title.
AYLIK YAŞAM DERGİSİ SAYI 4 • NİSAN 2011 www.titlemag.com
title.
Aren Arda Kaya, aren@titlemag.com Ayşe Naz Baykal, aysenaz@titlemag.com Cansu Onomay, cansu@titlemag.com Emre Sağlam, emre@titlemag.com Özgü Öztuna, ozgu@titlemag.com Yağmur Çenberli, yagmur@titlemag.com Katkıda Bulunanlar Ufuk Doğan Yaprak Kırdök Kapak Yuşa Yalçıntaş http://yusayalcintas.wordpress.com
title. Aylık Yaşam Dergisi Dergimizde yayınlanan yazı ve fotoğraflardan izinsiz, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz. Öneri ve şikayetleriniz için title@titlemag.com adresine mail gönderebilirsiniz.
mini mini birler, çalışkan ikiler... title. ekibi olarak dergi işine gittikçe ısınmaya başladık. Dördüncü sayının da çıkmasıyla birlikte daha sağlam ve ciddi adımlar atmak için harekete geçeceğiz. İlk adım title.’ın herkes tarafından bilinmesini sağlamak için atılacak. Bunun için de fikir üretmeye ve bunları hayata geçirmek için zaman kollamaya başladık bile. Devamında gelecek olan adımlar da sürpriz olsun. Dergi işine ısınmaya başladığımızı söylemiştim. Bunun getirdiği rahatlamayla beraber bölümler üzerinde düzenlemeler yapmaya karar verdik. Mayıs ayında bu düzenlemeleri hayata geçirip çizgimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Şimdi sizleri title. Nisan sayısıyla baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar. Aren Arda Kaya aren@titlemag.com Teşekkür: Bu ay kapak için bizlerle çalışmasını paylaşan Yuşa Yalçıntaş’a teşekkürler.
İÇİNDEKİLER NİSAN 2011, SAYI 4
08
22
46
KÜLTÜR SANAT ***
SİNEMA ***
MODA ***
20. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı Karışık Sözler Şehvet’in Tadı Ateşin Düştüğü Yer
Blue Valentine Çığlık 4 Kız ve Kurt Hızlı ve Öfkeli 5 Littlerock Elizabeth Taylor Otuz Yılın “Emek”i Nerede? 30. İstanbul Film Festivali Seçkisi Ayın Filmleri
Kısa Haberler Öne Çıkan Trendler Yohji Yamamoto
60
72
76
MÜZİK ***
TEKNOLOJİ ***
GEZİ ***
Joan As Policewoman Moon Duo The Raveonettes Lykke Li Burial & Four Tet & Thom Yorke The Strokes Ayın Etkinlikleri
Fizy Tekrar Yayında Google’dan Tablet Atağı Araçta Kapanan Telefon Google +1 .xxx Firefox 4’ün Başarısı
Düşük Bütçe İle Avrupa’da Tatil Nasıl Planlanır
KÜLTÜR SANAT ÖZGÜ ÖZTUNA
Sergi 20. Yüzyılın 20 Modern Sanatçısı 11 Mart 2011 - 19 Haziran 2011 santralistanbul Eski Silahtarağa Elektrik Santralı Kazım Karabekir Cad. No: 2 Eyüp / İstanbul Ziyaret Saatleri Salı - Cuma: 10.00 - 18.00 Cumartesi - Pazar: 10.00 - 20.00
20. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı Santralistanbul, bünyesinde, eski makine dairelerinin korunarak dönüştürülmesiyle oluşturulan, Türkiye’nin ilk endüstriyel arkeoloji müzesi olan Enerji Müzesi, 2007’den bu yana 10’un üzerinde ulusal ve uluslar arası sergiye ve çeşitli kültürel etkinliklere ev sahipliği yapmış “ Ana Galeri” binası, özel bir izleme tekniği ile kurgulanmış olan Krek tiyatrosu ve sergi alanlarını içeren Galeri 1 binası, yeme- içme ve eğlence mekanları Tamirane ve Otto Santral yer alıyor. Zemin katı ile birlikte 5 katı bulunan, toplamda 3500 metrekarelik bir sergileme alanına sahip olan santralistanbul Ana Galeri binası “ 20. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı” başlıklı sergiye ev sahipliği yapıyor şimdilerde. 4 kata yayılmış olan sergide, modern Türk resim sanatının önde gelen 20 sanatçısının toplamda 430 yapıtı yer alıyor. Doğum tarihlerine göre sıralanacak olursa bu sanatçılar: Fahrelnisa Zeid, Fikret Mualla, Hakkı Anlı, Abidin Dino, Ferruh Başağa, Selim Turan, Avni Arbaş, Nejad Devrim, İlhan Koman, Mübin Orhon, Adnan Çoker, Burhan titlemag.com
title.
NİSAN 2011
9
Doğançay, Ömer Uluç, Albert Bitran, Yüksel Arslan, Mehmet Güleryüz, Komet, Alaettin Aksoy, Ergin İnan, Koray Ariş. Türk sanat tarihi açısından 20. yüzyılın ayrı bir önemi var aslında. Çünkü 20. yüzyıl Türk resim, heykel sanatının adeta patlama yaptığı bir yüzyıl. Elbette bunda modernleşen Türkiye’nin resim-heykel sanatına çelme takma alışkanlığını bırakması da etkili oldu. Ama yine de sanatçılara baktığımızda çoğunun mutlaka yurt dışında yaşamışlığı olduğunu, hatta eserlerinin önemli bir bölümünü yurt dışında, özellikle Avrupa’da
10
NİSAN 2011
title.
yapmayı seçtiğini görüyoruz. Bu önemli ayrıntıyla birlikte beliren diğer bir gerçeklikse, bu 4 kata yayılmış, Türk sanatçıların elnden çıkan eserlerin son derece güçlü ve yoğun ifade gücüne sahip olduklarıydı. 20. Yüzyılın 20 Türk Sanatçısı sergisinden çıkarken bir kere daha sanatın ifade gücüne hayran kalmamak elde değildi. Daha özeldeyse çizimin, resimin gücüne bir kere daha saygı duydum. Bazen konuşmak yerine çizmek ya da resmetmek bilinçle bilinç altı arasındaki o bilinemez boşluğu adeta kusursuzca doldurabiliyor. •
titlemag.com
Sergi Karışık Sözler 23 Mart 2011 - 16 Nisan 2011 Arte İstanbul Kumbaracı Yokuşu Tercüman Çıkmazı No:16/1 Kat:2 Beyoğlu / İstanbul Ziyaret Saatleri Pazartesi - Cumartesi 10.00 - 18.00
Karışık Sözler Türkiye’nin ilk ve tek heykel galerisi Arte İstanbul Sanat Galerisi, heykel sanatının değerli ismi Tuğrul Selçuk’u Karışık Sözler Sergisi ile ağırlıyor. Sergideki her heykelin dili karışık ve birbiriyle iç içe geçmiş gizli bir ifade barındırsa da, ana başlığın dişilik ve farklı tasvirleri olduğunu görmek mümkün. En azından sanatçının, heykelleri beden diliyle konuştururken kadın figürler üzerinden gitmesi ve dişilik metaforları kullanmaktan geri durmaması bu durumun bir ispatı niteliğinde. Sergi’deki heykellerin isimlerine baktığımızda Tuğrul Selçuk’un dişilik üzerinden hayatı tasvir ettiği izlenimini edinmek mümkün. Elbette her heykelin beden dilinin farklı farklı okumaları yapılabilir. Aya Giden kadınlar, Beyoğlu Bakireleri, Hayat Ağaçları ve Tohum dörtlüsünü birlikte düşündüğümüzde; kadın, kadınlık ve hayattaki rolü üzerine bir kompozisyon yakalıyorsunuz. Hayat ağaçları, kadının doğurganlığını; Tohum, yaşamın devamlılığında kadının rolünü; Beyoğlu Bakireleriyse (çok cinsiyetçi bulduğum bir söylem olmakla birlik12
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
te) kadınlığın en saf, çekirdek halini betimliyor. Aya Giden Kadınlar, Beyoğlu Bakireleri, Hayat Ağaçları ve Tohum adlı dört bölümden oluşan Heykel Sergisi, 23 Mart - 16 Nisan tarihleri arasından Arte İstanbul Sanat Galerisi’nde görülebilir. Tuğrul Selçuk 1954’de Tokat’ta doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun oldu. Aldığı ödüllerse; TMMOB Sorunlarımız Yarışması Başarı Ödülü, 3. Günümüz Sanatçıları, İstanbul Açık Hava Sergisi, Başarı Ödülü, 4. Günümüz Sanatçıları, İstanbul Açık Hava Sergisi, Başarı Ödülü, Abdi İpekçi Dostluk ve Barış Ödülleri, Seramik Mansiyon. •
Sergi Şehvet’in Tadı 7 Mart 2011 - 26 Nisan 2011 Piramid Sanat Feridiye Cad 23- 25 Taksim / İstanbul
Şehvet’in Tadı Türk Çağdaş sanatının önemli isimlerinden; “ Şükran Moral, Bedri Baykam, Taner Ceylan, Barış Cihanoğlu, Bahri Genç, DenizGökduman, Mustafa Karyağdı, Temur Köran, Burhan Kum ve İlke Kutlay “ Şehvet’in Tadı” isimli sergi ile bir araya geldi. Sergi, şehvet, iffet, namus, tahrik gibi kavramların iç içe gemişliği üzerinden ahlaki ön kabulleri ve ezbere söylenmiş bir takım sabitlikleri yerinden oynatıyor. “Şehvet’in Tadı”aslında bir bakıma sistemi kışkırtıyor ve yaramaz çocuk rolünü överken, “uslu” olmanın tutulamayacak bir söz olduğunu söylüyor. Sanatın şehvete bakışı ve onu bu kadar çekici bulması belki de şehvetin son derece belirsiz ve kontrol edilemez oluşundan geliyor. Bununla ilgili şöyle diyor Pemra Oğuz: “Ne hissetmediğimden emin olduğumdan beri, ne hissettiğinin bir önemi yok artık. Sihirli değneğin beni bir kadın yaptı ama bir ahmak asla! Şimdi ‘Uslu orospular’ yetiştir kerhane yokuşlarında. O sütümden çıkardığın ak kaşığınla! Senin hüküm14
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
darlığın medeniyetimi terk ettiğinden beri ne hissettiğinin bir önemi yok artık.” Şehveti kontrol etmenin neredeyse imkansız oluşu, onun adeta doğa iktidarının en derin noktalarından iliklerimize işlediğinin bir habercisi olabilir mi? Tahrik ve şehvet, iki yapışık ikiz gibi sanki. Birine saldırdığında diğerinin de canını yakıyorsun. Şehvetin ikizi tahrik için, Emre Yılmaz şöyle diyor: “Tahrik reddedildikçe daha çok üstümüze varan bir beladır. Elde edilince de bütün büyüsü bozulan bir zilli.” Bedri Baykam ise “Şehvet’in Tadı”nı şöyle tanımlıyor: “O ünlü Günah Elmasını nasıl da ısırmıştı Adem! Belki Havva’nın kendisinde uyandırdığı aşk veya şehvet duygularının ağır basmasıyla, o ilk “günahı” işlemişti. Belki “şehvetin tadı” ilk o elmada başka bir tada erişmişti.... Şehvet... Seks adrelaninin namusla, aşkla, yüzükle korunmamış hali. Yani mesela seksin erotizm filtresin-
16
NİSAN 2011
title.
den geçmemiş pornografiyle bile flört edebilen hali..... Şehvet’in şeytani tadını boya erişmek istediğinde, zengin kapasitesinin ucunda gezinmelidir. Nasıl Andre Breton bize en olağan nesnelerin “ gerçeküstü” görünmeye başlayabileceklerini hatırlatıyorsa, en masum görünen “an”da dayanılmaz veya öldürücü bir cazibeye bürünebilir.... Şehvet’in tadı, hem şekerli, hem acı... Hem akışkan, hem pütürlü, hem yasaklı elma, hem de Tanrı’nın buyruğudur.” “Şehvet’in Tadı” sergisi bir bakıma insanın, bir takım ahlaki kalıplarla, ezber metinlerle kendisine nasıl da yabancılaştığını gözler önüne seriyor. Bunu yaparken de en derin yaralardan birini deşiyor: Cinselliği. Sergi, Piramid Sanat Galeri’sinde 26 Nisan’a kadar gezilebilir. •
titlemag.com
Sergi Ateşin Düştüğü Yer 10 Mart 2011 - 22 Nisan Depo Tütün Deposu Lüleci Hendek Caddesi No.12 Tophane / İstanbul Ziyaret Saatleri Salı - Pazar: 11.00 - 19.00
Ateşin Düştüğü Yer Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın 20. kuruluş yıldönümü dolayısıyla ve ‘Sürmekte Olan Toplumsal Travmayla Baş Etme Projesi’ kapsamında Depo’da geniş katılımlı bir etkinlikler dizisi düzenleniyor. Ateşin Düştüğü Yer, insan hakları ihlalleri konusunda toplumsal belleği canlı tutmayı ve hakikatle yüzleşme sürecine katkıda bulunmayı amaçlıyor. Gönüllülük esasında düzenlenen bu etkinlikler dizisi kapsamında bir sergi yer alacak, konu etrafında seminerler düzenlenecek, belgesel film gösterimi gerçekleştirilecek ve bir katalog yayınlanacak. Serginin önemi, Türkiye’de 80 sonrası insan haklarının gidişatını resmetme niteliği taşımasından ileri geliyor. Özellikle 80’lerin ortasından itibaren gittikçe artan toplumsal eşitsizliğe karşı hareketlerin bastırılması, farklı kimlik ve kültürlerin reddi, gözaltında kayıplar, faili meçhuller... gibi artık her toplumsal katmanın gerçekliğini bildiği ve kabul ettiği olgulara dikkat çekiyor sergilenen işler. 18
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
Bir diğer önemli noktaysa, sergiye katılan sanatçı profilinin geniş tutulmuş olması. Katılan sanatçılar ve yapıtlar sadece plastik sanatlar alanının tanınmış isimleriyle sınırlı kalmamış. Karikatür sanatçılarının çizimleri, katalog yazıları için toplanmış muhalif yazarlar ile sergi gerçek anlamda geçtiğimiz dönemi gözlerimizde canlandıracak bir harita niteliğine bürünmüş.
cancı, Tanıl Bora, Necmiye Alpay, Şebnem İşigüzel, Emre Zeytinoğlu... Sergiye katkı veren sanatçılardan bazılarıysa, “ Ahmet Öğüt, Ali Bozan, Berat Işık, Arzu Başaran, Burak Arıkan, Emre Zeytinoğlu, Fatih Tan, Erdağ Aksel, Herald Naegeli, Murat Morova, Nancy Atakan, Yeşim Ağaoğlu, Taner Güven... •
9 Mart 2011’de saat 18.30’da açılan sergi, 22 Nisan 2011 tarihine kadar izlenebilir. Çalışmada yer alan katalog yazarlarından bazılarıysa şöyle: Yıldırım Türker, Şebnem Korur Fin-
20
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
SİNEMA EMRE SAĞLAM
Blue Valentine Bu filmi izlemeden önce kişilere kesinlikle maksimum hassasiyet testi uygulanarak insanların sağlıklarının tehlikeye atılmaması yönünde uyarılar yapılmalı ve kesici aletler, uyku hapları, sicim ipler gibi intihara yol açabilecek varyasyona sahip materyallerin ortalıktan kaldırılması şiddetle tavsiye edilir. Öyle ki duygusal bir birliktelik yaşayan çiftlerin ilişkilerini sorgulatacak olmayanların da umutlarını yerle bir ederek önyargılardan gökdelen inşa ettirebilecek türden bir yapım bizleri bekliyor.
Yürümeyeceği geçmişte aşikar olan bir evliliğin inanç üzerine kurulmasının ileride yarattığı hayal kırıklığı üzerine insanı oldukça etkileyen bir yapım. Vizyon tarihi Nisan olarak duyurulup hala netlik kazanmasa da illegal yollardan da ulaşmak tavsiye etmediğimiz bir biçimde mümkün. Film içerisinde Ryan Gosling’in perspektifinden izliyoruz pek çok yaşanan olayı ancak bunları yaparken hem hayatı hem de birine aşık olma hissini derinlemesine sorguluyoruz. • Fragmanı izlemek için tıklayın.
Blue Valentine’dan bahsediyorum elbette. Geride bıraktığımız yıl içerisinde Sundance film festivalinde görücüye çıkan film şu ana dek yapılmış Amerikan bağımsız sineması içerisindeki en temiz örneklerden biri. Filmin flashback’lerinin bile gerçekçi olması adına çekimlerinin on iki yıl sürmüş olması bile izlemek için yeterince iyi bir neden. Ryan Gosling ve Dawson’s Creek’ten hatırlayacağınız Michelle Williams’ın başrollerini paylaştığı bu film bir evliliğin sorunlarına derinlemesine iniyor.
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
23
Çığlık 4 Wes Craven’in ben neredeyse 5 yaşındayken korku sinemasına armağan ettiği ve ardından pek çok komedi serisine kaynak niteliği taşıyan Scream serisinin 4. filmi 15 Nisan tarihi ile salonlarda olacak. Film de geçmişine sadık kalan filmlerden biri üstelik. Bıraktığı yerden tam on yıl sonrasını konu alıyor.
başlangıcı demecini verdi. Bu durum seri katil korkusunu sevenleri mutlu edebilir. Bakalım yeni Çığlık filmi bizlere eski ana akım korkusunu hatırlatır nitelikte olabilecek mi hep beraber göreceğiz. 103 dakika süren bu yeni maceranın başrollerinde; Neve Campbell, David Arquette ve Courteney Cox yer alıyor.
Serinin yeni filminde geride bıraktığımız filmlerin başrol oyuncuları olan şerif Dawey, bulvar gazetesi eski muhabiri Gale ve Gale’den etkilenerek hayatına yazarlık mesleği ile devam eden Sidney’i kitsch maskesiyle korku ikonu haline gelen hayalet karakter tarafından hedef alındıklarına bir kez daha tanık oluyoruz. Kişisel gelişim kitabı yazarak kendini de kitabın okurlarının yapacağı gibi geliştirmeye çalışan Sidney, kitabının tanıtımı için Woodsboro’ya geri döner ancak döndüğü zaman aralığı ilk cinayetin yıldönümüne tekabül eder.
İlk okul dönemlerimde evdekilerden gizlice seyrettiğim ve sonrasında uyuyamadığım gecelerin özlemiyle yananlardansanız siz de bu filmi herkesten önce İstanbul Film Festivali’nde 14 Nisan’da Atlas Sineması’nda saat 24:00’da izleme olanağına sahipsiniz. Umuyorumki ilk filmde hantallığıyla koşamayan Neve Campbell bakalım milenyumun hediyesi olan çağımızın disiplini pilates ile kendisine iyi bir kondisyon sahibi olmuştur. • Fragmanı izlemek için tıklayın.
Bu olayların ışığında Sidney’i yine ve en yeni şekliyle korku dolu anlar beklemektedir. Wes Craven Çığlık dört için bu yepyeni bir üçlemenin 24
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
Kız ve Kurt Twilight serisinin ardından insanların Vampire susaması oldukça popüler bir hal aldı. Sinema dünyası da elbette bu duruma duygusal yaklaşıp nakte çevirme konusunu iyi biliyor. Red Riding Hood (Kız ve Kurt)’ta bizlere 1 Nisan şakası yapmaya hazırlanan filmler arasındaki yerini alacak. İlk Twilight filminin yönetmeni olan Catherine Hardwicke ikinci ve üçüncü filmi çekememenin verdiği üzüntüyle kendisine yeni bir vampir dünyası yaratarak girdabın içerisinde yer edinmeye çalışmış belli ki. Valerie adındaki ana karakterimizi ailesi zengin olduğu için Henry ile evlendirmek ister. Başta bir anadolu başlık parası hikayesi gibi kafalarınızda canlandıysa da bu biraz daha oryantalizmden ve güneyden uzak. Valerie2nin bir sevdalısı vardır ve ismi Peter’dır. Valeria bütün film boyunca Peter ile kaçma planları yapar. Heidi ve Kırmızı Başlıklı Kız bu şekilde kombinlenerek ortaya avangard bir Twilight versiyonu çıkar.
olayı aydınlatması için bir din adamı çağırılarak Pederin kudretini onun eteğinin altında arayan modern Amerikalıların çözüm arayışlarının ne denli modern olabileceğine tanıklık ederiz. Peder Solomon da elbette karizmasından ödün vermeyerek olaya ışık tutmak için gelir ancak bu sırada aşıklar için zaman daralmaktadır. Senaryodaki bağnazlık beni yazarken bile zorladı ancak keh keh diye gülmek adına izlemek isteyenlerin sevebileceği türden bir film olmuş. Filmin oyuncuları arasında; Amanda Seyfried, Shiloh Fernandez, Billy Burke yer alıyor. Filmin görüntü kalitesi adına söyleyebileceğim çok fazla şey yok ancak oyunculuklara geçersek şayet bu filmin ertesinde Amanda yepyeni reklam kampanyaları için ideal bir star olduğunun altını çizercesine lanse ediliyor. Ayın ilk gününde vizyona girecek ilk filmi için şaka gibi yorumu sığ kalmayacak söz veriyorum. • Fragmanı izlemek için tıklayın.
Kaçış planlarının yapıldığı esnada Valerie’nin kız kardeşi bir kurt adam tarafından öldürülür ve bu titlemag.com
title.
NİSAN 2011
25
Hızlı ve Öfkeli 5 Tokyo Drift’in ardından efsaneleşen kadrosuyla gözleri dolduran Fast Five (Hızlı ve Öfkeli 5) Nisan ayının son günü vizyon bulacak filmlerin arasında geliyor.Bu macerada eski polis Brian O’Conner (Paul Walker), kanunların karşı tarafındaki eski suçlu Dom Toretto (Vin Diesel) ile ortaklık yapıyor. Dwayne Johnson, en son büyük yarış için geri dönen sevilen isimler, Jordana Brewster, Chris “Ludacris” Bridges, Tyrese Gibson, Sung Kang, Gal Gadot, Matt Schulze, Tego Calderon ve Don Omar’a katılıyor. Yepyeni macerada yine ortalık birbirine karışıyor. Seksin, hızın, maddiyat tutkusunun ön planda olduğu “block busters” furyasının başında gelen filmlerinden Hızlı Ve Öfkeli serisinin yeni filminde yönetmen koltuğuna Justin Lin oturuyor. İyi adam kötü adam kavramını masaya yatırarak söylemi içerisinde üreten filmlerden biri olmasına karşın popüler kültürün beklenen homoerotizmi yüksek filmlerinden biri.
karşısına çıkıyor. Özellikle Nisan ayı içerisinde devam filmlerine sıkça rastlamak mümkün. Bununla birlikte hangilerinin sınıfta kalıp hangilerinin devam edeceklerini de box office sonuçlarında görmemiz oldukça olası. Gerçi bu durumu box office ile değerlendirmek tam da Fast Five mentalitesine uygun bir bakış açısı olabilir. Chris Morgan’ın senaryosu ile hayat verdiği Fast Five Vin Disel’in kafesini kırmasını sağlayarak ortalığı dağıtmasına zemin hazırlayan bir yapım olmuş. Nefeslerinizi hız mı keser yoksa sıkıntıdan bakalım ne kadar tutabiliyormuşum denemesi mi bilinmez ancak IAMX izlenmesi önemle tavsiye edilen bir yapımdır, bilginize. • Fragmanı izlemek için tıklayın.
Yeni film teknolojinin son nimetlerinden de faydalanıyor ve IAMX teknolojisi ile sevenlerinin 26
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
Littlerock 2006 yılında çekmiş olduğu Analog Days adlı ilk uzun metrajının ardından Amerikan bağımsız sinemasına hızlı giriş yapan Mike Ott’un yeni filmi Littlerock bizleri kasabaların sıkıntılı hallerine komik bir esprisini yapıyor. Japon öğrenci Atsuko ve erkek kardeşi ile Amerika’ya hayatlarında ilk kez tatile gelirler. Kaliforniye civarında gezerlerken arabaları bozulur. Klasik bir otostop hikayesi gibi başlayan film evrilir ve ikiliyi bir anda Littlerock adı verilen bir kasabanın içerisine yerleştirir. İşte tam bu noktada hikayemiz başlar ve Atsuko için duygularını farklı coğrafyalarda anlamlandırma ve önyargısında yetiştirdiği Amerika’yı tekrar sorgulama isteği uyanır. Gösteri kültürünün yarattığı suni durumu mental çelişkilerle destekleyerek kahkahayı patlattıran yönetmen esasında ağlanacak halimize metaforuna sürükler. Çünkü Atsuka bir süre sonra yaşadıklarının etkisiyle kafasındaki Amerika’nın gerçek Amerika olmadığının farkına varacaktır ve kendisine yepyeni bir yuva edindiğini anladığında başlamış olduğu tatili sadece ismen tatil olarak kalacaktır. titlemag.com
Atsuko karakterini canlandıran Atsuko Okatsuka’ya Cory Zacharia, Rintaro Sawamoto gibi isimler eşlik eder ve 83 dakikalık İngilizce gelişen bir macera oluşur. Amerikan bağımsızlarının giderek başarılarını arttıran filmlerle vizyonda belirmesi sanırım artık tek cephenin Hollywood olmadığını hatırlatacak kadar belirgin. 2010 yapımı olan film pek çok gençlik filmleri festivalinden bol ödülle dönmeyi başardı ki bunların arasında 2010 AFI İzleyici ödülü gibi prestijli ödüller de mevcut. İstanbul Film Festivali’nde de aynı tarihte gösterime girecek olan film için festivalde bilet bulamayanların üzülmemeleri gerektiğini de bu yolla hatırlatmış olalım. • Fragmanı izlemek için tıklayın.
title.
NİSAN 2011
27
• Elizabeth Taylor •
Sinema tarihinin menekşe gözlü güzeli Elizabeth Taylor’ı yakın zamanda kaybedişimizin ardından title. bu ay Marilyn Monroe’dan sonraki efsanenin hayatını masaya yatırıyor. 27 Şubat 1932’de Londra’nın Hampstead kentinde dünyaya gelen Elizabeth Taylor, 2. Dünya Savaşı’nın İngiltere’de yaşattığı huzursuzluğun etkisiyle gençlik yıllarını göç ettiği Amerika Birleşik Devletleri’nde geçirmiştir. Aile dostları 9 yaşındaki Liz’in güzelliğinin farkındaydılar ve bu güzel yüzün ekranlarda olmasının gerekliliği konusunda aileye baskı yaptılar. Aile dostlarının önerilerini dikkate alan aile Liz’i 9 yaşında kolundan tutarak Universal stüdyolarına getirdi.
On yaşına geldiğinde yıllar 1942’yi gösteriyordu ve küçük Liz için artık “oyun” zamanıydı. İlk filmi “There’s One Born Every Minute” filminin ardından henüz on yaşında olması gerekçesiyle Universal sözleşmeyi fes etti ve Liz Taylor tek projeliğine MGM stüdyolarına geçti. Yıllar 1944’ü gösterdiğinde ise, Elizabeth’in yıldızını parlatan proje geldi. 20th Century Fox tarafından finanse edilen, Clarence Brown’un filmi “National Velvet” filmiyle küçük Lisa, MGM’in “küçük yıldız oyuncusu” oldu. Mickey Rooney’yle birlikte rol aldığı bu çalışmada, Velvet Brown karakterini başarıyla canlandırdı. Yıllar birbirini kovalarken 22 yaşına geldiğinde James Dean ile başrollerini
30
paylaştığı Glant adlı film ile sinema tarihine ben de varım dedi.
ünlü şovmeni aynı zamanda şarkıcısı olduğunu da hatırlatalım.
Glant’ın çekimlerinin ardından James Dean o korkunç kazada hayatını kaybettiğinden filmini beyaz perdede göremedi. Hemen ardından ona ilk Oscar adaylığını getirecek olan filmi “Raintree Country”u çekecekti ve ardından oyunculuğumun yanı sıra fiziksel olarak da buradayım diyen filmi “Cat on a Hot Tin Roof” ile Oscar heykelciği için tekrar yarışacak ancak ikinci kez ödülü Susan Hayward’a kaptıracaktı. Daha sonra birbiri ardına gelen evlilikleri ile anılacak olan güzel yıldızın serüvenlerinden en ses getireni Edie Fisher ile olan evliliği olacaktı. Edie Fisher Amerikan televizyon tarihinin
Sinema kariyeri de bir yandan devam etmekte olan güzel oyuncu için artık erotizm daha çok ön planda olmaya başlamıştır ve erotik olanın politik olacağı gerçeğini hatırlayan Vatikan onu “Erotik Serseri” gibi toplum nezninde aşağılamaya iten bir ifade ile dışladı. Çok umrunda mı bilinmez ancak kariyerinde hızla yükselmeye devam eden Taylor 1966 yılında “Who’s Afraid of Virginia Wolf” filmiyle tekrardan zirveye oturdu. Zirvedeki durum uzun sürmedi ve yaşı ilerledikçe eski iddiasını sürdüremedi. Kendini hayır işlerine adayan Taylor, Jean Hersholt Hayırseverlik Ödülü’ne layık görüldü. Ertesi
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
yıl ise, AFI Hayat Boyu Başarı Ödülü’nün sahibi oldu. Oynadığı son sinema filmi 1994 yılında çevrilmiş olan The Flinstones oldu ve ardından bir adet televizyon filminde yer aldıysa da 1997 yılında geçirdiği beyin tümörü ameliyatı onu oldukça sasrtı. Ameliyat masasında beş dakika boyunca ölü kalan Taylor ameliyat ertesinde yapıtğı açıklamalarla gündeme oturdu. “Michael Todd’un (uçak kazasında kaybettiği 3. eşi) ruhuyla karşılaştım. Ben de onunla burada kalmak istediğimi söyledim, fakat o bana dünyaya geri dönmem gerektiğini ve daha vaktimin gelmediğini söyledi. Onun aşkı ve sevgisi beni tekrar yaşama döndürdü.” diyen Taylor hayata dönüş hikayesiyle herkesi şoka soktu. Elisabeth Taylor AIDS konusuna da dikkatleri çekti yakın arkadaşı Rock Hudson’un ölümünün hemen ardından Elisabeth Taylor AIDS Fonu’nu kurarak bu yönde çalışmalara başladı. 2002 yılında Marilyn Monroe’nun Diamonds Are Girls’ Best Friends’e itaf ettiği kitabı My Love Affair with Jewelry’i yayınladı. Ardından kendine ait mücevher dükkanını açtı ve bunun sonrasında kozmetiğe yöneldi.
32
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
Öyleki White Diamonds adlı parfümü 2007 yılında en çok satan beş parfüm arasında yer aldı. Parfümlerinin hasılatını eşcinsel derneklerine bağışlayan oyuncu sansasyonlu bir ölüm yaşamaması sebebiyle belki efsane olamayacak ancak vasiyetinde belirttiği gibi yakın arkadaşı Michael Jackson’ın mezarının yanında Forset Lawn Memorial Park’ta huzuru bulacaktır. •
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
33
Otuz Yılın “Emek”i Nerede? Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin otuzuncusu bu yıl 2-17 Nisan tarihleri arasında Atlas sineması başta olmak üzere; Fitaş Salon 1, Fitaş Salon 4, Beyoğlu, Nişantaşı CityLife, Rexx sinemalarında gerçekleştirilecek. Eskiden bir de EMEK Sinemamız var mı bilmem hatırlar mısınız diye başlayan cümleler kuruyorum ama... Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Demircan katıldığı bütün televizyon programlarında Emek Sinemasının açılacağı yönünde halkın tansiyonunu düşürecek haberler vermeye çalışsa da pratikten fayda sağlamak güçleşiyor. Bu yıl festivalde genel olarak 20 bölüm bulunsa da bunlardan bir çoğu 30. yılını kutlamaya hazırlanan bir festivalin coşkusuna yakışır kalmıyor. Yarışma filmleri arasında bu yıl açılan yepyeni bir kategori dikkatleri çekiyor; Sinemada İnsan Hakları adı verilen bu bölümde yarışacak filmler gerçekten de birbirinden iddialı. 200’e yakın filmin gösterileceği festival otuzuncu yılını festival tavşanları ile birlikte sosyal mecra üzerinden kutluyor ve aklınıza gelenleri www.filmgibi30yil.com adresinden düşüncelerinizi paylaşmaya davet ediyor. Sinemada onur ödülleri bu yıl Zeki Alasya - Metin
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
35
Akpınar ikilisine veriliyor ve beraber oynadıkları son film olan Güle Güle festival kapsamında bir kez daha gösteriliyor. Bütün bunların yanı sıra gişelerde tarifi imkansız kuyruklar ve bu kuyruklara boyun eğmek istemeyenleri faiş hizmet bedelleri beklerken insanlardan böyle etkinliklere neden az ilgi gösterdiklerini sormak sanırım düz mantık yoksunluğundan öteye geçememek olsa gerek. Festivalin en heyecan verici etkinliklerinden biri Claire Denis ve Tindersticks buluşması. Ünü dünya sınırlarını aşmış Tindersticks ile Claire De-
nis 11 Nisan gecesi aynı sahneyi paylaşacaklar. Festivalin bir kötü yanı da festivalde gösterilecek filmlerin vizyon tarihinin ülkemiz için çok yakın olması. İzleyici kitlesini ne yönde etkiler bilinmez ancak vizyon filmlerinin promosyonları böyle konularda festivalleri zora sokabilir. Bütün bunların dışında alışveriş merkezlerinin boğuculuğuna kendimizi çok kaptırmadan sineması ile övünen her ülkeye yakışır festival saraylarının olduğunu unutmadan kendi “emek”lerimizle Emek’te film izlemek dileğiyle. Film gibi otuz yıllara... •
30. İstanbul Film Festivali Seçkisi
Massillon 90’lı yıllar eşcinsel sinemasının Los Angeles’lı öncüsü William E. Jones otobiyografik nitelikler taşıyan hikayesini izleyicileri ile buluşturuyor. 1991 yılında çekmiş olduğu Massillon esasında yaşamış olduğu ve büyüdüğü çevrenin adıdır. Ohio’da bulunan Masillon yerleşkesinden alınan görüntüler eşliğinde video art olarak nitelendirilebilecek olan yetmiş dakikalık bu film eşcinsel ilişkilenme durumunun tarihsel evrimine bizleri davet ediyor ve döneminin güncel durumuna bulunduğu çevreden ışık tutuyor. İsimsiz Filmler kategorisinde gösterilecek olan Massillon Pera Müzesi sahnesinde gösterilmesi sebebiyle de kafalarda soru işaretleri uyandırsa da olayın boyutunun video art düzeyinde incelendiğinini göz önünde bulundurup bir kez daha derin bir nefes alabiliriz. Film dili İngilizce ve Türkçe altyazıları mevcut olan bu yapım title. seçkilerinin başında geliyor. •
Attenberg Geçen yılki festivalin bana kalırsa en güzel filmi olan Dogtooth’un yönetmeni olan Yorgos Lanthimos’u bu kez oyuncu ve yapımcı olarak göreceğimiz Attenberg karşı kıyıların yeni gözbebeği. Athina Rachel Tsangari’nin yönetmenliğini yaptığı filmde izole edilmiş bir toplum içerisinde aşırı korumacı ebeveynlerin yetiştirdiği duygusal açıdan sorunları olan bir çocuğun etrafında dönüyor. Marina, hayatı henüz bilmeyen bir kızdır ve en yakın arkadaşı Bella’dır. Bulunduğu sanayi kenti eski cazibesini ve sesliliğini yitirmiştir ancak Marina bu duruma hayrandır. Marina’yı yetiştiren babası artık ölmek üzeredir ve Marina ile Bella hayata atılmaya hazırdırlar. 95 dakika süren Yunanistan yapımı film Sundance 2011’de büyük ilgi ile karşılandı. Bakalım İstanbul’da umduğunu bulabilecek mi? Bunu beraber göreceğiz. •
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
39
Banyodaki Adam Fransız auteur sinemasının çağdaş temsilcilerinden Christophe Honore’un yeni filmi Banyodaki Adam ilişkilerine ara veren ve zamanlarını farklı kıtalarda geçirmeye karar veren eşcinsel bir çiftin hikayesine odaklanıyor. İlişkileri onlar için artık boğucu gelmektedir ve hayatlarını farklı bir biçimde evriltmek adına yepyeni yolculuklarda hayat arayan bu ikili birbirlerine aşık olmadıklarına kanıtlamak adına her yolu deneyeceklerdir. Paris ve New York arasında geçen bu inkarlı aşk hikayesi kısa bir zaman zarfı anlatımında sizleri oyuncularına yakışır bir “hardcore” üsluba davet ediyor. 72 dakika süren filmin başrollerinde L.A. Zombie ile geride bıraktığımız ay gündemden düşmeyen porno yıldızı François Sagat ve Chiara Mastroianni yer alıyor. 2010 yapımı olan Banyodaki Adam merakla beklenen filmler arasında. •
Kendi Ülkeni Kendin Kur !f İstanbul bu yıl(her yıl olduğu gibi) korkak davranmayıp açılım bölümüne dahil ederek çokça anlamlı bir iş yapabileceği filmlerden biri olan Kendi Ülkeni Kendin Kur (How To Start Your Own Country) festivalde Ntv belgesel kuşağında yer alan en ilgi çekici filmlerin başında geliyor. Mikrouluslar, mikrodevletler, hayali ülkeler veya tanınmamış ulusların varolma mücadelesini konu alan belgesel 72 dakikalık süresi boyunca mikroulusların doğasına kafa yoruyor ve anahtar soruyu sorarak reytingler tavandayken filmi bitiriyor; bir ülkeyi ülke yapan nedir? Açılıma ders alarak devam edebileceğiniz bir yapım bizleri bekliyor. Jody Shapiro’nun yönetmenliği eşliğinde etrafımızdaki mikroulusların ve oluşumların misafiri olmaya kendinizi hazırlayın. •
40
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
Kara Kız Afrika sinemasının ilk ve önemli ismi Ousame Sembene’nin ilk uzun metrajlı filmini beyaz perdede izleme olanağı bulabilecek olmanın heyecanı var üzerimde. Film konusu itibariyle komplike olmasa da büyük ustanın ilk filmi olması açısından göz doyurucu gözükmekte. Fransız bir çiftin hizmetçiliğini yapan Diouana’nın basit ve acıklı öyküsüne tanıklık ediyoruz. Fransa içerisinde yaşadığı yabancılaşmaya, hayatın zorluklarına ve monotonluğuna bizleri ortak eden yapım 65 dakika sürüyor. DVD’den gösterilecek olması biraz üzücü olsa da dev ekran diye kendini avutacak bir grup insan arasında yer alacak olmanın burukluğu da yok değil. 1966 yapımı bu üçüncü dünya olarak addedilen sinemanın en temiz yönetmenlerinden birine ortak olmak için iyi bir fırsat. •
Pina Alman babasız kuşağının ünlü yönetmenlerinden Wim Wenders’ın 3D olarak hayat verdiği 2011 yapımı yeni filmi Pina 3 boyutlu festivalin tadını yaşamak isteyenler için... Ünlü dans sanatçısı Pina Bausch için çekilmiş olan filmde ünlü koreografın hayatına doğru danslar eşliğinde uzanan bir keşif yolculuğuna çıkılıyor. 106 dakika süren yapımda Pina’nın hayatında önemli bir yeri olan Wuppertal şehrinde ve bu şehrin habitatında konuçlanan filmde dansın en görkemli hali bizleri bekliyor. İngilizce, Fransızca ve Almanca dilleri olan filmde İngilizce ve Türkçe altyazı mevcut. 2 gösterimle sınırlı tutulan Pina için yerlerinizi şimdiden ayırtın. •
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
41
Siyah Venüs Sinemada İnsan Hakları bölümünün bu yıl en çok beklenen filmlerinden biri olan Siyah Venüs, ırkçılık ve faşizmi destansı bir dille anlatan tüyler ürperticek türden ikinci bir Fil Adam vakası. 1800’lü yıllara insan hakları adına acı şekilde kayda geçmiş ismi Saartije Baartman’ın hayat hikayesinden birebir hayat hikayesinden uyarlama olan bu film Baartman’ın 19. yüzyılın başında Paris’e getirilerek sirk ucubesi olarak hayatına devam etmesini konu alır. Hottentot Venüsü olarak ikonlaşan Baartman Abdellatif Kéchice’nin yeni filminde hayat buluyor. Yahima Torres’in üstün performansına şahitlik edeceksiniz. 159 dakika süren bu insanlık dersine siz de tanıklık edin. •
Gişe Memuru Bu yıl özellikle Türk filmleri birbirinden güzel ve başarılı duruyor. Bu filmlerden biri olan Gişe Memuru kuşkusuz ki festival içerisinde en çok beklenen filmlerden biri. Oidipus kompleksinin en hararetlilerinden birine tanıklık edeceğiniz Gişe Memuru’nda Kenan’ın iletişim kurmakta zorlandığı ve bu nedenden ötürü yabancılaştığı dünyasına yolculuk edeceksiniz. Kendi hayal dünyasına mahkum yaşayan Kenan’ın hayatına tanıklık edeceğiniz bu filmin yönetmeni Rapunzel adlı kısa filminden hatırlayacağınız Tolga Karaçelik. 110 dakika süren filmin oyuncuları arasında; Serkan Ercan, Zafer Diper ve Nur Aysan bulunuyor. Gişe Memuru yönetmeninin katılacağı sunumla 13 Nisan Saat 19:00’da Atlas sinemasında sinefilleri bekliyor olacak. •
42
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
Press 80 darbesinin ardından 90’lı yıllara geldiğimizde Türkiye’de hararetli çatışmaların yaşandığı dönemde Dşyarbakır’da yaşanan insan hakları ihlallerinin duyurmaya çalışan Özgür Gündem Gazetesi’nde yaşanan olayları on yedi yaşındaki Fırat’ın bakış açısından bizlere aktaran Press burnumuzun ucunu görmemize olanak sağlayan bir lens. Teknik aksaklıklar şöyle bir kenara, esas sorun “karanlık güçler” olarak adlandırabileceğimiz güçlerin koyduğu engeller ve basın özgürlüğünün kısıtlanmasının yanlışları adına önemli bir noktaya parmak basan bu yapım 100 dakikalık bir seyir süresine sahip. Sedat Yılmaz’ın yönetmenliğini üstlendiği filmde bir grup gazetecinin yazmaya devam ettikçe hayatta kalma oranlarının devlet eliyle bir o kadar riske gireceği bu mücadeleye tanıklık eden iyi bir öykü. •
Genesis Ve Lady Jaye’nin Şarkısı Eğer Punk’ı lineer bir takvim olarak baz alacak olsaydık milad tamamiyle Genesis P- Orridge’in popüler olduğu dönemi kapsardı. Kendisi müzik, sinema ve güzel sanatlar için otuz yıldan fazla bir süredir devrimci ve çağdaş bir ikon. On beş yıllık hayat arkadaşı Lady Jaye’e benzemek adına cinsiyet değiştirme ameliyatı geçirerek kimlik arayışını sorgulayan bu popstarın marjlarla dalga geçen hayat hikayesine konuk olacağımız film 75 dakika sürüyor. Şimdilerde punk dünyasının efsanesi olarak kabul edilen Throbbing Gastle grubunun kurucusu olan Genesis, bizlere festivalin mayınlı bölgesinde eşlik ediyor. Marie Losier’in yönetmenliğini üstlendiği film Berlin’de 2011 Teddy En İyi Belgesel ödülüne layık görüldü. •
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
43
Ayın Filmleri
BOX OFFICE 1) Kolpaçino: Bomba 501.207 izleyici 280 salon / 3. hafta 2) Kaybedenler Kulübü 65.780 izleyici 145 salon / 1. hafta 3) Çınar Ağacı 137.517 izleyici 218 salon / 2. hafta 4) İntikam Yolu 3D 38.528 izleyici 128 salon / 1. hafta 5) Hayatım Yalan 29.577 izleyici 73 salon / 1. hafta 6) Ya Sonra 787.596 izleyici 218 salon / 5. hafta 7) Aşk Tesadüfleri Sever 2.310.541 izleyici 140 salon / 8. hafta 8) Dünya İstilası: Los Angeles Savaşı 77.954 izleyici 89 salon / 2. hafta 9) Ben Dört Numara 17.894 izleyici 81 salon / 1. hafta 10) Bağlanmak Yok 48.188 izleyici 51 salon / 2. hafta 44
NİSAN 2011
title.
Beni Asla Bırakma
Sucker Punch
Ruth, Kathy ve Tommy çocukluklarını neredeyse cennetten çıkma bir İngiliz yatılı okulunda geçirir. Erişkinliğe adım attıklarında ise aralarındaki güçlü sevgiyi sindirmeye çalışırken bir yandan da onlardan gizlenen, kabullenmesi güç bir gerçeğe ve korkunç kaderlerine hazırlanmaları gerekmektedir. 28 Gün Sonra, Gün Işığı ve Halo’nun senaryo yazarı Alex Garland tarafından Kazuo Ishiguro’nun romanından sinemaya uyarlanan Beni Asla Bırakma hiç bilmediğimiz karanlık, alternatif bir dünyada geçiyor. Mark Romanek’in yönetmenliğini üstlendiği filmin senaryosu Kazuo Ishiguro’ya ait. Karayip Korsanları’ndaki Keira Knightly’den sıkılanlar için çarpıcı bir alternatif. 29 Nisan’da gösterime girecek olan film Fast Five gibi aksiyondan kaçan durağan bir şekilde yazı karşılamak isteyenlerin seçimi olabilir.
Ülkemizin popüler kültür esiri ergenlerini memnun etmenin yeni bir yolu da 15 Nisan tarihinde vizyon bularak sanayileşmeye temellerini atacak olan Sucker Punch. Watchmen’in çok sevdiğim yönetmeni Zach Synder birbiri ardına talihsiz filmlere imzasını atıyor. Bu yeni filmin konusu ise; Babydoll, isteği dışında bir yere kilitlensede hayatta kalmalıdır. Özgürlüğü için savaşmaya kararlı bir şekilde, dört kızı birleşmeye ve onları tutsak tutan Blue, Madam Gorski ve Kumarbazdan kaçmaya ikna eder. Kızlar kendilerini fantastik bir savaşta bulurlar. Nelerden vaz geçeceklerine karar vermek zorundadırlar, eğer başarılı olurlarsa özgür olacaklardır. Emily Browning, Abbie Cornish, Jena Malone gibi isimlerin başrollerinde yer aldığı film yazın hit filmleri öncesinde manidar bir ara sıcak.
title. puanı 6.8
title. puanı 3.6
Fragman
Fragman
titlemag.com
Şeytanın Oteli 3
Son Gece
Her Şey Güzel Olacak
Çığlık 4 vizyon bulur bulmaz ardından bu durumun alternatifleri kıyaslanmak adına hemen türeyeceklerir elbette ve korku serilerinin devamı için gün doğacaktır. Norveç sinemasının son dönemdeki en başarılı slasher yapımlarından biri olan ”Fritt Vilt” serisi üçüncü filmle devam ediyor. Jotunheimen 1976, Stehøe dağ oteli bir dizi gizemli olaydan sonra iflâs halindedir. Ailesi, oğullarını, başına gelen belâlardan sağ salim kurtardıktan sonra kilit altında tutmaktadır. Ancak bir gün birşeyler olur. Resmi kayıtlara göre çocuk dışarıda oynarken bir buz yarığına düşmüştür ve ailesi onu ararken çığın altında kalmışlardır. On yıl sonra, davayı araştıran polis bazı şeylerin göründüğü gibi olmadığını farkeder. Şimdi altı genç insanla birlikte geri dönüş yolundadır.
Keira Knightly Nisan ayı boyunca salonlara atak yapıyor. Karayip Korsanları 4 çıkmadan önce izleyici kitlesini genişletmek adına yapılmış bir tür başarılı strateji gibi. Sadakatsizlik nedir? Sevişmek? Flört etmek? Aklından geçirmek? New York’lu mükemmel çift Joanna ve Michael, Michael’ın çekici ve işveli bir arkadaşıyla çıktığı iş gezisi sonrası aldatmak, pişmanlık ve arzu üzerine acı bir biçimde kafa yoracaktır. Ama bunun sonucunda Joanna eşini suçlayacak ve başkasının kollarına itecek, sonra da kendisine hâlâ âşık olan eski erkek arkadaşıyla öylesine buluşacaktır. Bu işin sonu nereye varacaktır? İran asıllı Amerikalı senarist Massy Tadjedin’in ilk yönetmenlik denemesi olan bu romantik dram, 2010 Toronto Film Festivali’nin kapanış filmi oldu.
1 Nisan itibariyle vizyonda sinema patlaması yaşanacak. Bir yandan festival filmleri bir yandan da vizyona girecek birbirinden iddialı yapımlar heyecan verici. O yapımlardan biri olan Her Şey Güzel Olacak umut vaadeden bir Danimarka yapımı. Falk, yazmayı sürdürdüğü savaş filminin senaryosunu bir türlü bitiremeyen, iş konusunda takıntılı bir senarist ve yönetmendir. Bütün bu streslerinin yanında karısıyla birlikte evlat edinecekleri bebeğin heyecanını da yaşamaktadır. Bir gün arabasıyla Arap asıllı genç bir adama çarpar. Suçludur, ama yardım etmeden kaza yerinden kaçar. Fakat kaçarken çarptığı adamın çantasını alır. Çarptığı adamın elinde Irak’la ilgili, Danimarka hükümetini sarsacak sırlar vardır. Değişik türden bir Wickileeks macerasına hazır olun.
title. puanı 5.7
title. puanı 6.2
title. puanı 7.1
Fragman
Fragman
Fragman
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
45
MODA CANSU ONOMAY, YAĞMUR ÇENBERLİ
Shopping Fest 365 Gün 365 Gece Olsa, Hayat Bayram Olsa Çoğumuzun cüzdanında sakladığı acil durum parası vardır. “Şimdi bu dursun da cüzdanimda bir gün bir şey olursa kullanırım” şeklinde cüzdanın en ücra köşesine koyarız. İşte o gün geldi çattı. Acil bir durum var. Herkes artık parasını o ücra köşeden çıkarsın. Shopping Fest başladı! O sakladığımız paraları harcamak için daha uygun bir zaman olamaz. 18 Mart-26 Nisan 2011 tarihleri arasında düzenlenen bu dev organizasyonda İstanbul’un çeşitli noktalarında gece 02.00’ye kadar alışveriş yapabiliyorsunuz. 40 gün 40 gece devam edecek olan bu festivalde, alışverişin yanı sıra sokak şenlikleri, konser ve defilelerle gecenin yorgunluğunu üzerinizden atabilirsiniz. Kaçırılmaması gereken bir fırsat. • CO
Sienna Miller ve Network Billboardlarda görmeye alışık olmadığımız Sienna Miller, İstanbul sokaklarını daha da güzelleştirdi. 2011 İlkbahar- Yaz koleksiyonu için, Arzu Kaprol’ün seçtiği 10 kombinasyonla muhteşem bir çekime imza attı. Jonas Hallberg’ün styling’ini üstlendiği çekimde, Miller’ın doğallığı göz kamaştırdı. Bu sezon için temasını “Summer In The City” olarak belirleyen Arzu Kaprol’ün koleksiyonu “Heritage”, “Safari”, “City Breeze” ve “City Marathon” olarak dört ana gruptan oluşuyor. Kentli kadını iş hayatında tasarımlarıyla temsil eden Network, Sienna Miller’ın sade çizgisiyle ve Arzu Kaprol’un muhteşem tasarımlarıyla bir kez daha modaseverleri büyüledi. • CO
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
47
Superga’lar Super! 90’larda bir tenis ayakkabısı olarak tasarlandı Superga’lar. Çok fazla rağbet görmesinden sonra firma, çeşitli modellerde, renklerde ve farklı kumaşlarda üretim yapmaya başladı. Bu İtalyan ayakkabılar günümüzdeyse herkesin vazgeçilmezi olmaya başladı. Superga, kaliteli, her yaşa göre ve sonsuza kadar marka olarak kalacak bir ayakkabı markası. Yaza girmeden hemen bir tane edinmelisiniz! • CO
Coco Mademoiselle Paris sokaklarında Keira Knightley fırtınası esti. Bu fırtınanın sebebi ise Chanel’in Coco Mademoiselle parfümü oldu. Coco Mademoiselle’in reklam yüzü olarak seçilen Keira Knightley, parfümün gençliği ve modernliği temsil etmesi açısından başarılı bir seçim olmuş. Coco Mademoiselle’e gelirsek, ağır kokularıyla tanınan Chanel bu parfümle kendi klasiğinin dışına çıkıyor. Chanel’in 21. yüzyıl yorumu olarak adlandırılan parfümün açılış notaları bergamot, portakal ve greyfut. Orta noktalarda tomurcuk gül kokusu ve İtalyan yasemini hissedilirken, Coco Mademioselle’in özünü vanilya ve misk kokuları oluşturuyor. 7/24 ve dört mevsim kullanıma açık Coco Mademoiselle sofistike ve kışkırtıcı kokusuyla denemeye değer. • YÇ
48
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
Öne Çıkan Trendler
Uzun Etek Bu sezon etek boyları uzuyor. Yerleri süpüren pilili etekler hiç olmadığı kadar revaçta. İster babetle ister sandaletle kendi stilinize göre bir sürü kombinasyon yaratabilirsiniz.
50
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
Slim Jean Erkeklerde bir süredir devam eden slim jean bu sezon da aldı başını gidiyor. Rahatlığın baş sembolü jean’in paçaları daraldı. Slim jean’i tercih eden erkekler, stillerinin sıradan olmadığını kanıtlıyor.
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
51
Suit Up! Günlük yaşama uyarlanmış kumaş pantolonlar, gömlekler ve ceketler de klasik giyim trendini başlatıyor. Rahatlığa vurgu yapan kesimleriyle bu parçalar takım elbise algısını tamamen değiştiriyor.
52
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
Kot Bu sezon ‘90’ların mefta modası kot tekrar dirildi. Kot gömlekler, ceketler, etekler gündeme pat diye oturdu. Favorimiz kot gömlekler! • YÇ
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
53
Yohji Yamamoto Yohji Yamamoto da zamanında radikal bir karar alıp yönünü modaya çevirenlerden. 1943 doğumlu Japon tasarımcı, 1966’da hukuk fakültesinden mezun olmuş ama asıl tutkusunun hukuk değil moda olduğunu geç olsa da farkedip Bunka Fashion College’da moda tasarımı eğitimi almış ve geçen yıl 30 yılı devirdiği kariyerine ilk adımları atmış. 1977’de ilk koleksiyonunu Tokyo’da sunan Yamamoto, 1981’de Paris’e açılması ve ardından 1982’de New York’ta sunum yapmasıyla uluslararası üne kavuşacağının haberlerini dört bir yana duyurmuş. Tasarımlarında koyu renkler ve özellikle siyah renk dominant. 2011 bahar sezonu için hazırladığı kreasyonunda da bu tavrından taviz vermiyor Yamamoto. Siyahın yoğunluğunu kadın kreasyonunda daha fazla gözlemlesek de erkeklerde de koyu renklerden vazgeçmemiş. Yohji Yamamoto’yu özgün kılan bir diğer özelliği de Victoria döneminin romantizmiyle modern çağın gerçekçiliğini harmanlaması. Büyük papyonlar ve kısa paça pantolonlarla erkekleri Victoria dönemine götüren tasarımcı, kadınlara karalar bağlatıyor. 54
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
2. Dünya Savaşı sonrası dönemden etkilenerek tasarımlarında politik bir duruş ifade ettiği iddia edilir birçok moda yazarı tarafından. Tasarımlarının politikliği her ne kadar sorgulanıyor olsa da kendisi moda tasarımcılığını şöyle ifade ediyor : “Bir moda tasarımcısı veya sanatçısı olmak için kızgın olmak zorundasınız.” 2000 yılı Yohji Yamamoto için uluslararası başarısının tescillendiği bir yıl oldu. New York’ta Amerika Moda Tasarımcıları Derneği tarafından yılın uluslararası tasarımcısı seçildi. Bu unvanı elde etmesine sebep ise 1999 bahar koleksiyonu için hazırladığı şov oldu. Victoria dönemini ve 20. yüzyılın parizyen haute couture’ünü birleştirdiği düğün temalı bir şovla sundu koleksiyonunu. Yamamoto çalıştığı markalarla ve isimlerle de kariyerinde sağlam adımlar attı. Hermes,
56
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
Y-3’teki “Y” Yohji Yamamoto’nun Y’sini, “3” Adidas’ın sembolü üç çizgiyi, aradaki “-“ de bu iki ismin arasındaki bağı simgeliyor.
Mikimoto ve hepimizin sıkı takipçisi olduğu Adidas ile olan işbirlikleriyle ve Sir Elton John, Placebo, Heiner Müller, Pina Bausch ve Takeshi Kitano ile yaptığı çalışmalarla da kendinden sıkça söz ettirdi. 2009’da Yohji Yamamoto markasının iflası ilan edildiğinde Japon bir marka olan Integral Corp. markayı tekrar inşa edeceğini açıkladı. Markanın iflasına, Amerika ve Avrupa pazarı da dahil yap-
tığı aşırı harcamaların ve 65 milyon doları geçen borcun neden olduğu ileri sürüldü. Yohji Yamamoto’nun en başarılı işbirliği ise 2002’den bu yana Adidas ile sürdürdüğü Y-3 oldu. Adidas’ı sıradan bir spor giyim markasından çıkaran Yamamoto, hem şıklığı hem de rahatlığı günlük hayata taşıyan tasarımlara imza attı. Y-3 stille sporu birleştirerek günlük giyimde yeni bir algı oluşturdu.• YÇ
Yaşamını ve tasarımlarını kapsayan Yohji Yamamoto’nun retrospektif sergisi de 12 Mart’tan beri Londra’daki Victoria&Albert müzesinde. Yolu Londra’ya düşeceklere duyurulur!
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
59
MÜZİK EMRE SAĞLAM, UFUK DOĞAN, YAPRAK KIRDÖK
Geçtiğimiz ayın tadı damağımızda kalanı: Joan As Policewoman 1 Temmuz 2007 tarihi İstanbul sınırlarında şimdiye kadar yapılmış en güzel festival olan Radar Live’ın iddialı konuklarından olan Joan As Policewoman geride bıraktığımız Mart ayında son albümleri The Depth Field’ı tanıtmak için 4 yıl aradan sonra yine İstanbul’daydı. Şişhane’nin gözde konser mekanı Salon IKSV’de verilen ilgiye özellikle Türkiye’de yaşayan yabancıların katılımı yoğundu. Konser klibi de muazzam olan şarkı Magic ile saatini geciktirmeksizin başlarken, iki saati bulan performansıyla dinleyenlerden tam not almayı başardı. Siyah tonlarında bir tulum giyen Joan Wasser’ın perofrmansı esnasında tam üç kez gitar teli koptu ve bu esnada sahnedeki izleyicilerden yardım aldı. Esprili anlara gebe olan bu durumun ardından gecenin sonunda alkış yağmuruna tutulan Joan As Policewoman sahneye geri dönerek iki şarkı daha seslendirdi. Konser biletleriyle de bütçeleri zorlamayan grup bu topraklarda verilmiş en başarılı konserlerden birine imza attı.
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
61
The Depth Field’in onbir şarkısının tamamının seslendirildiği gecede önceki albüme de ara ara nazireler yapıldı. Yakın zamanda tekrar ülkemize geleceklerinin sözünü veren grubun konser çıkışında memnun kalmadığımız tek noktası lisanslı ürünleri olabilir. Özellikle çanta ve t-shirt’ler oldukça feci haldeydi. Bu sorunu da aşarlarsa
62
NİSAN 2011
title.
iyiden iyiye tadından yenmeyen bir grup olacaklardır. Ezberleri bozan, bilekleri kestirten folk ağıtlarıyla konser çıkışında eski aşkınıza koşmak isteyeceğiniz bir performans mart kedilerinin damdaki saltanatını hüzünlü bir intihara bıraktı. • ES
titlemag.com
Ayın Albümleri Moon Duo San Francisco’lu yeni psychedelic/space rock ikilisi Moon Duo, Wooden Shjips’ten tanınan Eric Johnson ve Sanae Yamada’dan oluşmakta. Mazes adlı ilk uzun çalarları ise bu ayın kulakları şenlendiren işlerinden ilki. Çok uzak olmayan bir tarihte İstanbul’a da uğramış olan grup, daha önce çıkardıkları Killing Time, Escape ve Love On The Sea gibi ep ve single’lardan da kendisini belli eden soundlarını asla bozmadan sağlam bir albümle dinleyicilerinin karşısına çıkıyorlar. Sacred Bones plak şirketinden geçen ay çıkan albümün genelinde 5 dakikanın altına inmeyen şarkılar, aklınızı çıkartacak güzellikte bridgeler ve derinlerden gelen reverblerle sarmalanmış vokallerle süslenmiş durumda. Seer, Mazes ve Fallout albümdeki ön plana çıkan parçalar olmakla beraber genel olarak kesinlike bütünlüklü ve içe işleyen bir havası var Mazes’in. Şarkılardaki çok katmanlılık umutsuzluğunuzu körükleyip bir anda tekrar hayata bağlamanıza olanak verecek şekilde konumlandırılmış. Şu sıralar yeni albüm turnesine çıkmış olan ikilinin taptaze işi Mazes’i ister motorsikletinize atlayıp trafikte özgürleşmeye çalışırken dinleyin, ister bahtsız bir gecenin sonunda makyajınızı ağlarken temizlemeye çalışırken, size kalmış. • UD
64
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
The Raveonettes Bu ayın öne çıkan işlerinden ikincisi The Raveonettes’in 4 Nisan’da piyasaya sürecekleri Raven in the Grave. Danimarka’lı noise pop ikilisinin ilk albümlerinden beri tutturdukları formül bu albüm için de iyi bir şekilde işlemeye devam ediyor. In and Out of Control’un çok fazla akılda kalıcı bir kayıt olmamasına rağmen, Raven in the Grave bahar aylarının da etkisinden olsa gerek dinleyenleri derin kuyularda kör bırakabilecek bir duygusal yoğunluğa sahip. Açılışını Recharge & Revolt gibi adıyla fazlasıyla uyumlu uptempo bir şarkının yaptığı albüm, dinlemeye devam ettikçe adeta kalpleri zımbalayıp geçiyor. War in Heaven, Apparitions ve Evil Seeds gibi şarkılar grubun alıştığınız sounduna sadık kalarak karanlık ve romans dolu bir yolculuğa davetiye çıkartan yeterince başarılı işler olmuş. Vice Records’un basacağı The Raveonettes’in beşinci stüdyo albümü, anlatmak istediği şeylerden ödün vermeyecek bir şekilde baştan sona kalpleri eski yeni ve gelecekteki aşklarınızın heyecanıyla tutuşturup gerisini size bırakıyor. Gözlerinizi kapatıp kendi etrafınızda dönerek dansedebileceğiniz Raven in the Grave’e kulak vermenizi şiddetle tavsiye ediyorum. •UD
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
65
Lykke Li 2008’de çıkardığı ilk albümü Youth Novels’dan sonra ikinci uzun çalarıyla şansını bir kez daha denemek isteyen Lykke Li, Wounded Rhymes ile ne yazık ki yakalamaya çalıştığı çizgiyi tutturamıyor. Albümden çıkan ilk single Get Some, Ms. Li’nin indie Christina Aguilera olmak istediği gibi bir izlenim veriyor. “I’m your prostitute, you gon’ get some” gibi şarkı sözleri hayalgücünüze herhangi bir şey bırakmayıp orijinalitesini yitirmiş bir marjinalliğe göz kırpıyor. İkinci single olan I Follow Rivers ise albümdeki en parlak şarkı olarak değerlendirilebilir, fakat yine de bu albümü kurtarmaya yetmiyor. Rich Kids’ Blues ve Sadness Is A Blessing le bir önceki albümündeki sıradanlığı yok etmeye çalışıyor gibi görünse de albümü baştan sonra severek dinlemek fazlasıyla zor. Bloglarda gereğinden fazla hypelanan Wounded Rhymes, maalesef ki Lykke Li’ye dair ümitlerinizi sorgulatmaktan öteye geçemiyor ve albüm sıkıcı bir indie pop ekosu olarak silinip gidiyor kulaklardan. Hayranları albümü beğenmekte elbette ki haklı olabilirler ama kendisiyle ilk defa tanışacak dinleyiciler için albümden fazla bir şey beklememelerini öneriyorum. • UD
66
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
Burial & Four Tet & Thom Yorke Rüya takım olarak değerlendirilebilecek üç müzisyenin ortaklığı bu ay oldukça şaşırtıcı bir işle ortaya çıkıyor. Uzun süredir kendisinden herhangi bir ses seda alınamayan Burial, önceden hiçbir yerde duyurulmayan bu iki şarkılık 12” le bu ayın son incisi olarak gönüllere taht kuruyor. Thom Yorke’un videolardaki dansları halen konuşuladursun, iki şarkıdaki belli belirsiz vokalleri şarkıları tamamiyle farklı bir düzeye taşıyor. Four Tet’in de Mirror’daki çeşitli vokal samplelarıyla renklendirdiği çalışma kısa bir süre önce sadece plak olarak basılmış bulunmakta. Piyasaya düşmesinin hemen ardından kısıtlı sayıdaki bütün kopyaların tükendiği ve şu an internet üzerinden oldukça yüksek meblağlara satılan kaydın başarısını gösteren küçük bir unsur elbette. Üçlünün tekrardan bir çalışma içersine girip girmeyeceği meçhul, ama elde olanla yetinmeyi bilmek bazen bütün soruların cevabı olabiliyor. Kendilerine tanrıdan zihin açıklığı ve bileklerine kuvvet dileyip, sizlere de keyifle dinlenebilecek bu ayki son albümü de sunduktan sonra bir sonraki maceramızda görüşmek üzere diyorum. • UD
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
67
The Strokes The Strokes’un yeni albüm çıkarmasını uzun süre bekledik. Özellikle 2006’da çıkardıkları First Impressions of Earth albümünün yarattığı hayalkırıklığı ile Angles’ı daha da bir merakla bekledik. Albümün ilk single’ı Undercover of Darkness yayınlandığında hissettiklerim 2002 yılında ilk kez The Strokes dinlediğim zamanki hislere çok benziyordu, neredeyse çocukluktan kalma bir kokuyu duymak gibiydi. 22 Mart’ta yayınlanan albümü ilk dinlediğimde karşımda farklı bir Strokes vardı. Yenilikler her zaman iyi olmayabilir ama bu albüm için bunu diyemeyeceğim. Angles genel olarak farklı türlerin bütünlük içinde durduğu, dinledikçe daha da benimsenilen bir albüm. Machu Picchu’da reggae ritimlerini, Two Kinds of Happiness’ta power pop tınılarını duyabiliyoruz. Angles’ın üzerinde düşünülmüş, zaman harcanmış bir albüm olduğu belli. The Strokes 5 yıllık aradan sonra bu albümle kendilerini daha iyi bir noktaya getirmiş diyebiliriz. İlk çıkardıkları albüm Is This It’ten tam 10 yıl sonra The Strokes geri dönüyor ve artık bir şeylerin değişmesi gerektiğini söylüyor. • YK
68
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
Ayın Etkinlikleri
70
Kate Nash
Dan Deacon
Maroon 5
13 Nisan 2011 50 / 35 TL
14 Nisan 2011 25 / 15 TL
15 Nisan 2011 260 / 96 TL
Lily Allen jenerasyonunun takipçilerinden olan ve son yılların en çok dikkat çeken genç müzisyenlerinden Kate Nash unutulmayacak bir performans sergileyeceği ilk İstanbul konseri için 13 Nisan’da Indie Nation by Nike sponsorluğunda Babylon’da! Konser öncesinde bizleri ısıtacak olan warm up dj’leri; Dancing Birds Feel the Beat (Şehnaz & Sine). Performansın hemen ardından yapılacak after party’de ise Indie Club Hosted by Mabbas yer alıyor. 22:00’da start alacak performanslar pek kaçırılası türden değil.
2007 yılında yayımlanan ve Pitchfork listesinde “yılın en iyi 50 albümü” arasına girmeyi başaran Spiderman of the Rings adlı albümüyle dikkatleri üzerine toplayan Dan Deacon, sıradışı sahne performansıyla Nisan ayında Salon’da. Elektroakustik alanında klasik eğitimine ek olarak; New York, Washington ve Baltimore gibi bir çok şehrin önde gelen sanat galerileri için parçalar besteleyen enerjik sanatçı, Salon sahnesini dans pistine çevirmeye hazırlanıyor. Özellikle canlı performanslarıyla ünlenen Deacon, konserlerini sahnede değil, izleyicilerin tam ortasında, üzeri pedallar, renkli ampuller ve çeşitli ses-ışık cihazlarıyla dolu bir masada gerçekleştiriyor.
Defalarca Billboard 200 listesinde zirveyi kovalayan unutulmaz aşk şarkılarının bas gitarlı grubu Maroon 5 15 Nisan gecesi ilk kez Türkiyeye ayak basıyor. Grammy ödüllü Amerikan rock grubunun boğazın hemen kıyısında vereceği konserin biletleri tükenmek üzreyken acele etmenizi öneriyoruz. Son zamanlarda adından sıklıkla söz ettiren Maroon 5, Adam Levine, James Valentine, Jesse Carmichael, Mickey Madden ve Matt Flynn isimlerinden oluşuyor. 21:00’da başlayacak müzik ziyafetinin fiyat tarifesi ise biraz cep yakabilir. Kuruçeşme Arena’nın yazın habercisi niteliğini taşıyan bu gövde gösterisi tadındaki konseri izlemek için domuz kumbaranızı kırın.
Babylon Şehbender Sokak No:3 Tünel Asmalımescit / İstanbul
Salon İKSV Sadi Konuralp Caddesi No:5 Şişhane / İstanbul
Kuruçeşme Arena Muallim Naci Cad. No:60 Kuruçeşme / İstanbul
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
Patrick Watson
Piano Magic
AMP Fiddler
19 Nisan 2011 35 / 25 TL
22 Nisan 2011 30 / 20 TL
30 Nisan 2011 35 / 25 TL
Kanadalı indie-pop sanatçısı Patrick Watson, Close to Paradise adlı ilk albümünü 2006’da yayımladı. John Cale, The Cinematic Orchestra, Cold War Kids, Feist ve James Brown gibi sanatçılar ve gruplularla dünya turlarına çıktı. 2008’de Elie Dupuis ile birlikte C’est pas moi, je le jure! adlı filmin müziklerini hazırladı. 2009 yılında ise Wooden Arms albümünü yayımladı. Şarkılarında kaşık ve bisiklet gibi birçok farklı objeyi enstrüman olarak kullanan ve yaptığı deneysel müzikle Rufus Wainwright, Andrew Bird, Nick Drake ve Jeff Buckley gibi sanatçılara benzetilen Patrick Watson, Avrupa turnesinin İstanbul ayağında sıradışı müziğiyle Salon sahnesinde olacak. Başlama saati 21:30 olan konserde ilginç enstrümanların sesiyle kendinizden geçeceksiniz.
Glen Johnson ve arkadaşları bir kez daha Babylon sahnesinde! Müzik yazarları tarafından indietronica ve post-rock olarak tanımlanan ancak kendilerinin ‘melodramatic popular song’ dedikler farklıi müzikleriyle büyük bir kitleyi peşinden sürükleyen, ince ve derin şarkıların sahibi İngiliz grup Piano Magic, sihir dolu saatler için 22 Nisan akşamı tüm melankolik ruhları Babylon’a çağırıyor. En son 2009 senesinde Dead Can Dance destekli ‘Ovations’ albümünü yayınlayan İngiliz grup, kendine has karanlık melodileri ve sağlam sahne performanslarıyla 22 Nisan Cuma akşamı bir kez daha post-rock tutkunlarına unutulmaz bir gece yaşatacak.
Funk, soul ve elektronik müziğin son dönemde gündemde olan isimlerinden Amp Fiddler, Jamiroquai, Brand New Heavies, Moodymann, Fishbone, George Clinton’s Parliament gibi gruplarla birçok kez sahne ve stüdyo ortaklığı gerçekleştirdi. Bitmeyen yaşam gücünü aktardığı albümlerinde, kişisel sorunlardan politikaya, kutsal temalardan gündelik hayata kadar insana dair her şeyden bahsetti. Son dönemde müziğinde yer verdiği Irak Savaşı gibi öğelerle politik duruşundan da ödün vermediğini gösteren Fiddler, hem coğrafi hem de duygusal sınırları aşan enerjisiyle Nisan ayında Salon sahnesinde. Konser fiyatlarının oldukça makul olduğunu eklemekte yarar var.
Salon İKSV Sadi Konuralp Caddesi No:5 Şişhane / İstanbul
Babylon Şehbender Sokak No:3 Tünel Asmalımescit / İstanbul
Salon İKSV Sadi Konuralp Caddesi No:5 Şişhane / İstanbul
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
71
TEKNOLOJİ AREN ARDA KAYA
Fizy Tekrar Yayında Yerli yabancı milyonlarca şarkıyı ücretsiz dinleme imkanı sunan Fizy tekrar yayına girdi. Turkcell’in satın aldığı Türkiye’nin en popüler müzik portalı fizy.com 2 yılda müzikseverlerin büyük beğenisini kazanarak Türkiye’nin en popüler müzik platformu haline gelmişti. MÜYAP’ın telif haklarını gerekçe göstererek kapattırdığı fizy.com’un 1 milyondan fazla üyesi bulunuyor. Mashable ödülünün de sahibi olan online müzik dinleme platformu, Turkcell’in yatırımlarıyla birlikte yepyeni servislerle kullanıcıların karşısına çıkacak gibi görünüyor. •
Google’dan Tablet Atağı Google akıllı telefonların ardından tabletlerde de varlığını sağlamlaştırma hazırlığında olduğu iddia ediliyor. Söylentilere göre LG firması ile anlaşan Google kendi adıyla bir tablet üzerinde çalışıyor. Nexus S adı verileceği iddia edilen tabletin Android 3.0 işletim sistemiyle çalışacağı ve yaz sonunda piyasaya sürülebileceği belirtiliyor. Teknik özellikleri belli olmamakla birlikte 10 inç ekrana, çift kameraya ve arttırılabilir hafızaya sahip olacağı söylentiler arasında. •
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
73
Araçta Kapanan Telefon ABD’nin Idaho eyaletinde yaşayan bir doktor akıllı telefonlar için geliştirdiği uygulamala sayesinde sürücülerin telefon görüşmesi yapmasını ve SMS göndermesini imkansız hale getiriyor. Android tabanlı bir uygulama olan Speed Security, çocuklarının sürekli cep telefonlarıyla oynamasından rahatsız olan Amerikalı bir doktor tarafından geliştirilmiş. En azından araç içerisinde bu alışkanlıklarından vazgeçmelerini isteyen doktor çareyi uygulamayı geliştirmekte bulmuş. Speed Security telefonun GPS kanalını kullanıyor ve araç 30 km hıza ulaştığında telefon görüşmeleriyle SMS gönderimini bloke ediyor. •
Google +1 MediaCat’in aktardığına göre geçtiğimiz günlerde uygulamaya koyulan seçenek Facebook’taki “Beğen” seçeneğinin bir benzeri. Google, arama motorunu daha interaktif hale getirerek rekabet gücünü arttırmayı hedefliyor. Kullanıcılar arama sonuçlarını beğenip bunları sosyal ağlarda paylaşabilecekler. “Artı 1” seçeneği arama sonuçlarının dışında reklamlara da eklenecek. Reklamlara bu özellik için ekstra bir ücretlendirme uygulanmayacağı, başarılı reklamların oy alarak daha fazla tıklanacağı açıkladı. •
74
NİSAN 2011
title.
titlemag.com
.xxx Yaklaşık 10 yıldır süren tartışmaya son nokta kondu. İnternet adreslerini yöneten İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu ICANN, pornografik içerik taşıyan sitelerin .xxx alan adı uzantısı kullanmasına olanak veren teklifi nihai olarak onayladı. Kurum aslında bu konuda geçen yıl karar almış, ancak uygulamaya geçmeden önce görüş alışverişini sürdürmeye yönelmişti. Bu kapsamda sektörden ve karardan etkilenecek kesimlerden görüş alındı. Şimdi ICANN ve alanın teknik desteğini sağlayacak olan ICM Registry arasında bir anlaşma imzalanması bekleniyor. •
Firefox 4’ün Başarısı Firefox 4 yayınlandıktan 24 saat sonra 7 milyon kez indirilerek rakiplerini geride bıraktı. Geçtiğimiz hafta yayınlanan Firefox 4, bir önceki sürümü Firefox 3 gibi internet üzerinde yüksek indirme sayısına ulaştı. Internet Explorer 9 yayınlandıktan 24 saat sonra 2,35 milyon kişi tarafından indirilmişti. Firefox rekor kıramadı ancak rakiplerini geride bırakmayı başardı. İndirilme alanındaki rekorun 8 milyonla Firefox 3’e ait olduğunu hatırlamakta fayda var. •
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
75
GEZİ AYŞE NAZ BAYKAL
Düşük Bütçe İle Avrupa’da Tatil Nasıl Planlanır Yaz yaklaşıyor, bütçelerimizi belirleme ve tatil planlarımızı yapmanın zamanı geldi. Daha erken demeyin, malesef Türkiye vatandaşlarından diplomatik pasaportu olmayanlar uzun vize kuyruklarında beklemek zorunda. Hatta vize kuyruklarından önce vize için gerekli olan evrakları toplamak için bekleyeceğimiz sıralarda var. Bu yüzden hazır bol bol zaman varken çalışmalara başlayalım. 1.ADIM: Gidilecek ülkelerin ve gün sayısının belirlenmesi Gidilecek ülke veya ülkeleri seçmek en önemlisi. Avrupa’ya gitmişken bir kaç ülke gezeyim diyebilirsiniz ya da bir ülkeye gidip orayı tüm anlamıyla gezmek bir süre o ülkede yaşamak isteyebilirsiniz. Bunu en baştan belirlemek vize alımı, sınırlarda giriş çıkış sorunu olmaması ve bütçeye uygunluk açısından sizlere önemli avantajlar sağlar. Ayrıca bütçeyi yapmadan önce tatilde geçireceğiniz gün sayısınıda belirlemelisiniz.
titlemag.com
title.
NİSAN 2011
77
2.ADIM: Uluslararası ulaşım yolunun belirlenmesi Gezeceğiniz ülkeyi ya da ülkeleri belirledikten sonra uluslararası ulaşım şartlarınızı belirlemelisiniz. Bunun için bir çok seçenek var. Size ilk tavsiyem otobüs kullanmamanız olacak. Gereksiz yere sıkıntı yaşarsınız. Uçak, tren kullanabilir, interrail seçeneğinizi kullanabilir ya da Çeşme’den kalkan uluslararası feribotları tercih edebilirsiniz. 3.ADIM: Bütçeyi belirlemek Gideceğiniz yerleri ve gün sayısını belirledikten sonra sıra yıllar boyu yemeyip içmeyip biriktirdiğiniz parayı nasıl harcıyacağınıza gelir. Bütçe hazırlamanın en kolay yolu günlük bütçe yapmaktır. Toplam paranızdan Türkiye’de harcadığınız vize masrafları ve uluslar arası bilet mas78
NİSAN 2011
title.
raflarını( interrail, tren, gidiş-dönüş uçak bileti, tek uçak gidiş trenle dönüş, feribot vs.) çıkarın. Geriye kalan para sizin tatildeki günlük harcamalarınız, yatacak yeriniz ve şehirler arası transfer masrafınızdır. Bu parayı yurtdışında kalacağınız gün sayısına bölün. Çıkan paranın 30 Euro olduğunu varsayalım. Bu demektir ki her gün 30 Euro harcama hakkınız var. ( ki sizin daha az ya da daha fazla paranız olabilir ancak bu değer 30 Euro’nun altında çıkıyorsa tatilinizi kısaltın çünkü daha azı sizi zora sokacaktır) Hergün bu paranın hepsini harcamak zorunda değilsiniz, kalacağınız yerden ya da yemekten ya da o gece içki içmeyerek tasarruf ettiniz diyelim o zaman elinizde ertesi günlerde harcanacak ekstra bir para olacak. 4.ADIM: Vize alımı Vize alımı sizi en çok uğraştıracak bölüm olabilir titlemag.com
ama pes etmeyin, gerekli koşulları sağlayın ve vizeyi söke söke alın. Dikkat edilmesi gereken bir kaç unsur var. Schengen vizesi alınca rahatlıyoruz ve tüm Avrupa ülkelerine girip çıkabiliriz sanıyoruz ama doğu avrupa ülkeleri Avrupa Birliğine üye olmalarına rağmen Schengen vize sistemine dahil değiller. Onlara gitmeyi düşünen varsa ayrı vize almalı. Schengen ülkelerinde ise turistik vize işlemi 3 iş günü sürüyor ve 80 Euro’ya mal oluyor. En geç yola çıkma tarihinden bir ay önce başvurunuzu yapmaya çalışın çünkü eksik evrak nedeniyle geri çevirmeler ve bekletmeler çok oluyor. 5.ADIM: Ucuz bilet bulma Vize işlemleri sırasında sizlerden bilet ve otel rezervasyonlarınızı isteyecekler. O sırada ucuza bilet işinide aradan çıkarabilirsiniz. Ucuza bilet nasıl bulunur?
titlemag.com
1) Uçak: Uçak bileti www.orbitz.com’ dan ucuza bulunabilir. Özellikle şehir değiştiren uçuşlarda (istanbul-amsterdam, almanya- istanbul gibi) sizlere ucuz bilet bulabileceğinden emin olabilirsiniz. Bunun yanında bu ucuz bilet bulan arayıcılarda bulunmayan havayolu şirketleri varsa daha da ucuza bilet bulunabilir. Örneğin Roma uçuşları için Bluexpress uçuşları çok ucuz. Unutmayın ki yurtdışı uçuşları için gidiş dönüş uçak bileti her zaman daha ucuzdur. Böyle almaya çalışın. Şahsen bu sayede gidiş gönüş uçak biletinin tek gidişten ucuz olduğuna şahit oldum. 2) Tren: İnterrail tatilinize göre sizin için önemli bir tasarruf olabiliceği gibi gereksiz alımında boşuna para harcamaktır. 10 günlük geçerlilik süresi içinde 5 günlük (Flexi), 22 günlük geçerlilik süresi içersinde 10 günlük (Flexi), 15 gün sürekli geçerli,22 gün sürekli geçerli ve 1 ay sürekli geçerli olmak üzere 5 farklı şekilde interrail bileti
title.
NİSAN 2011
79
alınabilir. Eğer 4 ülkeden az ülke gezecekseniz interrail bileti almayın. İnterrail hakkında detaylı bilgi için Genç Tur’un internet sayfasına bakabilirsiniz: http://www.genctur.com/gn/index. htm 3) Feribot: İstanbul ve Çeşme’den kalkan İtalya ve Adriyatik feribotlarını kullanabilirsiniz. Önemli!!! Schengen konsoloslukları uçak ve interrail rezervasyonları dışındaki ulaşım rezarvasyonlarını kabul etmiyor. O yüzden bu yönde bir rezarvasyon yaptırarak gidin.
lük bütçenizden de tasarruf yapabilirsiniz. www. hostelworld.com bu hostelleri bulmak için en güzel yer. Ayrıca rezervasyonda yaptırabildiğiniz için vize başvurularında kabul görüyor. Ancak hostelinizi seçerken müşteri görüşlerini okumayı unutmayın. 7.ADIM: Ülke içi ulaşım Bunu yapmanın araştırmak dışında bir yolu yok malesef. Rezervasyon yaptırmanın çok zor olduğu gibi gereken gün bulunduğunuz şehirde sora sora bulmak sizin için çok daha kolay olacaktır.
6.ADIM: Ucuz otel bulma ALTERNATİF TATİL PLANLARI Eğer düşük bütçeyle bir tatil yapacaksanız yıldızlı otelleri unutun ve hostellerin eğlenceli dünyasına kendinizi bırakın. Genellikle yurt tipi odaları ve özel odalarıyla Dünya’nın heryerinden insanları bir kaç günde olsa bir çatı altında birleştiren bu yerler Avrupa seyahatlerinin vazgeçilmezi. Ayrıca Avrupa’da çok da temizler. Hostellerin en güzel yanlarından biri de ziyaretçi mutfaklarının olması. Böylece kendiniz yemek yaparak gün-
titlemag.com
Hırvatistan- Bosna Hersek- Karadağ- Arnavutluk- Makedonya: Bu 5 ülkenin en önemli özelliği vize olmaması. Ayrıca diğer Avrupa ülkelerine kıyasla çok daha ucuz ülkeler oldukları için tatilinizi uzatabilirsiniz. Doğal güzellikleri, denizi, kumsalları çok çok güzelken gece hayatıda çok iyiymiş.
title.
NİSAN 2011
81
İtalya- İspanya- Fransa: Bu üçlü Avrupa ülkeleri arasında en görülesi ülkeler olarak bilinirler. Bu seyahatin en önemli özelliği İtalya’ya geçtikten sonra -bu feribot ya da uçak ile olabilir- İtalya’dan İspanya’ya feribotla ulaşabbilme kolaylığıdır. İspanya’dan da Fransa’ya trenle geçebilirsiniz. Önemli!!! Unutmayın ki Türk işçi göçünün çok olduğu Avrupa ülkelerine daha ucuz tek yön bilet bulunabilir. Fransa ve Almaya gibi. Hollanda’dan Türkiye’ye: Eğer diyorsanız ki bana bu hayatta Avrupaya gitmek bir kere nasip olur o zaman Amsterdam’a uçakla gidip 22 günlük İnterrail ile geriye dönebilirsiniz. Umarım tatil planları yapmanızda sizlere yardımcı olabilmişimdir. Plan yaparken bir sorununuz olursa mail atmaktan çekinmeyin. aysenaz@titlemag.com •
title.