Sektorarti ocak 2017 e dergi

Page 1

2017’nin 10 Teknoloji Trendi

NN Hayat ve Emeklilik; Hızlı, karlı ve deneyimli

Girişimcilerin Zorluklarla Başa Çıkabilmesi için 5 Temel Öneri

14. Salon st1431c

Aylık Ku

İzmir’in fuarcılık kültürüne güveniyoruz

Tüyap İzmir - Ege Bölge Müdürü H. Alp KÖSELİ

Türkiye’nin yarısı çölleşiyor, çare güneş enerjisinde!

rumsal H

i. ktorart aber Dergisi - Sayı:5 | Ocak 2017 - www.se

co m

Tuna Ofis’ten iş yaşamını değiştiren tasarımlar

Türkiye’nin hizmet ihracatı 2030’da 3 katına ulaşacak Zeytinyağı anne sütü kadar değerli

World Mill Tech Fuarı Nisan 2018’de Tüyap’ta

Tüyap - World Mill Tech Fuarı Proje Grup Başkanı Gökhan ENGÜN



Haber Index

Aylık Kurumsal Haber Dergisi Sayı: 5 | Ocak 2017 www.sektorarti.com İmtiyaz Sahibi - Sorumlu Müdür Cemal Özcan SEZGİNER cemalozcan@sektorarti.com Editör Hüseyin Cengiz TIKI huseyin@sektorarti.com Reklam Kerim ATAK kerim@sektorarti.com Pervin SAĞIR pervin@sektorarti.com Grafik Tasarım JaCoS Ticaret, Reklam ve Tasarım Muhasebe Baki Atlıoğlu Merkez: Tevfik Bey Mh. Muammer Aksoy Cd. Kaya Sk. Güzelçatı Sitesi Pınar Apt. No:4 D:9 Sefaköy - Küçükçekmece İstanbul T: +90 212 698 17 46 Basım Yeri Kiraz Medya Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Oruç Reis Mh. Giyimkent Sitesi Bulvarı 16.Sokak No:112/114 Esenler - İST T. +90 212 438 66 50 F. +90 212 438 66 51 Yayınlanan haber ve fotoğraflar kaynak gösterilmeden kullanılamaz. SektörArtı Dergisi’nde kullanılan tüm çizim ve tasarımlar, JaCoS Ticaret, Reklam ve Tasarım’a aittir. Banka Bilgileri Cemal Özcan SEZGİNER Enpara Şirketim Finansbank Şube Kodu : 03663 Hesap No: 66736278 IBAN: TR02 0011 1000 0000 0066 7362 78

Fiyatı : 5 TL

2017’nin 10 Teknoloji Trendi 5 Dijital devrim hangi alanları etkileyecek 6 2016’da yapılan dijital aramalar 6 Siber fidyede dünya dördüncüsüyüz 7 ESET Smart Security Premium ile parola kâbusuna son! 8 İşte 2017’de dünyayı bekleyen siber tehditler 9 2022’de 5G dünyaya yayılacak 10 Mobil çalışma kısa vadede, trend olacak 11 Samsung’dan kurumsal firmalara; Smart MultiXpress M5360RX 12 Dört wi-fi noktasından biri hacklenmeyi bekliyor 12 Kingston’dan 256 GB kapasiteli yeni microSD Kart 12 2020 yılında veri depolamaya 13,2 milyar dolar 13 Yapay Zeka işleri kolaylaştıracak mı? 14 Yapay Zeka, KOBİ’ler için tehlike mi? Fırsat mı? 14 Yazıcınız özel bilgilerinizi çalıyor olabilir! 16 Akıllı telefon pazarı yüzde 8 büyüyecek 16 Şirketler mobil öncelikli olmalı 16 Özel yaşamdaki beklenmedik gelişmeler finansal istikrarı sarsıyor 17 Türkiye’nin hizmet ihracatı 2030’da 3 katına ulaşacak 18 Bankacılık dışı finans sektörü büyümesini sürdürüyor... 19 NN Hayat ve Emeklilik; hızlı, karlı ve deneyimli 20 Türkiye İş Bankası’ndan ekonomiye 265 milyar TL 21 Teksan Jeneratör hibrit teknolojisi ile dünyaya açıldı 22 Özgün içerik yatırım getirdi 22 İnternetten alışveriş oranı hızla artıyor 23 Kadın parasını giysiye, erkek elektroniğe harcıyor 23 Girişimcilerin Zorluklarla Başa Çıkabilmesi için 5 Temel Öneri 24 Büyükekşi; Ekonomimiz durgunluğu atacak 26 Demiryolu sektörü yerli üretim ile ekonomiye katkı sağlıyor 26 EkoRE’den Konya’ya güneş enerjisi santrali 27 Türkiye’nin yarısı çölleşiyor, çare güneş enerjisinde! 28 Cosa ile bu kış %31 oranında tasarruf 29 Soyak Enerji’den jeotermal yatırımı 29 Zeytinyağı anne sütü kadar değerli 30 Bu besinleri tüketen hasta olmuyor 31 2016’da Google arama tercihlerimiz 32 Firmanız bir film olsa, soundtrack’iniz nasıl olurdu? 32 Geleceğimizi düşünen şirketler kazanıyor 34 Mobilya sektörünün nabzı Tüyap’ta atacak 35 İzmir’in fuarcılık kültürüne güveniyoruz 36 World Mill Tech Fuarı Nisan 2018’de Tüyap’ta 38 2016 yılının en çok aranan ürünleri 39 Ekonomik durgunluktan kaçan sanal ofise taşınıyor 40 Mobingde farkındalık yüksek, kurumsal önlem yok 41 Özgeçmişle işe girme dönemi kapanıyor 42 Y kuşağı gelecek için yurtdışına yöneliyor 44 Tatilde bile iş peşimizi bırakmıyor 45 İnternetsiz hayat panikletiyor! 46 Tuna Ofis’ten iş yaşamını değiştiren tasarımlar 48 Filli Boya “Mimar Benim”le evinizin mimarı olun 50 Braas yağmur indirme sistemleri: Estetik, modüler ve uzun ömürlü 51 Doğuş Lojistik’te MuuM İmzası… 52 Avrasya Tüneli hizmete girdi 54 Akıllı koltuklar hayallerimizin ötesinde olacak 56 Seat otomobil tasarımında sanal gerçekliği kullanıyor 57 İlk Honda Clarity Fuel Cell Avrupa’da 57 Trafikteki şirket aracı sayısı her geçen gün artıyor 58 SEAT’tan Çevreci Yaklaşım: %100 Doğal Biyogaz 59 Tekstil sektöründe teknik tekstile dönüşüm 60 Tekstilcilerin İngiltere çıkarması 61 Doğru kombin, şıklığı beraberinde getiriyor 61 Hesaplı uçak bileti almanın püf noktaları... 62 Atlasglobal uçuş ağını genişletmeye devam ediyor 62 Geleceğin akıllı otelleri şaşkınlık yaratıyor 64 Türkiye’de otellere hangi ülke vatandaşı ne kadar ödüyor? 66 Erken rezervasyonla bir tatil parasına iki tatil 66 2017 yılı ameliyatsız estetik trendleri 67 Türkiye’nin güzellik haritası 67 Ege’de tarım ürünleri ihracatı durmuyor 68 ZZTK, zeytinyağı için tanıtım atağında 69 Stadyumların en akıllısı, Vodafone Arena 70 Süper Lig, yayın gelirleri çağ atladı 72 Juventus kısa sürede tarih yazdı 74


editörün notu

2017’ye umutla bakmak istiyoruz...

Y

aşanan ekonomik ve siyasi gelişmelerin etkilerinin yoğun olarak hissedildiği bir yılı geride bıraktık. 2016, dünya genelinde ticaretin yavaşladığı, büyüme rakamlarının düştüğü bir yıl oldu. Türkiye ekonomisini bu gelişmelerden bağımsız değerlendirmek elbette mümkün değil. Sanayiciler ve ihracatçılar, piyasada iş yapan tüm kesimler yıl genelinde birçok olumsuzlukla mücadele etti. Yaşanan bu sorunlar iş dünyasını olumsuz etkiledi. O nedenle, 2017 yılı ülkemiz için yapamadığı ev ödevlerini gecikmeli olarak yapmak zorunda olduğu bir yıl olacaktır. Önce sınırlarının ve vatandaşlarının güvenliğini sağlamalı ardından, güçlü iradesi ile ekonomi içerikli hikayesini küresel yatırımcılara pazarlayabilmelidir. Aksi takdirde, olumsuz seyreden güvenlik ve itibar algımızı düzeltemeyeceğiz. İstikrarlı ve öngörülebilir ülke olduğumuzu gösterebilmeliyiz. Kendi içimizde sorunlar üretip, o sorunlara yoğunlaşarak, dünyadaki gelişmeleri görmemiz mümkün değildir. Dünya yeni liderleri, yeni yaklaşımları ile başka bir yöne giderken, hem iç sorunlarımızı halledip, hem de küresel alandaki

www.sektorarti.com 4

açıklarımızı gidermek zorundayız. Kalkınmayı inşaata indirgeyen bir düzlemde tarihinin en zor günlerini geçiriyoruz. Sorunların çözümü için en temel soruları soramıyoruz. Yanıtlar alamıyoruz. 2017’de çalışmalarımızı sürdürerek bu sıkıntıları aşmak zorundayız. Dünyadaki ekonomik sıkıntıdan daha az etkilenmek için daha çok çalışmalı ve üretmeliyiz. 2017’de özel sektörün kamu ile ortak çalışmalarla kalkınmaya destek olması gerekiyor. Küresel daralma ve küresel sorunlar devam ederken, sahip olduğumuz dinamikler ile bizim hala atağa kalkma şansımız var. ‘Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Biz umutsuz insan olmamalıyız. 2017 umarız sadece tarih değişimi değil, aynı zamanda talih değişimi de olur hepimiz için. Bu zorlukların aşıldığı, barış, kardeşlik ve dostluğun pekiştiği, ekonominin hız kazandığı bir yıl olur. Bununla birlikte bizlere güç veren, motive eden, dergimizi takip eden okurlarımıza ve reklamlarıyla bizlere destek veren tüm reklam verenlerimize teşekkür ederiz. Hedefleri olan bir ülkenin vatandaşları ve çalışanları olarak, 2017 için umutlu ve mutlu bekleyişimizi sürdürüyoruz.


2017’nin 10 Teknoloji Trendi Bazı girişimciler sosyal robotlarını en kısa zamanda ortaya çıkaracak; giyilebilir teknolojiler önümüzdeki yıl da yaygınlaşmaya devam edecek. Yapay Zeka

Yakın zamanda basit rutin işlemleri yapay zekâya yaptırmanın pek çok işletme için mümkün hale gelmesi bekleniyor. Böylece bu rutin işleri yapan insanlar daha katma değerli işlere odaklanabilecek, yapay zekâ ile insan arasında kıymetli bir iş paylaşımı olacak.

G

elecek trend ve teknolojilerini araştıran GelecekHane, 2017’de dünyanın geleceğine ve insan yaşamına damga vuracak en önemli 10 teknoloji trendini açıkladı.GelecekHane’nin analizine göre, 2017’de yaygınlaşmaya devam edecek en gözde teknoloji trendleri olarak sanal gerçeklik, yapay zekâ, nesnelerin interneti, blockchain, beyin dalgaları, insan odaklı olmak, kişisel tıp (genetik tabanlı), hane tipi enerji çözümleri, sosyal robotlar ve giyilebilir teknolojiler dikkat çekiyor. Yeni yılda sanal gerçeklik gözlüklerinin ve Endüstri 4.0’ın en çok konuşulacak teknolojik konular arasında yer alması ve oyun dışında yeni uygulama alanlarının doğması beklenirken, nesnelerin internetinin dünyayı dijitalleştirmeye devam etmesi ve finans dünyasında blockchain rüzgarının fırtına gibi esmesi de öngörülen diğer teknolojik gelişmeler arasında yer alıyor. Ayrıca beyin dalgalarının okunmasına ve bununla ilgili uygulamalara da 2017 yılında daha sık rastlanacak. İnsan odaklı tasarımlar, insan odaklı değerler, kısaca özümüze dönüp daha insan odaklı olacağımız da öngörülüyor. Araştırmaya göre, kişisel tıp kavramının daha sık duyulacağını ve yaygınlaşacağını göreceğiz. Enerji alanında dağıtık ve hane tipi çözümler görülmeye başlanacak. Bazı girişimciler sosyal robotlarını en kısa zamanda ortaya çıkaracak; giyilebilir teknolojiler önümüzdeki yıl da yaygınlaşmaya devam edecek.

Sanal Gerçeklik

Sanal gerçeklik, internet hızının artması, mobil cihazların 360 derece videoları desteklemeleri, grafik kartlarının gelişmesi gibi teknolojik gelişmeler sonucunda son birkaç yıldır çok hızlı bir şekilde yayılıyor. Eğlence, oyun, sinema, tasarım, mobil uygulama, sosyal medya, simülasyon, alışveriş, endüstri ve sanat gibi birçok alanda Sanal Gerçeklik (VR) hayatımızda daha çok yer alacak.

Nesnelerin İnterneti

Nesnelerin interneti son yıllarda olduğu gibi bu yıl da önemini arttıracak. Bu teknoloji, kullandığımız tüm cihaz ve eşyaların birbirlerine ve internete bağlanmasını, yer ve zamana bağlı olmaksızın birbirleriyle iletişime geçmelerini sağlayacak. Aklınıza gelebilecek her türlü nesne akıllı hale gelecek ve hayatımızı kolaylaştıracak.

Beyin Dalgaları

Beyin hastalıklarının önceden tespiti, hastalıklara müdahale, beyin okuma-yazma cihazları başta DARPA olmak üzere çeşitli araştırma enstitüleri ve Human BrainProject gibi ülkeler arası araştırma projeleri tarafından büyük bütçeler ayrılarak

narak belirlenen tedavi standartlarına dayanıyor. Kişisel tıp spesifik özellikler, yaş, cinsiyet, boy/kilo, diyet ve çevre koşullarına dayanarak hastanın sağlığını yönetmektir. Kişisel tıp uygulamaları ile kanser, kalp hastalığı ve diyabet gibi yaygın hastalıklar kapsamında risk altındaki bireylerin belirlenmesi amaçlanmaktadır. Geleneksel tıbbın tamamen göz ardı edilememesine rağmen, kişisel tıbbın öneminin gün geçtikçe daha da artması ve geleceği şekillendirmesi bekleniyor.

Hane Tipi Enerji Çözümleri

Geleceğin şehirlerinde enerji üretimi ve tüketimi günümüzdekinden farklı olacak. Enerji üretimi sadece santrallerde gerçekleşmeyecek, her bina / ev kendi enerjisini üretecek ve depolayacak. Ürettiği enerjinin bir kısmını kullanacak, tükettiğinden fazlasını ürettiği zamanlarda enerji fazlasını şebekelere aktaracak. Böylece geleceğin şehirlerinde hane halkı tüketmeye devam edecek ama aynı zamanda tükettiğinden belki de daha fazlasını üretir hale gelecek.

Sosyal Robotlar

Sosyal robotlar kendi kendilerini yönetebilen, kendi içerisinde tanımlanan sosyal kurallara ve kendisine atanan görevler dahilinde insan ve diğer otonom sistemlerle iletişim kurabilen, etkileşebilen sistemlerdir. Bu robotlar dışarıdan gelen ses, görüntü gibi verileri algılayıp, analiz edecek donanım ve yazılımlarla döşenmiştir. Sosyal robotlar gelecekte daha da insansılaşacaktır.

Giyilebilir Teknolojiler

Günümüzde teknoloji hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Öyle ki artık akıllı cihazlarımız olmadan evden çıkamıyoruz. Durum böyle olunca da bu cihazlar giderek küçüldü ve birer aksesuara dönüştü. Bileklere, kola hatta yüze bile uygulanabilen bu buluşla birçok cihaz giyilebilir hale geldi.

Blockchain – Kayıt Zincirleri geliştirilmeye çalışılıyor. Beyin tarafından yayılan ışınımların tespiti ve kullanımı sayesinde bireylerin günlük yaşantılarında hayat veriminin artırılması hedefleniyor.

İnsan Odaklı Olmak

İnsan odaklılık son yıllarda oldukça popüler bir konu olmaya başladı. Özellikle tasarım ve mühendislik alanlarında çıkan herhangi bir yeni ürün, sistem veya hizmet projelerinin odağında insan var. İnsan odaklı olmayı, geleneksel bakış açısıyla geliştirilen ürün ya da sisteme insanın uymasını bekleyen görüşün aksine ürün ya da sistemin insana uyum sağladığı yaklaşımlar olarak özetleyebiliriz.

Bitcoin sözcüğünü daha önce duymuş olmalısınız. 2009 yılında Satoshi Nakamoto imzasıyla yayınlanan bir makalede, dijital bir para biriminin dünya çapında kullanılabileceği iddia ediliyor ve böyle bir sistemin altyapısının nasıl olması gerektiği açıklanıyordu. Başta kulağa pek gerçekçi gelemeyen bu fikir, günümüzde en çok konuşulan teknolojik gelişmeler arasında yer alıyor. Bitcoin her hangi bir merkezi otoritenin düzenlemesi olmadan, 2009 yılından beri diğer para birimleri gibi piyasada işlem görüyor.

Kişisel Tıp (Genetik Tabanlı)

Günümüzde, birçok tıbbi uygulama büyük toplulukların ortalaması alı-

5


Dijital devrim hangi alanları etkileyecek O

2016’da yapılan dijital aramalar nline firma rehberi, Yellow Pages, 2016 yılı boyunca kullanıcıların en çok neleri aradığını açıkladı. YellowPages’in verilerine göre 2016’da en çok cep telefonu kategorisinde arama yapıldı. Aramalarda en göze çarpan sonuçlardan biri de mobil cihazların kullanımı. Arama yapanların % 55’i akıllı telefon ve tabletlerini kullandı. En çok aramayı 18-34 yaş arası kullanıcılar yaptı. 2016 yılı boyunca hastanelerden restoranlara, devlet dairelerinden bankalara kadar birçok yeri dijital platformlar üzerinden aradık. Yaygınlaşan mobil cihazlarla birlikte arama tercihlerimizde de önemli bir değişim yaşandı. Cep telefonu ve tabletlerden yapılan aramalar, 2016 yılında masaüstü cihazlardan yapılan aramaları geçti.

Türkiye ve Ortadoğu’da şirketlerin % 80’i için dolandırıcılığın bir sorun olduğu görülüyor ve bu şirketlerin % 52’si, dolandırıcılığa gittikçe daha fazla maruz kaldıklarını belirtiyor.

F

orrester Consulting tarafından gerçekleştirilen kapsamlı araştırmaya göre, şirket yönetimlerinin çoğunluğu, dijital devrimi karşılamaya hazır olmadıklarını itiraf ederken geleneksel iş modellerinin önümüzdeki beş yıl içinde geçersiz hale geleceğini öngörüyor. Forrester Consulting tarafından Experian için Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’da 380 CEO ve üst düzey yöneticinin katılımıyla gerçekleştirilen kapsamlı araştırmaya göre, pazara yeni girmiş ve daha dinamik dijital rakiplerle arasındaki mesafeyi kapatmaya çalışan geleneksel şirketlerin beşte dördünden fazlası için veriye dayalı müşteri içgörüsü bugün ticari açıdan en öncelikli sırada yer alıyor. Araştırmaya katılan CEO’ların % 66’sı, mevcut ticari yaklaşımlarının çoğunun artık etkisiz olduğunu, bir dijital dönüm noktasında bulunduklarını ve müşteri deneyimi ve müşteri yönetimi alanında arayı kapatmak ve gelişmek için bütçelerini hızla arttırmaları gerektiğini kabul ediyor. Aynı zamanda neredeyse dört işletmeden üçü veriyi, doğru bir biçimde zengin bir içgörüye dönüştürme becerisinden yoksun olduğunu itiraf ediyor ve artık bu iki alanda yapılacak yatırımları gelecek sene için şirketin ilk beş önceliği arasında görüyor.

Müşteri odaklı şirketler başarılı olacak

Bulgular ayrıca, siber güvenlik ve ticari per-

6

En çok arama yapan şehir İstanbul

formans arasındaki doğrudan ilişkiler göz önüne alındığında sadece en iyi performansı gösteren müşteri odaklı şirketlerin başarılı olacağının altını çiziyor. Şirketlerin yaklaşık % 42’si, bunu, başarının önündeki en büyük engellerden biri olarak görüyor ve sıralamada rakiplerinin faaliyetlerinden hemen sonraya koyuyor. Bunlar arasında yalnızca dörtte birden daha azı, mevcut dolandırıcılık engelleme stratejilerinin yeni nesil çevrimiçi dolandırıcılara karşı etkili olduğuna güveniyor.

Fiziksel ve dijital kanalların entegre edilmesi

Türkiye ve Ortadoğu’ya bakıldığında ise, şirketlerin % 80’i için dolandırıcılığın bir sorun olduğu görülüyor ve bu şirketlerin % 52’si, dolandırıcılığa gittikçe daha fazla maruz kaldıklarını belirtiyor. Aynı zamanda, bölgedeki yaklaşık dört şirketten üçü, dijital müşteri deneyimlerinin başarısız olduğunu kabul ediyor. Sonuç olarak, araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 56’sı, fiziksel ve dijital kanallarını daha iyi entegre ederek müşteri hizmetlerini geliştirmek için artık aktif adımlar attıklarını belirtiyor. Araştırma sonuçları, “Müşteri Çağında Başarılı Olun” başlıklı raporda yayınlandı. Dolandırıcılık, müşteri yönetimi alanında en iyi uygulamalar ve gelişen dijital trendler dahil olmak üzere pek çok konuda yönetim kurulu seviyesindeki mevcut düşünce biçimi raporda öne çıkıyor.

Yellow Pages’in verilerine göre, 2016’da dijital platformlarda en çok aranılan kategoriler arasında ilk sırada cep telefonu aramaları yer aldı. Aramaların % 55’i mobil cihazlardan yapılırken % 45’i masaüstü cihazlardan yapıldı. Cinsiyet açısından bakıldığında, aramaların % 69’u erkekler % 31’i ise kadınlar tarafından gerçekleştirildi. Demografik kriterler bazında bakıldığında da ilginç veriler dikkat çekiyor. % 56’lık oranla en çok arama yapan yaş aralığı 18-34. 35-53 yaş aralığında bu oran % 34, 55 ve üstü yaş aralığında ise % 10. En çok arama yapan şehirler ise İstanbul (%36), Ankara (15), İzmir (%9), Adana (%4) ve Bursa (%3).

Türk mutfağına ilgi hiç değişmiyor

2016’da en çok aranılan kategoriler arasında ikinci sırada restoranlar yer aldı. Yellow Pages üzerinden arama yapanların % 4’ü restoran ararken en çok ilgiyi, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yine Türk mutfağı gördü. Kullanıcıların % 82’si en çok Türk mutfağı arıyor. Restoran aramalarında, erkek kullanıcıların yaptığı aramalar ön plana çıkıyor. Erkeklerin % 58’si, kadınların % 42’si restoran arıyor. En çok arama yapan yaş grubu ise % 45 ile 25-34 yaş arası. Restoranları sırasıyla, giyim ve giyim aksesuarları (%3), bakanlık ve devlet daireleri (%2,5), vakıf ve dernekler (1,5) takip etti.

RehberBot üzerinde firma ekleyenlerin oranı %48 Türkiye’nin ilk firma rehberi robotu RehberBot’u yılın son çeyreğinde hayata geçiren Yellow Pages, RehberBot’un ilk kullanım istatistiklerini de açıkladı. RehberBot’la konuşan kullanıcıların % 48’i RehberBot’u “firma ekleme” için kullanırken % 42’si “firma arama” için kullanıyor. Kalan % 10’luk kesim ise RehberBot’a “günaydın” diyerek çıkanlardan iş başvurusu yapan, yemek tarifi soran, trafikte hatalı araç kullanımı bildiren kişilere kadar çok çeşitli konularda robotla konuşmaya çalışan, robotu merak eden kullanıcılardan oluşuyor. RehberBot’ta en çok aranılan sektörler ise; restoran, gayrimenkul ve giyim oldu.


Siber fidyede dünya dördüncüsüyüz

Trend Micro 2016’nın üçüncü çeyrek döneminde Türkiye’nin maruz kaldığı siber saldırılarla ilgili rakamları açıkladı. Türkiye bu dönemde dünyada en çok fidye yazılımı saldırısına uğrayan dördüncü ülke oldu. Online bankacılık saldırılarında ise dünyada sekizinci, Avrupa’da da yine ilk sıradayız.

T

rend Micro, 2016 yılının Temmuz - Ağustos - Eylül aylarında Türkiye’de gerçekleşen siber güvenlik olaylarını değerlendirdi. Türkiye’nin siber güvenlik durumuna yönelik önemli ipuçları veren Trend Micro, araştırma birimi Trend Labs’ın elde ettiği bulguları paylaştı. Bilgilere göre Türkiye, dünyada en çok fidye yazılımı saldırısına uğrayan dördüncü, en çok online banka-

cılık saldırısına uğrayan sekizinci ülke durumunda. Bunun yanında Türkiye’deki kullanıcıları hedef alan 1 milyon 976 bin 965 zararlı yazılım ve 9 milyon 868 bin 413 istenmeyen e-posta Trend Micro’nun güvenlik duvarına takıldı. Ayrıca kullanıcılar tarafından indirilen 472 bin 741 mobil uygulamanın 6 bin 385 tanesinin zararlı yazılım içerdiği belirlendi.

Türkiye’de fidye yazılım saldırıları 10 milyona yaklaştı Hackerların bilgisayarları kilitleyerek karşılığında para istedikleri fidye yazılımları Türkiye’de durmadan artmaya devam ediyor. Trend Micro’nun elde ettiği verilere göre 2016’nın Ocak ayından Eylül ayına kadar Türkiye’yi hedef alan toplam 9 milyon 554 bin 906 fidye yazılımı saldırısı gerçekleşti. Türkiye tüm dünyadaki saldırıların yüzde 5,29’una maruz kaldı. ABD, Brezilya ve Hindistan’dan sonra dünyada en fazla fidye yazılımı saldırısına uğrayan dördüncü ülke oldu. Online bankacılık saldırılarında ise Avrupa’da birinci, dünyada ise en çok saldırıya uğrayan sekizinci ülke Türkiye oldu. Üçüncü çeyrek dönemde toplamda 4 bin 128 kişi bu saldırılara maruz kaldı. 2016 yılının Ocak ayından Eylül ayının sonuna kadar Türkiye’ye yönelik 15 bin 644 tane

online bankacılık saldırısı gerçekleştirildi.

Open Candy ve Yahlover’a dikkat edilmeli Türkiye’de üçüncü çeyrek dönemde 11 bin 651 kullanıcı zararlı reklam yazılımlarına hedef oldu. En çok görülen zararlı reklam çeşidinin 5 bin 237 bin cihaza bulaşan Open Candy olduğu görüldü. Open Candy bulaştığı bilgisayarı yavaşlatan, reklamlar gösteren ve kendi kendine çeşitli uygulamalar indiren bir zararlı reklam yazılımı olarak biliniyor. Bunun yanında Türkiye’de 26 bin 713 kullanıcının zararlı yazılımlara hedef olduğu görülüyor. En fazla görülen zararlı yazılım çeşidi ise 9 bin 204 cihaza bulaşan Yahlover olarak belirlendi. Yahlover, işletim sistemindeki dosyalara zarar vermesi ve kayıt defterini değiştirmesiyle biliniyor. Bilgisayarın güvenliğini azaltan bu zararlı yazılım aynı zamanda diğer tehditlerin de bulaşmasını kolaylaştırıyor. İnternet üzerinde yer alan zararlı web siteleri incelendiğinde Türkiye’deki tam 3 milyon 877 bin 489 kullanıcının zararlı sitelere tıkladığı görülüyor. Bu gibi zararlı siteler kimlik avından, zararlı yazılımların bulaşmasına kadar birçok siber tehdidi bünyesinde barındırıyor.

7


ESET Smart Security Premium ile parola kâbusuna son! ESET Parola Yöneticisi, dünyanın önde gelen ordu standardı olan AES 256 ile çalışıyor. Sadece kullanıcı tarafından bilinen bir ana parola, diğer parolalara erişimi yönlendiriyor.

D

ünyanın en büyük antivirüs yazılım kuruluşlarından ESET, bireysel kullanıcılara yönelik 10’uncu sürüm ürünlerini ve bu kapsamda yeni geliştirilen ESET Smart Security Premium’u kullanıma sundu. Ortalama bir internet kullanıcısının en az 15 parolaya sahip olduğu gerçeği dikkate alınarak tasarlanan ESET Smart Security Premium, en büyük güvenlik sorununa dönüşmeye başlayan parola oluşturma ve hatırlama derdine çözüm getiriyor. Yeni 10’uncu sürüm ürünleri arasında yer alan ESET Smart Security Premium, güçlü ekstra nitelikleriyle siber tehditlere karşı global antivirüs dünyasındaki en kapsamlı korumayı sunan ürün olarak öne çıkıyor. Zararlı yazılımlara karşı korumanın yanında parolaları, web kameralarını, dosyaları ve tüm ev ağlarını tek bir tümleşik çözümle korumak üzere hazırlandı. ESET Smart Security Premium’un en can alıcı ve herkesi ilgilendiren çözümlerinden biri olarak ise ‘Parola Yöneticisi‘ dikkat çekiyor. ESET Parola Yöneticisi, dünyanın önde gelen ordu standardı olan AES 256 ile çalışıyor. Sadece kullanıcı tarafından bilinen bir ana parola, diğer parolalara erişimi yönlendiriyor.

8

Senkronize veri tabanı ile parola talep eden web siteleri veya hesaplar otomatik olarak açılabiliyor.

Bireysel ürün ailesi genişledi

ESET, giderek karmaşıklaşan tehditler karşısında ihtiyaca uygun internet güvenliği çözümleri sunmak üzere 10’uncu sürümde bireysel ürün ailesini genişletti. Yenilenen efsanevi ESET NOD32 Antivirus’ün yanı sıra bireysel güvenlik ürünleri yelpazesine ESET Internet Security ve ESET Smart Security Premium yazılımları katıldı. Böylece ESET, 10’uncu sürümle birlikte temel seviyeden premium seviyeye dek seçenekli yeni ürün portföyünü hayata geçirmiş oldu.

Kameraya izinsiz erişim bitiyor

ESET Internet Security 10, modemlerdeki yaygın sistem açıklarına karşı ‘Ev Ağı Koruması‘ ve kamera erişimini kısıtlayan ‘Web Kamerası Koruması‘ gibi iki yeni özellikle geliyor. ESET Smart Security Premium ise bu özelliklerin yanı sıra şifreleme uygulaması ‘ESET Secure Data‘, online oyun oynayanların çok yoğun maruz kaldığı script saldırılarını engelleyen ‘ScriptTabanlı Saldırı Koruması‘ ve ‘ESET Parola Yöneticisi‘ ile geliyor.


Değişimlerin eşi benzeri görülmemiş hızda olması, siber saldırıların bireysel, siyasi ve ticari sonuçlar doğurabilecek kurbanları hedeflemelerini sağlayacak şekilde, durumu bardağı taşıracak bir noktaya getirdi.

İşte 2017’de dünyayı bekleyen siber tehditler

G

elecek yıl dünyayı bekleyen tehlikeleri açıklayan Fortinet’e göre ünlü ve siyasilere karşı çok daha güdümlü saldırılar yaşanacak, fidye yazılımlar ile çok sayıda kurbana eş zamanlı saldırılar yapılacak ve her birinden alınacak küçük miktarlarda fidye ile büyük vurgunlar yapılacak. Kamu hizmetlerinde kullanılan sistemler siber suçluların en değerli hedefleri arasına girecek. Fortinet’in® (NASDAQ: FTNT), tehdit araştırma birimi FortiGuard Labs2017 yılı ile ilgili altı beklentisini açıkladı. Bu tahminler, Fortinet araştırmacılarının yakın gelecekte ortaya çıkmasını bekledikleri siber suçları ve bu siber suçların global ekonomiye yönelik yaratabileceği potansiyel etkileri içeriyor. Fortinet’in blog sayfası üzerinden detaylarına yer verilen beklentilerin öne çıkan noktaları ise şu şekilde;

Akıllı daha da akıllanacak: Otomatik ve insan benzeri saldırılar daha akıllı savunma gerektirecek: Tehditler her geçen dün daha da akıllanıyor ve gittikçe daha fazla otomatikleşiyor. Önümüzdeki yıl “insan benzeri” zararlı yazılımlar görmeyi bekliyoruz. Bu yazılımlar, saldırıların etkisini artırmak için kendilerini duruma göre uyarlayacak ve başarıyı temel alan öğrenme yeteneğini kullanacak.

IoT üreticileri güvenlik açıklarından sorumlu tutulacak Eğer nesnelerin interneti (IoT) alanında ürün geliştirenler cihazlarını daha iyi bir şekilde koruyamaz ise bunun dijital ekonomiye etkisi yıkıcı olabilir, tüketiciler siber güvenlik korkusu nedeniyle bu ürünleri satın almakta tereddüt yaşayabilir. Tüketicilerin, şirketlerin ve diğer ilgili grupların, cihaz üreticilerini sorumlu tutan güvenlik standartlarının oluşturulması ve uygulanması yönündeki çağrılarının artmasını bekliyoruz.

20 milyar IoT cihazı, buluta saldırılar açısından zincirin en zayıf halkası Bulut güvenliğinin en zayıf halkası mimarisi

değil, aksine bulut kaynaklarına uzaktan erişim sağlayan milyonlarca cihazdır. Bu nedenle son kullanıcıların cihazlarındaki açıkları kullanan ve böylece bulut servis sağlayıcılarını daha etkili bir şekilde hedef alan saldırılarda artış bekliyoruz. Daha fazla kurum, IoT ve bulut genelinde; fiziksel, sanal ve özel bulut ortamları arasında kendilerine sorunsuz güvenlik politikalarının oluşturulması, yönetilmesi ve uygulanması imkanını sağlayan “fabric” temelli güvenlik ve segmentasyon stratejileri uygulayacak.

Saldırganlar, akıllı şehirlere baskılarını arttırmaya başlayacak Önümüzdeki yıl otomasyon ve yönetim sistemlerinin sayısı arttıkça bu sistemler hackerlar için de hedef olacak. Kamu hizmetlerinin sunulmasında kullanılan bu entegre sistemlerden tek birinin dahi saldırıya uğraması ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle bu sistemlerin siber suçluların en değerli hedefleri arasında yer alması kuvvetle muhtemel.

Fidye yazılımlar zararlı yazılımlar için bir geçit açtı Ünlüler, siyasiler ve büyük kurumlar gibi yüksek profile sahip hedeflere karşı çok daha güdümlü saldırılar bekliyoruz. Ayrıca bu alandaki otomatik saldırılar büyük bir fidye yazılım ekonomisi yaratacak. IoT cihazlarına yapılacak eş zamanlı saldırılar ile çok sayıda kurban hedeflenecek. Her birinden alınacak küçük miktarlarda fidye ile büyük vurgunlar yapılacak.

Teknoloji, siber güvenlik alanında yetenekli kişi eksikliğini kapatmalı Şu an siber güvenlik alanında yetenekli uzman sayısındaki eksiklik, global çapta dijital ekonomiye katılmaya hazırlanan kurum ve ülkelerin büyük bir risk altında olduğu anlamına gelmekte. En basiti; ağ ortamlarında özgürce hareket edecek kritik varlıklarını koruyabilmelerini sağlayacak güvenlik politikaları geliştirme konusunda bu ülke ve kurumların deneyim ve eğitimleri bulunmuyor. Ayrıca günümüzün sofistike saldırılarını tespit edip bu saldırılara yanıt verebilecek durumda da değiller.

İlerisi için acil adımlar atılmalı Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Fortinet Global Güvenlik Stratejisti Derek Manky, “Bulut bilişim ve IoT cihazlar gibi teknoloji inovasyonları, siber güvenlik alanında global çapta görülen yetenekli uzman kişi ve zorlayıcı mevzuat eksiklikleri, siber tehditlerin artmasının önemli nedenleri olarak kalmaya devam ediyor. Değişimlerin eşi benzeri görülmemiş hızda olması, siber saldırıların bireysel, siyasi ve ticari sonuçlar doğurabilecek kurbanları hedeflemelerini sağlayacak şekilde, durumu bardağı taşıracak bir noktaya getirdi. İlerisi için birçok seviyede sorumluluk getiren acil adımlar atılmalı. Bu sorumlulukların; şirketler, hükümetler ve tüketiciler üzerinde aynı şekilde gerçekten etkileri olmalı. Hızla harekete geçilmediği sürece global dijital ekonominin gelişimini durduracak ciddi risk devam edecek” dedi.

Tehdit beklenti trendleri ve sonuçlar Nesnelerin interneti ve bulut, yapılan tahminlerde önemli bir dayanak noktası olarak alınsa da diğer bazı trendler de öne çıkıyor. İş dünyası ve bireylerin ortaya çıkardığı dijital ayak izi dramatik bir şekilde büyüyerek potansiyel saldırı alanını da arttırdı. Buna ek olarak artık her şey bir hedefe dönüştü ve her şey bir silah olarak kullanılabilir duruma geldi. Tehditler daha fazla akıllandı, otomatikleşti ve bu tehditlerin tespiti daha da zorlaştı.

9


2022’de 5G dünyaya yayılacak

Kuzey Amerika, yüzde 25 oranla 2022’de 5G üyeliklerinde başı çekecek. Mobil genişbant, 2022’de tüm üyeliklerin yüzde 90’ını oluşturacak. 2022’ye kadar 29 milyon bağlı cihaz olacak, bunlardan 18 milyonu nesnelerin interneti konseptine uygun olacak.

E

ricsson Mobilite Raporuna göre; 2022’de dünya çapında 550 milyon 5G abonesi olacak. Bu aboneliklerde Kuzey Amerika başı çekecek ve bölgedeki tüm mobil abonelerin yüzde 25’i 5G kullanıcısı olacak. Asya Pasifik, 5G aboneliklerinin en hızlı büyüdüğü ikinci bölge olacak ve 2022’de 5G abonelerinin yüzde 10’u bu bölgeden çıkacak. 2016’dan 2022’ye kadar Ortadoğu ve Afrika büyük bir dönüşüm geçirerek GSM/EDGE ağırlıklı abonelikten yüzde 80’e varan WCDMA/HSPA ve LTE aboneliğine geçiş yapacak. 2016’nın sonuna kadar dünya çapında 3,9 milyar akıllı telefonu kullanıcısı olacak. Bu kullanıcıların neredeyse yüzde 90’ı WCDMA/ HSPA ve LTE ağlarını tercih edecek. 2022’ye kadar akıllı telefon kullanıcı sayısının 6,8 milyara varması bekleniyor. Bu kullanıcıların yüzde 95’inden fazlası WCDMA/HSPA, LTE ve 5G ağlarını kullanacak.

Mobil geniş bant kullanıcısı iki katına çıkacak Ericsson’un en yeni Mobilite Raporuna

10

göre, 2020’de 8,9 milyar mobil abonelik olacak ve bunun yüzde 90’ı mobil genişbant kullanıcısı olacak. Tekil kullanıcı sayısının ise 6,1 milyar olması bekleniyor. 2016’nın üçüncü çeyreğinde eklenen 84 milyon yeni abone ile birlikte bugün dünyada toplam 7,5 milyar mobil abone olduğu tahmin ediliyor. Üçüncü çeyrekte sırasıyla en hızlı büyümeyi yakalayan ülkeler ise Hindistan (15 milyon +), Çin (14 milyon+), Endonezya (6 milyon +), Myanmar (4 milyon+) ve Filipinler (4milyon +) oldu. Her yıl yüzde 25 oranında büyüyen mobil genişbant abonelikleri sadece 2016’nın üçüncü çeyreğinde 190 milyon arttı. Günümüzde ise 4,1 milyar mobil genişbant abonesi olduğu tahmin ediliyor.

Videolar veri trafiğini arttırıyor Mobil veri trafiği ise özellikle akıllı telefonların artması ve videoların da önemli etkisiyle kişi başına kullanılan veri miktarının artmasıyla giderek büyüyor. Raporda, veri trafiğinin 2016’nın üçüncü çeyreğinde yüzde 10, yıllık bazda ise yüzde 50 büyüdüğünü belirtiliyor. Mobil veri trafiği

giderek yükseliyor: Mobil video trafiğinin 2022’ye kadar yıllık yüzde 50 büyümesi ve tüm veri trafiğinin yüzde 75’ini oluşturması bekleniyor. Sosyal networking, veri trafiği sıralamasında videolardan sonra ikinci sırada ve önümüzdeki altı yıl boyunca yılda yüzde 39 büyüyeceği tahmin ediliyor.

Canlı yayın artık sosyal medyada: Kullanıcılar, aile, arkadaş ve takipçileriyle etkileşimi artırmak için canlı yayın uygulamalarını kullanıyor. Amerika’daki her beş akıllı telefon kullanıcısından biri, canlı yayın yapmaya ilişkin ilgisi olduğunu söylüyor. Bu oran Hindistan, Endonezya, Brezilya, Umman gibi gelişmekte olan pazarlarda Amerika’nın iki katı seviyesinde bulunuyor.

Odakta IoT var: Raporda, dünya üzerinde 2022’ye kadar 29 milyar bağlı cihaz olacağı ve bu cihazların 18 milyarının IoT konseptiyle bağlantılı olacağı belirtiliyor. Raporda, IoT konseptini ayrıntılı inceleyen bölümlere yer veriliyor.


Mobil çalışma kısa vadede, trend olacak Esnek ve mobil çalışma eğilimi, dünya çapında giderek yaygınlaşıyor. İşletmeler, bu yeni çalışma sistemine ayak uydurmak için başta teknoloji ve insan kaynakları departmanları olmak üzere yatırım yapıyor.

A

raştırma şirketi e-Marketer’ın yayımladığı rapora göre, 2018 yılında dünya nüfusunun yüzde 48,2’si internete erişebilecek. Mobil çalışma eğilimin giderek arttığı dünyada kurumlar ve çalışanlar, kendilerini rahat hissettirecek ve özgür kılacak iletişim kanallarını tercih ediyor. Tüm iletişim kanallarını tek bir ekrana sığdıran Unify, kurumsal ve bireysel çalışma şeklini yeniden tasarlıyor.Her yerden iletişim imkânı sunan tümleşik iletişim çözümleri, zamandan tasarruf sağlamanın yanında seyahat masraflarını da azaltıyor. Unify tarafından yapılan araştırmaya göre, 2016 itibariyle dünyadaki toplam çalışan sayısının yüzde 37,2’sini mobil çalışanlar oluşturuyor. 2020 yılında ise işgücünün yüzde 50’sinin esnek çalışma sistemine geçeceği öngörülüyor. Araş-

tırmada, beş yıl içerisinde toplantıların yüzde 94’ünün internet ortamında yapılacağı tahmin ediliyor. Esnek ve mobil çalışma eğilimi, dünya çapında giderek yaygınlaşıyor. İşletmeler, bu yeni çalışma sistemine ayak uydurmak için başta teknoloji ve insan kaynakları departmanları olmak üzere yatırım yapıyor.

Geri beslemelerle geliştirilen uygulama; Circuit

McKinsey Global Institute tarafından yapılan araştırmaya göre, bir çalışan haftalık çalışma saatinin yüzde 28’ini e-postalarını kontrol etmekle geçiriyor. The Radacati Group’un yaptığı başka bir araştırmaya göre ise çalışanlar, günde ortalama 121 adet e-posta gönderip alıyor. Gereksiz e-posta trafiği, verimliliği düşürdüğü kadar, ciddi ölçüde zaman israfına da neden oluyor. İletişim yazılımları ve servisleri sunan Unify; iki

yılı aşkın süreç sonunda milenyum kuşağının da içinde olan 1.000’den fazla kullanıcının geri beslemelerini dikkate alarak “Circuit” uygulamasını geliştirdi. Uygulama, e-posta kalabalığını ortadan kaldırıp iletişimi kolaylaştırıyor. Sosyal medya, iş uygulamaları, görüntü, yazışma ve sesli iletişimi içine alan Circuit, her kanaldaki bilgi ve veriyi bir araya getirerek tümleşik iletişimin tüm konforunu kullanıcılarına sunuyor.

KOBİ’ler kullanıcı odaklı çözümleri tercih ediyor

Yüksek rekabet koşulları ve hızın hayatımızın önemli bir parçası olduğu günümüzde, mobilite, uzaktan çalışma, sürekli bağlantıda olma ihtiyacı, kurumların ve çalışanların kaçınılmaz bir gerçeği. Bu ihtiyaçlara cevap verebilen, kolay mesajlaşma olanağı sunan, kullanıcı durum bilgisinin görülebildiği, tek bir tıkla masa üstü paylaşımın gerçekleşebildiği, anlık veya planlı video, sesli konferans olanağı sunan tümleşik iletişim uygulamalarına duyulan gereksinimin giderek artıyor. Ürün odaklı yaklaşımlar yerine kullanıcı ve kurum ihtiyaçlarına odaklanan Unify, sadece büyük kurumların değil, günümüz rekabet şartlarında teknolojinin avantajlarına daha çok ihtiyaç duyan KOBİ’lere de özel ürün ve çözümler geliştiriyor. Bu sayede KOBİ’ler rekabetçi ve hızlı aksiyon alabilme yeteneklerini daha da geliştirebilecekleri tümleşik iletişim gibi teknolojilere, ilk yatırım maliyeti gerektirmeden kullandıkça öde gibi modeller ile sahip olabiliyorlar.

11


Samsung’dan kurumsal firmalara; Smart MultiXpress M5360RX Samsung Electronics, küçük ve orta ölçekli işletmelerin ve kurumların ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlanan A4 tek renkli, çok işlevli yazıcı Smart MultiXpress M5360RX’i tanıttı.

S

amsung, kurumsal kullanıcılara özel geliştirdiği, kullanımı kolay ve Android tabanlı arayüz özelliği sunan Smart MultiXpress M5360RX’i satışa sunuyor. Kamu kurumları ve finans firmaları da dahil olmak üzere genellikle çok sayıda belge ile uğraşan ofislerin faydalanması için tasarlanan ürünün öne çıkan özellikleri arasında tamamen özelleştirilebilirlik, profesyonel kalitede baskılar ve maliyet uygunluğu yer alıyor. Smart MultiXpress M5360RX, yüksek toner verimi ve düşük enerji tüketimi ile ofislerin etkili bir şekilde basımla ilgili toplam sermaye maliyetlerini düşürmesine olanak tanıyor. Aynı zamanda bir ofisin ihtiyaçlarını karşılamak üzere düzenlenebilecek araçlar ve basımla ilgili indirilebilir uygulamalar içeren özelleştirilebilir, kullanımı kolay bir Android tabanlı arayüz olan Akıllı Kullanıcı Deneyimi Merkezi sayesinde iş akışlarını iyileştirme fırsatı da veriyor. Özellikle M5360RX Akıllı Kullanıcı Deneyimi Merkezinin tablet benzeri arayüzü, önceki modellere göre temasa daha duyarlı ve daha hızlı tepki verme özelliğiyle kullanıcılara kolaylık sağlıyor.

Arayüzün ekranını sadece parmaklarıyla değil, aynı zamanda eldiven giyerken veya kalem aracılığıyla da etkinleştirebiliyor.

Ofisleri daha da verimli hale getiriyor Smart MultiXpress M5360RX, sahip olduğu dört çekirdekli 1,5 GHz CPU ile yüklü belgeleri daha hızlı yazdırmaya olanak tanıyan yüksek performanslı yorumlama ve görüntü oluşturma emülasyonu özelliği sunuyor. Yazdırma, fotokopi çekme ve tarama hızı, 53 ppm’ye kadar çıkan yazıcı, kullanıcıya yüksek verim de sağlıyor. Yüksek performansına ek olarak yeni cihaz, aynı zamanda grafik kalitesinde mükemmel baskılar üretiyor. Samsung’un ReCP (Net Sayfalar için Görüntü Oluşturma Motoru) teknolojisini kullanan M5360RX, bastırılan belgelerin okunabilirliğini artırıyor. 1200 x 1200 dpi’ye kadar artırılmış çözünürlükler ile daha keskin ve daha net çıktılar sunabiliyor. Smart MultiXpress M5360RX modelleri, ilk olarak Avrupa’da sonra ise Orta ve Güney Amerika’da piyasaya sürülecek. Türkiye’de ise 2017 yılının Ocak ayında tüketicilerle buluşması planlanıyor.

Dört wi-fi noktasından biri hacklenmeyi bekliyor

T

ürkiye dahil, dünya çapında 31 milyondan fazla Wi-Fi bağlantı noktasını analiz eden Kaspersky Lab, her dört noktadan birinin (%28) korumasız olduğunu ve kullanıcıların kişisel bilgilerini riske attığını ortaya çıkardı. Bu da özel mesajlar, şifreler, dokümanlar gibi pek çok veriyi içeren ve söz konusu ağlar üzerinden iletilen tüm trafiğin hacklerlar tarafından kolaylıkla ele geçirilip kullanılabileceği anlamına geliyor. Dünyadaki WiFi ağlarının %25’i herhangi bir şifreleme ile korunmuyor. Yani bu ağlar üzerinden geçen tüm bilgiler tamamen erişime açık ve üçüncü şahıslar tarafından okunabilir olarak iletiliyor. Diğer bir %3’lük kısım ise verileri şifrelemek için WEP (Wired Equivalent Privacy) protokolünü kullanıyor. Güvenilir olmayan bu protokolün şifresi, internette ücretsiz olarak bulunan araçlar ile dakikalar içerisinde kırılabiliyor. Geriye kalan Wi-Fi bağlantı noktaları ise WPA (WiFi Protected Access) protokolleri temelli olan, daha güvenilir bir şifreleme kullanıyor. Bu ağları hacklemek için harcanacak efor, seçilen parolanın güçlülüğü dahil olmak üzere kullanılan ayarlara bağlı olarak

12

değişebiliyor. Örneğin zayıf veya bazı kafelerde olduğu gibi halka açık bir parola kullanılıyorsa, hackerlar bu ağlardan geçen verileri rahatlıkla deşifre edebiliyor.

Hacklenmekten korkmuyoruz

Dikkat çekici bir diğer nokta ise, şifreleme kullanılmayan Wi-Fi bağlantı noktaları sayısı en yüksek 20 ülkesi içerisinde turistik açıdan popüler, Tayland, Fransa, İsrail ve ABD gibi birçok ülke bulunuyor. Seyahat edenler genellikle bulabildikleri ilk Wi-Fi bağlantı noktasını kullanmak durumunda kaldıkları için en savunmasız kullanıcılar arasında geliyor. Aynı zamanda, bir diğer araştırmaya göre ise, Türkiye’deki internet kullanıcılarının sadece %46’sı Wi-Fi bağlantısı kullanırken verilerine izinsiz erişilebileceğinden endişe ediyor. Kaspersky Internet Security ve Kaspersky Total Security çözümleri yeni “Güvenli Bağlantı” özelliğiyle geliyor ve böylece gönderilen ve alınan tüm veriyi şifreliyor. Güvenliği sağlanmamış bir ağa bağlanırken veya potansiyel olarak risk taşıyan işlemler sırasında Güvenli Bağlantı özelliği kullanıcı ayarlarına bağlı şekilde otomatik olarak devreye girebiliyor.

Kingston’dan 256 GB kapasiteli yeni microSD Kart Kingston Technology’nin flash bellek şirketi olan Kingston Digital Inc., 256 GB kapasiteli yeni microSD kartı microSDXC Class 10 UHS-I’yı duyurdu.

K

ingston Digital Inc., mobil cihazlar için ekstra depolama alanı sunan 256 GB kapasiteli yeni microSD kartı microSDXC Class 10 UHS-I’yı tanıttı. 12 megapiksel boyutunda yaklaşık 64.000 adet fotoğraf depolama alanı sunan microSD kart, 976 dakika boyunca 1080p (30fps) video kaydına da imkan tanıyor. Pek çok tablet, akıllı telefon ve aksiyon kameralar için uyumlu olan microSDXC Class 10 UHS-I, suya, ısıya, şoka ve titreşime dayanıklı olması sayesinde verilerinizi zorlu şartlarda dahi koruyor. 256 GB haricinde 128 GB, 64 GB, 32 GB ve 16 GB kapasite seçenekleri de bulunan microSDXC Class 10 UHS-I, 45 MB/s okuma hızı ve 10 MB/s minimum data transfer hızı ile dikkat çekiyor.


2020 yılında veri depolamaya 13,2 milyar dolar

Ağa bağlı depolama pazarının 2020 yılında 13,2 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor.

G

IA (Global IndustryAnalysts) tarafından hazırlanan “Global Stratejik İş” raporuna göre, NAS (Ağa Bağlı Depolama) pazarının 2020 yılında 13,2 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor. Bağımsız araştırma kuruluşu Technavio’ya göre ise 2016 ve 2020 yılları arasında NAS pazarının yüzde 11 oranında büyüyeceği tahmin ediliyor. Kurumların verilerini güncel tutmaları ve güvenliğini sağlayabilmeleri, iş süreçlerinin kesintiye uğramadan devam etmesini sağlıyor.

Verilere her yerden, her zaman ve kolayca erişilecek

Synology DSM6.1 beta sürümü birçok yeniliği beraberinde getiriyor. İşletim sisteminin yenilikleri; sistem durumu izleme, geliştirilmiş veri bütünlüğü sağlama, dosyaların kendi kendini iyileştirmesi ve Apple’ın Time Machine için genişletilmiş destek sunmasının yanı sıra, sistem yöneticilerinin işlerini kolaylaştırmak için esnek güncelleme seçenekleri sunuyor.Active Directory Domain servisi ile Synology NAS modelleri, kullanıcıları, grupları ve cihazları yönetmek için kullanımı kolay araçlara sahip.

Büyük boyutlu verileri aktarmak sorun olmaktan çıkacak

Synology tarafından yeni geliştirilen SITA (İnternet Aktarım Hızlandırıcısı) teknolojisi Presto ile

bilgisayar ve internet üzerinden uzaktaki Synology NAS cihazları arasındaki dosya transferi ve performans optimize edilebiliyor. Universal Search uygulaması ile Synology NAS cihazları üzerinden, belgelere, multimedya dosyalarına veya herhangi bir uygulamaya istenilen an hızlıca erişilebiliyor. Synology kullanıcıları, cihaz üzerinde bulunan USB bellek sürücüleri ile NAS cihazından basit şekilde istenilen dosya veya belgeleri kopyalayıp yedekleyebiliyor. Synology tarafından sunulan özelleştirilebilir kurallar sayesinde kullanıcıların hangi dosyalara erişip erişemeyecekleri oluşturulan izin protokolü ile belirlenebiliyor.

Felaket durumunda bile veri kaybedilmiyor

Snapshot Replication uygulaması, belgeleri korumak için sanal makine verileri veya diğer önemli dosyaların felaket durumunda güvenli ve kullanılabilir kalmasını sağlamak için güncellenmiş yönetim araçlarının denetimini sağlıyor. Ayrıca anlık kopyalama işlemi yapmaya imkân tanıyor. Daha fazla esneklik için yerel birimlere anlık görüntüler kaydedilebiliyor. HyperBackup’ın son sürümü sayesinde ise gelişmiş bütünlük kontrolleri yedekleri güvenli tutularak, veri tekilleştirme ile depolama tüketimi azaltılıyor. HyperBackup uygulamasıyla kullanıcılar ayarlarını özelleştirebiliyor, veri saklama kuralları oluşturulabiliyor.

13


Yapay Zeka işleri kolaylaştıracak mı?

D

ell, modern iş dünyasını şekillendiren küresel teknolojinin tanımlandığı Dell ve Intel Geleceğin İşgücü Çalışmasına ait Avrupa ve Güney Afrika araştırma sonuçlarını açıkladı. Sonuçlara göre bu bölgelerdeki çalışanların neredeyse yarısı, mevcut işverenlerinin son teknolojik gelişmelerden etkili bir şekilde faydalanmadığını düşünüyor. Yenilikçi teknolojilerinse işlerini kolaylaştıracağına inanıyor. Araştırma şirketi PSB tarafından gerçekleştirilen 2016 Geleceğin İşgücü Çalışması ile 10 ülkedeki küçük, orta ve büyük ölçekli işletmelerin yaklaşık 4.000 tam zamanlı çalışanı ile anket gerçekleştirildi. Çalışanların çoğu, gelecek beş yıl içinde akıllı ofiste çalışacaklarına inanmıyor ve mevcut işyeri teknolojilerinin, yenilik bakımından kişisel cihazlarının gerisinde kaldığını düşünüyor.

Yüz yüze toplantılar geride kalacak

Teknoloji şimdiden işyerindeki etkileşimlerimiz üzerinde büyük bir etkiye sahip. Güney Afrika’daki Y kuşağının % 67’si yüz yüze toplantıların geride kalacağına inanıyor. Nesnelerin İnterneti (IoT) ve sanal gerçeklik (VR) gibi yenilikçi teknolojilerin yakın gelecekte şirketler

açısından etkisinin ve öneminin artacağı öngörülüyor. Çalışanların, işverenlerinden beklentileri üzerinde önemli bir etkisi olduğunu gösteren araştırmaya göre, bu yeni gelişmeleri takip etmeyen işyerleri ise geride kalma riski taşıyor. Bununla birlikte Avrupa ve Güney Afrika’daki çalışanların yarısından fazlası (%52), yapay zekanın (AI) sunulmasının işlerini kolaylaştıracağına inanıyor.

Dell ve Intel’in Geleceğin İşgücü Araştırması’na göre,çalışanların yarısından fazlası (%52), yapay zekanın (AI) sunulmasının işlerini kolaylaştıracağına inanıyor.

Güvenlik en önemli sorun

Bölgesel sonuçlar, özellikle Güney Afrika (%67) ve İngiltere’deki (%47) çalışanların, ofis teknolojilerinin yeterince akıllı olmadığını düşündüğünü gösteriyor (dünya genelindeki çalışanların %44’üne kıyasla). Çalışanlar, işletmelerin ofisleri daha akıllı hale getirmek için en son teknolojileri uygulamasına hazır olduklarını düşünseler de bunun gelecek beş yıl içerisinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda karasızlar. Çalışanlar, yeni çalışma düzenlemelerinin var olmasını sağlayan ilerlemelerin yeni güvenlik ve altyapı gerektireceğinin de farkında. Avrupalı ve Güney Afrikalı katılımcılar, gelişmiş güvenlik korumasına, işyerlerinde uygulanacak en önemli teknoloji olarak bakıyor.

Yapay zeka, KOBİ’ler için tehlike mi? Fırsat mı?

B

sağlığı ve güvenliği yönünde olumlu gelişmeler yaşanacak. Özellikle mavi yakalıların hayatı iyileşecek, meslek hastalıkları azalacak.

Üretim merkezleri değişecek

Mavi ve beyaz yaka kalmayacak

Ucuz işgücü dolayısıyla deniz aşırı ülkelere doğru kayan sanayi üretimi, yapay zeka ve robotik teknolojiler ile gelişmiş pazarlara ya da bu pazarlara yakın yerlere geri dönecek. Hatta üretim, kullanım alanında olacak. Bu durum, KOBİ’lerin geçtiğimiz yıllarda kaybettiği üretimleri yeniden kazanmalarına neden olacak.

Sanayi 4.0 ve yapay zekâ teknolojileri genel olarak mavi yakalıları etkileyecek fakat, bu teknolojilerin etkin bir şekilde kullanılması ile insanların uzun emek sarf ederek yaptığı işleri akıllı makineler yapacak. Bu insanlık açısından korkulacak bir durum değil. İnsanlar işgüçlerini başka alanlara yönlendirecekler. Tıpkı 2. Sanayi devriminden 3. Sanayi devrimine geçişte olduğu gibi, iş gücünün yer/alan değiştirmesi durumu yaşanacak. İnsanlar ilgi alanlarına, özel hayatlarına daha fazla zaman ayırabilecek.

İşçi güvenliği artacak, meslek hastalığı kalmayacak Yapay zeka teknolojilerinin gelişmesi ile özellikle çalışma güvenliği alanında önemli gelişmeler yaşanacak. Çalışan sağlığını kötü yönde etkileyen ve risk seviyesi yüksek pek çok iş, akıllı ve öğrenen makinelerle yapılacak. Dolayısıyla insan

14

bugünden itibaren çalışanlar ve fikir üretenler şekillendirecek. Yapay zeka üzerine çalışan sanayi ülkeleri, farklı disiplinlerden deneyimleri bünyelerine katarak yeni ürünler oluşturulmasına önem verecek. Ve bu çalışmalar müşteri ihtiyaçları gözetilerek yapılacak.

ilişim teknolojileri ve gelişmiş otomasyon teknolojilerinin hakim olduğu 3. Sanayi devriminin artık sonuna gelindiğini ve dördüncü sanayi devrimi olarak adlandırılan Sanayi 4.0 ile yapay zeka, robotik teknolojiler ve nesnelerin interneti kavramlarının ön plana çıktığını belirten Alfanorm’un Başkanı, İnovasyon Düşünürü ve Tasarım Mimarı Ateş Öztan, yapay zekanın KOBİ’lerin üretim biçimlerinde meydana getireceğini değişikliklerle ilgili tespitlerde bulundu.

Akıllı üretim merkezleri ön plana çıkacak

Farklı disiplinler müşteri ihtiyaçlarına yön verecek Yapay zeka teknolojilerinin geleceğini, bu alanda

Yapay zeka çalışmalarıyla üretim düşüncesi tam tersine döndü. Çalışma şekli, önce yatırım yap sonra ürün geliştir fikrinden, ürünü tasarla doğru üretim partnerini bulmaya doğru kayıyor. Günümüzde artık fikri üretenler, tasarlayanlar ve üretim aynı çatı altında değil. Endüstri 4.0 veya ötesinde, üretim esnek, hızlı şekil değiştirebilen ve dönüşebilen “Akıllı Üretim Merkezleri”nde yapılacak. KOBİ’lerin yapay zeka sürecinde geride kalmaması için, yeni çalışma şekillerine yatırım yapmaları gerekecek.


15


Şirketler mobil öncelikli olmalı

Yazıcınız özel bilgilerinizi çalıyor olabilir! Artık ofisinizde kullandığınız yazıcılar da siber saldırganların hedefleri arasında yer alıyor. Siber saldırılar için araç olarak kullanılan yazıcılarla işletmelerin veri güvenliği ve gizliliği büyük risk altında.

B

Y

azıcılar, ofis mobilyalarınızın fazlaca yer kaplayan ve tehlikesiz bir parçası gibi görünebilirler. Ancak yapılan son araştırmalar internet erişimli yeni jenerasyon yazıcıların şirketlerin veri güvenliği ve gizliliği için birçok risk taşıdığını gösteriyor. Şirketinizin bir eşyası olarak gördüğünüz yazıcılar, siber suçlular için avlama aracına dönüşüyor. Günümüzde yazıcılar USB bağlantısına ek olarak Ethernet ve Wi-Fi bağlantılarına da sahipler. Birçok modern yazıcı bulut depolama ve doküman yönetimi sitelerinden yazdırmanın yanı sıra Wi-Fi erişimi ile mobil yazdırmaya da izin veriyor. Bu durum son model yazıcıları riskli hale getiriyor. Henüz yazıcıları göz ardı eden yöneticiler, yazıcılar için herhangi bir güvenlik çözümü kullanmıyorlar. Siber saldırganlar bu güvenlik açığından faydalanarak yazıcıları faks göndermek, ayarları değiştirmek, DoS saldırıları başlatmak veya gizli belgelerin kayıtlı kopyalarını almak amacıyla kullanabiliyor. Bir işyerinde, korumasız paylaşılan bir yazıcı, tüm kurumsal ağın güvenliğini tehlikeye atıyor. Global antivirüs yazılım kuruluşu Bitdefender’ın Nesnelerin İnterneti tehdit istihbarat raporuna göre Wi-Fi bağlantılı yazıcılar en büyük güvenlik açığına sahip cihazlar arasında yer alıyor. Çoğu yazıcı çok zayıf bir kullanıcı adı ve şifre kombinasyonuyla korunuyor. Bitdefender, yazıcınızın güvende kalması için dikkat etmeniz gerekenleri 4 maddede sıralıyor: 1. Ayar değişikliklerini önlemek için yazıcınızı parolayla korumalı hale getirin. 2. Yönetici denetim masasına erişimi şifreleyin ve bilgisayardan yazıcıya gönderilen belgeleri güvence altına alın. 3. Yazıcıyı internete bağlayabilecek gereksiz özellikleri devre dışı bırakın. 4. Ürün yazılımını ve sürücülerini düzenli olarak güncelleyin.

16

Akıllı telefon pazarı yüzde 8 büyüyecek 1 milyon düzeyinde olan Türkiye telefon pazarı yüzde 8 büyüyecek ve ülkemizde 2017 de 14 milyona yakın akıllı telefon satılacak.

R

eeder markasını yüzde 200 büyüme ile 2016 yılına getirdiklerini işaret eden Reeder/Selekt Bilgisayar Kurumsal Satış Direktörü Mübin Argın, Reeder/Selekt Bilgisayar markası olarak aylık 1 milyon düzeyindeki akıllı telefon pazarında yüzde 1’lik bir pazar payına sahip olduklarını ifade etti. Argın, ağırlıklı olarak zincir kanalında satış ekipleri ile planladıkları doğru ürün strateji ile hızla büyüdüklerini, önümüzdeki yıl, 2017 de pazar payını arttırmak üzere en büyük hedeflerinin zincir kanalında yakalanan başarıların telekomünikasyon kanalına da taşımanın önemine dikkat çekti Argın, bunu gerçekleştirirken; her geçen gün ürün gamlarını inovasyonlarla zenginleştirerek, müşteri beklentilerine hitap eden uygulamalarla gerçekleştirmeyi hedeflediklerini söyledi.

2017 de 13.5 milyon telefon satılacak Yaptığı basın açıklamasında 2017’de telefon pazarının gelişimini ve pazara dönük beklentilerini anlatan Mübin Argın “Türkiye’de telefon pazarı her sene büyümeye devam ediyor. 2017’de de bu büyümenin devam edeceğini öngörüyoruz. Tahminimiz 2017 yılında yüzde 8’lik bir büyüme ile toplamda 13.5 milyon seviyesinde cihaz satışının olacağı yönünde” dedi.

ilişim Zirvesi 2016 kapsamında “Mobil Dünyada Dijital İnovasyon” Teknoloji Platformu’nda konuşan Netmarble EMEA CEO’su Barış Özistek, şirketlerin mobil uyumlu değil mobil öncelikli iş yapması gerektiğini söyledi. Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Bilişim Zirvesi 2016 bilişim dünyasının en önemli konu başlıklarında vizyoner yaklaşımlar sunuyor. “Mobil Dünyada Dijital İnovasyon” Teknoloji Platformu toplantıları kapsamında “Mobil Dönüşüm İçin Liderlik” oturumunda Netmarble EMEA CEO’su Barış Özistek bir sunum yaptı.

Başarılı olmak için liderlik önemli Barış Özistek sunumunda bilişim teknolojilerinden mobile dönüşümüne, akıllı telefonların ve tabletlerin satıldığı gün başladığını, internet ve bilgisayar tabanlı olan her şeyin mobile dönüştüğünü gören ve buna göre yatırım yapanların karlı olarak yaşamaya devam ettiğini, bu trendi göremeyen şirketlerin ise karlı bir şirket olmaktan uzaklaştığını anlattı. Şirketlerde bu türden köklü değişiklikler yapabilmek için geleceği gören, trendleri takip edebilen ve hızla karar alabilen yöneticilerin şirketlerdeki değişime liderlik etmesinin önemine dikkat çeken Özistek, “Bu liderler çıkıyor ve yıllardır bildiğimiz şeyleri unutmamızı ve yepyeni bir dünyayı sıfırdan öğrenmemiz gerektiğini söylüyor. Başarılı olmak için liderliğin önemi çok fazla. Eskiden Yahoo vardı ama şimdi Google var. Bugün Google arama motoru işini Yahoo’dan daha iyi yaptığı için var olabiliyor” dedi.

Hız her şeyi değiştirir Barış Özistek, günümüzde şirketlerin çok hızlı olması gerektiğini, hızlı hareket edenlerin rekabet avantajı elde edeceklerini belirterek, “Trendleri iyi ve doğru okumak gerekiyor. Ayrıca trendleri kaçırmamanız gerekir. Artık bugün hız her şeyi değiştiren bir kavram olarak hayatımızda duruyor” şeklinde konuştu. Özistek, ayrıca şirketlerin mobil uyumlu değil mobil öncelikli çalışmaları gerektiğini söyleyerek müşteriyi ilgilendiren tüm iş süreçlerinin mobil uyumlu değil mobil için tasarlanması gerektiğini sözlerine ekledi.


Özel yaşamdaki beklenmedik gelişmeler finansal istikrarı sarsıyor

H

SBC Grubu’nun “Güvencenin Konforu: Yaşamı Değiştiren Deneyimler” raporuna göre; bireylerin finansal durumunu en fazla sarsan olaylar arasında hastalık, travmatik bir kaza geçirme ve boşanma yer alırken; harcamaları azaltmak, harcamaları öncelik sırasına koymak ve daha fazla birikim yapmak finansal istikrarı sağlamak için en çok başvurulan yöntemler arasında yer alıyor. HSBC Grubu’nun “Güvencenin Konforu: Yaşamı Değiştiren Deneyimler” raporu, bireylerin finansal istikrarını olumsuz etkileyen gelişmelere ve bu gelişmelerin üstesinden gelmek için atılan adımlara dair önemli bulgular içeriyor. 12 ülkeden 12 bin kişiyle gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına göre; özel yaşama ilişkin gelişmeler arasında ciddi bir hastalık geçirmek finansal istikrarı en olumsuz etkileyen olay olarak belirtiliyor. Travmatik bir kaza yaşamak ve boşanmak ise finansal durumu sarsan diğer deneyimler arasında yer alıyor. Raporda özel yaşamda deneyimlenen ve bireyleri finansal olarak en çok sarsan olaylar şöyle sıralanıyor: 1. Ciddi bir hastalık(%78) 2. Travmatik bir kaza/yaralanma yaşamak (%76) 3. Boşanmak (%75) 4. Ebeveynlerin vefat etmesi (%57) 5. Yakın arkadaş veya akrabanın vefat etmesi (%55)

6. Bebek sahibi olmak (%50) 7. Konut satın almak (%46) 8. Üniversite eğitimi almak (%41) 9. Evlenmek (%37) 10. Taşınmak (%37) İş yaşamında ise bireyleri finansal açıdan olumsuz etkileyen deneyimler arasında işsiz kalmak, kariyere ara vermek ve emekli olmak yer alıyor. Katılımcıların % 85’i işsiz kalmayı finansal olarak negatif bir deneyim olarak tanımlarken, % 74’ü iş hayatına ara vermeyi finansal istikrarı olumsuz etkileyen bir gelişme olarak görüyor. Öte yandan emekli olan katılımcıların %54’ü finansal olarak olumsuz etkilendiklerini dile getiriyor.

Zor zamanlarda ilk önce harcamalar kısılıyor Yaşamı ve finansal davranışları değiştiren büyük olayları inceleyen rapor; bireylerin bu olaylar sonucu oluşan finansal güçlüklerin üstesinden gelmek için attıkları adımları ortaya koyuyor: 1. Harcamaların azaltılması (%52) 2. Harcamaların önceliğe göre yeniden sıralandırılması (%48) 3. Daha fazla birikim yapılması (%42) 4. Birikimlerin kullanılması (%37) 5. Yeni bir birikim hesabı açılması (%26) 6. Yeni bir sigorta poliçesi satın alınması (%22) 7. Kredi veya finansman arayışına girilmesi (%18)

8. Akrabalardan finansal tavsiye alınması (%18) 9. Yatırım yapılması (örnek: hisse senedi ve tahvil) (%18) 10. Mevcut sigorta poliçesinin genişletilmesi (%13)

Bireylerin %54’ü daha fazla birikim istiyor Araştırmaya katılanların yarısından fazlası (%54) geçmişte yaşadıkları olaylar karşısında aldıkları önlemleri göz önünde bulundurduğunda birikim yapmaya daha erken bir zamanda başlamış olmayı diliyor. Katılımcıların yüzde 37’si harcamalarında kesintiye gitmiş olmayı doğru bulurken, yüzde 34’ü ise harcamalarını önceliklerine göre yeniden sıralandırmış olmayı diliyor.

Geleceği güvence altına almak zor değil HSBC Grubu’nun “Güvencenin Konforu: Yaşamı Değiştiren Deneyimler” raporunda geleceğe daha iyi hazırlanmak için atılması gereken adımlar 4 başlık altında özetleniyor. Buna göre; yaşamı değiştirecek olaylara yönelik plan yapılması ve öngörülemez gelişmelerin finansal etkilerini bu planda hesaba katmak büyük önem arz ediyor. Bunun yanı sıra finansal planın;harcama, birikim ve finansman dağılımının yanı sıra hem bireylerin hem de çocuklarının gelecek güvencesini içermesinin önemine dikkat çekiliyor.

17


Türkiye’nin hizmet ihracatı 2030’da 3 katına ulaşacak

H

SBC Grubu’nun Oxford Economics ile birlikte hazırladığı Dış Ticaret Tahmin Raporu, iş dünyasının ticaret yaptığı veya yapmayı planladığı pazarlarda orta ve uzun vadedeki potansiyel değişimlere ilişkin analizleri ortaya koyuyor. Türkiye’nin de dâhil olduğu 24 ülke arasındaki ikili ticaretin mercek altına alındığı rapora göre; ihracatını artırmak isteyen şirketler küresel ekonomik ve politik dalgalanmaların küresel mal ticaretini yavaşlattığı bir ortamda hizmet ticaretinin sunduğu fırsatları kullanabilir.

2030 yılında 37 trilyon dolara ulaşması öngörülüyor. Küresel hizmet ticaretinin ise yıllık ortalama %7’lik bir büyüme ile 2030 yılında 12,4 trilyon dolar olması bekleniyor. Uluslararası mal ve hizmet ticareti verilerinin analiz edildiği raporda, işletmeler arası (B2B) ve bilişim teknolojileri (ICT) hizmet ihracatlarının, küresel hizmet ticaretinde büyümenin lokomotifi olacağı tahmin edilirken, Türkiye’nin jeopolitik konumunun sağladığı avantajla hizmet ihracatı gelirlerinde aslan payının turizm ve ulaşım sektörlerinden gelmeye devam etmesi öngörülüyor.

Türkiye ekonomisine yön verecek faktörlere dair öngörüler de içeren rapora göre; hane halkı tüketimi büyümenin lokomotifi olmaya devam ederken; politik ortam, yatırım ve ihracat potansiyeli üzerinde etkilerini sürdürecek. Raporda yurt içi tasarrufların düşük olması, istihdam ve ürün piyasalarındaki kısıtlar ve eğitim sisteminin kalitesi gibi faktörler uzun vadede Türkiye ekonomisinin önündeki zorluklar arasında yer alıyor.

Türkiye’nin toplam ihracatında hizmet ihracatı payının 2030 yılında %27’ye yükselmesi öngörülüyor. 2015 yılında 47 milyar dolar olarak gerçekleşen hizmet ihracatının 2030’da yıllık ortalama %7,5 büyüme ile 139 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Rapora göre; Türkiye’nin 2030’da en çok hizmet ihraç edeceği ülkelerin sırasıyla Almanya, Çin, Birleşik Krallık, Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin olacağı tahmin ediliyor.

Hizmet ihracatında lider Almanya olacak

Orta Doğu ve Kuzey Afrika ikinci ana pazar olacak

HSBC Dış Ticaret Tahmin Raporu’na göre küresel mal ticaretinin yıllık yaklaşık % 6 büyüme ile

18

HSBC Grubu’nun Dış Ticaret Tahmin Raporu’na göre, Türkiye’nin hizmet ihracatının yıllık % 7,5 büyüme ile 2030 yılında 139 milyar dolara yükselmesi bekleniyor.

Raporda; Türkiye’nin gerçekleştirdiği mal ihracatında, endüstriyel makine ve taşımacılık ekip-

manlarının önümüzdeki yıllarda da ön planda olması bekleniyor. 2021-2030 arasında endüstriyel makine ve taşımacılık ekipman ihracatlarının toplam ihracat büyümesine katkısının % 33’e yükseleceği ve dış ticareti domine etmeye devam edeceği öngörülüyor. Öte yandan maden üretimindeki artış ile birlikte maden ürünleri ihracatının tekstil ve ahşabın yerini alacağı ve toplam ihracat büyümesinde dördüncü en büyük sektör haline geleceği tahmin ediliyor. Rapora göre; Türkiye’nin mal ihracatındaki bu değişimler, Asya’daki büyük gelişmekte olan ülkelere yapılan endüstriyel ve madeni ürün ihracatının yükseliş göstermesi ile birlikte gerçekleşecek. Avrupa’nın 2030 yılına kadar olan süre içerisinde Türkiye’nin ana ihracat rotası olmaya ve mal ihracat gelirlerinin yarısından fazlasını oluşturmaya devam edeceği öngörülüyor. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın ise 2021-2030 yılları arasında Türkiye’nin toplam mal ihracat gelirlerinin yaklaşık %20’sini oluşturarak ihracatta en önemli ikinci bölge olmayı sürdüreceği tahmin ediliyor. 2030 yılında Türkiye’nin mal ihracatında en büyük paya sahip ülkelerin sırasıyla Almanya, Birleşik Krallık, Birleşik Arap Emirlikleri, ABD ve Fransa olması bekleniyor.


Bankacılık dışı finans sektörü büyümesini sürdürüyor…

F

inansal Kurumlar Birliği’nin 2016 yılı ilk 9 aylık konsolide verilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Finansal Kurumlar Birliği Başkanı Mehmet Cantekin finansal piyasalardaki dalgalanmalar ve ülkemizin de yoğun olarak etkilendiği bölgesel jeopolitik sorunlara rağmen, Finansal Kurumlar Birliği üyesi şirketlerin reel sektörü desteklemeye devam ettiklerini; ekonomiye sundukları katkıyı artırarak, büyümeyi sürdürdüklerini söyledi. FKB çatısı altında temsil edilen üç sektörün finansal performansına ilişkin bilgi veren Cantekin: “Finansal Kiralama sektörümüzün alacakları geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6,1 artarak 40 milyar TL seviyesine ulaştı. Satıp geri kiralama ürünü sayesinde geçtiğimiz yıl sektörün aktif büyüklüğü gözle görülebilir bir ivme kazanmıştı. Sektörün aktif büyüklüğü son 1 yılda yüzde5,7; öz kaynakları ise yüzde 14,4 oranında büyüdü.

86 Milyar TL’lik ticarete aracılık Faktoring sektörüne baktığımızda; 2016 yılının 3. çeyreğinde işlem hacmi 86 milyar TL; alacakları ise 26.8 milyar TL olarak gerçekleşti. Sektörün aktif büyüklüğü geçen yıla oranla yüzde 9,1’lik artışla 28.7 milyar TL; özkaynakları ise yüzde 7,8 büyüme ile 5 milyar TL olarak gerçekleşti. 62 faktoring şirketi ile faaliyet gösteren sektör, her geçen gün genişleyen ve bugün 96 bini aşan müşterisinin 86 milyar TL’lik ticaretine aracılık etti. Finansman Şirketleri’ne geldiğimizde ise, 2016 yılı 3. çeyrek verilerini yine geçen yılın aynı dönemine göre karşılaştırdığı-

Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri’ni tek çatı altında temsil eden Finansal Kurumlar Birliği (FKB), üç sektörün 2016 yılı 9 aylık konsolide verilerini açıkladı. Konsolide verilere göre üç sektörün 2016’nın ilk 9 ayında 2015’in aynı dönemine kıyasla: • Aktif toplamı yüzde 10,5 artışla 103.577 milyon TL’ye, • İşlem hacmi yüzde 3,1artışla 114.133 milyon TL’ye, • Faaliyet konusu alacakları yüzde 10,7 artışla 92.370 milyon TL’ye, • Özkaynak büyüklüğü yüzde 16,2artışla 15.134 milyon TL’ye ulaştı. • Net kârlılık artışı ise yüzde 13,9olarak gerçekleşmiştir.

mızda; sektörün büyüme ivmesinin devam ettiğini görüyoruz. Sektörün işlem hacmi 2016 yılı 3. çeyreğinde yüzde 15,6 oranında büyüyerek, 15 milyar TL’yi aştı. Aktif büyüklüğü 30.5 milyar TL seviyesine erişirken, mikro kredilerde pazara giren yeni üyelerimizle müşteri sayımız 2 milyona yaklaştı. Alacak büyüklüğü ise 25.7 milyar TL oldu.

2016 yılının 3.çeyreği itibarıyla; Finansal Kurumlar Birliği olarak temsil ettiğimiz bankacılık dışı finans kesiminin toplam finans sektörü içindeki payı; aktif büyüklüğüne göre yüzde 3,9, alacaklara göre yüzde 5,4 ve öz kaynaklara göre de yüzde 4,9’a erişmiş durumda. Yine toplam işlem hacmimizin GSMH içindeki payı da yaklaşık yüzde 7,4 seviyesinde.”

19


NN Hayat ve Emeklilik; hızlı, karlı ve deneyimli

S

igorta sektöründe son dönemde en çok konuşulan konu 2017 Ocak itibariyle hayatımıza giren Bireysel Emeklilik Sistemi’ne otomatik katılım. Herkesi yakından ilgilendiren bu konu nedeniyle, hem vatandaş hem de sigorta sektörü sorulara yanıt arıyor. Sektör Artı Dergisi olarak biz de bu konuda sektörün uzmanlarından ve lider kuruluşlarından NN Hayat ve Emeklilik Satış ve Bankasürans Genel Müdür Yardımcısı Alper Erdinç ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Kendisine şirketin faaliyetleri, otomatik BES katılımı ve sektörün gelişmeleri hakkında sorular sorduk, önemli bilgiler aldık.

Kendinizden ve şirketinizin faaliyetlerinden kısaca bahseder misiniz? NN Hayat ve Emeklilik olarak ağırlıklı Avrupa’da olmak üzere 18 ülkede güçlü varlığa ve 170 yıllık köklü bir mirasa sahip sigorta ve yatırım yönetimi şirketi olan NN Group’un bünyesinde faaliyet gösteriyoruz. Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemi kurulduğu günden beri bu sektördeyiz. Şu anda 900 bin hayat ve emeklilik müşterisine hizmet veriyoruz. Yıllara dayanan tecrübemiz, müşterilerimizin güvenini kazanmada en büyük avantajımız. Yaptığımız her işte, verdiğimiz her hizmette “önemseriz, şeffafız, sözümüzü tutarız” olarak belirlediğimiz değerlerimizi yaşatma hedefiyle çalışıyoruz. Bu doğrultuda, müşterilerimize ayrıcalıklı bir deneyim vadediyor, onlara “Önce Sen” diyoruz. 2017’de hayata geçecek olan Otomatik Katılım uygulamalarında da müşterilerimizin NN’de ayrıcalıklı olduklarını hissettirmeye devam edeceğiz.

Türkiye’de sigortacılık sektörünün, ekonominin gelişmişlik düzeyine göre oldukça geri kaldığı belirtiliyor. Bu görüşe katılıyor musunuz? Türkiye sigortacılık sektörü dünya sigortacılığının neresinde?

20

Ülke olarak, harcama önceliklerimiz, tasarruf kriterlerimiz, ihtiyaçlarımız çok farklı…Türkiye’de tasarruf oranlarına baktığımızda diğer ülkelere kıyasla düşük olduğunu görüyoruz. Dünyada brüt ulusal tasarruf ortalaması % 25 iken, Türkiye’de % 15. Yıllık prim üretiminin GSYH içindeki oranı Avrupa’da % 5 iken Türkiye’de henüz % 1,5. Ancak bu olumsuz değil tam tersine geliştirilecek büyük bir potansiyel olduğunu gösteriyor. Sigorta bilinci arttıkça, yani biz sigorta şirketleri ürünlerimizin avantajlarını şeffaf bir şekilde anlattıkça, müşteriye özel risk analizi ve fiyatlama sundukça sigortalılık oranlarının çok kısa sürede artacağını düşünüyoruz. Bu noktada teknolojiyi süreçlerimize dâhil etmemiz ve müşterinin bize ulaşmasını kolaylaştırmamız da önemli. Zaten sektördeki büyüme hızı da oldukça olumlu.

Türkiye’de pazar küçük ama dünya çapında sigorta devlerinin tamamı boy gösteriyor. Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz? Türkiye’de sigorta pazarı son yıllarda hızlı bir ivmeyle büyüdü, ayrıca tüm yasal düzenlemeler ve devlet teşvikiyle yüksek bir büyüme potansiyeli barındırıyor. Bugün Bireysel Emeklilik Sistemi 6,5 milyonu aşan katılımcı sayısı ve devlet katkısı dâhil 60 milyar lirayı aşan fon büyüklüğüyle önemli bir sektör. Otomatik Katılım uygulamasıyla bu büyüme hızlanacak. 2023 yılında 12 milyon katılımcı ve 400 milyar fon büyüklüğüne ulaşması bekleniyor. Doymamış ve potansiyel barındıran bir pazar olarak hayat sigortası ve emeklilik devlerinin ilgisini çekmesi çok doğal.

Türkiye’de sigorta bilinci yeterli düzeyde oluştu mu? Türkiye’de sigorta bilinci henüz yeterli düzeyde değil. Sigortanın ekonominin vazgeçilmez bir unsuru olduğunu, kendilerinin, sevdiklerinin ve geleceklerini güvence altına almak, yaşam standartlarını hayatları boyu koruyabilmek için sigortanın gerekli olduğunu çok iyi anlatmamız gerekiyor.

BES konusu gündemi oldukça meşgul ediyor. Yeni yıl itibariyle otomatik katılı-

BES, tüm yasal düzenlemelere rağmen Türkiye’deki tüm çalışanlara ulaşmayı başaramamıştı. Otomatik Katılım, BES’in daha yaygınlaşmasını sağlayacak. mın olacağı sektörde bizleri neler bekliyor? BES, tüm yasal düzenlemeler rağmen Türkiye’deki tüm çalışanlara ulaşmayı başaramamıştı. Otomatik Katılım, BES’in daha yaygınlaşmasını sağlayacak. Çalışanlar için, emeklilik dönemlerinde de çalışma dönemlerinde sahip oldukları refah seviyesini koruyabilecekleri ikinci bir emeklilik maaşı elbette çok cazip. Üstelik devlet teşvik ediyor. 1 Ocak 2017 itibariyle devreye girecek sistemde verilen % 25 devlet katkısının yanında ek olarak cayma süresi sonrasında katılımcıların hesaplarına ödenecek olan 1.000 TL tutarındaki ek devlet katkısı tutarı var. Sistem öncelikli olarak 1000 ve üzeri çalışanı olan şirketler ile uygulanmaya başlanacak ancak sonrasında daha düşük çalışan sayılı şirketler de dâhil edilecek.

BES konusunda sizin sunduğunuz avantajlar nelerdir? Günümüze kadar bu alanda beklentilerinizi karşıladınız mı? Müşteriler neden NN’i tercih etsinler? Çünkü biz hızlı, karlı ve deneyimliyiz. Müşterilerimize ayrıcalıklı hizmet sunuyoruz, yüksek getiri kazandırıyoruz ve kolay ulaşılıyor, kolay anlaşılıyoruz. Kârlıyız, çünkü 30 Kasım 2016 itibarıyla son 10 yıllık fon performansına bakıldığında sektör ortalamasının % 4 üzerinde getiri elde ettik. Son 5 yıllık performansımıza bakıldığında da altından % 16, Euro’dan % 1,7 ve vadeli mevduattan % 4,5 daha fazla kazandırdığımızı görüyoruz. Müşterilerimiz; internet şubemiz, mobil şubemiz, sesli yanıt sistemimiz ve sosyal medya hesaplarımız ile bize 7/24 ulaşabiliyorlar ve tüm işlemleri kolayca yapabiliyorlar. Müşterilerimizin hayatını kolaylaştırmak ve ayrıcalıklı olduklarını hissettirmek istiyoruz ve bu doğrultuda “Önce Sen Dünyası” adı altında bir sadakat programı geliştirdik. BES katılımcısı ya da İyi Yaşa Hayat Sigortası’na sahip müşterilerimiz için hazırlanan bu programda, konut yardım hizmetlerinden check-up paketlerine, ambulans hizmetinden havaalanı transferine, araç kiralamadan hobi indirimlerine kadar birçok beklentiye cevap veriyoruz.

Yaşanan ekonomik gelişmeler sektörü nasıl etkiliyor? Son dönemdeki ekonomik gelişmeler sistemden çıkışların oranında artışa sebep oldu. Fon karmalarında değişiklik talepleri ve sözleşmelerdeki tahsilatsızlık artıyor. Ama yine de BES’e olan ilgilinin arttığını ve sektörün büyüdüğünü söyleyebiliriz.


Sektörde gelecek gördüğünüz branşlar, alanlar hangileridir? Odaklanacağınız yeni alanlar olacak mı? Emeklilik, hayat ve sağlık branşlarının gelecekte daha fazla üretim içinden pay alacağını düşünüyorum. 1 Ocak 2017’de yürürlüğe girecek olan Otomatik Katılım ile bireysel emeklilik sektörünün hız kazanacağı inancındayız. Bildiğiniz gibi Otomatik Katılım, Türkiye’de çalışanların tasarruf oranını artırmak için atılan çok önemli bir adım. Biz NN Hayat ve Emeklilik olarak, NN’in bu konuda sahip olduğu global deneyim ve uzmanlığı ile Otomatik Katılım için hazırız. Bu konuda da her zaman olduğu gibi yine müşterilerimizin yanında olacak, kolay, hızlı ve güvenilir süreçlerimiz ile onlara en mükemmel müşteri deneyimini yaşatacağız. Öncelikli olarak mevcut durumdaki yüksek fon performanslarımız ve sunduğumuz ayrıcalıklı hizmetleri Otomatik Katılım müşterilerimize de sunmaya devam edeceğiz.

Sektördeki sıkıntıların asıl sebebi sizce ne? Bunun önüne geçmek için çalışmalar yapılıyor mu? Türkiye’deki tasarruf oranlarının dünya rakamlarından düşük olduğundan bahsetmiştim. Bunun en önemli sebebi Türk halkının uzun dönemli tasarruf yapma alışkanlığının olmaması. 10 yıl sistemde kalmayı gerektiren bireysel emeklilik sisteminde erken çıkışlar dikkat çekiyor. Bu konularla ilgili gerekli düzenleme ve adımlar devlet ta-

rafından atılarak tasarruf edilmesi teşvik ediliyor. BES’deki 1 Ocak 2016’dan itibaren geçerli olan düzenlemelerde katılımcılar açısından iki önemli değişiklik var. Bunlardan ilki, kesintilere getirilen sınırlamalar. Bu sistemle birlikte uzun vadede katılımcılardan yapılan kesintiler azaltıldı ve sistem çok daha da avantajlı hale geldi. İkinci değişiklik ise sistemde katılımcıların kaldığı süreye göre değişen fon işletim gider kesintisi iadesi. Bu düzenlemelerle birlikte katılımcıların sistemden sağladığı faydaların artması ve sistemden erken ayrılmaların da önüne geçilmesi hedeflendi. 1 Ocak 2017’de 1.000 ve üzeri çalışanları bulunan işyerleri ile kamuyu kapsayan Otomatik Katılım uygulaması da bu konuda atılmış çok önemli bir adım.

Sigorta sektörünün yetişmiş insan kaynağı sıkıntısı var mı? Siz bu konuda hangi çalışmaları yürütüyorsunuz? NN Hayat ve Emeklilik olarak “önemseriz, şeffafız, sözümüzü tutarız” olarak ifade ettiğimiz değerlerimizi yaşatacak şekilde müşterilerimize hizmet veriyoruz. Müşterilerimize olduğu gibi çalışanlarımıza da “Önce Sen” diyoruz. Verdiğimiz eğitimler de personelin gelişim planları doğrultusunda, onların ihtiyacına yönelik olarak düzenleniyor. Şirket, çalışanlarının bilgi ve beceri ve yetkinliklerini tanımalarına yardım etmekte, gelişme ihtiyaçlarını onlarla birlikte belirlemekte, uygun eğitim prog-

ramları ile bu ihtiyaçların giderilmesine olanak tanımaktadır. Sektörde insan kaynağı sıkıntısı olduğunu düşünmüyorum. Sistem kurulduğundan bu yana sektörde olan uzman arkadaşlarımız ile çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.

Sigortacılığın gelecek 5-10 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kısa ve orta vadede beklentilerinizi açıklayabilir misiniz? Sigorta sektörü hızla büyüyor. Hizmet kalitesindeki artışla birlikte katılımcı sayısı, prim üretimleri ve karlılıklarda da artış bekliyorum.

Sektör Artı Dergisi okuyucularına iletmek istediğiniz bir konu ya da eklemek istediğiniz bir başlık varsa lütfen belirtiniz? NN Hayat ve Emeklilik olarak, Bireysel Emeklilik Sistemi, Türkiye’de uygulanmaya başladığından beri müşterilerimizin finansal geleceklerini güvence altına almalarına yardım ediyoruz. Yürüttüğümüz çalışmalar ve kampanyalarda markamızın uzun dönemli iletişim stratejisinin temelini oluşturan “Önce Sen” yaklaşımını öne çıkarmaya devam edeceğiz. Önce Sen, sadece bir reklam söylemi değil; hayatta öncelik verdiklerimizi, en değer verdiklerimizi korumamız gerektiğini hatırlatmayı ve onları korumak için ne yapmamız gerektiği konusunda yol göstermeyi amaçlayan bir marka yaklaşımı… Bu yaklaşımımızın rehberliğinde müşterilerimize ve iş ortaklarımıza seslenmeyi sürdüreceğiz.

Türkiye İş Bankası’ndan ekonomiye 265 milyar TL İş Bankası’nın Eylül 2016 itibarıyla takipteki kredilerinin toplam kredilere oranı, geçmiş dönemlerde olduğu gibi sektör ortalamasının altında % 2,6 gibi düşük bir seviyede gerçekleşti.

T

ürkiye İşBankası’nın aktif büyüklüğü yılın ilk dokuz ayında yıl sonuna göre % 6,2 artarak 292,9 milyar TL olurken, banka Türkiye’nin en büyük özel bankası unvanını korudu. Bu dönemde bankanın net kârı 3,3 milyar TL seviyesine ulaştı, öz kaynak büyüklüğü de 35 milyar TL’yi aştı. İş Bankası Grubu’nun konsolide aktif büyüklüğü 350,1 milyar TL’ye ulaşırken; nakdi kredileri önceki yılsonuna göre % 7 artarak 207,5 milyar TL, gayrinakdi kredi hacmi 57,8 milyar TL seviyesinde gerçekleşti. Küresel ekonomik büyümenin yavaşladığı, yakın coğrafyada jeopolitik risklerin arttığı ve söz konusu gelişmelerin ülkemizin makroekonomik dengeleri üzerindeki olumsuz etkilerinin hissedilmeye başladığı bir ortamda İş Bankası, kaynaklarının tahsisinde ülke ekonomisine katkıyı önde tutmaya devam etti. Bankanın Eylül 2016 itibarıyla takipte-

ki kredilerinin toplam kredilere oranı, geçmiş dönemlerde olduğu gibi sektör ortalamasının altında % 2,6 gibi düşük bir seviyede gerçekleşti.

Dünya’nın en büyük bankalarından

Gelişmiş teknolojik altyapısı ve alternatif kanallarının sunduğu çok yönlü bankacılık hizmetleriyle yılın ilk dokuz ayında mevduat hacmini önceki yıl sonuna göre % 8 oranında arttırarak 166,1 milyar TL’ye ulaştıran İş Bankası, mevduat dışındaki fon kaynaklarını da etkin bir şekilde kullanmayı sür-

dürdü. Eylül ayı içerisinde 16 ülkeden 29 bankanın katılımıyla, 302 milyon ABD Doları ve 661 milyon Euro tutarında olmak üzere iki dilimli 1 yıl vadeli sendikasyon kredisi temin eden İş Bankası’nın uluslararası piyasalardaki saygınlığı bir kez daha kanıtlandı. The Banker dergisinin hazırladığı dünyanın en büyük 1000 bankası sıralamasında bu yıl da tüm Türk bankaları içerisinde en üst sırada yer alan İş Bankası, %15,8 oranında gerçekleşen sermaye yeterliliği rasyosu ile güçlü mali yapısını korumaya devam etti.

21


Teksan Jeneratör hibrit teknolojisi ile dünyaya açıldı Ürünleri ile 120’den fazla ülkede hizmet veren şirket, hibrit jeneratörünü Bolivya’ya ihraç etti. Türkiye’nin ilk hibrit jeneratörü Bolivya’da şebeke elektriğinin olmadığı baz istasyonunda kullanılacak.

A

r-Ge ve teknoloji yatırımları ile öne çıkan Teksan Jeneratör, TÜBİTAK işbirliği ile geliştirdiği hibrit jeneratörünü Bolivya’ya ihraç etti. Türkiye’nin ilk hibrit jeneratörü hem yurtiçi hem de yurtdışında yoğun ilgi görüyor. Yeni ürünü ile Güney Amerika pazarına Telekom sektöründen giren Teksan Jeneratör, hibrit teknolojisinde sayılı dünya şirketleri arasında yer alıyor. Katma değeri yüksek ve yenilikçi ürünleri ile enerji sektöründe fark yaratan Teksan Jeneratör, hibrit teknolojiler kullanabilen sayılı dünya şirketleri arasında

yer alıyor. Ürünleri ile 120’den fazla ülkede hizmet veren şirket, hibrit jeneratörünü Bolivya’ya ihraç etti. Türkiye’nin ilk hibrit jeneratörü Bolivya’da şebeke elektriğinin olmadığı baz istasyonunda kullanılacak. Hibrit güç sistemleri, şebeke elektriğinin olmadığı ya da yetersiz olduğu yerlerde önemli bir avantaj sağlıyor. Kullanılacak alana özel projelendirme ile rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları dizel jeneratör ile birlikte kullanılıyor. Sistemde yer alan akülerin yenilenebilir enerjiden dolmasını esas alan hibrit teknolojisi, akülerdeki doluluk belli bir seviyenin altına indiğinde jeneratörü devreye alarak enerjinin sürekliliğini garantiye alıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının devrede olması yakıt tüketiminde yüzde 65’e varan tasarruf sağlıyor.

Özgün içerik yatırım getirdi Melek yatırım ağı BIC Angels, bir milyon TL değerleme ile CEOtudent’a yatırım yaptı. 2015 yılında başarı odaklı içerikler üretme hedefiyle kurulan CEOtudent, aldığı yatırımı sosyal etkileşimi daha yüksek bir içerik portalı haline gelmek için değerlendirecek.

Ü

22

retilen içeriğin büyük bir bölümünün mizah ve eğlence odaklı olduğu Türkiye’de, başarı odaklı içerik üreterek farklılaşmayı başaran CEOtudent, üniversitelilere ve genç profesyonellere zengin bir vizyon ve yaşam biçimi kazandırmayı hedefliyor. Kullanıcılar www. ceotudent.com sitesinden kişisel gelişimden pazarlamaya, kariyerden etkinliklere, girişimcilikten güncel haberlere kadar farklı ve özgün içeriklere ulaşabiliyorlar.

yazılım alanını Onur Zeybek yönetiyor. CEOtudent, 2016’nın üçüncü çeyreğinde yüzde 91’i 18-30 yaş aralığında olmak üzere ortalama 170 bin ziyaretçiye ulaştı. Sosyal medyada ise aylık bir milyon üç yüz bin erişim alıyor. CEOtudent yönetici ekibi dijital alanda yakaladığı bu etkileşimi offline tarafta gerçekleştireceği organizasyonlarla da destekleyerek etkileşim alanını büyütmeyi ve Türkiye’den alacağı güçle Avrupa’ya açılmayı hedefliyor.

Kurucusu Yağmur Avvurur’un Genel Yayın Yönetmenliğini üstlendiği CEOtudent’a, Satış, Pazarlama ve Kurumsal İletişimi’ni yönetici ortaklardan Emre Can Durmaz,

Maddi manevi destek söz konusu CEOtudent kurucusu Yağmur Avvurur, Türkiye melek yatırım ağları arasında öncü olan BIC Angels’ın maddi desteğinin yanında

manevi desteğini de çok önemsediklerini belirterek, bu birlikteliğin CEOtudent’i çok daha profesyonel bir sürece dahil edeceğini düşündüklerini vurguladı. Avvurur, BIC Angels’ın özellikle Anlatsın.com, Lala Eğitim gibi yatırımlarıyla eğitim, kariyer alanındaki tecrübesinin CEOtudent’a da pozitif bir şekilde yansımasını beklediklerini ifade etti. BIC Angels kurucusu Dr. Joachim Behrendt, CEOtudent’ın yarattığı içeriklerin üniversitelilere, girişimcilere ve genç profesyonellere bir yaşam rehberi niteliği taşıdığını belirtti. Behrendt, CEOtudent’in ürettiği içeriğin, görsel yaklaşımının Y kuşağı için de önemli bir iletişim aracı olduğunun altını çizdi.


İnternetten alışveriş oranı hızla artıyor Dünyada ‘internette gördüm, gittim fiziksel mağazadan aldım’ diyenlerin oranı 1’e 4... Yani online 1 lira ciro yaparken, online’da görüp offline’da alanların yarattığı ciro 4 lira. Türkiye’de bu oran daha da yüksek, 1’e 6...

T

ürkiye’de online alışveriş denince akla ilk gelen markalardan olan Hepsiburada’nın Ticari Grup Başkanı Emre Ekmekçi, e ticaret ve perakende sektörleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Türkiye’de kullanıcıların günde ortalama dört saatlerini internette geçirdiklerini belirten Ekmekçi, “Türkiye’de günde ortalama yarım saat internetten alışverişe ayrılıyor. Kullanıcılar internette gördüğü ürünü gidip mağazadan alıyor” dedi. E ticaret sektörünün 2015 yılına kıyasla bu yıl %35 büyüdüğünü belirten Ekmekçi, gerçek pe-

dünyadaki gelişmiş pazarların yakalanabilmesi için sektörün yüzde 100’ün üzerinde büyümesi gerektiğini söyledi. rakendecilerin de katılmasıyla %35’te tıkanan sektör büyümesinin %100’leri göreceğini belirtti. Sektörden ayrı olarak %110’luk büyüme yakaladıklarını belirten Ekmekçi, aylık ziyaretçi sayılarının 60 milyon, müşteri sayılarının 7 milyon ve ürün gamlarının da 3 milyona yakın rakamlarda olduğunu belirtti.

Günde ortalama yarım saat internet alışverişine ayrılıyor

Türkiye’de e-ticaretin son 7-8 yıldır aynı ivmede gittiğini, sektörün yıllık büyüme oranının ortalama yüzde 35 olduğunu anlatan Ekmekçi,

Hepsiburada Ticari Grup Başkanı Ekmekçi, Türklerin, günde ortalama yarım saatlerini internette alışverişe harcadığını belirterek, amaçlarının Türkiye’de internetten satışına izin verilen her türlü ürünü satmak olduğunu, bu nedenle kendilerini sınırlamadıklarını ifade etti. Ekmekçi, Hepsiburada’ya gelen bir müşterinin sitede ortalama 8,5 dakika vakit geçirdiğini ifade ederek, ticaretlerinin yüzde 40’ının elektronik ürünlerden geldiğini, bu anlamda ikinci sırada “anne-bebek”, üçüncü sırada ise “hazır-giyim ve kişisel bakım” ürünlerinin olduğunun altını çizdi.

Kadın parasını giysiye, erkek elektroniğe harcıyor

A

vantajix.com’un kadın ve erkeğin online alışveriş alışkanlıkları üzerine yaptığı araştırmaya göre, her 100 kadından 72’si yılda en az bir kez giyim eşyası, 100 erkekten 55’i de elektronik-bilgisayar ürünleri satın alıyor. İnternet kullanıcısı kadınların yüzde 32.9’u; erkeklerin ise yüzde 35’i online alışveriş yapıyor. Kadın

ve erkeğin online alışveriş sepetlerinin içerikleri farklılık gösterirken, her 100 kadından 38’i de yılda en az bir kez internet üzerinden otel-seyahat harcaması yapıyor. Kadınların online alışverişte en fazla satın aldıkları bir diğer

ürün ise ev eşyası oluyor. 100 kadından 25’i yılda en az bir kez ev eşyası satın alırken, gıda, kitap-dergi-gazete, elektronik-bilgisayar ürünleri de kadınların online alışveriş sepetlerinde sıkça yer alan ürünler arasında bulunuyor.

23


Girişimcilerin Zorluklarla Başa Çıkabilmesi için 5 Temel Öneri

W

eb tabanlı ön muhasebe uygulaması olarak hizmet veren ve Wired Dergisi’nin seçtiği ‘Europe’s 100 HottestStartups’ listesinde iki yıl üst üste yer alan Paraşüt’ün Kurucu Ortağı Sean Yu, tecrübelerinden yola çıkarak girişimcilik serüveninde kaçınılması gereken hatalar hakkında önerilerde bulundu.

1. Kaynakların kısıtlı olmasına takılmayın

Kaynaklarınızın kısıtlı olması az şey başarabileceğiniz anlamına gelmez. Bu durum çoğu zaman karşılaştığınız sorunlara yaratıcı çözümler bulmanıza neden olur. İyi bir girişimci karmaşık sorunlara yaratıcı çözümler bulabilendir. Aslında bu sebeple kaynakların başlangıçta kıt olması ilerisi için size disiplin ve hareket kabiliyeti kazandırabilir. Unutmayın, girişimcilik kıt kaynaklarla büyük işler başarmak demektir.

2. Soruna değil çözüme odaklanın

Girişimcilikte hepimizin ortaya çıkma nedeni bir soruna çözüm bulmamız. Odaklandığınız soruna çözüm ararken başka sorunlarla karşılaşmak ise çok normal. Her sorun aslında sizin için yeni bir

24

fırsatın kapısını aralıyor olabilir. Kaynaklarınızın kıt olması gibi, deneyiminizin de sınırlı olması sorunlar karşısında başınızı biraz ağrıtabilir. Fakat unutmayın, siz aştığınız sorunlar üzerinde ekibinizi ve projenizi yükselteceksiniz. Bu yüzden soruna değil, çözüme odaklanın.

3. Ekip kurma işini aceleye getirmeyin Ekip kurmayı iki aşamalı düşünebilirsiniz. İlk aşama yola çıkarken ortaklarınızı seçmenizdir. Ortaklarınızı seçerken şu üç kuralı aklınızdan çıkarmayın ve emin olana kadar “Doğru ortağı buldum” demeyin:

Ortağınız sizin için tamamlayıcı olmalı. Birlikte çalışma becerinizi test etmiş olmalısınız. Toplantılara ve etkinliklere katılarak tanışabildiğiniz kadar insan ile tanışıp doğru insanı bulduğunuzdan emin olmalısınız. İkinci aşama ise, beraber çalışacağınız ekibinizi seçmeniz. Bireysel olarak yetenekli, donanımlı insanlarla beraber çalışmak tabii ki önemli. Daha önemli olan ise, bir ekip olarak başarılı ve uyumlu çalışabilmektir. Bu yüzden bireysel yeteneklere değil, ekibinizi tamamlayacak çalışma arkadaşları bulmaya odaklanın.

Ekibinizle birlikte çalışırken doğal akış içinde uyumu yakalayın ve ortak bir hedefe kilitlenin. Silikon Vadisi’ni kendinize örnek alıp, start uplarla ilgili her şeyi araştırarak öğrenebilirsiniz. Rollerinizi her bir çalışanın güçlü yönlerine göre belirleyerek daha çok iş çıkarabilir, birbirinizin fikirleri üzerine çalışarak herkesin diğerlerinden bir şeyler öğrenmesini sağlayabilirsiniz.

4. Sorunları karmaşıklaştırmayın

İyi bir girişim, büyük bir soruna basit ve sade bir çözüm sunabilendir. Tek bir sorunu olabilecek en iyi şekilde çözün. Bunun için de insanların önünde duran büyük ve karmaşık sorunları olabildiğince kolaylaştırın ve insanlara tekrar gösterin, tabii ki çözümünüzle beraber!

5. Sabırlı olun ve kolay vazgeçmeyin

Kararlı ve sabırlı olun. Start up kurmak bugüne kadar karşılaştığınız en büyük zorluk. Hiçbir start up bir gecede gerçekleşen bir mucize değildir. Neyle karşılaştığınızın hiç bir önemi yok, çok çalışın ve zorlukları kararlılıkla aşın! Sonucuna önce siz şaşıracaksınız sonra da diğer insanlar.


25


Büyükekşi; ekonomimiz durgunluğunu atacak Son çeyrekte yüzde 2,5-3 civarında bir büyüme bekliyoruz. Gelecek yıl da net dış ticaretin büyümeye pozitif katkı vermesi ile yine birçok gelişmiş ekonomiden daha yüksek büyüme rakamlarına ulaşacağımıza inanıyoruz. İndiğimiz gibi çıkacağız.

T

ürkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı ekonomide 3.çeyrekte yaşanan yüzde 1,8 daralmaya ve 2017 yılına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ekonomideki daralmanın çok olumsuz olmadığına, bardağın dolu tarafına bakmak gerektiğine dikkat çeken TİM Başkanı Büyükekşi, “Son çeyrekte yüzde 2,5-3 civarında bir büyüme bekliyoruz. Gelecek yıl da net dış ticaretin büyümeye pozitif katkı vermesi ile yine birçok gelişmiş ekonomiden daha yüksek büyüme rakamlarına ulaşacağımıza inanıyoruz. İndiğimiz gibi çıkacağız” dedi. Büyükekşi, Türkiye ekonomisinin 27 çeyrek boyunca art arda büyümesinin, yerel ve küresel tüm direnç ve olumsuz gelişmelere rağmen ne kadar sağlam temeller üzerinde durduğunun bir göstergesi olduğunu belirtti. Bu

yılın 3.çeyreğinin ise her şeyin üst üste geldiği bir dönem olduğunu vurgulayan Büyükekşi, “Rusya ile yaşanan sorunlar ve terör olayları nedeniyle turizm sektörü tarihinin en kötü sezonunu geçirdi. Temmuz ayında yabancı turist sayısı yüzde 37 azalırken, ağustosta yüzde 38, eylülde yüzde 33 düştü. Aynı dönemde net dış ticaret büyümeye negatif katkı verdi. Ramazan ve Kurban Bayramları tatilinin uzunluğu sanayi üretimini olumsuz etkiledi. Darbe girişimi sonrası S&P, anlaşmamız olmamasına rağmen acele alınmış bir kararla ülke notumuzu indirdi. Moodys’in eylülde Türkiye’yi yatırım yapılabilir seviyenin altına indirmiş olması, ülkemize ilişkin risk algısını ve iştahını belirledi. Bu gelişmeler büyümeyi tersine çevirdi. Ancak bardağın dolu tarafını görmek gerekir. Bir darbe girişimi atlatmış, hain terör saldırılarına maruz kalmış, uluslararası derecelendirme kuruluşları tarafından notu kırılmış bir ülkeyiz. Buna rağmen gelen veri çok da olumsuz değil” ifadesini kullandı.

2017 büyüme ve ihracatın ivme kazanacağı yıl olacak TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi son çeyreğe ilişkin değerlendirmesinde ise “Ekim ayı sanayi üretim endeksi yıllık bazda yüzde 2 artış gösterdi. Merkez Bankası İktisadi Yönelim Anketi, alınan kayıtlı ihracat sipariş miktarı ile toplam sipariş miktarındaki artış ile olumlu işaretler veriyor. Bu gelişmeler çerçevesinde son çeyrekte yüzde 2,5-3 civarında bir büyüme bekliyoruz” dedi. Büyükekşi, 2017’nin büyüme ve ihracatın ivme kazanacağı bir yıl olmasını beklediklerini vurgulayarak; “Hükümetimizin aldığı önemli kararlar var. Bunlar hem yatırım ortamını hem tüketimi hem de ihracatı olumlu etkileyecektir. Gelecek yıl net dış ticaretin de büyümeye pozitif katkı vermesi ile yine birçok gelişmiş ekonomiden daha yüksek büyüme rakamlarına ulaşacağımıza inanıyoruz” diye konuştu.

Demiryolu sektörü yerli üretim ile ekonomiye katkı sağlıyor

S

ürdürülebilir kalkınma hamlelerinin en önemli halkalarından olan demiryolu sektörü, Türkiye’de üretilen tramvayın yerli ekonomiye katkısıyla dikkat çekiyor. Uluslararası Demiryolu, Hafif Raylı Sistemler, Altyapı ve Lojistik Fuarı - EurasiaRail, yerli projeler ile gelişmeye devam eden demiryolu sektöründeki en son ürün, hizmet ve teknolojileri, sektör profesyonelleriyle buluşturmaya hazırlanıyor. Türkiye’nin lider sektörlerinde lider fuarlar düzenleyen ITE Turkey’nin grup şirketleri arasında yer alan EUF – E Uluslararası Fuarcılık tarafından düzenlenen Uluslararası Demiryolu, Hafif Raylı Sistemler, Altyapı ve Lojistik Fuarı - EurasiaRail; 2 – 4 Mart 2017’de 7’inci kez kapılarını açmaya hazırlanıyor. 30 ülkeden 300 marka ve firmanın yer alacağı fuar;

26

T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ve T.C. Devlet Demiryolları’nın ev sahipliğinde, TÜVASAŞ, TÜDEMSAŞ, TÜLOMSAŞ ve KOSGEB’in desteğiyle düzenleniyor.

10.000’i aşkın profesyonel bekleniyor

Modern dünyayı şekillendiren en önemli sektörler arasında yer alan demiryolu, Türkiye’deki hızlı gelişimini başarılı ile sonuçlanan yerli yatırımlar ile sürdürüyor. Yurt dışından 2,3 milyon avro bedelle ithal edilen tramvayın emsalinin Bursa’da faaliyet gösteren yerli bir firma tarafından 1,6 milyon avro karşılığında üretilmesi, yerli üretimin ekonomiye katkısını gözler önüne seriyor. Dünyanın dört bir yanından üretici ve tedarikçilerin ürün, hizmet ve teknolojilerini sergileyecekleri fua-

rı, 10.000’i aşkın demiryolu profesyonelinin ziyaret etmesi hedefleniyor. Profesyonel ziyaretçilerin sektörün önde gelen üretici firmalarıyla buluşmasını sağlayan, yenilikleri yakından takip etmelerine fırsat sunan EurasiaRail, eş zamanlı düzenlenecek konferans ve seminer programları ile de sektörel bilgi ve deneyim paylaşımı konusunda önemli bir platform oluşturacak.


EkoRE’den Konya’ya güneş enerjisi santrali EkoRE’nin Konya’nın Kulu ilçesinde 75.000 metrekare alan üzerine kurulan güneş enerjisi santrali (GES) faaliyete geçti. 5 MW’lık kurulu güce sahip olan Konya Kulu GES, test aşamasını tamamlayarak Kasım 2016 itibariyle enerji üretimine başladı.

E

koRE, 2017 yılında tamamlamayı hedeflediği beş güneş enerjisi santralinden ilki olan Konya Kulu projesini hizmete soktu. 75 bin metrekare üzerine kurulan ve 5 MW güce sahip bulunan Konya Kulu santralinin ardından yine Konya’nın Akören ilçesinde ve Osmaniye, Antalya, Aydın, Tokat illerinde faaliyete geçecek olan santrallerle birlikte EkoRE’nin enerji üretiminde kurulu gücü toplamda 25 MW’a ulaşacak.Toplam lisanssız GES portföyünü 120 milyon Euro’luk bir bütçeyle 100 MW’a çıkarmayı hedefleyen EkoRE’nin CEO’su Serhan Süzer, küresel hedefleri doğrultusunda yurtdışında da faaliyet göstereceklerini söyledi. EkoRE’nin Konya Kulu’daki santralinde toplamda 19.328 güneş paneli ve 165 inverter bulunuyor. Yılda 8.000 MWh’ın üzerinde elektrik üreterek 2.750 civarında hanenin enerji ihtiyacını karşılayacak olan santral, bir sene içerisinde 5.500 tonun üzerinde karbonun atmosfere salınımını engelleyerek doğaya önemli katkı yapacak.

GES projeleri 25 MW’ın üzerinde EkoRE olarak güneş enerjisi santralleri proje serisine Konya Akören ve Osmaniye Düziçi’nde devam edeceklerini belirten EkoRE CEO’su Serhan Süzer, şu bilgileri verdi: “Devam eden çalışmalarımız arasında toplam 25 MW’ın üzerinde GES projesi bulunuyor. Bu projelerin ilk ayağı olan 5MW’lık Konya Kulu projesinin faaliyete geçmesiyle birlikte şimdi sırada fazlar halinde devreye alacağımız Konya Akören, Osmaniye, Antalya, Aydın ve Tokat illerinde bulunan güneş enerji santrallerimiz bulunuyor.”

Türkiye’den bir dünya markası Serhan Süzer, güneş enerjisi alanındaki yatırımlarının yanı sıra ilk rüzgar enerjisi santralini (RES) İzmit’in Kandıra ilçesinde 5 MW kurulu kapasiteyle kurmakta olduklarını da belirtti: “EkoRE olarak yenilenebilir enerji sektöründe pek çok farklı alanda projeler yapıyoruz ve yalnızca Türkiye içinde değil, küresel çapta da hedeflere sahibiz. Bunun için teknolojiye yatırım yapmaya başladık. Wafer, hücre ve modül süreçlerini kapsayan entegre bir üretim tesisinin temellerini Niğde Bor OSB’de attık. Tek taraflı hücrede minimum %22, çift taraflı (bi-facial) hücremizde de %25’in üzerine çıkacağımız ürünümüz bizi dünya güneş enerjisi konjonktüründe en üst sıralara taşıyacaktır. Hedefimiz Türkiye’den bir dünya markası çıkarmaktır.” Türkiye’nin ilk güneş paneli üretim tesisi EkoRE, Türkiye’nin ilk güneş paneli üretim tesisiyle Niğde’de yüzlerce kişiye istihdam yaratacakAlanında uzun dönemli planlama çalışmalarıyla hareket eden sayılı şirket arasında bulunan EkoRE’nin yenilenebilir enerji sektörüne katkısı güneş ve rüzgar enerjisi santralleriyle sınırlı değil. Sektörde teknolojiye de yatırım yapan EkoRE,

geçtiğimiz aylarda wafer, hücre ve modül üretim süreçleri ile birlikte Türkiye’nin ilk güneş paneli üretim tesisinin inşasına Niğde’de başlamıştı.

Yakın Plan EkoRE Grubu Faaliyetine 2013 senesinin ilk çeyreğinde başlamış, Türkiye’nin yenilenebilir enerji sektöründeki en saygın şirketleri arasında yer alan EkoRE, proje geliştirme, EPC (mühendislik, tedarik ve inşaat) ekibi ile global olarak müşterilerine yenilikçi ve güvenilir yenilenebilir enerji çözümleri sunmaktadır. Başta büyük ölçekli santraller olmak üzere, her ölçekte anahtar teslim modeli ile hizmet veren EkoRE, aynı zamanda kendi GES ve RES portföyüne de yatırım yapmaktadır. EkoRE müşteri odaklı yaklaşımı, deneyimli ekibi ve dünya standartlarına uygun kalite anlayışı ile faaliyet gösterdiği yenilenebilir enerji sektöründe mükemmeliyet standartlarının ölçütü haline gelmeyi ve bunu sürdürmeyi amaçlamaktadır. Bu sene de stratejik olarak teknolojiye yatırım yapma kararı alan EkoRE Türkiye’de ilk defa wafer, hücre ve modül süreçlerini kapsayan Güneş Enerji Paneli üretim tesisi yatırımına Niğde Bor OSB’de başladı.

27


Türkiye’nin yarısı çölleşiyor, çare güneş enerjisinde!

Kuraklık tehdidi yaşayan ülkeler arasında yer aldığımızı vurgulayan Al Gore, Türkiye’nin neredeyse yarısının çölleşme riskiyle karşı karşıya olduğunun altını çizdi.

İ

klim değişikliği konusundaki gerçeklerin ve çözüm önerilerinin canlı yayında masaya yatırıldığı 24 Hours of Reality, 5-6 Aralık’ta tüm dünyada milyonlarca kişi tarafından izlendi. Karbondioksit salınımının en fazla olduğu ülkelerin ele alındığı yayının Türkiye bölümünde söz alan isimler, etkinliği düzenleyen The Climate Reality Project’in kurucusu Al Gore, Yeşilist’in kurucusu ve Climate Reality Project Türkiye Temsilcisi Ergem Şenyuva Tohumcu ve EkoRE CEO’su Serhan Süzer oldu. Konuşmalarda, Türkiye’nin karbondioksit salınımının en fazla olduğu 24 ülke içerisinde, 23. sırada yer aldığı belirtilirken, bu salınımdaki en büyük etkenin enerji kaynaklı olduğu vurgulandı. Doğanın sunduğu imkanların teknolojiyle buluşturulması gerektiğini söyleyen Serhan Süzer ise, Türkiye’nin tüm

28

enerji ihtiyacının Güneş’ten karşılanabileceğine dikkat çekti.

Al Gore: Türkiye’nin yarısı çöl olabilir

Etkinliğin Türkiye saatinde söz alan ilk isim Al Gore oldu. Türkiye’nin sıralamada 23. olduğunu belirten Al Gore, salınımda en büyük etkenin yüzde 73 ile enerji kaynaklı olduğunu söyledi. Elektrik, ısıtma, imalat, inşaat gibi alanlarda salınımın azaltılması gerektiğini belirten Al Gore, Türkiye’nin de imzaladığı Paris Anlaşması ile birlikte önemli adımlar atılacağını ifade etti. Tüm dünya ile birlikte Türkiye’nin de küresel iklimden etkilendiğini ifade eden Al Gore, bu durumun sadece sıcaklığa değil, aşırı yağışlara da yol açtığını anlatırken, Trabzon, Bartın ve Edirne’den sel görüntüleri paylaştı. Kuraklık tehdidi yaşayan ülkeler arasında yer aldığımızı vurgulayan Al Gore, Türkiye’nin neredeyse yarısının çölleşme riskiyle karşı karşıya olduğunun altını çizdi.

Temiz enerji şirketler için maliyet değil, imkan yaratıyor

Yeşilist’in kurucusu ve Climate Reality Derneği Türkiye Temsilcisi Ergem Şenyuva Tohumcu, Türkiye saatindeki ikinci konuşmayı gerçekleştirdi. 2010 yılında Al Gore’dan aldığı iklim eğitiminin ardından Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde iklim lideri olarak seminerler veren Tohumcu, “Türkiye’de temiz enerjiye ge-

çiş başladı. Ancak bunun hızlandırılması için iklim değişikliği konusunda hükümetin ileriye dönük politikalarının önemi büyük. İklim değişikliğinin bir kriz olduğu gerçek ama bu konuda yapılacaklar şirketler için maliyet değil gelir imkanları yaratıyor. Tek yapmamız gereken doğru adımları atmak” dedi.

Serhan Süzer: Güneş potansiyeli olarak Avrupa’da ikinciyiz

Kanaat önderleri, politikacılar, bilim adamları ve uzmanların görüşlerini aktardığı etkinlikte, Türkiye saatinin kapanışını, EkoRE CEO’su Serhan Süzer yaptı. Avrupa’da, İspanya’dan sonra güneş potansiyeli en yüksek ikinci ülke olduğumuzu belirten Süzer, sadece güneş ile ülkenin tüm enerji ihtiyacının karşılanabileceğini söyledi. EkoRE olarak Türkiye’de bu konuda çalışan nadir şirketlerden biri olduklarını ifade eden Serhan Süzer, “Doğa bize böyle bir imkan sunmuşken, bizim de elimizdeki teknolojiyi en iyi şekilde kullanarak güneş enerjisinden faydalanmamız gerekiyor. Ben de cesur bir yatırımcı olarak bu alandaki tüm yatırımımı, bir güneş enerjisi teknolojisi olan Concentrating Solar Power (Yoğunlaştırılmış Güneş Enerjisi) üzerine yaptım. Yaptığımız stratejik çalışmalar ile her yıl kendimizi geliştirerek, sürdürülebilir enerji konusundaki hedeflerimize ulaşacağımıza inanıyorum” diye konuştu.


Cosa ile bu kış %31 oranında tasarruf Herkesin kolayca alıp evindeki kombiye takabileceği ve cep telefonundan yönetilen kablosuz akıllı oda termostat olan Cosa, bu kış evleri akıllıca ısıtarak ceplerin yanmamasını hedefliyor.

D

oğalgaz tüketiminin %22,9’undan sorumlu olan konut sektörüne bakıldığı zaman bireysel ısıtma için kombi kullanılan yaklaşık 10 milyon konutun %72’sinde, kombilerin doğru şekilde kullanılmamasından kaynaklanan gereksiz enerji tüketimi mevcut. Bu yanlış kullanım ile artan doğalgaz faturasını, yeni nesil akıllı oda termostatları önemli bir oranda azaltabiliyor. Termostatların günlük rutinlerimize göre programlanması ile söz konusu tasarruf oranının daha da arttırılması mümkün diyen Türkiye’nin ilk ve Tek Akıllı Oda Termostatı Cosa’nın kurucu ortağı Dr. Emre Erkin konuyla ilgili şunları dile getirdi; “Türkiye’de kombi kullanımında sıkça uygulanan yanlışlar var. Evden çıkarken kombiyi kapatmak, gelince son sıcaklığa ayarlamak gibi doğru bilinen uygulamaların çoğu aslında işe ya-

ramıyor. Tam tersi daha fazla enerji harcamamıza sebep olabiliyor. Teknoloji hızla gelişiyor ve internete bağlı, uzaktan kontrol edilebilen cihaz sayıları hızla artıyor. Akıllı termostatlar da internete bağlı ve mobil uygulamalar ile uzaktan kontrol edilebilen cihazlar olarak, biz evdeyken veya uzaktayken, ev sıcaklığını ve nemini ölçümleyerek, evlerimizin gerektiği zaman ve gerektiği kadar en verimli şekilde ısınmasını sağlıyor.”

Hem maddi hem de çevresel anlamda faydalı Türkiye’de, kombi kullanılan konutlarda doğalgaz tüketiminin 2015 yılı verilerine göre

ortalama 1129 m3 olduğu düşünüldüğünde, %31 oranında tasarruf ile konut başına yıllık ortalama 350 m3, parasal karşılığı olarak yaklaşık 410 TL değerinde bir kazanç sağlandığı görüldü. Bu sayede 10 milyon hanenin toplam tasarrufu yaklaşık 4.5 milyar liraya ulaşarak devlet hazinesine de önemli katkılarda bulunabiliyor. Söz konusu tasarruf miktarı çevre açısından ele alındığında, konut başına yıllık ortalama 350 m3 doğalgaz tasarrufu ile yılda 630 kg CO2 emisyonunun önlenmesi sağlanmış oldu. Bir ağacın yılda ortalama 20 kg CO2’yi absorbe ettiği düşünüldüğünde, yapılan tasarruf ile konut başına 32 ağaca eşdeğer bir etki sağlandı.

Soyak Enerji’den jeotermal yatırımı Soyak Enerji, jeotermal kurulu gücünü yükseltip, 2020 yılsonuna kadar toplam 200 milyon Dolar yatırım yapmayı ve jeotermal alanında toplam 60 mw’a ulaşmayı hedefliyor.

K

onut, enerji, çimento ve döküm sektörlerinde faaliyet gösteren Soyak Holding,enerji alanındaki yatırımlarına bir yenisini daha ekliyor. Soyak Holding bünyesindeki Soyak Enerji, HES yatırımlarından sonra, JES ile yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmaya devam ediyor. Jeotermal yatırımlarına Manisa Alaşehir’de bulunan işletme ruhsatlı sahasında 10,5 MW kurulu güçle başlayan Soyak Enerji, 2018 yılında bu yatırımını devreye almayı planlıyor. Mis 1 Jeotermal Enerji Santrali için, Ağustos 2016 itibariyle üretim lisansı alındı, temel tasarım çalışmaları da tamamlanarak proje finansmanı sağlandı. Türkiye’deki enerji talebinin dünya ortalamasının neredeyse 3 katı hızla artarak 10 sene içinde bugünkü kapasitesinin 2 katı olacağı düşünüldüğünde yapılan her yerli yatırımın sektörde büyük önemi bulunuyor. Bu bağlamda Soyak Enerji, Türkiye’nin 100 milyar dolarlık enerji yatırımı planladığı önümüzdeki 10 yıl içerisinde, sektörde faaliyet gösteren ve ülkenin sürdürülebilir geleceğine yatırım yapan oyunculardan biri olmaya devam edecek.

29


Zeytinyağı anne sütü kadar değerli Boğaziçi Üniversitesi ‘’BÜ’yülü Bir Gün’’ etkinliğine katılan Prof. Dr. Canan Karatay’ın “Beslenme Tuzakları” başlıklı konuşması büyük ilgi gördü.

B

oğaziçi Üniversitesi’nin mezun etkinliği ‘’BÜ’yülü Bir Gün’’ Prof. Dr. Canan Karatay’ı ağırladı. Doğru bilinen yanlışlarla ilgili konuşan Karatay, sağlıklı bir yaşam için, şeker ve ekmekten uzak durulmasını ve bol bol zeytinyağı tüketilmesi gerektiğini söyledi. Sağlıklı olmak istiyorsanız hayatınıza şekeri ve ekmeği sokmayın diyen Prof. Karatay, “Ekmek ve şeker vücudunuzdaki tüm hastalıkların kaynağıdır, yediğimiz, içtiğimiz şekerler, ekmekler ve işlenmiş tüm karbonhidratlar hastalıkların sebebidir” dedi. Sağlıklı bir vücudun ilaca ihtiyacı olmadığını söyleyen Karatay, sağlıklı yağların ve kolesterolün faydalı olduğunun altını çizdi. Canan Karatay, doğal olmayan trans yağların tehlikesine işaret ederken, kalp krizi ve felç nedeni olduğunu söyledi. Bütün kimyasalların, böcek ve tarım ilaçlarının işlem görmüş karbonhidratların, bakım ve temizlik ürünlerinin hastalıklara sebebiyet verdiğini söyleyen Karatay, sigara, hava kirliliğinin, hareketsizlik, aşırı stres, radyasyon ve elektromanyetik kirliliğin de hastalıklara sebep olduğunu vurguladı.

Kaya tuzu ve zeytinyağı

Kaya tuzunun çok önemli bir mineral olduğunu belirten Prof. Canan Karatay, Çankırı’da bulunan Tuz Mağarası’nın önemli bir rezerv olduğunu aktararak kaya tuzunun sağlık için önemli bileşenleri barındırdığını, dünyada kaya tuzu odalarının yapıldığını ve bu odalarda bazı hastalıkların tedavi edildiğini söyledi. Zeytinin, zeytinyağının anne sütü kadar değerli olduğunu belirten Karatay, “Zeytinyağı en sağlıklı meyve suyudur. Zeytinyağının içeriği anne sütünün aynısıdır. Ana sütünde ne varsa zeytinyağında da vardır” ifadelerini kullandı.

30


Bu besinleri tüketen hasta olmuyor

Ö

zellikle sonbahar ve kış aylarına geçişte soğuk algınlığı, grip gibi viral enfeksiyonlara daha sık rastlanıyor. Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Dahiliye Uzmanı Dr. Semiha Kaplan, doğru besinler tüketildiğinde besinlerle bağışıklık sisteminin güçlendirilebileceğini belirtiyor. Grip, soğuk algınlığı gibi viral enfeksiyonlar özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde daha fazla görülüyor. Bağışıklık sistemimizi güçlendirerek, direncimizi arttırarak bu hastalıklarla baş etmemiz mümkün. C vitamini bağışıklık sistemini güçlendiren en önemli vitaminlerin arasında yer alıyor. A ve D vitamini magnezyum ve çinko da vücut direncini artırıyor. Ancak bütün bu vitamin ve mineralleri doğal yollarla yani besinlerle de alabileceğimizi söyleyen Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Dahiliye Uzmanı Dr. Semiha Kaplan, bağışıklık sistemini güçlendiren 10 besini şöyle sıralıyor:

1. Sarımsak: Kanseri önleyici etkisi var

Doğal antibakteriyel, antiviral ve antifungaldir (mantar önleyici). Sarımsak allicin içermekte olup kimyasal bir antikarsinojenik (kanser oluşumunu önleyici) etkisi vardır. Kolesterol ve kan basıncını düşürme etkisi de mevcuttur.

2. Yoğurt: İyi bakterileri vücuda alır Bağışıklık sistemimizin yaklaşık

yüzde 70-80’ini bağırsak florası oluşturur. Bu dengeyi sağlayan “iyi bakteriler” probiyotiklerle vücuda alınır. Probiyotiklerin en önemlileri yoğurt ve kefirdir. Sabahları yiyeceğimiz 1 kase yoğurt bağışıklık sistemimizi güçlendirmemize yardımcı olur. Ayrıca D vitamini açısından da bize destek olur.

3. Ispanak: Hücreleri yeniler

Folik asit, C vitamini, potasyum ve magnezyumdan zengindir ve hücre yenilenmesine yardımcı olur.

4. Brokoli: Karaciğer için faydalı

Kalsiyum, A, C ve E vitamininden zengin olup karaciğer için faydalıdır. Antioksidan etkisi vardır.

5. Turunçgiller: C Vitamini açısından zengin Greyfurt, portakal, limon, lime ve mandalina C vitamini açısından çok zengindir. Kalp hastalığı olan, kan sulandırıcı ilaç kullanan hastaların greyfurtu dikkatli tüketmeleri gerekir.

6. Tarçın: Sindirime faydalı

Doğal antibakteriyel, antiviral ve antifungaldir. Sindirime faydalıdır, kan şekerinin dengelenmesinde olumlu etkileri vardır.

7. Karpuz: Yüksek miktarda likopen içerir

A ve C vitamini, yüksek miktarda likopen içerir. Enfeksiyon, enflamasyon ve serbest radikallerde azalmaya yardımcı olur.

8. Kabuklu deniz ürünleri: Gribe karşı etkili

İstiridye, ıstakoz, yengeç gibi deniz ürünleri bol selenyum içerir ve grip virüslerine karşı beyaz kan hücrelerinin sitokin üretmesine yardımcı olur. Omega-3 yağ asitlerinden zengin somon, uskumru, ringa balığı soğuk algınlığı ve solunum yolları enfeksiyonlarında akciğerleri korur ve enflamasyonu azaltarak yardımcı olur.

9. Kırmızı biber: Sağlıklı cilde yardımcı

C vitamini deposudur, beta-karotenden zengindir. Bağışıklık sistemini güçlendirmesinin yanı sıra sağlıklı bir cilde ve gözlere sahip olmamızı sağlar.

10. Kivi: Hırıltılı solumayı engeller Folat, potasyum, K ve C vitamininden zengindir. Solunum sistemini özellikle soğuk algınlığı sonrası oluşan öksürük, wheezing (hırıltılı soluma) gibi komplikasyonlardan korur.

31


2016’da Google arama tercihlerimiz

Firmanız bir film olsa, soundtrack’iniz nasıl olurdu?

M

ekanlarında herhangi bir müzik çalmak yerine kurumsal kimliğini yansıtan müzikler tercih eden işletmelere profesyonel çözümler sunan SMG ile artık her markanın bir soundtrack’i var! Firma yetkilileri ve SMG’nin uzman kadrosu tarafından belirlenen müzikler, popüler şarkılardan niş türlere uzanan geniş bir seçkiyle markaların ruhunu yansıtıyor.

G

oogle, Türkiye’de ve dünyada en çok aradığımız kelimelerin ve en son trendlerin yer aldığı “2016 Arama Trendleri” listesini açıkladı. Türkiye’de 2016 yılında yapılan aramalarda “Slime nasıl yapılır?”, “Tanka nasıl çıkılır?” ve “Darbe” üst sıralarda yer aldı. Yılın Arama Trendleri 2016’nın Türkiye’de farklı kategorilerden oluşan trend listelerinde kişilerde Aleyna Tilki, dizilerde Kiralık Aşk, yemek tariflerinde “Trileçe” yükselen aramalarda ilk sıralarda yer aldı. Türkiye’de 2016’da arama trendinde yükselme gösterenler ise sırasıyla “EBA – Eğitim Bilişim Ağı”, “Pokemon GO” ve “Darbe” oldu. Google’da 2016 yılında Türkiye’de “Nedir?” sorusuyla aranan ilk üç ifade “Artık Yıl”, ”Güneş Tutulması” ve “Dünya Kadınlar Günü” olurken, “Nasıl Yapılır?” sorusu ise en çok “Slime”, “KPSS Başvurusu” ve “Tanka Nasıl Çıkılır?” konularında soruldu.

Türkiye’de Yükselen Aramalar - İsimler 1 -Aleyna Tilki 2 -Oya Aydoğan 3 -Mustafa Koç 4 -Tarık Akan 5 -Emre Mor 6 -Muhammed Ali 7 -Koray Avcı 8 -Neslihan Atagül 9 -Barış Arduç 10-Kemal Doğulu

Türkiye’de Yükselen Genel Aramalar 1 -EBA - Eğitim Bilişim Ağı 2 -Pokemon GO 3 -Darbe 4 -Altın Fiyatları 5 -Olimpiyatlar 6 -Avrupa Şampiyonası 7 -Kısmetse Olur 8 -Takdir/Teşekkür Hesaplama

32

9 -Dolar Kuru 10- KPSS Başvurusu

Türkiye’de Yükselen Arama – Diziler 1 -Kiralık Aşk 2 -Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz 3 -Aşk Laftan Anlamaz 4 -No: 309 5 -Kara Sevda 6 -Tatlı İntikam 7 - İçerde 8 -Hayat Şarkısı 9 -Cesur ve Güzel 10- Kırgın Çiçekler

Türkiye’de Yükselen Arama- Yemek Tarifleri 1 -Trileçe 2 -Mücver 3 -İstiridye Mantarı 4 -Magnolia 5 -Lazanya 6 -Milkshake 7 -Chia Tohumu Tatlı 8 -Farklı Kahvaltı 9 -Mozaik Pasta 10-Biber Dolması

Nedir?

1 - Artık Yıl 2 - Güneş Tutulması 3 - Dünya Kadınlar Günü 4 - OHAL 5 - Saat Farkı

Nasıl Yapılır?

1 - Slime 2 - KPSS Başvurusu 3 - Tanka Nasıl Çıkılır? 4 - Orkide Bakımı 5 - Cirit Nasıl Oynanır? 6 - Migren Tedavisi

Gün içinde dinlediğimiz müzikleri beğenmemizde, ruh halimiz kadar bu lunduğumuz mekanın da etkisi büyük. Öyle ki, bir eğlence merkezinde duyduğumuz hareketli parça keyfimizi katlarken, aynı şarkı, kitabımızı okumak istediğimiz bir kafede tam tersi etki yaratabiliyor. Dünya markalarından küçük işletmelere kadar 300’ün üzerinde firmaya dijital müzik hizmeti veren SMG’nin profesyonel çözümleriyle her işletme, kendi ruhunu ve lokasyonunu en iyi yansıtan müziklere, yani soundtrack’ine kavuşuyor!

Markanın imajına göre müzikler

Markaların müşterileriyle bağ kurmasında müziğin çok önemli bir adım olduğunu söyleyen SMG Yönetim Kurulu Üyesi Moris Alhale, “Bu bakış açısıyla, şirketlere popüler müziklerden bir alegori yapmanın ötesine geçiyor ve marka imajını yansıtacak müzikal stratejiler oluşturuyoruz. Mottomuz şu: Firmanız bir film olsa, soundtrack’iniz nasıl olurdu? İşletmelerin ruhunu en iyi yansıtacak seçimleri, yenilikçi teknoloji ve müzik yazılımları ile buluşturuyoruz” diyor. İşletmelerin imajına, hedef kitlesine ve ruhuna uygun müzik tarzına, firma yetkilileri ile SMG’nin tecrübeli müzisyenleri ve DJ’leri birlikte karar veriyor. Popüler şarkılardan niş türlere kadar geniş bir seçkiyi markalara özel olarak hazırlayan SMG, güne, saate ve döneme özgü yayın yapma imkanı sunuyor. Örneğin, yılbaşı döneminde yılbaşı müzikleri, sevgililer gününde aşk şarkıları, sabah saatlerinde daha düşük tempolu, hafta sonları daha hareketli şarkılardan oluşan müzik listeleri yayınlanabiliyor.

Lokasyona özel müzik ve anons yayını

Türkiye’de kendi yazılımı ile müzik yayını yapan tek şirket olan SMG, müzik yayınını internet üzerinden değil, depola-çal yöntemiyle tek merkezden yaptığı için, hizmet verilen noktadaki olası bir internet kesintisi yayını etkilemiyor. Müzik içerikleri, markaların isteği çerçevesinde uzaktan erişimle güncellenirken, çok şubeli markalarda her nokta için ayrı müzik ve anons yayını yapılabilmesi de, SMG’nin işletmelere sunduğu önemli bir avantaj olarak dikkat çekiyor.


33


Geleceğimizi düşünen şirketler kazanıyor Şirketler; küreselleşen ekonomik sistemin itici gücü karşısında, sürdürülebilir iş modellerine geçiyor. Bu geçiş; hem ekonomik hem de ekolojik kazanç sağlıyor, yeni nesil Y ve Z kuşağı ise çalışmak için bu şirketleri tercih ediyor.

D

ünyada çok kazanan şirketler, sadece karlılık oranlarına göre değil, sosyal, çevresel, yönetim ve kurumsal sürdürülebilirlik gibi konularda da birbirleriyle rekabet halindeler. “Sürdürülebilirlik” kavramının şirketler açısından önemine değinen Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sungur Bursa; bugüne kadar kısa vadeli bakış açısının, birçok şirketin sonunu getirdiğini, uzun vadeli bakabilen şirketlerin ise hayatta kaldığını söyledi. Yeni iş modellerinin oluşması için geleneksel iş yapış şekillerinin terk edilmesi gerektiğini belirterek, sürdürülebilir şirketlerin bu anlayışla büyüdüğüne dikkat çekti.

Yeni kuşağın aradığı özellikler farklı

İş dünyasının dönüşümünü gerçekleştirmek

34

amacıyla çalışan Sürdürülebilirlik Akademisinin önemli bir hareket olduğunu belirten Murat Sungur Bursa; “Türkiye’de küresel ticarete ve uluslararası bir operasyon ağına dâhil olan şirketler başta olmak üzere, sürdürülebilirlik konusunda bir hareket ve dönüşüm süreci yaşanmaktadır. Türkiye ekonomisinde, sürdürülebilirlik vizyonu ile hareket eden şirket sayısında ciddi bir artış vardır. Sürdürülebilir iş modellerini benimseyen şirketler, sadece kendilerini değil, kendi iş alanlarında bulunan küçük veya büyük ölçekteki tüm şirketleri dönüşümüne katkı sağlamaktadır. Gittikçe daha da büyüyecek bir değişim dalgası içindeyiz. Özellikle yeni nesil olan Y ve hatta artık Z kuşağı sadece kâr odaklı çalışmalar yapan yüksek cirolu şirketleri değil, sürdürülebilirlik kriterleri ile kâr yaratırken aynı zamanda çevresel etkilerini kontrol eden, sosyal

faydayı önemseyen şirketleri tercih etmektedir.” diye konuştu.

Yakın Plan Sürdürülebilirlik Akademisi:

Sürdürülebilirlik Akademisi, sürdürülebilir ve daha yaşanabilir bir dünya için; iş dünyasının geleceğini şekillendirmek; değişim yaratmak ve bu değişimi yönetmek; en yeni gelişmelerin tartışılmasına ve yeni düşünce sistemlerinin oluşturulmasına katkıda bulunmak amacıyla 2009 yılında çalışmalarına başlamıştır. Sürdürülebilirlik Akademisi, sürdürülebilir gelecek ve kalkınma için iş dünyasında sürdürülebilirlik dönüşümünü hızlandırmada öncü olmak misyonu ile ekonomik, toplumsal ve çevresel sürdürülebilirlik ile ilgili bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları yapmak amacı ile kurulmuş kar amacı gütmeyen bir sosyal girişimdir.


TÜYAP Fuarcılık ile MOSDER işbirliğinde düzenlenen İstanbul Mobilya Fuarı (İSMOB) 10-15 Ocak 2016 tarihlerinde TÜYAP Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

Mobilya sektörünün nabzı Tüyap’ta atacak

M

obilya alanında Avrasya Bölgesi’nin en büyük, dünyanın en önemli üçüncü fuarı olan İSMOB, 1015 Ocak 2017 tarihleri arasında TÜYAP’ta 13. kez trendlerin belirlendiği adres olacak. Türkiye’de kendi fuar merkezine sahip tek özel sektör fuarcılık kuruluşu TÜYAP’ın Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER) işbirliğinde gerçekleştireceği fuar, 14 salon ve 120 bin metrekarelik alanda, 1000’den fazla markanın ürünlerini tüketicilerin beğenisine sunacak. İSMOB’da oturma odasından çocuk odasına, yatak odasından ofis mobilyasına kadar 2017’ye damgasını vuracak binlerce yeni ürün ilk kez sergilenecek.

Trend alanında bugün ve yarının mobilyaları ISMOB’da fuar alanının bir kısmı bu yıl “Trend Alanı”na ayrılacak. Hem sektörün hem de ziyaretçilerin keyifli bir buluşma noktası olarak ta-

sarlanan “Trend Alanı” fuara yeni bir soluk katacak. Böylece hem ziyaretçiler, hem de katılımcılar bugünün ve yarının mobilyalarına dair heyecan verici yaklaşımlara şahit olacak. Değişen ihtiyaçlar ve günümüz teknolojisinin hayatımıza soktuğu yepyeni kavramların irdeleneceği alanda, ziyaretçiler ve katılımcı firmalar için eğlenceli ve bilgilendirici aktiviteler gerçekleştirilecek. Ayrıca yine Trend Alanı’nda; mobilya ve tasarım konusunda işin uzmanlarının katılacağı söyleşiler, ünlü isimler ile düzenlenecek sanat etkinlikleri, başarılı bir ev dekorasyonu için yeni fırsatlar ve bakış açılarının anlatılacağı sohbetler gerçekleştirilecek.

6 yurtdışı ofisi, 20 temsilcilik ile tanıtım İSMOB’un TÜYAP ile birlikte sadece Türkiye değil dünya mobilya sektörü için çok önemli bir buluşma noktası olduğuna dikkat çeken TÜYAP Genel Müdürü İlhan Ersözlü, “2016 yılında 12’ncisini düzenlediğimiz fuarda 107 ülkeden

132 bin 476 sektör profesyonelini ağırlayarak önemli bir rekora imza attık. Mobilya sektörünün ve İSMOB’un başarısını bu yıl da artırmak için özellikle tanıtım çalışmalarımıza büyük önem verdik. Dünyanın önde gelen ülkelerindeki ilgili fuar ve makamları ziyaret ederek yakın ilişkiler kurduk” dedi. Türkiye’nin mobilya sektörünün kalbini oluşturan İSMOB’un yurtdışı tanıtım çalışmalarını 1.5 milyar nüfuslu bir coğrafyada gerçekleştirdiklerine özellikle dikkat çeken Ersözlü, şunları kaydetti: “TÜYAP; Kahire, Sofya, Tahran, Moskova, Tiflis ve Üsküp’te faaliyet gösteren 6 yurt dışı ofisi, Almanya, İtalya, İspanya, Fransa, Çin, Tayvan, Hindistan ve Kore’de bulunan 20’nin üzerinde yurtdışı temsilcilik ağı ile ciddi bir uluslararası bağlantıya sahip. Biz de bu önemli network üzerinden İSMOB’u tanıttık. Çalışmalarımızın temelinde Türkiye’den 1-3 saatlik uçuş mesafesinde yaklaşık 60 ülkeyi kapsayan bir strateji yatıyor. İSMOB, 10-15 Ocak 2017 tarihlerinde dünya mobilya trendlerinin belirlendiği adres olacak. Bu nedenle yıl boyunca İtalya, Almanya, Rusya, Suudi Arabistan, İran gibi bir çok ülkeye ziyaretlerde bulunduk. Çok başarılı iş ilişkileri geliştirdik. Dolayısıyla bu seneki İSMOB’dan çok umutluyuz”

Avrupa ülkelerine odaklanıldı İSMOB’un yüzde 10 olan yabancı katılım oranını bu yıl yüzde 30’a çıkardıklarına dikkat çeken Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER) Başkanı İsmail Doğan ise İSMOB’un mobilya sektörü için çok değerli bir organizasyon olduğuna dikkat çekti. Ortadoğu coğrafyasındaki problemlerin mobilya sektöründe ciddi sıkıntılara neden olduğunu vurgulayan Doğan, dolayısıyla kendilerinin Avrupa ülkelerine odaklandıklarını ifade etti.

35


İzmir’in fuarcılık kültürüne güveniyoruz

1

979 yılından bu yana sektörlere hizmet eden Tüyap, yıllardır Türkiye’de ve yurtdışında başarılı fuarlar düzenliyor. Anadolu’da fuar alanlarıyla boy gösteren Tüyap, İzmir’in potansiyelini göz ardı etmedi ve Türkiye’nin 3. büyük kentinde özel buluşmalar organize etmeye başladı. Sektör Artı Dergisi olarak biz de, Tüyap’ın İzmir organizasyonu hakkında özel bir röportaj gerçekleştirdik. Tüyap Ege Bölge Müdürü H. Alp KÖSELİ; gelecek planlamaları, İZMOB, İZWOOD, PlastPak, MAKTEK İzmir Fuarları, İzmir ve Anadolu’ya bakış açılarıyla birlikte önemli bilgiler verdi.

36

PlastPak Fuarı ise Fuarizmir C salonunda Plastik ve Ambalaj Sektöründeki üretici firmalar ile ziyaretçileri bir araya getirecek. PlastPak Fuarı’nda PAGEV (Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı), ASD (Ambalaj Sanayicileri Derneği) ve EGEPLASDER’in (Ege Plastik Sanayicileri Dayanışma Derneği) değerli desteklerini aldık. Ege Bölgesi’nde en büyük Plastik ve Ambalaj Fuarı olmayı hedefleyen PlastPak Fuarı; İzmir’in konumu, kapsamı, bölgesel kimliği ve dinamik yapısıyla sektörünün en önemli ticaret merkezlerinden biri olacak. İzmir’in, sanayi, turistik ve ticari konumunun yanı sıra hedef bölgelere olan stratejik yakınlığı da PlastPak 2017’nin çekiciliğini artıracak.

1- Alp Bey öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Tüyap’ta, 2002 yılında Proje Sorumlusu olarak işe başladım. 2014 yılından bu yana da Tüyap Ege Bölge Müdürü olarak çalışmaya devam ediyorum.

derneklerden de destek almaktadır. İZWOOD Fuarı, AİMSAD’ın (Ağaç İşleme Makine ve Yan Sanayisi İş Adamları Derneği) değerli destekleri ile B Salonu’nda gerçekleştirilecek. Ahşap, orman ürünleri ve teknolojileri sektörlerinde yenilik ve son trendlerin yanı sıra, ağaç işleme makineleri firmalarının en son teknolojili ürün ve hizmetleri sergilenecek. İZWOOD 2017 İzmir Ağaç İşleme Makineleri, Kesici Takımlar, El Aletleri Fuarı’nın katılımcıları arasında; Orman Endüstri Firmaları, Ağaç İşleme Makineleri Firmaları, Yüzey İşlem Makine Firmaları, Birleştirme, Montaj, Ambalajlama Firmaları, Taşıma, depolama, sipariş firmaları, Ahşap ve plastik işleme firmaları, Ahşap artıklarını değerlendirme firmaları, Enerji Tasarrufu ve iklimlendirme firmaları, Ağaç endüstrisi bağımsız mühendislik ve servis hizmeti veren firmalar, Komple tesis talimatları, finans ve leasing firmaları, Ahşap artıklarını değerlendirme firmaları, Makine donanımı sağlayan firmalar yer alıyor.

2- 11-15 Nisan 2017’de İZWOOD, İZMOB, PlastPak fuarları eş zamanlı olarak yapılacak. Bu fuarlar hakkında bilgi alabilir miyiz? 2016 Ağustos sonu itibariyle, İzmir’de yeni projelere imza atmak adına yola çıktık. Bu anlamda ilk olarak 11-15 Nisan 2017 tarihleri arasında İZWOOD (İzmir Ağaç İşleme Makineleri, Kesici Takımlar, El Aletleri Fuarı), İZMOB (İzmir Mobilya Yan Sanayi, Aksesuarları, Orman Ürünleri ve Ahşap Teknolojisi Fuarı) ve eş zamanlı olarak PlastPak’ı (Plastik ve Ambalaj Teknolojisi Makine ve Malzemeleri Fuarı) organize etmek için planlamamızı yaptık. Fuarizmir Uluslararası Fuar Merkezi’nde üretici ve ziyaretçileri bir araya getirmeyi amaçladığımız 2017 tarihli fuarlarımız başta KOSGEB olmak üzere, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZFAŞ, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Odası tarafından desteklenmektedir. Ayrıca bu fuarlarımız sektörel

İZMOB Fuarı’nı da İZWOOD Fuarı ile bağlantılı sektörler olduğu için eş zamanlı ve aynı salonda yapmanın daha doğru bir karar olduğunu düşündük. İZMOB 2017’de mobilya yan sanayi sektöründe faaliyet gösteren firmalarımızı ve ziyaretçilerimizi ağırlayacağız; ahşap, orman ürünleri ve malzemeleri firmaları, mobilya aksesuar firmaları, kimyasal malzeme firmaları, oturma grubu ve yatak üretim malzeme firmaları, üretim alet, ekipman ve yardımcı firmaları, döşemelik kumaş firmaları, hizmet faaliyet firmaları boy gösterecek. Organizasyonumuza ziyaretçi olarak gelecek meslek grupları arasında ise; Mobilya Üreticileri, Orman Ürünleri Firmaları, Mobilya / Dekorasyon Firmaları, Makine Üreticileri, Makine Ekipmanları Firmaları, İnşaat Firmaları, Hırdavat / Nalburiye Firmaları, Mimarlar, İç Mimarlar, Mühendisler, Kimya Firmaları yer alacak.

Kalite ve çeşitlilik açısından Ege Bölgesi’nde, geniş katılımcı profili ile; yeni iş fırsatları yakalama, yeni işbirlikleri kurma, sektörün en son teknolojilerini yakından tanıma ve yeni ürünleri bir çatı altında görme, sektörde faaliyet gösteren dernek, federasyon, STK, üniversite ve bilim çevreleri ile bir arada olma, Plastik ve Ambalaj sektörüne ait bilgi birikiminizi artırma fırsatını yakalamak için Ambalaj ve Plastik sektöründeki ziyaretçilerimizi bu fuara bekliyoruz. 3- 4-7 Ekim tarihlerinde yapılacak MAKTEK İzmir ile ilgili de bilgi alabilir miyiz? Biz MAKTEK Avrasya Fuarı’nı İstanbul’da yaklaşık 50.000 metrekare alanda yıllardır organize ediyoruz. Gerek katılımcılar gerek ziyaretçiler açısından oldukça nitelikli bir fuar. Fuarın, İzmir ayağını da başarı ile yapmak için yola çıktık. Takım Tezgâhları Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TİAD) değerli destekleri ile MAKTEK İzmir, Fuarizmir Uluslararası Fuar Merkezi’nde A ve B salonda yapılacak. Fuarımız yaklaşık olarak 22.500 metrekare alanda açılacak. 2016 yılında MAKTEK Avrasya’yı organize ettik. İstanbul ayağının olmadığı dönemlerde de MAKTEK İzmir gerçekleşecek. MAKTEK İzmir Fuarı’nın kapsamı da oldukça geniş; CNC ve Universal Talaşlı İmalat Makineleri, Sac İşleme Makineleri, Kesici ve Tutucu Takımlar, CAD/CAM, PLM yazılımları, Ölçü Aletleri, Kalite Kontrol Cihaz ve Ekipmanları, Kaynak Kesme Ekipmanları, Kaynak Makineleri ve Yedek Parça, Isıl İşlem Donanımları, Taşıma Sistemleri, Yağlama ve Soğutma Sistemleri gibi alanlarda yeni teknolojileri takip etme fırsatı yakalanacak. 4- İstanbul küresel bir merkez, burada fuarlar daha geniş kapsamlı olarak organize ediliyor. Benzer bir fuarı İzmir’de planladınız? Hedefiniz nedir? İzmir’i seçme sebepleriniz nelerdir? Küresel alanda İstanbul’un bir merkez oldu-


ğu yadsınamaz bir gerçek. Bunu kabul etmemiz gerekiyor. İzmir de fuarcılık kültürüyle kendini bu alanda kanıtlamış bir şehir. Biz İzmir’i seçerken, Türkiye’nin 3. büyük şehri olmasının yanı sıra, büyüme kapasitesini de göz önüne aldık. “Global Metro Monitor 2014” raporuna göre İzmir, dünyanın en hızlı büyüyen 2. Şehri. İzmir’in önemini vurgulayan bu kadar şey varken Tüyap olarak İzmir’e fuar yatırımı yapmamız gerekliydi. Ek olarak, artık üretim İstanbul’dan Anadolu şehirlerine kaydı. İzmir’de bu şehirlerden biri. Fuarlar, bir şehrin gelişmişlik düzeyini etkiliyor. Fuarlar büyüdükçe, üretim ve istihdam artıyor. Ülkemizin ve İzmir’in daha da gelişmesi için elimizi taşın altına koyduk. Ekonomik göstergeleri göz önünde bulundurarak İzmir’in doğru kent olduğuna karar verdik. Başarılı organizasyonlarla İzmir Fuarcılık hayatına bir tuğla da biz koymak amacındayız. 5- Fuarlardaki başarının neye bağlı olduğunu düşünüyorsunuz, dış ve iç faktörleri de göz önüne alarak açıklar mısınız? Fuarcılık ekonomik anlamda, sektöre, ülkeye kısacası ilgili alanlara ivme kazandıran etkinliklerin başında geliyor. Biz burada katılımcı ve ziyaretçi anlamında başarıyı iki grubu inceleme altına alırsak; Katılımcının isteğini ve ihtiyacını çok iyi analiz etmemiz gerekiyor. Katılımcının hedef kitlesine ulaşması, yeni pazarlardan müşteriler ile iletişime geçebilmesi, pazar payını artırabilmesi, marka bilinirliğini güçlendirmesi, bayi - distribütör vb. bulabilmesi, mevcut müşteriler ile iletişimini geliştirmesi önemli. Bunun için katılımcı ile ziyaretçinin nitelikli bir şekilde bir araya geleceği alanları sağlamak için çalışıyoruz. Ziyaretçi bir fuarı ziyaret ederken gerçekten kaliteli; iş yapabileceği iş hacmini kaldırabileceği firmaları görmek istiyor. İşi ve sektörüne uygun ürünleri deneyip, hedef üretici&satıcı firmalarla bir

araya gelebileceği fuarlarda bulunmak istiyor. Biz de onları bir araya getirebilecek fuarlarla; birbirlerine ne kadar bağlayabilirsek o kadar başarılı projeler elde etmiş oluyoruz. 6- Tüyap düzenlediği fuarlar ile birçok sektöre önemli katkılar sunuyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz ve bu katkının artırılması konusundaki çalışmalarınız nelerdir? Tüyap olarak 37 yıldır çeşitli ülkelerde ve Türkiye’nin dört bir yanında fuarlar organize ediyoruz. Her zaman uluslararası arenada Türkiye’nin rekabet gücünü artırmayı hedefledik. Yabancı ziyaretçi anlamında da doğru kişileri Türk firmalarımızla buluşturup, verimli fuarlar organize etmeyi amaçlıyoruz. Bu kapsamda yurt dışı ofislerimiz ile koordineli çalışıyor; alım heyeti programlarıyla nitelikli yabancı ziyaretçileri Türkiye’ye davet ederek katılımcılarımızla fuarda bir araya gelmelerini sağlıyoruz. Bu iletişimde her iki tarafın memnuniyetini sağladığımızda da başarı kendiliğinden gelmiş oluyor. Ayrıca Tüyap olarak inovasyonun gücüne inanıyoruz. Şimdiye kadar yatırımlarımızı hep buna göre yaptık. Bu kapsamda şimdilik İstanbul Fuarlarımızda uygulamaya geçirilmiş bir aplikasyonumuz mevcut. İlerleyen dönemlerde Anadolu’daki fuar alanlarımızda da hayata geçirmeyi planlıyoruz. MyTüyap, Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi, İstanbul’daki güncel ve gelecek fuarların katılımcı, ürün, yerleşim planı ve etkinlik planı gibi bilgilerine erişim sunuyor. Fuarlar hakkında tüm önemli bilgiler bu uygulama sayesinde tek tuşla elinizin altında! Fuarların açılış/kapanış saatleri, yeri, ulaşım alternatifleri, ücretsiz servis saatleri, web sitesi, kapsamı, ziyaretçi ve katılımcı profili gibi bilgilere “Bilgi”

sekmesinden ulaşabilirsiniz. Uygulama içindeki kayıt formunu doldurarak bazı fuarlar için ücretsiz e-davetiyenizi bile almanız mümkün. On binlerce katılımcı, ürün detayı MyTüyap ile parmaklarınızın ucunda. Bu uygulama ile hem katılımcı hem de ziyaretçilerimize daha verimli bir fuar deneyimi sunmak için çalışmalarımızı ve uygulamamızı sürekli geliştiriyoruz. 7- Tüyap’ın önümüzdeki dönemde Ege Bölgesi ile ilgili planlamasında neler var? İzmir’de ve çevresinde bizi bekleyen yeni fuarlar var mı? Çeşitli sektörlerde yeni projeleri düşünüyoruz. Amacımız piyasanın ihtiyacı olan fuarları başarılı bir şekilde organize etmek. Yere sağlam basan projelerle var olmaya devam etmek istiyoruz. Sektörlerin ihtiyacı olan her türlü fuar organizasyonuna talip olma, birikimimiz ve gücümüz var. 8- Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz, iletmek istediğiniz bir mesajlarınız var mı? Biz Tüyap özelinde sadece bölgesel fuarlar yapmak istemiyoruz. İstanbul’da çeşitli başarılı projelerimiz var. İzmir’de de Anadolu’da da tüm Türkiye’ye hitap eden fuarlar organize etmeyi amaçlıyoruz. İzmir özelinde konuşmak gerekirse de; Biz İzmir’in gücünün farkındayız. Fuarcılık kültürünün kökleştiği bir şehirde faaliyet gösteriyoruz. Tüm sektör temsilcilerini ve ziyaretçileri İzmir’de, fuarlarımızda ağırlamaktan onur duyacağız.

Bu röportajın videosu için www.sektorarti.com sitemizi ziyaret edebilirsiniz.

37


World Mill Tech Fuarı Nisan 2018’de Tüyap’ta

W

orld Mill Tech Dünya Değirmen Makineleri Teknolojileri ve Yan Sanayi Fuarı, 100’ün üzerinde yerli üreticinin desteği ile toplam 5 salonda 25.000 metrekare alanda düzenlenecek. Oldukça geniş kapsamlı organize edilecek olan fuarda, katılımcılar hem yerli hem de yurtdışından gelen alım heyetleri ile iş bağlantıları kurma fırsatı yakalayacak. Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan fuar hakkında Proje Grup Başkanı Gökhan Engün ile bir röportaj gerçekleştirdik. Gökhan bey hem Tüyap’ın faaliyetleri hem de fuar hakkında önemli bilgiler paylaştı. 1- Bizi Tüyap’ın yapısı ve faaliyetleri hakkında bilgilendirir misiniz ? Tüyap 1979 yılında kuruldu. Sadece fuarcılıkla ilgilenen özel bir kuruluş. İlk olarak İstanbul’da bir otelde fuarlar düzenleyen kuruluşumuz, daha sonra fuarların büyüyerek gelişmesi nedeniyle, 1996 yılında şu anda Büyükçekmece’de yer alan fuar ve kongre merkezine taşındı. 1996 yılından bu yana burada fuarlarımızı düzenliyoruz. Bursa, Konya, Samsun, Adana ve Diyarbakır’da fuar alanlarımızda çeşitli sektörlerle alakalı buluşmalar gerçekleştiriyoruz. Bunun dışında yurt içinde Ankara, Antalya, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Sakarya, Trabzon’da iletişim ofislerimiz yer alıyor. Yurt dışı ofislerimiz ise Rusya, Bulgaristan, Gürcistan, İran, Makedonya ve Mısır’da.

38

Ayrıca 120.000 metrekare kapalı, 25.000 metrekare açık alanda fuarlarımızı organize ediyoruz. Şu anda Türkiye’deki fuarcılık faaliyetlerinin yüzde 50’ye yakını bizim himayemizde gerçekleştiriliyor. Bunun dışında ISO Belgesini alan ilk fuarcılık firmalarından birisiyiz. Kaliteye önem veren bir firmamız var. Kısacası, Türkiye’de fuarcılık sektörü Tüyap ile birlikte düzenli bir ticari faaliyet olarak ülkenin gündemine girdi. Kuruluşundan 2016 yılına kadar hazırladığı 1.465 yurt içi ve 37 ülkede 170’e yakın yurtdışı fuar ile 114 ülkeden 275.913 firmaya hizmet vermiş ve 179 ülkeden 46.399.122 ziyaretçiye ev sahipliği yapmıştır. Tüyap ayrıca, Türkiye’de kendi fuar merkezine sahip tek özel sektör fuarcılık kuruluşudur. Tüyap Grubu 800’e yakın çalışanı ve 100’ü aşkın meslek örgütü ile uzun vadeli işbirlikleri yaparak fuarlar düzenlemeye devam ediyor. 2- 25-28 Nisan 2018’de World Mill Tech Dünya Değirmen Makineleri Teknolojileri ve Yan Sanayi Fuarı gerçekleşecek. Fuar hakkında bilgi alabilir miyiz ? Sergilenecek ürün grupları nelerdir ? World Mill Tech Dünya Değirmen Makineleri Teknolojileri ve Yan Sanayi Fuarı, 100’ün üzerinde yerli üreticimizin de desteği ile toplam 5 salonda 25.000 metrekare alanda düzenlenecek. Fuarımızın kapsamı oldukça geniş. Un, İrmik, Mısır

Tesisleri, Temizleme ve Tavlama Makineleri ve Ekipmanları, Öğütme Makineleri ve Ekipmanları, Eleme Makineleri ve Ekipmanları, Taşıma ve Paketleme Sistemleri ve Ekipmanları, Elektrik, Otomasyon ve Randıman Sistemleri, Katkı Maddeleri, Bulgur Tesisi, Temizleme ve Ön Yıkama Sistemleri, Pişirme, Soğutma ve Kurutma Sistemleri, Kabuk Soyma Makineleri ve Ekipmanları, Kırma ve Parlatma Makineleri ve Ekipmanları, Sınıflandırma Sistemleri ve Ekipmanları, Ambalajlama Makineleri ve Ekipmanları gibi alanlardan önemli üretici ve uzmanlar katılacak. 3- Dünya genelinde değirmen sektörüne özel çok fazla fuar olmadığını biliyoruz… World Mill Tech Fuarı’nı bu açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz? Dünya’da bu alanı ilgilendiren, bu büyüklükte bir fuar düzenlenmiyor. Daha çok kongre tarzı uygulamalar ve ufak çaplı fuarlar yapılıyor. Dünya’da konusunda bu kadar büyük metrekarede düzenlenen ilk fuar olacak, biz de o nedenle oldukça heyecanlıyız. Katılımcılarımıza ve ziyaretçilerimize; Değirmen Makineleri sektöründeki tüm gelişmeleri daha yakından görme ve gözlemleme fırsatı, yeni iş fırsatları yakalama, yeni işbirlikleri kurma imkanı, yeni ürünleri ve son teknolojileri doğrudan gözlemleme fırsatı, değirmen makineleri ürünlerini karşılaştırarak analiz etme imkanı, sektöründe faaliyet gösteren dernek, federasyon,


2016 yılının en çok aranan ürünleri

STK, üniversite ve bilim çevreleri ile bir arada olma fırsatı, düzenlenen etkinliklere katılarak yeni teknolojiler ve son trendlerden haberdar olma olanağı sunmak istiyoruz. 4- World Mill Tech 2018’de yer almak firmalar ve ziyaretçiler açısından ne gibi avantajlar sağlayacak? 2018 yılında yapılacak olan bu büyük buluşmamızda yurtiçinden ve yurtdışından önemli firmalar ve ziyaretçiler katılacak. Tohum Üreticileri, Uluslararası Hububat ve Bakliyat Alıcıları, Bulgur Fabrikalarının Profesyonel Yöneticileri, Yatırımcıları ve Çalışanları, Un, İrmik, Mısır, Pirinç ve Yem Değirmenlerinin Profesyonel Yöneticileri, Yatırımcıları ve Çalışanları, Hububat İşleme Sektörleriyle Bağlantılı Üretim Yapan Gıda Firmalarının Profesyonel Yöneticileri, Yatırımcıları ve Çalışanları, Hububat ve Bulgur Sektörüyle Bağlantılı Sivil Toplum Kuruluşları ve Mesleki Kuruluşların Başkanları ve Üyeleri, Gıda, Tarım ve Dış Ticaret gibi Konularla İlgilenen Resmi Kurumlarda Görev Yapan Üst Düzey Yetkililer ve Çalışanlar, Eğitim ve Araştırma Kurumlarında Görev Yapan Akademisyenler ve Öğrenciler fuarı ziyaret etmesi beklenen gruplar olacak. Katılımcılarımız ve ziyaretçilerimiz uzmanlık alanları doğrultusunda, B2B görüşmeler yapacak. İşlerine değer katma anlamında önemli adımlar atma şansı yakalayacak. Ayrıca, yurtdışından zengin bir alım heyeti organizasyonumuz olacak. Katılımcı firmalarımız ihracat anlamında yeni bağlantılar elde etme imkanı yakalayacak. Özel iş bağlantıları kurabilecekler. 5- Türkiye’de Değirmen Makineleri sektöründe ihracat önemli bir yer tutmakta... Yurt dışı ziyaretçiler için özel çalışmalarınız olacak mı? Tüyap’ın yurtdışı ofisleri ve temsilcilikleriyle tüm dünyada çalışmalar yürütüyoruz. Satış ve tanıtım

ekiplerimiz, organize edilen ilgili fuarlara giderek, tanıtımlarımızı yapıyorlar. Bunun dışında küresel alanda yer alan dernek ve birliklerle iletişim halindeyiz. Değirmen fuarına da tüm dünyadan alım heyetleri ve ziyaretçilerimiz gelecek. Bunun dışında dış ticaret müsteşarlığı ile de ortak çalışmalar yapacağız. Onlar da ayrıca heyetler getirecek. 6- Fuarlardaki başarının neye bağlı olduğunu düşünüyorsunuz, dış ve iç faktörleri de göz önüne alarak açıklar mısınız? Ekonomik konjonktür de burada önemli bir konu olarak öne çıkıyor. Fuar yapılan sektörde ülkedeki üreticilerin belli bir seviyede olması gerekiyor. Ayrıca fuarlarımızı başarıya götüren pek çok etken var. Üretim kapasitesi ve ürün kalitesi bakımından üst seviyelere ulaşmış yerli firmalarımız, dünyanın pek çok noktasından fuara ilgiyi arttırıyor. Bunun yanı sıra, firmalarımızın ürün çeşitliliği ve sundukları yenilikçi ürünlerin sayısının giderek artması, fuarımıza olan global ilgiyi üst seviyeye çıkartacaktır. Bize düşen ise yerleşiminden, tanıtımına tüm yönleriyle kaliteli bir fuar organizasyonu yaparak bu gücü dünyaya daha iyi bir şekilde duyurmak. Bu konuda fuara olan ilgiyi diri tutan etkenler arasında yer alıyor. Özellikle değirmen sektöründe dünyada Türkiye olarak ciddi bir yerimiz var. Biz de World Mill Tech 2018’de, Tüyap’ın tanıtım gücü ile firmalarımızın üretim gücünü birleştirerek, hem bu alana hem de ülkemize katma değer yaratacak atılımlar yapmak istiyoruz.

T

ürkiye’de e-ticaretin ev sahibi GittiGidiyor üzerinden, 2016 yılında en çok arama yapılan ürünler açıklandı. Teknoloji ürünlerine ilginin devam ettiğini gösteren sıralamaya bazı sürpriz ürünlerin girmesi, GittiGidiyor’u ziyaret edenlerin aradıkları her şeyi bulabildiklerini göstermesi açısından da önem taşıyor. En çok aranan ilk 10 ürün listesinde1. ve 4. sırada Apple’ın iPhone telefonları yer aldı. LG’nin akıllı telefonları 2. sırada Samsung’un akıllı telefonları ise 10. sırada yer buldu. Sıralamada bazı sürpriz ürünlerin yükselişi de dikkat çekti. Bunlardan ilki 3. sırada yer alan bisiklet oldu. Bisikletlerin sağlıklı bir ulaşım aracı olmasının yanı sıra, İstanbul gibi büyük şehirlerde trafikten bunalan insanların bisikletlere yönelmesi ve şehir hayatına uygun katlanır bisikletlere artan ilgi bu ürünü en çok aranan 3. ürün yaptı. Dikkat çeken bir diğer ürün ise 5. sıradaki kol saati oldu. Bu durum özellikle son aylarda moda kategorisi altında yeni mağazalar açan GittiGidiyor’un ortaya koyduğu başarıyı da yansıtıyor. Geçtiğimiz haftalarda GittiGidiyor’da satış yapan markalar arasına Markafoni, Lidyana ve Gardrops gibi modanın önemli markaları da dahil olmuştu. Sıralamanın devamında 6. sırada TV üniteleri, 7. sırada tablet, 8. sırada PS4, 9. sırada ise Zippo çakmak bulunuyor.

Bu röportajın videosu için www.sektorarti.com sitemizi ziyaret edebilirsiniz.

39


Ekonomik durgunluktan kaçan sanal ofise taşınıyor Workinton yeni nesil çalışma alanları ile işletmelere yüzde 90’a varan oranda tasarruf sağlıyor…

K

üresel rekabet, çevresel şartlar ve döviz kurlarındaki hareketlilik, işletmelerin zorluklarla karşı karşıya kalmasına zemin hazırlıyor. Böyle zamanlarda işletme maliyetlerini en aza indirmek isteyen işletmelerin gözdesi sanal ofisler ve hazır ofisler oldu. Ürettiği ürün veya hizmet için fiziksel bir alana ihtiyaç duymayan işletmeler, kira, personel, aidat, elektrik, su ve internet gibi onlarca kalem masraftan kurtuldukları sanal ve hazır ofislerin yolunu tutuyor. Paylaşımlı çalışma alanlarını Türkiye’de yaygınlaştıran Workinton, işletmelerin şehrin en prestijli noktalarında adresi olmasını sağlıyor. Workinton Ceo’su Pınar Massena, 6 ay önceye göre sanal ofis satışlarında yüzde 40‘lık bir artış yakaladıklarını söyleyerek şunları dile getirdi; “Sanal ofis, sınırlı kaynakları olan işletmelerin öncelikle düşünmesi gereken bir adım. Ekonominin daraldığı zamanlar işletmelerin temel amaçlarının sorgulandığı bir dönem oluyor. Bu dönemde de yanında bir sekreter çalıştıran işletme, kira, aidat, elektrik, su, internet vs. yaklaşık 4.000 TL’lik ofis maliyeti ile birlikte yaklaşık 6.000 Türk Lirası harcama yapıyor. Bu çok büyük bir maliyet… Oysa işletmeler Workinton’da ihtiyaçlarına

göre aylık 200 liradan başlayan fiyatlarla bir sanal ofis kiralayabilir. Workinton çalışma alanlarında hergün iş yapabilir, misafirlerini ağırlayabilir, sekreter hizmetlerinden de ücretsiz faydalanabilirler.” Pınar Massena, Workinton kullanıcılarının tüm gün ikramlar için ücret ödemediklerini belirterek, “Workinton üyeleri, çay ve kahvelerini içip diğer ofis sahipleri ile bir network oluşturur, iş ve özel yaşamlarını paylaşabilirler. Workinton’un çalışanlara özel olarak organize ettiği toplantı ve organizasyonlara ücretsiz katılırlar. Üstelik şehrin en prestijli binalarında da adres gösterebilir” şeklinde konuştu.

Sıradan bir ofis ve Workinton karşılaştırması

Kontrat : 12 Ay

Aylık Masraflar Sıradan Ofis (TL) Workinton (TL) Kira 1500 750 Stopaj (%25) 375 0 Su 50 0 Elektrik 125 0 Isıtma/Soğutma 250 0 Aidat 200 0 İnternet 175 0 Yiyecek/İçecek Gideri 150 0 Temizlik Malzemeleri 150 0 Temizlikçi 300 0 Sekreter 1,950 0 Bakım/Onarım/ Öngörülmeyen giderler 200 0 Sermaye, Dekorasyon, Mobilya, Klima, Santral, Ofis ekipmanı, Tadilat / 36 Ay 350 0 Toplam

40

5,675

750


Mobingde farkındalık yüksek, kurumsal önlem yok

T

ürkiye’de Mobing olgusu, 17 Kasım 2016’da Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü’nde 3. Forum Mobing’de ele alındı. Dördüncü Boyut Akademi tarafından Işık Üniversitesi ev sahipliğiyle gerçekleştirilen 3. Forum Mobing’de “Türkiye Mobingle Mücadelede Ne Durumda?” araştırmasının sonuçları açıklandı. Türkiye’de yöneticiler ve insan kaynakları profesyonelleri arasında yapılan araştırma, mobing konusunda farkındalığın yükseldiğini ancak mobing yasaları gereğince yapılması gereken hazırlıklar konusunda kurumların % 90 oranında hazırlıksız olduğunu gösteriyor.

Zorbalık her dönemde hayatımızda

Mobingin her boyutuyla ele alındığı 3. Forum Mobing’in ilk konusu psikolojik boyut oldu. IŞIK Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Yeliz Cantimur, Uzman Psikolog Sibel Tümer ve Çocuk Gelişimi/Eğitimi Uzmanı Psk. Ayşim İncesulu’nun katıldığı panelde mobingin nedenleri ve sonuçları analiz edildi. Ayşim İncesulu şu anda çocuklar arasında çok yaygın olan akran zorbalığının mobingin bir erken dönem biçimi olduğuna ve doğru müdahale edilmezse toplumsal zarara yol açacağını anlattı. Mobing mağdurlarının yaşadığı ruhsal ve fiziksel değişimleri anlatan Sibel Tümer, örgütsel, ailevi, hukuksal, psikolojik ve toplumsal dayanışmanın mağdur için en önemli dayanak olduğunun altını çizdi.

Adli Tıptan çıkan rapor sayısı 700’ü geçti

İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Alkan, adli tıp birimlerinin mobing süreçlerinin tespitinde ve davaya hazırlıkta oynadığı etkin role dikkat çekti. Geçtiğimiz sene

adli tıp başvuruları sonrası yazılan olumlu ve olumsuz toplam rapor sayısının 700’ü aştığını belirten Alkan, adli tıp birimlerine yapılan başvurularda verilen “mobing değildir” raporunun ayrıntılı bilimsel dayanakları olduğunu ve buna rağmen iddia sahiplerinin itiraz etme eğiliminde olduğunu da belirtti.

İşyeri psikoloğu, işyeri hekimi kadar önemli

Kalite Group YK Başkanı Dr. İ. Etem Şanlıer, mobingin iş sağlığı ve güvenliği kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizerek, mobing mağduriyetinin iş kazası oranlarını yükseltici etkisi olduğuna dikkat çekti. İş kazalarında insan faktörünün %90 olduğunu söyleyen Şanlıer, iş yeri psikoloğunun iş yeri hekimi kadar önemli olduğunu belirtti.

Barış kültürü için etik liderlik

İşyerinde barış kültürü yaratmak ve etik liderlik konulu oturumda konuşan Index Group CEO’su Erol Bilecik, mobing konusunu yönetim takımları açısından ele aldı. Kurum içi pozitif kültürün mobingi önleyici etkisine değinen Bilecik, “Bir ekipte kendisinin herkesten daha iyi olduğunu düşünen kimseye yer yoktur” saptamasıyla kurum içi barış atmosferinin bir liderlik becerisi olduğuna dikkat çekti. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğr. Üyesi Prof. Doktor Talat CANBOLAT, Avukat Tufan UZ ve Avukat Nafiye Diker’in katıldığı hukuk panelinin ortak mesajı, çalışanların İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu ile birlikte, sadece mobing tanımı altında değil, eşitsizlik ile ilgili tüm durumlarda itiraz haklarının olduğu yönünde oldu. Arabulucuk mekanizmasının giderek artan adli masrafların önüne geçmek de bir çözüm olduğu, çalışan ve işveren arasındaki anlaşmazlıkların adli ma-

Kurumlara mobing yasaları gereğince yapılması gereken hazırlıklar konusunda ne durumdasınız diye sorduğumuzda %90 gibi büyük bir oranda hiç bir hazırlığımız yok yanıtını alıyoruz. kamlara taşınmadan önce arabuluculuk mekanizması ile çözülmesinin taraflar açısından olumlu sonuçlar doğuracağı belirtildi.

Türkiye mobing ile mücadelede ne durumda?

2007 yılından beri aktif olarak mobing ile mücedele konusunda hizmet veren Dördüncü Boyut Akademi’nin kurucusu Çağlar Çabuk, yöneticiler ve insan kaynakları profesyonelleri arasında yapılan “Türkiye’de Mobingle Mücadele Ne Durumda?” araştırmasının sonuçlarını yorumladı. Araştırmanın 2012 ve 2014 yılı verileriyle karşılaştırıldığında, mobing farkındalık oranlarının arttığını gösterdiğini belirten Çabuk, şunları dile getirdi; “Mobingi bir sorun olarak algılıyor ve kabul ediyoruz. Bu sonuç çabalarımızın bir karşılığı olduğunu gösteriyor. Ancak kurumlara mobing yasaları gereğince yapılması gereken hazırlıklar konusunda ne durumdasınız diye sorduğumuzda %90 gibi büyük bir oranda hiç bir hazırlığımız yok yanıtını alıyoruz. Kuruluşlarda çalışan ilişkilerini düzenleyen bir departman 2012 yılından bugüne önemli bir artış göstermiş ama iki yıl öncesine oranla yeterli bir ivme kazanmamış. Etik yönetmeliğe sahip kurumların sayısı hala % 50’nin altında bu da bize etik değerlerle ilgili farkındalık konusunda hala alınacak yolumuz olduğunu gösteriyor.” Araştırmanın bir başka önemli çıktısı, mobing mağduru kadın sayısında düşüş yaşanırken, erkek mobing mağdurlarının oranında yükseliş olduğu. Çağlar Çabuk bunun toplumsal kodlarla ilgili olduğunu ve artık erkeklerin de mobing mağduru olduklarını yüksek sesle söyleyebilmelerinin sonucu etkilediğini belirtiyor.

41


Özgeçmişle işe girme dönemi kapanıyor

Artık kritik yetenek pozisyonları için özgeçmiş göndererek işe girme devri kapanıyor. Günümüzde CV göndermeden iş bulabilmek daha da önem kazanıyor.

B

ugüne kadar işe girişin en önemli anahtarı olarak görülen iyi okul, dil ve deneyimlerle dolu özgeçmişler rafa kalkıyor. Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Dinçer Atlı, artık yeni mezunlar için okurken ve staj sırasında, deneyimli adaylar içinse iş hayatında kendinizin ya da rakip firmanın yöneticileri tarafından fark edilmesi başarılı bir kariyere kapı araladığını söyledi. Atlı, bugün artık dünyanın büyük küresel işletmelerinde organizasyon yapılarının giderek basıklaşması ve hiyerarşik kademelerin giderek azalmasının çalışanların kariyer yollarındaki ilerleyişlerinde dikey kariyer hareketlerini de gittikçe sınırladığına dikkat çekti. Atlı şöyle devam etti; “Artık şirketlerde kritik yetenek adı verilen şirket karlılığına katkısı yüksek insanların doldurduğu pozisyonların önemi ve cazibesi dikey kariyer yolları ile sunulacak faydalardan daha önemli.”

42

Geleceğin liderleri nasıl olacak? İş hayatında başarılı olmak isteyen bir çalışanın öncelikle işletmenin istediği genel ve fonksiyonel yetkinlikleri taşıması gerektiğine değinen Yrd. Doç. Dr. Dinçer Atlı, terfi söz konusu olduğuna buna ek olarak gerekli özellikleri ise şöyle sıralıyor:“Terfi söz konusu olduğunda; özellikle inovatif düşünceye sahip olmak, inisiyatif sahibi olabilmek, iyi iletişim becerileri, lisan bilmek, ikna gücü, empati, pratik zeka, çözüm odaklılık, ekip çalışmasına uyum, vizyon sahibi olmak, liderlik, öngörü, sorumluluk duygusu, başarı yönelimi ve iç motivasyon gibi özellikler geleceğin liderlerinin sahip olması gereken özelliklerin başında geliyor.” Yetenekli çalışanları geleceğin yönetici pozisyonlarına taşıyacak bir diğer özelliğin ise “ilişki yönetimi” diğer bir deyişle networking olduğunu kaydeden Atlı, “Burada kastettiğim insanların kalbine dokunan ilgi ve karşılıksız

iyilikler ile bina edilmiş dostluklara sahip olabilmektir. İş dünyasında başarılı ve cazip kariyere sahip insanların en iyi yaptığı şeylerden biri budur. Eskilerin deyimiyle insanlar ile özel bir hukukunuzun olmasıdır” dedi.

Terfi için farklı özellikler gerekli Günümüzde artık terfi etmek için çok çalışmak ve işi çok iyi yapmanın yeterli olmadığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Dinçer Atlı, sözlerinin şöyle sonlandırdı; “Bugün çok çalışmaktan ve işi iyi yapmaktan çok daha önemli olan şirket için bir değer yaratabilmektir. Bu süreçte çok bilgi sahibi olmak ve akademik derecelere sahip olmak da terfi için kendi başına yeterli unsurlar değil. Önemli olan çalışanın; ekibine, yöneticisine, şirketine nasıl bir fayda sağladığı ve değer ürettiğidir. Yöneticiler bir çalışanı sadece çalışan istiyor diye terfi ettirmez, o kişiyi somut başarısı ve potansiyelini dikkate alarak sunduğu fayda oranında terfiye layık bulur.”


43


Y kuşağı gelecek için yurtdışına yöneliyor ‘Expat Explorer’ anketine göre; Y kuşağındaki yabancı çalışanlar kariyerlerine yön vermek ve yeni alanlarda gelişmek için yurt dışına yöneliyor.

H

SBC Grubu’nun 190 ülkeden 26 binin üzerinde yabancı çalışanın görüşünü alarak gerçekleştirdiği ‘Expat Explorer’ anketi, ülkelerin sunduğu kariyer fırsatları, finansal getiri imkânları, yaşam standardı ve güvenliği, aile dostu bir çevre gibi konularda çarpıcı bulgular ortaya koyuyor. Bu yıl 9.’su gerçekleştirilen anket, yabancı çalışanlara ilişkin dünyanın en büyük çaplı ve uzun soluklu araştırması olma özelliği taşıyor. Anketin sonuçlarına göre; 18-34 yaşları arasındaki (Y kuşağı) yabancı çalışanların yaklaşık dörtte biri (% 22) yurt dışına taşınmada kariyerlerine yön verme ve yeni amaçlar edinme isteğinin etkili olduğunu belirtiyor. 34-54 yaşları arasındaki yabancı çalışanlarda bu oran % 14 iken, 55 ve üzeri yaşlardaki yabancı çalışanlarda ise % 7’ye düşüyor. Bununla birlikte Y kuşağındaki yabancı çalışanların yeni mücadeleler bulma arayışında olduğu görülüyor. Bu gruptaki katılımcıların her beşinden ikisi (% 43) farklı bir deneyim için yurt dışına yöneldiğini belirtirken, bu

44

oran 34-54 yaşları arasındaki yabancı çalışanlarda % 38’e, 55 ve üzeri yaşlardakilerde ise % 30’a iniyor. Ankete göre; Y kuşağındaki yabancı çalışanların yaklaşık yarısı (% 49), yurt dışında yaptıkları işi kendi ülkelerindekine göre daha tatmin edici buluyor.

Ekonomik getiriler Singapur’u öne çıkarıyor Anketin sonuçlarına göre Singapur, yabancı çalışanlara sağladığı finansal getiri, kariyer fırsatları ve yaşam kalitesi bakımından geçen yılın ardından bu yıl da birinci sırada yer aldı. Singapur’daki yabancı çalışanların % 62’si ülkenin, kariyerlerinde ilerleme kaydetmek için iyi bir yer olduğunu belirtirken, yine aynı oranda yabancı çalışan, ülkeye taşınmalarının ardından kazançlarının arttığını dile getiriyor. Küresel olarak bakıldığında ise; ankete katılan yabancı çalışanların % 43’ü yaşadığı ülkeyi kariyerinde yükselme imkânı bakımından iyi bir yer olarak tanımlarken, % 42’si de kazancının ülkeye taşınmasının ardından arttığını ifade ediyor. Singapur’daki yabancı bir çalışanın yıllık ortama geliri 139 bin dolar iken, küresel ortalama 97 bin dolar seviyesinde. Bununla birlikte küresel bazda yılda 200 bin doların üzerinde gelir elde eden yabancı çalışanların oranı % 11 seviyesindeyken, Singapur’daki yabancı çalışanların yaklaşık dörtte biri (% 23) yılda 200 bin dolardan fazla gelir elde ediyor.

Singapur’daki yabancı çalışanların % 66’sı ülkenin kendi memleketlerine kıyasla daha yüksek bir yaşam standardı sunduğunu söylüyor; küresel olarak bu oran % 52 seviyesinde. Öte yandan ülkedeki yabancı çalışanların % 75’i eğitim kalitesinin kendi memleketlerindekinden daha yüksek olduğunu dile getirirken, küresel bazda bu ortalamanın % 43 olduğu görülüyor. Expat Explorer 2016 Anketi - Yabancı çalışanların en çok tercih ettiği ülkeler 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10.

Singapur Yeni Zelanda Kanada Çek Cumhuriyeti İsviçre Norveç Avusturya İsveç Bahreyn Almanya

Yurt dışında çalışmak finansal hedeflere ulaşmayı hızlandırıyor Yabancı çalışanların pek çoğu uzun vadeli finansal hedeflere ulaşmada yurt dışında çalışmanın etkili olduğunu dile getiriyor. Ankete katılan her beş yabancı çalışandan ikisi yurt dışına taşınmanın emeklilik için birikim yapma (% 40) veya gayrimenkul satın almadaki (% 41) süreci hızlandırdığını ifade ederken, katılımcıların yaklaşık üçte biri de (% 29) yurt dışında yaşamanın çocuklarının eğitimi için daha hızlı birikim yapmaya imkân sağladığını dile getiriyor.


Tatilde bile iş peşimizi bırakmıyor Trafikte, öğlen arasında ve hatta tatilde bile işten uzak kalamadığı için çalışanlar; tablet, akıllı telefonlar, USB bellek, harici bellek, powerbank gibi teknolojik ürünlerden de vazgeçemiyor.

A

vansas.com’un satış verilerine ve saha araştırmalarına dayanarak yaptığı son araştırması tatilde bile işten kopamadığımızı ortaya koydu. Araştırmaya göre çalışanlar tatilde işlerini takip etmeyi sürdürüyor. Kadınlar işlerini akıllı telefonlar üzerinden kontrol ederken, erkekler bilgisayarlarını yanlarından ayırmıyor. Kadınlar, mobil cihazlarını iş dışında gündemi ve sosyal medya hesaplarını takip etmek için kullanıyor. Erkekler ise tatile bilgisayarsız çıkmıyor. Kadınla-

ra oranla daha fazla bilgisayar kullanan erkekler, işin yanı sıra bilgisayarlarından gündemdeki haberleri takip ediyor, banka/ finans işlemlerini gerçekleştiriyor.

Ortak noktada teknoloji yer alıyor Mobiliteden vazgeçemeyen kadınların satın aldığı ürünlerin başında akıllı telefonlar ve powerbank taşınabilir şarj cihazları geliyor. Erkeklerde ise bu sıralama akıllı telefon ve bilgisayar olarak değişiyor. Kadınlar ağırlıklı olarak usb bellek kullanır-

ken, erkekler harici hard disk’lere daha fazla rağbet ediyor. Daha pratik, çantada taşınabilecek kadar hafif ve farklı aksesuarlarla şıklıklarına uyarlayabildikleri tabletleri bilgisayarlara tercih eden kadınların aksine erkekler “Önce bilgisayar, sonra tablet” diyor. Araştırma sonuçlarına göre kadın ve erkeklerin buluştuğu en önemli nokta ise teknolojiden uzak kalamamaları… Her iki tarafta tatilde cep telefonu veya bilgisayardan uzakta bir gün bile geçiremeyeceklerini söylüyor.

Teknoloji kategorisinde en çok satılan ürünler (Cinsiyete göre) Kadın

Erkek

Telefon Telefon için powerbank USB Bellek Tablet Bilgisayar

Telefon Bilgisayar Telefon için powerbank Taşınabilir Hard Disk Tablet

45


İnternetsiz hayat panikletiyor! Çocuk, genç ve yetişkinler için bağımlılığa dönüşen teknoloji cihazları ve internet ile bireyler, ilişkileri gerçek dünyadan daha çok sanal dünyada yaşamaya başladı.

oluyor. Elektrik kesildiğinde internete giremeyen, televizyon izleyemeyen insanlar paniklemeye başlıyor. Sosyalleşmeyi sanal ortamda oluşturan birey, elektriklerin kesilmesi ve sanal ortama girememesiyle yalnızlık hissediyor ve huzursuz olmaya, panik yaşamaya başlıyor.”

T

eknoloji bağımlılığı günlük hayatı olumsuz etkiliyor. Teknoloji cihazlarını ve interneti kullanamamanın bireyde stres ve endişeye yol açtığını söyleyen Üsküdar Üniversitesi NPISTANBUL Hastanesi’nden Uzman Psikolog Ahmet Yılmaz, “Bağımlılıkta görülen maddeye ulaşılamadığında ortaya çıkan huzursuzluk ve endişe hali, aynı şekilde internete girilemediğinde ya da teknolojik alet kullanılamadığında da kaygıya neden oluyor” dedi.

İnternete giremeyince panik başlıyor

Üsküdar Üniversitesi NPISTANBUL Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Ahmet Yılmaz, teknoloji cihazlarını ve interneti kullanamamanın bireyde stres ve endişeye yol açtığını belirterek, şunları söyledi: “Bağımlılıkta görülen maddeye ulaşılamadığında ortaya çıkan huzursuzluk ve endişe hali, aynı şekilde internete girilemediğinde ya da teknolojik aleti kullanılamadığında da kaygıya neden

46

Çocuklar, arkadaşlarıyla dışarıda vakit geçirmeli

Yılmaz, yetişkinlerden farklı olarak teknolojinin içine doğan çocukların, gerçek hayattaki sosyalleşmeyi öğrenemeden sanal alemde, oyunlarda, sosyal paylaşım sitelerinde sosyalleşmeyi öğrenmeye çalıştıklarına da dikkat çekerek, “Sanal alem, sosyo-kültürel anlamda önemli bir alternatif haline gelmiş durumda. Evde teknolojinin başından hiç kalkmayan ve bu sebeple arkadaş edinemeyen bireyler, aynı zamanda sanal alemde birçok arkadaşa sahip olabiliyor. Bu arkadaşlarla ise oyun ve benze-

ri siteler aracılığıyla ilişkiler kuruyorlar” dedi.

Çocuklara kullanımla ilgili sınırlama getirilmeli!

Uzman Psikolog Ahmet Yılmaz, ailelere ise “Çocuklarınıza küçük yaşlardan itibaren teknolojik alet kullanımı ile ilgili sınırlar getirin. Onları sosyal aktivitelere yönlendirin. Arkadaşları ile dışarıda vakit geçirmesi için yönlendirin ve cesaretlendirin” tavsiyelerinde bulundu.


47


Tuna Ofis’ten iş yaşamını değiştiren tasarımlar

ve ofis beklentilerini karşılayan tasarım ve modayla buluşturuyoruz.

4- İmalat parkınız hakkında bilgi verir misiniz?

Silivri-Kınalı’da, 55 bin metrekare kapalı alanda faaliyet gösteren üretim tesisimizde; ahşap ve metal üretim hattı, toz boya tesisi, sofa ve koltukların üretildiği döşeme hatları ve cilahane bölümleri bulunuyor. Tesisin metal bölümü yılda 120 bin adet işlenmiş parça, ahşap bölümü ise 900 bin metrekare ahşap işleme kapasitesine sahip. Modern cila tesislerinde ise elektrostatik toz boya hattında 180 bin metreküp alüminyum, sac işleme ve arıtma yapılıyor.

5- Firmanızı diğer üreticilerden farklı kılan özellikler nelerdir?

Markamızı farklılaştıran unsurların başında, alternatif çözümlerimiz geliyor. Günümüz iş hayatında, özellikle Y kuşağının etkisi yoğun bir şekilde görülüyor. Ofis dinamikleri ve beklentiler farklılaştı. Bu noktada kumaş, renk ve döşeme seçenekleriyle kişiselleştirilen ürünlerimizi ergonomi ile buluşturarak, iş hayatına modern, keyifli ve sağlıklı bir yaklaşım getiriyoruz. “Bugünün ofis yaşamı, bugünün tasarımı” mottosuyla fark yaratan tasarımlar sunan Tuna Ofis, 1970 yılında Tuna Çelik markasıyla yola çıktı. 1982 yılında şirketin ulusal bir marka olma kararının ardından Ankara’da ilk showroom mağazası hizmete girdi. Yarım asra yaklaşan tecrübesiyle, tasarımlar yapan Tuna Ofis Satış & Pazarlama Bölüm Başkanı ve Tuna Girsberger Genel Müdürü G. Mehmet Arda ile bir röportaj gerçekleştirdik. Mehmet Bey hem şirketin gelişim sürecini hem de faaliyetlerini anlattı.

“Bugünün ofis yaşamı, bugünün tasarımı” mottosuyla fark yaratan tasarımlar sunuyoruz. Özellikle de ofis koltuklarında ergonomi ve fonksiyonellik konusunda oldukça iddialıyız ve geniş bir ürün yelpazesine sahibiz. Ürün gamımızda; çalışma/misafir koltukları, çok amaçlı koltuklar, lounge, yönetici ofisleri, operasyonel gruplar, toplantı masaları, sofalar, sehpalar ve depolama sistemleri bulunuyor. Böylesine geniş bir koleksiyon sunarak çok farklı sektörlere hitap edebiliyoruz.

1- Firmanızdan ve kendinizden bahseder misiniz?

3- Ürünlerinizin tasarımında nelere dikkat ediyorsunuz?

Tuna Ofis, 1970 yılında Tuna Çelik markasıyla İstanbul’da kuruldu. 1982 yılında alınan ulusal bir marka olma kararının ilk yansıması olarak Ankara’daki showroom hizmete girdi. Türkiye’de ofis mobilyaları sektöründe, yabancı ortaklı tek kuruluşuz. 1992 yılında İsviçre’nin en köklü şirketlerinden Girsberger Holding AG ile ortaklığa giderek ofis koltuğu üretimine başladık. Bugün Tuna Girsberger olarak, yılda yaklaşık 70 bin adet koltuk üretiyoruz. Tuna Ofis ise, İstanbul Altunizade, Silivri’nin yanı sıra Ankara, İzmir ve Riyad’da bulunan showroomlarıyla hizmet veriyor. Kendimden bahsedecek olursam da, Tuna bünyesine 1997 yılında Tuna Girsberger Genel Müdürü olarak katıldım ve 2002 yılında bu görevimin yanı sıra Tuna Ofis Pazarlama & Satış Bölüm Başkanlığı sorumluluğunu üstlendim. Halen, her iki görevi de sürdürüyorum.

2- Mobilyacılığın hangi kolunda faaliyet gösteriyorsunuz? Ürün gamınızda hangi ürünler bulunuyor?

48

Bildiğiniz üzere, hizmet sektöründe çalışanların sayısı her geçen yıl artış gösteriyor ve bu kişilerin önemli bir kısmı uzun saatlerini masa başında geçiriyor. Bu durum, hem fiziksel hem de psikolojik birçok rahatsızlığı da beraberinde getiriyor. Kas ağrıları ve omuz, sırt, kalçada yaşanan problemler en çok rastlananlar arasında. Burada bizim dikkat etmemiz gereken en önemli konu, kişilerin fiziksel özelliklerine uygun, ergonomik ve ayarlanabilir özelliklere sahip koltuklar üretmek. Bunun yanı sıra, koltuklarda kullandığımız materyallerin de kişi sağlığına uygun olmasına dikkat ediyoruz. Camiro, Swing ve Corpo başta olmak üzere birçok çalışma koltuğumuzda, endüstriyel tıp raporu bulunuyor. Özellikle son yılda ofis hayatları çok değişti, günün önemli bir bölümünün geçirildiği alanlarda, çalışanların iletişimini ve motivasyonunu artıracak tasarım ve mimari çözümlere önem verilmeye başlandı. Biz de bu doğrultuda gerek kullanılan renkler ve malzemelerde farklılaşarak, gerekse tasarımı daha da ön planda tutarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kaliteli mobilya üretimimizi, kişisel tercihleri

6- Ar-Ge planlamanız ve teknoloji kullanımınız hakkında detaylı bilgi alabilir miyiz?

Teknolojinin hızlı gelişimi ofisleri de etkiledi. Son dönemlerde, çalışma alanlarında açık ofis uygulamasına gidilmesi ile ofis mobilyalarında akustik konusu büyük önem kazandı. Özellikle çağrı merkezleri, bankaların operasyon birimleri gibi onlarca kişinin bir arada çalıştığı alanlarda akustik ürünler gereklilik haline geldi çünkü kalabalık ofislerde yaşanan gürültü kirliliği verimliliği büyük ölçüde düşürüyor. Biz de, açık sistemde çalışan kişilere özel alanlar yaratmak için Ar-Ge ekibimizle birlikte çalışmaktayız. Üniversitelerle iş birliği yaparak patentlerini alacağımız akustik ürünler ile iç mimaride yaratacağımız etkinin yanı sıra, görsel anlamda da farklılık getireceğimize inanıyoruz. 2017 yılında da en önemli yatırımımız AR-GE’ye olacak. Tasarıma çok değer veren bir kuruluş olarak AR-GE departmanımızı güçlendirmeye devam edeceğiz. Bu konuda gerek yurt içi gerekse yurt dışı işbirliklerimizi geliştirerek büyütmeyi hedefliyoruz.

7- Küresel alanda faaliyetleriniz var mı? Gelecek planınızda bu alana yoğunlaşmayı düşünüyor musunuz?

Yurt dışında faaliyet gösteriyoruz ve yeni yıl ile birlikte bu pazara ağırlık vermeyi planlıyoruz. Bunun adımlarını geçtiğimiz dönemde attık ve 2016 yılı Nisan ayında Suudi Arabistan’da bir mağaza açtık. Önümüzdeki süreçte Suudi Arabistan’daki mağaza sayımızı artırmayı hedefliyoruz. Tuna Ofis olarak yöneldiğimiz diğer pazar ise Av-


rupa. Şu anda Hollanda’da bir temsilciliğimiz bulunuyor, burayı seçtik çünkü Benelüks çok önemsediğimiz bir pazar. Brexit’e rağmen yine de çok canlı bir pazar olan İngiltere’de temsilciliğimizi kurmak üzereyiz. 2017 hedeflerimiz arasında yer alan Fransa temsilciliğimiz için de görüşmelerimiz sürüyor. Şu anda hedef üretimimizin yüzde 10-15’ini ihracata kanalize ediyoruz. Önümüzdeki dönemde bu oranı kademeli olarak yüzde 35-40’a kadar çıkartmayı hedefliyoruz.

8- Firma olarak ileriye dönük hedefleriniz ve ulaşmak istediğiniz noktadan biraz bahsedelim?

Tasarıma çok önem veriyoruz ve bu paralelde ARGE yatırımlarımızı artırarak devam ettireceğiz. İhracat hedeflerimizi yükselttik. Üretim kapasitemizin yüzde 40’ını ihracata ayırmayı hedefliyoruz. Buna paralel olarak Suudi Arabistan Riyad Mağazamızın yanı sıra yeni mağazalarla bu pazardaki payımızı artırmayı hedeflemekteyiz. Benelüx-İngiltere ve Fransa pazarlarında yapılanma süreci içerisindeyiz ve 2017 yılında bu yapılanmayı tamamlamayı planlıyoruz.

9- 2016 yılı firmanız açısından nasıl geçti? 2017 yılında finansal açıdan beklentileriniz nelerdir?

Sektör olarak 2016 yılına çok olumlu başlamıştık ancak yaşananlar nedeniyle hedefler revize edildi. Her şeye rağmen yılı zarar etmeden kapatıyoruz ve yaşadığımız süreçte bunu sağlamanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Günümüzde ekonomi globalleşti. Ülkenin kendi iç dinamiklerinin yanı sıra, dış dinamikler de etkili olmaya başladı. Dolayısıyla her ülke, global bazdaki hareketlilikten ister istemez etkileniyor. Bu nedenle sadece Türkiye’de değil, dışarıda olabilecek herhangi bir değişiklik, şimdiden tahmin edemediğimiz sonuçlara yol açabiliyor. Yeni yılda, 2016’daki olumsuzlukların yaşanmayacağına inanıyor ve sektörde daralma ya da durağanlık beklemiyoruz. 2017’de sektörde yüzde 8-10 mertebesinde bir büyüme öngörülüyor. Biz de Tuna Ofis olarak yeni yıl hedef-

lerimizi şekillendirdiğimiz bir süreçteyiz. Sektörün üzerinde bir büyüme ile yılı kapatmak istiyoruz.

10- 2017 trendleri hakkında bilgi alabilir miyiz?

Öncelik zamansız tasarımlara verilse de, ofisler de mutlaka trendlerden etkileniyor çünkü kumaşlar, renkler, döşemeler değişiyor. Bizler de her yıl modayı, yurt dışındaki yeni materyalleri takip ediyoruz. Yeni yılın trendi, ofis ürünlerinin teknolojiye entegre olması ve çalışanların motivasyonunu / mutluluğunu artıracak fonksiyonel ürünlerin kullanılması. Son 10 yıla baktığımızda ofislerde canlı renk kullanımı çok daha yoğundu. Yeni yılda da canlı renklerden vazgeçilmeyecek ancak daha soft ve nötr renkler ön plana çıkıyor olacak. Bu da aslında, trafik, gürültü gibi olumsuzluklardan uzaklaşarak dingin bir ruh haline bürünmemize yardımcı olacak. Bekleme / dinlenme alanlarındaki renkli sofalar, metal aksesuarlar ve operasyonel gruplardaki renkli paneller ise, ofislere dinamik bir görünüm kazandıracak.

11- Türk mobilya sektörünün gelişimini nasıl buluyorsunuz? Mobilyacılık sektöründe gördüğünüz eksiklikler ve öz eleştirilerinizi dile getirebilir misiniz?

Sektör olarak üç önemli dönüşüm yaşadık. İlki, küçük ölçekli, sadece ihtiyaca yönelik üretim dönemiydi. Bunu büyük tesislerin kurulması, ardından da ihracat dönemleri takip etti. Altyapı ve üretim sorunlarımızı bu süreçlerde çözdük. Mobilya sektöründe artık dördüncü dönüşümü gerçekleştirmek durumundayız. Bu da, tasarım ve moda dönemidir. Mobilya sektörü olarak, 2,5 milyar dolarlık ihracat ile dünya pazarındaki yerimizi yüzde 1’e çıkardık, daha yukarılara çıkmak için halihazırdaki kaliteli üretimimizi mutlaka tasarımla birleştirmeliyiz. Bunların yanı sıra, ne yazık ki ürün kopyalamanın önüne geçmek, pek de mümkün olmuyor. Ciddi bütçeler harcayarak geliştirdiğimiz ürünlerin kalitesiz kopyaları nedeniyle ciddi bir haksız rekabetle karşı karşıya kalıyoruz. Küçük, orta veya büyük ölçekli şirket olmak, tasarıma önem verilmesi gerektiği gerçeğini değiştirmi-

yor. Az önce değindiğim gibi, önceden mobilyalar, ihtiyaçlar doğrultusunda alınıyordu. Küçük atölyelerde ömürlük mobilyalar yapılır, tasarıma önem verilmezdi. Günümüzde mobilya alım sıklığı da arttı. Kentsel dönüşüm ve inşaat sektöründeki hareketlilik de, pazar payımızı büyüttü. Bu noktada özgünlükten uzak, taklit ürünler yapanlar, bir süre sonra kendileriyle benzer ürünler yapan firmalar arasında kaybolmaya mahkum olacak. Bir diğer önemli sıkıntımız da, vergilerden kaynaklanıyor. Avrupa ve ABD menşeli firmaların büyük bir bölümü, tekstilde olduğu gibi mobilyada da üretimlerini Uzakdoğu’ya kaydırdı. Bu da şöyle bir duruma yol açtı; Avrupa’dan yaptığınız ithalat Uzakdoğu menşeli ise, yüzde 25’lere varan vergi ödemek zorundasınız. Mobilya sektörü olarak, maliyetler açısından bunun olumsuzluklarını yaşamaktayız.

12- İSMOB 2017 Fuarı’na katılım sağlayacak mısınız? Bu fuarda beklentileriniz nelerdir?

Günümüzün çalışma hayatı göz önünde bulundurularak tasarlanan ürünlerimizle İSMOB’da yerimizi alacağız. Ergonomik tasarımlı koltuklarımız, ahşabın sıcaklığını yansıtan masalarımız, açık ofislere yönelik çalışma gruplarımız, dinlenme / karşılama alanlarına renk katan sofalarımız ve modern ofis yaşamının tüm beklentilerini karşılayan ürünlerimiz ile 3. Hol, 324 numaralı stand’da ziyaretçilerimizle buluşmaya hazırlanıyoruz. Suudi Arabistan ile başlayan ve Avrupa’daki temsilciliklerimiz ile dış pazardaki payımızı artırmayı hedeflediğimiz bir dönemde Türkiye’den ve yurt dışından binlerce sektör temsilcisinin katıldığı İSMOB’un önemi bizim için büyük. Bunun yanı sıra, müşterilerimizle bir arada olmak, ürünlerimizi ve kendimizi anlatabilme fırsatını yakalamak da, bu fuarı bizim için önemli kılan unsurların başında geliyor.

49


Filli Boya “Mimar Benim”le evinizin mimarı olun Sektörde bir ilk olarak hayata geçirilen, AppStore’un favori uygulamaları arasında yer alan Mimar Benim; son teknoloji fonksiyonları, yepyeni özellikleri, en trend renk ve kartelaları ile yaşam alanlarınızın rengini belirlemeyi sizler için çok daha kolay hale getiriyor.

F

illi Boya’nın mobil devrimi “Mimar Benim” uygulaması, kullanıcılara yaşadıkları yerin mimarı olma imkânı sunuyor. En son teknolojilerle geliştirilen renklendirme modülü sayesinde sektörde bir ilk olan “Mimar Benim”, kullanıcıların yaşam alanlarını ışık ve gölgelendirme esas alarak gerçeğe en yakın şekilde boyamasına olanak sağlıyor. Gerek görselleri, gerek içeriği, gerek kullanımı açısından Türkiye’nin en çok beğenilen uygulamaları arasında yer alan ve AppStore’un favori uygulamaları arasında bulunan “Mimar Benim”, yaşam alanlarının kolayca ve istenildiği gibi renklendirilmesine imkân tanıyor.

Uygulamanın kullanımı çok kolay

Yepyeni özellikleri sayesinde çok daha kolay ve hızlı bir şekilde yaşam alanlarının yeni renkleriyle görüldüğü uygulamada, yüzlerce renk alternatifinden kolayca faydalanılabiliyor. Mimar Benim aynı zamanda renk uzmanları tarafından

50

önerilen renk tarzları ile uyumlu renklerin denenmesine de olanak sağlıyor. “Mimar Benim” uygulaması, kullanıcıların tercih ettiği dört renklendirme alternatifini kolaj yaparak sosyal medya mecralarında paylaşma ve arkadaşlarından fikir alma imkanı da sunuyor. Ayrıca projenin öncesi, planlanan hali ve uygulama sonrasındaki hali fotoğraf olarak paylaşılabiliyor.

Alışveriş listesi hazırlanıyor, en yakın bayi bulunuyor

“Mimar Benim” uygulaması online ve offline olarak kullanılabiliyor. Beğendiğiniz renkler için ne kadar boya almanız gerektiğini hesaplayan basit “Boya Hesabı” modülü ve projeniz için hangi ürünleri ve malzemeleri ne kadar almanızı gösteren yardımcı “Alışveriş Listesi” sayesinde de ihtiyacınız olan her şey bu uygulamada mevcut. Mimar Benim uygulaması içinde yer alan “En Yakın Bayi” modülü sayesinde en yakın Filli Boya bayisinin iletişim

bilgilerine ve yol tarifine de hemen ulaşmak mümkün. Yardımcı asistan ve nasıl uygulanır videoları Mimar Benim kullanımı konusunda size yönlendirirken, akıcı flat tasarım özellikleri de yenilenmiş yapısının içinde uygulamaya farklılık katıyor.

Uygulama ödüle doymuyor

İlk kez yayınlandığı 2012 yılından bu yana yüz binlerce kez indirilen “Mimar Benim”, Apple tarafından ‘En İyi 10 Türk Uygulama’ arasında gösterildi ve yenilenen yüzüyle AppStore’un favori uygulamaları arasında yer aldı. “Mimar Benim” uygulaması, “Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği” tarafından “En İyi Mobil Cihaz Uygulaması” kategorisinde sektörünün en beğenilen uygulaması oldu ve ödüle layık görüldü. Hollandalı mobil uygulama ölçümleme firması DISTMO’nun raporuna göre Android cihazlarda “Eğlence” kategorisinde “En Beğenilen Uygulamalar” arasında 2. sırada yer aldı. iPadlerde “En Çok İndirilen 10 Eğlence Uygulaması” kategorisinde 6. sırada yerini aldı. MMA Türkiye ve Digital Age’in dergisinin “En Dikkat Çekenler” listesi dekorasyon kategorisinde en iyi uygulama ödülü aldı. Ayrıca Digital Age dergisi Mobile Marketing Association Türkiye (MMA Türkiye) işbirliği ile gerçekleşen “Yılın En Dikkat Çekici Mobil Uygulamaları” araştırmasında boya kategorisinde 1. oldu.


Braas yağmur indirme sistemleri: Estetik, modüler ve uzun ömürlü Estetik Bir Arada

B

raas Çatı Sistemleri, bir çatıda en önemli sorun kaynaklarından biri olan yağış suyunun etkin ve verimli bir şekilde tahliyesine yönelik, birbirinden farklı yapı tasarımlarına hitap edebilecek çözümler sunuyor. Braas’ın her ayrıntısında bir mühendislik çalışması bulunan “Yağmur İndirme Sistemleri”, hem yağış suyunun etkin bir şekilde tahliyesini sağlıyor hem de yapılara estetik bir görünüm kazandırıyor. Braas Çatı Sistemleri, “Bakır”, “Titanyum Çinko”, “PVC 2D” ve “PVC Deco” olmak üzere dört model alternatifini tüketicilerine sunuyor. Bir çatı sisteminin önemli unsurlarından biri olan “Yağmur İndirme Sistemleri”, Braas’ın dünya çapındaki tecrübesi ve mühendisliği ile tüm iklim koşullarına yönelik olarak geliştiriliyor. Braas, malzemelerin sıcaklık değişimlerine bağlı olarak genleşme ve büzülme olasılığını daha tasarım aşamasında ortadan kaldıran, özel esnek birleşim yerlerine sahip modüler bir yapı sunuyor. Böylece, yağış suyunun düzenli akışını engelleyen, kırılan, çatlayan ve yapının estetiğini bozan yağmur dereleri sorunu ortadan kaldırılıyor ve uzun yıllar sorun çıkarmayan dayanıklı çözümler elde ediliyor.

Fonksiyonellik ve

Contalı yapıları ile dere birleşme yerlerinde ek işçiliği ortadan kaldırıyor hem de %100 su sızdırmazlığı sağlıyor. Farklı iklim koşullarına, sıcaklık değişimlerine ve atmosfer etkilerine karşı yüksek direnç gösteren çözümler, uzun yıllar sorunsuz bir şekilde kullanılabiliyor. Braas’ın metal ürün gamında, Bakır ve Titanyum Çinko alternatifleri tüketicilere sunuluyor. %99,9 saf bakırdan üretilen “Bakır Yağmur İndirme Sistemleri”, geleneksel görünümü ve zarafeti ile klasik mimari tarzı yapılara taşırken; Titanyum Çinko alaşımından imal edilmiş olan “Titanyum Çinko Yağmur İndirme Sistemleri” ise patine edilmiş yüzeyi ile çatılara modern bir çizgi kazandırıyor. Braas’ın PVC ürün gamında, geometrik güçlü yapısı, havana kahve renk seçeneğiyle “PVC 2D” ve bakır görünümüyle dikkat çeken “PVC Deco” yer alıyor. Çift cidarlı PVC 2D, çatılarda yağış suyunun tahliyesi sorununu sağlam ve estetik bir şekilde çözüyor. PVC Deco ise, bakır rengi ve estetik görünümü ile öne çıkıyor.

Yakın Plan Braas Çatı Sistemleri Merkezi Almanya’da bulunan dünyanın en büyük kiremit ve çatı sistemleri üreticisi Braas Monier Building Grup, 37 ülkede 100’ den fazla üretim tesisi ve yaklaşık 7735 çalışanı ile sektöründe pazar lideri olarak faaliyet gösteriyor. Türkiye’de Braas markası ile 1998’den beri üretim gerçekleştiren firmanın 36.000 m2 alan üzerine kurulu Gebze tesisleri; tam otomasyonlu üretim tekniği ile dünyanın en teknolojik kiremit fabrikalarından biri olma özelliğine sahip. Tasarım ürünleri ile yepyeni bir çatı sistemi anlayışını hayata geçiren Braas; geniş ürün yelpazesinin yanı sıra danışmanlık ve mühendislik hizmetlerini de en yüksek kalite ile müşterilerine sunuyor.

Farklı iklim koşullarına, sıcaklık değişimlerine ve atmosfer etkilerine karşı yüksek direnç gösteren çözümler, uzun yıllar sorunsuz bir şekilde kullanılabiliyor. 51


Doğuş Lojistik’te MuuM İmzası… MuuM’un tasarladığı Doğuş Lojistik Giriş Saçağı, özgün ve dikkat çekici tasarımıyla hem kurum kimliğine atıfta bulunuyor, hem de bulunduğu alana simgesel bir değer katıyor.

M

uuM, son olarak Doğuş Lojistik Giriş Saçağı’nın tasarımını üstlendi. Şekerpınar bölgesindeki endüstriyel alanları birbirine bağlayan ana arter üzerinde yer alan saçak ve eklenti yapının, fonksiyonel ihtiyaçları karşılayan ve temsil ettiği kurumun genç, dinamik ve inovatif kimliğini simgesel olarak öne çıkaran bir tasarım olması hedeflenmiş. Saçak ve güvenlik binası tasarımında kütlenin ana yolla olan ilişkisi dikkatle kurularak, yayalar için de koruyucu bir örtü oluşturması ve tasarımın bir plastik öğe olarak simgeselleşmesi amaçlanmış. Narin kesitli üç çelik ayak üzerinden başlayarak gökyüzüne doğru incelen bir kesitle yükselen saçak kütlesi, iklimsel etkilere uzun süre dayanıklı olması için alüminyum kompozit malzemeyle kaplanmış. Yapının kütlesinde oluşturulan 1.20x1.20 metre boyutlarındaki ışık boşluklarıyla gün ışığının alt kota ulaşmasına imkan tanınarak, saçak altındaki alanların da doğal ışıktan en üst düzeyde faydalanması sağlanmış. Yüksek kasalı araçların da sorunsuz geçişini sağlamak amacıyla saçak altı kotu 6 metre olarak belirlenmiş. Saçak tasarımında narinlik, elastikiyet sağlamak ve strüktürel avantajlar sebebiyle çelik malzeme tercih edilmiş.

52

Doğuş Grubu ile 1998 yılından beri çeşitli ölçeklerde proje çalışmalarını sürdüren MuuM, firmayla ilk olarak şu anda ING Bank olarak kullanılmakta olan Osmanlı Bankası’nın mimari ve iç mimari projesinde birlikte çalıştı. Takip eden yıllarda grubun çeşitli şirketlerine ofis, eğitim yapısı, satış ve servis tesisleri tasarımları da yapan MuuM, 2007 yılında Bursa’daki Doğuş Otomotion Tesisi’nin tasarımını üstlenerek Doğuş Otomotiv ile işbirliği yaptı. Bu işbirliği Doğuş Otomotiv‘in Türkiye’deki satış ve servis tesislerinin projeleriyle devam etti.


53


Avrasya Tüneli hizmete girdi Boğaz geçişlerinde sağlayacağı ek kapasite ve yolculuk sürelerindeki kısalma ile yılda yaklaşık 52 milyon saat zaman tasarrufu sağlanacak. Avrasya Tüneli’nin araç geçiş ücretlerinden elde edilecek gelirin kamu ile paylaşımı ve ödenen vergiler sayesinde yılda yaklaşık 180 milyon TL devlet geliri elde edilecek.

A

sya ve Avrupa kıtalarını ilk kez, deniz tabanı altından geçen iki katlı karayolu tüneliyle birbirine bağlayan Avrasya Tüneli, 700 mühendis ve 12.000’den fazla kişinin 14 milyon adam/saat çalışmasıyla, planlanandan 8 ay önce tamamlanarak 20 Aralık 2016 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın katıldıkları görkemli bir törenle hizmete açıldı. Konumu, teknik üstünlükleri ve çok yönlü özellikleri ile “tünel inşaatçılığında” çığır açarak dün-

54

yanın ilgisini çeken Avrasya Tüneli, kıtalar arası yolculuğu 5 dakikaya indirdi.

Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu, ATAŞ CEO’su Seok Jae Seo ve davetliler katıldı.

Avrupa yakası Kumkapı tünel girişinde düzenlenen açılış törenine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan ve çok sayıda Bakan, Güney Kore Büyükelçisi Yun-Soo Cho, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Yapı Merkezi Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Arıoğlu, SK E&C CEO’su Yong Chul Choi, ATAŞ

Avrasya Tüneli Müzesi de tamamlandı

Müzede, teknolojinin yanı sıra insan gücünün ve yaratıcılığının ürünü olan bu muhteşem eserin baş döndürücü inşaat süreci, en ileri dijital haritalama teknikleriyle anlatılıyor. Avrasya Tüneli Müzesi, etkileşimli dokunmatik tablolar, sanal-gerçeklik gözlükleri, etkileşimli dokunmatik yüzeyleriyle ziyaretçilerin ilgisini çekecek. Tümüyle sürükleyici “surro-


und vision” projeksiyon ortamında, bu süreci dijital şekilde anlatma teknikleri öne çıkıyor. Avrasya Tüneli’nin ilklerle ve başarılarla dolu nefes kesen hikayesi, 2017’de ekranlara getirilmek üzere bir belgesel filmde de anlatılacak.

İlklere imza atıldı, rekorlar kırıldı

Proje kapsamında 18 stadyumluk beton, 10 Eyfel Kulesi kadar demir kullanıldı. Büyük bir depreme karşı dayanıklılığı artırmak amacıyla monte edilen sismik bilezikler, 106 m derinlikte ve 13,7 m çapta kullanılması ile ‘dünyadaki ilk’ uygulama oldu. 788 olimpik havuz dolduracak kadar kazı yapıldı. 80 bin metreküp segment üretildi. 60 binden fazla deney yapıldı. Tünel yapısındaki yangın motosikleti, özel çekici, yangın ve devriye araçları ile tüneldeki olumsuz olaylara bir kaç dakika içinde ulaşılacak. İş güvenliği kuralları eksiksiz uygulandı ve 14 milyon saatlik toplam çalışma, can kaybı yaşanmadan tamamlandı. Avrasya Tüneli’nin iç mimari ve aydınlatma tasarımlarında, yaklaşım kemerlerinde ve portal girişlerinde, Mimar Sinan’ın eserlerinde yer alan ‘gülbezek’, ‘çarkıfelek’ gibi motif ve çizgilerden esinlenen dış yüzey uygulamaları, eserin içinde saklı mühendislik başarısını ve sağlamlığı dışa vuruyor. Tarihe saygılı tasarım, ‘yeşil’ konsept, kesintisiz ışıklandırma ve akıllı sistemler ile, estetik ve fonksiyonellik en ileri seviyeye ulaştırıldı.

Türkiye ekonomisine büyük katkı

Yüzde 95’ini Türk çalışanların oluşturduğu projede günde 1800 kişiye istihdam sağlandı. Tünel sayesinde yılda toplam 160 milyon TL’lik (38 milyon litre) yakıt tasarrufu sağlanacak. Bu sayede otomobillerden kaynaklanan emisyon yılda 82 bin ton azalacak. Boğaz geçişlerinde sağlayacağı ek kapasite ve yolculuk sürelerindeki kısalma ile yılda yaklaşık 52 milyon saat zaman tasarrufu sağlanacak. Avrasya Tüneli’nin araç geçiş ücretlerinden elde edilecek gelirin kamu ile paylaşımı ve ödenen vergiler sayesinde

yılda yaklaşık 180 milyon TL devlet geliri sağlanacak.

Dünyanın en saygın ödüllerine layık görüldü

Engineering News Record (ENR) ‘2016 Yılının En Başarılı Tünel Projesi’ Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ‘2015 - En İyi Çevresel ve Sosyal Uygulama Ödülü’ Uluslararası Tünel ve Yeraltı Yapıları Birliği (ITA)‘2015 - Yılın Projesi’

55


Akıllı koltuklar hayallerimizin ötesinde olacak

O

tomotiv sektöründeki son gelişmelerin, teknolojik yeniliklerin ve geleceğin trendlerinin ele alındığı 3. Dünya Otomotiv Konferansı, sektörün ileri gelen kuruluşlarını 29-30 Kasım tarihlerinde İstanbul’da bir araya getirdi. Worldwide Partnerships’in organizasyonu ile Assan Hanil’in gold sponsorluğunda düzenlenen konferansta Endüstri 4.0’dan, geleceğin otomobillerine, otomotiv sektöründeki iş gücü yetkinliğinden elektrikli araçlara kadar çok sayıda gündem maddesi ele alındı. Kibar Holding bünyesinde faaliyet gösteren, otomotiv yan sanayine ve tüm ulaşım araçları sektörüne özgün çözümler sunan Assan Hanil’in Genel Müdürü Okan Gedik, konferansta yaptığı konuşmada, teknolojideki trendlerin, otomobiller üzerinde belirleyici bir rol oynadığını, nesnelerin internetine akıllı koltuk sistemlerinin de dahil olacağını söyledi.

Vücut fonksiyonlarımızı takip edecek

Yakın gelecekte otomobillere akıllı koltuk sistemleri entegre edilecek. Ergonomi, kabin içi iklimlendirme, uyarı sistemleri ve yolcu davranışlarına göre senkronize olan akıllı sistemler geliştirilecek. 56

Yakın zamanda akıllı koltuk sistemlerinin hayatımıza daha da nüfuz edeceğini belirten Gedik, oturan kişiyi tanıyan, kalp ritmi, vücut ısısını algılayan, çoklu pozisyon hafızası olan, sesle veya dokunmatik aktivasyon, ortam veya bölgesel akıllı iklimlendirme sistemlerinin otomobillerde kullanmaya başlanacağını anlattı. Gedik, geleceğin teknolojilerinde otomobil kullanıcılarını bekleyen yenilikler hakkında şu bilgileri verdi: “Biyometrik sensör uygulaması ile insan vücudundaki duyuları algılayan sensörler, sürücünün yorgunluk, uyku, kalp ritmi vb. hallerinde uyarı vererek güvenli sürüşe katkıda bulunacak. Klimatik koltuklar, sürücüye konfor sağlarken konsantrasyonunun dağılmasını önleyecek. Şerit takip sistemi, araç şeritten çıktığında sürücüyü koltuğun titremesi ile uyaracak. Akıllı tekstil uygulamaları ile hava alan, terlemeyi önleyen, insandaki statik elektriği alan sistemler hayatımıza girecek. Dijital ekran ile fonksiyon

kontrolü yapılabilecek; koltuğun fonksiyonları dijital ekranda ayarlanabilecek. Bu ekran koltukta, dashboardda ya da telefon uygulamasında bulunabilecek. Konforu ve dikkati arttırma uygulamaları ile göz bebeğindeki büyüme ve küçülmeyi, göz kırpma sayısını ölçen sensörler eklenecek.”

“Sürüşü otomobiller yönetecek”

Otomobil parçalarının bu teknolojilerle uyumlu hale geleceğine işaret eden Gedik, kabin içinde sürücünün müsait olduğu sürenin uzamasıyla birlikte, kabin mimarisinin içerideki ihtiyaçlara göre değişeceğini, artan fonksiyon beklentisi ve enerji verimliliği sebebiyle hafif malzemelerin çok önem kazanacağını belirtti. Gedik, sözlerini şöyle tamamladı; “2023 yılında insanların yüzde 80’i sosyal medya kullanacak. İnternet trafiğinin yüzde 50’si nesnelerin internetinden kaynaklanacak. Buzdolapları, tv’ler, çamaşır makineleri hatta otomobiller internet trafiğini yoğun bir şekilde arttıracak. 2020’lere elektrikli ve hibrid araçlar ile hafif araç teknolojilerinin, 2030’lara ise otonom sürüş ve araç paylaşım teknolojilerinin damga vurması bekleniyor. Öte yandan sürücüsüz sürüş teknolojisine sahip araçlar aynı zamanda birbirleri ile bağlantıda olacaklar. Olası kaza risklerini en aza indirmek amacıyla geliştirilen bu teknolojiye sahip araçlar, birbiriyle iletişim halinde olacağı için, birbirlerinin hızlarını veya sürüş modlarını kontrol edebilecekler; sürücünün dikkati dağılsa bile otomobilin dikkati hiçbir zaman dağılmayacak. Otomobil, sahip olduğu sensörler sayesinde, 360 derece tüm aracın etrafını, yayaların, bisikletlerin, diğer otomobillerin ani manevralarını fark edecek veya öngörebilecek. Biz de Assan Hanil olarak sürekli gelişimi öngören yenilikçi bakış açımız ve yeni teknolojilerimizle geleceğin otomobillerini yaratırken OEM’lerle birlikte çalışmayı sürdüreceğiz.”


Seat otomobil tasarımında sanal gerçekliği kullanıyor

SEAT, son zamanlarda medikal, bilimsel araştırma ve oyun sektörlerinde yaygın olarak kullanılan sanal gerçeklik teknolojisini otomobil tasarımı sürecine uyarladı. Marka, ilk SUV’u ATECA’nın tüm tasarım sürecinde sanal gerçeklik teknolojisini kullandı. da görebiliyor, dokunabiliyor hatta istedikleri değişiklikleri de anında yapabiliyor. SEAT tasarımcıları, bu teknolojinin bir otomobilin seri üretim sürecinden önce hazırlanan prototip sayısını da yarı yarıya düşürdüğünü söylüyor.

2

000’li yılların başında, otomobil tasarımı, en kısası 10 metre uzunluğunda olan ve üzerinde sayısız çizimlerin, otomobil parçalarının bulunduğu, etrafında aylarca süren çalışmaların yapıldığı masalarda gerçekleşiyordu. SEAT, birçok sektörde çığır açan sanal gerçeklik teknolojisini kullanan ilk otomobil markalarından biri oldu. Marka, 20 yıla yakın

süredir, otomobil tasarımının belirli süreçlerinde bu teknolojiyi kullanıyor. SEAT tasarımcılarına göre -sanal gerçeklik teknolojisi- otomobil tasarım sürecinde iş yükünü ve harcanan zamanı yüzde 30 oranında azalttı. Şimdi tasarımcılar bilgisayar yardımı ile akıllarındaki otomobili sanal gerçeklik ortamın-

İlk Honda Clarity Fuel Cell Avrupa’da

H

onda’nın en ileri teknoloji sıfır emisyon otomobili Clarity Fuel Cell’in ilk partisi Avrupa’ya ulaştı. Araçlar yakıt hücresi otomobillerin sağladıkları avantajları gözler önüne sermek, bu teknolojiye dikkat çekmek, bilinç kazandırmak ve Avrupa genelinde yakıt hücresi altyapısını oluşturmak üzere HyFive (Hydrogen for innovative Vehicles) Avrupa Birliği programı kapsamında devreye alınıyor. Program kapsamında Honda, araçları Londra ve Kopenhag’daki müşterilerine teslim ediyor. Clarity Fuel Cell, tüm teknik ekipmanı motor kaputunun altına sığdırırken aynı zamanda beş yetişkini rahat ettirecek kadar geniş bir yaşam alanı sunan ilk yakıt hücreli sedan. ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) tarafından yapılan güncel testte 589 km menzil ortaya koyan Clarity Fuel Cell, böylece diğer sıfır emisyonlu araçlardan daha uzun bir menzil sunuyor.

2030 yılına kadar satışların yarısından fazlası elektrikli olacak HyFive projesi, yakıt hücresi araç teknolojisinin avantajlarına dikkat çekmeyi, toplumda bilinç kazandırmayı ve Avrupa genelinde gerekli altyapının oluşturulmasını hedefliyor. Altyapı aşaması tamamlandığında beş farklı üreticiye ait 185 kadar yakıt hücresi otomobili Danimarka, Almanya, İngiltere, İtalya, Avusturya ve İsveç’teki bireysel ve kurumsal kullanıcılarına teslim edilecek. Honda’nın elektrikli mobilite alanındaki çalışmalarının gelmiş olduğu en son noktayı gözler önüne seren Clarity Fuel Cell, aynı zamanda Honda Başkanı Takahiro Hachigo’nun kısa bir süre önce ilan ettiği 2030 yılına kadar global satışların üçte ikisinin elektrikli motorlardan olması hedefinin önemli bir adımını oluşturuyor.

SEAT’ın ilk SUV’u ATECA, tamamıyla sanal gerçeklik teknolojisi kullanılarak tasarlandı. SEAT Prototip Merkezi Başkanı Javier Diaz, ATECA’nın ilk çizimlerinden seri üretime geçilmesine kadar geçen 3 yıl boyunca tüm tasarım sürecinin sanal gerçeklik ortamında sağlandığını, bu süre boyunca otomobilin her santimetresinin defalarca kontrol edildiğini ve sanal tasarım sürecinde yaklaşık olarak 800 iyileştirme yapıldığını söylüyor.

Honda’nın en gelişmiş sıfır emisyon otomobili Clarity Fuel Cell’in ilk adetleri birkaç gün önce Avrupa’ya ulaştı.

57


Trafikteki şirket aracı sayısı her geçen gün artıyor Araştırma, 2016 yılında orta ve büyük ölçekli kurumsal firmalarda operasyonel kiralamanın diğer finansman yöntemlerine göre daha çok tercih edildiğini gösteriyor.

2

002 yılından bu yana filo sektör trendlerini ortaya koyan ve 15 ülkeye yayılan CVO araştırmasının 2016 yılı sonuçları TEB Arval’in desteği ile açıklandı. Filo yönetimi konusundaki tek çalışma olan CVO Barometre, filo, araç ve mobilite üzerine sektörel trendleri analiz ederek filo sahipleri için kaynak olma görevi görüyor. Araştırma, aralarında İngiltere, Fransa, İtalya, Portekiz, İspanya, İsviçre, Belçika, Hollanda gibi 14 ülkenin yanı sıra, Türkiye’deki filo araç kiralama sektörünün mevcut durumunu incelerken geleceğine de ışık tutuyor. TEB Arval tarafından yapılan çalışmalar trafikteki toplam binek ve hafif ticari araç sayısının 2016 yılı sonunda tahminen 12,6 milyonu bulacağını gösteriyor. Filo yani şirket aracı sayısı ise, tahminlere göre 2,1 milyon adet olacak. 2020 yılına gelindiğinde ise, tahminen 15,7 milyon olan toplam binek ve hafif ticari araç rakamının 2,6 milyonu şirket aracı olacak. CVO Barometre araştırması, katılımcıların kurumsal araç kullanan firmaların yüzde 62’sinin önümüzdeki 3 yıl içerisinde filoların-

daki araç sayısını artırmayı hedeflediklerini ortaya koyuyor.

Dizel Türkiye’de artıyor, Avrupa’da düşüyor Rapora göre, araştırmaya katılan firmaların filolarında bulunan araçların yüzde 76’sı dizel. Bu oranın 5 yıl içerisinde yüzde 81’e çıkacağı düşünülüyor. Avrupa’da ise bu oran günümüzde yüzde 82 iken, 5 yıl sonra oranın yüzde 79’a düşeceği öngörülüyor. Türkiye’de dizel araçların çok daha fazla tercih edilir olmasının en önemli nedeni olarak maliyet avantajı gösteriliyor.

Avrupa’da hibrit, Türkiye’de elektrikli otomobiller gözde Araştırmaya katılan filo yöneticilerine hangi teknolojileri kullandıkları ya da 3 yıl içinde kullanmaya başlayacakları sorulduğunda, yüzde 20’lik oranla elektrikli yakıt pili / hidrojen ve elektrikli araç kullandıklarını belirtiyorlar. Durum Avrupa’da oldukça farklı. Avrupa’da araştırmaya katılan firmaların yüzde 60’ının ilk tercihinin hibrit araç teknolojisinden yana olduğu gözlemleniyor.

Operasyonel kiralama popüler olacak Şirket araçlarının nasıl finanse edildiğinin de araştırıldığı CVO Barometre’de araştırmaya katılan firmalarda yüzde 45’i peşin satın alımı, yüzde 31’i operasyonel kiralamayı, yüzde 19’u taşıt kredisini, yüzde 5’i ise finansal kiralamayı tercih ediyor. Özellikle orta ölçekte filoya sahip firmalarda peşin satın alım oranı yüzde 67’ye kadar çıkıyor. Büyük ölçekteki firmalarda ise gözde yöntem yüzde 45’le operasyonel kiralama. Gelecek 3 yılda en popüler yöntem operasyonel kiralama olacak. Araştırmaya katılan firmaların yüzde 78’i operasyonel kiralama yöntemini tercih edeceğini düşünürken, taşıt kredisi kullanmayı planlayanlar yüzde 58, peşin satın alımı tercih edecekler ise yüzde 54 oranında.

Şirketler araçlarını takip ediyor Araştırma, her 10 şirketten 9’unun filoları için araç takip sistemi kullandığını ortaya

58


malarının yanı sıra, bu uygulamaların sürücülere zaman kazandırdığını ve sürücülerin kullanım alışkanlıklarını etkiyebileceğini düşünüyorlar. Filo yöneticileri en çok araç verilerine uzaktan erişim imkanı sağlayan, sürücü davranışlarını raporlayan ya da her ikisini birlikte yapan uygulamalara ilgi duyuyorlar.

Güvenlik artırıcı opsiyon

koyuyor. Bunu öncelikle araçları takip etme amaçlı, daha sonra ise, yetkisiz kullanımları izleme, yakıt tüketimini azaltma, sürücü güvenliğini geliştirme, bakım maliyetlerini

azaltma, teknik verileri izleme ve sürücü davranışlarını izleme amacıyla kullanıyorlar. Filo yöneticileri için yapılan akıllı telefon uygulamalarını ise, kullanışlı bul-

Araştırmaya katılan filo yöneticilerine hangi güvenlik artırıcı opsiyonu gerekli buldukları sorulduğunda, hem binek, hem de hafif ticari araca sahip firmalar öncelikli olarak otonom acil fren sistemini işaret ediyorlar. Binek araca sahip firmalar acil fren sisteminden sonra sırasıyla adaptif hız sabitleyici (ACC), adaptif ışık kontrolü, gece görüş sistemi ve şerit değiştirme uyarısını gerekli bulurken, hafif ticari araç sahipleri sırasıyla adaptif hız sabitleyici (ACC), adaptif ışık kontrolü, şerit değiştirme uyarısı ve gece görüş sistemini gerekli görüyorlar.

SEAT’tan Çevreci Yaklaşım: %100 Doğal Biyogaz Aquila ile ortak gerçekleştirilen çeşitli Ar-Ge ve İnovasyon çalışmaları sonucunda, SEAT, İspanya’da Atık Suyu biyogaza dönüştürüyor. Arıtılmış sudan elde edilen biyogaz, ilk yüzde 100 İspanyol alternatif yakıtı olma özelliğine sahip.

S

EAT ve Aqualia, Sıkıştırılmış Doğal Gaz (CNG) ile çalışan araçlarda kullanılmak üzere, atık sudan yüzde 100 İspanyol ürünü yenilenebilir biyoyakıt elde etmek amacıyla inovatif SMART Green Gas projesi için güçlerini birleştirdi. Böylece, tümüyle biyometan yakıtı kullanan bir aracın CO2 emisyonu, benzin kullanan bir araca göre yüzde 80 oranında düşürüyor. Orta ölçekli bir atık su arıtma tesisi günde 1.000 m3’ten fazla biyogaz üreterek, yılda 15 bin km yapan 300 aracın ihtiyacını karşılayabilecek biyogaz üretebiliyor. İki şirket, beş yıl sürecek işbirliğinin başlangıcı olarak, atık su arıtma tesisi bulunan Jerez’de pilot testler yapmaya başladı. İşbirliği kapsamında SEAT, Aqualia’ya, yakıt elde edilip kullanılıncaya kadar tüm üretim zincirini eksiksiz tamamlanması amacıyla, atık sudan elde edilen biyo-

metanın gerekli testlerini gerçekleştirebilmesi için iki adet SEAT Leon TGI aracı tahsis etti. Bu ortak proje, yenilenebilir, yüzde 100 yerli gazın üretimiyle İspanyol otomotiv sektöründe alternatif yakıtların araştırılması ve üretimine katkı sağlayacak. Bunun asıl avantajı ise, biyometan ile çalışan araçların etkin kullanımı sayesinde, benzin ile çalışan araçlara kıyasla “Kuyudan Tekerleğe” kadar CO2 emisyonunun düşürülebilmesi olacak.

CNG ve çevresel gelişime destek

Petrol ürünlerinin karşısındaki bu benzersiz ekolojik alternatife tam destek sağlayan SEAT, bu proje ile Sıkıştırılmış Doğal Gaz (CNG) stratejisi-

ne ve çevresel gelişime verdiği önemi vurguluyor. Bu sayede gelecekte araçların daha uzun süreli kullanımını sağlayan yenilenebilir alternatif yakıt üretimine öncülük eden firma konumuna geliyor. SMART Green Gas projesi, şehirlere kendi atık su arıtma tesisleri ile daha fazla otonomi ve sürdürülebilirlik sağlayarak enerji sistemini daha optimize hale getirmeyi ve Avrupa Birliği’ndeki enerji güvenliğinin artırılmasını amaçlıyor. Bu, şehirlerin atık su arıtma tesislerinde biyogazın üretilmesi ve biyometana dönüştürülmesi ile yüksek verimli sistemlerin geliştirilmesi sayesinde olacak. SMART Green Gas, otomotiv sektöründe ya da doğalgaz dağıtım şebekesinde kullanılabilecek yerel olarak üretilmiş, yenilenebilir yakıt elde edilmesini amaçlıyor.

59


Tekstil sektöründe teknik tekstile dönüşüm “Konvensiyonel Üretimden Teknik Tekstil Üretimine Geçiş” isimli URGE Projesi’ne start verdikleri bilgisini veren EİB Koordinatör Başkanı Sabri Ünlütürk, projede yer alacak firmaların yapacağı harcamaların yüzde 75’inin Ekonomi Bakanlığı tarafından destekleneceği müjdesini verdi.

T

ürkiye’nin ihracatında ve istihdamında lokomotif sektörlerin başında gelen tekstil sektörü Ege Bölgesi’nde bir dönüşümün eşiğinde. Katma değeri yüksek teknik tekstil ürünlerinin üretimi ve geliştirilmesi için 4 yıllık çaba sonucunda kurulan Teknik Tekstiller Araştırma ve Uygulama Merkezi (TEKSMER) tüm fonksiyonlarıyla çalışmaya başladı. Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği, Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, Dokuz Eylül Üniversitesi işbirliğinde, İzmir Kalkınma Ajansı desteğiyle Dokuz Eylül Üniversitesi Yerleşkesi’nde kurulan TEKSMER, Ege Bölgesi’nde tekstil sektöründe bir dönüşüme imza atacak. Teknik Tekstiller Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin yürüteceği çalışmalarla İzmir’i teknik tekstilin başkenti yapmayı hedeflediklerini belirten Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Sabri Ünlütürk, dünya genelinde tekstil endüstrisinin teknik tekstillere doğru bir dönüşüm sürecinden geçtiğini, bu dönüşümü ıskalamamak için TEKSMER’i kurduklarını belirtti.

2023 hedefi için bu örnekler artmalı Türkiye’de son 5 yıldır ihracatta bir tıkanma yaşandığına işaret eden Ünlütürk, “İhracattaki durgunluğu aşmak ve ihracatta sürdürülebilirli-

ği sağlamak için teknoloji ve Ar-Ge altyapımızı güçlendirmemiz gerekiyor. TEKSMER ile geleneksel ihraç ürünlerinden, katma değerli ürünlere geçeceğiz. Tekstil sektörünün 2023 yılı için ortaya koyduğu 20 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmak için TEKSMER benzeri örnekleri çoğaltmamız gerekiyor” ifadesini kullandı.

rümüzde gelecek senaryolarımızdan birisi iplikten en son noktaya kadar farklı farklı her şeyin mümkün olabileceği bir laboratuar. Türkiye’de olmayan bir cihazımız var. Lif çekim cihazı getirttik, burada amacımız da hammaddeden itibaren teknik tekstil sektörünün ihtiyacı olan elyaf ve iplik üretimini hedefliyoruz.”

TEKSMER’i Türkiye’de yapılamayan testleri yapacak bir teknik donanımla kurduklarını anlatan Ünlütürk şöyle devam etti: “Teknik tekstil sektö-

Konvensiyonel Üretimden Teknik Tekstil Üretimine Geçiş Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği bünyesindeki iplik ve kumaş ihracatçılarının teknik tekstil odaklı, katma değeri yüksek ürün ihracatlarını geliştirmek amacıyla “Konvensiyonel Üretimden Teknik Tekstil Üretimine Geçiş” isimli URGE Projesi’ne start verdikleri bilgisini veren EİB Koordinatör Başkanı Sabri Ünlütürk, projede yer alacak firmaların yapacağı harcamaların yüzde 75’inin Ekonomi Bakanlığı tarafından destekleneceği müjdesini verdi. “Konvensiyonel Üretimden Teknik Tekstil Üretimine Geçiş” isimli URGE Projesi’ne katılacak firmalar öncelikli olarak ihtiyaç analizine tabi tutulacak ve bu analiz sonucuna göre gerçekleştirilecek eğitim ve danışmanlık programlarına katılacak firmaların sonraki süreçte; yurtdışı pazarlama, fuar/sergi katılımı, sektörel ticaret heyetleri ve alım heyetleri gibi ortak pazarlama faaliyetlerine katılmaları mümkün olacak.

60


Tekstilcilerin İngiltere çıkarması

E

ge Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin Türkiye Milli Katılım Organizasyonu’nu üstlendiği Londra Fashion SVP Fuarı’na Türk Hazırgiyim ve Konfeksiyon Sektörü, 12 Türk firması ile katıldı. Türk Hazırgiyim ve Konfeksiyon Sektörü’nün ihracatında; İngiltere’nin, Almanya’nın ardından en büyük pazar konumunda olduğuna dikkati çeken Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Emre Kızılgüneşler, İngiltere pazarındaki konumlarını Londra Fashion SVP Fuarı’nı bir fırsat olarak gördüklerini anlattı.

Fashion SVP Fuarı’nda Türkiye dışında; Romanya, Fas, Mısır, Portekiz, Makedonya, Bulgaristan, Belarus, Yunanistan, Fransa, Hollanda gibi ülkeler stantlarıyla yer aldı. Fuarı 2 binin üzerinde kişi ziyaret etti. Londra Fashion SVP Fuarı’na katılan Türk firmaları arasında; “Cu Tekstil, İya Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., Enra Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., Giteks Konfeksiyon San. ve Tic. A.Ş., Avantage Sport Tekstil Ltd. Şti., Seyfeli Dış Ticaret

Türk Hazırgiyim ve Konfeksiyon Sektörü, en büyük ikinci ihracat pazarı İngiltere’deki konumunu güçlendirmek için 15-16 Kasım 2016 tarihleri arasında İngiltere’nin Londra kentinde düzenlenen Fashion SVP Fuarı’na katılarak dünya devlerine ürünlerini tanıttı. Ltd. Şti., Ral Tekstil Ltd. Şti., Zaroteks Tekstil, Selga Tekstil, Belgü Tekstil, Acar Leather ve Yelkenci Group” yer aldı.

“Ülkemizin İngiltere’ye olan toplam konfeksiyon ihracatı 2016 yılının Ocak - Ekim döneminde 1 milyar 706 milyon dolar oldu” diyen Kızılgüneşler, “2016 yılında İngiltere’ye ihracatımız yüzde 5 düşüş gösterdi. Hem İngiltere’nin Avrupa Birliği’nin çıkma sürecine girmesi, hem de Türkiye’de yaşanan 15 Temmuz darbe girişimine rağmen İngiltere’ye ihracatta ulaştığımız rakam büyük başarı. İngiltere Yüksek Mahkemesi, hükümetin referanduma götürdüğü AB’den ayrılma kararı Brexit için Parlamento onayı şartı getirerek İngiltere’nin AB üyeliğinden çıkmasını zora soktu. Bu sürecin hem İngiltere, hem AB, hem de Türkiye için daha sağlıklı olacağına inanıyoruz” diye konuştu.

Doğru kombin, şıklığı beraberinde getiriyor kumaşlar yerine daha çok dikiş olması vücudunuzun daha şekilli görünmesini sağlayacaktır. Eğer kombininiz iki parçadan oluşuyorsa üst parçanın koyu olmasına dikkat etmelisiniz. Aynı renk kombinasyonlar her zaman daha ince gösterir. Yine tek renk vücudu sarmayan kıyafetler de ince görünmek için iyi bir tercihtir. Kilolu bayanların pantolon seçiminde önde ütü çizgisi olan klasik kesimleri tercih etmesi daha doğru olur. Eğer orantısız vücut hatlarına sahipseniz hareketli motifleri, çizgileri, desenleri üst parçalara saklayın, böylece eşit orantılı görünümü sağlayabilirsiniz.”

Orta büyüklükteki desenler ince gösterir

F

azla kilolar sorun olmaktan çıkıyor. Satın alacağınız elbisenin kumaşı ve üzerindeki aksesuarlar gibi bir kaç ipucuna özen göstererek ince gösteren kıyafetler bulmanız mümkün. Büyük beden elbise seçerken ya da etek, elbise gibi kıyafetler alırken nelere dikkat edilmesi gerektiğine dair ipuçlarını paylaşan Kayra Marka Müdürü Meral Doğan “Kişinin ilk önce bedenini tanıması ve

ona uygun kombinleri kullanması gerekiyor” dedi. En ideal elbise kesiminin vücudun en dar yerine oturan daha sonra genişleyen modeller olduğunu belirten Doğan sözlerine şu şekilde devam etti: “ Saklamak istediğiniz ya da daha ince görünmesini istediğiniz bölgeleri kapatmak her zaman kurtarıcı olacaktır. Elbise üzerinde büyük parçalar halinde

Doğan, büyük bedenli kadınların polyester ve likralı kumaşlardan uzak durması gerektiğinin altını çizerek “Kaliteli ve vücudun her kıvrımına yapışmayan saten veya şifon dökümlü kumaşların kullanılması uygun olacaktır. Kıyafetlerde, çok büyük ve çok küçük desenler olmamasına da özen gösterilmelidir. Orta büyüklükte desenler vücudu daha ince gösterir” dedi. Doğru renk kullanımının da önemine dikkat çeken Doğan “Siyah, kahverengi, koyu mavi, koyu gri tonları tercih edilmeli” diye konuştu.

61


Hesaplı uçak bileti almanın püf noktaları...

Haftanın en pahalı günü pek çok kişinin seyahat etmeyi tercih ettiği Cumartesi. Verilere göre salı uçanlar, Cumartesi uçanlara göre yüzde 11 oranında kar edebiliyor. akşam uçuşları arasındaki fiyat farkı ise ortalama yüzde 5.

Fiyatların en pahalı olduğu gün cumartesi

S

eyahat sitesi momondo’nun ‘Yıllık Uçuş Araştırması’na göre uçuştan 56 gün önce bilet alarak yüzde 28 oranında kar edebilirsiniz. Salı günleri ve akşam saatlerinde uçmak da bilet fiyatlarını önemli ölçüde düşürüyor. Araştırma kapsamında, dünya genelinde en çok tercih edilen 100 rotada gerçekleştirilen 13.2 milyar uçuşa dair veriler incelendi. En dikkat çekici sonuçlar ise şöyle:

En ucuz bilet, uçuş tarihinden 56 gün önce bulunuyor. Bileti bu tarihte alarak ortalama yüzde 28 oranında kar etmek mümkün. En pahalı biletler ise uçuş günü alınan biletler. Araştırmaya göre, 18.00 – 00.00 saatleri arasında gerçekleşecek uçuşların fiyatları, günün diğer saatlerindeki uçuşlara göre daha hesaplı. Saat 15.00’ten önce gerçekleşen uçuşlar, en pahalı seçenekler konumunda. Sabah ve

Salı günlerinde yapılacak uçuşlar, haftanın diğer tüm günlerinden daha uygun fiyata sahip. Haftanın en pahalı günü ise pek çok kişinin seyahat etmeyi tercih ettiği Cumartesi. Verilere göre salı uçanlar, Cumartesi uçanlara göre yüzde 11 oranında kar edebiliyor. Diğer yandan bu yılki araştırma, bilet almak için ideal tarihin değiştiğini de ortaya koyuyor. 2014 ve 2015’teki araştırmalar, bu yıllar içerisinde ideal tarihin uçuştan 53 gün öncesi olduğunu göstermişti. Ancak elbette yıldan yıla değişmeyen sonuçlar da var. Örneğin en pahalı seçenek, halen uçuş günü alınan bilet.

Atlasglobal uçuş ağını genişletmeye devam ediyor Atlasglobal uçuşlarına Rusya ve BDT Bölgesi’nde olmak üzere dört yeni nokta daha ekleyerek Rusya’da Samara, Tümen ve Mineralnye Vody ile Kazakistan’da Karaganda’ya tarifeli seferlere başlıyor.

A

tlasglobal Havayolları uluslararası arenada büyüme hedefleri doğrultusunda rotasını Rusya’ya ve BDT Bölgesi’ne çevirdi. Atlasglobal Havayolları, Rusya ve BDT bölgesinde dört yeni hattı uçuş noktaları arasına kattı. Atlasglobal, İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan Karaganda, Samara, Tümen ve Mineralnye Vody tarifeli seferlere başlıyor. Atlasglobal’in İstanbul – Samara uçuşları 10 Mart 2017, İstanbul – Mineralnye Vody uçuşları 13 Mart 2017 tarihinde, İstanbul – Tümen uçuşları ile İstanbul - Karaganda uçuşları 15 Mart 2017 tarihinde başlayacak.

Atlasglobal yolcuları yurt içinde Adana, Antalya, Bodrum, İzmir, Gaziantep, Kayseri, Konya, Trabzon, Kıbrıs, yurt dışında Amsterdam, Düsseldorf, Hamburg, Cidde, Kopenhag, Stansted, Medine, Milano, Paris, Stockholm ve Zürih’e uygun bekleme süreleri ile İstanbul bağlantılı olarak Rusya ve Kazakistan’da açılan yeni hatlara rahatça seyahat edebilecek.

62

Uçan Şeflerle lezzetli uçuşlar Atlasglobal, 3 saat ve üzeri tüm uçuşlarında olduğu gibi Rusya seferlerinde de yolcularını “Uçan Şef”lerin hazırladığı özel ikramlar eşliğinde ağırlıyor. Türk ve dünya mutfağından farklılaştırılmış ikramlar hazırlayan “Uçan Şefler”, konuklar ile birebir ilgilenerek özel sunumlar eşliğinde seyahatlerini daha keyifli ve lezzetli kılmak için çalışıyor. Rusya’da ve BDT Bölgesi’nde açılan yeni hatlar olan Tümen, Samara, Mineralnye Vody ve Karaganda’ya EkonomiPlus’ta seyahat eden Atlasglobal yolcuları, özel olarak tasarlanmış 77 cm genişliğindeki deri kaplı koltuklarda

konforlu bir uçuş yaşarken, ücretsiz zengin çeşitli yiyecek ve içecek ikramı, 30 kilogram bagaj hakkı, ücretsiz koltuk seçimi gibi hizmetlerden yaralanıyor.

Business Class’ta ayrıcalıklı uçuş keyfi Atlasglobal, seyahatlerini daha ayrıcalıklı hale getirmek isteyen yolcularına gerçek Business Class tecrübesi de sunuyor. Business Class’ta seyahat edenler 100 cm aralıklı geniş koltuklarda uçuş yaparak, zengin ikram çeşitleri, 40 kilogram bagaj taşıma hakkı, bagaj önceliği, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda uçağa V.I.P araç ile transfer, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda lounge kullanımı gibi özel hizmetlerden yararlanıyor.


STAR AIR SEA


Geleceğin akıllı otelleri şaşkınlık yaratıyor

Hotels.com, ünlü fütürist Dr. James Canton ile gelecekte otellerin nasıl olacağını araştırdı. İşte ağzınızı açık bırakacak özellikleriyle 2060 yılının akıllı otelleri…

Y

apay zeka, artırılmış gerçeklik, kişiselleştirilmiş hizmetler ve elbette robotlar… Konuklar 2060 yılında bir otele adım attıklarında, bambaşka özellikler ve sıra dışı bir hizmet anlayışıyla karşılaşacak. Sektörde 25. yılını kutlayan Hotels.com’un Global Gelecek Enstitüsü’nden ünlü fütürist Dr. James Canton ile birlikte hazırladığı “Geleceğin Otelleri Araştırması”, akıllı otellere dair merak ettiğiniz tüm soruları yanıtlıyor. Araştırmanın en dikkat çekici maddeleri şöyle:

Robot Yardımcılar: Kendi başına hareket edebilen bu robotlar, siz otele adım atmadan önce konaklama deneyimini kişiselleştirmek için özel yeteneklerle donatılacak. Dilinizi konuşacak, aklınıza takılan sorulara cevap verecek ve tercih ettiğiniz diğer becerilere sahip olacaklar. Robotlar, misafirlerin havaalanında karşılanmasından,

64

gurme yemek servisine, oda temizlemeden, eğitim, eğlence, iş danışmanlığı, concierge hizmeti ve hatta arkadaşlık desteğine kadar çeşitli alanlarda hizmet verebilecek.

ilaçlar, hatta bilgisayar veya giyilebilir telefona kadar arzu ettikleri her şeyi gerçek zamanlı olarak üretebilecek. Bu özellik her otel odası için standart haline gelecek.

Talebe göre dönüştürülen oteller: Talep oluşturmanın yeni nesli olarak adlandırılan bir sistem ile oteller misafirlerin oylarına göre kendi kendine tasarlanıp, istediğiniz biçimde monte edilebilecek. Nanoteknoloji ve gelişmiş makineler sayesinde, hayalinizdeki veya sevdiğiniz filmdeki bir ortamı (Örneğin Jurassic Park) konakladığınız otele taşıyabileceksiniz. Üstelik tüm bunlar 2060’a gelmeden, önümüzdeki 20 yıl içinde mümkün olabilir. Kendi rüyanı seç: Gelecekte iyi bir uyku çekmenin tanımı değişecek. Geleceğin gezginleri güzel bir uyku için rahat bir otel yatağı yerine uykuya dalmadan rüyalarını seçebilecekleri yerleri tercih edecekler. Oteller misafirlerine nöroteknoloji programlarına erişim vererek kendilerini rahatlatacak, geliştirecek ya da eğlendirecek rüyaları seçmelerine imkan sunacak. Peki ya siz? Uzayda keşfe çıkmayı mı yoksa romantik bir maceraya atılmayı mı tercih edersiniz? Her odada üç boyutlu yazıcı: Tatil için valiz hazırlamak tarih olacak ya da en azından fazlasıyla kolaylaşacak. Çünkü gelecekte konuklar üç boyutlu yazıcılar ile yeni bir çift ayakkabı, kıyafetler,

Pop-up oteller: Yeni nesil pop-up otellerin temaları ve yerleri, mobil oylama ile halk tarafından belirlenecek. En fazla oyu alan otel tasarımları,


nanoteknoloji özellikli olarak üç boyutlu yazıcılar ile kısa sürede inşa edilecek ve biyo-güneş pilleri kullanacak şekilde programlanacak. Bu oteller sınırlı süreyle hizmet verecek ve giyilebilir teknoloji uygulamalarıyla sayesinde dijital bir Blockchain para birimi olan HotelCoin’lerle ödeme alacak.

analizleri doğrultusunda damak tadınıza en uygun, en çok beğeneceğiniz yemekler servis edecek. Siz otelinize bile varmadan, DNA özelliklerinize göre sağlığınıza için optimize edilmiş, size özel diyet ve beslenme menünüz hazır olacak. Özel şefler tarafından yaratılan yemeğiniz, muhteşem tadına rağmen size kilo aldırmayacak.

ödemelerini kimlik konfirmasyonu ile online olarak gerçekleştirebilecek. Ayrıca otelinize check-in yaptığınızda DNA parmak iziniz ile check-in yapacak ve işleminizi saniyeler içinde tamamlayarak sıra beklemekten kurtulacaksınız.

Ömür uzatan otel spa’ları: Basit cilt bakımı ya da masaj seçenekleri sunan spa’lar tarih olacak; yeni nesil spa merkezleri aklınızı başınızdan alacak. Otel spa’ları, DNA analizi yöntemiyle rahatsızlıklarınızı tespit edecek. Bir sonraki aşamada rahatsızlıklarınızı gidermek için, vücudunuza göre geliştirilmiş programlar sunacaklar ve size bugünkü imkanlarla karşılaştırılamayacak ölçüde etkili bir rahatlama sağlayacaklar.

Geleceğin havaalanı transferi: Tatillerin en stresli bölümlerinden biri, havaalanından otele ulaşana kadar geçen süreçtir. Gezginlerin bu stresi, yüksek teknolojiye ve hıza sahip havaalanı transfer seçeneklerinin geliştirilmesi ile son bulacak. Gelecekte transferler, sizi trafikten kurtarıp en kısa sürede otelinize ulaştıracak kendi kendine çalışabilen kapsüller ve hatta daha yüksek teknolojiye sahip, yüzlerce kilometreyi saniyeler içinde kat edebilen süpersonik hava yolculuğu araçları ile yapılacak. Mobil DNA ödemesi: DNA, nihai kişisel kimlik olacak ve kullanıcılar tatil rezervasyonları ile

Seyahat avatarı desteği: Otel rezervasyonları, kendi dijital seyahat acenteniz gibi çalışan kişisel seyahat avatarınız tarafından yapılacak. Avatarınız, Apple’ın Siri’si veya Amazon’un Alexa’sının kişisel bir sürümü gibi rezervasyonları tasarlayacak, gerçekleştirecek ve yönetecek. Avatarlar, pazarlıktan iletişime, tatil tasarlamadan müşteri hizmetlerine tüm seyahat deneyiminizi planlayacak.

Sürükleyici temalı oteller: Geleceğin otelleri sürükleyici temalar ve bugün sadece hayal edebileceğimiz deneyimler sunacak. Gezginler, gerçek zamanlı interaktif etkinliklere katılabilecek. Örneğin Roma ya da Rönesans döneminde vakit geçirebileceğiniz sanal gerçeklik deneyimlerine katılabileceksiniz. Peki, akıllı otel odasının içi nasıl olacak? • Odaya girişte yüz tanıma sistemi • Sizi takip eden çoklu sensörler • Konuşan ve size yanıt veren televizyonlar • Tümüyle dokunmatik, reaktif ve interaktif yüzeyler • Akıllı tuvaletler ve gerçek zamanlı haber akışı sunan aynalar • Stres seviyesini algılayarak rahatlatıcı aromalarla odadaki havayı gevşeten, uykuyu rahatlatan interaktif duvarlar • Kir tutmayan özel nano kaplamalı havlular • Otomatik olarak ayarlanan, kablosuz sıcaklık kontrolleri • Nöro-geribildirime dayalı kişiselleştirilmiş yatak ve yastıklar • Hologram konser veya spor müsabakası izlemek gibi oda içi kişiselleştirilmiş deneyimler

Eko-oteller: Günümüzde bazı otel sürdürülebilir ve çevre dostu olmaya odaklanıyor olsa da, gelecekte tüm oteller sürdürülebilir olacak. Enerji verimliliği artacak ve yenilebilir enerji platformları devreye girecek. Gelişmiş güneş enerjisi ve jeotermal enerji teknolojileri ile donatılacak ekooteller, ürünlerinden çalışanlarına sosyal farkındalık oluşturarak topluma katkı sağlayacak. Artırılmış gerçeklik otelleri: Konuklar belirli bölgeleri gezmekle kalmayıp, otellerin kendilerine sunacağı diğer turistik bölgeleri sanal imkanlarla gezebilecek. Artırılmış gerçeklik sayesinde inovatif senaryolar geliştirilecek ve örneğin Avrupa’daki bir otelde kalsanız da otelinize gittiğinizde Afrika’da sanal bir geziye çıkabileceksiniz. Farklı bir lezzet deneyimi: Otel restoranları, DNA

65


Türkiye’de otellere hangi ülke vatandaşı ne kadar ödüyor?

Türkiye’de otel konaklaması için en çok hangi ülkeden turistlerin harcama yaptığını ortaya koyuyor. İlk sırada İsrailliler yer alırken, ikincilik İzlanda’nın. Önceki yıla göre ödediği miktarı en çok artıran ülke ise Avusturya... 66’lık artışla 378 TL ödedi. Üçüncü sırada ise Hotels.com’un Arapça hizmet verdiği ülkeler olan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Bahreyn, Kuveyt, Lübnan ve Ürdün’den gelen turistler yer alıyor. Bu ülkelerden gelerek Türkiye’yi ziyaret eden turistler, otele gecelik ortalama 330 TL ödemeyi tercih etti.

H

otels.com tarafından hazırlanan geleneksel Otel Fiyat Endeksi, Türkiye’yi ziyaret eden yabancı turistlerin 2016’nın ilk yarısında otel odası için ne kadar harcama yaptığını ortaya koyuyor. Verilere göre, 2016’nın ilk yarısında Türkiye’de otel konaklaması için en çok para harcayan turistler İsrailliler. Bu ülkenin vatandaşları, ülkemize yaptıkları ziyaretlerde otel odası başına gecelik ortalama

428 TL ödeme yaptı. Veriler, İsraillilerin Türkiye’deki otellere ayırdıkları bütçenin geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 12 oranında arttığını da ortaya koyuyor. Orta Doğu ülkeleri de ciddi harcama yapıyor Türkiye ziyaretlerinde otele en çok bütçe ayıran ikinci ülke İzlanda. Geçtiğimiz yıl oda başına 228 TL ödeyen İzlandalılar, bu yıl yüzde

Erken rezervasyonla bir tatil parasına iki tatil Ayvalık gibi popüler tatil bölgelerinde 49 TL’den başlayan fiyatlarla tatil satın alınabiliyor.

t

atilsepeti.com, erken rezervasyon kampanyasını başlattı. Yüzde 50’ye varan indirim fırsatlarıyla bir tatil parasına iki tatil yapmanın mümkün olduğunu söyleyen tatilsepeti.com Genel Müdürü Koray Küçükyılmaz, “Yurt içindeki 300’den fazla otelde, 49 TL’den başlayan fiyatlar sunuyoruz. Erken Rezervasyon Kampanyasından yararlanan tatilciler bu yıl tek tatil parasıyla Belek’te golf oynayıp Çeşme’nin masmavi sularında serinleme fırsatı bulacak” diye konuştu.Yüzde 50’ye varan indirim fırsatlarıyla yurt içindeki 300’den fazla otelde çok avantajlı fiyatlar sunan tatilsepeti.com ile Antalya, Bodrum, Marmaris, Fethiye, Çeşme, Kuşadası,

66

Hızlı davranan kazanıyor Erken rezervasyon kampanyasının ilk periyodundan yararlanmanın önemli fırsatlar sağladığını belirten tatilsepeti.com Genel Müdürü Koray Küçükyılmaz, “Erken rezervasyon kampanyası, Aralık’tan Mayıs’a kadar altı periyotta gerçekleşiyor. Her periyot yaklaşık bir ay sürüyor ve süreç ilerledikçe indirim oranları gitgide düşüyor. Bu nedenle erken rezervasyonu ilk periyotta yaptıranlar, çok daha uygun fiyatlara tatil satın almış oluyor. Üstelik diledikleri otelde, diledikleri

Avusturyalıların harcama artışı dikkat cekici Listenin devamında yer alan ülkeler ise sırasıyla şöyle: Singapur, Meksika, Avustralya, Güney Afrika, ABD, Avusturya ve Hong Kong. Diğer yandan Avusturyalı turistlerin ödediği miktar, geçtiğimiz yıla göre büyük artış göstererek gecelik 282 TL’ye yükseldi. Böylece 2015’te listenin 30’uncu sırasında yer alan Avusturya, 9’unculuğa yerleşmiş oldu. odayı alma şansını yakaladıklarından, tüm yıl hayalini kurdukları tatili gerçekleştiriyorlar. Özellikle çocuklara yönelik aktiviteler sunan bir otel ve uygun oda bulmak güzel bir tatilin ilk şartı olduğundan, çocuklu ailelere kesinlikle erken rezervasyon yaptırmalarını öneriyoruz” dedi. Koşulsuz iptal güvencesi Erken rezervasyon birçok açıdan büyük avantaj sağlıyor ancak bazılarının aklına şu soru geliyor: “Yaza daha çok var, ya şimdiden planladığım tatilimi gerçekleştiremezsem?” Tatil Sepeti, bu konuda tatilcilere çok özel bir hak tanıyor. Yapılan ödemeler, tatilsepeti.com’un Koşulsuz İptal Güvence Paketi ile son 72 saate kadar koruma altına alınıyor. tatilsepeti.com, Ege ve Akdeniz sahillerinde başlayan tatillerine yurt dışında devam etmek isteyenler için, mavi sularda keyifli bir alternatif sunuyor. Erken rezervasyonda oda başı 200 Euro’ya varan indirimler ile cruise turları unutulmaz bir tatil yaşatıyor.


2017 yılı ameliyatsız estetik trendleri Son yılların en çok talep edilen ameliyatsız estetik uygulamaları, 2017 yılında da tercih edilecek.

G

eçtiğimiz yıllarda en çok tercih edilen uygulamalar arasında yer alan ameliyatsız estetik, önümüzdeki dönem de beklentileri karşılayacak. Bu uygulamalar en çok tercih edilen estetik müdahalelerinin başında yer alacak ve 2017 yılında da trend olacak. Konuyla ilgili açıklamalar yapan . Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrah Op. Dr. Bülent Cihantimur, konuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Cerrahi uygulamaların olası komplikasyonundan korkanların yardımına 2017’de de ameliyatsız estetik müdahaleler koşuyor. İnsanlar uzun iyileşme dönemlerine artık sıcak bakmıyorlar. Ayrıca alacakları riskler de çok önem arz ediyor ve dolayısıyla cerrahi olarak değil, daha çok pratik ve çabuk iyileşme süreci olan, ameliyatsız olarak nitelendirdiğimiz kesi yapılmadan uygulanan estetik müdahalelere daha fazla talep oluşuyor.”

Teknolojiyi yakından takip ediyoruz “Geçmiş senelerde olduğu gibi Örümcek Ağı estetiği yine çok fazla talep görecek. Geliştirdiğim bu tekniğin 2017 yılında çok daha fazla ilgi göreceğini öngörüyoruz. Seneler geçtikçe Örümcek Ağı estetiği de kendini geliştirdi artık çok daha az komplikasyonla bireylerin yüzlerinde muazzam bir canlanma ve gençleşme sağlayabiliyoruz. Tekniğin alt yapısını geliştirmek için, teknolojiyi de yakından takip ediyoruz.”

Sadece Türkiye’de değil, dünyada trend Cihantimur sözlerini şöyle tamamladı; “Bireyler 2017 senesinde yine doğallığın peşinde koşacaklar, estetik müdahaleler de bu sebeple en doğal şekliyle hastalara fayda sağlayacak. Söz gelimi uzun yıllardır Basit Burun estetiği olarak kliniklerimizde uyguladığımız ve burna radikal bir değişim sağlamayan ama profil açısından estetik bir görüntü elde etmemize vesile olan bu teknik, yine cerrahinin risklerini barındırmıyor. Bireyler yeni yılda da yine bedeninde iz bırakmayan, kesi olmayan, iyileşme sürecini derhal atlatıp, sosyal yaşantısına dönebileceği estetik uygulamaları tercih edecekler. Sadece Türkiye’de değil, bu ameliyatsız estetik uygulamalar dünya çapında trend olacak.”

Türkiye’nin güzellik haritası L’Oréal Türkiye’nin ülkemizin güzellik haritasını çıkarmak için gerçekleştirdiği araştırma için; lise, üniversite öğrencisi, ev kadını, çalışan kadın, makyaj yapan ve yapmayan kadınlar gibi farklı sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel gruplardan 1729 kadınla görüşüldü.

L

’Oréal Türkiye, yaptırdığı araştırmayla “Türkiye’nin Güzellik Haritası”nı çıkardı. Türk kadınının makyaj algısını, “Güzellik” tanımını, makyaj ürünleri kullanım alışkanlıklarını, Türkiye’deki makyaj stillerinin bölgesel farklılıklarını inceleyen araştırma sonuçlarına 1729 kadın ile yüz yüze yapılan görüşme ile ulaşıldı. Araştırma bir yandan kadınların güzellik anlayışlarını ifade ederken bir yandan da en çok kullandıkları malzemelerle makyaja bakış açılarını ortaya koydu. Araştırmaya göre Türk kadını en çok göz makyajı yapıyor. Kadınların % 28’i göz kalemi kullanarak bakışlara ve ifadeye verdikleri önemin altını çiziyor. L’Oréal Türkiye’nin ülkemizin güzellik haritasını çıkarmak için gerçekleştirdiği araştırma için; lise, üniversite öğrencisi, ev kadını, çalışan kadın, makyaj yapan ve yapmayan kadınlar gibi farklı sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel gruplardan 1729 kadınla görüşüldü. Kadınların % 49’u güzelliği bakımlı olmak, %22’si doğal olmak, % 17’si temizliğe önem vermek, % 9’u cool ve albenili olmak, % 7 farkedilir olmak, % 7 fit olmak olarak tanımlıyor.

Türk kadınına göre ideal güzellik;

Türk kadınına göre ideal vücut şekli % 51 ile kum

saati, ideal göz rengi %24 ile yeşil, ideal boy %53 ile 1.72, cilt tonu %50 ile buğday, saç rengi %27 ile açık kahve, ideal saç boyu ise %40 ile uzun olarak öne çıkıyor. Farklı gruplardan 1729 kişinin yanıt verdiği araştırma sonuçlarına göre kadınların %60’ı her gün makyaj yapıyor. %26’sı resmi durumlarda, %17’si işe giderken, %16’sı ise dışarı çıkarken (arkadaşlarıyla buluşmaya giderken) makyaj yapıyor ya da yaptırıyor.

Kadınlar, kadınlar için süsleniyor!

Araştırma, Türk kadının yüz özelliklerini de vurguluyor. Kadınların %35’i buğday ten, %27’si orta, %19’u koyu, % 18’i açık ten rengine sahip. Yaşadıkları cilt problemleri göz önüne alındığında başı % 59 ile cilt hassasiyeti çekiyor. % 22’si siyah noktalardan şikayetçiyken, kadınların % 16’sı akneli bir cilde sahip olduğunu düşünüyor. Araştırma sonuçlarına göre Türk kadını günde ortalama 2,75 adet ürün kullanıyor. Bu sayı düğün, davet, kına gecesi gibi özel durumlarda artıyor. Makyaj malzemesi sayısı en yükseğe 3,75 ürünle kına gecelerinde ulaşıyor. Bu, kadınların, erkeklerin eleştirisi olmadığı koşullar altında, sadece kadınların bulunduğu ortamlarda makyaja daha da ağırlık verdiklerini gösteriyor. Türk kadınının günlük makyaj tarzında, doğal,

canlı, yalın bir görünüm hedefleniyor. Düğün, davet gibi özel durumlarda ise göze çarpan, akılda kalıcı ve cesur bir makyajı tercih ediyorlar. Yine düğün davet gibi özel günlerde en çok kırmızı ve koyu pembe ruj tercih ediliyor.

Gözlerde vurgu, dudaklarda yoğun renkler

Makyajla Türk kadınının hedeflediği etki; şık, güzel, masum, güçlü, zarif ve bütünüyle güzel görünüm olarak öne çıkıyor. Bu amaçla uygulanan makyaj stilinde; canlı ve ışıltılı ten, yumuşak doğal tonlarda dudak, yoğun, göze çarpan, buğulu, çekici göz makyajı yer alıyor. Türk kadınına göre günümüzün en moda makyaj trendleri arasında: gözlere vurgu yapılması, dudaklarda yoğun renkler (bordo) ya da ten rengi, mat dudaklar, tüm yüzde tek renk ve doğallık yer alıyor. Türk kadınlarının %28’i makyaja kalem uygulamasıyla, %20’si fondötenle, %13’ü maskara ile başlıyor. Kadınların sadece %8’i günlük makyajını rujla tamamlıyor. %6’sı ise sadece göz kalemi uyguluyor.

67


Ege’de tarım ürünleri ihracatı durmuyor Ege Bölgesi’nde, gıda ürünleri ihracatı yüz güldürmeye devam ediyor. EİB’nin ihracatında gıda ürünlerinin payı yüzde 40’ı aştı.

E

ge İhracatçı Birlikleri’nin 2016 yılının Ocak – Kasım dönemindeki ihracatı 9 milyar 993 milyon dolar olurken, tarım ürünleri ihracatı 4 milyar 23 milyon dolar olarak kayıtlara geçti. EİB’de kayda alınan tarım ürünleri ihracatı 2015 yılının aynı dönemine göre yüzde 10 artış gösterdi. EİB’nin ihracatında tarım ürünleri ihracatının payı yüzde 40.3 oldu. EİB’den yapılan tarım ürünleri ihracatı son bir yıllık dönemde ise 4 milyar 404 milyon dolara yükseldi.

Zirvede tütün ve kuru meyve

2016 yılının 11 aylık döneminde, Ege Tütün İhracatçıları Birliği 918 milyon 184 bin dolarlık ihracatla ilk sırada yer alırken 2016 yılında ihracatını yüzde 14 arttırmayı başardı. Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği 734 milyon 118 bin dolarlık ihracata imza attı ve ikinci sırada yer aldı. 2000’li yılların başında 65 milyon dolar seviyesinde olan ihracatını her yıl arttıran ve ihracatın yıldız sektörleri arasına adını yazdıran Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller Sektörü, 727 milyon 150 bin dolarlık ihracat rakamına ulaştı. Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği’nin ihracatı 2016 yılında yüzde 5 gelişti.

İhracat artış rekoru hububat bakliyat ihracatında

Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, 2016 yılında EİB çatısı altındaki 7 tarım birliği arasında ihracatını en fazla arttıran birlik oldu. Yüzde 33’lük rekor ihracat artış hızı yakalayan Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, ihracat rakamını da 259 milyon dolardan, 344 milyon dolara tırmandırdı. Son 4 ayda sağladığı ihracat artışıyla toparlanan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği’nin ihracatı ise 104 milyon 586 bin dolar olarak kayıtlara geçti. 2016/17 sezonuna hızlı giriş yapan zeytin ve zeytinyağı ihracatçılarının önümüzdeki aylarda ihracatta daha büyük artışları gerçekleştireceklerinin ipucunu verdiler.

Rusya krizi ihracatçıları durduramadı

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği, 2016 yılında parlak bir ihracat dönemine imza attı. 2015 yılının Ocak – Kasım döneminde 525 milyon 732 bin dolarlık ihracat

gerçekleştiren yaş meyve sebze ve mamulleri ihracatçıları, en büyük ihracat pazarlarından Rusya ile yaşanan krize rağmen 2016 yılında yüzde 21’lik ihracat artış hızını yakaladı. Türkiye’ye 634 milyon 717 bin dolarlık döviz kazandırdı. 2016 yılında; yaş meyve sebze ihracatı yüzde 53’lük rekor artışa imza atarak 99 milyon dolardan 151 milyon dolara ulaşırken, meyve sebze mamulleri ihracatı yüzde 13’lük gelişimle 426 milyon dolardan 483 milyon dolara yükseldi. İhracatını istikrarlı bir şekilde arttıran Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, 2016 yılının 11 aylık döneminde de geleneği bozmadı. İhracatını yüzde 8 geliştiren mobilya, kağıt ve orman ürünleri ihracatçıları 528 milyon dolarlık döviz geliri elde etti.

68


ZZTK, zeytinyağı için tanıtım atağında

lararası Zeytin Konseyi’nce akredite edilen Aydın Ticaret Borsası Laboratuarı’ndan tadım panelistleri tarafından ZZTK standında lezzet tadımları yaptırılarak, kaliteli ve sağlıklı zeytin ve zeytinyağı ile ilgili bilgiler verildi. Ayrıca standa uğrayan ziyaretçilere tanıtıcı broşür ve promosyon ürün dağıtımı gerçekleştirildi. İki gün süren etkinlik boyunca binden fazla kişiye zeytinyağı tadımı yaptırılırken, tüketicilerin kaliteli zeytinyağını nasıl ayırt edebilecekleri ve kaliteli zeytinyağında olması ve olmaması gereken özellikler hakkında bilgi edinmeleri sağlandı.

Kişi başı tüketim artacak

T

ürkiye’nin zeytin ve zeytinyağı ihracatını arttırmanın yanında, Türkiye’de zeytin ve zeytinyağı tüketimini de arttırmak isteyen Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi (ZZTK), Uluslararası Zeytin Konseyi’nin (UZK) hibe desteği kapsamında hazırladığı “Zeytinyağı: Sağlıklı ve Lezzetli” isimli proje kapsamında yurt içinde tadım etkinlikleri düzenlemeye devam ediyor.”Zeytinyağı, Sağlıklı ve Lezzetli” isimli projenin 4. ve son ayağı Expo Antalya Fuarı’nda TİM çadırında gerçekleştirildi. 28-29 Ekim 2016 tarihlerinde 2 gün süren tadım etkinliği kapsamında Ulus-

UZK hibe desteği ile ZZTK tarafından yürütülen Zeytinyağı: Sağlıklı ve Lezzetli” isimli proje kapsamında 2016 yılında ilk iki etkinliklerini Temmuz ve Eylül aylarında EXPO Antalya Fuarı’nda, üçüncüsünü ise Marmaris’te gerçekleştirdiklerini hatırlatan ZZTK Başkanı Mehmet Kadri Gündeş, “EXPO Antalya Fuarı’nda düzenlediğimiz tadım aktivitelerimizin aldığı olumlu dönüşler ve talepler çerçevesinde, etkinliklerimizin dördüncü ve son ayağını Aydın Ticaret Borsası’nın da katkılarıyla tekrar Expo Antalya Fuarı’nda gerçekleştirdik. Türkiye’de kişi başı 2 kg’nın altında olan zeytinyağı tüketimini 5 kg.’a çıkarmayı hedefliyoruz. Zeytinyağı üreticisi ülkeler arasında en düşük zeytinyağı tüketen ülkeyiz. Yurt içinde gerçekleştirdiğimiz zeytinyağı tadım ve tanıtım aktivitelerimiz ile bu olumsuz tabloyu değiştirmek istiyoruz” diye konuştu.

69


Stadyumların en akıllısı, Vodafone Arena

Dünya’nın en yüksek çözünürlüklü güvenlik kamerası ile taşkınlık yapan kişiler kıyafetlerinden değil yüzlerinden tespit ediliyor.

T

araftarların merakla beklediği Vodafone Arena’da yüksek seviyede güvenlik sağlayan, akıllı güvenlik çözümü projesi uygulamaya alındı. Tek seferde kırk binin üzerinde izleyicinin bir araya geldiği stadyumda, taraftarlar kendilerini güvende hissederek gönül rahatlığı ile maç izleyebiliyor. Taşkınlık yapan kişiler anında tespit ediliyor. Vodafone Arena’da kullanılan akıllı stadyum çözümleri, dünya çapında yapılacak olan diğer stadyumlar için de örnek proje olarak gösteriliyor.

Dünya standartlarının üstünde Kulübün en önemli ihtiyacı, taraftarların maçları kendilerini güvende hissederek izlemesiydi. Dünyaca ünlü spor arenalarının tercih ettiği video izleme çözümlerinin Vodafone Arena’da entegrasyonunu sağlayan Sensormatic, projelendirme öncesi statta olası riskleri tespit etmek ve alanlara göre güvenlik seviyelerini belirlemek üzere risk analizi gerçekleştirdi. Sensormatic, yaptığı ön çalışmalar, analiz ve araştırmalar sonrasında, hem müşterinin ihtiyaçlarını karşılayan hem de dünya çapındaki önemli stadyumlarda uygulanan üst düzey güvenlik standartlarını tek

70

noktada birleştiren bir güvenlik projesini hayata geçirdi. İstanbul’un en merkezi noktasında yer alan Vodafone Arena için Sensormatic, dünyanın en yüksek çözünürlüklü güvenlik kamerası olan 30 Megapiksel IP kameralar kullandı. Çözümde ayrıca, önceden belirlenen stratejik noktalara, bulunduğu alanın ihtiyacına uygun çözünürlük ve özellikteki yüzlerce kamera yerleştirildi. Bu çözüm ile tribünleri, girişleri, çıkışları ve diğer ortak alanları izlemek artık mümkün.

Taşkınlık yapanlar kısa sürede tespit edilecek Yüksek çözünürlüklü video izleme çözümü sayesinde, taşkınlık yapan kişilerin sebep olduğu riskler ve bu risklerin oluşturacağı zararlar en aza indiriliyor. Eskiden, ihlal

yapan kişileri giydiği kıyafetin renginden tanımaya çalışan güvenlik güçleri artık yüzlerini net şekilde görerek tanıyor. Olay anında çekilen kamera görüntüleri, kameraların teknolojisi sayesinde polis ve kulüp görevlileri tarafından canlı olarak net şekilde izlenebiliyor ve doğru bir şekilde değerlendirilebiliyor. İstenilen alanlara kayıt üzerinde de yakınlaştırma yapılabildiği için kişilerin kimlikleri olay sonrasında da kolayca belirleniyor. Bu tip kaliteli veriye kolayca ulaşabilen güvenlik personelinin araştırma süresi de oldukça kısalıyor.

Video analiz ile kesintisiz güvenlik Vodafone Arena’da kullanılan video izleme çözümü yalnızca yüksek çözünürlük değil aynı zamanda analiz yeteneğine de sahip. Sistem önceden belirlenen senaryolara göre istenilen güvenlik seviyesini uyguluyor. Bu senaryolar, taraftarın hangi noktalarda bulunmaması gerektiği, hangi alanlarda ne tür aksiyonların risk olarak kabul edileceği gibi bilgileri içeriyor. Merdiven boşluklarından maç izleme, tellere tırmanma, meşale yakma, saha içine taraftar girişi gibi örneklendirebileceğimiz senaryolar sisteme yükleniyor ve sistem, video analiz yeteneği sayesinde kendisine bildirilen alanlardaki ihlalleri otomatik olarak algılayıp izleme ekranlarına olay görüntülerini anında aktarabiliyor. Bu şekilde ihlalin ya da riskin gözden kaçmasını engelliyor.


71


Süper Lig, yayın gelirleri çağ atladı Yeni yayın ihalesiyle birlikte Süper Lig para basmaya başladı. Hollanda Ligi’nden yaklaşık 6 kat fazla paraya alıcı bulan Süper Lig, yayın geliri açısından Almanya ile Fransa’ya da iyice yaklaştı.

S

üper Lig’in yayın hakları yapılan ihaleyle birlikte sezonluk 500 milyon dolar karşılığında alıcısını buldu. Türkiye’deki futbol yayını geçtiğimiz ihaleye göre ciddi bir değer artışı sağlarken, Avrupa’nın önde gelen liglerine de fark attı. Türkiye düzeyindeki Avrupa liglerinin yayın hakları ile Süper Lig arasında uçurum var. Örneğin Hollanda Ligi 12 yıl süreyle 960 milyon Euro (1 milyar 20 milyon Dolar) karşılığında satılmıştı. Yılda ortalama 85 milyon dolar ödenen Hollanda kulüpleri, kısıtlı bütçeleriyle Avrupa kupalarında başarılı olmakta güçlük çekiyor. Portekiz Ligi’nde ise havuz sistemi bulunmuyor. Bu nedenle Porto, Sporting Lizbon, Benfica gibi kulüpler senede yaklaşık 45’er milyon dolar kazanıyor. Ancak diğer küçük kulüpler bu gelirin yanına yaklaşamadığı için takımlar arasındaki uçurum büyüyor. Polonya Ligi’nin yayın hakları için de yıllık 36 milyon dolarlık bir anlaşma yapılmıştı. Bu rakamlar alt alta yazıldığında bile bir Süper Lig etmiyor. Yapılan araştırmada Süper Lig’in en çok maç yayın geliri elde eden 6’ıncı lig olduğu ortaya

çıktı. Sıralamadaki yeri değişmese de Süper Lig, Avrupa’nın önde gelen ülkelerine gelir anlamında iyice yaklaşmış oldu. Türkiye’de bir maç yaklaşık 1 milyon 530 bin dolar karşılığında ekranlara yansıyacak. Bu gelirden aslan payını üç büyük kulüp alırken, lig sonundaki sıralama da dağılımda önemli rol oynuyor.

Premier Lig’in 1 dakikası 155 bin Euro

Avrupa’nın en önemli 5 liginde ise maçlar altın değerinde. “Futbolun beşiği” olarak kabul edilen İngiltere Premier Ligi’nin 1 yıllık yayın hakkı için kulüplere 2,4 milyar Euro ödeniyor. İngiltere’deki maçların 1 dakikası 155 bin Euro gibi uçuk bir bedel karşılığında yayımlanıyor. Dünyanın en iyi iki futbolcusu olarak gösterilen Lionel Messi ile Cristiano Ronaldo’nun rekabetine sahne olan İspanya Ligi de yıllık 983 milyon Euro’luk bir anlaşma sonucunda ekranlara yansıyor. İtal-

ya Ligi ise yeni sözleşme çerçevesinde 945 milyon Euro karşılığında yayımlanıyor. En önemli yüzü Zlatan İbrahimovic’i kaybetse de Fransa Ligi’nin değeri 727 milyon Euro… Bundesliga’nın yayın hakları için ise 628 milyon Euro ödeniyor. Türkiye 500 milyon dolar (yaklaşık 470 milyon Euro) değerindeki anlaşmayla Avrupa devlerinin hemen arkasında yer alıyor.

Avrupa ligleri ve yayın gelirleriyle ilgili tablo şöyle: LİGLER YAYIN GELİRİ İngiltere Premier Ligi 2.359 milyon Euro İspanya La Liga 983 milyon Euro İtalya Serie A 945 milyon Euro Fransa Ligue 1 727 milyon Euro Almanya Bundesliga 628 milyon Euro Türkiye Süper Ligi 470 milyon Euro Hollanda Ligi 80 milyon Euro Polonya Ligi 34 milyon Euro Portekiz Ligi (Havuz sistemi uygulanmıyor) Not: Değerler euro cinsinden hesaplanmıştır.

Süper Lig, Asya kıtasına bedel!

Çin’deki futbol devrimi ve transfer hamleleri, Japonya’nın yapılandırma programı ile

72


Güney Kore’deki çalışmalar devam ediyor. Katar ve BAE kulüpleri dünyaca ünlü yıldızları renklerine bağlıyor. Asya kıtasında futbol anlamındaki tüm çalışmalara rağmen beş ülkenin toplam kadro değeri, bir Süper Lig etmiyor! Çin’deki futbol devrimiyle birlikte dünya futbolunda gözler Asya’ya çevrildi. KPMG Football Benchmark ekibi, Asya’da esen futbol rüzgarını inceledi ve Türkiye Süper Ligi’yle karşılaştırdı. Hızla büyüyen ekonomisiyle dikkat çeken Asya’nın gelecekte futbolun da süper gücü olacağı konuşuluyor. Ancak Süper Lig’in ne kadar önemli bir kulvar olduğu, KPMG Football Benchmark ekibinin araştırmasıyla gözler önüne seriliyor. Süper Lig’de mücadele eden takımların tahmini değeri 911 milyon 180 bin Euro olarak ortaya çıkıyor. Ricardo Quaresma, Robin van Persie, Lukas Podolski gibi dünyaca ünlü yıldızların top koşturduğu Türkiye’de Süper Lig’de mücadele eden bir takımın ortalama değeri yaklaşık 50 milyon Euro. Ayrıca yeni yapılan anlaşmayla birlikte senelik 500 milyon Euro’luk yayın geliriyle Süper Lig, Avrupa’nın önde gelen liglerine iyice yaklaşmış durumda.

Çin’i yıldız transferleri kurtaramadı

Futbol devrimi yaşanan Çin’de Brezilya Milli Takımı’nın yıldızı Hulk, Ramires, Senegalli Demba Ba, Kolombiyalı Fredy Guarin top koşturuyor. Ayrıca eski Beşiktaşlı Ersan Gülüm ile Galatasaray’dan Burak Yılmaz da futbol yaşamını Çin’de sürdürüyor. Toplam piyasa değeri 306 milyon Euro olarak gösterilen Çin Ligi’ndeki bir takım ortalama 19.2 milyon Euro değerinde.

Japonya’nın J1 Ligi’nin toplamda 228 milyon Euro, takım başına ise ortalama 12.7 milyon Euro’luk bir değeri var. Avrupa’ya ihraç ettiği oyuncularla bilinen Japonya’da 2013 yılında üç seviyeli bir futbol yapılandırma projesine başlanmıştı. Genç Japon oyuncuların kariyerlerine Avrupa’da devam etmesi lige olan ilginin düşmesine sebep oldu. 2002 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan ve performansıyla göz kamaştıran Güney Kore, o turnuvayı dördüncü bitirmişti. O başarısını ileriye taşıyamayan Güney Kore Ligi, K-League Classic 118 milyon Euro değerinde. Bir takımın ortalama değeri ise 9 milyon 800 bin Euro.

Beş ligin toplamı bile Süper Lig’e yetişemedi

Ayrıca çılgın transfer teklifleri ve harcadığı paralarla dikkat çeken Katar Ligi’nin 131 milyon Euro, Birleşik Arap Emirlikleri Ligi’nin ise 123 milyon Euro’luk bir değeri

var. Asya’nın önde gelen bu beş ligini topladığımızda 906 milyon Euro’luk toplam değerle Süper Lig’in gerisinde kalıyor. Bu sezon Beşiktaş ve Fenerbahçe’yle Avrupa’da kulüp bazında başarılı bir sezon geçiren Türk futbolunun değeri, KPMG’nin araştırmasıyla da kanıtlanıyor.

Araştırmada öne çıkan noktalar şöyle:

- Beş yıllık bir anlaşma sonucunda Çin Süper Ligi’nin yurt içi yayın hakları 213 milyon Euro’ya satıldı. Bu bedel, Asya ligleri arasında yapılmış olan en büyük anlaşma niteliğini taşıyor. Japonya Ligi yeni anlaşmayla yıllık 183 milyon Euro’ya satılacak. Türkiye Ligi’nin yayın hakları ise geçtiğimiz günlerde 500 milyon dolar (Yaklaşık 470 milyon Euro) karşılığında satıldı. - Taraftar ilgisi anlamında Asya ligleri daha zengin. Çin’de maç başına 20 bin, Japonya’da 18 bin taraftar maçları izliyor. Türkiye ise bu rakama yaklaşamıyor. - Asya kıtasının önemli liglerinden İran, 103 milyon Euro’luk bir değere sahip. 14 takımın mücadele ettiği Suudi Arabistan Ligi’ne 80 milyon Euro değer biçiliyor. Kapalı bir lig modeli olan Avustralya’nın değeri de 82 milyon Euro olarak gösteriliyor. - Son yıllarda futbola yönelen ülkelerden Hindistan’da bu spora ilgi üst seviyede. Ancak Hindistan da Avustralya gibi kapalı bir lig modeli uyguluyor. 2015 yılında maçlar 26 bin kişiye oynanırken, Hindistan Futbol Federasyonu da kademeli olarak Asya Futbol Konfederasyonu’na katılmayı amaçlıyor.

73


Juventus kısa sürede tarih yazdı

Son 5 yıldır Serie A’da şampiyonluğa ambargo koyan Juventus önce ekonomisini düzeltti, ardından müzesini kupalarla doldurdu. lıyor. Bu dağıtım sistemi de Juventus’un yayın gelirlerinden aslan payını almasını sağlıyor. Avrupa futbolunun en büyük organizasyonu olan Şampiyonlar Ligi’nde düzenli olarak boy gösteren Juventus, 2015-16 sezonunda toplam 76 milyon Euro para ödülü kazandı. Yönetim bunların yanı sıra 2011 yılı sonunda 120 milyon Euro sermaye artırımına giderek mali sürdürülebilirliği geliştirdi ve son 2014/2015 ve 2015/2016 sezonlarını net karla kapattı.

İ

talya’da Juventus eşi benzeri görülmemiş bir geri dönüşe imza atıyor. 2006 yılında patlak veren şike skandalı sonrasında iki şampiyonluğu elinden alınan Torino temsilcisi bir alt lige düşürülmüştü. Ekonomik yönden çöken, şampiyonluk kupaları elinden alınan ve yıldız futbolcularını kaybeden Juventus’un eski günlerine dönmesinin çok zor olduğu konuşuluyordu. Siyah-beyazlılar doğru yapılanma, yerinde harcamalar ve akılcı sponsorluk anlaşmalarıyla tüm futbol kulüplerine ders olacak şekilde tekrar zirveye adını yazdırdı. Serie A’da son 5 yıldır şampiyonluk kupasını kimseye kaptırmayan Juventus’un bu başarısını KPMG Football Benchmark ekibi inceledi. Bir kulübün dirilişini anlatan araştırmanın öne çıkan başlıkları şöyle…

Yeni stadı açıldı, yenilmez armadaya dönüştü

Siyah-beyazlılar 2011 yılının eylül ayında yeni stadına taşındı ve evinde yenilmez bir hale dönüştü. Torino temsilcisi Juventus Stadyumu açıldığından bu yana evinde yüzde 78’lik müthiş bir galibiyet oranı yakaladı. Yeni stadyumla birlikte galibiyetler gelirken kulübün kasası da doldu. 2010-11 sezonunda eski stadı Olimpico’da 11.5 milyon Euro gişe geliri sağlayan Juventus, yeni stadında ise (geçen sezon) 44.1 milyon Euro elde etti. Juventus ticari anlaşmalara imza atarken sıkı pazarlıklar

74

Okul, eğitim merkezi ve otel yapılıyor yaptı. Daha önce malzeme sponsoru Nike’tan 13 milyon Euro kazanan Juventus, Adidas’la 23 milyon Euro’ya el sıkıştı. Göğüs reklamını da değiştiren Juve, yılda 13 milyon Euro kazandığı eski sponsoruyla yolları ayırdı ve 17 milyon Euro’ya Jeep’le anlaştı.

Yayın geliri aslan payını oluşturuyor

Torino temsilcisinin yeşil sahadaki başarısı kasasını da dolduruyor. Siyah-beyazlıların toplam gelirinin yüzde 57’sini yayın hakları oluşturuyor. İtalya’da yayın gelirleri geçmiş sonuçlar ve taraftar kitlesi baz alınarak dağıtı-

Gelirlerini artıran ve kasasını dolduran Juventus yatırım da yapıyor. İtalyan ekibi Meksika, Nijerya ve Azerbaycan’da çeşitli bölgesel ortaklıklara gitti. Bunun yanı sıra JVillage projesi de 2017 sonunda hayata geçecek. Yeni stadyumun çok yakınındaki JVillage projesinde yeni bir kulüp binası, eğitim merkezi, bir otel, konsept mağaza ve uluslar arası bir okul bulunacak.

Gelirler transfere, transferler zaferlere dönüştü

Artan gelirler, yönetim tarafından futbol takımına yatırım olarak yansıtılıyor. Personel maliyetleri son altı yılda yüzde 12, bonservis bedelleri ise yüzde 14’lük büyüme gösterdi. Futbol takımına yapılan doğru transferlerle Juventus üst üste beş kez şampiyonluk ipini göğüslemeyi başardı. Ayrıca 2015 yılında Şampiyonlar Ligi’nde final oynayan Juventus, Barcelona’ya 2-1 kaybederek kupayı son anda elinden kaçırdı.

Sosyal medyada da AC Milan’ı solladı

İtalyan temsilcisi uluslararası arenadaki etkisini de artırdı. Sosyal medyada en çok takip edilen AC Milan’ı geride bırakan siyah-beyazlılar, artan popülaritesiyle ticari hasılatını da büyüttü. Siyah-beyazlılar sosyal medya takipçisi açısından Avrupa’nın en önemli kulüpleri arasına tekrar girmeyi başardı.


75



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.