönelik katkılarının yanı sıra topluma yönelik önemli etkileri de bulunuyor. Genel olarak, emeklilik fonlarının uzun vadeli yapısı, fon miktarının büyüklüğü ve kurumsal yatırımcı kimliği ile sermaye piyasalarındaki etkinliği bu sistemin uygulandığı ülkelerin ekonomik gelişmelerinin ana nedenlerinden birisini oluşturuyor. Sektör Artı Dergisi olarak bizde bu sayımızda hazırladığımız dosya çalışması ile bu alanda çalışan sektör oyuncularına sorular yönelttik. Bu uygulama bize neler getirecek ? Ekonomiyi ve sigortacılık alanlarını nasıl etkileyecek ? Sorularına yanıt aradık. Keyifli ve bilgilendirici bir bölüm oldu. Umarım okuyucularımızın beklentilerini karşılar...
İSMOB Fuarı’na ve mobilya sektörüne özel bir bakış...
S
ektörlerin buluşma noktası olarak planladığımız Sektör Artı Dergisi, birçok alanda yankı uyandırdığı gibi mobilya sektöründe yer alan firmalarında ilgisini çekti. Sektör Artı dünyanın üçüncü, Türkiye’nin en büyük mobilya fuarı İSMOB’ta yer alarak okuyucuları ile buluşacak. 10-15 Ocak 2017 tarihleri arasında
www.sektorarti.com 4
Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek etkinlikten önce yayınlanacak Ocak sayımız ile bu alana ışık tutmaya çalışacağız. Özel röportajlarımız ile 200 ülkeye ihracat yapan Türk mobilya sektörünün üreticileri ile bu alanın beklentilerini ve gelişmelerini sizlere aktaracağız.
Kurumlar siber saldırılara karşı hazırlıklı mı? Kurumların yüzde 23’ü siber güvenlik harcamaları için bütçe ayırmazken, toplam BT bütçesinin yüzde 11 ile 30 arasında bir kısmını siber güvenliğe ayıranların oranı yüzde 50’yi buluyor.
C
SC’nin Türkiye’de faaliyet gösteren 250 kurumun katılımı ile gerçekleştirdiği siber güvenlik araştırmasına göre, son beş yıllık dönemde siber saldırıların sayısında artış yaşandı. Sadece kötü niyetli yazılımlar ve bilgisayar korsanları değil, çalışanlar da farkında olmadan şirketlerinin siber güvenliklerini tehdit ediyor. CSC’nin “Türkiye’deki şirketlerin siber güvenlik yaklaşımı” konulu araştırmasına göre, ticari kuruluşların yüzde 47’si, 2011 yılından bu yana maruz kaldıkları siber saldırıların sayısında artış olduğu görüşünde birleşiyor. Şirketler, siber güvenliği tehdit eden temel risk faktörlerini kötü niyetli yazılımlar, hacker saldırıları ve kendi çalışanları olarak görüyor.
Yüzde 23 siber güvenlik için bütçe ayırmıyor Araştırmaya göre, Türkiye’deki şirketlerin dörtte üçünün halen uygulamakta olduğu bir siber güvenlik politikası bulunmuyor. Bu kurumların yüzde 43’ü siber güvenlik politikalarını günlük, haftalık ve aylık
bazda gözden geçiriyor ve revize ediyor. Kurumların yüzde 23’ü siber güvenlik harcamaları için bütçe ayırmazken, toplam BT bütçesinin yüzde 11 ile 30 arasında bir kısmını siber güvenliğe ayıranların oranı yüzde 50’yi buluyor. Yüzde 10’luk bir kesim ise toplam BT bütçesinin yüzde 31’inden fazlasını siber güvenlik için harcadığını ifade ediyor.
Çalışanlar da bir güvenlik tehdidi Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 47’si, son beş yıl içerisinde karşı karşıya kaldıkları siber saldırıların sayısında artış olduğunu belirtiyor. Siber saldırıların başlıca kaynaklarında ise kötü amaçlı yazılımlar yüzde 94 ile başı çekerken, hacker’lar yüzde 68, çalışanlar yüzde 42, eski çalışanlar yüzde 33 ve rakipler yüzde 28 ile siber güvenliği tehdit eden diğer faktörler olarak sıralanıyor. Araştırmaya katılan kurumların yüzde 77’si, çalışanlarını siber güvenlik politikalarının bir parçası görürken, çalışanlar açısından en büyük riskler bilgi güvenliği ve verilerin sızdırılması olarak öne çıkıyor.
5
Siber saldırılar iflasa kadar götürebiliyor
irketler için her geçen gün daha da büyük bir tehdit haline gelen siber saldırılar, büyük mali kayıplar yaşatıyor. Araştırmalara göre siber saldırıların şirketlere maliyeti ABD’de 114 milyar doları bulurken, Türkiye’de de milyar dolarlar seviyesine ulaştı. Siber saldırıya uğrayan şirketlerin kısa bir zaman içerisinde iflas riski ile karşı karşıya kalabileceğinin altını çizen Ofisim.com CEO’su Serdar Turan, bu tür kayıpların sadece şirketleri değil müşterileri de etkilediğini belirtti. Her şirketin acil eylem planını oluşturması gerektiğini söyleyen Turan, aynı zamanda siber güvenlik tatbikatlarının planlanması ve uygulanması gerektiğinin altını çizdi.
Bilgi ve yetkinlik yeterli düzeyde değil Siber saldırılardan hasarsız kurtulmanın kolay olmadığını vurgulayan Ofisim.com CEO’su Serdar Turan, “Yüzde yüz güvenlik diye bir şey yok.
Şirketler teknoloji ile donanırken ortak beklenti veriye kesintisiz ve kolay şekilde erişmek, verileri depolamak, yedeklemek ve korumak oluyor. Şirketler, siber saldırılara karşı öncelikle hazırlıklı olmalı. Bir siber saldırı ihtimaline karşı sistemlerin devamlılığı, veri güvenliği nasıl sağlanacak, kısa, orta ve uzun vadede kimler ne yapacak, riskler nasıl aza indirilecek gibi sorular yanıtlanmalı. Ayrıca acil eylem planı oluşturulması ve hazırlıklı olma adına siber güvenlik tatbikatlarının planlanması gerekiyor” dedi. Siber güvenlik konusunda Türkiye’de bilgi ve yetkinliğinin arzu edilen düzeyde olmadığını söyleyen Turan sözle-
6
rini şöyle tamamladı: “Siber güvenlik konusunda henüz yolun başındayız. Ülkemizdeki yetişmiş insan kaynağının hızlı bir şekilde giderilmesi gerekiyor. Bu konuda bilinirliğin artırılması, siber güvenliğin basit bir yazılım ve donanımla çözülemeyeceğinin farkına varılmalı. Yetkin personeller eşliğinde, gerçekleştirilen her ürün ve sağlanan her hizmetin güvenlik açısından sistematik bir şekilde analiz ediliyor olması, bizi ileride siber saldırılara karşı çok daha güvenli kılacaktır.”
2017’nin dijital trendleri neler olacak? Facebook’un ardından Twitter’ın da video içeriklerine dair düzenlemeleri, kullanıcıların ve bu alana ilgi duyan markaların daha sık şekilde video paylaşmalarını sağlayacak.
A
jans Dijital Kalem, 2017 yılında dijital alanda öne çıkacak trendleri açıkladı. Trendlerle ilgili bilgi veren Ajans Dijital Kalem Başkanı Özkan Özbey, mecraların farklılaşmasına ve çeşitlenmesine rağmen, içeriğin her zaman kral olarak kalmaya devam edeceğini ve özellikle video tabanlı içeriklerin 2017 yılında hızla yükselmeye devam edeceğini belirtti. Özbey, tüm dünyada mobil kullanımının hızla artmasının, yaklaşık 2 milyar insanın aktif olarak kullandığı sosyal medya ağlarının çoğalmasının, nesnelerin interneti ve yapay zeka gibi teknolojilerdeki büyük yükselişin, 2017 yılında dijital alandaki pazarlama uygulamalarının önemini daha da artıracağının altını çizdi.
Live streaming videolar
İçerik her zaman kraldı ancak şimdi videolu içerikler daha da öne çıkıyor. Tüm sosyal medya platformlarının “live streaming” destekli bir altyapıya dönmeleri ile birlikte “izle ve geç” kavramı bu alanda iyice oturmaya başlayacak. Facebook’un ardından Twitter’ın da video içeriklerine dair düzenlemeleri, kullanıcıların ve bu alana ilgi duyan markaların daha sık şekilde video paylaşmalarını sağlayacak.
Sosyal medyada süreli içerik zamanı
Kullanıcıların birebir olarak yönlendirdikleri ve arşivlenen içeriklerle dolu bir sosyal medya ağlarını artık unutmanın vakti geldi. Periscope ile başlayan ve Snapchat, Scorp gibi uygulamalarla devam eden kısa süreli içerik kavramı, sosyal medyaya yön vermeye devam ediyor. Paylaşılan içeriklerin belirli bir süre ile yayında kalması, markaların da stratejilerini bu hızlı tüketim çağına göre düzenlemesini gerektiriyor. Facebook’un
canlı yayınları, Instagram Stories gibi uygulamalar “hızlı ve sonlu içerik” kavramını destekliyor.
Sanal gerçeklik deneyimi
Pazarlama uzmanları uzun zamandır, hedef kitleleri ile nasıl empati kuracaklarını ve onların davranış biçimlerini nasıl daha iyi anlayacaklarını bulmaya çalışıyorlar. Son dönemde teknolojisi iyiden iyiye artan sanal gerçeklik, bu alanda yepyeni bir yol açmış gibi duruyor. Müşteriye sunulacak deneyimin önceden görülmesi ve hissedilmesi ile birçok kurum müşteri ile daha sıkı bağlar kurma yoluna gidecek. Pazarlamacılar, müşteri deneyiminin en uç noktaya çıkarıldığı sanal gerçeklik ile yepyeni bir mecra ile daha yakından tanışmaya hazırlanıyorlar.
Yeni reklam mecrası; Mesajlaşma Aplikasyonları
MIRC ile başlayan mesajlaşma geleneği, son dönemde Whatsapp ile hızla yükselişini sürdürüyor. Facebook’un Mobil Messenger’ı, Snapchat, WeChat gibi uygulamalar artan mobil kullanımıyla birlikte her geçen gün yaygınlaşmaya devam ediyor. 2017 yılında bu uygulamaların sayısının ve içerisindeki reklam alanlarının artması bekleniyor. Mobil uygulamaların artması ile birlikte hızla yükselecek kullanıcı sayısı da şimdiden medya satın almacıların iştahını kabartıyor. Yakın zaman önce Snapchat’te reklam döneminin başlaması, Whatsapp’ın paralı ilanlara olan bakış açısını biraz yumuşatması bu trendin göstergeleri.
Bulut servisleri üzerinde pazarlama
Bulut uygulamaları 2016 yılına damgasını vurdu. Birçok kurum pazarlama, satış, lojistik, insan kaynakları gibi faaliyetleri bulut uygulamaları ile yönetmeye başladı. Üstelik sadece kurumlar değil, akıllı telefonlardaki geniş bant internet kullanımının artması, bu alan üzerinde yapılabilecek pazarlama çalışmaları için de ışık tutuyor. Bir adım ileriye giden uzmanlar, yapay zeka ile bulut servislerini üzerinde neler yapılabileceği üzerinde çalışmalar yapıyorlar.
Fijital pazarlama
Dünya’da bu süreç yaklaşık beş sene önce başlamış olsa da Türkiye’de fijital kavramının geçmişi henüz çok yeni. Yaklaşık 2 senedir Türkiye’de konuşulan fijital kavramı, tüketici ve marka arasında oluşan ekosistem içerisinde fiziksel ve dijital pazarlama dünyalarının bir araya gelmesinden oluşuyor. Fijital kavramı, fiziksel ile dijital deneyimleri harmanlayarak tüketiciye en doğru yoldan ve ölçümlenebilir şekilde ulaşılmasını sağlayacak yöntemlerden biri olacak.
7
IDC Türkiye, Endüstri 4.0 Konferansını İstanbul’da gerçekleştirdi. 12 Ekim’de yapılan etkinlikte Türkiye’de faaliyet gösteren önemli firmalardan yöneticiler sunum yaptı. SektörArtı Dergisi ve Bültennet. com editörleri de etkinliği takip ederek notlarını paylaştı.
8
IDC Endüstri 4.0 Konferansı, üst düzey yöneticileri buluşturdu
I
nternational Data Corporation (IDC), Türkiye’de ilk defa düzenlediği “Endüstri 4.0” konferansını İstanbul Wyndham Grand Levent Hotel’de 12 Ekim’de gerçekleştirdi. Etkinlikte, çok sayıda sektör temsilcisi kendi kurumları içerisindeki akıllı teknolojilerin kullanımıyla ilgili deneyimlerini paylaştı. Üretim sektöründeki en son küresel trendlerin tartışıldığı bu etkinlik, aynı zamanda Türkiye’deki endüstrinin geleceğine dair derinlemesine analizlere sahne oldu. Konferansta tartışılan ana konular arasında; Mobilite, Büyük Veri / Analitik, Bulut, Robotik, 3D Yazıcı, Nesnelerin İnterneti, Bilişsel Sistemler, Yeni Nesil Güvenlik, Artırılmış & Sanal Gerçeklik gibi konular yer aldı. Konferansta ekonomi ve üretim alanında çok sayıda CIO, BT Müdürü, COO, CTO, Üretim Müdürü, Tedarik Zinciri Müdürü, Ar-Ge
Müdürü, Satınalma Müdürü ve Mühendis katıldı. Konferansın açılışında konuşan IDC Türkiye Ülke Müdürü Nevin Çizmecioğulları etkinlik hakkında bilgi verdi. Çizmecioğulları, 2011 yılında ortaya çıkan Endüstri 4.0 devriminin; iş güvenliği, kalite, verimlilik, kolay yönetilebilirlik, ekonomik büyüme ve istihdam, bilgi teknolojilerinin esnekliği sebepleriyle özellikle imalat ve hizmet sektörüne etki edeceğini ifade etti. Çizmecioğulları şöyle devam etti; “ “Üretimde Rekabetçilik” teması ile oluşturduğumuz konferansımızda sektör liderlerine yer vermek istedik. Birlikte paylaşımda bulunmanın tüm bileşenlere faydalı olacağını düşündük. Etkinliğimizde gün boyunca; Dördüncü sanayi devrimi tam olarak nedir ve nerede ortaya çıktı?, Ülkemizdeki lider kurumlar Endüstri 4.0 stratejisinde ne kadar yol aldı? Bu konuda ne tür teknolojiler - çözümler var? sorularına yanıt arıyoruz.”
Önemli isimler konferansta sunum yaptı
Konferansta ayrıca; Borusan Holding CIO’su Ali Fuat Çötelioğlu, Hugo Boss BT Yöneticisi Erkut Ekinci, GE Digital Türkiye Genel Müdürü Uygar Doyuran, Koç Sistem Pazarlama ve Satış Genel Müdür Yardımcısı Barış Öztok, İTÜ ARI Teknokent Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Deniz Tunçalp, Erdemir Grubu Grup Bilgi Teknolojileri Koordinatörü Tunç Noyan, Intel Nesnelerin İnterneti ve Gömülü Sistemler Direktörü Koray Çandır, Ford Otosan BT Direktörü Hayriye Karadeniz, Mercedes-Benz Türk A.Ş. BT Altyapı ve Operasyon Kısım Müdürü Burak Demircan, Şişecam IT Strateji ve Planlama Müdürü Gökmen Eriş, Esan-Eczacıbaşı BT Müdürü Figen Demirhan, Eczacıbaşı Holding CIO’su Levent Kızıltan, The Coca-Cola Company Global Services CIO Teoman Buyan, Zorlu Holding CIO’su Murat Zeren, Kale Holding IT Direktörü Hasan Uğur sabah seansında sunumlarını yaptı. Verilen aranın ve öğle yemeğinin ardından paylaşımlara devam edildi. Konferansa katılan ve sunum yapan diğer isimler arasında da; Fortinet Teknik Müdür Melih Kırkgöz, Tofaş Yöneticisi İlhan Göksü, Pargesoft Ülke Müdürü Kaan Altunterim, Check Point Güvenlik Danışmanı Gökhan Hasköylü, Boğaziçi Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümü’nden Prof.Dr. Aslı Sencer yer aldı. Sunumların ardından paralel iki farklı oturum gerçekleştirildi. Oturumda Endüstri 4.0’a hazırlıklar, Digital dönüşümde siber güvenliğin önemi, akıllı teknolojilerin çalışma hayatına etkileri, yeni nesil casusluk konuları tartışıldı. Konferans ödül töreni ve mini konser ile sona erdi.
9
Android kullanıcısı IOS kullanıcısından daha sadık!
n
11.com, Apple’ın yeni telefonu iPhone 7’ye yönelik tüketici ilgisini ölçmek için müşterileri içinden bini aşkın katılımcıyla bir anket düzenledi. Anket sonuçlarına göre Android kullanıcılarının iOS kullanıcılarına oranla işletim sistemlerine daha sadık kaldığı ortaya çıktı. Yapılan araştırma kapsamında kişilerin şu anda hangi işletim sistemini kullandıklarına ve gelecekte hangi işletim sistemine sahip cihazlardan yana tercih yapacaklarına dair sorular yöneltildi. Verilere göre katılımcıların yüzde 76’sı Android kullanıcısı çıkarken, sadece yüzde 20’lik kesimin IOS kullanıcısı olması dikkat çekti. Anket sonuçlarında önümüzdeki üç ay içinde Android kullanıcılarının sadece yüzde 16’sının yeni iPhone 7’yi satın
almayı düşünmesi, Android kullanıcısının IOS kullanıcısına göre işletim sistemine daha sadık olduğu sonucunu doğurdu.
iPhone 7’ye olan ilgi ne durumda ? Araştırma verilerine göre yeni iPhone 7 ile ilgili pozitif ve nötr görüş verenlerin oranı yüzde 71 olurken, yüzde 29’luk kesim kesinlikle beğenmediğini belirtti. Nötr ve pozitif görüş veren yüzde 71’lik gruba 3 ay içerisinde satın almayı düşünüp düşünmedikleri sorulduğunda ise, yüzde 21’inin yeni iPhone 7’den edineceği ortaya çıktı. IOS kullanıcılarının yüzde 39’u 3 ay içerisinde yeni iPhone 7 sahibi olmayı istediğini belirtirken, Android kullanıcılarının sadece yüzde 16’sı IOS’a geçeceğini belirtti.
Dünyanın En Güçlü Oyun Bilgisayarı; Lenovo Y900
D
ünyanın en güçlü dizüstü oyun bilgisayarı Lenovo Y900, 6. Nesil Intel® Core i7 işlemcisi, 64GB belleği, 17,3 Full HD ekranı, alttan aydınlatmalı klavyesi ve termal soğutma özelliği ile tam bir oyun canavarı. Tek tuşlu turbo boost özelliği ile işlemciyi overclock ederek anında performansı artırabilme olanağı sağlayan bu güçlü bilgisayar sayesinde oyunlarda tüm rakiplerinize meydan okuyacaksınız. Lenovo Y900, Dolby® Home Theater™ sertifikalı JBL® hoparlör ve derin bas hoparlör desteği ile kullanıcılarına çok yönlü bir ses deneyimi yaşatırken, en net ve berrak seslerle oyun keyfinizi artırıyor. Üstelik optimize edilmiş termal soğutma sistemi sayesinde ekrandaki bol aksiyon karşısında bile bilgisayarınız ısınmayacak. Lenovo Y900’ün siyah üzerine renkli alttan aydınlatmalı mekanik klavyesi, değiştirilebilir WASD tuşları ve
10
özelleştirilebilir çok renkli aydınlatma ayarlarıyla, karanlıkta bile oyunları konforlu bir şekilde oynayabilmenize olanak tanıyor. Windows 10 Home ile donatılmış, NVIDIA GeForce GTX 980M ekran kartı, 17,3” Full HD ekranı ve yansıma önleyici Düz Geçiş teknolojisi sayesinde gerçek canlı renk deneyimi ve 180°’ye varan geniş izleme açısı sunan Lenovo Y900 dizüstü bilgisayar ile dilediğiniz yerde en zorlu mücadelelere girebilirsiniz.
En küçük çok fonksiyonlu yazıcı TeknoSA’da
Dünyanın en küçük çok fonksiyonlu yazıcısı olma özelliği taşıyan HP DeskJet 3775 ve 3785 modelleri ilk kez ve sadece TeknoSA mağazalarında satışa sunuluyor.
T
IME Magazine tarafından “Tüm Zamanların En Etkili 50 Cihazı” listesinde gösterilen, dünyanın en küçük çok fonksiyonlu yazıcısı olma özelliğini taşıyan HP DeskJet 3775 ve 3785 modelleri ilk kez ve sadece TeknoSA mağazalarında satışa çıkıyor. Boyutlarıyla fark yaratan, tasarımlarıyla ise göz dolduran HP Deskjet 3775 ve 3785 ile akıllı telefon ya da tabletten kolayca baskı almak mümkün. Baskının yanı sıra tarama ve kopyalama özelliğine de sahip bu çok fonksiyonlu yazıcılar, çok yer kaplamayan küçük boyutuyla dikkat çekiyor.
Kendi küçük marifeti büyük
“HP All-in-One Remote” ve OS çözümleri sayesinde mobil bir cihaza yazıcı kurup baskı almak ise her zamankinden daha kolay oluyor. Ücretsiz uygulama, kullanıcılara baskı ve kopyalama gibi kilit öneme sahip işlevleri, aralarında Apple™, Android™ ve Windows® cihazlarının da bulunduğu çoğu akıllı telefon ve tabletten gerçekleştirme imkânı tanıyor. Kullanıcılar Wi-Fi Direct (4) kullanarak mobil cihazlarından anında baskı almaya başlayabiliyor ve yazıcılarına herhangi bir ağa gereksinim olmadan erişebiliyor. İlk kez ve sadece TeknoSA mağazalarında teknoloji severler ile buluşan HP Deskjet 259 TL’lik uygun fiyatıyla, lansman dönemine özel 39.90 TL değerinde “HP Social Media Snapshots” 25’li fotoğraf kağıdı hediyesi ile birlikte satışa sunuluyor.
Leica Camera ve HUAWEI, yeni bir Ar-Ge Merkezi kurdu Max Berek Innovation Lab yeni optik sistemler, sayısal görüntü işleme, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik alanlarında Ar-Ge çalışmaları yürütecek.
H
UAWEI ve Leica Camera AG, mevcut stratejik işbirliklerini ortaklaşa yönetecekleri “Max Berek Innovation Lab” adında bir Ar-Ge merkezi kurdu. Merkez, iki şirketin optik mühendislik alanında uzun süreli teknoloji işbirliğini duyurmasından yedi ay, dünya çapında başarı ve çok sayıda ödül kazanan HUAWEI P9 ve P9 Plus akıllı telefonların piyasaya sürülmesinden ise beş ay sonra faaliyete geçti. Leica’nın, Almanya’daki genel merkezinde yer alan laboratuvar, çeşitli fotoğrafik uygulamalardaki ve mobil cihaz uygulamalarındaki görüntüleme kalitesini artırmak için optik sistemlerin ve yazılım tabanlı teknolojilerin gelişimini daha da ileriye taşıyacak. Ayrıca laboratuvar, sayısal görüntüleme, artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) çözümleri de sunacak.
Veri trafiğinin yüzde 90’ını görüntü ve videolar oluşturacak Leica Camera AG’nin büyük hissedarı ve Danışma Kurulu Başkanı Dr. Andreas Kaufmann Max Berek Innovation Lab’ı kurarak HUAWEI ve Leica Camera AG’nin başarılı stratejik ilişkilerinin kapsamını genişlettiğini ve görüntüleme alanında çığır açan teknolojilerin araştırılması ve geliştirilmesi konusunda işbirliğini genişlettiklerini vurguladı. HUAWEI’in kurucusu Ren Zhengfei ise, gelecekteki veri trafiğinin %90’ını görüntü ve videoların oluşturacağını ifade ederek, Max Berek Innovation Lab’ın görüntü ve video kalitesinde sürekli gelişmelere öncülük edeceğini, akıllı telefon kamerası pazarına en son yenilikleri getirirken tüketicilere daha büyük bir değer sunacaklarını belirtti.
11
Mobil cihazlarda korunma bilinci Premium kullanıcıların yararlanabildiği Proaktif AntiTheft özelliği, my.eset.com sitesi üzerinden çalıntı ya da kayıp cihazın konumunu bulmayı kolaylaştırıyor. leme, uzaktan siren, GPS Yer Tespiti gibi ekstra özellikler de var. Premium versiyonunda ise kullanıcılar; zamanlanmış tarama, şarj halindeyken tarama, gelişmiş proaktif Anti-Theft fonksiyonu, my.eset.com entegrasyonu, SMS & Arama filtrelemesi ve güvenlik denetimi gibi özelliklerden yararlanabiliyorlar. Premium kullanıcıların yararlanabildiği Proaktif Anti-Theft özelliği, my.eset.com sitesi üzerinden
D
ünyanın önde gelen antivirüs yazılım kuruluşlarından ESET’in cep telefonları ve tabletlere yönelik yazılımı ESET Mobile Security, Android’in resmi mağazası Google Play üzerinden bugüne dek 10 milyon kez indirilerek, en beğenilen güvenlik uygulamalarından birisi oldu. ESET Mobile Security, Google Play’de 4,7 puan ortalamasına ulaşarak, en yüksek puan alan güvenlik uygulamalarından (A top rated security app) biri olarak öne çıktı. Ürünü değerlendiren toplam 406 bin 782 kişinin oylarıyla bu yüksek puan ortalamasına ulaşan ESET Mobile Security, Andoid işletim sistemli akıllı telefonlar ve tabletler için gerçek zamanlı antivirüs koruması sunuyor. Masaüstü ve dizüstü bilgisayarların satışı düşme trendinde iken, tabletler ve özellikle de akıllı telefonların kullanımı çığ gibi artıyor. Bu gelişme siber suçluların da dikkatinden kaçmıyor. Bilgisayarlara yönelik siber tehditlerin neredeyse tamamı artık akıllı telefonlara da uygulanıyor. Hatta sadece mobil cihazlara yönelik zararlı yazılımlar var.
Ücretsiz ve ücretli premium seçenekler
ESET Mobile Security (EMS), güçlü güvenlik özellikleriyle siber tehdit endişesi yaşamadan Android deneyiminin keyfini sürdürebilmek üzere tasarlandı. Ücretsiz ve ücretli premium olmak üzere iki versiyona sahip olan EMS, ücretsiz versiyonda komple cihaz taraması ve indirilen uygulamaların taranması gibi temel özellikler sağlıyor. Ayrıca uzaktan kilit-
12
çalıntı ya da kayıp cihazın konumunu bulmayı kolaylaştırıyor. Bu özellik, PIN kodu/parolanın yanlış girilmesi ya da farklı bir SIM kartının takılması durumunda telefonun ön ve arka kameralardan görüntü alarak kullanıcıya gönderilmesini sağlıyor. Ayrıca batarya kritik seviyeye ulaştığında cihazın bulunduğu son konum da kullanıcıya iletiliyor. Cihaz üzerindeki bütün verilere ise my.eset. com internet arayüzü üzerinden ulaşılabiliyor.
ESET’ten ‘Oyun Bağımlılığı Araştırması ve Testi’
E
SET, online oyun oynayanları mercek altına aldı ve oyunlara ilişkin bağımlılıklarını inceledi. Yapılan araştırmaya göre her on oyuncudan biri, 12 ile 24 saat arasında sürekli oyun oynadığını dile getirdi. Oyuncuların yüzde altısı ise tek seferde 24 saatten uzun süre oyun başından kalkmadıklarını söyledi, ki bu da tam iki günü fantezi dünyasında geçirdiklerini gösteriyor. Katılımcıların yüzde 10’u günde iki ile beş saat arası zamanı oyuna harcadıklarını aktardı. Yüzde üç kadarı ise on saatten fazla zaman harcıyor. İlginç bir şekilde kendilerini oyuna fazla kaptırıp kaptırmadıkları sorulduğunda ise sadece yüzde 14’ü kaptırdıklarını itiraf edebiliyor.
Oyunda korunmuyorlar Katılımcılara oyun oynadıkları bilgisayarda güvenlik yazılımı kullanıp kullanmadıkları sorulduğunda yüzde 52’si aşağıdaki nedenlerle kullanmadıklarını söyledi: • % 1’i bilgisayarı yavaşlattığından şikâyet etti. • % 8’i oyunda kesintiye neden olduğunu belirtti. • % 20’si ihtiyaç duymadığını söyledi. • % 13’ü açılan pencereleri sevmediğini söyledi.
b. 2-5 saat c. 5 saatten fazla 2. Günde ortalama ne kadar süreyi oyuna harcıyorsunuz? a. En fazla 2 saat b. 2-5 saat c. 5 saatten fazla 3. Güvenlik yazılımının bilgisayarınızı yavaşlattığını düşünürseniz kapatır mısınız? a. Hayır, oyun için güvenlikten ödün vermem b. Oyuna bağlı c. Kesinlikle, önce oyun, sonra güvenlik Sonuç: A’lar çok: Hafif Oyuncu
Çalışmadaki diğer bulgulara göre kullanıcılara bilgisayarlarını yavaşlattığı için güvenlik yazılımlarını kapatıp kapatmadıkları da soruldu. Yüzde 36’sı kapattığını söyledi.
Bazı oyunları oynamaktan hoşlanıyorsunuz ama bir süre sona sıkılıyorsunuz. Sonuçta gerçek dünya daha heyecanlı.
Test: Oyun bağımlısı mısınız?
Güzel bir oyun seansına hayır demezsiniz fakat ne zaman bırakacağınızı biliyorsunuz.
ESET, oyun bağımlısı olup olmadığınızı anlamak için bir test hazırladı:
1. Bir video oyununu kesintisiz oynadığınız en uzun süre nedir? a. En fazla 2 saat
B’ler çok: Ortalama Oyuncu
C’ler çok: Oyunkolik Oyun ile aranıza asla hiçbir şey giremez. Gerçek dünyada ne olduğu umurunuzda olmadan saatlerce sandalyeye yapışık oyun oynayabilirsiniz.
13
Fidye yazılımlar Android’i tehdit ediyor
G
lobal antivirüs yazılım şirketi Bitdefender’ın son verilerine göre, hızla yayılan siber tehdit fidye yazılımlar, 2016’nın ilk yarısında Android işletim sistemi kullanıcılarının ana tehdidi haline geldi. Dosyalarını geri almak için fidye ödemeye razı olan kullanıcılar, siber suç aktivitelerinin daha çok para kazanarak yükselmesine neden oluyor. Dünyada 500 milyondan fazla kullanıcıyı koruyan antivirüs yazılım şirketi Bitdefender’ın son Android istatistikleri, AndroidSLocker fidye yazılımının, 2016 yılının ilk yarısında Danimarka’da kötü amaçlı yazılım bulaştığı raporlanan mobil cihazların neredeyse yarısına, Almanya’nın ise %25’ine bulaştığını gösteriyor. Avustralya %21,54 ile 3. sıradayken, İngiltere %16,48 ile 4. sırada yer alıyor. Amerika’da ise fidye yazılımın %16 oranında olduğu görülüyor.
Kilitli ekran şifresi değiştiriliyor En yaygın mobil işletim sistemi Android’de, cihazı kitleme girişiminde bulunan ve silinmesi oldukça zor olan fidye yazılımlar saptandı. Android fidye yazılım örnekleri genellikle cihazı kilitliyor ve gerçek bir şifreleme olmamasına rağmen kilidi açmak için kullanıcıdan ödeme istiyor. Bazı fidye yazılımlar SD kart içindeki dosyaları gerçekten şifrelerken, bazıları ise kullanıcıları korkutup talep ettiklerini alabilmek
14
Android fidye yazılımları kötü amaçlı .apk dosyalarının veri aktarımlarını gerçekleştirebilmek için kullanıcıların etkileşimlerine ihtiyaç duyuyor.
için pes ettirmeye odaklanıyor. Fidye yazılım örneklerinden bir tanesi de kilitli ekran şifresini değiştirerek, cihaz üzerindeki tehdidi algılayıp yok edebilecek güvenlik çözümünü çökertmeye çalışıyor. Android fidye yazılımları kötü amaçlı .apk dosyalarının veri aktarımlarını gerçekleştirebilmek için kullanıcıların etkileşimlerine ihtiyaç duyuyor. Bunu gerçekleştirirken deneyimli kullanıcıları alt etmeleri zor oluyor ancak teknoloji konusunda daha az deneyimli kullanıcıları kolayca kandırıyorlar. Fidye yazılımın dağılımı için en yaygın yöntemlerden biri ise kötü amaçlı yazılım reklamları. Bu süreç, kötü amaçlı yazılım geliştiricilerinin güvenilir sitelerdeki reklam alanlarını satın alıp bu alana “zehirli” reklamlar yerleştirmesiyle gerçekleşiyor. Bu alana tıklandığında kullanıcı sahte satın alım sitelerine yönlendiriliyor veya sistem güncellemesi altında cihazlara bulaşabilen dosyalar indirtiliyor.
Bilgileri geri almak isteyenler, para ödemeye razı Global antivirüs yazılım kuruluşu Bitdefender’ın Kasım 2015’te fidye yazılım mağdurlarıyla gerçekleştirdiği araştırmada, kullanıcıların yarısının verilerini geri alabilmek için 500 dolara kadar ücret ödemeye razı olduğu ve mağdurların yarısının da böyle bir ödeme yaptığı ortaya çıktı. İngilizler kişisel dokümanları, fotoğrafları ve işle ilgili belgeleri için 400 pounda kadar fidye ödemeye razı olurken, Almanlar 210 euro, Amerikalılar ise 350 doları gözden çıkarabiliyor. Bu durum da, fidye yazılım sektörünü şaşırtıcı miktarda kazançlı hale getirerek, siber suç aktivitelerinin ilerlemesine neden oluyor. Android fidye yazılımlarından korunmak için tavsiyeler; • Bilinen, ödüllü bir mobil güvenlik çözümü kullanın. • Üçüncü partilerden gelen yan yükleme uygulamalarından kaçının ve uygulamaları her zaman resmi uygulama mağazalarından indirmeye özen gösterin. • Verilerinizi yedekleyin. • Siber suçluların cihazınızın kontrolünü ve kişisel verilerinizi ele geçirmemesi için uygulamalara verdiğiniz izinleri dikkatlice okuyun. Şirketler ise özellikle şu noktalara dikkat etmeli; • Çalışanların cihazlarını yönetmek ve mobil güvenlik yazılımı yüklemek için bir Mobil Cihaz Yönetimi platformu kullanın. • Bir yedekleme çözümü edinin. • Kullanıcıların güvenli olmayan uygulamalar yüklemesini ve resmi olmayan uygulama mağazalarını kullanmasını sınırlayın. • İçerik filtreleme çözümleri ile e-posta sunucularını koruyun.
Bilgisayar oyunlarında kara para aklıyorlar
B
ilgisayar oyunlarında oldukça popüler bir gelir modeli haline gelen oyun içi eşya, sanal oyun para birimi ya da indirilebilir içerik satışı sistemi siber suçluların hedefi oldu. Dijital para birimlerini ve oyun platformlarını kullanan suçlular, buradaki mali denetim boşluğunu kullanarak para aklama girişimlerinde bulunuyor. İnternet ve veri güvenliğinde 26 yıllık tecrübesiyle küresel çözüm sağlayıcı Trend Micro, bilgisayar korsanlarının oyun platformlarını kullanarak nasıl para akladığını araştırdı. Siber suçlular, ilk adımda oyun içindeki hatalardan ve kodlama açıklarından faydalanarak oyun içi sanal para birimi biriktiriyorlar ya da zararlı yazılımlar kullanarak diğer oyuncuların kullanıcı hesaplarını ele geçiriyorlar. Burada olta saldırısı başta olmak üzere birçok sosyal mühendislik yöntemi kullanarak, özellikle dijital oyun dağıtım platformlarındaki hesapları ele geçirmek siber suçlular arasında oldukça revaçta. Bu şekilde oyunla ilgili elde ettikleri dijital varlıkları internet üzerinde satışa çıkarıyorlar. Siber suçlular kimi zaman bu satış ilanlarını sosyal medya üzerinden de verebiliyorlar. Siber korsanlıkla elde ettikleri dijital varlıkları satarak para kazanan bu kişiler, sonrasında alınan ödemelerin izini kaybettirebilmek için bu parayı hemen dijital para birimlerine çeviriyorlar.
Trend Micro’nun yaptığı araştırma siber suçluların yasadışı faaliyetlerinde kazandıkları paraları aklamak için bilgisayar oyunlarındaki satın alınabilen içerikleri kullandıklarını ortaya çıkardı. 63’ünde en az bir kişi bilgisayar oyunu oynuyor. Oldukça büyük bir pazarı temsil eden bilgisayar oyunları sektörünün son dönemdeki önemli gelir modellerinden biri de oyun içi satın almalar. Bu şekilde oyuncular ekstra ödeme yaparak bazı özel içeriklere sahip olabiliyorlar. Eğlence Yazılımcıları Derneği (ESA)’nın verilerine göre ABD’deki oyuncuların yüzde 65’i oyun içinde gerçek para kullanarak satın alma yapma isteğine sahip.
Oyun içi satın almalara dikkat...
Bilgisayar oyunları yıllar içindeki büyük gelişimleriyle birçok insana eğlencenin doruk noktasında olduğu büyülü bir dünyanın kapılarını açtılar. Sadece ABD’de hane halkının yüzde
15
Keytorc, dünyanın önde gelen 20 test hizmeti şirketi arasında İngiltere merkezli Test Magazine, Keytorc’u yazılım testi alanında dünyanın önde gelen 20 şirketi arasında gösterdi.
Y
azılım testi konusunda dünyanın en saygın yayınları arasında yer alan İngiltere merkezli Test Magazine, Keytorc’u önde gelen 20 test hizmeti şirketinden biri olarak gösterdi. Dergi, Keytorc’u okuyucularına tanıttığı yazıda, 2005 yılından bu yana faaliyet gösteren şirketin müşterilerinin en az hata ve en yüksek performans ile çalışan bilgi teknolojileri çözümlerine en az maliyet ile sahip olmalarını sağlamak için çalıştığına dikkat çekti. Yazıda ayrıca, Keytorc’un bankacılık, sigorta, telekom ve BT gibi sektörlerden güçlü referanslara sahip olduğu ve dört kıta üzerinde 20 ülkede proje geliştirdiği vurgulandı. Keytorc Yönetici Ortağı Barış Sarıalioğlu, “Her zaman ifade ettiğimiz gibi, Türkiye, yazılım ve yazılım testi alanında know-how ihraç eden nadir ülkelerden biri konumunda bulunuyor. Türkiye’de doğan bir marka olarak Keytorc’un bu listede yer alma başarısını göstermesinin de ülkemizin bu alandaki gücünü bir kez daha açıkça ortaya koyduğuna inanıyoruz” dedi.
Kirobo Mini insanlarla dost oluyor Toyota, Kirobo Mini’yi insanlara benzer bir etkileşim kuracak şekilde geliştirdi. Toyota, Kirobo Mini ile insanların hayata ve topluma daha fazla katılacaklarını öngörüyor.
T
oyota, uzayda konuşan ilk robot olarak tarihe geçen Kirobo’nun bir insan avucuna sığacak kadar küçük bir versiyonunu geliştirdi. İnsanların duygularını anlayan ve onlarla arkadaşlık eden Kirobo Mini, ayakta 34 cm oturduğunda ise 10 cm boyutunda. İçerisindeki kamerayla insanların yüz ifadelerini analiz ederek onların duygularını anlamaya çalışan Mini robot Kirobo, bu ifadelere göre karşısındaki kişiye insansı tepkiler veriyor. Kendi sesinin tonunu ve hareket tarzını da konuştuğu kişiye göre belirleyen Kirobo
16
Mini, sahipleriyle vakit geçirdikçe onların sevdikleri ve sevmedikleri şeyleri de hatırlıyor. Kirobo Mini, kompakt boyutları sayesinde her yere kolaylıkla taşınabiliyor ve Bluetooth yoluyla akıllı telefonlara bağlanarak da kontrol edilebiliyor. İnsanlara bir arkadaş gibi davranmaya programlanan Kirobo Mini, onlarla olan gündelik konuşmalarında ellerini ve başını oynatarak konuştuğu kişinin yüzüne bakıyor. Kirobo Mini, gelecek yıldan itibaren Japonya’da 392 dolarlık fiyatıyla satışa sunulacak.
Türkiye’nin yenilikçi bulut santral servisi
B
ireysel ve kurumsal müşterilerine bütünleşik telekom hizmetleri sunan alternatif telekom şirketi Millenicom, Türkiye’nin önde gelen Bulut Santral ağı ile 3000’den fazla kullanıcıya ulaşıyor. KOBİ’lerin maliyetleri düşürürken, iş yapış şekillerini iyileştirmek üzere başlatılan servis ile Millenicom, Türkiye’de alternatif telekom sektörünün öncülüğünü sürdürmeyi hedefliyor. Millenicom Bulut Santral Servisi, yeni iş kuran, ya da işini profesyonelleştirmek isteyen KOBİ’lere bir dijital santralin tüm özelliklerini yatırım yapmalarına gerek kalmaksızın kazandırıyor. Bu servis ile karşılama mesajı, kuyruk oluşturma, birimler için farklı karşılama grupları kurma gibi işlevlerin tamamı ücretsiz olarak sunuluyor.
Ofis dışındayken de iletişim mümkün
Millenicom Bulut Servisi sayesinde aynı zamanda, şirket yöneticilerinin müşterilerle kurdukları iletişimi yakından takip edebilecekleri çağrı kaydı dinleme fonksiyonu ile çalışanların görüştükleri numaraları ve görüşme sürelerini gösteren ücretsiz çağrı raporları sağlanabiliyor. Sabit masa telefonlarını mobil hale getiren, çağrı başlatma, çağrı alma ve anlık mesajlaşma gibi Millenicom, Bulut Santral hizmetlerini bir arada sunan Millenifon mobil uygulaması ile şirket sahiplerine ofiste bulunmadıkları zamanlarda da ulaşım sağlanabiliyor. Santral kullanıcılarının aynı şirkete kayıtlı olmaları gerekmeden, birbirleriyle ücretsiz olarak iletişim kurmalarına fırsat veren servis, aylık 39 TL’den başlayan maliyetlerle sunuluyor. Servis ile ilgili detaylı bilgiler www.milleni.com.tr adresinde bulunabiliyor.
Verifone prestijli ödüllerin sahibi oldu
V
erifone, Avrupa’daki en büyük ve en prestijli bulut bilişim yarışmasında “En İyi Bulut Bilişim Dönüşüm Metotları Avrupa kategorisinde ikincilik ödülünü kazandı. Verifone, geliştirdiği teknolojiyle, perakende sektöründe önemli bir dönüşümün öncüsü konumunda olduğunu da bir kez daha kanıtladı. Bulut bilişim teknolojisini POS terminallerine entegre eden perakende çözümüyle birinciliğe layık görülen Verifone’un ödülünü, 22 Kasım’da Ritz Carlton Hotel’de düzenlenen ödül töreninde, Verifone Güney Doğu Avrupa, Türkiye ve Türki Cumhuriyetler Genel Müdürü Onur Altınbaş aldı. Euro Cloud Awards 2016’nın Türkiye Ödül Töreni CEO Paneli’nin açılış konuşmasını yapan Onur Altınbaş, Verifone’un değişimin takipçisi değil, değişimi ilk olarak gerçekleştiren olma hedefiyle, sektöre kazandırdığı yenilikleri anlattı.
Ulusal düzeyde birincilik ödülü
Altınbaş, Verifone’un Avrupa Bulut Ödülleri Türkiye Birinciliği ile ilgili olarak ise şunları söyledi; “Ulusal düzeyde kazandığımız bu ödül, bizim için çok değerli ve gurur verici. Bizi bu ödüle layık görenlere Verifone ailesi ve şahsım adına tekrar teşekkür ederim.150’den fazla ülkede elektronik ödeme sistemlerinde küresel çözüm sağlayan Verifone olarak, insan odaklı değişimi göz önünde bulundurarak, tüm dünyayla bağlar kurmayı ve kurulan bağları güçlendirmeyi hedefliyoruz. Dünyada 29
milyon cihaz ve Türkiye’de 1,5 milyon POS’a servis veren tecrübemizle, iş dünyasına yaratıcı çözümler sunmaya devam edeceğiz.”
Bulut bilişim teknolojisi tasarruf sağlıyor
Verifone, bulut bilişim teknolojisini POS terminallerine entegre ederek perakende sektöründeki tüm şirketlere verimlilik ve maliyet avantajı sunuyor. 35 yıllık tecrübesiyle Verifone, “Yeni Nesil Ödeme Kaydedici Cihaz” düzenleme sürecini kolaylaştırmak için geliştirdiği Olivetti Verifone MX 915 ECR bütünleşik yazarkasa POS cihazı ile esnaf ve KOBİ’lerin hayatını kolaylaştırıyor. Verifone’un bu inovasyonuyla, bankacılık ödeme uygulamaları, yemek kartı uygulamaları, kontör yükleme, dijital kuponlar, sadakat programı gibi her biri ayrı terminal gerektiren servisler, artık tek bir cihazla yönetilebiliyor. Bu teknoloji, sadece şirketlerin ilk yatırım maliyetlerini azaltmanın yanısıra, gün sonu işlemine olan ihtiyacı ortadan kaldırarak finans/muhasebe yönetimini de kolaylaştırıyor. Verifone’un bulut tabanlı perakende çözümleri sayesinde, POS cihazından geçen ciro, mağaza sayısı gözetmeksizin genel merkezden anında takip edilebiliyor. Üstelik bu yenilik, gerçek zamanlı satış faaliyeti takibi, anlık rapor oluşturma, kampanya yönetimi ve muhasebe entegrasyonu gibi işlemlerin de rahatça gerçekleştirilmesine olanak sağlıyor.
Verifone, alanındaki en prestijli ödüllerden olan Avrupa Bulut Ödülleri’nin (Euro Cloud Awards) Türkiye birincisi oldu.
17
Mikro Yazılım Perakende Ürünleri Eğitimi
İ
stanbul Sheraton Grand Ataşehir Hotel’de düzenlenen eğitime, Mikro Yazılım’ın tüm Türkiye çapında hizmet veren iş ortaklarından, 100 kişinin üzerinde teknik ekip katıldı. Mikro Yazılım Teknik Destek Departmanı tarafından 4 kişilik uzman kadro ile 2 tam gün olarak verilen eğitim müfredatı kapsamında, özellikle Mikro Yazılım’ın yeni nesil yazarkasalarla ilgili güncel ürün ve çözümleri teknik olarak katılımcılara uygulamalı olarak anlatıldı. Mikro Yazılım Genel Müdür Yardımcısı Alpaslan Tomuş, firmanın perakende sektöründe de lider oyunculardan biri olduğuna dikkat çekerek, ürün odaklı eğitimlerinin yoğun ilgi gördüğünü belirtti. Tomuş, ilerleyen dönemde diğer ürün gruplarına yönelik eğitimlere de devam edeceklerini açıkladı.
Mikro Yazılım Perakende Çözümleri?
Firmanın perakende alanına yönelik özel çözümleri şöyle sıralanıyor; Stok Yönetimi, Hizmet ve Masraf Yönetimi, Satın Alma Yönetimi, Satış Yönetimi, Finans Yönetimi, Karar Destek Sistemi, Mağaza/Market Yönetimi, Promosyon Yönetimi, Akaryakıt İstasyonu Yönetimi.
Türkiye’nin önde gelen yazılım şirketlerinden Mikro Yazılım, perakende sektörüne yönelik ürün ve çözümlerini 3-4 Kasım tarihlerinde İş Ortaklarına yönelik düzenlediği bir eğitimle kapsamlı olarak anlattı.
18
Mali onaylı POS ve yeni nesil yazarkasalar (ÖKC) ile mükemmel uyum: Türkiye genelinde yaygın ve mali onay almış olan hemen tüm POS ve yeni nesil yazarkasalar (ÖKC) ile entegre çalışabilme özelliğine sahip. Marka bağımsız entegrasyon yeteneğiyle Mikro Yazılım Perakende, teknik altyapısı uygun olan POS cihazları ve PC POS çözümü yardımıyla satışları da anlık olarak takip edebilme imkânı sunuyor. Bu sayede stok, cari ve muhasebe verileri gün sonunu beklenmeden elde edilebiliyor. Perakende ile entegre olabilen diğer cihazlar: Sistem terazileri, barkod yazıcı ve okuyucuları, kiosklar, elektronik raf etiket sistemleri vb. Online Satışta e-Dünya: Perakende, elektronik platformda, işletmeler arası e-ticaret (B2B) ve firmadan müşteriye yönelik e-ticaret (B2C) her türlü iş yapış biçimini destekleyecek şekilde tasarlandı. Bu sayede nihai
müşterilere internet ortamından satış (online satış) yapabilmek için her türlü geliştirme kolayca yapılabiliyor. Şirketler, perakende ile mağazalar arasında iletişim kurabilme, anlık stok bilgisi tutulabilme, ürün bilgisi gönderebilme, sipariş alabilme, satış ve tahsilat işlemlerini takip edebilme şansına kavuşuyor. Kullanıcı Dostu ve Kişiselleştirilebilir Ekranlar: Kullanıcı deneyimi açısından ele alınarak geliştirilen RETAIL’de klasik menüye ek olarak geliştirilen yeni nesil MetroStyle ekran seçeneği, kullanıcılara sık kullandıkları menüleri kendi masa üstlerinde toplayabilme ve işlemlerini pratik şekilde gerçekleştirebilme olanağı sunuyor. Birden fazla yabancı dili destekleyen ve işlemleri farklı döviz cinsleriyle takip edebilmeye imkân veren RETAIL, ithalat ve ihracat yapan işletmelere, uluslararası kurallara uygun dokümantasyon hazırlıyor ve dövizle alınıp satılan ürünlerde ya da enflasyonist ekonomi şartlarında alternatif finans kontrolü sağlıyor. Geliştirmeye Açık Bir Platform: Windows ortamında geliştirilen RETAIL, kullanıcılarına birçok ayrıcalıklı işlemi kolaylıkla yapabilme esnekliğini sunuyor. Raporların kullanıcı tarafından geliştirilebilmesi, gerektiği durumlarda farklı veritabanlarıyla birleştirilebilmesi, örnek ve gelişmiş sorgular yardımıyla kullanıcıların kendi analiz küplerini oluşturmasına olanak tanır. Akaryakıt İstasyonlarına Özel Modül: RETAIL, 7/24 hizmet veren akaryakıt istasyonlarına özel fonksiyonları da barındırıyor. Pompadan istasyon marketine, satın alma süreçlerinden muhasebeye kadar istasyonların tüm operasyonlarının yönetilebildiği Retail, aynı zamanda vardiya hesapları, market otomasyonu, kredi kartlı ve veresiye satışlar gibi özellikler içeriyor. RETAIL akaryakıt modülü sayesinde iş akışlarınızı; akaryakıt satışları, market satışları, bakım ve servis, satın alma, finans ve muhasebe başlıkları altında kategorilendirmeniz mümkün.
Finans dünyası, IDC Türkiye etkinliğinde
I
DC ( International Data Corporation ), Finans Teknoloji Konferansı’nda, finans sektörünün önemli isimlerini buluşturdu. Etkinlik 20 Ekim’de Swissotel’de yapıldı. Konferans’ta, sektörde yaşanan en son yenilikler ele alınırken, müşteri deneyimini zenginleştiren konular tartışıldı. Türkiye’de faaliyet gösteren kurumsal firmalardan önemli isimler konuşmacı olarak etkinlikte yerini aldı. Konuyla ilgili açıklamalar yapan IDC Türkiye Ülke Müdürü Nevin Çizmecioğlulları; “Geleceği düşünen bankalar, sigorta şirketleri, sermaye piyasası şirketleri ve devlet finans kuruluşları için ‘olmazsa olmaz’ haline gelen dijital dönüşümün hızlı bir şekilde yayılması, her bir kuruluşun farklı derecede başarılar elde etmesini sağlıyor. Çok kısa bir zaman içerisinde, çoklu-kanal yapılarının kurulduğuna, müşterileri izleme ve anlama yöntemlerinin dönüşümüne, fiyatlandırma ve ürün gruplarındaki ilerlemelere ve daha birçok farklı yenilikçi gelişmenin ortaya çıkışına şahit olduk” dedi.
IDC, 20 Ekim’de İstanbul Swissotel’de “Finans Teknoloji Konferansı”nı ikinci defa gerçekleştirdi. tık, yeni fikirler geliştirip; bulut, mobilite, büyük veri gibi yeni nesil teknolojilerin, müşteri deneyimini nasıl dönüştüreceğini keşfetmenin tam zamanı. Bu teknoloji yatırımları ile inovasyonu mümkün kılmak ve bunu yaparken yeni nesil güvenlik yatırımlarını da yapabilmek zorluk teşkil ederken, aynı zamanda kayda değer fırsatlar sunmaktadır.”
Ödül töreni projeleri taçlandırdı
IDC Finans Teknoloji etkinliğinin en önemli anlarından birisi de, BT liderliklerinin gerçekleştirdikleri başarılı projeleri taçlandırmak için yapılan ödül töreni oldu. Finans sektöründe faaliyet gösteren kuruluşlar, başarılarını paylaşarak ödül almaya hak kazandı.
Teknoloji yatırımları ve inovasyon konusuna dikkat
Çizmecioğulları sözlerine şöyle devam etti: “Rekabetçi tehditler hala var ve üst düzey yöneticiler, böyle bir ortamda yavaşlama ve durma lükslerinin olmadığının farkındalar. Günümüzün finansal hizmetleri, sınırları daha da zorlamak için erken davranıp, yaşanan dijital zaferleri kullanarak daha da ileriye gitmek zorundalar. Ar-
19
İşte Doları yükselten 5 neden Dolar, TL karşısında son iki ayın zirvesine yükseldi. Doların değer kazanmasında hem yurtiçi hem de yurt dışında yaşanan gelişmeler etkili oluyor. Doları yükselten o nedenleri Destek Yatırım Menkul Değerler Araştırma Müdürü Murat Tufan analiz etti.
1-) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) faiz indirimlerine devam edeceği beklentisi TUİK’in açıkladığı enflasyon oranının gıda fiyatlarında yaşanan düşüş ile yüzde 7,28 seviyesine gerilemesi sonrası TCMB’nin faiz indirimlerine daha hızlı devam edebileceği beklentisi TL’yi zayıflatan etken olarak karşımıza çıkıyor. 2-) Moodys’in Not İndiriminin Etkisi ve S&P’nin Açıklamaları Moodys’in Türkiye’nin notunu yatırım yapılabilir seviyenin altına düşürmesinin etkileri devam ediyor. Karar sonrası tahvillerde yaşanan çıkış TL’nin değer kaybına neden oluyor. Aynı zamanda diğer bir kredi derecelendirme kuruluşu olan S&P yayımladığı raporda en kırılgan ülkeler olarak Venezüella, Arjantin ve Türkiye’yi işaret etmesi TL varlıkları üzerindeki kırılganlığı yükseltti. 3-) Brexit Açıklamaları Doları Güçlendiriyor İngiltere Başbakanı May’in 2017 yılı Mart ayına kadar İngiltere’nin Avrupa Birliğin-
20
den ayrılma sürecini başlatacağına yönelik ifadeleri Sterlinin sert değer kaybetmesinde etkili oldu. Piyasaların Brexit endişelerinin yeniden yükselmesi sonrası Dolara olan talebini yükselttiğini görüyoruz. 4-) FED Başkanlarının Açıklamaları ve Olumlu ABD Verileri FED üyesi Mester’in kasım ayında yapılacak olan toplantıda faiz artırımının canlı olduğunu ifade etmesi FED beklentilerinin yeniden fiyatlanmasında etkili oluyor. Öte
yandan ABD’den açıklanan olumlu imalat sanayi verisi büyümeye işaret etmesi faiz yükseltme ihtimalini arttırıyor. 5-) Deustche Bank Önderliğinde Avrupa Bankalarının Sorunları Deustche banka uygulanan 14 milyar dolarlık cezanın bankayı zora sokabileceğine yönelik endişeler Doların değer kazanmasında etkili oluyor. Deustche bankta yaşanan sorunların diğer bankalara sıçraması endişe yaratıyor. Deustche bank ve diğer önemli bankalarda toplu işten çıkartmaları Avrupa Birliği ekonomilerindeki sorunları yeniden gündeme gelebilir. Sonuç olarak, yukarıda bahsedilen etkenlerin devam etmesi halinde Dolar TL paritesinde yükselişlerin devamı yaşanabilir.
1- Başta gelişmekte olan pazarlarda olmak üzere dünya genelinde orta gelirli tüketici sayısı hızla artıyor. 2- Dijital teknolojideki ilerleme tüketicilerin ürün ve hizmet arama, seçme ve ödeme şekillerini kökten değiştiriyor. 3- İşgücüne katılan kadın sayısı arttıkça, kadınların alım gücü de yükseliyor.
Yeni tüketim trendleri oyun planını değiştiriyor
4- Kuşaklar arası fark, tüketim eğilimlerinde de belirgin bir ayrışma olduğunu gösteriyor.
Orta gelirli tüketici segmentinin genişlemesi, dijitalleşme, kadınların artan ekonomik gücü ve farklı kuşakların tüketim davranışları küresel olarak tüketim trendlerini değiştiriyor.
H
SBC Grubu için Trajectory tarafından, 20 farklı ülkeden 90 binin üzerinde tüketicinin görüşü ve iş dünyası liderlerinin değerlendirmeleri alınarak oluşturulan‘Tüketici Talebinin Geleceği’ raporu, şirketlerin tüketicilerin gelecekte şekillenecek istek ve ihtiyaçlarını karşılamak için bugünden hazırlık yapması gerektiğine ilişkin önemli sonuçlar ortaya koyuyor. Raporda, küresel olarak değişen demografik yapı ve tüketici davranışlarının gelecek yıllarda şirketler için yeni fırsatlar sunmanın yanı sıra şirketlerin geleneksel pazarlama stratejileri için değişimi zorunlu kılabileceği belirtiliyor. Rapora göre, dünya nüfusunun %90’ından fazlasının (7 milyarın üzerinde kişi) 2020 yılında tüketici olarak tabir edilen sınıfa dâhil olacağı tahmin ediliyor. Raporda küresel olarak giderek artan tüketici talebi karşısında şirketlerin pazara dahil olma planlarını şekillendirecek dört ana trend olduğu vurgulanıyor.
Orta gelirli tüketici sayısı hızla yükseliyor
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü verilerine göre; günümüzde dünya nüfusunun yedide birini oluşturan orta gelirli tüketiciler günlük 10-20 dolar arasında gelir elde eden bireyler olarak tanımlanıyor. 2020 yılında 3,2 milyara, 2030 yılında ise 4,9 milyara ulaşması beklenen orta gelirli tüketici sınıfının satın alma gücü, özellikle nüfusun yoğun olduğu Asya’daki şirketlerin stratejileri üzerinde büyük bir etki yaratacak. Raporda; bu segmente
odaklanan şirketlerin, tüketicilerin kültürel farklılarından kaynaklanan tercihlerini, satın almayı etkileyen bir faktör olarak göz önünde bulundurmaları gerektiği de vurgulanıyor.
Dijitalleşme tüketici beklentilerini şekillendiriyor
İnternet kullanımının özellikle mobil cihazlar yoluyla gittikçe yaygınlaşması, tüketicilerin çok daha fazla seçeneğe sahip olduğu ve her zamankinden daha yüksek bir farkındalık ile hareket ettiklerine işaret ediyor. 2020 yılında 6,1 milyar bireyin akıllı telefon kullanacağı tahmin ediliyor. Raporda; 1990’ların ortaları ile 2000’lerin ortaları arası doğumlu olarak tanımlanan Z Kuşağının, dijital teknolojilerin doğal kullanıcıları olarak, tüketim tercihlerinin, kullanım kolaylığı ve erişebilirlik ile ilgili beklentilerine göre şekillendiği belirtiliyor. Rapora göre; tüketicilerin mağazadan satın almak yerine online alışverişe yönelmesi ile ortaya çıkan davranış değişimi, hem gelişmiş hem de gelişmek-
te olan pazarlarda görülüyor. Örneğin Brezilya, Çin ve Türkiye gibi gelişmekte olan pazarlarda tüketicilerin %40’tan fazlası ayda en az bir kez internet üzerinden alışveriş yapıyor.
Kadınların ekonomik gücü artıyor
Kadınların ekonomik gücü dünya genelinde kayda değer şekilde artıyor. Kadınların elde ettiği gelirin, 2010 yılında 12 trilyon dolar iken, 2018 yılında 18 trilyon dolara yükselmesi bekleniyor. Rapora göre; bu segmenti hedeflemek isteyen şirketlerin, kadınların iş odaklı yaşam biçimlerine hitap edecek yansıtacak bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor. Konu ile ilgili yapılan anketler, erkek (%68) ve kadınların (%70), alışverişlerini güvenilir markalardan yapma konusunda benzer tutumlar sergilediklerini gösteriyor.
Tüketimde kuşak farkı sonucu belirleyecek
Rapor, Baby Boomers kuşağından Z kuşağına kadar nesiller arası farkın ekonomik önemini de ortaya koyuyor. Raporun sonuçlarına göre; 60 yaş üstü bireylerin satın alma gücü yükselmeye devam edecek ve 2020 yılında bu yaş grubu tarihte ilk kez 5 yaş altı bireylerin sayısını aşacak. Y kuşağının, finansal durumlarından daha az memnun olabileceğinin belirtildiği raporda; yine de çalışma yıllarının en parlak dönemine giren Y kuşağının ise diğer kuşaklardan farklı olarak varlık yerine deneyim sahibi olmaya öncelik verdiği belirtiliyor.
21
Mobil ödemelerde Türkler Avrupa birincisi Araştırma,tüketicilerin % 90’ı akıllı telefon kullansa da henüz sadece küçük bir bölümünün biyometrik ödeme onayını tercih ettiğini ortaya koydu.
M
22
astercard, 23 ülkede, 23 bin tüketiciyle yürüttüğü araştırma ile tüketicilerin dijital teknolojiye bakışlarını ve genel tavırlarını değerlendirdi. Araştırmaya göre Türk tüketiciler online bankacılığı ve online alışverişi yoğun kullanırken, kimlik doğrulama için parmak izi ve SMS ile gönderilen şifreleri tercih ediyor. Mobil ödemelerde Türkler % 72 gibi oranla Avrupa’da birinci sırada yer alıyor. Araştırmaya göre Afrika ve Orta Doğu’daki tüketicilerin %70’inden fazlası akıllı telefonlarıyla ödeme yapmaya hazırken, Batı Avrupa bu teknolojiye daha temkinli yaklaşıyor, henüz 5 tüketiciden sadece 2’si ödemelerini cep telefonlarıyla yapmaya sıcak bakıyor. Yine de tüketicilerin gözünde cep telefonları, plastik kartların alternatifi haline gelmiş durumda.
iyi bir şey olduğunu ve teknolojinin geleceğine olumlu baktıklarını belirtirken, sadece % 5 gibi küçük bir kısmı bu yeniliklerin olumsuz etkileri olduğunu düşünüyor. Avrupa ülkeleri ise yeniliklerin topluma etkileri konusunda diğer ülkelere kıyasla daha temkinli yaklaşıyor. Türk tüketicilerde genel sonuçlara benzer bir yapı söz konusu tüketicilerin üçte ikisi dijitalleşmeden memnun ve çoğu dijital hizmetlerin daha fazla alanda daha fazla kişi tarafından kullanılacağını düşünüyor. İnovasyonun pozitif etkileri konusunda cinsiyetler arasında bir görüş farklılığı dikkat çekmezken, 30-39 yaş aralığındaki katılımcıların inovasyonun pozitif etkilerine daha çok inandığı gözlemleniyor. Batı ve Orta Avrupa’da Türkler en hevesli takipçiler olarak göze çarpıyor.
Araştırmaya dahil olan 5 tüketiciden 4’ü sosyal ağlardaki, seyahat, alışveriş ve finans alanlarındaki teknolojik yenilikleri yeterli buluyor. Ancak sağlık, eğitim ve toplu ulaşım alanlarında yenilik beklentisi içinde olduklarını belirtiyor. Türkiye raporunda da katılımcıların % 40’ı sağlık, eğitim ve toplu taşıma alanlarında daha çok dijitalleşme gerektiğini belirtirken, % 25’i insan ilişkilerinde, ticarette ve seyahatte dijital çözümlerin gereğinden fazla ön plana çıkarıldığını düşünüyor.
Cep telefonunda güvenlik önemli
Avrupalılar temkinli davranıyor
SMS onayı tercih ediliyor
Tüm ülkeler toplam değerlendirildiğinde tüketicilerin yaklaşık üçte ikisi dijital yeniliklerin
Tüketiciler akıllı telefon kullansa da,biyometrik ödemede güvenlik konusunda çekiniyorlar; sonuçlar tüketicilerin daha fazla ikna edilmeye ihtiyaçları olduğunu gösteriyor. Bölge detayında baktığımızda, Batı ve Orta Doğu Avrupa yoğunlukla PIN kodu ve parmak izini, diğer bölgeler ise bunlara ek olarak SMS ile gelen şifreleri tercih ediyorlar. Türk tüketicilerinin % 39’u kimlik doğrulama için parmak izini, % 38’i ise SMS ile gönderilen şifreleri tercih ediyorlar. Doğrulama yöntemini belirlerken ise banka hesabının güvenliği ve kişisel bilgilerinin korunmasına dikkat ediyorlar. Üç Türk tüketiciden ikisi biyometrik doğrulamayı güvenli
Genel sonuçlarda teknolojik yeniliklere sıcak bakan tüketiciler, ödemeler söz konusu olduğunda güvenlik ve emniyeti en ön sıraya koyuyorlar. Hepsi, banka hesabı güvenliğini ve emniyetini en önemli konu olarak görürken, ikinci sıraya da kişisel bilgilerinin güvenliğini koyuyor. Ödeme sürecinin hızlı ve basit olması da tüketici için değerli. Türk tüketicilerin % 72’si ödemelerinde cep telefonunu tercih ediyor. Bunu, % 34’lük kullanımla tabletler takip ediyor.
buluyor, sadece % 19’unun güvenli olduğu konusunda şüpheleri bulunuyor.
Online bankacılık yoğun kullanılıyor Türk tüketicisi ayrıca online bankacılığı yoğun şekilde kullanıyor; bu hizmete web sitesinden olduğu kadar, bankaların aplikasyonları kanalıyla da ulaşıyor. Bankaların kredi kartı, banka kartı ve kredi hizmetlerinden de faydalanıyor. Online alışverişi de yoğun olarak kullanan Türk tüketicisi online alışverişin vakitten tasarruf ettirdiğini, hızlı, basit ve daha az maliyetli olduğunu düşünüyor. Sadece % 20’si istediğini bulamadığını söylerken, kişisel verilerinin güvende olmadığını düşünenlerin oranı % 7 gibi çok düşük bir oran.
TEB, Fintech Future Four ile girişimci fikirleri destekliyor Türk Ekonomi Bankası (TEB), Türkiye’den bankacılık ve finans dünyasını değiştirecek teknolojilerin çıkması amacıyla, finans teknolojisi konusunda fikir ve projeleri olan start up’lara özel yepyeni bir destek programı başlattı.
G
irişim Bankacılığı’ndan Melek Yatırım Platformu’na kadar birçok yenilikçi programla start up’ları destekleyen Türk Ekonomi Bankası (TEB), başlattığı Fintech Future Four Programı ile yenilikçi finans teknolojisi fikirlerine destek vermeye hazırlanıyor. Programa başvurmak isteyen takımlar, TEB Özel Melek Yatırım Platformu (www.melekyatirimplatformu. com) üzerinden başvurularını Türkçe ve İngilizce olarak yapabilecek. Başvuru yapacak takımların istenen özelliklerdeki kısa bir video ile hayallerindeki ürünün özellikleri, kattığı değer, kaynak ihtiyaçları, zamanlama, takım ve metodolojilerini anlatmaları bekleniyor. Program kapsamında TEB, start up’ların fikirlerini filizlendirmek için gereken finansal destek ve ticarileşme sürecinde gereken danışmanlık desteğini sunarak girişimcilerin kendi şirketleri ile dünya çapında başarıya ulaşmasını hedefliyor. Müşterini Tanı / Bilgi Güvenliği, Robo advisory, Sanal Müşteri İlişkileri Yönetimi, Gerçek Zamanlı Pazarlama, Yeni Nesil Ödeme/Üye İşyeri Teknolojileri, Sadakat /Oyunlaştırma konularında başvuru alan TEB, gelen başvurular arasından seçeceği 4 fikri kendi bilgi, araştırma, deneyim ve kabiliyetleri ile beraber hayata geçirmeyi istiyor.
Program kapsamında start up’ları neler bekliyor? Program süresince start up’ların projelerini geliştirebilmeleri için finans kaynağı, banka verileri ve banka uzmanlarına erişimini sağlayan TEB, bu fırsatlar karşılığında ortaya çıkacak ürünün pazar şartlarındaki ilk müşterisi olmayı hayal ediyor. Ayrıca TEB’in üst düzey yöneticileri takımlar ile danışmanlık toplantılarında bir araya gelerek fikirlerin ürüne dönüşmesine yardımcı olacak.
23
2017’de vergileri dolaylı olarak ödeyeceğiz
H
ükümet 2017 bütçe tasarısını TBMM’ye sundu. 645,1 milyar TL gider, 598,3 milyar TL gelir öngören bütçenin gelir kalemindeki aslan payı yine vergilerden geliyor. 511,1 milyar TL’lik gelir kalemi cebimize nasıl yansıyacak? KPMG Türkiye Vergi Bölümü Şirket Ortağı Emrah Akın, 2017’de cebimizden hangi kalemlerde ne kadar vergi çıkacağını anlattı. Yeni bütçe tasarısının satır aralarını yorumlayan KPMG Türkiye Vergi Bölümü Şirket Ortağı Emrah Akın, 2017 yılı için öngörülen 46,9 milyar TL’lik bütçe açığının, yüzde 60’lık bir artış anlamına geldiğini belirtti. Akın, 2017’de toplam bütçe gelirlerinin yüzde 85’inin vergi gelirlerinden sağlanacağını kaydetti. “2017’de dolaylı vergilerin cebimize ciddi şekilde yansıyacağı anlaşılıyor” diyen Emrah Akın, bütçede öngörülen başlıca vergi kalemlerini ve hedeflenen gelirleri şöyle sıraladı;
2017 yılında yüzde 13 gelir artışı bekleniyor
2017’de ret ve iadeler düşülmüş net gelir vergisi tahsilatının 108,9 milyar TL olması ön-
24
görülüyor. Bu rakam 2016’ya göre yaklaşık yüzde 13’lük artış anlamına geliyor. Net kurumlar vergisi tahsilatının ise 2016’ya oranla yüzde 13,3 artışla 46,2 milyar TL olması bekleniyor. Yani kurumlar vergisinde artış beklentisi, gelir vergisinden birkaç puan daha yüksek. Ancak Türkiye ölçeğindeki bir ülke için rakamlar tatmin edici değil. Bu durumun temel nedeni ise kayıt dışı ekonominin oranının GSMH’nın yüzde 20 ila 25’i arasında seyretmesi ve türlü önlemlere rağmen düşürülememesi. Özetle, kayıt dışı ekonomiye ciddi bir neşter vurmadan bu iki vergiden beklenen performansın görülmesi oldukça zor.
Bütçeyi ÖTV ve KDV sırtlıyor
ÖTV hem toplam bütçe gelirlerimiz içinde hem de toplam vergi gelirlerimiz içinde en yüksek paya sahip gelir kaynağı olarak öne çıkıyor. 2017 için planlanan (ret ve iadeler hariç) net ÖTV geliri yüzde 13,5 artışla 136,4 milyar TL. Yani 2017’de vergi gelirlerimizin yaklaşık yüzde 26’sı ÖTV’den gelecek. ÖTV’de her zaman olduğu gibi petrol ve doğalgaz ürünleri (66,5 milyar TL) ve tütün
mamulleri (36,6 milyar TL) başı çekiyor. Ardından 19,8 milyar TL ile motorlu taşıtlar vergisi geliyor. Üretici ve tüketicinin cebine doğrudan yansıyan ÖTV, KDV’nin matrahına girdiği için ek bir KDV yükü de yaratıyor. Basit bir hesapla, üzerinden toplam 136,5 milyar TL ÖTV alınan tüm ürünlerin yüzde 18 KDV’ye tabi olduğunu varsayarsak; bu ürünler üzerinden ÖTV aracılığıyla yaklaşık 25 milyar TL ek KDV tahsil edileceğini söyleyebiliriz. Nispi vergilerin, ürünlerin fiyatına ve dolayısıyla da enflasyona yansımaları da ciddi oluyor. Ör-
ÖTV hem toplam bütçe gelirlerimiz içinde hem de toplam vergi gelirlerimiz içinde en yüksek paya sahip gelir kaynağı olarak öne çıkıyor. yar TL civarında olacak. Yani 2017’de toplam vergi gelirlerinin yüzde 60’tan fazlası sadece ÖTV ve KDV’den gelecek. Bu tabloya bakarak, 2017’de vergi gelirlerindeki ağırlığın yine dolaylı vergiler lehine olduğunu söyleyebiliriz. Bu rakamlara 2017’de 13 milyar TL’yi aşacak olan Banka ve Sigorta Muameleleri ve 4,8 milyarlık Özel İletişim Vergisini de eklemek gerek.
Özel iletişim, motorlu taşıt ve damga vergileri
neğin, Merkez Bankası’nın hesaplamalarına göre, üzerinden yüzde 65,25 nispi ÖTV alınan bir paket sigarada meydana gelen 1 birimlik maliyet artışı, sigara fiyatına tam 8 kat yansıyor. Bunun sonucunda küçük maliyet artışları bile enflasyonu dramatik şekilde arttırıyor.
Dolaylı vergiler lehine şekilleniyor
2017 için tahsili öngörülen ÖTV ve KDV (dâhilde 101,9 milyar TL ve ithalatta 83,7 milyar TL) toplamı (ret ve iadeler hariç) 322,9 mil-
2017’de Özel İletişim Vergisi (ÖİV) için cebimizden 4,8 milyar TL çıkacak. 1999 Marmara Depremi’nin ardından “geçici” olarak getirilen ve sonradan kalıcı hale gelen ÖİV, iletişim maliyetleri üzerinde ciddi yük yaratıyor. Motorlu Taşıtlar Vergisi’nin bütçe tasarısı içindeki büyüklüğü 11,4 milyar TL. Neredeyse hiç tahakkuk ve tahsilat sıkıntısı olmayan MTV, 2017 bütçesi için de sağlam ve güvenilir bir vergi geliri olmayı sürdürüyor. 2017 Bütçe Tasarısı içinde Damga Vergisi de 15,4 milyar TL ile yerini almış durumda. Bu rakam 2016’ya göre Damga Vergisi’nin yüzde 12,8 artacağı anlamına geliyor. Bütçe Tasarısı’na göre dahilde alınan KDV’de yüzde 13,7, ithalatta alınan KDV’de yüzde 11,3 ve ÖTV’de ise yüzde 13,5 artış öngörülüyor.
Ekonomik dalgalanmalara dikkat
Emrah Akın, bütçedeki bu tabloyu şöyle yorumladı: “Tasarıdan anlaşılacağı üzere bütçe ve vergi gelirlerimiz büyük oranda “dolaylı vergilere” dayanıyor. Dolaylı vergilerin,
ekonomik konjonktürün olumsuz etkilerine çok daha hızlı tepki verdikleri düşünülünce, 2017’de yaşanabilecek ekonomik dalgalanmaların, bütçe gelirleri üzerinde -özellikle de ÖTV ve KDV kanalı üzerinden- ciddi etkisi olacağını öngörebiliriz. Muhtemel ekonomik dalgalanmalar ve/veya 2017’de gerçekleşme ihtimali olan seçimler/oylamalar neticesinde ortaya çıkacak gelir ihtiyacının, 2017’de ek vergisel tedbirleri sürekli gündemde tutacağını söylemek mümkün. Muhtemel gelir ihtiyacında, alınacak vergisel tedbirlerin ÖTV ve KDV artışına yönelmemesi ve kaynak ihtiyacının kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına alarak sağlanması daha yararlı olacaktır.”
25
IFC’den Türkiye’ye 1.8 Milyar Dolar finansman
D
ünya Bankası Grubu üyesi IFC, 2016 mali yılını Türkiye’de dördüncü defa rekor düzeyde yatırım gerçekleştirerek tamamladı. 2016’da IFC yatırımları sürdürülebilir enerji, altyapı yatırımları ve sürdürülebilir şehircilik, sermaye piyasaları gelişimi ve Türk şirketlerinin rekabetçi gücünü yükseltme ile yurt içi ve yurtdışındaki operasyonlarını desteklemeye odaklandı. IFC finansman sağlamak dışında ayrıca özel ve kamu sektörlerine danışmanlık yaparak, özel sektörün büyümesini destekleyecek çalışmalar gerçekleştirdi. 30 Haziran 2016’te sona eren mali yılda IFC Türkiye’de 18 projeye toplam 1.8 milyar dolar tutarında uzun vadeli finansman, sermaye yatırımı, vadeli faiz oranı takası ve kısa vadeli ticaret finansmanı sağladı. Geçtiğimiz mali yıla göre en büyük değişiklik IFC’nin sermaye yatırımlarında gerçekleşti. IFC 2016’da Türk şirketlerine bir önceki yıla göre % 70 artışla 625 milyon dolar tutarında sermaye yatırımı yaptı. Toplam yatırımın yaklaşık 300 milyon doları diğer finansal kurum ve kuruluşlardan sendikasyon kredisi olarak temin edildi. Ayrıca IFC’nin
26
Dünya Bankası Grubu kuruluşu IFC (Uluslararası Finans Kurumu) 2016 mali yılında Türkiye’deki özel sektöre toplam 1.8 Milyar Dolar finansman ve kaynak sağladı.
yeşil binaların yaygınlaşmasına, şirketlerin enerji verimliliğini yükseltmesine ve inovatif yeşil finansman projelerine aktarıldı. IFC Odeabank ile ilk yeşil mortgage kredisini desteklerken, Türkiye’den ilk defa TSKB’nin gerçekleştirdiği uluslararası piyasalardaki ilk yeşil/sürdürülebilir tahvil ihracına 50 milyon dolar yatırım yaptı. Dünya Bankası Grubu’nun “Sürdürülebilir Şehirler” projesi çerçevesinde IFC Türkiye’de belediyelerle işbirliklerini artırmaya devam etti. IFC 2016’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne Kabataş- Mecidiyeköy metro hattının inşası için 110 milyon Euro finansman sağlarken, İzmir, Antalya ve Bursa gibi şehirlerde de atık yönetimi ve taşımacılık alanlarında proje geliştirme ve finansman sağlamaya devam etti. Global Ticaret Finansmanı Programı (GTFP) çerçevesinde küçük ve orta ölçekli şirketlerin global ticaret sistemine entegre olmalarını desteklemek amacıyla 370 milyon dolarlık kısa vadeli ticaret finansmanı sağlandı.
5 yıllık plan ile toplam 9 Milyar Dolar
2016 mali yılı aynı zamanda IFC’nin Türkiye’deki faaliyetlerini düzenleyen beş yıllık Dünya Bankası Grubu Ülke Ortaklık Stratejisi’nin de son yılı idi. Dünya Bankası Grubu, doğrudan finansman, analiz ve danışmanlık hizmetleri ile Türkiye’nin yüksek gelirli ülke statüsüne geçişini desteklemeyi hedefliyor. Dünya Bankası Grubu beş yıllık plan doğrultusunda Türkiye’ye toplam 9 milyar dolar yatırım yaptı ve IFC 4.5 milyar dolarlık payla Türkiye’nin kalkınma hedeflerine katkıda bulundu. Toplam 4.8 milyar dolar tutarında bir portföy büyüklüğü ile Türkiye halihazırda IFC’nin en fazla yatırım yaptığı ikinci ülke konumunda bulunuyor. IFC’nin 30 yıl önce kurulan İstanbul ofisi ise tüm dünyada Washington DC dışındaki en büyük merkez ofisi konumuyla Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde 50’den fazla ülkeye hizmet sağlıyor.
Orta Doğu’da gerçekleştirmeyi hedeflediği enerji yatırımlarını desteklemek amacıyla Unit Investment NV’ye sermaye yatırımı yaptı. IFC ayrıca Akfen Holding’in çatısı altındaki Akfen Enerji’ye yüzde 16.67 oranında ortak oldu. Bu yatırım ile Akfen Enerji Türkiye’deki yenilenebilir enerji kapasitesinin yaklaşık üç katına yükseltilmesini ve sürdürülebilir enerji üretimi ile yerel doğal enerji kaynaklarının kullanımını hedefliyor. 2016 yılında IFC’nin bir diğer önemli sermaye yatırımı 215 milyon dolar ile Türkiye’nin en büyük uluslararası müteahhitlik şirketleri arasında yer alan Rönesans Holding’e oldu. Ortaklığın, Rönesans Holding’in rekabet gücünü artırarak küresel bazda büyümesine destek olması hedefleniyor
Bilgi paylaşımı için özel programlar
IFC dünyanın sadece özel sektöre odaklanan en büyük kalkınma kuruluşu olarak küresel bilgi birikimini ve deneyimlerini Türk özel ve kamu sektörü ile paylaşmaya devam etti. IFC müşterileri ile kurumsal yönetim, uluslararası iş standartları, çevre ve sosyal düzenlemeler gibi konularda etkinlikler düzenleyerek, sektörel oyuncuların bir araya gelmesine ve fikir alışverişinde bulunmasına yönelik fırsatlar sağladı. 2016 yılında IFC, Fin-Tech, Girşimcilik ve Atık Yönetimi konularında yuvarlak masa toplantıları düzenledi. Ayrıca Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu tarafından yürütülen Bağımsız Kadın Direktörler Projesi (BKD) kapsamındaki 3. Türkiye Kadın Direktörler Konferansı’na destek oldu.
Sürdürülebilir şehircilik için projelere destek
IFC ve Dünya Bankası Grubu’nun Türkiye’deki önceliklerinden birisi Türkiye’nin iklim değişikliği hedeflerini gerçekleştirmesine ve şehirlerin sürdürülebilir ve çevreci bir yaklaşımla büyümesini sağlamaya destek olmak. Bu anlayış doğrultusunda IFC’nin geçen yıl yaptığı yatırımların 455 milyon doları, yenilenebilir enerji kaynaklarının artırılmasına,
Ortaklıklarla piyasaya dahil oldu
2016 yılında IFC Türkiye’de hisse yatırımlarını önemli ölçüde artırdı. Finansal sektörde IFC, Fibabanka’ya yüzde 10 oranında ortak oldu ve Lübnan merkezli Bank Audi’nin Türkiye’deki iştiraki Odeabank’ın 1 milyar TL’lik sermaye artırımına 110 milyon dolara eşdeğer Türk Lirası katkı sağlayarak bankaya hissedar oldu. Altyapı ve enerji sektörleri ise IFC’nin Türkiye’deki yatırım programında önemli bir pay aldı. IFC, şirketin Avrupa ve
27
QNB, Finansbank’ı satın aldı
T
ürkiye’nin en büyük beşinci özel bankası olan Finansbank, QNB Group’un satın alması sonrasında faaliyetlerini QNB Finansbank adıyla sürdürme kararı aldı. Grubun Orta Doğu-Afrika pazarındaki köklü geçmişi ve deneyiminin getireceği sinerjiyle gücüne güç katan QNB Finansbank, kurumsal, ticari ve dış ticaretin finansmanında ölçek büyüterek Türkiye ekonomisine olan katma değerini artırmayı hedefliyor. Qatar National Bank (QNB) Group’un bu yıl Haziran ayında satın alma sürecini tamamlamasının ardından kurumsal kimliğini yenileyen Finansbank, 20 Ekim 2016 tarihinden itibaren QNB Finansbank adıyla faaliyet göstermeye başladı. 1987 yılında kurulan, 2001 yılı sonrasında hızlı bir büyüme grafiği çizerek Türkiye’nin beşinci büyük bankası haline gelen banka, gelecek dönemdeki hedeflerini kamuoyuyla paylaşmak üzere QNB Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Aras ve QNB Finansbank Genel Müdürü Temel Güzeloğlu’nun katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi.
QNB tarihinin en büyük yatırımı
Toplantıda konuşan QNB Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Aras, “Bankacılık sisteminde yenilikçiliği ile değişimin öncüsü olan Finansbank ve iştiraklerinin hisselerinin, QNB’ye satış
Artık QNB Finansbank olarak faaliyetlerimize devam edeceğiz. İsmimiz değişecek ancak müşterilerimize verdiğimiz hizmet kalitemiz daha da artacak. Başka bir ifadeyle QNB Finansbank olduk, gücümüze güç kattık. sürecinin 15 Haziran’da tamamlanmasıyla bankamız için yepyeni bir dönem başladı. Bu yatırımla birlikte, 630’dan fazla şubemiz ve 12 binden fazla Finansçımızla bizleri Türkiye’nin en büyük beşinci özel bankası yapan başarı hikayemizde yeni bir sayfa açıldı. 50 yılı aşkın deneyime sahip olan QNB’nin Finansbank yatırımı; kendi tarihindeki en büyük yatırım olma özelliği taşıyor. Bu durum QNB’nin bankamızın geleceğine duyduğu güvenin, her yıl artan büyüme potansiyelimizin ve umut verici bir geleceğin de bir kanıtı olarak bizleri motive ediyor” dedi. Aras, üç kıtada 30’dan fazla ülkeye yayılmış geniş ve etkin bir uluslararası ağa sahip olan QNB’nin Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı bankalar arasında en yüksek kredi notuna sahip banka konumunda olduğunu söyledi. Aras, 2013 yılından beri Global Finance Dergisine göre Dünyanın En Güvenli 50 Bankasından biri olan QNB’nin, Orta Doğu ve Afrika pazarındaki köklü geçmişi ve deneyiminin getireceği sinerjiyle Finansbank’ın, önümüzdeki dönemde kurumsal, ticari ve dış ticaretin finansmanında ölçek büyüterek Türkiye ekonomisine olan katma değerini artırmayı hedeflediklerini söyledi. Finansbank’ın bundan sonra QNB Finansbank adıyla faaliyetlerini sürdüreceği bilgisini veren Aras, “Artık QNB Finansbank olarak faaliyetlerimize devam edeceğiz. İsmimiz değişecek ancak müşterimize verdiğimiz hizmet kalitemiz daha da artacak. Başka bir ifadeyle QNB Finansbank olduk, gücümüze güç kattık” dedi.
QNB Finansbank 94 milyar aktif büyüklüğe ulaştı
QNB Finansbank 2016 yılının ilk dokuz ayında aktiflerini yüzde 10 oranında artışla 93 milyar 988 milyon TL’ye kredilerini ise 61 milyar 424
28
milyon TL’ye çıkardı. QNB Finansbank, 2016 Eylül dönemine ait bilançosunu açıkladı. Buna göre, bankanın toplam aktifleri, 30 Eylül 2016 tarihi itibarıyla, 2015 yılsonuna kıyasla yüzde 10 oranında artarak 93 milyar 988 milyon TL olarak gerçekleşti. 2015 yılı sonuna kıyasla toplam krediler, yüzde 7 oranında artarak 61 milyar 424 milyon TL’ye, müşteri mevduatı ise yüzde 4 oranında artarak 49 milyar 62 milyon TL’ye ulaştı. 2016 yılının ilk dokuz aylık döneminde net faiz gelirleri bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 16 oranında artarak 3 milyar 292 milyon TL olurken, net ücret ve komisyon gelirleri 1 milyar TL civarında gerçekleşti. Bankanın vergi öncesi karı 1 milyar 63 milyon TL, net dönem karı ise 851 milyon TL oldu. Bankanın toplam özkaynakları bir önceki yılsonuna göre yüzde 8 oranında artarak 9 milyar 704 milyon TL’ye ulaşırken, 30 Eylül 2016 tarihi itibarıyla sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 14,5 olarak gerçekleşti. QNB Finansbank 30 Eylül 2016 tarihi itibarıyla toplam 630 şube ve 12.398 çalışan sayısı ile faaliyet gösteriyor.
Yakın plan QNB Finansbank • Türkiye’nin beşinci büyük özel bankasıdır. • Haziran 2016 sonu itibarıyla toplam aktifleri 32,1 milyar dolardır. • Haziran 2016 sonu itibarıyla sermayesi 3,3 milyar dolar seviyesindedir. • Haziran 2016 sonu itibarıyla toplam kredileri 20 milyar 800 milyon dolardır. • Haziran 2016 sonu itibarıyla 630 şube ve 12.785 çalışan ile faaliyet göstermektedir. • Haziran 2016 sonu itibarıyla sermaye yeterlilik rasyosu ise yüzde 14.5 olarak gerçekleşmiştir.
Son 10 yılda Finansbank Bank only Toplam Aktifler/ Milyar Dolar Sermaye / Milyar Dolar Toplam Krediler / Milyar Dolar Şube Sayısı Çalışan Sayısı
Haziran’06 10.9 1.0 6.1 262 7.013
Haziran’16 32.1 3.3 20.8 630 12.785
• Finansbank 1987 yılında 4 milyon dolar sermaye ile kuruldu. İlk yıllarında nispeten küçük ölçek ile kurumsal bankacılık odağıyla çalışıyordu. 1994 krizi sonrası bireysel bankacılığa giriş yaptı. 2001 krizi sonrasında ise hızlı büyüme dönemi başladı. 2001 yılında sektördeki en büyük dokuzuncu özel banka iken, üç yıl içinde altıncı özel banka konumuna geldi. • 2006 yılında NBG tarafından satın alınmadan önce 1,1 milyar dolar sermaye büyüklüğüne sahipti. 2005 yıl sonunda Finansbank’ın 208 şubesi, 2.324 personeli ve 10.9 milyar dolara yakın aktif büyüklüğü vardı. • NBG satın alması sonrası bireysel bankacılıkta büyüme hızlandı ve sektördeki en büyük beşinci özel banka oldu. • 2010 yılına gelindiğinde Finansbank ölçeğine göre odağındaki ürünlerde önemli pazar payına ulaştı. Kredi kartlarında % 14, konut kredilerinde % 10, tüketici kredilerinde % 6 pazar payına sahip oldu. 2012 yılından itibaren bireysel bankacılık tarafındaki düzenlemelerin hızlanması ile Finansbank odağını tüzel bankacılığa çevirdi. 2012 yılında tüzel kredilerin toplam krediler içindeki payı % 38 iken Haziran 2016 itibariyle bu oran % 63’e yükseldi.
Artık şirketler de Enpara.com’lu oluyor
T
ürkiye’nin ilk şubesiz dijital bankası Enpara.com, dördüncü yaşını doldururken bir yeniliğe daha imza atıyor: Enpara.com Şirketim. Artık şirketler de Enpara.com Şirketim ile şubesiz, masrafsız, kolay ve hızlı bankacılık hizmetiyle tanışıyor, dijital bankacılığın avantajlarından faydalanıyor.
havale ücreti ödemiyor. Maaş, fatura, vergi/SGK, kredi kartı gibi tüm ödemelerini kolay ve ücretsiz bir şekilde gerçekleştirebiliyor. Ayrıca şirketlerin boşta duran parası her zaman yüksek faiz kazanıyor ve avantajlı fiyatlarla USD, EUR veya altın alım satımı yapılabiliyor. Üstelik bu işlemleri ve daha fazlasını yapabilmek için şubeye gitmeye gerek kalmıyor.
Enpara.com’un şubesi olmadığı için, kira, elektrik, su, doğalgaz, kırtasiye vb. giderleri yok. Elde ettiği maliyet avantajı sayesinde 4 yıldır bireysel müşterilerine masrafsız bankacılık hizmeti, avantajlı faiz oranları ve avantajlı kampanyalar sunan Enpara.com, artık şirketler için de hizmet veriyor. Enpara.com Şirketim müşterisi olan tüm şirketler müşteri oldukları tarihten itibaren en az 3 yıl boyunca hesap işletim ücreti, EFT/
Başvuru formunu dolduran, avantajı kapıyor Sunduğu dijital bankacılık hizmetiyle küçük ve orta ölçekli firmaları hedefleyen Enpara. com Şirketim, müşterilerine yıl sonuna kadar çok avantajlı iki kampanya sunuyor: Encard Şirketim banka kartıyla, aylık 500 TL’ye kadar yapılan Google Adwords harcamaları ve yine aylık 500 TL’ye kadar yapılan www.ofix.
QNB
• QNB 1964 yılında kurulmuştur. % 50’si Qatar Investment Authority aracılığıyla devlete aittir ve kalan % 50’si özel sektör ve yatırımcılara aittir. • QNB grubu Haziran 2016 itibariyle USD 190 milyar aktif büyüklüğüne, USD 136 milyar kredi hacmine ve USD 1,7 milyar tutarda kara sahiptir. Bu metrikler bazında Ortadoğu ve Afrika’nın en büyük bankası konumundadır. Haziran 2016 itibariyle 33,6 milyar dolar piyasa değerine sahiptir. • QNB grubu Haziran 2016 itibariyle 3 kıtada 30’dan fazla ülkeye yayılmış geniş ve etkin bir uluslararası ağa sahiptir. 1.200’den fazla şubesi ve 27 binden fazla çalışanı vardır. • QNB, Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı ortaklı bankalar arasında yabancı ortağı en yüksek kredi notuna sahip banka konumundadır. Uzun vadeli döviz cinsi borçlanma reytingi açısından sırasıyla Moody’s, Fitch ve S&P tarafından Aa3, AA- ve A+ notuna sahiptir. • QNB, 2013 yılından beri Global Finance Dergisine göre Dünyanın En Güvenli 50 Bankasından biridir. • QNB ayrıca Brand Finance’in yaptığı araştırmaya göre 2015 yıl sonu itibariyle Ortadoğu ve Afrika’nın en değerli bankacılık markasıdır.
Türkiye’nin ilk şubesiz dijital bankası Enpara.com, Enpara. com Şirketim ile artık şirketleri de masrafsız, kolay ve hızlı dijital bankacılık hizmetiyle buluşturuyor. com harcamaları yıl sonuna kadar % 20 indirimli olacak. Enpara.com Şirketim müşterisi olmak ise çok kolay. Şirket sahibinin veya bir yetkilisinin www.enpara.com/şirketim web sitesindeki kısa başvuru formunu doldurması yeterli. Ardından bir Enpara.com müşteri danışmanı firmayı adresinde ziyaret ederek Enpara.com Şirketim ile ilgili tüm soruları cevaplıyor ve sadece 3 sayfadan oluşan bankacılık sözleşmesini imzalatıyor. Bu ziyaretin hemen ardından Enpara.com Şirketim kullanıma açılıyor.
29
Dijital dönüşüm, sigorta sektörünü nasıl etkiliyor
Dijital dönüşüm, bütün ekonomik sistemi yeniden şekillendiriyor. Bu gelişmeyle birlikte sigorta endüstrisi; yeni ürünler, hizmetler, rakipler ve müşteri beklentileriyle şekillenen yeni bir döneme giriyor.
K
urumsal uygulamalar ve yazılım alanının lider şirketi SAP’nin Ovum Research ile kısa süre önce yayınladığı “Küresel Sigorta Endüstrisinde Teknolojik Dönüşüm” isimli raporda sigorta şirketlerinin teknoloji alanında ne tür çalışmalara odaklanmaları gerektiği açıklanıyor. Raporda, teknolojiyle desteklenen “hizmet olarak sigorta” çözümleri sayesinde sigorta şirketlerinin rekabet güçlerini koruyabilmek için proaktif davranarak müşterilerine risk yönetimi konusunda yardımcı olmaları öneriliyor. Sigorta endüstrisi; yeni ürünler, hizmetler, rakipler ve müşteri beklentileriyle şekillenen yeni bir döneme giriyor. Teknoloji kaynaklı değişim hızlanmaya devam ederken, bir yandan mevcut iş modellerine de meydan okuyor. İşletmeleri sadece fiyat değil, ürün odaklı teklifler sunmaya yönlendiriyor. Yayınlanan rapora göre sigorta şirketlerinin, kapsamlı bir “risk yöneticisi” rolünü üstlenip bireysel ihtiyaçlar ve tercihlere göre hizmetler ve çözümler sunarak müşterilerinin hayatlarında daha aktif rol oynaması gerekiyor. Rapor sonuçları, bu değişimin kısa vadede gerçekleşeceğini ifade ederken üç kritik etkenin giderek artan öneminden kaynaklanacağını belirtiyor. Bunların ise dijital dönüşüm, bulut ve Nesnelerin İnterneti (IoT) olarak vurguluyor.
30
Dijitalleşmenin sigorta şirketlerine etkileri;
• Riski daha doğru tahmin etmek amacıyla dijital teknolojilerin ürettiği devasa büyüklükte verilerden yararlanabilecek. Şirketler, bu bilgileri müşterileri için güvenilir bir danışman olmak ve onları olası sorunlarla ilgili önceden uyarmak için kullanabilecek. • Yavaş ve ağır işleyen IT modelleri yerine, daha hızlı ve çok daha esnek olan bulut mimarisi kullanılabilecek. Şirketler, neredey-
se gerçek zamanlı olarak yeni özellikleri ve fonksiyonları devreye sokarak müşteri taleplerine hızlı bir şekilde yanıt verebilecek. • IoT teknolojisi (örneğin gömülü sensörler, telematikler ve ev otomasyonu) sayesinde, bireysel poliçe sahiplerine, risk seviyelerine göre özelleştirilmiş poliçe oluşturma özgürlüğü kazandırılabilecek. Örneğin, taşıt sigortası primleri değiştiği için; arabanın kullanımı sırasında primler artarken, araba park halindeyken primler düşer.
Aksigorta’dan KOBİ’lere sigorta desteği
akaryakıt kayıplarını da poliçe limitlerinde teminat altına alıyor. Otel Paket Sigortası: “Beş Yıldızlı Sigorta Paketi” isimli ürün, ister motel olsun, ister lüks otel, her türlü taşınır ve taşınmazıyla işletmeyi, işletme sahibini, çalışanları ve müşterileri, depremden, su baskınına; yangından, fırtınaya ve hırsızlığa kadar birçok riske karşı güvence altına alıyor.
Sigorta, ülke ekonomisi için çok önemli Nakliyat Emtia Sigortası, taşınabilecek herhangi bir yükün, onu taşımaya uygun denizyolu, havayolu, karayolu ve demiryolu nakil vasıtalarından biriyle bir yerden başka bir yere taşınması esnasında uğrayabileceği hasar ve kayıpları güvence altına alan bir ürün olarak tanımlanıyor. Taşıyıcı Sorumluluk Sigortası ise, Türkiye dâhilinde karayolu taşımacılığı yapan nakliyat firmalarının yaptıkları taşımalar ile ilgili mal sahibine karşı mali sorumluluklarını teminat altına alıyor.
A
ksigorta, KOBİ’lere yönelik, hem çoklu ürün gamıyla hizmet veriyor hem ürünlerin kapsamına farklı riskleri koyuyor hem de tamamen işletmeye özel çözümler sunabiliyor. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen, maalesef Türkiye’de işyerleri sigortalanma oranlarının, yüzde 10-15 gibi çok düşük bir aralıkta olduğunu belirterek, bu konuda devlete ve sigorta şirketlerine büyük iş düştüğünü vurguladı. KOBİ’lerin dingin ve sağlıklı bir rotada ilerlemesinin Türkiye ekonomisi açısından da büyük önem taşıdığını belirten Uğur Gülen: “Türkiye ekonomisinin sağlıklı büyümesi için kritik öneme sahip KOBİ’lerimizin faaliyetlerini sürdürürken, risklerini minimize etmesi gerekiyor. Aksigorta olarak, KOBİ’ler için hazırladığımız tüm ürünlerimiz ve ürün paketlerimizle, son derece avantajlı primlerle işletmeleri güvence altına alıyoruz. Aksigorta olarak biz üstümüze düşeni yapıyoruz ama ülkemizdeki sigorta bilinci ve penetrasyon oranı çok düşük. Bunu çözmenin bilinen iki temel yolu; zorunlu sigortaların artışı ve her riske uygun özel sigorta ürünü geliştirmektir; başka bir ifadeyle ürün çeşitlemesine gidilmesidir” dedi.
İşyerlerine özel paket sigortalar Aksigorta, akaryakıt istasyonları, eczaneler, oteller gibi farklı alanlara yönelik sektör paketleriyle, sigorta hizmetini sektöre özel, hatta işletmeye özel hale getiriyor. Mallardan, dekorasyona; müşterilerden, çalışanlara; makinelerden, elektronik
cihazlara kadar, işletmelerin tüm risklerini ekonomik bir şekilde güvence altına alıyor. Eczane İşyeri Paket Sigortası: Aksigorta’nın “Her Daim Nöbetçi Sigorta” isimli ürünü, eczanelerin vitrinlerinden, reçetelerine; ilaç kupürlerinden, demirbaşlarına kadar tüm varlıklarını, yangın, deprem, fırtına, yıldırım, her türlü sel ve su baskını, hırsızlık, taşıt çarpması, grev, lokavt, kargaşalık, halk hareketleri vb. risklere karşı güvence altına alıyor. Ayrıca, eczane sahibi ile çalışanlarını da kapsamına alan paket, eczanenin komşu ya da müşterilerine verdiği zararlar için de teminat sunuyor. Akaryakıt İstasyonları İşyeri Paket Sigortası: “İstasyonum Güvende” isimli bu ürün ise, depremden yangına, fırtınadan hırsızlığa ve doluya kadar birçok riske karşı istasyon binalarını, pompa ve akaryakıt tanklarını, stokta ve satış mağazasında bulunan akaryakıtı, mal, makine ve elektronik cihazları güvence altına alıyor. Çalışanların ve işyerinin, 3. şahıslar tarafından silahla tehdit veya zor kullanma suretiyle gasp edilmesinde oluşabilecek zararları da karşılayan ürün; poliçede yer alan rizikolardan birinin gerçekleşmesine bağlı olarak, yer altı tanklarının delinmesi sonucu yakıt tankından sızan
İşveren Mali Sorumluluk sigortası, işyerinde meydana gelebilecek iş kazaları sonucunda, işverene düşecek hukuki sorumluluk nedeniyle, işverene bir hizmet akdi ile bağlı ve Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi işçiler veya bunların hak sahipleri tarafından işverenden talep edilecek ve Sosyal Sigortalar Kurumu’nun sağladığı yardımların üstündeki ve dışındaki tazminat talepleri tazmin ediyor. Aksigorta’nın İşim Sarsılmaz Deprem Güvencesi ürününde, olası bir deprem durumunda, hasar, maddi zarar olup olmasına bakılmaksızın ve ekspertiz, hasar tespiti gibi süreçler olmadan, poliçe üzerinde belirtilen teminat tutar 10 gün içinde sigortalıya ödeniyor. Tek koşul, önceden tespit edilmiş ve poliçede yazan deprem şiddetinin gerçekleşmesi. Böylece iş yerlerinde fiziki hasar olsun ya da olmasın işletmenin yaşayabileceği finansal kayıplar da azaltılabiliyor. Böyle bir durumda, çok sayıda işletmenin sigortasız olması ve zararını karşılayamayarak tekrar ayağa kalkamaması; ülke ekonomisi ve KOBİ’lerde çalışan insanlarımız açısından çok sarsıcı olabilir.
31
Dosya: Bireysel Emeklilik Sistemi ve Sigorta
Ekonomi otomatik katılım ile “BES”lenecek
BES’te otomatik katılım 1 Ocak 2017’de başlıyor 45 yaş altı çalışanların otomatik olarak BES’e katılmasını sağlayan kanunun kabul edilmesiyle vatandaşın kafasındaki soru işaretleri arttı. Ancak, 1 Ocak 2017’de hayata geçmesiyle sisteme 13 milyon kişinin katılması ve 10 yıllık dönemde 90 milyar TL’lik tasarruf oluşturulması bekleniyor.
4
5 yaş altı ücret karşılığı çalışanların, işverenleri aracılığıyla otomatik olarak bir emeklilik planına dahil olmasını içeren Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek, yasalaşmıştı. Kanun 1 Ocak 2017’de hayatımıza giriyor. Buna göre, Türk vatandaşı olup 45 yaşını doldurmamış olanlardan ücret karşılığı çalışanlar, işverenin, kanun hükümlerine göre düzenlediği bir emeklilik sözleşmesiyle emeklilik planına dahil edilecek.
Yetkili bakanlar kurulu olacak
Çalışanın katkı payı, prime esas kazancının yüzde 3’üne karşılık gelen tutar olacak. Bu oranı iki katına kadar artırmaya, yüzde 1’e kadar azaltmaya veya katkı payına maktu limit getirmeye Bakanlar Kurulu yetkili olacak. Bu tutar en geç, çalışanın ücretinin ödeme gününü takip eden iş günü, işveren tarafından şirkete aktarılacak. İşveren, katkı payını zamanında şirkete aktarmaz veya geç aktarırsa, çalışanın birikiminde oluşan parasal kayıptan sorumlu olacak. Çalışan, otomatik katılıma ilişkin emeklilik sözleşmesinde belirlenen tutardan daha yüksek bir tutarda kesinti yapılmasını işverenden talep edebilecek.
Çalışan 2 ay içinde sözleşmeyi feshedebilir
Çalışan, emeklilik planına dahil olduğunun kendisine bildirildiği tarihi müteakip 2 ay içinde sözleşmeden cayabilecek. Cayma halinde, ödenen katkı
32
payları, varsa hesabında bulunan yatırım gelirleri ile birlikte 10 iş günü içinde çalışana iade edilecek. Şirket, cayma süresince ödenen katkı paylarının değer kaybetmemesini sağlayacak şekilde fon yönetiminden sorumlu olacak. Ayrıca, cayma hakkını kullanmayan çalışan, belirlenecek hallerde katkı payı ödemesine ara verilmesini talep edebilecek.
Ekstra 1.000 lira devlet katkısı
Çalışan adına bireysel emeklilik hesabına ödenen katkı payları üzerinden devlet katkısı sağlanacak. Çalışanın cayma hakkını kullanmaması halinde, sisteme girişte bir defaya mahsus olmak üzere, bin lira ilave devlet katkısı sağlanacak. Bakanlar Kurulu, bu tutarı yarısına kadar artırmaya veya yarısına kadar azaltmaya yetkili olacak. Emeklilik hakkının kullanılması halinde, hesabında bulunan birikimi en az 10 yıllık, yıllık gelir sigortası sözleşmesi kapsamında almayı tercih eden çalışana, birikiminin yüzde 5’i karşılığı ek devlet katkısı ödemesi yapılacak. Çalışan katkı payının takip ve tahsil sorumluluğu şirkete ait olacak. Şirketlerce, fon işletim gideri kesintisi dışında başka bir kesinti yapılamayacak. İşverenin yükümlülüklerine ve yürürlüğe konulan düzenlemelere uymaması halinde, her bir ihlal için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca 100 lira idari para cezası uygulanacak.
Ekonomiye nefes olacak
Bireysel Emeklilik Sistemi’ndeki katılımcı sayısını artırmaya, tasarruf olgusunun tüm kitleleri kapsamasına ve tabana yayılmasına yönelik olan Otomatik Katılım; ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, İtalya gibi birçok ülkede uygulanıyor. Otomatik Katılım ülkemizde de hayata geçtiğinde, kişilere emeklilik döneminde ikinci bir gelir imkânı sunacağı, tasarruf açığını azaltırken ekonomiye de uzun vadeli kaynak sağlayıp dalgalanmaların önlenmesine önemli katkılarda bulunacağı ifade ediliyor.
Rakamlarla uygulama öncesi BES
Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM) verilerine göre, Temmuz 2016 itibarıyla 4 milyon 521 bin 928’i 45 yaş altı olmak üzere BES’teki katılımcı sayısı 6 milyon 401 bin 800’e ulaştı. 45 yaş altındaki kişiler, sistem içerisindeki katılımcıların yüzde 70,63’ünü oluşturuyor. BES’e katılımın yüzde 34,03’ü 35-44 yaş aralığındaki kişilerden oluşuyor. Sisteme katılım, 25 yaş altındakilerde 393 bin 133, 25-34 yaş aralığındakilerde 1 milyon 950 bin 170, 45-55 yaş aralığındakilerde 1 milyon 396 bin 576, 56 yaş ve üzerindekilerde ise 483 bin 296 düzeyinde gerçekleşti. Aynı dönemde katılımcıların fon tutarı 48 milyar 538,5 milyon lirayı, devlet katkısı fon tutarı da 6 milyar 330,9 milyon lirayı buldu. Söz konusu tarih itibarıyla BES’ten emekli olanların sayısı ise 37 bin 498’e ulaştı. BES’te en fazla katılımcının yerleşik olduğu şehirler 1 milyon 808 bin 459 kişi ile İstanbul, 599 bin 667 kişi ile Ankara, 460 bin 349 kişi ile İzmir, 273 bin 650 kişi ile Antalya, 252 bin 864 kişi ile de Bursa olarak sıralandı.
Dosya: Bireysel Emeklilik Sistemi ve Sigorta
Aksigorta’dan 3. çeyrekte; 18 Milyon TL kar
Aksigorta, 2016 yılının üçüncü çeyreğinde 407 Milyon TL prim üreterek, 33 Milyon TL teknik kâr ve 18 Milyon TL net kâr elde etti. Geçen yılın aynı dönemine göre, pirim üretiminde yüzde 12 büyüme gerçekleştirdi.
2
016 yılının üçüncü çeyreğinde 407 Milyon TL prim üretimi gerçekleştiren Aksigorta geçen yılın aynı dönemine göre prim üretimini yüzde 16 artırdı. Trafik dışı branşlardaki yüksek büyüme oranlarının pozitif etkisi ile teknik karlılığı 33 Milyon TL seviyesinde sonuçlanan Aksigorta’nın, sigortacılıktaki teknik karlılık göstergesi olan bileşik rasyosu geçen yılın % 102 seviyesini korudu. Firmanın hasar prim rasyosu ise 4 puan gelişerek % 71 seviyesinde gerçekleşti. Aksigorta’nın trafik harici branşlardaki prim üretiminin, 2016’nın son çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre % 10-12 aralığında büyümesi ve bileşik rasyosunun % 95-100 aralığında gerçekleşmesi bekleniyor.
Sadece fiyat odaklı değil, yüksek kaliteli hizmet Üçüncü çeyrek sonuçları ile bu yılın geride kalan dönemiyle ilgili bilgi veren Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen şöyle konuştu: “2016’nın geri kalan döneminde de, trafik harici branşların payını artırarak dengeli bir portföy yaratmaya, sektörün üzerinde büyüyerek pazar payımızı korumaya, banka
kanalında ivmelenmeye, acente kanalımızın portföy kârlılığını iyileştirmeye, dönüşüm projelerini sürdürmeye ve piyasa değerimiz ile hisse performansımızı yükseltmeye devam edeceğiz. Sadece fiyat odaklı değil; yüksek hizmet kalitesi ve farklılaşan ürünlerimiz ile rekabet içinde yer alacağız. Tüm bu hedeflerimizi gerçekleştirirken de; 56 yıllık tecrübemizi, bilgimizi, imkânlarımızı, müşterilerimize doğru çözümleri sunmak, onlara ve ailelerine olumlu deneyim yaşatmak doğrultusunda kullanacağız. Müşterilerimizin, aileleri ve sevdikleriyle birlikte geleceğe güvenle bakmalarını mümkün kılmak, hedeflerimizin odak noktasını oluşturacak.”
Aksigorta’ya iki önemli teknoloji ödülü Aksigorta, “IDC Türkiye Finans Teknoloji Konferansı”nda düzenlenen, “Finans Teknoloji Ödülleri” yarışmasının iki farklı kategorisinde ikincilik ödülüne layık görüldü. IDC Türkiye tarafından 20 Ekim 2016 tarihinde düzenlenen Finans Teknoloji Konferansı’nda 10 farklı kategoride sahiplerini bulan ödüllerde Aksigorta, “Security & Fraud Management” kategorisinde “Ha-
sar Suistimal Yönetimi” projesiyle ve “Big Data & Analytics” kategorisinde “CEO Kokpit Mobil Kurumsal Performans Yönetimi” uygulamasıyla, iki ayrı ikincilik ödülü aldı.
Kaynaklar Gerçek Hak Sahiplerine Aktarılıyor Aksigorta, 2016 yılı Mayıs ayında Hasar Suistimal Yönetimi Projesi’ni hayata geçirdi. Bu proje ile sigortacılık sektöründe suistimal ile mücadelede, en ileri teknolojiler arasında yer alan sosyal ağ analizi ve gelişmiş analitik modelleme teknikleri kullanılmaya başlandı. Bu proje devreye alındıktan sonra tespit edilen suistimal oranı yüzde 15 arttı. Aksigorta’nın üst yönetim kademesine yönelik olarak hazırlanan ve “Enterprise in mobile” anlayışıyla geliştirilen CEO Cockpit mobil uygulaması ile şirket üst yönetimi üretim, hasar ve finans KPI’larına her an, her yerden kullanıcı dostu bir ara yüz ile hızlı bir şekilde ulaşabiliyor. Sektörde benzeri olmayan bu uygulamadaki gelişmiş filtre ve drilldown yeteneği ile Aksigorta üst yönetimi, kanal, ürün, bölge ve acente bazında istenilen bilgiye anında ve kolaylıkla erişilebiliyor.
33
Dosya: Bireysel Emeklilik Sistemi ve Sigorta
Anadolu Hayat Emeklilik; Otomatik katılım sektöre hız kazandıracak 2017 başı itibariyle yürürlüğe girecek Otomatik Katılım Sistemi ve yine 2017 yılında devreye alınabilecek 18 yaş altındaki küçüklerin BES’e katılabilmesinin önünün açılması gibi beklenen yasal düzenlemeler sektörün ivme kazanmasına neden olacak.
S
igorta sektöründe son dönemde en çok konuşulan konu yılbaşından itibaren hayatımıza girecek olan Bireysel Emeklilik Sistemi’ne otomatik katılım. Herkesi yakından ilgilendiren bu konu nedeniyle, hem vatandaş hem de sigorta sektörü sorulara yanıt arıyor. Sektör Artı Dergisi olarak biz de bu konuda sektörün uzmanlarından ve lider kuruluşlarından Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü M. Uğur Erkan ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Kendisine şirketin faaliyetleri, otomatik BES katılımı ve sektörün gelişmeleri hakkında sorular sorduk, önemli bilgiler aldık. 1- Kendinizden ve şirketinizin faaliyetlerinden kısaca bahseder misiniz? Bireysel emeklilik ve hayat sigortaları alanlarında hizmet sunan Anadolu Hayat Emeklilik, 1990 yılında “Türkiye’nin ilk hayat sigortası şirketi” olarak kuruldu. Şirketimiz halka açık ilk emeklilik şirketi olup, hayat sigortaları ve bireysel emeklilik sistemi toplamında en büyük fon yaratan oyuncu olma özelliğini taşıyor. 1,1 milyonu aşan katılımcı sayısıyla sistemdeki öncü pozisyonumuzu güçlendirmeye devam ediyoruz. 2016 yılı üçüncü çeyreği itibariyle başarılı bir dönemi geride bırakan şirketimizin brüt kârı 163 milyon TL, net kârı ise 130 milyon TL düzeyinde gerçekleşmiştir. Şirketimizin mali gücünü ve müşterilerimizin bize duyduğu güveni yansıtan aktif büyüklüğünde 13,8 milyar TL’ye ulaşılarak bu alandaki sektör liderliğimiz perçinlenmiştir. Öz sermayemiz ise 824,8 milyon TL düzeyinde oluşmuştur. Ülkemizdeki en yaygın banka sürans ağına sahip olan şirketimiz; sayısı 530’u aşan direkt satış ekibi, 280’e yakın özel acentesi ve Türkiye İş Bankası’nın bin 350’yi aşan banka şubesi aracılığıyla hizmet sunuyor.
34
sinde. Yurtdışında ise bu rakamlar çok daha yüksek; örneğin dünya ortalaması 346 dolar, OECD ülkelerinin ortalaması 1.500 dolar. Rakamların da gösterdiği gibi, hayat sigortası farkındalığı ülkemizde beklenen seviyede değil. Hayat sigortası sektöründe ulaşılan büyüklükler, sadece gelişmiş ülkelerle değil; benzer ekonomik büyüklüklere sahip ülkelerle kıyaslandığında dahi çok düşük bir penetrasyon seviyesinde bulunuyor. Bunlara paralel olarak, ülkemizde hayat sigortası sektörünün yüksek bir gelişim potansiyeli bulunuyor. Hazine Müsteşarlığı Sigorta Denetleme Kurulu’nun yayınladığı 2015 yılı verilerine göre, hayat sigortası ve bireysel emeklilik branşlarında faaliyet gösteren 23 sigorta şirketinin 17 tanesi doğrudan ve dolaylı olarak uluslararası sermayeli ve sektörün ödenmiş sermayesinin yüzde 65’i yabancı şirketlere ait durumda. Ülkemizin uzun dönemdeki ekonomik büyüme potansiyeli, genç nüfusu gibi faktörler de göz önünde bulundurulduğunda, yabancı oyuncular Türkiye’de büyük bir fırsat olduğu bilinciyle hareket ediyorlar. Hayat sigortası branşının sahip olduğu yüksek gelişim potansiyeli doğrultusunda, sigortalılık oranı ve prim üretimi seviyesinin artırılması büyük önem arz ediyor. Farklı yaşam evrelerine yönelik yaşamsal riskleri güvence altına alan kredi bağlantısız hayat sigortası ürünlerinin henüz emekleme devresinde olduğunu söyleyebiliriz. Kişilerin bilinç ve farkındalık seviyesine paralel olarak hayat sigortası prim üretim hacminin artacağını düşünüyoruz.
Şirketimiz şu anda bireysel emeklilik sektöründe gruba bağlı sözleşme kategorisinde pazar lideri konumunda. 1 Ocak itibarıyla hayata geçirilecek otomatik katılım dâhilinde oluşacak yeni kurumsal pazarda, en rekabetçi ürün yapısı ve hizmet seviyesi ile sektördeki güçlü konumumuzu sürdürmeyi planlıyoruz.
3- Türkiye’de sigorta bilinci yeterli düzeyde oluştu mu? Bir önceki soruda bahsettiğimiz gibi, ülkemizde hayat sigortalarının ulaştığı büyüklük, henüz çok düşük seviyelerde. Yaşamsal risklere ve bu risklerin sigortalanmasına yönelik farkındalığın ülkemizde henüz yeterli seviyeye ulaşmadığı söylenebilir. Sigortayı bir maliyet unsuru gibi değil, yaşam evresine bağlı olarak hayatın içerisinde her an her gün karşılaşabileceğimiz risklere karşı bir güvence olarak görmek gerekiyor.
2- Türkiye’de sigortacılık sektörünün, ekonominin gelişmişlik düzeyine göre oldukça geri kaldığı belirtiliyor. Bu görüşe katılıyor musunuz? Türkiye sigortacılık sektörü dünya sigortacılığının neresinde? Hayat sigortası branşında Türkiye’de 2015 yılında gerçekleşen kişi başı prim üretimi 17 dolar seviye-
Türkiye’de sigorta farkındalığını yükseltmek için sigorta şirketleri, birlikler ve acentelerin katkıları büyük önem taşıyor. Kuruluş misyonu itibariyle sigortacılık mesleğinin ve sigortacılık hizmetlerinin gelişmesi, tanıtımı ve yaygınlaşması konusunda aktif olarak çalışmalar yürüten Türkiye Sigorta Birliği nezdinde sigorta sektörüne ilişkin farkındalığın ve
Dosya: Bireysel Emeklilik Sistemi ve Sigorta güvenin artırılması amacıyla sektörde faaliyet gösteren şirketler olarak ortak çalışmalar yapmaya devam ediyoruz. 4- BES konusu gündemi oldukça meşgul ediyor. Yeni yıl itibariyle otomatik katılımın olacağı sektörde bizleri neler bekliyor? Yurt içi tasarruf oranımız henüz % 15’ler seviyesinde. Otomatik katılım, katılımcı tabanını bir anda hızlıca yaygınlaştıran ve büyüten bir yapı olduğundan ülkemiz için oldukça önemli durumda. Hali hazırda nüfusumuz hızla yaşlanıyor, ortalama yaşam süresi uzuyor ve gelir ihtiyacı olan yaşlı nüfusumuz giderek artıyor. Bireysel emeklilikte otomatik katılımın hayata geçirilmesi ile birlikte, kişiler bir an evvel tasarruf etmeye başlayacak. Böylelikle sistemde önemli bir fon birikiminin sağlanacağını, sermaye piyasalarının derinleşmesinin pozitif etkileneceğini ve sektörün gelişiminin ciddi anlamda ivme kazanacağını düşünüyoruz. Otomatik Katılım Sistemi’ne dahil olan katılımcıların devamlılığını sağlamak da Sektörün önem vereceği alanlardan. Bu devamlılığın sağlanması hususunda devletin sunduğu teşvikler oldukça kritik öneme sahip. Sistemin yürürlüğe girmesiyle, çalışanların prime esas kazançlarının %3’ü oranında katkı payı ödenecek. Örneğin asgari ücretli bir çalışanın sisteme dahil olarak bir yıl boyunca katkı payı ödemesi halinde hesabındaki birikim, 1.000 TL ilave ve % 25 devlet katkısı teşvikleriyle birlikte, getiri dahi eklenmeden, sadece bir yılın sonunda ödediği tutarın yaklaşık 3 katı büyüklüğe ulaşacak. Bu teşvik yapısının çalışanların sistemde kalmasını sağlayacak düzeyde olduğunu düşünüyoruz. 5- BES konusunda sizin sunduğunuz avantajlar nelerdir? Günümüze kadar bu alanda beklentilerinizi karşıladınız mı? Anadolu Hayat Emeklilik olarak katılımcılarımızın emeklilik dönemlerine ilişkin birikim oluşturma ve emekliliklerinin finansal olarak rahat bir biçimde geçmesi için çalışmalar yapmakla birlikte, farklı alanlarda avantaj ve hizmetler de sağlamaktayız. Ayrıca farklı müşteri ihtiyaç ve beklentilerini karşılamaya yönelik ürün ve hizmet geliştirmek üzere sürekli yatırım yapıyoruz. Her biri sektörde bir ilk olan, Ev Hanımları Emeklilik Planı ve Genç Emeklilik Planı gibi ürünlerimizi de bu yaklaşımın sonucunda müşterilerimize sunduk. Sosyal güvence altında olsun olmasın tüm kadınlara BES’e girme imkânı sunan Ev Hanımları Emeklilik Planı’mız çok ses getirdi. Makul seviyedeki katkı paylarıyla tasarruf yapma imkânı sunan bu planın en önemli özelliği sunduğu katkı payı ödeme teminatı. Geleceğimizin güvencesi olan gençlerimizin ihtiyaçlarına uygun biçimde, gelecek kaygısı yaşamadan bugünden kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak amacıyla Genç Emeklilik Planı’nı hayata geçirdik. 1825 yaşları arasındaki gençler için özel olarak hazırla-
dığımız bu plan kapsamında ise müşterilerimize Kariyer Koçluğu hizmeti sunuyoruz. Emeklilik planlarımız kapsamında, farklı yatırım tercih ve alışkanlıklarına sahip katılımcılara uygun çok sayıda fon seçeneği sunuyoruz. Böylece katılımcılar, değişik yatırım taleplerine uygun 24 farklı fon arasından kendi risk profillerine en uygun olanları tercih edebiliyor. Düşük, Orta ve Yüksek olarak sınıflandırdığımız risk kategorileri dâhilinde farklı fonlar ve dağılım seçenekleri bulunuyor. Katılımcıların yatırım kararı alırken risk alma seviyelerini ve getiri beklentilerini dikkate almalarını kendilerine öneriyoruz. Şirketimizin sunduğu emeklilik planlarına dâhil olan katılımcılar, birçok ek avantajdan yararlanma fırsatına sahip oluyor. Katılımcılarımız ücretsiz acil ambulans ve sağlık danışmanlığı hizmeti ve şirketimizin anlaşmalı olduğu sağlık kuruluşlarında indirimli fiyatlardan yararlanma imkânına sahip oluyorlar. Ayrıca plan bazında değişmek üzere, müşterilerimize Yatırım Danışmanlığı Bülteni, Ferdi Kaza Teminatı, Hayat Sigortası ek faydası, fon toplam gider kesintisi iadesi, Fonmatik ve Otomatik Dengeleme fonksiyonlarını sunuyoruz. Müşteri memnuniyeti, oldukça yoğun rekabetin yaşandığı sektörümüzde müşterilerimizin bizi tercih etmelerini sürdürecek en önemli faktörlerden biri. Hizmet kalitemiz, yüksek standartlarımız ve yatırım performansımızla müşteri memnuniyetini sağladığımızı düşünüyoruz. Örneğin, yüzbinlerce müşterimiz mobil ve internet şubemizin sunduğu kolaylıkla birçok işlemi rahat ve hızlıca gerçekleştirebilmekteler. Önümüzdeki dönemde de mevcut müşterilerimizin memnuniyeti bizim için hep ön planda olacak. 6-Yaşanan ekonomik gelişmeler sektörü nasıl etkiliyor? Bugüne kadarki deneyimlerimize göre, ülkemizdeki ekonomik gelişmelerin katılımcıların tasarruf eğilimine negatif etkisi olmadığını, tam tersine vatandaşların böyle dönemlerde daha çok tasarrufa yöneldiğini gözlemliyoruz. Bireysel Emeklilik Sistemi, gelişim trendini istikrarlı bir şekilde sürdürerek yoluna devam ediyor. Ekonomik istikrarın sürdüğü ortamlarda BES’in olumsuz etkilenmesinin pek olası olmadığını düşünüyoruz. Bununla birlikte, fon getirilerinde piyasalardan kaynaklı dönemsel dalgalanmalar olsa da, Bireysel Emeklilik Sistemi faaliyete başladığı günden bu yana katılımcılara reel anlamda (enflasyon üzerinde) getiri sağlamış ve rüştünü ispat etmiştir. 7- Sektörde gelecek gördüğünüz branşlar, alanlar hangileridir? Odaklanacağınız yeni alanlar olacak mı? 2017 başı itibariyle yürürlüğe girecek Otomatik Ka-
tılım Sistemi ve yine 2017 yılında devreye alınabilecek 18 yaş altındaki küçüklerin BES’e katılabilmesinin önünü açması beklenen yasal düzenlemeler önümüzdeki dönemde sektörün ivmelenerek büyümesine neden olacak alanlar olarak öne çıkıyor. Otomatik katılımla işyeri bazlı katılımların yoğunlaşacağını, sistemde daha yaygın ve sağlam bir katılımcı tabanının oluşacağını öngörüyoruz. Şirketimiz gruba bağlı sözleşme kategorisinde pazar lideri durumunda. Buradan hareketle, önümüzdeki yıl yürürlüğe girecek otomatik katılım sistemiyle oluşacak yeni kurumsal pazarda, sunduğumuz rekabetçi ürünler ve hizmet seviyesi ile sektördeki mevcut konumumuzu güçlendirerek sürdürmeyi hedefliyoruz. Öncelikli olarak otomatik katılım kapsamına giren, mümkün olduğunca çok sayıda kurumla bire bir iletişime geçerek yeni sistemin uygulama esasları hakkında en doğru bilgilendirmeyi sunmaya hızla başladık. Yeni sistemin işverenlere getireceği yükümlülüklerde kurumlara maksimum desteği sağlamayı hedefliyoruz. Sektörde faaliyet gösteren şirketler olarak sisteme giriş yaşının düşürülerek 18 yaşın altındaki kişilerin de katılmasını oldukça olumlu değerlendiriyoruz. Bu durumun mümkün hale gelmesi, anne babaların çocukları adına ayrıca tasarruf edebilmesini sağlayacak. Ülkemizde yaklaşık 23 milyonluk bir nüfus 18 yaş altında bulunuyor. Sisteme giriş için asgari yaş koşulunun kaldırılması, katılımcı tabanını ciddi anlamda genişletecek ve sistemin uzun vadede büyümesine katkı sağlayacaktır. Ebeveynlerin de çocuklarının geleceği için daha uzun
35
Dosya: Bireysel Emeklilik Sistemi ve Sigorta süreli ve düzenli yatırım yapma eğiliminde olduğunu görüyoruz. Bireysel emekliliğe girişin 18 yaş altı için de mümkün olmasıyla, anne babalar çocuklarını da bireysel emeklilik sistemine dâhil etmek ve geleceklerini doğumdan itibaren güvence altına almak için harekete geçecektir. Dolayısıyla yapılacak mevzuat düzenlemesinin sektörümüzün gelişimine katkı sağlayacağını söylememiz mümkündür. 8- Sektördeki sıkıntıların asıl sebebi sizce ne? Bunun önüne geçmek için çalışmalar yapılıyor mu? Sektörde faaliyet gösteren şirketlerin karşılaştığı en büyük sıkıntı özellikle emeklilik branşındaki kâr baskısı. Emeklilik şirketlerinin yaptığı minimum 8-10 yıllık uzun dönemli fizibilite çalışmalarına göre bir kârbeklentisi oluşuyor ancak düşük marjla çalışmak zorunda kalındığı için fizibilite çalışmaları daha ileri bir zamana doğru kayıyor. Bireysel emeklilik sektöründe müşteri edinme maliyetlerinin yüksekliği ve satış sürecinin meşakkatli bir yapıya sahip olması nedenleriyle, sektörde sürdürülebilir karlılık seviyesinin yakalanması güçleşebiliyor. 2016 yılı itibarıyla 18 şirketin bireysel emeklilik sektöründe faaliyet göstermesi, sektöre olan bakışı etkiliyor. Şirketler potansiyel olduğu için sisteme giriş yapıyorlar. Toplam katkı payı üretiminin yaklaşık % 66’sı ilk dört şirketin kontrolünde bulunuyor. Bu tablonun önümüzdeki dönemde de sürmesi muhtemel gözüküyor. Önümüzdeki yıl yürürlüğe girecek Otomatik Katılım Sistemi sektörün hızlı bir biçimde büyümesine neden olacak olsa da, çalışanların sistemdeki devamlılığını sağlamak adına yapılacak faaliyetler önümüzdeki dönemlerde odaklanılması gereken konuların başında geliyor. Katılımcılara sunulan güçlü devlet teşviği sistemde devamlılığı sağlayacak düzeyde. Buna ek olarak, şirketler de sunacakları ürün ve hizmet seviyesiyle katılımcıların sistemde kalmasına odaklanacak. Bireysel emeklilik şirketleri aynı zamanda hayat sigortası sektöründe de faaliyet gösteriyor. Şirketler, emeklilik branşındaki zararlarını dengeleyecek bir faaliyet olarak hayat sigortası ürünlerinin satışlarına odaklandılar. Hayat sigortası ürünleri, bireylerin çeşitli yaşam evrelerinde maruz kalabileceği riskleri teminat altına alma konusunda büyük önem taşıyor. Sektör olarak hayat sigortası ürünlerini tanıtmak ve yaygınlaştırmak için çalışmalara devam ediyoruz. 9- Sigorta sektörünün yetişmiş insan kaynağı sıkıntısı var mı? Siz bu konuda hangi çalışmaları yürütüyorsunuz? Önceki sorularda belirttiğimiz gibi, emeklilik ve hayat sigortası branşları önümüzdeki dönemlerde ülkemizin en yüksek büyüme potansiyeli arz eden sektörleri arasında yer alıyor. Buna bağlı olarak da nitelikli iş gücünün istihdamı konusunda yakın gelecekte büyük bir talep oluşacağını söyleyebili-
36
riz. Dolayısıyla, giderek artan ölçüde bu sektörlerin gençlerimize uzun vadeli kariyer imkanları sunmaya devam edeceklerini öngörüyoruz. Bununla birlikte, son dönemlerde yetişmiş genç nüfusun genel olarak sigorta sektörüne ilgisinin artarak devam ettiği gözlemlenmekte. Sektörde yabancı sermayeli şirketlerin payının artmasıyla yabancı dili iyi bilen yetişmiş insan kaynağına ihtiyaç da arttı. Başta Türk Sigorta Enstitüsü olmak üzere sektörün insan kaynağını nitelikli hale getirmeye çalışan kurumların bu talebin karşılanmasına yönelik faaliyetleri oldukça önemli. Şirket olarak da başta üniversite ve meslek yüksekokulları olmak üzere sektöre ilgi duyan öğrencilere hem sektörü hem de şirketimizi tanıtmak üzere faaliyetlerde bulunuyoruz. 10- Sigortacılığın gelecek 5-10 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kısa ve orta vadede beklentilerinizi açıklayabilir misiniz? Müşteri trendleri dikkate alındığında dijital kanalların hem satın alma hem de hizmet süreçleri
üzerinde etkinliği giderek artıyor. Bu trendin sigorta sektörüne de kaçınılmaz olarak yansıdığını gözlemliyoruz. Ürünlere yönelik farkındalığın, dijital kanallara uygun basit ve kolay süreçlendirilebilir ürünlerin konumlandırılması ve pazarlama, satış faaliyetleri ile desteklenmesi sonucunda dijital kanalların daha fazla gündeme gelmesini ve sektörlerdeki kanal kompozisyonlarını etkilemesini bekliyoruz. Bu doğrultuda, satış ve pazarlama faaliyetlerimizde teknolojinin ve alternatif dağıtım kanallarının daha etkin kullanılması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Diğer taraftan, bugüne kadar hayat sigortası sektörünün yüksek oranda krediye bağlı hayat sigortası ürünlerinin satışı ile geliştiğini söyleyebiliriz. Bundan sonra ise kredilerden bağımsız olarak bireylerin risklerini finansal güvence altına almayı hedefleyen ürünlerin payının artmasını bekliyoruz. Şirket olarak önümüzdeki dönemde farklı müşteri ihtiyaçlarına yönelik yeni hayat, işsizlik, kritik hastalık ve benzeri sigorta ürünlerini geliştirmeye devam edeceğiz.
Anadolu Hayat Emeklilik brüt karını yüzde 16 artırdı
A
nadolu Hayat Emeklilik A.Ş. Genel Müdürü M. Uğur Erkan, şirketin 2016 yılı üçüncü çeyreği konsolide olmayan finansal sonuçlarına ilişkin olarak yaptığı basın açıklamasında şu tespit ve değerlendirmelerde bulundu: “Şirketimizin faaliyette bulunduğu hayat sigortası ve bireysel emeklilik branşlarındaki gelişim ve rekabet artarak devam ediyor. 2016 yılının üçüncü çeyreği itibarıyla bireysel emeklilik sisteminde 6,5 milyon katılımcı sayısına yaklaşıldı ve devlet katkısı dâhil 58 milyar TL fon büyüklüğüne ulaşıldı. Katılımcı tabanını önemli ölçüde genişletecek otomatik katılım uygulamasının, finansal piyasalardaki derinliği artırıp çalışanların emeklilik dönemlerinde yaşam standartlarını korumalarını sağlayarak gerek sektör gerekse Türkiye açısından önemli bir kazanım olacağı düşüncesindeyiz. Hayat sigortası branşı ise vefat sigortalarının etkisi ile önemli bir ivme kazanmış, prim üretimi geçen yılın aynı dönemine göre % 21 oranında artarak 3,4 milyar TL seviyesinde gerçekleşmiştir.
Öz sermayemiz 824,8 Milyon TL düzeyinde
İstikrarlı, dengeli ve kârlı büyümesini sürdüren Anadolu Hayat Emeklilik, 2016 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla başarılı bir dönemi geride bıraktı. Şirketimizin brüt kârı 163 milyon TL, net kârı ise 130 milyon TL düzeyinde gerçekleşti. Şirketimizin mali gücünü ve müşterilerimizin bize duyduğu güveni yansıtan aktif büyüklüğünde 13,8 milyar TL’ye ulaşılarak bu alandaki sektör liderliği perçinlendi. Öz sermayemiz ise 824,8 milyon TL düzeyinde oldu. Bu dönemde bireysel emeklilik branşı fon büyük-
Anadolu Hayat Emeklilik 2016 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla geçen yılın aynı dönemine göre, öz kaynaklarını % 14, aktif büyüklüğünü % 22, brüt kârını ise % 16 oranında artırdı. lüğümüz devlet katkısı dâhil 10,8 milyar TL seviyesini aşmış ve % 19’luk pazar payı elde edilmiştir. Emeklilik Gözetim Merkezi tarafından yayımlanan 30 Eylül 2016 tarihli verilere göre, Şirketimiz yıl içerisinde katılımcı sayısını 77.282 kişi artırarak, % 17 oranındaki pazar payını korumuştur.
Vefat sigortalarında büyüme devam ediyor
Önceki dönemlerde olduğu gibi, en yüksek devlet katkısı fon büyüklüğüne sahip şirket olma özelliği de devam ettirilmiştir. Bireysel emeklilik branşında sergilenmekte olan başarılı performans devam etmiş, 2016 yılı üçüncü çeyreği itibariyle 21,2 milyon TL teknik kâr elde edilmiştir. 1,7 milyar TL düzeyindeki sigortalı varlıkları itibarıyla hayat sigortaları sektöründe lider olan Anadolu Hayat Emeklilik, hayat branşında 2016 yılı üçüncü çeyreği itibariyle geçen yılın aynı dönemine göre %9 artışla toplam 329 milyon TL tutarında brüt prim üretimi gerçekleştirmiştir. Vefat sigortalarındaki büyüme de devam ettirilerek geçen yılın aynı dönemine göre % 34 artışla 255 milyon TL tutarında prim üretilmiştir. Bu dönemde Anadolu Hayat Emeklilik’in hayat branşı teknik kârı % 22 artarak 82,2 milyon TL düzeyine ulaşmıştır.”
Dosya: Bireysel Emeklilik Sistemi ve Sigorta
AvivaSA, “BES”te tecrübesine güveniyor AvivaSA, Emeklilik Gözetim Merkezi’nin son verilerine göre, BES fon büyüklüğünde devlet katkısı dahil toplam 11,2 milyar TL’ye ulaştı, katılımcı sayısında ise 860 bin kişiyi aştı.
A
vivaSA Emeklilik ve Hayat, Emeklilik Gözetim Merkezi’nin 30 Eylül verilerine göre yıllık bazda,fon büyüklüğünde yüzde 32 ve katılımcı sayısında yüzde 7 büyüme yakaladı. AvivaSA, devlet katkısı dahil toplam fon büyüklüğünde 11,2 milyar TL seviyesine ulaştı. Katılımcı sayısı ise 860 bin kişiyi aştı. Toplam 19 şirketin faaliyet gösterdiği bireysel emeklilik sektöründe AvivaSA,yönetilen fon büyüklüğü bazında da yüzde 19.3 pazar payına sahip oldu. AvivaSA’nın 2016 yılı üçüncü çeyrek finansal sonuçları açıklandı. Eylül 2016 sonu itibarıyla; hayat koruma ve ferdi kaza prim üretimi 212 milyon TL, birikimli hayat prim üretimi ise 9 milyon TL oldu. Bireysel emeklilik net katkı payı 1 milyar TL’nin üzerinde gerçekleşti. Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ışığında yapılan hesaplamalara göre AvivaSA’nın bu yılın ilk 9 ayı vergi öncesi karı 98,7 milyon TL, net kar seviyesi ise 78,6 milyon TL olarak gerçekleşti. AvivaSA hisse senetleri Eylül 2016 sonu itibarıyla, 2016’nın ilk 9 ayında yüzde 15 değer kazandı. Aynı dönemde BIST100 endeksinin değer kazancı yüzde 7 olarak gerçekleşti. Daha uzun vadeli bakıldığında ise Kasım 2014’teki halka arzından Eylül 2016 sonuna kadar geçen sürede AvivaSA hisse senetleri, yatırımcısına yüzde 36 getiri sağlarken aynı dönemde BIST100 endeksi yüzde 5 değer kaybetti.
İlk dokuz ay başarılı bir dönem oldu İnsanları belirsizlik korkusundan kurtarma prensibiyle çalışmalarını sürdürdüklerine dikkat çeken AvivaSA Emeklilik ve Hayat CEO’su Meral Eredenk Kurdaş, konu ile ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Türkiye’de, bireysel emeklilik sistemi başladıktan sonra halka açılan ilk emeklilik şirketiyiz ve 2015 yılını son derece başarılı kapattık. 2016’nın ilk 9 ayında da, sürdürülebilir bir büyüme ve karlılığı ve pazardaki liderliğimizi güçlendirdiğimiz, başarılı bir dönem geçirdik. Yeni yılla birlikte devreye girecek Otomatik Katılım uygulamasından sonra da, BES sektöründe sergilediğimiz güçlü büyüme performansını ve liderliğimizi sürdürmeyi ve hayat sigortaları tarafında bütün koruma branşlarında pazar payımızı artırmayı hedefliyoruz. Otomatik katılım için özel oluşturduğumuz uzman saha ekibi, hızlı ve kolay İK çözümleri sunan platformumuz,
her zaman her yerden ulaşılabilir yaygın satış kadromuz ve özel kurumsal hizmet merkezimiz işverenlerin ve katılımcıların işini kolaylaştırmak için hazır bekliyor. Hissedarlarımız Sabancı Holding’in güvencesi ve İngiliz ortağımız Aviva’nın yıllardır İngiltere’de edindiği otomatik katılım tecrübesi de bizi daha güçlü kılıyor. Ayrıca, 2 milyonu aşkın müşterimiz ile hissedarlarımıza ve iş ortaklarımıza değer yaratmaya devam edeceğiz.”
Devlet katkısı önemli bir destek 1 Ocak 2017 ile birlikte devreye girecek Otomatik Katılım konusunda ise, dünyada örneği olmayan %25 oranındaki devlet katkısına dikkat çeken Kurdaş; “Bu oran, var olan BES sözleşmelerinde olduğu gibi, Otomatik Katılım sözleşmelerinde de uygulanacaktır. Ayrıca, Otomatik Katılım sözleşmelerine, sisteme girişte bir defaya mahsus 1.000 TL ek devlet katkısı verilecektir. Emeklilik hakkının kullanılması halinde ise, hesabında bulunan birikimi en az 10 yıllık, yıllık gelir sigortası sözleşmesi kapsamında almayı tercih eden çalışana, birikimin %5’i karşılığı ek devlet katkısı ödemesi yapılacaktır. Otomatik katılım ile 45 yaş altında, kamu ve özel sektörde çalışan ya da çalışmaya başlayacak kişilerin otomatik olarak bireysel emeklilik sistemine dâhil edilecektir. Bireysel Emeklilik Sisteminde ise, 18 yaşını doldurmuş bireyler sisteme dahil olabilmektedir. Her iki sistemden de yararlanacak kişiler olacak ama devlet katkısı her iki sistemde de ayrı ayrı olacağı için 2 sistemin birbirine rakip olmayacağını düşünüyoruz” dedi.
İşveren katkısı yok ama başlangıç için önemli Otomatik Katılım’ın işveren katkısı olmayışına da değinen Meral Eredenk Kurdaş, “Bu sistem; ABD, İngiltere, Yeni Zelanda, İtalya gibi birçok ülkede uygulanıyor. Dünya örneklerinde bireysel emeklilikte otomatik katılım sisteminde devlet katkısının yanı sıra kurum katkısı da var. Bu ülkelerde sistemde kalış oranı da daha yüksek oluyor. Sistemin ideali için bizim isteğimiz kurum katkısının da devreye girmesiydi. Böylece, iki kat bir birikim olacaktı. Ancak bu şekliyle başlaması da tasarrufları artırmak açısından çok önemli bir adım” ifadesini kullandı. Emeklilik dönemi tasarruf açığı 125 Milyar Euro Aviva’nın, Deloitte işbirliğiyle, Türkiye dahil, Avrupa’nın seçilmiş 9 ülkesinde gerçekleştirdiği
“Emeklilik Dönemi Tasarruf Açığı” araştırmasının sonuçlarına da değinen Kurdaş şunları söyledi: “Avrupa’nın emeklilik dönemi tasarruf açığı 2 trilyon Euro olarak tespit edildi. Türkiye’ye bakıldığında tasarruf açığı tutarı 125,2 milyar Euro, bu da kişi başı yıllık 3200 Euro, aylık ise 266 Euro’ya denk geliyor. Açık ülkelerin yıllık GSYH’si ile karşılaştırıldığında Türkiye yüzde 19 ile açık oranı en fazla olan ülke. Türkiye’yi İspanya (%17) ve Almanya (%15) takip ediyor. 2010 yılından bu yana Türkiye’nin açığında 34 milyar Euro artış var. Bu açığın kapanmasına en fazla katkı sağlayacak çözümlerden biri de Otomatik Katılım’dır. Otomatik katılımın hayata geçmesi ile birlikte sisteme kademeli olarak 13 milyon kişinin katılması bekleniyor. Bu uygulamayla, 10 yıllık dönemde 90 milyar TL’lik tasarruf oluşturulması öngörülüyor.”
AvivaSA’ya, özel ödül! Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) tarafından, 4-5 Kasım 2016 tarihlerinde İstanbul Wyndam Grand Otel’de düzenlenen Sermaye Piyasaları Kongresi’nde verilen “TSPB Sermaye Piyasaları Ödülleri” sahiplerini buldu. AvivaSA, “En Büyük Portföy Değerli Emeklilik Fonu Kurucusu” ödülüne layık görüldü.
37
Dosya: Bireysel Emeklilik Sistemi ve Sigorta
BES’te katılımcı sayısı 20 milyon kişiye ulaşacak
S
ektör Artı Dergisi’nin sigorta sektörüne odaklanan dosya konusunda Nart Sigorta yetkilileri de sorularımız yanıtladı. Firmanın İnsan Kaynakları Çözümleri Departmanı Koordinatörü Müjgan Kocabaşoğlu, Nart Sigorta’nın çalışmaları ve sektör hakkında önemli bilgiler verdi. 1- Kendinizden ve şirketinizin faaliyetlerinden kısaca bahseder misiniz? NART Sigorta ve Reasürans Brokerliği A.Ş., 17 senelik kurumsal geçmişinde , nitelikli hizmet anlayışı, çözüm odaklı yaklaşımı , tecrübeli ve profesyonel kadrosuyla, sektörde ilk 3 içinde haklı yerini almış % 100 yerli sermayeli bir brokerlık şirketidir. Tüm elementer branşlar , bireysel ve ticari çözümler, insan kaynakları çözümleri dediğimiz sağlık, hayat, bireysel emeklilik, esnek yan haklar vs.’nin yanı sıra, Sanat Sigortaları, Klasik Araç Sigortaları, Siber Riskler gibi nish pazarlarda hizmet veren ve aynı zamanda Sağlık Sigortaları, Enerji ve İnşaat
Otomatik BES katılımı, özellikle 13 yıllık geçmişi olan BES’i, çok kısa bir sürede 6.5 milyon katılımcıdan 20 milyonlara taşıyacak, beraberinde önemli bir fon büyüklüğünü de getirerek, yurtdışı örneklerinde olduğu gibi, ciddi bir ekonomik değere ulaşacaktır. Sigortaları gibi branşlarda da sektör liderliğini gururla geleceğe taşıma hedefinde olan bir şirkettir. Bu kaliteli, örnek gösterilen yapı içinde, İnsan Kaynakları Çözümleri Departmanı Koordinatörü olarak 10 yılı aşkın bir süredir, ekibimle birlikte İlaç, Gıda, İnşaat gibi sektörler başta olmak üzere tüm branşlarda yerli ve yabancı, bir çok lider kuruluş ve değerli müşteriye hizmet veriyoruz. Sırasıyla, TED, Boğaziçi ve LSE MBA mezuniyetlerim sonrasında, portföy yönetimi ile başlayan kariyer hayatım, BES ve ardından Gayrimenkul Yatırım Fonu bünyesinde yurtdışı tecrübesi ile zenginleşmiş, NART bünyesinde tüm bu tecrübelerin keyifle pratiğe yansıtılması beni, hem bireysel tatminimi arttıracak, hem de birikimlerimi sektör ve müşterilerime aktarabilecek aşamaya taşımıştır. 2- Türkiye’de sigortacılık sektörünün, ekonominin gelişmişlik düzeyine göre oldukça geri kaldığı belirtiliyor. Bu görüşe katılıyor musunuz? Türki-
ye sigortacılık sektörü dünya sigortacılığının neresinde ? Dünya ortalamasında Sigorta Primi Üretiminin Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranı % 7-7,5 aralığında gezinirken, Türkiye ‘de % 1,5 e, kişi başı sigorta prim ortalaması Dünya ‘da 4.000 USD seviyesinde iken, Türkiye ‘de henüz 160 USD’ye ulaşmamış olması, maalesef bu gerçeği yadsınamaz bir biçimde ve net matematiksel bir sonuç olarak bize göstermektedir. 3- Türkiye’de pazar küçük ama dünya çapında sigorta devlerinin tamamı boy gösteriyor. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz ? CIA World Factbook 2016 analizlerine bir bakalım isterseniz ; ABD 0-14 yaş: 18.84% (erkek 31,182,660 / kadın 29,854,687) 15-24 yaş: 13.46% (erkek 22,360,342 / kadın 21,252,215) 25-54 yaş: 39.6% (erkek 64,170,791 / kadın 64,135,619) 55-64 yaş: 12.85% (erkek 20,081,837 / kadın 21,536,994) 65 yaş üstü: 15.25% (erkek 21,895,128 / kadın 27,525,255) İNGİLTERE 0-14 yaş: 17.44% (erkek 5,761,311 / kadın 5,476,649) 15-24 yaş: 12.15% (erkek 3,997,150 / kadın 3,830,268) 25-54 yaş: 40.74% (erkek 13,367,242 / kadın 12,883,674) 55-64 yaş: 11.77% (erkek 3,760,020 / kadın 3,820,525) 65 yaş ve üstü: 17.9% (erkek 5,170,542 / kadın 6,363,047) TÜRKİYE 0-14 yaş: 25.08% (erkek 10,303,153 / kadın 9,833,713) 15-24 yaş: 16.11% (erkek 6,605,634 / kadın 6,329,921) 25-54 yaş: 43.15% (erkek 17,541,137 / kadın 17,094,141) 55-64 yaş: 8.36% (erkek 3,335,021 / kadın 3,374,965) 65 yaş ve üstü: 7.3% (erkek 2,603,655 / kadın 3,253,264) Yaşlanan, ortalama yaşı 49-50 olan bir dünyada, Türkiye tabii ki 29-30 olan yaş ortalaması ve yukarıda göreceğiniz yaş dağılımları ile, önümüzdeki yıllarda da sigorta devleri için , cazip bir pazar olmaya devam edecektir. 4- Türkiye’de sigorta bilinci yeterli düzeyde oluştu mu? Ülkemizde maalesef 14 milyon çalışan nüfusun %
38
Dosya: Bireysel Emeklilik Sistemi ve Sigorta Alternatif ürünler tasarlanması (Tamamlayıcı Sağlık Sigortaları, Sigortalıların bir nevi ‘’ ellerini taşın altına koyacakları ‘’ muafiyetli ürünler gibi), Hazine tarafından doğru ürün satışının doğru bilgilendirme ile doğru ve uzman kanallarla yapılması için yasal mevzuatın kurgulanması ve denetim faaliyetlerinin arttırılması kısa vadede sonuç alınabilecek önemli çalışmalar olacaktır. 40’ı asgari ücretle çalışırken, üniversite eğitimini tamamlamış kişi adetinin nüfusa oranı % 11’ler seviyesi iken, hayat sigortası yaptıran bir kişi halen ‘vefat etmediğim için ödediğim prim yandı’ serzenişleri, günümüzün gerçeği iken maalesef istediğimiz seviyede bir sigorta bilincinden bahsetmek henüz mümkün değil. Bu bilincin arttırılması , öncelikle sektör temsilcileri olarak bizlerin sonra da devletimize kadar tüm mercilerin görev ve sorumlulukları arasındadır. 5- BES konusu gündemi oldukça meşgul ediyor? Yeni yıl itibariyle otomatik katılımın olacağı sektörde bizleri neler bekliyor? Otomatik katılım şu demek; 13 milyon dolayında çalışanın brüt ücretlerinin minimum % 3’ü ile katılım yaparak, kendi gelecekleri için, güvenli bir yatırım aracında para biriktirmeleri ve de devlet tarafından verilecek teşvikler ile de bu birikimlere, başka enstrümanlarda sağlayamayacakları ek fayda ve getirilerle birikim katma imkanından yararlanma şansı sağlanması demektir . Yasal mevzuatın detaylarının henüz yönetmelikler ile tamamlanmamış olmasının yarattığı belirsizlikle birlikte, sistemin 01.01.2017 tarihinde aktive olacak olması, mevcut ve potansiyel müşterilerimizde, operasyonel süreçlerle ilgili endişeye yol açabilmektedir. Süreci günü gününe takip etmemiz, ara bilgilendirmelerimiz ve bu alanda hizmet kalitesine güvendiğimiz BES şirketi tedarikçilerimizin de destekleriyle, bu endişeleri bertaraf edecek yöntemlerimizi tüm danışanlarımıza sunmaktan keyif almaktayız. 6- BES konusunda sizin sunduğunuz avantajlar nelerdir? Günümüze kadar bu alanda beklentilerinizi karşıladınız mı? Özetlemek gerekirse, Bağımsız bir danışman olarak, BES şirketleri arasında ; • Önerilen plan detayları , kesintileri • Portföy Yönetim Performansı • Hizmet Kalitesi • Ürün Dizaynı gibi ana kriterlerle satın alma desteği vermekteyiz Bunun yanı sıra uzun vadeli bir yatırım enstrümanı olarak gördüğümüz bu ürünün farklı aşamalarında müşterilerimize en geç 6 aylık dönemlerde analiz çalışmaları yaparak hem müşterilerimizin, alternatif BES şirketleri, alternatif plan yapıları, alternatif yatırım enstrümanları arasında olası fırsat maliyetlerini analiz edebilmekte, hem de katılımcılarımıza sunduğumuz dönemsel bilgilendirmeler, ekonomik konferanslarımız vs. gibi aktivitelerimizle birikim-
lerini maksimize edebilecekleri öneriler ile destek verebilmekteyiz. Otomatik katılım süreci ve sonrasında da yine müşterilerimize hem şirket seçimi, hem operasyonel hem de analiz süreçlerinde her zaman olduğu gibi tam destek vermeye devam edeceğiz. 7- Yaşanan ekonomik gelişmeler sektörü nasıl etkiliyor? Özellikle son dönemde ekonomik verilerde gözlemlediğimiz dalgalanmalar, siyasi anlamda OHAL’e bağlı yaşanan bir takım istikrardan uzak ve zorunlu uygulamalar , hepimizin de tahmin edeceği gibi yurtdışı yatırımcıların ülkemize bakış açısını ve hem yerli hem yabancı yatırımcının, yatırım iştahlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bir çok projenin ertelenmesi maalesef kısa dönemde etkisini görmediğimiz ancak 2017 yılı ilk 6 ayı içinde sektöre etkisini net olarak hissedeceğimiz olumsuz gelişmeleri mutlaka beraberinde getirecektir. 8- Sektörde gelecek gördüğünüz branşlar, alanlar hangileridir? Odaklanacağınız yeni alanlar olacak mı? Branşım adına konuşmam gerekirse, esnek yan haklar dediğimiz, personelin kendi yan haklarını kendi istek ve ihtiyaçları doğrultusunda yönetebileceği programlar, kişiye özel, lego modeliyle yine ihtiyacı doğrultusunda şekillendirebileceği özel ve geniş kapsamlı ürünler odaklanacağımız ana ürünler olurken, müşterilerimiz için yurtdışında oluşturduğumuz paketleri, yurtiçinde daha düşük maliyetle sunabilecek sigorta şirketleriyle iş birliktelikleri projelerimizden biri olacaktır. Sorumluluk Sigortaları, Sanat Sigortaları, Siber Riskler gibi birçok nish pazarda ilklere imza atan NART, sektörü ve müşterilerini yeniliklerle şaşırtmaya devam edecek . 9- Sektördeki sıkıntıların asıl sebebi sizce ne? Bunun önüne geçmek için çalışmalar yapılıyor mu? Yine özellikle kendi branşım için konuşacak olursam, en büyük sıkıntımız maalesef sigortalı havuzunun nüfusumuza oranının % 5’lere bile ulaşamamış olması. Bir taraftan teknik karlılıkları % 2’lere varmayacak seviyeye düşürmekte, bunun yansıması fiyat artışları olarak gözlemlenmekte, fiyat artışlarıyla da satışların düşmesi maalesef konuyla ilgili bir kısırdöngüye yol açmaktadır. Teknik karlılıkların tatmin edici seviyelerde olmaması maalesef neredeyse tüm branşlarda, sektör gerçekliği olarak önümüze çıkıyor.
10- Sigorta sektörünün yetişmiş insan kaynağı sıkıntısı var mı? Siz bu konuda hangi çalışmaları yürütüyorsunuz? Bu sorunun yanıtı en kısa şekli ve özetle; maalesef… Net bir örnek vermek gerekirse Müdür ve üstü pozisyonlar için mesleki tecrübesinin yanı sıra temel seviyede bir İngilizce bilgisine ve buna eşlik edecek bir entelektüel bilgi birikimine sahip aday bulunması aylar alabiliyor. Biz NART olarak bu konuda sektörel sorumluluğumuzu da ön planda tutarak her sene farklı üniversitelerden minimum 4-5 mezun alıp, onları yetiştirmekteyiz. Mevcut kadromuzdaki 5-6 kadar üst düzey yöneticimizin bu aşamalardan geçerek, bu pozisyonlara ulaşmasından gurur duyuyoruz. Bunun dışında kadrolarımıza haftalık, aylık olmak üzere farklı periyotlarda, istek ve ihtiyaçlarına yönelik hem teknik hem soft skill eğitim organizasyonları yapıyoruz. Bunun dışında her yıl düzenlediğimiz NART FORUM aktivitemiz, bir konunun belirlenip, konuyla ilgili sektörlerin, Risk Yöneticilerinin, sigorta sektörü temsilcilerinin gelişmeleri, sıkıntılarını, çözüm önerilerini, farklı bakış açıları ile tartışabildikleri ciddi bir platform olup, sektör için farklı bir eğitim imkanı sağlıyor. 11- Sigortacılığın gelecek 5-10 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kısa ve orta vadede beklentilerinizi açıklayabilir misiniz? Sizin de sorularınız arasında yer alan Otomatik BES katılımı, özellikle 13 yıllık geçmişi olan BES’i, çok kısa bir sürede 6.5 milyon katılımcıdan 20 milyonlara taşıyacak, beraberinde önemli bir fon büyüklüğünü de getirerek, yurtdışı örneklerinde olduğu gibi, ciddi bir ekonomik değere ulaşacaktır. Bunun dışında tüm sektör oyuncuları tarafından benimsenen ‘’Karlılık Odaklı Yaklaşım‘’ hem ürünlerin kalitesini arttıracak hem de sigorta şirketlerinin elde edecekleri istikrarlı, karlı büyüme ile Sigortalı cephesinde de memnuniyet yaratıcı yeni ürünler olarak kendini gösterecektir. Bununla birlikte yine yukarıda belirttiğim gibi, doğru kanal ile doğru bilgi verilerek, ihtiyaca yönelik doğru ürünün satışı, sektördeki bir çok sorunun çözülmesini sağlayacak en önemli adım olacaktır. 12- Sektör Artı Dergisi okuyucularına iletmek istediğiniz bir konu yada eklemek istediğiniz bir başlık varsa lütfen belirtiniz? Sektörümüze gösterdiğiniz ilgi ve bize sağladığınız bu imkan için şahsım ve firmam adına çok teşekkür ederim.
39
Dosya: Bireysel Emeklilik Sistemi ve Sigorta
Vakıf Emeklilik’in, faizsiz fon performansı Vakıf Emeklilik, faizsiz katılım fonlarından % 21,04’lük bir pay alıyor. Vakıf Emeklilik, gösterdiği bu performansla 11 şirket arasında ilk sırada bulunuyor.
V
akıf Emeklilik, faizsiz katılım fonlarında gösterdiği performans ile 11 şirket arasında ilk sırada yer alıyor. Vakıf Emeklilik’in 6 adet faizsiz katılım fonu bulunuyor ve bu fonların büyüklüğü 28 Ekim 2016 itibariyle 695 milyon TL tutarında. Bu fon büyüklüğü ile Vakıf Emeklilik tüm BES fonları içinde % 21,04’lük bir pay alıyor. Vakıf Emeklilik, Bireysel Emeklilik sektöründe ise toplamda 4,4 milyar TL’den fazla fon büyüklüğünü yönetiyor ve 449 binden fazla katılımcıya hizmet veriyor. 58,6 milyar TL fon büyüklüğüne ulaşan Bireysel Emeklilik sektöründeki faizsiz katılım fonların büyüklüğü ise 3 milyar 303 milyon TL’dir. Faizsiz katılım fonları ise toplam fon büyüklüğünün yaklaşık %5,64’ünü oluşturuyor.
Faizsiz fonlar Otomatik BES’le büyüyecek Vakıf Emeklilik Genel Müdürü Özgür Obalı, 2017 yılında devreye girecek otomatik katılım uygulaması ile faizsiz BES ürünlerine olan ilginin daha da artacağını belirterek, “Mevcut sistemde faiz hassasiyeti olan vatandaşlarımız için kurgulanmış bir yapı var.
40
Fonların yatırım amacı; tasarruflarını faizsiz finansal enstrümanlarda değerlendirmek isteyen katılımcılar için, sürdürülebilir getiri elde etmek. Bu fonlar ağırlıklı olarak kira sertifikalarına, katılım bankalarındaki katılım hesaplarına, faizsiz enstrüman olarak tasarlanmış ve katılım endeksi dediğimiz İslami prensiplere uygun olarak faaliyet gösteren şirketlerin hisse senetlerine ve kıymetli madenlere yatırım yaparak değerleniyor” dedi.
Deneyimli personele sahibiz Faiz hassasiyetini deneyimli personelleriyle ortadan kaldırdıklarını ifade eden Obalı, “Tüm personelimizin hem faizsiz hem de faizli fonlar konusunda ciddi bir bilgisi var. Bu konuda eğitimlerle lisanslama süreci var. Satışı yapabilmeleri için emeklilik mevzuatında bir sertifikasyon söz konusu. Düzenlenen sınavda başarılı olarak sertifika alan kişilere“finansal yatırım danışmanı” diyoruz. Müşterilerimiz bu kişiler ile iletişim kurduklarında hem faizsiz hem faizli fonlarımız ve ürünlerimiz ile ilgili çok net bilgi sahibi olabiliyorlar” diye konuştu.
Kredi Odeabank’tan Enerji Tekno Ray Solar’dan
Tekno Ray Solar, Altınekin GES8,4 MW’lık kurulu kapasitesiyle yılda 14.154.000 kWh elektrik üretecek. 12 MW’lık kurulu kapasiteye sahip Cihanbeyli GES’in ise yılda 19.944.000 kWh elektrik üretilmesi öngörülüyor.
T
ürkiye’de güneş enerjisinden elektrik üretimine yönelik yatırımlarıyla sektöre öncülük eden Tekno Ray Solar’ın, Odeabank’tan sağladığı 12 milyon dolarlık finansman desteği ile Konya’da inşa ettiği, toplam 20.4 MW elektrik üretim kapasitesine sahip iki güneş enerjisi santrali (GES) faaliyete geçiyor. İki GES sayesinde yılda 50.000’den fazla ağaç kurtarılırken her yıl 20.000 tondan fazla CO2 salınımı da engellenecek. Odeabank, yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimini artıracak projelere finansman desteği sağlamaya devam ediyor. Güneş enerjisinden elektrik üretimine yönelik büyük çaplı projeleriyle dikkat çeken Tekno Ray Solar, Odeabank’tan sağladığı 12 milyon dolarlık proje finansmanı kredisiyle Konya’da, toplam 20.4 MW elektrik üretim kapasitesine sahip iki Güneş Enerjisi Santrali (GES)
yatırımı gerçekleştirdi. Tekno Ray Solar’ın bu ay içinde faaliyete geçecek olan santrallerinden, Altınekin GES8,4 MW’lık kurulu kapasitesiyle yılda 14.154.000 kWh elektrik üretecek. 12 MW’lık kurulu kapasiteye sahip Cihanbeyli GES’in ise yılda 19.944.000 kWh elektrik üretmesi öngörülüyor. Güneş enerjisinden elektrik üretimine yönelik projeler CO2 salınımını engel-
leyerek doğanın korunmasına yardımcı oluyor ve bu sayede yerli kaynaklardan sürdürülebilir enerji üretimine katkı sağlıyor. Örneğin, Cihanbeyli GES yılda 29.473 ağacın kurtarılmasını ve 12.185 ton CO2 salınımının engellenmesini sağlayacak. Altınekin GES sayesinde ise yılda 20.917 ağaç kurtarılırken 8.647 ton CO2’nin atmosfere salınımının önüne geçilecek.
41
23. Dünya Enerji Kongresi sona erdi...
G
lobal enerji sektörünün oyuncularını İstanbul’da bir araya getiren 23. Dünya Enerji Kongresi sona erdi. Kongre, 9-13 Ekim 2016 tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi ve Lütfü Kırdar Kongre Merkezi’nde düzenlendi. Dünyanın dört bin yanından 3000 delegenin ağırlandığı kongreye 250 konuşmacı katıldı. Kongrede, enerji bakanları, yetkilileri, akademisyenler ve uzmanlar, enerjinin geleceğini tartıştı. Kongreye katılan isimler arasında Suudi Arabistan Enerji, Endüstri ve Doğal Kaynaklar Bakanı Khalid Al-Falih, BAE Enerji Bakanı Suhail Mohamed Al-Mazrouei, Afganistan Enerji ve Su Bakanı Ali Ahmad Osmani gibi bakanlar, BP, Saudi Aramco, Gazprom, Total, Socar, Lukoil, EDF, ENGIE, E.ON, Royal Dutch Shellgibi şirketlerin CEO’ları, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç ve Trans-Anadolu Doğalgaz Boru Hattı’nın (TANAP) CEO’su Saltuk Düzyol ile Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol vardı. Yerli ve yabancı 1200 medya mensubu kongreyi takip etti.
Global enerji sisteminin geleceği “Yeni Ufukları Kucaklamak” başlığını taşıyan kongrenin açılış gününde Dünya Enerji Konseyi bir mesaj yayınladı. Dünya ekonomilerinin karbon emisyonunu azaltmak için yeterince çaba
42
sarf etmediklerine dikkat çeken konsey, küresel enerji sektörüne enerjiye yeni bir anlayışla yaklaşması ve bu konuda harekete geçilmesi için çağrıda bulundu. Dört günü farklı temalara ayrılan 2016 Dünya Enerji Kongresi’nin ilk gününde, yarının enerjisini şekillendirecek, global enerji sisteminin geleceğine ilişkin öngörüler ve senaryolar tartışıldı. İkinci günün odağında ise iş ve kaynak yönetimine dair fırsatlar; güvenilir bir enerji sistemi oluşturabilmek için şart olan adaptasyon ve inovasyonun beraberinde getirdiği sorunlar vardı. Global üçlü enerji açmazı olarak tanımlanan, sürdürülebilirlik, güvenlik ve enerjiye erişim denklemine çözüm önerileri ve buna ilişkin politikalar üçüncü günün başlığıydı. Son gün ise Afrika’ya ayrıldı; Sahraaltı Afrika’da sürdürülebilir bir enerji geleceğini şekillendirecek faktörler ve inovasyonlar masaya yatırıldı.
Türk akımı konusunda önemli adım Kongrenin önemli anlarından birisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk gün dünya liderini ağırlamasıydı. Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile bir araya geldi. Bu zirvenin hemen ardından iki önemli uluslararası anlaşmaya imza atıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin, Rus doğalgazını
Türkiye’ye ve Avrupa’ya taşıyacak Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı konusunda anlaşma imzaladı. Akabinde Türkiye ile KKTC arasında elektrik iletim hattı kurulmasını da içeren işbirliği anlaşması yapıldı. Üçüncü gün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon, video konferansla kongreye katılarak sürdürülebilirlik konusunda yürüttükleri çalışmalardan ötürü Dünya Enerji Konseyi’ne teşekkür etti.
Albayrak, İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz ile görüştü 23. Dünya Enerji Kongresi kapsamında İstanbul’a gelen Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’ne (OPEC) üye ülkeler ve Rusya Federasyonu yetkilileri, petrolde “üretim dondurma kararını” değerlendirmek üzere toplantı yaptı. Atlantik Konseyi de Dünya Enerji Kongresi kapsamında etkinlik düzenledi. Bununla birlikte İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz, Enerji Kongresi’ne katıldı. Steinitz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ile bir araya geldi. Kongre kapsamında üç de yan etkinlik düzenlendi: Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun (TKİ) Kömür Çalıştayı, Bosphorus Energy Club’un “Enerjide Yeni Dönüşüm içinde Yol Almak: İş ve Devlet Yöneticileri ne Yapmalı?” ve Energy Charter’ın imza attığı “Düşük Petrol Fiyatları ve Karbonsuzlaşma Döneminde Enerji Yatırımlarını Canlandırmak” etkinlikleri gerçekleştirildi.
İstanbul’daki 23. Dünya Enerji Kongresi sona erdi. 3000 delegenin ağırlandığı kongreye 250 konuşmacı katıldı. Zirveyi yerli ve yabancı 1200 medya mensubu takip etti. Afrika’nın enerjisi konuşuldu Dünya Enerji Kongresi’ne damga vuran başlıklardan biri, sürdürülebilir enerji oldu. Enerji Trilemması (Üçlü Enerji Açmazı), kongre çerçevesindeki iklim değişikliği ve çevre sorunları ile birlikte ele alındı. Etkinlikte petrolden doğalgaza, kömürden biyokütleye, güneşten rüzgara, tüm enerji kaynakları ile enerji saklama teknolojileri konuşuldu. İklim değişikliğine karşı neler yapılabileceği konusu ile dünyada henüz elektrik alamayan Afrika kıtasındaki 1 milyarı aşkın nüfusun enerjiyle buluşturulması meselesine de çözümler arandı. Afrika ülkelerinin elektriğe kavuşturulması konusunda yenilenebilir enerji teknolojilerindeki gelişimin büyük katkıda bulunacağına işaret edildi.
2016 Enerji Trilemma Endeksi açıklandı 23. Dünya Enerji Kongresi kapsamında ayrıca Dünya Enerji Konseyi üç önemli raporu kamuoyuyla paylaştı. Dünya Enerji Konseyi’nin Accenture Strategy ve Paul Scherrer Enstitüsü ile hazırladığı 2016 Global Enerji Senaryoları raporu önümüzdeki yıllarda global enerji sektöründe önemli değişikliklerin yaşanacağına vurgu yaptı. Üç farklı senaryonun yer aldığı çalışmaya göre, şimdiye dek yapılan hesapların aksine, kişi başına enerji talebi 2030 yılına kadar azalacak. Konsey’in global danışmanlık firması Oliver Wyman’ın iş birliğiyle hazırladığı, enerjide sürdürülebilirliği ölçen 2016 Enerji Trilemma Endeksi de açıklandı. 125 ülkenin, enerji sistemlerinin güvenliğine ve ulaşılabilirliği ile çevre açısından sürdürülebilirliklerine bakılarak kıyaslandığı rapor, global enerji sektörünün enerji kaynaklarında çeşitliliğe verdiği önemin arttığına işaret ediyor. Konsey’in yayınladığı üçüncü raporun başlığı ise Dünya Enerji Kaynakları 2016. Araştırmada, birçok ülkenin enerji kaynaklarında çeşitliliğe yönelmesi, ortak mülkiyetin artması ve mikro şebekelerin gelişmesinin, enerji dünyasını değiştirdiği vurgulanıyor.
Eş zamanlı fuar düzenlendi 1800 personel ve 800 güvenlik görevlisinin görev yaptığı kongreyle eş zamanlı olarak, 15,000 metrekare alanda 100’e yakın şirketin ve 2 bin 500’den fazla ziyaretçinin katıldığı bir enerji fuarı düzenlendi. Kongre süresince 9.5 ton yiyecek, 30 ton su tüketildi. Dünya Enerji Konseyi’nin üç yılda bir düzenlediği Dünya Enerji Kongresi’nin 24’üncüsüne, 2019 yılında Abu Dabi ev sahipliği yapacak.
Dünya Enerji Kongresi ile ilgili ilginç bilgiler ve rakamlar: Dünya Enerji Kongresi, 1. Dünya Savaşı’ndan hemen sonrasında halihazırda var olan ve ortaya çıkması olası enerji sorunlarını tartışmak üzere enerji endüstrisinin önemli isimlerini bir araya getirmeye karar veren İskoç işadamı Daniel Dunlop tarafından hayata geçirildi. O güne kadar enerji ile ilgili böylesi büyük çaplı bir etkinlik düzenlenmemişti. İlk konferans, 1924 yılında Londra’da düzenlendi. Ardından Berlin, Washington, Viyana, Melbourne, Moskova, Bükreş, Detroit, İstanbul, Münih, Yeni Delhi, Cannes, Montreal, Madrid, Tokyo, Houston, Buenos Aires, Sydney, Roma ve Daegu şehirlerinde gerçekleştirildi. Albert Einstein da, 1930 yılında Berlin’de düzenlenen Dünya Enerji Konferansı’na konuşmacı olarak katıldı. Doğal gaz ve atom enerjisi, potansiyel enerji kaynakları olarak ilk kez 1950’de Londra’da düzenlenen Dünya Enerji Kongresi’nde ele alındı. Kongreye “Enerji Olimpiyatları” adını veren kişi, 1980’de zirveye ev sahipliği yapan Münih ken-
tinin valisi Erich Kiesl idi. Kiesl, ülkelerin enerji kaynakları için birbirleriyle rekabet etmelerini, Olimpiyat Oyunları’na benzettiğinden bu adı uygun gördü.
İstanbul ikinci kez ev sahibi oldu İstanbul ikinci kez Dünya Enerji Konferansı’na ev sahipliği yapıyor. 10. Dünya Enerji Konferansı 19-23 Eylül 1977 tarihleri arasında İstanbul’da, Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenmişti. Konferansa 60’a yakın ülkeden 3500 kadar delege katıldı. Etkinliğin ana teması “Enerji Kaynaklarının Rasyonel Kullanımı” idi. Konferans süresince bir de gazete çıkartıldı. “10. Dünya Enerji Konferansı” adlı gazete İngilizce, Fransızca ve Türkçe olmak üzere üç dilde hazırlandı. İstanbul haricinde sadece iki şehir Dünya Enerji Kongresi’ni bir defadan fazla ağırladı: Londra (1924 ve 1950) ve Montreal (1989 ve 2010). İstanbul’da düzenlenen 23. Dünya Enerji Kongresi’ne hazırlık çalışmaları kapsamında 25 ülkeyi ziyaret eden, binin üzerinde iş adamıyla bir araya gelen Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 3 milyon kilometre yol kat etti, 600 saat uçtu.
Zorlu Enerji’nin hedefi güneşte büyük ölçekli yatırımlar
A
nkara’da düzenlenen EIF 2016 Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı, Zorlu Enerji’nin de kurucu üyesi olduğu Güneş Enerjisi Yatırımcıları Derneği’nin (GÜYAD) kuruluş törenine ev sahipliği yaptı. Tören sonrası gerçekleşen GÜYAD özel oturumunda konuşan Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcısı Yağmur Özdemir, “Zorlu Enerji olarak güneş yatırımlarının her alanında var olmak ve büyük ölçekli yatırımlar hayata geçirmek istiyoruz” dedi. Özdemir şöyle devam etti: “Türkiye’de güneş enerjisinde ilerlemenin en önemli adımlarından biri çatı pazarı. Bu alanın desteklenmesiyle panel üretiminin ülkemizde yapılmasının da önü açılabilir. Diğer yandan solar çatı uygulamalarının gelişmesinin önündeki en önemli engellerden biri mevzuatla ilgili. Bu konuda Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü ile çalışmalar yürütüyoruz. Mevzuatla ilgili sorunların aşılmasıyla birlikte Türkiye’de de gelişmiş entegre solar çatı sistemleri kurulabilir.”
Fuar çok sayıda uzmanı bir araya getirdi
Bu yıl 9’uncusu düzenlenen Türkiye’nin en büyük enerji organizasyonlarından EIF Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı sektörün önde gelen kamu kurum
ve kuruluşları ile şirketlerini buluşturdu. 3-4 Kasım tarihleri arasında düzenlenen etkinlik, 150’den fazla şirket ve binlerce kişiyi ağırladı. Zorlu Enerji, etkinlikte, GÜYAD özel oturumunun yanı sıra “Enerji Santrallerinde İşletme Bakım Rehabilitasyon” ve “Jeotermal Santral Bakım ve Rehabilitasyonu” oturumlarında yer alarak bu alanlardaki deneyim ve uzmanlıklarını paydaş kurumlardan katılımcılarla paylaşıyor.
43
Dünyanın ilk hibrit iklimlendirme sistemi Mitsubishi Electric, dünyada ilk ve tek olan “Hybrid City Multi Sistemler” ile düşük karbon salımlı çevreci uygulamalarının kapsama alanını genişletiyor.
M
itsubishi Electric, bir ilke imza atarak hibrid sistemleri iklimlendirme sektörüne kazandırdı. Marka, geleceği şekillendirmeye aday çevreci teknolojiler alanındaki son hamlesi “Hybrid City Multi Sistemler” ile yüksek enerji tasarrufu ve ideal konforun yanı sıra kolay ve düşük maliyetli montaj avantajı sunuyor. Mekan ısıtmasında enerjinin su kullanılarak aktarıldığı, ısı geri kazanımlı, eşzamanlı ısıtma ve soğutmayı sadece iki borulu bir alt yapı ile sunabilen dünyadaki ilk ve tek sistem olan “Mitsubishi Electric Hybrid City Multi Sistemler”, hem karbon salımının hem de
44
işletme giderlerinin azaltılmasında büyük katkı sağlıyor. Mitsubishi Electric, dünyada ilk ve tek olan “Hybrid City Multi Sistemler” ile düşük karbon salımlı çevreci uygulamalarının kapsama alanını genişletiyor. Geleceği şekillendirecek teknolojiler ve yenilenebilir çözümler geliştir-
me misyonuyla hareket eden marka, “Hybrid City Multi (HVRF) Sistemler” ile daha iyi bir dünya için karbon salımını azaltıyor ve bu amaçla oluşturulan yeni yönetmeliklere de uyum sağlıyor. Sistem, yüksek enerji tasarrufu ve ideal konforun yanı sıra kolay ve düşük maliyetli montaj avantajı da sağlıyor.
Isınma ihtiyacı duyan her alanda kullanılabilir HVRF Sistemler’in sunduğu modern ısıtma ve soğutma çözümleri; ofis binaları, oteller, sağlık merkezleri, hastaneler, okullar, apartmanlar, alışveriş merkezleri ve diğer ticari binalar için rahatlıkla kullanılabiliyor.Bu yeni inovatif teknoloji; toplantı odaları, çalışma alanları, sistem odaları gibi tüm yıl boyunca eşzamanlı ısıtma ve soğutmaya gereksinim duyan me-
kanların ihtiyacını ısı geri kazanım teknolojisi ile verimli bir şekilde karşılıyor. Muayenehaneler, hasta odaları ve personel odaları gibi farklı odaların farklı iklimlendirme ihtiyaçlarına aynı anda cevap vererek maksimum konfor sağlıyor. Sistemin bağımsız ayar ve eşzamanlı ısıtma-soğutma yapabilme özelliği, örneğin bir otelde misafirlere klimanın çalışma modunu kendi istekleri doğrultuda seçebilme özgürlüğü de tanıyor. Kusursuz iklimlendirme ile konaklama boyunca konforlu ve sorunsuz bir ortam yaratıyor.
Yüksek enerji tasarrufu sağlıyor Tek bir sisteme bağlı iç ünitelerde, aynı anda hem ısıtma hem de soğutma gereksinimi olması durumunda, bir Mitsubishi Electric teknolojisi olan iki borulu ısı geri kazanım
çalışması ile daha fazla enerji tasarrufu sağlanıyor. Soğutma yapan iç ünitenin atık enerjisi dış üniteden atılmak yerine,Hybrid Akış Kontrol ünitesi (HBC) sayesinde ısıtma yapan iç üniteye aktarılıyor ve bu sayede sistem verimi maksimize ediliyor.
Kolay ve düşük maliyetli montaj Hybrid City Multi (HVRF) Sistemler, basitleştirilmiş iki borulu tasarımı ile uygulamacılara ve mekanik taahhütçü firmalara kolay, hızlı ve düşük maliyetli montaj avantajı sunuyor.Mitsubishi Electric’in rakipsiz iki borulu ısı geri kazanım sisteminde, geleneksel dört borulu sulu sistemlere göre çok daha az boru ve bağlantı malzemesi kullanılıyor. HVRF Sistemler’de, chiller ve kazan sistemlerinde olduğu gibi ilave sirkülasyon pompası, akümülasyon tankı, kontrol ve otomasyon panosu gibi ekipmanların kullanılmasına ihtiyaç duyulmuyor. Bu sistemde vanalar, pompalar ve ısı değiştirgeçlerinin tamamı HBC ünite içlerinde yer alıyor. Bu sayede yatırım maliyetlerinde ciddi bir tasarruf sağlanıyor. Özel bir mekanik oda için alan ayrılmasına ve çatıda büyük hacimler kaplayacak soğutma gruplarına gerek kalmadan, çeşitli mekanlara dağıtılabilecek Hybrid VRF dış üniteler kullanılması yoluyla görsel ve işlevsel bir yerleşim yapılması da mümkün kılınıyor.Sistem yapısı gereği şartlandırılacak ortamlarda soğutucu akışkan bulunmaması, gaz kaçak kontrolünü ve bunun için gerekli diğer ekipmanlara olan ihtiyacı tamamen ortadan kaldırıyor. Bu özellik de yine çok önemli bir maliyet avantajı sağlıyor.
Tek bir noktadan kontrol HVRF Sistem’in ekipmanları içinde; gösterişli, şık ve kolay kullanım özelliğine sahip bireysel kumanda seçeneklerine ek olarak, genişleme kumandalarıyla birlikte kullanımında maksimum 200 adet iç ünitenin kontrol edilebileceği merkezi kumanda alternatifleri bulunuyor. Bu kumandalar sayesinde, birbirlerinden bağımsız konumlara yerleştirilebilen sistemlerin tek bir noktadan izlenmesine ve kontrol edilebilmesine olanak sağlanıyor.
45
Airfel, kombi kullanıcılarını kışa hazırlanıyor Airfel, kullanıcılarının güvenli ve konforlu bir kış geçirmesi için harekete geçti. Kombileri kışa hazırlamak amacıyla bakım kampanyası başlatan Airfel, kombi sahiplerine de 30 Aralık tarihine kadar indirimli fiyat avantajı sunuyor.
D
aikin Isı Grubu’nun markası Airfel, düzenli bakımın önemini vurgulamak için bu yıl da sezona bakım kampanyasıyla başladı. “En güvenli kombi bakımlı kombidir” sloganı ile güvenli konfor bilincini yaygınlaştırmayı hedefleyen Airfel, 30 Aralık 2016 tarihine kadar Airfel markalı kombi kullanıcılarına indirimli fiyatlarla bakım hizmeti veriyor. Daikin Satış Sonrası Hizmetler Departmanı bünyesinde yürütülen kampanya kapsamında, hermetik kombi bakımını 65 TL’ye, yoğuşmalı kombi bakımını 80 TL’ye yaptırmak mümkün. Airfel bu kampanya ile kombilerin verimli çalışması ve kullanım ömrünün uzaması için düzenli olarak yapılması gereken kontrolleri gerçekleştiriyor. Airfel’in uz-
46
man teknik kadrosu kampanya kapsamında brülör temizliği ve kontrolü, gaz ayar kontrolleri, eşanjör temizliği, devre elemanları kontrolü, filtre temizliği ve emniyet donanımları kontrolü yaparak, olası sorunların önüne geçiyor.
Bakımsız kombinin ömrü kısalıyor
Periyodik olarak yapılan bakımların cihaz ömrünü uzattığına dikkat çeken Airfel uzmanları, bakımlar sayesinde yakıt tüketiminin azaldığını ve enerji tasarrufu sağlandığını da vurguluyor. Bakımsız kombilerin ömrünün kısaldığı, verimsiz çalıştığı ve yüksek faturalara yol açtığı konusunda müşterilerini uyaran Airfel, bu kampanya kapsamında müşterilerine indirimli hizmet sunarken, bunu bir bilinçlendirme hareketi olarak da görüyor.Bayileri kanalıyla müşterilerini bilgilendiren Airfel, kampanya süresince çağrı merkezi kanalı ile de müşterilerine ulaşmaya çalışıyor.
Dünyanın öncü dijital endüstriyel firması General Electric (GE), Gebze’deki Güç Transformatörleri fabrikasını, akıllı fabrikaya dönüştürüyor. GE Güç Transformatörleri fabrikası, 2020 yılına kadar 1 milyar dolar ihracat katkısı hedefliyor.
GE, bölgedeki ilk akıllı fabrikasıyla Türkiye’de
G
eneral Electric (GE), Türkiye’de yer alan Gebze Güç Transformatörleri fabrikasını, bölgedeki ilk akıllı fabrikaya dönüştüreceğini duyurdu. Türkiye’de 1948 yılından beri faaliyet gösteren GE, havacılık, ulaşım, enerji, sağlık gibi Türkiye ekonomisinin stratejik endüstrilerine gerçekleştirdiği yatırımlarına devam ediyor. Ekonomi Bakan Yardımcısı Fatih Metin, GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan M. Özsoy, GE Şebeke Çözümleri Global CEO’su Reinaldo A. Garcia ve GE Güç Transformatörleri Ürün Grubu Küresel Genel Müdürü Hakan Karadoğan’ın katılımıyla yatırım duyurusunun gerçekleştirildiği törende, Güç Transformatörleri Fabrikası bünyesinde Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türkiye bölgesinde yer alan en büyük test laboratuarının açılışı da gerçekleştirildi. Ayrıca üretim kapasitesini de artıracak olan fabrikaya yapılan toplam yatırımın değeri 20 milyon doları buluyor.
50 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteren GE Güç Transformatörleri Fabrikası, büyüklüğü ve kapsamı ile GE’nin dünya genelinde faaliyet gösteren diğer transformatör fabrikaları arasında en önemli yatırımlarından biri olma özelliği taşıyor. Toplam üretiminin yüzde 85’ini ihraç eden GE Güç Transformatörleri Fabrikası, 2015 yılında yaklaşık 250 milyon dolar ihracatla alanında Türkiye ihracat şampiyonu oldu.
Tüm ağları birbirine bağlayacak
GE, dünyanın en büyük dijital endüstriyel firması olma vizyonuyla, ‘akıllı fabrika’ yatırımı için, dünyadaki 10 adet Güç Transformatörleri arasında ilk olarak Türkiye’de Gebze’de yer alan fabrikasını seçti. Gebze’deki fabrika, üretimin dijitalleşmesi kapsamında ekipmanlarla bilgisayarların birbiriyle konuşabileceği ve Endüstriyel İnternet sayesinde gerçek zamanlı
bilgilerin paylaşılabileceği üretim konseptinin bölgedeki ilk uygulaması olacak. Akıllı Fabrika’da optimum üretim sağlamak için tasarım, üretim, tedarik zinciri ve servis ağları da birbirine bağlanacak. GE Güç Transformatörleri Fabrikası’nın akıllı fabrikaya dönüşmesi ile birlikte, transformatör üretim sürelerinde yüzde 25, stok seviyeleri ve maliyetlerinde yüzde 20 oranında azalma, üretim verimliliğinde yüzde 3 artış ve tam zamanında teslimatta yüzde 5 oranında artış gerçekleşmesi planlanıyor. Verimlilik artışının sonraki yıllarda yüzde 30’lara varması bekleniyor. Test laboratuarı yatırımı, güç transformatörü üretiminde ve tesisin kapasite artışındaki en önemli etken olma özelliği taşıyor. GE açılışı yapılan yeni test laboratuarıyla, hem üretim kapasitesini hem de üretebileceği transformatör gücü ve gerilimini artırıyor. Türkiye şebekesinde maksimum gerilim 380 kV olmasına rağmen, laboratuarda kullanılan özel ekipmanlarla 800 kV’a kadar gerilime sahip transformatörler bu laboratuarda yetkin mühendis ekibi tarafından test edilebiliyor.
Yetkin mühendis ekibi dünyaya teknoloji geliştiriyor
Gebze’de yer alan fabrikanın en önemli özelliklerinden biri de buradaki Ar-Ge mühendisleri tarafından geliştirilen teknolojilerin GE’nin dünya genelinde bulunan güç transformatörleri fabrikalarına bilgi (know-how) olarak aktarılarak kullanılması. Yaklaşık 80 mühendisten oluşan Ar-Ge ekibi sayesinde tesis, özel transformatörlerin üretiminde GE’nin yetkinlik merkezi olarak konumlanıyor. Güç Transformatörleri Fabrikasında değişik atmosfer ve iklim şartları için farklı çözümler geliştiriyor.
47
Aksa’dan jeneratöre uzaktan erişim teknolojisi
D
önemsel ve sürekli enerji ihtiyacını karşılayan Aksa, müşterilerine sunduğu Uzaktan İzleme Sistemi ile dünyanın her yerinden jeneratörlerin teknik kontrollerinin yapılmasını sağlıyor. Kablolu internet ve sim kart teknolojisi olmak üzere müşterilerine alternatif izleme servisleri sunan Aksa, Uzaktan İzleme Sistemini tercih eden kullanıcıların istedikleri yerden jeneratörlerini kontrol etmesine imkan tanıyor. Sektörlere uygun çözüm sağlayan Aksa, ücra ve yüksek rakımlı aşırı iklim koşullarına uygun olan jeneratör setlerinde de kullandığı yazılım sayesinde kullanıcılara uzaktan erişim ve veri girişlerini kontrol etme imkanı tanıyor. Kullanıcılar, harita üzerinden kurulum yapılan tüm bölgelerin kontrolünü gerçekleştirerek, renkli göstergeleri ile durumlarını takip edebiliyor. Hızlı ve kaliteli hizmet anlayışı ile Aksa Jeneratör, kiralama hizmetinden yararlanan kullanıcılarına da anında destek sağlamak amacıyla kiralık jeneratörlerinde sim kart teknolojisi kullanıyor.
Arıza tespiti kolaylaşıyor
Konuyla ilgili yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker, Merkezi sistem üzerinden, jeneratörde yaşanabilecek sorunların önüne anında geçtiklerini belirtti. Peker şöyle devam etti; “Yüzde 100 müşteri memnuniyeti ilkemiz ile satış sonrasında da hizmetlerimize devam ediyoruz. Jeneratörlerini takip etmek isteyen bireysel ve kurumsal müşterilerimiz tercih ettikleri takdirde sunduğumuz Uzaktan İzleme Sistemi’nden yararlanabiliyor. Kullanılan yazılım sayesinde meydana gelebilecek arıza ya da aksaklık bilgisi anında merkezi sistemimize ulaşıyor. Arıza tespitinin yapılmasına imkan sağlayan sistem, teknik konularda müdahale etmeyi kolaylaştırıyor ve uzaktan kontrol gerektiğinde jeneratörler devre dışı bırakılabiliyor. Aksa Jeneratör olarak Uzaktan İzleme Sistemi ile sorunları en kısa sürede çözerek kesintisiz hizmet sağlanmayı hedefliyoruz.”
48
Jeneratörlere alternatif erişim sistemleri sunuluyor
Merkezi sistemin yanı sıra bireysel ve kurumsal kullanıcıların kablolu internet bağlantısı ya da GSM teknolojisi ile jeneratörlere erişim hizmetleri sunduklarını dile getiren Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker; “Enerji kesintilerinin büyük kayıplara yol açmaması için jeneratörler büyük önem taşıyor. Jeneratörlerini kontrol altında tutmak isteyen müşterilerimiz için alternatif izleme seçenekleri sunuyoruz. Kablolu internet bağlantısı ile kullanıcılarımız dünyanın her yerinden jeneratörlerine erişebiliyorlar ya da internetin olmadığı durumda cihazlara takılan özel bir SIM kart sayesinde, cihazların yönetilmesini sağlıyoruz. Aksa Jeneratör’ün uzaktan izleme teknolojisinden faydalanan bireysel ve kurumsal müşteriler aynı zamanda jeneratörlerinin yağ basıncını, motorun durumunu, yakıt ve akü seviyelerini görebiliyorlar” dedi.
Aksa’nın sunduğu Uzaktan İzleme Sistemi (RMS) kullanıcılarına jeneratörde kesintisiz hizmet konforunu yaşatıyor.
GE ve Türkerler Holding RES için birlikte... GE Yenilenebilir Enerji ve Türkerler Holding, Türkiye’nin rüzgar enerjisi kurulu gücünü 50 MW artırıyor. GE, Türkerler Holding ile Ege Bölgesi’ndeki Tire Rüzgar Enerji Santrali için toplam yirmi iki (22) adet rüzgar türbini kurmak üzere anlaşma imzaladı.
G
E Yenilenebilir Enerji (GE), Ankara merkezli rüzgar enerjisi yatırımcısı Türkerler Holding ile İzmir’de yer alan Tire Rüzgar Enerji Santrali’ne toplam 50 MW rüzgar enerjisi kapasitesi sağlanmasına ilişkin anlaşma imzaladığını duyurdu. Bu kapsamda GE, Tire RES için dokuz (9) adet GE 3.2-103 ve on üç (13) adet GE 1.7-103 model rüzgar türbininin tedariğini ve kurulumunu sağlayacak. Ayrıca 10 yıl boyunca ekipmanların bakımını da gerçekleştirecek. Tire Rüzgar Enerji Santrali konusunda GE Türkiye ve Türkerler Holding arasındaki işbirliği, ülkemizin 2023 yılı için rüzgar enerjisi kurulu gücünün 20 GW’a erişmesi ve birincil enerji ihtiyacının yüzde 30’unun yenilenebilir kaynaklardan sağlanması olan yenilenebilir enerji hedeflerinin gerçekleşmesine katkıda bulunacak. Tire Rüzgar Enerjisi Santrali, bölgedeki farklı rüzgar rejimlerine uyum sağlamak üzere GE teknolojilerinin bir kombinasyonunu kullanacak. GE’nin 85 metrelik kule yüksekliğine sahip 3.2-103 modeli Türkiye’nin orta ve yüksek rüzgar hızlarından faydalanırken, 80 metre kule yüksekliğindeki 1.7-103 modeli daha düşük rüzgar hızlarını destekleyecek. Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği’nin (TÜREB)
Temmuz 2016 rüzgâr istatistik raporuna göre, Türkiye’nin rüzgar enerjisi kurulu gücü 5 bin 146 MW’a ulaşmış durumda. Rapora göre, işletmedeki RES’lerin en yoğun olduğu bölge ise Ege. Tüm Türkiye’deki kurulu gücün yüzde 37.5’i, Türkerler Holding’in GE türbinleri ile gücüne güç katacağı rüzgar santralinin de yer aldığı Ege bölgesinde bulunuyor.
Kurulu güç 72 MW olacak
Türkerler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Türker işbirliğine yönelik değerlendirmede bulundu. Türker: “GE ile geçtiğimiz yıl
Barbaros Rüzgar Enerji Santrali ve Kalfaköy projelerimizdeki işbirliğimizi, Ege bölgesindeki Tire Rüzgar Enerjisi Santralimiz için yaptığımız bu yeni anlaşma ile daha üst bir noktaya taşıdık. GE’nin türbinleri ile Türkerler Holding olarak rüzgar enerjisi üretimindeki kurulu gücümüz toplamda 72 MW’a ulaşacak. İşbirliğimiz ile Türkiye’ye daha fazla yenilenebilir enerji ile güç sağlamaktan gurur duyuyoruz” dedi.
Türkiye’de yerel üretim yapılacak
GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan M. Özsoy, rüzgar enerjisi üretimine katkı sağlayacak projeler gerçekleştirirken aynı zamanda yerel üretim ve istihdama katkı da sağlamaktan da mutlu olduklarını ifade etti. Özsoy: “GE Türkiye olarak Türkiye’nin yenilenebilir enerji portföyünün gelişimine katkı sağlamaktan, ülkemizin hedeflerine ulaşmasında rol oynamaktan gurur duyuyoruz. Bizi gururlandıran bir diğer nokta ise, türbin kule ve kanat üretimini Türkiye’de gerçekleştirerek, Türkiye’de yerel üretim, inovasyon ve istihdamın gelişimine katkı sağlama taahhüdümüzü yerine getiriyor olmak. Türkerler Holding ile işbirliğimizle ülkemizin yenilenebilir enerji portföyünü ileriye taşımaktan ve ekonomiye katkı sağlamaktan dolayı mutluyuz ” ifadesini kullandı.
49
EWE Türkiye’den, Kayseri’ye Güneş Enerjisi Santrali Yatırımı
Güneş enerjisi santrali için Kayseri İncesu’da 52.000 m2’lik bir alan, yaklaşık 12.500 adet güneş paneli ile kaplanacak.
E
WE Türkiye Grubu yeni bir sektöre daha adım atarak Türkiye’deki yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor. EWE Turkey Holding Kayseri İncesu’da 52 bin metrekarelik bir alana güneş enerjisi santrali kuruyor. Santralin anahtar teslimi yapım işi (EPC) aynı zamanda enerji verimliliği hizmeti de veren EWE Grup şirketlerinden Enervis tarafından üstlenildi. 7 futbol sahası büyüklüğündeki güneş santrali, 2300 dairenin elektriğini karşılayabilecek. Dünyada günden güne artan enerji talebi ve kaynakların azalması,yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesini ve bu alandaki yatırımları daha da önemli kılıyor. Türkiye’de enerji verimliliği ve anahtar teslimi güneş enerjisi santrali kurulumu alanında projeler geliştiren Enervis’de, sürdürülebilir enerji alanındaki hizmetlerine EWE Turkey Holding’in kuracağı güneş enerji santrali ile devam ediyor. Ağustos ayında başlatılan projede gü-
50
neş enerjisi santrali için Kayseri İncesu’da 52.000 m2’lik bir alan, yaklaşık 12.500 adet güneş paneli ile kaplanacak. Yatırım bedeli 3 milyon 600 bin Euro olan projenin gerçekleştirileceği alan yaklaşık 7 futbol sahası büyüklüğünde. Yapımı esnasında Dünya’daki en iyi uygulamaların göz önünde bulundurulduğu santral, birçok açıdan bölgede ve ülkede yapılacak güneş enerjisi santralleri için örnek bir proje olacak. Bu bağlamda, santralin yapımında bazı ilkler de hayata geçirilecek.
Yıllık 5 Milyon kWh üretim yapılacak Yaklaşık 50 kişinin çalıştığı proje kapsamında alanda güneş panellerinin yanı sıra yaklaşık 50 adet de inverter kullanılıyor. Almanya’da 320 MW’ın üzerinde kurulu güce sahip olan EWE AG’nin yenilenebilir enerji alanındaki know-how’ı Türkiye’deki grup şirketlerine aktarması bu projede
büyük önem taşıyor. 3 MW kurulu güce sahip olan santral, yıllık yaklaşık 5 milyon kWh üretimle 2300 konutun elektrik ihtiyacını yenilenebilir ve temiz enerjiyle karşılayabilecek. Türkiye’nin enerji ışınımı açısından en verimli şehirlerinden olan Kayseri’de yapacağı yatırımla EWE Türkiye, yenilenebilir enerji alanında yapılacak yeni projelerin de önünü açıyor. Almanya’nın öncü enerji şirketlerinden EWE AG’nin yenilenebilir enerji alanındaki tecrübe ve bilgi birikiminden aldığı güçle yatırımlarını sürdüren Enervis vasıtasıyla EWE Türkiye, enerji verimliliği ve anahtar teslimi güneş santrali yapımı alanında etkin ve verimli çözümler sunmaya devam ediyor. Türkiye enerji piyasasında yaklaşık 10 yıldır faaliyet gösteren EWE Türkiye, yeni teknolojilere yatırım yaparak Türkiye’deki yatırımlarını kararlılıkla sürdürüyor.
51
IDC Konferansı perakende sektörünü bir araya getirdi Wyndham Grand Levent Hotel’de 9 Kasım Çarşamba günü düzenlenen ‘Dijital Perakende’ Konferansı, sektörün öncü profesyonellerini bir araya getirdi. IDC’nin ev sahipliği yaptığı konferansa yaklaşık 400 üst düzey yöneticinin katılımı oldu.
B
u yıl ikincisi düzenlenen perakende etkinliğinde, dijital dönüşüm süreçleri ile bu sürecin tüketiciye etkileri tartışıldı. Ayrıca deneyim ve başarı öykülerinin aktarıldığı bir platform oluşturuldu. Türkiye’de dokuzuncu yılını kutlayan IDC Türkiye’nin Ülke Müdürü Nevin Çizmecioğulları, sektörel konferans serilerini organize ederken, perakendenin önemli kuruluşlarını tedarikçi bağımsız bir ortamda buluşturmak istediklerini, vizyon ve deneyimlerin paylaşılmasına imkan tanımanın yanı sıra; ihtiyaç ve problemlerin de tartışıldığı bir platform yaratmak olduğunu belirtti. “Bugünün ajandasına baktığımızda sektörün çok değerli üst düzey yöneticilerin konferansa katılımıyla bu hedefimize başarıyla ulaştığımızı görüyoruz” diyen Çizmecioğulları, sektörü üniversite ve teknokentlerle
52
de buluşturup, önemli konuların uzmanlarla tartışılmasını sağladıklarını söyledi.
Fiziksel ve dijital dünya ayrı düşünülemez
IDC Retail Insights Araştırma Direktör Yardımcısı Andrea Sangalli, perakendenin içinde bulunduğu dijital dönüşümün sürekli bir süreç olduğunu ve önümüzdeki üç yıl içinde bu alandaki yatırımların üçe katlanacağını beklediklerini belirtti. Sangalli; “Fiziksel ve dijital dünya artık ayrı düşünülemez hale geldiği gibi, birbirine rakip de oluyor. Dijital dünya çoklu kanal stratejilerinin tüm oyuncularını etkiliyor. Özellikle mağaza, e-ticaret ve mobil ortamlardaki müşteri deneyimleri yeni dijital ekonomi gerçeğini yönlendiren önemli bir değişim süreci içerisinde” dedi.
Üst düzey yöneticiler deneyimleri paylaştı
Konferansta ‘Değişen Perakendenin Yeni Yüzü’, ‘Dijital Dönüşümün Müşteri Deneyimine Etkisi’ ve ‘Perakendenin Geleceği’ gibi birçok sektörel konu, çeşitli sunum ve paneller izleyiciyle buluştu. Dijital dönüşümün başarılı bir şekilde uygulamaya geçirmenin yolları paylaşıldı. Migros, CarrefourSA, LC Waikiki, TeknoSA, Mudo, Hepsiburada, Eczacıbaşı, Aydınlı Grup, Vestel, Unilever, Koçtaş, Tadım ve Metro C&C gibi sektörün önde gelen kurumlarının CIO, CTO, BT direktör ve müdürlerinin katıldığı etkinliğe, perakende dünyasının CMO, CDO ve COO’larıyla e-ticaret, satış ve pazarlama bölümlerinin üst düzey yöneticileri de katıldı. Kapanışta gerçekleşen IDC Teknoloji Ödülleri töreninde, sektörün değerli projelerine ödülleri dağıtıldı. Toplam altı kategoride ödül sahibi olan projeler ise şöyle: “Büyük Veri ve Analitiği” Kategorisi: Birincilik – ‘Mudo Insight’ projesiyle MUDO İkincilik – ‘Tam Bana Göre’ projesiyle MİGROS Üçüncülük – ‘Algida Kabin Takip – Beacon’ projesiyle UNILEVER “Müşteri Deneyimi” Kategorisi: Birincilik – ‘Bağlantılı Mağaza’ projesiyle TEKNOSA İkincilik – ‘Asistanım’ projesiyle BEYMEN Üçüncülük – ‘Türkiye’nin En Yaygın Çoklu Kanal Deneyimi’ projesiyle DEFACTO “Dijital Kanallar” Kategorisi: Birincilik – ‘Dijital Franchise’ projesiyle BIGGSHOPP İkincilik – ‘Trak’ projesiyle KİĞILI Üçüncülük – ‘7/24 – Catwalk’ projesiyle FAİK SÖNMEZ “Çoklu Kanal Çözümü” Kategorisi: Birincilik – ‘Yapay Zeka Tabanlı Talep Tahmin Yönetimi’ projesiyle GREYDER İkincilik – ‘Offline ve Online Mağaza Verilerinin Wifi360 ile Konuşturulması’ projesiyle EBEBEK Üçüncülük – ‘Tek Tıkla Pizza Takibi’ projesiyle DOMINOS PIZZA “Teknoloji Hizmet Sunumu” Kategorisi: Birincilik – ‘Hopi’ projesiyle HOPİ İkincilik – ‘Perakende Planlama Yönetim Konsolu’ projesiyle AYDINLI GRUP Üçüncülük – ‘Potansiyel Müşteri Yönetim Sistemi’ projesiyle MERCEDES BENZ TÜRK “2016 Yılın En İyi Perakende CIO’su” Önder KAPLANCIK – CIO, CARREFOURSA
53
2017’de maaşlar yüzde 9 zamlanacak 2017 yılında Türkiye genelinde ortalama ücret artışı, geçtiğimiz yıl ki gibi ortalama yüzde 9 olacak. Ayrıca yabancı şirketlerle aynı oranda ücret artışı uygulayacak. Bu oranın da Türkiye genelindeki gibi yüzde 9 olması bekleniyor. Araştırmadaki 52 sektörün verilerinin yer aldığı ve endüstriyel sektörlerin başı çektiği listede, Türkiye istihdamına ve genel iş gücü maliyetlerine yön veren holdinglerin de, Türkiye genel ücret artışı ile paralel olarak yüzde 9’luk bir bütçe belirlediği gözlendi. 2016 Korn Ferry Hay Group Ücret Araştırması sonuçları, en yüksek maaş zammının yüzde 12,2’lik oranla Çağrı Merkezleri sektöründe olacağını gösterdi. En düşük zammı yapacak sektör ise yüzde 7,8 ile Yatırım ve Finansal Kiralama sektörü oldu.
K
orn Ferry Hay Group tarafından bu yıl Ağustos – Eylül ayları arasında toplam 52 sektörden, 1572 şirketin verisi baz alınarak gerçekleştirilen “2016 Ücret ve Yan Haklar Araştırmaları”nın sonuçları belli oldu. Araştırma sonuçlarına göre, 2017 yılında Türkiye genelindeki özel şirketler maaşlarda ortalama yüzde 9 oranında zam gerçekleştirecek. Yerli şirketler, yaptıkları yatırımı 2017’de de korumaya devam edecek ve yabancı şirketlerle aynı oranda ücret artışı uygulayacaklar. Türkiye’deki özel sektörün yaklaşık yüzde 80’ini oluşturan yüz binlerce çalışanın verilerine dayanan araştırma sonuçlarına göre, 2017 yılında
Yetenekli çalışanı elde tutmak önemli Türkiye genelinde ortalama ücret artışı, geçtiğimiz yılki gibi ortalama yüzde 9 olacak. Türkiye’deki şirketlerin ücret artışlarını belirlerken dikkat ettikleri en önemli parametreler ise; artan yetenek savaşı, asgari ücret artışı ve enflasyon oranı beklentisi olarak öne çıkıyor.
Ücret artışında çağrı merkezleri öne çıkacak
İş gücü yatırımında son birkaç yıldır ön plana çıkan ve yabancı şirketlerden daha yüksek ücret artışı gerçekleştiren yerli şirketler, 2016 yılında yaptıkları yatırımı gelecek yıl da korumaya devam edecek.
Asgari ücretin baz maaş üzerindeki etkisinin ve yetenek savaşının yüksek seviyede hissedildiği bir senenin ardından, şirketlerin İnsan Kaynakları departmanlarının Korn Ferry Hay Group, 2016 yılı ücret araştırmasına verdiği yanıtlar yetenekli çalışanların elde edilmesi ve elde tutulması yönünde de planlamalar yaptığını ortaya koydu. Teknolojik yakınsama ve Endüstri 4.0 gibi mega trendlerin etkisiyle daha yetenekli çalışanları şirkete çekmek ve elde tutmak konuları tüm sektörler için de çok önemli gündem olmaya devam ediyor. Şirketlerin ücret artışı yapma nedenleri arasında yetenekli çalışanı elde etmek veya devamlılığını sağlamak da önemli bir etken olarak yer alıyor.
50 Ülke Bakanı 26. Dünya Posta Kongresi İçin İstanbul’da Buluştu 26. Dünya Posta Kongresi, Hilton İstanbul Bomonti Otel ve Konferans Merkezi’nde UPU üyesi ülkeleri temsilen İstanbul’a gelen 50 bakanı ağırladı.
P
TT A.Ş. ev sahipliğinde 192 ülkeden yaklaşık 2 bin delegenin katılımıyla yapılan 26. Dünya Posta Kongresi, 4 Ekim’deki Bakanlar Konferansı’nda Dünya Posta Birliği (Universal Postal Union-UPU) üyesi ülkeleri temsilen Türkiye’ye gelen 50 bakanı ağırladı. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşmada posta sektörünün oynayacağı rolün tartışıldığı Bakanlar Konferansı, 2017-2020 yılları arasında UPU’nun faaliyetlerine yön verecek stratejinin belirlenmesinde önemli etki sahibi oldu.
54
“Sürdürülebilir Kalkınmanın Dağıtımı: Vatandaşlar, İşletmeler ve Ülkeleri Birbirine Bağlama” temasıyla gerçekleşen Bakanlar Konferansı’nda “Toplumsal ve Finansal İçerme/Yayılma Yoluyla Gelişmenin Teşvik Edilmesi”, “Ticaretin Kolaylaştırılması ve İlerletilmesi”, “Dijital Ekonomide Postanın Potansiyelini Açığa Çıkarma” ve “Geleceği Postalamak: Dönüşüm İçin Küresel Koalisyon” başlıklı oturumlar yapıldı. Türkiye, Bakanlar Konferansı’nın başkanlığını Fildişi Sahili ile birlikte üstlendi.
Türkiye’de çalışanların en büyük sıkıntısı maaş Türkiye’den de 800’ü aşkın çalışanın katıldığı araştırmaya göre; Çalışanların çalışma yaşamlarıyla ilgili hala en çok endişelendiği konu maaşları!
E
denred’in 15 ülkede IPSOS araştırma şirketiyle gerçekleştirdiği “Çalışan Memnuniyeti ve Motivasyonu” araştırmasına göre; Türkiye’de çalışanların iş hayatlarında en çok endişelendiği konunun maaşları olduğu ortaya çıktı. Türkiye’de 500.000’den fazla çalışanın kullandığı Ticket Restaurant Yemek Kartı, Ticket Business Fuel Akaryakıt Kartı, Ticket Compliments Hediye Çeki gibi çözümler sunan Edenred’in katkılarıyla düzenlenen araştırma, 15 ülkede, 14 bin çalışanın katılımıyla gerçekleştirildi. Türkiye’den de 800’ü aşkın çalışanın katıldığı araştırmaya göre; Türkiye’de çalışanların çalışma yaşamlarıyla ilgili hala en çok endişelendiği konu maaşları! Geçtiğimiz yıl aynı soruya yanıt verenlerin % 49’u maaşıyla ilgili sıkıntı yaşadığını söylerken bu yıl bu oran % 44’e düştü. Türk
çalışanların profesyonel hayatları için endişelendiği konularda ikinci sırada işsizlik yer alırken (% 33), çalışma saatleri (%23) üçüncü sırayı aldı. Maaşından memnun olmadığını belirtenler arasında ağırlık 45 yaş üstü çalışanlara ait.
Sadece Türkiye’de değil Türkiye’deki çalışanlarla kıyaslandığında, araştırmaya katılan 15 ülkede de durum farklı değil. Aralarında ABD, Almanya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin de yer aldığı 15 ülkenin çalışanlarının da iş yaşamındaki temel sıkıntısı maaşları (% 42) olarak ortaya çıktı. Araştırmada bir diğer dikkat çeken sonuç ise satın alma gücü değerlendirmesi. Buna göre, çalışanlar arasında yaş yükseldikçe memnuniyet oranı da düşüyor. Türkiye’de 30 yaş altı çalışanların yarısından fazlası satın alma gücünden memnunken, 45 yaş üstü çalışanların %
AFA, ABD’de yatırım fırsatları için Türkiye’de
İ
stanbul ofisinin açılışını gerçekleştiren Miami merkezli American Financial Advisors, bireysel ve kurumsal müşterilere Miami ve Florida genelindeki gayrimenkul ve turizm yatırımlarıyla ilgili danışmanlık hizmetleri sunacak. Miami’nin getiri potansiyeli yüksek konut projelerinden Orlando’daki otel ve turizm yatırımlarına kadar geniş bir yatırım portföyünü müşterilerine sunan American Financial Advisors (AFA), ABD’deki emlak yatırımlarıyla ilgili her konuda geniş danışmanlık
desteği sağlayacak. AFA, Florida genelinde edinilecek konutlarla ilgili yatırım danışmanlığı, mülk yönetim hizmetleri, finansal ve hukuki danışmanlığın yanında, göçmenlik hizmetleri kapsamında ABD’de oturma izni sağlayan EB-5 programları ile ilgili de danışmanlık sunuyor.
Tüm dünyada yeni ofisler
American Financial Advisors ayrıca, ABD’nin tanınan markaları ve güçlü firmalarıyla jointventure yoluyla ABD’de yatırım yapmak is-
66’sı satın alma gücünden memnun olmadığını beyan etti.
Beklenti; Öğle yemeği ve ulaşım Araştırmada sorulan “İşvereninizden en çok hangi hizmeti bekliyorsunuz?” sorusuna çalışanlar, en çok ulaşım ve öğle yemeğine dair çözümler bekledikleri cevabını verdi. Ulaşım giderlerinin karşılanması veya servis hizmeti bekleyenlerin oranı %64’e yakın bir oranla ilk sırada yer alırken, işverenden yemek hizmeti bekleyenlerin oranı da % 61 ile ikinci sırada yer alıyor. Bu hizmetleri % 50 ile çocuk bakımı ve %35 ile kültürel aktiviteler takip etti.
İstanbul ofisini açan American Financial Advisors, Miami ve Florida’daki en cazip konut projelerini, turizm-otel yatırım fırsatlarını ve joint-venture imkanlarını yatırımcıların ilgisine sunuyor. teyenlere de geniş uzmanlık birikimiyle bilgi desteği sağlıyor. American Financial Advisors, bireysel yatırımcılara sunduğu oturma izni ve tekli ya da toplu konut satışı hizmetlerinin yanında, kurumsal ölçekte turizm ve otelcilik projelerini de yatırımcıların ilgisine sunuyor. American Financial Advisors’un İstanbul’da geçtiğimiz ay açılan ofisine ek olarak, önümüzdeki ay içerisinde Hindistan’ın Mumbai, Delhi ve Bangalore şehirlerindeki üç yeni ofisinin açılışı gerçekleşecek.
55
İstanbullu taksite temkinli yaklaşıyor Türkiye genelinde online alışverişte en az taksit yaptıran iller sıralamasında üstlerde olan İstanbul’un ortalama taksit sayısı 3.7 olarak ortaya çıkıyor.
E
-ticaret platformu n11.com, İstanbul’un online alışveriş alışkanlıklarını açıkladı. n11.com verilerine göre İstanbul, ülke genelindeki diğer illere göre online alışverişte taksite temkinli yaklaşıyor. En çok Elektronik ve Ev&Yaşam alışverişi yapan İstanbul’un ortalama sepet tutarı ise 179 TL. n11.com, İstanbul’un online alışveriş alışkanlıklarını gözler önüne serdi. Verilere göre İstanbullu en çok Elektronik ve Ev & Yaşam alışverişi yapıyor. Türkiye genelinde online alışverişte en az taksit yaptıran iller sıralamasında üstlerde olan İstanbul’un ortalama taksit sayısı 3.7 olarak ortaya çıkıyor.
İstanbullu kadınlar süpürge, erkekler cep telefonu alıyor
Elektronik ve Ev&Yaşam kategorileri İstanbulluların en çok alışveriş yaptıkları kategoriler olarak ön plana çıkarken, ürün bazında kadınlar en çok süpürge, epilatör, bebek bezi ve spor ayakkabısı alırken, İstanbullu erkekler cep telefonu,dizüstü bilgisayar, oyun konsolu ve fotoğraf makinesine düşkün. Online alışverişte taksit sevmeyen İstanbulluların ortalama sepet tutarı 179 TL, satın aldıkları ürünlerin ortalama fiyatı ise 78 TL olarak ön plana çıkıyor.
AB fonlarından yararlanmak için 10 ipucu…
E
ndüstriyel tasarım ve mühendislik şirketi Alfanorm’un Başkanı Ateş Öztan; Avrupa Birliği’ne üye ve aday ülkeler arasında farklı alanlarda işbirliklerini geliştirmek amacıyla yürütülen Horizon 2020 Programı’nın, geleceğin teknolojilerine uluslararası ortaklıklar yoluyla yön verme amacı taşıdığını, KOBİ ve genç girişimcilere destekte bulunduğunu belirtti. Yeni dönem AB fonlarından biri olan Horizon 2020 Programının önemli fırsatları içerdiğini belirten Öztan; “Avrupa Birliği, katma değer üretecek inovatif projelerin hayata geçmesi için 80 milyar Euro’luk bir fon ayırdı. Bu fonun 616 milyon Euro’sunu ise sadece KOBİ’lere tahsis edildi. Katılım için konu ve başvuru tarihi gibi noktalarda sınırlamalar bulunuyor. SME (KOBİ), Faz 1 başlığındaki fonlar, KOBİ ve özellikle genç
56
girişimcilere çok önemli yatırım fırsatları barındırıyor. Ülke olarak inovatif projeleri hayata geçirmek için KOBİ’lerimiz ve genç girişimcilerimiz bu fonlardan daha yoğun olarak yararlanmalıdır” dedi. Öztan, Horizon 2020 desteğiyle hayata geçen projelerinden ve tecrübelerinden yola çıkarak, destekten yararlanmak isteyen KOBİ’lere ve genç girişimcilere şu önerilerde bulundu: 1. Destek alacak projeyi oluşturmak için ekip çalışması yapın. 2. Ekibin temel aktörlerinin, SME (KOBİ) programının şartnamelerini en az projeyi yazacak sorumlular kadar anlamalarını sağlayın. 3. Proje fikrini teknik ve teknolojik detaylarıyla, net olarak ortaya koyun. 4. Proje fikrinin yenilik içermesine, artı değer
Tasarım Mimarı Ateş Öztan, KOBİ’lerin ve genç girişimcilerin, Avrupa Birliği’nin katma değer üretecek inovatif projelerin hayata geçmesi için ayırdığı 80 milyar Euro’luk fondan etkin şekilde yararlanmalarını sağlayacak ipuçlarını açıkladı. yaratmasına yani inovatif olmasına dikkat edin. 5. Projenin yaratacağı istihdamı, katma değeri, ciroyu ve rekabetçi yanlarını açık olarak ortaya koyan “iş modeli” oluşturun. 6. Projenin TRL (olgunluk) seviyesinin en az 6 civarında olmasına dikkat edin ve prototipini yapın. 7. Projenin patent araştırmasını dünya ölçeğinde yapın ve patent başvurusunu gerçekleştirin. 8. Projenin mükemmelliğini, pazara etkisini ve uygulanabilirliğini anlaşılabilir bir dille anlatın. 9. Tüm bu hazırlıklardan sonra, TÜBİTAK desteklerinden yararlanarak, proje yazımı için profesyonel danışmanlık alın. 10. Acele edin! Çünkü başka ülkelerdeki rakipleriniz sizden önce fonları tüketebilirler.
E-ticaret Girişimcilerine 5 Altın Öneri Ülkemizde 30 milyar TL hacme yaklaşan e-ticaret sektörü, her geçen yıl birçok yeni oyuncuya ev sahipliği yapsa da, bu girişimlerin çok küçük bir kısmı başarılı oluyor.
E
-ticaret, Türkiye’deki toplam perakendenin yüzde 2’sinin üzerinde bir hacme sahip. Gelişmiş ülkelerde bu oranın, Türkiye’dekinin 4-5 katı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, sektörün birçok yeni oyuncuya ve büyümeye açık olduğu görülüyor. Ancak günümüzde birçok kişi e-ticaret girişiminde bulunsa da, küçük bir kısmı başarılı oluyor. Sektörün yüzde 90’ından fazla cirosuna sahip, Türkiye’nin önde gelen e-ticaret sitelerinden oluşan 40’ı aşkın üyesi bulunan ETİD’in (Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Orhun, e-ticaret sektöründe olan girişimcilerin, şirketlerini büyütmeleri için gerekli olan ipuçlarını paylaştı:
1- Ekip Ne iş yaparsanız yapın, o işi yapanın aslında bir ekip olduğunu unutmayın. Mükemmel bir ekip hedefi ile olanakların size sağladığı en iyi çalışanlara sahip olun. Bunlara ek olarak, ekibin liderini seçerken iki kat fazla düşünün. E-ticaret çok dinamik bir alan ve bu alanda başarıya ulaşmak için analitik, kendini sürekli geliştiren ve diğer tüm yöneticilik vasıflarına sahip bir e-ticaret yöneticisine sahip değilseniz, başarılı olma şansınız çok düşecektir.
recinizi, operasyonel etkinlikleriniz gibi bütün detayları tanımlamalıdır. İşe başladıktan sonra başınızın ağrımasını istemiyorsanız bu süreçler ve prosedürlerin tamamı hazır olmalı. Eğer bunu yapabilecek yetkinlikte değilseniz, işe koyulmadan danışmanlıklar alın.
3- Omnichannel ile her alanda kaliteyi yakalayın Eğer halihazırda mağazalarınız varsa, mağazalarınızla web sitenizi bütünleştirirken doğru adımları atmanız, size çok önemli avantajlar sağlayacaktır. E-ticaret mağazanızı açarak yeni bir mağaza değil, yepyeni bir kanal yaratıyorsunuz. Bu nedenle, konuyu geniş düşünmek gerekiyor. Omnichannel ile sadece mağazadan iade veya teslimat düşünmekle kendinizi sınırlandırmayın. Omnichannel ile her iki kanala daha fazla trafik yaratmayı ve daha fazla değer katmayı hedeflemelisiniz.
4- Emek harcayın E-ticaretin en güzel yanlarından bir tanesi, ne kadar emek verilirse, o kadar başarıya ulaşmanın mümkün olmasıdır. Bunu kendiniz için bir avantaj haline getirin. Çünkü, halihazırda rakipleriniz bunu yapıyor veya kısa zamanda bunu yapan bir rakiple karşılaşacaksınız. Ne satıyorsanız onu çok iyi anlatın, avantajlı olduğunuz ürünleri çok iyi pazarlayın ve giderlerinizi hep çok sıkı kontrol edin. Maliyet avantajlarınızı fiyatlarınıza yansıtarak çok önemli hacimler yakalayabilirsiniz.
5- Kendinizi geliştirin Bu işe soyunduysanız, kendinizi büyük bir denizdeki küçük bir sandalda bulacaksınız. Eğer kendinizi sürekli geliştirip deneyimlerinizden iyi dersler çıkarır ve doğru analizler yaparsanız, altınızdaki sandal koca bir transatlantiğe dönüşecek ve siz, dalgalarla boğuşmak yerine onlarla dans edeceksiniz.
2- İş planı ve operasyonel süreçleri atlamayın E-ticaret çok hızlı gelişen bir alan ve aynı zamanda da, çok hızlı aksiyon gerektiren bir yönetim gerektiriyor. Bu nedenle, ilk siparişinizi almadan çok iyi bir iş planı yapmak şart. Bu iş planı en az üç yıllık hedeflerinize giden yolları tanımlamıyorsa, başarınız bir tesadüf olacaktır. Bu süreç, bütün iş yapış şeklinizi, markanızı, müşteriye kattığınız değerleri, pazarlama sü-
57
Yurtdışında eğitime olan ilgi rekora koşuyor
T
ürkiye’deki ailelerin ve öğrencilerin yurtdışında eğitime olan ilgileri giderek artıyor. EnglishUK 2’nci çeyrek verilerine göre, İngiltere’ye en çok öğrenci gönderen ilk 10 ülke arasında öğrenci sayısını artıran tek ülke Türkiye oldu. Suudi Arabistan, İsviçre, Güney Kore ve İtalya’nın ardından İngiltere’ye en çok öğrenci gönderen beşinci ülke olan Türkiye, ilk 10 arasında yüzde 4,6 ile artış kaydeden tek ülke konumunda yer alıyor. Konuyla ilgili açıklamalar yapan Akare Yurtdışı Eğitim Fuarları Genel Koordinatörü Aslıhan Özenç, “Güncel verilere göre, İngiltere’ye en çok öğrenci gönderen ilk 10 ülke arasında öğrenci sayısını artıran tek ülke Türkiye. Belirli bir yaşın altındaki öğrencilerin eğitimleri boyunca ebeveynlerine de oturma izni vermesi, İngiltere’nin popülerliğini artıran bir etken ancak diğer ülkeler de farklı avantajlar sunarak öğrencileri kendilerine çekmeye çalışıyor” dedi. Özenç, “YÖK’ün geçtiğimiz aylarda yurtdışında lisans eğitimi alacak olan öğrencilerin LYS/YGS sınavlarına girme şartını ortadan kaldırmasının ardından, gerek İngiltere’ye gerekse diğer ülkelere olan ilginin daha da artmasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
Gençler uluslararası kariyer potansiyelini gözetiyor
Özenç konuşmasını şöyle tamamladı; “Öğrenciler, birden fazla yabancı dil bilmenin yanında, başka bir ülkeye adapte olup orada yaşayabilmenin ve çalışabilmenin gelecekte bugünden daha da önemli olacağının farkındalar. Bu nedenle, ülke seçerken eğitimin ardından o ülkenin kendilerine sunduğu olanakları da ayrıntılı bir biçimde araştırıyorlar. Akare tarafından düzenlenen yurtdışı eğitim fuarları,
58
Öğrenciler, birden fazla yabancı dil bilmenin yanında, başka bir ülkeye adapte olup orada yaşayabilmenin ve çalışabilmenin gelecekte bugünden daha da önemli olacağının farkındalar. ailelerin ve gençlerin merak ettikleri tüm soruların yanıtlarını direkt uzmanlardan almalarını sağlıyor. Girişin ücretsiz olduğu fuarlarda düzenlenen seminerler de öğrenci vizesinden etkili CV hazırlamaya ve ülkelerdeki olanaklara kadar birçok farklı konuda bilgi alınmasına yardımcı oluyor” diye konuştu.
Hangi ülke hangi avantajları sunuyor:
• ABD, eğitimini sürdüren öğrencilere haftada 20 saat çalışma izni verirken, eğitimlerini tamamlayan gençlere bir yıl OPT (Optional Practical Training - Pratik yapmak için ABD’de çalışma izni) hakkı tanıyor. İş garantisi sağlamayan bu olanak, birçok gence ABD’de bir yıl daha kalıp çalışma veya araştırma yapma imkanı sağlıyor. Aslıhan Özenç’in verdiği bilgilere göre, bu olanağı değerlendirip kalıcı iş bularak çalışma izni alan ve iş hayatına uluslararası deneyimlerle devam eden gençler olduğu gibi, girişimcilik yönleri ve eğitimleri güçlü gençler de ABD’de araştırma yapıp yeni iş fırsatları ile Türkiye’ye dönebiliyor. • Avustralya’daki okullardan mezun olan öğrenciler, lisans sonrası 2 yıl, master ve doktora sonrasında ise 4 yıl ülkede çalışabiliyorlar. • Hiyerarşik bir sistemin olmadığı İsveç’te, öğrencilerin özgür, yaratıcı ve eleştirel düşünmelerinin önü açılıyor. Ülkenin eğitim sistemi, öğrencileri modern organizasyonlar içinde özgür düşüncelerle takım çalışmalarına hazırlıyor. Herkesin İngilizce konuşabilmesi ve 1000’in üzerinde programın İngilizce olarak verilmesi, öğrencilerin entegrasyonunu da kolaylaştırıyor. Dünyanın önde gelen okulları sıralamalarında birçok İsveç üniversitesi bulunurken, ülkedeki bir üniversiteden mezun olan yabancı öğrenciler, 6 ay içinde bir iş
bulmaları durumunda orada yaşamaya devam edebiliyorlar. • Kanada, öğrencilere lisans ya da master sonrası 3 yıl çalışma hakkı tanıyor. 1 yıllık sertifika sonrası 1 yıl çalışma hakkı kazanılırken, öğrencilik devam ederken, okul döneminde 20 saat, okul dönemi haricinde ise haftada 40 saat çalışma hakkı veriliyor. • İrlanda, lisans ve master sonrası 1 yıl çalışma hakkı veriyor. Öğrencilik devam ederken, okul döneminde 20 saat, okul dönemi harici haftada 40 saat çalışma hakkı veriliyor. • Almanya’da tıpkı ABD gibi eğitim sonrasında 1 yıl çalışma hakkı veriyor. Bu durum lisans ve yüksek lisansta aynı. Öğrencilerin eğitimleri sürerken yarı zamanlı çalışma hakkı da bulunuyor. • 2100’den fazla uluslararası eğitim programı sunan Hollanda, Kıta Avrupa’sının en fazla İngilizce eğitim programına sahip ülkesi. Hollanda’da yükseköğretim devlet tarafından desteklendiği için, eğitim ücretleri diğer ülkelere göre daha düşük. Aynı zamanda Hollanda’da eğitim almak için çok sayıda fon da mevcut.
59
SMG’den şirketlere özel müzik deneyimi
A
lışveriş merkezleri, oteller, restoranlar, bankalar, müdavimi olduğunuz balıkçı ya da sokağınızın başındaki beyaz eşya mağazası. Gün içinde en azından birine uğradığımız bu noktaların ortak özelliği ise müzik! Dünya markalarından küçük işletmelere kadar 300’ün üzerinde firmaya dijital müzik hizmeti veren SMG, tüm yayınları, lisansı kendisine ait yazılım ile gerçekleştiriyor ve bu sayede müşterilerinin taleplerine göre yayını özelleştirme fırsatı sunuyor. SMG, müzik yayınını internet üzerinden değil, depola-çal yöntemiyle tek merkezden yaptığı için, hizmet verilen noktadaki olası bir internet kesintisi yayını etkilemiyor. Windows, iMac ve Linux gibi her türlü işletim sisteminde çalışan program, müşterilerin anlık isteklerini de, yine uzaktan erişimle gerçekleştirme imkanı sağlıyor.
Uzaktan erişim yoksa, SMG music-box var! Teknoloji geliştirme konusunda 20 yıllık bilgi ve birikimi ile son derece güvenli bir sistemle uzaktan erişim sağlayarak müzik yayını hizmeti veren SMG, farklı sistemler de geliştiriyor. Güvenlik politikaları gereği uzaktan erişim imkanı bulunmayan şirketler, yayını SMG music-box isimli küçük bir cihaz üzerinden yapabiliyor. SMG kendi yazılımını kullandığı için, sisteme istenilen özellikleri entegre edebiliyor. Müzik listesinin güncellenme periyodu, gün içinde farklı zaman dilimlerinde farklı müzikler çalınması, müşterilerin en çok tercih ettiği özelliklerin başında geliyor. SMG’nin profesyonel seslendirme sanatçılarından oluşan ekibi tarafından seslendirilen anonslar da, markanın istediği noktada, sıklıkta ve tarihte yayına alınıyor. Personelin yayına müdahale etmesi istenmeyen sonuçlar doğurabileceği için, müzik ve anons yayınlarının akışı, SMG yönetimi tarafından gerçekleştiriliyor. Müzik, bekleme müziği, anons, jingle, entegre ses-görüntü, ekran yönetimi, reklam yayınları konusunda hizmet veren SMG, sadece şirket geneli değil, şube/ mağaza özelinde de hizmet veriyor. Müzik ve anons yayınlarını, lokasyonun talepleri doğrultusunda gerçekleştiren SMG ile bir şubede popüler müzikler çalarken, başka bir şubede güncel sound’lu müziklerle ekonomik çözümler sunularak keyifli bir atmosfer yaratılabiliyor.
Türkiye’deki gençler patron olmak istiyor GoDaddy’nin Global Girişimcilik Anketi Türkiye’deki öğrencilerin mezun olduktan sonra başkası için çalışmaktansa, kendi şirketlerini kurmaya daha yatkın olduğunu gösteriyor.
G
oDaddy, Global Girişimcilik Anketi’nin sonuçlarını açıkladı. Araştırma, 20’nci yüzyılın son nesli Y Kuşağının ve II. Dünya Savaşı sonrası kuşağın bağımsızlık arayışının zamanlamasının çok iyi olduğunu gösteriyor. Çünkü yaşınız kaç olursa olsun, yeni teknolojiler bağımsız girişimleri tarihte hiç olmadığı kadar kolaylaştırıyor. GoDaddy’nin Global Girişimcilik Anketi’nin sonuçları, iş hayatının içinde olan katılımcıların yüzde 36’sının uzun vadede küçük işletme kurmak veya kendi işinin sahibi olmak istediğini gösteriyor. Türkiye de bu global trende uyum sağlarken vatandaşlarımız genç ve hırslı nüfusun, kültürel normların ve dijital varlığa dair artan farkındalığın etkisiyle daha güçlü bir girişimcilik ruhu gösteriyor. • Esnek çalışma saatleri mi? Statü mü?: Türkiye’deki katılımcıların yüzde 25’i kendi işinin patronu olmanın getirdiği statüden hoşlanıyor. Globalde ise bu oran yüzde 12. Kendi işini kurmak istemelerinin ikinci büyük faktörü de yüzde 24 oranla işletme sahibi olmanın getirdiği esnek çalışma saatleri. Globalde yüzde 41 olan katılımcı tercihinin neredeyse yarısı. Bu da gösteriyor ki Türkiye’de iz bırakmak önemliyken, esnek çalışma saatleri statünün getirdiği avantajların sadece bir parçası. • Öğrenciler kendi işini kurmaya daha yatkın: Türkiye’de her beş katılımcıdan biri kendi işini kurmadan önce henüz öğrenci olduğunu söylüyor. Globalde bu oranın yüzde 12 olduğuna bakılırsa Türkiye’deki öğrenciler mezun olduktan sonra başkası için çalışmaktansa kendi işini kurmaya neredeyse iki kat daha yatkın. Kendi işinin patronu olmak isteyenler sadece öğrenciler değil. Türkiye’deki katılımcıların yüzde 51’i kendi işlerini kurmadan önce başkası için çalıştığını söylüyor; global ortalama ise yüzde 46. • Web siteleri ve sosyal medya en çok tercih edilen çevrim içi kanallar: Şaşırtıcı bir oranla Türkiye’deki katılımcıların yüzde 38’i müşterilerinin çevrimiçi kanallar arasından en fazla resmi web sitelerinden etkilendiğini söylüyor. Globalde böyle düşünenler ise katılımcıların yalnızca yüzde 26’sı. Yüzde 37 oranla sosyal medya da en çok tercih edilen kanallarda ikinci sırada. Sonuçlar genel olarak yerel işletmelerin web sitesi ile dijital varlıklarını oluşturarak ve bunu herkesin ne kadar önemli ve etkin olduğunu bildiği sosyal medya platformları ile destekleyerek rekabet avantajı kazanabileceğini gösteriyor.
60
10 pratik yolla bağışıklık sisteminizi kışa hazırlayın
D
eğişen havayla birlikte yaşanan yoğun stres, uykusuzluk ve dengesiz beslenme bağışıklık sistemini zayıflatıyor. Peki bağışıklık sisteminiz kışa hazır mı? Kışı hasta olmadan, sağlıklı geçirmek için bağışıklık sistemini desteklemek şart! Liv Hospital İç hastalıkları Uzmanı Dr. Alev Özsarı bağışıklık sistemini kuvvetlendirecek 10 öneriyi anlattı… 1- Doğru beslenin: Tam tahıllı ürünler, karbonhidrat, protein ve yağı dengeli tüketin. Sigara, alkol, şekerden uzak durun. Antioksidan alın. Antioksidanlar hücreye zarar veren maddeleri, serbest radikalleri yakalar ve yok eder. Soğan, sarımsak, ıspanak, dereotu, maydanoz, turunçgiller, domates, brokoli antioksidan açısından zengindir. Taze ve mevsiminde sebze meyve yiyin. 2- Yeterli ve kaliteli uyuyun: Kaliteli uyku sağlığımız için en az su içmek kadar önemlidir. İyi bir uykunun
başlıca ölçüsünün kişinin sabah dinç uyanması ve kendisini gün içinde zinde hissetmesidir. Kalitesiz bir uyku verimi düşürür, konsantrasyonu bozar, bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. 3- Haftada en az 3 gün açık havada yürüyün: Yoğun trafik ve egzoz dumanından kurtulun ve yeşil alanlara yürüyüş yapın. Özellikle açık ve temiz havada zaman geçirilmesi sağlam bir vücut ve güçlü bir bağışıklık sistemi için oldukça yardımcıdır. 4- Hareketsiz kalmayın: Bilgisayar başında ve hareketsiz çok zaman geçirmeyin 5- Gereksiz ilaç kullanımından, özellikle gereksiz antibiyotik kullanımından kaçının. 6- Düzenli egzersiz yapın: Hastalıktan korunmada ve engellemede egzersizin çok büyük bir önemi var. Düzenli egzersiz bağışıklık sistemini kuvvetlendiri-
yor, virüslerle ve bakterilerle savaşmayı sağlıyor. 7- Kendinizi aşırı derecede yormayın: Dinlenmek için kendinize zaman tanıyın. 8- Stresten uzak durun ya da stresi yönetmeye çalışın: Stresliyken vücut stresi yok edebilmek için maddeler üretir ve dengesini şaşırır ve immün sistemde çöküş meydana gelir. Bu nedenle stres dönemlerinde hepimiz daha sık hasta oluruz. Mesela uçuk çıkar. 9- Sevdiklerimizle bol vakit geçirin, güçlü sosyal bağlar kurun 10- Pozitif düşünün, olumlu olmak insanı bedenen ve duygusal olarak rahatlatır.
Yerli stentler ihracatın gözdesi
Ü
lkemizde üretilen yüksek teknolojili koroner sağlık ürünleri, küçük hacmi yüksek katma değeri ile ihracatın yükselen yıldızı. Türkiye’nin ihraç ettiği ürünlerin ortalama kilogram fiyatı 5 doları geçmezken, teknoloji yoğun alanlarda bu rakam 100 bin dolarları aşıyor. Sağlık teknolojisi alanında katma değerli ürünler geliştiren Alvimedica, İtalya’daki üretim hattını Türkiye’ye taşımaya hazırlanıyor. Şirketin ihraç ettiği yerli stentin özelliklerine göre kilogramı 15 bin ila 105 bin dolar aralığında değişiyor. Halen şirket İtalya ve Türkiye’deki üretim tesislerinde, yılda toplam 1 milyon adet stent, kateter ve balon üretimi yapabiliyor.Boyutları 6 ila 38mm aralığında olan ve yaklaşık 4 gram ağırlığındaki stent kataterin birim satış bedeli ise 160 dolar ila 3 bin dolar bandında seyrediyor. Mücevher işleme ti-
tizliğinde üretilen bu ürünlerinde paslanmaz çelik veya kobalt-krom alaşımı ile radyoopak “altın” marker işaretleyiciler kullanılıyor.
Türkiye’de ve dünyada stent pazarına ilişkin rakamlar
Stent pazarının hacmi ile ilgili Alvimedica’nın verilerine göre; Stent fiyatları ülke ve bölgelere göre 160 dolar ila 3 bin dolar arasında değişiklik gösteriyor. İlaçlı stent pazarı geçen yıl Türkiye’de yüzde 47,7 büyürken, pazar Rusya’da yüzde 24,4, Fransa’da ise yüzde 20,9 büyüme trendi izledi. Çıplak stentlerde (BMS, Bare Metal Stent) başta Avrupa ve Ortadoğu olmak üzere birçok ülkede düşüş varken Türkiye’de yüzde 1,6’lık büyüme gerçekleşti. Stent dışında balon uygulamalarında da Türkiye pazarı rakamları dikkat çekiyor. Rusya, Fransa gibi gelişmiş ekonomilerin yanı sıra Singapur, Malezya ve Güney Kore
gibi ülkelerde balon uygulamalarında pazar büyümesi yüzde 20’Ieri geçmezken 2014-2015 arasında Türkiye’de bu alanda uygulama sayısı yüzde 84’lük bir artışla 145 binden 211 bine yükseldi. Türkiye’de medikal sektörün stent alanında yaşadığı hızlı yükseliş, kateter uygulamalarında yerini emin ve temkinli adımlara bırakıyor; bu alanda yüzde 4,9’luk bir büyüme gözleniyor. 2014 ve 2015 yılları arasında özellikle diagnostik kateter uygulamalarında yüzde 96,8’lik bir oranla Mısır başı çekiyor. Mısır’ı, Rusya’nın takip ettiği bu alanda İtalya, Fransa ve İran’da artış yüzde 5’i geçmiyor. Diagnostikkateter kullanımında Türkiye pazarındaki büyüme yüzde eksi 4,4’lerde iken kılavuz kateter uygulamalarında yükseliş yüzde 4,9’e ulaştı.
61
En yaygın 10 zihin kontrolü tekniği
İ
nsanoğlunun kitleler üzerinde güç sahibi olma isteği var olduğundan beri insan davranışları üzerine çalışmalar yapan kişiler tarafından büyük kalabalıklar küçük, elit bir grubun isteklerine boyun eğsin diye kitlelerin zihinlerini kontrol altına almaya dönük çalışmalar yapılıyor. Zihin kontrolünün fiziki ve bilimsel bir boyut kazanmasıyla, bugün tehlikeli bir aşamaya girmiş bulunmaktayız. Çünkü teknokratik diktatörlüklerin kullanımına hazır ve bütün dünyayı etkileyecek araçların farkına varmazsak, bu tehlikeli aşama daimi bir durum olma riskini taşıyor. Modern çağda yapılan zihin kontrolünün hem teknolojik hem de psikolojik bir boyutu bulunduğunu söyleyen Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, günümüzde yaygın olarak kullanılan 10 zihin kontrolü tekniğini açıkladı. EĞİTİM: Uzun zamana yayılan fakat kalıcı etkiye sahip olmazsa olmaz bir yöntemdir. Bu nedenle liderler, diktatörler, rejimler eğitim sistemleriyle oynar ve körpe zihinleri kendilerine bağlayan ve yıllar süren bir eğitime mecbur ederler. Eğitim, kitlesel hipnoz için kullanılan en belirgin ve açık yöntem olmanın yanında aynı zamanda en sinsi yöntemdir. Gücü elinde tutma ve kitlelere tek başına bir ömür hükmetme niyetinde olan her yöneticinin en büyük hayali zaten doğal olarak zihinleri etkiye açık çocukları eğitmektir. Bu nedenle, tarih boyunca eğitim dikta rejimlerin kullandığı en önemli zihin kontrolü araçlarından biri olmuştur. REKLAM VE PROPAGANDA:1930’lardan beri ABD kitlelerin zihnini kendi amaçları doğrultusunda etkilemek ve yönlendirmek üzere ciddi yatırımlar ve çalışmalar yapmaktadır. Sigmund Freud’un bilinçdışı bağlamında, insan davranışlarına özgü keşiflerini kitle hipnozu bilgisine dönüştüren yeğeni Edward Bernays kitle hipnozunun kurumsal başlatıcısı olup ABD’nin bir devlet politikası olarak “propaganda yahut halkla ilişkiler” adı altında kitle hipnozuyla zihin kontrolünü sistematize etmesinin de öncülerindendir.Modern propagandanın öncüsü olarak anılan, kitle psikolojisi ve ikna yöntemlerini kurumlar ve siyasal organizasyonların ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmış halkla iliş-
62
kiler uzmanı Edward Bernays, bir istek ve arzuyu ihtiyaca çevirmek amacıyla kişinin benliğiyle ilgili algısını hedef almak için tasarlanmış tüketim kültürünün mucidi olarak kabul edilir. Burada öncelikli amaç bazı ürünleri insanların ihtiyacı haline getirmekti, mesela sigara gibi. Ama Bernays 1928 yılında yayımlanan “Propaganda” isimli kitabında, “propaganda hükümetin görünmeyen yürütme organıdır” demişti. Bu çok açık bir şekilde modern polis devletlerinde ve sözde terörle mücadele kapsamında giderek artan vatandaşların birbirlerini ispiyonlaması vakalarında görülebilir. Medyanın artan gücüyle birlikte hükümetler, medyayı bir propaganda/ zihinleri kontrol etme aracı olarak kullanmaya başladılar. ÖNGÖRÜCÜ PROGRAMLAMA: Görsel ya da basılı yayınlarla çok önceden insanları belirli olaylara hazırlama projelerinden bahsediyorum. 11 Eylül saldırılarının, çok daha önceleri İkiz Kuleler’in infilakını gösteren görsellerin sinemada, afişlerde, çizgi filmlerde tesadüfen(!) yer alması gibi...Birçok kişi hala öngörücü programlamanın gerçekte olmadığını iddia etmektedir. Öngörücü planlamanın kökleri aslında, o koca ekranın toplumun nereye gittiğine dair insana iyi bir fikir verdiği ağırlıklı olarak elitist olan Hollywood’a dayanıyor. Sadece ihtimal dışı ya da bilim kurgu olduğunu düşündüğünüz kitaplar ve filmlere şöyle bir dönüp bakın ve sonra da bugünkü topluma bir bakın. Küresel elit güçler, üçüncü dünya ülkeleri için planladıkları sömürü planlarının aşamalarını önceden romanlarla, filmlerle parça parça belirli bir düzende yayarak kitlelerin bilinçaltına ön telkinler gönderebiliyor. Bu sebeple yayınların, filmlerin bu bakış açısıyla da iyi taranması ve okunması gerekiyor. Devlete ilgili birimleri oluşturmaları anlamında çok iş düşüyor. SPOR, SİYASET VE DİN: Bazıları dinin hatta siyasetin bir zihin kontrol yöntemi olarak sporla yan yana zikredilmesinden rahatsız olabilirler. Bu üç alan, algı yönetimi için altın madeni gibidir. Kitle hipnozu ile kalabalıklar üzerinde uygulanan algı yönetimi için yüzlerce insan görevlendirebilir, milyarlarca dolar yatırım yapabilir. Bu üç alanda da ana tema aynıdır: böl ve
fethet. Kullanılan teknikler oldukça basittir: İnsanlardaki hayatta kalmak için doğal olarak var olan karşısındakiyle işbirliği yapma eğilimine ket vurmak ve onlara üstün gelme ve kazanmaya dayalı takımlar ya da gruplar oluşturmalarını öğretmek. Spor her zaman için insanlardaki kabilesel eğilimleri önemsiz bir olay içinde toplayan temel bir dikkat dağıtma aracı oldu. Siyaset kolay kontrol altına alınabilen muhalefet ve tamamen sağ-sol paradigmasından oluşan bir şey, dinse neredeyse tarihteki bütün savaşların perde arkasındaki ortaya çıkış sebebi.Ülkemiz üzerine yürütülen psikolojik savaş operasyonlarında küresel güçler, ideolojik ayrımları, mezhep çatışmalarını, çok defa kullanmışlar ve kullanmaya da devam etmektedirler. Bir psikolojik savaş yöntemi olarak yıllara yayılan algı yönetimiyle, saydıklarımıza ek olarak cemaatlerin manipüle edilmesi de eklenmiştir. YİYECEKLER, SU VE HAVA: Yiyeceklerdeki katkı maddeleri, toksinler ve gıdalardaki diğer sağlığa zararlı maddeler beynin kimyasını öyle bir değiştiriyor ki, kişide hissizlik ve çevresinde olup bitenlere karşı ilgisizlik başlıyor. İçme suyundaki floridin IQ’yu düşürdüğü bilimsel olarak kanıtlandı. Aspartam ve Mono Sodyum Glutamat (MSG)’taki beyin hücreleri ölene kadar onları uyaran ekstoksinler... Bu sağlığa zararlı maddeleri içeren fastfood türü gıdalara insanların erişimi artık kolaylaştığı için, bu gıdalar aktif bir yaşam tarzı sürmek için herhangi bir motivasyonu olmayan ve dikkat eksikliği yaşayan bir toplum meydana getirdi. UYUŞTURUCULAR, İLAÇLAR: İllegal uyuşturucular zaten beyni kör ediyor, bunlar bir tarafa; nerdeyse her insanın biraz farklı bir huyu için ilaç içirecekler. Küresel güç odağı elitlerin hizmetindeki ilaç sektörü insanların beynine boca edercesine kullanılmak üzere beyin kimyasalları üretip duruyor. Bunlar bağımlılık yapan herhangi bir madde olabilir, zihin kontrolcülerinin görevi sizin bir şeye bağımlı olmanızı sağlamaktır. Modern zihin kontrol yöntemlerinin önemli bir kolu da psikiyatri üzerinden çalışıyor.Batıdan sorgulanmadan ithal edilen psikiyatri yaklaşımları tüm insanları, potansiyellerine göre değil,
hastalıklarına göre tanımlamayı ve doğru-yanlış hastalıklarla etiketlemeyi hedefler. Tıp alanındaki, ilaç sektörü tiranlığının güç kazanmasıyla şimdi bu durum öyle aşırı boyutlara vardı ki, neredeyse herkesin bir çeşit rahatsızlığı var, ve nerdeyse herkese verilecek bir ilaç var, özellikle de herhangi bir otoriteyi sorgulayan kişilerin. Ülkemizde de ilaç kullanımı maalesef alınan tedbirlere rağmen kontrolsüz. Antidepresanlar reçetesiz satın alınabiliyor... ASKERİ DÜZEN: Askeriyenin zihin kontrolünün test alanı olarak uzun bir geçmişi var. Belki de askerler zihni en kolay şekle girebilen ve etkiye açık olan kişiler çünkü bu kişiler belli bir hiyerarşi ve kontrol içinde hareket ediyorlar ve kendilerine bir görev verildiğinde onu hiç sorgulamadan, tam bir itaat duygusu içinde yerine getirmeleri gerekiyor. Otorite altındaki her kişi emre koşulsuz itaat eder. Yani sorgulamadan direkt kabul eder, tam bir hipnoz halidir aslında bu. Askeri ortamlar sorgulamadan itaatin en keskin yaşandığı ortamlardır. Bu anlamda askeri düzen bir nevi kurumsal zihin kontrolü, kurumsal hipnoz sistemiyle çalışır. Bu yüzden askeriye gibi, güvenlikle ilgili hiyerarşik yapılar çok hassas. ve Devletin bu yapıları ciddi bir stratejiyle oluşturması ve kontrol mekanizma-
larını çok çevik hale getirmesi olmazsa olmaz bir durumdur. ELEKTROMANYETİK SPEKTRUM: Tv izleyen, bilgisayar karşısında oturan, elinde cep telefonu olan herkes elektromanyetik şiddete ve işgale maruz kalıyor. Hepimiz günlük hayatta işimize yarayan modern cihazların kullanımı nedeniyle elektromanyetik dalgalar tarafından kuşatılmış durumdayız ve bu dalgaların da direkt olarak beyin fonksiyonları üzerinde bir etkisi olduğu bilimsel araştırmalarca kanıtlanmış durumda. Saatlerce elektronik cihazlardan yayılan elektromanyetik dalgalara maruz kalanların zihinsel işleyişi hayatın akışı içinden çıkıp sanal bir zemine oturuyor, küntleşenzombi beyinlere dönüşüyor uzunca süreler elektronik şiddete maruz kalanlar. Günlük hayattaki bu durumun dışında; neler olabileceğinin dolaylı bir işareti olarak, bir araştırmacı, beyne bağladığı kablolarla beynin elektromanyetik alanını değiştirerek beyinde bazı görüntülerin canlanmasını sağlayabiliyor. TELEVİZYON VE BİLGİSAYAR: Uzaktan kumandayla erişebildiğiniz TV’de programlanan her şeyin belli bir mühendislik hesabı içinde hazırlanmış olması bile yeterince kötü. Televizyon
tam bir hipnoz kutusudur ve kitleleri programlarıyla, reklamlarıyla bir tüketim nesnesine ve evcil sürülere dönüştürür. Kitle hipnozunun en önemli araçlarındandır. TV öyle bir şey ki sizi gerçek manada uyutuyor ve böylelikle psikososyal bir silah haline geliyor. Evet televizyon psiko-sosyal bir silahtır ve programları oluşturanlara hizmet eder. Bilgisayarların video oyunları ve sosyal ağlar yoluyla insan beynini sürekli bilgi bombardımanına tutması kişilerde bir nevi dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna sebep oluyor. NANOBOTLAR: Bilim kurgu filmlerindeki nanobotlaryolda. Beyne direkt müdahaleyi amaçlayan bu sistemler, zaten noro-mühendislik adı altında pazarlanıyor. Bu yolla direkt beyin kontrolü biraz karmaşık ve henüz kanıtlanmamış olsa da bu bir kere başarıldığında, mesela mutsuz bir insanı bir düğmeye basarak anında mutlu etmek mümkün olacak. Nanobotlar bu süreci beyindeki molekülleri tek tek sararak otomatik bir düzleme taşıyorlar. Daha da kötüsü, bu minik akıllı robotlar kendi kendilerini kopyalayabiliyor. İnsan sormadan edemiyor bu cin bir kez lambadan çıktığında tekrar oraya nasıl konabilecek? Nanobotların muhtemel kullanıma girme tarihi, 2020’nin ilk yılları olarak öngörülüyor.
63
Balparmak ambalajlarında, rakım bilgileri
Balparmak, tüketicilerin güvenini kazanmaya devam ediyor. Kavonozların üzerinde ürünün rakım bilgileri de yer alıyor.
B
alparmak, geçtiğimiz günlerde bir’ ilk’e daha imza attı: Tüketiciler, bundan böyle, satın aldıkları balın hangi rakımlardan derlendiğini ambalajlar üzerinde görebilecekler. Tüketicilerine her zaman 92 doğallık testinden geçirdiği farklı harmanlanmış ürünlerini kalite standardı ile sunan Balparmak, yeni ürün harmanı “Yayla ve Ova Balı”nı, geçtiğimiz günlerde marketlere dağıtmaya başladı. Ortalama 500 metre rakımdaki yayla ve ovalardan derlenen ballardan harmanlanan “Balparmak Yayla ve Ova Balı”, yine 92 doğallık testinden tam not almış ve bilinen Balparmak kalitesine sahip. Balparmak’ın ortalama 1500 metre rakımdan derlenen Özel Seçim Yüksek Yayla Balı ve ortalama 1000 metre rakımdan derlenen Yayla Balı da bu bilgileri içeren yeni etiketleriyle raflardaki yerini aldı.
Üç dilim baklava için 2 saat zumba
S
por ve egzersiz, sağlıklı bir hayat için en önemli faktörlerden birisi. Ancak sadece zayıflama amacıyla yapılan spor ve egzersiz tek başına hem yetersiz kalıyor hem de tam verim sağlamıyor. Beslenmemizde değişiklik yapmadığımız sürece, yaptığımız spor da yeterli olmuyor. Sağlıklı yaşamak ve formda kalmak birçoğumuzun isteği. Sporun yanı sıra ne şekilde beslendiğiniz de kilo vermenizde ve formda kalmanızda önemli rolü olduğu bir gerçek. Bazen fazla kaçırılan yemekler, yapılan kaçamakların size kilo olarak geri dönüşü canınızı sıkabilir. Peki, yediklerinizin ne kadar süreli, hangi spora eşdeğer olduğunu biliyor musunuz Diyetisyen Emre Uzun, 1 dilim pasta veya pizza, hamburger, patates kızartması gibi genelde kaçamak yapılan zamanda tercih edilen bu yiyecekleri yakmak için kaç saat ve hangi sporu yapılması gerektiğini açıkladı.
1 dilim çikolatalı pasta, 3 saatlik ev işine eşit Diyetisyen Emre Uzun; “180-200 gramlık bir pizza dilimi yaklaşık 350-400 kaloriye denk geliyor. 1 saatlik yüzme ile bunu telafi edebilirsiniz. Çeşit ve boyutuna göre ortalama 110-130 gramlık bir hamburger yaklaşık 240-270 kalori. Bu kaloriyi yakabilmek için yaklaşık 1,5-2 saat tempolu yürüyüş yapmanız gerekir. 70-80 gramlık bir dilim çikolatalı pasta ortalama 270-300 kalori. Bu kaloriyi harcamak için ise 2 buçuk-3 saat aktif bir şekilde ev işi yapmanız lazım. Özellikle bayramda
64
en tehlikeli tatlılardan biri olan baklava ortalama 70 – 80 gramı 240- 250 kaloridir. 1 buçuk-2 saat zumba veya dans ile bu kaloriyi harcayabilirsiniz.”
1 porsiyon kebap için, 2 saat bisiklet 330 cc‘lik bir kutu meyve suyu yaklaşık 180-200 kalori olduğunu ve bu kaloriyi harcamak için ortalama 300 dakika boyunca merdiven inip çıkmanızın şart olduğunu söyleyen Diyetisyen Emre Uzun, sözlerine şöyle devam etti; ”Kızartılmış patatesin ne kadar yüksek kalorili olduğunu bilmeyen yoktur. 100-150 gram patates kızartması yaklaşık 400-500 kaloridir. 1,5 saat yüksek tempoda kürek çekerek bu kaloriyi harcayabilirsiniz. Yaklaşık 300 kalori olan 1 porsiyon pideden alınan kaloriyi, 1-1,5 saat aerobikle yakabilirsiniz. 600 kalori olan bir porsiyon kebabın kalorisini harcamak için 1,52 saat tempolu bisiklet çevirmeniz gerekir. 80-100 gramı yaklaşık 160-180 kalori olan lahmacunu
ise 30-45 dakika basketbol ile yakabilirsiniz. Ortalama 280- 320 kalori olan 150-200 gram soslu makarnanın kalorisini yakmak için ise en az 2-2,5 saat aktif ev işi yapmanız gerekiyor.”
Doğru değerler, sağlıklı yaşam Bunlara dikkat ederken mutlaka vücuttaki yağ oranınızı da kontrol altında tutmanız gerektiğini söyleyen Diyetisyen Emre Uzun, vücut analiz ekipmanlarından faydalanarak yağ ölçümünüzü yaptırılmasını öneriyor. Tartı’nın Tanita vücut analiz ekipmanları, pratik kullanımı sayesinde kişilerin vücut analizlerini kendilerinin de yapabilmesini sağlıyor. Kilo, yağ ve vücut sıvı oranı, kas ve kemiklerin ağırlığını, fiziksel aktivite derecesini, günlük alınması gereken kalori miktarı ve metabolizma yaşı gibi birçok değeri analiz eden Tanita vücut analiz ekipmanları ile doğru sonucu 10 saniyede görebilirsiniz.
Avrasya Tüneli “2016’nın en iyi tünel projesi” seçildi 5 dakikada deniz altından otomobille kıtalararası yolculuğa imkan tanıyan Avrasya Tüneli, aldığı bir çok saygın ödülün arasına dünyanın “En İyi Tünel Projesi” ödülünü de ekledi.
A
sya ve Avrupa kıtalarını ilk kez deniz tabanı altından geçen bir karayolu tüneliyle bağlayan ve 20 Aralık’ta hizmete açılması planlanan Avrasya Tüneli açılışa günler kala büyük ödüle layık görüldü. İnşaat sektörüne yön veren ve ABD’de 1874 yılından beri yayımlanan Engineering News Record (ENR) Dergisi Avrasya Tüneli’ni, tünel ve köprü kategorisinde “Dünya Çapında 2016’nın En İyi Projesi” seçti. Ödülü New York’ta düzenlenen törende ATAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu ve Genel Müdürü Seok Jae Seo aldılar.
Dünya çapında çok sayıda ödül
20 Aralık 2016 tarihinde hizmete açılması planlanan Avrasya Tüneli, dünyanın En İyi Tünel Projesi seçilmesinin yanı sıra bir çok saygın ödülün de sahibi olmuştu. Proje, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) sürdürülebilirlik açısından en başarılı projelere verdiği ‘2015 En İyi Çevresel ve Sosyal Uygulama Ödülü’ne layık görüldü. Ayrıca ITA - Uluslararası Tünel ve Yeraltı Yapıları Birliği tarafından 2015’te ilk kez düzenlenen ITA Uluslararası Tünelcilik Ödülleri’nin Büyük Projeler dalında ‘Yılın Projesi’ (ITA Major Project of the Year) ödülünü kazandı. Aynı zamanda Avrasya Tüneli için oluşturulan finansman paketi de 4 değişik enternasyonel ödüle layık görülmüştü.
Avrasya Tüneli Hakkında:
Avrasya Tüneli’nin bugün itibarıyla yüzde 92’lik bölümü tamamlandı. 20 Aralık 2016 tarihinde hizmete açılacak olan Avrasya Tüneli ile İstanbul’da trafiğin çok yoğun olduğu Kazlıçeşme-Göztepe güzergâhında yolculuk süresi 100 dakikadan 15 dakikaya kadar inecek.
66
İki kıta arasında kısa, güvenli ve konforlu yolculuk devri ➢ Avrasya Tüneli, sahip olduğu ileri teknoloji ile iki kıta arasında güvenli ve konforlu yolculuk imkânı sağlayacak. ➢ Modern aydınlatma, yüksek kapasiteli havalandırma ve yolun düşük eğime sahip olması gibi özellikler, yolculuk konforunu artıracak. ➢ İki katlı olarak inşa edilen Avrasya Tüneli’nde her katta 2 şeritten tek yönlü geçiş sağlanacak. ➢ Sis, buzlanma gibi olumsuz hava koşullarında da kesintisiz yolculuk yapılması sağlanacak. ➢ Karayolu ağını tamamlayan anahtar bağlantı ve İstanbul’daki mevcut havaalanları arasında en hızlı ulaşım olanağı olacak. ➢ Trafik yoğunluğunun azalmasıyla egzoz emisyon oranı azalacak.
➢ Tarihi yarımadanın doğusunda kayda değer oranda trafik azalması sağlayacak. ➢ Boğaziçi, Galata ve Unkapanı köprülerindeki araç trafiğinde hissedilir rahatlama olacak. ➢ Yapısı itibarıyla İstanbul’un siluetine zarar vermeyecek. ➢ Avrasya Tüneli’nin Asya girişi Harem’de, Avrupa yakası girişi ise Çatladıkapı’da yer alacak. ➢ Tünel 7 gün 24 saat hizmet verecek. ➢ Sadece minibüs ve otomobillerin kullanımına izin verilecek. ➢ Araçlar OGS ve HGS sistemleriyle ödeme yapabilecek. Araç içindeki yolcular için ayrıca ödeme yapılmayacak. ➢ Her 100 metrede bir yer alan acil durum telefonları, kamu anons sistemi, radyo anonsu ve GSM alt yapısı sayesinde yolculuk esnasında kesintisiz bir iletişim imkânı sağlanacak ve acil durumlarda bilgi akışı kesilmeyecek. ➢ Tünel girişlerinde ve içerisinde 7/24 görev yapan her türlü donanıma ve eğitime sahip İlk Müdahale Ekipleri tünel içerisinde herhangi bir olaya birkaç dakika içerisinde müdahale edecek. ➢ Avrasya Tüneli, 7,5 moment büyüklüğünde bir depreme göre tasarlandı. Boğaz altında inşa edilen sistem, İstanbul’da 500 yılda bir olacak en büyük depremde hiç hasarsız hizmete devam edebilecek. 2 bin 500 yılda bir olma olasılığı bulunan depremde ise küçük bakımlarla hizmete açılabilecek şekilde inşa ediliyor.
Her yönüyle örnek mühendislik başarısı
Avrasya Tüneli, toplam 14,6 kilometrelik üç ana bölümden oluşuyor. Proje’nin en önemli aşamasını 3,4 kilometre uzunluğundaki Boğaz Geçişi oluşturuyor. Boğaz Geçişi için dünyanın en gelişmiş TBM (Tunnel Boring Machine - Tünel Açma Makinesi) teknolojisinden yararlanıldı. TBM, günde 8-10 metre ilerleyerek, 3 bin 344 metrelik ve 16 aylık çalışmayı Ağustos 2015 tarihinde ta-
mamladı. Toplam 1674 bilezikten oluşan tünelde, olası büyük bir depreme karşı dayanıklılığı artırmak amacıyla iki ayrı noktada sismik bilezik monte edildi. Özel olarak tasarlanan ve laboratuvarlarda test edilerek başarısı kanıtlandıktan sonra üretilen sismik bilezikler, mevcut çap ve sismik aktivite seviyesi göz önüne alındığında ‘TBM Tünelcilik’ sektöründe dünyadaki ‘ilk’ uygulama oldu. Ayrıca tüneldeki bileziklerin üretiminde kullanılan yüksek performanslı prekast beton segmanlar, 100 yıl servis süresi hedeflenerek, Yapı Merkezi Prefabrikasyon Tesisleri’nde üretildi. Uluslararası sertifika kuruluşunca yapılan analiz ve simülasyonlarda segman ömürlerinin en az 127 yıl olduğu rapor edildi. Proje kapsamında Asya ve Avrupa yakalarındaki tünel yaklaşım yollarında düzenlemeler devam ediyor. Mevcut 6 şeritlik yollar 8 şeride çıkarılırken, U-dönüşü, kavşak ve yaya hemzemin geçitleri gibi iyileştirmeler yapılıyor. Projede yaklaşık 2 milyon metreküp kazı yapıldı, 700 bin metreküp beton, 70 bin ton demir kullanıldı. Başka bir deyişle projede 788 olimpik havuzu dolduracak kadar kazı yapıldı, 18 stadyum yapacak kadar beton, 10 adet Eiffel Kulesi yapacak kadar demir kullanıldı.
Kamu kaynaklarından harcanmadı
Proje’nin tasarım ve inşaatını gerçekleştirecek olan Avrasya Tüneli İşletme İnşaat ve Yatırım A.Ş. tünelin 24 yıl 5 ay süreyle işletilmesini üstlenecek. Proje yatırımı için kamu kaynaklarından hiçbir harcamada bulunulmuyor. İşletme süresinin tamamlanması ile Avrasya Tüneli kamuya devredilecek. Proje, Yap-İşlet-Devret modeliyle, yaklaşık 1.245 milyar dolarlık finansmanla gerçekleştiriliyor. Yatırım için 960 milyon dolarlık uluslararası kredi sağlandı. 285 milyon dolarlık öz kaynak Yapı Merkezi ve SK E&C tarafından temin edildi. Proje işletme sürecinde de ekonomik katkılar sağlayacak ➢ Proje’nin açılmasıyla birlikte yılda toplam 160 milyon TL lik (38 milyon litre) yakıt tasarrufu sağlanacak. ➢ Boğaz geçişlerinde sağlayacağı ek kapasite sayesinde yolculuk sürelerindeki kısalma ile yılda yaklaşık 52 milyon saat zaman tasarrufu sağlanacak. ➢ Proje sayesinde araçların yaydığı emisyon miktarı (karbon monoksit, karbon dioksit, azot oksitler, partikül madde vb.) yılda yaklaşık 82 bin ton azaltılarak çevresel katkı sağlanacak. ➢ Projede aynı anda 60 taşeron çalışmakta olup, günde 1800 kişiye istihdam sağlanıyor. ➢ Proje inşaat çalışmalarında yapılan harcamalar sayesinde Türkiye ekonomisine günde 1,5 milyon TL’lik bir iş hacmi yaratılıyor. ➢ Proje, araç geçiş ücretlerinden elde edilecek gelirin paylaşımı sayesinde vergiler dahil yılda yaklaşık 180 milyon TL devlet geliri sağlanacak.
İstanbul Avrupa’da ilk 9 ayda 101 bin 351 konutta hayat başladı İstanbul’un Avrupa Yakası’nda geçen yılın 9 ayına göre yüzde 23.4 artışla 101 bin 351 konutun kapısı ilk defa açıldı. Her gün ortalama 370 aile ilk defa biten dairelerin içerisine girdi.
4
.2 milyon aboneye hizmet veren CLK Boğaziçi Elektrik tarafından 3 ayda bir açıklanan Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’nda, Şubat 2016 itibarıyla ‘kentsel dönüşüm bina yıkım istatistikleri’ de yer almaya başladı. Rapora göre İstanbul Avrupa Yakası’nda şubat-eylül döneminde 12 bin 261 konut yıkıldı. Bu da her gün 50 konutun yenilenmek için yıkıldığı anlamına geliyor. Rapora göre 2016’nın ilk 9 ayında 101 bin 351 konutta ilk defa yaşam başladı. Temmuz ayında sıfır eve geçişlerde 7 bin 231 ile yılın en düşük rakam görülse de, ağustos-eylül aylarında meydana gelen hareket gelecek için umut verdi. 2015’in ilk 9 ayında 270 bin 433 olan var olan binalardaki dairelere taşınma sayısı, 2016’nın aynı döneminde yüzde 10.7 düşerek 241 bin 279’a ulaştı. CLK Boğaziçi Elektrik’in teknolojiye yaptığı yatırımlarla anlık olarak izlediği elektrik abonelerinin başvuru ve ikamet değişikliklerinden hareketle hazırlanan ‘Gayrimenkulün Enerjisi Raporu’ İstanbul Avrupa Yakası’ndaki yeni bina yapımını gözler önüne sererken, kentsel dönüşüm nedeni ile ‘yıkılan’ konutları da ortaya koymaya başladı. Raporda son bir yenilik olarak Şubat 2016’dan itibaren tutulmaya başlanan ‘kentsel dönüşüm bina yıkım istatistiklerine göre bu yılın şubat-eylül dönemini kapsayan 8 ayda İstanbul Avrupa Yakası’nda 12 bin 261 konut yıkıldı. Yani İstanbul’un Avrupa Yakası’nda her gün 50 konut yenilenmek için ‘yok’ oldu.
Sıfır konutlarda lider Avcılar
CLK Boğaziçi Elektrik Gayrimenkulün Enerjisi
Raporu’na göre İstanbul Avrupa yakasında geçen yılın ilk 9 ayında 82 bin 95 olan yeni konuta taşınan aile sayısı bu yılın aynı döneminde yüzde 23.4 artarak 101 bin 351’e ulaştı. Geçen yıl ilk 9 ayda her gün 299 aile yeni konutuna taşınırken, bu yılın aynı döneminde bu rakam 370’e yükseldi. 2016 yılının temmuz ayındaki 7 bin 231 sıfır konuta taşınma hareketi son 1 yılın en düşük hareket olarak ölçüldü. Yılın ilk 9 ayında en fazla yeni dairelere yerleşme hareketi Beylikdüzü, Avcılar, Esenyurt ve Başakşehir’den oluşan Avcılar bölgesinde gerçekleşti. Bu bölgedeki sıfır binalara son 3 ayda 10 bin 235 aile yerleşti. 9 ayda ise Avcılar’da 35 bin 403 aile yeni evlerine giriş yaptı. Avcılar’ı 30 bin 872 daire ile kentsel dönüşüm bölgelerini içinde barındıran Sefaköy bölgesi izledi. Rakamlardaki artışa bakıldığında anılan bölgelerdeki kentsel dönüşüm faaliyetlerinin meyvelerini vermeye başladığı göze çarpıyor.
Yabancıların sayısı gittikçe artıyor
İstanbul’daki yabancı abone aileler arasında ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin aldığı pay da dikkat çekmeye devam ediyor. 2015’in ilk 9 ayında 1.787 olan İstanbul’un Avrupa Yakası’ndaki konut ve ticarethane oturumcusu Suriyeli aile sayısı, bu yılın aynı döneminde yüzde 428 artarak 9 bin 439’a ulaştı. Toplam 12 bin 689 elektrik aboneliğine sahip Suriyeli ailelerin 11 bin 545’inin konut, 1.144’ünün ise ticarethane abonelikleri bulunuyor. Ancak Haziran ayında aylık 1.736’ye ulaşan Suriyeli abone başvuru sayısının üçüncü çeyrekte hız kestiği gözleniyor.
67
Yapı sektöründe geleceğin stratejik ürünü: Borlu çimento Batıçim fabrikasında borlu çimento üretimini gerçekleştiren Batı Anadolu Grubu, bor katkılı çimentonun hem çok daha güvenli ve dayanıklı, hem de daha çevreci olduğunu vurgulayarak, borlu çimentonun gelecekte ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayacağına dikkat çekti.
B
or madeninin içerisinde bulunduğu ürünün fiziksel etkilere, sıcaklığa ve yanmaya karşı dayanıklılığını arttırıyor. Ayrıca üretim sırasında enerji tasarrufu sağlayarak yüzey uygulamalarında da bakteri ve mantar oluşumunu engelliyor. Konuyla ilgili açıklamalar yapan Batı Anadolu Grubu İcra Kurulu Üyesi Feyyaz Ünal önemli bilgiler paylaştı.Ünal; “Özel nitelikleriyle, uygulama esnasında açığa çıkardığı ısı, su ve gaz geçirgenliği düşük, kimyasallara karşı da geçirimsiz bir beton elde edilen borlu çimento, yapı ve inşaat alanında önemli uygulama alanlarına sahip olabilir “dedi.
Özel yapılar için, güçlü çimento Ünal şöyle devam etti; “Uygulama esnasında açığa çıkardığı ısının düşük olması özellikle kütle betonlarında soğutma ihtiyacını önemli oranda azaltmaktadır. Bu artısı ve uzun yıllar dayanımından dolayı özellikle baraj gövdelerinin yapımında tercih edilecek çimentodur. Ayrıca viyadük, tünel, köprü inşaatları, beton yollar, rıhtım ve sahil betonları en ideal uygulama alanlarıdır. Hastanelerin röntgen odalarında ve atık depolama alanlarında ise radyasyon kalkanı olarak güvenlik sağlamaktadır. Bir nükleer santralin güvenli standartlara sahip olması için de en ideal çimentodur. Bunlara ek olarak borlu çimentodan üretilen betonun uzun yaşlarda normal betona kıyasla kırılması veya deforme olması daha zordur, bu sayede yüksek binaların inşası için çok uygundur.”
Muadillerine göre karbondioksit salınımı daha az Bor atıklarının değerlendirilmesi ile hem borlu hem de normal çimento
68
üretilebildiğine dikkat çeken Ünal: “Bu şekilde bir yandan atık hammaddelerin kullanılmasıyla düşük maliyetli çimento üretilebilecek, diğer yandan da atıkların bir sanayi ürününe dönüştürülmesi ile ülke ekonomisine katkıda bulunulacaktır. Borlu çimento üretiminde, atmosfere salınan karbondioksit miktarı yüzde 25-30 oranında düşüktür. Dolayısıyla borlu çimento üretimi, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik imzalanan Kyoto Protokolü’nün getirdiği sorumluluklar çerçevesinde sektör için büyük öneme sahiptir” ifadesini kullandı.
Satış için tanıtım önemli Bor madeni rezervleri açısından dünyanın en zengin ülkesi olan Türkiye, fiili bor üretiminde de yüzde 47 payla ilk sırada yer alıyor. Ünal, borun işlenmesi sırasında ortaya çıkan atık borların borlu çimento üretiminde kullanımının yaygınlaşması gerektiğine işaret ederek sözlerini şöyle sonlandırdı: “Henüz ülkemizde yaygınlaşmayan bor katkılı çimento ile çok daha dayanıklı ve güvenli yapılar inşa edebiliriz. Batıçim’de üretimini gerçekleştirdiğimiz borlu çimentonun düzenli satışını gerçekleştirebilmemiz için yeterli talebin oluşması gerekmektedir. Bu doğrultuda biz de kullanım alanlarını genişleterek, borlu çimentonun tanıtımı üzerine yoğunlaşmayı hedefliyoruz.”
İnşaatın yeni yol haritası: Karbonu azalt, inovatif yaklaş, geleceği planla!
T
ürkiye’de ilk kez, Türkiye İMSAD organizasyonuyla gerçekleştirilen SBE Konferansları serisinin İstanbul ayağı SBE16 İstanbul Konferansı, derinlemesine ele aldığı inşaat, sürdürülebilirlik ve çevre konuları, bildiriler, oturumlar ve katılımcılarıyla yılın en etkili organizasyonlarından biri oldu. Konferans, alışılagelmişin dışında organizasyonu ve içeriğiyle seriye yeni boyut kattı. Türkiye İMSAD, AB ülkeleri gibi üyeleri ile birlikte emisyon salınımını 2030 yılına kadar yüzde 40 oranında azaltma sözü verirken, konferans çerçevesinde yapılan “Sürdürülebilir Yapılı Çevreye Geçiş Sürecinde Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı çalıştay çarpıcı sonuçlarıyla inşaat sektörü için kamu, sektör, üniversite ve STK’ları bir araya getirmeyi zorunlu kılan referans yol haritasını ortaya koydu. Türkiye’de yapı malzemesi üreticilerinden bilim insanlarına, uygulayıcıları ve mimarlardan müteahhitlere, akademisyenlerden devlet kurumlarına ve STK’lara kadar toplum, inşaat sektörü ve çevrenin tüm paydaşlarını bir araya getirerek bir ilke imza atan SBE16 İstanbul Konferansı, tamamlandı. “Akıllı Metropoller – Sürdürülebilir ve Akıllı Binalar ile Akıllı Şehirler için Entegre Çözümler” temasıyla hayata geçirilen konferans 3 gün sürdü. Pek çok ülkeden ve Türkiye’den 40 davetli konuşmacının yer aldığı konferans boyunca 30 oturum gerçekleştirildi ve 113 bildiri sunuldu. Akıllı şehir, akıllı bina, akıllı malzeme, akıllı ulaşım, ekolojik hassasiyet, kalifiye işçi, ithalat ve ihracat, kentsel doku, kaynak verimliliği, performans göstergeleri ile sosyal, kültürel ve finansal yaklaşımlar gibi pek çok konu konferansta masaya yatırıldı.
Çalıştayda ortak karar: Yenilik ve doğaya uyum şart! SBE16 İstanbul Konferansı çerçevesinde yapılan, Enerji ve Çevre Bakanlıkları, sektör temsilcisi STK’lar ve şirket temsilcilerinin katıldığı çalıştay, konferansın en önemli adımlarından biri oldu. Çalıştayda “Sürdürülebilir Yapılı Çevreye Geçiş Sürecinde Sorunlar ve Çözüm Önerileri” profesyoneller tarafından tartışıldı. Çalıştayda Bütünleşik Tasarım, Mevzuat (destekler, standartlar, genelge ve yönetmelikler), Sürdürülebilir yapılı çevre sertifikasyonu (bina-çevre-denetim), Malzeme sertifikasyonu – çevresel ayak izi – performans, Finansal araçların geliştirilmesi, Binalarda enerji verimliliği – yenileme – kapsamlı yenileme ve Kentsel dönüşüm ile ilgili yapı sektörüne ait sistemsel sorunlar başlıkları altında sorunlar belirlenerek çözüm önerileri sunuldu. Çalıştay’da öne çıkan başlıklar şöyle:
Bütünleşik Tasarım Gerek konut, gerek bina ve gerekse çevre için bütünleşik tasarım yöntemlerinin uygulanmasının ve üniversitelerde eğitim programının önemi vurgulandı.
Mevzuat Konferansta mevzuatlarda yapılması gereken değişiklikler değerlendirildi. Yapı yasasının acilen çıkarılması gerektiğinin üzerinde duruldu. Bu konuda gerekli çalışmaların tamamlanarak konferans sonuçları ile birlikte ilgili bakanlıklara sunulması planlandı.
Sürdürülebilir Yapılı Çevre Sertifikasyonu (Bina-çevre-denetim) Kentlerin çevreyle dost bir şekilde gelişmesi için neler yapılması gerektiği tartışıldı. Konunun sadece bina olmadığı, ulaşım, iletişim,
kültürel aktiviteler sosyal yaşam dahil bütüncül bir açıyla ele alınması gerektiği vurgulandı.
Malzeme Sertifikasyonu 2015 Paris Anlaşması kapsamında verilen taahhütlerin yerine getirilmesi için izlenecek yollar görüşüldü. Bu hedeflere ulaşılabilmesi için yeni yapıların sıfıra yakın enerji tüketen yapılar olması gerekliliği vurgulandı. Mevcut yapı stokunun da hızla daha çevre dostu, uluslararası yükümlülüklere uygun hale getirilmesi için yapılası gerekenler belirlendi. Sübjektif değerlendirmelerin önüne geçilebilmesi için malzeme sertifikasyonunun önemi vurgulandı.
Finansal araçlar geliştirilmesi Binalarda enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımıyla ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından ölçme, değerlendirme ve doğrulamayla ilgili bir yönetmelik çıkarılması gerektiğine ve aynı zamanda enerji verimliliği projelerinin hızlanması için devlet desteğinin önemine dikkat çekildi.
Binalarda Enerji Verimliliği – Yenileme – Kapsamlı Renovasyon Binalarda enerji verimliliğini artırıcı projelerin finanse edilmesi için mevcut araçların aslında yeterli olduğu ancak belirli sorunlar nedeniyle istenen sonuca ulaşılmakta güçlük çekildiği gözlemlendi. Ve mekanizmanın hızlanması için çözümler belirlendi.
Kentsel Dönüşüm ile ilgili Yapı Sektörüne ait Sistemsel Sorunlar Kentsel dönüşüm, konferans konusu kapsamında geniş bir çerçevede değerlendirildi. Bu konuda yapı sektörüne ait sistemsel sorunlar ve çözüm önerileri belirlendi.
69
Teknoloji oturma odamızda; Mobilyalar akıllanıyor Mobilyada yeni trendleri belirleyen İstanbul Mobilya Fuarı’nda (İSMOB) bu yıl klasik tasarımların yanı sıra, teknolojinin gücü de ziyaretçileri şaşırtacak. Fuar, 10-15 Ocak 2017 tarihleri arasında ziyaretçilerini ağırlayacak.
T
ürkiye’deki mobilya trendlerinin belirleneceği İstanbul Mobilya Fuarı’nda (İSMOB) klasik tasarımların yanı sıra, teknolojinin gücüyle akıllanan mobilyalar da ziyaretçilerin ilgisini çekecek. 10-15 Ocak 2017 tarihleri arasında ziyaretçilerini ağırlayacak olan İSMOB’da; bu yıl klasik ve modern mobilyaların yanında; yanmaz, su geçirmez, çizilmez, güneş ışınlarına karşı koruyucu etkili kumaşların kullanıldığı mobilyalar da sergilenecek. Oturma odasından, yemek takımına, çocuk odasından, yatak odasına kadar her türlü mobilyanın bir arada sergilendiği fuar, TÜYAP 14 hall, 120 bin metrekarelik geniş sergileme alanıyla, ziyaretçilerin mo-
70
bilyaları rahatlıkla incelemesine imkan sağlayacak. Yurtdışı salonu ile de sektörde adından söz ettirecek olan İSMOB’da, trend alanında mobilya sektörünün önde gelen isimleri de ağırlanacak.
Koltuk takımı yerine “seç-karıştır”
Kentsel dönüşümle birlikte yaşam alanlarının küçüldüğüne dikkat çeken TÜYAP Genel Müdürü İlhan Ersözlü, mobilya modellerinin de bu dönüşüme ayak uydurduğunu belirtti. Ersözlü, fuarda sergilenecek ürünlere ilişkin şu bilgileri verdi: “2017 yılında mobilyalara ağırlıklı olarak pastel tonlar hakim olacak. Çekirdek aile yapısı da ev dizaynlarını değiştirdi. Daha az yer kaplayan mobil-
yalar tüketicilerin tercihi oluyor. Artık koltuk takımı yerine daha çok “seç-karıştır” yöntemi başladı. Ayrıca mobilya da önümüzdeki yıl ağırlıklı olarak country tarzı modelleri göreceğiz. Ayrıca bu yıl fuarda yanmaz, su geçirmez, güneş ışınlarına karşı koruyucu etkili kumaşların kullanıldığı mobilyaları da görmek mümkün olacak.” İSMOB’un hem mobilya sektörü, hem de TÜYAP için çok önemli bir organizasyon olduğuna dikkat çeken TÜYAP Genel Müdürü İlhan Ersözlü, “Hayatımızın en değerli anlarının geçirildiği yaşam alanlarının dizaynı herkes için büyük önem taşıyor. Dolayısıyla mobilyalar hem ruhumuza hem de bedenimize hitap etmeli. O nedenle İSMOB’u hem sektör hem de son tüketici yakından takip ediyor ” dedi.
71
Henkel, Gebze’de yeni fabrikasının temelini attı Henkel, Türkiye’de Orta Doğu ve Afrika Bölgesi’nin en büyük Endüstriyel Yapıştırıcılar fabrikasının temelini attı.
H
enkel, Kocaeli Gebze’de hayata geçecek yeni üretim merkezinin kapılarını açtı. 2017 yılının sonunda tamamlanması hedeflenen yeni fabrika son teknolojiyi kullanacak; ayrıca dünyada tanınırlığı ve kabul edilebilirliği yüksek yeşil bina sertifikası olan LEED Sertifikasını (Leadership in Energy and Environmental Design) alacak şekilde projelendirildi. Tesis tamamlandığında Henkel’in, Technomelt, Teroson, Loctite, Bonderite, Aquance markaları için yapıştırıcı teknolojileri üretmek üzere faaliyet gösterecek. Sektör Artı Dergisi’nin de takip ettiği törene, Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Türk Henkel Yürütme Kurulu Başkanı Hasan Alemdar, Türk Henkel Yapıştırıcı Teknolojileri Başkanı İsmail Akkoçoğlu ve Türk Henkel Yapıştırıcı Teknolojileri Operasyonlar ve Projeler Direktörü Mehmet Yılmaz’ın yanı sıra devlet görevlileri, firmanın müşterileri ve sanayinin önemli temsilcileri katıldı.
Türkiye güvenilir bir ülke
Türk Henkel Yürütme Kurulu Başkanı Hasan Alemdar yaptığı konuşmada, Henkel için Türkiye’nin sadece satış yapılan bir pazar değil aynı zamanda önemli bir üretim merkezi olduğunu söyledi. Hasan Alemdar “Henkel olarak Türkiye’yi her zaman yatırım yapmaya değer, yüksek büyüme potansiyeline sahip ve güvenilir bir ülke olarak görüyoruz. Öte yandan sürdürülebilirlik konusunun Henkel için sadece teorik bir hedef değil, şirket değerlerimizin ayrılmaz bir parçası olarak somut aksiyonları hayata geçirdiğimiz bir alan olduğunu bir kez daha vurgulamış oluyoruz” şeklinde konuştu.
Yeni tesis bir çok alana çözüm sunacak
Törende konuşma yapan Türk Henkel Yapıştırıcı Teknolojileri Başkanı İsmail Akkoçoğlu “Bu yatırım hem kapasite artışı hem de lokalize etmeyi planladığımız ürünlerimiz ile Yapıştırıcı Teknolojileri alanındaki portföyümüzü güçlendirecek. Böylece Henkel’in yapıştırıcılar, sızdırmazlık ürünleri ve fonksiyonel kaplamalar alanındaki liderliğini sağlamlaştıracak. Örneğin; otomotiv sektörü için sprey şeklinde uygulanabilen ses sönümleyiciler, bebek bezi gibi hijyenik ürün üretimi için prosesleri kolaylaştıran ve hızlandıran yapıştırıcılar, gıda ambalajları için daha az enerji tüketen, hızlı ve sağlam paketleme sağlayan su bazlı yapıştırıcılar gibi teknolojik ürünlerimiz ile müşterilerimize çok daha iyi hizmet verebilmemizi sağlayacak” dedi.
LEED Sertifikası hedeflendi
Henkel, sürdürülebilirlik stratejisini her alanda olduğu gibi yeni fabrikasına da hayata geçiriyor. Yeni üretim merkezinin, toplam enerji ihtiyacının ilk etapta % 30’luk kısmını yenilenebilir enerji yoluyla tedarik etmesi hedefleniyor. Tesis, yağmur suyunu toplayarak geri kullanımını sağlayacak, güneş enerjisinden faydalanarak kendi enerjisini üretecek şekilde tasarlanıyor. Her detayı çevre duyarlılığı içinde ve karbon ayak izini en aza indirmek üzere düşünülen üretim tesisi, LEED Sertifikası da olacak şekilde projelendirildi.
72
İnşaat sektörü, Vodafone ile yarına hazırlanıyor
2 milyon çalışanla % 10’luk istihdam payına sahip olan inşaat sektörünün % 47’lik dijitalleşme endeksi ile Türkiye ortalaması olan % 53’ün altında kaldığı görüldü. • Her 10 firmadan 4’ünün şantiye alanında ve ofis dışında ustası, kalfası ya da satış elemanı bulunuyor. Ancak, % 80’i şantiyelerini denetleyebilecekleri ya da satış ekipleri ile anlık iletişim kurarak onları uzaktan yönetebilecekleri bir uygulamayı kullanmıyor. • İnşaat sektörünün en büyük ihtiyacını 7/24 iş takip çözümlerinin kullanılması oluşturuyor. Sektör çalışanları, proje dosyalarından tekliflerine, tüm belgeleri her an her yerde yanlarında taşıyabiliyor. Dosyalarını bulut ortamında güvenle saklayarak yüksek boyutta e-posta gönderip alarak iş verimliliğini artırabiliyor.
Dijitalleşme Endeksi’nde % 80’e varan oranda artış
K
urumların ardından sektörleri de mercek altına alan Vodafone, ilk olarak Türkiye ekonomisinin lokomotifi inşaat sektörünün dijitalleşme haritasını çıkardı. Vodafone’un elde ettiği sonuçlara göre, inşaat sektörü % 47’lik Dijitalleşme Endeksi ile Türkiye ortalaması olan % 53’ün altında kalıyor. İlk olarak Türkiye ekonomisinin lokomotifi inşaat sektörünün röntgenini çeken Vodafone, şantiyeden proje ekiplerine, sektörün her kademesinde uçtan uca dijitalleşme için gerekli verileri ortaya koydu. Sektörleri dijitalleştirirken önce ihtiyacı anlamaya yönelik kapsamlı araştırmalar yapan, ardından elde ettiği bulgular doğrultusunda ilgili sektörün dijitalleşmesini kolaylaştıracak çözümler sunan Vodafone, inşaat sektörü için gerçekleştirdiği dijitalleşme araştırması ve endeks çalışması ile Türkiye’de bir ilk’e imza attı.
1.308 firmayla görüşüldü, endeks hesaplandı
Vodafone Türkiye Kurumsal İş Birimi tarafın-
dan yapılan araştırmada toplam 1.308 firmanın dijitalleşme endeksi hesaplandı. Buna göre, yaklaşık 63 bin işletmenin faaliyet gösterdiği ve 2 milyon çalışanla % 10’luk istihdam payına sahip olan inşaat sektörünün % 47’lik dijitalleşme endeksi ile Türkiye ortalaması olan % 53’ün altında kaldığı görüldü. KOBİ pazarının en büyük sektörü olarak Türkiye’nin ekonomik kalkınmasında önemli bir yere sahip olan inşaat sektöründe, var olan çözümlerin kullanılmadığı, özellikle şantiyelerde dijitalleşme için atılması gereken adımların olduğu tespit edildi. Vodafone’un Yarına Hazırım Platformu’na katılarak dijitalleşme endeksini hesaplayan inşaat şirketlerinden elde edilen verilere göre: • Her 10 işletmeden 6’sının proje tanıtımını etkili yaparak müşteri yönetimini ve bağlılığını artıracak çözüme ihtiyacı var. Ancak, işletmelerin % 64’ü proje tanıtım ve yeni satış imkânı sağlayan çözümleri kullanmıyor. Bu çözümleri kullanan işletmeler ise % 35’e varan oranda daha fazla müşteri adayına erişim sağlıyor.
Vodafone, inşaat sektöründe dijitalleşme endeksini hesaplayan işletmelere farklı ihtiyaçlarına özel verimliliklerini artırmaları için öneriler sunuyor. Bu kapsamda, dijitalleşme endeksini yükseltmek isteyen inşaat şirketlerine de çözüm sunan Vodafone, sektörde bugüne kadar çok sayıda şirketin dijitalleşmesini sağladı.Örneğin; Türkiye çapında binlerce noktada ve yurtdışında 40 ülkede DYO Renk Pınarı sistemi ile müşterilerine çeşitli renk seçenekleri sunan Dyo Boya; Vodafone’un sunduğu Renk Satış Takip Sistemi ile Dijitalleşme Endeksi’ni % 50’den % 70’e yükseltti. İstanbul, Bursa, Konya, Çanakkale ve Adapazarı’nda konut projeleri yapan Bak Yapı, Vodafone’un sunduğu Şantiye Denetim Paketi ile Dijitalleşme Endeksi’ni % 57’den % 80’e çıkarırken, Şantiye Denetim Paketinin sağladığı faydalarla verimliliğini % 40 artırdı. Emre Ekinci İç Mimarlık, birçok şehirde proje yapıyor, Vodafone’un sunduğu 7/24 İş Takip Paketi ile ofisini cebinde taşırken Dijitalleşme Endeksi’ni % 40’dan % 75’e yükseltti ve proje teslim süresini % 25 hızlandırdı.
73
Doğuş Lojistik’te MuuM İmzası… MuuM’un tasarladığı Doğuş Lojistik Giriş Saçağı, özgün ve dikkat çekici tasarımıyla hem kurum kimliğine atıfta bulunuyor, hem de bulunduğu alana simgesel bir değer katıyor.
M
uuM, son olarak Doğuş Lojistik Giriş Saçağı’nın tasarımını üstlendi. Şekerpınar bölgesindeki endüstriyel alanları birbirine bağlayan ana arter üzerinde yer alan saçak ve eklenti yapının, fonksiyonel ihtiyaçları karşılayan ve temsil ettiği kurumun genç, dinamik ve inovatif kimliğini simgesel olarak öne çıkaran bir tasarım olması hedeflenmiş. Saçak ve güvenlik binası tasarımında kütlenin ana yolla olan ilişkisi dikkatle kurularak, yayalar için de koruyucu bir örtü oluşturması ve tasarımın bir plastik öğe olarak simgeselleşmesi amaçlanmış. Narin kesitli üç çelik ayak üzerinden başlayarak gökyüzüne doğru incelen bir kesitle yükselen saçak kütlesi, iklimsel etkilere uzun süre dayanıklı olması için alüminyum kompozit malzemeyle kaplanmış. Yapının kütlesinde oluşturulan 1.20x1.20 metre boyutlarındaki ışık boşluklarıyla gün ışığının alt kota ulaşmasına imkan tanınarak, saçak altındaki alanların da doğal ışıktan en üst düzeyde faydalanması sağlanmış. Yüksek kasalı araçların da sorunsuz geçişini sağlamak amacıyla saçak altı kotu 6 metre olarak belirlenmiş. Saçak tasarımında narinlik, elastikiyet sağlamak ve strüktürel avantajlar sebebiyle çelik malzeme tercih edilmiş. Doğuş Grubu ile 1998 yılından beri çeşitli ölçeklerde proje çalışmalarını sürdüren MuuM, firmayla ilk olarak şu anda ING Bank olarak kullanılmakta olan Osmanlı Bankası’nın mimari ve iç mimari projesinde birlikte çalıştı. Takip eden yıllarda grubun çeşitli şirketlerine ofis, eğitim yapısı, satış ve servis tesisleri tasarımları da yapan MuuM, 2007 yılında Bursa’daki Doğuş Otomotion Tesisi’nin tasarımını üstlenerek Doğuş Otomotiv ile işbirliği yaptı. Bu işbirliği Doğuş Otomotiv‘in Türkiye’deki satış ve servis tesislerinin projeleriyle devam etti.
Tual Adalar Satış Ofisi detaylarında kullanılan özel tasarım aydınlatma armatürleri, projeye özel üretilmiş mobilyalar ve tekstil ürünleri, proje bitimindeki öngörülen teslimi en iyi şekilde temsil ediyor. Proje Tasarım’ın diğer satış ofisi tasarımlarında da yansımalarını gördüğümüz şık ve samimi çizgiler, tüm detaylarda kendini hissettiriyor.
Projede her detay düşünülmüş
Gönye Proje Tasarım’dan özel satış ofisi: Tual Adalar
T
ürkiye’nin en önemli ofis, rezidans ve toplu konut projelerinin iç mekanlarına imza atan Gönye Proje Tasarım, Tual Adalar Satış Ofisi’nde büyük küçük her yaşa hitap eden tasarım detayları, mekanın ferahlığını ön plana çıkaran konforlu mobilya seçimleri ve seçkin malzeme kullanımlarıyla etkileyici bir buluşma noktası yaratmayı başarıyor.
74
Mimar Yelin Evcen ve İç Mimar Gönül Ardal ortaklığındaki Gönye Proje Tasarım tarafından, İstanbul Kartal’da yer alan Tual Adalar rezidans projesi kapsamında tasarlanan Tual Adalar Satış Ofisi’nde her yaştan kullanıcı düşünülmüş. Anlık bir ‘’bulunma noktası’’ olmaktan öte müşterilerin keyifle vakit geçirebilecekleri samimi bir mekan kurgusunun hakim olduğu satış ofisinde, Gönye
Gönye Proje Tasarım tarafından bütüncül bir yaklaşımla tasarlanan Tual Adalar rezidans projesinde, satış ofisi ve örnek daireler aynı tasarım diliyle kurgulanmış. Satış ekibi ve müşterilerin ilk buluşma noktası olan Tual Adalar Satış Ofisi detaylarında kullanılan özel tasarım aydınlatma armatürleri, projeye özel üretilmiş mobilyalar ve tekstil ürünleri, proje bitimindeki öngörülen teslimi en iyi şekilde temsil ediyor.Tual Adalar Satış Ofisi’nin tamamındaki kurgu, kullanıcı memnuniyetine göre şekillenmiş. Müşterileri ağırlayacak etkileyici bir karşılaşma alanı, misafirler için ön tanıtımın yapılabileceği geniş bir kafe ve bekleme bölümü, çocuklar için özel olarak tasarlanmış bir oyun odası, satış alanının ortasında konumlanmış büyük maket masası ve satış birimlerinin yanı sıra asma katta işverenin kullanımına ait yönetici birimleri ve VIP toplantı odası,satış ofisini oluşturan fonksiyonların tamamını oluşturuyor.
İnşaat sektörü teknolojide hangi noktada ?
2
016 Küresel İnşaat Araştırması’na tüm dünyadan 200’den fazla üst düzey inşaat sektörü yöneticisi katıldı. Araştırmaya katılan firmaların sadece yüzde 8’i “ileri teknoloji vizyonuna sahip” olarak sınıflandırıldı. Yüzde 69’u ise “sektör takipçisi” ya da “zamanın gerisinde” kategorilerinde değerlendirildi. Katılımcıların sadece yüzde 20’si yeni teknoloji ya da yeni sistem için mevcut iş modellerini değiştirdiklerini belirtti.
Orta ölçekli firmalarda ileri teknoloji
Orta ölçekli firmalar, teknolojinin rekabet avantajı sağlama potansiyelinin oldukça farkında ve buna uygun olarak teknolojiye hatırı sayılır ölçüde yatırım yapıyorlar. Büyüklükleri daha yönetilebilir olduğundan yeni fikirleri daha hızlı benimseyebiliyor, teknolojik adımları daha hızlı atabiliyorlar. Yapı projelerinde bilgi teknolojilerinden yararlanmanın çok çeşitli yolları bulunmasına rağmen ankete katılanların sadece üçte biri mobil teknolojileri rutin şekilde kullandıklarını ifade ediyor. Araştırmaya katılan pek çok proje yöneticisi için entegre-anında proje raporlama modeli hayal geliyor. Bu yöneticiler manuel ve farklı sistemlerin kullanımı nedeniyle
organizasyonlarının geri kaldığını belirtiyor. Proje yöneticilerinden sadece yüzde 20’sinde tam entegre Yönetim Bilgi Sistemi (PMIS) bulunuyor.
Eski teknoloji riskleri arttırıyor
Mühendislik ve inşaat firmaları ile proje sahipleri ellerinin altındaki veriden tam anlamıyla yararlanmıyor. Katılımcıların neredeyse üçte ikisi gözetim, denetim ve performans izlemede gelişmiş veri analitiğini kullanmadığını ifade ediyor. Tek tuşa basarak proje verilerine ulaşabilenler sadece yüzde 25 ile sınırlı kalıyor. Dünyanın her yerinde inşaat projeleri giderek büyüyor. Daha iddialı ve kompleks bir hal alıyor. Bu nedenle mevcut anlayışla ve eski teknolojiyle iş yapma alışkanlığının devam etmesi durumunda riskler artıyor.
Teknoloji ile verimlilik artıyor kazalar azalıyor
Teknoloji, sektör için çok sayıda inovasyon fırsatı sunuyor. Örneğin teknolojik tasarım araçlarıyla artık daha etkileyici ve cesur yapılar planlamak mümkün hale geldi. Veri analitiği, projelerin ilerleyişi hakkında sunduğu gerçek zamanlı tablolarla olası
Sağlık için iş yerinde rahatlık önemli
G
enellikle ağır yük taşıyanlardan ve ağır işlerde çalışanlardan duymaya alıştığımız bel, sırt, omuz ağrılarını, son yıllarda masa başı çalışanı beyaz yakalılardan da çok daha fazla duymaya başladık. Bunun başlıca nedeni, Türkiye’de hizmet sektöründe çalışanların sayısının her geçen yıl artış göstermesi. Öyle ki, istihdam edilenler içinde hizmet sektöründe çalışanların oranı 90’lı yılların başında yüzde 30’lar düzeyindeyken, TÜİK’in geçtiğimiz günlerde
açıkladığı İşgücü İstatistikleri Haziran 2016 raporuna göre yüzde 53,1’e yükseldi. Hizmet sektöründe çalışanların önemli bir kısmı masa başı işlerde çalışıyor. Bu durum da, başta kas ağrıları ve omuz, sırt, kalçada yaşanan problemler olmak üzere pek çok rahatsızlığı beraberinde getiriyor.
Endüstriyel tıp raporuna sahip Masa başında çalışanların sağlığı ve verimliliği açısından ofis koltuklarının çok önemli olduğunu dile getiren Tuna Ofis Satış & Pazarlama Bölüm Başkanı ve Tuna Girsberger Genel Müdürü G. Mehmet Arda,“Saatlerini masa başında geçirenlerin ihtiyaç duydukları önemli ayrıntı, kişiye özel olarak ayarlanabilen, ergonomik tasarıma sahip bir ofis koltuğu. Doğru ekipman yalnızca çalışanların sağlığını etkilemiyor, işten alınan memnuniyeti de önemli ölçüde artırıyor. Bugünün ofis yaşamı, bugünün tasarımı
sorunların çözümü için hızlı aksiyon alınmasını sağlıyor. Mobil uygulamalarla yapılan modelleme; inşaat, malzeme ve tedarik zinciri hakkında daha sağlıklı, bilgiye dayalı kararlar verilmesine destek oluyor. Mobil izleme, hataların takibine olanak tanıyor. Araç ve cihaz otomasyonu, verimliliği artırıp kazaları azaltıyor. Tüm bunlar bir araya geldiğinde işin doğası gereği var olan riskler azalıyor. mottosuyla hareket eden bir marka olarak, ergonomi konusunun üzerinde hassasiyetle duruyoruz. Bu doğrultuda, Camiro, Swing ve Corpo olmak üzere birçok çalışma koltuğumuz, endüstriyel tıp raporuna sahip” dedi.
Yorgunluk yaşatmayan, dinamik koltuk Yalın ve klasik zarafetle işlenmiş tasarımlarının yanı sıra, ergonomisiyle de ön plana çıkan modeller için raporu veren isim, Prof. Dr. Friedrich Hofmann raporunda, birçok farklı oturma ayarı ve otomatik yay gerginliğine sahip modellerin, ofis çalışanlarının oturma pozisyonundan dolayı ortaya çıkan sırt ve bel şikayetlerini neredeyse tamamen ortadan kaldırabileceğini belirtiyor. Hofmann, ayrıca bu modellerin, oturma konforu, oturma dinamiği, oturur pozisyonda anatomi, güvenlik ve kullanım kolaylığı açısından modern bir ofis koltuğundan beklenenleri mükemmel bir şekilde karşıladığını da ifade ediyor. Bel ve sırt kaslarını kavrayan geniş örgülü file sırtlık, kullanıcıların fiziksel özellik ve gereksinimlerine göre ayarlanabilen kontrol mekanizması, yorgunluk hissine fırsat vermeyen dinamik oturma özelliği ve koltuğun devrilmesi gibi kazaları önleyen orantılı çalışma koltuklarıyla ofis çalışanları kendilerini masa başına geçer geçmez ‘iyi ellerde’ hissediyor.
75
İzwood ve İzmob fuarları Nisan’da İzmir’de
Osmangazi Köprüsü’ne BASF imzası
İ Türk halkı konuttan vazgeçmiyor Türkiye’deki konut satışları Eylül ayında yıllık bazda %17.8 artarak 108,918 adet seviyesinde gerçekleşti.
B
ASF, aktif deprem bölgesine inşa edilen Osmangazi Köprüsü için dayanıklı ve uzun bir servis ömrü sağlıyor. Gebzeİzmir Otoyolu Projesi kapsamında inşa edilen Osmangazi Köprüsü kısa zaman önce açıldı. 1550 metre ile dünyanın en uzun orta açıklığa sahip dördüncü köprüsünün inşasında BASF Yapı Kimyasalları Bölümünün global bilgi ve tecrübesi kullanılarak yenilikçi çözümler sunuldu. 2682 metre toplam uzunluğa sahip Osmangazi Köprüsü projesine grout, yapısal tamir harçları, yapıştırıcılar ve enjeksiyon harçları sağlandı. Aktif deprem bölgesine inşa edilen Osmangazi Köprüsü’nün ayakları arasından Türkiye’deki en aktif fay hattı geçerken suyun üstünde yükselen köprü ayakları korozyona sebep olan klorür atağına maruz kalıyor. BASF Yapı Kimyasalları Bölümü tarafından Osmangazi Köprüsü için özel olarak geliştirilen çözümler sayesinde köprünün betonarme kısmı BASF Master Protect serisi korozyon inhibitörleri ile korunurken, çok ağır yüklere maruz kalan çelik köprü ayaklarının sabitlenmesi ise Master Flowgroutları ile sağlandı. Köprü ayaklarının ankrajı için betonarme keson yapılar karada inşa edilerek römorklar yardımı ile yüzdürülerek wetdock’a taşındı. Taşıyıcı çelik kolonların imalatında da Master Flowgroutları kullanıldı. BASF işbirliği ile, Osmangazi Köprüsü için özel çözümler üretmek üzere gerçekleştirdiği çalışmalar sonucunda özel testler yapıldı ve en uygun groutu bulmakla kalmayıp aynı zamanda grout uygulaması için de en uygun metodu
76
E
ylül 2016’da yeni konut satışları yıllık bazda %17.6 artarak 50,972 adet gerçekleşirken ikinci el satışları aynı dönemde yıllık bazda %17.9 artarak 57,946 adet oldu. Adana ise yılın ilk 9 ayında %12 artan konut satışları sürpriz yapan il oldu. Türkiye’nin öncü finans kuruluşlarından Ata Yatırım’ın Araştırma Raporuna göre, Türkiye’de yılın ilk 9 ayındaki toplam konut satışları yıllık bazda yatay seyrederek 935,811 adet olarak gerçekleşti. Eylül ayında en çok konut satışı yapılan il 17,040 adetle İstanbul olurken, İstanbul’un toplam satışlardaki payı % 15.6 olarak gerçekleşti. Yılın ilk 9 ayındaki toplam konut satışlarına baktığımızda ise Adana’da yıllık bazda % 12 artan konut satışları dikkat çekti. Temmuz 2015’e kadar yüksek bir hızla artan 12 aylık bazdaki konut satışlarının artış hızı Temmuz ayında zirve yapmıştı. Fakat o dönemden beri satış hızındaki yukarı yönlü artış gösteren döneminden daha sonra yavaşladığını ve satışların daha stabil seyretmeye başladığını görüyoruz.
ZWOOD 2017 İzmir Ağaç İşleme Makineleri, Kesici Takımlar, El Aletleri ve İZMOB 2017 İzmir Mobilya Yan Sanayi, Aksesuarları, Orman Ürünleri ve Ahşap Teknolojisi Fuarları, TÜYAP ve Ağaç İşleme Makine ve Yan Sanayisi İş Adamları Derneği (AİMSAD) işbirliğinde 11 – 15 Nisan 2017 tarihleri arasında Fuarİzmir’de gerçekleştirilecek. İZWOOD 2017 İzmir Ağaç İşleme Makineleri, Kesici Takımlar, El Aletleri Fuarı’nın kapsamında orman endüstrisi için makine, teknik donanım ve hizmetler, ağaç işleme makineleri, yüzey işlemleri makineleri, ağaç kesme makineleri, elektrikli ve mekanik el aletleri, mobilya üretim makineleri Ege Bölgesi, bölge ülkeleri ve yakın coğrafyaya tanıtılacak. Fuara sektörün önde gelen firmaları, sektörel dernek, yayın ve kuruluşlar da katılacak.
İzmob 2017, mobilya yan sanayicilerini buluşturuyor
Aynı alanda eş zamanlı olarak düzenlenen İZMOB 2017 İzmir Mobilya Yan Sanayi, Aksesuarları, Orman Ürünleri ve Ahşap Teknolojisi Fuarı kapsamındaysa ahşap orman ürünleri, mobilya aksesuarları, kimyasal malzemeler, boya, vernik, cila ve renklendiriciler, oturma grubu ve yatak üretim malzemeleri, üretim alet, ekipman ve yardımcı ürünler sergilenecek. Aynı anda yapılacak iki fuardan elde edilecek sinerjiyle ham ürünün işlenmesinden son tüketiciye ulaşımına kadar tüm ağaç işleme – mobilya yan sanayi sektörü bir araya gelecek.
Plastpak fuarı da eş zamanlı
Ayrıca söz konusu tarihlerde diğer salonda da PLASTPAK Plastik ve Ambalaj Teknolojisi Makine ve Malzemeleri Fuarı gerçekleşecek. Fuar kapsamında plastik makineleri, kimyasal ve hammaddeler, kalıp, ısı ve kontrol cihazları, makine yan ve ara sanayi, hidrolik ve pnömatik sistemler, ambalaj makineleri, ambalaj ürünleri, ambalaj üretimine yönelik yardımcı cihaz, donanım ve sistemler, hammadde ve ara ürünler, hizmetler ve geri dönüşüm ile ilgili ürünler sergilenecek.
Aston Martin Rapide S ile fark yaratıyor Aston Martin’in yüksek teknoloji ürünü Adaptif Sönümleme Sisteminin (ADS) en son Gen4 yinelemesiyle birlikte; “Normal”, “Spor” ve “Yol” gibi 3 farklı sürüş modu sunuyor.
yonları 355 g/km’den %7 düşüşle 332 g/km’ye düşerken yakıt ekonomisi resmi AB birleşik döngüsünde 19,9 mpg’de kaldı.
3 farklı modda sürüş keyfi
P
erformansıyla otomobil tutkunlarının beğenisini kazanan Aston Martin Rapide S, arttırılan performansıyla birlikte bu yılın en çok satan modeli oldu. Yeni nesil AM 11 6,0 Litre V12 motor ile Rapide S, bir önceki nesil motora kıyasla %12’lik artışla, 6,750 devirde 558 beygir güç üretiyor. Motorun torku ise 5000 devirde 620 Nm’ye yükseltildi. Daha düşük devirlerde; rölanti ve 4,000 devir arasında 40 Nm, 2,500 devirde 50 Nm artış sağlandı. Artan güç ve tork sonucunda dört kapılı bir spor otomobile yakışan daha yumuşak bir performans elde edildi. Artırılan performansla birlikte yeni Rapide S, 0-100 km’ye hızlanmasını sadece 4,9 saniyede tamamlarken, 305 km maksimum hıza ulaşıyor. Yüksek güç ve torkta meydana gelen ciddi artışlara rağmen, CO2 emis-
78
Yenilenen ön tasarımı ve daha keskin bagaj kıvrımı ile birleştirilen yeni Rapide S’in, aerodinamik ve görsel yeniliklerle birlikte sportif yapısı da güçlendirildi. Rapide modeline göre 19 mm alçaltılan motor pozisyonu sayesinde ağırlık merkezi yere daha yakın hale getirilen Rapide S, yüksek hızlarda yere daha sağlam tutunuyor. Aston Martin’in yüksek teknoloji ürünü Adaptif Sönümleme Sisteminin (ADS) en son Gen4 yinelemesiyle birlikte; “Normal”, “Spor” ve “Yol” gibi 3 farklı sürüş modu sunuyor. Bu değişiklikler aynı zamanda, ön uç yatışında somut bir iyileşme sağlayarak virajlarda daha dengeli ve stabil bir sürüş sağlıyor. Normal modda lüks bir GT’yken, Spor ve Yol modlarında daha zorlayıcı ve spor yapısına bürünüyor.
Dört kapılı lüks otomobil Yeni Rapide S ayrıca lüks veya spor odaklı seçeneklerle, alıcıların otomobillerinin tarzlarını yansıtmasına yardımcı oluyor. Otomobilin içinde derin ve zengin bir parlaklık katan yeni piano siyah iç döşeme, kapı tutacaklarından, aktarma tüneline kadar en ince detaylarda bile lüksü yansıtıyor. Çift renkli oluklu kırmızı ve siyah deri seçenekleri Aston Martin’in tarzını istediğiniz gibi yaşamanıza olanak sağlıyor. Bronz ya da gri renk seçenekli tavan döşemeleri ise lüksü tamamlayan son dokunuşlar arasında. Orta konsolda bulunan detaylar, modern ama geleneklerine bağlı bir Aston Martin’den beklendiği gibi el işçiliği kalitesini yansıtıyor. Geliştirilen izolasyon yapısıyla birlikte eşsiz bir yalıtım sağlanırken, geliştirilen ses sistemi de eşsiz bir müzik deneyimi yaşatıyor. Arka koltuklar istenildiğinde yatırılarak geniş yükleme alanı sunarken, opsiyonel olarak sunulan geri görüş kamerası, kablosuz kulaklıklı çift ekranlı arka koltuk eğlence sistemi, uzaktan kontrollü ve altı diskli DVD değiştiricilerle dört kapılı lüks otomobil algısını güçlendiriyor.
Toyota Hilux 4x2 Otomatik Vitesli Güvenilirlik ve dayanıklılık özelliklerinin yanında yüksek manevra kabiliyetine sahip otomatik şanzımanlı Hilux 4x2, 6,1 m dönüş yarıçapı ile çok rahat bir sürüş konforunu da garantiliyor.
T
oyota Hilux’ın 6 ileri tam otomatik vitesli 4x2 versiyonu da satışa sunuldu. Mevcut 4x2 modelinin yanına otomatik vites konforunu da ekleyerek sunan Hilux, teknolojik özellikleri, sofistike tasarımı ve yüksek off-road yeteneklerinin yanında, SUV tarzı mükemmel bir sürüş konforu ile şehir yollarında da kusursuz bir deneyim sunuyor. Yılın ilk 9 ayında segmentinde pazar lideri olan Hilux, “Durdurulamaz” kimliği ve Toyota’nın değişen dizayn anlayışının bir örneği olarak dikkat çekiyor. Güvenilirlik ve dayanıklılık özelliklerinin yanında yüksek manevra kabiliyetine sahip otomatik şanzımanlı Hilux 4x2, 6,1 m dönüş yarıçapı ile
çok rahat bir sürüş konforunu da garantiliyor. Kalite, güvenilirlik ve dayanıklılığın simgesi olmaya devam eden Hilux, keskin dış hatları ile de efsanevi heybetiyle yollardaki farklılığını ortaya koyuyor. Dış tasarımı ile rakiplerine gözdağı veren Hilux’ın 4x2 otomatik vitese sahip versiyonu da 4x4 heybetine ve iddialı görünümüne sahip bulunuyor.
Konfor ve şıklı bir arada
Tüm yol şartlarında başarılı performans sergileyen otomatik şanzımanlı Toyota Hilux 4x2
Honda’nın 3 boyutlu yazıcıdan çıkan mikro otomobili
H
konfor ve şıklığı da bir arada sunuyor. Donanım özellikleri arasında; 18’’ alüminyum alaşımlı jantlar, krom roll bar, geri görüş kamerası, Bluetooth, Ipod/MP3 çalar kontrol özellikleri olan 7’’ dokunmatik ekranlı akıllı Toyota Touch® 2 multimedya sistemi, 4.2’’ renkli TFT ekranlı gösterge paneli, Cruise control, Otomatik katlanabilir yan aynalar, 220V güç çıkışı, karartılmış arka ve arka yan camlar ve far yıkama sistemi bulunuyor. Otomatik vitesli Hilux 4x2, 100 km’de 8,3 lt yakıt tüketimi ve 219 g/km CO2 salım değeri sunuyor.
Ürün ve üretim teknolojilerinde her geçen gün yeni bir buluşa imza atan Honda, 3 boyutlu yazıcıdan çıkartılan otomobili kullanıma sundu.
onda, mikro elektrikli otomobil platformunu 3 boyutlu yazıcı teknolojisiyle birleştirdi. Yazılım ve donanım konusunda Ar-Ge çalışmaları yürüten Kabuku şirketi ile birlikte geliştirdiği yeni modelini CREATEC Japan 2016 Fuarı’nda sergiledi. 3 boyutlu yazıcıdan oluşturulan otomobil, Japon kurabiye üreticisi Toshima’nın plasiyer işlerinde kullanılacak. Kısa menzilli elektrikli otomobil, meşhur güvercin şeklindeki Japon kurabiyelerini üretip satışını yapan Toshima şirketine hizmet verecek. Dar sokaklarıyla bilinen Kamakura kentinde görev yapacak olan araç tek kişilik ve arkasında da sadece küçük bir kargo bölümü barındırıyor. İhtiyaca yönelik uygun tasarım arayışında Toshima şirketine destek veren Honda ve Kabuku, aracın şasisini 3 boyutlu yazıcı teknolojisiyle oluşturulan panellerle kapladı. Bu teknoloji sayesinde gövde panelleri müşteri isteği doğrultusunda şekillenebiliyor. Rijit özellikte hafif yapılı şasiye sahip Honda’nın elektrikli aracı, 80 km’lik menzile sahip. 200 volt kaynağında tam şarj süresi 3 saatten az sürede tamamlanan 600 kg ağırlığındaki araç 70 km/s’lik hıza ulaşabiliyor.
Teknik özellikler: Uzunluk Genişlik Yükseklik Ağırlık Maks. Güç Maks. Hız Şarj süresi
2495mm 1280mm 1545mm 600kg 11 kW (15 DIN hp) 70 km/h (43 mph) 3 saatten az (AC200V) 7 saatten az (AC100V)
79
Ford’da “Bir Başka” dönem başladı Ford’un “Bir Başka” konseptini; yüksek teknolojilerle donatılmış yeni ve prestijli ürün portföyünün yanı sıra, müşteri deneyiminde “1 Numara” olma vizyonuyla hayata geçirilen yeni projeler tanımlıyor.
D
ünyanın ilk seri otomobil üreticisi ve geniş kitlelerin otomobile erişimini sağlayan ilk marka olma özelliğini taşıyan Ford, Türkiye otomotiv pazarındaki ürün portföyü, satış ve satış sonrası stratejisini ‘’Bir Başka’’ konseptli marka yaklaşımı ile güçlendirdiğini duyurdu. 113 yıllık geçmişiyle gücünü kendi hikayelerinden ve başarılarından alan Ford, yeni dönemde müşterilerinin karşısına yine beklentilerinin ötesinde ürün ve hizmetlerle çıkıyor. Ford’un “Bir Başka” konseptini; yüksek teknolojilerle donatılmış yeni ve prestijli ürün portföyünün yanı sıra, müşteri deneyiminde “1 Numara” olma vizyonuyla hayata geçirilen yeni projeler tanımlıyor. Bu projeler arasında 2020 yılına kadar toplam 12 yeni performans otomobilinin ve yeni modellerin pazara sunulacak olması, Avrupa’daki benzerlerini takiben Türkiye’de hizmete sunulan FordStore’ların yanı sıra, tüm showroomlarda uygulanmaya başlanan 5 Duyu projesi ve müşteri memnuniyetinde bir numara olmaya yönelik satış sonrası hizmetler yer alıyor.
Ford, müşteri deneyiminde “1 numara” olmayı hedefliyor
Ford, müşteri memnuniyeti ve mutluluğu için, satış ve servis süreçlerindeki müşteri deneyiminde “1
80
numara” olma vizyonuyla geliştirdikleri yepyeni bir yaklaşımı da devreye aldı. Geçtiğimiz yıl yetkili servisleri tercih eden müşterilere daha iyi bir hizmet vermek için ücretsiz Ford LifeCard uygulamasını hayata geçirdi. Yaz ayları itibarıyla da, Ford LifeCard sahiplerine özel olarak, mevzuatın ön gördüğü süreden çok daha kısa bir sürede donanım seviyesi yüksek veya üst model ikame araç hizmetini sunmaya başladı. Aynı zamanda Ford Life Card sahiplerinin, yol yardım hizmeti kapsamında konaklama ihtiyaçları 5 yıldızlı otellerde karşılanıyor.
terilerden 1 kişi de Ford tarafından bu aracı almak üzere seçildi. Ford, GT ile pistlere hızlı bir dönüş yaptı. 1966’daki zaferinin 50. yılı şerefine dünyanın en prestijli otomobil yarışlarından Le Mans’da Yeni GT ile yarıştı ve gösterdiği üstün performansla; 1., 3. ve 4.lük ödüllerini kazandı.
Focus RS: Performans ve inovasyon felsefesinin bileşimi
6. Jenerasyon Mustang, 2015’in 3. çeyreğinde Avrupa’da pazara sunulduğu günden bu yana 19.400 adet sipariş aldı, 50 seneyi aşan geçmişinde ise toplam 9 Milyon adet satışa ulaştı. Hem Avrupa standartlarına uyarlanmış 2.3 lt Ecoboost motorlu versiyonu, hem de güçlü 5.0 lt V8 motora sahip klasik “Muscle Car” versiyonları ile efsanevi Mustang farklı müşteri kitlelerine ulaşmayı başardı.
Ford Racing, Team RS ve Ken Block’un da dahil olduğu diğer özel araç operasyonları ile kazanılan bilgi, beceri ve deneyimi kullanan Ford Performans, net bir misyona sahip: ‘Performans ile İnovasyon’... Focus RS bu felsefenin mükemmel bir ifadesi olarak ortaya çıktı. Yeni Ford Focus RS; sürüş teknolojileri, ileri mühendislik yetenekleri ve motor sporlarına olan tutkudan doğan bir araç olarak Türkiye’de de satışa sunuldu. Focus RS, 350 PS güç ve 440 Nm tork üreten 2.3 lt Ecoboost motoru ile hız ve güç severlerin kalp atışlarını üst seviyeye çıkarmayı başardı.
Teknoloji, inovasyon ve gücün birleştiği üstün performanslı Ford GT
ST Serisi ile yarış otomobili ruhu yollarda
50 yıllık Amerikan efsanesi Mustang...
Teknoloji, inovasyon ve gücün birleştiği üstün performanslı spor otomobil Ford GT için sadece 500 araçlık iki yıllık üretim kararı alındı. Bu sene tüm dünya ile aynı zamanda Türkiye’de de internetten sipariş talepleri toplandı. Sahip olunan koleksiyon ve motor sporları dünyasında tecrübeler gibi pek çok kriter göz önüne alınarak değerlendirme yapıldı ve Türkiye’den başvuran müş-
Ford, motor sporları heyecanını yollara taşımaya, spor süspansiyon ve direksiyon sistemine sahip ST serisi, Fiesta ST ve Focus ST modelleriyle devam etti. 182 PS ve 240 Nm tork sunan Ford’un en küçük spor aracı Fiesta ST, daha büyük araçlarda görülen teknolojilerle donatıldı. Focus ST modelinde ise, ilk kez sunulan 2.0 lt dizel motor otomatik şanzıman seçeneği sayesinde, yüksek performans üstün verimlilik değerleri bir araya gelmiş oldu. ST serisi, sadece performansı ile değil, özel tasarımı ile de yarış otomobili ruhunu hissetmek isteyen müşterileri kendisine çekecek.
S-Max ve Galaxy, geniş aileler için sportif ruh ve dinamizmi sunuyor
Ford’un spor coupe araç tasarımından alınan ilham ile yenilenen S-Max ve Galaxy modelleri; geniş ailelere, konforlu ve üst seviye bir yolculuk sunmak üzere pazara sunuldu. 7 kişilik geniş iç hacimli bu modeller; Euro NCAP’ten 5 yıldızlı güvenlik donanımları, şık tasarımı ve konforunun yanı sıra 180 derece ön kamera gibi segmentinde ilk kez sunulan yeni teknolojileri ile de yolculukları bir üst boyuta taşıdı. Ford, aile araçlarıyla, yüksek teknoloji ve güvenlik açısından, beklentilerin ötesinde bir sürüş deneyimi sunuyor.
Yepyeni lüks SUV Ford Edge
Ford’un SUV geçmişi ve uzmanlığının Türkiye pazarındaki en dikkat çeken yansıması ise Ford Edge. Yeni ve lüks SUV Ford Edge; Avrupa’ya özel olarak tasarlandı. Gücün ve güvenin ifadesi olarak tanımlanan Yeni Ford Edge; yüksek performansı, modern stili ve gelişmiş teknolojileri ile benzersiz bir deneyim sunuyor. 210 PS güç sunan çift turboşarjlı 2.0 litre TDCi dizel motora sahip Edge, 6 ileri PowerShift otomatik şanzıman sayesinde akıcı ve kusursuz bir sürüş sunuyor. Ford Edge’de konfor ve güvenlik de maksimum seviyede.
Avrupa pick-up lideri Ranger
Büyüyen SUV segmenti, kendi içerisinde de çeşitlenerek alternatifler oluşturmaya devam ederken, SUV konforundaki pick-up’lar, kentte yaşayan ancak arazi kullanımı da talep eden müşterilerin ilgisini çekiyor. Avrupa’nın en çok satan pick-up modeli olan Yeni Ranger, geçtiğimiz Mayıs ayında Ford müşterileriyle buluştu. Yeni Ranger, heybetli görünümünün yanı sıra sınıfının öncüsü dayanıklılık, güvenlik özellikleri ve ileri teknolojileri ile büyük beğeni kazandı. 6 ay içerisinde yaklaşık 1.000 adetlik satış ile Türkiye pazarında da önemli oyuncular arasında yerini aldı.
Vignale ile ulaşılabilir modern lüks
Yüksek kalite ve kişiye özel üst seviye donanım talep eden müşterilere yönelik olarak ortaya çıkan Vignale, Ford’dan hep daha fazlasını bekleyen müşterileri için sofistike bir seçenek oluşturdu. Vignale’yi ulaşılabilir modern lüks olarak yorumlayan Ford, bu modern ve güçlü görünümü Mondeo modeli ile müşterilerinin beğenisine sundu. Ford, üst segment müşteri deneyimi yaklaşımını temsil eden Vignale ile üst segment ürün portföyünü de genişletti.
Fiat Egea Hatchback dizel otomatik seçeneğiyle Fiat Egea’nın 1.6 litre dizel motorlu ve 6 ileri çift kavramalı otomatik şanzımanlı versiyonu, 76 bin 900 TL’lik anahtar teslim satış fiyatı ve 5 yıl/100 bin garantisi ile dikkat çekiyor.
F
iat Egea Sedan’nın dizel motor ve 6 ileri çift kavramalı otomatik şanzımanla donatılan versiyonunun Fiat showroomlarındaki yerini almasını takiben, Hatchback karoserli Fiat Egea’nın da satışına başlandı. Modern kompakt hatchback sınıfının fiyat/fayda dengesi ve zengin donanım seçenekleri ile ezber bozan modeli Fiat Egea; şık tasarımı, konforu, geniş iç hacmi ve düşük kullanım maliyetleri ile tüm ihtiyaçları karşılıyor. Tüm donanım seviyelerinde tercih edilebilen Fiat Egea Hatchback’in dizel otomatik seçeneğine 76 bin 900 TL’den başlayan anahtar teslim satış fiyatı ile sahip olunabiliyor. Fiat Egea Hatchback kompakt hatchback sınıfındaki iddiasını 120 HP güç ve 320 Nm tork üreten 1.6 litrelik MultiJet motor ve 6 ileri çift kavramalı otomatik şanzıman kombinasyonu ile daha da artıyor. 200 km/s son hıza sahip olan dizel otomatik Egea Hatchback, 0-100 km/s hızlanmasını ise 10.2 saniyede tamamlıyor. Sunduğu ortalama 3.8 litrelik yakıt tüketimiyle de dikkat çeken dizel otomatik Fiat Egea Hatchback’in kesintisiz vites değişimi ile sürüş konforunu arttıran çift kavra-
malı şanzıman aynı zamanda performansı da üst seviyeye taşıyor.
Akıllı telefonlarla uyumlu ekran Diğer motor seçeneklerinde olduğu gibi, Lounge Plus donanıma sahip dizel otomatik vitesli Fiat Egea Hatchback’de Uconnect multimedya sisteminin yeni nesli standart olarak sunuluyor. Bu sistem, tıpkı tabletlerde olduğu gibi yüksek tepki hızı, parmak hareketleri ile kaydırma, yakınlaşma ve uzaklaşma kolaylığına sahip. Akıllı telefonların ekranını tablet ekrana yansıtarak, belirli bazı uygulamaları, otomobilinizin ekranından kullanma imkanı sağlayan yeni sistem, Uconnect sisteminden aşina olunan Bluetooth bağlantısı, sesli komut, araç bilgi ve ayar ekranları ve de entegre navigasyon gibi unsurları da bünyesi altında barındırıyor. 7 inçlik tablet ekran ve yüksek çözünürlük ile kullanışlılığı artan geri görüş kamerası kadar hız sabitleme sistemi, park, far ve yağmur sensörleri Fiat Egea Hatchback’in sunduğu, gerçekten ihtiyaç duyulan ve hayatı kolaylaştıran kabin içindeki teknolojilerden bazıları olarak ön plana çıkıyor.
Ford Vignale modelleri, yalnızca bir tasarım veya donanım paketinin adı olmanın ötesinde bir anlam taşıyor. Çağdaş tasarımı, özenli işçiliği ve seçkin teknik özellikleri, günümüzün en ileri teknolojisiyle bütünleştiren ayrıcalıklı bir müşteri deneyimi vaat ediyor. Benzersiz dış ve iç tasarım dokunuşları, birinci sınıf işçilik, yeni nesil SYNC3 gibi özel donanımlar ve teknolojileri bir arada sunarak; kullanıcılara üst sınıf hissini başarılı bir şekilde yansıtıyor.
81
Hyundai 40 yılda 23 milyon adet araç ihraç etti
D
ünyanın en hızlı gelişen ve büyüyen otomobil markalarından Hyundai, üretimdeki kalitesini modellerine yansıtarak son yıllarda gözle görülür bir ivme yakaladı. Bu başarısını her alanda sürdüren Hyundai özellikle ihracat konusunda da önemli bir yol kat etti. İlk kez 1976 yılında Güney Amerika ülkesi Ekvator’a gönderdiği Pony modeliyle ihracata başlayan marka, bugüne kadar 23 milyondan fazla araç ihraç etti. Güney Kore’nin ilk seri üretim modeli olan Pony’den sonra yine aynı ülkenin ilk seri üretim elektrikli ve hibrid modeli IONIQ ile bu başarısını sürdüren Hyundai, günümüzde yılda 1 milyon adetten fazla araç ihraç ediyor. İhracat macerasının başladığı Ekvator’da bugün tüm modelleriyle özel etkinlikler düzenleyen Hyundai, özellikle bölgede elektrikli modeller üzerine yoğunlaşıyor. Interbrand tarafından yapılan son sıralamaya göre, uluslararası ihraç başarısı üzerine inşa edilen Hyundai, dünya genelinde altıncı büyük otomotiv markası ve 35’inci büyük marka konumunda. Otomotiv endüstrisi için zorlu bir yıl olmasına rağmen daha zorlu olmasına rağmen, şirketin global marka değeri 2015’ten bu yana yüzde 11 artarak 2016’da 12,6 milyar dolar seviyesine ulaştı.
Hyundai i20’nin dizele elite donanım seviyesi Hyundai, IF Design, Red Dot Design ve Auto Bild Golden Steering gibi uluslararası bir çok tasarım ödülüne sahip başarılı oyuncusu i20 modelinin dizel versiyonunu yeni bir dona-
82
nım seviyesiyle satışa sunmaya başladı. Lanse edildiği 2014 yılından bu yana sadece Jump ve Style donanımıyla satışa sunulan 1.4 litre dizel motor seçeneği, artık Elite donanım seviyesiyle de satın alınabilecek. Türk tüketiciler tarafından çok beğenilen ve satın alım sürecinde etkili rol oynayan dijital klima, geri görüş kamerası, otomatik kararan dikiz aynası ve yağmur sensörü gibi üst düzey özellikleri içeren Smart Paket ile Panoramik Cam Tavan seçeneklerinin de bir arada sunulduğu i20 Elite 1.4 CRDi modeli 65.100 TL’den başlayan fiyatlarla sunuluyor. Türkiye pazarında her geçen gün önemi artan dizel motorlar, B-segmentinde de oldukça önemli bir rol oynuyor. Düşük emisyonlu dizel motorlarını günden güne geliştirerek yeni ve kaliteli ürünlerinde kullanan Hyundai, aynı za-
manda maksimum yakıt ekonomisini de beraberinde getiriyor.
Yakıt tüketiminde yüzde 10 avantaj 90 beygirlik 1.4-litrelik CRDI ünite, minimize edilmiş emisyon değeriyle de çevreci bir tutum sergiliyor. 90 beygir güç üretebilen dizel motor, 240 Nm ile segmentinin en iyilerinden bir tork değerine sahip. Ekonomik dizel motor sadece altı ileri manuel şanzımanla sunuluyor. Performansı tatminkar olan dizel motor, yakıt tüketiminde de yaklaşık yüzde 10 civarında azalmayla ortalama olarak 3.9 lt’ye ulaşıyor. Hyundai Assan, 2014 yılından bu yana Yeni i20 modelinden 42 bin adetten fazla satış yaptı. 2016 yılının 10 aylık sürecinde benzinli seçeneklerde de müşterilerin ilk tercihi olan Yeni i20, bu versiyonda liderliğini sürdürüyor.
Citroën, Paris Otomobil Fuarı’nda
C
itroën, “Be Different, Feel Good - Farklı Ol, İyi Hisset” sloganı doğrultusunda tasarladığı modellerini, ev sahibi olduğu Paris Otomobil Fuarı’nda sergiledi. Fuar için üst segment hibrit konsept Cxperience, yeni yarış modeli C3 WRC ve özellikle Yeni C3 modeli ile 3 dünya lansmanı gerçekleştirdi. “Citroën Advanced Comfort” programı kapsamında C4 Cactus ve yeni C4 Picasso’nun da prömiyerlerinin gerçekleştirildiği Paris Otomobil Fuarı’nda, aralarında elektrikli E-Mehari, VIP minibüs Jumpy SpaceTourer ve grip kontrol özelliğine sahip C4 Cactus Rip Curl gibi 2016’da satışa sunulan diğer modeller de sergilendi.
Düşük yakıt tüketimi ve özel yol tutuşu: Cxperience 4.85 metre uzunluğunda, 2 metre genişliğinde ve 1.37 metre yüksekliğindeki Cxperience Concept, markanın en önemli iddialarının başında gelen ve kullanıcılarına rakiplerinde bulunmayan bir konfor sunan, “Citroën Advanced Comfort” programı kapsamındaki tüm özellikleri taşıyor. Markanın gelecekte üreteceği üst segment binek otomobille ilgili ön bilgileri alabilmek adına Cxperience Concept büyük bir öneme sahip. 22 inçlik 5 kollu alaşım jantları ve geriye doğru açılan arka kapılarıyla öne çıkan aracın gövdesinde yer alan adaptif hava kanalları ile aerodinamik bir yapı sunuluyor. Ayrıca düşük yakıt tüketimi ve iyileştirilmiş yol tutuşu önemli özellikler arasında yer alıyor. Citroën Cxperience Concept, plug-in hibrid bir güç yapısına sahip. 150 ve 200 HP arasında güç üreten benzinli motor 80 kW’lik elektrikli bir motor ile destekleniyor. Tamamen elektrikli olarak da ilerleyebilen araç bu sayede 60 kilometrelik menzili 0 emisyon ile aşabiliyor.
Citroën, C3, Yeni C4 Picasso, CXPERIENCE Concept, Yeni C3 WRC, “Citroën Advanced Comfort” programı kapsamındaki C4 Cactus, Jumpy SpaceTourer ile C4 Cactus Rip Curl ve E-Mehari modellerini sergiledi.
Sosyal Medya Uzmanı Yeni Citroën C3 5 kapılı yeni Citroën C3, 3.99 metre uzunluğuyla kompakt ve pratik yapısını koruyor ve 10.7 metrelik dönüş yarıçapı ile de şehir hayatındaki kıvraklığını sürdürüyor. Citroën’in, C4 Picasso ve C4 Cactus’te kullanılan karakteristik iki seviyeli ön far tasarımı ile araç yukarıya doğru uzanıyor ve kaputun yüksekliği arttırılıyor. Kapsamlı kişiselleştirme özellikleri, aracın güçlü kişiliğini destekliyor. Çift gövde rengiyle tercih edilebilen yeni C3’ün tavanında 3, karoserde ise 9 alternatif renk mevcutken toplamda 36 kombinasyon gerçekleştirilebiliyor. Sis farlarının çerçeveleri, yan aynalar, C sütunları kaplamaları ve “Airbump” olarak adlandırılan gövde korumalarında da renk seçenekleri mevcut olacak.Citroën Connected Cam. Citroën C3, sosyal ağlarda günlük yolculuklarınızı paylaşabildiğiniz veya kaza gibi durumlarda kanıt niteliği sunmak için tasarlanan, dikiz aynasının arkasına yerleşimli bir HD kamera sistemi olan Citroën Connected Cam gibi son teknolojiler ile donatıldı.
C4 Picasso yenilendi 2013 yılında tanıtılan ikinci nesil C4 Picasso, 390.000’i aşkın kullanıcıya ulaşarak büyük bir başarıya imza atmasının ardından makyajlandı. Citroën Advanced Comfort programı kapsamında revize edilen C4 Picasso, hem tasarım hem de konfor anlamında, markanın bu alanlardaki öncü kimliğini ileriye taşıyan modellerden ilki. MPV segmentindeki C4 Picasso ve Grand C4 Picasso modelleri boyutlarına göre verimli iç mekan ve yükleme özelliklerini sunmaya devam ediyor. Ön yüzü tamamen yeniden tasarlanan C4 Picasso’nun 3D stop lambaları da yeniden tasarlanarak daha derin bir ifade sunulmaya başlandı, yeni 17 inç alaşım
jantlar ve çift renkli gövde seçenekleri ile de kişiselleştirme özellikleri arttırıldı.
VIP Minibüs Citroën Jumpy SpaceTourer Citroën’nin modern ve karakteristik özelliklere, 3 farklı gövde ve çeşitli iç tasarım seçeneklerine sahip yeni modeli “Jumpy SpaceTourer”, günümüz ailelerinin ve ticari şirketlerinin ihtiyaçlarına yeni çözümler sunmak için tasarlanmış özel bir model. Yeni platformu ile Jumpy SpaceTourer, dinamik yol tutuşu ve 5.1 lt/100 km’lik “Sınıfının En Düşük” yakıt tüketimi ile verimlilik sağlıyor. Pratik ve kullanıcı dostu “Jumpy SpaceTourer” üst düzey güvenlik özellikleri ile hayatı kolaylaştırıyor.
Elektrikli Citroën E-Mehari Markanın tarihine bağlı kalıp, yüzünü geleceğe dönen Citroën E-Mehari, efsanevi kardeşi 1968 model Mehari’den izler taşırken, ondan daha da fazlasını vaat ediyor. Bollore Grup ile yapılan işbirliği sonrasında Citroën ruhuna tamamen sadık, sempatik ve renkli bir otomobil olan elektrikli E-Mehari; heyecanlı, özgür ve retro duruşuyla fark yaratıyor.
83
Lexus IS 1 Milyon Adedi Aştı
L
exus, tüm dünyada yükselişini sürdürüyor. Lexus, sportif sedan modeli IS ile tüm dünyada bir milyon adetlik satışa ulaştı. Avrupa pazarı için tasarlanan ilk Lexus olma özelliğini taşıyan IS, büyük bir satış başarısı yakalayarak kalitesini kanıtladı. Şu anda Avrupa pazarında satılan her beş Lexus’dan birini IS modeli temsil ediyor. 17 yıl önce 1999 yılında Lexus tarafından yeni ve daha genç müşterileri markaya çekmek adına tasarlanan sedan IS, sportif ve keskin hatlara sahip tasarımıyla da büyük bir beğeni topladı. Lexus’un mükemmel kalitesini en iyi şekilde temsil eden IS, şu anda üçüncü jenerasyonuyla satılıyor. Ürün gamında hibrit motor seçeneğini de sunan IS, aynı zamanda 2.0 litre turbo motorlu versiyonuyla hem yakıt ekonomisi hem de yüksek güç
sağlıyor. 245 HP ve 350 Nm tork üreten IS, performanslı sürüşlere de en iyi şekilde yanıt veriyor. Arkadan itişli sürüşe sahip IS, hem konfor hem de performans beklentilerini karşılıyor. Türkiye’de de satışa sunulan Lexus IS’e, 65 bin 675 Euro’dan başlayan fiyatlarla ulaşılabiliyor. 1 milyon adetlik satışı geriden bırakan Lexus IS, her geçen jenerasyonda satış adetlerini ve kalitesini artırmaya devam ediyor. Markanın dünya çapındaki çekirdek modellerinden biri olan IS, şu anda 70’den fazla ülkede satılıyor ve her ay 6 bin’den fazla satış adedine ulaşıyor.
Lexus Geleceğin Koltuğunu Yaptı
Lexus markası sunduğu lüks özellikler ve farklı tasarımının yanı sıra teknoloji konusunda da dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor.
IS, şu anda 70’den fazla ülkede satılıyor ve her ay 6 bin’den fazla satış adedine ulaşıyor. Lexus markası, uzun yolculuklarda vücutta oluşan olumsuz etkileri yok eden ve yolculukları daha konforlu hale getiren bir koltuk geliştirdi. Lexus’un Kinetik Koltuk isimli yeni konsept koltuğu, yenilikçi özelliklere sahip. Koltuklar, esnek yapısı sayesinde vücudun şeklini alıyor ve uzun süreler boyunca konforlu bir yolculuğa imkan sağlıyor. Hareket eden yapısıyla, vücudun bel kemiği ve baş hareketlerini dengeleyerek, kasların rahatlamasını sağlıyor ve uzun süreli oturmanın yaratacağı sorunları engelliyor. Koltuk minderi ve sırtlığı yolcu ağırlığı ve dış kuvvetlerle kinetik olarak hareket edecek şekilde tasarlanan bu konsept koltuk, oturulduğunda görüş alanının sabit tutularak araç hareketlerinden etkilenmeden başın dengede kalmasını sağlıyor. Bu özellik ise sürüş kolaylığını ve konforunu beraberinde getiriyor. Koltuğun sırtlık merkezi, göğüsün koltuk üzerindeki dik eksende döner hareket yapmasını sağlayacak şekilde omuz yüksekliğinde yer alıyor. Bu başı dengede tutarak destek olurken, koltuk yapısının daha ince olmasını da sağlayarak araç ağırlığının azaltılmasına yardımcı oluyor. Koltuk sırtlığında kullanılan örümcek ağı şeklindeki yapı malzemesinde petrol bazlı ürünler yerine çevre dostu sentetik ipek malzeme kullanılıyor.
Yeni Honda Civic Sedan üretimi başladı Yirmi yıla yakındır Türkiye’de üretilen Civic Sedan’ın 10’uncu neslinin ilk üretimi gerçekleşti.
T
emeli 1996 yılında atılan ve ilk otomobilini 1997 yılında üretmeye başlayan Honda Türkiye Fabrikası yeni bir dönüm noktasına geldi. Yeni Civic Sedan modelinin 10’uncu nesli Kocaeli’deki üretim tesisinde bantlardan inmeye başladı.123 milyon TL’lik yatırımla hayata geçirilen proje, üretildiği platform nedeniyle Honda’nın global ve Avrupa pazarındaki en önemli modeli. Her yeni nesilde tasarımdan teknolojisine segmentindeki standartları yükseltmeyi başaran Yeni Honda Civic Sedan modelinin üretimiyle birlikte Honda Türkiye Fabrikası’nın üretim kapasitesi de kademeli olarak artırmaya başlayacak. 1997 yılında Civic Sedan’ın 6’ncı nesli ile üretime başlayan Honda’nın İzmit Çayırova’da bulunan fabrikası geçen 19 yıl içerisinde dört farklı Civic jenerasyonu üretti. 10’uncu nesli üretilmeye başlanan yeni Civic Sedan’ın 8 Ekim’de Honda showroomlarında satışına başlandı.
84
Cacharel’den San Francisco Ruhu & ‘Traveler Style’
A
llenGinsberg, George Harrison gibi şair ve müzisyenleri derinden etkileyen San Francisco, ilham dolu ruhu ile Cacharel’in ‘Traveler Style’ rotasının içine dahil oluyor. Cacharel’in 2016-17 Sonbahar/Kış sezonu kampanyasının yeni yüzü ise Mario Testino gibi isimlerin kadrajından görmeye alıştığımız, İngiliz model, müzisyen ve oyuncu James Rousseau.
Hem seyahat çantasında, hem gardırobunda
Cacharel, erkeğin geleneksel tavrı içerisinde modernleşen detaylarda, Fransız gustosunu hissedeceğiniz rahatlık ve şıklıktan taviz vermeyen parçalar ile yine sezonda iddialı tavrını sürdürüyor. ‘Traveler Style’ konsepti ile yola çıkan Cacharel, şehrin merkezindeki bir toplantıdan çiftlik evine kadar her alanda kendisine eşlik edebilecek tasarımları, şehirli erkeğin hem gardırobunda hem de seyahat çantasında bir araya getiriyor. Kuzey Kaliforniya’nın kültür ve ticaret merkezi San Francisco’daki Golden Gate Köprüsü’nün bordosundan MuirWoods’un yeşiline kadar her detay Cacharel için yeni sezonda birer esinlenme kaynağı. Renk ve tonların esas alındığı koleksiyonda öne çıkan tonlar arasında; gri, bordo, lacivert ve mürekkep tonları yer alıyor. İkonik marka sezonda minimum hafiflik ve kırışmaz kumaş gibi inovatif detayları da tasarımları ile ortaya koyarken, ister klasik ister sportif olsun sofistike tavrından ödün vermiyor.
Columbia ile farklı tasarımlar
C
olumbia kış mevsiminin sert şartlarına karşı mükemmel koruma ve sportif şıklığı bir arada sunan OutdryEx- Gold mont ile Outdoor giyim kategorisinde öne çıkıyor. 700 dolgu noktasına sahip bölmeleri ile soğuğu dışarıda tutan OutdryEx Gold serisinin üstün teknolojileri kış şartlarına karşı kalkanınız olurken, şık tasarımları kalbinizi ısıtacak. Spor giyimde devrim yaratan Columbia’nın kış ayları için özel olarak tasarladığı OutdryEx-Gold serisi soğuk havayı dışarıda tutan, % 100 su geçirmez-nefes alabilen özellikleri ile şehirde ve doğa aktivitelerinde vazgeçilmeziniz olacak. Farklı renk seçenekleri ile kalbinizi kazanacak serinin fit tasarımları, kış aylarında şıklığın anahtarını sunuyor. 700 dolgu noktasına sahip özel bölmeleri ile soğuk havaya karşı tam koruma sunan Outdry-Ex Gold, aktif fit tasarımı ile vücuda doğal şekilde oturarak ister şehirde ister doğanın kalbinde konfor ve şıklığı bir arada sunuyor. Çıkarılabilen kapüşon, boğazlı ve ayarlanabilir lastikli etek bölümü farklı hava koşullarına mükemmel uyum sağlamak için gerekli tüm şartları sağlıyor. % 100 su geçirmez ve hava alabilen özelliği ile yağmur ve kar gibi zor şartlar için özel olarak geliştirilen Outdry- Ex Gold serisinin özel dikişleri ve dikiş üstü bantlarıyla yağmur ve karda ıslanmak kabus olmaktan çıkıyor.
85
Türk kulüplerine örnek olacak hikaye;
Atletico Madrid
2011 yılında büyük bir borç yükünün altında ezilen Atletico Madrid, 5 senede Avrupa futbolunun zirvesine çıkmayı başardı. KPMG Football Benchmark ekibi, 5 sezonda 5 kupa kazanan Atletico Madrid’in Türk kulüplerine örnek olacak büyüme hikayesini mercek altına aldı.
T
ürkiye’de kulüpler çok ciddi ekonomik sıkıntılarla boğuşuyor. Bu sezon başında Finansal Fair Play’e uymadığı için Galatasaray Avrupa kupalarından bir yıl men edilirken, Fenerbahçe ile Trabzonspor’a da çok ciddi yaptırımlar uygulanmıştı. Ayrıca Beşiktaş da tıpkı ezeli rakipleri gibi UEFA’nın radarında bulunuyor. Türkiye’nin köklü kulüpleri bu sıkıntıları yaşarken, Atletico Madrid’in yükselişi ders niteliği taşıyor. KPMG analizinde, müzesinde 10 şampiyonluk kupası bulunan Atletico Madrid’in tarihi boyunca Real Madrid ve Barcelona’nın gölgesinden kurtulmayı başaramadığına dikkat çekildi.
Sportif başarılar kulübü şekillendirdi
Atletico Madrid, doğru bir teknik adam tercihiyle işe başladığı belirtildi. Diego Simeone önderliğinde uzun soluklu bir yolculuğa çıkan takımın, İspanya Ligi’nde 10. basamaktan zirveye oynar hale geldiği aktarıldı. Atletico’nun 2011-12 ile 2014-15 sezonları arasında yakaladığı sportif başarıları kulübün büyümesini yönlendirildi. Dört yıllık süreçte faaliyet gelirleri 108 milyon Euro’dan 175 milyon Euro’ya çıktı. Kulüp, yüzde 13’lük yıllık bileşik büyüme oranı yakaladı.
Akılcı yatırımlar yapıldı, yıllık gelir 100 Milyon Euro’nun üzerine çıktı Araştırma sonucunda; kazanılan paraların futbol takımına akılcı yatırımlarla yansıtıldığı belirtildi. Buna göre Diego Godin takımda tutuldu, Griezmann gibi gelecek vadeden genç ve yetenekli bir futbolcu takıma katıldı. Ayrıca Koke gibi yetenekli isimler de altyapıdan A takıma yükselmeyi başardı.
Analizde, kırmızı-beyazlıların başarısında Şampiyonlar Ligi’nin kilit rolde olduğuna dikkat çekildi. 2013-14 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde finale kadar yükselen Atletico’nun yayın gelirlerinin 100 milyon Euro’nun üzerine çıktığı aktarıldı. Yıllık bileşik büyüme oranının en fazla artış gösterdiği kalemin yüzde 16’yla ticari alan olduğu kaydedildi. Analizde “Atletico Madrid, Coca-Cola, La Caixa ve Huawei ile sponsorluk
86
anlaşmalarını yeniledi ve kasasını doldurdu. Atletico globalleşme adına ciddi adımlar attı. Manchester United ve Chelsea’nin eski CEO’su Peter Kenyon tarafından desteklenen Atletico Madrid, Hindistan Süper Ligi kulüplerinden Atletico de Kolkata’yla stratejik ortaklığa girdi. Bu ortaklık sonucunda 1.2 milyar insandan oluşan bir pazara girilmesi adına önemli bir adım atıldı” denildi.
Kulüp Çin pazarına el attı
KPMG analizinde şu değerlendirmeler yapıldı: “Kulüp, Çin pazarına da el atmış durumda. Yüzde 20’lik öz sermaye hissesi 45 milyon Euro karşılığında Dalian Wanga gayrimenkul şirketinin sahibi Çinli yatırımcı Wang Jianlin’e satıldı. Böylece hem kulübe sıcak para girişi sağlandı hem de Çin pazarına giriş yapıldı.
68 bin kişilik yeni stadyum yapılıyor
Yeşil sahadaki başarı tribünlere de yansıdı. Atletico’nun ortalama seyirci sayısı son 5 yılda yüzde 15 oranında yükseldi ancak bu artış gelirlere yansımadı. Bu tabloda Atletico’nun stadyumu Vicente Calderon’un sadece 55 bin kişilik kapasiteye sahip olmasının etkili olduğu düşünülüyor. Kulüp yakın bir tarihte 68 bin kişilik yeni stadyu-
muna taşınmayı planlıyor. Böylece gelirlerin de artması bekleniyor.
Oyuncu değerleri 86 milyon Euro’ya çıktı
Büyüyen bir kulüp kimliğindeki Atletico Madrid elindeki futbolcularla yollarını ayırırken kazanç elde etti. Agüero, Radamel Falcao ve Diego Costa gönderildi. Atletico bu futbolcuların satışıyla birlikte elde ettiği gelirin büyük kısmını kadroyu güçlendirmek için kullandı. Oyuncu tescillerinin net defter değeri, yeni transferlerle birlikte yüzde 45 artış göstererek 59 milyon Euro’dan, 86 milyon Euro’ya ulaştı. Griezmann, Mandzukic ve Oblak bu transferlerin en çarpıcı olanlarıydı.” Atletico, 2014-15 sezon sonu itibarıyla 13 milyon Euro kar sağladı. Ancak bunun dışında 2012’nin haziran ayında 206 milyon Euro olan vergi borcunu 2014-15 sezon sonunda 84 milyon Euro’ya indirdi. 2014-15 sezonunda 577 milyon Euro elde eden Real Madrid ve 561 milyon Euro kazanan Barcelona’nın gerisinde kalsa da, Atletico Madrid akılcı politikasıyla büyümeyi sürdürüyor. Sahada attığı gollerle rakip fileleri dolduran Atletico, ekonomik hamleleriyle kasasını da doldurmaya devam edecek gibi görünüyor.
Sosyal medyanın şampiyonu; Galatasaray Yeşil sahadaki rekabet internete sıçradı. Sosyal medyada kıran kırana takipçi rekabetine giren futbol kulüpleri arasında Galatasaray, Türkiye’nin en çok takip edilen kulübü oldu. Dünyada ise Manchester United, Barcelona ve Real Madrid sosyal medyanın lideri konumunda.
A
rtık futbol sahasında atılan goller, kazanılan puanlar ve kaldırılan kupalar kadar önemli bir unsur daha var: Sosyal medyadaki takipçi sayısı… KPMG Football Benchmark ekibi Türkiye’nin büyük kulüplerinin ve Avrupa’nın önde gelen takımlarının sosyal medyadaki kıran kırana takipçi rekabetini mercek altına aldı. Şampiyonluk ipini geçen sezon Beşiktaş’ın göğüslediği Türkiye Süper Ligi’nde üç büyük takım arasında takipçi konusunda da ciddi bir yarış var. Bu rekabette Galatasaray, Facebook’taki 13 milyonu aşkın, Twitter’daki 7 milyona yaklaşan ve İnstagram’daki yaklaşık 3 milyon takipçisiyle zirvede yer alıyor. Ezeli rakibi Galatasaray’ı izleyen Fenerbahçe’nin de üç sosyal paylaşım sitesinde toplam 17 milyon takipçisi var. Beşiktaş da sosyal medyadaki toplam 9 milyon takipçi sayısıyla üçüncü durumda yer alıyor. Üç büyük takım arasında takipçilerin sahte olup, olmadığı konusunda tartışmalar da yaşanıyor. Avrupa’da ise tablo çok farklı… Dünya futboluna yön veren Avrupa kulüpleri, sosyal medyadaki takipçi sayılarını rakiplerine karşı psikolojik bir avantaj olmaktan çıkarıp, ekonomik kaynağa dönüştürüyor.
Son yıllarda en çok takip edilen kulüpler İspanyol devleri oldu. Barcelona ve Real Madrid son iki yılda toplam takipçi sayısına 65 milyondan fazla kişiyi ekledi. Kendi liglerinde şampiyon olan Paris Saint Germain yüzde 134, Bayern Münih yüzde 108, Juventus da yüzde 108’le en yüksek büyüme oranlarını yakaladı.
Barcelona Avrupa’yı fethetti Kulüplerin sosyal medyadaki bu atağı, ticari gelir artışını da beraberinde getirdi. Son iki sezonda yukarıda bahsedilen 10 kulübün 7’si ticari gelirlerini yükseltmeyi başardı. Son iki yılda Şampiyonlar Ligi
- İngiltere Premier Ligi’ndeki son şampiyonluğunu 2013’te yaşayan Manchester United’ın o gün Twitter’da 1 milyon takipçisi vardı. Şimdi ise Kırmızı Şeytanlar’ı 9.9 milyon kişi Twitter’dan, 71 milyon
132 milyon kişi onları takip ediyor Ticari gelirlerin, dünya çapında ulaşılan kişi sayısına bağlı olduğunun farkına varan Avrupa’nın devleri sosyal medyaya eğildi. Dünyanın en popüler 10 kulübü olarak gösterilen Real Madrid, Barcelona, Manchester United, Chelsea, Arsenal, Bayern Münih, Manchester City, Liverpool, Paris Saint Germain ve Juventus sosyal medya takipçilerini 2014’ün Eylül ayından bu yana yüzde 70 artırdı. 2014 Eylül’de sadece 16 milyon Instagram takipçisi bulunan bu 10 kulübün şimdi 132 milyon takipçisi var.
Şampiyonluğu’na ulaşan Barcelona ticari gelirlerini yüzde 35, sosyal medya takipçilerini de yüzde 31 oranında artırdı. Bu anlamda Katalan ekibi bir anlamda “Avrupa sosyal medya liginin şampiyonu” oldu. Ancak Şampiyonlar Ligi’ne bağlı olarak artan gelir bir kenara konulursa, sosyal medyadaki takipçilerin kendiliğinden ticari kazanca dönüşmediği ortaya çıkıyor. Bu noktada sosyal medyayı iyi kullanan ve iletişimi iyi yöneten kulüplerin ciddi bir ekonomik kaynağı da sağladığı bu araştırmayla kanıtlanıyor. KPMG’nin araştırmasında ön plana çıkan diğer detaylar;
kişi Facebook’tan, 13.5 milyon kişi de Instagram’dan takip ediyor. - Manchester City, Twitter hesaplarını 10’dan fazla dilde kullanıyor. İngiliz ekibi bu politikayla dünya çapında taraftar kazanmayı, ürün satmayı, bilet satmayı ve karlı sponsorluk anlaşmaları yapmayı hedefliyor. - İspanya’nın köklü kulüplerinden Real Madrid’in sadece Arapça Twitter hesabı 5.7 milyon kişi tarafından takip ediliyor. - Avrupa’nın “Takipçi Ligi”nin zirvesinde Barcelona yer alıyor ( yaklaşık 170 milyon). Ezeli rakibi Real Madrid ise ( yaklaşık 160 milyon) taraftarla ikinci sırada bulunuyor.
87
Ronaldo’ya özel krampon CR7 bölüm 3: ‘Discovery’ Ronaldo yeşil sahada tarih yazmaya devam ederken, Nike onun başarısını ‘Discovery’ ile kutluyor.
K
ariyerinde attığı 500’den fazla gol ve kazandığı üç Ballond’Or ödülüyle tüm zamanların en iyi oyuncularından olan Cristiano Ronaldo tarih yazmaya devam ediyor. Sporting Lizbon ve Manchester United kariyerinin ardından Real Madrid’e transfer olan Ronaldo’nun kramponu tüm takımlarının renklerini yansıtıyor. Tasarlanan kramponun renkleri, oynadığı takımdan alınan ilhamla yapıldı ve modern bir şekilde güçlendirildi. Yan kısımlarda gümüş nokta grafiklerinin yanı sıra 2003 yılında giydiği MercurialVapor I ayakkabısına bir selam niteliğindeki ince yansıtıcı dalga tasarımına sahip. Topuğa kazınmış 06, 08 ve 03 (gün, ay, yıl) sayıları onun keşfedildiği tarihi simgelerken parlayan CR7 logosu da sergilediği parlak performansı vurguluyor.
Kullanıcılar kendi isteklerine göre ekleme yapabilir
CR7 Chapter 3: Discovery, Cristiano’nun 2003 yılında giydiği gümüş, beyaz, siyah renkli MercurialVapor 1 kramponların modern bir yorumu olarak tasarlanmış. Topuktaki çarpıcı volt tasarımı, bu NikeiD sunumuyla yeni kramponlar arasında bağlantı kuruyor. Oyuncular performans ihtiyaçlarına uyacak şekilde üç kalıp seçeneğinden birini seçerek kramponlarına kendi kişisel dokunuşlarını ekleyebiliyor. Aynı zamanda sayı, beş harf ya da 16 milli bayraktan birini de ayakkabı yüzüne ekleyebiliyor. CR7 Chapter 3: Hepsi Dynamic Fit Collar’a sahip olan Mercurial Veloce DF ve Mercurial Victory DF versiyonları da dahil olmak üzere Discovery Mercurial Superfly 7 Kasım’dan itibaren satışa sunuldu.
Structure 20: Zamanda yolculuk Eski modellerinden yola çıkılarak kurgulanan ve en gelişmiş halini alan Nike Air Zoom Structure 20, 16 yıllık hikayesi ile koşunun vazgeçilmez ayakkabısı olmaya devam ediyor.
K
oşu sporunun ABD’de 70’lerde başlayarak yükselişe geçmesiyle birlikte sporcuların ayakkabılarındaki gereksinimler de değişti ve çeşitlendi. Fazla pronasyon (ayağın yerle temas ettikten sonra içe basması) sorunuyla birlikte bu durum, Nike’ı daha fazla denge sunan bir koşu ayakkabısı ihtiyacını karşılamaya yöneltti. Nike’ın en dengeli silüeti olan Nike Air Structure, ilk kez 1991’de piyasaya sunuldu. Piyasaya sunulduğu tarihten bu yana Nike Structure ürün grubu, son 16 yıl boyunca ayakkabının farklı modellerini giyen uzun mesafe şampiyonu Galen Rupp gibi seçkin sporculardan, ayakkabının sıra dışı tarzının cezbettiği isimsiz koşuculara kadar pek çok farklı hayran kazandı. 20. modeli gün yüzüne çıkan Nike Air Zoom Structure 20, geçmişteki tarzlarından yola çıkarak ürünün bugüne kadarki en gelişmiş tasarımına ulaştı.
88
Seyircisiz futbol krizi tırmanıyor
T
ürkiye Süper Lig boş tribünlere oynanıyor. Süper Lig’de yeni sezon başlarken maçlara gösterilen ilginin azlığı dikkat çekiyor. Türk futbolundaki taraftar krizini inceleyen KPMG Football Benchmark ekibinin çıkardığı rakamlar hayli ilginç sonuçları ortaya koydu. Lig’de maçlar ortalama 8 bin 500 kişiye oynanıyor. Araştırma, son 10 yıllık dönemde statların yarı yarıya boşaldığını gösteriyor. Statların ortalama kapasitesi yaklaşık 25 bin olarak belirlenirken, tribünlerde yüzde 31’lik bir doluluk oranı yakalanabildi. Araştırma, Süper Lig’in futbol seyirci sayısında Avrupa devlerinin top koşturduğu liglere çok uzak kaldığını gösteriyor.
bin kişi tribündeki yerlerini alıyor. Yani her 1000 Portekizli’den biri takımını desteklemek için statta maç izliyor. Portekiz ligindeki karşılaşmalar yüzde 52’si dolu statlarda oynanıyor.
Büyük ligler her zaman dolu
Ajax, PSV, Feyenoord gibi köklü kulüplerin mücadele ettiği ve futbol kültürüne sahip ülkeler arasında gösterilen Hollanda’da maçlar neredeyse kapalı gişe oynanıyor. Hollanda’da her lig müsabakasında ortalama 20 bin kişi statlarda yerini alıyor. Stadyumların yüzde 88’i karşılaşmalarda dolu oluyor. Hollanda, Portekiz ve hatta Polonya’da kulüpler gişe gelirleriyle de Süper Lig takımlarının önüne geçmeyi başarıyor.
10 milyon nüfuslu Portekiz’in gerisindeyiz
Almanya, İngiltere, İtalya, Fransa ve İspanya’dan oluşan beş büyük ligde ise ilgi çok üst seviyede. Beş büyük ligde her karşılaşma ortalama 33 bin kişi önünde oynanıyor. Stadyumların kapasitesi ortalama 40 bin kişi üzerinden hesaplanınca ortaya yüzde 78’lik bir doluluk oranı çıkıyor. Bu nedenle beş büyük ligdeki hiçbir karşılaşmada tribünler boş kalmıyor, futbolseverler deyim yerindeyse bu müsabakaları izlemek için birbirleriyle yarışıyor.
Avrupa’nın vasat ligleri arasında gösterilen Polonya bile Türkiye Süper Ligi’nden daha fazla taraftarı tribünlere çekiyor. Polonya Ligi maçlarında ortalama 9 bin 500 kişi tribünde yer alıyor. Ayrıca stadyumların yüzde 44’ü de sezon boyunca dolu oluyor. Fransa’da bu yaz yapılan Euro 2016’da Avrupa Şampiyonu olan 10 milyon nüfuslu Portekiz’in statlara koşan futbol taraftar sayısı Türkiye’den fazla. Portekiz Ligi’nde her karşılaşmada ortalama 10
Soğuk havada doğru egzersizin 10 altın kuralı
H
avaların soğumasıyla beraber açık havada daha az zaman geçiriyoruz. Oysa açık havada yürüyüş yapma, koşu ve bisiklet binme gibi egzersizler bağışıklık sistemini güçlendiriyor, özellikle mevsimsel depresyonu engelliyor, sağlıklı ve formda kalmayı sağlıyor. Yrd. Doç. Dr. Yıldız Erdoğanoğlu, soğuk havada doğru egzersiz yapmanın önemli püf noktalarını paylaştı. Soğan gibi kat kat giyinin: Soğuk havalarda, ilk dikkat etmeniz gereken konu, vücut ısınızın fazlaca düşmesine engel olmaktır. Denilebilir ki; kötü hava yoktur, kötü yapılmış kıyafet seçimi vardır. Adeta bir soğan gibi ince ve kat kat giyinmek, teri emen ve hava almaya izin veren kumaşlardan yapılmış giysiler seçmek uygundur. Şapka kullanın: Dizlerinizi, ellerinizi, baş, boyun ve omuz alanınızı soğuktan koruyun. Araştırmalar, vücut ısısının % 30’luk büyük bir bölümünün baş kısmından kaybedildiğini göstermiştir. Dolayısıyla şapka, bere takma alışkanlığı edinmek akıllıca bir davranış olacaktır. Ayakkabılarınızı kurutun: Yağmurlu havalarda
egzersiz sonrası, ayakkabılarınızın bir sonraki egzersize kadar mutlaka kurumasını sağlayın. Tabanı ıslak ve nemli kalmış ayakkabılar kuru ayakkabılara kıyasla daha fazla darbe emer. Isınmak için acele etmeyin: Egzersize yavaş yavaş başlayın. Çünkü vücudumuzun egzersiz için doğru çalışma sıcaklığına gelmesi kış aylarında daha fazla zaman alır. Burundan nefes alın: Soğuk havanın, solunum yollarınızda tahrişe yol açmaması için burundan nefes alın. Böylelikle hava, ciğerlerinize ulaşıncaya kadar ısınmış olur.
Kilo almayın: Beslenmenize dikkat ederek deri altı yağ dokunuzu artırmayın. Deri altı yağ dokusu fazla olan kişilerin soğuğa dayanıklılığı bir avantaj gibi gözükse de söz konusu egzersiz olduğunda tam tersi geçerlidir. Amacınız egzersiz esnasında hep sıcak kalmak ise formda olmanın fazla kilodan daha avantajlı olduğunu bilin.
Su tüketimini ihmal etmeyin: Sıvı tüketme ihtiyacı soğuk havalarda daha az olsa da yine de vücudunuzun susuz kalma olasılığı vardır. Egzersize başlamadan önce bir bardak su, egzersiz sonrası ise bir bardak sıcak içecek tüketin. Gün içerisinde ise 8-10 bardak su için.
Çok soğuk havada açık alanları tercih etmeyin: Soğuk havada ve açık alanda egzersiz yaparken vücudunuzun sesini mutlaka dinleyin ve kritik sınır olan eksi 10 derecenin altındaki hava koşullarında egzersiz yapmak için açık alanları tercih etmeyin.
Güneş ışığından yararlanın: Soğuk havalarda özellikle öğle ve öğleden sonra saatlerini tercih edin. Bu, hem kemikleriniz hem de bağışıklık sisteminiz için oldukça önemli olan D vitamini üretmek için daha fazla güneş ışığı depolayabilmenizi sağlar.
Yorgun ve hastayken egzersiz yapmayın: Yorgun ve hasta hissediyorsanız, yüksek ateş ve enfeksiyon durumunda egzersizi sonlandırın. Kronik bir hastalığınız var ise soğuk havaların hastalığınız üzerindeki etkilerini mutlaka doktorunuza danışın.
89
Türk kadını güzellik için ne kadar harcıyor
H
em Türk hem de dünya kadınları dış güzelliğe iç güzellikten daha fazla önem veriyor. Türk kadınları dış güzelliğe önem veren ülkeler arasında ilk sırada yer alıyor. Allergan’ın 8 bin kadınla yaptığı ‘Küresel Estetik Trendleri’ araştırmasına göre ‘Önemli olan iç güzellik’ inanışı sözden ibaret! Araştırmaya göre, kadınların yüzde 78’i güzellik deyince “dış güzellik” anlıyor. Güzelliğin “iç güzellik” olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 31’de kalıyor. Türkiye’de ise kadınların yüzde 52’si dış güzelliğin, iç güzelliğinden daha önemli olduğuna, yüzde 27’si bunun tam tersine inanıyor. Geri kalan yüzde 21 ise iç ve dış güzellik arasında mükemmel bir dengenin olduğunu düşünüyor.
Türk kadınları burun estetiği istiyor
Araştırmaya göre Türk kadınlarının yüzde 76’sının en büyük endişesi yorgun bir görünüme sahip olmak… Dolgun dudaklar, Türk kadınlarının sahip olmak istedikleri özelliklerin başında geliyor. “İdeal güzelliğe ulaşmak için yüzünüzün neyini değiştirmek istersiniz?” sorusuna, Türk kadınlarının yüzde 42’si “burun”, yüzde 31 yanaklar ve gözler, yüzde 24’ü çene hattı, yüzde 23’ü dudaklar, yüzde 14’ü çene yanıtını veriyor.
Yaş ilerledikçe harcanan para azalıyor
Her 5 kadından 4’ü, yaşlanmayla mücadele etmek için düzenli cilt bakımı uyguluyor. Cilt bakımına en çok para harcayan ayda 80 Euro ile Çinliler. Onları ayda 60 Euro ile Güney Koreli, yüzde 45 Euro ile Tayland, ayda 44 Euro ile Türk kadınları izliyor. 16 ülke arasında cilt bakımı için en az para harcayanlar ayda 17 Euro ile Hollandalı kadınlar. Yaş arttıkça cilt bakımı için harcanan para miktarı azalıyor. Kadınlar, cilt bakımı için en çok parayı 30-44 yaş arasında harcıyor. 18-29 yaş arası 31 Euro, 30-44 yaş arası 39 Euro, 45-54 yaş arası 37 Euro, 55-65 yaş arası 29 Euro harcanıyor. Cilt bakımında düzenli olarak en çok ürünü Çinliler kullanıyor. Çinliler 5, Türkler ortalama 3 ürün kullanıyor.
Türk kadını için düğünler önemli
Tüm ülkelerde güzel görünme ihtiyacını başta düğün olmak üzere, önemli bir aile toplantısı, önemli bir buluşma, yeni iş-kariyer, yeni bir ilişki, doğum günü ve evlilik yıldönümü gibi özel günler tetikliyor. Türkiye’deki kadınların yüzde 77’si dermal dolguların, 5 önceye göre daha fazla kabul edilebilir olduğunu, yüzde 72’si yüz dolgularının doğal görünebileceğini belirtiyor. Türk kadınlarının yüzde 96’sı dolgu yaptırdığını
90
ya da yaptırabileceğini ifade ediyor. Araştırmaya katılan kadınların yüzde 57’si ise dolguların doğal durabileceğini düşünüyor. Cilt bakımına en çok para harcayan ülkeler (ayda) Çin: 80 Euro Güney Kore: 60 Euro Tayland: 45 Euro Türkiye: 44 Euro Japonya: 37 Euro İtalya: 37 Euro İspanya: 33 Euro ABD: 32 Euro
Brezilya: 32 Euro Fransa: 32 Euro Meksika: 32 Euro Almanya: 25 Euro İngiltere: 25 Euro Avustralya: 23 Euro Kanada: 19 Euro Hollanda: 17 Euro Yaşa göre cilt bakımı için harcanan para 18-29: 31 Euro 30-44: 39 Euro 45-54: 37 Euro 55-65: 29 Euro
Quantum’un iyileştirici gücü saçlarınızda
F
izikten düşünceye kadar farklı alanlarda kullanılan ve pozitif oluşuma ulaşmayı sağlayan quantum, Bioxcin’in son ürünü Quantum Bio-Activ Şampuan ve Serum’un da esin kaynağı oldu. İlk yıkamadan itibaren daha kalın, gür saç telleri sağlayan ve dökülmeyi önleyen etkisiyle öne çıkan Bioxcin Quantum Bio-Activ Şampuan ve Serum; saçlarda uyanışın, gücün ve sağlığın da kahramanı olarak tüketiciye ulaşıyor. Bioxcin Quantum, 18 aminoasitten oluşan ve saça tutunan peptitler ile zenginleştirilmiş formülüyle saçın en hasarlı yüzeylerinde katman oluşturarak her bir teli tek tek onarıyor. Ürün durulama sonrası dahi saçta kalan peptitler sayesinde saçı gürleştiriyor. İçeriğindeki flavonoidler, vitaminler ve mineraller de saç dökülmesinin önlenmesine yardımcı oluyor.
Biota Laboratuvarları’nın amiral markası Bioxcin’in en yeni ürünü olan Quantum, incelmiş, sönük, canlılığını kaybetmiş ve mat saçlara yeniden can veriyor. Kuru/ Normal, Yağlı, Hassas, Double Effect çeşitlerinin yanı sıra, serumu da bulunan Bioxcin Quantum, kadın ve erkekler için sağlıklı saçların en büyük destekleyicisi olarak pazardaki yerini alıyor. Ürünlerinde en çok bitkiyi kullanan Biota Laboratuvarları, Bioxcin Quantum ile kullanıcısına gür ve kalın telli saçlar vaat ediyor.
Çin eski nükleer tesisini turizme açtı
Ç
in’in turizme açtığı Chongqing kenti yakınlarındaki eski nükleer tesis turistlerin ilgisini çekiyor.
Gerçekten görülmeye değer tesiste, koca bir yeraltı mahzenine ulaşmak için kırmızı, mavi ışıklı ve de toz ve taze yıkanmış çimento kokulu tünellerde yol alıyorsunuz. CNN’de alan habere göre, yeşil renkte demir bir kapıdan geçip bir futbol sahası büyüklüğünde bir mağaraya giriliyor. 30 metre kadar yükseklikteki duvarlarda
neon panolar atom silahları ve plütonyum işleme süreçlerine ilişkin filmler gösteriliyor. Söz konusu tesis, Çin’in 1964’te başlattığı ilk nükleer test dönemlerinden kalma. Soğuk Savaş dönemini anımsatan nükleer tesis, Chongqing’de dağların arasına gizlenmiş olup insan eliyle yapılmış dünyanın nen büyük mahzeni olma özelliğini de taşıyor. Tesisin inşasına 1967’de başlanmış. 1984’te kapatılıncaya kadar geçen süre içinde bu te-
siste 60.000’den fazla asker faaliyet göstermiş. 2010’da kısa süre için yerli halkın ziyaretine açılıp sonra kapatılmış olan tesis 104.000 m2’lik alana yayılıyor. İçerdiği 18 mahzen ve 130 tünel artık bütünüyle tüm dünyadan ziyaretçilere açık.
Erken rezervasyonda lider ülke; Küba
2
017 yaz sezonu için gemi turlarında erken rezervasyon indirimleri, başladı. Erken rezervasyon kapsamında en çok indirim uygulanan gemi seyahati ise Küba ve Karayipler gemi turu oldu. MSC Opera gemisi ile 8 gün süren Küba-Karayipler seyahatin-
de, tam 2,5 gün Küba ve sonrasında Jamaica, Cayman Adaları ve Meksika’nın Cozumel kenti gezilecek. Air France tarifeli seferleri ile Küba’ya uçuşlar dahil, 8 gün tam pansiyon gemi seyahati, kabin başı 800 Euro’ya varan erken rezervasyon indirimleri ile kişi başı 1.899 Euro’dan başlayan fiyatlarla satışa sunuluyor. Küba gibi karakteristik bir ülkede 2,5 gün doyasıya gezilebileceğiniz bu seyahat, Karayipler’in büyüleyici güzellikteki denizi ve pudra kıvamındaki beyaz plajlarında tropik bir seyahat düşleyenler için ideal. 2017 yaz se-
zonu için şimdiden yerini ayırtanlar, kazançlı çıkacak gibi görünüyor.
MSC Cruises Hakkında
Avrupa, Güney Amerika ve Güney Afrika’nın en büyük cruise firması olan MSC Cruises, sektöre kazandırdığı ve kazandıracağı yenilikler, ilgi çekici-farklı destinasyonlarla, dünya cruise turizmine olan katkısını arttırmaya devam ediyor. 12 gemilik filosu, 2021 yılına kadar filoya katılacak, 7 adet yeni nesil gemiyle, 19 gemilik dev bir filoya dönüşecek.
Tatilin bitmesine en çok biz üzülüyoruz Tatil dönüşü en çok hangi ülkenin vatandaşları can sıkıntısı yaşıyor? Normal hayata geçişi kolaylaştırmak için kim ne yapıyor?
Y
az sona erdi, bayram tatili bitti, okullar açıldı, iş başı yapıldı. Peki tatil dönüşü kendini en çok can sıkıntısı yaşayan millet hangisi? Seyahat sitesi momondo’nun araştırmasına göre Türkler dünyada tatilin bitmesine en çok üzülen millet olarak öne çıkıyor. Araştırmaya göre, tatil dönüşü en çok canını sıkanlar Türkler! Ankete katılan Türklerin yüzde 65’i, eve dönünce kendilerini moralsiz hissettiklerini söylüyor. İkinci sırada yüzde 62 ile Brezilyalılar yer alırken, bu alanda üçüncülüğü İngilizler, Fransızlar ve İspanyollar (yüzde 61) paylaşıyor. İl-
ginç olan bir diğer nokta da, eski rutine dönmekten şikayetçi olan Türklerin sayısının bir önceki yıla göre neredeyse iki kat artmış olması. 2015 yılında Türklerin sadece yüzde 34’ü tatil mevsimine “gözü yaşlı” veda etmiş.
Alışmanın yolu sevdiklerimizle vakit geçirmek Peki gündelik yaşama, işe, okula yeniden alışmak, geçişi kolaylaştırmak için kim ne yapıyor? Türklerin bir numaralı ilacı, aile ve arkadaşlarla bol bol vakit geçirmek. Yüzde 33’lük bir kesim sevdiklerine zaman ayırarak kendini iyileştirmenin yollarını ararken, Türklerin yüzde 31’i, işe veya okula başlamadan önce, birkaç gün bir şey yapmadan geçirerek bu süreci daha kolay attıklarını söylüyor. Bunalıma girmemek için en çok (yüzde 28) başvurduğumuz diğer reçeteyse “Benden önemlisi yok” diyerek kendimize zaman ayırmak. Bununla birlikte rutine dönüş sendromuna karşı en etkili ilacın aile ve dostlarla birlikte olmak olduğunu düşünenlerin en fazla olduğu ülke İngiltere. İngilizlerin yüzde 35’i bu kanıda. Türkler bu alanda ikinciliği elde ederken, Danimarkalılar yüzde 31’lik oranla üçüncü sırada yer alıyor.
91
Bu kış kayak tatili nerede yapılmalı? uygun kış tatil rotalarını cazip fiyatlarla sunan EMITT 2017, “Erken rezervasyon” kampanyaları ile ziyaretçilerine avantajlar da sağlayacak.
2
017’nin en moda kış tatili rotalarını EMITT, tatil planı yapanlarla buluşturuyor. 26 – 29 Ocak 2017 tarihleri arasında,Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek EMITT; kayak turizminin yurt içi ve yurt dışındaki kayak tatili rotalarına yönelik alternatifler sunuyor. Her bütçeye
Kış aylarının gözdesi kayak tatili her geçen yıl daha da tercih edilir oluyor. Özellikle de çocuklu aileler için keyifli ve eğlenceli anlar vaat eden kayak tatilinde oteller de sundukları olanaklarla bembeyaz karlar içinde yapılan kış tatilini unutulmaz kılıyor. EMITT Turizm Fuarı da kış turizminin yanı sıra yaz, sağlık ve outdoor destinasyonları için yüzlerce seçenek sunan çok sayıda kuruluşu tatil severler için bir araya getiriyor. 26-29 Ocak 2017 tarihlerinde EMITT’e yolu düşen herkes bir kayak tatili planı yapabilir. Üstelik de her bütçeye uygun bir seçenek bulabilmek de mümkün…Seyahat tutkunları için geri sayıma başlayan EMITT; ziyaretçilerine her bütçeye uygun tatil rotalarını “cazip fiyatlar” ve “Erken rezervasyon” kampanyaları ile sunacak.
Hotels.com’dan 9 milyon ücretsiz gece!
H
otels.com, sadakat programıyla gezginlere her 10 gecelik otel konaklamaları için bir gece ücretsiz konaklama imkanı veriyor. Bu yıl 25. yılını kutlayan Hotels.com’un Rewards programına üye olan kullanıcıların sayısı ise 25 milyonu aştı! Peki, programdan en çok hangi şehirlerde yaşayan gezginler faydalanıyor ve program en çok hangi şehirlerde ücretsiz konaklama yapmak için kullanılıyor? Firma, bu sorulara yanıt bulabilmek için milyonlarca veriyi değerlendirdi.
92
En dikkat çekici sonuçlar ise şöyle: İstedikleri şehirde ücretsiz gece geçirme imkanından en çok faydalananlar Hong Kong’da yaşayan gezginler. İkinci sırada Güney Kore’nin başkenti Seul yer alıyor. İlk beşte yer alan diğer üç bölge ise ABD’den; sırasıyla Los Angeles, New York ve Teksas.
Türkiye liderler arasında yer alıyor Ücretsiz konaklama yapmak için en çok tercih edilen yerler ise sırasıyla şöyle: New York, LasVe-
Hotels.com, bugüne dek 9 milyondan fazla kullanıcısına, istedikleri şehirde ücretsiz konaklama şansı sundu. İstanbul da ücretsiz konaklama için en çok tercih edilen şehirler arasında yer alıyor. gas, Paris, Londra ve San Francisco. Diğer yandan Türkiye’nin en çok turist çeken kenti İstanbul da ücretsiz konaklamak için en çok tercih edilen 25 şehir arasında yer alıyor. En popüler 5 otel ise, Las Vegas’ın pırıltılı tesisleri; sırasıyla The Venetian Resort Hotel & Casino, ARIA Resort & Casino, MGM Grand Hotel & Casino, Bellagio Las Vegas, Mandalay Bay Resortand Casino olarak sıralanıyor. Tabii ücretsiz geceler, sadece klasik otel konaklamaları için kullanılmıyor. Hotels.com verilerine göre, her yıl yüzlerce gezgin tekne, çiftlik, kale gibi farklı ortamlarda kurulmuş konaklama tesisleri de Rewards programı aracılığıyla tercih ediliyor. Hatta bu yıl şanslı bir maceracı İsveç’in Lapland bölgesindeki bir ağaç evde konaklayarak programın tadını çıkardı.
Hedef şehirler listesinde İstanbul, Avrupa’da yine 3. Sırada
Uluslararası ziyaretçi sayılarındaki değişim ve turizm geliri potansiyelleri karşılaştırmalı olarak inceleyen raporda İstanbul dünya listesinde 11. sırada yer alırken, Avrupa listesinde geçen seneki yerini koruyarak 3. sırada yer aldı.
M
astercard, 2011 yılından beri yayımladığı ve tüm dünyada 132 kenti kapsayan, “Hedef Şehirler Endeksi” raporunun 2016 yılı sonuçlarını açıkladı. 2015 yılı raporunda Avrupa’da 3. sıraya yerleşen İstanbul, bu yıl da yerini korudu ve yaklaşık 12 milyon ziyaretçiyle Londra ve Paris’in ardından Avrupa sıralamasında 3. sıraya yerleşti. Dünya sıralamasında Bangkok birinci sıraya yerleşirken, seyahat harcamalarında en büyük payı alışverişin aldığı görülüyor. Bu genel trendden farklı olarak İstanbul’u ziyaret edenlerin harcamalarında yemek büyük pay alıyor. Dünyanın en çok seyahat edilen 132 şehrindeki turizm trendlerini, uluslararası ziyaretçi sayılarındaki değişim ve turizm geliri potansiyelleri karşılaştırmalı olarak inceleyen raporda İstanbul dünya listesinde 11. sırada yer alırken, Avrupa listesinde geçen seneki yerini koruyarak 3. sırada yer aldı. Araştırmaya göre listenin ilk sırasındaki Bangkok’u 2016 yılında 21,47 milyon kişinin ziyaret edeceği ön görülüyor. Rapor ayrıca seyahat ve harcamaların dünya GSYİH’dan daha hızlı büyüdüğünü, bu sebeple de listedeki şehirlerin ekonominin lokomotifi olmaya devam ettiğini de ortaya koydu.
Ziyaret amaçları değişiyor…
Endeks bu sene ilk kez, ziyaret amaçlarını da ortaya koydu. En çok ziyaret edilen 20 şehrin ziyaretçilerinin %85’i turistik amaçla seyahat ediyor. Şangay bu trendin dışında kalıyor. Bu şehrin ziyaretçilerinin yarısından fazlasının iş amaçlı seyahat ettiği görülüyor. İlk 20 şehri incelediğimizde seyahat edenlerin yaptığı harcamalarda, yemek harcamalarının büyük pay aldığı görülüyor. Avrupa’da Amsterdam, Barselona, İstanbul, Milano, Paris, Prag ve Viyana dışında en yüksek payı alışveriş alıyor. İstanbul’u ziyaret edenlerin sayısının hemen hemen aynı kaldığı ancak toplam harcamaların %10’dan fazla bir oranda gerilediği dikkat çekiyor.
İstanbul’a en çok ziyaretçi gönderen şehir; Londra
“Hedef Şehirler Endeksi 2016”ya göre İstanbul’a en çok turist gönderecek şehir 423 bin ziyaretçi ile geçen seneki raporda olduğu gibi bu seneki raporda da Londra oldu. Londra’dan gelen turistlerin İstanbul ekonomisine 306 milyon dolar turizm geliri bırakması bekleniyor. İstanbul, Avrupalı ziyaretçilerin yanı sıra diğer bölgelerden de ziyaretçi aldığı görülüyor. Hedef şehirler listesindeki diğer Avrupa şehirleri-
nin aksine İstanbul’a gelen ziyaretçilerin %58’i Avrupa dışından. Ülke detayında baktığımızda, Avrupa’dan İstanbul’a ziyaretçi gönderen ülkelerde Almanya %11 ile en yüksek paya sahip, onu %5 ile İran, Rusya ve Amerika, %4 payla İngiltere izledi.
Londra tahtını Bangkok’a kaptırdı
2016 raporunun ilk sırasındaki Bangkok’u, 20 milyon ziyaretçi ile geçen senenin liste başı Londra takip etti. Böylece son yedi yılda beş kez liste başı olan Londra, tahtını Bangkok’a kaptırmış oldu, ancak Avrupa’daki birinciliğini korudu. Londra’yı 18 milyon ziyaretçiyle Paris, 15 milyon ziyaretçiyle Dubai takip ediyor. Beşinci sırada ise 12 milyondan fazla ziyaretçiyle New York geliyor. Bu seneki raporda harcamalar konusunda 31,2 milyon dolarlık harcama ile sürpriz bir yükseliş yapan Dubai, ikinci sıradaki Londra’nın 11,4 milyon dolar üzerinde.
Orta Doğu ve Afrika hem seyahat hem yaşam alanı olarak önem kazanıyor
Hedef şehirler listesinin ilk onu ile en hızlı büyüyen ilk on şehri incelediğinde Orta Doğu ve Afrika’nın global ekonomide giderek önem kazandığı dikkat çekiyor. Endekste ölçüm yapılan birçok şehirde, insanların seyahat etmenin yanı sıra bu şehirde yaşamaya da ilgi duydukları görülüyor. Osaka son yedi yılda uluslararası ziyaretçi alımında %24 ile en güçlü büyümeyi göstermiş. Onu %20 ile Chengdu, %19 ile Abu Dabi ve Kolombo takip ediyor.
93
Dünya turizmi Antalya’da buluşuyor
T
urizmin Davos’u World Tourism Forum; dünya turizmine yön veren liderleri 10 Aralık’ta Antalya Belek’te Regnum Carya Golf &SpaResort’ta buluşturuyor. Bu yıl ikincisi düzenlenecek olan World Tourism Forum Mediterranean Summit çerçevesinde dünya turizmi Antalya’da masaya yatırılacak.16-18 Şubat 2017 tarihlerinde İstanbul’da bu yıl üçüncü kez gerçekleştirilecek olan World Tourism Forum Global Meeting öncesinde sektör profesyonelleri bölgesel toplantılarda bir araya gelecek. “Feel Global, Be Local” mottosuyla düzenlenecek olan bölgesel zirvelerin ilki olan Mediterranean Summit 10 Aralık’ta Antalya’da gerçekleştirilecek. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy,Katar Devleti İstanbul Başkonsolosu Khalid Hamad A. A Al- Sulaıtı ve World Tourism Forum Başkanı Bulut Bağcı’nın konuşmalarıyla açılışı yapılacak olan zirvede oturumların moderatörlüğünü BBC World News’in ünlü ekran yüzü ve sunucusu Kasia Madera yapacak.
Önemli konuşmacılar yer alacak DenizBank CEO’su Hakan Ateş, Rixos Otelleri’nin sahibi Fettah Tamince, Yandex Türkiye Operasyonlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Milena Djuricic, CIM Global CEO’su Prasant Saha, Mobil Ödeme Sistemi İyzico Operasyon Direktörü Orkun Saitoğlu’nun konuşmacı olarak katılacağı zirvede, “Turizmde Çoklu Kanal Kullanımı”, “Düğün Destinasyonlarında Yükselen Trendler”, “Resort Turizminde Değişen Algılar”, “Büyük Spor Etkinliklerinin Destinasyonlara Katkısı” başlıklarında oturumlar düzenlenecek.
Online turizm ve turizmde büyümek Online turizmin ele alınacağı “Turizmde Çoklu Kanal Kullanımı” başlıklı oturumda Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) üyesi Munthir M. Al-Ansari, dünya çapında 85.000 noktada 90.000 otel ile dev bir platform yöneten Booking.com Ürün Yöneticisi Willem Isbrucker, Ortadoğu’nun en önemli seyahat platformu flyin.com Başkan Yardımcısı Mohammed Al Ansari, TripAdvisor Güney Avrupa Kilit Müşteri Yönetmeni Gianluca Laterza, Facebook Satış Direktörü Erdem Çelik, Attar Travel Pazarlama Direktörü Baher Badryeni trendlerle birlikte turizmde kullanılan farklı kanalları değerlendirecekler. Ayrıca TAV İşletme Hizmetleri Genel Müdürü Ali Bora İşbulan “Sınır Güvenliği”ni değerlendirirken, duayen Turizmci ve TÜRSAB Yurtdışı İlişkiler Sorumlusu Hüseyin Baraner de “Turizmde Büyümek” konusunda bir konuşma yapacak. Zirvenin akşamında düzenlenecek Gala Yemeği vekatılımcılara teşekkür plaketi takdiminin ardından Bengü konseriyle son bulacak.
94
95
Tarım ve Hayvancılık Sektörlerine Fuar Bereketi BURTARIM 2016, Bursa 14. Uluslararası Tarım, Tohumculuk, Fidancılık ve Süt Endüstrisi Fuarı ile Bursa 9. Uluslararası Hayvancılık ve Ekipmanları fuarı 16 Ekim’de sona erdi. Fuarı 48 ülkeden 300 bini aşkın kişi ziyaret etti.
B
ursa Tarım ve Hayvancılık Fuarları bu yıl da sektörden beklediği ilgiyi gördü. 22 ülkeden 451 firma ve firma temsilciliğinin katılımında, 7 ayrı salondan toplam 75 bin m2 alanda hazırlanan fuarlar, 5 gün boyunca 48 ülkeden 305.726 kişi tarafından ziyaret edildi. Tüyap yurtdışı ofislerinin etkili çalışmaları, Ekonomi Bakanlığı koordinasyonu, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası organizasyonu ile Fuarlara yurtdışından Afganistan, Almanya, Azerbaycan, Bahreyn, Beyaz Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, Bosna Hersek, Bulgaristan, Cezayir, Çin, Danimarka, Hindistan, Hırvatistan, Hollanda,
96
Fas, Fransa, Filistin, Gürcistan, Irak, İran, İngiltere, İsrail, İspanya, İsviçre, İtalya, Kuveyt, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kosova, Lübnan, Macaristan, Makedonya, Mısır, Özbekistan, Pakistan, Polonya, Romanya, Rusya, Slovenya, Sırbistan, Sudan, Suudi Arabistan, Tunus, Türkmenistan, Ukrayna, Umman, Ürdün ve Yunanistan’dan gelen alım heyetleri yaptıkları ticari iş birlikleri ile sektördeki ülke ihracat hacmini arttırdı.
Bursa Tarım Kongresi 4. kez yapıldı KOSGEB ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odası desteği ile 14 Ekim Çarşamba günü fuar alanında,
yurtdışından gelen iş adamları ile katılımcı firmalar arasında ikili iş görüşmeleri düzenlendi. Fuarlar ile eş zamanlı; TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi, Ziraat Odaları Bursa İl Koordinasyon Kurulu Başkanlığı ve Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi işbirliğinde dördüncü kez organize edilen Bursa Tarım Kongresi, 13 – 14 – 15 Ekim 2016 tarihlerinde Çekirge Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Bursa İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü organizasyonu ile 14 Ekim Cuma günü; Bursa üreten kadın derneklerinin üyeleri fuarı ziyaret etti.
Kadın çiftçiler işveren oluyor Şekerbank, program kapsamında seçilen Türkiye birincisi projeye 40 bin TL, ikinci projeye 30 bin TL, üçüncü projeye ise 25 bin TL destek sağladı.
G
ıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın başlattığı ve Şekerbank’ın desteği ile yürütülen “Tarımda Kadın Girişimciliğinin Güçlendirilmesi Programı”nın 2016 yılı kazananları belli oldu. Kadın çiftçiler ödüllerini, Dünya Kadın Çiftçiler Günü’ne özel İzmir Ödemiş’te düzenlenen törende Başbakan Binali Yıldırım’dan aldı. “Tarımda Kadın Girişimciliğinin Güçlendirilmesi Programı” kapsamında 9 ilden 12 projenin finale kaldığı programın 2016 birincisi Adana’dan “Lavanta Kokulu Kelebekler” projesi ile Yeliz Tok oldu. Şekerbank, Adana, Adıyaman, Artvin, Bolu, Iğdır, Kırşehir, Sinop, Tekirdağ ve Yalova illerinden 12 projeye toplamda 150 bin TL destek sağladı. Türkiye ikincilik ödülü ise Iğdır’dan “Tarımın Açan Renkleri” projesiyle 20 yaşındaki Sevtap Nur Eroğlu’nun oldu. “Yalova’da Akla Gelince Manda, Güney Köy’de Anında” projesiyle programa Yalova’dan katılan Müyesser Martı ise Tür-
kiye üçüncüsü oldu. Jüri özel ödülü kapsamında değerlendirilen 3 projeden biri olan ve programa Adıyaman’dan katılan “Limonlu Zahterella” projesi ile Ayşe Nur Işık, ödülün sahibi oldu. Program kapsamında ödül alan kadın çiftçilere ödüllerini Başbakan Binali Yıldırım verdi. Yıldırım, Şekerbank Genel Müdürü Servet Taze’ye de programa sağladıkları desteklerinden ötürü teşekkür plaketi verdi.
Uygulamalı girişimcilik eğitimi
Şekerbank, program kapsamında seçilen Türkiye birincisi projeye 40 bin TL, ikinci projeye 30 bin TL, üçüncü projeye ise de 25 bin TL destek sağladı. Banka, Jüri Özel Ödülü kapsamındaki
projeye ise 20 bin TL destek sunarken, dereceye giremeyen kadınlara da altın hediye etti. Şekerbank’ın ‘Aile Çiftçiliği Bankacılığı” kapsamında kırsal kalkınmayı destekleyerek köyden kente göçü önlemek amacıyla dâhil olduğu program kapsamında, 2016 yılında programa katılan çiftçilere KOSGEB ve İŞKUR iş birliği ile istihdama yönelik, sertifikalı, 10 gün süreli (70 saat) uygulamalı girişimcilik eğitimi de verildi. Tarımın değişik alanlarında faaliyet gösteren, yenilikçi, yaratıcı, kaynakları etkin-verimli ve sürdürülebilir kullanan, bulunduğu çevreye öncülük eden, rol model olabilecek kadın çiftçiler, girişimcilik fikirlerini, özel danışmanlar aracılığıyla projelendirdi.
Türkiye’nin ilk markalı organik ihracatı gerçekleşti fez ülkelerine yönelik ihracatı geliştirmek. Eş zamanlı diğer ihracatımızı da Almanya’ya organik makarna ihracat ederek gerçekleştiriyoruz. İtalyan’larla organik makarna pazarında işimiz biraz daha zor. Ciddi bir fiyat ve kalite rekabetine gireceğiz. 2018 yılı sonunda ihracatın genel ciromuzdaki payının % 50 olması, ihracat yaptığımız ülke sayısının ise 15’e çıkması hedefleniyor” dedi.
T
ürk organik markası Orvital Organik Gıda organik tavuk, yumurta ve makarna ürün grubunda ihracat atağına kalktı. Konteyner bazında ilk ihracatını Dubai’ye gerçekleştiren Orvital Organik Kurucu Ortağı Muharrem Doğan konuyla ilgili açıklamalar yaptı. Doğan; “Dubai’de 2 sene içinde Fransa tekelindeki organik tavuk pazarının %50’sine hakim olacağız. Danimarka, Fransa ve yerel üreticilerin olduğu organik yumurta pazarında ise lider olma hedefindeyiz. Hedefimiz Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt gibi diğer kör-
“Organik Nedir” biliyor muyuz? 1. Organik üretim=denetlemedir: Organik çiftlikler, uluslararası sertifikasyon kuruluşları tarafından sertifikalandırılmıştır ve T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından denetlenmektedir. Organik tarım toplum sağlığı kadar sürdürülebilir besin zinciri açısından da son derece önemlidir. 2. Organik tarım= ilaçsız ve katkısız üretimdir: GDO’suz, hormonsuz, zirai gübre kullanmaksızın, ilaçsız ve herşeyden önemlisi katkı madde-
siz üretim anlamına gelmektedir. Dünyadaki ve Türkiye’deki organik tarım kanunlarında GDO’lu tohum veya hayvan ırkı tamamen yasaklanmıştır. 3. Organik çiftlikler=ilaçsız doğal tarım alanlarıdır: Organik gıda üretilecek tarlanın organik sertifikası alması için en az 2 yıl hiç bir tarım ilacı ve kimyasal maddeye maruz bırakılmamış olması gerekiyor. 2 yılın sonunda yapılacak toprak analizleri ile teyit alınmaktadır. Kontrollü açık alanda gezen, istediği zaman yem yiyen, yapay hiç bir ışığa maruz kalmadığı gibi dolaşım alanlarında serbestçe gezen hayvanlar, sertifikalı topraklarda gözetim altında üretilmektedir. Organik beslenme, tarım ilacı kalıntıları, hava ve su kirliliği gibi çevresel toksinlerle karşılaşmamızı önemli ölçüde engeller. 4. Organik üretim=hayvan refahıdır: Organik üretim toplum refahını korur, hayvan refahını ön planda tutar. Hiçbir sınırlayıcı ekipman, yapay ışık kullanılmaz. Doğanın sunduğu tüm serbestlik ve sağlık organik üretimin temelini oluşturur.
97
Egeli üreticilerden pazarlama atağı...
İhracatçılar ve ithalatçılar sanal ortamda alışveriş yapacak. 300 üyenin bilgileri www. aegeanfreshness.com sitesinde yer alacak.
B
ir yıl aranın ardından Rusya pazarının açılmasıyla morallerin yükseldiği Yaş meyve sebze ve mamulleri sektörü, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği’nin oluşturduğu www.aegeanfreshness. com isimli portal da buluşacak. Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, Taze meyve, taze sebze, işlenmiş sebze ve işlenmiş meyve ürün kategorilerine göre ihracat yapan 300 üyesinin bilgilerini sanal pazar konumundaki www. aegeanfreshness.com adresinde yayınlayacak. İthalatçıların da portala üye olması için tanıtım atağı başlatılıyor. Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği üyelerinin yıllık 700 milyon dolar ihracata imza attığını belirten Türkiye İhracatçılar Meclisi Yönetim Kurulu Üyesi ve Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Seyyar, 170 ülkenin sofralarını Ege Bölgesi’nden giden meyve, sebze ve işlenmiş gıda ürünlerinin süslediğini www.aegeanfreshness.com ile ihracat yaptıkları ülke sayısını ve ihracat rakamını arttırmayı hedeflediklerini kaydetti.
Talep bırakılabilecek, ihracatçı yanıt verecek İhracatçılarla ithalatçıları buluşturacak www. aegeanfreshness.com isimli portalın ithalatçı firmaların mal alım taleplerini bırakabilecekle-
ri şekilde kurgulandığını anlatan Seyyar, “İhracatçı firmalarımız kendi profillerini oluşturarak bırakılan mal taleplerini inceleyebilecekler ve ithalatçı firmalarla temasa geçebilecekler. Portalı Ege Bölgesi’nin ihraç ürünlerinin tanıtımının yapılacağı şekilde tasarladık. Portal yurt dışı etkinliklerimizde tanıtılacak ve ithalatçı firmaların sisteme giriş yapmaları teşvik edilecek” dedi.
2023 hedefine katkı koymak istiyoruz Yaş meyve sebze ve mamulleri sektörünün gerçekleştirdiği ihracatın katma değerinin tamamına yakınının Türkiye’de kaldığına işaret eden Seyyar şöyle devam etti: “Gıda ürünleri ihracatında Ege Bölgesi yurtdışına açılan kapımız konumunda. Meyve sebze mamulleri ihracatımızın yüzde 40’ı, Gıda ihracatımızın ise yüzde 25’ini Ege Bölgesi gerçekleştiriyor. Türkiye 2023 yılında yaş meyve sebze ihracatında 9.8 milyar dolar, meyve sebze mamulleri ihracatında ise 4 milyar dolar ihracat hedefi ortaya koymuş durumda. Ege Bölgesi olarak bu hedefe 3-3.5 milyar dolar aralığında katkı koymak istiyoruz.”
Üretim küresel piyasaya yönelik Ege Bölgesi’nden yapılan yaş meyve sebze ve mamulleri ihracatında ana ürünler narenciye, çekirdeksiz kuru üzüm, kiraz, şeftali, domates, biber, nar, kiraz, üzüm, turunçgiller, nar, salatalık, biber, kestane, çilek, şeftali, domates, salatalık ve biber turşu, konserve meyve ve sebzeler, dondurulmuş meyve ve sebzeler, kurutulmuş domates ve diğer sebze, salça, soslar, meyve suları olurken, Almanya, Rusya Federasyonu, İtalya, Ukrayna, İsveç, Bulgaristan, Beyaz Rusya, Lübnan, Avustralya, Fransa, Belçika, İsviçre, Kanada, Hollanda ve İngiltere ihracatta öne çıkan ülkeler olarak dikkati çekiyor.
98
99