r
201
ola yla
6’d
uştu? | 2016 yılına damg n o k e n asını v ar l a s a y uran a pi
Aylık Kurum sa
i. c o m ktorart e s . w w l Haber Derg w isi - Sayı:6 | Şubat 2017 -
Panasonic güneş panelleriyle fark yaratıyor
Eset’ten sıfır zamanlı tehdit koruması
Haber Index
Aylık Kurumsal Haber Dergisi Sayı: 6 | Şubat 2017 www.sektorarti.com İmtiyaz Sahibi - Sorumlu Müdür Cemal Özcan SEZGİNER cemalozcan@sektorarti.com Editör Hüseyin Cengiz TIKI huseyin@sektorarti.com Reklam Kerim ATAK kerim@sektorarti.com Pervin SAĞIR pervin@sektorarti.com Grafik Tasarım JaCoS Ticaret, Reklam ve Tasarım Muhasebe Baki Atlıoğlu Merkez: Tevfik Bey Mh. Muammer Aksoy Cd. Kaya Sk. Güzelçatı Sitesi Pınar Apt. No:4 D:9 Sefaköy - Küçükçekmece İstanbul T: +90 212 698 17 46 Basım Yeri Kiraz Medya Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi Oruç Reis Mh. Giyimkent Sitesi Bulvarı 16.Sokak No:112/114 Esenler - İST T. +90 212 438 66 50 F. +90 212 438 66 51 Yayınlanan haber ve fotoğraflar kaynak gösterilmeden kullanılamaz. SektörArtı Dergisi’nde kullanılan tüm çizim ve tasarımlar, JaCoS Ticaret, Reklam ve Tasarım’a aittir. Banka Bilgileri Cemal Özcan SEZGİNER Enpara Şirketim Finansbank Şube Kodu : 03663 Hesap No: 66736278 IBAN: TR02 0011 1000 0000 0066 7362 78
Fiyatı : 5 TL
2016’da küresel şirketlerin %57’si siber güvenlik tehdidi yaşadı 5 Eset’ten sıfır zamanlı tehdit koruması 6 2016’nın en büyük siber saldırıları 10 Bitdefender’dan 2017 siber güvenlik öngörüleri 12 IDC Türkiye, kurumları “Yeni Güvenlik Yol Haritası” oluşturmaya davet ediyor 13 Veri güvenliği online alışverişi tehdit ediyor 14 Huawei Türkiye AR&GE Merkezi’nden teknolojik gelişmeler 15 Çin’deki fabrikalarda mekanik işler robotlara emanet 15 Kendi kendini iyileştiren bir gelecek yanı başımızda 16 Veri depolama pazarı yüzde 20 büyüyecek 17 Schaeffler, e-mobiliteye odaklanıyor 18 letgo’ya 175 Milyon dolarlık ek yatırım 20 Kingston’dan dünyanın en yüksek kapasiteli USB flash belleği 20 Gelecek beş yıl içinde hayatımızı değiştirecek beş inovasyon 21 Akıllı telefon pazarı 3. çeyrekte kırılma yaşıyor 23 2017’de döviz ile borçlanmayın 24 2016’da piyasalar ne konuştu ? 26 11 trilyon dolarlık Çin ekonomisi yeniden yapılanıyor; Türkiye için fırsat zamanı 27 2017’de yatırımcının gözdesi hangi sektörler olacak 28 Teksan Ar-Ge yatırımında hız kesmiyor 28 Sütaş’tan, Tire’ye 80 milyon dolarlık yatırım 30 2016’nın en büyük internet yatırımını Armut.com Aldı 31 Panasonic güneş panelleri ile fark yaratıyor 32 Tekno Ray Solar’ın 2017 hedefi 175mw 34 2016 yılına damgasını vuran olaylar 36 DHL Express’ten Türkiye’deki e-ticaret girişimcilerine destek 37 Boyner, Türkiye’nin hediye haritasını çıkardı 37 2017 yılında hangi mesleklerin yıldızı parlayacak? 38 Geleceğin mobil haberciliğini kodladılar 39 İşverenler yabancı dil bilgisini ne kadar önemsiyor? 40 Ülkelerin yeni ekonomi kanalı: Yatırım yolu ile vatandaşlık 42 Yurt dışında kariyer için en iyi imkanları Avrupa sunuyor 44 Web ziyaretçileriniz nasıl müşteriye dönüşür 46 Melek yatırım almanın 5 koşulu… 47 Yemeksepeti’nden 2016 lezzet almanağı 48 İSMOB başarılı bir sunuşla, ihracat hedefine ulaştı 50 İSMOB 2017 tasarım yarışması 51 Mobilyanın renkleri çocuğun karakterinde etkili 52 Doğtaş İSMOB Fuarı’nda gövde gösterisi yaptı 53 Açık ofislerdeki gürültü kirliliğine çözüm: Akustik Paneller 53 İstikbal’in hedefi dünya devi olmak 54 Avrupa tarzı üretim İstanbul’da can buluyor 56 TQ’dan zarif ve işlevsel tasarımlar 58 Vacettin Mobilya’dan; geçmişten gelen özel tasarımlar 60 Mutti, gücünü markasından alıyor 62 Mobilya sektörü interia’da buluşuyor 64 Alttan ısıtmalı asfaltla tuzlama dönemi bitiyor 66 Avrasya Tüneli binaları “GMW Mimarlık” imzasını taşıyor! 67 İnşaat sektörünün milli gelir içindeki payı yükseldi 68 Hava kirliliğini akıllı şehirler önleyecek 69 Nissan Türkiye, 2016 yılında satış rekoru kırdı 70 Renault 17. kez binek otomobil lideri 72 Toyota Hibrit’te 10 milyon adet satışa yaklaştı 73 Hyundai’den CES 2017’de akıllı otomobiller şovu 74 Skoda, 19 milyon adet araç üretti 74 Türkler 2017’de en çok hangi ülkeye gitmek istiyor? 76 Hotels.com, ‘dünyanın en hızlı mobil yatağı’ ile Guinness’te 77 Akzirve’den Türk turizminin geleceğine yatırım 77 Boeing 2016 teslimatlarında yüksek rakamlara ulaştı 77 İş hayatı modası, sektörlere göre giyim tarzı nasıl olmalı? 78 Ebru Sanatı gücünü doğadan alıyor 80 Minik bahçelerin son modası; Terrarium (Teraryum) 80 10 adımda kar manzarası çekmenin ipuçları! 81
editörün notu
Sektör Artı içeriği ile özel bir dergi...
E
linizde ekonomik alanda gelişmeleri yakından takip eden, teknolojik gelişmeleri özel haberlerle okurlarına aktaran Sektör Artı’nın altıncı sayısı var. Eylül 2016’da sizlerle buluşmuştuk. Son sayımızla birlikte, altı ayı geride bıraktık. Şimdi, başta söylenenleri gözden geçirmenin, ne istemiştik, ne oldu diye oturup düşünmenin, zamanı geldi. Sektör Artı Dergisi’nin 2015 yılında tüm ekonomik ve bilişim hayatımıza yeni ve farklı bir bakış açısı olması nedeniyle düşünmeye başladık ve tasarladık. Uzun süren çalışmalar, bultennet.com ile dijital hayata girişi ve kendimize çizdiğimiz bir yol haritası ile bugünlere geldik. Ekim sayımızda özel bir dosya çalışması ile karşınızdayız; Mobilya. Hem ekonomik hem de istihdam anlamında Türkiye’nin itici güçleri arasında yer alan Mobilya sektörünü tüm segmentleri ile ele almaya çalıştık. Ofis mobilyalarından ev mobilyalarına kadar birçok üretici ile İSMOB 2017 İstanbul’da özel röportajlar gerçekleştirdik. Firma yöneticileri yerel ve küresel ekonomik gelişmeler, firmalarının yapısı ve faaliyetleri hakkında önemli bilgileri bizimle paylaştı. Sektör Artı Dergisi editör kadrosu bu sayısında da yine teknolojik gelişmeleri aktaran özel haberler hazırladı. Özellikle firmaların BT güvenliği konusuna yaklaşımlarını yansıtan haberlerimiz,
facebook.com/sektorarti twitter@sektorarti www.sektorarti.com info@sektorarti.com
www.sektorarti.com 4
özel bilgiler taşıyor. 9 Şubat’ta İstanbul, 22 Şubat’ta Ankara’da düzenlenecek IDC’nin BT Güvenlik Konferansı’da dergimizde yer alan önemli haberler arasında. Tehdit istihbaratı, güvenlik ve risk işbirliği, bilgi ve operasyonel güvenliğin yakınsaması ve güvenlik karmaşasını yönetme gibi konuların ön plana çıkacağı bu etkinlikler; finans, perakende, üretim, hizmet, devlet kurumları ve holding şirketlerinden üst düzey BT güvenlik yöneticilerini ağırlayacak. Konferanslar sonrasında da katılımcı olarak yer alacağımız etkinliklerin haberlerini yine bu sayfalardan okuyabileceksiniz. Bu ay, siz okurlarımızdan hem bu sayı hem de geride bıraktığımız beş sayımız için yorum ve fikirlerinizi bekliyoruz. Zira bugüne kadar sizlerden gelen tepkileri, önerileri değerlendirdik, bu doğrultuda içerik ve tasarımda değişiklikler yaptık, tekrar düşündük, tartıştık. Bize gelen her tür geri dönüş çok kıymetli. Gelen elektronik postaları, atılan tweetleri okuyor, değerlendiriyor ve cevaplamaya gayret ediyoruz. Bize info@ sektorarti.com e-posta adresinden ulaşabilirsiniz. Sektör Artı’da görmek istediklerinizi, fikirlerinizi, eleştirilerinizi, önerilerinizi bize yazın. Ayrıca sosyal medyada Twitter ve Facebook’tan bizimle iletişime geçin. Her ay bir adım daha atacağımız bu çalışmamızda sizlerle birlikte olmaktan dolayı sevinçliyiz ve bu sevinci devam ettirmek istiyoruz.
2016’da küresel şirketlerin %57’si siber güvenlik tehdidi yaşadı
U
luslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY, dünya çapında yaklaşık bin 800 büyük ölçekli şirketin katılımı ile hazırladığı Küresel Bilgi Güvenliği Araştırması’nın (Global Information Security Survey - GISS) sonuçlarını açıkladı. Şirketlerin günümüzün dijital ekosisteminde siber güvenlik tehdit ve saldırılarına karşı yaptıkları hazırlık ve yatırımlar ile ilgili çarpıcı bulgular ortaya koyan araştırmaya göre; küresel şirketler karmaşık bir siber saldırıyı öngörüp karşı koyabileceklerine dair her zamankinden daha yüksek bir güvene sahip. Ancak araştırma sonuçları, şirketlerin olası siber saldırıların ardından oluşan krizin yönetilmesi ve zararın giderilmesine yönelik hazırlık ve planlarının günümüzün gereksinimlerini karşılamada yetersiz olduğuna işaret ediyor.
Net bir iletişim stratejisi yok Bu yıl 19’uncusu açıklanan araştırmanın sonuçlarına göre; katılımcı şirketlerin %57’si 2016 yılı içerisinde en az bir siber güvenlik tehdidi ile karşı karşıya kaldığını belirtti. Bununla birlikte ankete katılan üst düzey yöneticilerin yaklaşık yarısı (%48) güncelliğini yitirmiş bilgi güvenliği sistemlerini, şirketlerinin en büyük zayıflığı olarak tanımlıyor. Katılımcıların %57’si iş sürekliliği ve krizle mücadele konularına öncelik verildiğini ifade ederken, yalnızca %39’u bu alana yatırım yapmayı planladığını belirtiyor. Veri sızdırılması ve veri kaybının önlenmesine yönelik yatırım yapmayı planlayan şirketlerin oranı ise %42 seviyesinde bulunuyor. Öte yandan araştırma sonuçları, şirketlerin %42’sinin büyük bir siber saldırı karşısında net bir iletişim stratejisinin bulunmadığını ortaya koyuyor.
programı ve bununla ilişkili bir sürecin bulunmadığına işaret ederken, %44’ünün siber saldırıların sürekli olarak takip edilmesini sağlayacak bir güvenlik operasyonu merkezine sahip olmadığını ortaya koyuyor. Katılımcıların % 50’si sürekli takip ve aktif savunma mekanizmaları, siber tehdit analizi ve güvenlik operasyonu merkezlerine yaptıkları yatırımlar ile karmaşık bir siber saldırıyı tespit edebileceklerini dile getirirken, % 86’sı ise siber güvenlik sistemlerinin şirketlerinin ihtiyacını tam olarak karşılamadığını ifade ediyor.
Siber tehditler 2015’e göre arttı Araştırmaya katılan üst düzey yöneticilerin tümü şirketlere büyük zarar verme potansiyeli taşıyan siber tehditlerde bir önceki
Dünya çapında yaklaşık bin 800 şirketin katıldığı araştırmaya göre; 2016’da şirketlerin %57’si siber güvenlik tehdidi ile karşı karşıya kaldı. yıla göre artış yaşandığını ifade ediyor. Buna göre; kötü amaçlı yazılım kaynaklı riskler %9, e-dolandırıcılık riskleri %7, finansal bilgi hırsızlığı riskleri %12 ve veri hırsızlığı riskleri ise %12 artış gösterdi. Araştırma, küresel şirketlerin %62’sinin operasyonlarına zarar veren bir siber güvenlik ihlali yaşamadan önce bu alana harcama yapma eğilimlerinin düşük olduğunu ortaya koyuyor. Araştırma sonuçlarına göre;
rakip bir şirketin (%58) veya bir tedarikçinin (%68) siber saldırıya uğraması da şirketlerin çoğunluğu için bilgi güvenliği harcamalarının artırılması için bir neden teşkil etmiyor.
Güvenlik sistemleri ihtiyacı karşılayamıyor EY araştırması, şirketlerin yaklaşık üçte ikisinde (%64) resmi bir tehdit istihbarat ve analiz
5
Eset’ten sıfır zamanlı tehdit koruması
E
set Satış ve Pazarlama’dan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Alev Akkoyunlu ile bir röportaj gerçekleştirdik. Alev Hanım sorularımızı içtenlikle yanıtladı. Kurumsal ve bireysel güvenlik konularında önemli bilgileri bizimle paylaştı.
1- Kendinizden ve Eset’teki görevinizden kısaca bahseder misiniz? Eset ve teknolojileri hakkında kısa bir bilgi alabilir miyiz ?
Eset 1995 yılında Slovakya’da faaliyetlerine başladı. Güvenlik yazılımı üreten bir şirketiz. İlk yıllarda 5-10 kişilik kadroyla çalışan Eset, şu anda 1000’in üzerinde çalışan sayısına ulaştı. Dünya üzerinde de 9’dan fazla araştırma geliştirme ofisi bulunan bir güvenlik yazılımı firmasıyız. Ayrıca Türkiye’de 11 milyondan fazla kullanıcımız var. Türkiye dışında merkez Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Danimarka’da pazar lideri konumundayız. Rusya, Amerika ve Japonya pazarında da en önemli oyuncular arasında yer alıyoruz, her geçen gün pazar payımızı arttırıyoruz. Ben ise, yaklaşık 12 yıldan bu yana Eset Türkiye’de çalışıyorum. Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapıyorum.
2- Güvenlik yazılımları konusundaki başarınız bu alanda ciddi bir teknik alt
6
yapınızın olduğunu gösteriyor. Bu alt yapıdan bahseder misiniz?
Biz Eset olarak şu anda Türkiye’de pazar lideri konumundayız. Bunun ilk sebebi, çok kaliteli güvenlik yazılımları üretiyor olmamızdır. Eset olarak aslında üründen öte servis satıyoruz diyebiliriz. Örneğin kullanıcılarımız üründen memnun olmazsa değişim haklarını saklı tutuyoruz. Bunun dışında bizi rakiplerimizden ayıran en önemli özellik performans gücümüz. Kullanılan makinenin yavaşlaması ve kullanım zorluğu gibi sorunlar ortaya çıkmıyor. Ayrıca güncel problemlere de hızlı çözümler bulmaya odaklanıyoruz. Sonuçta 10 yıl önceki tehditlerle şimdi karşılaşılan problemler farklı, buna göre özel çözümler üretiyoruz. Üretilen sürümlerin hepsine Türkçe dil desteği veriliyor. Bu da kullanım kolaylığı sağlıyor. Şu anda Eset Türkiye olarak 55 kişilik bir ekiple çalışıyoruz. Önemli sayıda insan kaynağı da yarattık. Ayrıca hem bireysel hem de kurumsal müşteriler açısından bakıldığında ürün yelpazemiz oldukça geniş. Herkes kendi ihtiyacına yönelik çözümler bulabiliyor.
3- Dünya’nın herhangi bir yerinde yeni bir virüs ortaya çıksa, sizin bundan nasıl haberiniz oluyor ve engelleyici yazılımı ne kadar zamanda oluşturuyorsunuz? Zararlı yazılım
konusunda hangi ülkeler başı çekiyor?
Eskiden daha rahat bir takip süreci vardı. Çünkü virüsler çok sık rastlanan ya da hemen yenisi üretilen zararlılar değildi. Şimdi her dakika yeni bir virüs yazılımı ile karşılaşabilirsiniz. Bu nedenle biz bulut tabanlı bir veri tabanı ile çalışıyoruz. Örneğin sıfır zamanlı tehdidi, sanal sezgisel bir ortamda test ediyoruz. Davranış biçimine göre virüs olma ihtimaline karşı karantinaya alıyoruz. Bu teknolojiye sahip olan kullanıcılarımız, ülkemizde olmayan bir tehdide karşı bile önlem almış oluyor.
Sıfır zamanlı bir tehdidi sanal sezgisel ortamda test ediyoruz. Şüpheli yazılımları, davranış biçimine göre virüs olma ihtimaline karşı karantinaya alıyoruz. Bu teknolojiye sahip olan kullanıcılarımız, ülkemizde olmayan bir tehdide karşı bile önlem almış oluyor.
Türkiye kullanıcı sayısına göre Eset için çok önemli bir ülke. Dolayısıyla herhangi bir tehdit algısı olduğunda kısa sürede geri dönüşler yapabiliyoruz. Genel olarak baktığımızda ise dünyanın her noktasından irili ufaklı tehditler alıyoruz. Hatta bu durum bir ekonomi haline geldi. Virüsleri yazanların dışında, bu uygulamaları alıp kullanan kişiler de ekonomik olarak haksız kazanç sağlamaya başladı. Bunu küresel alanda satan hackerlar var ve ciddi anlamda bir pazar oluşmuş durumda. Ağırlıklı olarak Uzak Doğu, Çin, Rusya bölgelerinden daha çok tehdit yazılımları üretiliyor.
4- İşletim sistemlerinin de kendi güvenlik sistemlerini oluşturma eğilimi sizleri nasıl etkiliyor. Antivirüs yazılımı kullanmadan da oluşabilecek tehditlerden korunmak mümkün mü?
Bugünün şartlarında herhangi bir antivirüs yazılımı kullanmadan korunmak mümkün değil. Kesinlikle herkesin kullanması gerekiyor. Bana bir şey olmuyor diyen kişi, makinesinde hiçbir şey yapmıyor diyebilirim. Bunun yanında bizim yüzde 100 korunma gibi bir iddiamız da yok çünkü kullanıcı zafiyetini göz önünde bulunduruyoruz. Örneğin sosyal medya hesaplarınızı çok kolay tahmin edilebilir şifrelerle açıyorsanız, kısa sürede bu konuda bir sorun yaşama ihtimaliniz yüksek. Bu noktada biz de şifre konusunda yaşanan sıkıntılara destek olmak için çözümler geliştiriyoruz. Örneğin yeni ürünlerimizden biri olan ESET Smart Security Premium yazılımımız, “Password Manager - Parola Yöneticisi” özelliğine sahip. Bu uygulama sayesinde parola ile ilgili sıkıntılar minimum düzeye indiriliyor.
5- Çalışanların hangi tür online faaliyetleri, şirketlerin güvenliğini tehlikeye atabilir? Şirket altyapılarının güvenilir kalması için internet ve e-posta kullanımıyla ilgili kurallar oluşturmak yeterli midir? Şirket çalışanları aynı zamanda bireysel kullanıcılar. Şirketin verdiği elektronik aletleri evde
kullanan ya da kendi cep telefonunu şirket için kullanan çalışanlar var. Dolayısıyla kurumsal ve bireysel kullanımlar iç içe geçmiş durumda. Şirketlerde kurallar mutlaka olmalı. Herkese kendi görev alanına göre bazı ara yüzlere kullanım hakkı getirilmelidir. Örneğin satış departmanında çalışan birisinin finans departmanı uygulamalarına ulaşması doğru değil. Buna engel olunması gerekiyor. Yetkilendirme konusuna dikkatle yaklaşılması gerekiyor.
6- Bir bilgisayar, internete bağlı olduğunda farklı çeşitlerde güvenlik açıklarına sahip olabiliyor. Bu güvenlik açıkları nelerdir? Güvenlik açıklarından dolayı ne tür tehlikeler ve zararlar oluşabilir? Bilgisayarınız varsa ve internete giriyorsanız mutlaka antivirüs yazılımı kullanmanız gerekiyor. İşletim sisteminde herhangi bir yama ya da güncelleme varsa kullanıcılar tarafından bunun mutlaka yapılması büyük önem taşıyor. Bunun dışında mutlaka yedekleme yapılmalıdır. Kritik bilgileri korumak için bu da önemli bir başlık. Bunun dışında arkadaşınızın ya da herhangi
bir başkasının ağı üzerinden banka işlemlerinizi yapmayın. Güvenilir olup olmadığını bilmediğimiz bilgisayarlarda mail ya da banka hesabı kullanılmamalıdır. Girildiyse de mutlaka çıkış yaptığınıza emin olun. Ayrıca cep telefonu da çok kullanılan bir iletişim aracı oldu. Dolayısıyla artık tehditler burada da mevcut. Banka ve mail işlemlerimizi giderek daha fazla cep telefonundan yapıyoruz ve burada da kesinlikle antivirüs yazılımı kullanmamız gerekiyor. Burada Eset olarak Eset Mobile Security ürünümüzle kullanıcıları zararlı yazılımlara karşı koruma sunuyoruz. Bunun dışında cep telefonuna indirilen uygulamalara dikkat etmek gerekiyor. Zararlı yazılım içeren uygulamalarla özel bilgileri-
Bu röportajın videosu için www.sektorarti.com sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
7
8- Bankalardaki tek kullanımlık şifre sisteminin hackerlar tarafından çözülebileceği üzerinde duruluyor ve tartışılıyor. Sizce bankaların internet şubelerindeki güvenlik önlemleri ne kadar etkili? Çözülebilir mi?
venlik kulübesinde bile bilgisayar ve internet kullanılıyor. Sonuç itibariyle kullanım oranı çok arttı. Mobil tarafta da data kullanımı çok pahalıydı. Bugün ise telefonun temel konuşma özelliğinden çok interneti kullanıyoruz. Mobil kullanım yoğunluğu da inanılmaz rakamlara ulaştı. Virüs yazarları da önceden birilerini cezalandırmak veya kişisel tatmin için virüs üretirken şimdi milyarlarca dolar para kazanmak için üretim yapıyorlar. Bu bitmeyecek ve durmayacak. Değişik varyantlarla hep karşımızda olacak. Nesnelerin interneti konusunda da değişimler olacak. Arabamızda, televizyonumuzda her yerde internet var. Bu alanda da saldırıların artacağını düşünüyoruz.
Netice itibarıyla bankalar para ile iş yapıyor. Doğal olarak sürekli hackerlerin hedefi durumundalar. Siber suçlular bu alana oldukça kafa yormaya devam ediyor. Ancak bankaların da bu tehditlere cevap vermek adına çok güçlü çalışmalar yaptığını söyleyebiliriz. Bu noktada siber suçlular pek çok kez bankalar yerine banka müşterilerini hedef almayı seçebiliyor ve kişilerin zaaf veya meraklarından faydalanarak, kişisel bilgilerine ulaşmaya çalışıyor. Mobil güvenlik ürünlerinin önemi, bu noktada daha da genişliyor.
11- İnsanları lisanslı yazılım kullanmaya yöneltmek için bir takım kampanyalar ya da indirimler düzenliyor musunuz? Sosyal medyayı bu alanda kullanıyor musunuz? Fuarlara katılımınız ne düzeyde?
Aslında bu uygulama kolaylıkla kırılabilecek durumda değil ama sonuç itibariyle bu alanda da tehditler arttı. Son dönemde ortaya çıkan bir yazılımla size ikinci gelen SMS başka bir telefona yönlendirilebiliyor. Biz bu noktada mobil güvenlik mobil yazılımı kullanılmasını öneriyoruz. Ancak bankalar da bu anlamda güçlü önlemler alıyor. Harcamalar konusunda beklenmedik durum yaşandığında bilgilendirme yapıyorlar.
mizi elimizle teslim etmiş oluyoruz. Kişisel bilinç de çok önemli. Neyi kabul ettiğimiz konusuna dikkat ederek, uygulamaları kurmak zorundayız.
7- Şirketler, güvenlik açıklarına karşı ne tür önlemler alabilirler? Tehlikeler nasıl en aza indirilebilir?
Kurumlarda katmanlı güvenlik konusunda çözümler sunuyoruz. Giriş seviyesinde kullanılan bilgisayarlardan uç seviyelere kadar bağlı olunan sunucular, UTM cihazlarında veri tabanı seviyesinde korunma, olmazsa olmaz kriterler arasında sayılabilir. Harici hafıza kartlarının kullanılması ve yetkilendirilmesi konusu da ayrıca önem taşıyor. Bununla ilgili bile önlem almayan kurumlar var. Ayrıca kurumlarda belli periyotlarda kullanıcı bilinci oluşturan eğitimler düzenlenmeli. Makinelerin işletim sistemi güncellemelerine dikkat edilmesi gerekiyor. IT yöneticilerinin gündemi takip eden, bilinçli bireyler olması korunmayı güçlendiren etmenler arasında yer alıyor.
8
9- Bilgisayarlar ile ilgili güvenlik çalışmalarına tanık oluyoruz. Ancak son dönemde artan mobilite kullanımı dikkat çekiyor. Sizlerin bu konuda çözümleri nelerdir? Eset olarak cep telefonu ve tablet kullanıcıları için Eset Mobile Security ürünümüzü sunuyoruz. Kullanıcıların kendini korumaya alması açısından oldukça verimli bir uygulama. Çok hızla oranlarda artan bir mobilite kullanımı var. İnterneti en çok cep telefonumuzdan kullanmaya başladık. Ücretsiz edinilebilen uygulamamızı isteyen kullanıcı indirebiliyor ve kendini korumaya alabiliyor. Ama maalesef rakamlara baktığımızda mobil kullanım oranımız artarken, mobil antivirüs kullanımı aynı oranda artmıyor. Tüm dünya da bu böyle devam ediyor. Bunun mutlaka değiştirilmesi gerekiyor.
10- İnternet kullanımının hızla artması yeni tehditleri de beraberinde getiriyor. Önümüzdeki yıllarda neler yaşayacağız. Sizin 10 ya da 20 yıl sonraki ortama dair görüşleriniz nelerdir? Eskiden sadece üst düzey yöneticiler bilgisayar kullanıyordu. Şimdi ise kapıdaki gü-
Uzun yıllardan beri korsan yazılımı engelleyici çalışmalar yürütüyoruz. Korsan yazılımlar daima bir tehdit unsuru oluşturuyor. Ayrıca bilgisayar ya da elektronik cihazlar zarar gördüğünde servise gönderiyoruz. Teknik servise verilen ücretle rahatlıkla bir antivirüs yazılımı edinilebilir. Serviste virüs bulaştığı için götürülen makinelere format atılıyor. Bununla birlikte sahip olduğunuz bütün verilerinizi kaybediyorsunuz. Maddi - manevi ciddi kayıp oluşuyor. Bu nedenle kullanımın lisanslı yazılımdan yana olması gerektiğine inanıyoruz. Sosyal medyada ve sizin gibi dergileri kullanarak bilinç oluşturmaya çalışıyoruz. Ayrıca farkındalık yaratmak için eğitimler veriyoruz, toplantılar düzenliyoruz. Bir kaç ay önce Anadolu’da 10 şehir dolaştık. Yerel düzeyde bilgi aktarma yolunda çok faydalı sonuç aldığımızı söyleyebilirim.
12- Hedefleriniz konusunda bilgi verir misiniz?
Güvenlik oldukça derin ve sürekli değişen bir alan olarak tanımlanabilir. Sürekli değişen bir saldırı ağı var. Biz bu alanda yenilikleri takip ederek gücümüze güç katmak istiyoruz. Teknolojiyi kullanan insanların internette geçirdiği süre boyunca zevk almasını sağlamaya çalışıyoruz. Tehditlerle uğraşmasını değil. Türkiye’deki hedeflerimizden bahsedecek olursak şu anda zaten pazar lideri konumundayız. Toplam pazar payının yüzde 30’una hitap ediyoruz. Açık ara farkla rakiplerimizin önündeyiz. Dijital güvenlik konusunda kullanıcılarımıza en iyi hizmeti vermeye devam ederek, konumumuzu daha da ileriye taşımak istiyoruz.
9
2016’nın en büyük siber saldırıları
S
iber suçluların gerçekleştirdiği saldırılar, yeni teknolojiler ve cihazlarla giderek dijitalleşen dünyada kişileri ve kurumları çok daha derinden etkilemeye başladı. Üç aylık ve yıllık güvenlik değerlendirmeleriyle tüm dünyadaki siber güvenlik atmosferinin nabzını tutan Trend Micro, 2016’da gerçekleşen en büyük siber saldırıları açıkladı. Mirai ile yapılan DDOS saldırıları interneti felç etti Ekim ayında gerçekleşen saldırıda Mirai isimli bir zararlı yazılımı kullanan siber saldırganlar DDOS adı verilen saldırı yöntemini kullanarak, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere tüm dünyada interneti felç ettiler. Bu saldırıda bilgisayarların yanında internet bağlantılı akıllı beyaz eşyalar gibi Nesnelerin İnterneti platformları da kullanıldı. Bu cihazlar kullanılarak yaratılan aşırı yoğun veri trafiğiyle birçok internet sitesi ve web hizmetinin altyapısı kilitlendi. Bu saldırıyla Twitter, Etsy, Netflix, Spotify, PayPal, Amazon gibi pek çok büyük web sitesi ve internet hizmetinin yanı sıra çok daha küçük web siteleri saatlerce erişilemez hale geldi. Bu olay DDOS saldırılarını farklı bir boyuta taşıyarak
10
siber saldırıların hangi noktalara kadar uzanacağını gösteren önemli bir örnek oldu. Yahoo! iki kere saldırıya uğradı Eylül 2016’da Yahoo! tarafından yapılan duyuru sonucunda 2014’ün sonlarında en az 500 milyon Yahoo! kullanıcısının hesap bilgilerinin bir bilgisayar korsanı tarafından çaldığı ortaya çıktı. Ele geçirilen hesaplar e-posta adresi, şifre, kullanıcı adı, doğum tarihi ve telefon numaraları gibi bilgiler içeriyor. Buna ek olarak 2016’nın Aralık ayında ortaya çıkan bir başka veri sızıntısında ise 2013 yılındaki bir güvenlik ihlaliyle bir milyar kadar Yahoo! hesap bilgisinin korsanlar tarafından çalındığı belirlendi. LinkedIn’den 117 milyon hesap bilgisi sızdırıldı 2016’nın Mayıs ayın-
da ise popüler sosyal iş ağı LinkedIn’den 2012 yılında çalınan 117 milyon e-posta ve şifre bilgisi internete sızdırıldı. LinkedIn bu sızıntı nedeniyle 2012’den önce açılan tüm kullanıcı hesaplarının şifrelerini sıfırladı. SWIFT sistemini hedef alan saldırıyla 81 milyon dolar çalındı Finans sektörü tarafından yoğunlukla kullanılan SWIFT sistemine yapılan saldırı da
Trend Micro, 2016 yılında gerçekleşen en büyük ve dikkat çekici siber saldırıları açıkladı. Buna göre siber saldırganların en çok para ve kimlik hırsızlığına yoğunlaştıkları görülüyor.
2016 yılının en önemli siber saldırıları arasında yer alıyor. 2016’nın Şubat ayında Bangladeş’teki bir bankanın zayıf güvenlik sisteminden dolayı SWIFT sistemine sızan siber suçlular, 81 milyon doları kendi hesaplarına transfer ettiler. Tumblr da hacklendi Sosyal blog sitesi Tumblr da 2016 yılında siber korsanların hedefindeydi. Mayıs ayında gerçekleşen saldırıda 65 milyona yakın kullanıcı hesabına ait bilgiler siber korsanlar tarafından sızdırıldı. 68 milyonu aşkın Dropbox hesabının bilgisi çalındı 2016’nın Ağustos ayında popüler dosya paylaşım platformu Dropbox’u hedef alan saldırıda 68 milyondan fazla Dropbox kullanıcısının kullanıcı adı ve şifresi tehlikeye girdi. Dropbox yaptığı duyuruyla 2012’den beri şifresini yenilemeyen kullanıcıların şifre güncellemesi yapmalarını istedi. AdultFriendFinder.com saldırısı AdultFriendFinder adındaki yetişkinlere yöne-
lik arkadaşlık sitesi ise son iki yıl içinde iki kez büyük saldırılara maruz kaldı. 2016 yılı Kasım ayında gerçekleşen saldırıda ise hackerların yaklaşık 412 milyon kullanıcın bilgisini çaldığı belirlendi. Fakat bu saldırı AdultFriendFinder tarafından doğrulanmadı. Oracle MICROS sistemi saldırısı Ağustos ayında ise 180’i aşkın ülkede 330 binden fazla yazarkasada kullanılan MICROS POS sistemine de sahip olan Oracle’da önemli bir güvenlik açığı ortaya çıktı. Rus siber saldırganlar, MICROS sisteminin müşteri destek portalındaki sistemlere yerleştirdikleri zararlı yazılımla, kullanıcı bilgilerini ele geçirmeye çalıştılar. 270 milyondan fazla e-posta bilgisi siber saldırganların eline geçti Mayıs ayında ortaya çıkan bulgulara göre 57 milyon Mail.ru, 40 milyon Yahoo!, 33 milyon Hotmail ve 24 milyon Gmail hesabı başta olmak üzere toplamda 270 milyonu aşkın kullanıcının e-posta bilgileri Rus siber suçluların eline geçti. Bu hesapların nasıl çalındığı ise hala ortaya çıkarılamadı.
Kendinizi nasıl koruyabilirsiniz? • Kapsamlı ve sürekli güncellenen bir veri güvenliği yazılımı kullanın. • E-postaların ekinde bulunan e-faturalar, fotoğraflar, metin belgeleri, videolar ve diğer dosyaları bilgisayarınıza indirmeden önce güvenlik taramasından geçirin. Kaynağından emin olmadığınız e-postalardaki dosyaları açmayın. • Aldığınız e-postaların kim tarafından gönderildiğini her zaman kontrol edin ve e-postalarla gelen bağlantı adreslerine doğrudan tıklamayın. Bunun yerine bu adresi web tarayıcısına yazarak siteye giriş yapın. • Mobil uygulamaların güvenli olduğundan ve herhangi bir zararlı yazılım içermediğinden emin olduktan sonra cihazınıza indirip kullanmaya başlayın. • Facebook, Twitter, Linked-in gibi sosyal medya hesaplarınızı herkese açık tutmayın. Tanımadığınız kişilerin erişimini kısıtlayın. • E-devlet gibi uygulamaları kullanırken bağlantı adreslerinde bulunan güvenlik simgelerini kontrol edin. Doğru siteye bağlandığınızdan emin olun. • Önemli verilerinizi her zaman yedekleyin.
11
Bitdefender’dan 2017 siber güvenlik öngörüleri Global antivirüs yazılım şirketi Bitdefender, 2017 yılında öne çıkacak siber saldırı türlerine yönelik öngörülerini açıkladı. Siber saldırıların 2017’de daha da artacağını ve karmaşık hale geleceğini söyleyen Bitdefender uzmanları, kişi ve şirketlere yönelik loT bağlantılı DDoS saldırılarının da yaygınlaşacağını vurguladı.
2
016’da siber saldırılar kişileri ve kurumları büyük oranda tehdit etti. Bitdefender uzmanları, 2017’de saldırıların daha da yaygınlaşacağını, kişi, kurum ve hükümetleri kurban seçeceğini öngörüyor. 2016’da ciddi oranda artan fidye yazılım saldırıları, 2017’de muhtemelen kendini otomatikleştirilmiş hedeflemeyi geliştirmeye adayacak. Bu özellik saldırganların ev kullanıcıları ve şirketler arasındaki ayrımı yapmalarına ve önceye göre daha yüksek bedelleri tehditle almalarına yardımcı olacak.
2 1
Fidye yazılım programlarının karlılığı, kültürel farklılıklar görülse de insanların özel verilerine verdikleri değerden kaynaklanıyor. Global antivirüs yazılım kuruluşu Bitdefender’ın gerçekleştirdiği ankette Almanya’daki tüketicilerin sadece %33’ü fidye yazılım sebebiyle kaybettiği verilerini geri kazanmak için ödeme yapabileceğini söylerken, Amerika’daki tüketiciler için ise bu oran %50. İnsanların kişisel verilerine verdikleri maddi değere gelince, kültürel faktörlere ek olarak muhtemelen ekonomik statü de değişkenlikler yaratıyor. Romanyalılar verilerini geri alabilmek için ortalama 132 doları gözden çıkarırken, İngilizler ise verileri için 568 dolar ödemeye razılar.
Çok akıllı olmayan cihazlar ve DDoS saldırıları
Son zamanlarda DynDNS sağlayıcısına yapılan saldırılarda görüldüğü gibi, muhtemelen IoT (nesnelerin interneti) botnetleri kullanılarak güçlendirilmiş DDoS saldırıları 2017’de de gerçekleşmeye devam edecek. 2016’da tek bir IoTbotneti (Mirai) büyük DNS sunucularından birini hedef alarak
interneti saatlerce kesintiye uğrattı. Bu durum neredeyse herhangi bir kişinin elinde en güçlü devlet aktörleri için hazırlanmış dünya çapında bir komünikasyon ağına sahip olması gibi. IoTbotnet fenomenlerinin büyümesinin tek yolu, güvenlik konusu pek fazla düşünülmeden üretilen cihazlar. Yaması mevcut olan milyonlarca hassas IoT cihazı bulunmakta, ancak yama işlemi o kadar komplike ki, kullanıcılar yama işlemini atlamayı tercih ediyorlar. Bitdefender Güvenlik Stratejileri Başkanı Catalin Cosoi’ye göre 2017 için en büyük tehdit, “çok akıllı olmayan” cihazlar için geliştirilmiş botnetler olacak.
Akıllı ev cihazlarının güvenliği önemsenmiyor
Endüstride IoT cihazlarının kullanımıyla güvenlik tehditleri kontrol dışı yayılarak artacak. Bununla birlikte kişisel IoT cihazları da çalışanlar aracılığıyla fiziksel ve mantıksal güvenlik sınırları boyunca taşınarak sorunları artıracak. Akıllı cihaz pazarının hızlı büyümesiyle eskiyen cihazlar “sonsuza kadar” yamasız ve savunmasız kalıyor. Bu durum,
kullanıcıların özel dosyalarını bilgisayar ve dizüstü bilgisayarlarında saklayıp ev ağları üzerinden akıllı cihazları ile paylaşan kişilerin %60’ının çapraz tehditlere maruz kalmalarını neden oluyor. Termostatlarına olan bağlılıkları gibi hala tarihi geçmiş Windows XP yazılımına bağlı olan kullanıcıları buna örnek gösterebiliriz. Global antivirüs yazılım şirketi Bitdefender’ın gerçekleştirdiği araştırmalara göre, akıllı ev cihazları sahipleri cihazlarının güvenliğini pek önemsemiyor. Kullanıcıların %42’si akıllı televizyonlarının güncellemesini yetersiz zamandan yapamadıklarını dile getirirken, bir çoğu da nasıl yapıldığını bilmediklerini söylüyor. Bitdefender Güvenlik Stratejileri Başkanı CatalinCosoi’ye göre 2017 yılı nesnelerin interneti yerine tehditlerin interneti olacak. Araştırmalar, insanların neredeyse yarısının veri hırsızlığı ihtimalinden endişe ettiğini gösteriyor. Tehditlere karşı farkındalık yüksek olsa da veri kaybı veya veri hırsızlığı tehdidini azaltmak için gereken bilgi ve beceri düşük kalıyor ve sanayi kapsamlı donanıma ve özelleştirilmiş akıllı veri güvenliği çözümlerine hala geçiş yapmamış olarak gözlemleniyor.
Sanayi en büyük hedef
Araştırmalara göre 2017’de IoT cihazlarının sanayiye nüfuz etmesi artacak. Üretim endüstrisini kurban olarak seçen siber suçlular, vasıflı siber güvenlik uzmanlarının yetersizliğini fırsat bilerek üretim endüstrisine saldırıları arttıracak. Endüstri sektöründe vasıflı siber güvenlik uzmanlarının yetersizliği yöneticilerin %50’sinde ortak bir zorluk oluşturuyor. Bu durum yöneticilerin kuruluşlarını kolay hedefler haline getiriyor. 2017’de SCADA sistemlerine yönelik tehditler daha da yaygınlaşacak. Ulus devletlerden endüstriyel casusluk kıyafetlerine, aktivist STK’lara kadar değişen tehditler aktörlerin örgütlerdeki güvenlik zayıflıklarını istismar etmeye çalışacağı için muhtemelen şirketlerin genel bulut varlığını hedef alan saldırılar 2017’de de artacak. Global antivirüs yazılım kuruluşu Bitdefender’ın araştırmalarına göre, hükümetler, güvenlik endüstrisi ve etkilenen kuruluşlar (şirketler ve bireyler) arasında siber suçları ortadan kaldırmak için artan işbirliği siber saldırıların seviyesini düşürecek.
IDC Türkiye, kurumları “Yeni Güvenlik Yol Haritası” oluşturmaya davet ediyor “Siber güvenliğin Türkiye’deki CIO’ların gündeminde ilk sıralarda yer aldığını gözlemliyoruz. Her geçen gün daha fazla kurum, yeni risk planlama stratejileri geliştirerek, güvenlik konusunun yönetim kurulu seviyesinde görünürlük kazanmasını sağlıyor.”
I
nternational Data Corporation (IDC) Türkiye, BT Güvenlik Konferans serisi etkinliklerini, 9 Şubat’ta İstanbul Wyndham Grand Levent Otel’de, 22 Şubat’ta ise Ankara Bilkent Otel’de gerçekleştireceğini duyurdu. Tehdit istihbaratı, güvenlik ve risk işbirliği, bilgi ve operasyonel güvenliğin yakınsaması ve güvenlik karmaşasını yönetme gibi konuların ön plana çıkacağı bu etkinlikler; finans, perakende, üretim, hizmet, devlet kurumları ve holding şirketlerinden üst düzey BT güvenlik yöneticilerini ağırlayacak. “IDC CIO Zirvesi Anketi 2016” sonuçlarına göre önümüzdeki yıllarda da güvenlik, ortak bir endişe olarak daha da ön plana çıkacak. Bu nedenle, planlanan güvenlik yatırımlarının artı ve eksi yönlerinin kapsamlı bir şekilde yönetim kurulu seviyesinde ele alınması gerekiyor. Dolayısıyla, kurumların, BT altyapılarının hem iç hem dış güvenlik risklerini analiz etmeleri ve bu riskleri, gelişmiş güvenlik teknolojilerine yatırım yaparak minimize etmeleri gerekiyor.
Katılımcı skalası geniş kapsamlı Konferans çerçevesinde en son teknolojilerin ele alınması için, IDC bu etkinlikte; IBM, Netaş, Palo Alto Networks, CyberArk, Check Point, CRYPTTECH, EfficientIP ile eş-sponsorluk yapan NGN, Forcepoint, Fortinet, Infoblox, Innovera, Intel Security, Microsoft, Platin Bilişim, Symantec-Blue Coat, UITSEC, Veeam, VMware, Biznet Bilişim, Detech ile eş-sponsorluk yapan Titus, Infosec, Logitech, Logsign, Lostar, Netsec, Tesan gibi sektörün önde gelen tedarikçilerinin yanı sıra; STK’lar ve CISO’lar ile de işbirliği yapmaktadır. IDC Türkiye Ülke Müdürü Nevin Çizmecioğulları
yaptığı açıklamalarda şunlara işaret etti; “Siber güvenliğin Türkiye’deki CIO’ların gündeminde ilk sıralarda yer aldığını gözlemliyoruz. Her geçen gün daha fazla kurum, yeni risk planlama stratejileri geliştirerek, güvenlik konusunun yönetim kurulu seviyesinde görünürlük kazanmasını sağlıyor. Ancak, mevcut ekonomik durum, kurumların BT güvenlik bütçelerini azaltmalarına neden oluyor. Bu tarz bütçe kısıtlamaları kurumların maliyeti azaltan ve operasyonel verimliliği artıran yeni BT güvenlik çözümleri aramasına yol açacaktır. Yenilikçi iş modelleri ve dış kaynaklı güvenlik hizmetleri de CAPEX’i düşürmek isteyen, bu konuda yetişmiş eleman bulmakta ve maliyeti nedeni ile istihdam etmekte zorlanan pek çok kurum tarafından mutlaka değerlendirilecektir.”
Kurumlar güvenlik meselesine dikkat etmeli Etkinlikler ilgili değerlendirmelerde bulunan IDC Türkiye’de yazılımdan sorumlu kıdemli araştırma analisti Yeşim Öztürk; “Evrim geçiren tehdit ortamı ve hedefli güvenlik saldırılarındaki artış, kurumları, kritik şirket varlıklarının güvenliğini sağlayabilmeleri için daha sağlam güvenlik stratejileri ve politikaları geliştirmeye itiyor. Bulut, analitik ve mobilite gibi 3. Platform teknolojilerine odaklanan güvenlik problemleri ve sürekli artan dijital iletişim kanalları, önümüzdeki yıllarda kurumların önündeki en önemli güvenlik meseleleri olacağa benziyor. Bilgi güvenliği de Türkiye’de en büyük önceliklerden bir tanesi olarak görülüyor ve kurumlar, BT güvenlik seviyelerini artırmalarına yardımcı olması için çalışanlarının farkındalıklarını artırmaya ve yeni bilgi güvenliği teknolojilerine yatırım yapmaya daha fazla odaklanıyor” dedi.
13
Veri güvenliği online alışverişi tehdit ediyor
K
PMG, online alışverişin hayatımızdaki yerini araştırdı. Dünyada 24 ülkede 7 bin kişiyle yapılan araştırma, hayatı kolaylaştıran sanal alışverişin neden yeteri kadar ilgi görmediğini ortaya koydu: İnsanlar kişisel verilerinin güvenliğinden emin olmadığı için kendilerini rahat hissetmiyor. Rapora göre dünyadaki tüketicilerin yüzde 55’i internetten alışverişte gizlilik endişeleri sebebiyle çekingen davranıyor. Tüketicilerin yaklaşık yüzde 10’u şirketlerin kişisel verilerini işleme ve kullanma yöntemleri üzerinde kendilerinin hiçbir kontrolünün olmadığına inanıyor. Ülkeler değişse de tüketicilerin yarısından fazlası kişisel bilgilerin gizliliğini daha önemli buluyor ve internetten alışveriş yapmamayı tercih ediyor.
14
Araştırmada göze çarpan ayrıntılar, internet dünyasının farklı tercihleri de beraberinde getirdiğini gösteriyor. Bir tüketicinin rahatsız edici bulduğu şeyi, diğer tüketici severek kullanabiliyor. Örneğin tüketicilerin yüzde 82’si internetten alışveriş yapmanın rahatlığı ve fiyat avantajına rağmen kişisel bilgilerinin üçüncü şahıslara satılmasını onaylamıyor. Ancak tüketicilerin yüzde 78’i acil durum destek hizmetlerinin kendi araçlarını izleyebilmesine imkan tanıyan telematik cihazları olumlu buluyor.
Kimse izlenmek istemiyor
Ankette katılımcılara ilginç bir soru yöneltildi; “Çok uygun bir ücret karşılığında bir televizyon sahibi olacaksınız. Ancak bu TV izlediklerinizi izleyecek. Kabul ediyor musunuz?” Yüzde 54’lük kesim rahatsız olacağı gerekçesiyle kabul etmeyeceğini, geri kalanlar ise onaylayabileceğini belirtti.
7 bin kişiyle yapılan araştırma, katılımcıların yüzde 55’inin kişisel verilerinin paylaşılmasından endişe ettiğini, bu nedenle online alışverişe sıcak bakmadığını ortaya koyuyor. KPMG’nin yaptığı araştırmada öne çıkan diğer başlıklar şöyle: - Tüketiciler en çok üç konuda endişe duyuyor: istenmeyen pazarlama, kişisel bilgilerin üçüncü taraflara satılması ve sistemlerin güvenli olmaması. - Katılımcıların yarısından fazlası cinsiyet, eğitim düzeyi ve din, dil, ırk bilgilerini paylaşmakta sakınca görmüyor. Ancak adres ve tıbbi kayıt konusunda iş değişiyor. Yüzde 84 konumunu, yüzde 86 adresini, yüzde 87 de tıbbi kayıtlarını paylaşmak istemiyor. - Katılımcıların yüzde 57’si internet sitelerine girerken gizlilik politikalarını okumuyor. - Akıllı telefon veya tablet uygulamalarının kişisel verileri kullanması, tüketicilerin üçte ikisini rahatsız ediyor. Anket bölgesel olarak değerlendirildiğinde ise şu sonuçlar göze çarpıyor: - İngiltere, istenmeyen pazarlama konusunda en endişeli ülke… - İspanya’daki katılımcıların yüzde 55’i kişisel verilerinin şirketler tarafından kullanılması üzerinde kendi kontrollerinin bulunmadığını belirtiyor. - Sosyal medyada kullanıcı adı ve parolasını en çok değiştirenler Hindistan’da yaşıyor. - Alışveriş bilgilerinin üçüncü taraflara satıldığından haberdar olan kullanıcılar Almanya (Yüzde 78), Çin (Yüzde 72) ve İsviçre’de (Yüzde 70) yaşıyor.
Huawei Türkiye AR&GE Merkezi’nden teknolojik gelişmeler
Çin’deki fabrikalarda mekanik işler robotlara emanet Pekin, Çin’in dünyanın en çok üretim yapan ülkesi olma iddiasını sürdürme amacıyla üretimini de gittikçe otomatikleştiriyor.
F T
elekomünikasyon operatörleri, akademisyenler ve medya mensuplarından oluşan bir grup Huawei Türkiye AR&GE Merkezi’nde gerçekleşen toplantıda 2016 yılındaki teknolojik kazanımları değerlendirdi. Toplantıya Turkcell ve Türk Telekom Grup yöneticileri ile İstanbul Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi ve Yeditepe Üniversitesi’nden akademisyenler katıldı. Huawei Türkiye AR&GE Merkezi Direktörü Wu Lianqing katılımcıları, 2010 yılında faaliyetlerine başlayan Huawei Türkiye AR&GE Merkezi’nin son 6 yıldaki performansı ile ilgili bilgilendirdi. “2010’dan beri, Huawei Türkiye AR&GE Merkezi’nin 120 milyon dolardan daha fazla yatırım yaparak sürekli büyüme gösterdiğini ve halihazırda 400’den fazla nitelikli Türk mühendisini istihdam ettiğini” belirten Wu Lianqing “2017 yılının sonuna kadar 450’den fazla mühendis istihdamı” hedefinin altını çizdi.
Dünya çapında 16 Ar-Ge merkezi Wu Lianqing; Huawei Türkiye AR&GE Merkezi’nin 2016 yılında 30’dan fazla ülkede ve 82’den fazla proje ile çeşitli Avrupalı, Türk ve diğer büyük telekomünikasyon operatörlerine yüksek kalitede yazılım geliştirme projeleri sağladığı anlattı. Huawei’nin dünya çapında 16 AR&GE Merkezi olduğu ve her bir merkezin endüstriyel gelişime katkıda bulunmak üzere farklı alanlarda uzmanlaştığı ifade edildi. Türkiye AR&GE Merkezi’nde “Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) için yazılım ve yenilik üzerine” odaklandıklarını belirten Wu Lianqing; AR&GE Merkezi’nin BSS, Dijital Hizmetler, SmartCa-
re ve 4.5G gibi alanlarda ileri teknoloji bilişim çözümleri üretmek üzere 5 ürün alanına sahip olduğunu söyledi.
Çin’den sonraki en büyük organizasyon Huawei Türkiye AR&GE Merkezi Çin dışında bulunan en büyük ikinci yazılım AR&GE merkezi olup, Türkiye ve Avrupa başta olmak üzere dünyanın pek çok bölgesinden en bilindik ve en büyük telekomünikasyon operatörleri ile çalışıyor. Aynı zamanda Huawei Türkiye AR&GE Merkezi’nin çok sıkı gereksinimleri olan Alman ve İngiliz telekomünikasyon operatörlerine her zaman en iyi çözümleri sunduğunu ve merkez tarafından sunulan Huawei ürünlerinin ve çözümlerinin operatörlerce takdir edildiğini not eden Wu Lianqing; “bu projelerin Türk mühendisler ile hazırlanıyor oluşu ile Huawei’nin Türkiye’nin mühendislik yeterliliğine ve Türkiye’nin dünya çapında saygınlığına katkıda bulunduğunu” söyledi. Huawei Türkiye AR&GE Merkezi yazılım mühendisliği ve süreçlerini iyileştirmek için sürekli olarak CMMI dönüşümüne yatırım yapıyor. 2014 yılında CMMI 3. Düzey Olgunluk sertifikasını alan Merkez, 2016 yılında CMMI 5. Düzey Olgunluk belgelendirmesini hedefliyor. Wu, tüm bunlara ek olarak Huawei Türkiye AR&GE Merkezi’nin devrimsel nitelikte, dünya çapında ve son teknolojileri sağlamak üzere Türk üniversiteleri ve Türk mühendisler arasında bir köprü kurduğunu ifade etti. 2016 yılında 20 proje üzerinden 14 üniversite ve 30 akademisyen ile işbirliği yaptıklarını belirten Wu Lianqing 2017 yılında merkezin yapay zeka ve büyük veri konularında üniversiteler ile işbirliğini güçlendireceğinin sinyalini verdi.
ransa’nın önde gelen gazetelerinden Liberation’un haberine göre, Çin, rekabet gücünü önemli ölçüde borçlu olduğu ucuz emek gücünden artık vazgeçme eğilimine girecek. Örneğin Çin’de işgücü, Hindistan’da olduğunda daha pahalı. Dolayısıyla, rekabet gücünü azaltmaktan çekinen Çin üretimini daha yüksek bir oranda otomatikleştiriyor. Bu çerçevede Pekin, üretimde kullanılan robot sayısını 2020’ye kadar 3 katına çıkarma hesabında. Bu nedenle her yıl 650 bin robot devreye sokuluyor. Ancak 10.000 işçi başına düşen robot sayısı itibariyle Çin hala önemli ülkelerin gerisinde. Bu alanda başı çeken Güney Kore’de 10.000 işçi için 531 robot var. Onun arkasından Singapur, Japonya, Almanya gibi ülkeler geliyor.
Otomotiv sektörü başı çekiyor Çin, 2013’ten bu yana dünyanın en büyük robot piyasasını oluşturuyor. Geçen yıl tüm piyasanın üçte biri Çin için çalışmış. 2015’te Çin’in satın aldığı robot sayısı tüm Avrupa ülkelerinin satın aldıklarından fazla. Çin’de imal edilen robotlar da yüksek sayıya ulaşıyor. Böyle bir büyümenin dünyanın başka piyasalarında görülmediği belirtiliyor. 2014 istatistiklerine göre Çin’de çalışan işçi sayısı 772 milyon. Bunlar açısından robot sayısının çoğalması şimdilik bir istihdam kaygısı yaratmıyor. Esasen robotların %35 kadarı otomotiv sektöründe. Yılda 22 milyon araçla en büyük üretici olan Çin’de bu sektörün 10.000 işçisine 392 robot düşüyor.
15
Kendi kendini iyileştiren bir gelecek yanı başımızda 2017’yi, dijital dönüşüm karşısında ayakta kalmakta zorlanan dev şirketlerden, IoT’den sorumlu yöneticilere kadar teknoloji odaklı yeni bir iş dünyası bekliyor.
D
ell EMC’nin dünya genelinde yaptığı araştırmaya göre, karar vericilerin yüzde 66’sı, yeni kurulmuş dijital şirketlerin getirdiği rekabetin, IT altyapılarına ve dijital beceri liderliklerine yatırım yapmayı teşvik ettiğini söyledi. Peki, işletmeler dijital dönüşüm yatırımlarına daha önce başlamış olsalardı, rekabetten olumsuz etkilenirler miydi? Dell EMC Operasyonlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Müşteri Çözümleri Birimi Başkanı Jeff Clarke, 2017 öngörülerini paylaşarak dijital dönüşümle daha fazla yıkımın ortaya çıkmasının nasıl önüne geçilebileceğinin sırlarını açıklıyor. Köklü şirketler, tüm dünyada yeni kurulmuş dijital şirketler tarafından oyun dışına itiliyor ve yenilikte geride bırakılıyor. Neredeyse her iki tanesinden biri, 3-5 yıllık zaman dilimi içinde ortalarda olup olmayacaklarını dahi bilmiyor. İşte 2017 ve sonrası için yedi önemli trend:
1) Tamamen sarmalayan tasarım ve yaratıcılık ana akım oluyor 2017, insanları çevreleyen yaratıcılığın yaygınlaşmasının sinyalini verecek. Çok yakında yaratıcı ekipler, yeni nesil teknolojiler ile sihirli dokunuşlar yapabilecek ve zamanla bu teknolojiler çok daha geniş kitleler tarafından benimsenecek.
16
Mimarlar, henüz hiçbir çalışma başlamadan binalarının tam ölçekli modellerini görmek üzere cihazlarını kullanabilecek ve proje sahalarında yürüyebilecek. Amatörler bir düğmeye basarak, parmaklarını kaydırarak veya bir kalem oynatarak birçok şeyi henüz olmadan görebilecek ve yapabilecek.
2) Sanal gerçeklikle başka bir dünyaya yolculuk
Küresel Geleceğin İşgücü Araştırması’na katılan katılımcıların % 67’si profesyonel hayatlarında Artırılmış Gerçeklik (AR) / Sanal Gerçeklik (VR) ürünlerini kullanmak isteyeceklerini kaydetti. Önümüzdeki birkaç yıl içinde VR/AR’ın tepe noktaya ulaşmasını bekleyebilirsiniz. Kısa bir süre içerisinde cihazlar, insanları tek sınırın kendi hayal güçleri olduğu paralel dünyalara itecek. Fiziksel ortamın zaman ve maliyet engellerine takılmadan yeni beceriler edinecek, hizmetler sağlayacak ve diğer insanlarla etkileşim kuracaklar. Fiziksel ve sanal dünyaların birbirinin içine geçmesi, eğitimi dokunma gibi daha üç boyutlu duyular ile hayata geçirerek derslerin, klasörlerin ve aralıksız not almanın
sonunu müjdeleyebilir. Pokemon Go, günde yaklaşık 700.000 yeni oyuncu kazanıyor ve ilgiyi oyuna çekiyor ama AR ve VR oyundan çok daha fazlası için yeterli olgunluğa erişti.
3) Isıtma, Soğutma, Havalandırma altyapınızı garantiye alın
Yakın zamanda tamircinizin arabanızın yazılım güncellemesine ihtiyacı olduğunu söylediğini duydunuz mu? Evet, doğru duydunuz. Bağlantılı dünya çağında IP adresi olan neredeyse her şey hacklenebilir. Jeep Cherokee’nin 2015’te başına gelenler hafızalardaki tazeliğini koruyor. Bu yıl, saldırı alanının daha da genişlemesini ve BT ağının ötesinde diğer iş alanlarına girmesini bekliyoruz. Korunması gerekenin sadece veriler değil aynı zamanda HVAC (Isıtma, Soğutma, Havalandırma) altyapısı gibi kalemler olduğunun farkına varmak, gelişen işletmeler için önemli bir bilinçlenmeyi beraberinde getirecek.
4) 5K ve daha fazlası…
İkinci en iyiye razı olacak bir nesil ile birlikte yaşamıyoruz. Çünkü hızlı internete, hızlı trenlere, 200 kilometre hızla giden otomobillere alışmış bir nesilden söz ediyoruz. Ar-Ge ekipleri, sürekli olarak müşterilerini şaşırtmak ve mutlu etmek için ter döküyor. Örneğin tam insanlar 5K çözünürlüğün yeni endüstri standardı olarak 4K’nın yerini alacağını düşünürken iki katı çözünürlüğe sahip büyük ekranların söylentisi dolaşmaya başlıyor bile.
2017 yılında ve sonrasında insanların ekranlardaki deneyimi daha da geliştirilecek, ta ki gerçek dünya daha sönük görünene kadar.
5) IoT yöneticilerinin dönemi başlıyor
Son dönemde birçok yönetici ünvanı ortaya çıktı. Dijitalden Sorumlu Yöneticiler (CDO) son derece popülerken şimdi yeni gelen biri var: IoT’den Sorumlu Yönetici. Onlara neden ihtiyacımız var? Çünkü şirketler, operasyonları ve BT birimleri arasındaki uçurumu kapatmak için giderek artan bir baskı altında kalıyor. Yatırım geri dönüşünü ve verimliliği artırma çabasıyla IoT’den Sorumlu Yönetici, tesis ve fabrika yöneticilerinden CIO’lara ve CEO’lara kadar herkesle çalışacak. Firmalarını, Dördüncü Sanayi Devrimine, yani bugün gezegende bağlı bulunan sekiz milyar cihazın ritmiyle hareket eden bir dünyaya taşımaktan sorumlu değişim temsilcileri olacaklar. 2031 yılına geldiğimizde bağlantılı cihaz sayısının 200 milyarın üstüne, yani dünyadaki insan sayısının 25 katı fazlasına çıkmasının beklendiğini hatırlatalım.
6) Önlemek tedavi etmekten daha iyi
Günümüzde yapay zeka yardımıyla öğrenme sayesinde teknolojik bir parçanın henüz arızalanmadan önce arızalanabileceğini söyleyebilir ve hızla sorunu giderebiliriz. Kendi kendini iyileştiren teknoloji ile şirketler, onarma/kurtarma hizmetlerine zaman ve para harcamaktansa yeteneklerini daha stratejik BT projelerinde kullanabilirler. IDC, 2020’ye gelindiğinde operasyonel süreçlerin yaklaşık %20’sinin kendi kendini onarma ve kendi kendine öğrenme becerisine sahip olacağını tahmin ediyor. Bu da söndürülmesi gereken çok daha az sayıda yangın anlamına geliyor.
7) Makineler ve kristal küreleri
Şirketlerin ve insanların, çevrimiçi dünyada devasa sayıdaki veriyle başa çıkmak için çabaladığı bir sır değil. Ama sıkı durun, büyük ölçekli veriler yakında makinelerin tamamen yeni yollarla anlamasına yardımcı olacak. Örneğin MIT, görsel algı ile gerçekten harika şeyler yapıyor. Makinelere, The Office (Ofis) ve Desperate Housewives (Umutsuz Ev Kadınları) gibi popüler televizyon dizileri izleterek, onlara insanların nasıl davranacaklarını tahmin etmeyi öğretiyorlar. MIT araştırmacıları, makine algısının, büyük ölçekli verilerden iç görülerin edinilebileceği endüstrilerde devrim yaratacağına inanıyor. Örneğin bilgisayar vizyonu, tıbbi sorunları tespit etmek üzere insanları taramak için daha ekonomik, daha doğru bir prosedür sağlayabilir. Zaman içinde makineler, tanım alanları için öğrendiklerini kullanmaya başlayacak. Bu da metinler veya sanal dünyalardan öğrenmeyi mümkün kılacak.
Veri depolama pazarı yüzde 20 büyüyecek Bağımsız araştırma kuruluşu Technavio’nun araştırmalarına göre, veri depolama pazarı 2020 yılına kadar yüzde 20 büyüyecek.
İ
şletmeler, sürekli artan ve en değerli varlıkları olan verilerini uygun çözümlerle depolamanın yollarını arıyor. Güvenli, bulut destekli ve kullanımı kolay depolama çözümleri, kurumların rekabet ortamında avantaj elde etmelerini sağlıyor. Veriye kesintisiz ve kolay şekilde erişen şirketler, hızlı kararlar alarak iş süreçlerinde yüksek performans elde ediyor. Güçlü Ar-Ge yapısıyla yenilikçi ürünleri kullanıcılarının hizmetine sunan Synology, kurumların en değerli sermayelerinden azami seviyede yararlanabilmelerini mümkün kılıyor. Yeni ürünü DiskStation DS3617xs’i kullanıma süren Synology, yüksek performanslı ve güvenli veri depolamaya ve paylaşmaya imkân tanıyor.
Yüksek kapasiteli ve ödüllü çözüm
Synology, 12 yuvalı 36 sürücüye kadar artırılabilir yeni DiskStation DS3617xs ürününü kullanıma sunuyor. DS3617xs, 2,358 MB/s’lık yüksek okuma ve yazma performansı sağlıyor. Ürün, üzerinde çift çekirdekli Intel Xeon-D 2.2 GHz’lık işlemciyi barındırıyor. 2.7 GHz’lık işlemci hızına ulaşabilen ürün, 10 GbE bağlantı toplama ve etkin RAID 5 yapılandırmasıyla 2.358 MB/sn’lik ardışık işlem yapabilme, 406,760 IOPS okuma hızı ile güçlü bir performans sunuyor. DS3617xs, işletmelerin yüksek veri kapasitelerini karşılayabilmek için geliştirilen bir ürün. DS3617xs, bir veya iki adet özel DX1215 genişletme ünitesine bağlanabilme özelliği sayesinde depolama kapasitesini 36 sürücüye kadar genişletmeye olanak sağlıyor. Ayrıca ürün, VMware, Citrix, Hyper-V ve OpenStack gibi sanallaştırma ortamları için kesintisiz depolama çözümü sağlıyor. İşyerinde daha iyi üretkenlik sağlamak için çeşitli uygulamalar sunan ve ağa bağlı depolama aygıtları için en gelişmiş sezgisel işletim sistemi olan DiskStation Manager (DSM) ile çalışan DS3617xs, NAS deneyimini farklı boyuta taşıyor.
17
Schaeffler, e-mobiliteye odaklanıyor Schaeffler, elektrikli mobilite ürün portföyünden bir kesit sunduğu eCarTec Münih’te, yüksek verimlilik ve sürüş keyfini bir arada sunan STEP², konsept aracını da görücüye çıkardı. Schaeffler, elektrikli poyra tahrikli sistemini, geleceğin alan tasarruflu araç konseptlerini hayata geçiren bir teknoloji olarak görüyor.
S
TEP², tek vitesli benzer araçlara kıyasla yaklaşık yüzde 6 tüketim avantajı sağlıyor. STEP²’nin temelinde geniş bir kompakt araç serisi yer alıyor. Elektrik motoru, bir Schaeffler markası olan IDAM ürünü. Şanzıman; planet dişli seti, ıslak tip çok diskli debriyaj, bant fren ve hafif bir diferansiyelden oluşuyor. “Power shifting”, “gelen güç değiştirme elemanı”, “giden güç değiştirme elemanı”ndan başlangıçtaki torku alacak şekilde vites değiştirmek için kullanılıyor. Sonrasında hız ayarlanarak sağlanan sürüş torku ise vites geçişi esnasında bile sabit kalarak, çekiş gücünde kesinti olmaksızın vites geçişine olanak tanıyor.
Schaeffler poyra tahrik sistemi, yenilikçi, yeni araç konseptlerine imkan veriyor. E-makinenin, güç elektroniğinin ve kontrol ünitesinin doğrudan tekerleğe entegrasyonu, geleneksel tip sürüş konseptleriyle karşılaştırıldığında yeni bir fonksiyonel bağımsızlık seviyesine ek olarak montaj alanı avantajı da sağlıyor. İki vitesli; yüzde 6 daha az tüketim: Schaeffler STEP² konsept araç, iki vitesli powershift şanzımanlı, tümüyle elektrikli bir araç. Tek vitesli benzer araçlara kıyasla yaklaşık yüzde 6 tüketim avantajı sağlıyor.
İnovatif, yeni araç konseptlerine imkan veriyor
Schaeffler elektrikli araçlar için hızlı şarj istasyonları açıyor
Elektrik motorun, güç elektroniğinin ve kontrol ünitesinin doğrudan tekerleğe entegre edilmesi geleneksel sürüş konseptleriyle kıyaslandığında yeni bir fonksiyonel bağımsızlık seviyesi ve kayda değer ölçüde montaj alanı avantajı da sağlıyor. Teknik açıdan bakıldığında bu; şanzıman ünitesi olmayan, aşırı kompakt bir paket içerisinde yüksek güç yoğunluğuna imkan veren sürekli uyarmalı senkronize bir motor. Dolayısıyla da yavaşlama enerjisinin geri kazanımı bu elektrikli tahrik sisteminin performans aralığının bir parçasını oluşturuyor. Verimliliğin yanı sıra bu sürüş sistemi sürüş dinamikleriyle ilgili avantajları da beraberinde getiriyor.
E-mobilite hızla gelişiyor ancak iş sadece en iyi teknik çözümü üretmekle sınırlı değil. Gelecekteki mobilite çözümlerini günlük hayatın bir parçası haline getirmek ve uygun altyapıları sağlamak da işin önemli bir parçası. Schaefflerde hibrit araçlar için şarj istasyonları ağını güçlendirerek bu alandaki çalışmalarına hız veriyor. Şirketin Almanya’daki en büyük 3 tesisinde (Herzogenaurach, Bühl ve Schweinfurt) e-araçlar için şarj altyapısı hayata geçirildi. Bu yılsonuna kadar 3 tesiste (Höchstadt, Hirschaid ve Langen) daha şarj istasyonları devreye alınacak. Schaeffler, Almanya’nın tümünü kapsayan şarj altyapısını genişletmeye yönelik bir standarda sahip. Bu standart, yangın önleme, yeşil enerji kullanımı ve park alanlarının belirtilmesi gibi konuları düzenlemeye yönelik. Şarj altyapısı sağlayıcıları ile sistematik genişlemeyi garanti eden uygun bir
18
şarj altyapısı oluşturmak üzere çerçeve anlaşmalar yapılmış durumda.
Şirket araç filosunda hibrit yaygınlaşıyor Öte yandan şarj altyapısının istikrarlı şekilde genişletilmesinin yanı sıra elektrikli araçların sürekli artışıyla başa çıkmayı sağlayacak çeşitli önlemlerin belirlenmesi ve bunların işe entegre edilmesi de gerekiyor. Schaeffler, bu doğrultuda şirket araç yönetmeliğini 1 Ocak 2016’dan itibaren fişli hibrit araç kullanımını yaygınlaştıracak şekilde genişletti. Schaeffler’in çalışmaları sadece fişli hibrit araçlarla sınırlı değil. 2014 yılında ilk elektrikli araç şarj istasyonun açılışından bugüne kadar şirket araç filosuna çeşitli elektrikli araçlar dâhil ediliyor. Şarj altyapısı ve filonun elektrikli araçlara dönüşümü uluslararası düzeyde de gerçekleşiyor. Schaeffler’in halihazırda, tam hibrit ve fişli hibrit araçların kullanımda olduğu Çin, Japonya ve Kuzey Amerika’daki tesislerinde de şarj noktaları bulunuyor.
Elektro mobilite istihdam yaratıyor E-mobilite iş piyasasını da şekillendiriyor. Kısa süre önce, Schaeffler’in Bühl tesisinde yer alan hibrit tahrik iş birimi de yeniden yapılandırıldı. Almanya genelinde yaklaşık 160 yeni pozisyon için işe alım yapılacak. Küresel anlamda ise şirket e-mobilite sektöründe kapasitesini iki katına çıkarıyor. E-mobilite, mekatronik ve dijitalleşme alanında çalışan sayısının 2021 itibariyle toplam 2400’e yükselmesi bekleniyor.
letgo, 175 milyon dolarlık yeni bir yatırım aldığını açıkladı. Firma aynı zamanda dünya çapında 20 milyon aktif kullanıcı ve 45 milyon uygulama indirme sayısına ulaştığını duyurdu.
İ
kinci el eşya alım satım alışkanlıklarını değiştirmeyi amaçlayan mobil uygulama letgo,175 milyon dolarlık ek yatırım aldı. Alınan yatırım Naspers, Accel, InsightVenture Partners, New Enterprise Associates, 14W ve diğer yatırımcılar tarafından sağlandı. letgo ayrıca, 2015 yılında piyasaya sürülmesinden bu yana 20 milyon aylık aktif kullanıcıya ve 45 milyon indirilme sayısına ulaştığını açıkladı ve bu sayede dünyanın en hızlı büyüyen teknoloji girişimleri arasında yerini aldı. Bugüne kadar 375 milyon doları aşan yatırım alan letgo, önümüzdeki altı ay içinde platform üzerinden satılan ürünlerin brüt değerinin 23 milyar dolar düzeyine ulaşacağını açıkladı. Ayrıca, son teknoloji ürünü pazar platformu, 2016 yılında aktif kullanıcı sayısını yüzde 359 büyürken günlük bazda listelenen toplam ürün sayısında yüzde 960’ın üzerinde artış olduğunu açıkladı. letgo, yeni finansmanın baş-
letgo’ya 175 Milyon dolarlık ek yatırım ta ABD’de, Türkiye’de ve uluslararası alanda büyümeyi hızlandırmak ve halihazırda büyük yatırımlar yaptığı, yapay zeka ve görüntü tanıma gibi teknolojik üstünlüklerini geliştirmek için kullanılacağını duyurdu.
2016’daki en iyi uygulamalardan birisi
Mobil uygulamanın tescillenmiş ileri teknolojisi sayesinde, letgo kullanıcıları tek kelime yazmadan veya fiyat girmeden yalnızca bir fotoğraf çekerek saniyeler içinde bir eşyayı satışa sunabiliyor. letgo, yapay zeka ve resim tanıma özelliklerini kullanarak ilana otomatik başlık koyan ve kategorisini belirleyen kendi türündeki tek uygulama. letgo, bu teknolojinin geliştirilmesine odaklanmasının, uygulamanın ABD, Türkiye ve diğer ülkelerdeki en popüler alışveriş uygulamaları arasında yer almasının önemli bir sebebi olduğunu ve Google’ın yakın zamanda letgo’yu 2016’daki ‘En İyi Uygulamalar’dan biri olarak gösterdiğini belirtti.
Kingston’dan dünyanın en yüksek kapasiteli USB flash belleği Kingston Digital, CES 2017’de tanıttığı 2TB kapasiteli USB flash bellek ile flash sürücülerde yeni bir doruk noktasına ulaştı.
K
ingston Digital, dünyanın en yüksek kapasiteli USB Flash sürücüsü olan DataTraveler Ultimate Generation Terabyte’ı (GT) tanıttı. DataTraveler Ultimate GT, 2TB’a kadar alan ve USB 3.1 Gen 1 (USB 3.0) performansı sunuyor.
20
Yoğun kullanıcılar bu sayede, tek bir 2TB sürücüde 70 saatlik 4K kalitesinde videoya kadar veri dahil olmak üzere, küçük bir alanda çok büyük miktarda veri saklayabilecek. Darbelere karşı dayanıklı olması için çinko alaşımlı metal bir gövdesi olan DataTraveler Ultimate GT, üst seviye bir tasarımın içerisinde üstün kalite sunuyor. Kingston’un yeni flash belleği, kompakt boyutu ile teknoloji meraklılarına olduğu kadar profesyonel kullanıcılara da yüksek kapasiteli verileri saklamanın ve aktarmanın kolay taşınabilir bir çözümünü sunuyor. 1TB ve 2TB kapasite seçenekleriyle Şubat’ta piyasaya çıkacak olan Data Traveler Ultimate GT, 5 yıl garanti, ücretsiz teknik destek ve efsanevi Kingston güvenilirliğini beraberinde getiriyor.
Kingston DataTraveler Ultimate GTÖzellikleri; Kapasite1: 1TB, 2TB Hız2: USB 3.1 Gen. 13 Boyutlar: 72mm x 26.94mm x 21mm Çalışma sıcaklığı:-25°C to 60°C Saklama sıcaklığı: -40°C to 85°C Garanti:Ücretsiz teknik destekle birlikte 5 yıl garanti Uyumluluk: Windows® 10, Windows 8.1, Windows 8, Windows 7 (SP1), Mac OS v.10.9.x+, Linux v.2.6.x+, Chrome OSTM
Gelecek beş yıl içinde hayatımızı değiştirecek beş inovasyon
I
BM, geleneksel olarak yayınladığı “IBM’in Gelecek 5 Yıl İçin 5 Hedefi” listesini duyurdu. Liste, gelecek beş yıl içinde insanların çalışma, yaşama ve etkileşim kurma biçimini değiştirme potansiyeline sahip, devrim niteliğindeki bilimsel inovasyonları içeriyor. IBM Research, makroskobik düzeyden nano ölçeğe kadar dünyamızda görünmez olan şeyleri görünür hale getirmek üzere tasarlanmış fiziksel aygıtlar ya da gelişmiş yazılım araçları biçimindeki yeni bilimsel cihazları araştırarak bu çalışmaları devam ettiriyor. IBM’in gelecek 5 yıl için 5 hedefi, pazar ve toplum eğilimleri ile aynı zamanda dünyanın her yanındaki IBM Research laboratuvarlarında geliştirilerek bu dönüşümleri mümkün kılabilecek yeni teknolojilere dayanıyor. İşte gelecek 5 yıl içinde görünmez olanı görünür hale getirecek beş bilimsel inovasyon:
Yapay zekâ sayesinde sözcüklerimiz zihinsel sağlığımıza açılan bir pencere haline gelecek… Küresel ölçekte, zihinsel hastalıkları tedavinin maliyeti şeker hastalığının, solunum bozukluklarının ve kanserin toplam maliyetinden daha yüksek. Zihinsel hastalıkların
yalnızca ABD için oluşturduğu ekonomik yük, yılda trilyonlarca dolara ulaşıyor. Beyin, tam olarak anlaşılamayan bir kara kutu ise, konuşma da bu kutunun anahtarını oluşturuyor. Gelecek beş yıl içinde, insanların söylediği ve yazdığı şeyler zihinsel sağlığın ve fiziksel esenliğin göstergeleri haline gelecek. Yeni kognitif sistemlerin konuşmamızdaki ve yazılarımızdaki kalıplar üzerinde gerçekleştireceği analizler, erken aşamadaki zihinsel ve nörolojik hastalıkların belirlenmesini sağlayacak ve doktorlar ile hastaların bu hastalıkları daha iyi tahmin etmesine, izlemesine ve takip etmesine yardımcı olacak. IBM bilim insanları, psikiyatrik mülakatlardan alınan konuşma metinlerini ve ses kayıtlarını bilgisayar ile öğrenme yöntemleriyle birlikte kullanarak, doktorların psikoz, şizofreni, delilik ve depresyon hastalıklarını doğru şekilde tahmin etmesine ve izlemesine yardımcı olacak konuşma kalıpları bulmaya çalışıyor. Günümüzde, doktorların bir kullanıcıdaki psikoz olasılığını tahmin etmesine yardımcı olması için yaklaşık 300 sözcük yeterli.
Gelecekte; Parkinson, Alzheimer, Huntington, travma sonrası stres bozukluğu hastalarına ve hatta otizm ve dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu gibi davranış bozuklukları bulunan kişilere yardımcı olmak için benzer yöntemler kullanılabilir. Kognitif bilgisayarlar, bir hastanın konuşmasını ya da yazılı sözcüklerini analiz edebilir ve anlam, söz dizimi ve tonlama dâhil olmak üzere dilde bulunan belirtileri arayabilir. Bu ölçümlerin sonuçlarının giyilebilir aygıtlardan ve görüntüleme sistemlerinden (MR ve EEG) elde edilen sonuçlarla birleştirilmesi, sağlık profesyonellerinin altta yatan hastalığı daha iyi belirlemesine, anlamasına ve tedavi etmesine olanak sağlaması için kişiye ilişkin daha eksiksiz bir tablo çizebilir.
Hiper görüntüleme ile yapay zekâ, bir süper kahraman gibi görme becerisi kazandıracak… Elektromanyetik spektrumun yüzde 99,9’undan fazlası çıplak gözle görülemez. Son 100 yılda, bilim insanları enerjiyi farklı dalga boylarında yayan ve algılayan cihazlar ürettiler. Günümüzde, insan vücudunun tıbbi görüntülerini almak, dişlerdeki çürükleri görmek, havaalanında çanta
21
IBM, her sene hazırladığı gelecek beş yıl için beş hedef listesini bu sene de yayınladı. Listede, yapay zekânın bilimsel çalışmalarda çok daha etkin olması ve görünmez olanı görünür kılacak yeni bilimsel cihazlar gibi birçok inovasyon yer alıyor. kontrol etmek ya da sisli havada bir uçağın iniş yapabilmesini sağlamak için bunlardan bazıları kullanılıyor. Ancak, bunlar çok özel ve pahalı cihazlar ve elektromanyetik spektrumun yalnızca belirli aralıklarını görüyor. Hiper görüntüleme teknolojisi ile yapay zekâyı kullanan yeni görüntüleme aygıtları, beş yıl içinde başka şekilde bilinemeyecek ya da görülemeyecek değerli öngörüleri veya potansiyel tehlikeleri açığa çıkarmak için elektromanyetik spektrumun çok sayıda bandını birleştirerek görülebilir ışığın ötesini kapsamlı biçimde görmemize yardımcı olacak. En önemlisi de, bu aygıtlar taşınabilir, düşük maliyetli ve erişilebilir olacak ve bir süper kahraman gibi görebilmek gündelik deneyimlerimizin bir parçası haline gelecek. Telefonlarda yerleşik hale gelecek olan bu teknolojiler, besin değerini ya da yenmesinin güvenli olup olmadığını göstermek için yiyeceklerin görüntülerini alabilecek. Bir ilacın ya da banka çekinin hiper görüntüsü, hangisinin sahte ve hangisinin gerçek olduğunu söyleyebilecek. Bugüne kadar insan algısının ötesinde olan şeyler artık görünür hale gelebilecek.
Makroskoplar dünyanın karmaşıklığını sonsuz ayrıntı düzeyi ile anlamamıza yardımcı olacak… Beş yıl içerisinde, milyarlarca aygıt tarafından toplanan geniş kapsamlı ve karmaşık verilerin görülebileceği ve anlaşılabileceği bir hale gelmesi için fiziksel dünyaya ilişkin bilgilerin düzenlenmesine yardımcı olacak bilgisayar ile öğrenme algoritmaları ve yazılımlar kullanılmaya başlanacak. “Makroskop” adı verilen bu makine, çok küçük nesneleri görmeyi sağlayan mikroskobun ya da çok uzakları görmeyi sağlayan teleskobun aksine, dünyanın karmaşık verilerini bir araya getirmeyi ve anlamını analiz etmeyi sağlayan yazılımlardan ve algoritmalardan oluşan bir sistem.
22
• Yapay zekâ sayesinde sözcüklerimiz zihinsel sağlığımıza açılan bir pencere haline gelecek • Hiper görüntüleme ile yapay zekâ, bir süper kahraman gibi görme becerisi kazandıracak • Makroskoplar dünyanın karmaşıklığını sonsuz ayrıntı düzeyi ile anlamamıza yardımcı olacak • Tıp laboratuvarları bir çip üzerinden hastalıkların nano ölçekte takip edilmesi için sağlık dedektifleri olarak hizmet verecek • Akıllı sensörler çevre kirliliğini ışık hızında saptayacak Örneğin yeni nesil çiftçiler, iklime, toprak koşullarına, su seviyelerine ve bunların sulama uygulamalarıyla olan bağlantısına ilişkin verileri birleştirerek, düzenleyerek ve analiz ederek, doğru mahsul tercihlerini, bunları nereye ekeceklerini ve değerli su kaynaklarını korurken optimum rekolteyi nasıl elde edeceklerini belirlemelerine yardımcı olacak öngörülere sahip olabilecekler. Makroskop teknolojileri, örneğin gezegenin ötesine geçerek asteroitlerin birbiriyle çarpışmasının tahmin edilmesi ve yapıları hakkında daha fazla bilgi edinilmesi için teleskoplar tarafından toplanan çeşitli veri katmanlarının ve hacimlerinin karmaşık dizinleme ve ilişkilendirme işlemlerini gerçekleştirebilir.
Tıp laboratuvarları, çip üzerinden hastalıkların nano ölçekte takip edilmesi için sağlık dedektifleri olarak hizmet verecek… Gelecek beş yıl içinde, yeni tıp laboratuvarları, bir çip üzerinden nano teknoloji ürünü sağlık dedektifleri olarak hizmet verecek, vücut sıvılarındaki görünmez ipuçlarını takip edecek ve doktora gitmek için bir neden varsa bunun hemen bilinmesini sağlayacak. Normalde bir hastalığın analiz edilmesi için tam donanımlı bir biyokimya laboratuvarında gerçekleştirilmesi gereken tüm işlemlerin tek silikon çipe indirgenmesi amaçlanıyor. Çip üzerindeki laboratuvar teknolojisi, insanların az miktardaki vücut sıvılarında bulunan biyolojik işaretçileri hızlı ve düzenli biçimde ölçmesine olanak sağlayacak konforlu, elde taşınabilen bir cihaz haline getirilebilir ve bu bilgileri evlerinin konforundan buluta aktarmalarını sağlayabilir. Burada, uyku izleme araçları ve akıllı saatler gibi Nesnelerin İnterneti için etkinleştirilmiş aygıtlardan elde edilen verilerle birleştirilebilir ve öngörüler için yapay zekâ sistemleri tarafından analiz edilebilir. Bir araya getirildiğinde, bu veriler sağlığa ilişkin derinlemesine bir görünüm sunacak ve ilk sorun belirtileri ortaya çıktığında hastaları uyararak, hastalığın ilerlemeden önce durdurulmasına yardımcı olacak. IBM Research’teki bilim insanları; DNA’ya, virüslere ve vesiküllere erişim sağlayan ve çapları 20 nanometreye kadar inebilen biyopartikülleri ayırabilen ve izole edebilen nano ölçekli çip
üzerinde bir laboratuvar teknolojisini geliştiriyor. Bu partiküller, henüz belirtiler ortaya çıkmadan önce hastalığı taşıdığımızı belirlemek için analiz edilebilir.
Akıllı sensörler çevre kirliliğini ışık hızında saptayacak… ABD’de, petrol ve gaz sistemlerinin emisyonları, atmosferde bulunan metan gazının en büyük endüstriyel kaynağı durumunda. ABD Çevre Koruma Kurumu (EPA), 2014 yılında doğal gaz sistemlerinden sızan metan gazının dokuz milyon tondan fazla olduğunu tahmin ediyor. 100 yıllık dönemde açığa çıkan CO2’ye eşdeğer olarak ölçüldüğünde, ABD’deki tüm demir ve çelik, çimento ve alüminyum imalat tesislerinin toplamından daha fazla sera gazı emisyonunu ifade ediyor. Gelecek beş yılda, doğal gaz sondaj kuyularının, depolama tesislerinin ve dağıtım boru hatlarının yakınına yerleştirilecek yeni, düşük maliyetli algılama teknolojileri, sektörün görünmez sızıntıları gerçek zamanlı olarak saptamasına olanak sağlayacak. Kablosuz olarak buluta bağlanan Nesnelerin İnterneti sensörlerinden oluşan ağlar, geniş çaplı doğal gaz altyapısını sürekli olarak izleyecek ve gaz sızıntılarının haftalar yerine dakikalar içinde bulunmasına olanak sağlayarak çevre kirliliğini, israfı ve yıkıcı olayların gerçekleşme olasılığını azaltacak. IBM’deki bilim insanları, bu vizyon üzerinde çalışıyor ve bir akıllı metan izleme sisteminin geliştirilmesi amacıyla, ARPA-E Düşüş Sağlamaya Yönelik Yenilikçi Teknoloji İle Metan Gözlem Ağları (MONITOR) programı kapsamında Southwestern Energy gibi doğal gaz üreticileriyle işbirliği yapıyor. IBM’in araştırmasının odak noktasını, veriyi ışık aracılığıyla aktararak kelimenin tam anlamıyla ışık hızında bilişime olanak sağlayan yeni bir teknoloji olan silikon fotoniği oluşturuyor. Çipler, topraktaki ya da altyapı içerisindeki bir sensör ağında yerleşik hale getirilebiliyor ve drone vasıtası ile kullanılabiliyor. Bu şekilde, gerçek zamanlı rüzgâr verileri, uydu verileri ve diğer geçmişe dönük kaynaklar birleştirilerek, çevreyi kirleten maddelerin menşeinin ve miktarının ortaya çıktığı anda saptanması için karmaşık çevresel modeller oluşturulması amacıyla kullanılabilir.
Akıllı telefon pazarı 3. çeyrekte Akıllı telefon pazarı kırılma yaşıyor diğer birçok form
I
DC (International Data Corporation) Türkiye 2016 3. çeyrek raporuna göre; Türkiye akıllı telefon pazarı yıllık bazda %11 (yoy), bir önceki çeyreğe göre ise %17 (qoq) küçülme göstererek toplamda 2.75 milyon ithalat adedi ile 3. çeyreği kapattı. Ciro olarak ise yıl bazında küçülme aynı kalırken bir önceki çeyreğe göre %25 (qoq) küçülme gerçekleşti. Halihazırda yükselmiş olan dolar nedeniyle sene başından beri son kullanıcı fiyatlarında indirimi baskılamak ve hatta zaman zaman ürün fiyatlarını artırmak zorunda kalan üreticiler, 15 Temmuz darbesi ve arkasından gelen ekonomik kriz ortamında daha da düşen karlılıklarla baş etmek zorunda kaldı.
Türkiye Akıllı Telefon Pazarı Adet QoQ Değişim YoY Değişim
Piyasadaki tüm oyuncuların bir an evvel 2016’dan kurtulmak istemesinde sadece dolar fiyatları etkili değil. Teknoloji zincirlerinde hemen hemen tüm oyuncular piyasalara da yansıdığı şekilde ölüm kalım savaşı veriyor. Düşen satışlar ve karlılık, azalan tüketici güveni, fiyatlar üzerindeki ciddi rekabet bu oyuncuları zor durumda bırakıyor. Telekom operatörleri tarafında da pek parlak bir durum yok. Türk Telekom ve Avea birleşmesinin bayiler üzerindeki etkisi yılın ortasında bitti bitecek derken Türk Telekom distribütörleri üzerindeki karlılık baskısı cihaz satışlarına çok olumlu yansımıyor. Turkcell tarafındaki yönetim belirsizliği, Turkcell’in cihaz satışları konusundaki tutumunu da etkiliyor ve uzun yıllardır cihaz satışı konusunda liderliği elinde bulunduran Turkcell kanalı gerileme kaydetmiş durumda.
faktörlerin aksine uzun bir süredir büyüyor ve pazar tahminleri de büyüme trendleri gösteriyordu. 15 Temmuz darbe girişimi, dolardaki oynaklık ve piyasalarda bunların sonucu oluşan ekonomik belirsizlikler bu büyüyen teknoloji grubunda ciddi bir negatif etki ve kırılma yaratmış gözüküyor.
Yerli oyuncular yükselişe geçti
Üretici özelinde ise Samsung, %43 pazar payıyla liderliğini koruyor olsa da rakam bazında yılın önceki çeyreklerine göre Q3’te daha düşük bir performans sergiledi. Burada Note 7 etkisinden daha çok J serisindeki tedarik sıkıntıları rakamlar üzerinde negatif bir etki yarattı. Apple, iPhone 7 lansmanı öncesi, 2015 Q3’teki düşük performansına benzer şekilde pazar payında (%15) ve ithalat rakamlarında düşüş kaydetti. LG ise G4’de yakaladığı çıkışı G5 ile sürdüremedi ve orga-
2014Q3 14% 41%
2015Q3 11% 10%
2016Q3 -17% -11%
nizasyonel değişikliklerle beraber pazar payı %4’e düştü. Yerli oyuncular tarafında yukarıdaki olumsuz resmin aksine güzel gelişmeler yaşanıyor. General Mobile, Andoid One serisine odaklı stratejisine devam ediyor ve %13 pazar payıyla ilk 4 marka sıralamasında yerini koruyor. Vestel, son çeyrek Vodafone kanalında yaptığı başarılı kampanyayla %7 pazar payı yakaladı. IDC Türkiye’den Kıdemli Pazar Araştırma Analisti Ramazan Yavuz: “2016 akıllı telefon pazarının doyum noktasına evrildiği, cep telefonlarından çok giyilebilir teknolojiler ve sanal gerçeklik gibi yeni teknolojilerin daha ön plana çıkmaya başladığı bir yıl olabilir” dedi. “Özellikle son kullanıcı fiyatlarının orta fiyat bandında oturması, bu segmenttteki ürünlerde ciddi rekabet, doların ve piyasada derinden ilerleyen ekonomik krizin akıllı telefon markalarını 2017’de de zorlayacağa benziyor.”
23
2017’de döviz ile borçlanmayın Global yönetim danışmanlığı şirketi Value Partners MENA Bölgesi Yönetici Ortağı Ali Güven, döviz kurundaki belirsizliğin yeni yılda da süreceğine dikkat çekerek, şirketlere “döviz borçlanmayın” uyarısında bulundu.
İ
talyan merkezli global yönetim danışmanlığı şirketi Value Partners MENA Bölgesi Yönetici Ortağı Ali Güven, 2016 yılını değerlendirerek, 2017 yılı için Türk şirketlerinin izlemesi gereken strateji konusunda uyarılarda bulundu. Ali Güven, mevcut durumda Türkiye pazarında faaliyet ve yatırımlarını sürdüren her şirketin, kamuoyunun ihtiyaç duyduğu morali sağlamak ve güven tazelemek yolunda büyük katkı sağlayacağını dile getirdi. Güven, “2017’de Türk şirketlerinin hem kendileri, hem de tüm pazar için yapabilecekleri en yararlı şey detaylı sağlıklı bir stratejik plan oluşturmak. Tüm hamlelerin finansal boyutu dikkatlice hesaplanarak, verimli ve etkili yöntemler izlenmeli. Böylece çalışmalara ve özellikle yatırımlara hız kesmeden devam edilebilir” dedi.
İhracat pazarlarının riskleri yayılmalı Mevcut konjonktürde dolar ve euro başta olmak üzere döviz kurlarının belirsiz seyrinin 2017’de de süreceğini öngören Güven, bu nedenle şirketlere işletme maliyetlerinde, yatırım harcamalarında ve özellikle borçlanmalarında döviz bazlı işlemleri en aza indirmeleri için uyarıda bulundu. Bunu gerçekleştirmek için şirketlerin tedarikçiler, hizmet sağlayıcılar ve kendilerine finansman sağlayan kurumlarla olan sözleşmelerini yeniden yapılandırabileceklerini belirten Güven şu önerilerde bulundu: “Yurt dışından temin ettikleri girdileri mümkün olduğunca yerli alternatifleriyle değiştirmeye çalışsınlar. İş ortaklarından belli dönemler için kur sabitleme talebinde bulunsunlar. Varsa ihracat pazarlarının risklerini yaysınlar.”
24
Olumlu ve olumsuz gelişmeler oldu Ali Güven 2016 yılının ocak-ekim ve ekimaralık olmak üzere iki ana dönemde incelenmesi gerektiğini belirtti. Güven’e göre, özellikle yılın son üç ayına dolar artışı etkisini vurdu. Gerek döviz kurları ve gerekse bu kur değişimlerinin yarattığı doğrudan ve dolaylı etkiler açısından aralık başı itibariyle, bazı önemli ekonomik göstergelere baktığımızda, 2015’e kıyasla biraz gerilemiş bir konumda olduğumuz görülüyor. 2016’ya genel olarak baktığımızda, ağustos ayı itibariyle, işsizlik oranı yüzde 10.3’ten 11.4’e yükseldi. Son çeyrekte ivme kazanan artışla dolar 3.50 seviyelerine yükseldi. 2015 yılının ilk 10 ayında 120 milyar dolar olan ihracat hacmi 2016’nın aynı döneminde 117 milyar dolara geriledi.
Tüm bunların yanı sıra, farklı sektörlerin büyümelerinde de yavaşlama söz konusu. Örneğin, sanayi üretimi 2015 Ocak-Eylül aralığında 2014’ün aynı dönemine göre ortalama yüzde 2.5 artmışken, 2016’da bu rakam yüzde 1.8 oldu. Aynı kıyaslama perakende sektörü için yapıldığında 2015’teki yüzde 3.5’lük büyüme hızının bu yıl yüzde 1.9’a, ticaret ve hizmet sektörleri içinse yüzde 8.5’ten yüzde 5.5’e düştüğü görülüyor. Ekonomide olumlu gelişmeler de yaşandığına dikkat çeken Güven, enflasyonun 2016 yılının kasım ayı itibariyle yüzde 7.9’a gerilemesini, ilk 10 ayda dış açığın 46 milyar dolara düşmesini ve tüketici güven endeksinin 70.1’e çıkmasını örnek gösteriyor.
25
2016’da piyasalar ne konuştu ? Destek Yatırım Araştırma Departmanı Uzmanları 2016 yılında yaşanan önemli ekonomik gelişmeleri ve piyasalara etkilerini açıkladı. Dünyanın bu yıl pek çok beklenmeyen olumsuz gelişmeyle karşılaştığı belirtilen raporda 2016 için, “Siyah Kuğuların Yılı” değerlendirmesi yapıldı.
G
eride bıraktığımız 2016 yılı hem siyasi hem ekonomik anlamda oldukça yoğun ve hareketli bir yıldı. Siyah kuğu dendiği zaman birçok kişinin aklına, Natalie Portman’ın bir balerinin zorlu hayatını canlandırdığı ve mükemmel oyunculuğu ile seyircileri büyülediği, yönetmen Darren Aronofsky’in 2010 yapımı filmi “Black Swan” gelebilir. Sinemaseverleri üzmek istemeyiz, ancak siyah kuğu orijinalinde Nassim Nicholas Taleb’in çok satan “The Black Swan” kitabı ile hayatımıza girmiş finansal bir terim. Son yıllarda sıklıkla kulağımıza çalınan bu tabir; finansal piyasalarda yaşanan ön görülmesi zor, önemli etkileri olan ve akılcı analizler ile açıklanamayan olaylar için kullanılıyor. Tanımı gördükten sonra, siyah kuğu sözcüklerinin 2016 yılında çok kullanılan tabirlerin
başında gelmesini daha iyi anlayabiliriz. Yurt içinde; 1 Kasım 2015 seçiminden zaferle ayrılan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun istifası ve yerine Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın göreve gelmesi ile TCMB’nin tahmin edilmesi zor para politikaları “Siyah Kuğu” olarak nitelendirilebilir. Tüm anketlerin aksine İngiltere’nin AB’den çıkmayı istemesi, ünlü iş adamı Donald J. Trump’ın çarpıcı söylemleri ile ABD Başkanlığı’na seçilmesi, OPEC üyelerinin 8 yıl ardından petrol üretiminin kısıtlanması konusunda anlaşmaya varmaları ve İtalya’daki referendum ardından Başbakan Renzi’nin istifa etmesi; yurt dışından bizlere ulaşan “Siyah Kuğu”lar olarak örneklendirilebilir. Tanım gereği çok nadir görülen olayları nitelendirilse de, bir çırpıda 6 olay sayabilmemiz 2016’nın neden “Siyah Kuğu”ların yılı olduğu sizlere daha iyi anlatmasını umarız. Hem küresel piyasalarda hem de yurtiçinde öne çıkan gelişmeler ise şu şekilde sıralanıyor;
Mayıs 2016- Davutoğlu istifa etti
Mayıs ayında eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun istifasını açıklamasından önce
2,7800 seviyelerinde fiyatlanan Dolar/TL kuru ilk defa kritik 3,0000 seviyesinin üzerini gördü. Binali Yıldırım’ın başbakan olarak göreve başlaması ile siyasi gerginlik azaldı ve Dolar/TL kuru tekrardan 3,0000 seviyesinin altına geriledi.
23 Haziran 2016 – İngiltere “Brexit”e “evet” dedi
İngiltere halkı 23 Haziran’da gerçekleşen “Brexit” referandumunda Avrupa Birliğ’nden ayrılma kararı aldı. Brexit referandumu sonrası David Cameron’ın istifa etmesi ile yeni başbakan olarak Theresa May seçildi. Son 30 yılın dibini gören Sterlin, Brexit sonrasından bu güne dolar karşısında yaklaşık yüzde 26, TL karşısında ise yaklaşık yüzde 15’e yakın değer kaybetti. Brexit sonrası gerçekleşen ilk toplantıda faiz indirimine gitmeyerek piyasayı şaşırtan İngiltere Merkez Bankası (BoE), ağustos ayı toplantısında piyasa beklentilerine paralel olarak 7 yıl sonra ilk kez faiz indirimine gitti ve bir yandan da varlık alımlarını artırdı. Bu genişlemeci hamlelerin üzerine Sterlin varlıkları daha da sert değer kaybına uğradı. Bu hamleden sonra BoE başka bir müdahalede bulunmayı henüz gerekli görmedi.
Temmuz-Ağustos-Eylül 2016- Kur Binali Yıldırım ile rahat bir nefes aldı
Binali Yıldırım’ın başbakan olması ile rahat bir nefes alan kur, 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sonrası ikinci kez kritik 3,0000 seviyesi üzerine yükseldi. Uluslararası kredi kuruluşlarının aceleci davranarak, Türkiye’nin kredi notunda ve görünümünde aşağı yönlü revize yapmaları nedeniyle Türkiye’nin yatırım yapılabilir statüsü kaybedildi. Dolayısıyla Dolar/TL kurunun yeni dip bölgesi olarak 3,0000 seviyesi takip edildi.
26
8 Kasım 2016 – ABD başkanlık seçimi için sandık başına gitti
2016 yılı boyunca dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’de, sonuçlanana kadar siyasi belirsizlik yaratan 45. Başkanlık seçimi takip edildi. Başkanlık seçimi öncesi küresel piyasalar kendini Clinton’ın galibiyetine hazırladı, bu yüzden daha seçim sonuçlanmadan Trump’ın önde gittiği haberi bile piyasayı sarsmaya yeterli oldu. Fakat “seçim” piyasalar açısından belirsizlik anlamına geldiği için, bu sürecin atlatılmış olması ile belirsizlik bitti, sonuç kim çıkarsa çıksın Dolar endeksi son 13-14 yılın zirvesine yükseldi.
24 Kasım 2016 – TCMB faiz arttırdı
Dolar/TL kuru Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının (TCMB) politika faizinde 50 baz puan, faiz koridorunun üst bandında 25 baz puan yaptığı artışla ve diğer düzenleme hamleleri ile rekor seviyelerden geri çekildi. Fakat Avrupa Parlamentosunun Türkiye’nin AB üyeliğine dair müzakereleri geçici olarak durdurma kararı nedeniyle kurdaki gevşeme hareketi sınırlı kaldı.
30 Kasım 2016 –OPEC petrol üretimini kısma kararı aldı
OPEC ülkeleri 171. Resmi OPEC Toplantısı’nda 2008 yılından bu yana ilk defa petrol üretimini kısma kararı aldı. Bununla beraber OPEC üyesi olmayan Rusya da bu karara destek olmak için kendi üretimlerini günlük 300 bin varil azaltma kararı aldı.
Aralık 2016-İtalya yeni anayasa referandumunda “hayır “dedi
4 Aralıkta gerçekleşen İtalya anayasa referandumundan “hayır” cevabı çıkması ile İtalya Başbakanı Renzi istifa edeceğini açıkladı ve Euro varlıklarında sert düşüşler görüldü. Bunun üzerine Avrupa Merkez Bankası aralık ayı toplantısında varlık alım programını uzattığını duyurdu ve Euro’daki kayıplar derinleşti. Sonrasında gözler aralık ayı FED toplantısına çevrildi. 2016 yılının son FED toplantısında piyasanın uzun süredir beklediği 25 baz puanlık faiz artırımı nihayet gerçekleşti. Son açıklamalara baktığımızda, FED 2017 yılı için 3 faiz beklentisini öne sürerek, 2016 yılını şahin olarak bitirdi diyebiliriz.
11 trilyon dolarlık Çin ekonomisi yeniden yapılanıyor; Türkiye için fırsat zamanı
D
ünya, 11 trilyon dolarlık GSYİH ile dünya ekonomisinin yüzde 15’ini oluşturan Çin Halk Cumhuriyeti’nin yapısal dönüşümüne kilitlendi. Çin’in yeni ekonomik modeli, ihracat ve yatırım harcamaları odaklı bir yapıdan iç tüketim, inovasyon ve hizmet sektörünün ağırlığının arttığı bir yapıya dönüyor. KPMG, tüm dünyayı etkileyecek Çin’deki dönüşümün önümüzdeki 5 yılına nasıl yansıyacağını araştırdı. Hazırlanan “Çin’in 13. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Riskler ve Fırsatlar” isimli rapor, Türk şirketleri için çok sayıda fırsatın ortaya çıkacağını müjdeliyor. Perakendeden sağlık işletmeciliğine, turizmden inovatif endüstriyel ürünlere kadar pek çok alanda Türk girişimciler için yeni fırsatlar geliyor. KPMG Türkiye Başkanı Murat Alsan, “Türk girişimcisi bu dönemi iyi değerlendirebilir. Sağlıktan turizme, perakendeden endüstriyel üretime kadar Türkiye’de Çin’in ihtiyaç duyacağı tüm alanlarda yeterli bilgi birikimi ve altyapı mevcut. Çin’in değişimi, Türkiye için fırsat olabilir” dedi. Alsan, “Çin, 2016-2020 döneminde yıllık yüzde 6,5’lik büyüme öngörüyor. Kentli nüfus oranının yüzde 60’a ulaşması bekleniyor. Hemen her alanda Çin inovasyon etkisini artırmak ve yapısal reformlara hız vermek istiyor. Sanayisini yenilikçi şekilde dönüştürmeyi planlıyor. Tüm bunların küresel ekonomiye ciddi katkısı olacak. Türkiye de bu fırsatları değerlendirebilir” şeklinde konuştu.
KPMG Türkiye Başkanı Murat Alsan, Çin’deki fırsatları şöyle sıraladı:
Çin, 2015 yılında 120 milyon kişi ile dünyaya en fazla turist gönderen ülke oldu. Beş yıl içerisinde bu sayının 600 milyonu bulması öngörülüyor. Bu pencereden bakıldığında Türkiye’deki girişimciler için büyük fırsatların doğduğunu söyleyebiliriz. Çinli nüfus hızla zenginleşiyor ve kaliteli ürün ile hizmet anlayışı arıyor. Alışveriş turizmi, sağlık turizmi, golf turizmi gibi farklı alanlar, Çinliler arasında popüler hale geliyor. Bu alanlarda arayışa giren Çinli turistleri Türkiye’ye çekmek, turizm sektörüne katma değer yaratacaktır. Geçtiğimiz yıl Çinli turist sayısı 330 bin kişi düzeyinde kaldı. Türkiye için en büyük fırsat bu alanda görünüyor.
Ürünlerin çeşitlendirilmesi gerekiyor
Çin 27,3 milyar dolarlık ticaret hacmiyle Türkiye’nin en önemli ikinci ticaret ortağı. Ancak
iki ülke arasındaki dış ticaret dengesi ülkemiz ve bu durum ilişkileri olumsuz etkiliyor. Öncelikle Çin’e ihraç edilen ürünlerin çeşitlendirilmesi gerekiyor. Çinli firmaların enerji, altyapı, turizm, finans ve bilişim teknoloji gibi alanlarda Türkiye’deki yatırımları ve iki ülke şirketleri arasında kurulacak ortaklıklar denge sağlayabilir. ICBC’nin, Bank of China’nın Türkiye’ye gelmek üzere olması, Huawei’nin Çin dışındaki üçüncü büyük Ar-Ge merkezini Türkiye’de kurması, dünyanın en büyük lojistik işletmelerinden COSCO’nun, Kumport’u satın alması somut göstergeler… Çin’in Türkiye’deki yatırımları kamu tarafından da teşvik ediliyor. Örneğin, Edirne-Kars Hızlı Tren Projesi, nükleer enerji, yenilenebilir enerji üretimi ve madencilik alanları büyük önem taşıyor.
Tarım ürünleri ticareti artırılmalı
Türkiye’nin Çin’e yönelik ticaret açığını azaltmasında tarım ürünleri ticaretini artırması ve karşılıklı yatırımlar kilit rol oynuyor. İhracatta en çok potansiyel arz eden ürünler arasında gıda ve tarım ürünleri yer alıyor. 2015’teki G20 Zirvesi’nde Türkiye’den Çin’e ihraç edilecek kiraz ve süt ürünleri konusunda protokoller imzalanmıştı. Bunların hayata geçmesi bekleniyor. Ancak et ürünleri gibi bazı gıda çeşitlerinin Çin’e ihracatı konusunda hala engeller bulunuyor.
Türkiye stratejik noktada
Çin hükümeti, birçok ülke ekonomisini katkı sağlayacak ‘Tek kuşak, tek yol’ projesi için kolları sıvamıştı. Türkiye de bu projenin hayata geçirilmesi için oluşturulan Asya Altyapı Yatırım Bankası’na kurucu üye olarak katılmıştı. Türkiye’nin Çin’den başlayarak Orta Asya ve Hazar bölgesini ülkemiz üzerinden Avrupa’ya bağlayan ‘Orta koridor’ çerçevesinde mutlaka yer alması gerekiyor. Türkiye’nin önerisi hayata geçtiğinde, deniz taşımacılığıyla 40 gün süren nakliyat, demiryoluyla 15 günde sağlanabilecek.
27
2017’de yatırımcının gözdesi hangi sektörler olacak Türkiye’nin ilk Silikon Vadisi merkezli girişim sermayesi fonu olan 500 İstanbul’un Yönetici Ortağı Rina Onur Şirinoğlu, 2017’de finansal teknolojiler, sağlık ve siber güvenlik gibi alanlardaki girişimlerin, yatırımcılar açısından bir adım önde olacağını söyledi.
G
irişimcilik ekosistemi büyümeye devam ederken, birçok girişimin başarılı bir şekilde hayata geçmesinde ve süreklilik kazanmasında kritik rol oynayan yatırım fonlarına başvurular da sürüyor. Türkiye’nin ilk ABD merkezli girişim sermayesi fonu olan 500 İstanbul’un Yönetici Ortağı Rina Onur Şirinoğlu’nun verdiği bilgilere göre, yatırımlarda sektör ayrımı olmasa da 2017’de bazı alanlar diğerlerine kıyasla daha önde olacak.
“Finansal teknolojiler, sağlık ve siber güvenlik alanları başta olmak üzere, farklı sektörlerdeki şirketlerin büyük çoğunluğu makine öğrenimi ve yapay zeka kullanmaya başlıyor” diye konuşan Şirinoğlu, “Trend olacak bu teknolojilere adapte olamayan teknoloji şirketleri için önümüzdeki beş yılın çok zor geçeceğini söyleyebiliriz. Bu akım, 4-5 yıl önceki büyük veri ve bulut akımlarına benzer özelliklere sahip. 500 İstanbul olarak yatırım yaptığımız 14 ve yatırım sürecinde bulunduğumuz 6 olmak üzere toplam 20 girişimi incelediğimizde, yaklaşık üçte birinde yapay zeka veya makine öğrenimi kullanıldığını görüyoruz. Globalde de bu alana yapılan yatırımın beş yıl öncesine kıyasla yıllık bazda dört kat arttığı gerçeği, durumu net bir şekilde ortaya koyuyor” dedi.
Sağlık ve genetiğe yönelik yatırımlar artıyor
Sağlık teknolojileri ve genetik alanındaki yatırımların da her yıl rekor seviyelerde artmakta olduğuna dikkat çeken Rina Onur Şirinoğlu, “Bunun ana sebepleri olarak buluta geçişi, büyük veriyi ve makine öğrenimini gösterebiliriz. 500 İstanbul’a başvuru yapan 1.000’i aşkın girişim içinde, ABD’de yaşayan Türklerin kurduğu tam 20 sağlık girişimi yer alıyor. Bunlardan ikisine yatırım yaptık, dördü ise henüz değerlendirme aşamasında. Türkiye’de de benzer alanda
faaliyet gösteren çok sayıda girişim göstermek mümkün. 500 İstanbul olarak bizim odağımızda şu an üçü yer alıyor” diye konuştu. Buluta geçişin de gündemdeki diğer alanlar arasında bulunduğunu söyleyen Şirinoğlu, 500 İstanbul portföyündeki şirketlerin hemen hepsinin bulut tabanlı şirketlerden oluştuğunu, bu şirketlerinin dördünün ana hedeflerinin ise süreçlerin buluta geçişini kolaylaştırmak olduğunu sözlerine ekledi.
Teksan Ar-Ge yatırımında hız kesmiyor
T
urkishtime’ın yayınladığı “Ar-Ge 250 Listesi”nde 2014 yılında 136. sırada olan Teksan Jeneratör, 2015 yılında 39 basamak birden yükselerek 97. sıraya çıktı. Teksan Jeneratör,2005 yılında kurduğu Ar-Ge departmanı ile Türkiye’nin ilk hibrit jeneratör,
28
Enerji sektöründe Ar-Ge ve inovasyon yatırımları ile öne çıkan Teksan Jeneratör, 2016 “Ar-Ge 250 Listesi”nde 39 basamak birden yükseldi. Teksan Jeneratör, 2015 yılındaki yaklaşık 4 milyon TL’lik Ar-Ge harcaması ile “Ar-Ge 250 Listesi”nde 97. sıraya çıkmayı başardı. yerli Kojenerasyon ve Trijenerasyon sisteminin üretimi gibi pek çok başarılı projeyi hayata geçirdi. Büyüme ile birlikte Ar-Ge yatırımlarına ayırdığı payı her yıl artıran şirket, 2017 yılında Ar-Ge Merkezini faaliyete geçirmeyi hedefliyor. Sektöründe gerçekleştirdiği ilkler ile dik-
kat çeken Teksan Jeneratör, global marka olma hedefine yönelik olarak Ar-Ge ve teknoloji altyapısını güçlendirecek projeler gerçekleştiriyor. Teksan’ın hedefinde Ar-Ge merkezinin faaliyete başlaması ile yapılan çalışmalara hız vermek yer alıyor.
29
Sütaş’tan, Tire’ye 80 milyon dolarlık yatırım
S
ütaş, Güney Marmara ve Orta Anadolu Sütçülük Projeleri’ne, şimdi de Ege Sütçülük Projesi’ni ekledi. Şirket, İzmir Tire’de 80 milyon dolar yatırımla yeni entegre tesislerini faaliyete geçirdi.
Sütaş Ege Sütçülük Projesi kapsamında kurulan Tire Entegre Tesisleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın katıldığı törenle açıldı. Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz’ın ev sahipliğinde gerçekleşen törene, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Dr. Fatma Betül Sayan Kaya, İzmir Valisi Erol Ayyıldız, Tire Kaymakamı Mehmet Demirezer, Sütaş çalışanları ve kalabalık bir davetli topluluğu katıldı.
12 yılda, 620 milyon dolar yatırım
Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, açılışta yaptığı konuşmada, “41 yıldır biz sadece süte, sütçülüğe odaklandık. Kendimizi işimize adadık. Ustalık, uzmanlık kazanmaya, güçlü ve güvenilen bir kurum yaratmaya çalıştık. 12 yıl önce Karacabey’de ilk çiftliğimizi kurduk ve ulusal bir marka olma yolunda ilk adımlarımızı atarak çiftlikten sofralara entegrasyon stratejimizin temellerini attık. Yatırımlarımıza o günkü şevk ve heyecanla devam ediyoruz. O günlerden bu yana yaptığımız toplam yatırım tutarı 620 milyon dolara ulaştı. Bu entegrasyon, tükettiğimiz elektrik enerjisinin %60’ını kendi gübrelerimizden üreten bir seviyeye kadar geldi. Hedefimiz, 2018 yılı sonuna kadar tüm enerji ihtiyaçlarımızın, ısı ve akaryakıt dahil, tamamı kadar enerjiyi kendi doğal enerji tesislerimizde üretmektir” dedi. Sütaş’ın sütten kazandığını yine süte yatırdığını söyleyen Yılmaz, gelecek 5 yıl içinde 250 milyon dolar daha yatırım yapmayı planladıklarını açıkladı.
Çiftlikten sofralara, Sütaş’ın doğal lezzeti güvence altında
41 yıldır doğallıktan ödün vermediklerini, tazelikten vazgeçmediklerini vurgulayan Yılmaz, “Kendimize özgü, ‘Çiftlikten Sofralara entegre iş modelini
30
Sütaş Ege Sütçülük Projesi Tire Entegre Tesisleri, 80 milyon dolar yatırımla günde 1.000 ton süt işleyecek ve 850 kişiye istihdam sağlayacak. • Enerji tesislerinde işlenen atıklardan organomineral gübre üreten tesiste yılda 30.000 ton gübre üretilecektir. • Süt toplama, mamul sevkiyatı, yem hammadde temini ve dağıtımı için toplam 150 araçlık bir filo çalışacaktır. • Günde 1000 ton süt alımı bölgede 100.000 dekar arazi üzerinde 125 milyon TL değerinde bitkisel üretim hacmi yaratacaktır.
geliştirdik. Her zaman ürünlerimizin doğallığının ve kalitesinin güvencesi olacak bu model, Güney Marmara Karacabey ve Orta Anadolu Aksaray’dan sonra şimdi de Ege Bölgesi Tire’de hayata geçiyor. Bu modeli geliştirmeye ve yaymaya devam edeceğiz. Tire yatırımımızla Ege ve Akdeniz bölgesindeki tüketicilerimize şimdi daha yakınız” dedi.
Süt ve süt ürünleri sektöründe ilk Ar-Ge Merkezi de Sütaş’tan…
Sütaş’ın teknoloji geliştirmeye, Endüstri 4.0 ve dijital dönüşüm uygulamalarına önem verdiğini belirten Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz, “Bugün tesislerimizde kullandığımız birçok yazılım, üretim ekipmanı ve makine, Türk mühendisleri tarafından tasarlandı ve Türkiye’de üretildi. 33 kişilik uzman kadrosuyla sektörümüzün ilk Ar-Ge Merkezi, Karacabey tesislerimizde faaliyete başlamıştır. Sütaş’ın kullandığı teknolojiler de doğal lezzetlerinin güvencesidir” diye konuştu.
Sütaş Tire Entegre Tesisleri’nde;
• 850 kişiye istihdam sağlanacaktır. • 8.000 üretici aile yılda 420 milyon TL gelir elde edecektir. • Günlük 1.000 ton süt işlenerek yıllık 1 milyar TL ciro yapılması öngörülmektedir. • Günde 650 ton kapasiteyle yem üretilerek üreticilerin yem ihtiyacı karşılanacaktır. • Sütaş’ın çiftliklerinin gübrelerinden ve fabrikalarının organik atıklarından elektrik üreten geri dönüşüm ve enerji tesislerinde, 6 reaktörle günde 800 ton atık işlenecektir. Böylece saatte 6,4 MWh elektrik, 6,1 MWh ısı üretimi gerçekleştirilecektir.
Bugün Sütaş;
• 12 yıl önce Karacabey’de ilk çiftliğini kurmuştur. O günden bu yana toplam yatırım tutarı 620 milyon dolara ulaşmıştır. • Bursa / Karacabey, Aksaray ve İzmir / Tire’deki Entegre Tesisleri ile, • Günde 3 bin 700 ton süt işleme kapasitesiyle, • 4 bin 700 çalışanı, • Başta 27 bin 500 süt üreticisi aile, 1.550 dağıtıcı ve 700 iş ortağımız olmak üzere on binlerce kişiye sağladığı dolaylı istihdamla, • 2016 yılında gerçekleştirdiği 2,6 milyar TL’lik cirosuyla süt ve süt ürünleri sektörünün 11 yıldır lider markasıdır. • Sütaş, sütten kazandığını yine süte yatırmaktadır. Gelecek 5 yıl içinde 250 milyon dolar daha yatırım yapmayı planlamaktadır. • Her gün 70 çeşit ürünü, 1.550 araçlık bir filoyla Türkiye’nin dört bir yanındaki 150 bin satış noktasına dağıtmaktadır. • Türkiye’de her gün 4 milyon Sütaş paketi açılmakta, her 10 sofranın 8’inde bir Sütaş ürünü bulunmaktadır. • 5 çiftliğinde yaklaşık 11 bin büyükbaş hayvan yetiştirmekte ve süt üreticilerine kaliteli damızlık sağlamaktadır. • Sütaş, İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı ‘En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu’ arasında 49. sırada yer almaktadır. • Türkiye Lovemark 2015” araştırmasında “Türkiye’nin En Sevilen Süt ve Süt Ürünleri Markası” seçilmiştir.
2016’nın en büyük internet yatırımını Armut.com Aldı
H
izmet ihtiyacı olanlarla yüzlerce kategorideki uzman hizmet verenleri buluşturan Armut. com, yakın bir dönemde Addventure ve Hummingbird Ventures fonlarından aldığı toplam 11,2 milyon liralık yatırım ile 2016 yılında Türkiye’deki en büyük internet yatırımını almış oldu. Bu yıl cirosunu ikiye katlayan ve ev hizmetleri alanında global devlerle rekabete odaklanan şirket, 8 milyonu aşan trafiğiyle kendi sektöründe dünyadaki ilk 5 oyuncu arasına girdi. Armut.com 2017 yılı içinde 8 ülkeye açılarak büyümesini dünya çapında sürdürecek. Armut.com, Similar Web verileriyle hazırlanan rapora göre 8 milyonu aşan sayfa ziyareti ile dünyanın farklı ülkelerinden çok sayıda şirketi geride
bırakıp, global ölçekte 5. sırada yer alma başarısını gösterdi. Türkiye’den bir internet girişiminin faaliyet gösterdiği alanda global ölçekte yakaladığı başarının önemine dikkat çeken Armut.com Kurucu Ortağı Erol Değim, “Türkiye’de doğan ve büyüyen bir internet girişimi olarak, 2016 yılında ülkemizdeki en büyük internet yatırımını almış olmak bizleri gururlandırıyor. 2016 yılı zor bir yıl olsa da Armut.com olarak ciromuzu 2 kat artırdık. Büyümemize paralel olarak çalışan sayımız da 2 kattan fazla artarak 60’ı geçti. 2017 yılı hedefimiz ise büyümemizi sürdürerek global rekabette iddiamızı artırmak ve bu doğrultuda 8 ülkeye Armut.com’un teknolojisini ve hizmet kalitesini taşımak olacak ”dedi.
2011 yılında kurulan ve bu sene 5. yaşını kutlayan Armut.com, bir süre önce aldığı 11,2 milyon liralık yatırım ile Türkiye’de 2016’nın en büyük internet yatırımına da imza atmış oldu.
31
Panasonic güneş panelleri ile fark yaratıyor
P
anasonic Ürünleri Grubu Satış Müdürü Koray Yıldız firmanın çalışmaları ve gelecek planlamaları hakkında açıklamalar yaptı.
Türkiye güneş enerjisi alanında dünya ölçeğinde nasıl bir yere sahip?
Türkiye pazarı diğer pazarlara göre farklı ilerliyor. Avrupa ya da Asya pazarlarında ilk önce çatı pazarı oluştu, daha sonra 10 MW, 20 MW ve daha büyük çaptaki zemine monte projelerden oluşan pazar gelişti. Türkiye’de ise tam tersi… Şu an MW kapasitelerindeki büyük projeler ilerlerken kW kapasitelerindeki çatı projelerinin 2017 ortasından veya daha sonrasında aktif olacağını öngörüyoruz. Aslında biz, birim alanda çok daha fazla enerji ürettiğimiz için ev çatı sistemlerinde çok iyi bir konuma sahibiz. Pazarın yapısı, büyük çaplı projelerle başladığı için biz hem fiyat konusunda politikamızı hem de ürün konusundaki politikamızı değiştirdik. Yeni ürünleri, daha çok Türkiye pazarına uygun hâle getirdik. Rekabet dolayısıyla fiyatları da Türkiye pazarına uyarladık.
32
Panasonic HIT güneş panelleri ile kurulu böyle bir sistem birçok fabrikanın enerji ihtiyacını tüketimine de bağlı olarak karşılamaktadır. Ev kullanıcıları için ise artık elektrik faturası ödememelerini sağlayacak sistemler kullanılabiliyor. Kullanıcılar elektriğin tamamını kendisi üretip, %100 yenilenebilir enerji kaynağı kullanabilir. Buradaki ana etken, çatılarının müsait olması ya da böyle bir yatırım için son kullanıcının finansman desteği alabilmesi. Panasonic olarak en verimli güneş paneline sahipsiniz, ürünlerinizi güvenilir kılan unsurlar nelerdir?
Panasonic güneş panelleri, en yüksek verimliliğe sahip ürün olduğundan beraberinde birçok avantajı da getiriyor. En büyük avantajımız, elbette kurulum yapılacak alandan ötürü yeterli enerji üretim kapasitesine ulaşamayan yatırımcılar için en iyi çözümü sunmaktır. Ürünümüz, konvansiyonel poly diye adlandırılan piyasadaki panellere göre %20 ile %25 arasında değişebilen oranda daha az yer kaplamaktadır. Bu sayede hem sistem maliyeti düşmekte hem de çatı üzerine binen yük azalmaktadır. Tabii ki çatı güçlendirmesi yapmak zorunda kalan müşteriler
için bu, maliyetlerde büyük avantaj sağlayan bir özellik. Aynı birim alan referans alındığında poly panellere göre Panasonic HIT panellerimiz %27 daha fazla enerji üretmektedir. Bilindiği üzere çoğunlukla enerji tesisleri sıcaklıktan kötü şekilde etkilendiğinden, sıcaklık karşısındaki dayanımımız yatırımcılara aynı alanda ekstra %10’a kadar daha fazla üretim olanağı sağlamaktadır. Ayrıca çıkış gücündeki pozitif tolerans değerimiz, minimum sıfır ve maksimum %10 olup, bunu çıkış gücü garantimiz ile her teslimatımızda veriyoruz. Son olarak 2016’da başladığımız bir uygulama sayesinde 15 yıl ile piyasadaki en uzun fiziki ürün garantisini
veriyoruz. Bu, hem sektördeki en eski firmalardan biri olmamızdan hem de kaliteye verdiğimiz önemden gelmektedir. Küçük bir örnek vermek gerekirse hatalı ürün nedeniyle garanti kapsamında değişiklik yaptığımız ürün adedi, otomotiv sektöründeki hava yastığı değişim oranından bile daha düşük diyebilirim.
Türkiye’de ürünlerinizin en çok tercih edildiği iller hangileri?
Türkiye’de güneş enerjisinden elektrik üretimi ile ilgili hemen her bölge ve şehirde küçük ya da büyük proje görmek mümkün. Ortalama 7,2 güneşlenme süresinin olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz ki bu değer verimlilik açısından çok iyi. Fakat daha çok güney bölgelerimiz ve Ege Bölgesi’nde yoğunluk yaşanıyor. Elbette bu yatırımcıların, yatırımlarından en üst düzeyde verim almak istemelerinden kaynaklanıyor.
Güneş panelleri bir fabrika ve bir ev için ne kadar tasarruf sağlar?
Bu sorunun cevabı aslında birçok parametreye bağlı. Finansman maliyetinden arındırdığınızda ortalama 1MWp bir sistem için 60 ile 70 ay arasında değişen bir geri dönüş maliyeti var. Panasonic HIT güneş panelleri ile kurulu böyle bir sistem birçok fabrikanın enerji ihtiyacını tüketimine de bağlı olarak karşılamaktadır. Ev kullanıcıları için ise artık elektrik faturası ödememelerini sağlayacak sistemler kullanılabiliyor. Kullanıcılar elektriğin tamamını kendisi üretip, %100 yenilenebilir enerji kaynağı kullanabilir. Buradaki ana etken, çatılarının müsait olması ya da böyle bir yatırım için son kullanıcının finansman desteği alabilmesi. Bu tip çalışmalar için bankaların çeşitli kredi destekleri bulunuyor. Şu an için çok fazla görülmese de ileride bu tip müstakil ev kullanıcılarının çoğalacağına inanıyorum.
Güneş panellerinin doğa dostu olması ne gibi faydalar sağlar?
Güneş panellerinin bir kere en büyük faydası karbondioksit salınımını düşürmesi ve doğanın verdiklerini, herhangi bir zarar vermeden kullanılabilir enerjiye dönüştürmesidir. Su kaynaklarının, enerji üretiminin dışında daha insani konularda kullanılması sağlanabilmektedir. Tamamen barışçıl bir enerji kaynağı olup hemen herkesin ulaşabileceği bir enerji kaynağıdır. Kaynakları sınırlı olan doğal gaz, petrol ve türevleri gibi ürünlerin ortaya çıkardığı sorunlara göre neredeyse hiçbir zararı yoktur.
Panasonic’in bu pazardaki hedefleri ve planları nelerdir?
Türkiye pazarı, gelişmekte olan piyasalar içinde bizim için en önemli yere sahip olan iki pazardan biri. Bu sebepten dolayı Panasonic Eco Solution grubu, Türkiye ve Hindistan’ı güneş enerjisi alanında odak pazarlar olarak tanımlıyor. Dışa-
rıya bağlı olan enerji ihtiyacı, Türkiye’nin enerji üzerindeki politikaları ve pazarın bu konudaki motivasyonu bize bu pazara girmek için yeterli nedeni sundu. Türkiye’de Avrupa ve gelişmiş ülkelerin aksine öncelikle büyük sistemlerin pazarı gelişti. Tabii ki bu enerjiye olan ihtiyaçtan geliyor. Bu sebepten Türkiye’de güneş tarlaları ve orta, üst seviye çatı sistemleri bizim öncelikli hedeflerimiz arasında. Özellikle kalite, ileriye dönük getiri, performans ve verimlilik konularında hassasiyeti olan yatırımcılar önceliğimizi oluşturuyor.
Güneş enerjisi ile elde edilen enerjiyi depolamak ve bu yolla bir gelir kaynağı elde etmek mümkün mü?
Güneş enerjisi ile üretilen elektrik, farklı tip akü ve piller içinde depolanabilmektedir. kW kapasitesindeki bir solar sistem için güneş battıktan sonraki zaman dilimindeki enerji ihtiyacınızı karşılayacak kapasitede bir depolama yapmanız mümkün. MW kapasitelerindeki santrallerin ürettiği enerjiyi depolamanın, bu operasyon için ortaya çıkan maliyetlere bakıldığında henüz mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Bu kapasitelerdeki depolamalar da finanse edilebilir ve operasyonel olarak devam ettirilebilir aşamaya geldiğinde dünyanın genelinde enerji üretmek için fosil yakıtlara ihtiyacımız kalmayacak.
Böyle bir sistem için ne kadarlık bir alana ihtiyaç var? Her konutta uygulanabilir mi? Yılda bu şekilde ne kadarlık bir gelir elde edilebilir? MW kapasiteleri için Panasonic HIT modülleri
ile piyasadaki konvansiyonel güneş panellerini kıyasladığınızda %25 yer tasarrufu elde ederek aynı kurulu güce ulaşabilirsiniz. Santral dizaynına da bağlı olarak MWp başına ortalama 1618 dönümlük bir araziye ihtiyacınız var. Aynı kurulu güce Panasonic HIT modülleri ile 12,5 dönümlük bir arazide ulaşabilirsiniz. kW kapasiteleri için çatılarımız daha dar alanlardan oluşmakta. Burada 3-5kWp’lik bir sistem ortalama bir evin elektrik ihtiyacını karşılar. Müstakil evler veya villa tarzı yapılar için tüketilen enerji arttıkça solar sisteminizin kurulu gücünü de artırabilirsiniz. Ancak burada son kullanıcıyı kısıtlayan konu çatı alanlarının darlığıdır. Ayrıca bu kapasite şebekeye bağlı veya şebekeden bağımsız kuracağınız sisteme göre değişiklik gösterir. Panasonic HIT modüller ile kurulacak 3kW’lık bir sistemi baz alacak olursak, çatı üzerine konacak panellerin kapladığı alan 15 metrekare olacaktır. Diğer konvansiyonel güneş panelleriyle 20 metrekare olacaktır. Biraz önce bahsetmiş olduğumuz son kullanıcıların çatı alanları ile ilgili yaşadıkları sıkıntıları Panasonic olarak bu şekilde çözmeyi planlıyoruz. Üretim, sadece ürün seçimi değil sistemin tasarımına da bağlı olarak değişmektedir. Farklı komponentlerin birbiriyle uyumundan başlayıp çatı yönü, çatı açısı, sistemin bulunduğu lokasyon vs. gibi birçok parametreyle devam eder. Bu hesaplamalar için EPC firmalarından veya kurulum yapan sistem entegretörlerinden yardım isteyebilirsiniz.
33
Tekno Ray Solar’ın 2017 hedefi 175mw
Tekno Ray Solar, santral kurulumlarının yanı sıra Türkiye’de 60 MW, Dünyada ise toplamda 500 MW büyüklüğünde güneş enerjisi santralinin işletme ve bakım hizmetlerinizi de gerçekleştiriyor.
T
ürkiye’de güneş enerjisi sektörünün en büyük projelerine imza atan ve yatırımları ile sektörün dinamiklerine yön veren Tekno Ray Solar, 125 MW’lık Güneş Enerjisi Santrali referansı ile 2016 yılını lider şekilde noktalarken, 2017 yılı hedefini 175 MW olarak belirledi. Tekno Ray Solar aynı zamanda 2017 yılı içerisinde, 80 MW’lik projenin Bakım-İşletme ve Scada&Uzaktan İzleme Sistemi hizmetlerini de sağlayacak. Türkiye’nin en büyük güneş enerjisi santrali olma özelliğini taşıyan Konya Kızören Güneş Enerjisi Santrali ile birlikte Konya Cihanbeyli’de 12 MW, Konya Altınekin’de 8,5 MW, Burdur’da 6,6 MW Aydın’da 10,6 MW, Sivas’da 20 MW, olmak üzere bir çok farklı ilde güneş enerjisi santrali projeleri bulunan Tekno Ray Solar, toplam 125MW’lıkGüneş Enerjisi Santrali referansına sahip bulunuyor.
Global anlamda büyüme sürecek
Ortaklığını yürüttüğü EnerraySPA’nın kurulumunu gerçekleştirdiği güneş enerjisi sant-
34
ralleri ile birlikte, başta Brezilya, İtalya, Ürdün olmak üzere, global referansını yaklaşık 900 MW’lar mertebesine taşıyan Tekno Ray Solar, 2017 yılında global anlamda da büyümeye devam etmeyi hedefliyor. Tekno Ray Solar Türkiye’de tek olan ve tamamen kendi bünyesinde bulunan Türk mühendisler tarafından geliştirilen Scada ve Uzaktan İzleme Sisteminin kullanımını da 2017 yılında artırmayı hedefliyor. Bu sistem üretilen elektriğin performansını etkileyen tüm verileri analiz edebiliyor, hataları eş zamanlı görüp müdahale etme fırsatı sağlıyor ve bu sayede santralin verimliliğini ve kısaca kazancını %12 oranında artırıyor. Zemine monte ve çatı üzeri “anahtar teslimi” güneş enerjisi santralleri kurulumu gerçekleştiren ve işletme ve bakım hizmetleri sunan Tekno Ray Solar, santral kurulumlarının yanı sıra Türkiye’de 60 MW, Dünyada ise toplamda 500 MW büyüklüğünde güneş enerjisi santralinin işletme ve bakım hizmetlerinizi de gerçekleştiriyor.
2016 yılına damgasını vuran olaylar
2
016 yılı Türkiye’de ve dünyada önemli olaylara ve gelişmelere sahne oldu. Medya takibinin öncü kuruluşu Ajans Press, siyasetten spora, ekonomiden teknolojiye 2016’ya damga vuran olayların medya raporunu çıkardı. Ajans Press’in hazırladığı medya gündem raporunda 2016 yılının ay ay en çok konuşulan haberleri şu şekilde sıralanıyor; OCAK Yeni umutlarla ve hayallerle başlanılan yeni yılın ilk ayında kötü haberler art arda geldi. 12 Ocak’ta, Sultanahmet Meydanı’nda, IŞİD militanının üzerindeki bombayı infilak ettirmesi sonucu, saldırgan dahil toplam 13 kişi hayatını kaybetti. Kanlı terör eylemi Türk ve dünya basınında geniş yankı uyandırırken, 2 bin 447 habere konu olarak Ocak ayının en çok konuşulan başlığı oldu. Kanlıca’daki evinde sabah sporu yaparken kalp krizi geçiren Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Koç’un ölüm haberi Türkiye’yi yasa boğarken medyada 2 bin 223 haberle Ocak ayının en çok konuşulan başlıklarından birisi oldu. ŞUBAT 17 Şubat 2016’da Türkiye’nin kalbi Ankara’da, PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen kalleş saldırıda 29 kişi hayatını kaybetti. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait askeri servis aracının geçişi sırasında gerçekleştirilen saldırı, ay boyunca 2 bin 590 haberle konuşularak Şubat ayının en çok konuşulan olayları arasındaki yerini aldı. MART 2016 yılının Mart ayı Türkiye ve dünyadaki terör saldırılarıyla geçti. 13 Mart 2016’da Ankara Güvenpark’ta gerçekleşen bombalı saldırıda ikisi saldırgan 38 kişi hayatını kaybetti. Ankara’da meydana gelen hain saldırı 2 bin 758 haberle ayın en çok konuşulan olayı oldu. Terör Avrupa’nın başkenti Belçika’yı da kana buladı. Havalimanı ve metroyu hedef alan terör saldırıları Türkiye ve dünya gündemine ilk sıradan girerken, Mart ayı boyunca hakkında 2 bin 151 haber yapıldığı tespit edildi. NİSAN 2016 yılının en sakin geçen ayı Nisan oldu. Nisan ayının en çok konuşulan başlıkları Vodafone Arena’nın açılışı ve Türkiye’nin 4.5G’ye geçişi oldu. 4.5G’ye geçişle teknolojide yeni bir çağ atlayan Türkiye, internet hızını 10 kat artırdı. Teknolojik devrim hakkında Nisan ayı boyunca bin 515 haber yapıldığı tespit edildi. Nisan ayının bir diğer önemli olayı Beşiktaş’ın üç yıllık stat hasretini bitirmesi oldu. 10 Nisan’da devlet protokolüne açılan Vodafone Arena’da ertesi gün ilk resmi
36
maç yapıldı. Hakkında bin 856 haber yapılan Vodafone Arena Nisan ayının en çok konuşulan başlığı oldu. MAYIS AK Parti’nin Mayıs ayında yapılan Olağanüstü Genel Kurul’unda hükümeti kurma görevi Binali Yıldırım’a verildi. Binali Yıldırım, kabinesini cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunup mecliste güvenoyu alarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 27. Başbakanı oldu. Mayıs ayına damgasını vuran başbakan değişikliği 4 bin 423 habere konu olarak ayın en çok konuşulan olayı oldu. HAZİRAN Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nde tamam mı devam mı referandumundan dünyayı şoke edecek bir sonuç çıktı. Referandumda halkın yüzde 51,9’u AB’de
yerimiz yok dedi. AB’de kalınması yönünde kampanyalarını şekillendiren İngiltere Başbakanı David Cameron istifasını verirken, İngiltere’deki Brexit’in Avrupa için domino etkisi yaratır düşüncesi piyasalarda tedirginliğe neden oldu. Dünyada geniş yankı uyandıran Brexit, Türk medyasının da gündemindeydi. Haziran ayı boyunca hakkında 4 bin 307 haber yapılan kritik referandum ayın en çok konuşulan olayı oldu. TEMMUZ Türkiye, 15 Temmuz gecesi, alçak darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Ordu içindeki FETÖ’cü cuntanın planladığı darbe girişimine milli iradeden ağır bir tokat geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sokağa çıkın çağrısıyla halk meydanlara indi ve cuntacılara demokrasi dersi verdi. Yılın en kara günü olarak nitelendirilen Temmuz ayı birçok ilke de sahne oldu. Türkiye, milli iradeye sahip çıkarak meydanları boş bırakmazken, Beştepe’de üç parti bir araya gelerek tarihi birliktelik pozunu verdiler. Türkiye’de tüm zamanların en çok konuşulan olayı olarak tarihe geçen FETÖ darbe girişimi, Temmuz ayı boyunca 100 bin 797 habere konu oldu. AĞUSTOS Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tüm kuvvetlerindeki seç-
kin birliklerinden oluşturulan Müşterek Özel Görev Kuvveti, 24 Ağustos sabahı Suriye’nin Cerablus bölgesini IŞİD teröründen temizlemek için operasyona başladı. Yaklaşık dört aydır süren operasyonlarda 38 şehit verilirken binlerce terör yığınağı ve terörist imha edildi. Fırat Kalkanı harekâtı Ağustos ayının son günlerinde başlamasına rağmen o ay içerisinde 2 bin 219 habere konu oldu. EYLÜL Hababam Sınıfı’nın Damat Ferit’i, Yeşilçam’ın efsanevi aktörü Tarık Akan 16 Eylül’de hayata gözlerini yumdu. Sayısız filmde rol alan ve milyonların gönlüne taht kuran Tarık Akan’ın ani ölüm haberi, sevenlerini yasa boğarken, Eylül ayının en çok konuşulan haberi oldu. Tarık Akan’ın vefat haberi Eylül ayında bin 278 haberle konuşuldu. EKİM 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda beşinci kez toplanan Bakanlar Kurulu, MGK’da alınan OHAL’in 3 ay daha uzatılması yönündeki tavsiye kararını ele alındı. Toplantı sonrasında açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, OHAL’in 90 gün daha uzatıldığını açıkladı. Ekim ayının öne çıkan başlığı OHAL’in 3 ay daha uzama kararı olurken, hakkında 3 bin 152 haber yapıldı. KASIM ABD, tarihinin en baş döndürücü seçim kampanyasını geride bırakarak 45’inci başkanını belirlemek için sandık başına gitti. Seçim sonuçları kuşkusuz herkes için sürpriz olurken ABD’nin yeni başkanı Cumhuriyetçi aday Donald Trump oldu. Trump’ın ABD’nin yeni başkanı olması, 3 bin 805 habere konu olarak Kasım ayının en çok konuşulan olayı oldu. ARALIK 2016 yılı terör olaylarıyla başlayıp terör olayları ile bitiyor. Terörün çirkin yüzü, yılın son ayında kendini bir kez daha gösterdi. Beşiktaş Bursaspor maçından bir saat sonra, Vodafone Arena yakınlarında gerçekleştirilen çifte terör saldırısında 45 vatan evladı hayatını kaybederken, Türkiye’de bir günlük ulusal yas ilan edildi. Beşiktaş’ta meydana gelen çifte terör saldırısı 3 bin 103 habere konu olarak Aralık ayının en çok konuşulan başlığı oldu. Beşiktaş’ta gerçekleşen terör saldırısının yaralarını saramadan hainler Kayseri’de çarşı iznine çıkan askerleri hedef aldı. Halk otobüsünün geçişi sırasında bombalı araçla gerçekleştirilen saldırıda 14 askerimiz şehit oldu. Alçak saldırı hakkında 2 bin 752 haber yapıldı.
Boyner, Türkiye’nin hediye DHL Express’ten Türkiye’deki e-ticaret haritasını çıkardı girişimcilerine destek Dünya modasının en çok beğenilen markalarının yanı sıra özel markalarına ait milyonlarca ürünü müşterileri ile buluşturan Boyner, Türkiye’de yeni yıl alışverişinin sonuçlarını açıkladı.
A T
ürkiye’deki e-ticaret sektörü için en önemli pazarların başında gelen ABD’de zaman taahhütlü gönderilerin ve e-ticaret hacminin artışına bağlı olarak yeni bir yatırım planı açıklayan DHL Express, 2016 ve 2017 yılı boyunca 185 milyon dolar yatırım yapacak. Müşteri memnuniyetini en üst seviyeye çıkarmayı hedefleyen yatırım kapsamında işgücünün artırılması, yeni teknolojik çözümlerin hayata geçirilmesi ve tesislerin büyütülmesiyle birlikte hanelere yapılan e-ticaret gönderilerinin teslimatında verimlilik ve etkinlik artışı bekleniyor. Bu yatırım tüm dünyada çevrimiçi perakende satış yapan şirketler için de müşteri memnuniyetini artıracak önemli bir kazanım anlamına geliyor.
Türkiye’den çıkan e-ticaret gönderilerinin yaklaşık yarısı ABD’ye DHL Express Türkiye verilerine göre, 2016 yılında Türkiye’deki e-ticaret sitelerinden yurtdışına giden gönderilerin yaklaşık yarısı ABD’ye teslim edildi. İhracat açısından oldukça zorlu bir yıl olmasına rağmen, ABD’ye yönelik e-ticaret gönderileri 2016 yılında da yüzde 5 artışla büyümeye devam etti. Ve ABD’ye ulaştırılan tüm gönderiler içinde e-ticaret gönderileri yüzde 29’luk bir paya sahip olarak, bu büyümede önemli bir rol oynadı.
E-ticareti kolaylaştıran özel çözümler: On Demand Delivery Çevrimiçi alışveriş meraklılarının müşteri deneyimini geliştirmek üzere yeni ürün ve hizmetler geliştirmeye odaklanan DHL Express’in son yeniliklerinden biri de On Demand Delivery. Bu yeni hizmetle göndericiler spesifik teslimat seçenekleri arasında seçim yaparak DHL Express’in müşterilerini e-posta veya SMS üzerinden gönderinin durumu hakkında proaktif şekilde bilgilendirmesini sağlayabiliyor. Alıcılar ise esnek teslimat seçeneklerinden yararlanarak teslimat zamanı ve yerini istedikleri şekilde belirleyebiliyor. İlk seferde teslimat performansını artıran On Demand Delivery, özellikle hanelere yönelik e-ticaret gönderilerinde müşteri memnuniyetini artırıyor. On Demand Delivery’nin 2017 sonuna kadar küresel ticaret ve e-ticaret faaliyetlerinin çoğunluğunu oluşturan 100’ün üzerinde ülkede hayata geçirilmesi planlanıyor.
ralık ayında 37 şehirde 96 Boyner mağazası, hediye alan 10 milyon ziyaretçiyi ağırladı. Boyner müşterileri, sevdiklerine 550.000 kazak ve pantolon hediye etti. Bu yılbaşı alışverişinde Boyner mağazalarından en çok erkekler hediye aldı. Aralık ayı boyunca Boyner mağazalarına gelerek hediye seçenlerin %51’i erkekler oldu. Kadınlar ise yeni yıl alışverişinde tüm aile fertlerine hediye seçti, çocuklar, eşler, anne ve babalar unutulmadı. Boyner’in Aralık ayı değerlendirmesi, Türkiye’nin online alışverişi ne kadar çok sevdiğini ve kullandığını gözler önüne serdi. boyner. com.tr satışları, bir önceki yılbaşı dönemine göre % 85 büyüme gösterdi.
Askıda İyilik projesi ile 25.000 kişiye ulaşıldı
Türkiye’nin mağazacılık alanında en büyük iyilik hareketini hayata geçiren Boyner’in Lokman Hekim Sağlık Vakfı ile birlikte yürüttüğü ‘Askıda İyilik’ projesi ile, başladığı günden bu yana 6 ayda toplam 25.000 ihtiyaç sahibine iyilik paketleri ulaştırıldı. Boyner mağazalarından alınan iyilik paketleri, Lokman Hekim Vakfı aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor. Askıda İyilik projesi ile Boyner, 2017 yılında da müşterilerinin iyilik yapmalarına aracı olmaya devam edecek.
37
2017 yılında hangi mesleklerin yıldızı parlayacak? Her yıl 730 bin yeni mezunun işgücüne katılmaya hazırlandığı Türkiye’de, revaçta olan meslekler hem kurumlar hem de şahıslar nezdinde her sene değişiyor. Peki, işsizliğin çift haneli rakamlara ulaştığı ülkemizde 2017 yılında hangi iş dallarının yüzü gülecek.
dikkat çeken Yıldırım, “Türkiye’de onaylanan esnek çalışma yahut geçici istihdam kanunu pek çok farklı kesime yeni iş imkanları açacak. Esnek çalışma şimdiye kadar Avrupa’da birçok ülkenin işsizlik sorununa çare oldu. Kadın istihdamının işgücüne katılıma olumlu etkisi olduğu gibi, kadınlara iş hayatından kopmamaları için imkânlar tanıdı. Genç mezunların iş deneyimi edinmeleri için kariyerlerindeki ilk adımların atılmasına yardımcı oldu. Günümüzde yaşam tarzı olarak geçici işlerde çalışmak isteyen ya da kendi ilgi alanlarına, hobilerine daha fazla zaman ayırmak isteyen kişiler de bu tarz bir iş modeline sıcak bakabiliyor” dedi. ‘Mesleklerin de modası olur mu?’ demeyin. Çünkü popüler meslekler her sene değişiyor. Ülkelerin istihdam politikaları, yatırım yaptığı sektörler ve kurumsal ihtiyaçlar farklılaştıkça, yıldızı parlayan iş dalları da farklı pozisyonlara ihtiyaç duyuyor. Peki, 2017 yılında Türkiye’de hangi meslek dallarının yüzü gülecek? Kimler çift haleni rakamlara ulaşan işsizlik barajından çıkacak ? Bu sorunun yanıtını Türkiye’nin istihdam ve sanayi yatırımlarında aramak gerektiğinin altını çizen dünyanın önde gelen seçme ve yerleştirme uzmanı REED’in Türkiye Genel Müdürü Asiye Yıldırım, 2016’da onaylanan esnek çalışma kanunun pek çok farklı iş dalına ve istihdam pazarına olumlu etkiler yapacağına dikkat çekiyor. Türkiye’nin Avrupa’daki ortalama yüzde 4.7 büyüme hızını yakalayan, en hızlı büyüyen ve gelişen ülkeler arasında sayıldığına, nüfusunun neredeyse yüzde 50’sinin 31 yaşını aşmadığına
38
Hizmet, sağlık, turizm, bilişim alanları şanslı
Esnek çalışma kanunun da sağladığı ek faydalarla 2017 yılında; hizmet sektöründe, danışmanlık alanında, sağlık sektöründe, turizm sektöründe bilişim teknolojilerinde esnek işgücü talebinin artacağı düşünülmektedir. Aslında sektörlerden bağımsız olarak dönemsel olarak ihtiyaç duyulan her alanda esnek işgücü temini artacak. Esnek çalışma yasası yarı zamanlı işlerde çalışmayı tercih
eden kadın ve gençlerimize de sosyal haklar getiriyor. Böylelikle call center elemanları, hemşire, fizyoterapist, hemşirelik, asistanlık, IT elemanları gibi pozisyonlarda eleman ihtiyacı doğacak. Türkiye’de inşaat sektöründe her yıl olduğu gibi bu yıl da talebin devam edeceğini anlatan Yıldırım, “Türk inşaat şirketleri yurtiçi faaliyetlerinin yanı sıra yurtdışı faaliyetlerini aktif olarak yürütüyor. İnşaat Mühendisi, Satış Müdürü, Proje Müdürü/Yöneticisi gibi roller bu sektörde en çok talep edilecek pozisyonlar olarak sıralanabilir” ifadesini kullandı.
Akademisyen ihtiyacı…
Kurumların teknolojiye olan yatırımlarının da arttığına dikkat çeken Yıldırım, “Rekabetçi olma isteği sanayicilerin yenilikçi teknolojilere olan yatırımlarını arttırıyor. Bu sebeple 2017’de birçok alanda eleman ihtiyacı doğacağını tahmin ediyoruz. Veri analizi yapabilecek uzmanlar, 3-D baskı, nesnelerin interneti, akıllı robotlar gündemimizde olacak. Sanayide nitelikli işgücü ihtiyacı artarken kurumlarda, CTO, Bilgi İşlem Müdürü, Yazılım Uzmanı, Proje Satış Müdürü, Sistem Mü-
Geleceğin mobil haberciliğini kodladılar hendisi, Sistem Uzmanı, AR-GE Uzmanı, ERP Müdürü rolleri büyük talep görecek” dedi.
House of Apps’in hayata geçirdiği, Hürriyet’in sponsorluğundaki hackathon, 23-24-25 Aralık 2016 tarihlerinde Levent Workinton’da gerçekleştirildi.
Perakende sektörünün hem ülkemizde hem de global arenada düzenli büyüyen dinamik sektörlerden biri olduğunu anlatan Yıldırım, perakende sektöründe e-ticarete bağlı pozisyonların artacağını ve 2017’de akademik dünyada da büyük hareketlilik yaşanacağını vurguladı. 2017 yılında sosyoloji ve psikoloji dallarına olan ilginin artacağına dikkat çeken Yıldırım, “Bilimsel araştırmalar gündemimizde olacak. Akademisyen, öğretmen ve araştırma uzmanlarına istihdam yapılacak. Kurumlarda yaratıcılık içeren tüm pozisyonlara olan talep çoğalacak. Hukuk, satış, finans pozisyonları her daim talep edilen pozisyonlardandır. Bütün kurumlar için finansman bulmak ve parayı yönetmek önemli olduğu için 2017’de finans alanındaki pozisyonlar da gözde mesleklerden olacak” dedi.
Enerji sektörü canlanıyor…
Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, 2015-2021 yılları arasında rüzgâr enerjisinde üretim maliyetlerinde yüzde 15 düşüş yaşanacak, bu durum proje sayısının artmasına ve daha çok istihdama yol açacak. “Uzmanlara göre doğru politikalar, rüzgâr enerjisinin küresel elektrik üretimindeki payını 2030 yılında yüzde 20’ye taşıyabilir” diyen Yıldırım; “Artık devletler, nükleer enerjiden uzaklaşıp, rüzgâr, güneş gibi yenilenebilir kaynaklardan daha fazla faydalanmanın yollarını arıyor. Türkiye ise dünyanın en büyük 10’uncu yeni rüzgâr türbini pazarı olarak kendini daha da geliştirmek istiyor. Yeni çıkan enerji kanunu da göz önüne alındığında enerji mühendislerine ve rüzgâr tribünü teknisyenlerine duyulan ihtiyacın 2017’de daha da artacağını düşünüyorum” diye konuştu.
G
eleceğin habercilik dünyasını şekillendirmek için mobil yazılımcıları bir araya getirmek amacıyla, House of Apps ve Hürriyet ortaklığında gerçekleştirilen hackathonda 75 katılımcı ve 22 takım yer aldı. Katılan ekipler 3 gün boyunca Hürriyet API kullandı ve mobil kod yazdı. Bilişim sektörünün önde gelen isimlerinin jüri olarak yer aldığı hackathonda; Hürriyet CTO’su Umut Gökbayrak ve ekibinden mentorlar da etkinlikte yer aldı. 22 takım arasından; 3.’lük ödülünü “Team Rocket”, 2.’lik ödülünü “VN” ve birincillik ödülünü ‘Odaklan’ isimli takımlar aldı. Ödül töreninde konuşma yapan Hürriyet Dünyası Ürün ve Teknolojiden Sorumlu Direktörü (CTO) Umut Gökbayrak, “Bizler için heyecanlı bir hackathon oldu, çünkü gerçekten çok güzel işler ortaya çıktı. Dereceye giremeyen arkadaşlarımın da üzülmelerini istemem çünkü bu ruhu yaşamak ve burada bir tecrübe edinmek çok önemliydi” diye konuştu. Gökbayrak, “Burada yaratmış olduğunuz uygulamalar appstore’da açık bir şekilde yayınlanırsa, buradan çok büyük bir kazanım elde etmiş olacağız. Eğer arzu ederseniz projelerinizi Appstore’da yayınlarsanız, sizden sonra gelenlerin bunlardan istifade etmesini sağlamış olursunuz” diye katılımcılara tavsiyede bulundu.
39
İşverenler yabancı dil bilgisini ne kadar önemsiyor? Kariyer.net tarafından düzenlenen ve yaklaşık 85 bin kişinin yanıtladığı “İş hayatında yabancı dil” anketine göre işverenlerin %46’sı “İşe alırken en önemli kriter yabancı dil” derken; çalışanların %38’i yabancı dil bilgilerinin iş hayatı için yetersiz olduğunu söylüyor.
İ
ş ilanlarını incelerken karşılaşılan “İyi derecede yabancı dil bilen” maddesi birçok adayın en çok zorlandığı kriterlerden biri. Aranan nitelikler kısmında bu kriteri gören adaylar, yabancı dil bilgilerini sorgulayarak, bu konuda yeterli olup olmadıklarını düşünmeye başlıyor. Türkiye’de iş arayanların ve işverenlerin en çok tercih ettiği online insan kaynakları platformu Kariyer.net’in çalışanlara, iş arayanlara ve işverenlere sorular sorarak gerçekleştirdiği ve yaklaşık 85 bin kişinin yanıtladığı “İş hayatında yabancı dil” anketinin sonuçları konuyla ilgili önemli rakamları ortaya koyuyor.
En çok bilinen ve en çok aranan dil İngilizce
Anket sonuçlarına göre; iş ilanlarını yayınlayan işverenlere yöneltilen, “Çalışanlarınızı işe alırken yabancı dil bilgilerini önemsiyor musunuz?” sorusuna verilen cevaplara göre
Kariyer.net’te iş arayan adayların yabancı dil bilgileri incelendiğinde, yabancı dil bilen adayların %76’sının İngilizce seçeneğini tercih ettiği, %9’unun Almanca, %3’ünün Rusça, %3’ünün Fransızca, %3’ünün Arapça,
yabancı dil önemli, ancak çoğu zaman da birinci tercih nedeni değil. İşverenlerin % 46’sı yabancı dil bilgisi için “Evet, en önemli kriterimiz” derken, bunu %41 oranıyla “Tercih nedeni olsa da birinci derecede önemli değil” cevabı takip ediyor. İşverenlerin sadece %13’ü “Hayır, bizim için önemli değil” yanıtını veriyor.
%6’sının ise diğer dillerden birini bildiği görülüyor. Kariyer.net’te yayınlanan ve adayların yabancı dil bilmesi istenen ilanlar incelendiğinde ise en çok aranan dil olarak %83 oranıyla yine İngilizce karşımıza çıkıyor. İngilizce’nin ardından ilanlarda en çok aranan diğer diller ise %10’la Almanca, %4’le Rusça, %2’yle Arapça ve %1’le Fransızca oluyor.
Çalışanların %62’si yabancı dili aktif olarak kullanmıyor Çalışanlara yöneltilen “İş hayatınızda aktif olarak yabancı dil kullanıyor musunuz?” sorusunu yanıtlayan çalışanların %38’i “Evet” derken geri kalan %62’lik kesim iş hayatlarında yabancı dili aktif olarak kullanmadıklarını söylüyor. Ayrıca “Yabancı dil bilginizin iş hayatınız için yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusunu yanıtlayan çalışanların da %62’si “Evet” derken %38’i “Hayır” cevabını veriyor.
En çok bilinmek istenen dil de yine İngilizce Ankete katılanların %92’sine göre İngilizce en geçerli dilken, ankete katılanların %3’üne göre Arapça, %2’sine göre Rusça, %2’sine göre İspanyolca, %1’ine göre ise Almanca en geçerli yabancı dil. “İmkanınız olsa hangi yabancı dili öğrenmek istersiniz” sorusu yöneltilen aday ve çalışanların %35’i en geçerli yabancı dil olan “İngilizce”yi seçerken, ankete katılanların %24’ü İspanyolca, %17’si Almanca, %14’ü Rusça, %10’u da Arapça yanıtını veriyor.
40
41
Ülkelerin yeni ekonomi kanalı: Yatırım yolu ile vatandaşlık araştırmasına benzer yöntemlerin Türkiye’de de uygulanmasının önemine değindi.
R
42
esmi Gazete’nin 12 Ocak 2017 sayısında yayımlanan Türk vatandaşlığı kanunu uygulamasında değişiklik yapan yönetmeliğe göre; en az 1 milyon dolar tutarında taşınmazı üç yıl satılmaması şerhiyle satın alan, 2 milyon dolar tutarında sabit sermaye yatırımı yapan veya en az 3 milyon dolar tutarında mevduatı üç yıl tutma şartıyla Türkiye’de faaliyet gösteren bankalara yatırdığı belgelenen veya bu tutarda devlet borçlanma araçlarını üç yıl tutmak şartıyla satın aldığı tespit edilen yabancılara Türk vatandaşlığı veriliyor.
dile getirdi. Pek çok ülke ile gerçekleştirdiği yatırım ilişkileri çerçevesinde değerlendirmeler yapan Akaydın yatırım yolu ile vatandaşlık projelerinde dikkat edilmesi gereken belli başlı hususların da altını çizdi. Yabancı Yatırımcı kavramının altının doldurulması gerektiğini belirten Şevki Akaydın çoğunlukla Türkiye’ye yönelimin Arap ülkelerinden geleceğini öngörürken bu noktada tüm dünyada ikinci vatandaşlık verilmeyen Afganistan, Kuzey Kore gibi ülkelere ilişkin evrensel prosedürün uygulanması gerektiği görüşünde.
Türkiye’de yurtdışı yatırım ve ikinci vatandaşlık hizmetleri sunan ve Avrupa Birliği, Amerika, Karayipler gibi farklı ülkeler ile çalışmalar yürüten Yeni Bir Hayat Danışmanlık CEO’su Şevki Akaydın değişen yönetmeliğin Türkiye için önemli bir gelişme olduğunu
Çok ciddi bir sicil araştırması yapılıyor
Yatırım veya gayrimenkul alımı ile vatandaşlık alımlarında devletlerin çok ciddi bir sicil araştırmasında bulunduğunu belirten Akaydın, en kısa sürede Avrupa Birliği vatandaşlığı veren ve Yeni Bir Hayat Danışmanlık olarak tek temsilcisi oldukları Malta Vatandaşlık Programı’ndan bir örnekle Malta’nın yatırılan paranın hakkaniyetinden yatırım yapacak kişinin ticari ilişkilerine kadar uzanan çerçevede gerçekleştirdiği sicil
Avrupa ve Amerika da dahil olmak üzere dünya genelinde baş göstermeye başlayan ve yasa dışı yollarla ülkelere giriş yapanlara yönelik muhafazakarlaşma dalgalanmasının yatırım yollu vatandaşlık alımıyla bağdaştırılmaması gerektiğini belirten Şevki Akaydın, ülkelerin yatırımı aktarmak için sunduğu kanalların ülke ekonomisine katkıda bulunduğunu ve dünya genelinde yatırımlara yönelik ciddi bir teşvik olduğunun da altını çiziyor. Önümüzdeki süreçte yurt dışı ofislerini de açmaya hazırlanan Şevki Akaydın’ın kurucusu olduğu Yeni Bir Hayat Danışmanlık Türkiye ofisinden Bulgaristan, Güney Kıbrıs, Macaristan, Malta, İspanya, Portekiz, Amerika, Kanada, İngiltere ve Karayipler için şu an dünyada olan bütün büyük ve kabul görmüş yatırımcı programlarını sunuyor.
İNGİLTERE ( Ankara Antlaşması )
Ankara Anlaşması’nın en önemli ayrıcalığı sadece Türk vatandaşlarına özgü olması ve Entrepreneur vize de olduğu gibi 6 yıl değil, 5 yıllık bir süreç sonucunda İngiliz vatandaşlığının elde edilmesidir. Bu sürecin hedefi başvurucunun İngiltere’de tek kişilik bile olsa bir iş kurmasına ve günlük yaşamı idame ettirebilecek kadar İngilizce bilgisi olmasına dayanıyor. UK Investor Visa – İngiltere Yatırımcı Vizesi İngiltere yatırımcı vizesi başvurusu yapabilmek için İngiltere’ye en az £2.000.000 tutarında sermaye girişi sağlaması gerekiyor. Bu meblağ ile İngiltere’de devlet veya belirli şartlar içinde özel sektör şirket tahvilleri almanız ve 5 yıl süre yatırımınızı muhafaza etmeniz gerekiyor. Yatırım tutarınız £5.000.000 ise bu süre 3 yıla, £10.000.000 tutarında bir yatırım sonucunda ise 2 yıla inmektedir. Gerekli süre sonunda İngiltere’de daimi oturum hakkı elde edilir, 1 yıllık bir ek süre sonrasında ise İngiliz vatandaşlığı başvurusu yapma şansı doğar.
AVRUPA BİRLİĞİ
Avrupa Birliği içerisinde İngiltere’den başka Malta, Portekiz, İspanya, Bulgaristan ve Güney Kıbrıs farklı koşullara sahip ikinci
Dünyada gelişen ekonomik yönelimlerle birlikte ülkelerin vatandaşlık veren projeler ve fırsatlar, bireylere global bir vatandaş olma hakkı tanırken diğer taraftan tüm dünyada etkisini hissettiren ekonomik kriz için de ülkelere sıcak para girişini sağlayan en önemli aksiyon olarak göze çarpıyor. vatandaşlık programları sunmaktadır. Malta yatırımcı programı ülke de kalma zorunluluğu olmadan ve benzer diğer ülke programlarına göre çok daha kısa bir süre de Avrupa Birliği vatandaşlığı ve pasaportunun kapılarını açmaktadır. Daimi oturum için 250 bin Euro’luk devlet tahvili, vatandaşlık için ise 650 bin Euro istiyor İspanya ve Portekiz sadece €500,000’luk gayrimenkul yatırımı ile ülkelerinde oturum vermekte, ayrıca Schengen ülkeleri içinde serbest dolaşım fırsatını da sunmaktadır. İstenilen koşullar yerine geldiğinde altı yıl ve on yıl gibi iki farklı süre sonunda her iki ülke de vatandaşlık başvurusu yapma imkanı bulunmaktadır. Bulgaristan yatırımcı programı ile kısa süre içinde Bulgar vatandaşı olma ve Avrupa Birliği pasaportu edinmek mümkündür. Bu programda yapılan yatırım devlet güvencesi altında olup ve belirli bir süre sonunda size iade edilmektedir. 512 bin Euro’luk bir yatırım gerektiriyor. Güney Kıbrıs gayrimenkul edinme seçeneği ile Avrupa Birliği’nin kapılarını açan bir diğer ülkedir. Hızlı ve efektif bir süreçle karar alınması programı öne çıkaran unsurlar
arasındadır. 5 milyon Euro’luk bir yatırım gerektiriyor. Macaristan 1 Mayıs 2004’ten beri Avrupa Birliği üyesidir. Macaristan yatırımcı programı Şubat 2013’den beri yürürlükte olup, bu programla başvuru sahibi ve ailesi herhangi bir gayrimenkul alımı yapmadan daimi oturum hakkına sahip olma şansı elde eder. Program Macaristan’da bulunma zorunluluğu getirmez. Ayrıca herhangi bir istihdam
yaratma zorunluluğu da yoktur. Başvuru sahibi bütün süreci kendi ülkesinden yürütebilir. Yatırım miktarı € 300,000’dur. Bu yatırım birey olarak veya çoğunluk hissesine sahip olunan şirket aracılığıyla yapılabilir. İlk oturum izni 6 aylık verilir ve daha sonra ise daimi oturum iznine sahip olursunuz.
Amerika
Amerika’da Greencard sahibi olmak ve yerleşmek son derece esnek şartlara bağlıdır. Amerika programlarına başvuru koşulları esnek olsa da, başvuru süreci uzmanlık gerektirir. E1 ve E2 olarak adlandırılan girişimci programlarında Amerika’da 100 bin dolarlık bir iş kurmak zorunluluğu vardır. Her iki program da geçici çalışma izni vermekte ve belirli zaman dilimlerinde yenilenmektedir. EB5 yatırımcı programı ise iki yıllık Greencard ile süreci başlatmakta, daha sonra kalıcı Greencard’a dönüşmektedir. 5 yıllık bir süre içinde en az 2.5 yıl Amerika’da kalındığı takdirde Amerikan vatandaşlığı için başvuru hakkı kazanılmaktadır. 500 bin dolarlık bir yatırım gerekmektedir. Mart ayından itibaren Amerikan hükümetince bu tutarın 800 bin dolar olması öngörülmektedir.
43
Yurt dışında kariyer için en iyi imkanları Avrupa sunuyor
H
SBC Grubu’nun 100’ü aşkın ülkeden 26 binin üzerinde yabancı çalışanın görüşünü alarak gerçekleştirdiği ‘Expat Explorer’ anketi; iş-özel hayat dengesi, çalışma kültürü, iş güvenliği, yeni vasıflar edinme ve kariyerde ilerleme gibi konularda en iyi olanakları sunan ülkeleri ortaya koyuyor. Anketin sonuçları; Avrupa’nın kariyerlerini yurt dışında ilerletmek isteyen yabancı çalışanlar için genel çalışma ortamı bakımından en iyi bölge olduğuna işaret ederken, İsviçre, Almanya, İsveç, Norveç, Avusturya ve Birleşik Krallık başarılı bir yurt dışı kariyeri için en iyi koşulları sunan 10 ülke arasında yer alıyor.
Başarılı bir yurt dışı kariyeri için en iyi 10 ülke Sıralaması 2015 Sıralaması 2016 İsviçre 1 1 Almanya 2 3 İsveç 3 2 Birleşik Arap Emirlikleri 4 6 Norveç 5 Singapur 6 5 Avusturya 7 Hong Kong 8 8 Birleşik Krallık 9 18 Bahreyn 10 7
Yabancı çalışanlar için en iyi olanaklar İsviçre’de Anketin sonuçlarına göre İsviçre, yabancı çalışanlara sunduğu gelir, iş-özel hayat dengesi ve çalışma kültürü bakımından 2015’in ardından 2016’da da birinci sırada yer aldı. İsviçre’deki yabancı bir çalışanın yıllık ortama geliri 188 bin dolar ile 97 bin dolar olan küresel ortalamanın yaklaşık iki katı seviyesinde. Bununla birlikte
44
İsviçre’deki yabancı çalışanların %69’u ülkeye taşınmalarının ardından iş-özel hayat dengelerinde iyileşme olduğunu belirtirken, %61’i ise çalışma kültürünün kendi memleketlerine kıyasla daha iyi olduğunu ifade ediyor. Küresel çapta gerçekleştirilen anketin sonuçları; Avrupa’nın (İsviçre hariç) yabancı çalışanlar için sunduğu gelir ve diğer yan hakların anket ortalamasının altında olduğunu gösterse de sunulan çalışma ortamı bölgeyi en çok tercih edilenlerden biri haline getiriyor.
Orta Doğu ve Asya ülkelerinden farklı imkânlar Avrupa ülkeleri iyi çalışma ortamı sağlama açısından üst sıralarda yer alırken, farklı bölgelerde her bir yabancı çalışanın kariyer beklentisini karşılayacak ülkeler de bulunuyor. Anket sonuçlarına göre; Orta Doğu’daki yabancı çalışanların %91’ine iş sözleşmesi dâhilinde en az bir yan hak sağlanırken, küresel ortalama %67 seviyesinde. Birleşik Krallık’taki yabancı çalışanların %56’sı çalıştığı kurumların oturma izinlerini aldığını belirtirken, %75’i ise sağlık hizmeti ayrıcalıkları sağladığını dile getiriyor. Öte yandan Bahreyn’deki yabancı çalışanların %65’i memleketlerine yaptıkları ziyaretler için yıllık ek ödeme aldıklarını ifade ediyor. Kariyer gelişimi konusunda ise Hong Kong ve Singapur’un öne çıktığı görülüyor. Bu ülkelerdeki yabancı çalışanların çoğunluğu (Hong Kong’ta %68 ve Singapur’da %62) kariyerlerinde ilerlemeyi hedefleyenler için Hong Kong ve Singapur’un iyi bir yer olduğunu belirtiyor. Buna karşın Singapur’daki yabancı çalışanların %30’u, Hong Kong’takilerin ise %50’si bu ülkelere yerleşmelerinden bu yana iş-özel hayat dengelerinde bozulma olduğunu ifade ediyor.
HSBC Grubu’nun gerçekleştirdiği ‘Expat Explorer’ anketine göre; yurt dışında başarılı bir kariyer için en iyi olanakları Avrupa sunuyor. İsviçre, Almanya ve İsveç yabancı çalışanlar için çalışma koşulları bakımından ilk üç sırada yer alırken, Norveç, Avusturya ve Birleşik Krallık ilk 10 ülke arasında bulunuyor.
Web ziyaretçileriniz nasıl müşteriye dönüşür Yellow Pages ekibi, web ziyaretçilerini müşteriye dönüştürmek isteyen girişimcilere özel deneyimleri aktardı.
G
elişen teknoloji sayesinde alışveriş alışkanlıklarımız da değişiyor. Kısa bir süre içinde alışveriş deneyimi, caddelerde 9-6, alışveriş merkezlerinde 10-22 saatlerinin ötesine taşındı. Artık akıllı telefon veya tablet ile her saat ve her yerde alışveriş yapabiliyoruz. Bu değişime ayak uyduran ve bu deneyimi yaşamak isteyenlerin taleplerine cevap vermek isteyen kurumlar, web sitelerini hızla mobil uyumlu siteler haline getirdi. Peki bu yeterli mi? Web siteniz hazır, ziyaretçi sayılarınız da artmaya başladı. Bu ziyaretçileri nasıl müşteriye dönüştüreceksiniz? Yellow Pages, web sitenizi ziyaret edenlerin genellikle o anda sizden bir şey almaya karar vermediklerine dikkat çekiyor. Öyleyse bir sonraki adım, onların satın alma kararını vermelerine yardımcı olmak. Peki ne yapmak gerekir, işte birkaç ipucu:
Önce güven oluşturun
Tüketicileri kandırmaya yönelik çok fazla
kopya alışveriş sitesinin olduğu bilinen bir gerçek. Bu nedenle öncelikle güven oluşturmak çok önemli. Memnun müşteri tanıklıkları buna yardımcı olur. Eğer müşterilerinizle iyi ilişkiler içindeyseniz onlardan memnuniyetlerini paylaşmalarını isteyin. Bunları da müşteri değerlendirmelerine yer veren online platformlarda yayınlatın. Tüketicilerin %80’i, kişisel tavsiyeler kadar online yorumlara da değer veriyor. Ayrıca, işyerinizi öne çıkaran diğer kurumlar varsa onları da göz ardı etmeyin. Örneğin bir gazete ya da dergide çıktıysanız ya da prestijli bir işbirliğine girdiyseniz, bunlara mutlaka yer verin.
Hedef odaklı bir satış söylemi oluşturun
Ürünleriniz bir soruna ya da ihtiyaca cevap veriyor olmalı. Müşterilerin sizi seçmeleri için onları nasıl ikna etmeniz gerekiyor. Bunun için hedef odaklı olarak; hizmetlerinizin yararlarını anlatan bir karşılama sayfası hazırlayın. Bu sizin kampanya performansınızı %50 artıracaktır. Bu arada da vereceğiniz mesajı basit tutmaya ve kullanacağınız dilin hedef kitlenize uygun bir dil olmasına özen gösterin.
Etkili “Eylem Çağrısı” kullanın
Müşterilerinize ürünlerinizi satın aldırmanın en etkili yollarından biri, “eylem çağrısı” (CTA: Call-To-Action) kullanmaktır. “Eylem çağrısı”, sitenizi ziyaret edenleri “adım atmaya” teşvik eden bir buton, görsel ya da cümledir. “Satın Al” ve “Sonraki Adım” gibi butonlar, bunlara örnektir. Eylem çağrılarının sadece satın almaya yönlendirmek için değil, aynı zamanda ürünlerinizle ilgili daha fazla bilgiye ya da eğer varsa, e-mail gönderilerinize abone olmaya yönlendirmek için de kullanılabilirler.
Ücretsiz denetme veya demo
Ürünlerinizi ücretsiz denetmeniz veya demo yapmanız, müşterilerinize sunabileceğiniz yararları göstermek açısından çok önemli bir yol. Günümüzde birçok büyük ürün ve hizmete bakarsanız deneme süresi sunduklarını görebilirsiniz.
46
Promosyonlar yapın
Ücretsiz denetmenin yanı sıra tamamlayıcı bir ürünü bedava vermek ya da fiyatta indirim yapmak da yararlı çözümlerdir.
Bizi arayın butonu ekleyin
Müşterilerinizin doğrudan telefon etmeleri, bazen onlar için sizinle ve hizmetlerinizle ilgili bilgi almanın en iyi yoludur. Web sitenize, müşterilerinizi telefon numaranıza yönlenen “Bizi Arayın” butonu ekleyin.
Potansiyel müşterilerinizle iletişimde kalın
E-mail gönderileri yapmak, e-bültenler göndermek hem onlarla iletişimde kalmanızı sağlar, hem de bu sayede onlara işinizle ilgili bilgiler aktarmış olursunuz. Böylece kendinizi alanınızda bir uzman olarak zihinlere yerleştirir, insanlarda size karşı güven duygusu oluşturursunuz. Sattığınız ürün ya da hizmetlere ihtiyaçları olduğunda da akıllara ilk gelen siz olursunuz.
Melek yatırım almanın 5 koşulu… sayacak şekilde eksiksiz olarak tamamlanmış ve girişimin iş hedeflerinin belirlenmiş olması gereklidir. Müşteriler, iş ortakları gibi sürece dahil olan tüm bileşenlerle detaylı görüşmelerin yapılması ve iş birliklerinin oluşturulması önemlidir.
4. Fikirlerinizi, ürüne/hizmete dönüştürebiliyor musunuz?
Melek yatırım sürecinde girişimcinin iş fikri, çekirdek sermaye ya da sosyal sermaye ile ürüne/hizmete dönüşmüş olmalıdır.
5. Girişiminiz büyüme potansiyeli taşıyor mu?
S
on yıllarda adını sıklıkla duyduğumuz kavramlardan biri melek yatırım ve melek yatırımcılık oldu. “Melek” isminden de anlaşılacağı üzere, bu yatırım türü, büyüme potansiyeli olan girişim ve girişimlere, maddi ve akıllı sermaye ile ortak ve destek yatırımı yapılması anlamına geliyor. Alfanorm’un Kurucu Ortağı ve Melek Yatırımcı Muzaffer Öztan, girişimcilerin melek yatırım alabilmesi için gerekli olan 5 koşulu şöyle sıraladı:
1. Yenilikçi misiniz?
Girişimin faaliyet noktasının yenilikçi özellikte olması önemlidir. Girişim ya yeni özellikler
taşımalı ya da var olan bir duruma farklı bakış açışıyla yaklaşıyor olmalıdır.
Girişimin mali planı net bir şekilde yapılmış ve büyüme potansiyeli belirlenmiş olmalıdır. Büyüme ve yaygınlaşma potansiyeli olmayan girişimlerin melek yatırımcı desteği alması mümkün değildir.
2. Kişisel özelliklerinize güveniyor musunuz?
Girişimcinin kişisel özellikleri melek yatırım sürecinde oldukça öne çıkan noktalardan biridir. Girişimcinin uygulama becerileri, liderlik potansiyeli ve açık fikirliliği melek yatırımcılar tarafından aranan en önemli kriterlerden bazılarıdır.
3. Detaylı iş planınız var mı?
Yeni iş fikrinin iş planının tüm aşamaları kap-
47
Yemeksepeti’nden 2016 lezzet almanağı • Toplam 9 milyon lahmacun sipariş edildi. Bu kadar lahmacunu yan yana koysak Şanlıurfa’nın etrafını üç kere dolaşırdı. • Kış aylarına geçişlerde çorba siparişleri yüzde 60, ev yemekleri yüzde 88 artış gösterirken yaz aylarına geçişlerde ise salata ve zeytinyağlılarda yüzde 30 artış gözlemlendi.
Y
emeksepeti 2016 yılına yemek çerçevesinden bakarak, geniş kapsamlı bir çalışma oluşturdu. Danimarka’nın nüfusuna eşit hale gelen kullanıcı sayısı, 148 milyon TL’ye ulaşan yıllık indirim tutarı, 80 tane 600 sayfalık romana eş uzunluktaki restoran yorumları, yan yana koyulsa Şanlıurfa’nın etrafını tam üç kere dolaşacak sayıda lahmacun satışı Yemeksepeti dünyasındaki şaşırtıcı 2016 verilerinden yalnızca bazıları.
Genel bakış
• Yemeksepeti’nde 2016 yılı süresince 17 bin restorandan yaklaşık 134 milyon porsiyon yemek sipariş verildi. • 1,7 milyon yeni üye katıldı ve Yemeksepeti üye sayısı 6 milyon kişiye ulaştı. Bu anlamda Yemeksepeti, içinde Danimarka veya Slovakya’nın da bulunduğu 130 ülkeden daha kalabalık bir aile haline geldi. • Tüm bu siparişlerin yüzde 62’si mobilden verildi. • Yemeksepeti’nde bu yıl toplam 1,2 milyon yorum yapıldı. Bu yorumları sayfa sayfa yazsak, 80 tane 600 sayfalık roman olurdu. • En çok sipariş gelen iller nüfusla bağlantılı olarak İstanbul, Ankara ve İzmir olurken, tüm şehirler içerisinde sipariş cirosunu en çok artıran il, 4 kat artışla Adıyaman oldu. • Tüm yıl boyunca en çok sipariş verenler 1994 doğumlular oldu. • Siparişlerin yüzde 40’ı kadınlar, yüzde 60’i er-
48
Farklı ürün gruplarında öne çıkan lezzetler • Salatacıların tercihi bu yıl ton balıklı salata ve gavurdağı oldu. • Suşiciler California roll’dan şaşmadı. • Ev yemeğinden vazgeçmeyenler kuru fasulye pilav, etli yaprak sarma ve bulgur pilavı yedi. • Çorbacıların tercihi mercimek çorbasından yana oldu. • Tatlıcılar en çok sufle istedi. • Kebapçıların favorisi değişmedi, Adana kebap ilk sıraya yerleşti. kekler tarafından verildi. • Verilen siparişlerin yüzde 3’ü kampüslere gitti. En çok yemek siparişi veren üniversiteler sırayla Bilkent, İTÜ, Koç, ODTÜ ve Boğaziçi oldu.
Favori lezzetler
• Dünyada Hint mutfağı, pizza, Asya yemekleri gibi globalleşen lezzetler giderek ön plana çıkarken, Türkiye’de bu yılın favorisi yine Türk mutfağı oldu. İkinciliği burger ve pizza paylaştı. • En çok yenen lezzetler sırasıyla lahmacun, burger, Adana kebap, pizza, mercimek çorbası, et döner, tavuk döner, çiğ köfte, sandviç ve pide olarak belirlendi.
TT olanlar
• Dondurma siparişleri 3 katına çıktı. Geçen senenin kış aylarına oranla bu kış dondurma satışındaki artış yüzde 70’i gördü. • Kahvaltı siparişleri yüzde 60 arttı. En çok kahvaltı tabağı, poğaça ve menemen söylendi. • Börek siparişleri yüzde 60, döner yüzde 55, ev yemekleri siparişleri ise yüzde 50 oranında artış gösterdi. • Tatlı siparişlerinde Donut’ı tercih edenlerin oranı geçen yıla göre yüzde 90 arttı. Onu yüzde 73 ile puding ve yüzde 57 ile şerbetli tatlılar takip etti.
Yemeksepeti, artık gelenekselleşen yıl değerlendirmesini yeni ve farklı verilerle genişletti. Milyarlarca satır verinin işlenmesiyle elde edilen istatistikler arasında lezzet trendleri ve tercihlerin yanı sıra, fiyat artışları, demografik değişimler, çevre farkındalığındaki artış gibi konulara değinen detaylar da bulunuyor. Fırsata doyanlar
• Toplam 148 milyon 512 bin 215 bin lira Yemeksepeti’ndeki Joker, Vodafone, Coca-Cola, Kampüs ve diğer indirimler ile kullanıcıların cebinde kaldı. • En çok indirim fastfood ve pizzada verildi. Bu iki kategorideki indirim oranları ortalama yüzde 45’e ulaştı.
Fiyatlarda değişim
• Bu yıl restoranlarda fiyat artışı, enflasyon rakamlarının altında seyretti. Ortalama paket tutarı geçen yıla göre yüzde 4,5 arttı. • Fiyatı en çok artanlar, yüzde 22 ile zeytinyağlılar, yüzde 20 ile sushi ve yüzde 15 ile salata, lahmacun ve meze oldu. • Kahve, kuru pasta ve dondurma ürünlerinin fiyatları geçtiğimiz yıla göre düştü.
Türkiye için yemek vakti
• Tüm yıl boyunca en çok sipariş verilen gün Pazar, en çok sipariş verilen ay ise Aralık oldu. • Türkiye’nin yemek saati akşam 19.00 olarak belirlendi. En çok sipariş bu saat diliminde geldi. • Gece geç saatlerde midesi kazınanlar da buradaydı. Toplam siparişlerin yüzde 10’u gece 23.00 ile sabah 05.00 arasında verildi. Gecelerin fatihi çiğ köfte dürüm, Adana dürüm, lahmacun, burger ve ıslak hamburger oldu.
Yeşili koruyanlar
• 2016 yılı süresince milyonlarca siparişte “Yeşili Koruyalım” kutucuğu işaretlendi ve restorana “Servis (plastik tabak, çatal, bıçak ve kağıt peçete)
gönderme” mesajı iletildi. Böylece 84 ton plastiğin doğaya karışması engellendi.
Özel günlere eşlik edenler
• Sevgililer Günü’nde siparişler yüzde 20 arttı. Pratik romantikler, sevgilileri için hiçbir masraftan kaçınmadı, o gün sepet tutarları, ortalamaların yüzde 18 üzerine çıktı. Siparişi en çok artan lezzetler ise sırasıyla yüzde 35 ile sushi, yüzde 27 ile noodle ve yüzde 20 ile meze oldu. • Bu yıl iki kez 9 günlük bayram tatili yapıldı. Bayramlarda Türkiye ailecek yemek yedi, yaz günlerine gelen tatilde seyahatlerin tadını çıkardı. Bu sebeple Yemeksepeti siparişleri, her
iki haftada da yüzde 30 oranında düştü. • Beşiktaş’ın Osmanlıspor’u 3-1 yenerek şampiyon olduğu 15 Mayıs akşamı, futbol gecelerinin klasiği bozulmadı ve siparişini en çok artıran lezzet yüzde 20 ile pizza oldu. Yıl boyunca oynanan üç Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde de, kebab ve pizza birinciliği paylaştı. • Süper Ay lakaplı, 21. yüzyılda gerçekleşen dünyaya en yakın dolunay sırasında, akşam tatlı siparişleri, burger, pizza ve lahmacun gibi zorlu rakiplerine kafa tutarak, en çok sipariş edilenler arasında 3’üncü sıraya kadar çıktı. Anneler Gününde kahvaltı siparişleri diğer günlere göre yüzde 30 arttı.
49
Dosya: Mobilya
İSMOB başarılı bir sunuşla, ihracat hedefine ulaştı Bu yıl 13’üncüsü düzenlenen İstanbul Mobilya Fuarı’nda (İSMOB) 5 kıtadan 81 ülkeyle kurulan ihracat bağlantıları sektöre moral verdi. 10-15 Ocak 2017 tarihleri arasında Beylikdüzü TÜYAP Fuar Merkezi’nde ziyaretçilerini ağırlayan İSMOB’da bu yıl 500’den fazla markanın en yeni ürünleri ilk kez sergilendi.Toplamda 120 binin üzerinde ziyaretçinin ağırlandığı fuarda, Türk markaları ihracat adına önemli iş fırsatları yakaladı. Sektör Artı Dergisi medya ortağı olarak katıldığı fuarda mobilya sektörünün nabzını tuttu. Özel röportajlarla beklentileri okuyucularıyla paylaştı.
T
ÜYAP’ın Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER) işbirliğiyle düzenlediği İstanbul Mobilya Fuarı (İSMOB) mobilya sektörüne moral oldu. Avrasya’nın en büyük, dünyanın en önemli üçüncü mobilya fuarı olan İSMOB’a, 81 ülkeden sektör temsilcileri ile birlikte 120 binin üzerinde ziyaretçi katıldı. Ayrıca, Ekonomi Bakanlığı desteğiyle 35 ülkeyle de özel alım heyeti programı düzenlendi. 500’den fazla markanın en yeni tasarımları ve teknolojilerini ilk kez sergilendiği fuarda 81 ülkeyle ihracat bağlantısı kuruldu. Mobilya sektöründe tüm dünyada 2017’nin ilk fuarı olan İSMOB; yeni evlenen, evini yenileyen, 2017 mobilya trendlerini öğrenmek isteyenlerin de yine ilk adresi oldu.
Her yıl gelişen bir yapıyla yola devam...
Fuar hakkında önemli açıklamalar yapan TÜYAP Fuar ve Fuarcılık Hizmetleri Genel Müdürü
İlhan Ersözlü, Türkiye ekonomisi için fuarcılık ve mobilya sektörlerinin büyük önem taşıdığına dikkat çekti. İSMOB’da ülkemizin en önemli mobilya firmalarını buluşturmaktan büyük mutluluk duyduklarını belirten Ersözlü, fuarın son derece verimli geçtiğini ifade etti. Ersözlü, “Her anlamda oldukça başarılı bir fuara ev sahipliği yaptığımızı düşünüyoruz. ISMOB’da 5 kıtadan ziyaretçilerimizi ağırladık. İSMOB bu yıl da sektördeki tüm yeniliklerin ilk kez sergilendiği ve dünyaya açıldığı adres oldu. Üretilen ürünlerin dünya çapında tanıtılması sektör için çok değerli. İşte biz de bu noktada üzerimize düşen görevleri en etkili şekilde ye-
rine getirmek için elimizi taşın altına koyuyoruz. İSMOB 2017’nin hemen ardından, 2018 için çalışmalarımıza başlayacağız. Her geçen yıl fuarla daha geniş kitlelere ulaşmayı ve daha büyük bir ticaret hacmi oluşturmayı hedefliyoruz” dedi.
Uluslararası bağlantılarımızı güçlendirdik
MOSDER Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Doğan da yaptığı açıklamada, TÜYAP ile ikinci kez başarılı bir organizasyona imza attıklarının altını çizdi. Doğan sözlerine şöyle devam etti: “İSMOB’da markalar 2017 ihracat hedeflerine ulaşmak için çok değerli iş fırsatları yakaladı. Fuarla birlikte mobilya sektörünün 2017 ihracat hedefinin yüzde 25’i olan 750 milyon doları aşma hedefimiz vardı. Bu hedefin üstüne çıktığımızı görmekten büyük gurur duyuyoruz. Fuar Türkiye’nin mobilya sektöründe en çok ihracat yaptığı Irak, Azerbaycan, Türkmenistan, İngiltere ve Almanya başta olmak üzere birçok ülke ile işbirliklerimizi güçlendirmemize vesile oldu. 2017’ye güzel bir başlangıç yaptık. Yılın ilk fuarı olma fırsatını avantaja dönüştürmek için yıl boyunca çalışmalarımıza devam edeceğiz” ifadesini kullandı.
12 salon,100 bin metrekarelik alanda yapıldı
10-15 Ocak’ta İstanbul’da gerçekleştirilen İS-
50
Dosya: Mobilya
MOB, Beylikdüzü TÜYAP Fuar Merkezi’nde 12 salon ve 100 bin metrekarelik alanda 500’den fazla markanın en yeni ürünlerini ziyaretçilerle buluşturdu. Türkiye mobilya sektörünün 2017 trendlerinin belirleneceği adres olan İSMOB’da oturma odasından çocuk odasına, yatak odasından ofis mobilyasına kadar yeni yıla damgasını vuracak binlerce yeni ürün ilk kez sergilendi. İSMOB’da bu yıl ilk kez 300 metrekarelik bir bölüm‘Trend Alanı’ olarak hayata geçirildi. Trend alanında hem ziyaretçiler hem katılımcılar için aktiviteler gerçekleştirilirken, ziyaretçiler ebru atölyesi ile ebru sanatının inceliklerini sanatçıların ellerinden öğrenme fırsatı buldu. Tüm bunlarla birlikte katılımcılar son zamanların gözde hobisi teraryum atölyeleri ile kendi küçük ekosistemlerini inşa etmeyi deneyimlerken, ahşap ustaları da tecrübelerini ziyaretçilere aktardı. Bu arada İSMOB Store’da fuara özel hatıra ürünleri satışa sunuldu. Ayrıca gerçekleştirilen trend panellerinde sektör; tasarım, markalaşma ve tüketici tercihlerine kadar tüm yönleri ile ele alınarak uzman konuşmacılar tarafından değerlendirildi. İSMOB’da bu yıl İzmirli emekli edebiyat öğretmeni Gülay Temizel Ertürk’ün atık malzemeleri kullanarak hazırladığı, alaturka mobilyaların birebir minyatür versiyonlarından oluşan“Minyatür Mobilya Sergisi” de büyük ilgi gördü. Ayrıca geçmişten günümüze kadar mobilya trendlerini görülebileceği bir fotoğraf sergisi de ziyaretçilerle buluştu.
İSMOB 2017 tasarım yarışması İstanbul Mobilya Fuarı (İSMOB) Tasarım Yarışması sonuçları fuar esnasında açıklandı.11. kez gerçekleştirilen ve büyük ilgi gören yarışmada; yemek odası, yatak odası, genç odası, oturma-dinlenme, uyku, tamamlayıcı mobilya ve aksesuar ile en iyi stant kategorisi olmak üzere 7 kategoride ödül verildi.
İ
SMOB 2017 Tasarım Yarışması sonuçları açıklandı. En trend ve tasarımsal ürünlerin kategorilerine göre ödüllendirildiği ve her yıl yüzlerce mobilya markasının en özel ürünleri ile katıldığı yarışma bu sene de büyük ilgi topladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Ece Arıburun Kırca, iç mimar Esen Es ve Atilla Kuzu’nun jüri üyeliğinde gerçekleştirilen yarışmada; oturma-dinlenme, yatak odası, yemek odası, genç odası, uyku, tamamlayıcı mobilya ve aksesuar ile en iyi stant olmak üzere jüri üyeleri tam 7 kategoriyi değerlendirdi.
Söz konusu değerlendirmeler sonucunda; yemek odası birincilik ödülünün sahibi OTELLO adlı ürünü ile VANESSA oldu. Oturma - Dinlenme kategorisinde OSLO adlı ürünüyle BOMONTİ birinci olurken, genç odası kategorisinde BORN BLUE adlı ürünüyle RENGARENK birinciliğe layık görüldü. Yatak odası kategorisinde OTELLO isimli tasarımıyla VANESSA birinci olurken, uyku kategorisinde NATURE adlı ürünü ile İŞBİR YATAK, tamamlayıcı mobilya ve aksesuar kategorisinde TQ DOLAP SİSTEMİ isimli tasarımıyla TELESET birinci oldu. İSMOB 2017 Tasarım Yarışması’nın en iyi stant ödülü ise VANESSA ‘ya gitti.
51
Dosya: Mobilya
Mobilyanın renkleri çocuğun karakterinde etkili
İstanbul Mobilya Fuarı’nda mobilyanın fiziksel ve ruhsal sağlığa etkileri paneliyle masaya yatırıldı. Panelde mobilyanın insan sağlığına etkileri her yönüyle değerlendirildi. Uzmanlar mobilyada renk seçeneklerinin çocuğun gelişimine etkisi olduğunu vurgularken, mobilya seçerken çocuğun özgüvenini arttıracak ürünlerin tercih edilmesi gerektiğine de dikkat çekti. renklerin insanın kişiliğine de önemli etkileri olduğunu vurguladı. Güllüoğlu renklerin hayatımıza etkilerini şöyle sıraladı;
S
ektör profesyonelleri, uzmanlar ve tüketicilerin katıldığı “Mobilya’nın Fiziksel ve Ruhsal Sağlığa Etkileri” panelinin moderatörlüğünü TÜYAP Pazarlama Yöneticisi Burak Gürses gerçekleştirirken, Uzm. Klinik Psikolog Melis Çekiç Güllüoğlu, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Hülya Yonucu ve New Joy Yönetim Kurulu Başkanı Birol Öner konuşmacı olarak katıldı.
“Sivri objeleri tehdit olarak algılıyoruz”
Mobilya seçiminin ruh halimize etkileri konusunda görüşlerini paylaşan Uzm. Klinik Psikolog Melis Çekiç Güllüoğlu, mobilyada tercih edilen şekil ve renklerin hayatımızı pek çok yönden etkilediğini söyledi. Güllüoğlu sözlerine şöyle devam etti:“Ev ve iş yeri mobilyalarını seçerken kişilik yapımız önemli rol oynar. Herkesin ruh hali birbirinden farklıdır. Dışa dönük biri için küçük pencereli, minimalist döşenmiş ofislerde çalışmak zorken içe dönük biri böyle ofislerde kendini daha rahat hissederek daha üretken olabilir. Dışa dönük bir kişiliğin ise dışarıdan görülebilen büyük pencereli, büyük eşyalarla döşenmiş geniş ofisler üretkenliğine katkı sağlayacak ve iş verimini arttıracaktır. Evlerimizde ise salon gibi rahatlamamız gereken yaşam alanlarında sivri objelerden kaçınmalı yuvarlak hatlı ürünlere yönelmeliyiz. Çünkü beyinde bulunan amigdala dokusu sivri objeleri tehdit olarak algılar ve huzursuzluk hisseder. Ofislerimizde sivri hatları kullanmak biraz daha doğru olabilir çünkü keskin hatlar aynı zamanda ciddiyeti de temsil eder ve odaklanmayı kolaylaştırır” dedi.
Çocuklar istediği noktaya ulaşabilmeli
Çocuk odalarında ise mobilya seçiminin oldukça
52
önemli olduğunu vurgulayan Güllüoğlu, özellikle 0-6 yaşında çocukların öğrendiklerinin kişilikleri üzerinde çok etkisi olduğunu vurguladı. Güllüoğlu, çocuk mobilyaları seçerken dikkat edilmesi gereken noktalar ile ilgili şunları söyledi: “İnsanın ilk yaşam alanı olan çocuk odalarında çocukların özgüvenini geliştirmesi için dikkat edilmesi gereken en önemli nokta çocuğun istediği şeye istediği anda güvenli bir şekilde erişebilmesini sağlamak. Örneğin, elbise dolabındaki askıların çocukların ulaşabileceği yükseklikte olması, ebeveyn yardımı olmaksızın kendi başına girip çıkabileceği yükseklikte bir yatak seçilmesi çocuğun ileriki hayatında bireyselleşmesi için önemli bir adım. Çocuk odalarını çocukların kullandığını düşünerek onların ilgi alanlarına göre ve onların kullanacağı kolaylıkta ve güvenlikte mobilyalar seçilmeli”
“Açık yeşil çocuk odalarında yaratıcılığı tetikliyor” Renk seçiminin de verimlilik ve sağlığımız açısından önemine değinen Melis Çekiç Güllüoğlu, renklerin düşünme yapısını etkilediğini hatta bebek ve çocukken yaşam alanlarımızda kullanılan
• Yeşil; canlılık, bolluk ve bereketi temsil eder. Açık yeşil özellikle yaratıcılığı arttırması nedeniyle çocuk odalarında kullanılması öneriliyor. • Mavi; Yatıştırıcı ve odaklayıcı etkisi vardır. Özellikle ergen odalarında kullanılması önemli. İştah kesme etkisi var. İş ortamlarında da bu etkisinden dolayı kullanılıyor. • Siyah; gücü temsil ediyor. Genelde ofis mobilyalarında tercih edilir. Modern evlerde bembeyaz mobilyaların arasında siyah tercih edilerek Zen etkisi yaratmak mümkün. • Sarı, güneş ışığını hatırlatır. Umut verir. Ancak aşırı canlandırıcı etkisi nedeniyle agresif bebeklerde önerilmiyor. • Kırmızı; heyecan, ihtiras, mutluluk verebilir. İçe dönük kişiler genelde kırmızıyı tercih etmezken dışa dönük kişiliğe sahip insanların kırmızıyı daha çok tercih ettiğini söylemek mümkün. Fazlaca maruz kalmak stres yaratabilir. • Mor; hayal gücü ve yaratıcığı ortaya çıkarıyor. Olumsuz etki olarak depresyona sebebiyet verebildiğinden depresif kişilere önerilmiyor. Güllüoğlu, renklerin etkilerinin çok genel olarak anlatılabileceğini ancak aynı renkler her insanda farklı etkiler yaratabileceğini söyleyerek bunu kişilerin hangi renklerin onlara iyi geldiğini kişilerin kendilerini deneyerek gözlemleyerek öğrenebileceği yorumunda bulunarak sözlerini bitirdi.
Dosya: Mobilya
Doğtaş İSMOB Fuarı’nda gövde gösterisi yaptı Doğtaş, TÜYAP’ta gerçekleşen İSMOB Fuarı’nda 1.000 m2’lik iddialı standıyla Hall 2, 231 numarada yer aldı.
T
ürk mobilya sektörünün en beğenilen markaları arasında yer alan Doğtaş, 10 - 15 Ocak 2017 tarihleri arasında TÜYAP’ta gerçekleşen İstanbul Mobilya Fuarı’nda (İSMOB) yepyeni koleksiyonlarını sergiledi. Bu yıl Doğtaş’ın eklektik, vintage ve retro tarzlarındaki ustalıkla işlenen tasarımları yine çok iddialı oldu. Fuarda modern tasarımları, küçük m2’ler için yarattığı pratik çözümleri, uyku bölümünde sergilediği birbirinden özellikli yeni yataklarıyla ön plana çıkan Doğtaş, 1.000 m2 büyüklüğündeki ödüllü standıyla 2017 İSMOB Fuarı’nda kalitesini kanıtladı.
lebek olarak güçlü bir büyüme hikâyesi yaratacağız. Yılın ilk günlerinde gerçekleşen İSMOB’ta aldığımız ödüllerle bu başarı hikâyesinin startını da vermiş olduk. Yıllardır Türkiye’nin en beğenilen mobilya markaları arasındayız. Uluslararası marka değerlendirme kuruluşu Brand Finance tarafından hazırlanan “Türkiye’nin En Değerli Markaları-Turkey 100” listesine de mobilya sektöründen giren tek şirket biziz. Müşteri odaklı yatırımlarımız ve yenilikçi tasarım anlayışımız beraberinde başarıyı da getiriyor. Bu yıl da 2 ödülle başarımızı taçlandırdık” dedi.
Doğtaş’a İSMOB Fuarı’ndan 2 ödül…
Ürünlerimizi analiz sonuçlarına göre tasarlıyoruz
Mobilya sektörünün en beğenilen şirketi Doğtaş Kelebek, İstanbul Mobilya Fuarı (İSMOB) kapsamında düzenlenen Tasarım Yarışması’nda ‘Genç Odası’ ve ‘Yemek Odası’ kategorilerinde 2 ödül aldı. Müşteri odaklı yaklaşımıyla fark yaratan Doğtaş, sektöründe ilk kez Ar-Ge ve Tasarım Merkezi’ni hayata geçirdi. Doğtaş Genel Müdürü Ersin Serbes, “2017’de Doğtaş Ke-
Doğtaş Kelebek Tasarım ve AR-GE Direktörü Yılmaz Seber: “2017’nin tasarım trendleriyle hayata geçirdiğimiz koleksiyonlarımız İSMOB 2017’de ilk kez görücüye çıktı ve ziyaretçilerden tam not aldı. İSMOB kapsamında düzenlenen Tasarım Yarışması’nda aldığımız ‘Genç Odası’ ve ‘Yemek Odası’ kategorilerindeki 2 ödül bunun en önemli göstergesi oldu. Müşterilerimizi
dikkatle izleyip onların ihtiyaç ve beklentilerini iyi analiz ediyoruz. Ürünlerimizi bu analiz sonuçlarına uygun olarak tasarlıyoruz. Kendimizi yeniliklere ve değişime uydurarak, etkilerini koleksiyonlarımıza da yansıtmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Açık ofislerdeki gürültü kirliliğine çözüm: Akustik Paneller
G
ünümüz iş hayatında açık ofislerin sayısı hızla artıyor. Bu durum ofis içi iletişimi ve motivasyonu artırsa da, önemli bir sorunu beraberinde getiriyor: Gürültü kirliliği. Akustik etki yaratan kanepe ve dolaplarıyla dikkat çeken Tuna Ofis, şimdi de aynı özelliğe sahip bölücü paneller üzerine çalışmalarını sürdürüyor. Bu yıl içerisinde piyasaya sürülecek ürün ile kalabalık ofislerde çalı-
şanlar, aradıkları sakin ve huzurlu ortamın yanı sıra kişisel bir alana da kavuşacak. Akustik denildiğinde aklımıza konser salonu, gösteri sanatları merkezi gibi etkinlik mekanları geliyor. Oysa günümüzün çalışma anlayışı, akustiği iş hayatına da taşıyor. Bu durumun başlıca nedeni, açık ofislerin sayısının hızla artması. Çalışanların motivasyonunu ve iletişimini artırsa da, gürültü kirliliği gibi önemli bir sorunu beraberinde getiren açık ofisler için en etkili çözüm ise, akustik ürünler. Tuna Ofis, tasarımları ve kullanılan materyalleri ile akustik etki yaratan ürünleriyle ofis çalışanlarına sessiz bir ortam sunuyor.
Ofis ayrıca, ses izolasyonu özelliğinin yanı sıra açık ofislerde çalışanlara kişisel alan yaratan bölücü paneller için çalışmalarını sürdürüyor.
Tuna Ofis’in akustik özelliğe sahip dolaplarının arka ve iç yüzeylerine, içinde kumaşın da olduğu farklı döşemeler uygulanıyor. Böylelikle ses izolasyonu ile birlikte estetik bir görünüm sağlanıyor. Yüksek sırtlıkları ve kenarlıkları ile sesin dağılmasını önleyen kanepeler ise, çalışanların çay-kahve molalarını keyifli bir ortamda geçirmelerine olanak tanıyor. Tuna
53
Dosya: Mobilya
İstikbal’in hedefi dünya devi olmak 2- Mobilyacılığın hangi kolunda faaliyet gösteriyorsunuz? Ürün gamınızda hangi ürünler bulunuyor?
İ
stikbal, bine yakın mağazası ve ürünü ile Türkiye’yi sararken bir dünya markası olma yolunda da hızla ilerliyor. Firma şu an 70’i aşkın ülkede 100’den fazla mağaza ile hizmet veriyor.İSMOB Fuarı’nda da başarılı bir stant ile misafirlerini ağırlayan firma, başarılı iş ilişkileri ile adımlarını sıklaştırdı. Fuar’da sorularımızı yanıtlayan İstikbal Mobilya Pazarlama Müdürü Mustafa Büyükkatırcı firmanın gelecek planlarını bizimle paylaştı.
1- Firmanızın çalışmalarından kısaca bahseder misiniz? İstikbal markası bizim yaptığımız çalışmalara ve aldığımız geri dönüşlere göre, tüm dünyada tanınan önemi bir marka haline geldi. Bugün Türkiye’nin tüm illerinde hemen hemen bütün ilçelerinde potansiyel faaliyet gösteren, yaklaşık 800 kadar bayiimizle insanların yaşam kalitelerini arttıran ve huzurlu olmalarını sağlamaya çalışan bir firmayız. Yataktan kanepeye, oturma gruplarından genç odalarına halıdan bahçe mobilyasına kadar bir evin ihtiyacı olan tüm ürünleri tek çatı altında toplayan bir markayız. Ayrıca geniş bayi ağımız sayesinde, hızlı hizmet veren bir firma olduğumuzu söyleyebilirim. Küresel alanda yaptığımız çalışmalarla bilinirliğimizi her geçen gün arttırıyoruz. 2023 vizyonuyla çalışmalar sürdürürken, 7 yıl içerisinde dünyanın en önemli üç mobilya markası arasında yerimizi almak istiyoruz.
54
Ürünlerimizin ana başlıkları arasında; Panel Mobilyalar olarak ifade edeceğimiz, Yatak, Yemek ve Genç Odaları yer alıyor. İkinci ana grubumuz ise Döşemeli Ürün Grubu; Kanepe ve Oturma Grupları, Üçüncü Grubumuz; Bazalar, Dördüncü ana grubumuz; Yatak Ürünleri, diğerleri ise; Ev Tekstili ve Halı ürün grubu olarak sıralanabilir. Bunun yanında aksesuar, bahçe mobilyaları ve dekoratif anlamda da üretim yapıyoruz.
3- Ürünlerinizin tasarımında nelere dikkat ediyorsunuz? Tasarım kelimesi oldukça geniş kapsamlı bir ifade. Tasarım sürecinin sonunda ortaya çıkan ürünün mutlaka tüketicinin ihtiyacına cevap vermesi gerekiyor. Doğru tasarımın tanımının bu olduğunu düşünüyorum. Tasarım özellikleri üst düzey ama karşılık bulamayan bir ürün yapıyorsanız, bu başarı değildir. Dolayısıyla bu ticari hale gelmez. Biz bu noktada geniş kitlelerin ulaşabileceği, faydalı, kaliteli ve fiyat açısından uygun ürünler tasarlamaya dikkat ediyoruz. Tasarım sürecinde; estetik, ihtiyaçlar, yenilik ve maddi güç unsurlarını göz önüne alıyoruz.
4- Firmanızı diğer üreticilerden farklı kılan özellikler nelerdir? Biz öncelikle Türkiye’nin birçok noktasında yer alıyoruz. Dolayısıyla ulaşılması kolay bir firmayız. Bunun dışında önemli bayilerle iş ortaklığımız var. Ayrıca bugün mobilya sektörünün gelmiş olduğu en son teknolojiyi kullanıyoruz. Kalite, estetik ve satış sonrası gibi başarılı hizmetlerimizin yanında profesyonel bakış açımız bizim gücümüze güç katıyor.
5- Ar-Ge planlamanız ve teknoloji kullanımınız hakkında detaylı bilgi alabilir miyiz? Ar-Ge altyapısı firmalar için olmazsa olmaz bir kural olarak karşımıza çıkıyor. Hayatımız ve ihtiyaçlarımız sürekli değişiyor. Önemli olan bu trendleri iyi yakalamak. Bunun içinde yaklaşık 200 kişilik bir Ar-Ge kadrosu ile çalışıyoruz. Dünyada mobilya ile alakalı nerede ne varsa bu arkadaşlarımız mutlaka gidip bu faaliyetler içerisinde yer
Dosya: Mobilya
“Küresel alanda yaptığımız çalışmalarla bilinirliğimizi her geçen gün arttırıyoruz. 2023 vizyonuyla çalışmalar sürdürürken, 7 yıl içerisinde dünyanın en önemli üç mobilya markası arasında yerimizi almak istiyoruz.” alıyorlar. Bu yenilikleri ve gelişmeleri biz kendi tüketicimize uyarlıyoruz. Kendimize özgü hale getirmeye çalışıyoruz. Gelecekte var olabilmenin yolunun Ar-Ge’den geçtiğinin farkındayız. Maddi manevi bu alana yatırımlarımız devam ediyor. Teknoloji konusuna baktığımızda ise, mobilyaya teknolojinin tam anlamıyla yerleştiğini söylemek doğru olmaz. Üretim teknolojisinin en üst noktasını biz hali hazırda kullanıyoruz. Ama teknolojinin ürünlerde kullanılma boyutu oldukça farklı bir durum. Biz firma olarak yatak ürün grubumuzda bu tür uygulamaları sürdürüyoruz. Teknolojik bir yatakta, iyi bir uyku almak bir sonraki günü de oldukça etkiliyor. Dolayısıyla insanlar bu konuya oldukça önem vermeye başladı. Bununla beraber diğer ürünlerimizde ticari mantığımızı çok etkilemeyecek şekilde teknoloji kullanmaya çalışıyoruz. Ortaya çıkan ürünler talep gördükçe bu alandaki çalışmalarımızı diğer ürün gruplarında da yoğunlaştırmayı düşünüyoruz.
6- Küresel alanda faaliyetleriniz var mı? Gelecek planınızda bu alana yoğunlaşmayı düşünüyor musunuz? Geçtiğimiz yıllarda grubumuzda önemli kararlar alındı. Bu çerçevede Irak, Ukrayna ve Rusya’da birer fabrika açıldı. Global oyuncu olma noktasında buralarda faaliyet göstermenin öneminden hareketle bu yatırımlar yapıldı. Mobilya hacimli olmasının yanında, birçok ülkede üretilen bir ürün. Bu ülke pazarlarında söz sahibi olmak için, mutlaka fiziksel olarak ta orada olmanız gerekiyor. Aksi halde rekabet konusunda sıkıntı yaşayabiliyorsunuz. Biz de bu mantıkla bu üç ülkeye yatırım yapma kararı aldık. 7-8 yıl içerisinde ciddi adımlar attık. Bu noktalarda büyümeye devam ediyoruz. Bunun yanında bugün yaklaşık 100 ülkede bizim ürünlerimiz satılıyor. Dünya genelinde 300’ün üzerinde bayilik ağımız var. Bu ağı geliştirmek için, iç piyasadaki gücümüzü dış piyasaya da yansıtmak için gayretlerimiz devam ediyor.
7- Firma olarak ileriye dönük hedefleriniz ve ulaşmak istediğiniz noktadan biraz bahsedebilir misiniz? Dünya genelinde oldukça bilinen bir markayız. Ancak devler arasında yer almak için küresel tüketicilerin de tercihlerine daha kuvvetli bir şekilde hitap etmeliyiz. Zaten şu anda Türkiye’de sektörün lideriyiz ve bunu her geçen gün pekiştiriyoruz. Hedeflerimize ulaşıyoruz. Bununla birlikte 2023 vizyonumuzla dünyada da söz sahibi bir oyuncu olmak istiyoruz.
8- 2016 yılı firmanız açısından nasıl geçti? 2017 yılında finansal açıdan beklentileriniz nelerdir? 2016 yılı ülkemiz adına bira zorlu bir yıl olarak geçti. Ama her şerde bir hayır vardır. Bu durum bizim birlik ve beraberliğimizi kuvvetlendiren bir etken oldu. Biz bu bilinçle hareket ediyoruz. İstikbal mobilya istihdam etmeye, büyümeye, tüketiciyi memnun etmeye devam ediyor. Kısacası İstikbal Mobilya, 2016 yılını hedefleri paralelinde hatta üzerinde tamamladı. 2017 yılında da bu ivmenin artarak devam edeceğini düşünüyorum.
9- 2017 trendleri hakkında bilgi alabilir miyiz? Mobilya sektörü modayı yakından takip eden bir iş alanı olmaya başladı. Geçtiğimiz 10 yıl içerisinde insanlar ihtiyaçlarını karşılarken, şimdi beğeni
duygusunu ön plana çıkarmaya başladı. İnsanlar ömürlük aldıkları mobilyalarını, son dönemde 7-8 yıl da bir değiştirmeye başladı. Ev bizim için önemli ve özel bir alan. Dolayısıyla insanlar kendine ait alanlarında, huzur buldukları alanlarda kaliteli ve iyi mobilyalarla yaşamak istiyor. Biz de onlara uygun ürünler yapmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla trend her yıl olmasa bile iki yılda bir mutlaka değişiyor. Bu yıla baktığımızda avangart çizginin hala devam ettiğini görüyoruz. İnsanlar son dönemde el emeği ile yoğrulmuş ürünleri tercih etmeye başladı. Renklerde ise beyaz ve beyazın tonları hala ön planda. Oturma gruplarında su yeşili, mavi ve mor gibi cıvıl cıvıl renklerde tercih edilenler arasında yer alıyor.
10- Türk mobilya sektörünün gelişimini nasıl buluyorsunuz? Mobilyacılık sektöründe gördüğünüz eksiklikler ve eleştirilerinizi dile getirebilir misiniz? Mobilya sektörü geçtiğimiz yıllara göre oldukça hızlı mesafe kat eden dinamik bir sektör. Ekonomimize oldukça önemli oranlarda katma değer sağlıyoruz. Sektörümüz hızla büyüyor. Ama herkes eşit şartlarda olmayabiliyor. Bizim gibi kurumsal markalar tamamen kanunun gerektirdiği şekilde hareket ediyor. Ama bazı küçük işletmeler farklı pozisyonlarda çalışabiliyor. Bu da haksız rekabeti ortaya çıkarıyor. Bununla ilgili küçük yasal düzenlemeler yapılabilir. Herkesin eşit şartlarda çalışması tek dileğimiz diyebilirim.
11- İSMOB 2017 Fuarı’nda beklentileriniz nelerdi? Fuar sizin için nasıl geçti ? Dünyanın bir çok şehrinde mobilya fuarı düzenleniyor. Ocak’ta Almanya, Mart’ta Çin ve Nisan ayında İtalya fuarı var. Küresel alanda yapılan önemli dört fuardan birisi bizim ülkemizde yapılıyor. Dolayısıyla sektör olarak çizgimiz oldukça üst düzeyde. Bunu elbirliği ile daha iyi noktalara getirmeye çalışıyoruz. Eksikliklerimiz var ama bunların farkında olduğumuz için çözüm bulacağımızı düşünüyorum.
55
Dosya: Mobilya
Avrupa tarzı üretim İstanbul’da can buluyor SitDesign İstanbul merkezli, 33 yıllık tecrübeye sahip, iç mimarlık alanında tasarım, ar-ge ve imalat yapan bir kuruluş olarak öne çıkıyor. Hollanda da kurulan firma, Avrupa tarzı bakış açısı ile hem yerelde hem de küresel alanda yenilikçi tasarımlarıyla dikkat çekiyor.
S
it Design firmasının kurucu ortaklarından Özgür Akgöğ, İSMOB Fuarı’nda sorularımızı yanıtladı. Akgöğ, kuruluş sürecini ve faaliyetlerini dergimiz okuyucularına anlattı.
1- Firmanızdan ve kendinizden bahseder misiniz? Sitdesign 1983 yılında Öznur Hanım’la birlikte Hollanda’da kurduk. Yıllarca Avrupa’da çalışmalarımızı yürüttük. İlk başta oturma grupları ile üretime başladık. 1992 yılında Türkiye’ye taşındık. O yıldan bu yana da hem kalite hem
de adet bazında üretimlerimizi arttırarak devam ettik. Şu anda da Hollanda’ya satışlarımız devam ediyor. Amerika, Orta Doğu, İngiltere ve Afrika bölgesine satışlar yapıyoruz. Kendi bünyesinde butik bir mimari ekip bulunduran firmamız, kişiye ve mekana özel tasarım, konsept fikirleri geliştiriyor. Sürekli gelişen ve yenilenen global etkileri doğru çizgide takip ederek tarzımıza yansıtıyoruz. Müşterimizin her isteğini kendimize görev ve sorumluluk edinip kendi marka çizgimizi bozmadan ihtiyaçlarına uygun çözümler üretiyoruz. Doğada bulunan her malzemeyi hayata geçirerek, farklı renk ve dokularla birleştiriyoruz. Uluslararası arenada kazanılan ünvan ve tecrübeler, ulusal piyasa koşullarına uyum sağlama esnekliği, ürün varyasyonu, dayanıklılık ve estetik anlayışımız geleceğe güvenle bakmamızı sağlıyor.1983 yılında Hollanda’da kurulan SitDesign yılların getirdiği tecrübe ve yeni-
56
likçi özgün tasarımlarıyla, ayrıcalıklı iç mekan tasarımları üretiyor.
2- Mobilyacılığın hangi kolunda faaliyet gösteriyorsunuz? Ürün gamınızda neler bulunuyor? İç dekorasyonda kullanılan hareketli mobilyaların üretimini yapıyoruz. Taşınabilir, yemek odaları, oturma grupları bizim en iddialı olduğumuz ürünler arasında yer alıyor. Hareketsiz mobilyalarda daha çok proje bazlı çalışıyoruz.
3- Ürünlerinizin tasarımında nelere dikkat ediyorsunuz? Tasarımda öncelikle yenilikçi olmaya dikkat ediyoruz. Bunun dışında ergonomi ön planda. Bizim tasarım departmanımızda çeşitli eğitimler veriliyor. İlk olarak objelerin insanlara hizmet etmesi gerektiğini söylüyoruz. Daha sonra konfora bakıyoruz. Çünkü saatlerimizin geçtiği yemek masaları, oturma grupları bizi dinlendiren yapıda olmalıdır. Ahşabı, metali, camı tüm malzemeleri kullanarak güzel bir harmoni ortaya çıkarmaya çalışıyoruz.
4- İmalat parkınız hakkında bilgi verir misiniz? Ana üretim noktamız İstanbul. Fabrikamız ve showroom alanımız burada. Fakat irili ufaklı farklı atölyelerimiz de mevcut. Bazı yardımcı ürünleri dışarıda yaptırıyoruz. Biz tasarımı ana binamızda planlıyoruz. Tamamıyla butik ve el
Dosya: Mobilya 10- Türk mobilya sektörünün gelişimini nasıl buluyorsunuz? Mobilyacılık sektöründe gördüğünüz eksiklikler ve öz eleştirilerinizi dile getirebilir misiniz? Bizim sektörümüzün bireysellik sıkıntısı var. Sektördeki ustalar kendilerine küçük atölye açma girişiminde bulunuyorlar. Çok fazla irili ufaklı atölye var bu da bölünmeye yol açıyor. Avrupa’da yaşanan birliktelik ne kadar dikkat çekiciyse bizdeki ayrışma da o kadar derin. Özellikle ihraç edilen ürünlerin daha düzgün planlı ve tek elden çıkması gerektiğini düşünüyorum. Herkes kendi yağında kavrulmaya çalışıyor ama birlikte hareket edip büyük üretim noktaları oluştursak, Avrupa ve dünya devi mobilyacılara da kafa tutar pozisyona gelebiliriz. yapımı ürünler, bu yüzden el emeği ağırlıklı imalat yapmaktayız.
5- Firmanızı diğer üreticilerden farklı kılan özellikler nelerdir? Biz daima yenilikçi bakış açısıyla çalışmalarımızı yürütüyoruz. Kopyacılık konusunda çok hassas davranıyoruz. Yaratıcı tasarımlarla kullanıcılarımıza çözüm sunuyoruz.
6- Ar-Ge planlamanız ve teknoloji kullanımınız hakkında detaylı bilgi alabilir miyiz? Mobilya sektörünün teknoloji kullanımı oldukça sınırlı. Çeşitli makineler kullanılıyor ancak genel olarak tasarım sürecinde bilgisayar gibi teknolojik aletleri yoğunlukla kullanıyoruz. ArGe departmanımızda 3 İç Mimar, 1 Endüstriyel Tasarım Uzmanı, 2 Koltuk Modelisti, 2 Ahşap Modelisti olmak üzere farklı lokasyonlarda toplamda 8 kişilik bir ekibimiz var. Bunun yanı sıra bizler de daima meraklı kişilikleriz. Sürekli araştırma ve yenilik peşindeyiz.
nan sıkıntılar birçok sektörü olduğu gibi bizi de etkiledi. Ama tabiki yerimizde saymadık. Planladığımız hedeflerimize ulaştık. 2017 yılında da daha fazla üretim yapıp, ihracat yapmak zorundayız. Çünkü iç piyasada yaşanan belli para döngüsü içerisinde kalmak bizi çok ileriye götürmez.
Mesela mobilyalarda sıklıkla kullandığımız deri malzemesini yurtdışından alıyoruz. Çünkü bu üretimi yapmaya uygun makine parkları inşa etmedik. Dolayısıyla dışa bağımlı bir yapımız da var. Döviz kurlarında yaşanan değişimlerde bazı ürünlerin Avrupa’dan daha pahalıya satılmasına neden oluyor.
9- 2017 trendleri hakkında bilgi alabilir miyiz?
11- İSMOB 2017 Fuarı’nda beklentileriniz nelerdir? Fuar sizin için nasıl geçti ?
Bir tasarımcı olarak trendler hakkında şunları söyleyebilirim; Son dönemde özellikle bireysel trendler ön plana çıkıyor. Kişilerin kendi tarz ve yaşam şekillerine uygun mobilyaları tercih ettiğini görüyoruz. Aşırı pastel renkleri artık göremiyoruz. Farklı malzemeler kullanarak, yeni sonuçlar almaya başladık. Bu da oldukça talep görüyor. Doğallığa dönüş önemli bir başlık olarak karşımıza çıkıyor.
Bizim fuardan algıladığımız asla sıcak satış değil. Tanıtım anlamında önemli bir etkinlik olduğunu düşünüyoruz. Son bir kaç fuara katılmadık ama müşterilerimiz bizi görmek istediler. Biz de hem var olan müşterilerimizle bağımızı güçlendirmek hem de yeni müşteriler, iş ortakları kazanmak için fuarda yerimizi aldık. Burada sergilediğimiz ürünlerin hemen hemen hepsi de yeni tasarımlar. Oldukça uğraştık. Fuar için özel olarak çalıştık diyebilirim.
7- Firma olarak ileriye dönük hedefleriniz ve ulaşmak istediğiniz noktadan biraz bahsedelim? Biz firmamızın gelecek planlarını yaparken oldukça uzun vadeli seçenekleri değerlendiriyoruz. Temel hedefimiz hızlıca ve yapay bir büyüme yerine daha teknik düşünüp, daha düzgün tasarımlar yapmak ve tabiki sektöre örnek olmak istiyoruz. Hedeflerimizi iyi belirlediğimizi düşünüyorum. Çünkü firmamızın gücünü ve ülkemizin ekonomik durumunu biliyoruz. Adım adım ilerlemenin daha doğru olduğunu düşünüyoruz.
8- 2016 yılı firmanız açısından nasıl geçti? 2017 yılında finansal açıdan beklentileriniz nelerdir? 2015 yılına nazaran 2016’da daha çok yurtdışı ağırlıklı çalışmalar yaptık. Yurtiçinde yaşa-
57
Dosya: Mobilya
TQ’dan zarif ve işlevsel tasarımlar buluştuğu modern ofis mobilyaları üretiyor. Yüksek kalite malzemelerin kullanılması ile ön planda olan TQ Teknoloji ve kaliteyi buluşturan Ofis mobilyaları olarak tanımlanabilir. Bu yönde yaptığımız çalışmalarla da önemli ödüller kazanıyoruz. Örneğin, form ve fonksiyonun mükemmel kombinasyonu 2005 yılında IF tasarım ödülü ile onurlandırıldı. Bunun yanında, 2017 İSMOB fuarında ise TQ 1.lik ödülü aldı. TQ’nun Türkiye’de katıldığı ilk fuar olması açısından bu ödüle layık görülmesi bize de doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.
O
fis mobilyaları alanında üretimlerine devam eden ve İSMOB 2017 Fuarı’nda ziyaretçilerine farklı çözümler sunan TQ Office Furniture markasının Pazarlama Müdürü Fikret Kıyak ile mobilya konusu üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. 1-Firmanızdan ve kendinizden bahseder misiniz? 1974 yılından bu yana Yıldırım Dekorasyon; panel mobilya sektöründe üstün ürün kalitesi ve müşteri odaklı hizmet anlayışı ile hizmet veriyor. Kurulduğu günden bu güne proje bazında bankalara hizmet veren firmamız kendi üretim tesislerinde müşteri odaklı üretim yapıyor. Ofis mobilyası konusunda 100 yıllık tecrübeye sahip Alman Ofis Mobilya üreticisi WINI MEIN BURO’nun ürünlerinin lisansını alarak 2015 yılı itibariyle TQ Office Furniture markası ile Ofis Mobilyası üretimine başladı. 2- Mobilyacılığın hangi kolunda faaliyet gösteriyorsunuz? Ürün gamınızda hangi ürünler bulunuyor? Firmamız Ofis Mobilyaları sektöründe faaliyet göstermektedir. Estetik ve fonksiyonel açıdan tüm ihtiyaçlara cevap veren net çizgilere sahip modern mobilyalar olarak tanımlayabileceğimiz tüm ofis ve toplu kullanım alanlarının ihtiyaçlarını karşılayacak mobilyalar ürün gamımızda yer alıyor. 3- Ürünlerinizin tasarımında nelere dikkat ediyorsunuz? TQ zarif tasarımlar ile yüksek işlevselliğin
58
Çalışma alanlarında yarının çalışma kültürünü şekillendirmeyi amaçlayan TQ Office Furniture ürünleri yalnızca farklı alternatifler ve zengin bir mekansal kullanım olanağı sunmakla kalmıyor, aynı zamanda kurgulanma biçimlerine ve ihtiyaca göre yeni düzenlemelere de imkan sağlıyor. TQ Office Furniture hem yükseklik hem de uzunluk olarak ekle/çıkar sistemi ile lego mantığında kolaylıkla çoğaltılıp, eksiltilebilir ürünlerden oluşuyor. Örneğin kapaklı dolap sistemi üzerine çekmece onun üzerine raf ilave edilebilir daha sonra ihtiyaca göre bunlar kendi aralarında yer değiştirebilir ya da tamamen çıkartılıp yenileri eklenebilir. Bu özellik Türkiye’de sadece TQ Office Furniture ürünlerinde mevcuttur. Ofis içinde farklı kombinasyonların yaratılmasına ve zaman içinde değiştirilmesine izin veren TQ Office Furniture modüler panelleri; ses geçirmeyen akustik malzeme eklenerek ortak çalışma alanlarında ihtiyaç duyulan bireysel konsantrasyonun güçlendirilmesini amaçlıyor. TQ panel mobilyalarının birleşim yerlerinde metal aksam kullanıldığından darbelere karşı dayanıklıdır, darbe aldığında dağılmaz, bu sayede ofiste oluşabilecek iş kazalarını engellemede yardımcı olur. TQ Office Furniture oturma gruplarında ise esnek kumaş ve renk seçenekleri ile birbirinden çok farklı mekan seçenekleri sağlamaktadır. 4- İmalat parkınız hakkında bilgi verir misiniz? TQ Yüksek kaliteli malzemeler ve robotik teknolojinin kullanıldığı modüler sistem üretim tesislerinde proje bazlı ya da özel üretim yapabilme kabiliyetine sahiptir.
5- Firmanızı diğer üreticilerden farklı kılan özellikler nelerdir? TQ tasarımda net karakterler belirler ve üstün zevk sahibi kişiler için olağan üstü görsellik ve fonksiyonelliği bir arada sunar. Her ortam kendi gerekliliklerini yaratır. TQ bunu mükemmel bir şekilde tasarlar. Bunun anlamı her ortam ve çalışma ihtiyaçlarına uygun fonksiyonel ve modüler mobilyalar ile şekillendirilen çalışma alanlarıdır. TQ size ofis ortamında kendi alanınızı kişiselleştirme imkanı sunar. Bugün dolap olarak kullandığınız bir paneli yarın çekmeceli modüle çok kolayca çevirebilir ya da ihtiyacınıza uygun şekilde açık raf sistemi olarak kullanabilirsiniz. 6- Ar-Ge planlamanız ve teknoloji kullanımınız hakkında detaylı bilgi alabilir miyiz? Ar-Ge çalışmalarımızı da WINI MEIN BURO ile birlikte yürütüyoruz. Bu nedenle ürünlerimiz Avrupa standartlarında, kendi üretim tesislerimizde robotik sistemler ve ileri teknoloji ile üretiliyor. 7- Küresel alanda faaliyetleriniz var mı? Gelecek planınızda bu alana yoğunlaşmayı düşünüyor musunuz? Avrupa standartlarında ileri teknoloji ile üretilen TQ ürünleri birçok ülke tarafından da talep ediliyor. 8- Firma olarak ileriye dönük hedefleriniz ve ulaşmak istediğiniz noktadan biraz bahsedelim? Ofis mobilyası konusunda ileri teknoloji ve kaliteyi buluşturan TQ ürünlerini Türkiye ve Dünya profesyonelleriyle tanıştırmak. Bunun yanında asıl hedefimiz çalışma alanlarında yarının çalışma kültürünü şekillendirmek. Çünkü TQ mobilyaları tasarım, fonksiyonellik, kalite ve üretim teknolojisi açısından Avrupa standartlarında şirketlerin ve çalışanların konfor ve ihtiyaçları düşünülerek tasarlanmış ve üretilmiş ofis mobilyalarıdır. 9- 2016 yılı firmanız açısından nasıl geçti? 2017 yılında açıdan beklentileriniz nelerdir? 2017 yılı tüm Dünya’da çok daha fazla çalışmamızı gerektirecek bir yıl olacak gibi görünüyor. TQ olarak bu bağlamda, tüm şirketlerin ve profesyonellerin ofis ortamlarında daha verimli nasıl çalışabilecekleri ile ilgili çözümler üreterek geçireceğiz. 10- 2017 trendleri hakkında bilgi alabilir miyiz? Tüm dünya şirketleri; çalışanlarının daha rahat bir ortamda daha verimli çalışması ile ilgili araştırmalar yapıyor. Biz de bu alanda Avrupa standartlarında üretilmiş fonksiyonel ve modüler ofis mobilyaları ile daha verimli çalışma alanları yaratmak için çalışıyoruz.
59
Dosya: Mobilya
Vacettin Mobilya’dan; geçmişten gelen özel tasarımlar
Bundan 30 yıl önce kanserojen, yapay ürünler yoktu. İnsanlar daha sağlıklı mobilyalarla temas ediyordu. Doğal ürünler kullanılıyordu. Günümüzdeki popüler “organik” hayatı biz zaten kırk sene önce yaşıyorduk.
V
acettin Mobilya’nın 1929 yılında başlayan öyküsü hayli dikkat çekici. Evimizde kullanılan tüm ürünleri ahşap malzemeden yapan firma, üçüncü kuşak yöneticisiyle geçmişi ve geleceği birlikte hayal ediyor ve evlerimize, ofislerimize taşıyor. Sektör Artı Dergisi olarak bizde mobilya da geçmişi arayan bir firmanın iş sürecini sizinle paylaşmak istedik. Firmanın 3. kuşak yöneticisi İç Mimar Hasan Seçkin Karatuluk, çalışmaları hakkında detaylı bilgileri paylaştı.
1- Firmanızdan ve kendinizden bahseder misiniz?
Temelleri üç kuşak öncesine dayanan Vacettin Mobilya markasının kuruluşu; M.Vacettin Karatuluk’un Tophane Askeri Sanat Okulu’ndan 1929 yılında mezun olması ile başladı. Türkiye’nin çeşitli illerinde sanatını icra ettikten sonra, 1956’da Feneryolu’nda şahıs firması tabelası altında açtığı atölyesinde oğulları ile birlikte üretime devam etti. M.Vacettin Karatuluk’un 1985’de vefatının ardından işlerin başına en küçük kardeş Suat Karatuluk getirildi. İşlerin büyümesi ve ticarete daha geniş persfektiften bakma ihtiyacı ile firma 1992 yılında Vacettin Mobilya Dekorasyon Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. ünvanını aldı. Ahşap işini küçük yaşlardan itibaren eğitim hayatı
60
ile birlikte sürdüren Suat Karatuluk, 2000 yılında kardeşlerden Vedat Karatuluk’un ve 2012 yılında diğer kardeşler Sedat ve Nihat Karatuluk’un da ortaklıktan ayrılması ile tek hissedar olarak kurumun ticari hayatını devam ettiriyor. Firmamızın çalışma alanları; doğal kaplama ve ürünleri, her türlü mat – parlak lake cila olmak üzere doğal hayatı tehdit etmeyen malzemeler ile ev, ofis, otel, mağaza, dış mekan ve özel tasarım üretimleridir. Üretim kapasitesinin artması ile mevcut üretim birimlerinin yetersiz kalması, firmanın üretim alanını genişletme ihtiyacını ortaya çıkardı. 01 Ocak 2016’da yeni fabrika binasında hizmet vermeye başladık.
2- Mobilyacılığın hangi kolunda faaliyet gösteriyorsunuz? Ürün gamınızda hangi ürünler bulunuyor?
Ağaç ile yapılan bütün ürünler bizim skalamızda yer alıyor. Zeminden tavan döşemesine kadar evimizdeki ürünlerin hepsini ahşap malzemeden yapabiliyoruz. Doğal ahşabı kullanabildiğimiz her mecrada üretim yapıyoruz. Ama bu fuarda daha çok ofis konseptimizi yansıtmaya çalıştık.
3- Ürünlerinizin tasarımında nelere dikkat ediyorsunuz?
Ürünlerimizin tasarımında daha çok güncel gelişmelerden faydalanmaya çalışıyoruz. 2016 yılı sonu trendlerine baktığımızda ceviz, meşe gibi malzemelerden yapılan ürünler modaydı. Biz de tasarımlarımıza bu şekilde hayat verdik. Bunun dışında amacımız daima kullanışlı ürünleri piyasaya sürmek. Sektör çalışanlarına sorun yaratmak değil, çözüm sunmak istiyoruz.
Dosya: Mobilya 4- İmalat parkınız hakkında bilgi verir misiniz?
İstanbul Tuzla’da 2.000 metrekare alan içerisinde üretimimizi yapıyoruz. Tamamen konsept bir fabrika olarak planladık. Ürün hammadde olarak giriyor ve bitmiş kullanıma hazır son ürün olarak çıkıyor. Montaj kısmına kadar devam ediyor. 2.000 m2 kapalı alan içinde, 400 m2 alanda yerli, ithal tropik ağaçların stoklandığı, 800 m2 alanda ham maddenin işlendiği atölye alanı, 400 m2 alanda ise istenilen her şekilde cila uygulaması yapılan bir sahamızla hizmet veriyoruz.
5- Firmanızı diğer üreticilerden farklı kılan özellikler nelerdir?
Firmamızın en önemli özelliği; doğal ahşap ürünleri, farklı, güncel ve kaliteli tasarımları müşterilerimize sunmak olarak tanımlanabilir. Bu özellik bizi diğer firmalardan ayırıyor. Çünkü özel tasarımları ahşap hammadde ile buluşturup, müşterilerimize özel çözümler sunuyoruz.
6- Ar-Ge planlamanız ve teknoloji kullanımınız hakkında detaylı bilgi alabilir miyiz?
Teknolojik gelişmeler hayatımızın her alanını etkiliyor. Biz de bu sektörde kazanmanın teknolojik altyapıdan geçtiğini biliyoruz. Güncel gelişmeleri takip ederek, tasarımlarımızı buna göre yapıyoruz.
7- Küresel alanda faaliyetleriniz var mı? Gelecek planınızda bu alana yoğunlaşmayı düşünüyor musunuz?
Tabiki her firma gibi küresel alanda ticaret yapmak istiyoruz. Birçok kez yurtdışına ürün gönderdik Ancak bunun sıklaşması gerektiğini düşünüyoruz. İran ve İsrail’e ofis konseptli ürünler gönderdik. Amerika’ya toptan işler yaptık. Fuarda da bu an-
lamda adımlar atmaya çalıştık. Ne kadar çok yaptığımız işi anlatırsak o kadar başarılı olacağımızı düşünüyoruz.
8- Firma olarak ileriye dönük hedefleriniz ve ulaşmak istediğiniz noktadan biraz bahsedelim?
İleriye dönük hedefimiz aslında “geriye dönmek”. Bundan 30 yıl önce kanserojen yapay ürünler yoktu. İnsanlar daha sağlıklı mobilyalarla temas ediyordu. Doğal ürünler kullanılıyordu. Günümüzdeki popüler “organik” hayatı biz zaten kırk sene önce yaşıyorduk. Bizim amacımız insanları doğal ürünleri kullandırmaya özendirmek ve onları geriye döndürmek istiyoruz.
9- 2016 yılı firmanız açısından nasıl geçti? 2017 yılında finansal açıdan beklentileriniz nelerdir? 2016 yılı ekonomik olarak beklentilerimizin altında son buldu. 2017 yılı için umutlu olmak isti-
yoruz. Bu yıl müşteri portföyümüzü arttırmak ve daha fazla insana ulaşmak istiyoruz. Kendimizi ne kadar iyi anlatabilirsek o kadar başarılı olacağımızı düşünüyoruz.
10- 2017 trendleri hakkında bilgi alabilir miyiz?
2017 yılında daha çok teknoloji ile iç içe olan mobilyaların öne çıkacağı bir yıl geçireceğimizi düşünüyorum. Mobilyalarda teknoloji daha kullanışlı hale geldi. 2017 yılında da bu alanda gelişmeler devam edecek.
11- Türk mobilya sektörünün gelişimini nasıl buluyorsunuz ? Mobilyacılık sektöründe gördüğünüz eksiklikler ve eleştirilerinizi dile getirebilir misiniz ?
Türk mobilyacılığındaki gelişmeler olumlu yönde gitmiyor. Üretimler gitgide kalitesiz ve hazır ürüne yönelik oldu. Doğal ürünlere talep az. Alım gücü düşük olduğu için kalite ve diğer etkenler düşüyor. Bu da sektörü geriye götürüyor. İnsan etkisi de sektörün kanayan yaraları arasında yer alıyor. Çünkü kalifiye eleman sıkıntısı çalışmaları etkiliyor. Meslek liselerinden de eleman yetişmiyor. Mobilya sektöründe ustalığın önemi çok ayrı dolayısıyla makineleşme yeterli değil, usta ellere ihtiyacımız var. Usta bilgisi olmadan makineler anlam taşımıyor.
12- İSMOB 2017 Fuarı’nda beklentileriniz nelerdir? Fuar sizin için nasıl geçti ?
İSMOB’ta daha fazla profesyonele ulaşıp özellikle yurtdışından bağlantılar kurmayı amaçladık. Birçok alanda hizmet sunmamıza rağmen burada ofis mobilyalarına öncelik verdik.
61
Dosya: Mobilya
Mutti, gücünü markasından alıyor
O
fis Mobilyaları trendleri ve sektörün gelişimi hakkında sorular sorduğumuz Mutti Ofis Mobilyaları firmasının CEO’su Mevlüt Hilmi Bilici önemli bilgileri bizimle paylaştı. Bilici, gelecek planlamaları, marka çalışmaları ve sektör trendleri ile ilgili bilgilendirici mesajlar verdi.
1- Firmanızdan ve kendinizden bahseder misiniz?
Mutti Ofis Mobilyaları, sektöre yeni katılan bir firma. Marka konusunda ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Bu anlamda önemli yatırımlar yapmaya devam ediyoruz. İlk yılımızı alt yapı çalışma-
larına ayırmıştık. İkinci yılımızda ise pazarlama, satış ve halkla ilişkiler alanına yönelik çalışmalarla markamızı daha da ön plana çıkarmak amacındayız. Kendimle alakalı olarak, eğitimci olduğumu söylemek isterim. Yıllar içerisinde eğitim sektöründe kazandığım tecrübelerimi iş hayatıyla birleştirmek amacındayım. Kişisel felsefemi; ülkemize katma değer sağlayacağımız tüm adımları bilinçli bir şekilde atmak olarak tanımlayabiliriz.
2- Mobilyacılığın hangi kolunda faaliyet gösteriyorsunuz? Ürün gamınızda hangi ürünler bulunuyor?
Bizim ana üretim alanımız Ofis mobilyaları olarak tanımlanabilir. Bununla birlikte Ofis Grubu, Toplantı Grubu, Karşılama Bankoları, Keson ve Dolaplar, TV Üniteleri, Ofis Koltukları, Koltuk ve Kanepeler, Bekleme Grubu üretim başlıklarımız arasında yer alıyor. Ayrıca, aslında ana üretimimizden çokta uzak olmayan projeler için de çalışmalarımızı yürütüyoruz.
3- Ürünlerinizin tasarımında nelere dikkat ediyorsunuz?
Tasarım bizim işimizin en önemli noktası olarak öne çıkmaya başladı. Malzemelerin kalitesi ile yola çıkıyoruz. Ondan sonra ergonomi konusuna oldukça dikkat ediyoruz. Kendimize ait tescilli tasarımlarımıza kullanıcılarımızın rahat etmesi için uğraşıyoruz. Markayı besleyen en önemli başlıklardan bir tanesi tasarımdır. Bu
62
noktada mümkün olduğu kadar özel, piyasadan ayrışabilen işler yapmak için çalışıyoruz. Uzman bir ekiple çalışıyoruz ve uluslararası alanda ülkemize nasıl katma değer sağlayacağımızı tartışıyoruz.
4- İmalat parkınız hakkında bilgi verir misiniz? Mutti Ofis Mobilyaları’nın imalatı Konya’da yapılıyor. Ama genel merkezimiz İstanbul’da yer alıyor. Burada olmanın gerekliliğini biliyoruz. Üretim mantığımızı belirleyen iki etken ise; son teknoloji kullanımı ve inovasyon. Bunun yanın-
Dosya: Mobilya istihdam alanı oluşturmuş durumda. Ama istenilen noktaya ulaşmış değiliz. Bu konuda sektörde faaliyet gösteren tüm firmalar aynı kanaati paylaşıyor. Maliyetler ve kaliteli eleman konusunda bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Üretim zorlaştı ve kilo başına sattığımız mobilya konusunda da sıkıntılarımız var. Avrupa ve dünyanın diğer ülkeleri ile karşılaştırdığımız da geride kalıyoruz. İç pazarımız bizi besliyor ve cari açığı olmayan bir sektörüz. Bu da biraz rehavet oluşturuyor. Tasarıma ve markaya biraz daha önem vererek işimizi büyütmemiz gerekiyor. Bu anlamda da şansımızın fazla olduğunu düşünüyorum.
10- İSMOB 2017 Fuarı’nda beklentileriniz nelerdir? Fuar sizin için nasıl geçti ?
da sadece makinenin iş yapmadığı kanısındayız. Yani usta ellere de yatırım yapıyoruz. Üniversite- meslek lisesi ve sanayi işbirliğine önem veriyoruz. Bu da programlarımız arasında yer alıyor.
5- Ar-Ge planlamanız ve teknoloji kullanımınız hakkında detaylı bilgi alabilir miyiz?
Uluslararası çalışmalar yapan firmalar için Ar-Ge çalışmaları önem taşıyor. Çünkü Ar-Ge çalışmalarınız kadar dışarıda değer görüyorsunuz. Bu nedenle bu konuyu önemsiyor ve çalışmalarımıza bu yönde devam ediyoruz. Ancak Ar-Ge çalışmaları sektörümüzde istenilen seviyeye ulaşmış değil. Ancak biz Ar-Ge alanında yatırımlar yapmaya çalışıyoruz. Bütün unsurları göz önüne alarak üretime, çevreye uygun insan sağlığını olumsuz etkisi olmayan tasarımlara ağırlık veriyoruz.
6- 2016 yılı firmanız açısından nasıl geçti? 2017 yılında finansal açıdan beklentileriniz nelerdir?
2016 yılında tüm dünyada ve ülkemizde bazı sıkıntılar yaşandı. Ama genel olarak baktığımızda hedeflerimize ulaştık. Biz firma olarak kendimize uzun vadeli hedefler koyduk. Çalışmalarımız bu yönde planlıyoruz. Ülkemize ve insanımıza güveniyoruz. Bu anlamda da yatırımlarımızı ve çalışmalarımızı hız kesmeden sürdürüyoruz. 2017 yılında özelde kendi firmamız genelde ise ülkemiz adına güzel gelişmelerin yaşanacağı bir yıl olsun istiyoruz.
7- Firmanızı diğer üreticilerden farklı kılan özellikler nelerdir?
Her firmanın kendine has özellikleri bulunuyor. Mutti Mobilya’nın yönetim yapısı, düşünce yapısı ve ufku sürekli ilerlemeye, hedefler üzerine çalışmaya uygun bir yapı. Kendi içimizde aynı dili konuşan bir yapı kurmak amacındayız. Sektörde uluslararası alanda başarılı olmak için çalışan bir firmayız. Kısa vadede daha hızlı bir ivme ile hem ülkemize hem de firmamıza katma değer üreteceğimizi düşünüyorum.
İSMOB Fuarı’nı yıllardır takip ediyorum. Ama firma olarak ikinci kez katılıyoruz. Fuarın organizasyonu ve tanıtımı ile ilgili bu yıl oldukça memnunuz. Medya da sosyal medya da her yerde tanıtımlar yapıldı. Bununla birlikte sektörümüzde iki fuar vardı. Bu durum bizi bölüyordu. Bugün duyduğuma göre seneye iki fuarın da birleşeceği söyleniyor. Umarım böyle olur. Bu hem müşterilerimizi hem bizi oldukça memnun eder. Bunun yanında hava şartları bu seneyi biraz etkiledi. İlk iki gün isteğimiz ziyaretleri alamadık. Ancak son günlerde nitelikli müşteriler ve nitelikli ziyaretçilerle karşılaştık.
11- Sektör Artı Dergisi okuyucularına iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı? Eklemek istediğiniz bir konu varsa lütfen belirtiniz?
Derginin adını çok beğendim. Oldukça vurucu bir isim seçmişsiniz. Yeni yayın hayatında başarılar diliyorum.
8- 2017 trendleri hakkında bilgi alabilir miyiz?
Trendleri sürekli takip ediyoruz. Hem küresel hemde yerel bütün fuarları yakından takip ediyoruz. Son yılların trendlerinden bahsetmem gerekirse; daha minimal ofisler, daha kalabalık alanlarda ortak çalışma noktaları, ses geçirmeme özelliği olan bölmeli alanlar öne çıkıyor. Yönetici ve patron odaları artık eskisi gibi planlanmıyor. Daha küçük alanlar ayrılıyor. Bizde mobilyalarımızı buna göre hazırlıyoruz. Kısacası ofisteki yenilikleri yakından takip ediyoruz. Masif yani ahşap ürünler şu anda öne çıkan malzemelerin başında geliyor.
9- Türk mobilya sektörünün gelişimini nasıl buluyorsunuz? Mobilyacılık sektöründe gördüğünüz eksiklikler ve öz eleştirilerinizi dile getirebilir misiniz? Ülkemizde mobilya sektörü oldukça geniş bir
63
Dosya: Mobilya
Mobilya sektörü interia’da buluşuyor
İ
nşaat sektörünün genç ve yenilikçi yatırımcısı Nobis A.Ş interia’yı 100 milyon Dolarlık yatırım ile hayata geçiriyor. Türkiye’nin en kapsamlı mobilya merkezi olarak konumlanan interia, Anadolu yakasının gelişen bölgesi Dudullu’da 110 bin m2’lik kapalı alanda faaliyet gösterecek. interia, sektörün öncü markalarını tek bir çatı altında toplayarak mobilya alışverişini güvenli ve konforlu hale getirmeyi hedefliyor. Mobilya ve ev dekorasyonunun tamamlayıcı ürünleri ev tekstili, aksesuar ve aydınlatma firmalarının da yer alacağı interia, 2017’nin Eylül ayında kapılarını açacak. İstanbul’un gelişen bölgesi Anadolu yakası Dudullu’da yükselen interia, 3 yıllık inşaat ve proje geliştirme sürecinin ardından 2017’nin Eylül ayında kapılarını açmaya
64
hazırlanıyor. 110 bin m2 kapalı alana sahip olan merkez, 57 bin m2 kiralanabilir alanı ile mobilya sektörünün öncü markalarını tek çatı altında toplayacak. Geliştirdiği iş modeli ile sektöre yeni bir soluk getirmeye hazırlanan interia, temsil edeceği firmala-
Türkiye’nin en kapsamlı mobilya merkezi interia, İstanbul Dudullu’da açılıyor.
rın perakende ticaretinin yanı sıra ihracatını da geliştirmeyi hedefliyor.
Yenilikçi işletme modeli olarak öne çıkıyor Mobilya ve tamamlayıcı ürün gruplarını temsil eden bir ticaret merkezi olarak hayata geçen interia’nın hedefleri arasında, iş ortaklarının hem iç hemde dış pazarlarda ticaretini artıracak farklı stratejiler geliştirip destekler üretmek yer alıyor. Yenilikçi işletme modeliyle interia, ‘Tasarım Kültürüne Destek’ programı kapsamında ‘İstanbul Tasarım Günleri’ adıyla her yıl düzenlenecek uluslararası etkinliklere de ev sahipliği yapacak. Mobilya sektörünün ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanan alt yapısıyla firmaların operasyonunu ve hizmet üretmesini kolaylaştıracak olanaklar sağlayan interia, 750 araçlık kapalı otoparkı, çocuk oyun ve bakım alanları, mescit, dinlenme bölümleri ve 6000m2’ lik etkinlik alanı ile İstanbul’un en kapsamlı mobilya merkezi olmayı hedefliyor.
Alttan ısıtmalı asfaltla tuzlama dönemi bitiyor
Tüm Türkiye’yi saran soğuk ve kar yağışlı hava dalgası yerel yönetimler ve sürücülere zor anlar yaşatıyor. Ancak Ankara Protokol Yolu’nda da (Pursaklar-Hasköy) kullanılan alttan ısıtmalı asfalt sistemi, tuz dökme veya kar küreme gibi çalışmaları ortadan kaldırıyor. Hava sıcaklığına göre otomatik olarak çalışan sistem, alt ve üst geçitler, köprüler, garaj rampaları ve yürüyüş yollarına uygulanabiliyor. Nasıl çalışıyor?
B
aşta büyükşehirler olmak üzere Türkiye’yi etkisi altına alan soğuk ve kar yağışlı hava dalgası sürücülere ve yerel yönetimlere zor günler yaşatıyor. Ancak son dönemde kullanımı yaygınlaşan alttan ısıtmalı yol sistemleri hem tasarruf hem de konfor sağlıyor. Kar-Buz Birikimi Engelleme Sistemleri’yle yollara tuz dökme veya kar küreme çalışmalarına gerek kalmıyor. Dünyanın lider ısıtma-soğutma şirketlerinden Danfoss, Türkiye’de Ankara Protokol Yolu’nda (Pursaklar-Hasköy) uyguladığı sistemi 2017 yılında farklı şehirlerde yaygınlaştırmayı planlıyor.
Toplam uygulama alanı 17 bin km Ankara’da Esenboğa Havalimanı’nı şehre bağlayan Protokol Yolu’nun altı Danfoss DEVI marka elektrikli kar ve buz engelleme sistemi ile inşa edildi. Yer altına sensör
66
DEVI Kar-Buz Birikimini Engelleme Sistemleri; yapısındaki dijital termostat ve sensörler sayesinde ortamdaki sıcaklık ve nem parametrelerini hassas bir şekilde ve sürekli olarak takip ediyor. Bu sayede sistem tam gereksinim olan zamanda otomatik olarak devreye giriyor ve ortamda oluşması muhtemel kar birikimi ve buzlanmayı önleyerek devreden çıkıyor. Sistemin bu tam otomatik yapısı enerjinin en efektif şekilde kullanımını sağlıyor. ve termostatlar bulunan yolda zemin belli soğukluğa ulaştığında otomatik olarak ısınmaya başlıyor. 3.5 km uzunluğunda 2 yönlü 6 şeritli sistemle tasarlanan yolda toplam 250 km uzunluğunda ısıtma kablosu, 56 sensör, 18 termostat kullanıldı. Toplam uygulama alanı ise 17 bin metrekareye ulaştı.
Sarkıtları da yok ediyor Söz konusu sistem, çatı yüzeyleri, yağmur dereleri ve iniş boruları, araç ve yaya yolları, otopark girişleri, rampalar, merdivenler, köprüler ve spor sahaları gibi yerlerde kullanılabiliyor. Asfalt, beton, seramik vb. gibi her türlü döşeme malzemesi altında uygulama yapılabiliyor. Sistemle kışın yürüme yollarında, alt ve üstgeçitlerde, köprü ve AVM, hastane, okul gibi garaj rampalarında buzlanma engelleniyor. Yine kış döneminde büyük tehlike oluşturan sarkıtların da oluşması tamamen engelleniyor.
Danfoss tarafından Türkiye’de zemin ısıtması yapılan projeler ise şöyle: Stadyum Projeleri: Atatürk Olimpiyat Stadı - Türkiye Konya Torku Arena - Türkiye Cami Projeleri: Sancaklar Camii – Hadımköy İnegöl OSB Camii – Bursa Rumeli Hisarı Camii – İstanbul Muratbey Gümrük Camii – İstanbul Çobançeşme Camii – İstanbul Afyon İkbal Camii – Afyon TBMM Mesciti – Ankara Otel Projeleri: Mavera Konutları Hamamları Mavera Sarayları Hamamları Beyzade Konakları Başakşehir Fatih Terim Stadyumu Hamamı Shangri-La Otel Hamam – Spa Merkezi Pullman Yenibosna Spa – Hamam Radisson Blue Ortaköy Hamam Van Elit Otel Antep Divan Otel Manastır Otel Bodrum Vivera Resort Otel Bodrum Mandarin Oryantal Bodrum Heaven Beach Antalya Barut Akra (Eski Dedeman) Antalya Titanic Otel Antalya Adem Eve Antalya Sueno Otel Antalya Papillon Antalya Zeugma Antalya Ayşe Otel Antalya Shangri La Beşiktaş Orisis Tatil Köyü Mersin Orsep Royal Otel İstanbul Sultanahmet Yeşil Ev Otel Kempinski The Dome Belek Grand Haber Otel Antalya
Avrasya Tüneli binaları “GMW Mimarlık” imzasını taşıyor!
B
aşta havalimanları, tren istasyonları, alışveriş merkezleri, konut projeleri ve kurumsal yapılar olmak üzere, yurt içinde ve yurt dışında farklı fonksiyonlarda pek çok nitelikli mimari ve iç mimari projeye imza atan Ali Özveren, Dicle Demircioğlu ve Pınar İlki Emekçi önderliğindeki GMW MİMARLIK’ın tasarlamış olduğu Avrasya Tüneli Operasyon ve Bakım Merkezi ile Servis Binaları 20 Aralık 2016’da devlet töreniyle hizmete, 22 Aralık 2016 tarihinde de trafiğe açıldı. GMW MİMARLIK, Yapı Merkezi liderliğinde, Güney Koreli SK E&C ile kurulan YMSKJV “Yap İşlet Devret” konsorsiyumu tarafından, Avrupa ve Asya kıtalarını deniz tabanının altından birbirine bağlayan karayolu tünelini destekleyecek binaların, mimari tasarımı ve uygulama projelerini yapmak üzere seçildi.
Özel bir kontrol odası tasarlanmış
Deniz tabanının 25 metre altından geçen ve toplamda 5 kilometre uzunluğunda olan tünel projesinin kalbi niteliğindeki Operasyon ve Bakım Merkezi, proje ana aksının hemen üzerinde ve tünelin Asya girişine bakacak şekilde konumlandırılmış. Yapı, tekil olarak bünyesinde operasyon ve bakım olmak üzere iki ayrı fonksiyonu dolayısıyla iki ayrı kullanıcı grubunu barındıracak şekilde kurgulanmış. Operasyon Merkezi içerisinde işletme ofisleri ve trafik yönetim sisteminin uzaktan yönetilmesi için özel bir kontrol odası tasarlanmış. Merkezin yan cephelerinde yerden kopuk bir şekilde binayı saran perfore metal levhalar güneş kırıcı olarak işlevlendirilmiş. Cephe, çift cidar-
22 Aralık 2016 tarihinde de trafiğe açılan Avrasya Tüneli’nin her iki kıtadaki servis binaları ile Asya kıtasında yer alan “Operasyon ve Bakım Merkezi”nin tasarım ve uygulaması GMW MİMARLIK tarafından gerçekleştirildi. lı olma özelliğiyle enerjisini etkin kullanan bir yapıya kavuşarak sürdürülebilirlik teması çerçevesinde ön plana çıkarılmış. İklimsel koşullar düşünülerek kullanılan metal perforenin farklı boyutlarda tasarlanan delikli örüntü yapısıyla aynı zamanda kullanıcı deneyimi açısından da görsel konfor sağlanmış. Operasyon ve Bakım Merkezi’nin 24 saat çalışan bir yapı olması sebebiyle metal cephe ardında bulunan ofis pencereleri, var olan gece aydınlatmasına katkı sağlayarak aydınlatma tasarımını değişkenlik unsuru ile güçlendiren bir anlayış sunmuş. Tünel servis araçlarının bakım alanı ise peyzaj tasarımı kapsamında oluşturulan yeşil örtü altında konumlandırılarak, ana binanın tekil olarak ön plana çıkması sağlanmış. Her iki kıtada bulunan servis binaları ise park alanları içerisinde oluşturulmuş birer heykelsi yapı şeklinde kurgulanarak, beton bloklar ve kortenle giydirilmiş. Toplamda 7500 metrekare olan servis binaları, havalandırma yapısı ve trafo merkezi olarak işlevlendirilmiş.
GMW MIMARLIK Hakkında
1949 yılında Londra’da Gollins, Melvyn ve Ward ortaklığında kurulan GMW Architects, 70 yıllık geçmişinde dünyanın çeşitli yerlerinde çok sayıda önemli mimari ve iç mimari proje gerçek-
leştirdi. GMW MİMARLIK ise Nisan 2000’de Atatürk Havalimanı Yeni Dış Hatlar Terminali projesinin tamamlanmasını takiben, GMW Architects’in üst düzey ortaklarından Ali Evrenay Özveren yönetiminde İstanbul’da kuruldu. Yönetici direktör Ali Evrenay Özveren ile direktörler Dicle Demircioğlu ve Pınar İlki Emekçi önderliğindeki GMW MİMARLIK, aldığı saygın ödüller ile günümüzde sektörün önde gelen mimarlık firmalarından biri olarak, kuruluşundan itibaren dünyanın çeşitli bölgelerinde 16’sı tamamlanmış 18 havalimanı terminali projesinin yanı sıra tren istasyonları, ofis, alışveriş ve eğlence merkezleri gibi geniş bir proje yelpazesine imza attı. GMW MİMARLIK, Avrupa’nın yirmiden fazla başkentinde yer alan mimarlık firmalarının bir araya gelerek oluşturduğu Avrupa Mimarlar Birliği’nin (EAA, European Architecture Alliance) kurucu üyelerinden biridir. Belçika’dan Hırvatistan, Danimarka, Fransa, Almanya, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Polonya, İspanya, Türkiye ve Birleşmiş Krallık’a uzanan firmaların üye olduğu Avrupa Mimarlar Birliği üyesi firmalar, birçok ülkeden müşterilerine uluslararası standartlarda tasarım hizmeti vermeyi amaçlamaktadır.
67
İnşaat sektörünün milli gelir içindeki payı yükseldi Revizyon sonrası, 2015 yılında cari fiyatlarla inşaat sektörünün milli gelir içindeki payı yüzde 4.4’den yüzde 8.2’ye yükseldi. 2016 yılında payın yüzde 8.5’e yükseleceği tahmin ediliyor.
İnşaat sektörü girdi tablosu GİRDİ GRUPLARI
ALT GİRDİLER
% PAY
DOĞRUDAN MALZEME
MADENCİLİK
2,35
KERESTE AĞAÇ MAMULLERİ
2,10
PETROL RAFİNERİSİ ÜRÜNLERİ
2,39
KAUÇUK PLASTİK
3,34
DİĞER MİNERAL ÜRÜNLER
12,61
ANA METALLER
12,02
FABRİKASYON METALLER
5,61
ELEKTRİKLİ TEÇHİZAT
2,49
MAKİNE VE EKİPMAN
1,50
MOBİLYA VE DİĞER MAMULLER
0,44
T
ürkiye İstatistik Kurumu milli gelirde yaptığı yenileme çalışmaları kapsamında sektörlerin girdi-çıktı tablolarını da yeniledi. Buna göre inşaat sektöründe girdi tablosunda ilişkide olunan girdi grupları ve alt girdiler güncellendi. Girdiler içinde doğrudan malzemelerin payı yüzde 44.84 olarak ölçüldü. Yine dolaylı malzeme girdilerini kapsayan toptan ve perakende ticaret girdisi yüzde 6.04. Başta mimarlık ve mühendislik olmak üzere alınan hizmetlerin payı yüzde 4.77 oldu. İnşaat işlerinde alt yüklenicilere yaptırılan işlerin payı yüzde 22.61 oldu. Bu payın önemli bölümü işgücü, kalanı da malzeme olarak dağıldı. Taşımacılık-ulaştırma, finansman ve kiralama-leasing işleri girdisinin payı yüzde 4.34 oldu. Çalışanlara yapılan doğrudan ücret ödemelerinin payı ise yüzde 13.61 olarak ölçüldü. Genel giderlerin payı ise yüzde 3.8 oldu. İnşaat sektöründe daha önce kayıt dışında kalan faaliyetlerin milli gelir hesaplarına katılması sonucu inşaat sektörünün milli gelir içindeki payı da yükseldi. 2015 yılında cari fiyatlarla inşaat sektörünün milli gelir içindeki payı yüzde 4.4’den revizyon sonrası yüzde 8.2’ye yükseldi. 2016 yılında payın yüzde 8.5 olacağı öngörülüyor.
Artışın büyük bölümü inşaat sektöründen kaynaklandı
Türkiye İstatistik Kurumu milli gelir hesaplama yöntemini değiştirerek daha güncel
44,84 DOLAYLI MALZEME
TOPTAN TİCARET
4,48
PERAKENDE TİCARET
1,55
MİMARLIK MÜHENDİSLİK
2,74
İnşaat ve gayrimenkul sektöründe büyüme (%)
GAYRİMENKUL GELİŞTİRME
0,46
HUKUK MUHASEBE
0,71
DÖNEM İNŞAAT GAYRİMENKUL GSYİH 2010 17,1 4,5 8,6 2011 24,7 4,9 11,1 2012 8,38 4,3 4,9 2013 14,0 2,9 8,5 2014 5,0 2,5 5,2 2015Q1 -2,1 3,5 3,5 2015 Q2 9,4 2,1 7,2 2015 Q3 3,7 2,1 5,9 2015 / 9 3,7 2,6 5,5 2015 Q4 7,9 1,8 7,4 2015 4,9 2,4 6,1 2016 Q1 5,1 4,3 4,5 2016 Q2 15,7 5,2 4,5 2016 Q3 1,4 3,7 -1,8 2016 /9 7,4 4,4 2,4 Kaynak; Türkiye İstatistik Kurumu
6,04 ALINAN HİZMETLER
GÜVENLİK PEYZAJ YÖNETİM VB HİZMETLER 0,85 4,77 ALINAN HİZMETLER
İNŞAAT İŞLERİ HİZMETLERİ
22,61
TAŞIMACILIK ULAŞTIRMA
2,62
FİNANSMAN
1,01
KİRALAMA LEASING
0,71 4,34
DİĞER GİDERLER
DİĞER GİDERLER/ÖDEMELER
3,80
ÜCRETLER
ÇALIŞANLARA ÖDENENLER
13,61
TOPLAM
68
100,00
hale getirdi. Yeni kullanılmaya başlanan hesaplama yöntemi ile milli gelir 2015 yılı için cari fiyatlarla yüzde 19.5 oranında büyüdü. Bu büyümenin büyük bölümü kayıt dışında kalan inşaat faaliyetlerinin milli gelire dahil edilmesinden kaynaklandı. Yapılan revizyon ile inşaat harcamaları genişleyerek inşaat sektöründeki büyüme hızları yükseldi. Buna bağlı olarak inşaat sektörünün milli gelir içindeki payı da arttı. Toplam inşaat harcamaları 2015 yılında eski yöntem ile 175.1 milyar TL olarak ölçüldü. Revizyon sonrası inşaat harcamaları büyüklüğü 379.9 milyar TL’ye yükseldi. 2016 yılında ise inşaat harcamalarının 450 milyar TL’ye yaklaşacağı öngörülüyor. Yeni hesaplama yöntemi ile geçmiş yıllara ait inşaat sektörü büyüme oranları yukarı yönlü revize edildi. 2016 yılına ilişkin çeyrek verileri de yenilendi. İnşaat sektöründe büyüme üçüncü çeyrekte yavaşlarken, 2016 yılı üçüncü çeyreğinde yüzde 1.4 oldu. Yılın ilk ve ikinci çeyreğinde büyümeler yüzde 5.1 ve yüzde 15.7 olarak revize edildi. Böylece yılın ilk dokuz ayında inşaat sektörü yüzde 7.4 büyüdü. 2015 yılı ilk dokuz ayında ise inşaat sektörü yüzde 4.9 büyüdü. Gayrimenkul sektöründe ise büyüme 2016 yılı üçüncü çeyreğinde yüzde 3.7 oldu. Yılın ilk ve ikinci çeyreğinde büyümeler yüzde 4.3 ve yüzde 5.2 olarak revize edildi. Böylece yılın ilk dokuz ayında gayrimenkul sektörü yüzde 4.4 büyüdü. 2015 yılı ilk dokuz ayında ise gayrimenkul sektörü yüzde 2.4 büyüdü.
Kampanyalar ve düşük faiz sektörü destekleyecek
İnşaat sektörü büyüme yönü ile 2017 yılına diğer sektörlere göre daha iyimser beklentiler içinde giriyor. Hükümet yavaşlayan ekonomik büyümeyi hızlandırmak için öncelikle kamu yatırım ve inşaat harcamalarında artış hedefliyor. 2017 yılı bütçesinde kamu yatırımları hedefi yüzde 25 artarak 80 milyar TL’ye ulaştı. Kamu yatırım harcamalarındaki artış inşaat sektöründeki büyümeyi desteklemesi bekleniyor. İnşaat sektörünü 2017 yılında destekleyecek diğer unsurlar da bulunuyor. Bunların başında konut kampanyalarının sürdürülmesi, bankaların konut kredisi kampanyaları, konut kredi faiz oranlarının göreceli düşük kalmaya devam etmesi ve konutta KDV indiriminin uzatılması olasılığı geliyor. Ayrıca Güneydoğu ve Doğu Anadolu cazibe merkezlerinde yapılacağı ilan edilen konut projeleri, yine Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da kamu altyapı ve sanayi binaları inşaatı ve tedariki, yatırım teşvikleri kapsamındaki inşaatlarda KDV iadesi uygulamasının başlaması, kentsel dönüşüm ve yenileme yatırımları ile TOKİ inşaatları da diğer destekleyici unsurlar olacak.
Hava kirliliğini akıllı şehirler önleyecek
G
eçtiğimiz yıl trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısı 7 bin 500’ü bulurken hava kirliliğinin trafik kazalarından 4 kat daha tehlikeli olduğu göze çarpıyor. Uzmanlar hava kirliliğinin KOAH, astım, akciğer kanseri gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olduğunu vurguluyor. Hava kirliliğine karşı en belirgin çözüm olarak ise akıllı şehirler gösteriliyor. Trafikteki yoğunluğunu azaltacak sinyalizasyon sistemleri, toplu taşımanın hidrojen bazlı çalışan araçlarla sağlanması hava kirliliğine direkt olarak etki edecek akıllı şehir uygulamaları arasında yer alıyor. Son 4 yıldır HHB Fuarcılık tarafından organize edilen Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı’nda Türkiye’nin bu önemli sorununa çözüm sunan uygulamalara yer veriliyor. Türkiye’de 81 ilde hava kalitesi izleme istasyonları bulunuyor. Ancak bu istasyonların tümü aynı parametrelerle ölçüm yapmıyor. Bu istasyonlardan alınan verilerin yetersiz olması, kirlilik düzeyinin eksik ölçülmesine ve önemli sağlık sorunlarına yol açıyor. 2023 hedeflerine ulaşma yolunda önem verilen konulardan biri olan Akıllı Şehirler uygulamaları ile birkaç yıl içinde bu soruna teknolojik ve yenilikçi çözümler üretilmiş olacak. Kömür ve petrol gibi karbon salınımı yüksek fosil yakıtlar yerine çevre dostu jeotermal, güneş ve rüzgâr gibi enerji kaynaklarının ülke genelinde yaygın olarak kullanılması hava kirliliğini önleyecek çözümler arasında yer alıyor. Bu doğrultuda çağın gerekliliklerine uygun uygulamaların yer aldığı Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı, ülkenin geleceği açısından büyük önem arz ediyor.
Hava kirliliğine karşı ‘Akıllı Şehirler’ ile çözüm üretiyorlar Hava kirliliğini önleyici akıllı şehir uygulamaları Barselona, Kopenhag, Viyana ve Toronto gibi şehirlerde hayata geçirildi. Solar termik enerji tüketimi, şehir ulaşımında yüzde 40’a varan bisiklet kullanımı, elektrikli araçlar için şarj istasyonları, trafik sıkışıklığı verileri dikkate alınarak uygulanan trafik vergisi ve çöp kamyonlarının doğalgazla çalıştırılması gibi uygulamaların tamamı hava kirliliğini önlemek üzere geliştirildi.
Karaman ve Gaziantep ‘Akıllı Şehir’ oldu Türkiye; Gaziantep ve Karaman ile birlikte Akıllı Şehir konseptiyle tanıştı. Gelişen Türkiye’de sayıları her geçen gün artacak olan Akıllı Şehirler; başta daha temiz bir çevre yaşamı olmak üzere şehir operasyonlarının daha verimli yapılmasını, yakıt ve enerji tasarrufu yapılmasını, trafikte bekleme süresinin azalmasını, şehir bilgilerine kolayca ulaşılabilmeyi ve doğal afetlerden daha az etkilenilmesini sağlıyor.
Akıllı şehir uygulamaları ICSG İstanbul 2017’de olacak T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile T.C. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın himayelerinde gerçekleşecek olan 5. Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı; şehir yönetimini kolaylaştıran, yaşam kalitesini artıran akıllı şehir uygulamalarına ev sahipliği yapacak. İtalya’nın ülke partneri olarak yer alacağı fuar, 1921 Nisan 2017 tarihleri arasında İstanbul Kongre Merkezi’nde uluslararası şirketlerin, konuşmacıların ve paydaşların katılımı ile gerçekleşecek.
69
Nissan Türkiye, 2016 yılında satış rekoru kırdı
Japon otomotiv devi Nissan; 2016 yılında 32 bin 53 adet araç satışı ile Türkiye pazarında satış rekoru kırdı. Türk otomotiv pazarının yüzde 1,6 büyüdüğü 2016 yılında yüzde 21 gibi yüksek bir büyüme oranı yakalayan Nissan, pazar payını da yüzde 3,26’ya çıkardı.
N
issan, Türkiye pazarına girdiği tarihten bu yana en yüksek satış adedine 2016 yılında ulaştı. Türk otomotiv pazarının bir önceki yıla göre yüzde 1,6 büyüdüğü bir yılda, Nissan yüzde 21 büyüme ile hem pazar payını önemli oranda arttırdı, hem de sene başında hedeflediği yüzde 10 büyüme hedefini ikiye katlamış oldu. Otomotiv sektöründe yaşanan ÖTV artışı, kurlardaki sert dalgalanmaya rağmen 2016 yılında 32 bin 53 adet araç satışı ile bir rekora imza atan Nissan, 2015 yılında yüzde 2,73 olan pazar payını yüzde 3,26’ya çıkardı.
Qashqai 10’uncu yılını da açık ara liderlikle kutladı
Tasarımdan, konfordan ve hacimden ödün vermeyen kompakt ölçüleri, motor ve şan-
70
zıman seçenekleri ile crossover segmentine ilham veren SUV ailesinin vazgeçilmez modeli Qashqai, 10’uncu yılını da yine açık ara liderlikle kutladı. Nissan SUV ailesinin vazgeçilmez modeli Qashqai, 2006 yılında lanse edildiğinden beri Nissan’ın Avrupa’da ve Türkiye’de en çok ses getiren modeli oldu. 2007 yılından bugüne kadar Avrupa’da 2.5 milyonun üzerinde üretim başarısı gerçekleştiren Qashqai, Türkiye’de ise 2016 yılında gerçekleştirdiği 18 bin 365 adet satışla segmentinin tartışmasız lideri oldu. Tüketicilerine sunduğu yakıt verimliliğinin yanında Çevre Görüş Sistemi ve Güvenlik Kalkanı gibi gelişmiş teknolojileri bünyesinde bulunduran Qashqai, bu özellikleriyle de öncü bir rol üstlenerek günümüzde de rakiplerini peşinden
sürüklüyor. Nissan SUV ailesinin vazgeçilmez modeli Qashqai, özellikle çocuk ve yetişkin koruma testlerinde gösterdiği olağanüstü performansıyla 10 yıl boyunca güvenlikten de ödün vermedi. 2014 yılında bağımsız test organizasyonu Euro NCAP tarafından en güvenli kompakt aile otomobili seçilen Qashqai, “Nissan Güvenlik Kalkanı” özellikleriyle sürüş esnasında da sürücüyü ve yolcuları koruyarak güvenliği üst seviyelere taşıyor. 2006 yılından bugüne kadar Avrupa’da 2.5 milyonun üzerinde üretim başarısı gerçekleştiren Qashqai, Türkiye’de 2016 yılındaki rekor satışıyla birlikte 90 binin üzerinde tüketicinin tercihi ile segmentinin tartışmasız lideri oldu. Qashqai aynı zamanda yaklaşık 300 farklı model arasında en çok satan 20 araç arasında yerini aldı.
71
Renault 17. kez binek otomobil lideri
Renault Grubu (Renault ve Dacia), 2016 yılında toplam pazarda 169 bin 236 adet satış adedi gerçekleştirdi ve binek + hafif ticari araç pazarından yüzde 17,2 pay elde etti. Bu satış adedi ile Renault Grubu bugüne kadarki en yüksek satış rakamına imza atmış oldu. hafif ticari araç pazarından aldığı yüzde 4,8 pay ile rekor pazar payını gerçekleştirdi. Dacia, 47 bin 529 satış adedi ile 2016 yılını, toplam pazarda markalar sıralamasında 8. sırada tamamladı.
R
enault markası, 2016 yılında 17. kez binek otomobil pazarı liderliğini elde etti. 2016 yılında, gerçekleştirdiği 106 bin 616 adet binek satış adedi ile yüzde 14,1 pazar payı elde etti. Marka, binek + hafif ticari araç pazarında ise gerçekleştirdiği 121 bin 707 adet satış ve yüzde 12,4 pay ile toplam pazarda marka sıralamasında 2. sırada yer aldı. 2016 yılında Renault’nun yenilenen modeli Clio HB 26 bin 075 adet ve Clio Sport Tourer 4 bin 946 adet satış gerçekleştirdi. Bu skor ile Clio Ailesi (ClioHB+Clio ST) olarak yüzde 18 pay ile B segmentinin lideri konumunda yer aldı. Renault Symbol ise pazardaki başarısını korudu ve 2016 yılında gerçekleştirdiği 25 bin 273 satış adedi ile B1 segmentinin lideri oldu. Symbol bu segmentten yüzde 47,6 pay aldı. Türkiye, 2016 yılında Renault Grubu’nun (Renault+Dacia) 5. büyük pazarı konumunda yer alıyor. Gerçekleştirdiği bu performans ile Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya’nın ardından gelen Türkiye, bu performansı ile Avrupa dışındaki pazarlar arasında en güçlü ve önemli ülke durumunda. Renault markası yüksek yerlilik oranını koruyor. Markanın gerçekleştirdiği satış adedinin yüzde 60’ını Oyak Renault Fabrikaları’nda üretilen yerli modeller oluşturuyor. Türkiye pazarı genelinde satışların sadece yüzde 25’i yerli modellerden oluşuyor.
Dacia tarihindeki en yüksek pazar payını kaydetti
Dacia, Türkiye pazarındaki iddiasını sürdürüyor. Dacia Türkiye, gerçekleştirdiği satış performansı ile 2016 yılını Romanya ve Fas gibi markanın çok güçlü olduğu ülkeleri geride bırakarak dünya sıralamasında 4. sırada tamamladı. 2016 Aralık ayında ise Dacia, Türkiye’de gerçekleştirdiği 7 bin 197 adet satış rakamı ile dünya sıralamasında 2. sırada yer aldı. Marka, binek +
72
Dacia, 2016 yılında, Duster modeli ile Türkiye’nin en çok tercih edilen 4x4 markası oldu. Duster ise gerçekleştirdiği 16 bin 707 adet satış ile Türkiye pazarının en çok satılan 4x4 modeli oldu. Dacia, 2013 yılından bu yana Lodgy ile C4 segmentini domine ediyor. Lodgy segmentinden aldığı yüzde 54,2 pay ile liderliğini koruyor.
Toyota Hibrit’te 10 milyon adet satışa yaklaştı
İ
Toyota hibrit teknolojisine sahip otomobil satışlarını da her geçen gün artırmaya devam ediyor. Toyota, 2016 yılının ilk 10 ayında tüm dünyada 1 milyon 72 bin 738 adet hibrit araç satışı gerçekleştirdi. Toyota’nın ayrıca Avrupa’da da yılın ilk 10 ayındaki satış adedi ise 196 bin 164 oldu.
Yıllık hibrit otomobil satışlarını 1,5 milyon adetlere taşıyan Toyota, 2020 yılına kadar toplamda 15 milyon hibrit araç satışına ulaşmayı hedefliyor. Bugün dünyanın 90 ülkesi ve bölgesinde 33 farklı hibrit ve bir plug-in hybrid modeli ile pazarda yer alan Toyota, 10 milyona yaklaşan satışıyla hibrit teknolojisi konusunda liderliği elinde bulunduruyor. Toyota’nın sessiz ve çevreci motoru ile benzersiz bir sürüş keyfi sunan hibrit modelleri arasında bulunan; Yaris Hybrid, RAV4 Hybrid, Prius ve C-HR modelleri Türkiye’de de satışa sunuluyor.
Dünyanın bazı ülkelerinde verilen hibrit teşvikleri:
lk seri üretim hibrit aracını 1997 yılında yollara çıkaran Toyota, hibrit araç satışlarında 9 milyon 615 bin 517 adetle ulaşılması zor bir rekora daha imza attı. Hibrit teknolojisini yakın ve orta vadede çözüm olarak gören Toyota, bu teknolojiyi geliştirmeye devam ediyor ve 2020 yılında her Toyota modelinin birer hibrit versiyonunun olması hedefini taşıyor. Hibrit araçların kullanılmasıyla benzer ölçülerdeki konvansiyonel motorlara göre 67 milyon ton daha az CO2 salımı gerçekleştirildi. Hibrit teknolojisi sayesinde yaklaşık 25 milyon kilolitre yakıt tasarrufu da sağlandı. Toyota, öncüsü olduğu bu teknoloji ile çevreye ve insan sağlığına verdiği önemi bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.
Dünya Hibrite Yöneldi Sıra Türkiye’de
Türkiye’de hibrit araçların ÖTV oranı; elektrik motoru 50 KW’ı geçip motor silindir hacmi 1,600 cm3’ten başlayıp 1,800 cm3’ü geçmeyen binek otomobiller için yüzde 90’dan yüzde 50’ye, motor gücü 100 KW’ı geçip motor silindir hacmi 1,800 cm3’ten başlayıp 2,500 cm3’ü geçmeyen binek otomobiller için ise yüzde 145 olarak uygulanan ÖTV oranı da yüzde 90’a düşürülmüştü. Yeni oranların devreye girmesiyle birlikte önümüzdeki yıllarda Türkiye’de hibrit araç satışlarının artması bekleniyor.
• Brezilya: Yüzde 35 olan gümrük vergisi hibrit araçlar için yüzde “0” • İran: Gümrük vergisi hibrit otomobil için “0” • Çin: Hibrit araçlar tüm vergilerden muaf. • İspanya: Hibrit taksilere 5 bin euro nakit desteği veriliyor • Portekiz: Hibrit araçların vergisinde yüzde 40 indirim • İsrail: Yüzde 83 olan vergi hibrit araçlar için yüzde 30 olarak uygulanıyor. • İzlanda: Hibrit araçlar KDV’den muaf. • İrlanda: Hibrit otomobillere 2 bin 500 Euro’ya varan vergi indirimi • Slovenya: Hibrit araçlar için 4 bin Euro’luk destek. • Yunanistan: Hibrit araçlardan ilk tescil ve yıllık kullanım vergisi alınmıyor. • Hollanda: Araç bedelinin yüzde 25’i gelir vergisinden düşülüyor • ABD: Çevreci araçlara vergi indirim teşviği veriliyor.
73
Hyundai’den CES 2017’de akıllı otomobiller şovu Hyundai, tüketicilerin daha fazla konfor ve güvenlik elde etmeleri için otomotiv ve bilişim teknolojilerini bir araya getirdi. Dünyanın önde gelen bilişim ve teknoloji sistemleri markası Cisco ile ortak projeler geliştiren Hyundai, kısa süre içerisinde otonom sürüşe sahip akıllı otomobiller üretecek. terileri için hareketliliği ve keyifli yaşamı sağlamayı hedefliyor.
H
yundai, Las Vegas’ta düzenlenen 2017 Tüketici Elektroniği Fuarı’nda (CES) gelişmiş araç teknolojisi planlarını açıkladı. Hyundai’nin gelecekte üreteceği araçların kabininde yer alan üstün interaktif hiper bağlantı, kullanıcıların yaşam tarzlarına daha fazla rahatlık, kolaylık ve keyif getirecek. Hyundai geliştirdiği bu özel modelleri sayesinde, otomotiv ile bilişim teknolojilerini bir araya getirerek müş-
Hyundai, pazardaki en güvenli ve en gelişmiş kendi kendine sürüş imkanı sağlayan otonom sistemlerine sahip hiper bağlantılı akıllı otomobiller üretirken bilişim ve güvenlik teknolojisinde dünya çapında lider olan Cisco’yla birlikte çalışıyor. Hyundai ve Cisco ile birlikte yürütülen ortak proje, mobil sistemlere sahip otomobiller için optimize edilmiş aracın kendi sistemi ile yollardaki teknolojik altyapıyla ilgili olacak. Aynı zamanda gelişmiş sistem, diğer araçlarla ve bugünlerde sıklıkla duyduğumuz ve ileride daha da fazla duyacağımız bir kavram olan ‘Internet of Things’(loT) adı verilen ağ sayesinde kişiler arası iletişime de olanak sağlayacak.
Hyundai tarafından geliştirilen sistemler
Tam Otonom Sürüş : Hyundai’nin fuarda sergilediği modellerde yer alan bu sistem, trafik koşullarını, yol bilgilerini ve diğer araçlardan gelen verileri izleyerek en üst düzeyde sürüş güvenliğini sunuyor. Akıllı Trafik Sistemi: Günümüzde büyük şehirlerin sorunu haline gelen trafik sıkışıklığını azaltmak ve olası gecikmeleri engelleyebilmek için Hyundai yeni bir navigasyon sistemi geliştirdi. Sistem trafik yoğunluğunu ağ üzerinden hesaplayarak rota oluşturulmasa dahi sürücüye akıcı ve alternatif yolları anında göstermeye başlıyor. Akıllı Uzaktan Servis: Araçta herhangi bir arıza veya problem varsa sorunları uzaktan tespit etmek ve çözmek için bir bağlantı sistemi kullanılıyor. Bu sistem araç sahibine zaman tasarrufu da kazandırmış oluyor. Mobilite Merkezi: Bu sistem ise ağa bağlı otomobilin kalbi durumunda. Araç sahipleri günlük yaşamlarında bu sistem sayesinde yardım ve bilgi elde edebilecek. Trafikte geçirdiği süre boyunca araç içerisinde maksimum keyif ve konfor sağlanması da hedefleniyor.
Skoda, 19 milyon adet araç üretti
1
895’te ilk olarak motosiklet ve bisiklet üretimine başlayan Çek marka, 1905 yılında, markanın kurucusu Laurin and Klement’in ilk otomobillerini yapmasıyla, bugün dünya çapında bir isim haline gelen Skoda’nın temellerini atmış oldu. Skoda bugün ürün yelpazesinde 7 model serisi ve 40’ın üzerinde versiyon sunmasıyla dikkat çekiyor. Global büyümesini istikrarlı bir şekilde devam ettiren Skoda, 2016 yılı içerisinde satış ve üretim rekoru kırmayı başardı. Skoda modellerini tüm dünyaya gönderirken, 7 ülkede 14 farklı lokasyonda da üretim yapmaya devam ediyor. Bununla birlikte mevcut tesislerin üretim kapasiteleri de artırılıyor. 1991 yılından bu yana sadece Çek Cumhuriyeti’ndeki fabrikalara 350 milyar Çek Kron’undan daha fazla yatırım gerçekleştirildi. Tüm zamanların en geniş ürün yelpazesini sunarak büyümeye devam eden Skoda, son olarak 2017’nin Mart ayında Türkiye’ye gelecek Kodiaq’ı tanıtarak SUV segmentine yeni standartlar getirmeye hazırlanıyor.
74
Skoda, 19 milyonuncu aracını banttan indirerek önemli bir kilometre taşına daha imza atmış oldu. Mlada Boleslav’dan çıkan bu araç, ay beyazı renge sahip bir Skoda Fabia oldu.
75
Türkler 2017’de en çok hangi ülkeye gitmek istiyor?
2
017’de en çok hangi ülkelere ilgi göstereceğiz; hangi rotaları geçtiğimiz yıllara göre daha fazla ziyaret edeceğiz? Seyahat sitesi momondo, son iki yıla ait uçuş arama trendlerini araştırdı. Hangi ülkelere yapacağımız seyahatlerin artış göstereceğini belirledi. Araştırmaya göre, son iki yılda popülaritesini en çok artıran ülke yüzde 66’lık artışla Tayland oldu. Bu nedenle artış trendinin 2017’de de sürmesi bekleniyor. Diğer yandan bu durum, Türk turistlerin dünya genelindeki trendleri de yakından takip ettiğini gösteriyor. Zira Tayland, son yıllarda özellikle Batılı ülkelerden aldığı ziyaretçi sayısını son derece artırdı. Türk turistlerin Tayland ziyaretlerini kolaylaştıran bir başka etkense, Türk Hava Yolları’nın geçtiğimiz yıl Bangkok’un ardından ünlü Phuket Adası’na da doğrudan uçuşlara başlamış olması.
Ukrayna popülaritesini sürdürecek Ukrayna ise yüzde 42’yle en yüksek artış trendi yakalayan ikinci ülke oldu. Gerek Türkiye’ye yakınlığı, gerekse hesaplı bir tatil destinasyonu olmasıyla öne çıkan Ukrayna, özellikle tatil dönemlerinde çokça tercih ediliyor. momondo’nun geçmişte yaptığı araştırmalar, Ukrayna’nın hem 2015 sonunda hem de 2016 sonunda yeni yıla girmek için en çok tercih ettiğimiz ülkeler arasında yer aldığını göstermişti. Ayrıca THY’nin Mart 2017’de Kharkov (Harkiv) seferlerine başlaması da, Ukrayna seyahatlerini kolaylaştıracak.
İspanya’dan bu yıl da vazgeçmeyeceğiz Üçüncü sırada ise Türk turistlerin her daim en çok ziyaret ettiği noktalar arasında yer alan Barcelona ve Madrid’e ev sahipliği yapan İspanya yer alıyor. Diğer yandan son dönemde Türk turistlerin Güney İspanya’ya ve özellikle Endülüs’e yönelik ilgisinin arttığını da söylemek gerek. Bu trend gösteriyor ki, İspanya bu yıl da gözde rotalarımız arasında yer alacak.
Azerbaycan favorilerden Son iki yılda en yüksek artış trendi yakalayan beşinci ülke, yüzde 30’la kardeş ülke Azerbaycan. Gerek turistik gerekse iş seyahatleri için Türklerin sıklıkla ziyaret ettiği ülkenin en popüler noktası ise elbette başkent Bakü. Yüksek artış trendi, Azerbaycan’ın 2017’de de favori rotalarımız arasında yer alacağını ortaya koyuyor.
ABD beşinci, İtalya 10. sırada momondo verileri, Türk turistlerin ABD’ye yö-
76
nelik ilgisinin de artış trendinde olduğunu gösteriyor. ABD, son iki yılda yaklaşık yüzde 34’lük artışla listenin dördüncü sırasında yer alıyor ve 2017’nin popüler rotaları arasında yer alma ihtimalini güçlendiriyor. Listenin ilk beş sırasında yer alan bu ülkeleri takip edenler ise iki yıllık artış trendine göre şöyle: Sırbistan, Avusturya, Birleşik Krallık, Almanya ve İtalya.
Beş Avrupa ülkesi düşüş trendinde Diğer yandan son iki yılda Türkiye’den daha az ziyaretçi almaya başlayan ülkeler de yok değil. En çok düşüş gösteren 5 ülkenin tamamı ise Avrupa ülkeleri. İsveç, yüzde 37’lik düşüşle ilk sırada yer alırken, Belçika yüzde 35, Polonya ise yüzde 30 düşüş gösterdi. Bu üç ülkeyi sırasıyla Danimarka ve Macaristan takip ediyor. Döviz kurlarındaki dalgalanma ve özellikle İsveç, Danimarka gibi Kuzey Avrupa ülkelerinde hesaplı tatil yapmanın güç olması nedeniyle, düşüş trendinin 2017’de de devam etmesi bekleniyor.
“Milyarlarca arama yapılıyor” momondo sözcüsü Serpil Öztürk, sonuçları şöyle yorumladı: “ Seyahat deneyimini kolaylaştıran momondo üzerinden her yıl milyarlarca uçuş araması yapılıyor. Elimizdeki verilerin bu denli zengin olması, bize seyahat trendlerinin hangi yönde evrildiğini rahatlıkla saptama imkanı veriyor. Bu araştırmamızda, son iki yıla ait uçuş arama verilerini inceleyerek, Türklerin 2017’de hangi ülkelere seyahat etmeyi planlayacağını öngörüyoruz. Uçuş aramalarının en çok artış gösterdiği ülkenin Tayland olması ise Asya kıtasına ilgimizin hızla arttığını gösteriyor.”
Hotels.com, ‘dünyanın en hızlı mobil yatağı’ ile Guinness’te
M
obil ve onlineda hızlı otel rezervasyonları sunmakla yetinmeyen Hotels. com, “en hızlı mobil yatak” rekoruna da sahip oldu. 13 Aralık 2016’da Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlenen Dünyanın En Hızlı Mobil Yatakları yarışmasına katılan Hotels.com, bir Ford MustangGT’i modifiye ederek yatağa dönüştürdüğü otomobiliyle Guinness Dünya Rekorlar Kitabı’na girmeye hak kazandı. Hi-octane özelliğine sahip olan Hotels.com yatağı saatte 135 kilometre hızla yolculuk yapabiliyor. Ünlü yarış pilotu Tom Onslow-Cole’un kullandığı Hotels.com mobil yatağı 13 Aralık 2016 tarihinde Guinness Dünya Rekorlar Kitabı temsilcisi önünde hız denemesini yaptı. Deneme sırasında saatte 135 kilometre hıza ulaşan mobil yatak ile Hotels.com bir rekora imza attı. Eski rekor,saatte 111 kilometre hız ile İngiltere’de bir araca aitti.
Akzirve’den Türk turizminin geleceğine yatırım Akzirve, iş dünyasının ve İstanbul turizminin kalbi Harbiye’de bir butik otel projesi başlattı.
Y
layı oluşan yoğunluğa hizmet vereceğini söyledi. Söz konusu arazinin Akzirve’ye ait olduğunu, inşaatı da kendilerinin yapacağını açıklayan Maasfeh, projenin işletmesi için çeşitli ulusal ve uluslararası gruplarla görüşmelerin devam ettiğini söyledi.
Akzirve CEO’su İbrahim Maasfeh, İstanbul’da iş dünyasının ve şehir turizminin kalbi Harbiye’de inşa edecekleri butik otel projesinin, 49 odalı olacağını ve bölgedeki kongre turizminden do-
Maasfeh, modern estetik mimarinin en yeni örneklerinden biri olacak projenin inşasının 2017 yılı içerisinde tamamlamayı planladıklarını kaydetti. Akzirve’nin sektörde pek çok konuda öncü ve kalıcı olmayı, başarılı projelerle iyi bir iz bırakmayı hedeflediğini belirten Maasfeh, “Dünyanın göz bebeği İstanbul’a, kent yaşamına değer katacak ve turizmi destekleyecek bir proje kazandırmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.
arım asra yakın süredir dünya genelinde kazandığı tecrübeyi Türkiye’ye aktaran Akzirve, yatırımlarına kararlılıkla devam ediyor. Portföyünde yer alan çok önemli lokasyondaki araziler üzerinde özellikli yapılar kurmak üzere projeler geliştiren Akzirve’nin, İstanbul Harbiye’de inşa edeceği butik otel projesinin temeli atıldı. Şişli Halaskargazi Caddesi üzerinde yer alan butik otel projesi, Pangaltımetro istasyonuna 135 metre mesafede yer alıyor.
Boeing 2016 teslimatlarında yüksek rakamlara ulaştı Aile Brüt Siparişler Net Siparişler Teslimatlar Yerine Getirilmemiş Siparişler 737 701 550 490 4.452 747 18 17 9 28 767 26 26 13 93 777 23 17 99 442 787 80 58 137 700 Total 848 668 748 5.715
B
oeing, liste fiyatı toplamda 94,1 milyar $ olan 668 adet net sipariş aldı. Yıl sonunda bekleyen iş tutarı ise 5.715 adet henüz yerine getirilmemiş siparişlerden oluşuyor. Uçak geliştirme programları, 2016 yılında ilerleme kaydetmeye devam etti. 2016 yılının önemli kilometre taşları arasında 737 MAX’in ilk uçuşu, Everett Washington’daki 777X Kompozit Kanat Merkezi’nin açılışı ve 787-10’un son montajına North Charleston Güney Karolina’da başlanması yer alıyor. Programlara göre 2016 yılına ait siparişler, teslimatlar ve henüz yerine getirilmemiş siparişler aşağıdaki tabloda yer alıyor.
77
İş hayatı modası, sektörlere göre giyim tarzı nasıl olmalı? Bir bankada çalışan kişinin giymesi gereken kıyafetlerle bir üniversite öğrencisinin veya bir öğretmenin, bir tasarımcının giymesi gereken kıyafetler farklıdır. Giysilerimiz yaptığımız meslekle uyumlu olmalıdır.
E
ğitim Danışmanı, Eğitmen, Yazar Suna Okur, sektörünüzün giyim tarzına uygun giyinmenin iş dünyasındaki başarınızı belirleyen önemli unsurlardan biri olduğunu söylüyor. Suna Okur, Ötekiadam Yayınları’ndan çıkan ‘Suna Okur ile Zarafet, Görgü ve Protokol’ isimli kitabında, profesyonel imaj oluşturmak için, çalıştığınız kurumun kültürüne uygun bir şekilde giyinmeniz gerektiğini belirtiyor.
olmakla birlikte seçimlerinde biraz daha birinci seviyeye yaklaşmaları beklenir. Örneğin, renkli gömlekler ve açık renk takım elbiselere satış işinde pek hoş gözle bakılmaz. Kadın olsun erkek olsun satış pazarlama personelinin güven duygusunu besleyecek biçimde saygıdeğer, muhafazakâr ve fazla dikkat çekmeyecek şekilde giyinmeleri beklenir. Bu sektördeki biri giydiği pembe gömlekle müşterisinin dikkatini dağıtmamalıdır.
Finansçılar, muhasebeciler ne giymeli?
Eğitim ve sağlıkçılar takım giymese de şık olmalılar
“İş dünyasında kadın ve erkek için dört farklı sektör vardır. Bunlar formalden, informal giyime kadar geniş bir yelpazededir. Birinci düzey geleneksel sektör olarak adlandırılır ve son derece resmi bir giyim tarzını ifade eder. Biz iş yaptığımız herkese güvenmek isteriz; ancak geleneksel sektör mensuplarına ekstra güven duymak isteriz.Geleneksel sektördekiler bankacılık, finans, hukuk, muhasebe mensupları ve üst düzey yöneticilerdir. Bu sektör mensupları güven duygusunu zedelemeyecek biçimde klasik giyimi tercih etmelidirler. Kadınlar için takım etek, ceket veya pantolon, ceket koyu renk klasik ayakkabılar, açık renk bluz veya gömlek, çok fazla olmayan mücevherat veya koyu renk takımın içinde açık renklerde bluz veya gömlek, belirgin çizgiler ve muhafazakar bir tarz uygundur. Geleneksel sektörde, erkekler için siyah ya da lacivert takım, beyaz, krem, açık mavi ya da düz çizgili pamuklu kumaştan manşetli gömlek, koyu renk ve desensiz çoraplar, siyah klasik ayakkabılar, düz desenli ipek kravat, saat ve kol düğmesi dışında aksesuar olmaması uygundur. Saçlar kadın ve erkek için bakımlı olmalıdır.
Pa z ar l am a c ı l ar açık renk giymemeli Satış ve pazarlama personelinin giyim seviyesi ikinci seviye
78
İkinci düzey sektör hizmet sektörü olarak ifade edilebilir. Eğitim ve sağlık sektörü bu düzeydedir. Bu sektör mensuplarının her zaman takım elbise giymesi beklenmese de her zaman derli toplu ve şık olmaları beklenmektedir. Bu sektör mensuplarının giyimi daha az resmidir ve biraz daha taşra eşrafı özelliklerini barındırır. Bu giyim tarzı bir taşra avukatı, pratisyen doktor veya öğretmen için uygun olabilir. Kadınlar için bu sektörde, güçlü renkleri olan takımlar, muhafazakar tarzda bir elbise ve ceket, uyumlu, bağımsız etek ceket veya koyu renk muhafazakar ama modaya uygun kesimi olan elbise olabilir.
Erkekler için ise, bağımsız ceket ve pantolonlar, spor ceket, tüvit, flanel veya kadife gibi kumaşlardan spor ceketler, pamuklu kalın ekose gömlekler, takım elbise veya ceketten daha koyu renkli kravatsız giyilen gömlekler, rahat bir takım elbise, gömlek, kravat anlayışı söz konusudur. Açık renk takımlar da kullanılabilir, gömlekler ekoseli, pastel veya biraz daha iddialı renklerde olabilir, kravatlar daha güçlü renklerde olabilir. Daha moda çizgiler takip edilebilir.
Serbest giyim sektörleri
Üçüncü seviye giyim ise en az resmiyet taşıyan serbest giyim tarzıdır. Tezgâhtarlık, inşaat işleri, şo-
förlük gibi işler için daha uygundur. Kadınlar için gömlek veya bluzla kullanılan bir etek, gömlekle kullanılan klasik kesimli pantolon veya daha fantezi ve modaya uygun bir gömlek ve klasik pantolon, erkekler için ise, kot gömlekler, deri ceket, ceketsiz ve kravatsız giyim, kot pantolon, sweat shirt ve spor gömlekler uygundur. Kadınların bluz, kolsuz klasik olmayan elbiseler ve spor giysiler giymesi ise ancak işleri spor alanında ise hoş görülebilir, aksi halde teklifsiz giyim olarak yorumlanır.
Mimarlar takım elbiseyle iş görüşmesine giderse…
Dördüncü seviye giyim ise yaratıcı sektöre aittir. Mimarlar, sanatçılar, tasarımcılar, ressamlar ve yazarlar bu gruba dâhildir. Bu sektör mensupları klasik giyinmemelidir. Bir mimar, klasik takım elbisesiyle iş görüşmesine gitmemelidir. Çünkü klasik takım elbise tercih eden bir mimar, bu tercihiyle yaratıcı olmadığını söyler. Yaratıcı meslek mensupları canlı renkler, modern çizgiler taşıyan kesimlerdeki kıyafetler ve çizgi dışı takılar, aksesuarlarla yaratıcılıklarını vurgulamalıdırlar.
İş hayatında etki bırakan tarz nasıl olmalı?
Son zamanlarda çalışanlar daha rahat giyinmeyi tercih etmekte, hatta genç personelin, yapılan işin önemli olduğuna kıyafetin önemli olmadığına dair birtakım yargıları bulunmaktadır. Bu sebeple günümüz gençliğinin iş seçiminde bile rahat giyinebilecekleri sektörleri tercih ettikleri görülmektedir. Ancak, başkaları üzerinde bırakılan profesyonel etkide yapılan işin kalitesi kadar, dış görünüşe gösterilen özenin de rolü olduğu unutulmamalıdır. Çünkü kendinize gösterdiğiniz özen, başkalarından göreceğiniz itibarın belirleyicisidir. Ayrıca kendinize gösterdiğiniz özen işinize gösterdiğiniz özen kadardır. O halde dağınık ve özensiz giyinen bir kişinin işinin de özensiz olacağı kanaati yaygındır. İş hayatında rahat olmak kadar şık ve bakımlı olmanın da önemli olduğunu unutmamak gerekir. İş yaşamında profesyonel tarzımızı belirleyen dış görünüşümüzde
kün olduğunca kaçınmak gerekir. Son zamanlarda iş yaşamında elbise de tercih edilmektedir. Kış aylarında daha koyu renkler, yaz aylarında daha pastel tonlarda elbiseler giyilebilir. Çok bol ya da dar olmayan dizin hemen altında biten kolsuz ya da kısa kollu elbiseler ceketlerle giyilebilir.
Aksesuarlar: İş kıyafetlerimizi aksesuarlarla
renklendirebiliriz. Fular kıyafetlerimize şıklık katar. Çok fazla desen ve renklerden kaçınılmalıdır. İnci iş hayatına en çok yakışan takıdır. Sizi saygın ve asil gösterir.
Ayakkabılar: Çok yüksek topuklu, platformlu, bilekten bağlı ayakkabılar, babetler ve terlikler, önü açık arkadan bantlı ayakkabılar iş dünyası için uygun değildir. Çok yüksek olmayan, kısa topuklu koyu renk ayakkabılar, tüm günü rahat geçirmemizi sağlar. Yüksek topuk şık olmakla birlikte uzun süreli kullanımlarda rahatsızlık verir. Çizme ve bot da iş hayatında az tercih edilmelidir. Kışın pantolonla giyilen kösele tabanlı kısa botlar tercih edilebilir.
Gömlek: Erkekler gömleklerinde beyaz, mavi, beyaz üzerine ince düz çizgili gömlekler tercih edilmelidir. Toplantılarda en resmi ve en etkileyici gömlek rengi beyazdır. Beyaz düz poplin gömlekler resmiyet derecesi en yüksek olan gömleklerdir. Reklam, medya vb. sektörlerde çalışmıyorsanız, çok renkli ve desenli gömlek ve kravatlar iş giyimi ile uyumlu değildir ve olumsuz bir etki yaratabilir.
Makyaj: İş hayatında makyaj önemlidir. Hiç mak-
İpek kravatlar şıklığınıza şıklık katar.Temalı, figürlü ve çok renkli kravatlar iş dünyası için uygun değildir. Resmiyet derecesini daha da yükseltmek için ya kendinden desenli ya da düz kravat seçilmelidir.
yaj yapmamak hasta veya depresif algılanma sebebi olabilir. Sade hafif bir makyaj bizi enerjik ve bakımlı gösterecektir. Göz makyajında göz rengimizden çok giysilerimizin rengi baz alınmalıdır. Giysiye uymayan tonlardaki makyaj imaj kırıcıdır.Makyaj, kusurları gidermek için yapılmamalıdır. Aksine, güzelliklerin vurgulanması için tercih edilmelidir. Kişiyi özünden uzaklaştıran bir makyaj, saygı uyandırarak etkilemek yerine kişinin saygınlığını zedelemektedir. Kalıcı makyaj yaz tatillerinde ve plajda kolaylık sağlamaktadır. Fakat yapay her şey saygınlığı yitirmemize sebep olur. Bu sebeple kalıcı makyajın da mümkün olduğunca doğal olmasına gayret edilmelidir.
Saçlar: Saçlarımız her zaman bakımlı olmalıdır. dikkat edilmesi gereken noktaları şu şekilde ifade edebiliriz:
Çalışan kadının gardrobundaki olmazsa olmazlar
Siyah, lacivert, gri tonlarda etek, pantolon ve ceketler ve takımlar gardırobumuzun olmazsa olmazlarıdır. Koyu renk kıyafetler iş hayatında ciddi bir hava oluşturmakla birlikte, içine giyilen frapan olmayan renklerde gömleklerle şıklığımız tamamlanmaktadır. Bilhassa iş toplantılarında daha maskülen görünmek için ceket içine gömlek giyilmelidir. Gömlek seçimlerinde terletmeyen, pamuklu ya da ipek ve şeffaf olmayan, içi göstermeyen gömlekler tercih edilmelidir. Krem, fildişi gömlek gardırobun vazgeçilmezidir. Siyah takım içine beyaz gömlek yerine fildişi veya krem rengi gömleklerin giyilmesi bizi daha dinamik gösterecektir. Siyah-beyaz gibi zıt kontratstan müm-
İş yerinde imaj kıran giysiler Derin dekolte elbiseler ve bluzlar Dövmeleri ortaya çıkaran giysiler Kısa kollu, desenli, yazılı, pullu-payetli t-shirtler Bermuda şortlar, kısa paçalı pantolonlar, taytlar Kısa kollu gömleklerle takılan kravatlar Çok renkli kravatlar Açık burunlu ayakkabılar Converse tarzı spor ayakkabılar Abartılı takılar ve aksesuarlar
İş hayatında düz fönlü saçlar ya da toplu saçlar etkilidir. Saçlar fönlü değilse toplanmalıdır. Kuruyan saçlara bakım yapılmalı, dip boyası gelmiş saçların boyası ihmal edilmemelidir.
İş yemekleri: Akşam düzenlenen iş yemeklerinde
genellikle siyah renk ve elbise tercih edilmelidir. Elbisenin etek boyu önemlidir. Etek ve elbise ne mini ne de maksi boy olmalıdır. Dizin hemen altında biten elbiseler tercih edilmelidir. Dikkat edilmesi gereken başka bir konu da dekoltedir. Akşam iş yemeklerinde dekoltenin ciddiyetle bağdaşmadığını unutmayalım. Dekolte ciddiyete gölge düşürür. Akşam yemeğinde ayakkabımız biraz yüksek topuklu olabilir ancak yine açık burunlu olmamasına özen gösterilmelidir.
Erkek giyimde takım elbise gücü temsil eder
Erkek gardırobunun olmazsa olmazı ise siyah, antrasit, koyu gri, lacivert takımlarla blazer ceketlerdir. Erkek giyimde takım elbise gücü temsil etmektedir.
Kravat: Kravat seçimi bir erkeğin ruh halini söyler.
Aksesuar: Süveter ve yelekler de erkeklerin günlük iş hayatında kullanabileceği giysilerdir. Özellikle kilolu beyler için tavsiye edilebilir. En prestijli aksesuarlardan biri de hiç kuşkusuz kol düğmesidir. Erkekler iş dünyasında kol düğmeleri, saat ve nikâh yüzüğü haricinde aksesuar kullanmamalıdır. Ayakkabı: Ayakkabıların sivri burun olmamasına özen gösterilmelidir. Çok sivri burunlu ayakkabı, eğitim ve görgü eksikliği olarak algılanır. Koyu renk ayakkabılar tercih edilmelidir. Rugan ayakkabı erkeğin gece ayakkabısıdır. Dolayısıyla gündüz iş elbiseleri ile giyilmemelidir. Çorap: Erkek giyiminde koyu renk kıyafetin altına beyaz, bej veya açık tonlarda çorap giyilmemelidir. Çorap ayakkabıyla uyumlu siyah, lacivert veya kahverengi olmalıdır. Ütüsüz kıyafetlerin saygı uyandırmayacağı unutmamalıdır. Bilhassa pantolonun ütü çizgisi olmalıdır. İş yemekleri: Akşam iş yemeklerinde ise mutlaka siyah takım elbise tercih edilmelidir. Gece kıyafetlerinin içine çizgili gömlek yerine düz beyaz gömlek giyilmelidir. Ceket cebinde küçük bir ipek mendil kullanılabilir. Üçgen mendil kokteyl ve ziyafetlerde kullanılır. Dikdörtgen kullanımı daha spordur ve günlük hayatta giyimine özen gösteren beyler tarafından kullanılabilir. Kravat resmi iş yemeklerinin olmazsa olmazıdır.Ancak ilerleyen saatlerde kravatın cebe konması görgü kurallarına uymaz.Ayrıca gömleğin yaka düğmesi açılarak kravat kullanılması uygun değildir.
79
Ebru Sanatı gücünü doğadan alıyor
Minik bahçelerin son modası; Terrarium (Teraryum)
İki sene önce UNESCO Ebru’yu kültürel miras listesine ekledi ve bir Türk sanatı olarak kabul etti. Artık yaptığımız çalışmalar, dünya gündeminde daha fazla yer almaya başladı.
K
İ
SMOB Fuarı trend alanında yer alan Ebru standı da Sektör Artı Dergisi olarak ilgimizi çeken alanlardan birisi oldu. Sanatçı Kubilay Eralp Dinçer, Ebru sanatının gelişimini ve inceliklerini bizimle paylaştı. Dinçer şunları dile getirdi; “Ebru 800 yıldan bu yana Türkler tarafından yapılıyor. İlk örneklerinin Orta Asya’da görüldüğü ardından İpek Yolu’yla Anadolu’ya geldiği biliniyor. Burada kullandığımız malzemelerin tamamı doğal malzemeler. Örneğin boyaları hazırlamak için renkli taş, kaya ve toprakları kullanıyoruz. İki mermer arasında topladıklarımızı eziyoruz. Daha sonra Sığır Ödü ile yaklaşık bir iki ay boyunca terbiye ediyoruz. Sonra sıvının durumuna göre boya içerisine öd ekleyip son halini veriyoruz. Çeşitli geleneksel motifler yapmaya hazır hale geliyor. Tamamen doğal malzemeler kullanıyoruz. Klasik Türk İslam sanatının temelinde doğadaki her şeyi sembolize etmek yatar. Örneğin bir karanfil yaptığınızda doğadakinin aynısını yapıyorsanız bu bir ebru çalışması olmuyor. Üçüncü boyuta kaçmadan perspektif oluşturmadan doğadaki varlıkların stilize edilmesi gerekiyor. Biz ülkemizin dışında da çalışmalar yapıyoruz. Örneğin geçen ay Prag’da Dünya Ebru Günü vardı. Orada çalışmalarımızı sergiledik. Bütün dünyadaki ebruculardan 300’e yakın eser geldi. Otak çalışma yapma fırsatımız oldu. Bu yollarla sanatımızı tanıtmaya, işimize değer katmaya devam ediyoruz.” Röportajın devamını Sektör Artı TV kanalından izleyebilirsiniz....
Bu haberin videosu için www.sektorarti.com sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
80
elimenin kendisi yeterince anlatıyor aslında. “terra” Latince’de toprak demek. “arium” ise “aquarium”, yani bildiğimiz akvaryum’dan geliyor. Yani “terrarium”; toprak akvaryum. Son dönemde oldukça moda olan mini bahçe akımına yeni bir bakış gibi görünse de geçmişi 1830’lu yıllara dayanıyor. İlk teraryum örnekleri 1800’lerde Londra’da yaşayan bir botanik meraklısı Dr. Nathaniel Ward tarafından yapılmış. Londra havasının ışığı, ısısı, nemi, tozu Ward’ın bitkilerinin hayatta kalmasına pek olanak tanımıyormuş. Ward tesadüfen kavanoz dibinde kalan toprakların gereken ortama kavuşup üzerinde bitkiler filizlendiğini görmüş. Bu tesadüften yola çıkarak kavanozlar içinde mikro ekosistemler, mikro iklimler, minik minik dünyalar oluşturmaya başlamış. Teraryum böylece bir bitki yetiştirme yöntemi olarak ortaya çıkmış. Teraryum aslında dünyadaki bazı ekosistemleri taklit ediyor. Özellikle de tropik veya egzotik ekosistemleri. Nasıl ki dünyanın bu gibi özellikler taşıyan bölgelerinde yağmurlar yağıyor, hızla buharlaşıyor, tekrar yağıyor ve bu döngü tekrarlanıp duruyorsa; işte teraryumlarda da benzer prensipler için uygun ortam ve koşullar sağlanmaya çalışılıyor. Teraryumlara bu açıdan yaklaşıldığında, kendileri sadece bir dekorasyon objesi olmaktan çıkıp yağmuruyla, nemiyle, çakılıyla, toprağıyla ve tabi ki bu ekosisteme özgü bitki örtüsüyle (hatta bazen kaplumbağa, iguana gibi hayvanlarıyla da) minik dünyalar olarak kabul edilebiliyor. Türkiye’de de hayli meraklısı olan bu konu ile ilgili çalışmalar yapan Senem Nur Cebe ile kısa bir röportaj gerçekleştirdik. Röportaj anında bir teraryum yapan Cebe, aynı zamanda detayları da bizimle paylaştı. Röportaj Sektör Artı TV’de meraklılarını bekliyor...
Bu haberin videosu için www.sektorarti.com sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
10 adımda kar manzarası çekmenin ipuçları! Tüm Türkiye’deki yoğun kar yağışı fotoğraf meraklılarını sokağa çıkardı. Canon, kar manzarasını fotoğraflamak için gereken en önemli ipuçlarını bir araya getirdi. Buğulanmayı önlemeden beyaz ayarına, derinlikten pili verimli kullanmaya 10 adımda kar fotoğrafında harika sonuçlar almak mümkün! çekimlerinde şarjınızın daha uzun gitmesini sağlayacaktır. Uzun gezilerde mutlaka yedek batarya alın.
Tek lens seçmeli:
T
Mümkünse tek lens seçin ve onunla çekimlerinizi gerçekleştirin. Dışarıda kar ya da yağmur yağabileceğini düşünürseniz lens değiştirmek makinenizin sensörüne kar veya yağmur suyu kaçmasına sebep olabilir. Lens olarak mümkün oldukça en fazla odak uzaklığına sahip lensler kullanın. Canon fotoğraf makineleri için giriş seviyesinde, Canon EF-S 18-135mm f/3.5-5.6 IS STM, Canon EF-S 18-200mm f/3.5-5.6 IS, daha üst gövdelerde ise, Canon EF 24-105mm f/4L IS II USM, Canon EF 28-
300mm f/3.5-5.6L IS USM gibi lensler olacaktır.
Havaya uygun fotoğraf makinası:
Eğer fotoğraf makineniz Canon 80D, Canon 7D Mark II, Canon 5D Mark IV gibi bir gövde ise kötü hava koşullarında hiçbir problem yaşamazsınız.
Çanta ve bezi unutmayın:
Bunların dışında bir diğer önemli konu ise temizlik ve koruma. Bunun için yağmurluklu bir fotoğraf makinesi çantası ve bir adet lens temizleme bezi olmazsa olmazlardır.
Buğulanmayı silmeyin!:
Soğuk havada fotoğraf çektikten sonra, ısınmak ve dinlenmek için bir yere girdiğiniz zaman fotoğraf makinenizde ısınmaya başlayacaktır, bu durumda lensin ön camında ve vizörde buğulanmalar olacaktır. Burada buğulanmaya kesinlikle müdahale etmemeniz gerekiyor. Bırakın fotoğraf makinesi ortam ısısına alışsın ve buğu kendiliğinden yok olsun. Aksi takdirde lensinizi sildiğiniz şekilde bir iz kalacaktır.
Önce rota oluşturun:
Makinemiz ve biz fotoğraf çekmeye hazırız, ama nereye gideceğiz? İşte en önemli sorulardan biri bu. Malum kış vakti hava erken kararıyor, hava soğuk üşüyoruz. Bu yüzden yola çıkmadan önce mutlaka ama mutlaka rotanızı kafanızda oluşturun. Bu sayede aynı gün içerisinde maksimum lokasyonda fotoğraf çekmenizi sağlayacak
üm Türkiye’de yaşanan yoğun kar yağışıyla fotoğraf meraklıları kendini sokaklara attı. Özellikle İstanbul’da sadece yılda birkaç kez kar manzarası çekme imkanı bulan fotoğrafseverler eşsiz bir fırsat yakaladı. Canon ise karda en iyi fotoğrafı bulmanın ipuçlarını sıraladı. Canon Ürün Uzmanı Mert Gündoğdu’nun EOS 5D Mark IV ile çektiği fotoğraflar ve önerileri şöyle:
Pilleri sıcak cepte tutun:
Fotoğraf makinenizin pillerini tam olarak doldurun. Soğuk hava da pilleriniz normal zamana oranla daha hızlı tükenecektir, bu yüzden yarım dolu pille dışarı çıkarsanız çekiminiz yarım kalabilir. Aynı zamanda pillerinizi makinenin içinde tutmaktansa sıcak ceplerinizde muhafaza etmeniz kar
81
en önemli ip ucu diyebilirim.Evden çıkmadan, mutlaka kullanacağınız toplu taşımalar hakkında internet sitesine girip iptal durumlarını öğrenin. Aklınıza fotoğraf çekecek rota gelmiyorsa, Google’a basit bir şekilde bulunduğunuz şehrin yanına kar fotoğrafları diye aratırsanız illa ki bir çok fotoğraf karşınıza gelecektir. Örnek: “İstanbul kar fotoğrafları”
+ 1 pozlama yapın:
Fotoğraf makinelerinin sensörleriçektiğimiz kadrajları siyah beyaz olarak görürler. Sensörler, doğrulttuğunuz objeyi her zaman %18 gri tonuna çevirerek doğru pozlamayı yaptığını düşünür. Bunun önüne geçmek için kar çekimleri yaparken pozlamanızı her zaman +1 olarak ayarlamanızı öneririz. Böylelikle fotoğraflarınızdaki beyaz tonu olması gerektiği gibi çıkacaktır.
RAW formatında kaydedin:
Her zaman ama her zaman RAW formatta fotoğraf çekmenizi öneririz. Bu format fotoğrafların ham olarak kaydedilmesini sağlayacaktır. JPEG format eğer 5mb yer kaplıyorsa RAW format 25mb yer kaplayacaktır ama bir o kadar da veriyi içinde saklayacaktır.
Beyaz Ayarı kritik:
Tabii bir önemli diğer konu ise Beyaz Ayarı. Malum kar fotoğrafında beyaz ayarının doğru olması gerekiyor. Çekim yaparken yanlış bir ayar yaptıysanız ve bunu evde fark ettiyseniz, RAW formatta herhangi bir sıkıntı yaşamazsınız fakat JPEG formatta ne yazık ki doğru renge ulaşmak sizleri yoracaktır.
Derinlik için bunlara dikkat:
Genellikle fotoğraf makinemizi AV Modu’nda yan diyafram öncelikli modda
82
kullanırız. Diyafram öncelik modu kullanıldığı için ise alan derinliğine istediğimiz gibi hükmedebiliriz. Açık diyafram değerleri (f/1.4, f/1.8 vs) kullanırsanız ön taraf net arka taraf bulanık fotoğraflar, daha kısık
değerleri (f/8, f/9) kullanırsanız ise fotoğrafın bütün alanları net olacaktır. Buradaki matematiği düşünerek siz de nasıl çekimler yapmak istiyorsanız diyafram ayarlarınızı ona göre değiştirebilirsiniz.
83